UÇURUMA NASIL GİDİYORUZ?
Kâinat boşluk kabul etmez. Siz konması gerekeni yerine koymazsanız orası bayağı şeylerle dolar. Örnek olarak siz eğer hukuk düzeni kuramamışsanız, ödenmeyen senetleri tahsil edemezseniz, bir mafya oluşur, senet mafyası oluşur ve o mafya bu işleri görür. Eğer kanunun yapacağı işleri devlet memurları yapmazsa rüşvet mafyası oluşur ve bu işleri o yapmaya başlar. Eğer sorunları çözen bir yasa çıkaramazsanız, sorunları çözen doğal yasa başlar, yolsuzluk şebekeleri oluşur ve sorunları onlar çözer.
*
Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi olarak, İzmir’de 4000 dönümlük bir tepeyi sahiplerinden satın aldık. 23 ortağı vardı. Devlet 150 sene evvel bir paşaya onu ıkta’ etmiş. Tapuları var. Tapuda hiçbir kayıt yok.
Sonra yol yapmak için dozeri kiraladık ve gönderdik. Ormancı dozere el koymak istemiş. Burasının orman olduğu iddia ediliyor. Tapuda herhangi bir kayıt yok. Orman idaresinde de belge yok. Biri bir aydınger kâğıdına elle krokiler çizmiş ve orada belirsiz işaretler koymuş. Krokiyi kim yapmış, belli değil. Aydınger olduğu için kayıt numarası da yoktur. Ne zaman yapılmış, o da belli değil. Bunu belge kabul edip bizim tapulu yerimizi devlet gasp etti. Mahkeme sonunda Akevler olduğumuz için aleyhimize karar verdiler.
Ben adalet bakanı olsam bunu ihbar kabul eder, iki müfettiş görevlendirir ve o dosyayı inceletirim. O krokiyi inceler ve onun kim tarafından konduğunu bulurum. Onu belge kabul edip de mahkemeye takdim edeni bulurum.
Bunu niçin bunun yaparım?
Kimseyi cezalandırmak için değil. Zaten onların hiçbirisi şimdi görevli değildir. Çoğu da ölmüşlerdir. 1960’larda cereyan eden bir olayı anlatıyorum.
Devletin yargısının nasıl çıkmazda olduğunu göstermek için inceletirim. İnceleme sonunda görülecektir ki suçlu yoktur. Belgeyi kimin koyduğunu görevli bilmez. Mahkemeye sunulmuştur. Sahte belge düzenleyebilirdi. Ama o suçlu değildir. Mahkeme bilirkişiye gönderdi. Bilirkişi bizden ek ücret istedi, vermedik. O da o yolda karar aldı. Mahkeme de ona uydu.
Buradaki eksiklik ve yanlışlık nerde?
Mahkeme bilirkişiye az ücret takdir etti. Kanaatine göre hareket etti. Fiiliyatta eksik olan ücret için ek talepte bulundular. Fiilen haklı idiler ama hukuken haklı değildiler. Biz de vermedik, haklı idik. 50 milyon dolarlık yeri kaybettik. Suçlu yoktur.
Eğer o arazi elimizden alınmasaydı, şimdi orada 4000 dinlenme evi yapılmış olacaktı. Her villanın bir dönümlük bahçesi olacak ve ağaçlanmış olacaktı. Hem halk dinlenip rahat edecek hem de İzmir’in havası temizlenecekti.
*
Bugünkü yolsuzluğun kaynağı imzasız belgelerdir. Dosyalara böyle imzasız belgeler konuyor, bu sakıncalıdır deniyor. Görevliler o belgeye dayanarak hareket ediyorlar.
Görevli görevini yaptığı zaman hata ederse suçlanıyor ama görevini yapmadığı zaman suçlu olmuyor.
Bu sistem değişmedikçe bu durum devam etmektedir. Mafyalar çoğalmakta, dosyalara imzasız kâğıtlar konmakta ve işler çıkmaza girmektedir.
Bürokrasi vatandaşlara zorluk çıkaran bir kurum hâlinde çalışmaktadır. Vatandaşa kolaylık gösteren memur suçlanıyor, muhakeme ediliyor. Çünkü şebeke onları ihbar ediyor ve ihbar müessesesine dayalı olarak görevliler hapse atılıyor. Ama zorluk çıkarırsa şebeke tarafından orada tutuluyor, başka kanallardan kaçakçılıkla sorunlar çözülüyor…
*
Bizim kırk sene önce söylediklerimiz vardır.
Faiz enflasyonu doğurur...
Enflasyon işsizlik yapar...
İşsizlik açlığı getirir...
Açlık borçlanmayı zorunlu kılar...
Borç ödenmez olunca yolsuzluk başlar...
Yolsuzluk iki bakımdan rüşveti getirir...
İşini yapamayan halk rüşvetle sorunları çözmeye başlar...
Yeteri kadar maaş alamayan memur rüşvet almak zorunda kalır...
Bir gün gelir halk rüşvet veremez hâl alır...
Aç kalan memurlar halka baskı yapmaya başlar, doğru iş yapanları cezalandırırlar.
Baskı demek gereksiz zorluklar çıkarma demektir.
Türkiye bugün bu hâle gelmiştir.
*
Türkiye’de belki milyonlarca kaçak işçi çalışmaktadır. Bunlar mafya şebekeleri aracılığı ile Türkiye’ye gelmektedir. Kanuni yoldan gelme ise devlet görevlileri tarafından önlenmekte, hem de namuslu görevliler tarafından engellenmektedir. İmzasız belgelere göre karar vermek zorunda kalan devlet memuru istemeden onların âleti olmaktadır.
İşte bundan sonraki aşama siyasidir. Herkesin PKK gibi olmasıdır. Çünkü artık meşru yoldan yaşama mümkün olmayınca, o zaman geriye gayrimeşru yoldan ölme kalır.
Biz çözümü 1968’de S. Demirel’e önerdik. Devlet memuru sadece kaydeder ve ilgililere takdim eder. Asla müsade vermez veya izin vermez. Sonra kayıtları görevliler inceler, hukuka aykırı hareket eden varsa mahkemeye verilir, hakemlerden oluşan yargıya verirler.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92