MODERN FELSEFEYE GİRİŞ-12(665SEMNER)(BÖLÜM50)
Ç E V R E - 2
Çevremizi kavramak için uzaklara doğru yolculuk yaparız. En yakın çevremiz bedenimizdir. O bize o kadar yakındır ki onu kendimizden sayarız. Ruhumuz beynimizle, beynimiz de bedenimizle ilişkilidir.
Beden ile ruh arasında dört çeşit ilişki vardır.
Dışarıdan gelen etkileri bedenimiz algılamakta, beyne getirmekte, ruhumuz da beynimizden onları takip ederek acı duymakta veya hoşlanmaktadır.
İkinci meleke ise eski algıları beyindeki ilgili hücrelerde depo etmekte, gerektiğinde onları çağırarak muhakeme yapmaktadır. Geçmişi ve geleceği görmekte ve anlamaktadır. Ruhumuz bunları takip etmekte ve ne yapıldığını görmektedir.
Üçüncü melekemiz ise ruhumuzun beyindeki işlemleri yaparken devreye katılarak ona şekil vermesidir. Beyinde ruhun etkisi ile yeni âlem oluşmaktadır. Kâinatın mevcut haritası alınmakta ve ileride uygulanacak yeni planlar hazırlanmaktadır. Sonra da beyindeki devrelere komuta ederek bedeni hareket ettirmekte, sonunda çevreye etki yapılıp çevre değiştirilmektedir.
Dördüncü melekemiz ise bu beyindeki bilgisayarlar kelimeler ve cümleler sayesinde başkalarının beyinlerine ulaşmakta, bu sayede benzer programlara sahip bilgisayarlar oluşmaktadır. Biz bu sayede diğer beyinlerle birleşerek birlikte çalışmaya başlıyoruz. Beyinler arası bağ bizi bir bedene götürmekte, ruhlarımız arasında da birlik sağlamaktadır.
Dördüncü melekemiz konuşma ve görüşmelerle sağlanmaktadır. Aramızda on metre içinde bu görüşmeleri yapabilmekteyiz. Yüz metre ötesinde kişilerle görüşme yapamayız ama yüz metre ötesinde kim olduğunu biliriz, adamı tanırız. Bin metre ötesinde de yürüyenin insan olduğunu biliriz. Bizim ufkumuz on kilometreye kadar ulaşır.
Bundan sonra yeryüzünü merkez ederiz ve uzaklara seyahat yaparız yahut seyahat yapan kimselerden öğreniriz. Dünya yuvarlaktır. Dünyanın çapı nedir? Bunu merak ederiz. Bunun için basit metot geliştirmiş bulunuyoruz. Dağın yüksekliğini üç genler metodu ile ölçeriz. Dağın tepesine çıkıp denize baktığımızda lamba yanan bir kayığın gördüğü uzaklığı ölçersek yeryüzünün çapını hesaplarız.
İşte bu çapı Müslümanlar ölçmüş ve 6300 kilometre bulunmuştur.
En yüksek dağ ile en derin deniz on bin metre kadardır. Yağmurların yağdığı tabaka bu tabakadır. Sonra hava tabakası 100 kilometre kadardır. Sonra ışık tabakası vardır, o da bin kilometredir. Bunları fecirle güneş arasında geçen zaman ile ölçeriz. Fecri kazib ile fecri sadık arasındaki zaman da bize hava tabakasının kalınlığını verir.
Ondan sonra ayın bulunduğu gök ortaya çıkar. Ayın uzaklığını da ay doğarken saate bakarız, ay batarken de saate bakarız. İkisi arasındaki geçen zaman Z ise A=28.5/(2*29.5) Z/24 ‘dür.
Yer merkezinden ayın uzaklığı yer yarıçapı/CosA dır. Gün batarken bizden uzaklığı da yer yarı çapı *Tg A dır. Böylece ayın uzaklığının yer yarıçapının altmış katı olarak buluruz.
Bundan sonra güneşe varmak isteriz. Bunun için de benzer ölçmeler yaparız. Gün doğarken saati ölçeriz, gün batarken de saati ölçeriz. Bu sefer güneş uzaklığını aynı formülle hesaplarız. Ayrıca ocak ayının birinde ölçeriz.
Yakın yıldızların uzaklığını ise uzak yıldızlara göre yakın yıldızların yıllık dolanım müddetlerinin daha kısa zamanda birimleri ile ve yer güneş uzaklığı ile hesaplayabilmekteyiz. Yıldızlara kadar ulaştık. Şunu öğrendik ki yıldızlar birer güneşten başkası değildir. Bütün yıldızlardaki maddeler güneşte olan maddelerdir. Bizimle aynı yapıdandırlar. Bunu nerden biliyoruz? Yeryüzündeki bütün maddelerin özel ışıkları vardır. Işıkları tahlil ederek oralardaki maddeleri ve sıcaklıkları bilebilmekteyiz.
Aydan bize bir saniyeden az zamanda ışık gelir. Güneşten sekiz dakikada ışık gelir. En yakın yıldızdan iki senede ışık gelmektedir. Bundan sonraki yıldızları değişik metotlarla ölçeriz.
a) Uzaktaki yıldızlar sönük görünür. Sıcaklıkları aynı yıldızların sönüklüklerine göre uzak veya yakın deriz.
b)Yıldız bizden uzaklaşıyorsa ışık kırmızıya kayar, yaklaşıyorsa mora kayar. Birbirinin etrafında dönen yıldızların uzaklıklarını bu yolla ölçeriz. Parlayan yıldızlar vardır, bunların büyümesi ve ışığın kırmızıya kayması ile de uzaklıkları biliriz.
Bizim bulunduğun yıldız kümesinin yıldız sayısı 200 milyon civarındadır. Çapı 100 bin ışık yılıdır. Kalınlığı 10 bin ışık yılıdır.
Bundan sonra böyle galaksiler gelir. Kâinat ışık hızı ile büyümektedir. 13.7 milyar yıllık geçmişi vardır. İş burada bitmemektedir. Kâinatta hareket olması için dört boyutlu uzay olması gerekir. İş yine bitmez. İradeli hareket için beş boyutlu uzay gerekmektedir. Oraya kadar zihnimiz ulaşıyor, ondan sonrasını bilmiyoruz.
İşte, uçsuz bucaksız uzay içinde küçücük bedenimizle kâinatın halifesi olmuş bulunuyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92