2000 yılının başında FELSEFE veya KELAM
Süleyman Karagülle
1956 Okunma
GİRİŞ

                                                     2000 Yılının Başında

                                                      Felsefe Veya Kelam

      Türkiye’yi dolaşırsınız. Onu tanımağa çalışırsınız. Ancak elinizde Türkiye’nin haritası yoksa onu tümüyle kavrayamazsınız. Oysa elinizde Türkiye haritası varsa onu tümüyle kavrar ona bakarak Türkiye’yi   tam olarak dolaşırsınız. Haritada gösterilen yolları, kentleri, dağları, nehirleri gözlerinizle görürsünüz. Burada sizin için  iki şey  sağlanmış olur. Biri gideceğiniz yerlere kolay gidersiniz. Diğeri haritanızın doğruluğunu da tahkik etmiş olursunuz.

      Ne var ki haritanın yapılması için de önce haritasız dolaşılması gerekir. Harita dolaşılarak yapılır.  Sonra Türkiye de devamlı değişmeler vardır. Bu değişmelerin de sürekli olarak kaydedilmesi gerekir. Bazen köklü değişmeler olabilir. Yeni kentlerin oluşması, yeni yolların yapılması, yeni siyasi bölünme ve tabii değişmeler. Bu takdirde eski haritayı tamamen yeniden gözden geçirmeniz gerekir.  Bunun için de dolaşmanız gerekir. O halde harita ile dolaşma birbirine yardım eden birbirine dayanan ve böylece gitttikçe  gelişmenin sağlandığı bir çifttir.

  İlimle Felsefe de böyle iç içedir. Önce ilim yapar haritayı çıkarırsınız. O harita sizin için felsefedir. Kainatı topluca gösterir. Sonra felsefeye dayanarak yeni ilimler üretirsiniz. İlim ve Felsefe birbirine dayanarak gelişmiş iki  çifttir.  Tarihte bunlar arka arkaya gelişirler. Bir dönemde ilim üzerinde ilerleme olur. O tarihlerde felsefe duraklar, hatta geriler. Çünkü ilmin yeni buluşlarından henüz yararlanacak seviyede değildir. Sonra ilim zirveye ulaşır, duraklar ve yeni felsefe doğar. Felsefe hamle yapar ve duraklar. Gece ve gündüz gibi yaz ve kış gibi bunlar ardarda gelir geçerler.

   Bugün ilmin doruk noktasında olduğu ve felsefenin çok geri kaldığı bir dönemdir. Eski ilme dayalı felsefe artık işe yaramaz durumdadır. Yeni oluşmuş ilme dayalı felsefe ise henüz doğmamıştır. Bu sebepledir ki felsefe  işe yaramaz gereksiz bir uğraşı kabul edilmiştir. İlim için bu ikili oluşum teknik veya hukuk ile de olmaktadır. Teknik ilerledikçe ilim de ilerler. İlim ilerledikçe teknik de ilerler. Hukuk ile ilim için de benzer ikili ilişki vardır. Ard arda evrim geçirirler. İslam toplulukları ilimle hukuku yan yana götürmüş batı ise ilimle tekniği yan yana götürmüştür.  Ne batı da  ne de doğuda felsefeye büyük katkılar yapılmamıştır. Felsefe Orta çağdan beri uyku içindedir. Yunanistan da ki gelişmelerden sonra her hangi bir adım atamamıştır.  Filozofların benzer tartışmaları  dışında her hangi bir adım atılamamıştır.

   Felsefe Kelam ilmi ile ilk darbeyi islam dünyasından yemiştir. Ne varki bu felsefeye katkı olmuş felsefenin  yanlışlarını ortaya koymuş ve dini itikatlar felsefenin verileri içinde kanıtlanmaya çalışılmıştır. Felsefe ikinci darbeyi Avrupa’daki ilim ve sanayi gelişmeleri  vurmuştur. Yunanistan da oluşturulan felsefenin tüm dayanakları alt üst olmuştur. Yeni ilmi buluşlar Kadim Yunan felsefesini artık tarihi tartışmalar içine koymuştur.

  Felsefenin tanıtılması amacı ile ele aldığımız bu bölümde ileride bugünkü ilmi verilerle kanıtlayacağımız ve eski felsefenin temel yanılgısını burada belirtmemizde yarar vardır.

 

  1- Yunan felsefesinin dayandığı birinci ilke kesin sonuçlar ilkesidir. İnsan aklı ispatsız olarak yaratılış ile bir takım kesin önermeleri bilmektedir. Bu önermelerle mantık yoluyla çıkarılacak sonuçlar da kesindir.  İnsanlar iki sınıf olarak yaratılmıştır. Biri yönetilen ve çalışanlar sınıfı, diğeri de yöneten ve asilzade sınıfı. Asilzadelerin işi yönetme dışında felsefe yapmaktır. Günlük işlerle, üretimle uğraşmak aşağı tabakanın işidir ve aristokratlar için ayıptır. Bu bakımdan teknikle ilgili her hangi çaba Yunanistan da yoktur. Ayrıca yönetim bakımından kurallar koyup hukuku geliştirmekte aristokratik sınıfın yetkilerini daraltma anlamında olacağı için bu da şiddetle karşı konulmuş ilkedir. Solon kanunları halkın yönetimi ile ilgili değil aristokratların kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözen kuralları ihtiva etmektedir. Hukuki olmaktan ziyade  siyasidir.

    Oysa  islamiyette yönetici aristokratik sınıf yoktur. Hatta yöneticiler yoktur. Bürokrasi yoktur. Devlet bir başkandan ve halkın oluşturduğu akile denen dayanışma ortaklılarından oluşur. Bunlar bir taraftan siyasi partilere tekabül etmekte diğer taraftan bugünkü orduları oluşturmaktadır. Zimmi olmayan vatandaşlar yönetimde başkanın emrinde eşit yetkiler sahibidirler. Bu sebepledir ki batının kesin sonuçları yerine zanni deliller esas alınmış ve sosyal ilişkilerin kuralları oluşturulmuştur. Fıkıh denen büyük bir ilim ortaya çıkmıştır. Bu ilmin özelliği  uygulamalı olması ve hükümlerin kesinlikten çok tercihlere dayanmasıdır. Batı orta çağda Yunan felsefesini izlerken müslümanlara yenilmiş ve onun usulünü almak zorunda kalmıştır. Kendi aristokratik yapısını bir türlü düzeltememiş, buna karşılık müslümanların geliştirdiği tümevarım usulünü teknikte uygulamış ve  bugünkü sanayi doğmuştur. Buradaki bilgiler de kesin olmayıp tercihli içtihatlara yanı tüme varıma dayanmaktadır. Bunlar da aristokratların üstünlüğünü sağlama yerine zenginlerin üstünlüğünü sağlama çabası içine girmişlerdir. Ticaretle  meşgul olup aşağı tabaka olarak görülen yahudiler bu metot sayesinde dünyada görülmemiş ekonomi hakimiyetlerini ellerine geçirmişlerdir. İnsanları karşılıksız olarak bastıkları paralarla esir edip çalıştırmaktadırlar. Bugün adeta insanlık yahudilerin ekonomik esiridir. Felsefe ise asilzadelerin hakimiyetini sağlayan bir araç  olduğundan ırken horlanan Yuhudi sermayesi felsefeye düşman olmuştur.

    Yunan felsefesinin kesinlik  yani tümden gelme ilkesi önce islamiyette hukuk düzeninde sonra batıda  teknik düzeyinde değiştirilmiş, tüme varım; galip ihtimal  ilkesi getirilmiştir.  Şüphesiz bu ilkeye dayalı bir felsefe kurulabilir ve kurulmalıdır. Ancak henüz bu konuda adımlar  inşa allah bu kitapla ortaya çıkacaktır

    2- Gerek Yunanıstan’da gerekse İslamiyet’te kesin ve zanni hükümler vardır. Ne varki Yunanistan da zanni hükümler felsefenin konusu değildir, değerlendirilmez.

          İslamiyet’te kesin hükümler Kelam ilminin konusudur. Ancak burada da kesin olan şeylerin tespitinde Yunanistan’la İslamiyet arasında büyük ayrılık vardır. Batı ise henüz konuları ele almış değildir. Yunan Felsefesine göre kesin kurallar insan aklı tarafından bilinmekte ve buna itiraz  mümkün olmamaktadır. İslamiyet bunu tamamen reddeder. Peygamber de olsa kim olursa olsun daima hata etme ihtimali karşısında kişinin görüşleri asla kesin sonuçları vermez. Nitekim peygamber de hatalar yapmış ve Allah tarafından düzeltilmiş veya kendisi hatasını itiraf etmiştir. Kuran’ın   Allah’ın Kelamı olup içinde hata olmadığında tüm müslümanlar müttefiktir. Buna muhalefet eden  hiçbir mümin yoktur. Bununla beraber hüküm değil delildir. Ondan anladıklarımız bizim için hükümdür. Kainatı müşahede ederken de kimse kainatın hatalı olduğunu söylemiyor. Ama görüneni yorumlama farklı olabiliyor. İşte islamiyete göre alimlerin ittifakla konularında çıkardıkları sonuçlar kesindir. İhtilaf ettikleri hususlar ise kesin değildir. Buna icma denmeketdir. Yunanistan da ise böyle bir kural yoktur. Orada tek başına insan aklının kesin sonuçlara varacağı iddia edilmiştir. Batı bunu bilhassa yirminci asırda ihtimaliyat kanunları ile ortaya koymuş ve  Yunan felsefesinin bu anlayışını terk etmiştir. Kural olarak değil ama uygulama olarak batı da icmaı kabul etmiştir.

    İşte Yunan felsefesi ile  bugünkü anlayış arasında ikinci uçurum kesin  delillerin tespiti metodundadır. Yunan Felsefesinin bugün geçersiz olması işte bu ilkeden dolayıdır. Yunanistan da ilke olarak kabul edilen bir çok hususların bugün yanlış olduğu anlaşılmıştır. Mesela  iki noktadan bir doğru geçer ilkesi ancak düzlem geometrisinde geçerli olup küresel geometride ise ikinci küre yüzeyinin karşı tarafında seçilmek şartı  ile sonsuzdur. Kainat düz zannedildiği halde bugün yuvarlak olduğu ortaya çıkmıştır. Şimdi yeni ilmi verilere dayalı olarak yeni varsayımlar ortaya konacak ve felsefe onun üzerine oturacaktır. Üç bininci yıl ilmin durakladığı felsefenin ise geliştiği bin yıl olacaktır.

 

  3- Yunan felsefesinde içtihat ve icma müsesselerinin olmaması yani  kesin olamayan sonuçlara götüren tüme varım metodunun kullanılmamış olması ve kesin ilkelerin  kişi akliyle tesbit edilip tüm insanlık aklının değrlendirilmemesi çağımızla Yunan Felsefesi arasındaki temel  metot farkını  oluşturmaktadır. Bunun yanında Yunanistan da  iki temel ilkenin de bugün yanlış olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştır. Bunlardan  biri süreklilik ilkesidir. Süreklilik ilkesinin başka bir manası sonsuz büyük ve sonsuz küçüğün olmasıdır. Yani  mutlak sıfırın varolmasıdır. Halbuki İslam inançlarına göre mutlak sonsuz büyük Yalnız Allah’tır. Mekanda bir yer kaplamaması ve bir zaman içinde yaşamaması özelliklerinden dolayı da sonsuz küçük yine Allah’tır. Bunlar ikiside aynı özelliği ifade etmektedir. Bunun dışında bulunan     her şeyin zaman ve mekanın da en küçük parçaları vardır. Ondan daha küçük parçalar düşünülemez. Bir sinema perdesi bir çok resimlerin ard arda gelmesinden oluşur. Yarım resim olamaz. İşte kainat da böyledir. Kainat sonsuz büyük de değildir. On milyar ışık yılı gibi sınırlı çapı vardır. Bunlar Kelam ilminde nazari olarak ortaya atılmış ve Yunan düşünce düşünüşü ile çelişkiler giderilmeğe çalışılmıştır. Kelam ilmi Filozofların Suıre ve Heyula ilkeleri ile Kelamcıların  parçalanmaz cüzler  esasına dayanan iki dünya görüşünün çatışması ile geçmiştir. Ondokuzuncu yüzyılda avrupa fizikçileri de tartışmışlardır. Hatta espri yaparlar. Fizikçiler  pazartesi,çarşamba ve cuma ışığın dalgadan oluştuğuna, salı perşembe ve cumartesi  parçacıklardan oluştuğuna inanırlar. Pazar günlerini kararsızlıklar içinde geçirirler demişlerdir. Ancak yirminci yüzyılda parçacık demek olan kuvantum teorisiyle ışığın da parçalanmaz parçalardan oluştuğu kesin sonucuna varılmış ve böylece Yunan felsefesini izleyen islam filozoflarının iddialarının yanlışına karşı, Mukaddes kitapları izleyen kelamcıların parçacık teorisi zafer kazanmıştır.

       Demek ki süreklilik ilkesine oturan Yunan felsefesi artık dayandığı temeli yitirmiştir. Ayakta kalması mümkün değildir. Ortadan kalkacak ve yerine parçacık temeline dayanan bir felsefe oluşturulacakdır. Gelecek bin yılın felsefesi bugün ilmin vardığı sonuçlar üzerinde oturacaktır.

    4- Yunan Felsefesinin dayandığı dördüncü ve  en önemli ilke ise  kainatın kıdem ilkesidir. Onlara göre zaman ezelden ebede doğru gitmektedir. Kainat varedilmemiştir. Yok da olmayacaktır. Bunun anlamı tanrının olmadığı değildir. Kainat tanrının bedeni ise tanrı da kainatın ruhudur. Bedensiz ruh ve ruhsuz beden olamıyacağı gibi kainatsız tanrı ve  tanrısız da kainat olamaz.  Kainatta evrim yoktur, periyodik yapı vardır. Yaz olur, kış olur. gece olur gündüz olur. Çocuk doğar büyür yaşar ölür, başka çocuk doğar büyür yaşar ve ölür.  İşte felsefenin dayandığı bu sade ve basit ilke dünyanın düz olduğunu sanmak kadar ilkin çok kesin görünür. Ama bu sonluluk ilkesi ile çelişir. Kainatın mahluk tanrının halik olması ilkesi ile çelişir: Bu sebepledir ki gerek Yunandan önce gelen peygamberler gerekse ondan sonra gelen peygamberler  bu kıdem ilkesine iştirak etmemişlerdir. Kainatın öncesiz  olmadığını sonradan varedildiğini  ve kainatın sonu olacağını bildirmişlerdir. Kainatın bir taraftan evrim içinde olduğunu Allahın alemlerin rabbi bulunduğunu evrimleştirdiğini iddia etmişler  diğer taraftan her şeyin sonunda fena bulacağını söylemişlerdir.  Bunu kabul etmeyen filozoflar kendi kıdem felsefesinde direnmişlerdir.  Kuranın tanrı sözü olduğunda itirazları olmayan  islam filozofları  Kuranın bu ilkeye muhalif ayetlerini  tevil etmişlerdir.

      Kelam ilmi bu ilke üzerindedir. Kainat sonradan yaratılmıştır. Her yaratılanın bir yaratıcısı vardır. O halde kainatı vareden biri vardır ki ona tanrı diyoruz. kainattaki birlik ve ahenk gösteriyor ki Kainatı vareden tek kuvvettir. Bu husus filozoflar ile kelamcıları kesin olarak karşı karşıya gertirmiştir. Parçacık teorisi bu kadar etkin değildir. Yirminci yüzyılda  ilimde ulaşılan  aşama Kelamcıların kesin olarak desteklenmesidir. Kainatın ömrü hesaplanmış  yaşı ve kalan ömür aralığı ortaya konmuştur. Yunanlıların Kıdem teorisi tamamen doğruluğunu yitirmiştir.

     Yeni Felsefede kesinlik yerini olasılığa, akıl yerini icmaa, süreklilik  yerini parçacığa ve kıdem yerini yaratılışa bırakmıştır.  Bununla beraber eski felsefede tanrılar ve tanrıların kainatı esası bilinç altında yer almışken, yeni felsefede İnsan yaratılışın merkezindedir. Allah insanı yaratmak istemiş, insanı yaratmak için Kainatı yaratmıştır.  O halde kainatın tüm yapısı İnsanın İhtiyaçları içinde düşünülebilir. İnsan deyince elbette yalnız yeryüzündeki insanı anlamıyacağız, tüm kainat içinde dağılmış olan insanları anlayacağız. Soruyu baştan sormaya başlıyacağız. Güneş sitemi Tek başına hayata yeterlimidir. Samanyolu düzeni tek başına yeterlimidir.  Varolmamız için gezegenlere neden ihtiyaç duyuluyor. Ayın bize yararı nedir.  Hasılı Yeryüzünde değil tüm kainatta insanın varedilmesi için kainat varedilmiştir. Yalnız yeryüzündeki insanı hedeflediğimizde varoluş felsefesini kuramayız.  İnsanın dışında, melek, cin ve ruh alemini de hesaba katmamız gerekebilir. Ancak onların hayatlarını bilmediğimiz için biz  bilinçli varlık olarak yalnız insanı alarak yaratılış felsefesini kurabiliriz.  Tanrıyı ise biz ancak bizimle olan ilişkisi nisbetinde yanı yaratıcı olarak bilebiliriz. Tanrının kendisini bilebilmemiz için bizim tanrı olmamız gerekir. Bu sebepledir ki tanrının herşeyi önceden bilmiş olması bununla beraber insanın iradesini kullanabilme imkanı arasındaki çelişki bizim mantığımızla giderilemez. Ancak insan iradesini de zaman dışına çıkardığımız da çelişki gider. Ancak zaman ve mekan dışı bir iradeyi de bizim kavramamız mümkün değildir.

      Düzeltme bitti 26032008abd

   

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org (0532) 246 68 9

 

 

 

 


2000 yılının başında FELSEFE veya KELAM
1-GİRİŞ
1956 Okunma
2-HAZIR BULDUĞU ORTAM BAĞLAMINDA GAZALİ VE FELSEFEYİ BİTİRMESİ
2026 Okunma
3-JEAN-JACQUES ROUSSOEU VE FELSEFE
1820 Okunma
4-SOKRAT VE ADİL DÜZEN
1901 Okunma
5-THALES VE ADİL DÜZEN
1872 Okunma
6-PARMENİDES-HERAKLİT VE ADİL DÜZEN
2231 Okunma
7-EFLATUN VE ADİL DÜZEN
1738 Okunma
8-ARİSTO VE ADİL DÜZEN
1953 Okunma
9-EPİKÜR-i(KIBRISLI)ZENON VE ADİL DÜZEN
2398 Okunma
10-PLOTİN VE ADİL DÜZEN
1967 Okunma
11-AUGUSTİNUS VE ADİL DÜZEN
1815 Okunma
12-SAİNT ANSELM VE ADİL DÜZEN
1785 Okunma
13-THOMAS VE ADİL DÜZEN
1720 Okunma
14-MEİSTER ECKHART VE ADİL DZEN
2328 Okunma
15-NİKOLAUS VE ADİL DÜZEN
1729 Okunma
16-DEKART VE ADİL DÜZEN
2428 Okunma
17-PASKAL VE ADİL DÜZEN
1831 Okunma
18-SPİNOZA VE ADİL DÜZEN
1870 Okunma
19-LEİBNİZ VE ADİL DÜZEN
1919 Okunma
20-VOLTER VE ADİL DÜZEN
3372 Okunma
21-JEAN LACQUES ROUSSEAU(ÖZEL) VE ADİL DÜZEN
1611 Okunma
22-DAVİD HUME VE ADİL DÜZEN
1687 Okunma
23-IMMANUEL KANT VE ADİL DÜZEN
1961 Okunma
24-JOHANN GOTTLİEB FİCHTE VE ADİL DÜZEN
4760 Okunma
25-FRİEDRİCH SCHELLİNG VE ADİL DÜZEN
1836 Okunma
26-GEORG WİLHELM FRİEDRİCH HEGEL VE ADİL DÜZEN
1830 Okunma
27-ARTHUR SCHOPENHAUER VE ADİL DÜZEN
2235 Okunma
28-SOREN AABYE KİERKEGAARTD VE ADİL DÜZEN
2035 Okunma
29-LUDWİG ANDREAS FEUERBACH VE ADİL DÜZEN
1797 Okunma
30-FRİEDRİCH WİLHELM NİETZSCHE VE ADİL DÜZEN
1795 Okunma
31-MARTİN HEİDEGGER VE ADİL DÜZEN
1694 Okunma
32-BERTRAND RUSSEL VE ADİL DÜZEN
1972 Okunma
33-LUDWİG JOSEF JOHANN WİTTGENSTEİN VE ADİL DÜZEN
1776 Okunma
34-KARL HEİNRİCH MARX VE ADİL DÜZEN
2023 Okunma
35-SONUÇ VE YENİ FELSEFEYE GİRİŞ
1687 Okunma
36-İSLAM FELSEFESİNE GİRİŞ 1
1653 Okunma
37-İSLAM FELSEFESİNE GİRİŞ 2
1616 Okunma
38-İSLAM FELSEFESİNE GİRİŞ 3
1623 Okunma
39-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 1
1745 Okunma
40-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 2
1672 Okunma
41-MODERN FELSEFEYEİRİŞ 3
1631 Okunma
42-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 4
1635 Okunma
43-modern felsefeye giriş 5
1502 Okunma
44-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 6
1615 Okunma
45-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 7
1727 Okunma
46-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 8
1534 Okunma
47-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 9
1524 Okunma
48-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 10
1619 Okunma
49-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 11
1693 Okunma
50-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 12
1543 Okunma
51-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 13
1631 Okunma
52-modern felsefeye giriş 14
1501 Okunma
53-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ 15
1512 Okunma
54-MODERN FELSEFEYE GİRİŞ-16
1698 Okunma
55-modern felsefeye giriş-17
1629 Okunma
56-modern felsefeye bgiriş-18
1465 Okunma
57-modern felsefeye giriş 19
1551 Okunma
58-modern felsefeye giriş 20
1529 Okunma

© 2024 - Akevler