MODERN FELSEFEYE GİRİŞ-10(663SEMNER)(BÖLÜM48)
Y E R Y Ü Z Ü
Ben varım, sen varsın, çevremiz var, biz varız. Biz anlaşıyoruz, ortak ruhumuz oluşuyor. Anlaşamadığımız bizden başka ruhlar da vardır...
Bedenim var, onunla çevreye etkileşiyorum; senin de bedenin var, onunla çevre ile etkileşiyorsun. Biz de onlarla ilişki kuruyoruz...
Çevremizde bedenimize benzeyen varlıklar vardır. Birbirinden yararlanarak yaşarlar. Diğerlerini yerler ve çoğalırlar...
Tüm canlılar birlikte güneşten enerji yerden de maddeler alır ve iş yaparlar. Besin olarak depolarlar. Birbirlerini yiyerek ve çoğalarak tüm yeryüzü tek canlı olarak yaşamaktadır. Biz de onun bir hücresi olarak doğar, yaşar ve ölürüz.
İnsanlık da ruhu olan bir varlıktır.
Canlıların dolayısıyla benim ve senin yaşaması ve var olabilmesi için uygun bir alan olması gerekmektedir. Yere ihtiyacımız vardır. Güneşe ihtiyacımız vardır. Uygun havaya, suya ve diğer maddelere ihtiyacımız vardır. Sıcaklık ve soğukluk uygun olmalıdır. Gece ve gündüz, yaz ve kış uygun olmalıdır. Toprağın altına indiğimiz zaman bu imkanları bulamıyoruz.
Biz yaşayabilmemiz için ev yaparız. Odamızın sıcaklığını aynı tutarız. Yattığımız zaman yatağa gireriz. Canlıların yeryüzünde yaşayabilmesi için yeryüzünün özellikleri insanlığı yaşatacak şekilde olmalıdır. Yerin büyüklüğü öyle seçilmiştir ki canlılar yaşayabilsin. Oraya konmuş olan maddeler ve miktarlar öyle olmalıdır ki yeryüzündeki ağırlık uygun olsun, sıcaklık uygun kalsın. Yerin etrafında döşek yapılmış bizim ihtiyacımız olan mallar ona göre konmuştur. Mesela tuz miktarı biraz fazla olsa hayat olmaz, az olsa yine hayat olmaz. Suyun miktarı bu kadar olmalıdır. Su daha fazla olsa karalar olmaz, daha az olsa karalara yağmur yağmaz.
Havada oksijen ve karbondioksit vardır. Bunların miktarı uygun şekilde ayarlanmıştır. Farklı olsa hayat olmaz. Odamıza biraz fazla duman girse boğuluruz. Yeryüzünde yüze yakın basit madde vardır. Bunların birleşikleri vardır. Hepsinin miktarı bize gerektiği kadardır.
Yer kendi etrafında dönmektedir. Daha fazla hızlı dönse canlılar uyum sağlayamaz. Daha yavaş dönse gece gündüz farkı, sıcaklık farkı çok büyük olur. Yerin ekseni uygun şekilde eğimlidir. Ona göre yaz ve kış olmaktadır. Daha dik olsa iklim düzgün olmaz. Daha çok dönse yaz kış farkı büyük olur. Her şey uygun bir şekilde yerleştirilmiştir.
Dağlar gelişigüzel yaratılmamıştır. Doğu batı istikametinde Himalaya dağları yerleştirilmiştir. Böylece yağmurların yağması sağlanmıştır. Amerika’da güneyden kuzeye uzanmış dağlar konmuş, atmosferin de yerle beraber dönmesi sağlanmıştır.
Yeryüzündeki suların buharlaşıp dışarıya kaçmaması için üst üste üç tabaka oluşturulmuştur. Bir tabaka su buharını tutar ve suyun buharlaşmasını önler. Onun üstünde hava tabakası vardır, sudan hafiftir. Onun üstüne çıkarak su moleküllerinin buhar olarak daha yukarı çıkmasını önlerler. Onun üstünde elektrikî tabaka vardır. Bu sefer hava moleküllerinin kaçmasını önler. Onları da güneş ışığı tutmaktadır. Eksildiği kadar üretmektedir.
Güneş ışığı daha az gelse bu sefer ozon tabakası dediğimiz tabaka incelir ve havamız uçup gider. Daha fazla olursa bu sefer ışık yeryüzüne gelemez. Demek ki her şey uygun olarak ayarlanmıştır. Güneşe daha yakın olsak ısıdan piştiğimiz gibi ozon tabakamız kalınlaşır. Uzak olsak soğuktan donduğumuz gibi ozon tabakamız incelir.
Atmosferin başka bir özelliği daha vardır. Uzayda serseriyane dolaşan taşlar kayalar vardır. Yer üzerine bunlar yağmur gibi yağmaktadır. Atmosfere girince onlar ısınarak buharlaşmaktadır. Böylece taş yağmurundan kurtuluyoruz.
Gökten gelen yalnız tehlikeli taşlar değildir. Gerek yıldızlardan gerekse güneşten gelen ışıklar arasında tehlikeli ışıklar vardır. Atom bombasının taşıdığı ışıklar gibi ışıklar vardır. Yeryüzüne inseler bizi helâk ederler. İşte atmosfer bu zararlı ışıkları tutmaktadır. Daha çok üçüncü ışık tabakası bu işi yapmaktadır.
Nasıl odamıza cam taktığımız zaman pencereden ışık girer ama ısı kaçmaz, bu sayede soğuktan korunursak, atmosferimiz de bizi cam gibi korumaktadır. İşte yeryüzü de bütün canlıların varlığını sürdürmesi için tamamen özel olarak yaratılmıştır. Canlılar yaratılmazdan evvel yeryüzü bu şekilde canlıların yaşayacağı şekle getirilmiştir. Demek ki yeryüzünde canlıları var eden melekler olduğu gibi yeryüzümüzü de inşa eden melekler vardır. Daha yeryüzünde canlı yaratılmadan onlar yeryüzünü buna göre düzenlediler.