25- Soren Aabye KİERKEGAARD
Kierkegaard, 15 yaşındaki soylu bir kız sayesinde filozof oldu. Kızla nişanlandı. İyi koca olamayacağını düşündü. Nişanlısına kendisini nefret ettirir. Nişanlısını bir türlü unutamaz. Kız nişanlanır. Yine defterinde ölünceye kadar ondan bahseder. Kierkegaard gençliğinde geneleve gitmiştir. Bakire kızla evlenmeye hakkı yoktur. Babası da benzer iş yapmış, annesini almıştır. Ayrıca babası bir gün Tanrı’ya küfretmiştir.
Kendisinden ve çevresinden memnun değildir. Öldürülecek kimseyim diye düşünür. Bedbinliğini felsefe ile gidermeye çalışır. Saldırılar kader der. Kilise’yi Hıristiyanlığa ihanetle suçlar. 42 Yaşında ölür.
Konusu insandır. Felsefede ve Tanrı biliminde etkili olmuştur. Korkular ve ölüm korkusu içindedir. Bunlara katlanılmalıdır. İnsanın en büyük vasfı iradesidir. İstediğini yapabilmelidir. İnsanda birinci devre dalalettir. Her şeyini oluruna bırakma. İkinci devre insanın kendisini görevli görmesi bir şey yapmam gerek demesidir.
Kişi tek başına görevlerini yapamaz. Anlamlı olması için ölüm sonrası ile bütünleşmesi gerekir. İnsan Tanrı’sına doğrudan ulaşmalıdır. İnsan makul olanları yapmalıdır. Doğrularda itaat etmelidir. Sorumlu konuşmamanın dedikodu içinde yok olması tehlikesi vardır. Kişi tek başına Tanrı’sının karşısına kendi aklıyla çıkmalıdır. Kendisini gerçek Hıristiyanlığı ortaya çıkarmakla görevli kabul eder, bunun için evlenmedim ve memur olmadım der.
Yorum:
Batı son üç asırdır sancılar içindedir. Önce Tanrı’ya karşı hareket başlamıştır. Ateizm moda hâline getirilmiştir. Gelen filozoflar Kilise’yi feda edip Hıristiyanlığı kurtarmaya çalışmışlardır. Genellikle iyi niyetlidirler ama Hıristiyanlığı yaşayamamaktadırlar.
Kierkegaard, geneleve gittim diye bakire kızı yıllarca oyaladıktan sonra onunla evlenmiyor. Onu koruyacağım derken kendisini ıstıraplar içinde yaşatıyor. Dünya ıstırap dünyasıdır. Bunu reddetmek mümkün değildir.
O halde niçin varız?
Varız, çünkü ıstıraplar içinde yetişiyoruz. Ruhumuz böylece yüceliyor.
Ben Kur’an’ı tetkik ederek Kur’an’ın Allah sözü olduğuna kesin olarak inandım. Ondan sonrası için benim için yapılacak şey, “O” ne diyorsa onu yapmaya çalışmak, olanlara da “O” yaptı diye teslim olmak.
Batı filozoflarının sıkıntılı hayatları iki sebepten ileri gelmektedir. Biri, müsbet ilimler bu kadar gelişmemişti. Hak hissediliyor ama ispatlanamıyordu. Bugün ise ispatlıyoruz. Başka bir zorluk da, onların elinde Kur’an yoktu. Allah onlarla perde arkasından konuşuyordu. Bizimle ise doğrudan konuşuyor. Bu sebepledir ki o filozofları takdir etmek gerekir. Bana göre bu filozoflar cennetliktir.
Evet, insan sıkıntılar içinde var edilmiştir. İmtihan oluyor ve sınıflarını geçenler yücelecekler. Sınıfta kalanlar yeniden eğitime alınacaklar.
Ahiret varsayımı bulunmayan bir felsefe çıkmaz içinde olur.
Ahiretin varlığını nasıl biliyoruz?
- Biz üç boyutlu uzayda yaşıyoruz. Ahirete iman ettiğimize göre dört boyutlu uzay vardır demektir. İradeli hareket yaptığımıza göre beş boyutlu uzay da vardır. Bunun anlamı şudur; geçmiş ve gelecek hâlen mevcuttur. Hiçbir şey yeniden var olmuyor, yok olmuyor da; sadece biz seyahat ediyoruz. Kâinatın ölüme doğru gittiği bilinmektedir. O halde ölümden sonra da bir hayat vardır.
- Hiçbir şey yok olmuyor. O halde ruhlar da yok olmayacaktır. Uykuda olduğu gibi bedenden ayrılıp sonra tekrar gelecektir demektir. Arabadan inen şoför nasıl tekrar geri gelirse, ruh da öylece geri gelecektir.
- Ağaçlar yapraklarını yeni yapraklara yer açmak için dökerler. Kâinattaki ölüm daha ileri hayat içindir. Kâinatta entropi büyümektedir. Yani kâinat ölüme gitmektedir. Demek ki daha ileri bir kâinat için ölmektedir.
- İnsanlar ölümü istememektedir. Doğa yalancı değildir. Mademki insanlara bunu isteme duygusu verdi, o halde o vardır.
Felsefe vahye dayanmadan açıklama yaptığı için mukaddes kitapların ahiret hakkında verdikleri delili burada saymadık.
Ansiklopedik Bilgi:
Soren Aabye Kierkegaard (Tr. telaffuz önerisi: Sörın Kirkıgor) (1813-1855), Danimarkalı filozof ve teolog. Kierkegaard dindar babasının etkisiyle din eğitimi alarak ve katı bir dinsel atmosfer içinde yetişti.Tüm yaşamında bu çocukluğun etkisi görülür. Kendisi de dinsel düşünceleri olan birisi olmakla birlikte sürekli din adamlarıyla, kurumlarıyla ve düşünceleriyle çatışma halinde oldu. Mevcut Hıristiyanlığın yozlaşmış olduğunu ileri sürdü ve Hıristiyan inancının tamamen yenilenmesine yönelik eleştiriler geliştirdi. Kierkegaard, din ve Tanrı’yı tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirdi. Bu yönde giderek sistematik felsefenin bireyi göz ardı eden bütüncüllüğünü de reddetti. Felsefesinde bireyi merkeze aldı.
Felsefesi: Kierkegaard, varoluşçuluğun öncülerinden sayılır.Varoluşçu felsefe bir bakıma her varoluşçu filozofta kendine özgü bir nitelik kazanarak ayrıca tanımlanır, ancak bilinen genel nitelikleri ve felsefi özgüllüğü açısından varoluşçuluğun kurucu isimlerinin başında Kierkegaard sayılmaktadır. Kierkegaard'ın belli bir felsefi sistematik geliştirmediği doğru olmakla birlikte (Kierkegaard bu anlamda Nietzsche gibi bağımsız ve dizgesiz filozoflardandır), kullandığı kavramlar ve felsefe yapma tarzı sonradan varoluşçu felsefelerde görülen nitelikleri barındırır.Kierkegaard'ın itiraz ettiği ve sürekli eleştirdiği filozof Hegel'dir. Hegel'in rasyonalist ve sistematik felsefesi Kierkegaard için kabul edilemezdir. Kierkegaard'ın Hegel'den daha çok asıl olarak Hegelcilik'i hedeflediği söylenebilir. Varoluşçu felsefelerde görülen kavramların çoğunluğu öncül olarak Kierkegaard'da görülür: saçma, bunaltı, korku ve kaygı. Kierkegaard'ın felsefi sorunsalı bir bakıma mevcut Hıristiyanlık içinde ve hatta karşısında nasıl iyi bir Hıristiyan olunacağı noktasına da bağlıdır. Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaşamını gözden kaçırdığını düşünür. Ona göre varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır.Bu nedenle felsefe somut düşünmeye, yani varoluşa yönelmelidir.
Haftalık Seminer Dergisi; 642. Hafta 24 Aralık 2011 SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92