Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014
6671 Okunma, 5 Yorum

BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA ?

27.08.2014; İzmir

 

تَسْلِيمً وَسَلِّمُوا عَلَيْهِ صَلُّوا آمَنُوا الَّذِينَ أَيُّهَا يَا النَّبِيِّ النَّبِيِّ عَلَى يُصَلُّونَ وَمَلَائِكَتَهُ اللَّهَ إِنَّ Ahzab;33/56

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah

2. ve melâikete-hu : ve onun melekleri

3. yusallûne : salât ederler

4. alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere

5. yâ eyyuhâ : ey

6. ellezîne : onlar, o kimseler

7. âmenû : âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi

8. sallû : salat edin

9. aleyhi : ona

10. ve sellimû : ve selâm verin, salât edin

11. teslîmen : teslim olarak, selâm ederek

 

Cuma günleri, iç ezandan önce müezzinin okumasına alıştığımız ve daha önce bir makalemde de kısaca atıfta bulunduğum bu ayet, genellikle yukarıdaki gibi çevrilmektedir. O makalemde Allah, Melek ve Nebi kelimelerinin SOSYOLOJİK karşılıklarına dikkat çekmeye çalışmıştım. Sonunda da gücü yeten ve ilgisi olanlardan yardım talep etmiştim. (Tabii, zayıf olan hafızam beni yanıltmıyorsa)

 

Yarın, Türkiye için yeni (en azından değişik, alışılmadık) bir dönemin başlangıcı olacak. Cumhurbaşkanının bundan böyle BAŞKAN gibi davranacağı söyleniyor. Bu vesile ile bu konuya tekraren dikkat çekmek istedim

 

Allah kelimesinin özel bir kelime olduğunu, herhangi bir türevi olmadığını ve sadece Allah’ın zatına mahsus/özel olduğunu; fakat ilginç bir şekilde kendisine mahsus/özel olan bu ismi, yine kendisi; (zira Kitabı oluşturan, gönderen odur) başka bir varlık için de kullanmaktadır. Öyle ayetler vardır ki, orada geçen Allah kelimesini, Allah’ın zati ismi olarak alırsanız, anlamsızlık oluşmaktadır. Oradaki Allah lafızlarını ancak Topluluk, Kamu, Devlet olarak alırsanız mantıklı bir cümle çıkmaktadır. Topluluğu da; önce tüm topluluk, ama hukuki olarak da onu tam ve yetkili olarak ilzam ve temsil eden kurum olarak Meclis/Şura/parlamento/v.b. şeklinde anlarız.

 

Melek ise; (melik (YÖNETİCİ), malik (SAHİP) benzer anlamdadır) devleti, ülkeyi yöneten, yürüten; bugün adına bürokrat dediğimiz kimselerdir ve bürokrasi dediğimiz kurumdur. Yönetme, Yürütme, Yasama, Yetiştirme Kurumlarının en başından en alt tabakasına kadar, temsil etmeye yetki almış olan insanların tamamını kapsayan bir terimdir.

 

(En)NEBİ” ise; Başkan, Devlet Başkanı, Cumhur Başkanı demektir. Buradaki belirlilik takısı ahd için kabul edilirse bu anlam doğru olur. O zaman bu Nebi; bir tane ve tek Nebi olur ki, bu da yaşayan ve canlı olan ve o devlette en tepede olan; tüm halkın (Bu, meclisin, tüm milleti temsil etmesiyle böyledir), ve bürokrasinin kendisine salat ettiği kişidir ve ellezine amenu olanların da / iman etmiş olan (teşkilatlı) kimselerin de ona teslimen teslim (?) etmeleri emredilmektedir.

 

Resul ise; bu ayette yoktur. O, bugünkü uygulamada yürütmenin/hükümetin başıdır. Ona Başbakan denmektedir.

 

Bu ayet, yukarıda değindiğim gibi; Cuma günü, Cuma toplantısında, BAŞKAN”ın minbere çıkıp, hitap edeceğini ve duyuran ve herkesi dinlemeye çağıran iç ezandan önce okunur ve herkese devletin yapısını hatırlatır.

 

Cuma Namazı, siyasi bir namazdır. Kuranda bu es Salat el Vusta/ORTA NAMAZ olarak adlandırılır. (Gramer bilgime güvenmemekle birlikte, Salatın müzekker, Vustanın müennes (veya çoğul) olduğunu zannediyorum. Vusta değil de, vasat gelmesi gerekmez miydi? Dilciler analiz ederler)

 

Orta Namaz, ortada olan, orta yerde kılınan, ortalık namazı manasındadır. Günlük namazlar 6 vakittir, çift olduğundan dolayı ortası yoktur. Ayrıca 5 vakit kabul edilerek tek kabul edilse bile, devri/dairesel döngüde olduğu için, hepsi diğerlerinin ortasındadır, her hangi biri orta namaz değildir, ya da hepsi orta namazdır. Günlük Namazlar, Ocak/Aşiret mescitlerinde kılınır ama Cuma Namazı ise bunlara yaklaşık eşit mesafede ve onların ortasında bir yerde olan Cuma Mescidinde kılınır. Bu yer, Ocakların merkezi olan BUCAKtır. Buradaki mescit kapalı bir mekan da olabilir, açık bir meydan da olabilir. Burada sadece Cuma Namazı kılınır, günlük namazlar kılınmaz. Diğer mescitlerde başka bir cemaat oluşturulmadığı gibi, münferit de olsa, Cuma Camisindeki namaz bitip, cemaat dağılmadan Öğle Namazı da kılınamaz. Başkana (Bucak Başkanına) biat; Cuma Namazına iştirak edip, onun HUTBEDE söylediği haftalık buyruk, yasak, dilek ve tavsiyelerini dinlemekle olur (seminâ ve atanâ denmiştir). “ÜÇ DEFA peş peşe bunu yapmayan o başkana itaat etmemiş sayılır. Peygamber; üç defa Cumaya gelmeyen bizden değildir demiştir.

 

Bugün bütün bu manalar unutulmuş, Cuma ve Hutbe kavramları yozlaşmış, bunun sağladığı fonksiyonlar kaybolmuş, ücretli adamlar mimbere çıkıp, yarısı Arapça, yarısı Türkçe ama sosyal/siyasi organizasyonla alakasız dilek ve temenniler söylemekte, cemaat de uyuklamaktadır. Günlük namazlar bütün mü’minlere, Cuma ve kıyasla diğer bayram namazları ise, yalnızca ellezine amenu olanlara farz, emir ve zorunluluktur. Başkanın emir ve nehiylerini öncelikle onlar bilmek ve uygulamak zorundadırlar. Normal mü’minlere (kadınlar da dahil olarak) kıyasla vacip olabilir. Ayetin başındaki muhataplar ellezine amenû” olanlardır Bayram namazları da böyledir.

 

Orta Namazlar aslında ÜÇ(3)TÜR. Vusta çoğul da olabilir ve en az üç olur. Öyle olmasa bile; KIYASLA Ramazan ve Kurban Bayram Namazları Cuma Namazı gibi VUSTA NAMAZdır. Ramazan Bayramı Namazı; “İL/ŞAAB namazıdır ve İl (ortasında) merkezinde ve tek yerde (ilin meydanında ve Bucaklardan gelenlerle) kılınır ve başka yerde kılınmaz. Bu namaz da bitinceye kadar yine münferit veya cemaatle namaz kılınmaz. Bu namazın hutbesinde İl Başkanı/(seçilmiş)VALİ çıkıp, İl ile ilgili olan buyruk, yasak, geçmiş yılın muhasebesi ve gelecek yılın planlarını anlatır, namazı kıldırır. Bucak başkanlarına her yıl, diğer ellezine amenû olanlara ömürde en az bir kere vaciptir. Diğer müminlere sevaptır.

 

Kurban Bayramı Namazı ise; devlet merkezinde, ülkenin ORTASINDA kılınır. Hutbeye Devlet Başkanı/Nebi çıkar ve benzer şekilde, ülke çapında olmak üzere, geçmiş yılın muhasebesini, gelecek yılın planlarını ve tüm ülkeyi ilgilendiren icma/buyruk/yasakları anlatır, namazı kıldırır. Bu namazdan sonra katılanlara ziyafet verilir. Hacca gidenler için bu namaz Arafattaki vakfedir. Orada da ziyafet (kurban) vardır. İl başkanlarına her yıl farz, bucak başkanlarına ömürde bir kere vacip (veya farz-ı kifaye), ellezine amenu olanlara müstehaptır.

 

Bu üç  namaz siyasi yapılanmanın temelidir ve bizler bunlara yeniden anamlar vermeliyiz. Bu makalenin konusu bu olmamakla birlikte, kısaca değinmeden geçemedim. Usul böyledir. Madem ki mü’min ile ellezine amenu aynı değildir, aralarında fark vardır; öyleyse bunlara bağlı bütün hükümler değişir ve farklılaşır. Bu ikisi aynı derseniz her şey yerinde kalır, ama farklıdır derseniz her şeyi yeniden tarif etmeniz, sistemi en baştan ve yeniden kurmanız gerekir. Ayet ve hadislerde çok açık bir şekilde; mümin ve mislim farklı tarif edildiği halde; Ebu Hanife, ikisi aynıdır demiştir, Zira onun zamanında bu farklılıkların kurumları oluşmamıştı.

 

Bu makalese esas dikkat çekmek istediğim konu ise, melâiketihî” kelimesinin sonundaki hî” zamiridir. O, Onun manasına gelen bu zamir, Allaha gitmektedir. Buradaki kabulümüzle devlete, yani onu tam temsil ve ilzam eden meclise gitmektedir. Burada bana göre, değişik bir parlamenter sistem ön görülmektedir. Melikler/BÜROKRATLAR, meclisin bürokratları olacaktır. Onları meclis yetkilendirecek, meclis denetleyecek ve azledecek demektir. Türkiye Cumhuriyetinde bunu meclis değil, hükümet/yürütme yapmaktadır. Ben kamu yönetimi okumadığım için bilgim azdır ama mesela ABDde bakanları meclis tayin etmekte ve azletmektedir ve bakan olanın milletvekilliği düşmektedir. Değişik ülkelerde de pek ala farklı uygulamalar da olabilir. Biz tekrar okuyup, tekrar düşünüp yeniden yapılandırmalıyız.

 

Halk tarafından doğrudan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da Türk Tipi bir başkanlık modeli. Üstadın da sık sık vurguladığı gibi, Türkiyede meclisi güçlendirmek gerekmektedir. Çünkü teorik olarak ondan daha yetkili kurum yoktur. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir cümlesi bunu ifade eder ve meclisin tam ve tek yetkili olarak milleti temsil ettiği kabul edilir. Bunda nerdeyse insanlık icması vardır. Bu yetkiye ortak olmaya çalışan her türlü parelel/şirk/müşrik oluşum önlenilmelidir. Bu yetki paylaşılamaz, buna kimse ortak edilemez. Aksi halde bu tam bir (sosyal) şirk, müşriklik olur. Bu küfürden, kafirlikten de eşeddir.

 

Öyleyse çeviri şöyledir:

 

Meclis ve ONUN yetkilileri/yöneticileri/bürokratları BAŞKANA Salat ediyorlar (onun için toplanıyorlar), ey iman etmiş olan (iç ve dış güvenliği taahhüt etmiş, seçme ve seçilme yetkisine haiz olan) kimseler, siz de onu, teslimen selamlayın (bu ibareyi açmak gerekiyor). Bu ibareye, Onunla tam barışıklık içinde olun manası verilebilir ama pratik olarak bunun bir karşılığı olması gerekiyor.

 

Saygılarımla.

H.Kayahan

 

 


YorumcuYorum
Tayibet Erzen
28.08.2014
13:47

Salat da vusta da dişil ve tekil. Sıfat tamlaması olmaya uygun bir yapıdalar.

Ayette geçen "Orta namaza devam edin" ibaresi bana hep orta namazın neden daha önemli olduğunu düşündürürdü ama şimdi ortalık namazı gibi düşününce siyasi bir anlam kazanıyor ve daha makul geliyor. Allah razı olsun.

Hüseyin Kayahan
28.08.2014
20:26

Teşekkürler. Doğru ya; "salat"ın sonundaki "te" dişilik te'si olmalı... Kökün aslı "SLY/SLV" olduğuna göre, "te" ektir, değil mi? Bu dünyada öğrenemeyeceğim herhalde, inşallah öbür tarafta öğretiyorlardır..!?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
29.08.2014
18:15

Geçenlerde hutbeyi dinlerken minberdeki hoca;

"HUTBEDEKİ DUAYA "AMİN" DENİLMEZ, SİZ SADECE DİNLEYİNİZ" demişti. Bilmem bunun hikmetini biliyor muydu..?

Cuma hutbesini, BUCAK BAŞKANI/İMAMI; Ramazan Bayramı Hutbesini, İLİN BAŞKANI/VALİSİ/İMAMI; Kurban Bayramı Hutbesini de, DEVLET BAŞKANI/enNEBİ irat eder. Onların söyledikleri emir ve yasaklara "ellezine amenu" olanlar; "semi'na ve ata'na/işittik ve uyduk" derler. Temenni manasındaki "amin" kelimesini kullanmazlar...

Derkenar;

Eskiler, "Dağdaki adamın imanı olmaz (geçerli değildir, vb, manasında...)" demişler. Hikmeti var mı, yoksa saçma mı? Aklınıza gelen bir şey var mı?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
31.08.2014
22:03

Bu anlattıklarımı; "Kayahan, Alabaş Koca'dan dinlediği masalları anlatıyor bizlere" diye düşünenlere, bir iki örnek anlatayım... 1- Ben bir dağ köyünde doğup, büyüdüm. Bakkalın, manavın, kahvehanenin olmadığı; yıllık ihtiyaçlarının hepsini herkesin kendi ürettiği bir köyde büyüdüm. Çocuk olarak oyuncaklarımızı da kendimiz yapıyorduk. Bu köyün 2 mahallesi ve iki de camisi vardı. Yakınımızdaki köylerin ise birer camileri vardı. Fakat annemin köyünde (100 kadar hanesi olan, yaylaya çıkan yol üzerindeki son köydü), 5 mahalle, her mahallenin de bir camisi vardı. Bir de köyün ortasında kapalı bir cami vardı. Mahalle camilerinde günlük namazlar kılınır ama bu cami hep kapalı olurdu. Bu cami sadece Cuma günleri öğle vaktinde Cuma Namazı için açılır, Cuma Namazı kılındıktan sonra tekrar kapatılırmış. Cuma Namazına, aslen bu köy kütüğüne kayıtlı olan ve yazları köyün yaylasına çıkan Manavgat yörükleri de iştirak ederlerdi. 15km yolu yaya gelirlerdi. Ben bu camide bir kaç Cuma Namazına denk gelmiştim. Bayram Namazları da burada kılınıyor olsa gerekti. O zamanlar bu anlamsız uygulamanın gerekçesini anlayamıyordum. Şimdi yaylada, her obanın içinde, günlük namazlar için mescitleri; yaylanın ortasında da üstü açık dört tarafı yarım duvarla çevrili Cuma Mescitleri var. Artık Cuma için köye inmiyorlar, demek bağımsız bir bucak kurduklarını düşünüyorlar. Köyde de aynı uygulama devam ediyor. 2- İzmir'de "Cuma Ovası" diye bir ilçe var. Rahmetli Özal; buraya bir hava alanı yaptırınca, buranın adını "Menderes" olarak değiştirmişti. Fakat CHP, oldum olası "Menderes" isminden haz etmediği için, ilçenin her yerinde Menderes yazmasına rağmen, Aliağa ile burası arasında çalışan İzban banliyö treninin ismini, "Aliağa-Menderes" değil de "Aliağa-Cuma ovası" olarak değiştirdi. Menderes isminin unutturulmasına mı üzüleyim, Cuma ovası isminin (ne manaya geldiğini bilmedikleri halde) ihya edildiğine mi sevineyim...? Cuma ovası, adından açıkça anlaşıldığı üzere; Cumanın kılındığı ova diye tesmiye edilmiş. Özelliği sadece bu, Cumanın orada kılınması... Etrafta Yörük köyleri var, onların içindeki camilerde günlük namazlar kılınıyor olsa gerek, Cumaları ise oralarda kılmayıp, ovanın ortasında hep beraber kıldıkları için ismini de öyle koymuşlar. Cuma ovası önce sadece ova olup, zamanla yerleşimlerle Bucak merkezi olmuştur. Şimdi bucaklar kaldırıldığı ve oldukça büyüdüğü için ilçe olmuştur. 3- Kırgızistan da bir cami yapılmasına ön ayak oluyorduk. Cami yeri olarak Bişkek'ten 30-40km uzakta, etrafındaki en yakın köyün 5-6km mesafede olduğu bir yeri gösteriyorlardı. Şaşkınlığımı gizleyemeyip, "Burada hiçbir ev yok, burada kim namaz kılacak?” diye sorular soruyordum. Dil problemimizde vardı. Belki de onlar bizden, orta yerde ortak namaz kılacakları bir “Cuma Camisi” istiyorlardı. Biz o camiyi yaptıramadık ama şimdi Kırgızistan’ın her yeri camilerle doldu, taştı. 4- Yine Kırgızistan’da bağımsızlıktan sonra, 1991 yılında 750.000 kişinin yaşadığı başkent Bişkek’te 1 (bir) tane cami vardı. Uygur bir imamı vardı. Cumaları da orada kılıyorduk. Bayram Namazı gelince ben çok şaşırdım. Çünkü bayram namazını, Bişkek’in ortasındaki, bir tarafı parlamento binası, bir tarafı “beyaz ev” vb. binalar olan Devlet Meydanında devlet başkanının da iştiraki ile kıldık. Tek eksik tarafı, hutbeyi ve namazı devlet başkanının kıldırmamasıydı. Fakat namaz vaktine kadar merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin önde gelenlerine mikrofonla söz veriyorlar, onlar da halka hitap ediyordu. Genelde iyi niyet ve temenniler söyleniyordu. Bu sene gördüm ki, camiler çoğalmış, her yerde bayram namazı kılınmaya başlamış. Mana ve fonksiyon terk edilmiş. Tek teselli ise, yine aynı meydanda 50.000-100.000 arası bir kalabalık ile bayram namazı kılmamız oldu. 5- Hilafet Bağdat’a gelince bir tartışma çıkmış. Malum aradan büyük bir nehir akıyor ve bugünkü gibi köprüler yok. Sadece kayıklarla zorunlu geçiş ve gelişler yapılıyor. O zamanlar hutbeyi halife irat ediyor fakat halkın hepsi aynı camiye gelemiyor. Karşıda da cami yapsalar, “mescid-i Dırar” olacak. Halife iki yerde birden kıldıramıyor. Bucak sistemini bilemedikleri için ciddi tartışmalar yapmışlar. Biz diyoruz ki; Ocaklarda günlük namazlar kılınır, ocak başkanı kıldırır. Bucaklarda Cuma namazı kılınır, Bucak başkanı kıldırır, hutbeyi o verir. İllerde Ramazan Bayramı Namazı kılınır, vali hitap eder ve namazı o kıldırır. Vali aynı zamanda merkez bucağının da bucak başkanıdır. O ilin bucaklarının başkanlarının bu namaza katılmaları vaciptir(?). Devlet Merkezinde Kurban Bayramı Namazı kılınır, devlet başkanı hutbe okur, namazı o kıldırır. Namazdan sonra gelenlere kurban keser ve ziyafet verir. Kevser Suresi ile ilgili makalede bunu irdelemiştim. “Kevser”, başkanlık makamına ulaşmadır, buna ulaşan kişi, salât/toplantı yapar ve kurban keser/ziyafet verir. Bayram Namazlarının her ikisi de İllerde kılınır şeklinde bir içtihat da mümkün olabilir, irdelemek lazım gelir. Devlet başkanı; devletin başkanı, merkez ilin valisi ve merkez bucağın da başkanıdır. Hacca kıyasla ömürde bir kere bu namaza katılmak, “ellezine amenu” olanlara vaciptir. İbadetler; hem kişilerin bedenlerini, hem ruhsal durumlarını geliştirir; hem de topluluğu dinamik bir şekilde organize eder ve topluluğun seviyesini geliştirir. İbadetler çok amaçlıdır. Namaz, Zekât, Oruç ve Hac; hem bireyi, hem de topluluğu yüceltir. Saygılarımla. H.Kayahan

Reşat Nuri Erol
01.09.2014
08:02

HÜSEYİN KARDEŞ;

SON DEĞERLENDİRMENİ DİKKATLE VE KEYİFLE OKUDUM...

AYRICA, ÇOK DA İSTİFADE ETTİM...

ALLAH RAZI OLSUN...

SELAM VE DUA..

REŞAD





Çok Yorumlanan Makaleler
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15134 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 11713 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 10618 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 12665 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9301 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15222 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6258 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6053 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM
25.03.2012 9881 Okunma
11 Yorum 27.03.2012 08:38
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14131 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 6998 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6078 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 14797 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6383 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6362 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7543 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7361 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6123 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6613 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7095 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9300 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 3441 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7101 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5162 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 5819 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6606 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9553 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 6671 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9528 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 7812 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 6883 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4209 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7065 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 6758 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 6944 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 6764 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
Suç, Ceza ve Cehennem
21.05.2011 4754 Okunma
4 Yorum 22.05.2011 20:39
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6037 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6327 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6076 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5107 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 4736 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7306 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9525 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4350 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 5443 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 4973 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5494 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 4869 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 6692 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 6765 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 6709 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 5656 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
DÜŞÜNME VE ANLAMA/FIKH ÜZERİNE
23.03.2012 3503 Okunma
2 Yorum 23.03.2012 11:30
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5112 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 4867 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5426 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6337 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ BİR HOŞGELDİNİZ
23.03.2012 3176 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 04:08
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6404 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6438 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 4665 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 4877 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6287 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6497 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6453 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 9934 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7376 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 4822 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4222 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4481 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3535 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3042 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 2919 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4397 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 2934 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
BAĞIMLILIK-TUTKU
31.05.2020 1759 Okunma
Hüseyin Kayahan
MUTAHHERÛN-“koş abla koş, bir metaforcu geldi!”
1.05.2020 1918 Okunma
Hüseyin Kayahan
METAFOR ≡ ANALOJİ (sistem benzeşimi) ≡≤ MÜTEŞÂBİHAT
15.04.2020 2008 Okunma
Hüseyin Kayahan
ABDEST ve TOPLUM SAĞLIĞI
15.04.2020 1815 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜZEKKER MÜENNES ve HÜNSA
2.02.2020 2839 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUL HAKKI ve MUHASEBE
8.04.2020 2029 Okunma
Hüseyin Kayahan
YENİ DİJİTAL UYGARLIK (“4'üncü ON BİN YIL UYGARLIĞI”)
12.04.2020 1948 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3360 Okunma
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 3895 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 2750 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2513 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 3823 Okunma
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7210 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4201 Okunma
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 3841 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 3887 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 3957 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4105 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3589 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 3757 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 4779 Okunma
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 2607 Okunma
Hüseyin Kayahan
Oku kim attı?
23.05.2011 3894 Okunma
Hüseyin Kayahan
1400 yıllık bir öykünme
1.08.2009 4167 Okunma