16- LEİBNİZ, Gottfried Wilhelm
Leibniz hanımlarla fikri mektuplarla asıl felsefesini yapmıştır. Leibniz, Aristo’nun amaç felsefesi ile Dekart’ın mekanizma felsefesi tartışmasında sentezi edinir. 21 yaşında profesörlük teklifini fikirlerinin kısıtlanmaması için reddeder. Devletler arası temsilcilikte bulunur. Uzlaşmacıdır. Fransa’yı Mısır’ı fethe teşvik etmiştir. Welfen ailesinin tarihini yazmakla görevlendirilir. O yeryüzü tarihiyle işe başlar, sonu gelmez.
Leibniz kiliselerin birleştirilmesi için uğraşır. Akademileri önerir. Prusya’da kiliseye başkan olur. Diferansiyel denklemleri bulur. Newton’la nizalaşırlar, 15 000 mektup bizdedir.
Hayatı ve ölümü yalnızlık içinde geçti.
Felsefesini monadlar üzerine kurmuştur.
Yer işgal eden varlıklar aynı zamanda monad denen enerjiyi taşırlar, onunla var olurlar. Leibniz canlıların da monadla oluştuğunu ve bütün varlıkların canlı olduğunu söylemiştir. Birbirinin aynı olan iki şey yoktur. O halde iradeleri de vardır. Ruh da monatlardan ibarettir. O halde hepsinde ruh vardır. Cansızların monadı, canlının monadı, insanın monadı ve Tanrı. Monadlar birbirine etki etmez. Monadlar sonsuz küçük ama sonsuz büyüğü de içerir. Bütünü içeren parçacıklardır. Bu vahdete gitmedir. Monadlar birbirine benzemez ama birbirine uyumludurlar. Varoluşları ile uyumludurlar, iradeleri ile değil. Leibniz’e göre Tanrı mümkün olan en iyisini yaratmıştır. Kötülük kendiliğinden vardır.
Adil Düzene Göre Leibniz
Kâinat atomlardan oluşmuştur. Atomlarda onlara hız veren enerji vardır. Canlı atomların özel dizilişiyle var olmuştur. Canlı kendi kendisini çoğaltmaktadır ama kendi kendisini var etmemektedir. Onun var olması atomun dışında ruhların olması ile mümkündür. Tanrı ruhlarla diyalog hâlindedir. Onlar Tanrı’yı bilmektedirler.
İnsan eksik ve bilgisiz yaratılmıştır. Eksiğini ve bilgisini kendi çabasıyla tamamlamaktadır. İnsan Tanrı’nın halifesidir.
Monat ile cansızlardaki çekme ve itme kuvveti kastediliyorsa doğrudur. Şimdiye kadar tek kuvvete indirgenememiştir. Atomların kendi kendilerine dizildikleri iddiası doğru olsa bile atoma o özelliği veren Tanrı’da bir eksiklik olmaz. Ne var ki o zaman evrim olmaz. Tek parçacık çoğalarak parçacıklar oluşmadı. Tek damla çok parçacıklara bölündü. Canlılarda ise tek canlı bölündü, farklılaştı, camlılar âlemini oluşturdu. İnsan cansız âlemini canlıların yaşamasına elverişli hâle getiriyor. Yarın gezegenlerde hayat insanların çabasıyla başlayacaktır. Canlıları ise melekler oluşturdu.
İnsan ve melek canlıdır.
Canlıyı melekler meydana getrdiyse, melekler nasıl var oldular?
Melekler Tanrı tarafından var edildi. Tanrı hiç aracı kullanmadan her şeyi yapabilir güçtedir. Tanrı istediklerini şuurlu varlılara yaptırır. Her atomda şuur yoktur, ancak her atomu yönlendiren melek olabilir.
Tanrı tezahür ederek atomlar var oldu. Tanrı tezahür ederek ruhlar var oldu. Ruhlarla atomlar arasında kurulan ilişki ile kâinat varlığını sürdürmekte ve evrimleşmektedir. Yaşlanınca ölecek daha ileri bir kâinatı inşa edilmesine başlanacak.
Meleklerle bitkiler arasındaki ilişki, bizim makinalarla olan ilişkimiz gibidir. Melekler makroda ve mikroda iş yapıyorlar, biz ise ortada iş yapıyoruz. Cinler güneşte, biz ise dünyada mikro içinde faaliyetteyiz.
Ruhlar ve atomlar Tanrı’nın içindedir ama onun cüzü değildirler. Renk gibi cinsin üzerindedir ama onun cüzü değildir, ayrı varlığı yoktur. Sayı sonsuzun içindedir ama onun cüzü değildir. Çünkü ayrılıp eklenmekle sonsuz büyüme küçülmez. Vahdet-i vücut doğrudur ama bizim de Tanrı’dan ayrı varlığımız doğrudur. Tanrı’nın var etmesiyle biz varız ve birbirimize etki etmekteyiz. Görevliyiz. Yetkimiz var, sorumluyuz. Karşılığını görmekteyiz, göreceğiz.
Ansiklopedik Bilgi:
Leibniz, Gottfried Wilhelm (1646-1716); Ünlü bir Alman filozofu, bilim dünyasının en önemli sistemci düşünürlerinden biridir. Matematik, metafizik ve mantık alanlarında ileri sürdüğü yeni düşünce ve görüşleriyle tanınır. Leibniz, Leipzig'de doğdu. Babası buradaki üniversitede ahlak felsefesi dersleri veriyordu. Leibniz babasının ölümünden sonra okuldan çıkarak kendi kendini yetiştirmeye başladı. Tarihe karşı büyük bir ilgi duyuyordu. 8 yaşına geldiği zaman Latince'yi öğrenmişti. 12 yaşında ise Yunanca öğrenmeye başladı. Bir yandan da mantık bilimiyle ilgili kitaplar okuyordu. 15 yaşında Leipzig Üniversitesi'ne girdi. Almanya'da felsefe tarihinin kurucusu sayılan Jakob Thomasius'tan felsefe okudu. 1663'te Jena'ya giderek buradaki ünlü matematik bilginlerinden ders aldı. Leibniz, 25 yaşına geldiği sırada yayınlanmış birçok önemli eseri vardı. Bir ara politika ile ilgilendi, bu konuda da bazı eserler verdi. Politika çalışmaları hiçbir zaman Leibniz'in felsefe ve matematik alanlarındaki çalışmalarına engel olmadı. Leibniz 1672 yılında, 26 yaşında ileri modern matematik çalışmalarına başladı. Bundan 3 yıl sonra Isaac Newton'dan bağımsız olarak Calculus'un temel teoremini keşfetti (Fundamental Theorem of Calculus). Pek çok yıl Leibniz ve Isaac Newton taraftarları arasında kimin Calculus'u keşfettiğine dair bir tartışma olsa da şuan Leibniz ve Isaac Newton Calculus'un babaları olarak kabul edilmektedir. 1700'de görevini bırakarak Viyana'ya gitti, 1714'de kadar bu şehirde yaşadı. 1700'de bir davet üzerine, Berlin'e gitti. Berlin Üniversitesi'nin kurulmasını sağlayarak üniversitenin ilk müdürü oldu. 1711'de görevini bırakarak Viyana'ya gitti, 1714'e kadar bu şehirde yaşadı. 1712'de Leibniz'e baron payesi verildiyse de dört yıl sonra Hannover'de öldüğü zaman fakir bir adam gibi gömüldü. Onun arkasından ağlayan tek adam olan, arkadaşı J. G. von Erckhart, sonradan yazdığı hatıralarında bu cenazeyi, 'ülkesinin şerefini temsil eden bu adam, bir dilenci gibi toprağa verildi' cümlesiyle anlatmıştır.
Leibniz'in Felsefesi: Leibniz, 17.yüzyıl filozoflarının çoğu gibi, felsefesinde Descartes'in töz kavramından hareket eder. Leibniz'e göre dünyanın, varlıkların temelinde 'Not supported field expression!'lar (tek tek varlıklar, bölünmez özler) vardır. Monadlar kendi kendilerine hareket edebilen, algılayabilen temel varlıklardır. Yalnız monadların özü 'kuvvet' olduğu için, ne bir şekli ne hacmi, ne parçaları vardır. Monadları özü 'edim' (faaliyet) olan ruhsal noktalar gibi düşünmek gerekir. Bundan dolayı monadlar, kendi kendilerine harekete geçerler. Onları, Demokritos'un, maddecilerin atomlarından ayıran husus, maddesel olamamaları, kendi kendine hareket edebilmeleridir. Monadların herbirinin edimi, geçmişin sonucu geleceğin belirleyicisidir. Leibniz'e göre monadlar önceden belirlenmiş bir düzen içinde bulunurlar. Buna önceden düzen kuramı denir. Leibniz düşünce sistemine göre düşünce ilkeleri, genel fikirler, insan zihninde bir istidat olarak bulunur, tecrübeyle gelişir. Leibniz 'Theodizee' adındaki eserinde, içinde yaşadığımız dünyanın, dünyaların en düzenlisi, en mükemmeli olduğunu söylemiştir. Leibniz'in bu görüşü Voltaire'in 'Candide' adındaki uzun hikâyesinde gülünç hale getirilmek istenmiştir.
Haftalık Seminer Dergisi; 633. Hafta 15 Ekim 2011 SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92