MODERN FELSEFEYE GİRİŞ-14(667semner)bölüm52
ÇEVREMİZİN ÖZELLİKLERİ
Müsbet ilimler sayesinde kâinatı bilmekteyiz, çevremizi bilmekteyiz, kendimizi bilmekteyiz.
Çevremizin özelliklerini sıralayabiliriz.
1- Kâinat bir bütündür. Çok ince hesaplarla oluşturulmuştur. Birbirine uyumludur. Değişmez kuralları vardır. Bu birlik ve bütünlük bu kâinatın tek elden çıktığını ifade eder. Bir makinenin değişik parçaları vardır. Bu parçalar bir ustadan, bir tezgâhtan çıkmazsa o parçalar birbirine uymaz, makine olmaz. Üretenler ya bir yerin hazırladığı bir projeye göre hareket edeceklerdir yahut bu bir kişi olmalıdır. Projeden küçük bir sapma makinenin oluşmamasına neden olur.
2- Kâinat sonradan var edilmiştir. Yine çağımızın ulaştığı ilimlerle biliyoruz ki kâinat bundan 13,7 milyar yıl önce yaratılmıştır. Ondan önce yoktu. Hâlâ da büyümektedir. Yine kâinatı tetkik ederek öğreniyoruz ki sebepsiz sonuç olmaz. Bir şey oluyorsa mutlaka onu oluşturan da vardır. Kâinat bundan 13,7 milyar yıl önce olmadığına ve bugün var olduğuna göre kâinatı onun tek sahibi oluşturmuş demektir. Kâinat içindeki birlik ve bütünlük, kâinatın sonradan var edilme ve bu sonucun bir sebebi olmalıdır ilkesi kimsenin reddetmediği ilkedir. Biz bununla Allah’ın varlığını ispatlıyoruz. Safsatacılar, Tanrı görünmemektedir, o halde yoktur gibi basit, aptalca, ahmakça veya haince sözler söylemektedir. Önce göremediğimiz şey yoktur ilkesi kendimizi mutlak gören varlık kabul etmek anlamındadır. Biz her şeyi görüyoruz. O halde mademki Tanrı’yı göremiyoruz o halde yoktur. Oysa bugün yine müsbet ilimler birçok göremediğimiz şeyleri ortaya çıkarmıştır. Örnek olarak elektriği veya mıknatısı kimse göremez ama etkilerini görür, dolayısıyla onun varlığını inkâr edemez. İnkâr etse geberir gider.
3- Tanrı’nın varlığı, kâinatı var ettiği, biz de içinde yaşayacak şekilde var ettiği üzerinde herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Akıl ve müsbet ilimler bunları kesin olarak ortaya koymuştur. Şimdi üçüncü sorun ortaya çıkar. Bu Tanrı insanlarla neden diyalog kurmuyor, arkadaşımla konuştuğum gibi neden benimle konuşmuyor? Varlığı ve yaptıkları çok açık olarak belirdiği halde kendisi neden doğrudan bizimle diyalog kurmamaktadır? Televizyon cihazınız yoksa neşriyatı alamazsınız. Bizim de onunla diyalog kuracak aracımız olmadığı için diyalogda değiliz. Bunun izahı bundan başka bir şey olamaz. Ama bu da tatmin edici bir izah değildir. Allah bize kendisiyle diyalog kuracak imkânı vermez miydi? Telefonla konuştuğumuz gibi Tanrı ile konuşamaz mıydık? Bu mümkün değildir ifadesi abestir. Ahmet ile ben anlaşıyorum, o imkânı vermiştir de kendisiyle anlaşamayacak imkanı vermez mi? Elbette verebilir ama vermemiştir. İşte burada müsbet ilmin yapacağı iş onunla diyalog kurma imkânı üzerinde durmamızdır.
a) Her şeyin sebebi var, sebepsiz bir şey olmaz diyoruz. Ama ben düşünürken veya konuşurken onları düşündürecek ve onları söyleyecek hiçbir dış etki yoktur. Öyleyse bana bu gücü veren ve farklı şeyler söyleten Tanrı’dır. Yüz kişilik bir sınıfa girsek, çıkarın kâğıtlarınızı ve yazın, herkes bir kelime yazsın desek. Yüz kelime yazılır. Hepsi ayrı ayrıdır. Biz yazın demesek onlar yazmazlar. Eğer onlara yazdıran dışarıdan bir sebep olmasaydı hepsi aynı kelimeyi yazarlardı. İşte bana ‘yazın’ dedirten, onlara da değişik kelimeleri yazdıran Tanrı’dır. Bundan dolayı biz Tanrı ile diyalog içinde değiliz denemez.
b) Rüya görüyoruz. Her gece rüya görürüz. Gördüğümüz rüyaların hiçbirisi birbirinin aynı değildir. Hiçbirimiz benzer rüya görmeyiz. Oysa hep aynı şeyleri görürüz. Demek ki Tanrı bizimle özel olarak ilgilenmekte, bize farklı rüya göstermektedir. Yoksa hepimiz her zaman benzer rüyalar görmüş olurduk. Matematiğin en büyük sorunu farklı sayı bulup bilgisayara yazdırmadır. Bizim simalarımız hep farklıdır. Hiç birbirimize benzemiyoruz ama hepimiz insanız, bir varlığın eseriyiz. İnsan olmamız O’nun eseri olduğumuzu gösterir. Farklı olmamız ise O’nun bizimle özel olarak ilgilendiği anlamındadır.
c) Farklı düşünmemiz, farklı konuşmamız dışında çevremizde olmayan şeyleri keşfediyoruz. Diyelim ki telefonu keşfeden zat bunu bir yerden öğrenmedi. Ona elbette Tanrı öğretti. O halde uygarlaşmadaki katkımız ve buluşlarımız Tanrı’nın bizimle özel olarak ilgilendiğini gösterir. Birçok şeyleri yapmak isteriz ve onu başarırız. O duanın kabulüdür.
d) Bunun dışında Tanrı geçmişte birçok peygamberler göndermiş ve insanlarla diyalog kurmuştur. Biz hâlâ o kitapları okuyarak Allah’ın bize olan mesajlarını alıyoruz. “Kur’an Mucizeleri” kitabımızda bunu açıkça gösterdik. O halde Tanrı bizimle her zaman yakından ilişki hâlindedir. Daha fazlasını niye yapmamıştır? Bunun hikmetini araştırabiliriz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92