SINAMALAR / SOSYOLOJİ-2
ŞİRK ve MÜŞRİKÛN
19 Nisan 2020 Pazar
-Günaydın, sağlıklı günler Alabaş Koca.
-Hoş geldin Kayahan, ne var ne yok?
-Ne olsun? Günler geçiyor, ömürler bitiyor. Gözle görülmez bir virüs tufanı dün dünyayı sardı. Nuh Tufanı bir bölgede olmuştu. Bu tufan bütün dünyayı tuttu. Müstekbirler yani seçkinler konfordan; zayıflar/müstad’aflar da acziyetten hazırlıksız yakalandılar.
-Neden görece durumu iyi olanları daha fazla etkiliyor bu virüs?
-Hali vakti, malı mülkü, makamı mevkisi iyi olanlar; her zaman en temiz ortamlarda bulunur, en temiz yiyecekleri yer, kirli ortam ve nesnelerden uzak olurlar. Korumacılıkla korunurlar. Bunun sonucunda “bağışıklık sistemleri” tembelleştirir. Bunda dolayı, vücutlarında her duruma hazır antikorları/askerleri oluşmaz. Ellerinde olmadan veya farkına varamadıkları bir saldırıda da işte böyle en fazla etkilenen bu kesimler olur. Garibanlar her zaman ne bulursa onu yer, onu giyer, derme çatma yerlerde çalışır ve oturur. Bağışıklık sistemleri hep görev başındadır ve cephanelikleri hep doludur.
-“Konfor öldürür” dedikleri doğru öyleyse. Neyse ben başka bir “sosyal virüsü” sormaya gelmiştim size.
-Ben “biyolojik virüsler ile bilgisayar virüslerini” biliyordum. Neymiş bu “sosyal virüs” dediğin?
-Müşrik ve Kafir kavramlarını sosyolojik olarak irdelediğim bir yazı yazmıştım, belki sen de okumuşsundur.
-Evet, okumuştum. Devlet erkine, devletin herhangi bir fonksiyonuna “işrak eden”, yani bu fonksiyona ortaklık tesis eden kimse “müşriktir” demişsin.
-Evet. Kayırmacılıkla, yolsuzlukla, rüşvetle, vb. yollarla devletin haberi olmaksızın elde edilen her kazanım veya bir yükümlülükten kurtulma işi şirktir. Bu konuda aracı olan herkes “müşriktir”.
-Tamam da şimdiki sorun ne?
-“ŞRK/şirk” kökü Kuran’da 168 defa geçiyor. Bazen tekil bazen de çoğul, bazen isim bazen de fiil olarak geçiyor.
-Son derece normal bir durum. Normal bir kelime dildeki bütün kalıplara gerebilir.
-Evet, biliyorum bu normal bir durum. Fakat bu geçişlerin bir kısmı da kurallı çoğul şeklinde geçiyor.
-Evet, kelimeler bazen kuralsız çoğul bazen de kurallı çoğul şeklinde olabilirler.
-Türkçede sadece ses uyuma göre sadece “ler” ve “lar” ekiyle çoğul yapılıyor. Madem ki değişik formda oluyorlar, öyleyse aralarında fark olmalı değil mi?
-Evet Kayahan, haklısın. Kurallı erkek çoğullar organize olmuş toplulukları, düzenli dişil çoğullar da kurumları/müesseseleri ifade ederler.
-Ne demek organize olmak?
-Organize demek; kendilerine ait bir tüzük, sözleşme yani yasaları/kuralları olmak, bir başkanları bulunmaktır. Yani bunlar “tüzel kişiliklerdir”. Böyle organizasyonlara biz “tüzel kişilik” diyoruz. Bunlar da aynı gerçek kişilerini hak ve sorumluluklarına sahiptirler. Davalı ve davacı olurlar. Hukuken temsil ve ilzam olunurlar.
-Peki, kimdir bu Kuran’da “müşrikûn/müşrikler” olarak ifade edilen “devlet erkini, devletin fonksiyonlarını” işrak eden, onlara kendilerini ortak eden tüzel kişiler?
-Düşünürsen bulursun bence.
-Yok sen söyle Alabaş Koca, sen söyle. Bilgelerin yanında onların öğrencileri edeple sükût ederler.
-“Devlet içinde devlet bunlar” deyimini hiç duymadın mı?
-İşte ipucu bu darb-ı meselde. Kendileri hukuki yöneticilerden olmadıkları halde, devletin tüm kararlarına, uygulamalarını müdahil olmaya çalışan, hatta olanlar kimler dersin? Çok düşünmene gerek yok Kayahan...
-Gerçekten aklıma gelenler bunlar olabilir mi?
-Evet. İş adamları dernekleri, işçi federasyonları, meslek odaları, dernekler, vakıflar ve benzeri Sivil Toplum Kuruluşları (STK) bunlardandır. Bütün STK’lar devlet olmadan devlet erkine sahip olmaya çalışıyorlar. Yönetenleri bunlar yönetiyorlar adeta. Tekelci sermaye ve emrindeki medyanın aracılığı ile kotarılıyor bu sistem. STK'lar olmazsa olmaz deniyor tamam da, sorumluluğu olmayanın yetkisi nereden geliyor? Yetki, sorumluluk karşılığıdır..!
-Şimdi anladım. Her ülkede var bunlar. Neredeyse tüm yasaları bunlar hazırlıyorlar. Hep görüşleri alınıyor. Dedikleri olmazsa kıyameti koparıyorlar, sivil itaatsizlikleri teşvik ediyor ve hayata geçiriyorlar. Böylece seçilmeden seçilmişlere kendi istediklerini yaptırıyorlar. Böylece aldıkları katma değerler artıyor, yükümlülükleri de azalıyor. Demek ki, sosyal bir virüs olan şirk/işrak bu olmalı.
-Kal sağlıcakla Alabaş Koca. Diyecek bir şey bulamıyorum.
-Güle güle evlat. Sakın şunu unutma. Fikir suçu yoktur. Aklına gelen her şeyi düşünebilirsin. Fikir ve ifade hürriyeti tamdır fıkıhta. Kişi düşünce ve fikirlerinden ve onları ifade etmekten dolayı kınanamaz. Kişi yalnızca eylemlerinden sorumludur. Ne demişler “müsebbib varken mübaşire gidilmez”. Eylem varsa, yapana yürünür, işaret edene değil. Şimdiki kanunlarda “azmettirici” diye bir kavram tutturdular, azmettiriciye eylemi yapandan daha fazla ceza veriyorlar. Eskiler “içtihadı” yasaklamışlardı, bunlar da düşünmeyi ve böylece ifade etmeyi yasaklıyorlar büyük cezalarla.
-Bir an önce kaçayım, yoksa aklım iyice karışacak. Allah’a emanet ol.
Saygılarımla.
H. Kayahan