MODERN FELSEFEYE GİRİŞ-18(671semner)bölüm56
İ N S A N
RUH | Şuur | Zekâ | Görüşme | Zevk |
Nefis | FİKİR | Muhakeme | Arzu | HİS |
İNSAN | Karar | Alışkanlık | İtaat | Hükmetme |
Hayat | İRADE | Fiil | Kavil | ÜNSİYET |
BEDEN | Hafıza | Hareket | Söz | Algı |
İnsan bilip yapan varlıktır.
Bunu ruhu yapmaktadır, bedeni ile yapmaktadır.
İnsan bedeninin şoförüdür. Bir iş adamı araba satın alır. O arabasını çalıştırmak ister. Bir şoför kiralar. Onun için asıl olan arabadır. Şoför araba için vardır. Oysa kişi kendisi için araba alır. Gaye arabaya şoför bulmak değil kendisine araba edinmektir. İnsanın ruhu şofördür, bedeni arabadır. Beden ruh için vardır.
Allah var, O’nun yarattığı kâinat vardır. İnsan var, onun bedeni var. Demek ki kâinat Allah’ın bedenidir. Kâinatın ruhu Allah’tır. Kâinatın ruhu Allah değil, onun halifesi olanların tümüdür.
İnsan ile Tanrı arasında ne fark vardır? Tanrı kendi kendine vardır. Kendi bedenini de kendisi var etmiştir. İnsan ise Tanrı tarafından var edilmiştir. Bedenini de Allah var etmiştir. Allah kâinatın ruhu değildir. O’nun halifesi olan cin, melek, ruh ve insanın mecmuu kâinatın ruhudur. Bu sebepledir ki Allah’ın halifesi topluluktur.
Beden atomlardan oluşur. Onun özel olarak dizilmesiyle hayat ortaya çıkar. Hayat bedenin vasfıdır, ayrıca hayat diye varlık yoktur. Nefis de ruhun vasfıdır, ayrı nefis diye bir varlık yoktur. Arabaya oturup sürmekte olan şoförün sürmesi nefsidir, yani sürücünün sürme kabiliyeti nefsidir. Nefis bedeni yönetirken kendisinde mevcut olan nefis kabiliyeti ile bedeni yönetmektedir. Uyku ve ölüm hallerinde nefis hiçbir iş yapamaz. İnsan ruhu da böyledir. Ölü ve uykuda iken ruhun özellikleri kaybolmamıştır ama kullanacağı bedeni olmadığı için o nefis muattal durumdadır.
Ruhun iki özelliği vardır.
Biri fikirdir. Fikir demek tüm kâinatı bilmesi demektir, çevreyi gözetleyebilmesi demektir. Ne yaparsa ne olacağını fikir melekesi irade melekesine bildirir.
His ise olan olaylardan haberdar olur yani dışarıdan gelen etkileri ruha iletir ve kendisini harekete geçirir.
Hislerin görevi ihtiyaçları tesbit etmektir. Fikir ise insanın yaşaması ve çalışmasının nasıl yapılacağına kara verir. İnsanın yemesi gerektiğine his karar verir, nasıl yiyeceğine fikir karar verir. İrade ise hareket zamanını belirler ve şimdi yap der. Böylece insan gerekeni yaparak yaşar. İnsanın iki yanı vardır. Bir özgür kişiliğidir. Kendi iradesi ile bunları yapar. Bir de topluluğun ferdidir, onun kuralları içinde yaşamak zorundadır. Yani topluluk onun iradesini kısıtlamaktadır. Hisler yapmak ister ama fikir imkânsızlık dolayısıyla engeller. İrade yapmak, ister topluluk düzeni olarak ünsiyet onu engeller. Böylece insan denge içinde yaşar.
Şimdi nasıl yaşadığımızı kısaca görmeye çalışalım:
Hislerimiz içerden dışardan gelen uyarılarla nelere ihtiyacımız olduğunu algılar. Bunu dışta beş duyu organı ile yapar ve içte beş duyu organı ile yapar. Görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma dış algılarımızdır. İhtiyaç, ağrı, konum, bilinç iç algılarla belirlenir. Elde edilen bu uyarılar beyne gelir ve ruh olaylardan haberdar olur. İki şekilde haberdar olur. Ya sadece bilgi olarak ulaşır. Taraf olmaz. Buna bilinç diyoruz. Ya da tehlike olarak görür, hemen yapılmasını veya yapılmamasını bildirir. Bu ruha otomatikman iletilmiş olur. Ruh bu bilgilere dayanarak iki işten birini yapar. Kendisi zekâsı ile karar verir. Beyne bilgi olarak ulaştırır. Yahut toplulukla ilgiliyse, sorun onlarla birlikte çözülecekse, o takdirde isteğini yine beyne bildirir. Burada bedenin ve ruhun beyne etkileri vardır. Olaylar ise beyinde olmaktadır. Beynin bildirmesine “muhavere” denmektedir, “diyalog” denmektedir. Yani başkasının beynine iletme demektir.
Beyin gelen bu uyarılarla harekete geçer, onu bilgi hâline getirir ve hafızada depo eder. His aldığı uyarıları acele hemen yapılacaksa iki şeyden birini yapar. Biri hemen iradeye iletir, acilen hareket etmesini sağlar. Araba süratle viraja geldiği zaman hisler hemen iradeye bildirir, irade de direksiyonu sağa çevirir. Bilinç sadece takip eder, hafızaya bile almaz, gelen uyarılar topluluğun işi ise hemen ünsiyete haber verir, o da gerekeni yapar. Hisler arzu şeklinde fikirlere iletir. Fikirler muhakemeye dönüşür. Ruhtan bilinç yoluyla emri alınır, hafızada depolanan bilgiler de beyne çağrılır ve değerlendirmeler yapılır.
İşte bu değerlendirme sonunda ne yapılması gerektiğine karar verilir ve iradeye iletir. İrade bunu gerekli zamanı kollayarak bedene emreder. Beden hareket eder. Böylece fiil meydana gelir. Yahut fikir ünsiyete bunu yap diye bildirir. Orada hüküm şeklinde olur ve muhatap gerekeni yapar.
İradedeki hareket ünsiyette söze tekabül eder. Hareket fiil olur. Söz de kavil olur. Hareket ve söz kişinin işidir. Fiil ve kavil ise artık üründür, topluluğun malıdır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92