SINAMALAR
Tarih/1
AD, SEMUD, İREM ve ARAFTAKİLER
07.02.2018
MEDENİYETLER
Medeniyet kelimesi; medine kelimesiden, yani şehirden/kentten gelir. Medeni olma, şehirli olma; medeniyet de şehirleşme demektir. Türkçesi uygarlıktır. Yerleşik düzene geçmiş toplulukların; dil, sanat, teknik ve örf üzerinde kurmuş oldukları içtimai ve iktisadi düzenin adıdır.
Şüphesiz yerleşik düzene geçmeden de düzen ve kurallar olmuştur; ama biz, bir toprağa bağlı kalarak orada yerleşenlerin kurduğu düzene medeniyet diyoruz.
Tarihte ilk yerleşik medeniyet Mezopotamya’da Sümerlerin kurmuş olduğu medeniyettir. Bu, İbrahim peygamberin öncülüğünde kurulmuş bir medeniyettir. Bundan sonra Antik Mısır’da Firavunların öncülüğünde bir medeniyet kurulmuştur. Yerleşik medeniyetler günümüze kadar sırası ile şöyledir:
Sümer
Mısır
İbrani (Filistin)
Yunan-Roma
Hristiyanlık
Roma-Bizans
İslamiyet
Avrupa
İlk grupta olan medeniyetler peygamberlerin öncülük ettiği medeniyetlerdir. Bunlar hakkı üstün tutan medeniyetlerdir. Diğerleri ise kuvvetliyi/zengini üstün tutan medeniyetlerdir. Kuran’da peygamberlerin başlarından geçen olaylar uzun uzun anlatılır. Kur’anda, bu medeniyetlere öncülük eden peygamberlerden; Nuh 43 defa, İbrahim 69 defa, Musa 136 defa, Harun 20 defa, Davud 16 defa, Süleyman 17 defa, İsa 25 defa, Muhammed ise 4 defa, bir defa da Ahmed geçer. Medeniyetleri öncülük eden peygamberler, “ulul azim” peygamberlerdir.
Adı en çok geçen peygamber Musa’dır. Musa, tarihte en uzun süre devam eden medeniyet olan Eski Mısır’da yaşamıştır ve (Yusuf ve Harun peygamberi de eklersek) onlarla ilgili anlatılan kıssalar en uzun olanlardır.
İkinci olarak İbrahim kelimesi geçer. İbrahim peygamber Sümer (Mezopotamya) medeniyetinin öncülüdür. Sümer medeniyeti de uzun süren ve ilk yerleşik medeniyettir. İbrahim ilmi, Musa hukuku, Davut ve Süleyman ekonomiyi, İsa ise dini düzenden ayırmış ve özerkleştirmiştir. Muhammed peygamber ise hepsini dengede tutan, yani laik bir düzenin ilk örneğini göstermiştir.
Peygamberler anlatılırken onların kurmuş olduğu medeniyetlerin de anlatıldığını varsayıyoruz. Peki tarihe damgasını vurmuş olan, yüzlerce ve binlerce yıl yaşamış, kıtalara yayılmış ve etkileri binlerce yıldır devam eden filozofların öncülük ettiği kuvvet medeniyetleri hiç anlatılmamış mıdır?
KAVİMLER
Kur’anda; Ad (24 defa), Semud (26 defa), Medyen (10 defa), Eyke (4), Ress (2 defa) olarak zikredilen topluluklar kimlerdir? Bu topluluklarla ilgili yapılan klasik yorumlarda; bunların Arabistan yarımadasında, bugünkü Suriye’de ve Irak topraklarında, kısa sürelerle yaşamış, tarihte nerdeyse hiçbir iz bırakmamış topluluklar olduğu anlatılır. Bu biraz garip değil mi? İnsanların bilgisi ve ufku herhalde bulundukları çevreyle sınırlıdır. O gün için bu çıkarımları normal saymamız gerekir.
Daha başka yorumlarda ise Ad için kaybolan Atlantis uygarlığı, Semud için ise yine kaybolduğu söylenen Mu uygarlığı yakıştırmaları yapılmaktadır. Her iki topluluk oldukça abartılı bir şekilde anlatılmaktadır. Bunların, bizlerinden bile ileri uygarlıkları olduğu bile iddia edilmektedir… Bu yorumları ise normal saymamız mümkün değildir. Boşluğu doldurmak adına yapılmış faraziyeler olarak kabul edebiliriz. Peki kimdi bunlar? Sadece geçmişte mi kaldılar, yoksa tekrar tekrar tezahür edebilirler mi?
Bizler ve bütün dünya, Yunan medeniyetine bugün de atıflar yapıyoruz, orada geliştirilmiş olan felsefe o gündür, bugündür yaşamaya devam ediyor ve edecektir de. Bir şimşek gibi çakmış, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Asya’nın neredeyse en sonuna kadar varmış İskender-Helen medeniyeti nice kalıcı izler bırakmıştır. 1500 yıl yaşamış, üç kıtaya yayılmış Roma imparatorluğu kolay unutulacak bir medeniyet midir? Roma hukuku hala dünyanın bütün üniversitelerinde anlatılır. Devlet sosyalizminin en iyi uygulanmış örneği olan antik Mısır’ın gizemlerini hala çözmüş değiliz. Bizans ise başlı başına bir fenomendir.
Örneğin, Sümer matematiği geliştirmiş, Mısır Geometriyi geliştirmiş, Yunan felsefeyi, Roma da hukuku geliştirmiştir. Devletler çoktur ama medeniyet kuran devletler sayılıdır.
Keza Pers, Hint ve Çin uygarlıkları da insanlık tarihini derinden etkilemişler ve binlerce yıldan beri yaşamaktadırlar. “…hiç a’mâ ile basîr istiva eder mi?...” ibaresi bize yol göstermektedir. Basîr, gözle gören değil, düşünen, araştıran, inceleyen demektir, yani araştırmacıdır. A’mâ ise bunun tersidir. Sadece okuyup geçen, ilgilenmeyen demektir.
Şimdi sizlere Kuran’da Ad, Semud ve İrem kelimelerinin geçtiği ayetleri sunuyorum. Ayetlerin Arapçalarını makalenin en altında küçük karakterlerle ekledim. Büyüterek okuyabilirsiniz.
AYETLER ve İSİMLER
SURE ADI | SURE NO | AYET NO | İSİMLER | | |
Araf | 7 | 65 | Ad | | |
73 | Semud | | |
74 | Ad | | |
Tevbe | 9 | 70 | Nuh Kavmi+Ad+Semud+İbrahim Kavmi+Medyen Eshabı+Mü'tefikat |
Hud | 11 | 50 | Ad | | |
59 | Ad | | |
60 | Ad+Hud'un kavmi Ad | | |
61 | Semud | | |
68 | Semud+Semud | | |
95 | Medyen +Semud | | |
İbrahim | 14 | 9 | Nuh Kavmi+Ad+Semud | | |
İsra | 17 | 59 | Semud | | |
Hac | 22 | 42 | Nuh Kavmi+Ad+Semud | | |
Furkan | 25 | 38 | Ad+Semud+Res Eshabı | | |
Şuara | 26 | 123 | Ad | | |
141 | Semud | | |
Neml | 27 | 45 | Semud | Fe iza hüm(827) ferikâni(430) yahtesimûn(1196) (Hasımlaşan 2 ferik) | 495 bölünme, 1204 İstanbulun yağmalanması |
Ankebut | 29 | 38 | Ad+Semud | | |
Sad | 38 | 12 | Nuh kavmi+Ad+Evtadlı Firavun | | |
13 | Semud+Lut Kavmi+Eyke'nin eshabı | | |
Mümin | 40 | 31 | Nuh Kavmi+Ad+Semud | | |
Fussilet | 41 | 13 | Ad+Semud (un saikası) | | |
15 | Ad | | |
17 | Semud | | |
Ahkaf | 46 | 21 | Ad (ın kardeşi) | | |
Kaf | 50 | 12 | Nuh Kavmi+Res Eshabı+Semud | | |
13 | Ad+Firavun+Lutun ihvanı | | |
Zariyat | 51 | 41 | Ad | | |
43 | Semud | | |
Necm | 53 | 50 | Evvelki Ad | | |
51 | Semud | | |
Kamer | 54 | 18 | Ad | | |
23 | Semud | | |
Hakka | 69 | 4 | Semud+Ad | | |
5 | Semud | | |
6 | Ad | | |
Buruc | 85 | 18 | Firavun+Semud | | |
Fecr | 89 | 6 | Ad | | |
9 | Semud | | |
Şems | 91 | 11 | Semud | | |
AD Ad ismi toplam 24 defa geçer. Ad, 14 defa yalnız, yani başka topluluk ismi olmadan geçer. |
Ad (10), <Ad(1)+Hud'un kavmi Ad(1)>, Ad'ın kardeşi (1), Evvelki Ad (1) (toplam 14 defa) |
Ad+Semud (2), Semud+Ad (1), Ad+Semud+Res eshabı (1), Ad+Firavun+Lut'un ihvanı (1) |
Nuh Kavmi+Ad+Semud (3), Nuh Kavmi+Ad+Evtadlı Firavun (1), |
Nuh Kavmi+Ad+Semud+İbrahim Kavmi+Medyen Eshabı+Mü'tefikat (1) |
SEMUD
Semud ismi toplam 26 defa geçer. Semud, 14 defa yalnız, yani başka topluluk ismi olmadan geçer) |
Semud (12), <Semud (1)+Semud (1)>, (toplam 14 defa) |
Semud+Lut Kavmi+Eyke Eshabı (1), Medyen+Semud (1), Ad+Semud (2), Semud+Ad (1) |
Nuh Kavmi+Ad+Semud (3), Ad+Semud+Res Eshabı (1), Nuh Kavmi+Res Eshabı+Semud (1) |
Firavun+Semud (1), Nuh Kavmi+Ad+Semud+İbrahim Kavmi+Medyen Eshabı+Mü'tefikat (1) |
Görüldüğü gibi, isimler kronolojik bir sıraya göre anlatılmamaktadır. Bazen Ad önce, Semud sonra; bazen de Semud önce, Ad sonra zikredilir. Burada; yaşadıkları tarih sırasına göre değil de, anlatılan konu bakımından hangisinin başat olduğuna göre bir sıralama yapıldığını kabul edebiliriz. ARAF Suresinde ise, nispeten, tarihi akışa yakın bir sıralama ile anlatmaktadır. Araf; arada kalanlar, aradakiler demektir. Yani, hak medeniyetlerin aralarında gelen kuvvet medeniyetleri anlatılmaktadır. |
- Araf, 7/58-64 ayetler Nuh Kavmini anlatır.
|
- Araf, 7/65-71 ayetler Ad'ı anlatır.
|
- Araf, 7/72-79 ayetler Semud 'u anlatır.
|
- Araf, 7/79-84 ayetler Lut Kavmini anlatır.
|
- Araf, 7/85-92 ayetler Medyen'i anlatır.
|
- Araf, 7/102-137 ayetler Firavunu anlatır.
SORULAR, SORULAR, hiç bitmeyecek SORULAR… Buruc suresi 17-18. ayetler ise Firavun ve Semud ordularından bahseder. Bu ikisinin orduları niçin beraber zikredilmiştir? Neml 45 de ise hasmani iki ferikten bahseder..? Neden hasım, neden ferik? Kutuplaşma her toplulukta her zaman mevcut bir durumdur. |
Necm suresi 50. Ayette ise “Adel ula”, yani “evvelki Ad”tan bahsedilir. Ad’ın evveli varsa, sonrası da var demektir. Ondan sonrası, ondan sonrası… da var mıdır..?
Hud suresi(11) 60. Ayette, “… Ad rablerini küfretti, Hud’un kavmi Ad’a buud vardır” dedi. Aynı ayette iki kere Ad kullandı. İkincisine zamir göndermesi daha veciz olurdu ama tekrar etti. İkinci Adı da “Salih’in kavmi Ad” şeklinde tavsif etti. Demek ki diğer Ad’(lar)a Salih gönderilmemiştir. Salih’in Ad’ı başka diğeri başkadır. En az iki olduklarını “evvelki Ad” ibaresinden de biliyoruz.
Hud suresi 89. Ayette de “…Nuh’un kavmi, Ad’ın kavmi, Salih’in kavmi…” şeklinde söyledi. Ad ve Semud için Kavm kelimesini kullanmamakta, buna karşılık kavm kelimesini kişilere izafe (isim tamlaması) etmektedir.
Hud, Salih gibi peygamberlere, niçin diğerlerine kullanılmayan “eh”, yani “kardeş” kelimesini kullanmaktadır? Genel olarak her peygamber kendi topluluğunun kardeşi değil midir? Burada elbette aynı anne ve babadan olmayı kast etmiyoruz. (Mesela, “Ad’ın kardeşini zikret” diyor.) Bazen ihvan, eshab, bazen ehl, bazen kavm kelimelerini kullanıyor ama Ad ve Semud için bunları kullanmıyor.
Bütün bunları ve göremediğim diğer incelikleri analiz edebilmek için; çok iyi tarih, çok iyi dil bilgisi bilmek, üzerinde çok çalışmak; yani bu konuda bir doktora (en azından yüksek lisans tezi) yapmak gerekmektedir. Bütün bunlar bu kısa makalenin kapsamını aşmaktadır.
SINAMA (özet)
(Öncelikle sabırla okumanız, düşünmeniz sonra da eleştirmeniz dileklerimle)
AD
Ad, eski Yunandır. Ad kelimesinin etimolojisinin yapılması lazım. Benim aklıma gelen Atina’ya izafeten kullanıldığıdır. Bir başka ihtimal ise Ari/Aryan/Ardyan, yani, üstün, seçilmiş, görevli ve diğer insanları yönetme hakları olduklarına inanan insanlar topluluğunun kısaltılmış adı olabilir.
Ad; Atlantis/Adlantis/Ad toprakları olarak da söylenmektedir. Kaybolan bir kıta denilmektedir ama buna ait herhengi bir arkelolojik bulguya rastlanmamaktadır.
Evvelki Ad, İskender’den önceki Yunandır. Ad ise İskender’den sonraki Ad’tır.
Tek bir etnik kökeni yoktur, karışık, kozmopolittir. “Hulafae/halifeler” kalıbı da bunu göstermektedir.
Hud, “yol gösterici, kılavuz” manasındadır. Aralarındaki topluluklardan birine mensup olan kimse anlamında “eh/kardeş” kelimesi kullanılmıştır.
SEMUD
Semud ise Roma’dır. “se” belki de “zü” den dönüşmüş olabilir. Etimolojosinin yapılması, bu kelimelerin izlerinin sürülmesi gerekir. Toplulukların kendilerine taktıkları isimler başka, diğer toplulukların onlar için kullandıkları isimler başkadır. Bizim Hititler/Hattiler/Etiler diye bildiğimiz topluluğa ait kavram Kuran’da “kûlû hıttatün” şeklinde geçmektedir. Onlarla karşılaştığınızda “biz de Hattili oluyoruz” deyin diye İsrailoğullarına öğüt verilmektedir. Kapıdan içeri düşmanca değil de barışla, onların otoritesini tanıyarak girdiklerini göstermektedir.
Bunların Medler olduğu, kaybolan Mu topluluğu olduğu da söylenmektedir. Medler tarihi olarak bilinmekte ama devam edegelen bir eserleri yoktur. Mu ise tamamen varsayım olarak durmaktadır. Mu medeniyeti denilen olgu; Akdeniz’in ortasında, bir dönem bir yıldız gibi parlamış ama kısa sürmüş, Midilli adası kültürü olsa gerektir.
Buruc suresi (85) 17-18. Ayetler şöyledir:
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ (17) فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ (18)
Bu ifade; Roma (Semud) ile Mısır (Firavun) ordularının karşılaşmalarına, karşılıklı çarpışmalarına ve sonunda Roma’nın Mısır’ı egemenliği altına almasına delalet eder.
Neml 27/45. Ayetti şöyledir:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ (45)27/
Bu ifade Roma’nın ikiye bölünmesine, Batı ve Doğu Roma olarak iki ayrı devlet olarak yaşamaya devam etmesine işaret etmektedir.
Ben ebced hesabını bilmiyorum. Sadece merakımdan bu ayetteki kelimelerin ebced değerlerini hesaplamaya çalıştım. Harflerin asıllarında hata etmiş olabilirim. Şöyle bir sonuca ulaştım.
“Ferikâni/iki ferik” 430 çıkmaktadır. Romanın bölünmesi 395’e tarihlenmektedir. Aynı rakam çıkmadı ama yakın bir tarih çıktı.
“Yahtesimûn/hasımlaşan” 1196 çıkmaktadır. Konstantinapol’ün Papanın önderliğinde kurulan Haçlı ordusu tarafından 1204 tarihinde yağmalandığı, taş üstünde taş, baş üstünde baş, raf üstünde kitap kalmadığı bilinmektedir. Bu bir kere değil oldukça uzun bir süre devam etmiştir. İşte iki hasım bunlardır, yani Batı Roma ile Doğu Romadır.
MEDYEN
Bu kelime “mdy” kökünden ise, uzama, uzatılma, uzantı manasında alınabilir ve Romanın ikiye bölündükten sonra uzantıları olan, onların devamları olan iki topluluğu ifade ettiğini düşünüyorum. Doğu Roma’nın Bizans olması, Bizanslaşması ise daha sonradır.
“dyn” kökünden, yani “medine” kelimesinden geliyorsa yine bu iki şehire gidebilir ama ikil/tesniye kalıpta kullanılması gerekir. Medler olduğu söylense de gramer kurallarına göre biraz zorlama olmaktadır.
MÜ’TEFİKAT
Bu kelime “ifk” kökünden gelmektedir. Biz Türkçe’de bunu “iftira” olarak anlıyoruz. Halbuki bunun anlamı tamı tamına “entrika” demektir.
Tarihte entrikayı kurumsallaştırmış ona izafe edilerek kullanılan bir devlet vardır. O da Bizans’tır. Bizans entrikaları ile şöhret olmuş, bunu bir yönetim bicimi olarak geliştirmiş ve kullanmış bir devlettir. Yoksa her büyüklükteki toplulukta her zaman ifk, enttrika vardır ve var olacaktır.
Buradaki الْمُؤْتَفِكَاتِ “ifkciler” tabiri, “entrikacılar” demektir ve direk olarak Bizans’ı işaret etmektedir. Marife olarak gelmiştir ve belirli birileri demektir. Tarihen sabit ve bu vasıfla mümeyyiz olan Bizans imparatorluğudur.
Ve İREM
Önce Firavunu analım. Kuran onu “evtadlı, evtad sahibi firavun” olarak zikrediyor. Kökü “vtd” olan evtad kelimesi, “kazıklar” olarak çevrilmektedir. Halbuki firavunların esas kalıcı eserleri piramitlerdir. Binlerce yıldır ayaktadırlar ve mimarlık şaheserlerindendir. Piramitler dünyanın 7 harikasından biridir. Piramitleri de nedense “ehramlar” olarak tercüme etmektedirler. Ehram, haram kelimesinden gelir “en haram” demektir. Haram ise yasak değil, kısıtlı demektir. Ehram, en kısıtlıdır. Orası firavunlara aittir, halka açık değildir, en özel mekandır. Firavunlar zamanında girilmesi de yasaktı. Bunu temin için, planları, girilemeyecek şekilde kilitli yapılır, hatta planı bilen mimarlar öldürebilirdi. Şimdi ise milyonlar içeri girmektedir.
Kuran bu yapıları “evtad” olarak isimlendirmektedir. وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ ibaresi “kazıklı firavun” değil, “piramitli firavun” demektir. Elbette çok uzaklardan bakılınca bun dev eserler kazık (!) gibi görünebilir ama bu çok uzak bir manalandırma olur.
Gelelim İrem’e…
İrem, Rum kelimesinden gelir. Rum, bugün Anadolu olarak bildiğimiz yarımadanın adıdır. Rum, kulak memesi demektir. Anadolu platosu Asya kıtasının kulak memesi mesabesindedir, kıtanın özel bir uzantısıdır. Yeryüzünde, doğu-batı doğrultusunda uzanan tek yarımadadır.
İrem ise kulak memesine takılan küpeden/pırlantadan kinaye olmak üzere, bugün İSTANBUL olarak bildiğimiz şehrin adıdır. Yeryüzünde onun benzeri başka bir belde yaratılmamıştır. Sevgili üstadım Karagülle, ibaredeki “lem yuhlak/halk edilmedi” ibaresine bakarak böyle bir belde halk edilmemiştir, demektedir. “Onun misli halk edilmedi” diyor, “kendisi halk edilmedi demiyor”. Üstadım, yanılıyorsunuz, böyle eşsiz bir belde halk edilmiştir ve bizim ülkemizdedir.
Bütün kavimler tarih boyunca onu ele geçirmek için uğraşmışlardır. Bundan da hiç vazgeçmeyeceklerdir. Ona sahip olan, er ya da geç süper güç olur ya da buradan atılır, yerine süper güç olacak başka topluluk gelir. Duam; Rabbimizin, bizi bu beldeden ayırmamasıdır. İnşallah da ayırmayacaktır.
Fecr Suresi (89) 7-8. Ayetler şöyledir:
إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ (7) الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ (8)
“İmadlı İrem” ne demektir? İmad, amd’ın çoğuludur. Amd, evet direk manasına gelir ama sadece bu değildir. Piramitler için bu kelimeyi kullanmamıştır. Halbuki uzaktan onlar da pekala direk gibi algılanabilir.
İmad marife olarak gelmiştir. Çoğuldur, yani en az üç tanedir. Bu amdler maruf olan, bilinen amdlerdir. İşte bu amdler, İstanbul’un 7 tepesidir. İSTANBUL tarih boyunca “7 tepeli şehir” olarak vasıflandırılmıştır. “İreme zat-il imad”, yani “imadlı İrem”, İSTANBULdur. Allah da onun vasfını zikretmekte ve adını tescil etmektedir.
Elbette; İrem’i Roma (o da rum kelimesindendir) olarak düşünüp, direklerden maksadın da oradaki muhteşem sütunlar olduğu söylenilebilir ama onlar harfi tarifle gelecek kadar özel sütunlar değildir.
Eshabı hicr de, hem Yunan’ın hem de Roma’nın ortak vasfı olabilir. Gerçekten bu iki uygarlık mermeri (taşı) adeta hamur gibi şekillendirmiş, sanatın doruğuna çıkarmışlardır. Bundan sonra da onların ulaştığı bu seviyenin üstüne çıkılabileceğini de sanmıyorum.
Ad, Semud, İrem geçen ayetler aşağıdadır. Bunları ve diğer ayetleri, ilgilenen arkadaşlar, “hak ve kuvvet medeniyetleri” açısından inceleyip, değerlendirmelidirler.
Saygılarımla. H.Kayahan
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ (65) Araf 7
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (73) Araf 7
وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ (74) Araf 7
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُجِيبٌ (61) Hud 11
كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا أَلَا إِنَّ ثَمُودَ كَفَرُوا رَبَّهُمْ أَلَا بُعْدًا لِثَمُودَ (68) Hud 11
كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا أَلَا بُعْدًا لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ (95) Hud 11
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا اللَّهُ جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّوا أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُوا إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ (9) 14ibrahim
وَمَا مَنَعَنَا أَنْ نُرْسِلَ بِالْآيَاتِ إِلَّا أَنْ كَذَّبَ بِهَا الْأَوَّلُونَ وَآتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَا وَمَا نُرْسِلُ بِالْآيَاتِ إِلَّا تَخْوِيفًا (59) 17İsra
وَإِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ (42) 22Hac
وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا (38) 25Furkan
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ (141) 26şuara
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ (45) 27Neml
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ (38) 29Ankebut
وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ أُولَئِكَ الْأَحْزَابُ (13) 38Sad
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ (31) 40Mümin
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ (13) 41Fussilet
وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ (17) 41Fussilet
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ (12) 50Kaf
وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ (43) 51Zariat
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَى (51) 53Necm
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ (23) 54Kamer
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ (4) 69Hakka
فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ (5) 69Hakka
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ (18) 85Buruc
وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ (9) 89Fecr
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا (11) 91Şems
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ (65) 7Araf
وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ (74) 7Araf
أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وَأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ (70) 9Tevbe
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُفْتَرُونَ (50) 11Hud
وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُوا أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ (59) 11Hud
وَأُتْبِعُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا إِنَّ عَادًا كَفَرُوا رَبَّهُمْ أَلَا بُعْدًا لِعَادٍ قَوْمِ هُودٍ (60) 11Hud
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا اللَّهُ جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّوا أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُوا إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ (9) 14İbrahim
وَإِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ (42) 22Hac
وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا (38) 25Furkan
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ (123) 26Şuara
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ (38) 29Ankebut
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ (12) 38Sad
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ (31) 40Mümin
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ (13) 41Fussilet
فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ (15) 41Fussilet
وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (21) 46Ahkaf
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ (13) 50Kaf
وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ (41) 51Zariyat
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَى (50) 53Necm
كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ (18) 54Kamer
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ (4) 69Hakka
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ (6)69Hakka
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ (6) 89Fecr
ذَاتِ الْعِمَادِ (7) إِرَمَ