Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014
9525 Okunma, 3 Yorum

Sam Adian'ın; öncelikle Karagülle'nin dikkatine sunduğu "ZEKAT BANKASI" konulu çalışmasını tüm arkadaşların dikkatine sunuyorum. Kopyala-yapıştır olarak kaydettiğim için, özgün çalışmadaki bazı şema, tablo ve resimler kaybolmaktadır. Dileten arkadaşlara e-mail olarak gönderebilirim. Ya da bana bu kayıpların olmaması için yol gösteriniz. Karagüllenin ilk değerlendirme yazısını henüz düzeltemediğim için altına eklemedim.

Saygılarımla. H.Kayahan

 

Sayın Karagülle

 

“ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM” başlıklı çalışmamızı değerlendirmeniz için bilginize sunuyoruz. Lütfen inceleyiniz.

Iktisat başlığı altında önemli bir problem teşkil eden bankacılık ve kavramların yerli yerine oturtulması amacını taşıyan bu çalışmamızı, kuşkusuz Sadaka/Vergi sistemi ve mülkiyet sorunları ile ilgili çalışmalarımız izleyecektir.

Ancak, her ne kadar bu çalışmaya katkı sağlayanlar, “İslami endişe taşımıyor ve tarafsız sorumluluk ile hareket ediyor olsalar bile, Meselenin içinde olanlarca nasıl algılanacağı ve anlaşılacağını öngörmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, görüş, eleştiri veya önerilerinizi bizimle paylaşmanızı arzu ederiz.

Sayın Kayahan ile daha önce bazı notları paylaşmış, ve internet sitenizde yayınlanmıştı. Ne var ki herhangi bir eleştiri veya görüş henüz bize ulaşmış değil. Görünüşe göre bu konu bütün şikayetlere rağmen çokça ilgi çekici değil.

Lütfen inceleyiniz, değerli katkılarınız bizleri yönlendirecektir.

 

Saygılar sunuyoruz

Sam Adian

 

Study of:

ECONOMIC SYSTEM OF ISLAM

Alternative Solutions for Contemporary Banking Practices

Helping Boost (Infaq), Good Loan (Qarz-I Hassen),

Usury (Riba), Land Ownership and Instutional structure

Hong Kong 2014

2

ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM

Alternative to traditionalism, Capitalism and Socialism

GİRİŞ:

İktisat teorilerinin ortaya çıkışı Eski Yunanlılardan önceki çağlara kadar uzanır. Ancak bu günkü iktisadi düşüncelerin temelleri öncülüğünü Adam Smith (1773-1970) in yaptığı Klasik İktisatçılar (liberalller) tarafından ortaya atılmıştır. Bu akımın ortaya çıkmasında en önemli etken kuşkusuz Sanayi devrimi olmuştur. 1776 yılında yayımlanan Adam Smithin Ulusların Zenginliği adlı eseri ile doğan klasik düşünce , bu ekole mensup iktisatçılarla zenginleştirilmiştir. Klasik düşüncenin varsayımları şunlardır:

1- Denge açısından : Klasiklere göre denge doğal olarak ve kendiliğinden sağlanır. Otomatik olarak dengeyi sağlayan güç; fiyat mekanizmasıdır.

2- Üretim Faktörlerinin istihdamı açısından : Fiyat mekanizması düzgün şekilde işlediği sürece ekonomi tam istihdam dengesini kendi kendine sağlamaktadır. Tam istihdamın sonucu olarak, ekonomide işsizlik olmayacak ve üretim dolayısıyla milli gelir en yüksek düzeye erişecektir.

3- Devlet Müdahalesi açısından : Klasiklere göre ekonomiyi dengeye getiren koşul rekabettir. Bu nedenle bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler felsefesini benimseyen bu görüş, devletin ekonomiye piyasa mekanizmasını bozacak her türlü müdahalelerini yasaklar. Klasiklere göre devlet , rekabeti sağlayacak düzenlemeleri yapmak ve rekabeti önleyici her türlü engeli ortadan kaldırmak zorundadır.

4- Reel ve Parasal İlişkiler : Klasikler değer teorisini para teorisinden ayırırlar. Bunlara göre para sadece mübadele aracıdır, ekonomik olaylar üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

5- SAY yasası geçerlidir: Her arz kendi talebini yaratır.

1870 yıllardan sonra klasik ekolün revizyonu olarak nitelendirilen Neo-Klasik akım iktisatta büyük devrim yapmıştır. Neo-klasikler, değeri (faydayı) marjinal fadya ile açıklama yoluna gitmişlerdir. Bu yolla makro ekonomiye mikro temellerle bakarak analiz yapmışlardır.

1929lu yıllara kadar dünyada klasik iktisat hüküm sürmüştür. Ancak 1929 lu yıllarda ortaya çıkan büyük buhran bu sisteme güveni sarsmıştı. 1936 yılında J.M. Keynesin, klasiklerin ve neo-klasiklerin çeşitli görüşlerini çürüten istihdam, faiz ve Para hakkında Genel Teori adlı eseriyle keynesyen devrimi başlamış olmaktadır.

Keynesyen görüşün varsayımları şunlardır:

1- Tam istihdam : Piyasa güçleri ekonomide tam istihdamı sağlamakta yetersiz kalmaktadır. Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir.

2- Parasal Analiz : Para ekonomik analizde çok önemli bir yere sahiptir. Para klasiklerin savunduğu gibi nötr değildir.

3- Devlet müdahalesi açısından: Devlet ekonomiye müdahale etmek zorundadır. Bu müdahale araçları para ve maliye politikası araçlarıdır.

Kısaca Keynes, makro ekonomik akımın kurucusu ve temsilcisi olarak kendi adı ile anılan bir dönem başlatmıştır.

Gerek Klasik anlayış ve gerekse Keynesyen anlayışın günümüz açısından önemli eksikleri olduğu da gözardı edilmemelidir. Her uygulamada olduğu gibi, var olan hataların uygulama esnasında kolaylıkla

3

giderilememesi ve sistemin hantal çalışması, hassasiyetleri nedeniyle verimliliği tartışılır hale getirmektedir.

Yirminci yüzyılda genel kabul gören bir tanıma göre iktisat, kıt kaynakların sınırsız ve rakip kullanımlara tahsis edilmesinin incelenmesidir. Akademik çevrelerde, bireylerin ve toplumların maddi ihtiyaç ve arzularını tatmin için geliştirdikleri yöntemlerle uğraşan bir sosyal bilim olarak tanımlanmaktadır. Böyle bir çerçevenin başlıca zaafı, depresyon veya toplam talep yetersizliği gibi sorunları kapsamamasıdır. Oysa modern piyasa ekonomilerinin birçoğu büyük miktarlarda kaynağın atıl durduğu dönemlerden geçmektedirler, özellikle emek ve fabrika kapasitesi yönünden. Bu durumda asıl mesele kaynakların hangi yöntemle kullanılacağı değil, kullanılır hale nasıl getirileceğidir. Kaynaklan kullanımlara göre tahsis sorunu ile kaynakların tam kullanımını başarma sorunu arasındaki fark kabaca iktisadın iki temel dalına tekabül etmektedir: Mikro iktisat ve makroiktisat. Ancak, para ve genel fiyat dengesi İle ilgili bazı hususları kapsamasından ötürü, Makro iktisatın da kaynakların tahsisi ile bağı vardır.

Kaynakların alternatif kullanımlara tahsisi en basit biçimiyle bir ailede (hanede) yapılmaktadır; iktisatın özgün anlamı da hane halkı yönetimiyle ilgilidir. Eski Yunan'da bu iş için kutlanılan kelime oikinomikosdur. Ancak bu kelime biçimsel değil aslî (Özsel/sabstantive) bir anlam taşımakladır ve İktisadın modern anlamına karşılık gelmektedir. Elbette biz burada modern iktisadın tanımını yapmaktan çok, Temel başlıkları belirleyerek islam iktisadı” olarak adlandırılabilecek alternative uygulamaların nasıl geliştirileceğine yönelik çözümler ortaya koymayı hedefliyoruz.

Özellikle Geleneksel uygulamalardan bağımsız olarak Kuran da öngörülen yöntemlerin/önerilerin rasyonel bir analizini yapmak ve uygulanabilirliğini tartışmak gerekmektedir. Pek çok açıdan Kuran ın modern iktisadın başaramadığı veya eksik kaldığı uygulamalarda etkili önerilerde bulunduğu açıktır.

Bu manada:

a. Kamu sermaye kurumu olarak Zekat / Yatırım bankası

b. Tasarrufların sermayeye dönüştürülmesi / infak

c. Kredi uygulamaları / Karz

d. Vergi / Sadaka

Başlıkları altında özetleyebileceğimiz genel bir çerçeve ortaya çıkacaktır. Bu süreçte, kavramların yeniden tanımlanması ve eksiklerin ortaya konması da kaçınılmaz olmaktadır. Tarım toplumu ihtiyaçlarına gore düşünülen uygulamaların günümüz dünyasında işlevsel olmadığı gerçeğini Kabul etmek, kitabı anlamadaki yüzeyselliği gözardı etmeden kutsallaştırılmış niteliklerini bir kenara bırakarak rasyonel bir mecrada değerlendirmek daha uygun olacaktır.

Sınırlı kaynakların verimli kanalize edilmesi ekonominin temelini oluşturur. Insanların sahip oldukları sınırsız ihtiyaçların karşılanması ve refah”ın temini açısından da büyük önem taşır. Eğer bir toplumda yaygın verimlilik yoksa, toplumsal barışın tesisi de mümkün olmaz.

Bugün en çok şikayet edilen sermaye tekelciliği karşısında islami anlamda bir alternatifin geliştirilememiş olması, dünya nüfusunun önemli bir bölümünü teşkil eden islam coğrafyasında ekonomik gelişmelerin kapitalizm veya benzeri uygulamalara bağlı kalmasına neden olmuştur. Bu durum Sömürü algısına da neden olmakta ve huzursuzluk yaratmaktadır.

Her türlü mazereti bir kenara bırakarak rasyonel çözümlere yönelmek zorunludur.

4

CHAPTER I

ISLAMIC ECONOMICS

DEFINITION

What is Islamic economics? How does it differ from the conventional capitalist and socialist economic models? What are its axioms and principles? How will Islamic economics replace the dominant economic orders in Muslim societies? One of the first points emphasized by author after author is that Islamic economics is not capitalism minus interest plus zakah or socialism minus state control plus God. It is something unique and different and exclusive to Islam.

Economic activity within the positive parameters is halal (allowed and praiseworthy) and haram (prohibited and blameworthy) which has to be moderated, production which is regulated by the halal-haram code, and distribution which must adhere to the notion of adl (justice).

Collectively, these values and concepts, along with the main injunctions of the Qur'an, provide a framework for a unique, just and contemporary economic system.

İslam Ekonomisi nedir? Kapitalist veya sosyalist modellere alternative olabilir mi? Kuran ne tür prensipler ortaya koymaktadır? Nasıl bir uygulama, müslüman toplumları çağdaş ekonomik sistemlere dominant hale getirebilir? Sermaye gücünün karşısına nasıl bir model ile çıkılabilir? Yoksa sadece Tanrı’nın yardımı mı beklenmelidir?

Helal ve haramlar ekonomik uygulamaların pozitif parametreleri olabilir mi? Özellikle helal ve haram konusu, başlı başına tartışılması gereken ve kuran açısından yeniden ve titizlikle ele alınması gereken önemli bir konudur. Her alanda olduğu gibi, ekonomiyi ilgilendiren kavramların da yeniden tanımlanması, öngörülen system için gerekli ve zorunludur. Çünkü, geleneksel anlayışla ve tarım toplumu beklentilerine gore şekillendirilen bir yapıya gore kimi uygulamaların iktisadi anlamda pozitif sonuçlar doğurmadığı gibi, Kuran açısından da tartışmalı hale gelmiştir. Her ne kadar geçmişte bazı konular tartışılmış ve üzerinde tam bir uzlaşı sağlanamamış olmakla birlikte, genel olarak uygulamaların ihtiyat çerçevesinde kaldığı ve iktisadı ilgilendiren bazı noktaların gözardı edildiği bir vakıadır. Özellikle:

- Alkolün yasaklanmasının tarım ve sanayiye etkileri değerlendirilmelidir. Özellikle tarıma olan etkisi gözden geçirilmelidir. Bu uygulamanın tarımsal üretimin büyük bir bölümünü önemli ölçüde etkilediği açıktır.

- islamilik çerçevesinde ritüelleştirilen uygulamaların ekonominin içe kapanık hale gelmesine neden olduğu ve bu uygulamaların gerekliliği tartışılmalıdır. 1

- Kuran da çekince koyulan ve ekonomik değeri olan materyallerin neden yasaklandığı açıklanmalı ve bunlara ilişkin uygulamaların esasları rasyonel ölçülere gore yeniden belirlenmelidir.2

- Tüketim sınırlaması anlamına gelen uygulamaların gözden geçirilmesi ve ekonomiye etkileri titizlikle gözden geçirilmelidir3.

Kuran ın ortaya koyduğu temel prensipleri ve ekonomik parametreleri tanımlamak ve uygulanabilirliğine yönelik çözümler ortaya koymak gerekmektedir. Zekat, Sadaka, Riba, İnfak, Karz gibi temel kavramların iktisadi anlamda çözümlenmesi, islam ekonomik systemi açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle

1 Helal Gıda kavramı ve bu çerçevede ortaya konulan tüm hükümler

2 Özellikle içki olarak algılanan ama açıklanamayan Drug meselesi ve buna bağlı materyaller.

3 İsraf kavramı ve buna bağlı olarak tüketimin sınırlandırılması

5

Riba ile faiz algısının birleştirilmesi, iktisadi uygulamalar üzerinde önemli ve kalıcı hasarlar meydana getirdiği açıktır.

Eğer bir islam ekonomik systeminden söz edilecekse, bu sistemin temel parametrelerini ve yapısını da ortaya koymak gerekir.

Genel olarak Zekat başlığı altında tanımlanabilecek olan bir system Kuran açısından mümkündür ve pek çok açıdan modern uygulamalar ile benzerlik göstermektedir. Serbest piyasa ekonomisine dayalı, fırsat eşitliği yaratan, yaygın üretim ve istihdam öngören ve toplumun her kesimini doğrudan etkileyebilen bir system olarak tanımlanabilir.

Hem bireysel-individual, hem de toplumsal-socialist bir yapısı bulunmaktadır. Bireyin kazanımlarını korurken, onların birikimlerinden gelir elde etmelerine olanak tanıyan, öte yandan toplumda yaygın üretim olanakları geliştirerek, bireysel tasarrufların toplumsal faydaya dönüşmesini sağlayan bir yapıdadır.

Ekonomik büyümeyi önleyen parametrelerin gözden geçirilmesi ve yeniden tanımlanması gerekir. Çünkü örneğin israf başlığı altında ortaya konulan sınırlamalar ve uygulamaların buna gore dizayn edilmesi, ekonomik büyümeyi önleyen bir nitelik arzetmektedir.

Hataları olmakla birlikte, ekonominin doğal yapısı içerisinde ne capitalist uygulamalar ne de sosyalist uygulamalar Kuran açısından sakıncalı değildir. Pek çok noktada benzer uygulamalar vardır. Ancak, capitalist veya sosyalist uygulamaların Toptan reddedilmesi, islam ekonomik system olarak adlandırabileceğimiz uygulamaların uluslararası entegrasyonunu enlleyecek ve kapalı bir yapı oluşturacaktır. Günümüz dünyasında ekonominin sınır tanımadığı göz önüne alındığında, yerel kaynakların geliştirilmesi de sınırlı olacak ve ekonomik büyümeyi, dolayısıyla toplumsal refahı olumsuz etkileyecektir.

Geleneksel fıkhın, tarım toplumu algısıyla, kavramları ayrıştıramadığı veya kavramların karşılıklarının bulunmaması nedeniyle anlaşılamadığı ve bu nedenle de hata yaptığı kanaati vardır. Günümüz dünyasında, modern ekonomiler karşısında, Kuran açısından sosyal refah tesis edebilecek argümanların olmayışı veya var olanların işlemez oluşu en önemli handikap olarak görülmektedir.

Genel olarak, Sadaka-Zekat kavramları üzerinde yapılan yorumlara atıf yapmadan, rasyonel anlamda kitabın tanımladığı çerçeveye uygun olarak bu iki kavramın gerçekte ne ifade etitği ve uygulamanın nasıl olacağına yönelik prensiplerin belirleyici olduğu bir gerçektir.

Metodolojik olarak, kitap, bir kavramı bir başka kavram yerine kullanmadığı gibi, kavramların anlamları ve kitaptaki tanımları da birbiri ile örtüşmeyecek kadar uzak ve farklıdır. Bu kavramlara bağlı olarak Riba-Faiz ilişkisine de kısaca değinilecek olmakla birlikte, bu çalışmanın konusu değildir.

Temel problemin, kavramların yanlış tanımlanması veya anlaşılmamasına dayandığı düşünülmektedir. Kitabın zenginliği yasaklamadığı bir vakıa iken, ve hatta nimet kavramı ile, yaşam konforunu öneriyor olması, zenginliğin veya refahın teşvik edildiği gerçeği ile yüzleştirmektedir.

Kapitalizmin sermaye gücü karşısında, toplumların ne yapacağı, nasıl gelişeceği veya bu sermaye gücüne düşman olması mı gerektiği gibi pek çok soru cevapsız durmaktadır. Geleneksel algı ile, sermaye karşıtlığı bir ideoloji olarak algılansa bile, kitapta bunun karşılığı yoktur ve evrensel kaynaktan beslenidği iddiasında olan bir kitabın, sermaye gücüne alternatif olabilecek, fırsat eşitilği yaratan ve

6

kalkınmayı, gelişmeyi hedef alan bir önerisinin olmaması düşündürücü olmalıdır.

Bugüne kadar, rasyonel anlamda “İslam iktisat teorisi ortaya konulabilmiş değildir. katılım bankacılığı” olarak bilinen bazı uygulamaların bu manada kitaba uygun olduğunu söylemenin de imkanı yoktur. Çünkü her şeyden önce, Kitap bireysel kredi sistemini kabul etmez. Çünkü, bireyin varoluş haklarını tanımlamakta ve hayatı için gerekli olan her şeyin zaten kendisine sağlanmasını zorunlu tutmaktadır. Yine bu manada rızk-nimet kavramlarının da karıştırıldığı veya anlışlmadığı açıktır. Çünkü Rızk yaşamak için zorunlu olan ihtiyaçları ifade ederken, bunun doğal olarak zaten var edildiği ve bireylerin kullanımına sunulduğu açıkça ifade edilir. Nimet ise, zorunlu olmayan ancak yaşam konforu anlamına gelen bir kavram olup, refah düzeyine bağlı olarak elde edilecek bir sonuçtur.

Öte yandan, Katılım bankacılığı”nın müdabede araçları üzerinde yaptığı işlemler, gerçekte sadece kağıt üzerinde yürütülen bir fonlama işidir. Bu açıdan geleneksel faiz endişesinin dışında değildir. Kısa süreli fonlamalarla yüksek kazançlar hedeflenmiştir ki, Kuran ın ortaya koyduğu kredi sistemiyle taban tabana zıttır.

Aynı çerçevede israf kavramına yüklenen anlam, ekonominin temel dinamiklerinden biri olan tüketimi frenlemekte, buna bağlı olarak üretimi sınırlandırmaktadır. Dolayısıyla sınırlı üretim, sınırlı istihdam anlamına gelecek, tüketimin azlığı üretimin yeterli faydayı sağlamasını önlemiş olacaktır. Oysa israf bir şeyin boşa harcanması anlamına gelen bir kavramdır. Yani tıka-basa yemek yemek israf değildir. İsraf olan yenmesi mümkün olmayacak kadar yemek yapıp sonra onu çöpe atmaktır. Çünkü ondan bir fayda sağlanamaz.

Uygulamadaki Yanlışlar:

Kapitalizmde Para, emeğin, birikimin karşılığı olan değişim aracıdır. Sermaye, insan gücünü harekete geçirecek bir araçtır. Maddi üretimler gibi para da satılabilir. Yani faiz kavramı vardır.

İnsan, birey olarak mutlak anlamda hürdür. Ekonomi prensipleri de bu anlayışa göre düzenlenmiştir. Kişisel kazanç, özel mülkiyet, teşebbüs hürriyeti esastır. Ekonomik faaliyetlerde sınırlamalar olmamalıdır. Kapitalizmin bilinen argümanları, sermayeyi kullananların, esas üretimi yapanlar üzerinde baskı oluşturması ve üretimi gerçekleştirenlerin mağduriyetine sebebiyet vermeleri sonucunu ortaya çıkarmış ve sermayenin tekelleşmesine, toplumdaki ayrışmanın büyümesine neden olmuştur. Fakir daha çok fakir, zengin daha çok zengin olabilmiştir.

Sosyalizmin üretim alanındaki temel hatası bireysel kazancı yasaklaması yani rekabeti, ticareti yasaklaması sonucu gelişmeyi engellemesi, yeteneklerin gelişmesini köreltmesi sonucu kapitalist toplumlardan geri kalması, farklı yetenek ve iş gücünü aynı kefeye koyarak bireysel çalışma azmini kırması ve böylece verimliliği düşürmesi olmuştur.

Sosyalizm, İnsanı mutlak anlamda hür olarak kabul etmez. İnsan, ekonomik faaliyetlerde istediği gibi hareket edemez. Şahsi ticaret ve faiz yasaklanmıştır. Para değişim aracı ve emeğin ifadesidir. Kar için satılamaz. Yani sömürü aracı olamaz.

Kuran a göre ise, Mülkiyet mutlaktır. Dolayısıyla insan, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomiyle ilgili faaliyetlerinde de doğal sınırlamalara uymak zorundadır.

Kapitalizme benzer özelliklerin var olduğu söylenebilir. Özel mülkiyet, Kişisel kazanç, teşebbüs hürriyeti, bireysel kazanç yani bir anlamda serbest piyasa ekonomisi vardır. Rekabet koşulları, kapitalizme

7

benzemekle birlikte, daha insaflı ve yardımlaşmaya/paylaşıma (ortak faydaya dönüştürme) dayalı bir yapıya sahiptir. Yani, rekabet sonucu bir başka işletmenin batışı göze alınmaz.

Bu anlamda kapitalizmin ortaya koyduğu bencil ve sınırsız kazanç hırsı ile, sosyalizmin kişisel hürriyetleri ortadan kaldıran yapısına karşı bir alternatiftir. Ancak, RIBA kavramı her türlü faizin reddi şeklinde algılandığında ise, ekonomi olgusunu da sürdürülebilir olmaktan çıkarmaktadır. Her şeyden önce, bu durum, İslam toplumlarının dünya ekonomisiyle entegrasyonunu önlemekte ve bu da gelişmenin önünü tıkamaktadır.

Sınırların anlam ifade etmediği günümüz dünyasında kapalı bir ekonomiden söz etmek herhalde hayal olmaktan öte, toplumların acı çekmelerinin en kestirme yolu olmalıdır. Nitekim böyle de olmuştur.

Fırsatlar :

Günümüz dünyasında kapitalizmin içinde bulunduğu tıkanma ve kötüye giden ekonomik yapıları ile, dünyada net olarak uygulama alanı artık bulamayan sosyalizmin tıkanıklığını aşmak için önemli fırsatlar da sunmaktadır.

Bu çerçevede Riba kavramının doğru anlaşılması, Kuran ekonomisinin dünya ekonomisine entegrasyonu ve hatta onları içine alabilecek bir yapıya kavuşması da kaçınılmaz olacaktır. Sınırsız kar için her şeyin meşru olmadığı, tefeciliğin kurumsal olarak yok edildiği, sermaye katılımının, katılımdan pay aldığı ve bir paylaşımın söz konusu olduğu, sermayeyi koyan ile, sermayeyi kullanan arasında emeği ile üretime katılanların da pay aldığı bir yapı bugün dünya üzerinde reddedilebilecek bir şey olmadığı gibi, tam anlamıyla bir can simidi olabilecek durumdadır.

Asıl mesele, Sermaye sahiplerinin veya kapitalistlerin, sahip oldukları sermayeyi ellerinden kaçıracakları veya fakirleşecekleri endişesidir. Çünkü geleneksel algı çerçevesinde bakıldığı zaman, bu konudaki pek çok husus, “İslam olmayanları veya kapitalistleri derinden etkilemekte ve onların karşı tarafta yer almalarına neden olmaktadır. Bunun en temel sebeplerinden biri, ciddi bir Ekonomik Yapı’nın olmaması ve geleneksel algıların ortaya koyduğu toptan reddiyetçiliktir.

Genel olarak Kuran ın ortaya koyduğu Riba kavramı ile, günümüz faiz uygulamaları birbirinden bağımsız ve büyük farklılıkları olan kavramlardır. Zaten Kuran faiz almayın veya vermeyin demez. Bunun yerine iki şey öneriyor: Güvenlik ve Fayda.

Karz-ı Hasen müessesesi, genellikle sadece bir çeşit toplumsal yardımlaşma olarak algılanmaktadır. Bu ifade, her ne kadar yardımlaşmayı içeriyor olsa bile, temel olarak hedef aldığı şey, sermayenin sürekli kullanılabilir halde tutulmasının garanti altına alınmasını sağlayan bir mekanizmadır. Bu şekilde hem sermaye sahibi, hem de işletme sahibi ve hem de üretime emeği ile katılanlar garanti altına alınmış olurlar. Refah etkilenmez ve süreklilik sağlanmış olur.

8

CHAPTER II : ZAKAH

PUBLIC CAPITAL / INVESTMENT BANK

DESCRIPTION

The Challenge is in the application: Islamic concepts are almost always stated in theory. When it comes to the question of "how it is to be done" and "what exactly needs to be done" problems emerge and differences arise.

How can Zakah (the ritual of alms giving) be made the cornerstone of public finance in an Islamic society? How can brotherhood/sisterhood be promoted; and what needs to be done to ensure equity? How can wealth be redistributed? What needs to be done to ensure that wealth does not accumulate in fewer and fewer hands.

What consumer goods constitute israf (extravagance)? What types of industry would lead to economic zulm (tyranny)? What types of technologies negate adl (justice) and promote Ihtikaar (hoarding) of wealth? How can Islamic injunctions on the use of land be introduced without the use of force? What needs to be done to break the feudal structure in Muslim society?

TANIM:

Ez-zekat (الزَّكَاةََ ) : Zekat, bireysel tasarrufların yatırım sermayesi yani krediye dönüştürüldüğü denetimli ve sürdürülebilen profesyonel/uzmanlık sisteminin adıdır4.

“İslam iktisadı” başlığı altında değerlendirilebilecek ve bugüne kadar ortaya konulan uygulama olmadığı gibi, İslam ekonomisi adına söz söyleyenlerin de yaptıkları şey sadece teori üretmekten öteye geçmemektedir. Gerçekte uygulamanın nasıl olacağı, bunun için neler yapmak gerektiğine yönelik cevap veren çözüm üreten kimse yoktur. Bu anlamda zekat kavramının neden ayrıca ve özellikle zikredildiği, neden Sadaka ile aynı değerlendirilmediğini tartışan da yoktur.

Eğer zekat, iddia edilidği gibi Sadaka ile aynı ise, bu durumda yine Kuran ın tanım olarak ortaya koyduğu fahşa başlığı altında olan ama farklı bir statüye sahip bulunan Zina kavramının da açıklanabiliyor olması gerekir. En basit haliyle, zina da bir fahşa çeşidi olmasına rağmen, fahşa için öngörülen yaptırımları içermez, kendisine özgüdür. Metodolojik olarak da aynı olarak değerlendirilemez. Eğer kavramlar aynı anlamı ifade ediyor ve aynı çerçeveye sahipseler neden farklı kelimelerle ifade edildiği açıklanabilmelidir ki, Kuran metodu açısından bu mümkün değildir.

Kuran, zenginliği ve sermayeyi reddetmediğine göre, zenginin sahip olduğu sermayeyi dilediği gibi kullanması nasıl önlenecek veya nasıl bir alternatif ile fırsat eşitliği yaratılacaktır? Zengin olan yahut elinde sermayesi olan, bu sermayeyi kullanarak/çalıştırarak kazanmış iken, hiç emek harcamayan, evinde oturan birine neden bu kazancını versin?

Kapitalizm karşıtlığının yeterli olmadığı, buna karşılık kitabın ortaya koyduğu önerilerin doğru anlaşılarak hayata geçirilmesi gerektiği açıktır. Tarım toplumu algılarına dayalı fıkhın yeterli olmadığını kabul etmek, “İslam iktisadı”na yönelik ciddi ve uygulanabilir çözümler üretmek zorunludur.

4 Bakara 110, Rum 39

9

Zky (زكي )

Tezkiye ve tavsiye etmek, artırmak, büyütmek, arıklamak, çoğaltmak

Etimolojik anlamda: bir buğdayın büyüyerek başak vermesi demektir.

Zekat (زَّكَاةََ )

artmak, nimet, bolluk ve bereket içnde olmak, yakışmak, büyümek, gelişmek, inkişaf etmek, arık olmak, zenginleşmek,

Ez-zekat (الزَّكَاةََ )

Kamu sermayesi, çoğaltmak için ödeme yapılan kurum, uzman kurum

Kuran da Zekat kavramı ile ilgili yaklaşık 30 ayet bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmı Slt (الصّلاَة ) kavramı ile birlikte atuz zekate (الزّكَة آتوا )5 şeklinde kullanılmaktadır. Kelime isim formunda kullanılıyor olması nedeniyle doğrudan bir eylem ifade etmez. Kavramsal olarak, bir olguyu ifade eder.

Metodolojik olarak, bir kavram eğer isim formunda kullanılıyor ise, bu kavram bir kimseyi veya bir şeyi değil bir olgu yu ifade eder.Ez-Zekat kavramı da böyledir. Bu nedenle zekat doğrudan bir ödeme emri değil, bir kurumu, bir sistemi ifade eden bir kavramdır.

Zekat kavramının muhatabı mü’minler olup, onlardan istenen şey yerine getirmek/uygulamak tir. Yani mü’min olanlara bir görev verilmektedir. Mü’min kimdir?

El-Mü’min (الْمؤمن )

Emin (امين ) kelimesinin masdarıdır. Güvenilir olan, emin olan, bir şeyin bilgisine sahip olup o bilgiyi kullanabilen, rasyonel delillere ve kanıtlara sahip olan anlamına gelir. Özetle Uzman kimse yi ifade eder.

Ita (آتوا )

Yerine getirmek, Verme ödeme sana ait olmayan seyi asil sahibine iade etmek manalarina gelir. Yani bir bakima borcunu ödemek yada emaneti iade etmek

Eğer Zekat, mü’min, yani uzmanlar tarafından yerine getirilecek veya uygulanacak bir şey ise6, doğrudan fakirlere ödeme şeklinde anlaşılması yahut bir vergi gibi anlaşılması mümkün değildir. Bu uzmanlık ve bilgi gerektiren bir sistemi/kurumu7 ifade eder. Çünkü, Zekatın yerine getirilmesi ile düzen sağlanmış, değer kazanmış olacaktır8.

Yani Zekat, Sermaye kaynaklarının yönetildiği, verimliliğin denetlendiği ve yaygınlaştırıldığı profesyonel bir kurumu ifade eden kavramdır. İktisadi anlamda bir investment bank niteliğindedir.

5 Al-Baqara : 43, 110, 277, En-Nisa : 77, Al-Maide : 12, 55 etc..

6 Al-Maide : 55

7 En-Nisa : 162

8 Al-Beyyine : 5

10

Döngüsel Sistem Akış Tablosu :

Zekat Kurumu olarak öngörülen sistemin modern bankacılık açısından önemli farklar ortaya çıkmaktadır. Mülkiyetin tanımlanmış olması, bireyin yaşam hakkı”nın garanti ediliyor oluşu, asgari ihtiyaçlarını kimseye muhtaç olmadan giderebileceği bir yapı öngörüyor olması nedeniyle, iktisada temel teşkil edecek olan kaynakların mülkiyet sınırları dışında düşünülmesi gerekmektedir.

Buna bağlı olarak, Zekat kurumunun tasarruf toplama ve bunları verimli şekilde kullanma görevi olmasına rağmen, bireysel kredi ye izin verilmez. Çünkü yaşam hakkı” çerçevesinde bireyin temel ihtiyaçları asgari düzeyde toplum tarafından karşılanmak ve haklarının bireye teslimi zorunludur. Bu nedenle bireylerin krediye değil, gelire ihtiyaçları vardır. Böylelikle yaşam konforuna (nimet) sahip olabilir ve refahtan pay almış olurlar.

Kaldı ki, yetersiz gelir sebebiyle tüketimin aşırı kredilendirilmesi, toplumun borçlandırılmasına ve geleceğinin yok edilmesine neden olmaktadır.

Zekat kurumu, üretim ve istihdam sağlayan her noktada faaliyet gösterebilir ancak bireysel talepler bu kapsamın dışındadır. Bu noktanın temel haklar çerçevesinde değerlendirilmesi ve yine Kuran ın öngördüğü biçimde uygulanması kaçınılmazdır.

Önemli iki noktaya dikkat çekmek gerekir. Zekat kurumunun kaynağını teşkil eden infak, tasarruf edilen Rızktan yapılan bir harcamadır9. Burada sorulması gereken en önemli soru, neden diğer kaynaklar veya enstrümanlar değil de, en temel kaynak olan rızk üzerinde infak isteniyor?

9 Al-Baqara : 3, 254, Al-I imran 17, Enfal 3, İbrahim 31, Hacc 35, Fatır 29, Yasin 47, Şura 38

Yatırım Planlaması

Verimlilik Yönetimi

Finansal yönetim, Kaynak Yönetimi

Tasarruf Değerlendirme

MUDI

BANKA

KREDI

KAR

11

Öncelikle Rızk kavramının ne olduğuna bakmakta yarar vardır. Bu husus detaylı olarak infak bölümünde ele alınacaktır.

Burada söylenmesi gereken, Zekat kurumunun finansman kaynağı olan infak, temel gereksinimler üzerinde yapılan tasarruftan elde edilen şeydir. Bunun üzerine bir ekonomi inşa edilmesi öngörülmektedir.

Buna gore kaynaklar ikiye ayrılmalıdır

a. Doğal kaynaklar: Toprak ve yeraltı kaynakları mutlaktır ve herkesin burada eşit oranda hakkı vardır. Bu kaynaklar topluluk tarafından yönetilir ve hak sahiplerine teslim edilir. Bireyin bu kaynaklar üzerindeki hakkı doğaldır ve yaşamı boyunca geçerlidir. Bu haklar devredilemez, mirasa konu edilemez.

b. Ihtiyaca esas kaynaklar (Rızk): Toprağın işlenmesi, madenlerin işlenmesi ve bunlara bağlı olarak üretime dayalı ve ihtiyaçlar için zorunlu olan kaynaklar üzerindeki haklardır. Bu haklar bireyin çalışması ile orantılı olarak dağıtılır ve tasarruf (infak) buradan gerçekleştirilir.

Zekat Kurumu (banka) için öngörülen temel taşlarından biri de kurumsal yapıdır10. Buna gore uygulamaların homojen ve kollektif bir faaliyet şeklinde yürütülmesi zorunlu hale gelmiş olur. Yani, banka, temel prensipler çereçevesinde belirleyeceği kurallara gore, açık, denetlenebilir ve sürdürülebilir bir yapıda olmalıdır.

Ancak, toplanan mevduatın krediye dönüştürüldükten sonra güvenliğinin nasıl sağlanacağı, en azından olası risklerin nasıl bertaraf edileceği meselesi de önemlidir. Kuran bu konuya da açıklık getirmektedir.

Finansal istikrar ve sürdürülebilir ekonomi: Her ne kadar, sistem finansman ihtiyaçlarını dengeli ve ekonomik dağıtıyor olsa da her zaman risk mevcuttur. Pek çok kredi çeşidi vardır. Ancak özellikle AR-GE ve Yatırım kredilerinderisk her zaman mevcuttur ve bu risklerin minimize edilmesi esastır. Aslolan kalkınmanın sürekliliğidir. Her halukarda, istismar edilmiş olan kredilerin geri dönüşünde riskler olabilir, çeşitli sebeplerle üretim durabilir, zarar meydana gelebilir. Zarar etmek de, Zarar vermek de yoktur ilkesi önemlidir. Bu sebeple:

Risk sigortası ve Kredi destek (garanti) fonu11 : Ticari faaliyetlerde risksizlik söz konusu değildir. Her ne sebeple olursa olsun meydana gelebilcek olumsuzluklar veya zararlar her ne kadar tarafları bağlayıcı gibi görünse de dolaylı olarak toplumun veya devletin cebinden çıkacak olan bir yüktür. Önemli olan, zararı taraflara yıkmak değil, zarar oluşması riskini ortadan kaldırmak veya bir zarar sözkonusu ise bunu bertaraf etmektir. Bu sebeple Risk sigortası ve kredi destek fonu kurulmalıdır.

i. Üretimin durması veya aksaması sebebiyle meydana gelebilecek olumsuzluklarda öncelikli olan yeniden yapılandırma dır.12 Kredilendirmelerde bu ihtimalı her zaman göz önüne bulundurulmalıdır. Yeniden yapılandırmada ilave bir talepte bulunulamaz.

ii. Borcun yeniden yapılandırılmasından sonra dahi ödeme güçlüğü meydana geliyorsa Fon devreye girer. İşletmenin ihtiyaçlarını belirler ve rasyonel çözümler üreterek sürdürülebilirliği sağlar. Ancak modern uygulamalarda olduğu gibi, işletmenin temel üretim gereksinimlerine zarar verecek uygulamalarda bulunamaz. Aslolan üretimin devamlılığıdır.

iii. Gerekli olması halinde ilave kredi desteği vererek üretimi destekler/sübvanse eder (karşılıksız değildir ancak uzun vadeli olmalıdır)

10 Şura 38

11 Al-Baqara : 280

12 Al-Baqara : 282

12

iv. İşletmenin gelişimine katkı sağlar, üretimi realize eder. Mevcut kredi borçlarını gerektiği hallerde kapatarak, işletmenin fona borçlanmasını sağlayarak uzun vadede sürdürülebilirliği garanti altına alır.

v. Fon, denetimli olarak faaliyet gösterir. Bankanın kullandırdığı kredilerden eşit olarak (banka ve üretici) ödeyecekleri primler ile desteklenir. Gerektiğinde Devletin kaynaklarından finansman temin edilebilir.

Böylelikle üretimin sürekliliği, sermayenin korunması ve yeniden kullanılabilir hale gelmesi sağlanmış olacaktır. Bu durum aynı zamanda rekabet ortamını da olumlu etkileyerek piyasa dinamiklerinin / dengelerinin bozulmasını önleyecektir.

Piyasa enstrümanlarının dengeli dağıtılması ve yönetilmesi ile parasal eylemlerin kontrolü de sağlanmış olur. Bankaların faaliyet gelirleri, sınırsız Faize bırakılmadan, doğrudan hizmet gelirleri olarak düzenlemesi ise faiz baskısını ortadan kaldıracaktır.

İslam iktisadı açısından Mülkiyet : İslam İktisadı açısından kaynaklaın değerlendirilmesi ve bu kaynakların verimliliğinin artırılması esas alınırken, Mülkiyet egemenliği, beşerin yeryüzü tarihinde uğrunda mücadele ettiği yegane kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün savaşlar, bilimsel gelişmeler, devrimler ve hatta barış buna dayanır.

Aynı şekilde düzen in temellendirilebileceği en önemli karşılığı da yine mülktür. Çünkü mülk olmadan düzen olmaz. Mülk yoksa düzene de ihtiyaç yoktur. Kapitalizmin sınırsız mülkiyet anlayışından Maxiszimin tarihsel analizine varana kadar her şeyin temelini mülkiyet oluşturur. Kim ne derse desin, Kuran Mülkiyet ve Paylaşım temeli üzerine inşa edilmiş bir düzen öngörmektedir.

Genel olarak, “İslam ekonomisi veya iktisat söz konusu olduğunda, mülkiyet hakkının bir emanet olduğu kabul edilmekle birlikte, Kuran’ın ortaya koyduğu mesajın sadece bir bölümü dikkate alınarak infak kelimesi üzerinde yoğunlaşmakta ve bütün çıkarımlar da buna göre yapılmaktadır. Oysa mülkiyet yoksa infak da yoktur. Beşerin yeryüzündeki mülkiyet hakkı veya mülkiyeti doğru bir şekilde temellendirilmeden iktisattan söz edilemeyeceği gibi, bir düzende de söz edilemez.

Bu manada, “İslam iktisadı” açısından geleneksel haliyle mülkiyet kabul edilemez. Çünkü sistemin kaynağı olan kitap bu konuyu açıklamaktadır ve mülkiyetsizliği önermektedir13. Ancak bu, komünizmin öngördüğü gibi devletin kontrolünde bir uygulama değildir. Her birey, yaşam hakkı” olarak hayatını sürdürebileceği miktarda toprakta hak sahibidir14. Bu devredilemez bir mülkiyet olup, yaşam süresi ile sınırlıdır15.

Yaşam hakkı: Her birey, doğduğu andan itibaren, Toprak ve doğal kaynaklar üzerinde hak sahibi olur. Doğal kaynakların işletilmesi kamuya aittir. Buradan elde edilecek olan gelirler bireylerin hakkı olarak ayrılır ve ödenir. Bireyler bu hakkı kullanırlar. Tüketim harcamaları için krediye ihtiyaçları olduğunda bu haklarını belli bir süre için tevdi ederek krediye dönüştürebilirler16

Mülkiyet hakkının ne olduğunu anlayabilmek için başka bir kavrama daha bakmak gerekir. O da kaynakların nasıl kullanılacağı ile ilgilidir. Yani Rızk kavramı. Bu kavramı iki açıdan ele almak gereklidir.

13 Maide 17-18-120, Al-i İmran 26, Nur 42, Şura 49, Casiye 27, Fetih 14, Hadid 2-5

14 Tevbe 116, Maide 40, Bakara 107

15 Zuhruf 85, Furkan 2

16 Al-Baqara : 29, Enbiya : 103, Araf : 27

13

Birincisi, Rızk’ın da mutlak olduğu gerçeğidir17 Buna göre, Mülk ve onun içerdiği faydanın sahibi yoktur. Yani mutlak mülkiyet ve mutlak fayda söz konusudur ki bu, toprak ve doğal kaynaklar üzerinde toplumu oluşturan bireylerin eşit hakka sahip olmalarını zorunlu kılar.

Ancak mülk üzerindeki faydanın herkes için olması, bunun yönetilmesi gereğini de ortaya çıkarır. Bu durum bölüşüm ve tasarruf hakkının nasıllığını ortaya koyar18.

Kuran da mülkiyet ve ona ait olan fayda tanımı yapılırken, esasen mülkiyetin ve kaynakların doğal kullanımı” esas alınmaktadır. Ancak bununla birlikte, mülkiyet kavramına dokunmamakla birlikte, kaynaklardan elde edilecek olan fayda üzerinde tüketilebilir bir hak olduğu da kabul edilir. Yani, Mülk ve mülkün ihtiva ettiği doğal kaynaklar mutlaktır. Bu temel husus gözetilmek şartıyla, bu kaynaklardan elde edilecek olan faydada mülkiyet vardır. İktisaat burada başlar.

Tarihsel süreçte, kapitalizmin aşırı mülkiyetçilik anlayışı, izole edilmiş sermaye ve mülkiyeti, Maxiszimin ortaya koyduğu devletçilik anlayışı dengesizliği ve doğunun fakirizm anlayışı da sınıfları doğurdu. Ancak tarihsel “İslam anlayışı da bu çerçevenin fazla dışında değildir. Toprağın işgaline dayanan mülkiyet hakkını tanımakla güçlüden yana bir tavır ortaya koymuş oldu. Böylece toprak ağalarının doğmasına, geniş toprak sahiplerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Oysa Hz. Osman, savaş ganimeti olarak elde edilen verimsiz toprakların ıslah edilmesi, ekonomiye kazandırılması amacıyla bunları dağıtmıştı. Bu sınırın genişletilmesi ve işgale dayalı bir anlayışın ortaya çıkması metnin ortaya koyduğu bir gerçek değil, rivayet edildiği söylediği varsayılan "kim ölü bir araziyi ihya ederse o onundur" hadisine dayanır. Ne var ki bu ifadenin Kuran ile örtüştüğünü söylemenin imkanı yoktur.

Elbette böyle bir önkabul ortaya çıkıp, mülkü sahiplenme hakkı doğduğu zaman, iktisadi terimlerin de buna göre düzenlenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bunlardan biri de infak meselesidir. Zekat üzerindeki sınırlandırmalar, Vergi ve Sermaye ayırımının ortadan kaldırılması vs. hepsi metnin aksine popüler anlamda kapitalist bir yaklaşımla düzenlenmiş ve sonuçları itibariyle diğerlerinden çok farklı sayılamayacak “çıkara dayalı” bir anlayış doğmuştur. Söylem ne olursa olsun, uygulama realitesi açıktır.

Netice itibariyle, bugün eğer bir sistemden söz edilecekse, her şeyden önce kavramların doğru olarak tanımlanması ve sistemin buna göre dizayn edilmesi gerekir. Eğer hareket noktası yanlış ise, sistemin kendisi de yanlış olacaktır. Öngörülen temel esasların meseleye ışık tutacağını düşünüyoruz, Kur'an da mülkiyet ile ilgili ayetler birbirine bağlı bir bütün teşkil eden üç gruba ayrılmaktadır. Birinci gruba giren ayetler göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mutlak olduğu; ikinci gruba giren ayetler, rızk, daha doğru bir ifade ile yaşama hakkının dayanağı olan mülk üzerindeki faydanın topluma ait olduğunu; üçüncü grup ayetler ise, mülk üzerinde çalışarak elde edilen faydanın ise özel olduğudur ki, bu da yaşam süresi ile sınırlandırılmıştır. Buna göre:

1. Mülk mutlaktır. Dolayısıyla Toprakta mülkiyet yoktur. Buna göre herkesin toprak üzerinde eşit olarak hakkı vardır. Bu hak toplum tarafından gözetilir.

2. Toprak mirasa konu edilemez. Dolayısıyla bireyin toprak üzerindeki hakkı yaşam ile sınırlıdır. Devredilemez.

3. Aynı şekilde doğal kaynaklar da mutlaktır. Bunlar üzerinde de mülkiyet yoktur ve herkesin bunlar üzerinde diğerleri ile eşit oranda hakkı vardır.

17 Hud 6, Kassas 82, Akebuut 60, Furkan 140, Nahl 112, Ankebut 62, Rum 37, Zümer 52, Casiye 12, Mülk 15, Zariyat 22, Araf 32 etc.

18 Enam 151, İsra 30-31, Sebe 15, Fecr 16, Bakara 254, Bakara 267, Enfal 3-4, Yunus 93, Rad 22, İbrahim 31 etc..

14

4. Yaşama hakkı” doğal kaynaklardan elde edilen faydaya dayanır. Doğal kaynakların işletilmesinden dolayı elde edilen faydada mülkiyet olmamakla birlikte, ortaya çıkan artı değer herkese aittir. Yani bu kaynaklar herkes için işletilir ve fayda eşit olarak bölüştürülür.

5. Özel mülkiyet, ancak ve ancak, “çalışarak elde edilen fayda ile sınırlıdır. Zaten doğası gereği geçicidir.

Bir düzen ve bu düzen içerisinde bir ekonomiden söz edilecekse eğer, metnin ortaya koyduğu temel esaslar üzerinde olmalıdır. Tarihselcilik bir çözüm değildir.

Bu manada, fıkhın ortaya koyduğu işgale dayalı mülkiyet anlayışı veya kabulü, doğru bir yaklaşım değildir. Bu tamamen tarihsel bir anlayıştır ve zaten çıkış nedenleri de bellidir. Böyle bir anlayış üzerine inşa edilmiş bir düzenin veya sistemin adil-dengeli oluşu, fazlasıyla tartışmalıdır.

Bu nedenle, Zekat Kurumunun hedefleri arasında bireyler yoktur. Yani bireysel kredilendirme yoktur. Çünkü bireyin ihtiyaçları ve gereksinimleri sahip olduğu temel haklardadır ve bu da topluluğun sorumluluğundadır.

Mülkiyet kısaca şöyle açıklanabilir:

** Doğal Kaynaklardan kasıt rızk yani toprak veya yeraltı kaynaklarının işlenmesi sonucu elde edilen zorunlu faydaya dayalı kazanımlar değildir. Bu kavramdan kastedilen şey, doğada kendiliğinden var olan kaynaklardır. Yeratlı kaynakları, akarsular göller denizler ormanlar vs. gibi.

MÜLKIYET

TOPRAK

Yaşam Hakkı

Üretim Hakkı

DOĞAL KAYNAKLAR

Yaşam Hakkı

15

CHAPTER III : INFAQ

HELPING BOOST / TASARRUF MEVDUATI

DEFINITION:

Traditional Meaning and objections: ʾInfāq (إنفاق ) is an Arabic word meaning spending, disbursement. (Hans Wehr, p. 1158) simply to please God without asking for any favor or hoping for a return. The word ʾinfāq is mentioned once in the Qurʾān in Sūrat al-ʾIsrāʾ, verse 100. The imperative form of the verb (ʾanfiqū) (أَنفِقُوا ) appears 18 times in the Qurʾān. It is different from Zakat, which is obligatory on Muslims, or Sadaqah, which is charity for obtaining specific return or protection from some adverse event.

However, this definition is not originated of the quran. Because, held in verse 216/265 of Surah Al-Baqarah by definition subject to helping boost the goods or money requires dublication. Therefore, the traditional definition, determined according to the needs of the agricultural community, does not apply to modern banking and finance practice in primitive societies, taxation and public finance issues decomposition was unthinkable.

According to the theory of Qur'an: Helping boost, like a seed that sprouts spike hundreds of savings into investment opportunities as a result of widespread duplication refers to income (AL-Baqara-216, 265). This just saving deposits collected in a fund to be channeled into investments is an ongoing definition. Unlike modern banking, personal loans application is rejected. Because the minimum level of individuals within a society without the need for anything else arranged the necessary conditions for life and the "right to life" is defined as.

TANIM:

Infak (إنفاق ): Bireysel tasarrufların gelir elde etmek ve çoğaltmak amacıyla belli bir alana kanalize edilmek üzere bankaya bırakılmasıdır19.

Geleneksel uygulamalardan farklı olarak infak edilen şeyin güvence altına alınması gerekir20. Eğer kazanımların tehlikeye atılması öngörülmüyor ise, bu kazanımların korunması ve faydanın sürdürülmesi gerekir. Aslolan sermayenin korunması ve faydanın yaygınlaştırılmasıdır.

Modern anlamda mevduat, bir gerçek veya tüzel kişinin sahip olduğu hazır bir satın alma gücünün kullanılmayarak vadeli veya vadesiz olarak bankaya bırakılmasıdır. Burada mevduatın nasıl kullanılacağı belli olmayıp tamamen bankanın insiyatifindedir. Oysa infak edilen şeyin amacı önceden bellidir. İktisadi anlamda, bireysel tasarrufların bir fon da toplanmak suretiyle kamu sermayesi oluşturulmasını hedefleyen bir uygulamadır.

Ticaret yapmanın teşvik edilmiş olmasına rağmen, modern ekonomilerin sahip olduğu sermaye gücü karşısında sadece bireysel yardımlaşma ile güçlü yatırımların yapılamayacağı açıktır. Öte yandan zengin ve zenginliğin reddedilmemesi, tam aksine teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılmasının öngörülmesi, alternatif sermaye oluşumlarının varlığını kaçınılmaz kılmaktadır.

Kamu sermayesi olarak adlandırılabilecek Fonun oluşturulmasına esas teşkil eden ayetlerin incelenmesi halinde, infak kavramının basit bir bağış” olmadığı açıkça anlaşılmaktadır:

19 Al-Baqarah : 261, 265

20 Al-Baqarah : 195

16

Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seba senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbetin, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm

( مَّثَلَُ ) : Misal, örnek, gibi, denk, mesela, örneğin, benzeri

( أَنفِقُوا ) : Harcanan, geçirilen, biten

( يَنْفَق ) : Devenin ağı ( نُفُوقاً و نَفَاقاً و نَفْقاً ُ نَفَقَ ) : bir şey bitmek,harcanmak, hayvan deliğinden ininden çıkmak, helak olmak, tükenmek, bitmek, azalmak, bir fayda gözeterek harcamak

( أَمْوَا لً ( ج ) مَالَ ) : Onların malları, para, bakiye, karşılığı, bakiye, fon, mal, mülk, davar, sığır, deve, para, kişinin veya toplumun sahip oldukları şey, rızık, taşınır mal, temellük olunan nesne,

( سَبِيلَِ ) : Amaç, yol, çeşme, cadde, sebep, çare, sebil, ulaşmak ( حباب ، حب ، مَحْبُو بً :حُبَ بً ( ج ) حُبَّ ةَ ) : mahbup, sevgili, muhabet, üzüm çekirdeği ve şu nesneye denir ki onun sana verilmesini yahut kendi mal ve mülkün olmasını hoşlanır olasın, dane, çekirdek, hap

( أَنبَتَتَْ ) : Filizlenmiş, çimlenmiş, yerden bitkinin filizlenmesi,

( سَنَابلَُ و سُنْبُلاَ تً ( ج ) سُنْبُلَ ةً ) : Sümbül, başak, buğday başakları

( يُضَاعِفَُ ) : Çiftler, iki katı, ( مُضَاعَفَ ةً : ضَاعَفَ ) : iki kat, iki misli yapmak, artırmak

( وَاسِ عَ ) : Geniş, çapında, genişliğinde,

Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn, fe in lem yusıbhâ vâbilun fe tall, vallâhu bimâ tamelûne basîr

( إِبْتِغَا ءً : إِبْتَغَي ) : istemek, arzu etmek, dilemek, talep etmek, kolaylıkla hasıl olmak, sırayla, hedeflenen şey, (مَرْضَاتَِ ) : Hemşireler, gönüllüler,

( رضا ) : Gönlü olmak, gönülsemek, hoşnutluk, uyuşma, consensus

( تَثْبِيتًا ) : Onaylama, teyit, doğrulama, tespit etme, olumlama,

( نفس ) : Aynısı, aynı şey, aynı durum, zat, bizzat, ( رُبَا ( ج ) رَبْوَ ةَ ) : yerden yüksek olan yer, tepe, bayır, yokuş, yüksek yer, sırt, tümsek

( رَبْوَ ةَ ) : Sayısız, çok sayıda

( أَصَابَ ) İsabet eden, dokunan, hit, tıklama, vuruş,

( لوَابَِ ) : Sağanak, sulusepken ( مُوَابَلَ ةً : وَابَلَ ) : bir şeye devam edip alışmak ( غيث : شَدِي دً مَطَ رً : وَبْ لً ، وَابِلَ ) : sağanaklı, iri taneli şiddetli yağmur, şiddetli yağan iri damlalı yağmur, baran

Infak, Hedefleri ve amaçları önceden belli olan, toplumun refahını” yükseltmeyi öngören ve bunun için kamusal işbirliği gerektiren bir eylemdir 21. İnfak eden için ise reel bir karşılık/benefit söz konusudur.

İnfaq (أَنفِقُوا )

(أَنفِقُوا ) : Harcanan, geçirilen, biten

(يَنْفَق ) : Devenin ağı ( نُفُوقاً و نَفَاقاً و نَفْقاً ُ نَفَقَ ) : bir şey bitmek,harcanmak, hayvan deliğinden, ininden çıkmak, tükenmek, ölmek, helak olmak, azalmak, Fayda gözeterek vermek

21 Tevbe : 120, 121

17

Öte yandan, Infak en temel gereksinimler üzerinde yapılan tasarrufları hedef alır. Yani Rızk :

Rizk (رِزْ قَ )

( أَرْزَا قً ( ج ) رِزْ قَ ) : Rızk, azık, kumanya, yiygi, yiyecek, yiyecek,

( بِمَوْلُو دً الرَّجُلًُ رُزِقَ ) : Bir bebek ile kutsanmak , adamın bir erkek çocuğu oldu (ق رِزِ ) : Nafaka, geçim, nevale, gıda

Rızk : Zorunlu ve sürdürülebilir olan sınırlı ve temel kaynakları ifade eder. Bu hem yaşam hakkı” için zorunludur, hem de diğer bütün her şey, kazanımlar buradan elde edilir. Eğer toprağın verimliliği olmasaydı, iktisat da olmayacaktı. Bu nedenle tasarruf, yani infak da burada yapılmalı.

Eğer sınırlı kaynaklar Doğru kullanılmıyor, boşa harcanıyor ise, tasarruf edilmesi de mümkün olmaz. Çünkü tasarruf harcamalardan sonra kalan miktardan değil, tasarruf edilen miktardan sonra harcamayı gerektirir.

Öte yandan, kaynakların veya sahip olunan gelirin ne kadarının infak/tasarruf edileceği meselesi de tartışma konusudur. Geleneksel anlayış, bu konuda çeşitli oranlamalar getirmekte ve uygulamayı da bu esaslara gore önermektedir. Ancak bu tamamen yanlıştır.

Çünkü, Bu konu bütün açıklığı ile Kuran da tanımlanmıştır22. Buna gore tasarruf edilmesi hedeflenen miktar kadar infak edilmelidir.

Afv (عفو )

Affetmek, bağışlamak, kapatmak, düşürmek, iskat etmek, iz silinmek, yok olmak, devenin kılı çok ve uzun olmakla dübrünü örtmek

Bu kavram infak edilecek şeyin niteliğini belirleyen bir tanım olarak kullanılmaktadır. Atıl olan kısmın infak edilmesini ifade eden bir kavramdır. Değer ifade eden şeyin “ıssız kalan kısmı, yani harcanmayın tutulan, tasarruf edilmiş olan kısmının infak edilmesini, yani mevduat fonuna aktarılmasını ifade eder. Bir anlamda değer ifade eden bir şeyden elde edilmesi muhtemel faydayı çoğaltmak amacıyla geri bırakmak/ertelemek anlamına gelir.

Bu nedenle, infak edilecek olan şey üzerinde herhangi bir oran veya miktar söz konusu edilemez. Tasarruf bir planlaama işidir ve harcamalar tasarruflardan arta kalan kısımdan yapılır. Yani bireysel anlamda tasarruf öngörülmekte ve tutumluluk hedeflenmektedir. Aslolan değerin çoğaltılmasıdır.

Pozitif seçicilik, infak için temel prensilerden biridir. Yani herhangi bir şeye değil, sonuçları olumlu olan ve yarar sağlayan şeye yatırım yapmak gerekir23.

Hyr (خَيْ رً )

( خَيْرَا تً و خُيًُور و أَخْيَا رً و خِيَا رً ( ج ) خَيْ رَ ) : iyi, hayır, seçkin, yeğ, daha iyi, yararlı, hayırlı, en hayırlı, iyi adam, cömertlik, şeref, huy, altın, fayda, yarar, menfaat, iyi olmak, yararlı olmak, iyilik, lezzet, güzel, çok mal, kerem, seçmek, at sürüsü, yılkı

( خَيَارَ ةً و خِيْرَ ةً و خَيْراً ِ خَارًَ ) : yeğlenmek, seçmek, hayırlı, iyi ve yararlı olmak, yeğ olmak, tercih etmek, seçmek, hayırlı olmak, ayırıp almak, üstün kılmak

( جَيْرًَ : خَيْرَ ) : evet, şüphesiz, elbette ( بَيْنًَ تَخْيِيرا : خَيَّرَ ) : iki nesneden birini seçmek, seçim hakkı vermek, ihtiyar etmek ( خَيْرَ ةِ ) : seçmek, tercih etmek, yeğlemek , üstün kılmak

22 Al-Baqara : 219

23 Al-Baqara : 215, 272, 273 Teabun : 16, Sebe : 39,

18

Hayr bir şeyi bir başka şeye tercih etmek, seçmek anlamına gelen bir kavramdır. Dolayısıyla, infak edilen şey, belli kriterlere sahip, sonuçları ve verimliliği belli olan şeye kanalize edilmek zorundadır.

Infak, bireysel girdilerin tasarruf edilmesi suretiyle açığa çıkan değerin yatırıma dönüştürülmesidir.

INFAK

- Infak, temel gidirlerden tasarruf edilen miktarın tümü üzerinden yapılmalıdır.

- Herhangi bir oran/nisab veyahut miktar sınırlaması yoktur24.

- Bireylerin gelir düzeyine gore herhangi bir sınırlama yoktur, toplumun her kesimine mensup bireyler az veya çok tasarruflarını infak etmelidirler.

- Infak, karşılıksız ödeme değildir. Reel bir kazanç gözetilerek yapılan uzun vadeli bir yatırım şeklidir25.

- Infak, Sosyal yardımlaşma aracı değildir. Bir finans enstrümanıdır.

- Infak, bir borç” olarak verilmektedir, dolayısıyla infak eden dilediğinde geri alabilir.

- İnfak üretime esas mallardan değil, bireysel girdilerden yapılır.

- İnfak, küçük tasarrufları büyük sermayeye dönüştürülüp, yaygın fırsat eşitliği yaratılamsını hedefler.

- Kazanılmış gücü yok etmemek amacıyla çoğaltmak, infak etmek26

- Infak sadece, üretime kanalize edilecek olan krediler içindir.

- Infak edilen şey, garanti altına alınmalıdır. Kredi vermek vardır ama krediyi batırmak yoktur.

- Infakta amaç, açığa çıkan değerin çoğaltılmasıdır.

- İnfak, zayıf olanın da güçlü olanın seviyesine çıkartılmasını amaç edinen toplumsal faaliyetin bir parçasıdır27.

- Infak, yoksunluğun giderilmesini ve toplumsal refah içindir28.

- Infak, sonuçları önceden belli olan, yararlı ve olumlu alanlara yönlendirilmelidir.

İnfak, tanım gereği “çoğaltmayı” amaçlayan bir eylemdir. Bu nedenle Zekat”ın konusudur. Oysa sadaka, bir iktisadi kavram olması nedeniyle zekat başlığının konusu olabilir ancak, uygulama açısından çoğaltmak veya kancın söz konusu olmadığı ve özel olarak tanımlanmış olan bir vergi türü olarak karşımıza çıkar.

Genel olarak Sadaka ve Zekat kavramları ile buna bağlı olarak infak”ın şekli ve bir bütün olarak birbirleri ile özdeş olarak değerlendirilmesi, tarım toplumu ihtiyaçlarına ve algısına gore ortaya konmuş bir uygulaama olmalıdır. Modern anlamda, bankacılık ve finansman ihtiyaçlarının olmadığı, tarıma dayalı bir üretim modelinde elbette Kuran ın iktisadi kavramlarının anlaşılması düşünülemez.

Itirazlar ve Gerekçeleri : Eğer infak, infak eden için herhangi bir çıkar sağlamıyor ve eylemin kendisi karşılıksızlık içeriyor ise, Bu durumda “çoğaltmanın nasıl olacağı tartışılması gereken önemli bir husustur. Geri almamak üzere harcadığınız veya devrettiğiniz bir satınalma gücü”nün, kişiye nasıl bir

24 Al-i Imran : 134

25 Al-Baqara : 262

26 AL-Baqara : 195

27 Nahl : 75

28 Al-Baqara : 273

19

katkısı olacağı düşünülmesi gereken bir noktadır. Elbette bir katkısı olmayacağı gibi, tasarrufların boşa harcanması” anlamına da gelecektir.

Çünkü, amaçsız harcama eleştirilirken29, infak edilen şeyin mutlaka bir karşılığının olduğu da açıkça belirtilmektedir30. Çoğaltmayı/artırmayı hedefleyen bir eylemin, karşılıksız olarak harcanması veya düşünülmesi mümkün değildir. Çünkü, sosyal devlet olarak anlaşılabilecek uygulamalar zaten tanımlanmakta ve muhtaç olan herkesin güvence altına alındığı bir system zaten önerilmektedir. Buna gore, muhtaçların sorumluluğu bireylere değil, topluma aittir ve bunlar vergilerden desteklenirler.

Tarım toplumunun ihtiyaçlarına ve algısına gore dizayn edilmiş bir sistemin, günümüz modern dünyasında işe yaramayacağı, bir anlam taşımayacağı açıktır. Kavramlara yüklenen anlamların bu çerçevede yeniden değerlendirilmesinin gerekli olduğu ve bu hususun islam iktisadi kavramlarının tespiti açısından önem taşıdığı bir vakıadır. Bu anlamda kavramlara bir göz atmak gerekirse :

Fi -Sebillillah ( )

Bu kavram allah yolunda karşılıksız olarak vermek olarak anlaşılmaya temel teşkil eden önemli bir ifadedir. Oysa sebil (سبيل ) anlaşıldığı gibi yol manasından çok, kelimenin işlevsel anlamı olan “çeşme, amaç gözeterek yapılan şey bağlamında sürdürülebilir fayda olarak anlaşılması gerekir. Çünkü Kuran sirat (صراط ) kelimesini zaten kullanmaktadır. Yani eşyanın tabiatı gereği doğal haliyle amaçlanan fayda olarak anlaşılması gerekir.

Fukara (فقَر - فُقَرَاء )

Ayetlerde kullanılan bu kavram, infak ın doğrudan fakirlere veya muhtaçlara yönlendirilmesi gerektiği zannına sebep olmuştur31. Oysa kavramlar incelendiğinde durumun böyle olmadığı anlaşılabilir. Eğer fakir yahut yoksul olan kendini belli etmiyor, gizliyor ise ve bu durum bir utanç” vesilesi oluyorsa, infak edebilecek durumda olanların fakirlere yönelik bir harcama yapması da mümkün olmaz.

Sadakat (صدقَات )

infak ile ilgili ayetlerde sadakat (صدقَات )32 ve assaddeka (أصّدّق )33 şeklinde iki kez kullanılan ve yanılgıya neden olan bir kavramdır. Genel olarak doğruluk, bağlılık anlamına gelen bu kavram sebebiyle Sadaka-Vergi kavramı birbirine karıştırılmaktadır. Çünkü her iki kullanım şekli de geneldir ve özel bir amaç ifade etmez. Buna mukabil vergi ifade eden ayetlerde ise Es-sadakat (الصّدقَات ) şeklinde özel bir amaçla kullanılmaktadır. Öte yandan marife olduğunda dökümantasyon anlamını da içeriyor olması dikkat edilmesi gereken diğer bir noktadır.

Bu çerçevede bazı soruların cevaplanması zorunludur:

1. Eğer infak, vergi ifade eden Sadakanın bir parçası ve gereği ise, Tasarruf sahibinin buradan ne şekilde rasyonel bir fayda elde edebileceğidir. Bilinen hiç bir şekilde böyle bir fayda

29 Al-Baqarah : 264, En-Nisa 4: 38

30 En-Nisa4: 39, Al-Anfal : 60, Tevbe : 121, Rad : 22, Al-Kasas : 54, Sebe : 39, Al-Hadid : 7-10, Et-Tegabun : 16

31 Al-Baqarah : 273

32 Al-Baqarah : 264

33 Munafikun : 10

20

mümkün değildir. Bir vatandaşlık bağı ifade eden vergi vermek suretiyle, toplumun sosyolojik yükümlülüklerini yerine getirilmesi sağlanabilir. Ancak bu durum tasarruf sahibine reel bir fayda sağlamaz. Yani ödediği vergiden dolayı ödediği şeyde herhangi bir artış meydana getirmez ve ödeyene de herhangi bir fayda sağlamaz.

İktisadi anlamda vergi vermek suretiyle sosyal barışın tesis edileceği öngörülmektedir. Ancak, infak kavramının tanımı ve içeriğine baktığımız zaman, böylesine sınırlı bir amaç görünmemektedir.

2. Eğer infak edilen şey, karşılıksız verilen, geri dönmeyecek bir şey ise, infak edenin çıkarı nerdedir? Veya kazanımı nedir? İlkesel olarak kazanımların karşılıksız olarak harcanması eşlanın tabiatına aykırıdır. Toplumsal bir faydaya tahvil edilmesi herkesin yararına olan bir eylemdir ve zaten modern uygulamalarda da amaç budur.

3. Eğer sadaka-vergi birinci bölümde ele alınan zekat kavramı ile aynı anlamda ise ve hedefleri de aynı ise, Neden ayrıca tanımlanmakta ve kullanım alanları belirlenmektedir?34

4. Ve eğer infak edilen şey, anlaşıldığı gibi, ihtiyaç fazlasının kesin olarak dağıtılması ise, bu durumda zenginlik yasaklanmış olmalıdır. Oysa Kuran da böyle bir yasaklama söz konusu değildir. Şu halde, zenginlik veya yaşam konforu anlamına gelen nimet nasıl değerlendirilmeli ve anlaşılmalıdır?

Yapılan tanım ve uygulamalarda, islam iktisadı” olarak algılanan ve tamamen karşılıksızlık esasına dayandırılan çözümlerin bugüne kadar yarar sağlamadığı, toplumda gelişmeyi tetikleyen unsurlar olamadığı gibi, modern ekonomilerin sahip oldukları sermaye gücü karşısında çaresiz durumdadır. Pek çok açıdan, kavramların rasyonel anlamda değerlendirilmesi ve yeniden tanımlanması büyük önem taşır.

34 Tevbe : 60

21

CHAPTER IV

SADAQAH / PUBLIC TAX Not a Charity

DEFINITION

Sadaqah or Saddka (Arabic: صدقة , charity, plural adaqāt صدقات ) is an Islamic term that traditional means "voluntary charity"35. This concept encompasses any act of giving out of compassion, love, friendship (fraternity), religious duty or generosity.

Is that "Sadaqah" really charity of aid? We are afraid thats not true. Because the Quran is a clear definition about it.

Sadaka (صدقة ) : Toplumsal bağlılık ve vatandaşlık görevinin bir göstergesi olarak topluma ödenen Vergidir36.

Geleneksel anlamda Sadaka nedir? sorusuna verilebilecek en basit cevap : Sadaka, Allah (c.c.) için gönüllü olarak yapılan her türlü bağış ve infakı içermektedir. Özelde zekât, genelde ise sadaka İslam’ın, bireylerin ve toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamada sosyal yardımlaşma aracı olarak devreye soktuğu ekonomik bir sistemi de ifade etmektedir.

Ne var ki, bu tür tanımlamalar veya açıklamalar, Kuran temelli değil, geleneğin süreç içerisinde ortaya attığı rivayetlere dayanır. Çünkü beyan esasına yani gönüllülük esasına dayanıyor olmakla birlikte, gerektiğinde zorla alınabilen bir şeydir37. Eğer sadaka, gönüllü bir faaliyet olsaydı, bu durumda zorla almak düşünülemezdi.

Sadaka (الصَّدَقَات )

(صدق ) Etimolojik anlamı ‘’özünde güçlü ve sağlam olmak’’ olan ‘’sıdk’’ kökünden türetilmiştir. söylemek, gerçeklik, hakikat, gerçek, sıdık, doğruluk, dürüstlük, rast ve doğru olmak

(الصَّدَقَات ) Sadaka, dostça bağlılık, ders notları, dökümantasyon, bildiriler, çalışma kağıtları

Sadaka kavramının, zekat ile karıştırılmasına neden olduğunu düşündüğümüz ayette38, “çoğaltmak, artırmak olarak anlaşılan kelime (yurbi - يُرْبِي ) gerçekte eğitim, deneyim ifade eder. Genel olarak kavramlar arasındaki ilişkiyi tespit edecek olan karinenin mevcut olmadığı açıktır.

35 Said, Abdul Aziz et al. (2006). Contemporary Islam: Dynamic, Not Static. Taylor & Francis. p. 145. ISBN 9780415770118.

36 Tevbe : 60

37 Tevbe : 103

38 Al-Baqara : 276

22

(Al-Baqara 276)

Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât, vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm

(تَرْبِيَ ةً :رَبَّي ) : eğitmek, beslemek, büyütmek, yetiştirmek, büyütmek, beslemek, geliştirmek, aklını fikrini geliştirmek, Sabırlı bilgin

(يربي ) Yetiştirme, besletme ( ) Tefecilik

Buna gore sadaka ihtiyaçlara ve gerekliliklere gore evrilebilecek geliştirilebilecek bir şeydir. Herhangi bir çıkar veya bireysel kazanç söz konusu değildir.

Öte yandan, borçlu olanın borcunu ödeyemez hale gelmesi halinde alacağı ciro edilmesi tasadduk39 öngörülmektedir. Eğer alacaktan vazgeçmek gerekiyor ise, burada da bir kazanım söz konusu olamaz.

Vergi, modern anlamda, ekonomik birimlerden siyasi cebir altında ve karşılıksız olarak devlete kaynak aktarılmasıdır. Kamu hizmeti yapmak durumunda olan devlet, bunu yaparken mal ve hizmet üretiminde bulunur. Gerekli üretim faktörlerini sağlarken kamu fonlarını kullanır.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere, verginin niteliğinden ayrılamayan aynı zamanda, onu devletin diğer gelir türlerinden ayıran iki unsur vardır. Bunlardan birincisi verginin cebri (zorunlu) bir ödeme olması, diğeri karşılıksız bulunmasıdır.

Vergi siyasi cebir altında tahsil edilmekte, yani kanunla konulmakta ve kanuna uyulması müeyyidelere (yaptırımlara) bağlanmış bulunmaktadır. Gerçekten devlet, bu kanunlara dayanarak vergi yükümlülüğünü tek taraflı olarak koymaktadır. Ekonomik birimin mükellef olarak vergileme faaliyetine katılması, devlete yardım, devletin işini kolaylaştırma anlamındadır; yoksa vergileme faaliyetinde "yetki paylaşma" anlamında değildir. Zaten bu faaliyete katılmanın şeklini de maliyetini de kanun düzenlemiş ve onu mükellef için yapılması zorunlu bir görev şekline sokmuştur. Verginin siyasi cebir altında alınması, mükellef bakımından ödenmesinin hukuken zorunlu olması nedeniyle, ödenmemesi halinde devlet zorla tahsil ya da cezalandırma yoluna gidebilir. Bu yüzden mükellefler vergiyi kendiliklerinden ödemekle zor yoluyla tahsilden ve ceza kovuşturmasından kendilerini korumuş olurlar.

Buna gore sadaka zorla ve karşılıksız olarak alınan bir şey midir? Sorusunun cevabına bakmak gerekmektedir. Bu sorunun cevabı da açıklıkla verilmektedir. Onların mallarından al40 ifadesinin emir kipiyle kullanılıyor olması, bu eylemin cebri olduğu analmına gelir. Daha da önemlisi maldan alınan bir şeydir.

Modern devlet anlayışında, vergiler, sosyal devletin gereklilikleri için alınır. Kamu hizmeti gören devletin, hizmetlerini sürdürebilmesi için gerekli görülmektedir. Aslıda Kuran açısından da durum farklı değildir. Harcama yerleri41 belirlenirken, bir bakıma sosyal devletin yükümlülükleri tanımlanır.

Elbette üretilen hizmetlerin toplumsal bir kazanımı olacaktır. Ancak bu kazanımlar dolaylıdır. Zekat ve Infak kavramlarının içeridği gibi reel kazanımlar değildir.

Modern devlet anlayışında, yatırımları da vergiden karşılanıyor oluşu, islam iktisadı” ile önemli bir fark oluşturmaktadır. Çünkü kuran, kamu sermayesi ile hizmet sermayesini ayırmaktadır.

39 Al-Baqara : 280

40 Tevbe : 103

41 Tevbe : 60

23

Sonuç olarak, Eğer bir şeyi siyaseten ve cebri olarak ve karşılıksız almak söz konusu ise, bu modern anlamda vergiyi ifade eden bir davranıştır.

Önemli bazı ayrıntılara da dikkat etmek gerekir. Örneğin infakta herhangi bir zorlama söz konusu değildir. Tamamen tasarruf sahibinin insiyatifindedir, infak edildikten sonra bile geri alınabilecek bir şeydir. Oysa sadaka mal sahibinin tercihine bırakılmamakta, zorla alınmaktadır.

İnfak, bireysel kazanım/çıkar çerçevesinde uygulanan bir şey olmakla birlikte, Sadakada bireysel kazanım söz konusu değildir. Dolaylı olarak toplumsal kazanımların olması kaçınılmaz olarak vardır. Ancak bu toplum olmanın da bir gereğidir.

Bireylerin Fakirlere, muhtaç olanlara ve herhangi bir sebeple yardım alması gereken kimselere yardım etme sorumluluğu yoktur. Bu devletin sorumlulğunda olup sadakalardan karşılanması gereken bir şeydir. Elbette isteyen istediği gibi yardım yapabilir. Ancak bu bir kural değil bir tercihtir. Oysa sadaka tercih edilebilecek bir şey değildir.

Netice itibariyle sadaka, Vatandaşlık bağının bir gereği olarak ödenen vergidir.

Buna gore:

Genel olarak başlıklar sosyal devlet ilkeleriyle örtüşen bir yapıda olup sınırlı da değildir. Hizmet alanları çeşitlendikçe harcama kalemleri de çeşitlenmiş olur. Dikkat edilmesi gereken şey, Vergi tahsilatını öngörürken herhangi bir sınırlama getirmemesidir. Yani ihtiyaçlara orantılı olarak vergi tahsil edilir ve bud a topluluk tarafından belirlenir. Yani devlet belirler.

Elbette bu miktar, vergi verenin bütün varlığını kapsayamaz, denge her açıdan gözetilmeli ve korunmalıdır.

Sadaka, iktisadi bir faaliyet olmakla birlikte, Zekat kavramının dışındadır.

SADAKA / TAX

SOSYAL DEVLET

Fakirler/yoksullar

Kamu görevlileri

Yükümlüler ve Borçlular

Sağlık ve eğitim

24

CHAPTER V

QARZ-E HASNA / GOOD LOAN

DEFINITION

At the outset it sounds an impossible thing to happen. Who has the capacity to give loan to Allah? why at all will Allah want to take a loan from His own servants, when Allah Himself is the Creator and Sustainer of the entire universe? These and such other questions do arise in our minds and therefore, it will not be out of place to explain in brief the concept of `QARZ -E- HASNA, in the light of the relevant verses (Ayaat) from the Holy Quran

TANIM

Karz-I hasen (قرضا حسنا ) İyi-yararlı kredi / Good loan, olarak anlaşılabilecek, Yatırım finansmanı için kredidir. Kuran da 5 ayette toplam 6 kez kullanılmaktadır.

Geleneksel anlayışa gore karz-I hasen faizsiz ve karşılıksız verilen bir kredi türüdür.Malı Allah için harcamak demektir. Çünkü malı Allah için harcayan kimse, bunun karşılığını Allahtan umduğundan, esasen Allaha borç vermiş olmaktadır. Nitekim Allah’ın da, malı Allah için harcayan kimseye kat kat karşılık vereceği ile ilgili vaatleri bulunmaktadır. Fakat karz-ı hasen (güzel borç), kredi değildir. Zira karz-ı hasen faizsiz borç demektir ve sevabın dışında bir geliri yoktur.

Ne var ki Allaha borç vermek mümkün değildir. Kuran ın bu konuda yaptığı tanımlara ile örtüşen bir anlayış da değildir. Eğer Bir kredi değilse, neden borç verilen şeyin çoğalması, kat kat artırılması önerilmiş olsun?

Karz-I Hasen nedir? Sorusunun cevabı için once ayetlerin kavrama getirdiği tanımlara göz atmakta yarar vardır:

1. Karz, kelime itibariyle borç” verilen bir şeydir42. Bu nedenle Borçlar hukuku43 çerçevesinde değerlendirilmesi zorunludur. Buna gore, koşulları belirlenmiş, kayıt altına alınmış ve belli bir sure içeriyor olması gerekir.

2. Kaz-I Hasen, Zekat ile birlikte zikredilen bir kavramdır. Bu açıdan birbirinden farklı olmakla birlikte ilişkili kavramlardır. Yani Karz-I Hasen zekat”ın konusudur. (Sadakayı ilgilendiren bir kavram değildir)

3. Karz-I Hasen, bireyin kendi nefsi için, yani kişisel çıkarları için yerine getirdiği bir faaliyettir. Bu nedenle de büyük bir karşılığı vardır44

42 Al-Baqara : 245, Al-Maide : 12, Hadid :11, 18, Et-Tegabun : 17, Muzzemmil : 20

43 Al-Baqara : 287

44 Muzzemmil : 20

25

4. Karz-I Hasen, karz edilen şeyi çoğaltmayı öngörür. Yani eylemin amacı, çoğaltmak/kazanmaktır. Bu açıdan karşılıksız olması düşünülemez45.

5. Karz-I Hasen, uygulaması sonucunda refah getirmelidir. Akıcı, yani sürekliliği olmalıdır46.

Bu bağlamda Karz-I Hasen, iktisadi bir kavram olup, Zekat’ın konusudur. Kesinlikle karşılıksız/hibe değildir ve kredi verenin veya infak edenin kesin bir kazancı söz konusudur. Buna gore, tasarrufların krediye dönüştürülmesi esnasında, yatırım araçlarının titizlikle seçilmesi sorumlulğu Zekat kurumuna ait olacaktır. Verimlilikten sorumlu olması nedeniyle, yatırımı izlemesi, denetlemesi ve yönetmesi de zorunludur.

Karz (قَرْضًَ )

(قَرْضًَ ) “karz : Ödünç verilen mal veya para, kredi

(أَضْعَا فا ) “adafen = Üssel, katlanarak / Doubling45

(يُضَاعَفًُ ) “yudaefu= Çiftler, iki katına / Doubles45

yukridu = Ödünç (lend)

kardan hasenen = Yararlı kredi / Good loan

yakbidu ve yebsutu = tutmak ve basitleştirmek, / Arrested and simplifies

li yerbuve = Fazla için / fazla (for more then, over)47

fî emvâlin = Fonlar / fonların çoğalması / para (in funds)47

fe lâ yerbû indallâh = Onda artırmaz / Doğal artırma yolu yok (no increase with god) 47

Yemhaku = Küf,ykım, Afet, / blight, destroy48

yurbî” = Yükseltmek, Eğitimli, Eğitim görmüş, yetişmiş48

Karz, kamusal kredi niteliğinde olmakla birlikte, denetimli bir kredi sistemidir. Verilen kredi aynı zamanda fonlama yöntemi ile sigortalanmalı ve olası zararlar bu fondan karşılanmalıdır. Yani Kamu sermayesinden kullandırılan kredi, o kredinin oluşmasını sağlayan infak/mevduat sahiplerinin hakkıdır. Dolayısıyla kamu bu hakkı ortadan kaldıramaz. Bu nedenle olası zararları oluşturacağı bir fon ile karşılamak, ancak zararın oluşmasına izin vermemekle yükümlüdür.

Özetle Karz-I Hasen : Kar beklentisi ile verilen kredidir. “çoğaltmak amacıyla verilen kredi49 olarak tanımlanan bir kavramdır. Karşılıksız verilen bir şey olmayıp, verilen şeyin çoğaltılması, ondan fayda elde edilmesi öngörülür. Borçlar hukuku kapsamında öngörülen temel prensiplere sahip olması nedeniyle kayıt altına alınması gereken bir işlemdir.

45 Al-baqara : 245, Hadid : 11, 18

46 Maide : 12

47 Rum : 39

48 Al-Baqara : 276

49 Al-Baqara : 245

26

CHAPTER VI

RIBA / USURY Not an Interest

DEFINITION

Riba (Arabic: ربا ribā) can be roughly translated as "Usury". Riba is forbidden in Islamic economic jurisprudence (fiqh) and considered as a major sin. Simply, unjust gains in trade or business, generally through exploitation.

While the term "Riba" is often equalised as "Interest" by many, the Qur'an actually described "Riba" as a general term, that is not only limited to as a financial term.

TANIM

Riba (الرِّبَا ) Borç olarak verilen bir mal veya paranın, dönem içerisindeki ortalama değerinin misline (üç katına) RIBA denir.

Güncel uygulamalarda Faizin neden alındığı” net olarak açıklanamamıştır. Yani bu sorunun açık ve kesin bir karşılığı yoktur. Görüş farklılıkları da çok fazladır. Filozoflar, faizin haksız ve adaletsiz bir ödeme olduğunu söylerler. Aristo parayı yumurtlamayan kısır bir tavuğa benzetir. Ona göre paraya kendiliğinden bir ilave olmaz. Platon ise, faizi kötülemekle kalmaz, aynı zamanda inkar eder. Aynı şekilde Roma imparatorluğu da faize karşı olmuştur. Kapitalist sınıfın doğuşuyla ortaya çıktığı varsayılan faiz, Roma döneminde faize yasal düzenleme yapılarak başıboş kalması önlenmiştir. Genellikle düşük oranlı faiz savunulmuş olsa da, nedenleri konusunda net bir açıklama yapılamamıştır. Ekonomistler, bu konudaki görüş farklılıklarını ve ortaya çıkan kafa karışıklını bizden çok daha iyi bileceklerdir.

Zaman tercihi, nakit tercihi, gelecekteki mal tercihi vs. gibi açıklamalar yapılmakla birlikte, genel olarak faiz, sermaye üzerindeki farklılığı ifade eden bir anlam taşımaktadır. Ekonomistler niçin faiz alınır sorusuna tutarlı bir cevap bulamamakla birlikte, faizin borç alınan paraya katılan miktar olduğu noktasında birleşmektedirler. Genel olarak eklenen makul bir miktar olarak açıklanmakta ve algılanmaktadır ancak bu makul miktar ın sınırları üzerinde de bir görüş birliği yoktur.

Kuran açısından ise, Riba kavramı, İslam öncesi dönemde, kredilerin ekonomik kalkınma için kullanılmadığı üretken olmayan borçlar üzerinden alınan çok yüksek oranlardaki tefeciliği kapsadığı anlaşılmaktadır. Kimileri, Ribanın her türlü faizi kapsadığını ileri sürseler de50, bu husus son derece açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Kısaca Kuran sermayeyi ve sermaye üzerinde yapılan işlemlerden elde edilecek fazlalıkları reddetmemekte, sadece sınırlama getirmektedir. Bu çerçevede güncel faiz ile Riba kavramlarının aynı olduğunu söylemek de mümkün değildir.

50 Al-i Imran : 130

27

Faiz

فائز : Kazanan, üstün, galip, elde eden, kurtulan

فَائض : Fazla, fazlalık, artı, dışı, artan, taşan, artık, artış, taşkın, ziyade, fazla, üretim fazlası, dopdolu

Faiz, iktisadi anlamda borç verilen paraya eklenen fazlalık olarak anlaşılabilecek bir tanıma sahiptir. Bu manada semitik bir kelime olan FYZ kelimesinden türetilen Faiz yaklaşık olarak bu anlamı karşılamakla birlikte kitapta kullanılan bir kavram değildir. Gerek kök itibariyle ve gerekse türemiş hali kitapta yoktur. Ancak, kitabın kullandığı ve FVZ kökünden türeyen FAIZ çok farklı bir anlam ihtiva etmekte olup, kitabın çokça kullandığı bir kelimedir.

Genel olarak FYZ kökünden türemiş olan Faiz kavramının yerine RIBA kavramının kullanıldığı iddia edilmekle birlikte, kitabın ortaya koyduğu tanım sebebiyle yerine kullanıldığı iddiaları asılsız kalmaktadır.

Ribanın tanımları arasında yer alan Adafen Mudaafeh ( مصاعفةًَ أضعافاًَ ) Kavramı51, günümüzde bir forex uygulaması olarak kullanılan EMA - Exponential Moving Average Tam olarak karşılığıdır.

EMA : A type of moving average that is similar to a simple moving average, except that more weight is given to the latest data. The exponential moving average is also known as "exponentially weighted moving average".

Genel olarak ve özetle bir şeyin veya paranın dönem içindeki üssel değişim ortalaması”nı ifade eden bu kavram, yatırımın ortalama kazancına esas alınmaktadır.

Adafen Mudaafeh kavramının Sözlüksel karşılığı “üssel çoğalma, exponentially anlamını taşır. Kelimenin gramatik yapısına bakılacak olursa “çoğul formundadır. Bunun anlamı, üç veya daha fazla, yani bir şeyin üç katı veya daha fazlası olmasını zorunlu kılar. Çünkü Arapçada çoğul olan kelimeler asgari üç ifade eder. Çünkü ikil ifade için ayrı kelime zaten mevcuttur.

Buna göre, bir mal veya değerin, dönem içindeki ortalama değerinin üç katı veya daha fazlası riba sınırları içine girer. Bu oranda faiz uygulaması olmadığı gibi, böyle bir karlılık da söz konusu değildir. Riba ve alışveriş karşılaştırılırken, birinin çoğaltmaya yönelik, diğerinin ise tüketici olması nedeniyle karşılaştırılamaz olduğu ifade edilmektedir.

Eğer Faiz ile Riba aynı şey olsaydı, alışverişte uygulanan ve fazlalık olarak değerlendirilebilecek kar uygulamalarının meşru kabul edilmesi mümkün olmazdı. Çünkü, riba için belirlenmiş olan dönemsel ortalama değerinin üç katı” asgari sınır olup, bu aynı zamanda kar haddinin de sınırı sayılmalıdır. Yani alışverişin türü ne olursa olsun, Kar olarak değerlendirilebileek fazlalık, maliyetinin üç katını aşamaz.

Geleneğin ortaya koyduğu ve yasaklandığı varsayılan faiz kavramı üzerinde bir ittifak söz konusu olmadığı gibi, çeşitli mezheplerde bu uygulamanın bazı koşullarda esnetilebileceği de bilinmekteir. Eğer riba ile aynı içerikte kabul edilmiş olsaydı, herhangi bir esnekliğin söz konusu olması düşünülemezdi. Çünkü RIBA kesin olarak yasaklanmış, hiçbir koşulda esnetilmesi mümkün olmayan bir eylemdir.

51 Al-i Imran : 130

28

Öyleyse riba nedir?

Er-Riba (الرِّبَا )

Riba (رِّبَا ) : Yüksek yer, tepe, yerden yüksek olan yer, tepe, bayır, yokuş, yüksek yer, artan, taşan, ziyade taşkın, üremek, ziyade arttırmak, çok fazla olmak

Er-Riba (الرِّبَا ) : Usury, tefecilik, murabaha

RIBA: Borç olarak verilen bir malın veya paranın, dönem içerisindeki ortalama değerinin misline (üç katı veya fazlası) RIBA denir.

Faiz kavramından farklıdır, Zaman tercihi, nakit tercihi, gelecekteki mal tercihi vs. gibi açıklamalar yapılmakla birlikte, genel olarak faiz, sermaye üzerindeki farklılığı ifade eden bir anlam taşımaktadır. Ekonomistler niçin faiz alınır sorusuna tutarlı bir cevap bulamamakla birlikte, faizin borç alınan paraya katılan miktar olduğu noktasında birleşmektedirler. Genel olarak eklenen makul bir miktar olarak açıklanmakta ve algılanmaktadır ancak bu makul miktar ın sınırları üzerinde de bir görüş birliği yoktur.

Riba kavramının sınırları kesin olarak belirlenmiş olması ve mala katılan fazla değil de, borç verilen parayı haksız bir şekilde artırmak olarak açıklanabilecek ve kavramsal olarak tefecilik olarak anlaşılabilecek bir kavramdır ve Faiz kavramından tümüyle farklıdır.

Er-Riba - Kavramlar

riba = Kurumsal Tefecilik52.

adafen = Exponentially, many times over. multiple / Üssel48

mudaafe = Doubling, double / misli, katı, çift48 Dönem içerisinde meydana gelen artış ve eksilmeleri değerlendiren bir yöntemdir. (Eponential Moving Average : Üssel Hareketli Ortalama Bileşik Fiyat Endeksi veya Değer göstergesi) Bir çeşit hareketli ortalama yöntemi. Bu hareket pozitif olabileceği gibi negatif te olabilir. Yani hem yukarı doğru katlanma olabilir hem de aşağı doğru katlanma olabilir Adafen çoğul kullanılması nedeniyle, en az üç katı” olarakdeğerlendirilmelidir.

zerû” = Bırakmak, vazgeçmek53

mâ bakiye = Kalan bölüm, geriye kalan49

Tarihsel anlamıyla Riba, Mekkeli zenginlerin, herhangi bir sebeple borç verdikleri kimselerin borçlarını zamanında ödeyememeleri durumunda, onlara ağır şartlar getirmeleri ve borçlunun hayat boyu ödemeye mahkum edildiği bir uygulamanın adıdır. Modern anlamda Tefeciliktir.

Bu uygulamanın arap toplumunda, kan dökülmesine neden olduğu da bilinen bir vakıadır. Günümüzde Temettü” uygulamalarının riba kavramına yaklaştığını veya aştığını söylemek mümkün olmakla birlikte faiz uygulamalarının bu anlamı karşılamadığı açıktır. Eğer temettü” tekrar eden bir uygulama olsaydı, bu durumda kesinlikle ribadır denilebilirdi. Ancak bazı uygulamalarda, borçlunun ödeme zorluğuna düşmesi ile birlikte, gerek temettü uygulamalarının ve gerekse borcunun faizlendirilmesine yönelik aşırı”lıkların gözlendiği de bilinmektedir. Ne var ki Kuran bu konuda borçlar hukuku çerçevesinde yapılandırma öngörmekte, yaşam hakkı” nı zedeleyebilecek şekilde zorlamayı reddetmektedir.

52 Al-i Imran : 130

53 Al-Baqara : 278

29

Her halükarda, riba nın faiz ile aynı olduğunu söylemek, kuran açısından mümkün değildir. Gerek kavramların zaten kullanılıyor oluşu, gerekse, tanımların ve sınırların kesin olarak belirleniyor olması, Faiz kavramından ayrılmasını zorunlu kılmaktadır. Elbette alışveriş veya kar meşru olmakla birlikte, paranın da bir emtia olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Eğer Geleneksel bakış açısıyla faiz, zarara katlanmayan kar olarak anlaşılacaksa, kredileşmeden kaynaklanan fazlanın da bu kategoride değerlendirilmesi gerekir. Çünkü Prensip gereği krediyi kullananın krediyi batırması veya zarar etmesi söz konusu değildir. Buna karşılık kredi veren taraf, bir emek sarfetmeden verdiği kredi sebebiyle gelir elde edecektir. Ne var ki bu yaklaşımın Kuran da karşılığı yoktur.

Zıma yoksa kar da yoktur. Bu doğrudur. Ancak Faiz algısını Zımadan soyutlamak mümkün değildir. Modern uygulamalarda verilen kredilerin tümüyle batma olasılığı vardır. Sıfır Risk diye bir şey yoktur.

Kuran sermayenin korunmasını da öngörmektedir. Bunun mekanizmasını da ortaya koyar. Her işlem, risk taşır. Zarar meydana geldiğinde önemli olan zararı telafi etmek ve sermayenin batmasına engel olabilmektir.

Zarar netice itibariyle toplumu etkileyen önemli bir faktördür. Sermayenin batması ve üretimin durması doğrudan topluluğun refahını olumsuz etkileyen bir şeydir. Faizsiz Banka veya Faizsiz Ekonomi tasarımlarında Risk bütünüyle taraflara yüklenerek ortak zarar/topluluk zararı” göz ardı edilmektedir. Bu durum, Faizli uygulamalarda da böyledir. Bu sebeple ortaya çıkan sıkıntılar herkes tarafından bilinmektedir. Önemli olan topluluğun ortak değerlerinin çoğaltılması ve korunmasıdır.

30

CHAPTER VII

PROJECTION OF ZAQAH SYSTEM

DEFINITION

Study on Islamic banking and monetary system, suggests a package of reforms which includes moderation in spending, elimination of hoarding, efficient use of savings, responsible government spending, increase in equity financing, reducing the powers of banks, and establishment of "sane" stock markets.

In addition, the following institutions were suggested:

Commercial banks,

Specialized credit institutions,

Deposit insurance corporations and

Investment audit corporation.

Once this institutional set-up has emerged, a step-by-step transition can be undertaken to an interest-free economy. The transition involves the declaration of interest as illegal, substantial increases in equity/loan ratio of Muslim countries and communities, reform of the tax system, mobilization of idle funds, and the gradual conversion of interest RIBA-oriented financial institutions into profit-sharing ones.

TANIM

ZEKAT sistemi, bankacılık uygulamalarında yeni bir yapılanma gerektirecektir. Bu sistemde, geleneksel bankacılık uygulamalarından ayrılan en temel farklılık teminata değil, projeye kredi verilmesidir.

Genel olarak Faiz ve buna bağlı olması muhtemel enstrümanların Faiz olabileceği endişesi ile tümüyle reddedilmesi, gelişimin önünü tıkamaktadır. Klasik anlayış, tarım toplumunun ticaret ve değişim argümanlarına dayanmaktadır. Oysa modern toplumların ihtiyaçları bundan çok başkadır ve çok daha ileri düzeyde finansman yönetimine ihtiyaç duyarlar.

Faizsiz Banka, klasik bankaların dayandığı temel yaklaşımlardan tamamen farklı yaklaşımlara dayanmakta ve kâr amacını gütmeyen vakıf statüsü ile kurulmuş olan bir kuruluştur . Faizsiz banka mübadele araçlarının ticaretiyle uğraşmamalıdır. Çünkü mübadele araçlarının ticaretinde sağlanan fazlalık veya eksiklikler doğrudan veya dolaylı olarak bir tür faizdir. Şeklinde düşünülmektedir.

Ancak Bu tür bankalar genellikle mübadele araçları üzerinde işlem yapmaktadırlar ki bud a faiz algısına neden olmaktadır. Gerçekçi olmak gerekirse, mübadele araçları üzerinde işlem yaparak bankanın gelir elde etmesi ile, faiz uygulaması arasında bir fark yoktur.

Öte yandan bankanın geliri mübadele araçları ile olmayacaksa, neyle olacak? Bu sorunun cevabı verilemediği için Vakıf veya Devlet seçenekleri devreye alınmaktadır. Bunun da en temel sebebi Faizin tümüyle reddediliyor olmasıdır. Halbuki Kuran Ribayı reddeder. Sermaye veya finansal araçlar üzerinde yapılacak işlemleri ve bunlardan dolayı elde edilecek faydayı reddetmez. Kaldı ki, geniş çaplı sermaye ihtiyaçlarının giderilmesi ve yatırımların yapılabilmesi, Vakıflar aracılığıyla kurulacak ve işletilecek olan bankaların ulaşabilecekleri bir düzey değildir.

31

Burada yaılması gereken şey, bankacılığın sistematik olarak yapılandırılmasıdır. Varsayımlar 0 enflasyon baz alınarak düşünülmektedir. Çünkü piyasa araçlarının enflasyona sebebiyet vermeyeceği ve önleyeceği varsayılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki enflasyon sadece piyasa araçlarının hareketinden dolayı ortaya çıkmaz. Bunların dışında da pek çok sebeple enflasyon oluşabilir. (sadece emisyon hacminin artması veya faizin körüklediği tekelcilik sebebiyle enflasyon oluşmaz) Böyle bir durumda dengeyi sağlayacak bir mekanizmanızın olması gerekir. Bilinen denge araçlarından biri de paranın kontrolü ile ilgilidir.

Organisation Chart:

32

Kurumsal yapı:

Her şeyden once zekat sistemi bir kurumsal çatı altında banka olarak anlaşılması ve uygulanması gereken bir sistemdir. Genel çerçevesi ile Banka ve bağlı/ilişkili kuruluşlar şöyle yapılandırılmalıdır:

Ticari Yatırım Bankası (Commercial Investment Bank) Mevduatların krediye dönüştürülmesini sağlayan bir bankadır. Bu amaçla, üretimi ve üretime bağlı faaliyetleri kredilendirir. Tarımdan sanayiye kadar, gerek hammadde girdilerinin üretim/tedarik aşamaları, gerekse nihai mamül üreticilerinin üretim planlamalarını yapmak/denetlemekle sorumlu olacaktır.

Banka mübadele araçları üzerinden veya teminat karşılğında kredi veremez. Banka ancak, verimlilik esasına gore projeleri kredilendirebilir. Bu amaçla, projelerin sürdürülebilir ve verimli olması zorunludur. Verimliliğin tespiti için, piyasa araştırması yapmak, kredi sonrasında yatırımı denetlemek ve karlılığını yönetmekle de görevli olacaktır. Yani banka, krediyi verip bekleyemez.

Banka uzman bir kuruluş olmalıdır. Projeler, konusunda uzman bir komisyon tarafından değerendirilir ve kredi kararı buna gore verilir. Bu komisyon, kredinin takibini yapmak, karlılığını sağlamak ve geri dönüşünü denetlemekten de sorumlu olmalıdır.

Banka mevduat ve kredi güvenliğinden de sorumlu olacaktır. Sistemde zarar etmek yoktur. Bu amaçla kurulacak ve bağımsız denetleme yetkisine sahip olan kuruluşların yetkisini Kabul etmeli ve sorumluluk almalıdır.

Banka, Mevduattan (infak) veya krediden (karz) faiz veya gelir elde edemez. Bankanın geliri, kredilendirdiği işletme karlılığından olmalıdır. Verdiği hizmet oranında yatırıma katılmış olacağı için bir bakıma işletmenin ortağı durumundadır. Bu nedenle gelirden pay alması da doğaldır.

Kredi ihtisas kurumu (Specialized credit institution) Bankanın bünyesinde veya dışında bağımsız hareket eden bir kurum olmalıdır.Kredi İhtisas kurumu, Verimliliğin artırılması amacıyla, üretim alanlarının belirlenmesi, istihdamın planlanması ve geliştirilmesi, üretimin planlanması ve geliştirilmesi, proje uygulamalarının verimliliğinin denetlenmesi gibi sorumluluklar üstlenir. Banka ihtisas kurumunun raporlarına gore projelere öncelik verir.

Mevduat sigortası (Deposit insurance corporation) Bir kurum olarak yapılandırılmalı ve uygulanmalıdır. Olası risklerin önlenmesi, yatırımın desteklenmesi ve eğer bir zarar söz konusu oluyorsa mevduat sahiplerine yatırımlarının geri ödenmesini sağlayan/garanti eden bir kuruluş niteliğindedir. Kredi vermek vardır ama zarar etmek yoktur.

Yatırım Denetimi (Investment audit corporation) Bağımsız bir kurul veya kurum olarak yapılandırılmalıdır. Bir ihtisas kurumu olması nedeniyle, her alanda uzman personele/ekiplere sahip olmalıdır. Yatırımları denetlemek, verimliliğin ve sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkı sağlamak amacıyla faaliyet göstermelidir.

33

Genel olarak bu şekilde özetlenebilecek bir kurum/kurumlar ihdas edilemlidir. Banka üretim ve tüketim arasındaki ilişkiye yönelmelidir. Bir toplumu şekillendirmede üretimin rolü ve önemi, zaman içerisindeki psikolojik etkileri, üretici-tüketici-para arasındaki hayali doğası arasındaki boşluğun sosyolojik etkileri kar beklentisinin bunlar üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekmektedir.

Geleneksel anlayışta pek çok analiz, bir dizi metafizik varsayıma dayanmaktadır. İlk olarak para Fiziksel bir mal olarak varlığını Kabul etmek gerekmektedir. İkincisi, bugün para sisteminin gekrçekte nasıl işlediğini ve ne yapılması gerektiğinin iyi analiz edilmesi, üçüncüsü, parasal sorunları, kurumları faiz baskısından arındırmakla çözemeyeceğini anlamak, dördüncüsü, modern iktisadın araçlarını kullanmak gereklidir.

Iktisat alanının asla boş bırakılmadığını bilmek ve uygulanacak sistemin yapısal değişikliğe yol açmadan ve var olan enerjiyi tüketmeden yürütülebilirliğini sağlamakla başarı elde edilebileceği bilinmelidir.

Bütün uygulamalarda gözetilmesi gereken dört temel esas vardır: Birlik, Denge, Özgür İrade ve Sorumluluk.

Birlik, aynı zamanda insane hayatındaki birlik ve iyileştirici etkiye de sahiptir Etik ve ekonomi arasındaki mevcut ayrılık, sosyal adalet ile tesis edilecek olan denge ile izole edilebilir.

Özgür İrade, her alanda insane özgürlüğü” anlamına gelir. Ancak bireysel mutluluk sağlanamadığı zaman, özgür irade yıkıcı da olabilir. Bu nedenle saygı ve sorumluluk büyük önem taşımaktadır.

Yani banka, Toplumun her katmanında, her bireye karşı eşit ve dengeli durabilen, fırsat eşitliği yaratan ve uygulayan bir kurum olmalıdır.

Faaliyet alanları : Verimlilik esasına dayalı olarak yaygın faaliyet yapmalıdır. Bu çerçevede bazı başlıklar düşünülebilir:

Tarımsal üretim: Gerek doğrudan tüketiciye ulaştırılan, gerekse üretim için hammadde girdisi olan tarımsal ürünlerin üretiminin desteklenmesi ve planlanması. Bu çerçevede:

1. Tarımsal üretimi destekleme. (Tarım ve hayvancılık)54 (Nahl 80)

2. Tüketim ihtiyaçlarının belirlenerek tarımsal üretimin kredilendirilmesi ve bu şekilde tüketim kadar üretimin sağlanması.

3. Üretim koşullarının iyileştirilmesi, ürün geliştirme ve üretim standartları gibi bilimsel araştırma sonuçlarının tarım üreticisne aktarılması.

4. Tarımsal ürünlerin işlenmesi için üretim tesislerinin desteklenmesi, Uygun şekilde konumlandırılmalarının Böylece Tarım Sanayii geliştirilerek İstihdama katkı sağlanması.

5. Tarım planlaması. İhtiyaç olmayan ürünlerin üretilmesine izin verilmez. Böylece üretilen her ürünün satış şansı olur ve zarar meydana gelmez.

Sanayi Üretimi: Modern dünyanın ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamı kolaylaştırmak ve teknoloji üretmek önemli bir konudur. Gerek tüketici ihtiyaçlarının giderilmesi ve gerekse teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması ve üretiminin sağlanması bu çerçevede değerlendirilmelidir.

54 Nahl : 80

34

İnsanlar farklı yetenektedirler55. Kimi girişimci, kimi işçidir. Kimileri bilimle uğraşır, kimileri araştırır buluş yapar. Kimileri de üretir. Farklılıklar olmalıdır ki, işverenler olsun, istihdam sağlansın, buluşlar olsun ve ilerleme gerçekleşsin. Bu manada:

1. Banka Ürün guruplarına göre geniş üretim parkları kurulmasına destek olmalıdır. Fabrikaların veya üretim tesislerinin üretim ihtiyacına göre yapılandırılması sağlanmalıdır.

2. Üretim planlaması yapılmalıdır, her ürünü her yerde üretmek yerine, en makul üretim koşulları ve en uygun maliyetlerle üretilebilecek bölgelere toplamak gerekir. Böylece benzer ürün gurupları aynı koşullarda ve daha uygun maliyetlerle üretilmiş, rekabet edebilir ürünler ortaya çıkmış olur.

3. Sanayi üretiminin ihtiyacı olan AR-GE banka tarafından desteklenmeli ve önem verilmelidir. Yeni teknolojilerin ortaya çıkarılması, daha ucuz maliyetli üretim ve ürünlerin elde edilmesi ve daha işlevsel ürünlerin meydana getirilebilmesi için büyük bir önem taşımaktadır.

4. Üretim kampüsleri, çalışanların sosyal ihtiyaçlarını da karşılayabilecek kapasitede olmalıdır. Kentlerden veya yerleşim birimlerinden uzak olmamalıdır. Ulaşımı kolay, gerektiğinde kent olanaklarına kolayca erişilebilecek noktalarda tesis edilmelidir.

5. Çalışanların emeklerini tasarruf etmeleri sağlanmalı, böylece bireysel özgürlüklerine dokunulmadan yaşamlarını sürdürme fırsatı sağlanmalıdır.

6. Kalite bilinci geliştirilmeli, dünyada kabul edilebilen gelişmiş ürünlerin ortaya çıkmasına katkı sağlanmalıdır.

7. Üretim siparişe dayalı olmalıdır. Stok için üretim yapılmamalıdır. Böylece ihtiyaç kadar ürün piyasaya çıkacak ve rekabet koşulları etkilenmeden sürdürülebilir istikrar sağlanmış olacaktır. Böylece Arz-Talep dengesi korunmuş olur.

8. Bölgesel planlama yapılmalıdır. Her ürün her bölgede değil, her bölgede, bölgenin potansiyeline uygun sanayi kolları oluşturulmalıdır. Böylece hammadde girdilerinin maliyetleri düşürülmüş, istihdam profesyonelleşmiş ve geçişler esnasında verimlilik kaybı da ortadan kaldırılmış olacaktır.

Sanayi kampüsleri, üretimin etkileşimini ve ulaşımını da kolaylaştıracaktır. Böylece gerek yerel ve gerekse ülke dışına yapılacak olan satışlar daha pratik ve işlevsel hale gelecektir. Koşulları uygun olan üreticiler dilerlerse kendi kampüslerini de kurabilirler.

Kredi türleri : Topluluğun finansmanı, kalkınma ve ilerlemenin finansal kaynaklarının temini ZEKAT iledir. Zekat, üretim/yatırım finansmanı ve çalışma finansmanı ile sürdürülebilirlik finansmanı için kullanılan kaynaktır. Zekat bir vergi değildir, toplumsal finansmanın kaynağıdır. (bilim/teknoloji ve AR-GE finansmanını da bu çerçevede saymak mümkündür)

1. Yatırım/üretim finansmanı için kredi : Zekat ile meydana gelen sermaye, yatırım fonlamasında kullanılır. Böylece topluluğun üretim kabiliyeti geliştirilirilerek rekabet koşulları oluşturulur. İstihdam sağlanmış ve yaygınlaştırılmış olur56.

2. Çalışma finansmanı için kredi : Üretime sağlanacak destek ile istihdam olanakları yaratılarak bireysel refahın artması ve homojen gelir dağılımı sağlanmış olacaktır57.

55 Nahl : 71

56 Al-Baqara : 110, Rum : 139, Hadid : 11, Tegabun : 17

57 Al-Baqara : 261, Sebe : 37

35

3. AR-GE (Bilim/Teknoloji) Finansmanı: Bilimsel gelişmelerin üretime adaptasyonu, yeni teknolojilerin geliştirilmesi, araştırma ve ürün geliştirme faaliyetleri de bu kaynaktan finanse edilmelidir. Çünkü Ar-Ge, üretimin verimliliğini artırmak için zorunludur58.

4. Pazarlama : Pazarlama faaliyetlerinin finansmanı Bankanın asli görevlerinden değildir. Ancak, Meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının sahip oldukları fonlar da havuzda değerlendirilmelidir. Böylece her meslek kesimi, kendi meslek örgütünün fonundan kredi kullanabilir hale gelir.

Banka, işlevleri itibariyle yapacağı görev tanımı şöyle olmalıdır

a. Varlık güvenliği (Mevduat): Tasarruf sahiplerinin varlıklarının koruma altına alınması ve değerlendirilmesi (kredi olarak kullandırmak ve tasarrufların değerlendirilmesini sağlamak)

b. Kredi hizmetleri : Banka kendi öz sermayeleri ile kredi verebilecekleri gibi, kredi fonu veya mevduat fonundan da kredi verebilirler. Krediler sadece üretim/yatırım amaçlı Projelere verilir. İhtiyaç kredisi yoktur. (bireyin yaşama hakkı sebebiyle sahip olduğu gelir vardır) Bankalar kredi verdikleri proje, üretim veya yatırımdan, makul ölçüde pay talep edebilirler.

c. Aracılık hizmeti: Banka para transferleri vesair işlemleri yaparlar. Bunun için bir iş bedeli talep ederler.

Piyasa koşulları ve üretim:

Serbest rekabetin oluşması, serbest girişim ve Pazar ekonomisi ile mümkündür. Piyasa koşullarında denge, süreklilik ve gelişimin sağlanması için Üretimin olması, Üretime Emek harcanması ve Üretilen malların piyasada satılabiliyor olması gerekir. Zekat kurumunun temel hedefi, üretimi destekleyerek yaygın istihdam sağlamaktır.

1. Emek/Çalışma: Üretimin olabilmesi için çalışanların olması, emek harcanması gerekir. Harcanan bu emek çalışanların üretimden ücret almaları ve böyle paylaşımın sağlanmasına esas teşkil eder. Bu nedenle çalışma haklarının ve ücretlendirilmesinin üretim/fayda dengesine gore yapılması zorunludur. Düşük ücret, verimsizlik demektir59.

2. Üretim : İstihdamın oluşturulması için üretim olmalıdır. Böylece üretimden elde edilecek fayda toplumun geniş kesimlerine homojen bir şekilde dağıtılabilir ve refah sağlanmış olur. Bu nedenle, çalışanlar üretime katılmalı, üretimden pay almaları sağlanmalıdır. Bu tasarrufu da geliştirecek, yaygın faydaya dönüştürecektir60.

3. Satış/Alış-veriş (fiyat): Ürretilen malların pazarda satılması, ve böylece emek-üretim işbirliğinin faydaya dönüştürülmesi esastır. Fiyatlar serbest piyada rekabet koşullarında belirlenir. Ancak, kar marjı için asgari sınır belirlenmelidir. Gelişmiş ekonomilerde uygulandığı şekliyle brüt % 30 un altında olması önerilmez61.

Genel olarak üretim finansmanı için öngörülen araçlar ve uygulamalar belirlenmiş olmasına rağmen, modern ekonomilerde piyasa koşullarının temel taşları olan tüccarlar”ın nasıl destekleneceği ve onların varlıklarını sürdürmelerine nasıl katkı sağlanacağı açıklanmamıştır.

58 Al-Baqara : 269, Rahman : 24, 33, Rad : 4, Zumer : 21

59 Al-Baqara : 25

60 Al-Baqara : 261, Nahl : 69

61 Al-Baqara : 275

36

Meslek örgütleri bu alanda bir çözüm olabilir. Kendi alanlarında uzman kimselerden oluşmuş olması nedeniyle, faaliyetlerini planlamak ve ugyulamakta da serbest olurlar. Meslek fonları oluşturularak benzer koşullarda serbest piyasanın da desteklenmesi mümkün hale gelir. Ne var ki zekat bu alan için uygun değildir. Ancak meslek örgütlerinin fonlanması için de bir engel yoktur. Sahip oldukları fonlar, Pazarda büyümeyi sağlamak amacıyla her meslek kolunun kendi ihtiyaçları doğrultusunda kredi olarak kullanılır. Denetlendikleri ve varlıklarını verimli kullandıkları sürece ekonomiye önemli katkılar sağlayacaklardır. Ne var ki günümüzdeki meslek örgütleri, piyasa koşullarını desteklemekten çok, topladıkları fonları biriktiren kurumlar haline gelmiştir. Bu durum Kabul edilebilir değildir. Değer ifade eden bir şey, hangi şartlarda olursa olsun bekletilemez, atıl tutulamaz.

Olası sonuçlar:

Zekat ve bu fonun zorunlu sonucu olarak oluşturulamsı kaçınılmaz olan banka bir çeşit investment bank niteliğinde olacaktır. Toplumun her kesiminden toplanan tasarruflar dev bir sermaye gücü oluştururlar. Bu süreli ve koşullu bir mevduattır. Sistemin işleyişi görüldükçe, tasarruf sahiplerinin güveni de oluşmuş, sürdürülebilir bir fayda elde edeceklerini anlayan mevduat sahipleri, sisteme daha uzun vadeli ve sistematik olarak katılmaya başlamış olacaklardır. Bu katılım her yıl katlanarak büyüyen bir seyir izleyecektir.

- Zekat bankası, sadece “üretimi kredilendireceği için, yaygın istihdam da sağlamış olacaktır. Bir süre sonra, toplumun hiçbir kesiminde işsiz kalmayacağı gibi, işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla ithal etmek de kaçınılmaz olabilir.

- Gelirin artması, ücretlerin de artmasına neden olacak, bu da tasarrufların artmasına tetikleyecektir. Böylece toplumda hissedilir ve yaygın bir refah oluşmaya başlayacaktır

- Aynı şekilde, üretimin her aşaması kredilendirileceği için, tarım kesiminden başlayarak sanayiye kadar her alanda üretim planlaması da kaçınılmaz olacaktır. Böylece, gereksiz ürün üretilmeyeceği gibi, verimsiz olan alanlardaki üretimler de kendiliğinden sisteme entegre olmak zorunda kalacaktır.

- Zekat fonu, her yıl büyüyen bir seyir izleyecektir. Çünkü tasarruf sahipleri periyodik olarak tasarruf etmektedirler ve bu tasarruflar katlanarak çoğalacaktır. Gerek tasarrufların artması, gerek üretimden elde edilen gelirin önemli bir kısmının yine tasarrufa yönlenmesi sebebiyle kısa bir süre sonra, banka dev bir sermaye kuruluşu haline gelmiş olacaktır.

- Ancak bu yapılanmanın bazı zorunlulukları da olacaktır. Örneğin, tarım üreticisinin ürününün satışının garanti edilmesi, onların daha iyi kazanmasına ve planlamaya göre üretim yapmalarına neden olacaktır. Üretim fazlası kontrol edilmiş olacağı için fiyatlar da istikrarlı olacak, aşırı düşüşler gözlenmeyecektir.

- Buna karşılık, ticaret yasalarında bazı değişiklikler de kaçınılmaz olur. Örneğin, icra-iflas yasasında, alacaklının, işletmenin bütün ekipmanlarına el koyması zorlaştırılmalı veya ortadan kaldırılmalıdır. Amaç işletmeyi batırmak olmamalıdır. Ancak işletmenin yönetimine katılmayan kredi sahibi, olası riskleri de üstlenmek zorunda kalır. Bu da fon dışı sermayenin de davranışlarını fona uygun hale getirmesini zorunlu kılar.

- Sermaye sahiplerine yönelik herhangi bir düzenlemeye gerek yoktur. Sistem işlemeye başladığında kendiliğinden sermayeye alternatif oluşmuş, fırsat eşitliği yaratılmış olacaktır.

37

Dileyen serbest piyasa koşullarında herhangi bir bankadan onun koşullarında da kredi alabilir. Mevcut uygulamalarda, teminat zorunluluğu nedeniyle, pek çok proje uygulanamamakta, hayata geçirilememekte ve bu da istihdamın belirli alanlarda sınırlandırılmasına neden olmaktadır. Ancak bu yapılanma profesyonel bir yapılanma olmalıdır.

- Çeşitli meslek örgütleri ve yari resmi kurumların ellerinde bulunan fonlar sisteme entegre edilmelidir. Para atıl durumda tutulamaz.

- Özellikle sendikal sorunların aşılması amacıyla, işletmelerde istihdam edilecek personel/işçi, işletmenin gelirinden pay alacak şekilde bir düzenlemeyle işletmeye katılımı sağlanmalıdır. Çalışanların tasarrufa teşvik edilerek ilave gelir elde etmelerine katkıda bulunulmalıdır. Gerek işletmenin gelirinden elde edecekleri ilave kazanç, gerekse tasarruflarından alacakları pay, onların yaşam kalitesini yükseltecektir. Böylece sendikalar bir süre sonra varlıklarını sürdüremez hale geleceklerdir.

- Düşük ücret politikası, düşük kaliteli ürün politikaları verimli ve yararlı değildir. Yeterli ücret karşılığında verimli çalışma sistemi uygulanmalıdır. Bu uygulama bir süre sonra, özel sektörün de kendini düzeltmesine, düşük ücretlerle çalıştırılan işçilere daha iyi ücret vermelerine neden olacaktır. Daha iyi iş olanakları/fırsatları varken, hiç kimse daha kötü şartlarda çalışmak istemez.

- Sistemin uzmanlık gerektirmesi, işletmelerin de konularında uzmanlaşmalarına neden olacaktır. Böylece verimlilik artacak, planlı ve akıllı üretim sonucu karlılık da yükselecektir.

Geleneksel Fıkhın ortaya koyduğu kurallar, belki tarım toplumu algısı içerisinde anlaşılamamış olmasından kaynaklanan hatalar içermektedir. Metodolojik olarak, Kuran hiçbir kavramı bir başka kavram yerine kullanmamaktadır. Kaldı ki gerek Sadaka, Gerek Hayr ve gerekse Zekat kavramlarının anlamları da bellidir. Hiçbir ilave yoruma gerek kalmaksızın, kuran da anlatıldığı haliyle uygulanması mümkün olan şeylerdir.

Zekat kurumu veya Zekat bankası veya Commercial Investment bank, İslam iktisadı’nın temel taşını oluşturacak nitelikte bir yapılanmadır.

38

CHAPTER VIII

Conclusion and Justification

Tarım toplumunun uygulamaları ile günümüz dünyasının ihtiyaçlarını karşılamak imkansızdır. Geçmişte ticaret mübadeleye dayanırdı. Yani bir çuval şekeri iki çuval buğday ile değiştirebilirdiniz. Ancak günümüz dünyasında bunu yapmanın imkanı olmadığı gibi, üretim alanlarının yaygınlaşması ve ticaretin globalleşmesi bunu imkansız kılmaktadır. Zaten çoğalan ihtiyaçlar sebebiyle bu yöntem verimsizleşmiştir. Bilgisayar üreten bir fabrika buğdayı ne yapsın? Kabul ettiğini varsaysak bile bu ilave bir maliyet ve çaba gerektiren bir uygulama halini alır. Çünkü üretim konseptinde olmayan bir ürün ile malını takas etmiştir ve o malı da kendi işi olmadığı halde değiştirmek zorunda kalacaktır.

Sistemin geleneksel tanım ve uygulama larla farklılaştığı açıktır. Geçmişte yapılan uygulamaların hangi gerekçeyle yapıldığı bilinen bir şey olmakla birlikte, uygulamaların yanlışlığını tartışmak yerine, daha yararlı noktada ugyulama konseptinin düzeltilmesi gerektmektedir. Bu nedenle bazı kavramların neden farklı anlaşıldığı, uygulamalara ilişkin neden farklılıklar oluştuğuna dair kısa bir değini yapmak yararlı olacaktır.

Neden Zekat’ı Banka olarak anlıyoruz:

Zekat (الزكاةَ ) isim formunda kullanılan özel bir ifadedir. Kelimenin türetildiği kök ne olursa olsun, isim formunda olması nedeniyle, bir eylem değil, bir olgu ifade eder. Yani bilgi ve uzmanlık gerektiren bir faaliyetin bütününü tanımlar. Bir organizasyon veya kurumu ifade eder.

Zekat ita (آتُواَْ ) edilmesi gereken bir faaliyettir. ita ödemek anlamında değildir. Gerçekte size ait olmayan bir şeyi sahibine iade etmek demektir. Yani bir aracılık hizmetini ifade eder. Çoğul kullanıldığı için bu bir kurum olmalıdır. Belli bir amaçla toplu faaliyet yapılabilecek profesyonel bir kurum.

Zekat Mü’minler (مؤمن ) in yerine getirmesi gereken bir faaliyettir. Yani profesyonellik/uzmanlık gerektiren bir şeydir. Yani Zekat faaliyetini yürütmesi gerekenler uzmanlardır. Bu nedenle uzman kurum olması gerekir

Bu nedenle, zekat kavramı ile doğrudan kimseye bir görev yüklenmemektedir. Bu işle görevli olanlar sadece uzmanlardır. Şu halde, kimsenin zekat vermek gibi bir zorunluluğu da olamaz. Oysa infak herkese önerilen bir uygulamadır. İhtiyaç sınırının dışında herhangi bir ölçü de getirilmemiştir. Yani, zengin veya fakir gibi bir ayırım söz konusu değildir. Tasarruf edebilen herkes için yararlı” bir uygulama olarak öngörülmektedir.

Biriktirmek, yani kenz yasaklanmış olduğuna göre, sahip olunan sermaye yahut değer ifade eden satınalma gücünü ne yapmak gerekir? infak etmek gerekir ancak nereye? Soruları önemlidir. Bu sorulara cevap olarak “şura62 aracılıyla, bir komisyon veya kurum aracılığıyla tasarrufların krediye dönüştürülmesi gerektiği açıktır. Yani uzmanların yönetiminde bir finansal faaliyet olmak zorundadır.

62 Şura : 38

39

Neden Vakıf veya Kooperatif değil de Banka?

Vakıf veya kooperatifler uzman olmayan sınırlı” ve gönüllü” organizasyonlardır. Oysa Zekat görevi verilenler için gönüllülük söz konusu olmadığı gibi, uzmanlık zorunluluğu vardır. Çünkü, Finans yönetimi, dikkat ve titizlikle takip edilmesi gereken uzmanlık işidir. Yaygın ve etkin olmalıdır.

Sistemde faiz var mıdır?

Faiz kuran ın yasakladığı bir şey olmamakla birlikte, Zekat için öngörülen kurumsal faaliyette faiz söz konusu değildir. Çünkü faaliyet yapısı içinde faiz için gerekli olan şartlar yoktur. Kredilerden katılım sebebiyle elde edilen gelirlere dayanır. Yani banka hem görev giderlerini, hem mudilere ödeyeceği payları bütünüyle yatırım gelirlerinden karşılar. Bu nedenle banka kredi vermekle yetinmeyip, yatırıma da katılmak zorundadır.

Çünkü Yatırım sadece borç vermek değildir. Aynı zamanda işletme faaliyetlerine de katılmaktır.

Selem kredisi uygulanamaz mı?

Selem kredisi, “önce para sonra mal alışverişine dayanır. Buna göre, üreticiden malı daha ucuza almak hedeflenir. Oysa bu sistemde, “üretici gözetilmemekte, zarar etmesine neden olmaktadır. Çünkü üreticinin üretebilmesi için sermaye ye ihtiyacı vardır, çoğu zaman bu ihtiyaç, zarar göze alınarak karşılanır. Selem kredisi bu nedenle kabul edilemez. Bu üreticinin finansmanı değil, üreticinin zarar etmesini sağlamanın bir yoludur.

Eğer amaç toplumun refahı” ise, daha ucuza almak gerekli değildir. Bunun yerine toplumun Satınalma gücünü” iyileştirmek ve daha kaliteli ürün almaları sağlanmalıdır. Oysa selem bu amaca hizmet etmez. Sadece tüccarın çıkarlarına hizmet eder.

Genel olarak ucuza alınan malın ucuza satılacağı varsayılmaktadır ki bu doğru değildir. Hiçbir mal ucuza alındı diye ucuza satılmaz. Ucuz mal edilmiş olsa bile, piyasanın kabul ettiği değer üzerinden satılır. Eğer bir malın değeri bu şekilde düşürmek hedefleniyor ise, bir süre sonra o malı üretemez hale gelmek kaçınılmaz olacaktır.

Yetersiz istihdam, yetersiz yatırımdan kaynaklanır. Devletin geliri vergilerdir ve modern devletlerin en büyük sorunu işsizliği ortadan kaldıramamalıdır. Çünkü vergi gelirlerini hem cari harcamalar için kullanmak, hem de yatırım yapmak amacıyla ayırmak zorundadırlar. Bu da yetersiz yatırıma ve dolayısıyla işsizliğe neden olmaktadır. Gerçekte yatırım finansmanı devletin işi değildir.

Bankanın bu sistemde yeri nedir?

Bankalar genel olarak komisyon gelirleri ile faaliyet gösterirler. Kredi verir buradan komisyon alırlar. Bunun adına çeşitli isimler verilmekle birlikte faiz denir.

Ancak, yatırım bankacılığı olarak tasarlanacak uygulamada, bankalar komisyoncu değil, bizatihi yatırımın tarafıdır. Risk ve sorumluluk taşımak zorundadır. Eğer sorumluk üretici-mudi arasında değerlendirilir ve banka taraf olmaz ise, bu durumda kullandırılan kredilerin verimliliğinin denetlenmesi de mümkün olmaz.

40

Banka, mudiler ve kendi adına yatırıma katılmak suretiyle elde edeceği geliri paylaşır. Bunun için de sorumluluk ve uzmanlık gerekir.

Eğer banka sadece komisyoncu olursa, yani kredi veren taraf ile alan taraf arasında bir aracı olarak kalırsa, bu durumda tefecilik yapmış olur. Çünkü verdiği kredi kendisine ait değildir ve istedifi fazlalık da zaten itiraz edilen faizin kendisidir.

Özetle, sorulabilecek her soruya kuran temelinde cevaplar vardır. Var olan uygulamaların ve bu uygulamalara ilişkin kavramların büyük bir çoğunluğu zaten kuran kaynaklı değildir. Ne var ki bu uygulamaların ciddi şekilde eleştirilmeleri ve sistemin basit bir fetva meselesinden çok daha önemli ve uzmanlık gerektirdiği anlaşılmalıdır.

Umuyoruz, İslam dünyası, geleneksel algı ve sınırlamaları bir kenara bırakarak, kalıcı ve rasyonel çözümler üretmeyi başarabilir. Bu çalışmanın herkes için bir örnek olacağını düşünüyoruz.

In this study:

Traditional assumptions

Comments based on rumor

Past practices and definitions have been ignored.

The objective of this study is to find solutions to contemporary problems.

Therefore, only the "Quran" is based.

This study, by thinkers, who live in different parts of the world,

with a sense of responsibility, has emerged as a result of voluntary participation.

Sam Adian

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
12.09.2014
10:30

(Sam Adian'ın; henüz düzeltemediğim için yayınlamadığım; fakat Adian'a, düzeltilmemiş halini göndermem üzerine Adian'ın Karagülleye verdiği cevap aşağıdadır.

Saygılarımla.

H.Kayahan)

Sayın Kayahan İlginiz için teşekkür ederim, Sayın karagüllenin uzun eleştirilerine cevap vermeye çalıştım. Kimi yerlerde bizi yanlış anladığını kimi yerlerde haklı olduğunu kimi yerlerde ise önyargılı davrandığını söylemek herhalde saygısızlık olmaz. Umarım “tartışma” isteğimizin sadece “gelişmek” ile ilgili olduğu anlaşılır. Karagüllenin talebine istinaden: § Zekat Bankası tektir. İkinci bir tane daha zekat bankası yoktur. Şube olabilir. § Merkez bankası konusu bizim de tartıştığımız bir meseledir. Normalde sisteme “merkez bankası” da eklemeyi düşündük, ancak yerleşik sistemlerde bunun mümkün olmayacağı gerekçesiyle koymadık. Bunun yerine Zekat bankası kendi merkez güvenliğini kurabilir ve parayı orada muhafaza edebilir. § Zekat sistemi içerisinde “Pazarlama faaliyetleri”ne kredi verilemez. Bu sistemin işleyişini tehlikeye düşürebilecek bir uygulamadır. Pazarlama, yani Tüccür faaliyetleri, meslek örgütleri yahut sizing söylediğiniz gibi çeşitli kooperatifler veya sivil örgütler üzerinden yapılabilir Bize gore bu faaliyetlerin fonlanması gerekmez, çünkü üretim ve talep/tüketim varsa, ürün zaten kendini çalıştıracaktır. Tüccar da buradan payını alır. § Zekat bankası KATILIM BANKASI DEĞİLDİR. Bize gore katılım bankacılığı “aldatma”dan başka bir şey değil. § Zekat bankası, sizing anladığınız anlamda bir “DEVLET BANKASI” değildir. Kamunun denediminde, geniş katılımlı bir iştiraktir. Buradan kastımız, mudi, aynı zamanda bankanın ortağıdır. Bu devletin kontrolünde olamaz. Siyasal etkiler sistemi çökertir. Özellikle sizing ülkeniz gibi toplumlarda. § Zekat Bankası yatırımlara ortak olmalıdır. Eğer bu olmazsa, hayali işlem yapmış olur ki bud a sizin “Faiz” endişelerinizi gidermeye yetmez. § Bize gore faiz farklı bir kavramdır ancak ZEKAT BANKASI uygulaması içerisinde bunun uygulama alanı yoktur. § Mevduatın sigortalanması sistemin kendi işlerliği içerisindedir. Devlet sigortalamaz. Gerek de yoktur. § Yatırımların ve bankanın denetlenmesi yine bağımsız bir kurum tarafından yapılır. Bu da devlet değildir. Kurallarını kamu belirleyebilir ama bağımsız olmak zorundadır. Aksi halde sağlıklı bir denetimden söz edilemez. § Biz Kur’an I okuduğumuzda “Sadaka” ve “Zekat” kavramlarını ayırmak zorunda kalıyoruz. Ama siz böyle yapmak zorunda değilsiniz. Her ayrıntı üzerinde tek tek tartışabiliriz. Size gönderdiğimiz metin sadece bir taslak. Biz onu kendi kendimize zaten revise ettik ancak henüz size ulaştırmadık. Biz sadece hatalı bulduğumuz yerlerin eleştirilip eleştirilmediğini anlamak isityoruz. Bizim hareket noktamız, kur’an ın zenginliği eleştirmediğini, zengini de eleştirmediğini gördük ve bunu Kabul ettik. Bundan sonra, nasıl bir alternative olabileceğine baktık ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Ne mevcut uygulamaları reddetmek, ne de eleştirmek gerekmiyor. Sistem uygulandığında onlar zaten kendilğinden entegre olacaktır. Hiç kimse daha iyisi varken, daha kötü veya daha ağır şartların altına girmek istemez. Eşyanın tabiatı böyledir. Sistemi kurgularken, kelimeler üzerinde hiç bir zorlama anlam kullanmadık. Kitap nasıl tariff ediyorsa, sözlükte ne varsa onları aldık. Kavramları anlamlandırırken kullandığımız manaların içinde Istılah da var. Ama hangi anlamı tercih edeceğimiz kendi metodumuz içerisinde bize aittir. Herkes böyle yapar. Genel özeti şimdilik böyle yapabiliriz, umarım verimli bir tartışma süreci olur. Saygılar sunuyorum Sam

Hüseyin Kayahan
12.09.2014
10:35

(Halen faaliyette olan "Katılım Bankası-İslami Banka" adlarıyla bilenen uygulamaya Sam Adian'ın genel eleştirileridir.

Saygılarımla.

H.Kayahan)

What is the “Principles of Islamic Bank’s”? Dedection of problems “There is no standard way of defining what an Islamic bank is, but broadly speaking an "Islamic bank is an institution that mobilises financial resources and invests them in an attempt to achieve predetermined islamically -acceptable social and financial objectives. Both mobilisation and investment of funds should be conducted in accordance with the principles of Islamic Shari'a" Her ne kadar, “İslam bankacılığı” kavramı günümüz dünyasında yaygın olarak telaffuz ediliyor olsa da genel olarak “İslam bankacılığı’nın ne olduğunu söyleyecek standart bir tanım yoktur”. “faizsiz bankacılık” yapanların da kendilerini bu anlamda tanımlayamıyor olmaları önemlidir. Prensip olarak, önceden belirlenmiş hedeflere yönelik olarak, mali kaynakları harekete geçiren bir kurum olarak anlaşılmaktadır. Bu anlamda girişimcilerin Kullanılabilir mali kaynaklarına karşılık önceden belirlenmiş koşullarda bir destek fonu sağlamayı öngörmektedir. “Şeriat ilkelerine” uygunluk şartı aranmakla birlikte, bu uygunluğun nasıllığı ve denetlenebilirliği ise tartışma konusu olmaktadır. 1975 yılında ilk kez “İslami banka” adı altında faaliyete başlayan “Dubai Islamic Bank” olmuştur. Günümüzde faaliyet gösteren bu tür bankalar üç temel prensibe dayanmaktadırlar. Faiz Yasağı: “Haksız avantaj”a neden olduğu gerekçesi ile yasaklanmaktadır. Bu yasak, gelir getiren fonlar ile, faizli yatırım finansmanı arasında hiçbir fark olmadığı gerekçesiyle her türlü “faiz” olasılığını kapsamaktadır. Kar-Zarar ortaklığı: Faizin reddedilmesi sonucu, yatırımların veya fonlamanın ancak “ortaklık” ile mümkün olabileceği, çünkü sermaye koyanın zarara da ortak olması gerekitği kabülünden hareket etmektedir. Kazancın önceden belirlenemeyeceği varsayımına dayanır. Belirsizlik ve Spekülasyon yasağı: Sözleşmeye taraf olanların sözleşmenin konusu ve etkilerinden emin olmaları, bilmeleri gerekir. Bu bankaların iktisadi faaliyetlerine esas teşkil eden uygulamalar ise: Mudaraba : Bir tarafın emek, bilgi ve tecrübe diğer tarafın ise sermaye koyarak yürüttükleri bir faaliyet türüdür. Mudaraba iş ortaklığı veya kar zarar ortaklığı olarak da nitelendirilebilir. Emek, bilgi ve tecrübesini koyan aynı zamanda faaliyetin yönetimini de üstlenmektedir. Tüzel kişiliğe sahip olan bu yöneticiye mudarip, sermaye koyana Rab-El-Mal denmektedir. Rab-El-Mal denetleme yetkisine sahiptir. Mudaraba sözleşmelerinde karın paylaşaımı noktasında önceden anlaşmak gerekmektedir. Muşaraka : Muşaraka yani iştirak etme, bir işletmenin sermayesine katılma ona ortak olmak anlamına gelmektedir. Bu faaliyet türünde esas olarak hem sermaye hem de ortaklığı öngörülür. Sermayedar, bir işletmeye sermaye koyar, ortak olur, karı ve zararı paylaşır. Muşarakanın mudarabadan farkı mudarabada etkin olmayan bir sermayedar diğer tarafta emeğini, tecrübesini ortaya koyan bir girişimci olduğu halde; muşaraka hem sermayedar hem de girişimcinin etkin olduğu bir ortaklıktır. Ayrıca 2 mudarabada mali zararın sermayedara ait olmasına karşılık muşarakada zarar konulan sermaye oranınca paylaşılmaktadır. Murabaha : Murabaha Türkçe karşılığı olarak karlı satış anlamına gelmektedir. Sermaye sahibinin bir malı satın alarak ve belli bir kar payı ekleyerek müşterisine vadeli olarak satmasıdır. Ticaretle uğraşan kişi veya kurum malı satın almak için Katılım Bankası’ndan finansman isteğinde bulunduğunda Katılım Bankası finansmanı nakit olarak sağlamayıp müşterinin yazılı isteği üzerine malı satın alır ve üzerinde anlaştıkları kar payını ekleyerek bu kişiye satar. Bu işlemde malın fiziki olarak mevcut olması Katılım Bankası’nın mevcut olan bu malı satın aldıktan sonra alıcıya satması gerekmektedir. Vadeli olarak satılan malın bedelinin tahsili bir defada veya taksitler halinde olabilmektedir. Icara : Bir diğer önemli finansman metodu da icaradır (kiralama). Literatürde İcara ve iktina olarak geçen bu faaliyette müşterinin talebi üzerine banka tarafından alınan varlıklar vade sonunda sahipliği müşteriye geçmek koşulu ile talepte bulunan müşterilere kiralanmaktadır. Uygulamada daha fazla görülen bu kiralama türü finansal kiralama olarak adlandırılmaktadır. Selem : Selem, ödemenin nakit olarak tamamen veya kısmen sözleşme anında yapıldığı ve alışverişin tamamlandığı bir işlemdir. Ancak satın alınan varlığın teslimatı önceden belirlenmiş bir tarihe kadar ertelenmektedir. İleriye dönük satın alma olarak da adlandırılan selem genellikle küçük çiftçi ve tacirlerin finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmaktadır. Istisna : İstisna ise yine selem gibi belli bir malın ileri vadede teslim edilmek üzere bugünden anlaşılan fiyat üzerinden satışının tamamlanmasını öngören sözleşme olmak ile birlikte selemden sözleşmenin konusunu oluşturan malın inşa ya da imal edilmeye dayalı olması, ödemenin avans gibi önceden yapılmasının şart olmaması ve kademeli ödemeyi içerebilmesi açılarından ayrılmaktadır. Siparişe dayalı satın alma olarak da adlandırılan istisna sözleşmeleri imal edilmesi gereken eşyalar, inşaat projeleri ve altyapı projeleri için kullanılabilmektedir. İstisna sözleşmelerinde bankalar imalatın tamamlanma oranına göre yükleniciye bedeller ödemektedirler. Genel olarak faizsiz bankacılığın iktisadi faaliyetleri bu şekilde özetlenebilir. Ancak, bütün bu uygulamaların “İslami”liğinden söz edebilmek için, bazı şartları haiz olup olmadıkları aranmalıdır. Örneğin: Kredilendirmeler “teminata” dayalı mıdır? Eğer “taşınmaz” teminat talep ediliyor ise, burada “risk”ten söz etmek de imkansızdır. Bu bir katılım değildir. Çağdaş bankacılığın uygulaması da bu şekildedir. Teminata kredi verilmektedir. Bu nedenle Faizsiz Bankacılık iddiasında olanların bu meseleye açıklık getirmeleri gerekir. Çünkü bu, “güvenlik” ile açıklanabilecek bir husus değildir. Eğer kar-zarar ortaklığı söz konusu ise, sermaye sahibinin veya bankanın zarar etme olasılığının bulunmadığı bir işlem herhalde bu kategoriye göre değerlendirilemez. “Pasif Yatırımcılık”, yani sermayeyi verip işletmeye ortak olduğu varsayımı makul bir yaklaşım değildir. Paranın doğası gereği, sahibine güç kazandırır. Dolayısıyla hiç kimse parasını verip onu unutmaz. Burada da asıl sorun “zarara iştirak var mıdır” sorusudur. Sermayedar kazandığı sürece problem olmayacaktır ancak zarar söz konusu olduğunda teminatları devreye sokacak ve tahsil edecektir. Ki uygulama da zaten bu şekilde gerçekleşmektedir. İşletme zarar eder ama sermaye sahibinin zararı söz konusu değildir. Selem, henüz üretilmemiş bir ürünü önceden sipariş etmek olarak tanımlanmakla birlikte, genellikle küçük üreticilerin sermaye ihtiyaçlarına yönelik olarak uygulanmaktadır. Buna göre önceden üretilmemiş 3 olan bir mal, belli bir değer karşılığı satın alındığı varsayılmakta, ancak banka ve yatırımcının çıkarı gözetilerek, üreticinin normal satması gereken fiyat üzerinden değil, bankanın belirlediği ve üreticinin de zarar ettiği bir fiyat üzerinden gerçekleşen bir alışveriş türü olarak karşımıza çıkar. Uygulama da bu şekildedir. Bu haliyle kabul edilebilir değildir. Üretici olanın zarar edeceği önceden belli olan bir işlemde, sırf sermaye sağlanıyor diye bir kazanç söz konusu edilemez. Yani, “Faizsiz bankacılık” bir çeşit “mübadele araçları” üzerinde “sanal” uygulamalar yaparak, faiz veya riba algısını bertaraf ettiğini iddia eder. Ancak, Reel olmayan hiçbir uygulamanın “Kur’an” ile örtüşmesi mümkün değildir. Burada temel sorun, “Borç” ile “Kredi”nin karıştırılıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bize göre, kitabın “borçlanmaya” ilişkin koyduğu hükümler ile “kredi” uygulamaları için önerdiği hükümler birbirine karışmıştır. Bir kimseye “destek” olmak amacıyla “borç” vermek başka bir şeydir, bir ticari faaliyet veya yatırım için “kredi” sağlayıp o faaliyetten “kazanç” elde etmek başka bir şeydir. Bu nedenle 1. Teminata dayalı borç veya kredi uygulamalarının tamamı “faiz” sınırları içindedir ve buradan elde edilecek kazanç veya avantajlar faize yönelik endişelerin tamamını içerir. Buna faizsiz denilemez. 2. Haklar, hukuku çiğneyerek elde edilemez. “Taşınmaz” teminat talepleri, meşru değildir, çünkü, Kur’an, taşınmaz üzerinde mülkiyet olmadığını söyler. Bir banka için en güvenilir yol, “taşınmaz” bir şeyi teminat olarak almaktır. Çünkü böylece nakde dönüştürülme potansiyeli yüksek bir “spekülasyon” aracını eline geçirmiş olur. Bu durum kabul edilemez. 3. Banka, olası gelir üzerinden yapacağı oransal bir paylaşım anlaşması ile hareket edemez. İşletmeye sağladığı kredi miktarına göre (diğer etmenler de gözetilerek) bir pay alır. Buradan elde edeceği gelirden kurumsal giderlerini karşılar ve kalan kısmın tamamını mudiye ödemek zorundadır. Yani banka, yatırıma iştirak ederek, kurumsal giderlerini bu kanal üzerinden karşılamış olur. 4. Uygulanan haliyle “kar ortaklığı” bir çeşit tefeciliktir. Çünkü, Sermaye sahibine, sermayesi karşılığında ödenen miktar, belli bir dönem içerisinde, sermayenin aslından daha fazladır. Örneğin: 100 bin dolarlık bir işletmeye bir sermaye sahibi 50 bin dolar ile katıldığı zaman, % 50 kar ortağı olacaktır. Bu işletme, her ay bu miktar kadar bir faaliyet gösterip, ortalaam % 20 kar marjı ile iş yapıyor ise, sermaye koyan kimseye bir yıl sonunda işletme tarafından 120 000 dolar ödenmesi gerekir. Üstelik sermaye sahibi, işletmenin külfetine katlanmadığı gibi, zarara da katlanmaz. Her ne kadar “zarara da katılır” dense bile realitenin böyle olmadığı bilinmektedir. Hiç kimse zarar etmeyi göze almaz veya kabul etmez. Kimi durumlarda kazanç miktarı bunun çok üzerinde gerçekleşmektedir. Bu uygulama tam anlamıyla bir “tefecilik”tir. Böyle bir kazanç hiçbir ticari faaliyette yoktur. Böyle bir “faiz” uygulaması da yoktur. 5. Her ne kadar, prensipte “faizsiz bankacılık” ile projelerin desteklendiği varsayılıyor olsa bile, uygulamanın böyle olmadığı açıktır. Gerek faiz açısından gerekse uygulamalar açısından çağdaş bankacılık sisteminden farkı yoktur. Farklı olan sadece isimlerdir. 4 İslam bankacılığı Geleneksel Bankacılık Yatırım odaklı İşlem sonunda elde edilecek kazanç Kredi odaklı Krediden elde edilecek kazanç Projenin sağlamlığı Kazancın büyüklüğü ve Teminata bağlı Geri ödeme garantisi Teminata bağlı Ortaklar ile koordineli kaynak seferberliği Kredi olarak aldığını kredi olarak satar Borçlanmaya bağımlı kaynak seferberliği Borç olarak aldığını kredi olarak satar Ahlaki kriterler Sermayedara bağlı Finansal kriterler Standart uygulamalara bağlı Bir bankanın farklı isimler altında aynı faaliyeti yürütüyor olması, o bankayı veya yapılan işlemi farklılaştırmaz. Sonuçta aynı şey yapılmış olur. Ne var ki “İslami bankacılık” başlığı altında yapılan uygulamaların “kur’an” da karşılığı yoktur. Bu uygulamalar tamamen “örfi” uygulamalardır. Bu nedenle zaten herhangi bir sınırlama da söz konusu değildir. Öte yandan, “faizsiz bankacılık” uygulamaları, bireysel ve küçük işletmelere yönelik bir finans sağlama çabasında görülmektedir. Bu haliyle, büyük sermaye karşısında bir değer taşımamaktadır. Faizsiz bankacılık, uygulamaları itibariyle “endişeleri” gidermeye yetmiyor olsa bile, sistem içinde var olmaları ve farklı bir bakış açısı ortaya koyma çabaları takdir edilmelidir. Ne var ki, adında “faizsiz” veya “İslami” kelimelerinin bulunması, bu uygulamaların “doğru” olduğu anlamına gelmez. Her uygulamanın yanlış tarafları vardır ve önemli olan bu yanlışları süreç içerisinde gidererek daha iyi bir seviyeye taşımak olmalıdır. Faizsiz bankacılık uygulamalarından “kuşku” kuymak için yeterli ve geçerli nedenler vardır.

Research report for nature of the contemporary “interest-free banking” based on “islamic Economic System” Original edited by : Ahmad Nassar

Hüseyin Kayahan
14.09.2014
22:42

(Sam Adian’ın “Zekat ve Banka” makalesine Süleyman Karagülle’nin ilk ve genel eleştirisidir. Benim, paragraf özetlerini çıkarmamı takiben, madde madde detaylı eleştiri de yapacağını bildirmiştir. H.K.) Her öneride bir doğruluk payı vardır. Cengiz Demirci ve Hüseyin Kayahan bunlarla ilgilenmelidir. Selamlar. -Zekat, özel tasarrufların yatırıma dönüştürülmesidir. -İslam, tasarrufların yatırımlara dönüşmesini ister, dönüşmezse vergi olarak zekat alınır. Böylece yatırıma zorlar. İfade, "Zekat, tasarrufların yatırıma dönüşmesine zorlar.” Şeklinde olmalıdır. - Banka payı bu tasarrufların komisyonundan değil, kredileşmesinden alınmalıdır. - Banka işletmelere, “faizsiz mevduat hacmi” kadar kredi verir. “Çekebileceği azamı kredi miktarı”, yıl içindeki azami mevduat miktarıdır. %2,5 kealt(?/kefalet) karşılığı alır ve yalnız devlet alabilir. Çünkü güvenceyi yalnız o sağlamaktadır. Nisabın altında olanlardan alınamaz. Böylece sermaye sınırlanmış olur. - Bir planlama ve yönetme kurumu olmalıdır. - Planlama meclisin işidir. Yönetme hükümetin işidir. Banka bir vakıf müessesidir. Meclisin ve Hükümetin kararlarına göre uygulama yapar. Kendisi resen karar almaz - Projeye onay verenler, karlılığından da sorumludur. - İslam’da işletmeler karı maksimize etmezler, Gün/satı, yani bir saatte çalışan insanın doyacağı gün sayısını maksimize ederler. İşletmelere krediyi, onlara güvence veren “dayanışma ortaklıkları” verir. Banka değil, onlar sorumludur. -Zekat bankası kamu ayrımı (?) gözetir. -İslamiyet’te özel banka yoktur. Banka, kamunun ve halkın birer kasası mahiyetindedir. - Komisyon reel sektörün uzmanlarından oluşur. - Bankayı yönetenler, dayanışma ortaklılarının güvencesindeki kişilerden oluşur. Kamu görevlilerinin atanma şekli ile atanırlar. -Projeye onay veren ekip, projenin yürümesinden de sorumludur. -Yapı planlaması: Dayanışma ortaklıkları tarafından esasları konur, banka değil, devlet planlaması ile planlanır. Yıllık üretimde ise; makroda planlama yapılır, mikroda ise arz talep kanunları ile plan uygulanmış olur. Makroda planlama; kredileşme fiyatları ve ücretleri ile sağlanır. Bunlar eski yılın verileri içinde bankaca hesaplanır. Hesap metodu ilmi dayanışma tarafından verilir. Sermaye temini: -Kuran “kenzi” yasaklar. - Kuran “kenzi” yasaklamaz, “kenzi” haram kılar. (Emir ve Yasak ile Helal ve Haram farkını bir makalemde irdelemiştim. H.K.) Yani devlet, kenz edenlere her hangi bir ceza veya müeyyide uygulamaz. “Nakit bankası” gibi, “mal bankası” da vardır. Ambarlara verilen mallar karşılığı aldıkları senetleri bankaya mevduat olarak koyarlar, karşılığında başka malı kredi olarak alırlar. Kredileşme bu demektir Para verip, başka zamanda aynı hacimde para da alınabilir. -İnfak; harcanan miktar değil, artan miktardır. - Tam tersine infak, harcanan miktardır. Bankaya mevduat koyma, “harcama” olabilir. Kredi alıp, harcama da infak olabilir. Sipariş kredilerini ahlaki dayanışma ortaklıkları, çalışma kredilerini siyasi dayanışma ortaklıkları, mal kredilerini mesleki dayanışma ortaklıkları verir. kredileşme fiyat ve ücretlerini ilmi dayanışma ortaklıkları belirlerler. Banka bunları sadece uygular. - Kamuya ait olan yerler ve mallar özel mülkiyete tahsis edilemez. - Doğanın imkanları kamuya aittir. Emek ise insana aittir. Emeğin katılamadığı bir yerde özel de mülkiyet yoktur. Emek ile elde edilende de kamunun payı varsa, arazilerde veya sınırlı mallarda kamu onu, bedelini vererek elinden alabilir. Burada karar memurların elinde değil, kuralların elinde olmalıdır. İstimlak değeri, o zamana kadar ödenen öşürle belirlenir. -Mevduat sahibine pay verilmelidir. - Hak sahibi olmanın tek yolu vardır: Emekle katılmak. Ticaretteki karın serbest olması, zararın kâra kapatılmasındandır. Servetin vergisi yoktur. Sadece ticari mallarda kırkda bir zekat vardır. Çünkü emeksiz elde edilmiştir. Mevduat sahiplerinin hakkı, mevduatı nispetinde kredi alma hakkıdır. Mevduat da faizsizdir, Kredi de faizsizdir. - İnfak, karşılıksız borçtur. - İştirakte kar ve zarara katılma, borçlanma da ise mevduat hacmi kadar kredi istihkak etme vardır. - Bankanın sermayesi atıl mallar ile mevduattan oluşur. - Bankanın öz sermayesi yoktur. Kamu giderlerinden harcama yapar. Özel banka yoktur. Allah, “ikraz edin” diyor. “Birbirinize ikraz edin” demiyor. Bankanın kredileşme sermayesi ise mudilerin önce tevdi, sonra istikrazı ile sağlanır. Para tevdi edildiği gibi, mal senetleri de tevdi edilir. Mal senetlerinin kredileşme değerleri arz ve talebe göre ayarlanır. Kredileşme değerleri ile değiştirme değerleri arasında bir ilişki yoktur. -Atıl değerler kamuca ekonomiye aktarılır. Elde edilen kazanç onlara da bölüştürülür. - Ekonomide rıza şartı vardır. Kimsenin malına devlet karışamaz. Ancak a) Bankaya yatırılmayan parayı devlet korumaz. Ambara teslim edilmeyen malı devlet korumaz. b) Bankaya konan para, ambara konan mallara karşılık mudi krediyi hak eder. c) Bankaya konan maldaki bozulma kamuya ait olup, halk malını masrafsız korumuş olur. d) Malı gezdireceğine senedi gezdirmek onun için kolaydır. Ayrıca senet bankada rehin mahiyetinde olup, kredi alınmaya imkan verir. - Mevduat sahipleri mevduatlarını geri çekebilirler. O zamana kadar birikmiş karlarını alırlar. - Kara ve zarara iştirak eden, kar ve zarar ile katılır. Kar ve zarara katılmak istemeyenler ise kredileşmeden yaralanırlar. Yani o nispette kredi alırlar. Kar veya zarar, senedin değeri ile belirlenir. Bu da kasadaki stok miktarı ile ölçülür. - Sözleşmede paranın geri çekilemeyeceği kayda konabilir. - Malı üzerindeki tasarrufu sözleşeme ile kısıtlanamaz. İsteyen ortak istediği zaman kredisini çeker. Kredileşme değerleri ile bu dengelenir. Paranın üretimi devlete ait olduğu için para bitmez. Ancak enflasyon olabilir. Enflasyonu dengeleyemeyen iktidar, iktidarını yargı kararı ile kaybeder. İştiraklerde ise senedin değiştirme fiyatı ile arz ve talep dengelenir. Kredi Karz: -Kredilendirme alanları seçilmelidir. - Kredilendirme alanları seçilemez, bu ekonomiye müdahaledir. Mutlak zararlıdır. Kredileşme fiyatları seçilir. Buna göre halk en fazla kredi alacağı alanları kendi seçer. Kredileşme alanlarını dayanışma ortakları seçerler. Kısa dönem kredileri, geçmiş yılın uygulamasından oluşan sonuçlara göre, dayanışmanın vereceği formüllerle banka bilgisayarlarınca seçtirilir. Uzun dönem planlarını kooperatif planlaması yapar. Müteahhitlik payı da kuralarla bellidir. Dayanışma sitesi müteahhitlik payını değiştirerek öne (?) alabilir. -Bireysel kredi verilemez. - Tüketim harcamaları için kredi verilemez. Çünkü genel hizmet payı alınmamaktadır. Sadece kredileşme kredisi tanınır. Nisabın üstünde olanlarda kırkta bir alınır. - Bankanın kredilerinde dört kademe teminat vardır. a) Kredi alabilmek için bir taşınmaz teminat olarak gösterilmedir. Böylece tüm krediler sınırlanmış olur. b) kredi alanın bir dayanışma ortaklığınca kefil olunması gerekir. c) Mal ambara girmeden senet dışarı çıkmaz. Siparişlerde, sipariş alınırken bedeli ödenmelidir. d)Kişi borcunu ödeyemediği zaman, borçlanma ehliyetini kaybeder. Bunun dışında rehin olanların dışında, kimsenin malı rızası dışına elinden alınamaz. Cebri haciz yoktur. Borçtan dolayı kimseye bedeni ceza uygulanamaz, baskı yapılamaz. - Banka ancak proje kredisini verir. - Banka aşağıdaki şekillerde kredilendirir. a) Sipariş veren kimselere kişi başına sipariş kredisi tanır. Tüccara öder, sipariş vereni borçlandırır. b) Çalışana çalışma kredisini verir. Çalıştıranı borçlandırır, çalışana öder. c) Mağazasında mal alıp satanlara, teminat karşılığı faizsiz sermaye verir. Onunla mal alıp satarlar. d) İşletmelerin senetlerini alıp, satarak kredilendirmiş olur. Kredileşme kredi halka da verilir. - Banka, karlı olan işletmelere mevduat adına ortaktır. - Mevduat başkadır, İştirak başkadır. Mevduatta kar zarar borçluya aittir. İştirakte ise, kar zarar iştirak edene aittir. Bir müessese mevduatı iştirake çeviremez. İştiraki de mevduata çeviremez. Birinin mevduatı, diğerinin iştiraki olamaz. Böyle akitler fasittir(?). Rizikoyu yüklenen kimsenin mal varlığı yoktur. Bunlar halkı kandırmadır. -Banka projeye kredi vermez, teminatsız kredi verilemez. Banka işletmelerin kar zararına katılmaz. - Banka işletmelere müdahale edemez. Arge çalışmalarının giderleri genel hizmet araştırma fonundan karşılanır. Patent ve telif hakları kooperatiflere aittir. İşletmelere cirodan pay esası üzeriden kullandırılır. - Arge ortaklığında buluş yapanların hakları da gözetir. - Arge çalışmalarını dayanışma ortaklıkları değerlendirir. Çalışanlara Arge payları verilir. Dayanışmalara kooperatifleri, sınırlı yıllık paylar ayırır. İşletmelerden gelen Arge payları altın veya taşınmaz olarak depolanır. Mevcut Arge fonundaki altın miktarına bölünerek, payın bedeli bulunur. İsteyen bu payını alır. İsteyen değerlenmesini bekler. Çok gelir getiren projelere, dayanışma ortakları başka bir pay da verebilir. - Arge işletmeleri satılabilir. -Arge sonuçları satılamaz, sadece işletmelere ortak olarak kullandırılır. - Kalite denetleme görevi proje yapanlara aittir. - İnşaatlarda kontrol proje yapanlara aittir. Üretimde kontrol genel hizmete aittir. - Karşılık oranı %30 lar civarındadır. - Ortaklıklar karın paylaşımı üzerinde kurulmaz. Ortaklıklar ürünün paylaşımı üzerinde kurulur. Aracı masraflarının minimum olması istenir. İşletmeler ciroları üzerinden kooperatiflere genel hizmet paylarını verirler, kooperatifler de bankalara bankacılık hizmet payını verirler. Bankalar işletmelere ve ortaklara karşılıksız hizmet verir. - Banka uzun vadeli kredi vermelidir. - Kısa vadeli mallarda mevduat fiyatı (onlarda faiz) ucuzdur. Kredi pahalıdır. Uzun vadeli kredilerde ise, mevduat pahalı kredi ucuzdur. Bu sebepledir ki, mevduat kredileşme fiyatları ile kredi kredileşme fiyatları farklı olabilir. Birbirlerini sübvanse ederler. - Kredinin itfası zararlı olabilir. - Borcunu ödeyemeyen kimseye hiçbir zorunlu eylem uygulamaz, sadece borçlanma ehliyeti kaldırılır. Ödediğinde ehliyet iade edilir. Bunun için bankada bir fon biriktirilir. En az borcu kalanlardan başlayarak, iflastan kurtarılır. - Karlılık nasıl realize edilecektir? - Herkes meşru yoldan kazancını artırmaya çalışır. Herkes kendisi için buna kendisi karar verecektir. Başkalarının başkalarını düşünmeye; ne yetkisi ne de görevi vardır. Çıkar paralelliği gözetilecektir. - Başlangıçta bu sorun olur, sonra kediliğinden oturur. - Arge çalışmaları ile kooperatif içinde projeler üretilir. Projeyi uygulayacak kimse projelerden birini seçer. Ve sözleşmeyi hazırlar. Kooperatifin kefaletinde hisse senetlerini çıkarır. Ortaklar bulur ve işletmesini kurar. İşletmesinde başarılı olursa daha büyük projeyi uygulama yetkisi verilir. İşletmenin senedini halka kabul ettirmek için kooperatif destekleyebilir. Hisse senetlerini alıp, satar ve senedin değerini yavaş, yavaş yükseltir. Dengeye getirir ve bırakır. İşletmenin yapısı ve mevduatın yönlendirilmesi: - Banka işletmeyi desteklemedir. - Batı mantığında merkezi sistem vardır. Herkes ücret alır ve baş yöneticinin dediğini yapar. “Banka bunu yapacaksın, banka şunu yapacaksın…” diyorsunuz. Yani, memurlarına ve işçilerine yaptırıyor. Kuran işçilik sistemini kabul etmiyor. Ücreti bir yük kabul ediyor. Biz ortaklık sistemini getiriyoruz. İşçilik sistemine alternatif sistemdir. Siz işçilik sitemine varyant arıyorsunuz. Onu bizimle değil, onlarla tartışmalısınız. Sizinle var sayımları tartışabiliriz. Uygulamaları tartışamayız. Sizin faizli krediniz var, işçileriniz var ve her şeyi yapmaya muktedir olduğunuzu iddia ediyorsunuz, ama olamıyorsunuz. Sosyalizm battı ama Kapitalizm geledir(???/gebedir) Kapitalizmle de, Sosyalizmle de problemler çözülmüyor. -Meduat sahiplerine kazandırmak zorundadır. - Mevduat sahipleri, kredi alma hakkını kazanırlar. Banka mevduat sahiplerine kar sağlamaz. Sermayenin kazanması faizdir. Kar, zararı karşılayan bir haktır. Emeksiz kazanma yoktur. Emeğin sömürülmesidir. Kuranla Sosyalizm arasında, varsayımlar arasında ayrılık yoktur. Ayrılık yöntemdedir. Sosyalizmde zorlama vardır. İslamiyet’te Sosyalizm isteyenler aralarında kendi rızaları ile uygularlar ve desteklenirler de. Komünizmde devletin sömürüsü de yoktur.Marks bu sebeple devletsiz bir topluluğu hedefliyor. - Ürerim talebe dayanmalıdır. Stoka bağlı fiyat hatalıdır. - Depolanmış enerjiye sahip olmayan hiç bir hareket sürekli olmaz. Bu sene üretilen enerji bu sene tüketilmemiştir. Bu sene ürettiğinizi depolarsınız. Gelecek yıl tüketirsiniz. Bunu sağlamak için bir yıllık stokunuz yedek olarak bulunur. Yılsonunda stoklar geçen seneye göre azalmışsa, onu tamamlamak için fazla üretirsiniz. Artmışsa onları az üretirsiniz. Bu sosyalizmde, Kapitalizmde ve İslam düzeninde aynıdır. Talebe göre üretim sanayi mallarında gerçekleşemez. Bir şeye itiraz ettiğiniz zaman, onun mümkün olup olmadığını düşünmeniz gerekir. Bir de alternatif koyacaksınız. Kişi bu sene neden fazla patates talep eder? Çünkü geçen yıl eksik olmuştur… Düşünmeden fikirler söylenmemelidir. Düşünülerek söylenenleri de batırır. -Stok, fiyat istikrarını bozar. - Kamu ambarları vardır. Halkın getirdiği malları alıp, muhafaza eder. Kendilerine belge verir. Halk belgeleri alıp, satar. Serbest fiyatlarla alıp, verirler. Talep çoksa stok azalır, fiyatlar yükselir. Üreticiler üretirler, stoklar çoğalır ve fiyatlar düşer. Stok ile arz ve talep arsındaki bağıntı ilmi olarak izah edilmiştir. Bunu ne Adian’ın ne de Karagülle’nin değiştirme yetkisi ve gücü yoktur. Doğa kanunudur. Finansal istikrar ve sürdürülebilir ekonomi: -Zarar etmek de zarar vermek de yoktur. - Üretimde ve tüketimde zarar vermek ve zarar etmek yoktur. Zararlar doğarsa, bunlar sigortalanmalıdır. Dayanışma içinde sigortalanır. Ticarette ise iki türlü kar ve zarar vardır. Ticari kar ve ticari zarardır. Kar, zarara kardeştir. Ticaretteki kar; zararı karşılasın diye meşru kılınmıştır. Sermayeye sigortalı kar faizdir. Meşru değildir. Çünkü emeksiz kazanç, ancak riziko karşılığıdır. -Risk sigortası ve fonu kurulmalıdır. - Ticari risk tüccara aittir. Karla karşılanır. Hukuki risk; mesela, geminin batması hukuki risktir. Kamuca karşılanmalıdır. Üretim, tüketim ve genel hizmet dayanışma ortaklarınca sigortalanmaktadır. Ticari zararlarda tüccarlar iflas etmekte, borçlanma ehliyetini kaybetmekte; ama alacaklılar, yani üreticiler, borçlular yani tüketicilerin zararları dayanışmaca karşılanarak ekonomik akış sağlanmaktadır. - Üretimin durması banka tarafından göz önüne alınmalıdır. - Üretim ve tüketim, kooperatifin dayanışma ortaklığı tarafından sigortalanmıştır. Banka bu işlere karışmaz. Üretim işletmelerinde dört ana girdi vardır. Tesis, emek, ham madde ve genel hizmet. Tüccarlar ham madde getirip, mamul madde alırlar. Üretimde ticari risk yoktur. - Borçlar ödenemiyorsa fon devreye girer. - Borç ödenmezse borçlu borçlanma ehliyetini kaybeder. Veresiye satış yoktur. Siparişler vardır. Dayanışmanın güvencesindedirler. Fon yoktur. Genel hizmet payından her sene bir pay ayrılır ve o senenin borçlularının borçları ödenir. En az borçlulardan başlanır, en çok kişi kurtarılır. - Ödemelerde vade uzatılabilir. - Ödeme yapılınca itibar iade edilir. Limitler dâhilinde ise alacaklılara ödeme dayanışmaca yapılır. -Ödeme yapmayan işletmenin borcu uzatılır. - İşletme, işletme senedi ile alır ve işletme senedi ile satar. Fiyatlar ve ücretler işletme senedi ile belirlenir. Zarar eden işletmenin senedi ucuzlar. Senetlerin değeri sıfır olunca işletme iflas etmiş olur. Dayanışmaların talebi üzerine, kalan senetler bankaca alınarak, bütün mal varlığına sahip olunur. Eski işletme senedi imha edilir. Yeni senetle yeni işletme kurulur. - Fon banka ve devlet tarafından desteklenir. - Bankalar işletmelerin kasasına TL koyarlar. Onun karşılığı işletme senedi de bankanın kasasına konur. Kasada senetler öyle fiyatlandırılır ki, kasadaki senet miktarı hep sabit kalsın. Senetlerin fiyatı düşünce devlet de parayı işletmeden çekmiş olur. Senet sıfır fiyata geldiği zaman kasada da para kalmamış olur. Böylece karşılıksız para çıkmamış olur. Dayanışma tarafından kalan senetlerin alınması halinde parayı dayanışma ortakları öderler. SONUÇ: - Banka halkın küçük tasarruflarını biriktirerek büyük iş yapama kurumudur. - Kağıt paranın icat edildiği zaman bu tarif doğru idi. Şimdi "Merkez bankasının bankalara verdiği faizli banknotları, kredi olarak işletmelere verip, halkın tasarruflarını muhafaza eden kurumlardır." Faizli sistemde bankalar, banknotun beş misli bono senetleri üretirler. Faizli sistem çalışır, banka sahipleri de halkı sömürür. Adil Düzende ise, para ve senetleri değerlere karşı üretirler, bankalar bu senetlere kefil olurlar. Kedisi ne para, ne de senet ihraç edemez. - Zekat Bankası mudilere Kar (faiz sağlar), bankanın kendisi kar etmeyi amaçlamaz. Makro ekonomiyi düzenler. - Merkez bankasının faiz alması yerine, karşılıksız para basarak, enflasyon yapması ve gerekirse mudilere de buradan pay vermesi daha kısa yoldur. Ve bir yoldur. - Gelirin artması, ücretleri artıracak ve toplumda refah olacaktır. - Gelirin artması için paranın artması gerekir. Para artınca enflasyon olur. Ücretleri artırmak bu yolla mümkün değildir. Yeni para işsizliği ortadan kaldırır. Tam istihdamda ise, enflasyona sebep olur. Ücretler ancak; a)Yeni teknoloji, b)yeni eğitim, c)Uygarlaşma (İş bölümü, ihtisaslaşma) d)Ekonomik çevrenin büyümesi, yoluyla artabilir. - Her kademede kredi denetimini yapar. Ekonomik denge oluşur. - Denge; üretimle tüketim arsında sağlanır. Kararları üretici ve tüketiciler vermelidirler. Aracılar karar almamalıdır. Adil düzende kredi çalışana ve aile nüfusuna verilir. Bütün kararlar onlar tarafından alınır. Aracı kararları ile denge sağlanamaz. - Zekat geliri, gelir de zekatı artıracaktır. Banka devleşecektir(?). - Kapitalizmde ve Sosyalizmde büyüme hedeflenir. Adil düzende ise gün/saat’ın artması hedeflenir. Servetin büyümesi değil, insan sayısının artmasıdır. Pekin’e gitmek isteyen Waşington’a gidecekle aynı uçakta seyahat edemez. -Üretim miktarları da banka denetimleri ile kontrol edilecektir. -Kapitalistler planlamayı reddederler, Sosyalistler de her şeyi planlarlar. Ortaklık ekonomisinde ise Makroda planlama yapılır, mikroda ise herkes kendi çıkarına çalışarak makro plan gerçekleşir. Bunun mekanizmasını bulan, Adil Düzen olur. - İşletmelerde iflaslar durdurulmalıdır. Fondan desteklenmelidir. - Batı düzeninde işletmeler iflas ettirilir. İslam düzeninde ise, kişiler iflas eder. İşletmeler iş yapamadığı için kapanır. İşletme senetleri değerlerini yitirirler. - Sermayedeki güvencesizlik sebebiyle birçok projeler gerçekleşememektedir. Ama bu düzenleme amatörce olmamalıdır. - Kapitalizmde hedef, karı maksimizedir. Sosyalizmde hedef, üretimi maksimizedir. İslam düzeninde hedef insanı maksimize etmektir. Bunun için de gün/saatin büyütülmesi gerekir. Tam istihdamın sağlanması gerekir. Sisteminiz bunları sağlamıyor. Aracıların kararları ile bunlar sağlanamaz. -Zekat Kurumu bir kalkınma kurumu niteliğindedir. - Zekatı mevduat olarak kabul edip, bankanın ülkeyi yönlendirmesi şeklinde bir düşünce doğrudur. Şu sorular cevaplanmalıdır. a) Banka bir kamu kuruluşu mudur, yoksa özel kuruluş mudur? b) Banka bir tane midir, yoksa çok banka mı vardır? c) Devlet ayrıca vergi alacak mı, almayacak mıdır? d) Devlet parayı kendisi bastığına göre, mudilerin parasına ne ihtiyacı vardır ki, onlara kar veya faiz versin. Biz şöyle öneri getiriyoruz. (İslami sistem değildir) Banka tek olsun, devlet vergi alsın, her yıl beşte bir kadar fazla para bassın ve kamu giderlerini karşılasın. Halk ve devlet olarak; defterler, kayıtlar, tahsilat ve icra gibi işlerden kurtulunsun. Bana böyle kısa varsayımlı sistemler gelirse daha kolay anlarım. - Kurandaki kelimelerin manası naklidir. İlave yapılamaz. - Kuran, Kuranda iki çeşit ifade olduğunu söylemektedir. Muhkem ve müteşabih. Dişi Kural olarak söylediği için bunlar en az dörderdir. Muhkem, müfesser, Nas ve zahir muhkemlerdir. Muhkem, bütün asırlarda değişmeden anlaşılan manadır. Tarih boyunca hep kavlen ve fiilen icma edilenlerdir. Müfesser, çağımızda kavlen veya fiilen icma edilenlerdir. Nas, bir kimsenin kedisine göre kesin olan manasıdır. Kişilere göre değişir. Kendisi için değişmez. Zahir, kişinin de yer ve şartlara göre veya eksik bilgiden dolayı değişen manalardır. Bir cümleyi söylediğiniz zaman, onun objektif tanımı olacaktır. “Zekat, sadaka, hayır kelimelerinin manaları bellidir” demek, mesnetsiz bir sözdür. Adian söyledi diye kabul etmek, hiçbir yönüyle kabul edilemez. - Türkiye’de 2000 dolar arttırılabilir. Bu da Türkiye’de işsiz bırakmaz, ücretlerini de yükseltir. - Doların manası yoktur. ABD’de kişi başına 30.000 Dolar olabilir, Türkiye’de 5000 olabilir. İnsanlar doları yemez. Amerika’da et 200 TL, Türkiye’de 20 TL ise, Türkiye daha refahtadır demektir. Bir ülkenin kalkınmışlığı, gün/saatle ölçülür. Refah ortalaması, ömürle ölçülür. Büyüklük, Nüfus*Toprakla ölçülür. Gelişmişlik ise, Gün/saatın büyümesi ile ölçülür. Batının aldatıcı rakamları ile düşünmek yanılmanın kaynağıdır. - Katılım bankaları sorunlarınızı çözmüyor. Öneriyorum. - Sizin önerinizin ne olduğu, bir işle ortaya çıkmalıdır. Birkaç sahifelik metin yazmalısınız. O kanun metni olmalıdır. Onun üzerinde sorular yönetir, önce önerinizi anlarız, sonra tartışırız. Önce varsayımları açıkça koymalısınız. a) Zekat mevduattır b) Sadaka vergidir. c) Hayır kazançtır deyip, ne demek istediğinizi anlatmalısınız, bizler de anlamalıyız. - Bu vakıf veya kooperatiftir veya yeni bir sistemdir. - Kapitalistler karı maksimize ederler, Sosyalistler üretimi maksimize ederler. Bizim anladığımız İslamiyet, refah içindeki insan sayısını maksimize eder. Siz neyi maksimize ediyorsunuz ki yeni olasınız? Kapitalizme yeni bir varyant arıyorsunuz veya Kapitalizm ve Sosyalizmin bir karmasını yapıyorsunuz. Biz, Kapitalizmin iyi tarafı olan ticareti alıyoruz, Sosyalizmin iyi tarafı olan faizsiz kredileşmeyi koyuyoruz. Biz tartışmaya hazırız. Ama bizimle tartışacak kimse yok. Önce bizim önerimizi siz tartışın, madde madde karşı öneriyi tartışma istemeniz hakkınızdır. Daha önce de önerimdir. Bir cümleyi tartışalım. Örnek olarak; banka kamu tekelinde mi olsun, yoksa sermaye tekelinde mi olsun, yoksa halkın kendisinin kurduğu kooperatiflerin mi olsun? “Bu olmaz, benimki olur” ifadeniz yanlıştır. Sizin istediğiniz düzeni kim kuracak? Devlet mi? Sermaye mi? Yoksa halk mı? Halk kuracaksa nasıl kuracak? Biz kooperatifi öneriyoruz. Biz, sermaye ortaklığı değil de, emek ortaklığı kuracak diyoruz. Siz ne ortaklığı diyorsunuz? Kelime ve kavramlar ıstılahı değil, doğal anlamlarıyla ele alınmalıdır. Halk kelimelerin merkezlerini tayin der. İstanbul der ama sınırlarını çizmez. İstanbul’un nüfusu kaç derseniz, söyleyemez. İstanbul’da yoğunluk kaç diye söyleyemez. Ama siz onun önce tanımını yaparsınız, ondan sonra İstanbul hakkında öneride bulunursunuz. Tanımları reddetmek, oyun oynanacağına denktir. Yani işime gelen manayı işime geldiği zaman kullanacağım demektir. Siz halk diliyle konuşuyorsanız ancak halktan oy isteyebilirsiniz ama bir iş yapamazsınız. Ambalajlanmış, etiketlenmiş mal piyasaya sürülür. İstilah kelimelerin ambalajlanmış şekilleridir. İşini gelmeyenleri atlayıp, cevap vermeniz sizi bir yere götürmez. Ben sizin yazdıklarınızı değerlendireceğim. Çünkü düşünüyorsunuz. Bugün insanlar sürü olmuş, düşünmüyorlar, sürü gibi güdülüyorlar. İnsanları size benzetmeye uğraşmayın. Onları değiştirmek de istemeyin, sadece gerçekleri öğrenip, değişmek için tartışın. Süleyman Karagülle **********





Çok Yorumlanan Makaleler
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15133 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 11712 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 10618 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 12665 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9300 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15222 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6258 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6052 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM
25.03.2012 9881 Okunma
11 Yorum 27.03.2012 08:38
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14131 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 6998 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6078 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 14797 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6382 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6362 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7543 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7361 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6122 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6613 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7095 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9300 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 3441 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7101 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5162 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 5819 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6606 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9553 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 6670 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9528 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 7812 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 6883 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4209 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7065 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 6758 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 6943 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 6764 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
Suç, Ceza ve Cehennem
21.05.2011 4753 Okunma
4 Yorum 22.05.2011 20:39
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6036 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6327 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6076 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5106 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 4735 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7306 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9525 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4350 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 5442 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 4973 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5494 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 4868 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 6691 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 6765 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 6709 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 5656 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
DÜŞÜNME VE ANLAMA/FIKH ÜZERİNE
23.03.2012 3503 Okunma
2 Yorum 23.03.2012 11:30
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5112 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 4866 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5425 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6336 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ BİR HOŞGELDİNİZ
23.03.2012 3176 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 04:08
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6404 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6437 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 4665 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 4877 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6287 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6497 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6453 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 9934 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7375 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 4822 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4222 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4481 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3535 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3042 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 2919 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4397 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 2933 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
BAĞIMLILIK-TUTKU
31.05.2020 1759 Okunma
Hüseyin Kayahan
MUTAHHERÛN-“koş abla koş, bir metaforcu geldi!”
1.05.2020 1918 Okunma
Hüseyin Kayahan
METAFOR ≡ ANALOJİ (sistem benzeşimi) ≡≤ MÜTEŞÂBİHAT
15.04.2020 2008 Okunma
Hüseyin Kayahan
ABDEST ve TOPLUM SAĞLIĞI
15.04.2020 1814 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜZEKKER MÜENNES ve HÜNSA
2.02.2020 2838 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUL HAKKI ve MUHASEBE
8.04.2020 2029 Okunma
Hüseyin Kayahan
YENİ DİJİTAL UYGARLIK (“4'üncü ON BİN YIL UYGARLIĞI”)
12.04.2020 1947 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3360 Okunma
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 3895 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 2749 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2512 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 3823 Okunma
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7209 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4201 Okunma
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 3841 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 3887 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 3957 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4105 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3589 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 3757 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 4779 Okunma
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 2607 Okunma
Hüseyin Kayahan
Oku kim attı?
23.05.2011 3894 Okunma
Hüseyin Kayahan
1400 yıllık bir öykünme
1.08.2009 4166 Okunma