Devlet iki şeye dayanır.
Devlet içinde yaşayanların tâbi olacakları kuralları içerir, buna “mevzuat” denmektedir. Herkes bu mevzuata göre davranır, bu sayede topluluk yaşar. Doğa kanunları vardır, biz o kanunları kullanarak yaşarız. Armut bir besin değil bir zehir olsaydı yaşamamız mümkün olmazdı. Bunun gibi toplulukta hukuk kuralları vardır, biz o kurallara uyarak yaşarız. O kurallar olmasa topluca yaşamamız mümkün değildir. İşte, devlet demek, topluluk demek, kurallara göre hareket eden halk demektir. Kurallara uyma zorunluluğu şaka götürmez. Kurallara uyma zorunluluğu bir delindi mi onun sonu gelmez, çorap söküğü gibi sürüp gider. Buna “devlet ciddiyeti” denir. Hiçbir hal ve şartta bu ciddiyet bozulmaz.
Devletin ikinci dayanağı, devlet ciddiyetini bozanları cezalandıran, açılan delikleri tıkayan bir kuruma sahip olmasıdır. O da silahlı güçtür, askerdir, polistir. Asker, dışarıdan devleti yıkmak isteyenlere karşı savunmayı sağlayan güçtür. İkinci güç ise içte kurallara uymayanları tesbit edip gerekeni yapan güçtür. Emniyet teşkilatıdır. Her vatandaş bilir ki ben suç işlemediğim zaman kimse bana dokunamaz, devletim beni korur. Eğer ben suç işlersem polisin elinden beni kimse kurtaramaz. Ben suçsuzsam polis benim yanımdadır, ben suçlu isem polis karşımdadır. Ben ne başıboşum ne de yalnızım. İşte bu devlet ciddiyetidir.
Demek ki devletin bir hukuku olacak, bir de o hukukun bekçisi olacaktır.
Bu iki kanadı yoksa devlet varlığını sürdüremez.
*
İki çeşit devlet oluşur.
Ya adil kurallar sistemi ortaya çıkar. Halk o kurallara kendi isteği ile uyar, sonunda devlet oluşur, millî güç ortaya çıkar. Peygamberler böyle devletler kurdular. Peygamberlerin silahları yoktu ama adil düzenleri vardı. Halk onların yanında toplanmış ve sonunda binlerce yıl süren uygarlıklar oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti böyle kuruldu.
Bazı devletler de silah zoruyla bir topluluğa sahip olurlar. Kendileri kurallar koyarlar, halkı o kurallara uydururlar. Halk kerhen de olsa o kurallara uyar. Uymazlarsa güç onları uydurur.
Yani devleti ya kurallı topluluklar kurarlar ve güçlenirler. Yahut bir güç topluluğu oluşturur ve kuralları koyar. Ama her ikisinde de devlet ciddiyeti söz konusudur. Kuralları delenler varsa onları yola getirecek kuvvet mevcut olmalıdır.
*
Şimdi yukarıdaki kriterleri ele alalım.
Kurulan bir devlet yıkılmaktadır. Halk kurallara uymuyor. Güç var ama kurallara göre hareket ettiği zaman o topluğu koruyamamaktadır. Devlet yıkılacaktır.
Yöneticiler de kural dışına çıkıp devleti kurtarmalı mıdırlar, yoksa devleti yıkmak isteyenlerin yıkmalarına izin vermeli midirler?
Anayasalarda bunun için hükümler getirilmiştir. Eğer kurallarla devlet idare edilemiyorsa, artık devletin varlığı tehlikeye girecekse, o takdirde devlet sıkıyönetim ilan eder ve kural dışı uygulamalarla devlet kurtarılır. Dünyanın bütün anayasalarında bu mevcuttur.
Kur’an da “haramlar kısas iledir” diyor. Eğer bir topluluk kurallara uymuyorsa onlara karşı kural dışı davranmak meşrudur. O halde her halükârda -kural içi veya kural dışı- devletin yıkılışına izin verilmez. Önce devlet sonra hukuk söz konusudur. Belki yeni kurulurken önce hukuk sonra kuvvet olur ama kurulu düzeni bozmak isteyenlere karşı kuvvet kullanılır.
*
Şimdi bir soru vardır: Devlet telefonları dinlemeli midir, buna hakkı var mıdır?
Mahremiyet diye bir kavram vardır. Aile mahremiyeti vardır. Karı kocanın birbirleri ile konuşması dinlenmez. Karı kocanın odasına izinsiz girilmez. Askeri görüşmeler dinlenip kayda alınmaz. Bunlar sayılıdır. Kanun bunları sayar.
Bunların dışındaki görüşmeler ve konuşmalar ne diye gizli olsun. Benim telefonumu isteyen istediği kadar dinlesin, bana ne zararı vardır. Eğer devlet görevini yapacaksa gerekli gördüğü yerde kişileri dinler.
Peki, ama buna kim karar verecek?
Devlet telefonumu ancak bucak başkanının izni ile dinleyebilir. Söylenenlerden saklanması gerekenler saklanır, diğerleri imha edilir. Saklanması gerekenler de dinlenen kimseye hemen ulaştırılır ve savunması alınır.
Demek ki yapılacak iş ikidir.
Bir kişinin telefonu ancak onun bucak başkanının izin vermesi ile dinlenir. Dinlendikten sonra gereksiz kayıtlar hemen silinir, mahrem olanlar hemen silinir. Arşivlenenlerde adları geçenler haberdar edilir.
Askeri kayıtları ordu her zaman yapar. Sıkıyönetim ve savaş dışı olanları hiçbir zaman izhar edemez ve bir yerde kullanamaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92