İran Türkiye kadar güçlü bir devlettir, ayrıca petrol zenginidir, devlet tecrübesinde Türkiye’den daha kıdemlidir, uygarlıkta da ileridedir. Türkler ise daha büyük ve etkin imparatorluklar kurmuşlardır, dünya siyasetinde İran’dan ileridedirler.
Tarihte Sünni-Şii tartışması içinde Türkler ile İranlılar savaşmışlar ama birbirlerini yenip diğerini ortadan kaldırmamışlardır. Nihayet Osmanlılar kesin anlaşmayı yapmış, Kasr-ı Şirin Anlaşması (1639) sayesinde sınır ve hâkimiyet kavgası sona ermiştir. Biz İran’a gitmeyiz, İranlılar da bize gelmezler. Mezhep kavgamız da son bulmuştur. Biz Hazreti Ali’ye saygılıyız, onlar da bizim dört halifeye küfretmiyorlar.
Aramızda bir problem vardır. Azeriler Türk oldukları halde bizden ayrıdırlar ve İran içinde yaşıyorlar. Türkiye’deki Alevilere etkileri vardır. Alevilik hep problem olmuştur. Türkiye’de Kürtler İranlılarla aynı ırktandırlar, ne var ki Sünni oldukları için bizimle beraberdirler. Dindarlığın hâkim olduğu dönemlerde sorunlar çözülmüştü. Bugün ise Kürtler ayrı millet olduklarını iddia ediyorlar. İran’daki Türkler de biz Türk değil Azeri’yiz diyorlar. Azerbaycan’daki Azeriler siyaseten ayrıdırlar.
İşte, İranlılar için Azeriler, Türkler için Kürtler sorun yapılmak istenmektedir.
Bu sorunları çözmedikçe, yapılacak her türlü barış çabaları sonuçsuz kalır. Türkiye ve İran bu hususta son derece dikkatli olmalıdır. İran ile Türkiye savaşa başlarsa, her bakımdan denk olan iki güç birbirini bitirirler, binlerce yıllık uygarlıkları sona erebilir.
Türkiye ile İran sıkı bir Ortadoğu siyasetinde anlaşmalı, ikisi mutlaka beraber adım atmalıdırlar. Rusya’nın bu birliği ve beraberliği destekleyeceğinden eminim. AB, ABD ve Çin de yanımızda olacaktır. Olmasalar bile bize bir şey yapamazlar, çünkü oralardaki halklar içinde etkili Müslüman halkı vardır.
İran’ın Azeri sorununu, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek için “ADİL DÜZEN” devreye girmelidir. Kur’an gelinceye kadar devlet ırka veya dine dayanırdı. Kitaplar ırk veya dine dayanılarak oluşmuş devlete hitap eder, onların hükümlerini içerirdi. Kur’an bu hükmü kaldırdı, devletin yapısını ne dine ne de ırka dayandırdı.
Kur’an devletin oluşması için dört şart getirdi.
1- Coğrafi sınırları belli bir toprağa sahip olunacak, bu toprak onların olacak, oranın güvenliğini onlar sağlayacak.
2- Aynı dili konuşan ve aynı devletin halklarından olduğunu kabul eden ulus olacak. Ulus ne dine ne de ırka dayanmaktadır. Ulusun ana kaynağı ortak dildir, herkesin ortak dili bilmesidir. Herkesin ayrıca ayrı dili olabilir.
3- Bir sözleşmeleri ve düzenleri olacaktır. Sözleşmeleri kendileri yapacak, onunla sosyal düzenlerini kuracaklar ve o topraklarda ona göre yaşayacaklardır.
4- İlim adamları yasaları yapacaklar. İş adamları bu yasaları kendi içtihatları ile yorumlayıp uygulayacaklardır. Yasalara uymayan olursa, hakemlerden oluşan yargı bunları tesbit edip yaptırımını ortaya koyacaklardır. Halk hakemlerin kararlarına kendi istekleri ile uyar. Hakem kararlarına uymayan olursa, askeri güçle hakem kararlarının uygulanması sağlanacaktır.
İşte, devletler bu ilkelere dayalı olarak oluşur. Irk ve din ayrılığı vatandaşlığı etkilemez. Bununla beraber her ırk mensubu ve her din mensubu olanlar farklı partiler kurabilirler, farklı mabetler yapabilirler, sosyal gruplar oluşturmaları serbesttir. Üniversitelerde devlet dili ile tedris yapmaları şartıyla, değişik sosyal gruplar kendi gruplarını oluşturup faaliyet gösterebilirler.
Bunun dışında kendi ocaklarını, kendi bucaklarını, kendi illerini kurabilirler. Oraların resmi dilleri kendilerine ait olur. Devlet onların iç işlerine karışmaz. Çıkacak nizaları adil yargı sistemi çözer.
İşte…
İran ve Türkiye önce kendi ülkelerinde bunu yaptıkları takdirde, isteyenler Kürtçülükte birleşir, sosyal grup oluşturur ve yerel yönetim kurarlar. İsteyenler dine dayalı sosyal gruplar kurarlar. Kürtlerden isteyenler BDP’nin Kürtlerden oluşan partisine katılırlar. İsteyenler Adil Düzen Partisi’ne katılırlar. İsteyen Azerilik yapar, isteyen Şiillik yapar.
Böylece oluşmuş bir düzen sadece Türkiye ile komşuları arasındaki sorunları çözmez, aynı zamanda Ortadoğu’nun ve dünyanın sorunlarını da çözmüş olur.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92