MODERN FELSEFEYE GİRİŞ - 1
Bu yazılarımızın okuyucusu bulunmayacaktır, bunu biliyoruz; ama ileride yararlananlar olur olasılığı içinde yazmaya devam edeceğiz.
Bu yazılarımızda felsefe yapmayacağız, felsefe için giriş yapacağız.
Felsefe ilme dayanır. Felsefe yapacakların bütün ilimlerden haberleri olması gerekir. Bir ilimde ihtisaslaşma yerine bütün ilimlerde belli bir yere varmaları gerekmektedir. Önce âlimlik derecesini tespit etmemiz gerekir. Yaşamak için amel etmek gerekir. Amel de ilimli olur. Bunlara “ameli ilimler” denmektedir. Bunların üç derecesi vardır.
Çıraklık; Kur’an buna “ümmi” diyor.
İşçilik; Kur’an buna “sail” diyor.
Ustalık; Kur’an buna “amil” diyor.
Çırak ancak başkasının yanında ve onun nezaretinde iş yapar. İşçi ise başkasının başlattığı işi kendi başına devam ettirir, yanında çırak çalıştırabilir. Usta ise usta olduğu işlere kendi başına başlar ve devam eder. İşçilere iş verir. Bunların felsefede yeri yoktur. Felsefe tümdengelim olduğu için pratik bilgilere ihtiyacı yoktur. Zaten eşit seviyede bilmesi gerektiğinden bu pratikte mümkün değildir.
Felsefenin asıl ilgilendiği ilmi ilimlerdir. Kur’an ameli ilimlerin bilgisine ilim değil de “marifet” demekte, ameli olmayan ilimlere de sadece “ilim” demektedir.
Biz bundan sonra “ilim” dediğimiz zaman ameli olmayan ilimlerden bahsetmiş olacağız. Bunların üç mertebesi vardır.
Orta ehliyetliler; bunlar bir mezhebin görüşlerini kitaptan okuyarak anlayacak seviyededirler. Yapılan plan ve projeyi ustalara uygulatabilirler. Olayların hükümlerini bilirler yani sebep-sonuçlarını bilirler. Felsefenin ilgilendiği meselenin bu yanıdır. Plan ve projeleri uygulatma felsefenin konusu değildir. Orası amelle ilgilidir, ilimle ilgili değildir. Kur’an bunlara “zakir” demektedir. Bunlar kendi mezheplerinin felsefesini okuyup anlayabilirler ama kendileri felsefe yapamazlar. Bu seviyede olmayanlar felsefeden bir şey anlayamazlar.
Yüksek ehliyetliler hükümlerin delillerini bilirler. Yani orta ehliyetli bir adam bir adamı öldürse, hata ile öldürse, şu kadar sene hapis olur hükmünü bilir ama bunun neye dayandığını bilmez. Oysa yüksek ehliyetli bu hükmün ceza kanununun hangi maddesine dayandığını bilir. Hatanın da tanımını bilir. Tecil edilip edilemeyeceğini, para cezasına çevrilip çevrilemediğini bilir. Hangi maddelere dayanılarak bunların yapıldığını bilir. Kur’an bunlara “fakih” demektedir. Bunlar kendileri içtihat yaparak uygulama yaparlar, plan ve proje yaparlar. Bu kısım felsefeyi ilgilendirmez. Bunlar filozofları karşılaştırarak kendileri bir felsefe oluşturabilirler.
Üstün ehliyetliler ilmin en yüksek seviyesine ulaşanlardır. Bunlar varsayımlarını ortaya koyarlar. Varsayımlarla felsefelerini oluştururlar. Asıl felsefe bu seviyede olanlar tarafından yapılır. Bunlar plan ve projenin kurallarını koyarlar. Bu taraflarıyla felsefe ile ilişkileri yoktur. Kur’an bunlara “rasih” demektedir. Her filozof rasihtir ama her rasih filozof değildir.
Filozofun diğer rasihlerden farkı; rasih her işlemi yapabilir seviyededir ancak o da belli alanlarda derinleşmiştir, o alanların veya ilimlerin rasihidir. Oysa filozof hiçbir alanda derinleşmemelidir. Bütün alanlarda eşit seviyede bilgiye sahiptir.
Felsefe ile meşgul olacaksanız, en az orta ehliyetli yani zakir olmalısınız. Bir de bütün ilimlerde eşit seviyede derinleşeceksiniz. Yaşamak için bir meslek edinebilir ve onun amelini yaparsınız ama o mesleğin ilmini yapmazsınız. Diğerleri ile eşit seviyede yaparsınız. Yunanistan’da filozofların pratik iş yapmaları, hattâ deneme yapmaları ayıp sayılıyordu. Filozof denemeden bilen adamdır.
Her ilmin bir metni vardır. Bu metin yaklaşık 6 sahifedir. Burada o ilmin ilkeleri, varsayımları yazılıdır. Bütün âlimlerin ittifakı ile kabul edilmiştir. İspatlar yoktur, sadece kurallar vardır. Bunların toplamı 600 sahife eder. Bu Kur’an’ın büyüklüğü kadardır. Bu 600 sahifelik metni bütün rasihlerin bilmesi gerekir. Ayrıca bu metindeki ifadelerin ispat yollarını da bilmeleri gerekir. Kâinatın ömrü 13.7 milyar yıldır. Bu orada yazılıdır. Nasıl ölçüldüğü yazılı değildir. Ama bunların şerhinde kâinatın ışık hızı ile büyümekte olduğu anlatılmaktadır. Çapı ışığın kırmızıya kaymasıyla ölçülmüştür. Sıfırdan başlamışsa bu büyüklüğe gelmiştir denir. İşte felsefe yapan insan bunları da öğrenme durumundadır.
Rasihler bundan sonra bir ilmin üzerinde ihtisas yaparlar. Mesela fizikçi olurlar. Filozof ise bütün ilimleri eşit bir şekilde kavramaya çalışır. İlimlerin tasnifi felsefenin görevidir ve ilk adımıdır.
Haftalık Seminer Dergisi; 654. Hafta 17 Mart 2012 SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92