Sermaye tüm dünyayı dinsizleştirmek istemiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktıktan sonra onun topraklarında dinsiz devletler kurmuştur. Bu dinsizlik saldırısına uğramayan devlet olmamıştır. Mesela, İran’da bu işleri Şah yapmak istemiştir.
Türkiye’de de benzer uygulama gerçekleşmiş ama Türkiye ve İran kendi devlet tecrübeleri ile bağımsız olarak dinsizlik furyasını sona erdirmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’na Birinci Cihan Savaşı’nda ilk önce Araplar ihanet etmiş ve karşı cephede yer almışlardır. Biz mağlup olduk ama Anadolu’muzu kurtardık. Hiçbir devletin iç işlerine karışacak hâlimiz yoktu.
Mısır’da dinsizliğe karşı İhvan-ı Müslimin direndi, pek çok şehit verdi. Önce kral, sonra Nasır ve diğer diktatörler İhvan-ı Müslimin’e yapmadıklarını bırakmadılar. İhvan-ı Müslimin ise her şeye rağmen varlığını ve direncini sürdürdü.
Günümüze gelelim. Sonunda sermaye etkin güçlere meydan okuyor; ya beni dinlersiniz yahut Müslümanları ayağa kaldırırım, onlar sizleri yok ederler demek istiyor. İşte Arap baharı budur, Türkiye’deki AK Parti iktidarı budur.
Sonunda Mısır’daki ilk demokratik seçimi İhvan-ı Müslimin kazandı. Ne var ki seçilmek ayrı bir şeydir, yönetmek ayrı bir şeydir. Diyelim ki sizi Mersedes bir otobüsün şoförü yaptılar. Eğer sizin gerekli bilginiz yoksa otobüsü süremezsiniz. Sürerken sağa sola çarparsınız, o zaman da sizi görevden alırlar.
İhvan-ı Müslimin iktidar oldu, sokak hareketleri başladı. İktidarın bu hareketleri bastırması gerekirdi. Yani o zamanki İhvan bugün askerlerin yaptığını yapacaktı ama yapmadı. Bu sefer ordu ihtar çekti; ya yap ya da ben gelir yaparım dedi. Geldi ve yapıyor.
Şimdi bugünlü askeri suçlamak mümkün değildir.
Türkiye’de AK Parti benzer durumdadır. Askerleri ancak askerler muhakeme eder. Askeri sivil muhakeme edemez. Çünkü askerliğin kanunları başkadır. Ordunun hâkimlerine güvenmeyip sivil mahkemede askerleri muhakeme etmek demek devleti yıkmak demektir. Ordusunu mahvetmek demektir. Ordusuz devlet olamaz; hele Türkiye hiç olamaz.
İhvan-ı Müslimin neden başaramadı?
Biz Türkiye’de “Adil Düzen” üzerinde çalışıp İslâmî düzeni ortaya koyarken İhvan-ı Müslimin uzaktan bakıyor, adeta ‘bu bizim işimiz, siz ne anlarsınız’ diyordu. Oysa Allah kimi isterse görevlendirir. Araplar hâkimiyeti Abbasiler zamanında kaybettiler. Biz bilmiyorsak, bizden daha iyi düzeni İhvan-ı Müslimin’in ortaya koyması gerekirdi. Bizim çalışmalarımıza katılmadılar. İktidar olunca da ne yapacaklarını bilemediler. Olay budur.
Allah tüm insanlara ve Müslümanlara diyor ki; “Adil Düzen”i öğrenip onu uygulamaya başlamadıkça siz hiçbir zaman başarılı olamazsınız.
ABD’deki sömürü sermayesine de Allah bunu diyor. Yaşamak istiyor musun? “Adil Düzen”i öğrenirsen yaşarsın, yoksa benim düzenimi ben tamamlayacağım.
Bizim sesimizi İhvan-ı Müslimin’e kadar duyuracak gücümüz yoktur. Ama duyurabilecek olanlar vardır. Ben yazıyorum ve görevimi yapıyorum. Gücüm kadar yapıyorum. Ondan sonraki sorumluluk bana ait değildir.
1-İhvan-ı Müslimin sokak hareketlerini derhal durdurmalıdır. İslâmiyet’te sokak hareketi yoktur.
2- İhvan-ı Müslimin “Adil Düzen”i öğrenmelidir. Bunun için bizim Akevler.org sitesini Arapçalaştırıp yayınlamalıdır. Gerektiğinde bizden yardımlar almalıdır.
3- İhvan-ı Müslimin sen in ben çıkayım dememelidir. Bu Batı’nın usulüdür. Onlar sen in ben çıkayım kavgasını yaparlar. İslâm ise sen orada kal ama şöyle şöyle yap der.
4- İktidardakiler genellikle bu uyarıya dayanamazlar, uyaranlara zulmederler. Allah da onların hesabını görür. İşte o zaman İhvan iktidar olur ve “Adil Düzen”i uygular.
İslâmiyet özel hukukun içtihat ve icmalarını tamamlamıştır. Ne var ki o zamanki fıkıh bugünkü sorunları çözmüyor. “Adil Düzen” yeni fıkhın oluşmasının gereğine inanıyor. Ne var ki şimdilik onunla meşgul değildir. Kamu hukuku ise mütegallibenin şerrinden uzak durmak için fıkıhçılar tarafından hiç ele alınmamıştır. Biz Kur’an’a dayanarak “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nı yazdık. İhvan-ı Müslimin bunu Arapçaya çevirmeli ve kendisi üzerinde çalışmaya başlamalıdır.
Türkiye Mısır’ın iç işlerine karışmamalıdır, Suriye’nin iç işlerine karışmamalıdır. Türkiye o kadar kahraman idiyse, Seyyid Kutub asılırken neredeydi. Askerle oynanmaz. Asker uyarılır ama ona karşı çıkılamaz.
Mısır yönetimi ve İhvan’ın arasını bulmak bizim görevimizdir. Ne var ki ben yalnızım, kimse beni desteklemediği için bir şey yapamıyorum.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92