Evet, müçtehit olmak için Usûl-ı Fıkıh bilmek gerekir.
Usûl-ı Fıkıh sözleşmelerin nasıl yapılacağını öğretir.
Roma’da sözleşmeleri devlet hazırlar, halk bu sözleşmeleri kullanırdı. Roma uygarlığı böyle doğdu. O zaman hayat ilkeldi, işler basitti ve dar alanda cereyan ediyordu.
Bugün ise artık yeryüzü bir topluluk olmuştur. Ürünler milyarları bulmuştur. Ortak merkezi sistemle bu iş oluşmamaktadır.
Roma döneminden kalma meclislerin kanun yapma sistemi İslâmiyet’te yoktur.
İslâmiyet’te sözleşmeleri ilmî dayanışma ortaklıkları yapar, halk bunlardan birini seçer ve uygular.
Bugün sözleşmeleri meclis ekseriyet sistemi ile yapmaktadır. Yahut herkes oturup keyfi sözleşmeler yapmaktadır. Bunlar bugünkü uygarlığa yetmemektedir.
Bundan önceki yazımızda bunun için sözleşme yapacak müçtehitlerin yetişmesi gerektiğini söylemiş ve açıklama yapmıştık.
Sözleşmeler o kadar çok ve o kadar karışıktır ki, insanların onları bilmesi imkânsızdır. Allah bu sorunumuzu çözmek için de MUHASEBE İLMİNİ vermiştir. Bir sözleşeme muhasebeye girdi mi, onun sözleşmesi kuruldu mu o artık canlılık kazanır. Bir konuda bilgi alacaksan muhasebeye başvurursun ve sana daha önce yapılan sözleşmelerin sonucu bildirilir.
Bir örnek verelim. Mesela, sen şahsına özel bir araba imal ettirmek istiyorsun. Bunun için nasıl bir araba istediğinin genel projesini yaparsın ve muhasibe verirsin. Muhasebede işler arasında özel araba projesi geçer. Mühendisler proje ihalelerine bakarlar. Senin ihalene rastlarlar ve fiyatları uygun bulurlarsa kabul ederler. Kim önce kabul ederse ona ihale etmiş olursun. Seninle diyalog kurar ve birlikte araba projesini yaparsınız. Bu sefer yine muhasibe verirsiniz, o bu sefer bu projeye araba yapacak fabrikaya duyurur. İşi olmayan fabrika sizinle anlaşmış olur. Arabanız imal edilir.
Sen iş yapıldıkça masrafları sözleşmeye göre ödersin. Ama ne masraf yapıldığını yine muhasebede takip edersin. Çünkü çalışan herkes senin işinde yaptıklarını her akşam yazar ve muhasibe verir. İşte bu muhasebe ortaklık muhasebesidir.
a) Gelen-giden evraklar muhasebede kaydedilir. İstediğin zaman hemen bulursun.
b) Borç ve alacaklar muhasebede kaydedilir. Ödemeleri ve tahsilatı her zaman takip edebilirsin.
c) Yapılan işler muhasebede takip edilerek işin safahatı hakkında bilgi edinirsin.
d) Taşınmazların durumları muhasebede takip edilir. Mesela, bir araba çarpmış ve tamirat görmüşse orada yazılıdır.
Hâsılı…
Ortaklık muhasebesinde herkesin ve her işletmenin bir hesabı vardır. Herkes harcadıklarını bir fişe yazar ve muhasibine verir. Aldıklarını da yazar ve muhasibine verir. Böylece her şey muhasebeye geçmiş olur. Sonra raporlarla istenilen bilgi istendiği zaman elde edilir.
Özgürlüğün sağlanması için kişiler istediği zaman istediği işleri yapabilmelidir. Bunun için kişi bir işletmede ne zaman iş yaparsa onu muhasebeye bildirdiği anda alacaklı hâle gelir.
Herkes alacaklı olduğu oranda bankadan kredi alma hakkına sahiptir. Dolayısıyla hemen parasını alma durumunda değildir. Hesap tam yapılmalıdır. Bunun için de öyle ortaklık kurulmalıdır ki girdiği gün ile ayrıldığı gün arasındaki hesaplar saniyesi saniyesine çıkmalıdır.
Bugünkü muhasebede bunu sağlamak mümkün değildir. Bugün kâr ve zarar hesabı yapamazsınız. Çünkü defterleriniz beş sene sonra incelenir ve cezalandırılırsınız. Sigorta borcunuz on sene kadar mürura uğramaz. On sene içinde aleyhinize dava açılmamışsa, on sene sonra kâr ettim diyebilirsiniz. Dava açılmışsa dava kırk sene sürer ve sen öldükten sonra kâr-zarar belli olur.
Bunu yani bu karışık durumu tekel sermaye yapmıştır. Dünyayı tekeline almak için akılsız yöneticiler veya hain yöneticiler her gün böyle kanunlar çıkarmaktadırlar. Muhasebe programını da tekel sermaye yaptığı için sadece merkezi muhasebe sistemini geliştirmiştir. Oysa “Adil Düzen”de “ORAKLIK MUHASEBESİ” vardır. Herkesin yani her hak sahibinin yetkilisi her aldığını ve verdiğini yazmakta, bunlar muhasebeye girmektedir.
Sözleşmeler öyle yapılmaktadır ki ayrılan kimsenin işletme ile ilişkisi kalmamaktadır. Kooperatifler kurulmakta, kooperatif işletmelerden ve halktan borçlu ve alacaklı olmaktadır. İşletme ile hesabı o saatte kesilmektedir. Çünkü vergileri ve sigortayı işletmeler değil kooperatif ödemektedir.
İşte, müçtehidin, fıkhını yaptığı içtihatlardaki her hükmün muhasebede nasıl geçeceği, raporların nasıl alınacağı, raporlardaki verilerin nasıl değerlendirileceğini bilmesi gerekir.
On seneden beri biz bu muhasebeyi hazırlıyoruz. Artık uygulama safhasına geldik. Araştırmacılara bunları öğretme imkânına sahibiz. Bunlar işletmelerini tamamladıktan sonra müçtehit olunca benzer işletmelerin yani bugün dışarıda olan işletmelerin, yarın iflas edecek isletmelerin muhasebesini kurarak “faizli merkezi sistem”den “kredileşmeli ortaklık sistemi”ne geçerek iflas etmekten kurtulacaklar, geçmeyenler iflas edeceklerdir.
Koçlar geçmezlerse iflas edecek, Sabancılar geçmezlerse iflas edecek, Rockefeller de iflas edecektir. Bu çağın tufanı iflaslar tufanı olacaktır. Müçtehit yetişme gemisine binenler kurtulacak, geri kalanların hepsi gark olacaklardır.
Bunu biz söylemiyoruz. Bunu Kur’an söylüyor. Biz yanlış anlıyorsak, siz doğrusunu anlayın ve deyin ki; faizli düzen devam edecek, işte âyetler.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92