AMA ASIL SUÇLU OLAN “SİSTEM”DİR
Balyoz ve Ergenekon davasının bence tek sanığı Mustafa Balbay’dır. Suçu açıktır. Televizyon kayıtlarını alırsanız tek suçlunun o olduğunu görürsünüz. İkinci sanık da aranacaksa M. Haberal’dır. Bununla beraber tahliyelerine üzülmedim; sevindim. Hele çıktıktan sonra eski yaptıklarına devam etmemelerine daha çok sevindim.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin bunlara sahip çıkması, orgeneraller yerine bunları koruması bir gerçeği gösterdi; demek ki bu işin tertipçisi Cumhuriyet Halk Partisi idi.
Bu acı bir gerçektir. Ülke ikiye bölünmüş demektir. Siviller suç işlerse partileri onlara sahip çıkar ve kurtarır, askerler hapse girer!
Türk halkının da buna ses çıkarmayışı, susması, hattâ desteklemesi ülke için kötüye işarettir. Eskiden olsaydı endişelenir ve heyecanlanırdım. Şimdi sakinim. Çünkü biliyorum ki benim halkım aldırmaz aldırmaz, bekler, sabreder sabreder; ondan sonra bir uyanır, pir uyanır. Artık onu durduracak bir güç yoktur.
*
Anayasa değişir. Komutanlar Yüce Divan’da yargılanır denir. İstisnası varsa buna karar verecek merci Anayasa Mahkemesi’dir. O diyebilir ki; bu benim yargı alanım değildir. Başka mahkemeler bu benim yargı alanımdır diyemez. Anayasa Mahkemesi’ne dava açma yetkisi Başsavcıya aittir. Dolayısıyla diğer savcıların kendi takdirleri ile bu adi suçtur diye dava açma yetkisi yoktur.
Bu yetmez.
Anayasa Mahkemesi milletvekillerinin tahliyelerine karar verir ama mahkeme dinlemez. Bu suretle ülkede her şey çıkmazdadır. Anayasa Komisyonu vatandaşların hukuku ile ilgili maddeleri yazdı. Bu hakların güvencesi kimdir? Devlet değil midir?
Devleti yıkacak maddeler ile vatandaşlık haklarını koruyacaksınız!
Suyu zehirliyor diye testiyi kırmak!
Behey şaşkın! Testi kırıldıktan sonra su kalır mı?
*
Anayasada önce devlet korunur. “Anayasa”nın Osmanlıca adı “Teşkilatı Esasiye Kanunu”dur yani devlet kuruluşları kanunudur.
Profesörler dışarıdaki kanunları biliyorlardı da hiç olmazsa kopya çekebiliyordu.
Oysa bu kardeşlerimiz onu da beceremediler.
İnsanlığın bugün şedit bir şekilde muhtaç olduğu “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nı biz Yılarca çalışarak hazırladık. Bugün yeryüzünde çözüm önerileri içeren tek çalışma yalnız ve yalnız budur. Ama bizi muhatap almaya tenezzül etmediler!..
*
Sırrı Süreyya Önder açlık grevine başlamış; milletvekilleri tahliye edilsin diye. Ben eski karşı çıkmaları bıraktım diyor ama bir türlü bırakamıyor. Yargıyı zorluyor.
Hâkimler kanunlara aykırı karar alıyorlarsa suç işliyorlar demektir. O zaman tahliyeleri için değil, bu hâkimlerin değiştirilmesi ve yargılanmaları için açlık grevine gidilmelidir. Hâkimler kanuna göre karar alırlarsa o zaman onların yapacakları bir şey yoktur.
Bir milletvekili eylem yapmaz, bir milletvekili yasal faaliyet gösterir.
Gelin önce devletimizi yaşatacak ve güçlendirecek çözümleri arayalım. Sadece milletvekillerini değil, askerleri de dışarı çıkaracak yol arayalım. Türk ordusunda nurcular da vardır, solcular da vardır. Türk ordusu olmazsa devletimiz olmaz. Devletimiz yıkılırsa milletimiz zor ayakta kalır.
*
Haksızlıkları görünce suçluları ararız ve suçlu olarak önce bürokratları buluruz...
Bürokratiklik sorundur ama bürokratlar sorun değildir.
Sonra askerleri suçlarız...
Askerlerin sivillere müdahalesi sorundur ama sorunu askerlerden değil de sivil düzenin bozukluğundan ileri gelmektedir.
Sonra yargıçları suçlarız...
Yargıçlar suçlu değil, suçlu olan yargılama sistemidir.
Sonra da siyasileri suçlarız...
Oysa Türkiye’de ordu ve partiler çok güçlüdürler ve devletimizin varlığı onlara dayanmaktadır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92