8- AUGUSTİNUS
Augustinus 354’te doğdu, 430’da öldü. Berberidir. Babası pagan anası Hıristiyandır.
Başlangıçta Kitab-ı Mukaddes’i masallar olarak görürü. 372’de Mani felsefesini keşfeder. İyilik ve kötülük mücadelesine inanır. 384’te mantık öğretmeni olur. Pavlus’un etkisiyle 386’de Hıristiyan olur. 395’te piskopos olur. Hasımlarını aforoz ettirir.
İnsan tanrıdır. Tanrı da insandır. Akıl Tanrı’yı anlamak içindir.
İki devlet vardır.
Yer devleti güce dayanan devlet.
Tanrı devleti sevgiye dayanan devlet.
Augustinus’a göre insanın görevi vardır, yapmazsa günah işler. Öğreneceğine oyun seyretmek günahtır. Gençliğinden şikayetçidir. Kendisini eleştirmiştir. İnsan felsefeyi kendi içinde yapar. İnsandaki kötülüğe meyli yenmesi esastır.
Hıristiyan filozofları Yunan felsefesi ile İncil’i uzlaştırdılar. Buna yeni Platonculuk denmektedir. Augustinus’un katkısı vardır.
İlk günah sebebiyle insanlık ceza çekiyorsa bu adil midir?
Önce insan iradesini inkar eder, Tanrı iradesini hakim kılar. Sonra insanı özgür Tanrı’yı bağımlı yapar. Sonunda gizli olarak kabul eder. İnsan Tanrı’yı bilemeyeceğini bilir. Tanrı görülür mü konusu tartışılmıştır. Tanrı aklın üstünde olan bir şeydir. Tanrı’nın görünmesini de tartışmıştır. Tanrı ulaşılacak varlıktır. Yaklaşmak en yüksek nimet olmalıdır. İnsan Tanrı’nın yaratılan suretidir. İnsan Tanrı’yı ancak suretinden bilebilir. İdrak, görüş, irade ve her şey başkasından ayrıdır, benzerlikleri vardır. Aralarında ilgi mevcuttur. Tanrı ile insan arasında da aynı üçlük vardır. Tanrı birdir ve vardır. İnsana benzer. İnsanla ilişkisi vardır. Kâinatı O var etmiştir. Eflatun kaosu Tanrı’dan önce görür Augustinus’a göre Tanrı’dan önce bir şey yoktur. Tarih iyilerle kötülerin mücadelesidir. Felsefe bu mücadelenin yolunu gösterir.
Adil Düzene göre Augustinus:
Hıristiyan olmadan önce işenen günahlar mafuvdur. Tahkik yoluyla Hıristiyan olma azizliktir. Gençlikte işlenen günahlara tevbe edilirse mağfiret edilir.
Augustinus’u Müslümanlar da aziz olarak kabul edebilirler.
İnsanda nefis var, akıl var. İnsanın nefsi insanı kötülüklere götürmektedir, şeytan destekçidir. İnsanın aklı insanı iyiliklere götürmektedir. Peygamberler onların destekçisidir. Kişideki bu hasletler toplulukları oluşturmaktadır. İyi topluluklar ve kötü topluluklar vardır.
Arş içinde kürsi kâinatı zamanıyla ihata etmiştir. İnsan Tanrı’nın irade etmesini irade ettiği şeyleri irade edebilir. İnsan Allah’ı anlatan bir modeldir. Mahluktur. Kâinat hayat ve ölüm arasındaki denge üzeride kurulmuştur.
Ansiklopedik Bilgi:
Aurelius Augustinus
Augustinius ya da Aurelius Augustinius, Aziz Augustinius olarak bilinen filozof ve tanrıbilimci. Augustinus (354 - 430) yılları arasında yaşamış olan ünlü Hıristiyan düşünürdür. Temel eserleri: Civitas Dei ("Tanrı Devleti" veya "Tanrı'nın Şehri"), Confessiones (İtiraflar), Epistolae (Mektuplar)’dır. Augustinus, bir tanrıbilimci olmasının yanı sıra, Batı düşüncesi içinde ünlü ve etkili filozoflarındandır. Onun yapıtları tanrıbilimsel olmakla birlikte, felsefi sorunları da içeren nitelikler göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Sonradan modern felsefe de tartışılacak olan pek çok tartışmayı Augustinus'un yürüttüğü görülür.
Hayatı
354’te Roma İmparatorluğu’nun Numidia eyaletinde doğdu. Pagan bir baba olan Patricius ve Hıristiyan bir anne olan Monica’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma'nın çöküşüne ve Hıristiyanlığın kabulünün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus, Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez. 17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi, Hortensius’nda keşfeder. Aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer. 372’de Mani felsefesini keşfeden Augustinus, dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” Böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. Manici Piskopos Faustus’la tanışmasının yarattığı düş kırıklığı, irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır. Augustinus 384’te Milano’da retorik hocalığına atanır. Bu arada arayışı sürmektedir. Yeni Platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. Bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da Pavlos’un mektuplarıdır. Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklaşır. Belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra 386 yılında Hıristiyan olmaya karar verir. 386’da Akademisyenlere karşı, Mutlu yaşam, Düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında Afrika’ya döner. 395’te Piskopos olan Augustinus, 396’da Hippo Regius’ta Valerius’un yerine geçer. Bu dönemde Afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. Berberi çiftçilerin Romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos Donatus’un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. Augustinus, Donatusçuluğa ve şiddet yoluyla Katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. Donatusçuların, dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te, Afrika’daki Donatusçu kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. 410’da Roma’nın Gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine Tanrı Devleti eserini kaleme alır. Augustinus, Donatusçu kilise karşısında zaferden sonra Pelagius’la mücadeleye girişir. Pelagius, verdiği vaazlarla Afrika’dan Britanya’ya kadar etkisi olan bir Piskopostur. İnsan iradesine büyük bir önem atfeden Pelagius, ilk günahı reddetmektedir. Augustinus Pelagius karşısında kendi “Tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. Roma piskoposluk makamı ve Ravenna mahkemesi nezdindeki birçok girişimden sonra, hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır (418). 429-430’da Vandallar Kuzey Afrika’yı istila eder ve Hippo Regius’u kuşatırlar. Telaşa kapılan Augustinus, son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 Ağustos 430’da ölür. Augustinus 1303 yılında Katolik kilisesi tarafından aziz ilan edilmiştir.
Felsefesi
Augustinus yaşamını İtiraflar adlı ünlü kitabında, Tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. En çok önem verdiği konu, insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise, bizzat Tanrının kendisidir. Yani Tanrı insandadır. Öte yandan insanın kendisi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir. Felsefe insanın kendisiyle uğraşmasıdır. ‘Anlayabilmek için, inanıyorum’ anlayışıyla felsefeyi dine tabi kılmış olan Augustinus, Hıristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için, Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır. İnancı temel alan Augustinus’a göre, aklın görevi, Tanrısal vahiy temeli üzerinde, inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır.
Siyaset felsefesi
Aşkın, yalnız bireyin değil, fakat bireylerden meydana gelen bir toplumun da itici gücü olduğunu öne süren filozof, yine aşk öğretisinden hareketle ünlü yeryüzü ya da dünya devleti ve gökyüzü ya da Tanrı devleti ayırımına ulaşmıştır. Buna göre, nasıl ki biri iyi ve uygun aşk, diğeri de kötü ve düzensiz aşk olmak üzere, iki tür aşk varsa, bu ayırımın iki ucuna karşılık gelecek şekilde, biri yeryüzü devleti, diğeri de Tanrı devleti olmak üzere, iki devlet anlayışı vardır. Augustinus, işte bu çerçeve içinde, Tanrı’ya yönelmek yerine maddeye yönelen, Tanrı’dan çok yeryüzünü ve kendisini sevenlerin, ruhları tensel yönlerinin, duyusal isteklerinin hizmetine girmiş olanların bir araya gelerek yeryüzü devletini, buna karşın iyi ve gerçek aşk içinde olup, ruhsal yönlerini temele alarak yaşayan ve Tanrı’yı sevenlerin de gökyüzü devletinde birleştiklerini söylemiştir. Augustinus bu bakış açısını siyaset felsefesinden başka, insanlık tarihine de uygulamıştır. İnsanlık tarihini gökyüzü devletiyle yeryüzü devletinin, başka bir deyişle, insanın bedensel ya da duyusal yanıyla ruhsal ya da tinsel yanının çatışmasının bir tarihi olarak gören Augustinus’a göre, yeryüzü devleti, iblisin ayaklanmasıyla başlayıp, Asur ve Roma imparatorluklarıyla gelişen. şeytanın krallığıdır. Buna karşın, gökyüzü devleti, Yahudi halkında ortaya çıkan, kendisini Hıristiyanlık inancı ve kilisenin dogmalarıyla sürdüren İsa’nın krallığıdır. Yeryüzü devletlerinin örneklerini oluşturan Asur ve Roma imparatorluklarının yıkılıp gittiğini, zira bu devletlerin geçici olduğunu, gökyüzü devletinin son çözümlemede zafer kazanacağını söyler. Onun gözünde, Hıristiyanlık ve kilise, gökyüzü devletinin etkisini duyurmaya başladığını gösteren yapı taşlarıdır.
Haftalık Seminer Dergisi; 625. Hafta 20 Ağustos 2011 SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92