30-LudwigJosefJohann WİTTGENSTEİN
Vitgen (WİTTGENSTEİN) Büyük sanayicinin oğludur. Payını kardeşlerine bağışladı. Ölümden ve aklını yitirmekten hayatı boyunca korkmuştur. Müzikle, teknikle, mühendislikle, matematikle meşgul olmuştur Russell’le tanışmış, Russell onu takdir etmiştir.
Avusturya ordusunda subaydı. I. Cihan Savaşı’nda İtalyanlara esir düşer. Bir köye öğretmen olur. Çok sade hayat yaşar. Buhar makinesini ve arabaları tamir ederek saygınlık kazanır. Zorla doktora verdiler. Sadelik içinde ders verir. Öğrencilerine kendisinin anormal olduğunu söylerdi. Ders sohbet ve deneylerle geçerdi. Çok çalışırdı. Dersten sonra sinemada dinlenirdi. Giyiminde, ev mefruşatında, yemeklerde çok basit hayat yaşardı. Doçentlikten atıldı. II. Cihan Savaşı’na katıldı. Resmi görevi filozofa yakıştırmadığı için bıraktı. Münzevi kalarak araştırmalara girişti. Kanserden 1951’de öldü.
Vitgen önce mantık pozitivizmini, sonra felsefe araştırmalarını yazdı. Var olan nesneler değil olgulardır. Kelimeler, basit cümleler ve büyük cümleler. Bilim gerçek cümlelerden oluşur. Felsefe tabiat bilimi değildir. Yanlış değil saçmadır. Sorular da saçmadır. Bilimin üstünde bir şey yoktur. Olgular arasındaki birlik tanrıdır. Çok anlamlı dil nasıl basit olmaktadır. Sadece dil yeterli değildir. Kelime kullanıldığı yerde başka başka anlam kazanır. Kelimeler ile varlıklar arasında bir birlik yoktur. At kavramı ile atlar aynı değildir. Felsefe bu kavramlar üzerinde durur. Dili ve dilin gösterdiği realiteyi aşar. Dil içinde yapılan felsefe artık geçersiz olur.
Yorum:
Bizim dışımızda bir varlık vardır. Biz O’nu değişik yönlerden parça parça görürüz. Parçaları zihnimizde birleştirip adlandırırız. Tek varlığı çok varlık olarak görürüz. O varlığa değişik yönden bakarak bize olan görüntüsünü değiştiririz. O varlık bize kendisini değişik yönleri ile gösterir. Biz O’nun değiştiğini sanırız. Biz O’nu değiştirdiğimizi sanırız. Oysa biz yerimizi değiştirdik. O değişmemiştir. Ama varlığımız o değişmeye dolayısıyla değiştirmemize bağlı. Bilgiyle varlığımız birleşmiştir. Varlığımızı yapmamızla eşleştiririz.
Biz O tek varlığı değişik yönleri ile gördüğümüz gibi O da bizi görmektedir. Çünkü etkileşmede bulunuyoruz. Ben var olduğum gibi biz de varız. Biz de birbirimizi değişik yanlarımız ile görüyoruz. Bilgilerimizi kelimelerle birbirimize ulaştırıyoruz. Bizler de birbirimizle etkileşim halindeyiz. Görüntüler var. Merkezinde gören olarak ben varım, siz de kendi merkezindesiniz. O tek varlığın merkezinde ise O yani Tanrı vardır veya o merkez O tek varlığın kendisidir. Biz kelimelerle bilmekteyiz ve ellerimizle yapmaktayız. O ise bizim gibi kelimelere ve araçlara gerek olmadan bilmekte ve yapmaktadır.
İşte… Felsefe bu kelimeleri ve araçları kullanmadan nasıl bileceği ve yapacağı üzerinde duran, O’nun tek varlık mı yoksa merkezinde başka bir varlık olduğu hususu üzerinde düşünme felsefe yapmadır. Bu da kelamcılara göre bilinmezdir. Alman ekolü filozofları sonunda kelamcılara ulaşmış olmaktadırlar.
Ansiklopedik Bilgi
Ludwig Josef Johann Wittgenstein, (d. 26 Nisan 1889 – ö. 29 Nisan 1951). Avusturya doğumlu filozof, matematikçi. Mantık ve dil felsefesi konularında yaptığı çalışmalarla modern felsefeye önemli katkılarda bulunmuştur. 20. yüzyılın en önemli filozoflarından sayılır. Asıl adı Ludwig Josef Johann Wittgenstein olan Avusturya asıllı filozof, 26 Nisan 1889’da Viyana’da dünyaya gelmiştir. Wittgenstein, çok önceleri asimile olmuş, Avusturyalı Yahudi fabrikatör Karl Wittgenstein ve onun eşi Leopaldine’nin sekiz çocuğundan en küçüğüdür. Karl Wittgenstein, Avusturya Macaristan monarşisinin başarılı, çelik sanayicilerinden sayılırdı. Bununla beraber, Wittgenstein çifti, o asır içerisinde Viyana’da bulunan en zengin ailelerden biriydi.
Wittgenstein’ın babası, çağdaş sanat ve sanatçının hoşgörülü destekçisi iken, annesi de harika bir piyanistti. Wittgenstein’ın büyükanne ve büyükbabalarından sadece biri dışında hepsinin Yahudi olmasına rağmen, Wittgenstein, Katolik gelenek ve göreneklerine göre eğitilmiştir. Tıpkı diğer kardeşleri gibi (Örneğin Paul ünlü bir piyanisttir.) Wittgenstein da entelektüel yaşam ve müzik dalındaki olağanüstü yetenekleriyle kendini göstermiştir. Bu olağanüstü yeteneklere sahip olmanın yanı sıra, Wittgenstein’ın kardeşlerinden üçü Hans, Rudolf ve Kurt psikolojik sorunlarından dolayı intihar etmişlerdir. Yaşamı boyunca, özellikle 1. Dünya Savaşı esnasında yaşadığı olumsuzluklar, depresif davranışlar sergilemesine neden olmuşsa da Wittgenstein, insan ilişkilerinde otoriter ve inatçı olduğu kadar; aynı zamanda duyarlı ve şüpheli bir yaklaşım sergilemiştir.
14 yaşına kadar eğitimine özel derslerle devam eden Wittgenstein, ortaokulu Linz’de okuduktan sonra, 1906 yılında Berlin-Charlottenburg’da bulunan teknik lisenin makine mühendisliği bölümüne girmiştir. Aslında Wittgenstein, Viyana’da Ludwig Bolzmann’ın yanında okumak istemiş, ancak ortaokul karnesi tahsilini aynı yerde, yani Berlin’de devam ettirmesi gerektiğini göstermiştir. Burada Wittgenstein, kız kardeşi Hermine gibi uçağın teknik sorun ve çözümleriyle uğraşmıştır. Bundan sonra aynı dönem içerisinde ya da çok az bir zaman sonra felsefe ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu durum, yani felsefi sorunlar üzerine düşünmek, Wittgenstein’ın arzularına o kadar zıttı ki, içinde yaşadığı bu çelişkiler ona çok acı vermiştir.
1908 yılında mühendis diplomasını aldıktan sonra, uçak motoru yapımı denemelerinin yapıldığı, Manchester mühendislik bilimi bölümüne gitmiştir. Kısa bir süre sonra bu kararından vazgeçen Wittgenstein, 17 Ağustos 1911 yılında patent aldığı “Uçak pervanesini geliştirme önerileri” projesi üzerinde çalışmıştır. Burada Wittgenstein, kendini derinden etkileyen İngiliz matematikçi ve filozof Lord Betrand Russell’in kendisiyle ve eserleriyle tanışmıştır. 1912 yılında matematik ve mantık alanında, Russell’in yanında okumak için Cambridge Üniversitesi’ne gitmiştir. Kısa sürede Russell, Wittgenstein’ın bir dahi olduğunu anlamış ve Wittgenstein da donanımlarıyla, etkilendiği Russell’in seviyesine ulaşmıştır. Zaten Russell de Wittgenstein’ın mantık ve felsefi eserler verme konusunda, kendinden sonra en uygun kişi olduğu kanısına varmıştır. 1911 yılının kasım ayında Wittgenstein Russell’in de yardımlarıyla Cambridge’de gizli bir topluluk olan seçkin Apostles’e üye seçilmiştir. Bu esnada ilk sevgilisi David Pinsent’le karşılaşmıştır. Kısa zamanda aralarında sarsılmaz bir dostluk oluşmuş ve birlikte Norveç’in Skjolden şehrinde, ahşap bir ev satın almışlardır. Wittgenstein, mantığın sistemleri konusu üzerindeki çalışmalarına birkaç ay burada devam etmiştir. Wittgenstein’ın homoseksüel olduğu, ilk olarak 1973’te William Warren Barley’in biyografisinde bahsettiği, ancak adını zikretmediği bir erkek arkadaşı olmasından, ikinci olarak ise tuttuğu günlüklerindeki gizli yazılarından anlaşılmaktadır. 1912’de başlayıp 1917 yılına kadar tuttuğu günlüğündeki mantıksal ve felsefi denemeleri Wittgenstein’ın ilk felsefi eserini oluşturmuştur. 1. Dünya Savaşı sırasında gönüllü olarak çalışırken bu eserini yazmaya devam etmiş ve nihayet 1918 yılının yazında eserini tamamlamayı başarmıştır. Eserin tamamlanmamış hali ilk olarak 1921’de Almanya’nın Doğa Felsefesi Dergisi Annalen’da yayımlandıktan sonra, 1922 yılında bugün de daha çok İngilizce adıyla bilinen, orijinal adı Tractatus Logico-Philosophicus’un iki dilde baskısı yayımlanmıştır. Bu eserinin yanı sıra, iki küçük felsefi denemesi, halk okulları için oluşturduğu bir sözlüğü ve mantıksal felsefi denemeleri, Wittgenstein hayatta iken yayımlanmıştır.
Haftalık Seminer Dergisi; 647. Hafta 28 Ocak 2012 SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92