Bir siyasi partinin olağan kongresine yüksek seviyede siyaset adamları katılmıştır.
AK Parti bu gücü nerden almaktadır? Parti Kongresi neden bu kadar önemlidir? “Adil Düzen”e karşı olan, Millî Görüş gömleğini çıkaran bu partiye İslâm âleminin bu derece yakınlık göstermesi nerden ileri gelmektedir? İslâmî eğitimi bir İmam Hatip Okulu seviyesinden ibaret olan, ekonomi fakültesinin sıradan bir öğrencisi bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu etkin gücü nerden gelmektedir?
Bunlar üzerinde biraz durmak istiyorum.
*
YÖNETME BİR SANATTIR
Bu sanatı bilenler iktidarda kalırlar.
Bu sanatın temel ilkesi şunlardır.
a) Yöneticinin işi halkın güvenliğini sağlamaktır. Eğer adil bir düzen oluşturabilir, halkı eşkıyalardan ve zulümden korursanız halk sizin yanınızda yer alır.
b) Halkı koruyacağım deyip siz halka zulüm yapmaz, siz onların hukukunu çiğnemezseniz, işte o zaman insanlar size bağlanırlar. Bunu yapmanın kolay bir şey olduğu sanılmamalıdır. Zor kullanmazsanız güvenliği sağlayamazsınız, güvenliği sağlamazsanız yönetici olamazsınız. Bu dengeyi bulma sanattır.
c) Halk özgür olmayı ister. Halkın dinine, diline, sanatına, işine, âdetlerine… vs. dokunmayacaksın. Yöneticinin görevi halkı yola getirmek, onları eğitmek, onları düzeltmek değil, tam tersine halkın kendi istediğini yapabilmesi için onlara yardımcı olmaktır. Yerinden yönetim ilkesi içinde kalabilirseniz iyi yöneticisiniz. Siz halka hükmetmeyecek, halka hizmet edeceksiniz.
d) Diğer taraftan halkın refah ve saadeti için birlikte iş yapmak gerekir. Bu birlikte yaşamayı öğrenmekle olur. Bu da ancak ortak eğitimle mümkündür. İşte zorluk burada başlar, birliği sağlamak için ortak değerlere inanan insanları getirmek gerekir. Ama bunu zorlayarak yaparsanız o zaman halk birleşerek size düşman olur ve yöneticilik yapamazsınız, topluluğu dağıtırsınız. İşte “yönetme sanatı” burada başlar, zorlamdan halka kendi çıkarlarına uygun eğitim verirseniz halk sizin yanınızda yer alır.
*
TÜRKLER…
Türklerin İslâmiyet’ten önce kendilerine has dinleri vardı. Tek Tanrı’ya inanıyorlardı. Müslümanlığı birden kabul ettiler. Saltuk Buğra Han Müslümanlığı kabul edince tüm Türkler Müslüman oldular yani başka diyarlarda yaşayan Türkler de Müslüman oldular. Çin’de yaşayan ve Türkçeyi unutmuş Tabgaç Türkleri de İslâmiyet’i kabul ettiler, hâlâ Çin’de Müslüman olarak yaşamaktadırlar. Bugün Çin’de nüfusları 300 milyona varan, Çince konuşan, aslı Türk olan Müslüman vardır.
Bu birlik nasıl sağlanmıştır?
Halkın yöneticilere duyduğu güven onları onun yaptığına uymalarını sağlamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşta bu yönetim sanatından yararlanmadı. İnkılâplarla bu birliği bozdu. Bu o gün zaruri idi. Türkler İstiklâl Savaşı’nı kazanmışlardı ama her şeylerini kaybetmişlerdi. Nüfusları 12 milyona inmişti. Taraf oldukları devletler mağlup olmuş ve hiçbir siyasi güçleri kalmamıştı. Tekel sermaye, Türkiye’ye dinsizleşmesi şartı ile yaşama imkânını sağladı. Sonra imparatorluğumuz dine dayalı idi. Oysa dünyadaki durum değişmiş ırka dayalı devletler ortaya çıkmıştı. İmparatorluk halkları her yerde isyan ediyordu. Bu durumda Türkiye de milliyetçilik yapmak zorunda idi, yoksa hepten yok olup giderdik.
Mustafa Kemal yeni ulusun oluşması için dört şart koşmuştu: a) Anadolu ve Trakya halkından olacak, orada yerleşmiş olacak. b) Dili bir olmayan topluluk ulus olamaz, dil birliği olacak. c) Üçüncü şart ise Müslüman olacak, Müslüman çocuğu olacak. d) Dördüncüsü ise ‘Ben Türküm’ diyecek.
Böylece karma devlet yerine ulusal devlet ortaya çıkacaktı.
Hedefe ulaşıldı.
*
İşte…
AK Parti etkinliğini bu tarihî gelişmeden almıştır.
Ziya Gökalp’in koyduğu ilkeler vardı:
Osmanlıcılık, Türkçülük, İslâmcılık ve Medeniyetçilik.
Osmanlıcılığın yerini Cumhuriyetçilik almıştır.
AK Parti bu tarihî oluşumu temsil ediyor;
Türkçüdür, İslâmcıdır, Medeniyetçidir ve Cumhuriyetçidir.
AK Parti’de bu dört unsur dengededir, eşittir. Halkımızın istediği de budur.
İşte…
Gerek Türkler gerek dünya halkları bunun için AK Parti’ye sempati duymaktadır.
*
Bir hususa işaret ederek tamamlayalım.
Bu durum “yönetme sanatı” bakımından iyidir.
Ama “yeni oluşum” için yeterli değildir.
Eğer insan uygarlaşma zorunda olan bir varlık olmasaydı, AK Parti’nin yaptığı son derece başarılı bir uygulama olurdu.
Ne var ki insanlık yenilik yapmak zorundadır.
Yenilik de şirinlikle gelmiyor.
Mustafa Kemal yapar…
Necmettin Erbakan yapar...
Siz onların yaptıklarından nimetlenebilirsiniz.
Ama sizi orada bırakmazlar.
Çünkü ilerleme gerek.
Bu da inkılâplarla olabilir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92