Kur’an’daki ‘her şey çift yaratılmıştır’ ayetinin Matematik ve Fizikteki manasını bu haftaki diğer makalemde anlatmış bulunuyorum, bu makalemde diğer ikililere işaret edeceğim.
İkili sistemle kimyada elementler oluşmaktadır. Yine ikili sistemle kimyadaki inorganik cisimler oluşmaktadır. Bunlar cansız âlemi temsil ederler. Canlılarda ikili sistem geçerlidir. Karbonda (C) 4 bağ vardır. Bununla eklenerek bir grup oluştururlar. İkinci bağı da çift oluşturmak için kullanırlar, böylece birbirine bağlı çift zincir oluşur. Buna kromozom denmektedir. Karbon dördüncü kolunu da herhangi bir asidi tutmak için kullanır.
Dört çeşit baz vardır, bunlar ikişer ikişer eşleşir. Yirmi çeşit tuğla (? aminoasit) mevcuttur, dizideki üçü bunlardan birini taşır. Bu ikili sistem doğal ikili sistemde fark vardır. Elektron ve pozitronlar özellikler taşırlar. Akıllı birinin bunları özel olarak dizmesi gerekmektedir. Böylece canlı yapısı oluşmaktadır. Bugün yeryüzünü dolduran milyonlarca canlı hep 20 çeşit aminoasit kullanmakta ve bunları yerleştiren dört çeşit çekirdek bazı vardır.
Canlılarda bu cinselliği de ortaya koymaktadır. Yani kromozomların eş olması ya da onların oluşturduğu canlı da eş olmaktadır. Canlılık ikili sisteme dayanmaktadır. Canlılarda türler oluşurken ikili sisteme göre türler oluştururlar.
Matematik ikili sisteme dayanır. Fizik ikili sisteme dayanır. Canlı ikili sisteme dayanır.
O halde topluluğun yapısı da ikili sisteme dayanmalıdır.
Akevler’in sosyal felsefesi budur. Sistem ikili sistem olmalıdır. Dörtlü sistem ele alınmıştır. İnsanda dört meleke esas alınmıştır; fikir, his, irade ve ünsiyet. Tüm sosyal yapı bu dörtlü üzerinde kurulmuştur.
Dörtlü sistemde başka sayılar da vardır. Bunlar en küçük dört asal sayıdır; 2,3,5,7
Bunların başka bir özelliği: 2*5=10 3+7=10 eder. 10 sayısı en küçük dört asal sayının birleşiminden oluşmaktadır. 2’li sistemin yanında bir de 10’lu sistem vardır. Kâinat ikili ve onlu sisteme göre oluşmuştur. Canlılar da bu sistemleri kullanırlar.
O halde sosyal yapımız da bu sistemler içinde oluşmalıdır.
Bugün bakanlıklar vardır, iller vardır. İstanbul 20 milyon, Hakkâri 1 milyon bile değildir. İkisi aynı statü ile yönetilmektedir! Oysa ortaklık sisteminde gerektiğinde doğal sayılar sistemi ile her birinin büyüklüğü ilmi olarak ortaya çıkmaktadır.
İnsanlık önce zaman ve mekânı ölçtü, Matematiği bu alanda kullandı. Ondan sonra madde ve enerjiyi ölçtü, Matematiği burada da kullandı. Sonra biyolojik yapıyı Matematikleştirdi. Sosyal yapıda ise Matematiği kullanmıyor, çünkü o zaman merkezi sömürü sona erecektir.
İlim ile din iki çift oluştururlar. İkisi insanın ruhuna hitap ederler. Maddi varlıklar üzerinde işlem yapılmaz. Din sevgiye dayanır. Tartışmayı ve ihtilafı kabul etmez. Dini meclislere katılanlar dinlerler, oralarda hep olumlu şeyler konuşulur. Oysa ilim meclislerinde tartışma vardır. Herkes bir tarafa çeker ve gerçekler öyle ortaya çıkarılır.
Ekonomi ve siyasette de durum böyledir. Siyasette itaat esastır. Yanlış da olsa birliğin sağlanması için komutan ne derse o yapılır. Oysa ekonomide pazarlık vardır. Herkes kendi çıkarını gözetler. Böylece oluşan dörtlü sosyal yapıda da analogdur.
Sosyal yapının biyolojik yapıya uyduğu tezi Batı’da da savunuldu ancak sadece fikir olarak savunuldu, sistem olarak geliştirilmedi. Akevlerde ise sistem olarak geliştiriliyor. Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji ve Sosyoloji benzer kurallara oturtuluyor. Kur’an düzeni bu özellikleri taşımaktadır.