SINAMALAR
Dil/1
YAZI
11.02.2018
SES
İnsanlık binlerce yıldan beri konuşmaktadır. Konuşma, ses ile yapılan bir aktarmadır. Herkes kulağı ile duyduğunu ve kendi zihninde ürettiği kavramları ses dalgaları halinde karşısındakine iletir. İşiten de başka insanlara iletir.
Sesli iletişim kolay ve basit bir yöntemdir ama bazı mahsurları vardır. Kişiden kişiye aktarılırken bozulmalara uğrar. Hatta şöyle bir oyun oynanır. Halka halinde sıralanılır. Oyunu başlatan yanındakine biraz da hızlı bir şekilde bir cümle söyler. O da yanındakine çabucak söyler ve sonunda ilk söyleyene iletilir. Çabuk aktaramayan cezalandırılır ki, oyun neşeli olsun. Her aktarımda söz bozulur ve genellikle ilk söylenen sözle hiç alakası olmayan bir cümle ulaşır oyunu başlatana.
HAFIZA/SAKLAMA
Bilginin saklanması en önemli sorundur. Eski insanların hafızaları bunun için çok güçlü olmak zorundaydı. Bana göre ilk nesil insanların -eğer bildiklerimiz doğru ise- uzun ömürlü olmalarının sebebi bilginin bilenler tarafından uzun süre muhafaza edilmesi ve atlamalı nesillere intikal ettirilmesi idi. Hafızlık her zaman önemli bir beceri olmuştur.
RESİM
Duvarlara yapılan ilk resimler sanat gayesi ile yapılmıyordu. Onlar üzerinden bireylere bilgi aktarılıyordu. Daha sonraları taş, deri, kemik, yaprak ve ağaçlar üzerine resimler yapıldı ve dersler ve bilgiler mobilize oldu. Giderek de bu resimler piktografik/sembolize/figüratif hale ;bununla beraber yeni, yeni manalar da ifade eder hale geldi. Fakat burada da bir sorun vardı. Bu malzemeler dayanıklı değillerdi. Çoğu insan ömrü kadar ancak yaşıyordu. Bunları işlemek te, saklamak da ayrı bir sorundu.
HECE
Giderek cümleleri ve kelimeleri ifade eden resimler figüratif hecelere dönüştü ama onları kolayca ve hızlıca yazacak malzeme temin edilemiyordu. Taşa kazımak zordu, ağacın dayanıklılığı azdı, vs.
MEZOPOTAMYA/SÜMER
Tarihteki ilk yerleşik medeniyeti oluşturan Sümerler çok kalabalık şehirlere, yüksek verimli bir ziraata ve bunun sonucu oluşan katma değerden dolayı da çok yoğun bir ticaret hayatına sahiptiler. Eldeki dil ve yazım araçları bu hacimdeki bir hayata cevap veremiyordu. Sözlü anlaşmalar ve kolayca bozulabilen yazı materyalleri sürekli ihtilaflara, anlaşmazlıklara kavgalara sebep oluyordu. Sözlü anlaşmaları adil şahidlerle kalıcı yapmaya çalışıyorlardı ama bu da çok masraflı idi ve çok pratik değildi. Çok kozmopolit bir topluluk vardır ve uzaklardan gelen tüccarların dilleri farklı idi ve yanlarında şahit olmasının fazla bir önemi de kalmıyordu.
İBRAHİM PEYGAMBER
İbrahim peygamber, tarihi nakillere göre, ağırlıklı olarak Mezopotamya’da yaşamıştır. Melez bir ailenin çocuğudur. Annesi yerli, babası ise Kuzeylidir. Babası, Tevratta Tareh olarak belirtilir. Bu onun sosyolojik aidiyetini belirtir. Tareh, Türkçe bir kelimedir. Töreden türemiştir ve töreli demektir. Bu Türklerin genel vasfıdır. Türkler töreli ve hiyerarşik topluluklardır. Kuran’da ise Azer olarak belirtilir ve bu da onun Azerli/Hazarlı olduğunu, böylece coğrafi aidiyetini gösterir.
Peygamber olduğunu bildiğimiz İbrahim çok şey söylemiş, çok şey yapmış ve topluma her zaman iyi ve güzel şeyleri öğütlemişti.
İbrahim peygamberin logotip olarak isminin verildiği kral Hamurabi, onun tavsiyelerini kitabelere de geçirmişti. Hamurabi kelimesi; Sami dil geleneğine göre, hece hece sağdan okunursa, İbrahim olarak okunur. Soldan okunursa Hamurabi olarak okunur. Hammurabi kanunları aynı zamanda İbrahim Kanunlarıdır.
SADIK LİSAN
YAZI
İbrahim peygamberin dualarından biri de aşağıdaki ayettir. Şuara suresi (26) 84. Ayet şöyledir:
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ (84) Ahirde benim için sıdkın lisanını kıl.
Bütün tercümelerde “lisane sıdkın” ifadesi sıfat-mevsuf gibi tercüme edilmektedir. Halbuki bu ifade izafettir, yani isim tamlamasıdır.
Sıdk, sadakat demektir. Sadık olmak demek, her zaman aynı olmak, durumunda değişiklik yapmamak demektir.
Söz sadık değildir. Zaman geçtikçe ve kişiden kişiye aktarıldıkça bozulma ve değişemeye uğrar. Yazı ise, eğer kullanılan dil bilinen ve net bir dil, kullanılan araçlar dayanıklı ise, üzerinden binlerce yıl geçse de aynı muhtevayı bize söyler. Onda bir değişeme ve bozulma bulamayız. İşte İbrahim peygamberin Allah’tan istediği dil, bir yazı dilidir.
Nitekim, 4-5 bin yıl öteden günümüze de sapa sağlam ulaşan, “çivi yazısı” diye bildiğimiz yazıyı Sümerler, yani İbrahim peygamberin topluluğu geliştirmişlerdir. Herhalde bunun mucidi -ayetin işaretle delaleti ile- İbrahim peygamberdir.
Sümerler henüz yaş iken kolaylıkla üzerine heceleri yazabildikleri kil tabletleri pişirdikleri takdirde dayanıklı hale getirebildiklerini gördüler. Metal bir çivi ile çok kısa sürede tablete yazıyı yazıyorlar ve fırında pişiriyorlardı. Böylece yazılı “seramik/keramik” sayfalar elde ettiler. 5000 yıl dayanabilen, kolay yazılabile, kolay saklanabilen ve değiştirilemeyen “SADIK” bir dil ürettiler.
Sonradan gelenlerce hayırla yad edilmeyi istemek herhalde bu kelimelerle ifade edilemese gerektir. Ama inşallah bu makaleden sonra İbrahim peygambere icat ettiği bu yazı dili ve araçları için ayrıca dua edeceğiz.
Saygılarımla.
H.Kayahan
r. Bu ka������@