23- Georg Wilhelm Friedrich HEGEL
Schopenhauer Hegel’i akıl hastası diye tahkir etmiştir. 30 yıla yakın sürede filozof oldu. Bir ara Hegel unutulur oldu ama sonra Kant kadar filozof oldu. Marks talebesidir. Felsefe artık onsuz olmaz. Schopenhauer, Hegel ona öğrenci bırakmadığı için ona saldırmıştır.
Duruşu ve konuşması normal değildi. Anlattıkları büyüleyici idi. Hegel genç yaşta her konuda notlar tutmuştur. Notlarda kadınlarla ilgili yazılar yazar ama kendisi ilgilenmezdi. Kilisede ileride meşhur olacak kimselerle arkadaş oldu. Kant ve Fransız İhtilâli en çok onu etkilemiştir. Daha çok ihtilalcidir. Öğretmenlik yapar. Schelling üniversiteye alır. Maaşı azdır. Bakandan ek ders ister. Napolyon’un askerleri evini yağmalarlar. İşsiz kalır. Orada burada değişik işler yapar. 46 yaşında profesör olur. Berlin’de sonunda karar kılar.
Kızdığı zaman çok kızardı. Schopenhauer ile kavgalı idiler. 1831’de salgından ölür.
O çevre ve insanın gerçeğini aramaktadır. Tez, antitez, sentez bunun aracıdır.
Kant insanı ele almıştır, Hegel sevgiyle oluşan topluluğu ele almıştır. Sevmek sevdiğinin çıkarını düşünmektir ve ona göre hareket etmektir. Bunun için kendi çıkarından vazgeçmektir. Sevmek tezse, fedakarlık antitezdir. Karşılıklı sevgiyle çıkar paralelliği doğar sentezdir. Sonunda bu sentez çoklar arasında topluluğu oluşturur. Tüm olaylar sevginin sonunda oluşan sentezdedir. Her şey diyalog içindedir. Sonunda mutlak da tez ve antitezin sentezidir. Ölen Tanrı’nın yerine bunu koymuştur. Sevenler başta bir idiler, ayrı bedenlere girerek uzaklaştılar. Sevgi birbirine yaklaştırır. Hayat bire doğru gidiştir. Mutlak bir de Tanrı’dır. Tanrı seven insanın yaptığı gibi başkalarını var etmiştir. Onlara onları kendine çekmektedir. Halik Tanrı ortaya çıkmıştır. Hayat O’na doğru yol almaktadır. İnsan ruhu mutlak “bir”in kopyasıdır. O’ndan ayrılış O’na dönmektedir. İnsanın kendisi var, bir de çevresi var. İnsan kendinden evvel çevreyi görür, sonra çevre içinde görür. Cebinden aynayı çıkarınca önce aynayı görürsün, sonra aynada kendini görürsün. Tanrı durağan değil durmadan gelişen ve olgunlaşan bir varlıktır. Tanrı da kendisini var ettiği kâinatta görmektedir. Deneyerek kâinatı evrimleştirmektedir. Kendi görüntüsü de evrimleşmektedir. Allah var ettiği kâinatın ruhu olmaktadır. Tanrı kâinat aynasına bakınca kendisini görür. Bu kendisidir. Tanrı çekilirse yaratıklar kalmaz. Bu canlının toprak olup sonra hayata kavuşmasıdır. Kâinattaki başarısızlık Tanrı’nın denemeleridir, başarısızlığı değildir. Çünkü sonunda hep daha iyi oluşmaktadır.
Hegel felsefesinde başarılı olamazsa felsefeye etkisi ve insanın yer üzerindeki çabaları etkisini sürdürmektedir.
Yorum:
Hegel insan olarak iyi insandır diyebiliriz. Tanrı hakkındaki düşüncelerinde büyük yaklaşım vardır. Hatası iki noktada toplanmıştır. Biri zamanın da mahluk olduğunun bugün ilmen sabit olmasıdır. Tanrı’yı zaman içinde düşünmesi onun felsefesinin eksiğidir. Bununla beraber biz Tanrı zaman ve mekan dışındadır, bunu biliriz ama orada ne durumda olduğunu bilemeyiz. Dolayısıyla felsefede fazla eksiklik sayılmaz. Hegel zamanda dört ve beş boyutlu uzayı bilmiyordu, zamanın ve üç boyutlu uzayın mahluk olduğu bilinmiyordu.
Hegel’in en büyük hatası Tanrı’nın da deneye deneye öğrendiği görüşüdür. Biz kendimizi ancak beynimizle kendi kedimizi bilebilmekteyiz. Rüyasız uykuda kendimizden haberimiz yoktur. Tanrı’yı böyle tasavvur etmesi mantıksızdır. Biz kendi bedenimizi kendimiz var etmiyoruz. Ama Tanrı kâinatı kendi bedenini kendisi var ediyor. Bu bakımdan O’nun kâinat olmadan kendi kendisini bilmemesi sözkonusu değildir.
Biz bir şeyi düşünürüz. Yaptığımız zaman düşündüklerimizle de muktedir olduğumuzu yaptıktan sonra görürüz. Tanrı da “ol” dediği zaman olduğunu sonradan görmüştür diyebiliriz. Ama bu da ancak zaman içinde geçerlidir. Bununla beraber Tanrı var ettiği zamanın içinde midir, yani mahluk Tanrı’nın cüzü müdür yoksa ayrı mıdır? Bunları düşünemeyiz. Bununla beraber kâinatı anlarken Tanrı’yı Hegel gibi düşünmeliyiz. Alemlerin rabbidir denilmelidir, kâinatı evrim içinde var etmiştir. O en büyük mekan olan arşın da rabbidir. Yani beş boyutlu uzay da evrim içindir.
Hegel’in dayandığı iki esas vardır; biri diyalog, diğeri de vahdet. Diyalog her şeyin çift yaratıldığı ayrıntısını açıklamasından başka bir şey değildir. Kâinattaki birlik ise Allah’ın vahdaniyetinin açıklamasıdır.
Batının iki filozofu Kant ve Hegel, hem hayatları hem de açıklamaları İslâmiyet’e en yakın filozofudurlar. Tanrı’nın inkar edildiği asırda gelmiş ve o gidişi frenlemişlerdir. Dayandığı felsefe Hint felsefesiyle İslâm ilm-i kelamıdır. Ne var ki bunlardan etkilenmiş ama kendileri yeni düşüncelerle açıklamışlardır.
Evet, her şey tez ve antitezden oluşmaktadır. Yine, evet, tezin de anti tezin de kaynağı aynı kaynaktan gelmektedir. Şeytan ve melek, mikroplar ve hücreler tüm sosyal ve biyolojik hayatın aslıdır. İnsanları var eden de tek Tanrı’dır. Yani Hegel İslâm ilm-i kelamını açıklayan bir filozoftur. Şeytan Tanrı’nın kendisine karşı var ettiği bir varlıktır. Uluslar arasındaki maça hazırlık için takımlar ayrılarak iki takım olurlar ve birbirleriyle oynarlar. Sonra dışarıya hazırlıklı olarak birleşirler.
Şeytan takımı da daha iyi takımların oluşması için kullarını ikiye ayırdığı takımın karşı karşıya oynamasıdır.
Ansiklopedik Bilgi:
Georg Wilhelm Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770, Stuttgart - 14 Kasım 1831, Berlin), Alman filozof. Günümüzde Almanya'nın güneybatısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozof. Etkisi, hem onu takdir edenler (Not supported field expression!, Sartre, Küng, Bauer, Stirner, Marx) hem de acımasızca eleştirenler (Not supported field expression!, Schopenhauer, Nietzsche, Heidegger, Schelling) gibi çok farklı konumlardaki insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürdü. Efendi-köle diyalektiğinin kavramsallaştırması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizdi.
Bir memurun oğluydu. Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805'te Jena Üniversitesi'ne profesör oldu. Başlangıçta Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış görünüyordu, sonradan kendine ayrı bir sistem kurup onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini 'phanomenologie des Geistes' adındaki eserinde anlatmıştır. Bir süre Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg üniversitesinde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında 'Mantık Bilimi' ve 'Felsefe Ansiklopedisi' dikkati çekti.
Hegel'in kurduğu sisteme 'diyalektik mantık' denilir. Buna göre bir fikir (yani tez), karşısındaki başka bir tezle (anti-tezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denilir.
Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığın sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyva olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.
Hegel ömrünün son yıllarını Berlin'de geçirdi. 1831 yazı ve sonbaharı boyunca süren kolera salgınının son kurbanlarında biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra aniden ölmüştür.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
Haftalık Seminer Dergisi; 640. Hafta 10 Aralık 2011