FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
(Günün ardından gecenin gelmesi, güneş batar batmaz değil, yavaş yavaş olur.) Güneşin doğmasından önce ve batmasından sonra gökyüzünde görülen yarı aydınlık kuşaklara “ALACAKARANLIK” denir. (Üst atmosferde saçılmış güneş ışığının ürettiği aydınlanmaya alacakaranlık denir. Gündüzü bir hayli uzatabilen bu olay, güneş ışığını yaygın olarak yansıtan yer atmosferinden ileri gelir.) 3 çeşit alacakaranlık kuşağı vardır.
1. Civil Twilight / Kara Tan’ı / Kent Tan’ı / ElKhayt-ul Ebyad:
Güneşin doğmadan önce, battıktan sonra; ufuk çizgisinin 0 ila 6 derece altında olduğu kuşaktır. Beyaz karekterlidir. (Venüs gibi parlak gezegenler bu sürede görünmeye başlar.)
2. Nautical Twilight / Deniz Tan’ı / Su Tanı:
Güneşin ufuk çizgisinin 6 ila 12 derece altında olduğu kuşaktır. Hem siyah hem de beyaz karakterlidir. (Denizciler için önemlidir ve bu süre içinde denizciler kendilerine parlak rehber yıldızlar seçerler.)
3. Astronomical Twilight / Hava Tan’ı / ElKhayt-ul Esved:
Güneşin ufuk çizgisinin 12 ila 18 derece altında olduğu kuşaktır. Siyah karakterlidir. (Çıplak gözle çok zayıf yıldızların görülmesine elverişlidir.)
Bizim eski fıkıhçılarımızın isabetle tespit ettiği bu kabuller, bugünkü astronomini de aynen geçerlidir. Her bir derece 4 dakika olup; 6 derece olan her bir Tan da 24 dakika sürer. 3 tan’ın toplam süresi 72 dakika olur.
Ay da dünyanın etrafında her gün 12 derece geri kalarak, 29,6 günde tam bir tur atar ve kendi ekseni etrafındaki dönme süresi de budur. Ay her gün 48 dakika daha geç batar.
Halk arasında “cemre” olarak bilenen olayında temelinde bu alacakaranlık kuşakları olsa gerektir. Dünyanın eğik olan ekseninden dolayı mevsimler meydana gelir. Tahminim (kesin hesapları yapma imkanım olmadığı için) Kuzey yarım küre için en kısa günün geçmesinden sonra günler yavaş uzamaya başlar. İşte bu üç alacakaranlık kuşağı yaklaşık 8 gün arayla ekvator düzleminin üzerine geçer. Halk arasında da Cemre düşmesi denen olay, birer hafta arayla gerçekleşir ve önce havaya (Astronomical twilight olsa gerektir), sonra suya (Nautical twiligth olsa gerektir) ve daha sonra da toprağa (Civil twilight olsa gerektir) düştü denir.
Bu kısa ansiklopedik bilgiden sonra Kuran’daki ayeti biraz inceleyelim:
Bakara187 ayet:
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (187)
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah’ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
İşin teknik boyutunu anlatan kısımda şu kelimeler geçmektedir: hattâ, beyan (tebeyyene), leküm, elHAYT, elEBYAD, elESVED, el FECR, TEMEME (etimmu), elLEYL.
“Hattâ”; …e kadar manasındadır. Zaman zarfıdır.
“beyan” kelimesi; açığa çıkması, bilinmesi manasındadır ve görme demek değildir. Zira görmeyi ifade eden kelimelerden olan rüyet, basar, nazar vb. kullanılmamıştır. Bunun manası hesap ile tebeyyün edecek demektir.
“leküm / size” ise; her beldedeki (her enlem ve her boylam derecesindeki) kişiler için bunun farklı olacağına işaret etmektedir.
“HAYT” kelimesinin Latince karşılığı “TAYF”tır. Türkçede bunu “hüzme, demet” olarak karşılamaktayız. Marife oluşu da, herhangi bir tayfı değil, bilinen (ahd manasında) bir tayfı, burada da gökyüzündeki günlük oluşan tayfı ifade etmektedir.
“min el FECR / fecirden” ibaresi ise; bunun gün battıktan sonra oluşan değil, güneş doğmadan önce oluşan alacakaranlığı ifade etmektedir. Zira simetrik olarak güneşin doğumundan önce ve güneşin batımından sonra bu her 3 alacakaranlık kuşağı ortaya çıkmaktadır. Türkçede halk arasında bunlara “tan”, veya “şafak” denmektedir. Eğer “min el FECR” demeseydi, hangisini anlayacağımızı bilemezdik.
“elHAYTül EBYAD” ile “elHAYTül ESVED” ise; yine marife oluşlarından da kolayca anlaşıldığı gibi, herhangi bir beyaz tayf ve herhangi bir siyah tayf değildir. Ayetin siyak ve sibakından bunların fecr vaktinde (sabah) gökyüzünde oluşan tayflar olduğu anlaşılmaktadır.
Peki hangi alacakaranlık kuşağı “beyaz tayf (elhaytül ebyad)”, hangisi “siyah tayf (elhaytül esved)”dır? Beyaz tayf, görünen gün ışığına bitişik olarak yayılan; siyah tayf da karanlık geceye bitişik olarak yayılan tayflar olmalıdır. Ortada kalan “Nautical / deniz tayfı ise hem siyah, hem de beyaz demetler ihtiva eder, onun için birine izafe edilemez.
18 dereceden önce gökyüzü tam karanlıktır ve bize siyah görünür. Herhangi bir tayf söz konusu değildir.
18 ile 12. Dereceler arasında bu siyahlıkta çatlamalar, yarılmalar (çok ince beyaz çizgicikler) görülmeye başlar. İşte Kuran buna “elHAYTül ESVED / SİYAH TAYF” demektedir.
12 ile 6. Dereceler arasında siyah çizgilerle beyaz çizgiler hemen hemen eşit kalınlıkta dağılım gösterir.
6 ile 0. Dereceler (gün doğumu) arasında gökyüzü hemen hemen aydınlanmıştır ama bu beyazlığın içinde ince siyah çizgiler vardır. Kuran buna da “elHAYTül EBYAD / BEYAZ TAYF” demektedir.
0. dereceden sonra tam güneş ışığı oluşur, gökyüzü tam aydınlanır ve yine herhangi bir tayf söz konusu değildir.
12. dereceye kadar tek tayf (siyah tayf) görünür. 6. Dereceye kadar hem siyahın, hem de beyazın eşit dağılımlı olduğu (herhangi birinin baskın olmadığı) tayf görünür. Ama 6. Dereceden itibaren beyaz tayf görünmeye başlar. Böylece aralarında 6 derecelik Nautical/deniz tanı da bulunan bu iki tayf net olarak belirir, açığa çıkar (tebeyyün eder). İmsak vaktinin en uzun zamanı gün doğumundan önceki 6. Derece olmalıdır. Zira siyah tayf (elhaytül esved) ile beyaz tayf (el haytül ebyad) ancak bu andan itibaren görünmeye başlar.
İmsak vaktinin en kısa vakti ise bu iki tayfın aynı anda ve belirgin bir şekilde görülebildiği gün doğumuna en yakın süredir. Gün doğumuyla her tayf da kaybolur.
Bu kabulümüz doğru olursa güneşin doğumuna 24 dakika kalaya kadar yeme ve içme işlem devam edebilir demektir.
Akşam ise bunun simetrik olarak tersidir. Oruçun Leyle kadar tamamlanması emredilmiştir. Leyl ne zaman başlar? Güneşin batışı ile başlamaz, zira alacakaranlık kuşaklarından dolayı aydınlık devam etmektedir.
Batışı takip eden ilk 24 dakikada (6 derece) sadece “beyaz tayf” vardır.
48. Dakikaya (12. Dereceye) kadar ise “beyaz tayf” ile “karışık tayf / nautical tayf” görülür.
Ama 12. Dereceden itibaren, yani 49. Dakikadan itibaren gökyüzünde “siyah tayf” da görünmeye başlar. Bu geçenin başlamasıdır…?
18. Dereceden, yani 72. Dakikadan sonra sadece karanlık kalır.
Öyleyse oruç; güneşin doğuşundan en geç 24 dakika önce başlar, batışından da en erken 48 dakika sonra sona erer. Böyle midir?
Arkadaşların görüşlerini rica ediyorum.
Saygılarımla.
H.Kayahan
bjoxEAA��b�