Mete Firidin
Yeni, Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
16.08.2021
4460 Okunma, 2 Yorum

 

 

1. Fatiha Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabbi Allah içindir.
  3. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli,
  4. O yargı döneminin sahibi,
  5. Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden dileriz.
  6. Bize o doğru yol-yönteme doğru rehberlik et.
  7. Onlar ki onlar üzere o gazap edilenler dışındaki nimet verdiklerinin yol-yöntemine ve o sapıtanların değil.

2. Bakara Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. İşte o, o kitap! Onun içinde çelişki yoktur. O, o müttakîler (Allah’ın yasak ve tavsiyelerini önemseyenler) için yol-yöntem göstericidir.
  4. Onlar ki o gayba inanırlar ve o namazı kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıktan infak ederler.
  5. Ve onlar ki sana indirilene ve senden önce indirilene ve o ahirete samimiyetle iman ederler.
  6. İşte onlar Rabblerinden rehberlik üzerelerdir ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  7. Kesinlikle onlar ki kâfirler, onları uyardın veya onları hiç uyarmadın onlar üzere eşittir. Onlar iman etmezler.
  8. Allah onların kalplerini (merkezlerini, kafa, beyin kabuğu, kortikal merkezlerini) ve işitip anlamalarını mühürledi. Ve onların görüp anlamaları üzeredir perde. Ve onlar içindir büyük azap.
  9. Ve o insanlardan kimi derki: “Allah’a ve o ahiret gününe inanıp-güvendik”. Ve onlar iman edenler (inanıp-güvenenler) değillerdir.
  10. Allah’ı ve onlar ki inananları aldatmaya çalışırlar. Ve sadece kendilerinden başkasını aldatır değillerdir. Ve şuurunda değillerdir.
  11. Kalplerinin (Kafa merkezlerinin) içindedir hastalık ki Allah onları hastalık olarak artırdı ve yalanlar olmaları nedeniyle acı verici azap onlar içindir.
  12. Ve onlara “O yeryüzünde fesat çıkarmayın” dendiğinde, derler ki: “Kesin olarak bizler ıslah edenleriz”.
  13. Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır o bozguncular. Ve lakin şuur etmezler.
  14. Ve onlara “O aklı başında insanların (Nasın, sosyal anlamda insanların) inandığı gibi inanın” denilince, “O düşüncesizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır o düşüncesizler. Ve lakin bilmiyorlar.
  15. Ve onlar, onlar ki iman edenlerle (inananlarla) mülakat yaptıkları zaman “İman ettik” derler. Ve şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında: “Kesinlikle biz sizinle beraberiz. Kesin olarak biz alay edenleriz” derler.
  16. Allah, O onlarla alay eder. Ve onları taşkınlıkları içinde bocalarken mühlet vererek erteler.
  17. İşte onlar, onlar ki o hidayetle o şaşkınlığı satın aldılar da ticaretleri kâr getirmedi ve onlar doğru yolu bulanlar olmadılar.
  18. Onların benzetmesi o ki ateş yakmak isteyenin benzetmesi gibidir. Ki o çevresindekileri ışıklandırınca Allah onların aydınlığını (optimum şartlarını) giderir ve onları uygunsuz şartlar (aşırı ışık) içinde terk eder. Onlar görüp algılayamazlar.
  19. Sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir ki onlar sonuçta olması gereken geri dönüşü yapamazlar.
  20. Veya onlar içinde zor şartlar (karanlıklar, aşırı ışıksızlık) ve yıldırım ve gök gürültüsü bulunan o gökten sağanağa tutulan kişi gibilerdir. O yıldırımlardan dolayı o ölümün korkusuyla parmaklarını kulaklarına kılarlar. Ve Allah o kâfirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
  21. O şimşeğin çakması neredeyse onların görüp algılamalarını alır. O onları her defasında ışıklandırınca onun içinde yürürler ve üzerlerini aşırı şartlar (ışıksızlık) kaplayınca durakalırlar. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka işitip anlamalarını ve görüp anlamalarını giderirdi. Kesinlikle Allah her şeye üzere kadirdir.
  22. Ey o aklı başında insanlar! O ki sizi ve onlar ki sizden öncekileri biçimlendiren Rabbinize kulluk edin. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparsınız.
  23. O ki o yeryüzünü size bir servis yeri ve o göğü bir bina kıldı. Ve o gökten bir tür sıvı indirdi de onunla size rızık olan o ürünlerden çıkardı ki Allah’a bile bile denkler kılmayın.
  24. Ve kulumuza indirdiğimizden (Kuran’dan) çelişki içindeyseniz ki onun benzeri bir sure meydana getirin. Ve doğrusunu söyleyenlerseniz Allah’tan başka bilirkişilerinizi yardıma çağırın.
  25. Ki asla yapamadınızsa ve asla yapamayacaksınız da o ki o inkâr edenler için hazırlanan ve yakıtı o aklı başında insanlar ve o taşlar olan o ateşi önemseyip göz önünde bulundurun.
  26. Ve onlar ki iman edenler (inananlar) ve o ıslah edici işleri işleyenleri müjdele. Kesinlikle onlar içindir altlarından o nehirler akan bahçeler. Onlara oranın herhangi bir ürünü rızık olarak bulundurulduğu her defasında “Bu o ki daha önce o rızıklandırıldığımızdandır” derler. Ve o onlara farklı benzeri olarak bulunduruldu. Ve onlar içindir orada tertemiz eşler ve onlar orada kalıcılardır.
  27. Kesinlikle Allah kısım kısım (insect, böcek?) olanı, onun üstünde olanı da benzetme olarak ileri sürmekten çekinmez de onlar ki inananlara gelince de kesinlikle o, Rabblerinden o gerçektir diye bilirler. Ve onlar ki inkâr edenlere gelince de “Allah bu benzetmeyle ne irade etti?” derler. O, onunla birçoğunu şaşırtır ve birçoğuna rehberlik eder. Ve O onunla o yoldan çıkanlardan başkasını şaşırtır değildir.
  28. Onlar ki Allah’ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar ve onunla birleştirilmesini emrettiğini kesenler ve o yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar, işte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  29. Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Ve ölü idiniz de sizlere hayat verdi. Sonra sizi öldürür. Sonra size hayat verir. Ve sonuçta O’na doğru geri döndürülürsünüz.
  30. O, O ki o yeryüzündekileri topluca sizin için biçimlendirdi. Sonra o göğü ele aldı ki göklerin yedisi (atmosfer vs.) olarak düzenledi. Ve O’dur her şeyi bilen.
  31. Ve Rabbin o meleklere “Kesinlikle ben o yeryüzünde halife kılanım” dediğinde onlar dediler ki: “Orada, orada bozgunculuk yapacak ve o kanları akıtacak kişiyi mi kılarsın? Ve biz överek senin ilintisiz egemenliğini vurguluyoruz ve senin için kutsiyetini ilan ediyoruz”. Dedi ki “Kesinlikle ben, ben sizin bilemediklerinizi bilirim”.
  32. Ve O, Âdem’e o isimlendirmelerin onun hepsini iyice öğretti. Sonra onları o melekler üzere sundu da dedi ki: “Doğrusunu söyleyenlerdenseniz bunların isimlendirilmeleri ile beni bilgilendirin?”.
  33. Dediler ki: “Sen her şeyden ilintisiz, bağımsız egemensin. Bizim için senin bize öğrettiğinden başka bir bilimimiz yoktur. Kesinlikle sen, sensin o âlim, o hakîm”.
  34. (Allah) dedi ki: “Ey Âdem! Onları (o melekleri) onların isimlendirilmeleri ile bilgilendir”. Ki o onların isimlendirilmeleriyle onları bilgilendirince O (Allah) dedi ki: “Ben size hiç kesinlikle ben o göklerin ve o yeryüzünün bilinmeyenlerini bilirim ve sizin açıkladığınızı ve gizler olduğunuzu bilirim demedim mi?”.
  35. Ve biz o meleklere “Âdem için secde edin” dediğimizde de İblis haricinde onlar secde ettiler. O kaçındı ve kibirlendi ve o kâfirlerden oldu.
  36. Ve dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin o bahçede yerleşin ve oradan ikinizin uygun gördüğü yerden bol bol yiyip edinin. Ve bu, o çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki ikiniz o zalimlerden olursunuz”.
  37. Ki o şeytan ikisini oradan kaydırdı da ikisini ikisinin içinde olduklarından çıkardı. Ve dedik ki: “Birbirinize düşman olarak yukarıdan aşağıya inin ve o yeryüzünde bir kalıcılık ve belirli bir vakte kadar bir meta sizin içindir”.
  38. Ki Âdem Rabbinden kelimeler sergiledi de O, onun üzere tövbe kabul etti. O kesin ki O’dur o tövbeyi çok kabul eden, o özel merhametli.
  39. Dedik ki: “Oradan topluca inin aşağı. Ki kesin olan, benden size bir hidayet (rehberlik) bulunur da kim benim hidayetime uyarsa ki onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir”.
  40. Ve onlar ki inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar o ateş halkıdır, onlar orada devamlı kalıcılardır.
  41. Ey İsrailoğulları! O ki sizin üzere nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve bana verdiğiniz ahdi yerine getirin. Ben size verdiğim ahdi yerine getireyim. Ve ancak benden ki saygıyla çekinin.
  42. Ve sizinle olanı doğrulaştırıcı olarak indirdiğime (Kuran) iman edin. Ve onu inkâr edenlerin öncüsü siz olmayın. Ve benim ayetlerimle az bir değer satın almayın. Ve ancak beni ki önemseyip göz önünde bulundurun.
  43. Ve o gerçeğe o gerçek dışını giydirmeyin ve bildiğiniz halde o gerçeği söylemeyerek gizlemeyin.
  44. Ve o namazı kılın ve o zekâtta bulunun ve o rükû edenlerle birlikte rükû edin.
  45. O kitabı aktarıp durduğunuz halde o insanlara o iyiliği emreder ve kendinizi unutur musunuz? Ki akletmez misiniz?
  46. Ve sabırla ve o namazla yakararak yardım isteyin. Ve kesinlikle o, o çekinenlerden başkası üzere mutlaka fazlasıyla zor olandır.
  47. Onlar ki kesinlikle onlar Rabbleri ile mülakat yapacaklarını ve kesinlikle onlar sonuçta beklenen dönüşü O’na doğru yapacaklarını zannedenlerdir.
  48. Ey İsrailoğulları! O ki sizin üzere nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle ben, ben sizi o âlemler üzere fazlalaştırdım.
  49. Ve kimsenin kimseye bir şey karşılık vermediği ve ondan şefaat kabul edilmediği ve ondan fidye alınmadığı ve onlara yardım edilmediği dönemi önemseyip gereğini yapın.
  50. Ve o zaman sizi Firavun Ailesinden uzaklaştırıp kurtardık, (onlar) size o azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor ve kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Ve sizin için Rabbinizden büyük bir deneme işte onun içindedir.
  51. Ve o zaman biz sizinle o denizi (nehri, derin suyu) yardık da sizi uzaklaştırıp kurtardık ve Firavun ailesini siz gözetlerken suda boğduk.
  52. Ve o zaman Musa ile kırk gece için vaatleştik. Sonra onun ardından zalimler olarak o buzağıyı edindiniz.
  53. Sonra işte onun ardından sizi affettik ki olabilir ki şükredersiniz.
  54. Ve o zaman Musa’ya o kitabı ve Furkan’ı verdik ki olabilir ki doğru yolda gidebilirsiniz.
  55. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey toplumum kesinlikle siz o buzağıyı edinmekle nefsinize zulmettiniz ki sizi iyileştirene tövbe edin de nefislerinizi katledin. İşte o Rabbiniz indinde daha iyidir”. Ki O sizin üzere tövbe kabul etti. O kesinki, O, o tevvabdır, o özel merhametlidir.
  56. Ve o zaman: “Ey Musa! Biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana asla inanmayacağız!” dediniz de siz bakınıp dururken sizi o yıldırım çarptı.
  57. Sonra ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik ki olabilir ki şükredersiniz.
  58. Ve üzerinize o toz bulutunu gölge yaptık. Ve üzerinize o çöl türüfünü ve o bıldırcını indirdik. “Sizi rızıklandırdığımızın iyi-yararlılarından yiyip edinin”. Ve onlar bize zulmetmediler ve lakin kendi nefislerine zulmedenler oldular.
  59. Ve o zaman dedik ki: “Bu, o yerleşim yerine girin de uygun gördüğünüz her yerden bol bol yiyip edinin ve secde ederek o (ana) kapıya girin ve “Hititli” deyin. Hatalarınızı sizin için hoşgörürüz ve o güzel davrananları artıracağız”.
  60. Ki onlar ki zalimler o ki onlara ifade edileni ifade olarak başkasına değiştirdiler de onlar ki zalimlerin üzere o gökten, yoldan çıkar olmaları nedeniyle kir-toz indirdik.
  61. Ve o zaman Musa toplumu için su araştırdı da dedik ki: “Asanla o taşı ileri sür”. Ki ondan on iki pınar yarılıp fışkırdı. Aklı başında insanların hepsi onların içme yerini bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyip edinin ve içip edinin ve o yeryüzünde bozguncular olarak azgınlaşmayın”.
  62. Ve o zaman “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe asla sabredemeyeceğiz ki bizim için Rabbine yalvar! Bize o yeryüzünün bitirdiği baklasından ve hıyarından ve sarımsağından ve mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” dediniz. O dedi ki: “Onlar ki o daha düşükleri onlar ki o daha iyiyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir büyük şehre inin ki kesinlikle istediğiniz sizin içindir”. Ve onlar üzere o aşağı görülme ve o düşkünlük damgası vuruldu. Ve Allah’tan bir gazaba yerleştiler. İşte o kesinlikle onların Allah’ın ayetlerini inkâr eder olmaları ve haksız yere o nebileri öldürmeleri nedeniyleydi. İşte o isyan etmeleri ve azgınlık yapar olmaları nedeniyleydi.
  63. Kesinlikle onlar ki o iman (inananlar) edenler ve onlar ki Yahudiler ve Nasaralar ve Sabiiler, kim Allah’a ve o ahiret gününe inanır ve yararlı-düzeltici iş işlerse ki onlar içindir Rabblerinin indinde karşılık. Ve onlar üzere korku yoktur. Ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  64. Ve o zaman sizden mîsak (sağlam bir söz) aldık ve Tur’u üzerinize yükselttik. “Size verdiğimize kuvvetle tutunun ve onun içindekileri aklınızda tutun. Olabilir ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz”.
  65. Sonra işte onun ardından aksilik ettiniz ki eğer Allah’ın üzerinizdeki fazlalığı ve merhameti olmasaydı mutlaka o zarara uğrayanlardan olurdunuz.
  66. Ve onlar ki sizden cumartesi haddi aşanları mutlaka bilmişsinizdir. Ki onlar için dedik ki: “Hor görülen sinenler (maymunlar gibi baskı altında sinenler) olun”.
  67. Ki onu o zamanda bulunanlara ve ondan sonrakilere bir caydırma ve o müttakîler (Allah’ı ve O’nun kurallarını önemseyip yerine getirenler) için bir öğüt kıldık.
  68. Ve o zaman Musa toplumuna: “Kesinlikle Allah bir inek kesip-boğazlamanızı emrediyor” dediğinde dediler ki: “Bizi alaya mı alıyorsun?” O dedi ki: “O cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”.
  69. Dediler ki: “Rabbine bizim için yalvar! O nedir bize iyice açıklasın”. Dedi ki: “Kesinlikle O işte onun kesinlikle yaşlı olmayan ve çok genç olmayan, işte onun arasında orta yaşlı bir inek olduğunu söylemektedir ki size emredileni yapın”.
  70. Dediler ki “Rabbine bizim için yalvar! Onun ne renk olduğunu bize iyice açıklasın”. Dedi ki: “Kesinlikle O, onun kesinlikle bakanların içini açan parlak sapsarı renkli bir inek olduğunu söylemektedir”.
  71. Dediler ki “Rabbine bizim için yalvar! O nedir bize iyice açıklasın. Kesinlikle o inekler bizce karıştırılabilir benzerliktedir. Ve Allah uygun görürse kesinlikle biz doğruyu bulanlarız”.
  72. Dedi ki: Kesinlikle O der ki: Kesinlikle o, düşük düzey olmayan, o yeryüzünü sürmeyen ve ekin sulamayan, salma, alacası olmayan bir inektir. Dediler ki: “İşte şimdi o doğru gerçekle geldin”. Ki onu kesip-boğazladılar. Ve neredeyse yapmayacaklardı.
  73. Ve o zaman bir nefs katlettiniz de onun içinde birbirinizi itip kakıştırdınız. Ve Allah saklamış olduğunuzu açığa çıkarandır.
  74. Ki dedik ki: “Onun bir kısmı ile onu karşılaştırın” (nefsin bir parçası ile sakladığınızı karşılaştırın). Allah o ölüleri işte onun gibi diriltir. Ve akıl edesiniz diye size ayetlerini gösterir.
  75. Sonrasında, işte ondan sonra kalpleriniz ki o taş gibi veya daha katı katılaştı. Ve kesinlikle o taşlardandır mutlaka o nehirlerin yol yardıkları ve kesinlikle ondandır mutlaka iyice ayrılıp da su çıkanı. Ve kesinlikle ondandır mutlaka o, Allah çekincesinden indirgenenleri. Ve Allah işlediklerinizi bilmez değildir.
  76. Ki size inanacakları beklentisi içinde misiniz? Ve onlardan bir takımı Allah’ın kelimelerini işitiyor olmuşlardı. Sonra, onları akıl etmeleri ardından bilerek onu tahrif etmişlerdi.
  77. Ve onlar, onlar ki iman edenlerle karşılaşma yaptıkları zaman “İnandık” derlerdi. Bazıları bazıları ile yalnız kaldıklarında “Rabbinizin indinde size karşı onunla tartışsınlar diye mi Allah’ın size açtığını onlara anlatıyorsunuz? Ki akıl etmiyor musunuz?” derlerdi.
  78. Ve onların sır edindiklerini ve açıkladıklarını Allah’ın kesinlikle bildiğini bilmiyorlar mı?
  79. Ve onlardan ümmiler, onlar kuruntular dışında o kitabı bilmezler. Ve oysa onlar sadece zannederler.
  80. Ki vay onlar ki o kitabı elleriyle yazıp sonra onunla az bir değer satın almaları için “Bu Allah indindendir” diyenlere. Ki vay onlar için ellerinin yazdıkları nedeniyle! Ve vay onlar için kazandıkları nedeniyle!
  81. Ve dediler ki “O ateş bize sadece sayılı birkaç gün dışında asla temas etmeyecektir”.  De ki: “Allah indinden ahit mi aldınız? Ki Allah ahdinden asla caymayacaktır. Yoksa Allah üzere bilmediğinizi mi söylersiniz?”.
  82. Aksine, kim kötülük kazandı ve hatası onu kuşattıysa ki işte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır.
  83. Ve onlar ki iman edenler ve o yararlı-düzeltici işleri işleyenler, işte onlar o bahçe halkıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır.
  84. Ve o zaman İsrailoğulların’dan, “Allah’tan başkasına kulluk (kölelik) etmeyin ve o anne-babaya ve o yakınlara ve o yetimlere ve o düşkünlere iyilikte bulunun ve o insanlar için güzelce ifadede bulunun ve o namazı kılın ve o zekâtı verin” diye söz aldık. Sonra sizden pek azınız hariç araz çıkaranlar olarak aksine davrandınız.
  85. Ve o zaman “Birbirinizin kanınızı dökmeyin ve birbirinizi diyarlarınızdan çıkarmayın” diye sizden söz aldık. Sonra şahitler (bilirkişiler) olarak ikrar ettiniz.
  86. Sonra siz, birbirinizi katleden ve aranızdan bir takımını diyarlarından çıkaran, onlar aleyhine o günah ve o düşmanlıkta birbirine arka çıkan ve onları çıkarmak haram kılınanken, size esir olarak geldiklerinde fidyelerini veren işte bunlarsınız. Ki o kitabın bir kısmına inanıyor ve bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Ki sizden işte onu yapanın cezası bu dünya hayatında rezil olmaktan başkası değildir. Ve onlar o kıyamet (diriliş) gününde o azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Ve Allah işlediklerinizden gafil değildir.
  87. İşte onlar, onlar ki o ahiret ile bu dünya hayatını satın alanlardır ki onlardan o azap hafifletilmez ve onlar yardım edilenler değillerdir.
  88. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı verip bulundurduk ve ondan sonra ard arda o resullerle devam ettik. Ve Meryem oğlu İsa’ya o iyice açıklamayı verip bulundurduk ve onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Ki size her defasında bir resul nefsinizin heveslenmediği ile geldiğinde mi büyüklük taslarsınız da bir kısmını yalancı sayar ve bir kısmını katledersiniz?
  89. Ve dediler ki: “Kalplerimiz (kortikal merkezlerimiz) kapalıdır”. Aksine, Allah inkârlarıyla onları lanetledi ki onların iman ettikleri pek azdır.
  90. Ve onlara Allah indinden onlarla olanın doğrusunu bildiren (düzelten) kitap geldiğinde ve onlar önceleri onlar ki inkâr edenlere karşı fetih ister oldular ki tanıdıkları gelince de onu inkâr ettiler. Ki Allah’ın laneti o inkâr edenler üzeredir.
  91. Allah’ın kullarından uygun gördüğüne fazlından indirmesini çekemeyerek Allah’ın indirdiğini azgınlıkla inkâr etmekle onunla kendilerine satın aldıkları ne kötüdür. Ki gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o kâfirler içindir alçaltıcı azap.
  92. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine iman edin.” denildiğinde, onlar “Bize indirilene iman ederiz.” dediler. Ve o onlarla olanı düzelten gerçek olduğu halde onun (Allah’ın indirdiğinin) ardından gelen devamını inkâr ederler. Onlara de ki: İman edenler iseniz ki önceden niçin Allah’ın nebilerini katlediyordunuz?
  93. Ve mutlaka Musa size o apaçık açıklamalarla gelmişti. Sonra siz onun ardından zalimler olarak o buzağıyı (tanrı, Anat) edindiniz.
  94. Ve o zaman sizden kararlılık sözünüzü aldık ve Tur’u üzerinize kaldırdık, “Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve işitip anlayın”.  Dediler ki: “İşitip anladık ve karşı geldik”. Ve inkârları ile birlikte o buzağı kalplerinin içine işlendi (merkezlerinin içine geçirildi). De ki: “Mümin (iman eden) olduysanız, imanınızın onunla size emrettiği ne kötüdür?”.
  95. De ki: Allah indinde o ahiret yurdu o insanların dışında size özgü olduysa ki doğrusunu söyleyenlerseniz o ölümü temenni (özlemle isteyin) edin!
  96. Ve onu ellerinin önceden sundukları nedeniyle zamanın sonuna kadar asla temenni etmeyeceklerdir. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  97. Ve mutlaka onları hayat üzerine insanların en hırslısı ve onlar ki şirk koşanlardan daha hırslısı bulacaksın. Her biri eğer ömrü bin yıl olsa diye arzu eder. Ve o ömürlendirilir diye o onu o azaptan uzak tutacak değildir. Ve Allah onların işlediklerini görüp anlayandır.
  98. De ki: Kim Cibril’e düşman olduysa ki kesinlikle o, onu (Kuran’ı) Allah’ın izniyle onun zamanında bulunanı düzelten ve o inananlar için yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirdi.
  99. Kim Allah’a ve meleklerine ve resullerine ve Cibril’e ve Mikail’e düşman olduysa ki kesinlikle Allah o kâfirlere düşmandır.
  100. Ve mutlaka sana iyice açıklayıcı ayetler indirmiştik. Ve onunla o yoldan çıkanlardan başkası inkâr eder değildir.
  101. Ve onlar ahit olarak ahitleştikleri her defasında içlerinden bir takımı onu fırlatmamış mıdır? Aksine onların çoğu, onlar inanmazlar.
  102. Ve onlara Allah indinden, onlarla olanı düzeltici bir resul gelince, onlar ki o kitap verilenlerden bir takımı sanki onlar bilmiyorlar gibi Allah’ın kitabını arkalarına fırlattılar.
  103. Ve Süleyman mülkü üzere o şeytanların aktardığına tabi oldular. Ve Süleyman küfreder değildi. Ve lakin o şeytanlar küfrettiler. Onlar o insanlara o sihri ve Bâbil’de o iki meleğe, Harut’a ve Marut’a indirilenleri öğretiyorlar. Ve o ikisi “Kesin olan biz zorlu bir denemeyiz ki sakın küfretmeyin!” demeden herhangi birine öğretmezler. Ki ikisinden o kişi ve onun eşinin arasını ayırmayı öğreniyorlar. Ve Allah’ın izni olmadıkça onlar onunla bir kimseye zarar verebilir değillerdir. Ve onlar kendilerine zarar veren ve bir fayda sağlamayanı öğreniyorlar. Ve mutlaka onu her kim satın aldıysa onu alanın o ahirette bir nasibi olmayacağını çok iyi bilmişlerdi. Ve eğer bilir olsalardı onunla kendilerine satın aldıkları ne kötüdür!
  104. Ve eğer kesinlikle onlar iman etseler ve Allah’ın emir ve yasaklarını önemseseler Allah indinden ödüllendirme onlar için mutlaka daha iyidir.  Eğer biliyor olsalar!
  105. Ey onlar ki iman edenler “Raina = bizi güt” demeyin ve “Unzurna = bizi gözet” deyin ve işitip anlayın. Ve o kâfirler içindir acı verici azap”.
  106. Onlar ki o kitap ehlinden kâfirler ve o müşrikler Rabbinizden sizin üzere herhangi bir hayır indirilmesini arzu eder değillerdir. Ve Allah, O rahmetiyle uygun gördüğünü özel kılar. Ve Allah o büyük fazlalık sahibidir.
  107. Biz herhangi bir ayetten her neyi ihmal edili kılar veya unutturursak ondan daha iyisini veya mislini meydana getiririz. Hiç bilmez misin; Allah her şey üzere ayarlama yapabilendir?
  108. Hiç bilmez misin? Kesinlikle o göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Ve veliden ve yardım ediciden Allah’tan başkası sizin için değildir.
  109. Yoksa önceden Musa’nın sorguya çekildiği gibi resulünüzü sorguya çekmeyi mi istiyorsunuz? Ve kim o küfrü o imanla değiştirirse ki o, o doğru yol seviyesinden sapmıştır.
  110. O kitap ehlinden birçoğu o gerçek kendilerine apaçık belli olduktan sonra nefislerindeki hasetten “Eğer sizi imandan sonra küfre döndürseler” diye arzu ederlerse de Allah emrini yerine getirene kadar onları affedin ve hoşça davranın. Kesinlikle Allah her şey üzere ayarlama yapabilendir.
  111. Ve o namazı yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirin ve o zekâtta bulunun ve nefsiniz için hayırdan önceden sunduğunuzu Allah indinde bulursunuz. Kesinlikle Allah işlediklerinizi görüp anlayandır.
  112. Ve dediler ki: “Yahudi veya Hristiyan olan haricindeki kimse asla o bahçeye girmeyecek”. O onların kuruntularıdır. De ki: “Doğrusunu söyleyenler oldunuzsa getirin verinizi”.
  113. Aksine, kim iyi birisiyken yüzünü (ilgisini) Allah’a gönülden teslim ederse ki Rabbinin indinde onun karşılığı onun içindir. Ve onlar üzere korku yoktur ve onlar, onlar hüzünlenmezler.
  114. Ve onlar o kitabı aktarmaktalarken Yahudiler dediler ki “Hristiyanlar bir şey üzere değiller” ve Hristiyanlar dediler ki “Yahudiler bir şey üzere değiller”. Onlar ki bilmeyenler işte onların söylediklerinin benzeri gibi dediler ki Allah, O, o kıyamet günü onların içinde anlaşmazlığa düşer olduklarında onlar arasında hüküm verecektir.
  115. Ve Allah’ın mescitlerinden, içinde O’nun ismi anılıyor diye meneden ve onların harabiyeti içinde koşuşan kimseden daha zalimi kimdir! İşte onlar, onlar için oraya korkarak girmekten başkası olur değildir. Onlar içindir bu dünyada rezillik ve onlar içindir o ahirette büyük azap.
  116. Ve o doğu ve o batı Allah’ındır ki her nereye dönerseniz de Allah’ın yüzü (ilgisi) öylece oradadır. Kesinlikle Allah kapsayandır, bilendir.
  117. Ve dediler ki: “Allah çocuk edindi”. O yegâne, hiçbir şeye bağımlılığı olmayan egemendir. Aksine! Kesinlikle o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Hepsi O’nun emri altındadır.
  118. O, o göklerin ve o yeryüzünün yoktan var edicisidir. Ve O, bir işin gerçekleşmesine karar verdiğinde de kesin olarak ona “ol” demektedir ki o var olmaktadır.
  119. Ve onlar ki bilmeyenler dediler ki: “Eğer Allah bizimle kelimelerle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) ortaya konmalı değil miydi?”. İşte onun gibi, onlar ki onlardan öncekiler onların dediklerinin benzerini dediler. Merkezleri (kafalarındaki) birbirine çok benzeşti. Yakın olarak (samimi) inanan toplum için ayetleri iyice açıklamıştık.
  120. Kesinlikle biz, biz seni o gerçek ile müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ve sen o cehim halkından sorgulanmazsın.
  121. Ve onların milletine tabi olana kadar Yahudiler ve Hristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De ki: “Kesinlikle Allah’ın rehberliği o esas rehberliktir”. Ve mutlaka sana o bilimden gelen sonrasında onların heveslerine uyarsan, Allah’tan senin için herhangi bir veli ve herhangi bir yardım edici yoktur.
  122. Onlar ki o kitabı verdiklerimiz, onlar onu aktarmanın hakkını vererek aktarırlar. İşte onlar ona inanıp güvenirler. Ve kim onu inkâr ederse de işte onlar, onlar o hasar edenlerdir.
  123. Ey İsrailoğulları! O ki sizin üzere nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle ben, ben sizi o âlemler üzere fazlalıklı kıldım.
  124. Ve kimsenin kimseye bir şey karşılık veremeyeceği ve hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği ve kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği dönemi önemseyip gereğini yapın.
  125. Ve Rabbi İbrahim’i kelimelerle denediğinde ki o onları iyice tamamladı. Dedi ki: “Kesinlikle ben, ben o insanlar için önder seni kılanım”. O dedi ki “Ve zürriyetimden”. Dedi ki: “O zalimler benim ahdime erişemez”.
  126. Ve o zaman o evi insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Ve siz Makam-ı İbrahim’den bir namazgâh edinin. Ve İbrahim’le ve İsmail’le “İkiniz beytimi o tavaf edenler için ve o sadık kalıp bağlananlar için ve o secde rükûsu edenler için iyice temizleyin” diye ahitleştik.
  127. Ve o zaman İbrahim “Ey Rabbim! Burayı güvenli bir belde kıl ve ehlinden Allah’a ve o ahiret gününe iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır” dedi. Dedi ki: “Ve küfredenlerden ki birazcık metalandırırım. Sonra onu o ateş azabında zorda bırakırım ve o ne kötü bir duraktır!”.
  128. Ve İbrahim ve İsmail o evden o temelleri yükseltirken “Rabbimiz bizden kabul et ve kesinlikle sensin, sen o işitip algılayansın, o bilensin”.
  129.  “Rabbimiz! Ve ikimizi sana gönülden teslim olan ve zürriyetimizden sana gönülden teslim olanlardan ümmet kıl. Ve bize ibadet yollarımızı göster ve tövbemizi kabul et. Kesinlikle sen, sen o tövbeleri kabul eden, o özel merhametlisin”.
  130.  “Rabbimiz! Ve içlerinden onlara senin ayetlerini aktaran ve o kitabı ve o hikmeti öğreten ve onları iyice arındıran, onlardan bir resul yetiştirip gönder. Kesinlikle sen, sen o yaptırım güçlü, o hâkimsin”.
  131. Ve kendisini düşünmeyenden başkası milleti İbrahim’e ilgisiz kalmaz. Ve mutlaka biz onu bu dünyada eleyerek seçmiştik. Ve kesinlikle o, o ahirette mutlaka o salihlerdendir.
  132.  Rabbi ona, “Gönüllü olarak teslim ol!” dediğinde dedi ki: “Ben Âlemlerin Rabbine gönüllü olarak teslim oldum”.
  133. Ve İbrahim onu oğullarına vasiyet etti ve Yakup: “Oğullarım! Kesinlikle Allah o dini sizin için eleyerek seçti ki siz gönülden teslim olanlar haricinde ölmeyin”.
  134. Yoksa siz o ölüm Yakub’a hazır (kaçınılmaz) olduğunda şahitler mi oldunuz? O zaman o, oğullarına dedi ki: “Benden sonra ibadet edeceğiniz nedir?”. Onlar dediler ki: “Senin ilahına ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshak’ın ilahı tek bir ilaha ibadet ederiz ve bizler ona gönülden teslim olanlarız”.
  135. İşte o bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları onlar içindir ve sizin kazandıklarınız sizin içindir. Ve onların işler olduklarından siz sorgulanmazsınız.
  136.  Ve dediler ki: “Yahudi veya Hristiyan olun, hidayet bulursunuz”. De ki: Aksine, katkısız olarak İbrahim’in milletinden ve o, o müşrik olanlardan değildi.
  137.  Deyin ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene ve İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakup’a ve o boylara indirilene ve Musa ve İsa’ya bulundurulanlara ve Rabbleri tarafından o nebilere bulundurulanlara iman ettik. Onlardan herhangi biri arasında fark gözetmeyiz ve biz O’na gönülden teslim olanlarız”.
  138. Ki ona sizin iman ettiğinizin benzeriyle iman ettilerse ki doğru yolu bulmuşlardır. Ve tersine gittilerse de kesin olarak onlar zıtlaşan ayrışma içindelerdir. Ki Allah onlara karşı sana yetecektir. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  139. “Allah’ın boyası! Ve boyaması Allah’tan daha güzel olan kimdir? Ve biz O’nun için kulluk edenleriz”.
  140. Deki: Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Ve O, bizim Rabbimiz ve sizin Rabbinizdir. Ve bizim işlerimiz bize ve sizin işleriniz size aittir. Ve biz O’nun için muhlisiz.
  141. Yoksa “Kesinlikle İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve o boylar Yahudi veya Hristiyan oldular” mı derler. De ki: Siz mi yoksa Allah mı en iyi bilendir? Ve Allah’tan onun indinde bulunanı söylemeyip gizleyenden daha zalim kimdir? Ve Allah işlediklerinizden bilgisiz değildir.
  142. O bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları onlara ve sizin kazandıklarınız sizedir. Ve onların işler olduklarından siz sorgulanmazsınız.
  143. O insanlardan o düşüncesizler diyecekler ki: “O ki onun üzere oldukları kıbleden onları çeviren nedir?”. De ki: “O doğu ve o batı Allah’ındır. O uygun gördüğünü doğru yola hidayet eder”.
  144. Ve işte onun gibi biz sizi o insanlar üzere şahit olmanız için ortalama bir ümmet kıldık. Ve o resul sizin üzere şahit olur. Ve o ki senin üzere olduğun o kıbleyi sadece o resule uyanları ve iki topuğu üzerinde dönenleri bilmekten başka amaçla kılmadık. Ve o ise onlar ki Allah’ın hidayet ettiği kimseler üzere hariç mutlak önemli olandır. Ve Allah imanlarınızı zayi eder olan değildir. Kesinlikle Allah o insanlara mutlaka şefkatlidir, özel merhamet edendir.
  145. Yüzünü o gök içine çevirmeni görmüşüz ki seni razı olacağın kıbleye mutlaka geri çevireceğiz. Ki yüzünü Mescid-i Haram kesimine çevir. Ve her nerede bulundunuz ise yüzlerinizi onun kesimine geri çevirin. Ve kesinlikle onlar ki o kitap verilenler kesinlikle onun Rabblerinden o gerçek olduğunu mutlaka bilirler. Ve Allah onların işlediklerinden gafil değildir.
  146. Ve mutlaka sen onlar ki o kitap verilenlere her türlü ayetlerle bulunsan senin kıblene uyar değillerdir. Ve sen onların kıblesine uyar değilsin. Ve onların bazıları bazılarının kıblesine uyar değillerdir. Ve mutlaka sana o bilimden geldikten sonra onların heveslerine uyarsan kesinlikle o zaman sen mutlaka o zulmedenlerdensin.
  147. Onlar ki o kitabı verdiklerimiz onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ve kesinlikle onlardan bir takımı bile bile o gerçeği mutlaka gizlerler.
  148. O gerçek Rabbindendir ki o şüpheyle sorgulayanlardan olma.
  149. Ve herkes içindir onu döndüren yön ki o hayırlarda birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah topluca sizinledir. Kesinlikle Allah her şey üzere ayarlama yapabilendir.
  150. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i Haram kesimine çevir. Ve kesinlikle o, Rabbinden mutlak o gerçektir. Ve Allah işlediklerinizden gafil değildir.
  151. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i Haram kesimine çevir. Ve o insanlardan onlar ki onlardan zulmedenlerin haricinde sizin üzere bir tartışma konusu olmaması için ki her nerede olursanız yüzlerinizi onun kesimine çevirin. Ki onlardan çekinmeyin ve benden çekinin ve sizin üzere olan nimetimi tamamlamam için ve umulur ki doğru yolu bulabilesiniz.
  152. Sizin içinize gönderdiğimiz gibi sizin içinizden resul sizin üzere ayetlerimizi aktarır ve sizi iyice arındırır ve size o kitabı ve o hikmeti ve hiç bilir olmadıklarınızı öğretir.
  153.  Ki beni hatırlayın ben sizi hatırlayayım. Ve benim için şükredin ve bana nankörlük etmeyin.
  154. Ey onlar ki inanıp güvenenler (iman edenler)! O sabır ve o namazla yardım isteyin. Kesinlikle Allah o sabredenlerle beraberdir.
  155. Ve Allah yolu-yöntemi içinde katledilenler için “Ölüler” demeyin.  Aksine onlar dirilerdir ve lakin siz şuuruna varamazsınız.
  156. Ve mutlaka biz sizi o korku ve o açlık ve o mallardan ve o benliklerden ve o ürünlerden eksiltmekten bir şeyle deneriz. Ve o sabredenleri müjdele.
  157. Onlar ki onlara bir musibet isabet ettiğinde: “Biz Allah’ınız ve kesinlikle biz sonuçta O’na doğru dönenleriz” diyenlerdir.
  158. İşte onlar Rabblerinden bir destek ve özel merhamet üzerelerdir. Ve işte onlar, o hidayette olanlardır.
  159. Kesinlikle Safa ve Merve Allah’ın işaretlerindendir ki kim o eve hac veya umre yaparsa da ikisiyle tavaf etmesinde onun üzere bir sakınca yoktur. Ve kim fazladan yaparsa daha iyidir ki kesinlikle Allah karşılık verendir, bilendir.
  160. Onlar ki kesinlikle o kitap içindeki o insanlar için iyice açıklama sonrasında o açıklamalardan indirdiğimizi ve o hidayeti söylemeyip gizleyenler, işte onlar, Allah onlara lanet eder ve o lanet edenler onlara lanet eder.
  161. Onlar ki tövbe edenler ve halini düzeltenler ve açıklayanlar istisnadır ki işte onlar, onlar üzere tövbelerini kabul ederim. Ve ben o tövbeleri çokça kabul edenim, o özel merhametliyim.
  162. Kesinlikle onlar ki inkâr edenler ve inkârcı (kafir) halinde ölenler, işte onlar, onlar üzeredir Allah’ın ve o meleklerin ve o insanların topluca laneti.
  163. Onlar onun içinde devamlı kalıcılardır. O azap onlardan hafifletilmez ve onlar gözetilenler değillerdir.
  164. Ve tanrınız yalnızca bir tek Tanrı’dır. O, o en özel genele merhametli, o en özel özele merhametliden başka tanrı yoktur.
  165. Kesinlikle o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi ve o gece ve o gündüzün birbiri ardınca gelmesi ve o ki o insanlara yararlılığı nedeniyle o denizde akan o gemiler ve Allah’ın o gökten sıvıdan indirmesi ki onun ölümünden sonra o yeryüzüne onunla hayat vermesi ve her türlü karasal yabani hayvandan orada yaygınlaştırması ve o rüzgârları ve o gök ve o yeryüzü arasında o emre amade duran o bulutları yönlendirmesi akıl eden toplumlar için mutlak ayetlerdir.
  166. Ve o insanlardan Allah’ın dışında O’na denkler edinenler onları Allah’ı sever gibi severler. Ve onlar ki iman edenler, onlar Allah için sevgide daha şiddetlidir. Ve eğer onlar ki zulmedenler o azabı gördüklerindeki topluca bütün kuvvetin kesinlikle Allah’a ait olduğunu görseler! Ve kesinlikle Allah o azapta şiddetlidir!
  167. O zaman onlar ki kendilerine uyulanlar, onlar ki uyanlardan beri durdular ve o azabı gördüler ve aralarındaki o bağlılıklar paramparça oldu.
  168. Ve onlar ki uyanlar dediler ki: “Eğer kesinlikle bizim için bir kere daha olsa ki onların bizden beri durdukları gibi biz onlardan beri dursak”. İşte onun gibi Allah, onlar üzere onların işlediklerini hasret olarak gösterir. Ve onlar o ateşten çıkanlar değillerdir.
  169. Ey o akıllı insanlar! O yeryüzündekilerden helalinden ve temiz-yararlılarından yiyip kulanın. Ve o şeytanın adımlarına tabi olmayın.  Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  170. Kesin olarak o size kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah üzere bilmediğinizi söylemenizi emreder.
  171. Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denilince derler ki: “Aksine, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız”. Ve eğer ataları bir şeyi akıl edemiyor ve doğru yolu bulamıyor oldularsa mı?
  172. Ve onlar ki kâfirlerin benzetmesi onlar ki çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek anlamsızca ses çıkaranın benzetmesi gibidir. Sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir ki onlar akıl etmezler.
  173. Ey onlar ki inananlar! Sizi rızıklandırdığımızın yararlı-temizlerinden yiyip edinin. Ve yalnız, özellikle Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun için şükredin.
  174. Kesin olarak O size o ölüyü ve o kanı ve domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlananı haram kıldı. Ki kim azma ve saldırganlık dışında zorda kalırsa da ona günah değildir. Kesinlikle Allah çok hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  175. Kesinlikle onlar ki Allah’ın o kitaptan indirdiğini gizleyen ve onunla az bir değer satın alanlar, işte onların karınlarına katıp beslendikleri o ateşten başkası değildir. Ve Allah o kıyamet günü onlarla kelimelerle konuşmaz ve onları arıtıp iyileştirmez. Ve onlar içindir acı verici azap.
  176. İşte onlar, o hidayetle o şaşkın sapıklığı ve o hoşgörülmeyle o azabı satın alanlardır ki o ateşe karşı ne de sabırlılar!
  177. İşte o, o kitabı Allah’ın o gerçekle indirmesi nedeniyledir. Ve onlar ki o kitap içinde anlaşmazlığa düşenler mutlaka geri dönüşümsüz bir ayrışma içindelerdir.
  178. O iyilik yüzlerinizi o doğuya ve o batıya döndürmeniz değildir. Ve lakin o iyi, Allah’a ve o ahiret gününe ve o meleklere ve o kitaplara ve o nebilere inanan ve o malı sevgi üzere o yakınlara ve o yetimlere ve o yoksullara ve o yola adanmışlara ve o isteyenlere ve o boyunduruk içinde olanlara veren ve o namazı kılan ve o zekâtta bulunan kimsedir. Ve onlar antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirirler. Ve onlar o zorluk ve o zor yaşam şartları içindeyken o sabredenlerdir. İşte onlar, onlar ki o doğrulardır ve işte onlar, onlar o müttakîlerdir!
  179. Ey onlar ki inananlar! O katledilme içinde o kısas sizin üzere yazıldı. O hür ile o hür ve o köle ile o köle ve o dişi ile o dişi (kısas denk olan ile yapılır) ki o kişi onun erkek (üye) kardeşi tarafından bir şey karşılığı affedilirse ki karşılığı ona o örfe uyarak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemedir. İşte o, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Ki işte ondan sonra kim aşırıya kaçarsa da onun içindir elem verici azap.
  180. Ve sizin içindir o kısastaki hayat. Ey o loblar sahipleri (bilgili akıllılar) umulur ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz.
  181. Birinize o ölüm hazır (kaçınılmaz) olduğunda, avantajlı bir durum bırakıyorsa o vasiyeti o ana-baba ve o yakınlar için o makul tarzda terk etmesi o müttakilere bir hak olarak sizin üzere yazıldı.
  182.  Ki onu işittikten sonra kim onu değiştirirse de kesin olarak onun günahı onlar ki onu değiştirenlerin üzeredir. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  183. Ki kim vasiyet edenin yanlışlık yapmasından veya günaha gireceğinden endişe eder de onların arasını ıslah ederse ki ona günah yoktur. Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  184. Ey onlar ki iman edenler! Onlar ki sizden öncekilere yazıldığı gibi o oruç sizin üzere yazıldı (farz kılındı). Olabilir ki önemseyerek yerine getirirsiniz.
  185. O sayılan günler ki sizden hasta olan veya sefer üzere bulunan olursa ki onun sayısı diğer günlerdendir. Ve onlar ki ona gücü yetecekler üzerine bir yoksul yiyeceği fidyedir ki kim hayır olarak çok kez yerine getirirse de o onun için daha iyidir. Ve biliyor olsanız oruç tutmanız sizin için daha da iyidir.
  186. Ramazan ayı, o ki içinde o insanlara doğru yolu gösteren ve o rehberden ve Furkan’dan açıklamalar olan Kuran o ayda indirildi ki sizden her kim o aya şahit olursa da onun orucunu tutsun. Ve kim hasta olur veya sefer üzere bulunursa ki sayısı diğer günlerdendir. Allah sizin için o kolaylığı ister ve o güçlüğü istemez. Ve o sayıyı tamamlamanız içindir ve size hidayet etmesi üzere Allah’ı saygıyla yüceltmeniz içindir. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  187. Ve kullarım sana beni sorduklarında da kesinlikle ben onlara yakınım. Bana dua ettiğinde o dua edenin duasına icabet ederim ki onlar da bana icabet etsin ve bana inanıp güvensinler. Olabilir ki olgunlaşırlar.
  188. O orucu tuttuğunuz o günlerin gecesinde kadınlarınıza cinsel davranışta bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin elbisenizdir ve sizler onların elbisesinizdir. Allah kesinlikle sizin nefsinize ihanet edecek olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizden affetti. Ki şimdi onlara cinsel birleşmede bulunun. Ve Allah’ın sizin için yazdığını araştırın. Ve o günün ayırt edilmesinde o açık görünen hat o koyu görünenden sizce iyice ayırt edilinceye kadar beslenin ve için. Sonra o orucu o geceye kadar tamamlayın. Ve o mescitlerde itikâfa kapandığınızda onlarla (eşlerinizle) cinsel temasta bulunmayın. İşte o Allah’ın sınırlarıdır ki ona yaklaşmayın. İşte onun gibi Allah ayetlerini o insanlara açıklar. Olabilir ki onlar önemseyip gereğini yaparlar.
  189. Ve mallarınızı aranızda o batılla yiyip edinmeyin. Ve bildiğiniz halde günahla o insanların mallarından bir kısmını kendinize katmak için onu o hâkimlere aktarmayın.
  190. Sana o hilalleri (Ay’ın fazlarını, sevinme vakitlerini, bayram zamanlarını) sorarlar. De ki: “O, o insanlar ve o hac için tayin edili vakitlerdir”. Ve o iyilik o evlere arkalarından varmanız değildir. Ve lakin o iyi kimse önemseyip gereğini yapan kimsedir. Ve o evlere kapılarından varın. Ve Allah’ı çok önemseyin. Umulur ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  191. Ve onlar ki sizinle savaşanlarla Allah yolu içinde savaşın ve aşırı gitmeyin. Kesinlikle Allah o aşırı gidenleri sevmez.
  192. Ve onları (sizinle savaşanları) bulduğunuz yerde katledin. Ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. Ve o fitne (işkence) o katletmekten daha kötüdür. Ve Mescidi Haram indinde onlar sizinle savaşıncaya kadar onlarla savaşmayın. Ki sizinle savaşırlarsa da onları katledin. İşte onun gibidir o kâfirlerin karşılığı.
  193. Ki onlar son verirlerse de kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  194. Ve sonunda eziyet ederek zorda bırakma (işkence) olmayıp ve o din yalnız Allah’ın oluncaya (yalnız barış düzeni oluncaya) kadar onlarla savaşın. Ki onlar son verirlerse de düşmanlık sadece o zalimler üzeredir.
  195. O kısıtlamalı ay o kısıtlamalı ayladır. Ve o hürmetler karşılıklıdır. Ki kim sizin üzere sınırı aşarsa da sizin üzere aştıkları kadar onlar üzere aşın. Ve Allah’ı çok önemseyin ve Allah o önemseyenlerle beraberdir diye de bilin.
  196. Ve Allah yolu-yöntemi içinde infak edin. Ve kendi elinizle o tehlikeyle karşı karşıya gelmeyin ve iyi davranışta bulunun. Kesinlikle Allah, O, o iyilik yapanları sever.
  197. Ve o haccı ve o umreyi Allah için tamamlayın. Ki alıkonursanız da o kurbanlıklardan kolayınıza gelendir. Ve o kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Ki sizden kim hastaysa veya başından rahatsız olansa da oruçtan veya sadakadan veya adaktan fidyedir. Ki güven içinde olduğunuzda da o umreden o hacca doğru metalanan kimseye de kolayına gelen o kurbandan ki hiç bulamayana da o hac içinde üç gün oruç tutma ve döndüğünüzde yedi gün, işte o tam on gündür. İşte o, ehli Mescidi Haram’da asla hazır (mecbur) olmayan kimseler içindir. Allah’ı çok önemseyin ve bilin! Kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir.
  198. O hac bilinen aylardır ki kim o aylarda o haccı belirlerse ki o hac içinde cinsel temas yoktur ve kural dışına çıkmak yoktur ve tartışmak yoktur. Ve daha iyiden yaptıklarınızı, Allah onu bilir. Ve kendinize hazırlık yapın ki kesinlikle hazırlığın en iyisi (Allah’ı) o önemseyip gereğini yapmaktır. Ve beni çok ciddiye alıp önemseyin ey o loblar (entelektüel akıl) sahipleri!
  199. Rabbinizin fazlalıklarından araştırmanızda sizin üzere bir sakınca yoktur. Ki Arafat’tan boşalırcasına akın ettiğiniz zaman Meş’ar-i Haram indinde (Müzdelife’de) Allah’ı zikredin. Ve O’nu O’nun size kılavuzluk ettiği gibi zikredin. Ve siz ise ondan önce mutlaka o şaşırıp sapmış olanlardandınız.
  200. Sonra, o insanların boşalırcasına akın ettiği yerden akın edin. Ve Allah’tan hoşgörü dileyin. Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  201. Ki ibadet uygulamalarınızı yerine getirdiğinizde de atalarınızı andığınız gibi veya ondan daha şiddetli bir anma şiddeti ile Allah’ı anın. Ki o insanlardan kimi “Rabbimiz! Bize bu dünyada bulundur” derler ve onun için o ahiretteki paydan yoktur.
  202. Ve onlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bizi bu dünyada iyilik-güzellik ve o ahirette iyilik-güzellik durumunda bulundur ve bizi o ateşin azabına karşı önemseyip gereğini yap”.
  203. İşte onlar, onlar içindir kazandıklarından nasip. Ve Allah o hesaplamada çok çabuktur.
  204. Ve sayılı günlerde Allah’ı zikredin (tekbir alın). Ki kim iki gün içinde (Mina’dan) dönmek için acele ederse de ona günah yoktur. Ve kim geri kalırsa da önemseyip gereğini yapanlar için ona günah yoktur. Ve Allah’ı önemseyin ve bilin! Kesinlikle siz O’na doğru toplanılacaksınız.
  205. Ve o insanlardan kiminin bu dünya hayatındaki sözleri senin acayibine gider ve o, kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Ve o, o hasımların en azılısıdır.
  206. Ve tersine dönünce orada bozgunculuk çıkarmak ve o ekinlikleri (kadınları) ve o nesli helak etmek için o yeryüzünde koşuşturur. Ve Allah o bozgunculuğu sevmez.
  207. Ve ona: “Allah’ı çok önemse, ciddiye al” denince onu o günahkâr etkinlik kaplar ki ona cehennem yeter ve ne kötüdür o döşek!
  208. Ve o insanlardan kimi nefsini Allah’ın razılığını edinmeye karşılık satar. Ve Allah o kullara çok şefkatlidir.
  209. Ey onlar ki inananlar (iman edenler)! Hep beraber o barışa girin ve o şeytanın adımlarına uymayın. Kesinlikle o sizin için apaçık düşmandır.
  210. Ki size o iyice açıklayıcı açıklamalar geldikten sonra aldırmadan geçip giderseniz de bilin! Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  211. Onlar sadece o toz bulutundan gölgeler (nebula) içinde Allah’ın ve o meleklerin onlara gelir durumda olmasını ve o işin karara bağlanmasını mı gözetleyip bekliyorlar? Ve sonuçta o işlerin geri döndürülüşü Allah’a doğrudur.
  212. İsrailoğullarına sor! Onlara açıklayıcı ayetten nicesini bulundurduk! Ve kim Allah’ın nimetini ona geldikten sonra değiştirirse ki kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir.
  213. Onlar ki inkâr edenler, onlara bu dünya hayatı süslenildi ve onlar, onlar ki inananlarla alay ederler ve onlar ki Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar o kıyamet günü onların üstündedir. Ve Allah uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırandır.
  214. O insanlar bir tek ümmet oldu ki Allah o nebileri müjdeci ve uyarıcı olarak yetiştirip meydana çıkardı. Ve o insanların içinde ihtilaf ettiklerinde, aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte o kitabı o gerçekle indirdi. Ve onlar ki onlara o bulundurulanların (kitap) ihtilafa düşmeleri onlara o açıklama geldikten sonra aralarındaki azgınlıktan başkası değildir. Ki Allah onlar ki inananlara o gerçekten ayrılığa düştükleri için izniyle yol gösterdi. Ve Allah, O uygun gördüğüne doğru yola doğru rehberlik eder.
  215. Yoksa! Ve henüz onlar ki sizden önce gelip geçenlerin benzerliği sizde bulunur olmadan o bahçeye girersiniz diye mi hesap ettiniz? Onlara o ağır sıkıntılar ve o zorluklar dokundu ve sarsıldılar. Hatta o resul ve onlar ki onunla birlikte bulunan iman edenler diyorlardı ki: “Allah’ın destek yardımı ne zaman?” Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın destek yardımı yakındır.
  216. Sana soruyorlar “Nedir o infak edecekleri?” De ki: Olumludan verdiğiniz nafaka ki o ana-baba ve o yakınlar ve o öksüzler ve o yoksullar ve o yola adanmışlar içindir. Ve olumlu olandan ne yaparsanız ki kesinlikle Allah onu bilendir.
  217. Hoşunuza gitmediği halde o savaş sizin üzere yazıldı. Ve olması beklenir ki herhangi bir şeyden hoşlanmazsınız ve o sizin için olumludur ve olması beklenir ki herhangi bir şeyden hoşlanırsınız ve o sizin için olumsuzdur. Ve Allah, O biliyor ve siz, siz bilmiyorsunuz.
  218. Sana o kısıtlanmış aydan, onun içinde savaşmayı sorarlar. De ki: “Onda savaşmanın önemi büyüktür. Ve Allah yolundan engellemek ve O’nu inkâr etmek ve Mescidi Haramdan ve ehlini ondan çıkarmak Allah indinde daha büyük önemdedir. Ve o fitne o katletmekten daha büyük önemdedir. Ve onlar güç yetirebilirlerse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya ara vermezler. Ve içinizden kim dininden döner de kâfirken ölürse ki işte onların çalışmaları bu dünya ve o ahirette boşa gitti. Ki işte onlar, onlardır o ateş halkı. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  219. Kesinlikle, onlar ki inananlar ve onlar ki hicret edenler ve Allah yolu-yöntemi içinde çaba harcayanlar, işte onlar Allah’ın merhametini özlemle umabilirler. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  220. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “O insanlar için çok önemli kötülük ve faydalar ikisinin içindedir. Ve ikisinin kötülükleri (günahları) ikisinin faydasından daha büyük önemdedir”. Ve sana sorarlar “Nedir o infak edecekleri?”. De ki: “O yasal ihtiyaç fazlası olanı”. İşte onun gibi Allah ayetleri açıklar. Olabilir ki düşünebilirsiniz.
  221. Bu dünyada ve o ahirette ve sana o yetimleri sorarlar. De ki: “Onlar için ıslah etmek daha iyidir”. Ve onlarla karışık bulunuyorsanız ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah, O, o bozandan o düzelteni bilmektedir. Ve eğer Allah uygun görseydi sizi mutlaka kötü durumda bırakırdı. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  222. Ve o müşrik kadınları onlar iman edinceye kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka, iman eden kadın bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de müşrik bir kadından daha iyidir.  Ve o müşrik erkekleri iman edinceye kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka, iman eden erkek bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de müşrik bir erkekten daha iyidir. İşte onlar o ateşe davet ederler. Ve Allah izniyle o bahçeye ve hoşgörüye davet eder. Ve O, o insanlara ayetlerini iyice açıklar. Olabilir ki hatırlarında tutarlar.
  223. Ve sana o aybaşı halini sorarlar, de ki: O bir ezadır (rahatsızlıktır) ki aybaşı içindeki o kadınlardan ayrı kalın ve temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Ki temizlendikleri zamanda da Allah’ın size emrettiği her yer, zamanda onlara varın. Kesinlikle Allah o çok tövbe edenleri sever ve o çok temizlenenleri sever.
  224. Kadınlarınız sizin için bir ekim alanıdır ki ekim alanınıza uygun gördüğünüzden varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Ve Allah’ı önemseyin ve bilin ki kesinlikle siz O’nunla mülakat yapanlarsınız. Ve o müminleri müjdele!
  225. Ve söz verişleriniz için Allah’ı iyilik etmenize ve önemsemenize ve o insanların arasını bulmanıza bahane engeli kılmayın. Ve Allah işitendir, bilendir.
  226. Allah sizi söz verişlerinizdeki o boş laftan dolayı sorumlu tutmaz. Ve lakin kalplerinizin kazandığından sorumlu tutar. Ve Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  227. Onlar ki kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için: Onlar dört ay beklerler. Ki onarırlarsa da kesinlikle Allah hoşgörülü ve özel merhametlidir.
  228. Ve o boşanmaya azmettilerse ki kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  229. Ve o boşanılan kadınlar kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali beklerler. Ve onlar Allah’a ve o ahiret gününe inanır olanlarsa rahimlerinde Allah’ın biçimlendirdiğini gizlemeleri onlara helâl değildir. Ve onların kocaları düzeltmek isterlerse işte onda kadınları geri almaya daha haklılardır. Ve o ki kadınların üzerlerindeki o benimsenen (hakların) benzeri kadınlar içindir. Ve o adamlara kadınlar üstünde bir derece aittir. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hakimdir.
  230. O boşanma iki defadır ki benimsenmiş şekilde sahip çıkmak veya iyilikle ilişkiyi kesip ayrılmaktır. Ve ikisinin Allah’ın hududunu koruyamaması haricinde, kadınlara verdiklerinizden (mehirden) bir şey almanız size helal değildir. Ki Allah’ın hudutlarını ikisinin koruyamayacaklarından korkarsanız da kadının onunla fidye vermesinde (mehrinden vazgeçerse) ikisine sakınca yoktur. İşte o Allah’ın sınırlarıdır ki onu aşmayın. Ve kim Allah’ın hudutlarını aşarsa ki işte onlar o zalimlerdir.
  231. Ki o onu (erkek kadını) boşarsa ki o kadın ondan başka erkekle eş olarak nikâhlanma sonrasına kadar o erkeğe helal olmaz. Ki o (ikinci koca) da onu boşarsa Allah’ın sınırlarını koruyacaklarını sanırlarsa ikisinin birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Ve işte o Allah’ın sınırlarıdır. O onu bilen bir toplum için iyice açıklamaktadır.
  232. Ve o kadınları boşadığınız zaman ki bekleme sürelerinin sonuna ulaştığında da onlara benimsenen olarak sahip çıkın veya onlarla benimsenmiş olarak ilişkiyi kesip ayrılın. Ve haddi aşmak için onlara zararlı olacak şekilde sahip çıkmayın. Ve kim işte onu yaparsa ki kesinlikle kendisine zulmetmiş olur. Ve Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeyin. Ve Allah’ın üzerinize olan nimetini ve o kitaptan ve o hikmetten indirdiğini hatırlayın. Onunla size öğüt verilir. Ve Allah’ı önemseyin. Ve bilin! Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  233. Ve o kadınları boşadığınızda ki bekleme müddetlerinin sonuna ulaştıklarında da kendi aralarında o benimsenen olarak birbirinden razı oldukları zaman eşleriyle nikâhlanacaklar diye baskıcı olmayın. İşte o, onunla içinizden Allah’a ve o ahiret gününe inanan kimseye öğüt verilir. İşte o sizin için daha sağlıklı ve daha temizdir. Ve siz, siz bilemediğiniz halde Allah bilir.
  234. Ve o analar çocuklarını, o emzirmeyi tamamlatmak isteyen baba için tam iki havl (havleyn, 40+40 hafta, 18 aylık oluncaya kadar) emzirirler. Ve anaların rızkını ve giyeceğini o benimsenen olarak sağlamak o evlat sahibi üzeredir. Kişi kapasitesinin dışında yükümlü tutulamaz. Ana çocuğuyla zarara sokulmasın ve çocuk onun olan baba çocuğuyla zarara sokulmasın. Ve onun benzeri o vârisler üzeredir. Ki ikisi aralarında danışarak ve razı olarak sütten kesmek isterlerse de ikisine sakınca yoktur. Ve çocuklarınızı emzirtmek isterseniz ki vereceğinizi o benimsenmiş olarak teslim ettiğinizde de sizin için sakınca yoktur. Ve Allah’ı çok önemseyin. Ve kesinlikle Allah işlediklerinizi görüp algılayandır diye de bilin.
  235. Ve onlar ki sizden ölenler ve eşler bırakanlar: O kadınlar kendiliğinden dört ay ve on gün beklerler ki onların süreleri sona erdiğinde de onların kendilerinin o benimsenen olarak yaptıklarından ki sizin üzere sakınca yoktur. Ve Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  236. Ve o kadınlara (İddet beklemekte olan) onunla (o benimsenenle) düşüncelerinizi arz etmenizde veya onu içinizde gizli tutmanızda size bir sakınca yoktur. Allah bildi, kesinlikle siz onları aklınıza getireceksiniz. Ve lâkin benimsenmiş anlatımla söylemeniz dışında onlarla gizlice vaatleşmeyin. Ve o kitap (takvim tutma) süre sonuna ulaşıncaya kadar nikâh sözleşmesine azmetmeyin. Ve bilin! Kesinlikle Allah benliğinizde olanı bilir ki O’na dikkat edin. Ve bilin! Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  237. O kadınları hiç temas etmeden veya mehirlerini (farzı) biçmeden boşarsanız üzerinize sakınca yoktur. Ve o kadınları, o iyi davrananların gerçeği olarak o benimsenenle bir meta ile o geniş imkanlı erkeğin geniş kapasitesinin ölçüsü üzere ve o belirli imkanlı erkeğin dar kapasitesinin ölçüsü üzere metalandırın.
  238. Ve onları hiç temas etmeden önce boşarsanız ve farz (mehri) belirlemişseniz ki kadınların bağışlaması veya onlar ki o nikâh akdini elinde bulunduran kimsenin bağışlaması istisna olmak üzere farz kıldığınızın yarısıdır. Ve de sizin bağışlamanız o takvaya daha yakındır. Ve aranızdaki o fazileti unutmayın. Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
  239. Namazlarınız ve o orta namaz (sabah) üzere birbirinizi koruyucu olun. Ve gönülden boyun eğerek Allah için kalkıp durun.
  240. Ki (bir nedenle) çekinirseniz de yaya veya binekte. Ki güvende olunca da asla bilir olmadığınızı size öğrettiği gibi Allah’ı anın.
  241. Ve onlar ki sizden vefat ettirilecekler ve eşler bırakacak olanlar o eşler için çıkarılmaksızın, o kırk (bir havl) haftaya kadar meta vasiyet etsinler. Ki kendileri çıkarlarsa kendilerinin benimsenen olarak yaptıklarında sizin üzere sakınca yoktur. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  242. Ve o boşanılan kadınlar için o benimsenenle metalandırma o önemseyip gereğini yapanlar (müttakilerin) üzere gerçektir.
  243. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin için iyice açıklamaktadır. Olabilir ki akıl edebilirsiniz.
  244. Onlar ki binlerce iken o ölüm korkusundan yurtlarından çıkanlara doğru hiç bakmaz mısın? Ki Allah onlara “Ölün” dedi. Sonra onlara hayat verdi. Kesinlikle Allah o insanlar üzere mutlak fazl sahibidir. Ve lakin o insanların çoğu şükretmezler.
  245. Ve Allah yolu-yöntemi içinde savaşın ve bilin! Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  246. O ki güzel bir alacak sahibi olarak Allah’a borç veren kimdir? Ki O onu, onun için çokça kat kat katlar. Ve Allah, O ölçülü kılar ve bollaştırıp yayar. Ve sonuçta O’na doğru döndürüleceksiniz.
  247. Musa’dan sonraki İsrailoğulların’dan o ileri gelenlere doğru hiç bakmaz mısın? O zaman onlar için olan nebiye dediler ki: “Bize bir melik geliştirip çıkar. Allah yolu içinde savaşalım”. Dedi ki: “O savaş sizin üzere yazılırsa savaşmamanız umulmuyor mu?”. Dediler ki: “Ve bize ne oldu ki biz ve oğullarımız yurtlarından çıkarılmış halde Allah yolu içinde savaşmayalım?”. Ki o savaş onlar üzere yazılınca onlardan az bir kısmı hariç aksine davrandılar. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  248. Ve onların nebisi onlara dedi ki: “Kesinlikle Allah size Talut’u melik olarak geliştirip çıkarmıştır”.  Dediler ki: “Bizim üzere o mülk nasıl ona ait olabilir? Ve biz o mülk ile ondan daha hak sahibiyiz. Ve o, o maldan asla kapsamlı bir durunda değildir”.  Dedi ki: “Kesinlikle Allah onu size, sizin üzerinizde eleyip seçti. Ve bilgi ve cisim kapasite elastikliğini artırdı”. Ve Allah, O, O’nun mülkünü uygun gördüğüne verir. Ve Allah kapsamlıdır, bilendir.
  249. Ve onların nebisi onlara dedi ki: “Kesinlikle onun mülkünün ayeti size içinde Rabbinizden sakinleştirici ve içinde Musa ailesinin ve Harun ailesinin terk ettiklerinin toplam kalanlarından bulunan o sandığın sizinle olmasıdır. Onu o melekler taşır. İnanmışsanız sizin için mutlak bir ayet kesinlikle işte onun içindedir”.
  250. Ki Talut orduyla ara verince dedi ki: “Kesinlikle Allah sizi bir nehirle deneyendir ki ondan içen benden değildir ve eliyle bir avuç avuçlayan hariç hiç tatmayan kesinlikle bendendir”. Ki onlardan pek azı hariç ondan içtiler. Ki o ve onlar ki onunla olan inananlar onu aşınca, onlar (diğerleri) dediler ki: “Bugün Calut ve onun ordusuna karşı koyacak halimiz yok”. Onlar ki kesinlikle onlar Allah ile mülakat yapacaklarını sananlar dediler ki: “Nice az olan ekip çok olan ekibe Allah’ın izniyle galip geldi ve Allah o sabredenlerle beraberdir”.
  251. Ve Calut ve onun ordusuna karşı bariz olduklarında dediler ki: “Rabbimiz! Üzerimize sabır boca et ve ayaklarımızı iyice sabitle ve o kâfir topluma karşı bize her türlü destekle yardım et”.
  252. Ki Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar ve Davud Calut’u katletti ve Allah ona o mülkü ve o hikmeti bulundurdu ve ona uygun gördüklerinden öğretti. Ve Allah’ın o insanların bazısı ile bazısını defetmesi olmasaydı o yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ve lakin Allah o âlemler üzerine fazlalık sahibidir.
  253. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Biz onu sana o gerçek olarak aktarıyoruz. Ve kesinlikle sen mutlaka o mürsellerdensin (Bir amaç, misyon, görev için gönderilenlerdensin).
  254. İşte o resuller; onlardan bazılarını bazılarının üzere fazlalaştırdık. Onlardan kimiyle Allah kelimelerle konuştu ve bazılarını derece olarak yükseltti ve Meryem oğlu İsa’ya o açıklamaları verdik ve onu Ruhul Kudüs ile takviye ettik. Ve eğer Allah uygun görseydi o açıklamalar onlara geldikten sonra onlar ki onlardan sonrakiler birbirlerini katletmezlerdi. Ve lakin ihtilaf ettiler (birbirlerinin yerine geçmek için mücadele ettiler). Ki onlardan kimi inandı ve onlardan kimi inkâr etti. Ve eğer Allah uygun görseydi birbirlerini katletmezlerdi ve lakin Allah, O irade ettiğini yapar.
  255. Ey onlar ki inananlar! İçinde satın almanın ve hatırın ve şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Ve o kâfirler, onlardır o zalimler.
  256. Allah o işleri idare edici, o diri, O’ndan başka tanrı olmayandır. O’nu bunaltı ve uyku tutmaz. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. O’nun izni olmadan indinde şefaat etmeye sahip o ki kimdir? O onların şimdikini ve sonrasını bilir. Ve onlar O’nun uygun gördüğünden başka O’nun biliminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun hükümranlığı o gökleri ve o yeryüzünü kapsar ve ikisinin korunup işleyişini devam ettirmek O’na ağır gelmez. Ve O’dur, o yüce, o büyük.
  257. O din içinde (Düzende) isteksizce zorlama yoktur. O olgunluk o yanlıştan apaçık açığa çıkmıştır ki kim o Tağutu (azgınlığı, Hermetizmi, sufiliği) inkâr edip Allah’a güvenip inanırsa ki kopması olmayan o en sağlam tutacağa sıkıca tutunmuştur. Ve Allah işitendir, bilendir.
  258. Allah onlar ki inananların velisidir. O onları o kötü durumlardan o nura çıkarır. Ve onlar ki kâfirler, onların velileri o tağuttur (sufiler, hermetiklerdir). O onları o nurdan o kötü durumlara çıkarır. İşte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  259. O ki Allah ona o mülkü verdi diye İbrahim ile onun Rabbi hakkında tartışana doğru hiç bakmaz mısın? İbrahim: “Rabbim O ki hayat verir ve öldürür” dediğinde o dedi ki: “Ben hayat veririm ve öldürürüm”. İbrahim dedi ki: “Ki kesinlikle Allah Güneş’i o doğu taraftan (parıldama yerinden) bulundurur ki sen onu o batı taraftan (uzaklaşma, kararma yerinden) bulundur”. Ki o ki inkâr eden şaşırıp kaldı. Ve Allah, O, o zalim topluluğa rehberlik etmez.
  260. Veya o ki temel yapıları üzere çökmüş yerleşim yerine varıp uğrayan (o kişi) gibisine!  Dedi ki: “Ölümünden sonra Allah buraya nasıl hayat verir?”. Ki Allah onu yüz tarihi yıl öldürdü sonra diriltti.  Dedi ki: “Ne kadar kaldın?”. Dedi ki: “Bir gün veya bir günün bir kısmı kadar”.  Dedi ki: “Aksine, yüz tarihi yıl kaldın ki yiyeceğine ve içeceğine bak hiç bozulmamış ve eşeğine bak. Ve seni o insanlar için bir ayet kılmamız için ve o kemiklere doğru bak, onları nasıl yerleştirip yükseltiyoruz, sonra onlara et giydiriyoruz!”. Ki o ona apaçık belli olunca dedi ki: “Kesinlikle Allah her şey üzere kadirdir” diye de biliyorum.
  261. Ve “Rabbim! O ölüye nasıl hayat verirsin bana göster” dediğinde İbrahim’e! O dedi ki: “Ve hiç inanmıyor musun?”. Dedi ki “Aksine ve lakin kalbimin tatmin olması için”.  Dedi ki: “Ki o kuşlardan dört tane tut da onları kendine yatkınlaştır. Sonra onlardan her dağın üzerine parça kıl. Sonra onları çağır. Çabucak sana gelirler. Ve Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir diye de bil.
  262. Onlar ki mallarını Allah yolu içinde infak edenlerin benzetmesi her başağı içinde yüz tane (olan) yedi başak yetiştirip veren tanenin benzetmesi gibidir. Ve Allah, O uygun gördüğüne kat kat katlar. Ve Allah olanakları geniş olandır, bilendir.
  263. Onlar ki mallarını Allah yolu içinde infak edenler sonra infak ettiklerine başa kakma ve eziyet tabi etmeyenler, onlar içindir Rabbleri indindeki karşılık. Ve onlar üzere korku yoktur ve onlar üzülenlerden değillerdir.
  264. Benimsenmiş bir ifade ve hoşgörü eziyet tabi olan sadakadan daha iyidir. Ve Allah yetkin-yeterlidir, yumuşak davranandır.
  265. Ey onlar ki inananlar! Onlar ki Allah’a ve o ahiret gününe inanmayan ve o insanlara gösteriş için malını infak eden kimseler gibi sadakalarınızı o başa kakmayla ve o eziyet etmekle geçersizleştirmeyin ki onun benzetmesi: Üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir ki üzerine bol yağmur yağdığında da onu cascavlak bırakır. Onlar kazandıklarından hiçbir şey üzere kadir değillerdir. Ve Allah, O, o kâfir topluma rehberlik etmez.
  266. Ve onlar ki Allah’ın rızasını kazanmak ve benliklerinden olanı sabitlemek için mallarını sarf edenlerin benzetmesi kabartılıp yükseltilmiş ve bol yağmur alırsa ki ürünlerini iki kat verip de hiç bol yağmur yağmasa da çisenti (yeten) bir bahçenin benzetmesi gibidir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  267. Hangi biriniz kendisine o yaşlılık isabet edili halde ve çocukları güçsüz ve altlarından o nehirler akan ve her çeşit meyveleri bulunan hurma ve üzüm bahçesi varken ki ateşli bir kasırganın ona isabet etmesiyle de onun yanmasını arzu eder? İşte onun gibi Allah size o ayetlerini iyice açıklar. Olabilir ki iyice düşünebilirsiniz!
  268. Ey onlar ki inananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size o yerden çıkardıklarımızdan infak edin ve sadece ona göz yumma dışında almayacak olduğunuz o zararlı olana dokunmadan infak edin. Ve kesinlikle Allah zengindir, övülmeye değerdir.
  269. O şeytan size o fakirliği vaat eder ve size o aşırı ahlaksızlıkla emreder. Ve Allah, O’ndan bir hoşgörü ve fazlalık vaat eder. Ve Allah olanakları geniş olandır, bilendir.
  270. O, o hikmeti uygun gördüğü kimseye verir. Ve kime o hikmet verildiyse kesinlikle ona çokça olumluluk (avantaj) verilmiştir. Ve o loblar sahipleri (entelektüel düşünce) haricindekiler akıllarına getirip düşünmezler.
  271. Ve infaktan ne verdinizse ve adamaktan ne adadığınızsa ki kesinlikle Allah onu bilir. Ve her türlü yardım edicilerden herhangi biri o zulmedenler için değildir.
  272. O sadakaları açıkça verirseniz ki o ne güzeldir! Ve onu gizler ve o yoksullara verirseniz ki o sizin için daha da iyidir. Ve O sizi sizin kötülüklerinizden örter. Ve Allah, O işlediklerinizden haberdardır.
  273. Onlara rehberlik etmek senin üzere değildir. Ve lakin Allah, O uygun gördüğüne rehberlik eder. Ve daha iyiden her ne infak ettiyseniz ki kendiniz içindir. Ve siz Allah’ın ilgisini kazanma dışında infak etmezsiniz. Ve daha iyi olandan her ne infak ettiyseniz size zulmedilmeksizin karşılığı tamamen size döndürülür (kompanse edilir).
  274. Onlar ki Allah yolundan engellenen ve o yeryüzünde bir yerden bir yere gidemeyen o fakirler için o cahiller iffetlerinden dolayı onları zengin hesap ederler. Sen onları görünüşlerinden tanırsın. Onlar sırnaşıklık ederek istemezler. Ve hayırdan her ne infak ederseniz ki kesinlikle Allah onu bilendir.
  275. Onlar ki mallarını o gece ve o gündüz ve gizli ve açık infak edenler, onlar içindir Rabbleri indinde karşılık. Ve onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  276. Onlar ki o faizi edinenler onlar ki o yoklayandan (yankesici) o şeytanın çarptığının kalkınması gibisi haricinde kalkınır değillerdir. İşte o, kesinlikle onların “Kesin olarak o alışveriş o faiz benzeridir” demelerindendir. Ve Allah o alışverişi helal ve o faizi haram kıldı ki kime Rabbinden bir öğüt geldiyse de yasaklasın ki geçmişi kendisinedir. Ve onun işi Allah’a aittir. Ve kim geri dönerek devam ederse ki işte onlar o ateş halkıdır, onlar orada devamlı kalıcılardır.
  277. Allah o faizi aşındırıp eksiltir ve o sadakaları artırır. Ve Allah, O kötülük yapıcı kâfirin hiçbirini sevmez.
  278. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o düzeltici işleri işleyenler ve o namazı kılanlar ve o zekâtta bulunanlar, onlar içindir Rabbleri indinde karşılıkları. Ve onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  279. Ey onlar ki iman edenler! Allah’ı çok önemseyin ve siz o iman edenlerden olduysanız o faizden bakiyeden vazgeçin.
  280. Ki asla yapmazsanız da Allah’tan ve resulünden yana harple iç içe olduğunuzu işittirip bildirin. Ve tövbe edip yanlışınızdan dönerseniz ki mallarınızın başları sizindir. Zulmetmeyin ve zulme uğramayın.
  281. Ve o zorluk içindeyse de kolaylığa kadar ona tolerans tanıyın. Ve bilebilir olsanız sadaka olarak vermeniz sizin için daha da iyidir.
  282. Ve içinde Allah’a döndürüleceğiniz o dönemi çok önemseyin. Sonra her benliğe onun kazandığı zulme uğratılmadan tamamen geri verilir.
  283. Ey onlar ki inananlar! Birbirinizle belirli bir sona kadar mali yükümlülükle hukuki yükümlülük anlaşması yaptığınızda da onu yazın. Ve içinizden bir kâtip o adaletle mutlaka yazsın. Ve kâtip onu Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Ve o ki hak aleyhine olan mutlaka dikte edip doğrulasın ve Rabbi Allah’ı göz önünde bulundursun ve ondan bir şey eksiltmesin. Ki o ki hak aleyhine olan düşüncesiz veya zayıf veya dikte etmeye güç yetiremeyecek durumdaysa ki velisi o adaletle doğrulasın (dikte etsin). Ve adamlarınızdan iki bilirkişi tutun. Ki hiç iki erkek olmazsa da o bilirkişiliğinden razı olacağınız bir erkek ve biri şaşırdığında o diğeri ona hatırlatacak iki kadın. Ve o bilirkişiler çağrıldıklarında kaçınmasınlar. Ve borç önemli büyük veya önemsiz küçük olsun onu sonuna kadar yazmaya üşenmeyin. İşte o Allah katında en standart ve o bilirkişilik için en uygulanabilir ve çelişkiye düşmemenize en yakın olandır. Sadece aranızdaki o anlık peşin devredilen ticaret olursa ki onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ve alış-satış yaptığınızda şahit (doğrulayacak belge veya kişi edinin, fiş, fatura) edinin. Ve kâtibe zarar verilmesin ve bilirkişiye zarar verilmesin. Ve yaparsanız ki kesinlikle o sizinle yoldan çıkmadır. Ve Allah’ı çok önemseyin ve Allah size öğretiyor ve Allah her şeyi bilendir.
  284. Ve sefer üzere oldunuzsa ve hiç kâtip bulamazsanız ki alınan rehinlerdir. Ki bazınız bazınıza güvenirse de o ki güvenilen kimse emanetini geri ödesin. Ve Rabbi olan Allah’ı mutlaka göz önünde bulundursun. Ve o şahitliği (bilirkişiliği) söylemeyerek gizlemeyin. Ve kim onu söylemeyip gizlerse ki kesinlikle o kalbi kötü günahkârdır. Ve Allah işlediklerinizi bilendir.
  285. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve benliğiniz içindekini açıklasanız veya onu gizleseniz Allah sizi onunla hesaba çeker. Ki O uygun gördüğünü hoşgörür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah her şey üzere kadirdir.
  286. O resul ve o iman edenler ona Rabbinden indirilene inanıp güvendi. Hepsi Allah’a ve meleklerine ve kitaplarına ve resullerine inanıp güvendi. O’nun resullerinden herhangi biri arasından fark gözetmeyiz. Ve dediler ki: “Senin çok fazla hoşgörünü işittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Ve sana doğrudur o dönüş yeri”.
  287. Allah bir nefsi onun kapasitesi haricinde yükümlü tutmaz. Kazandığı onadır ve helal haram demeden zoraki kazandığı aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutursak veya hata edersek bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Ve onlar ki bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme. Rabbimiz! Ve bize yapabilme gücümüzün yetmeyeceğini yükleme ve bizden affet ve bizi hoşgör ve bize merhamet et. Sensin bizim Mevla’mız ki o kâfir toplum üzere bize her türlü destekle yardım et”.

3. Âli İmran Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. Allah, O’ndan başka tanrı yoktur, o diridir, o yöneticidir,  
  4. O, o kitabı senin üzere o gerçekle, onun zamanında mevcut olanı düzeltici olarak indirdi. Ve Tevrat’ı ve İncil’i indirdi.
  5. Daha önceden o insanlara yol-yöntem gösterici olarak ve o Furkan’ı indirdi. Kesinlikle onlar ki Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, onlar içindir şiddetli azap. Ve Allah yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.
  6. Kesinlikle Allah’a, o yeryüzündeki ve o göklerdeki hiçbir şey O’nun üzere gizli kalmaz.
  7. O, O ki rahimlerde sizi uygun gördüğü gibi düzenleyip programlayandır. O, o yaptırım güçlü, o hâkimden başka hiçbir tanrı yoktur.
  8. O, O ki sana o kitabı indirdi. Kesin anlamlı ayetler ondandır. Onlar o kitabın anasıdır. Diğerleri ayrıntıda farklı çok benzerleridir ki onlar ki kalplerinde saptırma meyli olan kimselere gelince de o fitneyi edinmek ve kendilerine göre yorumlamak için onların ayrıntıda farklı çok benzerlerine tabi olurlar. Ve onların yorumunu sadece Allah ve o bilimde o derinleşmiş olanlar bilir. Onlar derler ki: “Ona inandık; hepsi Rabbimizin indindendir”. Ve o loblar sahiplerinden başkası iyice düşünüp akıl etmez.
  9. “Rabbimiz! Bize hidayet ettikten sonra kalplerimizi eğriltme ve tarafından bize rahmet hibe et. Kesinlikle sen, sensin o çok hibe eden.
  10. Rabbimiz! Kesinlikle içinde çelişki olmayan günde o insanları toplayan sensin”. Kesinlikle Allah, O, o vaadi değiştirmez.
  11. Kesinlikle onlar ki kâfirler, onların malları ve çocukları Allah’a karşı onlara asla yetkinlik-yeterlilik sağlamayacaktır. Ve işte onlar, onlardır o ateşin yakıtları.
  12. Firavun ailesi ve onlar ki onlardan öncekilerin durumu gibi ki ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları ağır suçlarıyla yakalayıverdi. Ve Allah o misillemede şiddetlidir.
  13. Sen onlar ki kâfirlere de ki: “Yenileceksiniz ve cehenneme doğru toplanılacaksınız. Ve ne kötüdür o döşek!”.
  14. Karşı karşıya gelen iki ekibin durumlarında sizin için ayet (yol gösterme, yönlendirme bilgisi) olmuştur. Allah yolu-yöntemi içinde savaşan bir ekip ve diğeri kâfirdir. Onlar onları o göz görmesiyle kendilerinin iki misli görürler. Ve Allah, O uygun gördüğüne her türlü yardımıyla destek verir. Kesinlikle o loblar sahipleri (entelektüeller) için mutlak bir ibret işte onun içindedir.
  15. O kadınlardan ve o oğullardan ve o kantarlarca o altından ve o gümüşten ve o nişanlı atlardan ve o nimet hayvanlardan ve o ekinlerden doğan çekicilik sevgisi insanlara hoş gösterildi. İşte o, o dünya hayatının metasıdır. Ve Allah, o dönüş yerinin iyisi- kalitelisi O’nun özelindedir.
  16. De ki: Size ondan daha iyisini haber vereyim mi? Onlar ki önemseyip gereğini yerine getirenler içindir Rabblerinin indinde, altlarından o nehirler akan ve devamlı olarak kalacakları bahçeler ve tertemiz eşler ve Allah’tan bir rıza.  Ve Allah o kullarını görendir.
  17. Onlar ki “Ey Rabbimiz! Kesinlikle biz inandık ki bizim için suçlarımızı hoşgör ve bizi o ateş azabına karşı önemseyip dikkate al!” diyenlerdir.
  18. Onlar o sabredenler ve o sadık olanlar ve o gönülden kulluk edenler ve o infak edenler ve o seher vakitlerinde hoşgörülmeyi isteyenlerdir.
  19. Allah ve o melekler ve normları yerine getiren o bilim sahipleri kesinlikle O’nun O’ndan başka tanrı olmayan olduğuna şahit (bilirkişi) oldular. O yaptırım güçlü, o hâkimden başka tanrı yoktur.
  20. Kesinlikle Allah indinde o din (hukuk, devlet düzeni) İslâm’dır. Ve onlar ki o kitap verilenlerin ihtilafı ise onlara o bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlıktır. Ve her kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse kesinlikle Allah o hesabı çabuk görendir.
  21. Ki seninle tartışmaya girişirlerse de de ki: “Ben yüzümü (ilgimi) Allah’a gönülden teslim ettim ve bana tabi olanlar”. Ve onlar ki o kitap verilenlere ve o ümmilere de ki: “Siz gönülden teslim oldunuz mu?”. Ki gönülden teslim olurlarsa doğru yola girmişlerdir. Ve tersine davranırlarsa da kesin olarak senin üzere düşen o tebliğdir. Ve Allah o kullarını görüp anlayandır.
  22. Kesinlikle onlar ki Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ve haksızca o nebileri ve o insanlardan o normları emredenleri katledenler ki onları elem verici bir azapla müjdele.
  23. İşte onlar, onlar ki bu dünya ve o ahirette çalışmaları boşa gidenlerdir ve yardım edenler onlar için değildir.
  24. Onlar ki o kitaptan pay verilenlere doğru hiç bakmaz mısın?  Onlar aralarında hüküm verilmesi için Allah’ın kitabına çağrılırlar. Sonra onlardan bir grup sorun çıkaranlar olarak aksine davranır.
  25. İşte o onların: “Bize o ateş sadece sayılı birkaç gün dışında asla temas etmeyecektir” demeleriyledir. Ve kurgular oldukları dinleri içinde onları aldattı.
  26. Ki içinde çelişki olmayan günde (dönemde), onları topladığımız ve onlara zulüm yapılmayarak her nefse kazandığı tam eşitlendiğinde nasıl olacak?
  27. De ki: O mülkün yöneticisi Allah’ım! O mülkü uygun gördüğüne verirsin ve o mülkü uygun gördüğünden çekip alırsın. Ve uygun gördüğünü zorlayıcı güç sahibi kılar ve uygun gördüğünü alçaltırsın. O avantaj senin elinledir. Kesinlikle sen her şeyi ayarlayabilensin.
  28. O geceyi o gündüze geçirirsin ve o gündüzü o geceye geçirirsin ve o ölüden o diriyi ihraç edersin ve o diriden o ölüyü ihraç edersin ve uygun gördüğünü hesapsızca rızıklandırırsın.
  29. O müminler, o müminlerden başka o kâfirleri veli edinmesinler. Ve kim işte onu yaparsa o, Allah’tan bir şey içinde değildir. Sadece dikkat etme olarak onları önemsemede bulunmak müstesnadır. Ve Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve o geri dönüş Allah’a doğrudur.
  30. De ki: Kafanızda (beyin kabuğunuzda) olanı gizleseniz veya açıklasanız Allah onu bilir. Ve O, o göklerdekileri ve o yeryüzündekileri bilir. Ve Allah her şey üzere ayarlama yapabilendir.
  31. Her benlik olumlu olarak işlediğini ve kötülükten işlediğini hazır edilen (kaçınılmaz) olarak bulduğu gün kesinlikle “Eğer onunla (yaptığı kötülük) ve onunla (kendi) arasında dönüşümsüz uzak bir dönem bulunsa” diye arzu eder. Ve Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve Allah o kullarına karşı şefkatlidir.
  32. De ki: “Allah’ı sevenler oldunuzsa ki bana uyun! Allah sizi sevsin. Ve sizin için suçlarınızı hoşgörsün”. Ve Allah hoşgörülüdür ve özel merhametlidir.
  33. De ki: “Allah’a ve o resule itaat edin”. Ki aksine davranırlarsa da kesinlikle Allah o kâfirleri sevmez.
  34. Kesinlikle Allah Âdem’i ve Nuh’u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini o âlemler üzere eleyerek seçti.
  35. Bazısını bazısından zürriyet olarak. Ve Allah işitendir, bilendir.
  36. O zaman İmran’ın hanımı dedi ki: “Ya Rabbi! Kesinlikle ben karnımdakini (erkek) azat edili olarak senin için adadım ki benden kabul buyur. Kesinlikle sen, sen o işitensin, o bilensin
  37. Ki onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilenken dedi ki: “Ya Rabbi! Onu dişi doğurdum. Ve o erkek o dişi gibi değildir. Ve kesinlikle ben ona Meryem adını verdim ve kesinlikle ben onu ve onun genetiğindekini o kovulan o şeytandan sana sığındırırım”.
  38. Ki Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak yetiştirdi. Ve Zekeriya’yı ona kefil kıldı. Zekeriya o mihraba (başköşeye) onun yanına her girişinde yanında bir rızık bulurdu. Dedi ki “Ey Meryem! Bu sana nereden?”. Dedi ki: “O, Allah indindendir (özelindendir). Kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırır”.
  39. Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Ya Rabbi! Bana senin tarafından temiz bir zürriyet hibe et. Kesinlikle sen o duayı işitip anlayansın”.
  40. Ki Zekeriya o mihrapta namazda ayaktayken o melekler ona: “Kesinlikle Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı ve efendi ve nefsine hâkim ve o salihlerden nebi olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.
  41. Dedi ki: “Ya Rabbi! Ben o ileri yaşlılığa ulaşanken ve karım kısırken nasıl oğlum olabilir?”. Dedi ki: “İşte onun gibi Allah, O uygun gördüğünü yapar”.
  42. Dedi ki: “Ya Rabbi! Benim için bir ayet kıl”. Dedi ki: “Senin ayetin üç gün işaretle anlaşma dışında o insanları karşılıklı konuşturamamandır. Ve Rabbini çok hatırlayıp an ve o akşamın alaca karanlığında ve o sabah erkenden O’nun yegâne ilintisiz hükümranlığını sürekli vurgula”.
  43. Ve o zaman o melekler dediler ki: “Ey Meryem! Kesinlikle Allah seni eleyip seçti ve iyice temizledi. Ve seni o âlemlerin kadınları üzere eleyip seçti.
  44. Ey Meryem! Rabbine gönülden itaat et ve secde et ve o rükû edenlerle birlikte rükû et”.
  45. İşte o, o bilinmeyenin bilgilerindendir. Biz onu sana vahiy ediyoruz. Ve Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini karşılaştırırlarken sen onların tarafında olmadın ve hasımlaşırlarken sen onların tarafında olmadın.
  46. O zaman o melekler dediler ki: “Ey Meryem! Kesinlikle Allah sana O’ndan bir kelimeyle, adı Meryem oğlu İsa ve bu dünyada ve o ahirette ilgi gösterilen ve o yaklaştırılanlardan o Mesih’i müjdeler.
  47. Ve o, o insanlarla beşikteyken ve yetişkinken diyalog yapar ve o, o salihlerdendir”.
  48. Dedi ki: “Rabbim! Bana hiçbir beşer dokunmazken nasıl çocuğum olabilir?”. Dedi ki: “İşte onun gibi, Allah, O uygun gördüğünü biçimlendirir. Bir işe karar verdiğin zamanda da kesin olarak ona “ol” demektedir de o var olmaktadır.
  49. Ve O, ona o kitabı ve o hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i iyice öğretir.
  50. Ve onu İsrailoğullarına bir resul olarak: “Kesinlikle ben, size Rabbinizden ayetle (yol gösterme bilgisiyle) gelmişimdir. Kesinlikle ben size o çamurdan uçan kuş görünüşü biçimlendiririm ki onun içine koyup geliştiririm de Allah’ın izniyle kuş olur. Ve o kataraktlı körü ve o cüzamlıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle o ölüye hayat veririm. Ve evlerinizde beslendiğinizi ve neleri ambara koyduğunuzu size haber veririm. İnananlardan olduysanız kesinlikle işte ondadır sizin için mutlak ayet.
  51. Ve Tevrat’tan iki elimde mevcut bulunanı doğrulaştırıcı (düzeltici) olarak ve o ki size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için ve size Rabbinizden bir ayetle geldim ki Allah’ı çok önemseyin ve bana itaat edin.
  52. Kesinlikle Allah benim Rabbim ve sizin Rabbimizdir ki O’na kulluk edin. Budur doğru yol- yöntem!”.
  53. Ki İsa onlardan o inkârlarını hissedince dedi ki: “Allah’a doğru bana yardım edip destekleyenler kimdir?”. Havariler dediler ki: “Biz Allah’ın yardım edip destekleyicileriyiz. Biz Allah’a inanıp güvendik. Ve kesinlikle biz Müslümanlarız diye bizimle şahit ol.
  54. Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve o resule uyduk ki bizi o şahitlerle beraber yaz”.
  55. Ve onlar kurnazlık yaptılar ve Allah kurnazlık yaptı ve Allah o kurnazlık yapanların en avantajlısıdır.
  56. O zaman Allah dedi ki: “Ey İsa, kesinlikle benim seni vefat ettiren ve seni bana doğru yükselten ve seni onlar ki kâfirlerden temizleyen ve onlar ki sana tabi olanları o yeniden diriliş ve yapılanma gününe doğru onlar ki kâfirlerin üstünde kılan. Sonra nihai dönüşünüz banadır ki o ihtilaf içinde olduğunuzda aranızda hükmederim”.
  57.  Ki onlar ki inkâr edenlere gelince de onlara bu dünyada ve o ahirette şiddetli bir azapla azap ederim ve yardım edicilerden hiçbiri onlar için değildir.
  58. Ve onlar ki inananlar ve o düzeltici işleri işleyenlere gelince ki onların karşılıkları tastamam ödenir. Ve Allah, O, o zalimleri sevmez.
  59. İşte o, sana o ayetlerden ve o zikr-i hakîmden aktarıyoruz.
  60. Kesinlikle Allah indinde (özelinde) İsa’nın benzerliği Âdem’in benzerliği gibidir. Allah onu topraktan biçimlendirdi. Sonra onun için “ol” dedi de o var oldu.
  61. O gerçek Rabbindendir ki şüpheyle sorgulayanlardan olma.
  62. Ki sana o bilimden geldikten sonra onun içinde seninle kim tartışırsa da de ki: “Gelin yücelelim, oğullarımızı ve oğullarınızı ve kadınlarımızı ve kadınlarınızı ve kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra beddualaşalım da Allah’ın lanetini o yalancıların üzerine kılalım”.
  63. Kesinlikle işte bu mutlak o gerçek kıssadır: Ve Allah’tan başkası ilahlardan değildir. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  64. Ki tersine davranırlarsa da kesinlikle Allah o bozguncuları bilendir.
  65. De ki: “Ey o kitap ehli! Gelin, Allah’tan başkasına kulluk (kölelik) etmemekte ve ona bir şeyi ortak kılmamakta ve Allah’tan başka bazımızın bazımızı rabb edinmemesinde sizin ve bizim aramızda eşit bir kelimede yücelelim”. Ki aksine davranırlarsa da de ki: Kesinlikle bizim müslümanlığımız ile şahitler olun.
  66. Ey o kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Ve Tevrat’ın ve İncil’in indirilmesi sadece ondan sonradır ki akıl edemiyor musunuz?
  67. İşte siz bunlarsınız: İçinde size ait bilim bulunanla tartıştınız da içinde size ait bilimden olmayanla niçin tartışırsınız? Ve siz, siz bilemezken Allah, O bilir.
  68. İbrahim Yahudi olmadı ve Hristiyan değildir. Ve lakin katıksız bir müslüman oldu. Ve o, o müşriklerden olmadı.
  69. Kesinlikle o insanlardan İbrahim’e en fazla yakınlığı olanlar onlar ki ona tabi olanlar ve bu nebi ve onlar ki iman edenlerdir. Ve Allah o iman edenlerin velisidir.
  70. O kitap ehlinden bir takımı eğer sizi şaşırtıp saptırsalar diye arzu ettiler. Ve sadece kendilerinden başkasını şaşırtıp saptıramazlar. Ve şuur eder değillerdir.
  71. Ey o kitap ehli! Sizler şahit (bilirkişi) olduğunuz halde Allah’ın ayetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?
  72. Ey o kitap ehli! Niçin o hakka o batılı (gerçeğe gerçek dışını) giydiriyorsunuz ve siz bildiğiniz halde o hakkı (gerçeği) söylemeyerek gizliyorsunuz?
  73. Ve o kitap ehlinden bir takımı dedi ki: “O ki onlar ki inananlara (iman edenlere) indirilene o günün yüzünde iman edin ve onun ötekinde inkâr edin. Olabilir ki geri dönerler”.
  74. Ve dininize uyandan başkasına inanmayın”. De ki: “Kesinlikle o rehberlik Allah’ın rehberliğidir”. “Ve size verilenin mislinin başkasına verildiğine veya Rabbinizin indinde karşı delil getirip sizinle tartışacak diye (inanmayın)”. De ki: “Kesinlikle o fazlalık Allah’ın elindedir. O onu uygun gördüğüne verir. Ve Allah kapsamlıdır, bilendir”.
  75. Uygun gördüğünü rahmetiyle özel kılar. Ve Allah’tır o büyük fazlalık sahibi.
  76. Ve kantarla emanet bıraksan onu sana geri ödeyen ve bir dinar emanet etsen üzerine dikilmedikçe onu sana geri ödemeyen o kitap ehlindendir. İşte o kesinlikle onların: “O ümmilerde bizim üzere bir yol-yöntem yoktur” demelerindendir. Ve onlar bile bile Allah üzere o yalanı söylerler.
  77. Aksine, kim sözleşmesini yerine getirir ve önemserse ki kesinlikle Allah o önemseyip gereğini yapanları sever.
  78. Kesinlikle onlar ki Allah’la yaptıkları sözleşmeyle ve güvenceyle az bir değer satın alanlar, işte onlar, onlar için o ahirette pay yoktur ve Allah o kıyamet günü onlarla diyalog kurmaz ve onları gözetmez ve onları temizleyip iyileştirmez. Ve onlar içindir acı verici azap.
  79. Ve kesinlikle onlardandır mutlak bir takımı. O kitaptan olmadığı halde o kitaptan hesap edesiniz diye dillerini o kitapla eğip bükerler. Ve o, Allah’tan olmadığı halde: “O, Allah’tandır” derler. Ve bile bile Allah üzere o yalanı ifade ederler.
  80. Bir beşer için Allah’ın ona o kitabı ve o hükmü ve o nübüvveti vermesi; sonra onun o insanlara: “Allah’tan başka bana kul olun” demesi olur değildir. “Ve lakin: O kitabı öğretmekte olmanız ve ders yapar olmanız nedeniyle eğitmenler olun!”.
  81. Ve size o melekleri ve o nebileri rabb olarak edinmenizi emretmez. Sizin müslümanlığınız sonrasında size o inkârı (küfrü) mı emreder?
  82. Ve o zaman Allah o nebilerden kitaptan ve hikmetten size verdiği nedeniyle söz aldı. Sonra sizinle olanı düzelten bir resul size geldi. Siz (o kitap ehli) ona mutlaka inanacaksınız ve siz ona mutlaka yardım edip destekleyeceksiniz. Dedi ki: “İkrar ettiniz ve işte onun üzere sorumluluğumu aldınız mı?”.  (Nebiler) Dediler ki: “İkrar ettik”.  Dedi ki: “Ki şahit olun! Ve ben sizinle beraber o şahitlerdenim”.
  83. Ki işte onun ardından kim aksine davranırsa işte onlar, onlardır o yoldan çıkanlar.
  84. Allah’ın dininden (düzeninden, sisteminden) başkasını mı edinmek için araştırıyorlar? Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler isteyerek ve istemeyerek O’na teslim olurlar. Ve sonuçta onlar O’na doğru geri döndürülürler.
  85. De ki: “Allah’a ve bizim üzere indirilene ve İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve o boylar üzere indirilene ve onların Rabbi tarafından Musa ve İsa ve o nebilere bulundurulana inandık. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Ve biz O’na teslim olanlarız”.
  86. Ve kim İslam’dan (O barıştan) başka bir din (düzen) araştırıp edinmek isterse asla ondan kabul edilmeyecektir. Ve o, o ahirette kaybedenlerdendir.
  87. İman ettikten (inandıktan) ve kesinlikle o resul gerçektir diye şahadet ettikten ve onlara o açıklayıcı belgeler geldikten sonrasında inkâr eden topluma Allah nasıl rehberlik eder? Ve Allah, O, o zalimler toplumuna rehberlik etmez.
  88. İşte onlar, onların cezası kesinlikle Allah’ın ve o meleklerin ve o insanların topluca laneti onların üzere bulunmasıdır.
  89. Onlar onun içinde devamlı kalıcılardır. O azap onlardan hafifletilmez ve onlar tolerans tanınanlar değillerdir.
  90. İşte onun ardından onlar ki tövbe edenler ve düzeltenler hariçtir ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  91. Kesinlikle onlar ki iman etmeleri sonrasında inkâr edenler, sonra inkâr olarak artıranlar ki onların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, onlardır o şaşkın sapkınlar.
  92. Kesinlikle onlar ki inkâr edenler ve inkârcı olarak ölenler, eğer o yeryüzü dolusu altınla fidye verseler de asla hiçbirinden kabul edilmeyecektir. İşte onlar, onlar içindir elem verici azap ve destekleyip yardım edicilerden hiçbiri onlar için değildir.
  93. Sevdiğinizden infak edinceye kadar o iyiliğe asla erişemeyeceksiniz. Ve bir şeyden infak ettiğinizi de kesinlikle Allah onu bilendir.
  94. Tevrat’ın indirilmesi öncesinde İsrail’in kendisine haram ettiği hariç bütün o yiyecekler İsrailoğullarına helal olandı. De ki: “Ki doğrusunu söyleyenlerdenseniz Tevrat’la bulunun da onu aktarın”.
  95. Ki kim işte ondan sonra Allah üzere o yalanı iftira ettiyse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  96. De ki: “Allah doğrusunu söyledi ki İbrahim’in katıksız dinine uyun. Ve o, o müşriklerden olmadı”.
  97. Kesinlikle o insanlar için en öncül olarak ortaya konulan, o ki o âlemler için potansiyel ve yol gösterici ev Bekke’ dekidir (Çok Ağlama Vadisindekidir).
  98. Oradadır o apaçık ayetler, İbrahim’in makamı. Ve kim oraya girdi, güvenlik içinde oldu. Ve Allah için o evi haccetmesi oraya yol bulabilen o insan üzeredir. Ve kim inkâr ederse ki kesinlikle Allah o âlemlerden ihtiyaçsızdır.
  99. De ki: “Ey o kitap ehli! Allah işlediklerinize şahitken niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?”.
  100. De ki: “Ey o kitap ehli! Niçin inanan kişileri Allah’ın yolundan engelliyorsunuz? Siz bilirkişi iken onda eğrilik araştırıyorsunuz? Ve Allah işlediklerinizden habersiz değildir”.
  101. Ey onlar ki inananlar! Onlar ki o kitap verilenlerin (bulundurulanların) bir takımına uyarsanız inanmanızdan sonra sizi kâfire çevirirler.
  102. Ve siz, Allah’ın ayetleri size aktarılırken ve O’nun resulü içinizdeyken nasıl inkâr edersiniz? Ve kim Allah’a bağlı kalırsa ki o, dosdoğru yola doğru rehberlik edilmiştir.
  103. Ey onlar ki inananlar! Allah’ı O’nun gerçek önemsemesi olarak çok önemseyin ve müslüman olmanız haricinde ölmeyin.
  104. Ve topluca Allah’ın ipine (kitabına, dinine) bağlı kalın. Ve iyice farklılaşmayın. Ve Allah’ın sizin üzere nimetini hatırlayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizin (kortikal merkezlerinizin) arasını birleştirdi ki O’nun nimetiyle kardeşlere dönüştünüz. Ve o ateşten bir çukurun kenarı üzereydiniz de oradan sizi O çekip söktü. İşte onun gibi Allah size ayetlerini apaçık açıklıyor. Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz.
  105. Ve mutlaka sizden o daha iyiye çağıran ve o benimseneni emreden ve o kaçınılandan meneden inanç birliği olan bir topluluk (ümmet) olsun. Ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  106. Ve onlar ki onlara o apaçık açıklamalar geldikten sonra çok farklılaşan gruplar ve ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlar, onlar içindir büyük azap.
  107. O gün yüzler ağarır ve yüzler kararır ki onlar ki yüzleri kararanlara gelince: “İmanınız sonrasında inkâr mı ettiniz? Ki inkâr eder olmanız nedeniyle tadın o azabı!”.
  108. Ve onlar ki yüzleri ağaranlara gelince de Allah’ın rahmeti içindelerdir. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  109. İşte o Allah’ın ayetleridir. Onu sana o gerçekle aktarıyoruz. Ve Allah o âlemlere zulüm irade eden değildir.
  110. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve sonuçta o görevlerin dönüşü Allah’a doğrudur.
  111. Siz o insanlar için ortaya çıkarılan en iyi durumda bir ümmet (inanç birliği olan topluluk) oldunuz. O benimseneni emreder ve o benimsenmeyeni yasaklarsınız. Ve Allah’a güvenip inanırsınız. Ve eğer o kitap ehli inanır olsalardı mutlaka onlar için daha iyi olurdu. Onlardandır o inananlar (müminler) ve onlardan çoğu o yoldan çıkanlardır.
  112. Onlar size eziyetten başka asla zarar veremeyecekler. Ve sizinle savaşırlarsa o arkaya dönüp kaçarlar. Sonra onlara hiçbir yardım edilmez.
  113. Onlar üzere Allah’tan bağlayıcı bir anlaşma ve o insanlardan bağlayıcı bir anlaşma haricinde nerede bulunurlarsa bulunsunlar o zillet damgası vuruldu. Ve Allah’tan bir gazaba yerleştiler ve onlar üzere o hor görülme damgası vuruldu. İşte o onların Allah’ın ayetlerini inkâr eder ve haksızlıkla o nebileri katleder olmaları nedeniyledir. İşte o isyan etmeleri ve haddi aşar olmaları nedeniyledir.
  114. O kitap ehlinden kaim bir ümmet aynı seviyede değillerdir. Onlar o gece vakitlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini aktarırlar.
  115. Onlar Allah’a ve o ahiret gününe iman ederler ve o benimseneni emrederler ve o kaçınılanı yasaklarlar ve o hayırlı işlere koşuşurlar ve işte onlar o salihlerdendir.
  116. Ve hayırdan yaptıkları ki asla göz ardı edilmeyecektir. Ve Allah o önemseyip gereğini yapanları bilendir.
  117. Kesinlikle onlar ki inkâr edenler, onların malları ve çocukları onlara Allah’tan herhangi bir şeye yetkinlik-yeterlilik asla sağlamayacaktır. Ve işte onlar o ateşin halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  118. Onların bu dünya hayatında infak ettiklerinin benzetmesi: Kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine isabet edip de mahveden, içinde rüzgâr hortumu bulunan bir rüzgâr gibidir. Ve Allah onlara zulmeder değildir. Ve lakin kendi kendilerine zulmederler.
  119. Ey onlar ki inananlar! Sizden olmayanlardan sırdaş edinmeyin. Onlar sizi engellemekten geri durmazlar ve sıkıntıya düşmenizi arzu ettiler. Onların o nefretleri ağızlarından açığa çıkmıştır. Ve kafalarının gizlediği daha büyüktür. Akıl edebilir olduysanız, kesinlikle sizin için o ayetleri açıklamışızdır.
  120. İşte siz bunlarsınız: Onlar sizden hoşlanmazken onlardan hoşlanırsınız ve o kitapların hepsine inanırsınız. Ve sizinle görüşme yaptıkları zaman derler ki: “İnandık”. Ve geçip gittiklerinde size olan o öfkelerinden o parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün!”. Kesinlikle Allah o kafaların içeriğini bilendir.
  121. Size bir iyilik dokunsa onları fenalaştırır. Ve size bir fenalık isabet etse onunla ferahlarlar. Ve sabrederseniz ve önemseyip gereğini yaparsanız onların düzeneği size bir şey olarak zarar veremez. Kesinlikle Allah onların işlediklerini kuşatandır.
  122. Ve o zaman sen Allah işiten ve bilenken sabah Güneş doğmadan hemen önce evinden o inananları o savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere ayrıldın.
  123. Allah ikisinin velisiyken sizden iki grup yılgınlaşmaya niyetlendi. Ve mutlaka Allah üzere ki tevekkül etmelidir o müminler.
  124. Ve siz düşkün bir durumdayken Bedir’de Allah size mutlaka yardım etmiştir ki Allah’ı önemseyin. Olabilir ki şükredersiniz.
  125. O zaman sen o müminlere diyordun ki: “Rabbinizin indirilen o üç bin melekle size yardım eli uzatması size hiç yeterli gelmeyecek mi?”.
  126. Aksine, sabreder ve önemseyip gereğini yerine getirirseniz ve onlar bu kızgınlıkla size gelirlerse Rabbiniz size tam donanımlı o meleklerden beş bini ile yardım eli uzatır.
  127. Ve Allah’ın onu kılması sadece sizin için müjde olması ve onunla kalplerinizin tatmin olması içindir. Ve o her türlü yardım başka değil sadece o yaptırım güçlü, o hâkim olan Allah indindendir (özelindendir).
  128. Onlar ki kâfirlerden geri kalan ötekileri ayrı tutmak veya onları tepe taklak etmek ki hayal kırıklığına uğrayanlar olarak tersine dönüp gitmeleri içindir.
  129. O görevden veya Allah’ın onların tövbelerini kabul veya onlara azap etmesi sana ait bir şey değildir ki kesinlikle onlar o zalimlerdir.
  130. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Uygun gördüğü için hoşgörür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  131. Ey onlar ki iman edenler! Kat kat artırılan olarak o faizi edinmeyin. Ve Allah’ı önemseyip göz önünde bulundurun ki başarıya ulaşabilesiniz.
  132. Ve o ki inkâr edenler için hazırlanan o ateşi göz önünde bulundurup önemseyin.
  133. Ve Allah’a ve o resule itaat edin ki size merhamet edilebilsin.
  134. Ve Rabbinizden hoşgörüye ve o önemseyip gereğini yapanlar için hazırlanmış, arz edişi (sundukları) o gökler ve o yeryüzü olan bahçe için yarışırcasına koşuşun.
  135. Onlar ki o refahta ve o zorlukta infak edenlerdir ve o öfkeyi o yutanlardır ve o insanlardan (hataları) o affedenlerdir. Ve Allah, O, o iyilik yapanları sever.
  136. Ve onlar ki bir ahlaksızlık yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlarlar da yüz kızartıcı suçları için hoşgörü dilerler. Ve o yüz kızartıcı suçları sadece Allah’tan başka kim hoşgörebilir? Ve onlar bile bile yaptıklarında asla ısrar etmezler.
  137. İşte onlar, onların karşılığı Rabblerinden hoşgörü ve altından o nehirler akan bahçelerdir. Onlar orada kalıcılardır. Ve o çalışanların karşılığı ne güzeldir!
  138. Sizden önce kalıplaşmış uygulamalar gelip geçmiştir ki o yeryüzünde gezin de o yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu gözlemleyin.
  139. Bu, o insanlar için bir açıklama ve rehberlik ve o önemseyip gereğini yapanlar için (müttakilere) bir öğüttür.
  140. Ve gevşemeyin ve üzülmeyin ve mümin oldunuzsa mutlaka sizsiniz o en üstün.
  141. Size bir yara dokunduysa ki o topluma onun benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o, o günleri o insanlar arasında devrettirip değiştiririz. Ve o, Allah’ın onlar ki iman edenleri bilmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Ve Allah, O, o zulmedenleri sevmez.
  142. Ve Allah’ın onlar ki iman edenleri ayıklaması ve o inkârcıları kazıyıp silmesi içindir.
  143. Yoksa Allah henüz içinizden onlar ki çaba harcayanları bilmeden ve o sabredenleri bilmeden o bahçeye gireceğinizi mi hesap ettiniz?
  144. Ve siz onunla karşılaşmadan önce o ölümü mutlaka tutkuyla ister olmuştunuz. Ki tolerans ister halde onu görmüştünüz!
  145. Ve Muhammed bir resulden başkası değildir. Ondan önce o resuller gelip geçmiştir ki o ölür veya katledilirse ökçeleriniz üzerinde tersine mi döneceksiniz? Ve kim iki ökçesi üzerinde geriye dönerse ki asla Allah’a bir şey olarak zarar veremeyecektir. Ve Allah o şükredenlerin karşılığını verecektir.
  146. Ve bir nefs için Allah’ın izni olmadan ölmesi olamaz. O yazılı (kodlanmış) sonlandırmadır. Ve kim bu dünya ödülünü isterse ona ondan veririz ve kim o ahiret ödülünü isterse ona ondan veririz. Ve o şükredenlere karşılık vereceğiz.
  147. Ve nebilerden nicesiyle birlikte eğitimci pek çok kimse savaştılar ki Allah yolu içinde onlara isabet edenden ötürü gevşemediler ve yılmadılar ve boyun eğmediler. Ve Allah, O, o sabredenleri sever.
  148. Ve onların sözleri: “Rabbimiz! Yüz kızartıcı suçlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bizim için hoşgör ve ayaklarımızı sabit kıl ve o kâfir topluluğa karşı bize yardım et” demekten başka olmadı.
  149. Ki Allah onlara bu dünya ödülünü ve o ahiret ödülünün güzelini verdi. Ve Allah, O, o iyi davranışta bulunanları sever.
  150. Ey onlar ki inananlar! Onlar ki kâfirlere itaat ederseniz sizi topuklarınızın üzerinde geri döndürürler de kaybedenler durumuna dönersiniz.
  151. Aksine, Mevla’nız Allah’tır. Ve O, o her türlü yardım edenlerin en iyi durumda olanıdır.
  152. Yakında onunla ilgili hiçbir otoriter yetki indirmediğini Allah’a ortak koşmaları nedeniyle onlar ki inkâr edenlerin kalbinde o dehşeti sergileyeceğiz. Ve onların yuvaları o ateştir. Ve o zalimlerin kaldıkları yer ne kötüdür!
  153. Ve siz O’nun izni ile onları araştırırken Allah size olan vaadini mutlaka yerine getirmiştir. Hatta o zaman yıldınız ve o görev hakkında tartışmaya kalkıştınız ve O size hoşlandığınızı gösterdikten sonra isyan ettiniz. Sizden kiminiz bu dünyayı istiyordu ve kiminiz o ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için, sizi onlardan geri çevirdi ve sizden mutlaka affetmişti. Allah o müminler üzere fazlalık sahibidir.
  154. Kimseye bakmadan tırmandığınızda ve o resul arkanızdan sizi diğerleri içine çağırırken ki O, kaybettiğinize ve size isabet edene üzülmeyesiniz diye sizi kederden kedere uğratarak ödüllendirdi. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  155. Sonra o keder ardından sizin üzerinize bir takımınızı kendinden geçirecek uyuklatan bir güven indirdi. Ve bir takım kendi dertlerine düşmüşlerdi. Allah hakkında o gerçek dışı olarak o cahiliye devrinde olduğu gibi zannediyorlardı. Derler ki: “O işte bize bir şey var mı?”. De ki: “Kesinlikle o emrin hepsi Allah’ındır”. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar.  Derler ki: “Eğer o işte bizim için bir şey olsaydı, burada katledilmezdik”. De ki: “Eğer evlerinizde olsaydınız, onlar ki üzerlerine o katledilme yazılanlar yatacakları yere doğru bariz olurlardı. Ve o, Allah’ın kafanız içinde olanı denemesi ve merkezlerinizdekini (beyin, korteks) ayıklaması içindir. Ve Allah o kafaların içeriğini bilendir.
  156. Kesinlikle onlar ki o iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün içinizden aksine davrananlar: Kesin olan, o şeytan kazandıklarının bir kısmı ile onları kaydırmak istedi. Ve mutlaka Allah onları affetmiştir. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  157. Ey onlar ki inananlar! Onlar ki kâfirler gibi olmayın. Ve onlar o yeryüzünde ilerleyen veya baskında olan kardeşleri için dediler ki: Eğer bizim indimizde olsalardı ölmezler ve katledilmezlerdi. İşte o, onu Allah’ın onların kalplerinde hasret olarak kılması içindir. Ve Allah, O hayat verir ve öldürür. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  158. Ve mutlaka Allah yolu-yöntemi içinde katledilirseniz veya ölürseniz, mutlaka Allah’tan bir hoşgörü ve merhamet onların topladıklarından daha iyidir.
  159. Ve mutlaka ölseniz veya katledilseniz Allah’a doğru toplanacaksınız.
  160. Ki Allah’tan bir rahmet nedeniyle sen onlara karşı yumuşak davrandın. Ve eğer o katı kalpli kaba olsaydın kesinlikle etrafından dağılıp giderlerdi. Ki onları affet ve onlar için hoşgörü dile ve o görevde onlara danış. Ki karar verdiğinde de Allah’ı vekil kıl. Kesinlikle Allah o vekil kılanları sever.
  161. Allah size yardım ederse ki sizi yenecek yoktur ve sizi ortada bırakıverirse de o ki O’ndan başka size yardım etme özelliğine sahip kimdir? Allah üzere ki mutlaka tevekkül etmelidir o inananlar.
  162. Ve herhangi bir nebi için el koymak olamaz ve kim el koyarsa o kıyamet günü el koyduğu nedeniyle bulunur. Sonra onlara zulmedilmeden herkese kazandığı tamamen ödenir.
  163. Ki Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’tan gücenmeye yerleşen gibi midir? Ve onun yerleşim yeri cehennemdir? Ve ne kötüdür o dönüş yeri!
  164. Onlar Allah indinde (özelinde) derece derecedir. Ve Allah onların işlediklerini görendir.
  165. Mutlaka Allah o müminlere (inananlara) kendi içlerinden bir resul yetiştirmekle onlara karşı büyük iyilikte bulunmuştur. O onların üzerine O’nun ayetlerini aktarır ve onları arındırır ve onlara o kitabı ve o hikmeti öğretir. Ve onlar daha öncesinde ise mutlak apaçık bir sapkınlık içinde oldular.
  166. Ve onları iki misline uğratmış olduğunuz bir musibet size isabet edince mi “Bu nereden?” dediniz? De ki: “O, kendi özelinizdendir”. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayabilendir.
  167. Ve o iki ordu karşılaştığı gün size isabet eden de Allah’ın izniyledir. Ve o müminleri bilmesi içindir.
  168. Ve onlar ki ikili oynayanları (münafıkları) bilmesi içindir. Ve onlara denildi ki: “Gelin yücelip Allah yolu-yöntemi içinde savaşın veya savunma yapın!”. Dediler ki: “Eğer savaşmayı bilsek mutlaka size tabi olurduk”. Onlar o gün o imandan o küfre daha yakınlardı. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı ifade ederler. Ve Allah onların söylemeyip gizlediklerini en iyi bilendir.
  169. Onlar ki oturup kalanlar kardeşleri için dediler ki: “Eğer bize itaat etselerdi katledilmezlerdi”. De ki: “Doğrusunu söyleyenlerdenseniz ki o ölümü kendinizden savuşturun”.
  170. Ve onlar ki Allah yolu içinde katledilenleri ölüler olarak hesap etmeyin. Aksine onlar hayattalardır. Rabbleri indinde (özelinde) rızıklandırılırlar.
  171. Onlar Allah’ın, O’nun fazlalığından bulundurduğu nedeniyle neşelilerdir. Ve onlar ki onların ardlarından onlara hiç katılmayanlara, onlar üzere korku olmadığını ve üzülenlerden olmayacaklarını müjdelemek isterler.
  172. Allah’tan bir nimet ve fazlalıkla ve kesinlikle Allah, O, o müminlerin karşılığını zayi etmez diye müjdelemek isterler.
  173. Onlar ki o yara isabet ettikten sonra Allah’ın ve o resulün çağrısına icabet edenler, onlar ki onlardan o iyilik yapanlar ve önemseyip gereğini yapanlar içindir büyük bir karşılık.
  174. Onlar ki o insanlar onlara “Kesinlikle o insanlar sizin için toplanmıştır ki onlardan çekinin” dediler de o onların imanını artırdı ve dediler ki: “Allah bize yeter ve ne güzeldir o vekil”.
  175. Ki Allah’tan nimet ve fazlalıkla geri döndüler. Onlara asla bir kötülük dokunmadı. Ve Allah’ın rızasına tabi oldular. Ve Allah büyük fazlalık sahibidir.
  176. Kesin olarak işte o, o şeytan onun (kendi) velilerini iyice korkutur ki onlardan korkmayın ve mümin oldunuzsa benden korkun.
  177. Ve onlar ki o küfür içinde koşuşanlar seni hüzünlendirmesin. Kesinlikle onlar Allah’a bir şey olarak zarar veremeyecekler. Allah o ahirette onlara bir pay kılmamayı irade ediyor ve onlar içindir büyük azap.
  178. Kesinlikle, onlar ki o imanla o küfrü satın alanlar, asla Allah’a herhangi bir şey olarak zarar veremeyecekler. Ve onlar içindir elem verici azap.
  179. Ve onlar ki inkâr edenler, kesin olarak süreyi uzatmamızın kendileri için daha iyi olduğunu hesap etmesinler. Kesin olan: Biz onlara kötülük olarak artmaları için süreyi uzatıyoruz. Ve onlar içindir küçümsetici azap.
  180. Allah o müminleri üzere oldukları durumda bırakır olmadı. Sonunda o yararlıyı o zararlıdan ayırır. Ve Allah sizi o bilinmeyen üzere eriştirir olmadı. Ve lakin Allah, O resullerinden uygun gördüğünü seçer ki Allah’a ve resulüne iman edin. Ve iman eder ve önemseyip gereğini yaparsanız sizin içindir büyük bir karşılık.
  181. Ve onlar ki Allah’ın fazlından onlara verdiklerinden cimrilik edenler, onun kendileri için avantaj olduğunu hesap etmesinler. Aksine o onlar için dezavantajdır. Cimrilik ettikleri o kıyamet günü boyunlarına takılacaktır. Ve o göklerin ve o yeryüzünün mirası Allah’ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır.
  182. Allah onlar ki “Kesinlikle Allah fakirdir ve biz zenginiz” diyenlerin ifadesini mutlaka işitmiştir. Onların ifadesini ve haksız yere o nebileri katletmelerini yazacağız. Ve deriz ki: “Tadın o yakıcı azabı!
  183.  İşte o önceden ellerinizle sunduklarınız nedeniyledir. Ve Allah o kullara zulmedici değildir”.
  184.   Onlar ki: “Kesinlikle o ateşin kendine katacağı bir kurban getirmedikçe hiçbir resule inanmamak üzere Allah bizden ahit aldı” diyenlerdir. De ki: “Benden önceki resuller size o açıklamalar ve o ki dediğinizi getirmişti ki doğru söyleyenlerdenseniz niçin onları katlettiniz?”.
  185. Ki seni yalanladılarsa, senden önce o açıklayıcı belgelerle ve o paragraflarla (Zebur) ve o aydınlatıcı o kitapla gelen resuller de yalanlanmıştı.
  186. Her nefis o ölümü tadıcıdır. Ve kesin olan: Karşılıklarınız size o kıyamet günü eksiksiz, tam geri verilecektir ki kim o ateşten çekilip uzaklaştırıldı ve o bahçeye sokulduysa ki o kurtulmuştur. Ve bu dünya hayatı o aldatıcı metadan başkası değildir.
  187. Mutlaka mallarınız ve benlikleriniz içinde sınanacaksınız. Ve mutlaka onlar ki sizden önce o kitap verilenlerden ve onlar ki Allah’a ortak koşanlardan çok eziyetler işiteceksiniz. Ve sabrederseniz ve (Allah’ı) önemserseniz ki kesinlikle işte o, o işlerin azim gerektirenidir.
  188. Ve Allah onlar ki o kitap verilenlerden söz aldığında “Onu o insanlara mutlaka iyice açıklayacaksınız ve onu söylemeyerek gizlemeyeceksiniz”. Ki onlar onu sırtlarının arkasına fırlattılar ve onunla az bir değer satın aldılar ki satın aldıkları ne kötüdür!
  189. Onlar ki bulundukları durumla sevinen ve hiç yapmadıkları nedeniyle övülmekten hoşlananları yeterli olarak hesaba katma da onları o azaptan kurtulur olarak hesaplama. Ve onlar içindir acı verici azap.
  190. Ve o göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Ve Allah her şeyi ayarlayabilendir.
  191. Kesinlikle o entelektüel düşünce sahipleri için mutlak ayetler o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi içinde ve o gece ve o gündüzün birinin diğeri yerine geçmesindedir.
  192. Onlar ki ayaktayken ve otururken ve yanları üzere Allah’ı anarlar ve o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi hakkında inceden inceye düşünürler. “Ey Rabbimiz sen bunu boş yere biçimlendirmedin, sen bütün eksikliklerden bağımsız, ilintisiz yegâne egemensin ki bizi o ateş azabına karşı önemseyerek gereğini yap”.
  193.  “Rabbimiz! Kesinlikle sen kimi o ateşe sokarsan ki kesinlikle onu perişan etmişsindir. Ve yardım edenlerden hiçbiri o zulmedenler için değildir”.
  194.  “Ey Rabbimiz! Kesinlikle biz, “Rabbinize iman edin” diye o imana çağıran bir çağrıcıyı işittik de iman ettik. Rabbimiz! Ki yüz kızartıcı suçlarımızı hoşgör ve bizim kötülüklerimizi ört ve bizleri o iyilerle beraber vefat ettir”.
  195.  “Rabbimiz! Ve resullerine vaat ettiklerini bize bulundur. Ve o kıyamet günü bizi rezil etme. Kesinlikle sen, sen o vaatte değiştirme yapmazsın”.
  196. Ki Rabbleri onlara kuvvetlice cevap verdi: “Kesinlikle ben erkek ve dişi sizden hiçbir çalışanın işlediğini zayi etmem. Sizler bazınız bazınızdansınız. Ki onlar ki göç edenler ve diyarlarından çıkarılanlar ve yolum-yöntemim içinde eziyet edilenler ve savaşanlar ve katledilenler ki onların kötülüklerini mutlaka örterim ve Allah özelinden ödül olarak onları altından o nehirler akan bahçelere mutlaka dâhil ederim. Ve Allah, ödülün o iyisi O’nun özelindedir”.
  197. Onlar ki kâfirlerin o beldelerde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın!
  198. O azıcık bir metadır. Sonra yerleşim yerleri cehennemdir ve ne kötüdür o döşek.
  199. Lakin onlar ki Rabblerini önemseyerek gereğini yapanlar, onlar içindir altlarından o nehirler akan bahçeler. Allah özelinden konukluk olarak orada devamlı kalıcılardır. Ve o iyilik yapanlar için Allah özelindeki daha da iyidir.
  200. Ve kesinlikle o kitap ehlindendir mutlaka Allah’a ve size indirilen ve onlara indirilene inanan o kişiler! Onlar Allah’tan çekinirler. Allah’ın ayetleriyle az bir değer satın almazlar. İşte onlar, onlar içindir Rabbleri özelinde karşılıkları. Kesinlikle Allah o hesaplamada çabuktur.
  201.  Ey onlar ki iman edenler! Sabırlı olun ve birbirinize sabredin ve sıkı dayanışma içinde olun ve Allah’ı önemseyin. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.

4. Nisa Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o aklı başında insanlar! O ki sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren ve o dişiden (türün ilk bireyinden) o dişinin (türünün) eşini (erkek) biçimlendiren ve ikisinden pek çok adamlar ve kadınlar yaygınlaştıran Rabbinizi önemseyin. Ve o ki O’nunla istekte bulunduğunuz Allah’ı ve o akrabalığı göz önüne alıp önemseyin. Kesinlikle Allah sizin üzere gözetmen olandır.
  3. Ve o yetimlere mallarını verin. Ve o kötüyü o iyi ile değiştirmeyin ve onların mallarını kendi mallarınıza katmayın. Kesinlikle o çok önemli sakınılacak olandır.
  4. Ve o yetimler içinde standart davranamamaktan korkarsanız ki sizin için yararlı olan o kadınlardan ikişer ve üçer ve dörder nikâhlayın. Ki adaletli olamamaktan korkarsanız da bir tane veya sözleşmeyle yönetiminize verilenler (sözleşmeli evlilik) ile yetinin. İşte o adaletsiz davranmamanıza daha yakındır.
  5. Ve o kadınlara mehirlerini (teminat) çeyiz olarak verin ki ondan kendiliğinden size bir şey bağışlarlarsa da onu afiyetle içinize sinerek kabul edip alın.
  6. Ve o ki Allah’ın onunla sizi ayakta tutar kıldığı mallarınızı o aklı ermezlere (akılsız, reşit olmayanlara) vermeyin ve onunla onları rızıklandırın ve onları giydirin ve onlar için benimsenen ifadede bulunun.
  7. Ve sonunda o yetimleri o nikâh yaşına erişince deneyin ki onlarda olgunlaşma algılarsanız da onların mallarını onlara salın. Ve onlar erişkinleşirler diye onları israf ederek ve tez elden kendinize katmayın.  Ve kim muhtaç değilse de kaçınsın ve kim yoksulsa ki o benimsenen tarzda kendi yararına kullansın. Ki mallarını kendilerine saldığınız zaman da onlara karşı şahit edinin. Ve hesap gören olarak Allah yeterlidir.
  8. Toplamdan azalsın veya çoğalsın farz kılınmış; o ana-baba ve o akrabaların miras olarak bıraktıklarının toplamından hisse o erkekler içindir ve o ana-baba ve o akrabaların bıraktıklarının toplamından hisse o kadınlar içindir.
  9. Ve o paylaşımda o yakınlar ve o yetimler ve o düşkünler hazır durumda bulunduklarında (çaresiz durumunda) ki ondan onları rızıklandırın ve onlar için benimsenmiş söz söyleyin.
  10. Ve onlar ki eğer artlarında güçsüz zürriyet bırakmaktan, onlar için korkanlar mutlaka çekinsinler ki Allah’ı önemseyip göz önünde bulundursunlar ve mutlaka tam kesin söz söylesinler.
  11. Kesinlikle onlar ki o yetimlerin mallarını zulmederek kendilerine katanlar, kesin olarak onlar karınlarına ateş katarlar ve onlar çıldırtıcı yakıcıya yaslanacaklardır.
  12. Allah çocuklarınız içinde o erkeğe o iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Ki kadınlar ikinin üstündeyse de arta kalanın üçte ikisi mutlaka onlarındır. Ve bir ise ki o yarısı onundur. Ve onun ana-babasından her birine ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın o altıda biridir ki eğer hiç çocuğu yoksa anası-babası ona vâris olur ki anasına o üçte bir düşer. Ki erkek kardeşleri varsa o altıda biri annesinindir. Babalarınızdan ve oğullarınızdan faydaca hangisinin size daha yakın olduğunu siz idrak edemezsiniz. O Allah tarafından farzdır. Kesinlikle Allah bilen hâkim olandır.
  13. Ve kadınlarınızın çocukları yoksa arta kalanın yarısı sizindir (Burada kadının anne-babası, borcu ve vasiyeti olabileceği anlaşılmaktadır. Bunlar ödendikten sonra kalanın yarısı kocasınadır). Ki kadınlarınızın çocuğu varsa toplam kalanın, ettikleri vasiyetten veya borçtan sonra o dörtte biri sizindir. Ve sizin hiç çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borçtan sonra toplam kalanın o dörtte biri kadınlarınızındır. Ki çocuğunuz varsa, toplam kalanın o sekizde biri onlarındır. Ve bir adam veya kadın kelaleten (uzak mirasçı, yeğen gibi kan bağı olan) mirasçı kılınan olursa ve onun erkek veya kız kardeşi varsa ikisinden her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın o altıda biridir. Ki işte bundan çoksalar o üçte birine zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. O, Allah’tan vasiyettir. Allah bilendir, halimdir.
  14. İşte o, Allah’ın hudududur. Ve kim Allah’a ve O’nun resulüne itaat ederse O, onu altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Onlar orada kalıcılardır. Ve işte o, o büyük kurtuluştur.
  15. Ve kim Allah’a ve O’nun resulüne karşı isyan eder ve O’nun hududunu aşarsa Allah onu ateş olarak dâhil eder. O orada devamlı kalıcıdır. Ve onun içindir alçaltıcı azap.
  16. Ve onlar ki sizin kadınlarınızdan o tecavüze uğrayanlar, onlar üzere sizden dört şahit (bilirkişi) isteyin. Ki şahadet ederlerse o ölüm onları vefat ettirinceye veya Allah onlara bir yol-yöntem kılıncaya kadar o evlerde sahip çıkıp bakın.
  17. Ve o ikisi ki sizden o durumda bulunan (birbirinden tecavüze, homoseksüel ilişkiye uğrayan) iki erkeğe de eziyet edin. Ki tövbe ederler ve düzeltirlerse de ikisi ile ilgilenip uğraşmayın. Kesinlikle Allah tövbeleri kabul eden özel merhametli olandır.
  18. Kesin olarak Allah üzere o tövbe, onlar ki cahillikle o kötülüğü işleyen sonra en yakın zamanda tövbe edenlerindir. Ki işte o, Allah onların tövbesini kabul eder. Ve Allah âlim, hakîm olandır.
  19. Ve onlar ki o kötülükleri işleyip duran, sonunda onlardan birine o ölüm hazır (kaçınılmaz) olunca “Kesinlikle ben şimdi tövbe ettim” diyenin ve onlar ki kâfirken ölmekte olanların o tövbesi değildir. İşte onlar, onlar için elem verici azap hazırladık.
  20. Ey onlar ki iman edenler! O kadınlara istemeden zorla vâris olmanız size helal değildir. Ve sadece açıkça bir ahlaksızlığa karışmış durumda olmaları haricinde onlara verdiğinizin bazısını gidermek için onlara baskı yapmayın. Ve onlarla o benimsenen şekilde geçinin. Ki onlardan hoşlanmadıysanız da siz herhangi bir şeyden hoşlanmadığınızda ve Allah onda çok hayır kılabilir.
  21. Ve bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz (irade ederseniz) ve onlardan birine kantarla verdiniz halde ki ondan bir şey almayın. Töhmet altında bırakarak ve açık bir kötülük olarak mı alırsınız?
  22. Ve onu nasıl alırsınız? Ve bazınız bazınızla katışıp içli dışlı olmuştunuz ve onlar sizden esaslı bir söz almışlardı.
  23. Ve geçmiş olan hariç o kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Kesinlikle o ahlaksız ve iğrenç olandır ve ne kötü yol-yöntemdir!
  24. Sizlere anneleriniz ve kızlarınız ve kız kardeşleriniz ve halalarınız ve teyzeleriniz ve o erkek kardeşinizin kızları ve o kız kardeşinizin kızları ve o ki sizi emziren sütanneleriniz ve o sütkardeşleriniz ve kadınlarınızın anneleri ve onlarla gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan odalarınızdaki üvey kızlarınız ki onlarla (anneleri) ki hiç gerdeğe girmediyseniz size bir sakınca yoktur ve o testisinizden olan oğullarınızın helalleri ve geçmişte olan hariç o iki kız kardeşi bir arada almak size haram kılındı. Kesinlikle Allah hoşgörülü, merhametli olandır.
  25. Ve Allah’ın sizin üzere yazdığı, sözleşmeyle yönetiminize verilen o kadınlar hariç o erdemli kadınlarla. İşte onun ardında kalanlar, iffetli olarak, zamparalık etmeksizin mallarınızla onları edinmek istemeniz size helal kılındı. Ki onlardan metalanmak isterseniz farz olan karşılığını verin. O karşılığı kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde size bir sakınca yoktur. Kesinlikle Allah bilen, hâkim olandır.
  26. Ve sizden her kim o erdemli mümin kadınlarla nikâhlanmaya güç yetiremezse ki inanmış, sözleşmeyle yönetiminiz altında olan, o genç hizmetkâr kızlarınızdan (nikâhlayın). Ve Allah, O sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizler birbirinizdensiniz. Ki onları ehillerinin izni ile nikâhlayın ve zamparalık dışı, namuslu olarak onlara o benimsenenle karşılıklarını verin. Ve onları saklayarak gizli dostlar olarak nikahlamayın. Evlendirildiklerinde de ahlaksızlıkta bulunurlarsa onlara o iyi erdemli kadınlar üzere verilen o azabın yarısıdır. İşte o içinizden o sıkıntıya düşme endişesi olanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  27. Allah sizin için açıklamak ve onlar ki sizden öncekilerin yol-yöntemlerine rehberlik etmek ve tövbenizi kabul etmek ister. Ve Allah bilendir, hâkim dir.
  28. Ve Allah, O sizin tövbenizi kabul etmek ister (irade eder) ve onlar ki o şehvetlerine uyanlar sizin büyük eğrilikle meyletmenizi isterler.
  29. Allah sizden hafifletmek ister. Ve o insan zayıf olarak biçimlendirildi.
  30. Ey onlar ki iman edenler! Mallarınızı aranızda birbirinizden razı olarak yaptığınız ticaret haricinde o gerçek dışıyla edinmeyin. Ve nefislerinizi (biriniz diğerini veya intihar etmeyin) katletmeyin. Kesinlikle Allah size özel merhametli olandır.
  31. Ve kim zulüm ve düşmanlıkla onu yaparsa ki yakında onu ateşe yaslayacağız. Ve işte o, Allah’a kolay olandır.
  32. Size yasak edilenlerin önemde büyüklerinden kaçınırsanız sizi kötülüklerinizden bağışlarız ve sizi çok değerli dâhil olunana dâhil ederiz.
  33. Ve Allah’ın onunla bazınıza bazınızdan fazlalaştırdığını tutku ile istemeyin. Helal haram demeden kazandıklarının toplamından pay o erkekler içindir. Helal haram demeden kazandıklarının toplamından pay o kadınlar içindir. Ve Allah’tan, O’nun fazlından isteyin. Kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.
  34. Ve hepsi için, o ana-babanın ve o yakınların ve onlar ki sözleşmelerinizin bağladığı kimselerin bıraktıklarından hak edinenler kıldık ki onlara paylarını verin. Kesinlikle Allah her şey üzere şahit olandır.
  35. Allah’ın bazısını bazısının üstünde fazlalaştırması ve onların mallarından infak etmeleri nedeniyle o adamlar o kadınlar üzere sağlayıcılardır ki erdemli kadınlar gönülden boyun eğenler, Allah’ın korunmasını emretmesi nedeniyle o bilinmeyen için koruyanlardır. Ve o ki serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara ki öğüt verin ve o yataklarda onları yalnız bırakın ve küsüp muhatap olmayıp öteleyin. Ki size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Kesinlikle Allah yüce, çok saygın olandır.
  36. Ve ikisinin ayrılmasından endişe ettiğinizde de erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem saptayın. İkisi düzeltmek isterlerse Allah ikisinin arasını uzlaştırır. Kesinlikle Allah bilen, haberdar olandır.
  37. Ve Allah’a kulluk edin ve O’na herhangi bir şeyi ortak koşmayın. Ve o ana-babaya ve o yakınlara ve o yetimlere ve o düşkünlere ve o akraba komşuya ve o yabancı komşuya ve o yanınızda bulunana ve o kendini bir yola adamışa ve sözleşmeyle elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Kesinlikle Allah kendini beğenen hayalperest olanı sevmez.
  38. Onlar ki onlar cimrilik edenler ve o insanlara cimriliği emredenler ve Allah’ın onlara fazlından verdiğini söylemeyip saklayanlar ve biz o kâfirler için küçük düşürücü azap hazırladık.
  39. Ve onlar ki mallarını o insanlara gösteriş için sarf edenler ve Onlar Allah’a inanmazlar ve o ahiret gününe inanmazlar ve kime o şeytan onun için yoldaş olursa ki o ne kötü yoldaştır!
  40. Ve onlara ne olurdu, eğer Allah’a ve o ahiret gününe inanıp güvenselerdi ve Allah’ın onları rızıklandırdığından infak etselerdi? Ve Allah onları bilir olandır.
  41. Kesinlikle Allah, O en küçük tanecik olarak kütle oluşturan (Tanrı parçacığı, Higgs bozonu) kadar zulmetmez. Ve bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Ve tarafından büyük bir karşılık verir.
  42. Ki her ümmetten bir şahitle geldiğimiz ve seninle bunlar üzere şahit olarak geldiğimizde nasıldır?
  43. O gün, onlar ki inkâr edenler ve o resule isyan edenler, eğer o yeryüzü ile bir olsalar diye çok arzu ederler ve Allah’tan bir konu gizleyemezler.
  44. Ey o, onlar ki inananlar (iman edenler)! Sarhoşken (aklınız yerinde değilken) ne dediğinizi bilene kadar ve cünüpken yolcu olan müstesna, gusledene (yıkanana) kadar namaza yaklaşmayın. Ve hastaysanız veya seferdeyseniz veya biriniz o tuvaletten geldiyse veya o kadınları okşamışsanız ve hiç su bulamamışsanız ki tertemiz bir yamaç yüzeyine teyemmüm edin de yüzlerinize ve ellerinize sürün. Kesinlikle Allah affedicidir, hoşgörülü olandır.
  45. Onlar ki o kitaptan bir nasip verilenlere doğru hiç bakmaz mısın? Onlar o sapıklığı satın alıyorlar ve sizin o yoldan sapmanızı istiyorlar.
  46. Ve Allah, O düşmanlarınızı daha iyi bilir. Ve Allah size veli olarak yeterlidir ve her türlü yardım edici olarak yeterlidir.
  47. Onlar ki Yahudilerdendir o kelimeleri yerlerinden tahrifle değiştirenler. Ve derler ki: “İşitip anladık ve karşı geldik ve işitip anlamayarak dinle” ve o dillerini çarpıtarak ve o din içinde dil uzatarak: “Bizi güt”. Ve eğer kesinlikle onlar: “İşitip anladık ve itaat ettik ve işitip anla ve bize tolerans tanı” deselerdi, mutlaka onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ve lakin Allah inkârlarıyla onlara lanet etti de çok azdan başka inanmazlar.
  48. Ey onlar ki o kitap bulundurulanlar! Biz yüzleri silip ki onu onun arkasına döndürmeden veya o cumartesi halkını lanetlediğimiz (dışladığımız) gibi lanetlemeden, önceden sizinle bulunanları düzelten (ondaki bilginin doğrusunu aktaran) indirdiğimize iman edin. Ve Allah’ın emri yapılan oldu.
  49. Kesinlikle Allah O’na ortak koşmayı hoşgörmez ve işte onunla onun dışında olanı uygun gördüğü kişi için hoşgörür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa ki kesinlikle büyük bir günah iftira etmiştir.
  50. Onlar ki benliklerini temize çıkaranlara doğru hiç bakmaz mısın? Aksine, Allah, O uygun gördüğünü temize çıkarır. Ve onlara en küçük kıvrım kadar zulüm yapılmaz.
  51. İzle! O yalanı Allah’a nasıl iftira ediyorlar. Ve o, apaçık bir günah olarak yeterlidir.
  52. Onlar ki o kitaptan nasip verilenlere doğru hiç bakmaz mısın? Onlar paganizme ve tağuta (Hermetizme, sufiliğe) inanıyorlar. Ve onlar ki kâfirler için “Bunlar onlar ki müminlerden daha doğru yoldadır” diyorlar.
  53. İşte onlar, onlar ki Allah’ın dışladıklarıdır. Ve Allah’ın dışladığı (lanetlediği) kişiye ki asla herhangi bir yardım edici bulamayacaksın.
  54. Yoksa onlar için midir o mülkten bir pay? Ki o zaman o insanlara en küçük kırıntıyı bulundurup vermezler.
  55. Yoksa o insanları Allah’ın, O’nun fazlından verdiği üzere mi kıskanıyorlar? Ki İbrahim ailesine o kitabı ve o hikmeti verip bulundurmuştuk. Ve onlara büyük bir mülk verip bulundurduk.
  56. Ki onlardan kimi ona iman etti ve onlardan kimi onunla arasına engel koyup kaçındı. Ve cehennem çıldırtıcı olarak yeterlidir.
  57. Kesinlikle onlar ki bizim ayetlerimizi inkâr edenler, onları ateşe yaslayacağız. Onların derileri her piştiğinde o azabı tatmaları için onları ondan başka derilerle değiştiririz. Kesinlikle Allah yaptırım güçlü, hakîm olandır.
  58. Ve onlar ki inananlar ve o düzeltici işleri işleyenleri altından o nehirler akan bahçelere dâhil edeceğiz. Onlar orada devamlı olarak zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Orada tertemiz eşler onlar içindir. Ve onları koruyan gölgeliklere dâhil ederiz.
  59. Kesinlikle Allah, O size o emanetleri onun ehline (uzmanına) eda etmenizi ve o insanlar arasında hükmettiğiniz zaman o adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size onunla ne güzel vaaz veriyor. Kesinlikle Allah işitmekte, görmekte olandır.
  60. Ey onlar ki inananlar! Allah’a itaat edin ve o resule ve sizden o görevlilere itaat edin. Ki herhangi bir şey içinde çekişirseniz de Allah’a ve o ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve o resule reddedin. İşte o daha avantajlıdır ve yorum olarak daha güzeldir.
  61. Onlar ki sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenlere doğru hiç bakmaz mısın? Tağut’a (sofizm) doğru muhakeme olunmalarını isterler. Ve onu inkâr etmekle emir olunmuşlardı. Ve o şeytan onları geri dönüşümsüz şaşkınlığa saptırmak ister.
  62. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule doğru gelin yücelin” denildiği zaman o münafıkları görürsün ki senden kaçındıkça kaçınırlar.
  63. Ki ellerinin sundukları nedeniyle onlara bir musibet isabet edince nasıl olacak? Sonra sana gelirler “Biz sadece iyilikten ve uzlaştırmaktan başkasını istemedik” diye yemin ederler (sözlerini Allah’la bütünleştirirler).
  64. İşte onlar, onlar ki Allah’ın kalplerindekini (beyin merkezlerindekini) bildikleridir. Ki onlara aldırış etme ve onlara öğüt ver ve onlar için benlikleri içine ulaşan sözler söyle.
  65. Ve biz resulleri başka değil sadece Allah’ın izniyle itaat edilmesi için gönderdik. Ve eğer kesinlikle onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip de günahlarının Allah’tan hoşgörülmesini dileselerdi ve o resul onların hoşgörülmesi için dua ediverseydi, mutlaka Allah’ı tövbeleri kabul eden, özel merhametli bulacaklardı.
  66. Ki hayır ve Rabbin için! Hatta aralarında kaynaklananlar içinde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı bulmaksızın ve tam bir teslimiyetle teslim oluncaya kadar iman etmezler.
  67. Ve eğer kesinlikle biz onlar üzere “Nefsinizi katledin” veya “Diyarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir kısmı hariç onu yapar değillerdi. Ve eğer kesinlikle onlar, onlara verilen öğüdü yapsalardı mutlaka onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
  68. Ve o zaman mutlaka biz onlara tarafımızdan büyük bir karşılık verirdik (bulundururduk).
  69. Ve mutlaka onları dosdoğru tutuma iletirdik.
  70. Ve kim Allah’a ve o resule itaat ederse işte onlar, onlar ki Allah’ın nimetine eriştirdiklerinden o nebiler ve o dosdoğru olanlar ve o şehitler ve o düzelticilerle beraberlerdir. İşte onlar ne iyi refakatçilerdir!
  71. İşte o, Allah’tan o fazlalıktır. Ve bilen olarak Allah yeterlidir.
  72. Ey onlar ki iman edenler! Tedbirinizi alın da sabit bölükler olarak sefere çıkın veya topluca sefere çıkın.
  73. Ve kesinlikle mutlaka sizdendir mutlak yavaş davrananlar ki size bir musibet isabet ederse der ki: “Allah beni nimetlendirmiş, o zaman onlarla birlikte asla şahit olmadım”.
  74. Ve mutlaka size Allah’tan bir fazlalık isabet ederse onunla aranızda sevgi hiç olmamış gibi mutlaka der ki: “Vay bana! Onlarla birlikte olsaydım da büyük kurtuluşla kurtulsaydım”.
  75. Ki onlar ki bu dünya hayatını o ahirete satanlar, Allah yolu içinde mutlaka savaşsınlar. Ve kim Allah yolu içinde savaşır ve katledilir veya galip gelirse yakında biz ona büyük bir ecir (karşılık) vereceğiz.
  76. Ve size ne oluyor! Onlar ki “Rabbimiz! Bizi bu ehli zalim o yerleşim yerinden çıkar ve tarafından bize bir sahip çıkan gönder ve senin tarafından bize bir yardım eden kıl” diyen o zavallı çocuklar ve o erkekler ve o kadınlar ve Allah yolu içinde savaşmıyorsunuz?
  77. Onlar ki inananlar, onlar Allah yolu içinde savaşırlar. Ve onlar ki inkâr edenler, onlar tağut (sofizm) yolu içinde savaşırlar. Ki o şeytanın velileri ile savaşın. Kesinlikle o şeytan düzeneği zayıf olandır.
  78. Onlar ki “Elinizi çekin ve o namazı kılın ve o zekâtı verin” denenlere doğru hiç bakmaz mısın? Ki onlar üzere o savaş yazıldığında, içlerinden bir takımı o insanlardan Allah’tan çekinir gibi veya daha şiddetli çekinirler ve derler ki: “Rabbimiz! Bize o savaşı niçin yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar ertelemeli değil miydin?”.  De ki: “Bu dünya metası azdır ve o ahiret (Allah’ı) önemseyip gereğini yapanlar için daha avantajlıdır ve size kıvrım kadar bile zulmedilmez”.
  79. Nerede olursanız olun ve eğer yüksek duvarlarla sağlamlaştırılmış burçlar içinde olsanız o ölüm size yetişir. Ve onlara bir iyilik isabet ederse derler ki: “Bu Allah indindendir”. Ve bir kötülük isabet ederse derler ki: “Bu senin indindendir”. De ki: “Hepsi Allah indindendir (özelindendir)”. Ki bu topluma nedir? Neredeyse bir konu kavrayamıyorlar?
  80. Sana iyilikten isabet eden ki Allah’tandır ve sana kötülükten isabet eden ki kendindendir. Seni o insanlar için resul olarak gönderdik ve Allah şahit olarak yeterlidir.
  81. Kim o resule itaat ettiyse ki Allah’a itaat etmiştir. Ve kim aksine davrandıysa ki biz seni onlar üzere bekçi göndermedik.
  82. Ve “Baş üstüne” derler ki senin indinden (özelinden) ayrılınca onlardan bir kısmı o ki dediklerinden başkasını da gizlice kurarlar. Ve Allah onların gizlice kurduklarını yazar ki sen onlara aldırma ve Allah’ı vekil kıl. Allah vekil olarak yeterlidir.
  83. Ki Kuran’ı dikkatlice incelemiyorlar mı? Ve eğer o, Allah’tan başkası indinden olsaydı, onun içinde birçok uyuşmazlıklar mutlaka bulurlardı.
  84. Ve onlara o güven veya o korkudan bir durum ulaşınca hemen onu yayarlar. Ve eğer onu o resule veya onlardan o görev sahibi kimselere götürselerdi, mutlaka onların arasından onlar ki işin içyüzünü anlayanlar onu bilirlerdi. Ve eğer Allah’ın size fazlı ve rahmeti olmasaydı pek azınız hariç o şeytana uyardınız.
  85. Ki Allah yolu-yöntemi içinde savaş. Kendinden başkasına sorumlu tutulmazsın ve o inananları teşvik et. Allah’ın onlar ki kâfirlerin baskın gücünü engellemesi umulur. Ve Allah, O baskın gücünde en şiddetlidir ve engellemede en şiddetlidir.
  86. Kim güzel bir aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan kendisine bir pay olur. Ve kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan ona kefillik payı olur. Ve Allah her şey üzere gereğini yapmakta olandır.
  87. Ve bir sağlık dileme ile karşılandığınız zamanda da siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynı ile karşılık verin. Kesinlikle Allah her şey üzere hesap yapmakta olandır.
  88. Allah, O’ndan başka ilah (tanrı) yoktur. O sizi içinde çelişki olmayan o kıyamet gününde mutlaka bir araya toplar. Ve anlatım olarak Allah’tan daha doğrusu kimdir?
  89. Ki o münafıklar içinde iki ekip sizin için nedendir? Ve Allah, O onları kazandıkları nedeniyle tepetaklak etti. Allah’ın saptırdığına rehberlik mi etmek istiyorsunuz?  Ve Allah’ın saptırdığı kişi ki sen onun için asla yol-yöntem bulamayacaksın.  
  90. Onlar, eğer siz onların inkâr ettikleri gibi inkâr edin de bir seviyede olun diye arzu ettiler. Ki onlar Allah yolu içinde hicret edinceye kadar onlardan veliler edinmeyin. Ki aksine (düşmanca) davranırlarsa da onları yakalayın ve bulduğunuz yerde katledin. Ve onlardan veli edinmeyin ve destekleyici edinmeyin.
  91. Onlar ki sizinle onlar arasında anlaşma olan bir topluma katılanlar veya sizinle savaşmaktan veya kendi toplumları ile savaşmaktan kafalarında sıkıntı hissederek size gelenler hariçtir. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onları sizin üzere haşin kılardı da sizinle savaşırlardı. Ki sizden uzak durur da sizinle hiç savaşmaz ve size barış sergilerlerse de Allah onlar üzere size bir yol kılmaz.
  92. Diğerlerini sizden güvende olmayı ve toplumlarından güvende olmayı ister bulacaksın. Her defasında tersine döndürüldükleri o fitne davranışına geri döndürülürler. Ki sizden asla uzak durmazlar ve size o barışı sergilemezlerse ve sizden el çekmezlerse ki onları yakalayın ve onları nerede ele geçirirseniz katledin. Ve işte onlar ki onlar üzere size apaçık yetki gücü verdik.
  93. Ve bir mümin için diğer bir mümini katletmesi hata dışında olamaz. Ve kim hata olarak bir mümini katlettiyse ki boyunduruk altındaki bir mümini hürriyetine kavuşturur ve onların (onun ehlinin) sadaka olarak bağışlaması hariç, ehline teslim edilen diyet ödemedir. Ki o size düşman bir toplumdan olursa ve mümin ise boyunduruk altındaki bir mümini hürleştirir. Ve sizin ve onlar arasında anlaşma olan bir toplumdan olursa ehline teslim edilen diyettir ve boyunduruk altındaki bir mümini hürleştirir. Ki kim asla bulamazsa Allah’tan tövbe olarak ard arda iki ay oruçtur. Ve Allah bilir, hâkim olandır.
  94. Ve kim bir mümini müteammiden katlederse ki onun cezası cehennemdir. O orada devamlı kalıcıdır. Ve Allah onun üzere gazap etti ve lanetledi ve onun için büyük azap hazırladı.
  95. Ey onlar ki iman edenler! Allah yolu içinde ilerlerken de araştırıp açığa çıkarıcı olun. Ve sizi o selamla karşılayanı bu dünya hayatının olanaklarını edinmek için “Sen mümin değilsin” demeyin. Ki Allah’ın indindedir birçok ganimetler. Önceden siz işte onun gibiydiniz de Allah size büyük iyilik etti. Ki araştırıp açığa çıkarıcı olun. Kesinlikle Allah bütün işlediklerinizden haberdar olandır.
  96. O müminlerden o zorluk sahibi haricinde olup o oturanlar ve o malları ve benlikleri ile Allah yolu içinde o cihat edenler (çabalayanlar) aynı seviyede değillerdir. Allah o malları ve benlikleri ile cihat edenleri (çabalayanları) derece bakımından o oturanlardan fazlalıklı kıldı. Ve Allah hepsine o en güzeli vaat etti. Ve o mücahitlere, o oturanlardan çok büyük bir karşılıkla fazlalık verdi.
  97. O’ndan dereceler ve hoşgörü ve merhamet. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  98. Kesinlikle onlar ki o meleklerin vefat ettirdiği, o nefslerine (benliklerine) zulmedenlere onlar (o melekler) derler ki: “Ne içinde oldunuz?”. Derler ki: “Biz o yeryüzünde zayıf görülenlerden olduk”. Onlar derler ki: “Allah’ın arzı hiç geniş olmadı mı ki orada hicret etseydiniz!”. Ki işte onlar, onların barınağı cehennemdir ve ne kötüdür o dönüş yeri!
  99. O adamlardan ve o kadınlardan ve o çocuklardan o zayıf-güçsüz görülenler istisnadır. Onlar durum değiştiremezler ve bir yol-yöntem bulamazlar.
  100. Ki işte onlar, Allah’ın onları affetmesi beklenir. Ve Allah affedici, hoşgörülü olandır.
  101. Ve kim Allah yolu içinde hicret ederse o yeryüzünde geniş yalıtım yeri bulur. Ve kim evinden Allah’a ve onun resulüne hicret eden olarak çıkarsa, sonra ona o ölüm yetişirse ki onun karşılığını vermek Allah üzere vuku bulmuştur. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  102. Ve o yeryüzünde yol kat ederken ki onlar ki kâfirlerin sizi fitnelemesinden endişe ederseniz o namazdan kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur.  Kesinlikle o kâfirler sizin için apaçık düşman oldular.
  103. Ve sen içlerinde bulunup da onlar için o namazı kıldırdığında da onlardan bir kısmı seninle beraber ayakta dursunlar ve silahlarını (yanlarına) alsınlar ki onlar secde ettiklerinde sizin arkanızda olsunlar. Ve henüz namaz kılmayan diğer takım gelip de seninle beraber namaz kılsınlar ve onlar da tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. Onlar ki kâfirler, eğer siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze bir akınla akın yapsalar diye arzu ederler. Ve size yağıştan bir eziyet olursa veya hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size sakınca yoktur. Ve tedbirinizi alın. Kesinlikle Allah o kâfirler için alçaltıcı azap hazırladı.
  104. Ki o namazı yerine getirince de ayakta ve otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin. Ki tatmin olduğunuzda da o namazı tam uygulayın. Kesinlikle namaz müminler üzere belirli vakitlerde yazılı olandır.
  105. Ve o toplumu ele geçirmede gevşeklik göstermeyin. Siz acı çeker olduysanız ki kesinlikle onlar sizin çektiğiniz gibi acı çekmektelerdir. Ve siz Allah’tan, onların rica etmediklerini rica edersiniz. Ve Allah âlim, hâkim olandır.
  106. Kesinlikle biz sana o kitabı o gerçekle, Allah’ın sana gösterdiği ile o insanlar arasında hükmetmen için indirdik. O hainler için karşı taraf olma.
  107. Ve Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  108. Ve onlar ki kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadele etme.  Kesinlikle Allah, O, çok hain, günahkâr olanı sevmez.
  109. O insanlardan gizlemeye çalışırlar ve O’nun o sözden razı olmadığını gizlice kurarlarken O onlarla birlikte olduğu halde Allah’tan gizlemeye çalışmazlar. Ve Allah onların işlediklerini kuşatır olandır.
  110. İşte siz bunlarsınız: Bu dünya hayatında onları savunuyorsunuz da o kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak? Yoksa onlar üzere kim vekil olur?
  111. Ve kim kötülük işler veya kendine zulmederse sonra Allah’tan hoşgörü dilerse Allah’ı hoşgörülü, özel merhametli bulur.
  112. Ve kim günah kazanırsa ki kesin olarak sadece kendi aleyhine kazanır. Ve Allah bilir, hâkim olandır.
  113.  Ve kim bir hata veya kötülük olarak kazanırsa sonra onu ondan uzak birinin üzerine atarsa ki töhmet ve apaçık bir günah yüklenmiştir.
  114. Ve eğer Allah’ın senin üzerindeki fazlı ve merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni mutlaka saptırmaya niyetlendi. Ve onlar sadece kendilerinden başkasını saptırır değillerdir. Ve sana hiçbir şey olarak zarar verir değillerdir. Ve Allah sana o kitabı (Kuran) ve o hikmeti indirdi ve sana asla bilir olmadığını iyice öğretti. Ve Allah’ın senin üzere fazlı büyük oldu.
  115. Onların gizlice söyleşmelerinin çoğunda hayır yoktur. Sadece bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı veya o insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki hariçtir. Ve kim Allah’ın rızasını araştırarak işte onu yaparsa ki ona büyük bir karşılık vereceğiz.
  116. Ve o hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra o resulden ayrılan ve o inananların yolundan başkasına uyan kimseyi tersine döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme yaslarız. Ve orası ne kötü bir dönüş yeridir.
  117. Kesinlikle Allah, O kendisine ortak koşulmasını hoşgörmez ve işte ondan başkasını (o da dahil olabilir) uygun gördüğü kişi için hoşgörür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa ki dönüşümsüz sapkınlıkla sapmıştır.
  118. Onlar ise O’ndan başka sadece dişilere dua ediyorlar. Ve onlar ise sadece baştan çıkarıcı şeytana dua ediyorlar.
  119. Allah onu lanetledi. Ve o dedi ki: “Mutlaka senin kullarından belirlenmiş bir pay edineceğim.
  120. Ve onları mutlaka şaşırtıp saptıracağım ve mutlaka olmayacak kuruntulara boğacağım. Ve onlara emredeceğim de o davarların kulaklarını koparacaklar ve emredeceğim de Allah’ın biçimlendirdiğini başkalaştıracaklar”. Ve kim Allah’a ilaveten o şeytanı veli edinirse ki o apaçık hüsranla hasar etmiştir.
  121. O onlara vaat eder ve onları kuruntulara sürükler. Ve o şeytanın onlara vaat etmesi aldatmadan başkası değildir.
  122. İşte onlar, onların barınakları cehennemdir. Ve ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.
  123. Ve onlar ki iman edenler ve o iyileştirici amelleri işleyenler, onları altından o nehirler akan bahçelere dâhil edeceğiz. Onlar onun içinde devamlı olarak zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah’ın vaadi doğru-gerçektir. Ve Allah’tan daha doğruyu ifade eden kimdir?
  124. O sizin kuruntularınıza ve o kitap ehlinin kuruntularına göre değildir. Kim kötülük işlerse karşılığı onunla verilir. Ve o kendi için Allah’tan başka veli bulamaz ve herhangi bir yardım eden bulamaz.
  125. Ve erkek veya dişi mümin olarak kim o düzeltici işler işlerse ki işte onlar o bahçeye girerler ve onlara en küçük kısmına kadar zulmedilmez.
  126. Ve ilgisini gönülden Allah’a teslim eden ve iyilik yapanlardan ve İbrahim’in katıksız milletine tabi olanlardan dinen daha iyi kimdir? Ve Allah İbrahim’i hatırı sayılır kişi edindi.
  127. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve Allah her şeyi kuşatır olandır.
  128. Ve o kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: “Allah, O onlara ilişkin fetvayı size veriyor. Ve size o kitapta o kadınların yetimleri için aktarılanlardır. O onlar ki onlar için yazılanı vermediğiniz ve onları nikahlarsınız diye rağbet ettiğiniz o kadınlardır ve o çocuklardan o zayıf görünenlerdir. Ve o yetimlerle o standardı sağlarsınız diye (fetva verir). Ve olumluluk adına ne yaparsanız ki kesinlikle Allah onu bilir olandır.
  129. Ve bir kadın kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse ki ikisi arasındaki uzlaşma amaçlı çalışmalarında o ikisi üzere bir sakınca yoktur. Ve o uzlaşmak daha hayırlıdır. Ve o nefisler o çıkarcılığa mecbur tutuludur. Ve iyilik eder ve önemseyerek gereğini yaparsanız ki kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  130. Ve asla kadınlar arasında adaletli davranamayacaksınız ve eğer hırslansanız bile. Ki o meylin hepsiyle meyletmeyin de onu o eklenmiş (o yama) gibi bırakmayın. Ve ıslah ederseniz ve önemseyerek gereğini yaparsanız ki kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  131. Ve ikisi ayrılırlarsa Allah her birini O’nun imkânlarının genişliğiyle yetkin-yeterli hale getirir (muhtaçsızlaştırır). Ve Allah imkânları geniş, hâkim olandır.
  132. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve onlar ki sizden önce o kitap verilenlere ve özellikle sizlere: “Allah’ı önemseyip göz önünde bulundurun” diye mutlaka tavsiye etmiştik. Ve inkâr ederseniz ki kesinlikle o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve Allah zengin-yetkin-yeterli, övgüye layık olandır.
  133. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve vekil olarak Allah yeterlidir.
  134. O uygun görürse sizi giderir, ey o insanlar! Ve diğerlerini meydana getirip bulundurur. Ve Allah işte onun üzere ayarlayabilir olandır.
  135. Kim bu dünya ödülünü isteyen olursa ki bu dünya ve o ahiret ödülü Allah indindedir (özelindedir). Ve Allah işitip algılayan, görüp kavrayan olandır.
  136. Ey onlar ki inananlar! Ve eğer yetkin-yeterli (zengin) veya fakir olsun sizin kendiniz ve o ana-babanızın ve o akrabalarınız aleyhine olsa da Allah için şahit (bilirkişi) olarak o standartlı idareciler olun. Ki Allah onlara daha iyi velilik yapandır ki adalet uygulamanızda o hevese uymayın. Ve çarpıtırsanız veya yüz çevirirseniz ki kesinlikle Allah işler olduklarınızdan haberdar olandır.
  137. Ey onlar ki inananlar! Allah’a ve resulüne ve o ki resulü üzere indirdiği o kitaba ve o ki daha önceden indirdiği o kitaba iman edip güvenin. Ve kim Allah’ı ve meleklerini ve kitaplarını ve resullerini ve o ahiret gününü inkâr ederse ki dönüşümsüz uzak bir sapıklığa sapmıştır.
  138. Kesinlikle onlar ki inanıp sonra inkâr edenler, sonra inanıp sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını artıranlara; Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve onları doğru yola eriştirmez.
  139. O münafıkları acı verici bir terbiye uygulaması (azab) onlar içindir diye müjdele.
  140. Onlar ki o müminlerden başka o kâfirleri veli edinenler; onların indinde o yaptırım gücü sahibi olmayı mı edinmek istiyorlar? Ki kesinlikle o yaptırım gücü sahibi olmak (izzet) bütünüyle Allah’ındır.
  141. Ve O, sizin üzerinize o kitapta “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde de onlar başka bir bahse geçene kadar onlarla bir arada durmayın. Kesinlikle siz o zaman onların benzeri durumundasınız” diye indirmişti. Kesinlikle Allah o münafıkları ve o kâfirleri cehennemde topluca toplayandır.
  142. Onlar ki sizinle bekleyenler, ki Allah’tan size bir zafer olursa derler ki: “Asla sizinle beraber olmadık mı?”. Ve o kâfirlere bir pay olursa (onlara) derler ki: “Size üstatlık yapmadık mı ve sizin için o müminlere mâni olmadık mı?”. Ki Allah, O, o kıyamet günü aranızda hüküm verir. Ve Allah o inkârcılara, o inananlar aleyhinde asla bir yol-yöntem kılmayacaktır.
  143. Kesinlikle o münafıklar Allah’ı aldatmaya uğraşırlar. Ve O, onları aldatandır. Ve namaza kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. O insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok azı hariç hatırlamazlar.
  144. İşte o arada bocalayıp dururlar. Onlar ne bunlarla ve ne bunlarladır. Ve Allah’ın şaşırtıp saptırdığına ki sen onun için asla yol-yöntem bulamayacaksın.
  145. Ey onlar ki iman edenler! O müminlerden başka o kâfirleri veli edinmeyin. Allah’a kendi aleyhinizde apaçık bir neden belgesi mi kılmak istiyorsunuz?
  146. Kesinlikle o münafıklar o ateşten o en aşağı sıralama derecesi içindelerdir. Ve onlar için destekleyip yardım eden asla bulamayacaksın.
  147. Sadece onlar ki tövbe edenler ve durumlarını düzeltenler ve Allah’la bağlananla ve Allah için dinlerini ıslah edenler hariçtir ki işte onlar o müminlerle beraberlerdir. Ve yakında Allah o müminlere büyük bir karşılık verecektir.
  148. Şükrettiyseniz ve iman ettiyseniz Allah sizin azabınızla ne yapsın? Ve Allah şükreden, bilmekte olandır.
  149. Allah zulme uğrayan dışında o sözden o kötüsünün o açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Ve Allah işitip anlayan, bilmekte olandır.
  150. Hayır olarak açığa vursanız veya gizleseniz veya kötülükten affederseniz ki kesinlikle Allah çok affedici, ayarlayabilendir.
  151. Kesinlikle onlar ki Allah’ı ve resullerini inkâr edenlerdir ve Allah ile O’nun resullerinin arasını açmak isteyenlerdir. Ve derler ki: “Bazısına inanırız ve bazısını inkâr ederiz”. Ve onun arasında bir yol tutmak isterler.
  152. İşte onlar, onlar gerçekten o kâfirlerdir. Ve biz o kâfirler için alçaltıcı azap hazırladık.
  153. Ve onlar ki Allah’a ve resullerine iman edenler ve onlardan (resullerden) herhangi biri arasında asla ayırımcılık yapmayanlar, işte onlar, onların karşılıklarını Allah yakında verecektir. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  154. O kitap ehli senden onlar üzere o gökten bir kitap indirmeni istiyorlar ki Musa’dan işte ondan daha değerli büyüğünü istemişlerdi de “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi ki zulümleri nedeniyle onları o yıldırım yakaladı. Sonra onlara o açık deliller gelmesi ardından o buzağıyı edindiler ki onları işte ondan affettik. Ve Musa’ya açık bir yetki gücü verdik.
  155. Ve söz vermelerinde Tur’u üzerlerine kaldırdık. Ve onlara: “O kapıdan secde ederek girin” dedik. Ve “o Cumartesi kurallara aykırı davranmayın” dedik. Ve onlardan sağlam bir söz aldık.
  156. Ki verdikleri sözü bozmaları ve Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri ve o nebileri haksız yere katletmeleri, “Kalplerimiz (merkezlerimiz) kılıflıdır” demelerinden ötürü. Aksine Allah inkârları nedeniyle onların kalplerini (merkezlerini) damgaladı da onun için çok az dışında iman etmezler.
  157. Ve inkârları ve Meryem üzere büyük töhmet söylemeleri.
  158. Ve: “Kesinlikle biz Allah’ın resulünü, Meryem oğlu İsa o Mesih’i katlettik” demeleri. Ve onu katletmediler ve asmadılar. Ve lakin onlara çok benzeri (karıştırabilecekleri) gösterildi. Ve kesinlikle onlar ki ihtilafa düşenler onda mutlaka ayrılık içindelerdir. O hususta o zanna uymak dışında bilimleri yoktur. Ve yakinen onu katletmediler.
  159. Aksine, Allah onu ona (yakınlığa) doğru yükseltti. Ve Allah yaptırım güçlü, hakîm olandır.
  160. Ve o kitabın herhangi bir ehlinden onun ölümünden önce onunla iman eden-edecek harici yoktur. Ve o kıyamet günü onlar üzere şahit olur.
  161. Ki onlar ki Yahudilerden zulümleri ve birçok kişiyi Allah’ın yolundan alıkoymaları ile onlar için helal olan yararlı-güzel şeyleri onlara haram kıldık.
  162. Ve onlara yasaklanmış olduğu halde o faizi almaları ve o haksızlıkla insanların mallarını kendilerine katmaları. Ve onlardan o kâfirler için acı verici azap hazırladık.
  163. Lakin onlardan o bilimde o derinleşenlere ve sana indirilene ve senden önce indirilene inanan o müminlere ve o, o namazı kılanlara ve o, o zekâtta bulunanlara ve o, Allah ve o ahiret gününe inananlara, işte onlara, onlara büyük bir karşılık vereceğiz.
  164. Kesinlikle biz Nuh’a ve ondan sonra gelen o nebilere vahiy ettiğimiz ve İbrahim’e, İsmail’e ve İshak’a ve Yakup’a ve o torunlara ve İsa’ya ve Eyyûb’a ve Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahiy ettiğimiz gibi sana vahiy ettik. Ve Davud’a zebur (paragraf) verdik.
  165. Ve daha önceden sana anlatmış olduğumuz resullere ve sana hiç anlatmadığımız resullere. Ve Allah Musa ile karşılıklı diyalog halinde konuştu.
  166. O resuller sonrasında o insanların Allah’a karşı bahanesi olmaması için müjdeleyici ve uyarıcı resuller olarak. Ve Allah yaptırım güçlü, hâkim olandır.
  167. Lakin Allah, O sana indirdiği nedeniyle şahitlik eder: O, onu O’nun bilimiyle indirdi. Ve o melekler, onlar şahitlik ederler. Ve şahit olarak Allah yeterlidir.
  168. Kesinlikle onlar ki inkâr edenler ve Allah yolundan engelleyenler dönüşümsüz uzak bir sapıklıkla sapmışlardır.
  169. Kesinlikle onlar ki inkâr edenler ve zulmedenler, Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve onlara herhangi bir yol-yöntem için rehberlik etmez.
  170. Sadece cehennem tariki (ana yoldan sapan patika yol) hariçtir. Onlar orada zamanın sonuna kadar devamlı olarak kalırlar. Ve işte o, Allah’a kolay olandır.
  171. Ey o insanlar! O resul size Rabbinizden o gerçekle gelmiştir ki hayrınız için ona iman edin. Ve inkâr ederseniz de kesinlikle o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim olandır.
  172. Ey o kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin. Ve Allah üzere sadece o gerçeğin dışında söylemeyin. Kesin olan: Meryem oğlu İsa o Mesih Allah’ın resulü ve Meryem’de sergilediği O’nun kelimesi ve O’ndan bir ruhtur ki Allah’a ve resullerine iman edin ve “üçtür” demeyin, son verin. O sizin için hayırlıdır. Kesin olan: Allah bir tek tanrıdır. Çocuğu olmaktan ilintisiz bağımsızdır. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Ve vekil olarak Allah yeterlidir.
  173. O Mesih Allah’a kul olmaktan asla kaçınmayacaktır ve o yakınlaştırılmış melekler olamaz. Ve kim O’na kulluktan kaçınır ve büyüklük taslarsa ki O, onları topluca huzuruna yığacaktır.
  174. Ki onlar ki inananlara ve o düzeltici işleri işleyenlere gelince, onların karşılıklarını tam ödeyecek ve onlara O’nun fazlalığından artıracaktır. Ve onlar ki kaçınanlar ve kibirlenenlere gelince ki onları elem verici bir azapla terbiye eder. Ve onlar kendileri için Allah’tan başka bir veli ve yardım edici bulamazlar.
  175. Ey o insanlar! Size Rabbinizden bir veri gelmiştir ve size apaçık bir nur (aydınlatıcı) indirmişizdir.
  176. Ki onlar ki Allah’a inananlar ve O’nun ile sığınanlara gelince, onları O’ndan bir merhamet ve fazla dâhil edecek ve onları doğru yol-yönteme rehberlik edecektir.
  177. Senden fetva isterler. De ki: “Allah, O, o başıboş miras bırakan (kelale) kişi hakkında fetva veriyor: Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kişi ortadan kaybolursa ki arta kalanın yarısı kız kardeşi içindir. Ve kız kardeşinin çocuğu yoksa o erkek kardeş ona tamamen vâris olur. Ve iki kız kardeşi kalmışsa ki toplam kalanın o üçte ikisi onlar içindir. Ve erkek ve kadın kardeşler olurlarsa o erkeğe o iki dişinin hissesi kadardır. Şaşırıp saparsınız diye Allah size açıklıyor. Ve Allah her şeyi bilendir.

5. Maide Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey onlar ki inananlar! O akitleri yerine getirin. İhram halindeki o av kısıtlaması dışında, size aktarılanlar hariç o nimet hayvanlardan sorunsuzlar size helal kılındı. Kesinlikle Allah, O istediği hükmü verir.
  3. Ey onlar ki inananlar! Allah’ın işaretlerine ve o hürmet edilen aya ve o hediye olan kurbanlığa ve o gerdanlıklara (kolyelere) ve Rablerinden fazlalık ve rıza talep ederek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın kayıtsız davranmayın. Ve ihramdan çıktığınızda (serbestleştiğinizde) da avlanın. Ve sizi Mescid-i Haram’dan menettiği için bir topluluğa olan kininiz size aşırı gitmeniz cürmünü işletmesin. Ve o iyilikte ve o takvada yardımlaşın. Ve o günah işlemekte ve o aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir.
  4. O ölü ve o kan ve domuz eti ve Allah’tan başkası adına adanmış ve o boğulmuş ve o vurulmuş ve o yüksek bir yerden düşmüş ve o boynuzlanmış ve yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, kurtarıp tam dinçleştirdikleriniz hariçtir ve o dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte o fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün onlar ki kâfirler, sizin dininizden umutsuzluğa kapıldılar. Ki onlardan çekinmeyin ve benden çekinin. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’a razı oldum. Ki kim yokluk içinde zorda bırakılırsa günaha yeltenmeksizindir. Ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  5. Sana onlar için neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size o temiz olanlar helal kılındı ve Allah’ın size öğrettiği üzere öğrettiğiniz o avcı hayvanların sizin için tuttuklarını ki yiyip kullanın ve üzerine Allah’ın adını anın. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah o hesaplaşmada çabuktur.
  6. Bugün size o temiz olanlar helal kılındı. Ve onlar ki kitap verilenlerin yemeği size helaldir ve sizin yemeğiniz onlara helaldir ve o inananlardan erdemli kadınlar ve onlar ki sizden önce o kitap verilenlerin erdemli kadınları zinaya zorlamaksızın ve gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğinizde size helaldir. Ve kim o imanı inkâr ederse amelleri boşa gitmiştir. Ve o, o ahirette o hasar edenlerdendir.
  7. Ey onlar ki inananlar! O namazı uygulamaya doğru kalktığınızda da yüzlerinizi ve o dirseklere kadar ellerinizi-kollarınızı yıkayın ve başlarınızı mesh edin ve o ayak bilek kemiklerine kadar bacaklarınızı (yıkayın). Ve cünüp oldunuzsa ki kendinizi iyice temizleyin. Ve hasta veya sefer üzereyseniz veya sizden biriniz o gaita çukurundan geldiyse veya o kadınları okşamışsanız da hiç su bulamadıysanız ki temiz bir yamaç yüzeyine teyemmüm edin de yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah sizin üzerinize sıkıntıdan kılmak için ister değildir. Ve lakin Allah sizi iyice temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Olabilir ki şükredersiniz.
  8. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini ve “İşittik ve itaat ettik” dediğinizde o ki onunla sizi andına kesinleştirdiği anlaşmasını hatırlayın. Ve Allah’ı önemseyip ciddiye alın. Kesinlikle Allah o kafaların (beyin kabuklarının) içeriğini bilendir.
  9. Ey onlar ki inananlar! Allah için standartlı bilirkişiler olarak idareciler olun. Ve bir topluluğa olan öfkeniz size adil olmama üzere cürüm işletmesin. Adil olun! O, o önemser olmaya (takvaya) daha yakındır. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdardır.
  10. Allah, onlar ki inananlara ve o düzeltici işleri işleyenlere hoşgörünün ve büyük bir karşılığın onlar için olduğunu vadetti.
  11. Ve onlar ki inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar o cehim halkıdır.
  12. Ey onlar ki iman edenler (inananlar)! Allah’ın sizin üzere nimetini hatırlayın; o zaman bir topluluk size el uzatmaya yeltendi de Allah onların ellerini sizden engelledi. Ve Allah’ı göz önünde bulundurup önemseyin. Ve Allah üzere ki tevekkül etsin o müminler.
  13. Ve Allah İsrailoğularından mutlaka söz almıştı ve onlardan on iki şef yetiştirip göndermiştik. Ve Allah dedi ki: “Kesinlikle ben sizinle beraberim. Mutlaka, o namazı dosdoğru kılarsanız ve o zekâtı verirseniz ve resullerime iman ederseniz ve onlara saygı gösterirseniz ve Allah’tan güzelce alacaklı durumda olursanız günahlarınızı mutlaka örter ve mutlaka sizi altından o nehirler akan bahçelere dâhil ederim. Ki işte ondan sonra sizden kim inkâr ederse de o dosdoğru yol seviyesinden sapmıştır”.
  14. Ki verdikleri sözlerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini (merkezlerini) katı kıldık. Onlar o kelimeleri yerlerinden tahrif ederler. Ve onlara belletilenin bir kısmını önemsemeyip unuttular. Ve onlardan pek azından başkasının hainliklerini fark etmende kesinti olmasa da onları affet ve uzak dur. Kesinlikle Allah, O, o iyilik yapanları sever.
  15. Ve onlar ki “Kesinlikle biz Nasarayız” diyenlerden kesin söz aldıksa da onlara belletilen öğütlerin bir kısmını önemsemeyip unuttular ki o kıyamet gününe kadar aralarına o düşmanlığı ve o kini bulaştırdık. Ve Allah onları sanayi eder olduklarıyla bilgilendirecektir.
  16. Ey o kitap ehli! Size o kitaptan gizler olduğunuzun birçoğunu açıklayan ve birçoğunu affeden resulümüz gelmiştir. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.
  17. Allah onunla O’nun rızasına tabi olanları o barış yöntemlerine rehberlik eder. Ve izniyle onları o uygunsuzluklardan, o aydınlığa (uygun ortama, duruma) çıkarır ve onlara dosdoğru yola doğru rehberlik eder.
  18. Onlar ki “Kesinlikle Allah Meryem oğlu o Mesih’tir” diyenler mutlaka küfretmişlerdir. De ki: “Allah, Meryem oğlu o Mesih’i ve anasını ve o yeryüzündekileri topluca yok etmeyi isterse ki kim Allah’tan bir şeye malik olabilir?” O göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah’ındır. O uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve Allah her şey üzere kadirdir.
  19. Ve o Yahudiler ve o Hristiyanlar dediler ki: “Biz Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz”. De ki: “Ki ağır suçlarınızdan ötürü size niçin azap ediyor? Aksine, siz onun biçimlendirdiği beşerlerdensiniz. O uygun gördüğünü hoşgörür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin mülkü Allah’ındır. Ve o geri dönüş O’na doğrudur”.
  20. Ey o kitap ehli! Resullerin arasının kesilmesi üzere “Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi” dersiniz diye, sizin için açıklayacak resulümüz gelmiştir ki o size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Ve Allah her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  21. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey toplumum! Allah’ın sizin üzere nimetini hatırlayın. O zaman sizin içinizden nebiler ve hükümdarlar kıldı ve o âlemlerden (kültürlerden) hiç kimseye asla vermediğini size verdi.
  22. Ey toplumum! O ki Allah’ın sizin üzere yazdığı o mukaddes o yeryüzüne girin ve arkalarınıza dönmeyin ki hasar edenler durumuna geri dönersiniz”.
  23. Dediler ki: “Ey Musa! Kesinlikle zorba bir kavim oradadır. Ve kesinlikle biz onlar oradan çıkmadıkça oraya asla girmeyeceğiz. Ki onlar oradan çıkarlarsa da kesinlikle biz girenleriz”.
  24. Onlar ki korkanlardan Allah’ın ikisine nimet verdiği iki adam dedi ki: “Onlar üzere o kapıdan girin ki oraya girdiğinizde de kesinlikle siz galiplersiniz. Ve inananlardansanız, Allah üzere ki tevekkül edin”.
  25. Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada kalıp bekledikçe kesinlikle biz asla oraya ebeden girmeyeceğiz ki sen ve Rabbin gidin de savaşın. Kesinlikle biz burada oturanlarız”.
  26. Dedi ki: “Rabbim! Ben sadece kendim ve kardeşim üzere malikim ki bizim aramız ve o yoldan çıkmış toplum arasını farklılaştır.
  27. (Allah) Dedi ki: Ki kesinlikle o onlar üzere kırk yıl haram edilidir. Onlar o yeryüzünde şaşkınca dönüp dolaşıp duracaklardır ki yoldan çıkmış o toplum üzere üzülme.
  28. Ve onlar üzere Âdem’in iki oğlunun bilgisini o gerçekle aktar. İkisi kurban sunduğunda ki ikisinden birinden kabul edildi. Ve o diğerinden asla kabul edilmedi. Dedi ki: “Kesinlikle seni katledeceğim”. Dedi ki: “Kesin olan, Allah o önemseyip gereğini yapanlardan kabul eder”.
  29. “Beni katletmek için sen elini bana mutlaka uzatırsan, ben seni katletmek için sana elini uzatan değilim. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım.
  30. Kesinlikle ben, benim ve senin günahına yerleşmeni isterim ki o cehennemin halkından olasın ve işte o, o zalimlerin cezasıdır”.
  31. Ki nefsi kardeşini katlettirmede ona itaat ettirdi de onu katletti ki o hasar edenlere dönüştü.
  32. Ki Allah kardeşinin ölü vücudunu nasıl gizleyeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Dedi ki: “Yazıklar olsun bana! Bu karga benzerliğinde olmada aciz kaldım ki kardeşimin ölü vücudunu saklayayımki o pişman olanlardana dönüştü.
  33. İşte onun sonucundan İsrailoğulları üzere yazdık: “Kesin olarak kim herhangi bir nefsi karşılık bir nefs olması veya o yeryüzünde bozgunculuk çıkarması haricinde katlederse kesinlikle o onun bütün o insanları katletmesi gibidir. Ve kim ona hayat tanırsa ki (ölümden kurtarırsa) kesinlikle o, onun bütün o insanlara hayat tanıması gibidir”. Ve onlara resullerimiz o açıklamalarla mutlaka gelmiştir. Sonra kesinlikle onlardan çoğu işte onun ardından o yeryüzünde mutlaka aşırı gidenlerdir.
  34. Kesin olarak, onlar ki Allah ve resulüne karşı harbedenler ve o yeryüzünde bozgunculuğa koşuşanların cezası katledilmek veya asılmak veya çapraz olarak el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir. İşte o onlar için bu dünyada bir rezilliktir. Ve o ahirette onlar içindir büyük azap.
  35. Onlar ki onların aleyhine takdirden önce o tövbe edenler hariçtir. Ki bilin! Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  36. Ey onlar ki inananlar! Allah’ı önemseyip gereğini yerine getirin. Ve O’na doğru vesile araştırın ve O’nun yolu içinde çaba harcayın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  37. Kesinlikle onlar ki kâfirler, o kıyamet günü fidye vermek için eğer o yeryüzünde olanın hepsi ve onunla birlikte onun bir misli onların olsa onlardan kabul edilir değildir. Ve onlar içindir acı verici azap (terbiye işlemi).
  38. Onlar o ateşten çıkmak isterler. Ve onlar oradan çıkanlardan değillerdir. Ve onlar içindir yerleşik azap.
  39. Ve o erkek hırsızın ve o kadın hırsızın ki Allah’tan caydırıcı olarak, kazandıklarına karşılık ikisinin ellerini kesin. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  40. Ki kim zulmünden sonra tövbe eder ve durumunu düzeltirse de kesinlikle Allah onun tövbesini kabul eder. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  41. O göklerin ve o yeryüzünün mülkünün kesinlikle Allah’ın olduğunu hiç bilmez misin? Uygun gördüğüne azap eder ve uygun gördüğü için hoşgörür. Ve Allah her şey üzere ayarlayıp düzenleyendir.
  42. Ey Resul! Onlar ki kalpleri asla iman etmediği halde ağızlarıyla “inandık” diyenlerden ve onlar ki Yahudilerden o yalanı dinleyenler, sana hiç gelmeyen diğer toplumları dinleyenler, o kelimeleri yerlerine konduktan sonra değiştirenlerden onlar ki o küfür içinde koşuşanlar seni hüzünlendirmesin. Onlar “Size bu verilirse ki alın ve asla o verilmezse de sakının!” derler. Ve Allah bir kimseyi zorlu denemeye (fitneye) düşürmek isterse ki sen Allah’tan onun için asla hiçbir şeye malik olamayacaksın. İşte onlar, onlar ki Allah’ın kalplerini asla temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar içindir bu dünyada rezillik ve o ahirette onlar içindir çetin azap.
  43. Onlar o yalana kulak veren, o yasa dışı kazanım edinenlerdir ki sana gelirlerse de aralarında hüküm ver veya onlarla ilgilenme. Ve onlarla ilgilenmezsen sana asla bir şey olarak zarar veremeyecekler. Ve hakemlik yaparsan da aralarında o standart ile hükmet.  Kesinlikle Allah, O, o standart davrananları sever.
  44. Ve içinde Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat indlerindeyken (özellerindeyken), seni nasıl hakem tayin ederler? Sonra işte onun ardından tersine davranıyorlar? Ve işte onlar o inananlardan değillerdir.
  45. Kesinlikle biz, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı biz indirdik. Onlar ki gönülden teslim olan o nebiler ve onlar ki o eğiticiler ve o kurumsallar onlar ki Yahudiler için Allah’ın kitabından dikkat etmeleri istendiğinden onunla hüküm verirlerdi ve onun üzere bilirkişilik eder oldular ki o insanlardan çekinmeyin ve benden çekinin ve ayetlerimle az bir değer satın almayın. Ve kim asla Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o kâfirler.
  46. Ve onun içinde onlar üzere kesinlikle o nefsle o nefs ve o gözle o göz ve o burunla o burun ve o kulakla o kulak ve o dişle o diş ve o yaralara kısastır diye yazdık ki kim onu sadaka olarak verirse de o onun için kefarettir. Ve kim asla Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  47. Ve onların izi üzerine Tevrat’tan onun zamanında bulunan (iki elinde) için düzeltici olarak artlarından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona yol gösterici ve o önemseyenlere öğüt olan Tevrat’tan onun zamanında bulunanı düzeltici ve yol gösterici ve aydınlatıcı İncil’i verdik.
  48. Ve mutlaka İncil ehli onun içindeki Allah’ın indirdikleri ile hükmetsin. Ve kim asla Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o yoldan çıkanlar.
  49. Ve sana, O kitaptan onun zamanında mevcut olanı düzeltici ve ona inandırıcı olarak o kitabı o gerçekle indirdik ki aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen o gerçek ötesinde onların heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir başlangıç yolu ve bir izinden gidilen kıldık. Ve eğer Allah gerekli görseydi, sizi mutlaka bir tek ümmet kılardı. Ve lakin size verdikleriyle sizi denemesi içindir ki o hayırlarda yarışın. Sonuçta topluca beklenen dönüş Allah’adır ki O sizi içinde ihtilafa düştüğünüzle bilgilendirecektir.
  50. Ve aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların heveslerine uyma diye. Ve onlardan, Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni fitnemelerinden korun. Ki zıtlaşırlarsa bil! Kesin olarak Allah bir kısım günahlarını onlara isabet ettirmek istiyor. Ve kesinlikle o insanların çoğu mutlaka o yoldan çıkanlardır.
  51. O cahiliye devri hükmünü mü arıyorlar? Ve samimi bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kimdir?
  52. Ey onlar ki iman edenler! O Yahudileri ve o Hristiyanları veli edinmeyin. Onların bazıları bazılarının velisidir. Ve sizden kim onları veli edinirse ki kesinlikle o onlardandır. Kesinlikle Allah, O, o zalim toplumu doğru yola iletmez.
  53. Ki onlar ki kalplerinde hastalık bulunanların onların içine koşuştuklarını görürsün. Derler ki: “Bize kuşatma isabet etmesinden çekiniyoruz”. Ki beklenmektedir ki: Allah o fetih durumunu veya indinden bir görev oluşturur da benliklerinde gizledikleri üzere pişman olanlara dönüşürler.
  54. Ve onlar ki iman edenler derler ki: “Bunlar mıdır, onlar ki kesinlikle mutlaka sizinle beraber olduklarına dair sözlerini güçlendirmek için Allah üzere yemin edenler?”. Onların bütün çalışmaları boşa gitti de hasar edenlere dönüştüler.
  55. Ey onlar ki iman edenler! Sizden kim dininden geri dönerse ki Allah, O’nun sevdiği ve onların O’nu sevdiği, o inananlara karşı alçak gönüllü, o kâfirlere karşı yaptırım güçlü, Allah yolu içinde çabalayan ve yerenin yermesinden korkmayan bir toplum bulunduracaktır. İşte o Allah’ın fazlıdır. O onu uygun gördüğüne verir. Ve Allah geniş olanak sahibidir, âlimdir.
  56. Kesin olarak sizin veliniz Allah ve O’nun resulü ve onlar ki iman edenlerdir. Onlar ki o namazı kılarlar ve o zekâtı verirler ve onlar rükû edenlerdir.
  57. Ve kim Allah’ı ve resulünü ve onlar ki inananları veli edinirse de kesinlikle Allah’ın grubudur o galipler.
  58. Ey onlar ki inananlar! Onlar ki sizden önce o kitap verilenlerden onlar ki dininizi alay ve eğlence edinenleri ve o kâfirleri veliler edinmeyin. Ve inananlar olduysanız Allah’ı önemseyin.
  59. Ve namaza nidayla çağırdığınızda onu alay ve eğlence edinirler. İşte o, kesinlikle onların akıl etmeyen bir topluluk olması nedeniyledir.
  60. De ki: Ey o kitap ehli! Kesinlikle sizin çoğunuz yoldan çıkanlar diye ve bizden sadece Allah’a ve bize indirilene ve önceden indirilene inanıyoruz diye mi intikam alıyorsunuz?
  61. De ki: Allah indinde ödüllenme bakımından işte ondan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah’ın lanet ettiği ve gazabına uğrattığı ve onlardan o maymunlar ve o domuzlar ve o tağuta (Hermetizme, Tasavvufa, Kabalizme) kulluk eden kıldığı işte onlar durum bakımından daha kötü durumdalardır ve onlar o doğru yol seviyesi olarak daha sapkınlardır.
  62. Ve size geldiklerinde derler ki: “İnandık”. Ve o kâfirlikle girmişlerdir ve onlar onunla çıkmışlardır. Ve Allah onların gizlemekte olduklarını en iyi bilendir.
  63. Ve onlardan çoğunu o günah ve o düşmanlık ve o yasadışı kazanç edinme içinde koşuşturur görürsün. Ne kötüdür işlemekte oldukları!
  64. O eğiticiler ve o kurumsal olanlar o günah söz söylemeyi ve o yasadışı kazanç edinmeyi onlara yasaklamalı değiller miydi? Ne kötüdür sanayi eder oldukları!   
  65. Ve o Yahudiler “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Dedikleri nedeni ile onların elleri bağlandı ve lanetlendiler. Aksine, O’nun iki eli elastikleştirilendir. Nasıl uygun görürse infak eder. Ve sana Rabbinden indirilen onlardan çoğunu azgınlık ve inkâr olarak mutlaka artırır. Ve onlar arasında o kıyamet gününe kadar sürecek o düşmanlığı ve o kini sergiledik. Her defasında o harabeleştirme için ateş tutuşturduklarında Allah onu söndürdü. Ve onlar o yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Ve Allah, O, o bozguncuları sevmez.
  66. Ve eğer o kitap ehli inansa ve önemseyip gereğini yapsa, mutlaka onların kötülüklerini örterdik ve mutlaka onları o nimet bahçelerine dâhil ederdik.
  67. Ve eğer, kesinlikle onlar Tevrat’ı ve İncil’i ve Rablerinden onlara indirileni uygulasalardı, mutlaka üstlerinden ve ayaklarının altından edinirlerdi. Orta yollu bir ümmet onlardandır ve onların çoğu yaptıkları ne kötü olanlardır.
  68. Ey Resul! Rabbinden sana indirileni ulaştır! Ve asla yapmazsan ki Allah, O seni o insanlardan korurken de O’nun risâletini ulaştırmadın (demektir). Kesinlikle Allah, O, o kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
  69. De ki: Ey o kitap ehli! Tevrat’ı ve İncil’i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir şey üzere değilsiniz. Ve Rabbinden sana indirilen onlardan çoğunu azgınlık ve küfür olarak mutlaka artırır ki o kâfirler toplumu üzere tasalanma.
  70. Kesinlikle, onlar ki inananlar ve onlar ki Yahudiler ve o, dinini değiştirenler ve o Hristiyanlar, kim Allah’a ve o ahiret gününe inanır ve düzeltici işler işlerse ki onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  71. Mutlaka İsrailoğullarından söz almıştık ve onlara resuller gönderdik. Resuller onlara nefislerinin hoşlanmadığı ile geldiği her defasında bir bölüm yalanladı ve bir bölüm katletti.
  72. Ve bir fitne olamayacağını hesap ettiler de körleştiler ve sağırlaştılar. Sonra Allah tövbelerini kabul etti. Sonra onlardan çoğu Allah işlediklerini görenken körleştiler ve sağırlaştılar.
  73. Onlar ki “Kesinlikle Allah, o Meryem oğlu o Mesih’tir” diyenler mutlaka küfretmişlerdir. Ve o Mesih dedi ki: “Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz Allah’a kulluk edin. Kesin olan, Allah’a ortak koşan o kişiye ki Allah ona o bahçeyi haram etmiştir ve onun barınağı o ateştir. Ve yardım edenlerden hiçbiri o zalimler için değildir”.
  74.  Onlar ki “Kesinlikle Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler mutlaka küfretmişlerdir. Ve bir tek Tanrı’dan başkası tanrıdan değildir. Ve mutlaka söylediklerinden asla vazgeçmezlerse onlar ki onlardan kâfirlere elem verici bir azap mutlaka dokunacaktır.
  75. Ki Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan hoşgörü dilemezler mi? Ve Allah hoşgörendir, özel merhamet edendir.
  76. Meryem oğlu o Mesih bir resulden başkası değildir. Ve ondan önce resuller gelip geçmiştir. Ve onun annesi dosdoğrudur. İkisi o yemeği yiyip edinenler oldular. Onlar için o ayetleri nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonra bak, nasıl kandırılıyorlar!
  77. De ki: Allah’tan başka size zarar ve fayda vermeye malik olmayana mı kulluk ediyorsunuz? Ve Allah, O, o işitendir, o bilendir.
  78. De ki: Ey o kitap ehli! Dininiz içindeki o gerçek haricindekiyle taşkınlık etmeyin. Ve daha önce sapıtmış ve çoğunu saptırmış ve o doğru yol seviyesinden ayrılmış bir toplumun heveslerine uymayın.
  79. Onlar ki İsrailoğullarından inkâr edenler Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın dili üzere lanetlendiler. İşte o, isyan etmeleri ve aşırıya gider olmaları nedeniyleydi.
  80. Onlar birbirlerini yaptıkları benimsenmez olandan vaz geçirmeyenler oldular. Yapmakta oldukları ne kötüdür!
  81. Onlardan çoğunun onlar ki kâfirleri veli edindiklerini görürsün. Allah onlar üzere hoşnutsuz diye onlar için nefislerinin önceden sunduğu ne kötüdür! Ve onlar o azap içinde kalıcılardır.
  82. Ve eğer onlar Allah’a ve Nebi’ye ve ona indirilene iman eder olsalardı onları veliler edinmezlerdi. Ve lakin onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.
  83. Mutlaka onlar ki inananlara düşman olarak o insanların en şiddetlisini o Yahudileri ve onlar ki Allah’a ortak koşanları bulursun. Ve mutlaka onlardan, onlar ki inananlara sevgice en yakınını onlar ki “Kesinlikle biz Nasarayız” diyenleri bulursun. İşte o, kesinlikle keşişlerin ve ruhbanların onlardan olmasından ve kesinlikle onların büyüklük taslamak istememelerindendir.
  84. Ve o resule indirileni duydukları zaman, o gerçekten tanıdıkları nedeniyle onların gözlerinden o yaşın döküldüğünü görürsün. Derler ki: “Rabbimiz! İman ettik ki bizi o şahitlerle beraber yaz.
  85. Ve Rabbimizin bizi o iyiler toplumu ile birlikte katmasına imrenirken bize ne oluyor da Allah’a ve o gerçekten bize gelene iman etmeyelim?”.
  86. Ki Allah onları dedikleri nedeniyle altından o nehirler akan bahçeler ile ödüllendirdi. Onlar orada devamlı kalıcılardır. Ve işte o, o iyi davrananların karşılığıdır.
  87. Ve onlar ki küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, onlar o cehim halkıdır.
  88. Ey onlar ki inananlar (iman edenler)! Allah’ın sizin için helal ettiği temizleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Kesinlikle Allah, O, o haddi aşanları sevmez.
  89. Ve Allah’ın sizi rızıklandırdığının hepsinden temiz ve helal olarak edinip kullanın, yiyin. Ve o ki inanıp güvendiğiniz Allah’ı önemseyin.
  90. Allah sizi yeminlerinizdeki o boş sözle sorumlu tutmaz. Ve lakin sizi anlaşmalı o söz verme nedeniyle sorumlu tutar ki onun kefareti ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek veya giydirmek veya boyunduruk altında bir kişiyi özgürleştirmektir ki hiç bulamayana da üç gün oruçtur. İşte o yeminlerinizi değiştirdiğinizde yeminlerinizin kefaretidir. Ve tam söz verdiğinizde sözlerinizi tutun. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin için açıklıyor. Olabilir ki şükredersiniz.
  91. Ey onlar ki inananlar! Kesin olan: İçki ve kumar ve putlar ve fal okları o şeytanın işinden kargaşa sebebidir ki ondan kaçının. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  92. Kesin olan: O şeytan içki ve kumar içinde aranızda o düşmanlığı ve o kini oluşturmak ve sizi Allah’ı hatırlamaktan ve o namazdan alıkoymak ister ki siz tamamen yasaklayanlar mısınız?
  93. Ve Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin ve sakının. Ki mutlaka aksine davranırsanız da bilin! Kesin olarak resulümüz üzerindeki o apaçık tebliğdir.
  94. Onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler için önemseyip gereğini yaptıkları ve iman ettikleri ve o salih amelleri işledikleri, sonra önemseyip gereğini yaptıkları ve iman ettikleri ve sonra önemseyip gereğini yaptıkları ve iyilikte bulunduklarında yedikleri içinde bir sakınca yoktur. Ve Allah; O, o iyilik yapanları sever.
  95. Ey onlar ki iman edenler! Allah o bilinmezlikle O’ndan kimin korktuğunu bilmesi için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği o avlanma ile mutlaka sizi dener. Ki kim işte ondan sonra sınırı aşarsa da onun içindir acı verici azap.
  96. Ey onlar ki inananlar! İhramlı iken av katletmeyin. Ve sizden kim müteammiden onu katlederse cezası o nimet hayvanlardan onun katlettiğinin benzeri, ona içinizden iki adalet sahibinin hükmettiği, Kâbe’ye ulaşacak bir hediyedir veya düşkünlere yemek yedirme veya işlediğinin vebalini tatması için işte ona denk oruç tutmadır. Allah geçmiştekileri affetti ve kim tekrar geri dönerse ki Allah ondan intikam alır. Ve Allah yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.
  97. O deniz avı ve onun yiyeceği sizin için ve o yolcular için meta olarak helal kılındı. Ve ihramlı bulunduğunuz sürece o kara avı size haram kılındı. Ve o ki O’na doğru toplanacağınız Allah’ı önemseyin.
  98. Allah Kâbe’yi, o kısıtlamalı o evi ve o kısıtlamalı o ayı ve o kurbanı ve o kolyeleri o insanların ayakta kalması için kıldı. İşte o, Allah’ın o göklerdeki ve o yeryüzündekileri bildiğini bilmeniz içindir. Ve de kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  99. Kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir diye ve kesinlikle Allah hoşgörülü özel merhametlidir diye bilin.
  100. O resulün üzerindeki o tebliğden başkası değildir. Ve Allah, O sizin açığa vurduğunuzu ve gizli tuttuğunuzu bilir.
  101. De ki: “O zararlının çokluğu acayibine gitse de o yararlı ve o zararlı aynı düzeyde değildir. Ki ey o entelektüel akıl sahipleri Allah’ı önemseyin. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  102. Ey onlar ki inananlar! Size açığa çıkarılınca sizi olumsuz etkileyecek şeyleri sormayın. Ve Kuran indirilirken onları sorarsanız sizin için açığa çıkarılır. Allah onlardan affetmiştir. Ve Allah hoşgörülüdür, yumuşak davranandır.
  103. Sizden öncesinde bir toplum onu sormuştu. Sonra onunla kâfirlere dönüştüler.
  104. Allah kulağı çentilen ve salıverilen ve erkek dişi ikizler doğuran ve on defa yavrulamasından ötürü yük vurulmayan özel hayvanlar kılmış değildir. Ve lakin onlar ki inkâr edenler Allah üzere o yalanı uydururlar ve onların çoğu akıl etmeyenlerdir.
  105. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule doğru gelip yücelin” denildiği zaman derler ki: “Atalarımızı üzere bulduğumuz bize yeter”. Ve eğer ataları hiçbir şey bilmiyor oldularsa ve rehberlik edemiyorlarsa mı?
  106. Ey onlar ki iman edenler! Siz kendi nefsiniz üzeresiniz. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Sonuçta olması beklenen topluca dönüşünüz Allah’a doğrudur ki O işlemekte olduğunuzla sizi iyice bilgilendirir.
  107. Ey onlar ki inananlar! O ölüm birinize hazır (kaçınılmaz) olduğu zaman o vasiyeti ederken aranızdan iki adaletli veya yolculukta olup da başınıza o ölüm musibeti isabet edecekse namazdan sonra alıkoyacağınız, çelişkideyseniz ki “Ve eğer daha yakınlık olduğunda ve onunla herhangi bir değer satın almayacağız ve Allah’ın şahitliğini söylemeyerek gizlemeyeceğiz, kesinlikle biz o zaman mutlaka o günahkârlardanız” diye Allah’la söz veren sizden başka diğer iki şahit tutun.
  108.  Ki kesinlikle ikisinin günahı hak ettikleri üzere saptama yapılırsa da onlar ki onların aleyhlerine o iki daha uygunluğu hak edenlerden diğer ikisi ikisinin makamında dururlar ki “Bizim şehadetimiz ikisinin şehadetinden daha gerçektir ve biz haddi aşmadık, o zaman kesinlikle biz o zalimlerdeniz.” diye Allah’la söz verirler.
  109. İşte o, o şehadetle onun ilgisi üzere bulunmalarına veya söz vermelerinden sonra söz verişin reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Ve Allah’ı önemseyin ve dinleyin. Ve Allah, O, o yoldan çıkan topluma hidayet etmez.
  110. O gün Allah resulleri toplar da der ki: Size ne cevap verildi? Derler ki: Bizim bir bilimimiz yoktur. Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri iyice bilen.
  111.  O zaman Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla! O zaman seni Ruhül Kudüs ile destekledim. Sen o beşikte iken ve yetişkin çağındayken o insanları konuşturuyordun. Ve o zaman sana o kitabı ve o hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i iyice öğrettim. Ve o zaman benim iznimle o çamurdan uçan kuş görünüşünde biçimlendirdin de onu genişletip geliştirdin ki benim iznim ile kuş oluyordu. Ve benim iznimle o kataraktlı körü ve o lepralıyı (cüzzamlıyı) iyileştiriyordun. Ve o zaman o ölüleri benim iznimle çıkarıyordun. Ve o zaman İsrailoğullarını senden engelledim; O zaman o açıklamalarla onlara geldin de onlar ki onlardan inkâr edenler dediler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  112. Ve o zaman Havarilere “Bana ve resulüme inanın” diye vahiy ettim.  Dediler ki: “İnandık. Kesinlikle biz Müslümanlarız diye şahit ol”.
  113. O zaman Havariler dediler ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize o gökten bir yemekli döner masa indirmeye güç yetirebilir mi?”. Dedi ki: “İnananlardan olduysanız Allah’ı önemseyip ciddiye alın”.
  114. Dediler ki: “Biz ondan edinip yiyelim ve kalplerimiz mutmain olsun diye istiyoruz ve sen bize doğru söylemişsin diye bilelim ve biz onun üzere o şahitlerden olalım”.
  115. Meryem oğlu İsa dedi ki: “Allah’ım! Rabbimiz! Bize, bizim öncüllerimize ve bizden sonra geleceklere geleneksel bayram ve senden bir ayet olarak o gökten bir masa indir ve bizi rızıklandır ve sen o rızık verenlerin en hayırlısısın”.
  116. Allah dedi ki: “Kesinlikle ben onu sizin üzerinize indirenim ki sonra sizden kim inkâr ederse de kesinlikle ben o âlemlerden birisine etmediğim çokça azapla ona çokça azap ederim”.
  117. Ve o zaman, Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi o insanlara: Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin” dedin? Dedi ki: “Sen her şeyden ilintisiz yegâne egemensin, benim için gerçek olmayanı söylemem benim için olamaz. Onu demiş olan olsaydım ki sen onu bilmiştin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin ve ben senin nefsinde olanı bilmem. Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri iyice bilen.
  118.  Ben onlara senin bana onunla emrettiğin “Benim ve sizin Rabbiniz Allah’a kulluk edin” diye den başkasını söylemedim. Ve aralarında olduğum müddetçe onlar üzere şahit oldum ki sen beni vefat ettirince onlar üzere o gözetmen sen oldun. Ve sen her şey üzere şahitsin.
  119.  Onlara azap edersen ki kesinlikle onlar senin kullarındır. Ve onlar için hoşgörü gösterirsen ki kesinlikle sen, sensin o yaptırım güçlü, o hâkim”.
  120. Allah dedi ki: “Bu o doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür. Altlarından o nehirler akan bahçeler onlar içindir. Onlar orada devamlı ve zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah onlardan razıdır ve onlar Allah’tan razıdır. İşte o, o büyük kurtuluştur”.
  121. O göklerin ve o yeryüzünün ve onların içlerindekilerin mülkiyeti Allah’ındır. Ve O, her şey üzere kadirdir.

6. Enam Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık o ki o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren, o uygunsuz şartları ve o aydınlığı (optimum şartları) kılan Allah içindir. Sonra onlar ki kâfirler ki Rablerine denk kılarlar.
  3. O, O ki sizi çamurdan biçimlendirdi. Sonra bir ecel (son) belirledi. Ve isimlendirilmiş bir ecel O’nun indindedir (özelindedir). Sonra inatla tartışanlar oldunuz.
  4. Ve O, o göklerde ve o yeryüzünde Allah’tır. O, sizin gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilir. Ve ne kazandığınızı bilir.
  5. Ve onlar Rablerinin ayetlerinden onlarla bulunan herhangi bir ayete sadece ondan yüz çevirenler oldular.
  6. Ki onlara o gerçek gelince onu yalanlamışlardır da alaya alır olduklarının bilgileri onlarla bulunacaktır.
  7. Onlardan önceki nice nesilleri yok ettiğimizi hiç görmezler mi? Onlara o yeryüzünde size hiç vermediğimiz imkanlarla imkân verdik ve o göğü üzerlerine sağanak yağmur olarak gönderdik ve onların altlarından akan o nehirleri kıldık da onları ağır suçlarından ötürü helak ettik ve onların sonrasında başka bir nesil inşa ettik.
  8. Ve eğer sana kâğıt içinde herhangi bir kitap indirsek de elleriyle onu yoklasalar; onlar ki kâfirler mutlaka derler ki: “Bu apaçık bir sihirden başkası değildir”.
  9. Ve dediler ki: “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?”. Ve eğer bir melek indirsek o iş mutlaka yerine getirilirdi. Sonra onlara tolerans tanınmazdı.
  10. Ve eğer onu biz bir melek kılsaydık, mutlaka onu bir adam kılardık ve onları düştükleri yanılgıya mutlaka düşürürdük.
  11. Ve senden önce resullerle mutlaka alay edilmek istenmişti de onlardan onlar ki alay edenleri alay etmek istedikleriyle kuşatıverdi.
  12. De ki: “O yeryüzünde gezip dolaşın. Sonra o yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu gözlemleyin”.
  13. De ki: “O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler kimindir?”, De ki: “Allah’ındır”. O, o merhamet etmeyi onun benliği (kendi) üzere yazdı. O sizi o kıyamet gününe doğru mutlaka toplar. Onun içinde çelişki yoktur. Onlar ki kendilerini hasara uğratanlar, onlar inanmazlar.
  14. Ve o gecede ve o gündüzde sakin olan O’nundur. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  15. De ki: “O gökleri ve o yeryüzünü ayırıp açığa çıkaran ve o yiyecek sağlayan ve yiyeceğe ihtiyacı olmayan Allah’tan başka veli mi edineyim?”.  De ki: “Kesinlikle ben islâm olanların öncüsü olmakla ve o ortak koşanlardan olmamakla emrolundum”.
  16. De ki: Kesinlikle ben Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.
  17. O gün kim ondan uzaklaştırılırsa ki O ona rahmet etmiştir. Ve işte o, o apaçık kurtuluştur.
  18. Ve Allah sana bir zorluk dokundurursa onu ondan başka giderecek yoktur. Ve sana bir hayır dokundurursa O her şeyi ayarlamaya güç yetirendir.
  19. Ve O, kulları üzerinde o baskı sahibidir. Ve O, o hâkimdir, o haberdardır.
  20. De ki: Bilirkişilik olarak hangi şey saygınlık olarak daha büyüktür? De ki: Allah benimle ve sizin aranızda bilirkişidir. Ve bu Kuran bana sizi ve ulaştığı kimseyi onunla uyarmam için vahyolundu. Ve kesinlikle siz mi Allah’la beraber başka tanrılar bulunduğuna mutlak bilirkişilik ediyorsunuz?  De ki: Ben bilirkişilik etmem. De ki: Kesin olan: O yegâne Tanrı’dır. Ve kesinlikle ben ortak koşmanızdan dönüşümsüz uzağım (bağışığım).
  21. Onlar ki o kitap verdiklerimiz onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlar ki kendilerine hasar verenler ki işte onlar inanmazlar.
  22. Ve Allah üzere yalan kurgulayandan veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? O kesin ki o zalimler başarıya ulaşamazlar.
  23. Ve bir dönem onların tümünü toplarız. Sonra onlar ki ortak koşanlara deriz ki: “Onlar ki iddia eder olduğunuz ortaklarınız nerede?”.
  24. Sonra onların fitnesi “Vallahi Rabbimiz biz müşriklerden olmadık” demelerinden başka asla olmaz.
  25. Kendileri aleyhine nasıl yalan söylediklerini gözlemle. Ve uydurmakta oldukları onlardan sapıp gitti.
  26. Ve onlardan kimi sana kulak verir. Ve biz onu anlarlar diye kalplerinin (merkezlerinin) üstüne kılıflar ve kulaklarının içine duyarsızlık kıldık. Ve bütün ayetleri görseler yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. Onlar ki kâfirler derler ki: “Bu ise sadece o öncekilerin düzmeceleridir”.
  27. Ve onlar ki ondan menederler ve ondan uzak dururlar. Ve oysa sadece kendilerini helak ederler ve şuurunda değillerdir.
  28. Ve o ateşin üzerine doğru durdurulduklarında da “Ah! Keşke biz geri döndürülsek ve Rabbimizin ayetlerini inkâr etmesek ve o müminlerden olsaydık!” dediklerini eğer bir görsen!
  29. Aksine, daha öncesinden gizledikleri onlar için açığa çıktı. Ve eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen için dönerler. Ve kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  30. Ve dediler ki: “Oysa o sadece bu dünya hayatımızdır ve biz tekrar diriltilenler değiliz”.
  31. Ve Rabbleri üzere durdurulduklarında eğer onları bir görsen!  O dedi ki “Bu o gerçekle değil midir?” Onlar dediler ki: “Aksine ve Rabbimiz”. Dedi ki: İnkâr eder olmanız nedeniyle tadın o azabı!”.
  32. Onlar ki Allah’la mülakat yapmayı yalanlayanlar hasar etmişlerdir. Hatta o saat onlara ansızın gelince, yüklerini arkalarına yüklenerek derler ki: “İçinde atlayıp geçtiğimiz (ihmal ettiğimiz) üzere yazıklar olsun bize”. Dikkat edin yüklendikleri ne kötüdür!
  33. Ve bu dünya hayatı oyun ve eğlenceden başkası değildir. Ve o ahiret yurdu onlar ki önemseyip gereğini yapanlar için daha iyidir ki akıl etmiyor musunuz?
  34. Kesinlikle o ki onların söylediklerinin seni mutlak hüzünlendirdiğini bilmişizdir ki kesinlikle onlar seni yalanlamıyorlar. Ve lakin o zalimler Allah’ın ayetlerini değersiz, yetersiz bulup kabul etmiyorlar.
  35. Ve senden önceki resuller mutlaka yalanlanmışlardır ki onlara yardımımız gelene kadar onların yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Ve Allah’ın kelimeleri için değiştiren yoktur. Ve sana o mürsellerin bilgilerinden mutlaka gelmiştir.
  36. Ve onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse ki güç yetirebilirsen o yeryüzünden bir tünel veya o gökte bir merdiven araştır da onlara herhangi bir ayetle bulun. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onları o hidayet üzere toplardı ki o cahillerden olma!
  37. Kesin olan, onlar ki kulak verenler daveti kabul ederler. Ve o ölüleri, onları Allah diriltir. Sonra nihayet O’na doğru geri döndürülürler.
  38. Ve dediler ki: Onun Rabbinden onun üzere ayet (mucize) indirilmeli değil miydi? De ki: Kesinlikle Allah ayet indirmeye kadirdir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  39. Ve o yeryüzünde hiçbir karasal yabani hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir uçan canlı sizin benzeriniz ümmet haricinde değillerdir. Biz o kitapta hiçbir şeyi atlayıp geçmedik. Sonra hepsi Rabblerine doğru toplanırlar.
  40. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanlar o uygunsuz şartlar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi uygun görürse onu şaşırtıp saptırmaktadır ve kimi uygun görürse onu doğru yol-yöntem üzere kılmaktadır.
  41. De ki: Gördünüz mü? Size Allah’ın azabı veya o saat gelirse, doğru sözlü iseniz Allah’tan başkasına mı dua edersiniz?
  42. Aksine, sadece O’na dua edersiniz de O uygun bulursa ona doğru dua ettiğinizi giderir. Ve ortak koştuklarınızı unutursunuz.
  43. Ve mutlaka senden önceki ümmetlere resuller göndermiştik de olabilir ki yalvarırlar diye onları o baskın ve o sıkıntıyla yakaladık.
  44. Ki onlara baskınımız geldiği zaman yalvarmalı değiller miydi? Ve lakin kalpleri katılaştı ve o şeytan işlemekte olduklarını onlara güzel gösterdi.
  45. Ki onlar onunla hatırlatılanı unutunca da onlara her şeyin kapısını açtık. Hatta onlara bulundurulan nedeniyle ferahladıkları zaman onları ansızın yakaladık da o zaman onlar ümitsizlerdir.
  46. Ki onlar ki zulmedenler toplumunun ardı kesildi. Ve o tapılacak övgü Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir.
  47. De ki: Gördünüz mü? Eğer Allah işitip anlamanızı ve görüp anlamanızı giderir ve kalpleriniz üzere mühür vurursa, Allah’tan başka tanrıdan kim sizi onunla bulundurur? Gözlemle, o ayetleri nasıl türlü türlü açıklıyoruz. Sonra onlar kaçınıyorlar?
  48. De ki: Gördün mü? Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelirse o zalimler topluluğundan başkası mı helak edilir?
  49. Ve o mürselleri müjdeciler ve uyarıcılar haricinde göndermiyoruz. Ki kim iman etti ve ıslah ettiyse de onlar üzere korku yoktur ve onlar, onlar hüzünlenmezler.
  50. Ve onlar ki ayetlerimizi inkâr edenler, yoldan çıkmaları nedeni ile onlara o azap dokunacaktır.
  51. De ki: “Size Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum ve o gaybı bilmiyorum ve size ‘Ben bir meleğim’ demiyorum. Ben ise sadece bana vahyolunana uyuyorum”. De ki: “O görenle o kör bir seviyede midir ki düşünmez misiniz?”.
  52. Ve onlar ki Rabblerine doğru toplanacaklar diye korkanları onunla uyar. Onlar için O’ndan başkası veli ve şefaatçi değildir. Olabilir ki onlar önemseyerek gereğini yaparlar.
  53. Ve sabah ve akşam Rabblerine O’nun ilgisini isteyerek dua edenleri kovma. Onların hesabından herhangi bir şey senin üzere değildir ve senin hesabından herhangi bir şey onlar üzere değildir ki onları kovarsan da o zalimlerden olursun.
  54. Ve işte onun gibi “Aramızdan Allah bunları mı memnun etti?” demeleri için onların bazılarını bazıları ile kışkırtmayla denedik. Allah o şükredenleri en iyi bilen değil midir?
  55. Ve onlar ki ayetlerimize inananlar sana gelince de onlara de ki: Selâm sizin üzeredir. Rabbiniz o merhameti kendi üzere yazdı. O kesindir: İçinizden kim cehaletle bir kötülük işler, sonra arkasından tövbe eder ve kendini ıslah ederse ki kesinlikle de O hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  56. Ve o ağır suçluların yol-yönteminin açıkça belirginleşmesi için işte onun gibi o ayetleri iyice ayırıp açıklıyoruz.
  57. De ki: Kesinlikle ben onlar ki Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk (kölelik) etmekten yasaklandım. De ki: Sizin heveslerinize uymayacağım. O zaman ben şaşırıp sapmışımdır ve ben o hidayet üzerelerden değilimdir.
  58. De ki: “Kesinlikle ben Rabbimden açıklayıp ispatlama üzereyim ve siz onu yalanladınız. O acele istediğiniz benim indimde (özelimde) değildir. O hüküm ise sadece Allah’ındır. O, o gerçeğe karar verir. Ve O, o ayrıştıranların en iyi durumda olanıdır.
  59. De ki: Eğer acele istediğiniz kesinlikle benim indimdeyse benimle sizin aranızdaki o iş karara mutlaka bağlanırdı. Ve Allah o zulmedenleri en iyi bilendir.
  60. Ve o bilinmeyenin o anahtarları O’nun indindedir. Onu O’ndan başkası bilmez. Ve O, o karadakileri ve o denizdekileri bilir ve O’nun bilmesi haricinde bir yaprak düşer değildir ve o yeryüzünün uygunsuz şartları içinde bir tane yoktur ve kuru yoktur ve yaş yoktur ki açıklayan kitap içinde olmasın.
  61. Ve O, O ki o geceleyin sizi vefat ettirendir ve o gündüz ne etkinlikte bulunduğunuzu bilmektedir. Sonra adlandırılmış bir ecelin gerçekleşmesi için onda sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O’na doğrudur. Sonra işlemekte olduklarınızı size bildirir.
  62. Ve O, o kulları üzerinde o baskı sahibidir. Sizin üzere hafızalar olarak görevliler gönderir. Hatta sizden birinize o ölüm gelip çattığı zaman resullerimiz onu vefat ettirir (tam karşılığını gerçekleştirirler) ve onlar atlayıp geçmezler.
  63. Sonra o gerçek Mevlâları Allah’a döndürülürler. Dikkat edin o hüküm O’nundur. Ve O, o hesap görenlerin en süratlisidir.
  64. De ki: O karanın ve o denizin uygunsuz ortamlarından sizi kim uzaklaştırıp kurtarır? Yalvararak ve gizlice ona dua edersiniz: “Mutlaka bizi bundan uzaklaştırıp kurtarırsan mutlaka o şükredenlerden olacağız”.
  65. De ki: “Allah, O sizi ondan ve her felaketten çekip kurtarır. Sonra siz ortak koşarsınız”.
  66. De ki: “Üstünüzden ve ayaklarınızın altından size azap göndermeğe ve sizi karışık taraftarlar durumuna getirip kiminize kiminizin baskınını tattırmağa o kadir O’dur”. O ayetleri nasıl açıkladığımızı gözlemle. Olabilir ki düşünürler.
  67. Ve senin toplumun onu yalan saydı. Ve o doğru, gerçektir. De ki: “Ben sizin üzere vekil değilim”.
  68. Her bilgi içindir kararlaştırılmış yer ve zaman. Ve siz onu yakında bileceksiniz.
  69. Ve onlar ki ayetlerimiz ile çekişmeye dalanları görünce, onlar başka bir bahse dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Ve ama o şeytan sana unutturursa ki o hatırlamadan sonra o zulmedenler topluluğuyla beraber kalma.
  70. Ve onlar ki Allah’ın öğütlerini önemser olanlar üzere onların hesabından herhangi bir şey yoktur. Ve lakin bir hatırlatmadır, olabilir ki onlar ciddiye alıp önemseyebilirler.
  71. Ve onlar ki dinlerini oyun ve eğlenceye edinenleri bırak. Ve bu dünya hayatı onları aldattı. Ve bir kimse kazandığı nedeniyle kötü davranışa uğramasın diye onunla öğüt ver. Ve Allah’tan başkası ona veli ve şefaatçi değildir. Ve eğer her türlü fidyeyi verse ondan alınmaz. İşte onlar, onlar ki kazandıkları nedeni ile kötü davranışa uğrayanlardır. İnkâr eder olmaları nedeniyle onlar içindir kızgın içecek ve can yakıcı azap.
  72. De ki: Allah’tan başka bize fayda veya zarar vermez olana mı dua edelim? Ve Allah bize doğru yola rehberlik ettikten sonra o ki o şeytanların o yeryüzünde saptırdığı, halkının hayret ettiği “Bizimle kal!” diye o doğru yola çağırdıkları kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürüleceğiz? De ki: Kesinlikle Allah’ın rehberliği, o dur o doğru yola rehberlik. Ve bize Âlemlerin Rabbi için gönülden teslim olmamız emredildi.
  73. Ve “O namazı kılın ve O’nu önemseyip göz önünde bulundurun” diye. Ve O, O ki ona doğru toplanıldığınızdır.
  74. Ve O, O ki o gökleri ve o yeryüzünü o gerçek ile yaratandır. Ve O’nun ol dediği dönem ki o var olmaktadır. O’nun ifadesi o gerçektir. Ve o sur (o programlama) genişletip geliştirildiği dönem o mülk O’nundur. O, o anlaşılamayıp bilinemeyeni ve o anlaşılıp bilineni bilendir ve O, o hâkimdir, o haberdardır.
  75. Ve o zaman İbrahim, onun atası Azer’e dedi ki: “İmgesel tanrılar mı ediniyorsun? Kesinlikle ben seni ve toplumunu açık bir sapıklık içinde görüyorum”.
  76. Ve işte onun gibi o yakinen bilenlerden olması için İbrahim’e o göklerin ve o yeryüzünün yönetimini (işletilmesini) gösteriyorduk.
  77. Ki onun üzerini o gece kaplayınca bir yıldız topluluğu (galaksi, Andromeda’yı) gördü, dedi ki: “İşte bu benim Rabbim!” O batınca (gözden kaybolunca) da dedi ki: “O batanları sevmem”.
  78. Ki Ay’ı doğarken (görünür olurken) görünce dedi ki: “İşte bu benim Rabbim!”. Batınca da dedi ki: “Rabbim bana asla rehberlik etmeseydi mutlaka o zalimler topluluğundan olurdum”.
  79. Güneş’i doğarken görünce de dedi ki: “İşte bu benim Rabbim, bu saygınlıkta daha büyük!”. Batınca da dedi ki: “Ey toplumum! Kesinlikle ben ortak koştuklarınızdan dönüşümsüz uzağım (bağışığım).
  80. Kesinlikle ben ilgimi katıksızca O ki o gökleri ve o yeryüzünü ayrıştırıp yaratana yönelttim ve ben o ortak koşanlardan değilim”.
  81. Ve toplumu onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? Rabbim’in bir şeyi uygun görmesi dışında O’na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum. Rabbim bilimsel olarak her şeyi kapsamıştır ki düşünmez misiniz?
  82. Ve siz Allah’ın size haklarında hiçbir otoriter yetki indirmediğini O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım! Ki bilir oldunuzsa o iki gruptan hangisi o emniyette olmakta gerçekçidir?”.
  83. Onlar ki iman edenler ve imanlarına asla zulüm karıştırmayanlar, işte onlar, onlar içindir o emniyet. Ve hidayet (kılavuzluk, rehberlik) edilenler onlardır.
  84. Ve işte o İbrahim’e toplumu üzere verdiğimiz ikna edici karşı delilimizdir. Uygun gördüğümüzü derecelerle yükseltiriz. Kesinlikle senin Rabbin hâkimdir, bilendir.
  85. Ve ona İshak’ı ve Yakup’u hibe ettik. Her birine hidayet ettik. Ve daha öncesinde Nuh’a hidayet ettik. Ve onun genetiğinden Davud’a ve Süleyman’a ve Eyyub’a ve Yusuf’a ve Musa’ya ve Harun’a. Ve o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  86. Ve Zekeriya’ya ve Yahya’ya ve İsa’ya ve İlyas’a. Hepsi o iyilerdendir.
  87. Ve İsmail’e ve Elyesa’ya ve Yunus’a ve Lût’a. Ve hepsini o âlemlerden fazlalıklı kıldık.
  88. Ve atalarından ve genetiklerinden ve kardeşlerinden ve onlardan seçtik ve onlara doğru yola doğru rehberlik ettik.
  89. İşte o, Allah’ın rehberliğidir. Kullarından uygun gördüğüne onunla rehberlik eder. Ve eğer ortak koşsalardı işlemiş oldukları onlardan mutlaka iptal olurdu.
  90. İşte onlar, onlar ki o kitabı ve o hükmü ve o nebiliği verdiklerimizdir. Ki bunlar onu inkâr ediyorlarsa da bir toplumu ona vekil kılmışız. Onlar onu inkâr edenler değillerdir.
  91. İşte onlar, onlar ki Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir ki sen onların hidayetini model al. De ki: Ben onun üzere sizden bir ücret istemiyorum. Oysa o sadece o âlemlere bir hatırlatmadır.
  92. “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediklerinde Allah’ın gerçek değerlendirilmesini değerlendirmediler. De ki: O ki Musa’nın o insanlar için nur ve yol gösterici olarak getirdiği, Onu kâğıtlara kılıp bir kısmını açığa çıkarttığınız ve çoğunu gizlediğiniz ve sizin ve babalarınızın asla bilmediklerini öğretildiğiniz o kitabı kim indirdi?  De ki: “Allah”.  Sonra onları daldıkları batak içinde bırak, oyalansınlar.
  93. Ve bu kitap (Kur’an), o ki onun zamanında bulunanları düzeltmekte potansiyel ve yerleşim yerlerinin anasını (Mekke) ve onun çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz bir kitaptır. Ve onlar ki o ahiret gününe iman edenler ona iman ederler ve onlar, onlar namazlarını muhafaza ederler.
  94. Ve Allah üzere yalan iftira eden veya ona hiçbir şey vahiy edilmediği halde “Bana vahyolundu” diyen ve “Ben Allah’ın indirdiğinin benzerini indireceğim” diyenden daha zalim kimdir? Ve eğer o zalimleri o ölümün dalgınlığı içinde ve o melekler ellerini uzatarak, “Nefslerinizi çıkarın, bugün Allah üzere o gerçek dışı söyler olmanız ve O’nun ayetlerine kibirlilik taslar olmanız nedeniyle o alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız” dediklerinde bir görsen!
  95. Ve mutlaka sizi ilk yarattığımız kez gibisi bize yine yalnız başınıza gelmişsiniz ve size bahşetmiş olduklarımızı sırtınızın arkasında bırakmışsınız ve o ki kesinlikle sizin için şefaatçi olacağını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle birlikte görmüş değiliz. Mutlaka aranızdaki bütün bağlar kesilmiştir ve iddia eder olduğunuz sizden sapıp uzaklaşmıştır.
  96. Kesinlikle Allah’tır o tohumu ve o çekirdeği (nüveyi) germinasyon ile bölen. Ve O, o ölüden o diriyi çıkarır ve O, o diriden o ölüyü çıkarandır. İşte o, Allah’tır ki nasıl çeldirilirsiniz (kandırılırsınız)!
  97. O, sabahı (o dönüşümü) boyuna yarıp çıkaran ve o geceyi bir sükûnet ve Güneş’i ve Ay’ı hesap unsuru kılandır. İşte o, o yaptırım güçlü o âlimin takdiridir.
  98. Ve O, O ki o gökcisimlerini (yıldızlar, gezegenler, satellitler) kara ve denizin uygunsuz ortamlarında sizin yol bulmanız için kılandır. Bilen bir toplum için o ayetleri ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  99. Ve O, O’dur ki sizi bir tek dişi nefisten inşa etti de bir karar yeri-zamanı ve bir emanet yeri-zamanı (inşa etti). O ayetleri yorumlayabilen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  100. Ve O, O’dur ki o gökten sıvı indirdi de her şeyin bitkisini onunla çıkardık ki ondan yeşillikler çıkardık. Ondan, birbiri üstüne yığılmış taneler ve yakın taneli salkımlı tomurcuklardan o hurmalar ve üzüm bahçeleri ve o zeytini ve o narı, birbiri ile benzerlikte karıştırılabilir olan ve olmayanı çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine ve olgunlaşmalarını gözlemleyin. Kesinlikle işte ondadır inanan toplum için mutlak ayetler.
  101. Ve onlar o cinleri Allah’a ortaklar kıldılar ve onları O biçimlendirdi. Ve bilim dışı olarak O’na oğullar ve kızlar çıkarımı yaptılar. O, yegâne ilintisiz egemen olandır ve onların vasıflandırdıklarından çok yücedir.
  102. O, o göklerin ve o yeryüzünün yoktan yaratanıdır. Nasıl çocuğu olabilir? Ve asla onunla bulunan bir dişi olmadı. Ve her şeyi O biçimlendirdi ve O her şeyi bilendir.
  103. İşte O, Allah rabbinizdir. Her şeyin biçimlendiricisi O’ndan başka ilah yoktur ki O’na kulluk edin ve O her şey üzere vekildir.
  104. O görüp algılama O’nu idrak edemez. Ve O’dur o görüp algılamaları idrak eden. Ve O’dur o incelikle davranan, o haberdar.
  105. Size Rabbinizden görüp algılamalar gelmiştir ki kim görüp anlarsa kendi benliği içindir ve kim körlük ederse de onun aleyhinedir. Ve ben sizin üzere koruyucu değilim.
  106. Ve işte böylece onların sana “Sen ders aldın” demeleri için ve bilen bir topluma onu iyice açıklamamız için o ayetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz.
  107. Rabbinden sana vahiy edilene tabii ol. O’ndan başka tanrı yoktur ve o müşriklerden yüz çevirip onlarla ilgilenme.
  108. Ve eğer Allah uygun görseydi onlar ortak koşmazlardı. Ve biz seni onlar üzere korucu kılmadık ve sen onlar üzere vekil değilsin.
  109. Ve onlar ki Allah’tan başkasına dua edenlere sövmeyin ki onlar bilim dışı düşmanca Allah’a söverler. İşte onun gibi biz her ümmet için onların işlediklerini süslü gösterdik. Sonra beklenen nihai geri dönüşleri Rablerinedir ki O, onların işlemekte olduklarını onlara iyice bildirir.
  110. Ve mutlaka onlara bir ayet gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair söz vermelerini desteklemek için Allah’ı katarak iddialaştılar. De ki: “Kesin olarak o ayetler Allah indindedir (özelindedir). Ve sizi şuurlandıran nedir?”. Kesin olarak o geldiğinde iman etmezler.
  111. Ve yine ona hiç iman etmedikleri ilk defasındaki gibi gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz ve onları bocaladıkları azgınlıkları içinde bırakırız.
  112. Ve eğer kesinlikle biz onlara doğru o melekleri indirseydik ve onlarla o ölüler konuşsaydı ve önceden onlar üzere her şeyi bir araya getirseydik, Allah’ın uygun görmesi dışında inanır olmazlardı. Ve lakin onların çoğu ilgilenerek öğrenmek istemezler (cahillik ederler).
  113. Ve işte onun gibi biz her nebiye o insan ve o cin şeytanlarını düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısına doğru aldatma amaçlı o sözün süslüsünü vahiy eder. Ve eğer Rabbin uygun görseydi onu yapabilir değillerdir ki onları ve uydurduklarını bırak!
  114. Ve onlar ki o ahirete inanmayanların gönüllerinin ona meyletmesi için ve ona razı olmaları için ve bulaşmakta olduklarına bulaşmaları için.
  115. Allah’tan başka bir hakem mi araştırayım? Ve O, O ki sizin üzere o kitabı ayrıntılı olarak indirendir. Ve onlar ki o kitabı verdiklerimiz kesinlikle onun Rablerinden gerçekle indirilenliğini bilirler ki sen o sorgulayanlardan olma!
  116. Ve Rabbinin kelimesi doğruluk ve adalet bakımından tamamlandı. O’nun kelimeleri için herhangi bir değiştiren yoktur. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  117. Ve o yeryüzündeki kişilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ise sadece o zanna uyarlar ve onlar ise sadece varsayımda bulunurlar.
  118. Kesinlikle senin Rabbin, O, onun yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. Ve O, o doğru yolda olanları en iyi bilendir.
  119. Ki onun ayetlerine inanır oldunuzsa üzerine Allah’ın ismi anılanlardan beslenip edinin.
  120. Ve size ne oluyor, üzerine Allah’ın ismi anılandan beslenip edinmiyorsunuz? Ve O zorda bırakılmanız dışında size kısıtlananları ayrıntılı olarak açıklamıştır. Ve onlardan çoğu kesinlikle hevesleri ile bilim dışı olarak mutlaka saptırırlar. Kesinlikle senin Rabbin o haddi aşanları en iyi bilendir.
  121. Ve o kötülüğün açığını ve gizlisini bırakın. Kesinlikle onlar ki o kötülüğü kazananlar, onlar bulaşır oldukları nedeniyle cezalandırılacaklardır.
  122. Ve üzerlerine Allah’ın ismi hiç anılmayandan beslenip edinmeyin. Ve kesinlikle o mutlaka yoldan çıkmaktır. Ve kesinlikle o şeytanlar velilerine sizinle mücadele etmeleri için vahiy ederler. Ve onlara itaat ederseniz mutlaka siz ortak koşanlarsınız (müşriklersiniz).
  123. Ve ölü olan (kişi) ki hayat verdiğimiz ve ona o insanlar arasında onunla yürüdüğü bir aydınlık (optimum durum) kıldığımız kimse, benzetmesi o karanlıklar (uygunsuz durumlar) içindeki ondan çıkışı olmayan kimse gibi midir? İşte onun gibi o kâfirler için işler oldukları süslenildi.
  124. Ve işte onun gibi biz her yerleşim yerinde hileli düzen kurmaları için önemli kişileri onun suç işleyenleri kıldık. Ve onlar hileli düzeni kendilerinden başkasına kurmazlar. Ve şuurunda değillerdir.
  125. Ve onlara bir ayet geldiği zaman derler ki: “Allah’ın resullerine verilen bize verilinceye kadar asla inanmayacağız”. Allah risaletini nerede ne zaman kılacağını en iyi bilendir. Onlar ki ağır suç işleyenlere Allah indinde bir aşağılanma ve hile yapar olmaları nedeniyle şiddetli bir azap isabet edecektir.
  126. Ki Allah kime rehberlik etmeyi isterse onun kafasını (korteksini) İslamiyet için açıp genişletir. Ve kimi saptırmak isterse onun kafasını o göğe çıkar gibi dar ve sıkıntılı kılar. İşte onun gibi Allah o kargaşayı onlar ki inanmayanlar üzere kılar.
  127. Ve bu, Rabbinin amaca uygun doğru düzenlenen yoludur. Biz düşünüp hatırlayan toplum için o ayetleri ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  128. Onlar içindir Rablerinin indinde o selam yurdu. Ve O, işlemekte oldukları nedeniyle onların velisidir.
  129. O onların tümünü topladığı dönem: “Ey o cin aşireti! O insanlardan çok edinmek istemiştiniz”. Ve o insanlardan onların velileri dediler ki: “Rabbimiz! Bazımız bazımızdan yararlanmak istedik ve o ki bizim için son kıldığın sona ulaştık”. Dedi ki: “O ateş sizin ikametgâhınızdır. Allah’ın uygun görmesi dışında orada devamlı kalıcılarsınız”. Kesinlikle senin Rabbin, hâkimdir, bilendir.
  130. Ve işte onun gibi o zalimlerin bir kısmını bir kısmına kazandıkları nedeniyle veli ederiz.
  131. Ey o cin ve o insan aşireti! Sizden, ayetlerimi size anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller hiç gelmedi mi? Dediler ki: “Kendi aleyhimize şahitlik ederiz”. Ve bu dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
  132. İşte o, Rabbinin halkı habersiz iken o yerleşim yerlerini asla zulüm ile helak edici olmamasındandır.
  133. Ve işledikleri nedeniyle dereceler hepsi içindir. Ve Rabbin onların işlediklerini bilmez değildir.
  134. Ve senin Rabbin, o hiçbir şeye muhtaç olmayan o merhamet sahibidir. Uygun görürse sizi giderir ve uygun görüp sizi diğer bir toplumun zürriyetinden inşa etmesi gibi sizden sonra yerinize başkasını halif kılar.
  135. Kesinlikle size vaat olunan yerine gelecektir. Ve siz aciz kılacaklar değilsiniz.
  136. De ki: “Ey toplumum! İmkânlarınız üzere çalışın. Kesinlikle ben çalışanım ki süreç akıbetinin kime ait olacağını bileceksiniz. O kesin ki o zulmedenler başarıya ulaşamazlar.
  137. Ve O’nun türettiği o ekin ve o hayvanlardan Allah’a hisse kıldılar ki iddialarınca “Bu Allah içindir ve bu ortaklarımız içindir” derler de ortaklar için olan ki Allah’a doğru birleştirilmez ve Allah için olan ki ortaklarına doğru birleştirilir. Hüküm vermeleri ne kötüdür!
  138. Ve işte onun gibi ortakları o müşriklerden çoğuna mahvolmaları ve dinlerini onlar üzere karmakarışık etmeleri için evlatlarını katletmeyi süslü gösterdi. Ve eğer Allah uygun görseydi onu yapamazlardı ki onları ve onların kurguladıklarını bırak.
  139. Ve iddialarınca O’nun üzere iftiraen dediler ki: “Nimet hayvanlar ve ekinlerin bunları tabudur. Bizim uygun gördüğümüzden başkası yiyemez. Ve sırtına binilmesi kısıtlanan nimet hayvanlardır ve üzerine Allah’ın ismi okunmayan nimet hayvanlardır”. O, iftira eder olmaları nedeniyle onların cezalarını verecektir.
  140. Ve dediler ki: “O nimet hayvanların bunun karınlarındakiler özel olarak erkeklerimiz içindir ve eşlerimiz üzere haramdır. Ve ölü olursa ki onlar onda ortaklardır”. O onların vasıflandırmalarının cezasını verecektir. Kesinlikle O hâkimdir, her şeyi bilendir.
  141. Onlar ki bilim dışı olarak düşüncesizce çocuklarını katledenler ziyan etmişlerdir. Ve onlar Allah üzere iftira ederek Allah’ın onları rızıklandırdığını haram ettiler. Sapıtmışlardır ve doğru yolda olanlar değillerdir.
  142. Ve O, O ki çardaklı ve çardaksız bağları ve edinimleri çeşitli o ekin ve o hurmaları ve o zeytini ve o narı, farklılıkları olan ve farklılıkları olmayanı inşa edendir. Ürün verdiği zaman ürününden yiyip edinin ve devşirildiği dönem hakkını yerine getirin ve israf etmeyin. Kesinlikle O, o müsrifleri sevmez.
  143. Ve o nimet hayvanlardan taşıyıcı ve ev eşya malzemesi olarak (inşa edendir). Allah’ın sizi rızıklandırdığından yiyip-kullanın. Ve o şeytanın adımlarına ayak uydurmayın, Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  144. Sekiz çifti: O koyundan iki ve o keçiden iki. De ki: “(Allah) O, o iki erkeği mi haram kıldı yoksa o iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinin içerdiğini mi? Doğrusunu söyleyenlerdenseniz beni bilimsel olarak bilgilendirin.
  145. Ve o deveden iki ve o sığırdan iki. De ki: “O, o iki erkeği mi? Yoksa o iki dişiyi mi? O iki dişinin rahimlerinin içerdiğini mi haram etti? Yoksa Allah size bunları önerirken bilirkişi mi oldunuz?” Ki o insanları bilim dışı olarak sapıttırmak için Allah üzere yalan kurgulayandan daha zalim kimdir? Kesinlikle Allah, O, o zalimler toplumunu doğru yola rehberlik etmez.
  146. De ki: “Bana vahyolunan içinde onu yiyenin yiyeceği üzere her tür ölmüş olan ve her tür akıtılmış kan veya her tür hepçil eti ki kesinlikle sorun kaynağıdır veya yoldan çıkarak Allah’tan başkası adına boğazlanmış dışında haram kılınan bulamıyorum ki kim zorda kalırsa haddi aşmaksızın ve saldırmaksızın”. Ki kesinlikle senin Rabbin hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  147. Ve onlar ki Yahudiler üzere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Ve o sığır ve o koyundan sırtlarında veya o bağırsaklarında bulunan veya kemiğe karışan yağlar dışındaki yağlarını onlara haram kıldık. İşte o onların saldırganlıklarına karşı verdiğimiz karşılıktı. Ve kesinlikle biziz mutlak doğrusunu söyleyenler.
  148. Ki seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Ve O’nun baskını o ağır suç işleyen toplumdan geri çevrilemez.
  149. Onlar ki ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah uygun görseydi, biz ve atalarımız ortak koşmazdık ve hiçbir şeyi haram kılmazdık”. Onlar ki onlardan öncekiler bizim baskınımızı tadana kadar işte onun gibi yalanladılar. De ki: Bilimden olan yanınızda mı? Ki onu bizim için çıkarın. Sizin tabi olmanız sadece zannadır ve siz ise sadece varsayım yapıyorsunuz.
  150. De ki: Ki o yeterli delil Allah’ındır. Ki eğer uygun görseydi sizi topluca doğru yola eriştirirdi.
  151. De ki: “Kesinlikle Allah bunu haram kıldı” diye onlar ki bilirkişilik eden şahitlerinizi getirin. Ki onlar şahitlik ederlerse de sen onlarla beraber şahitlik etme. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanların ve onlar ki o ahirete inanmayanların heveslerine tabi olma. Ve onlardır Rablerine denk tutanlar.
  152. De ki: Gelin yücelin, size Rabbinizin haram kıldığını aktarayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve o ana-baba ile iyi olun ve yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı katletmeyin. Biziz sizin ve özellikle onların rızkını veren. Ve o tecavüzlerin (kadın, homoseksüel, hayvansal…) gizlisine ve açığına yaklaşmayın. Ve o ki Allah’ın haram kıldığı o nefsi o haklılık dışı katletmeyin. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki akıl edersiniz.
  153. Ve o yetim malına o onun en şiddetlisine (ergenlik sonuna) erişene kadar o ki en iyi şeklin dışında yaklaşmayın. Ve o ölçeği ve o ağırlık birimini o standartla yerine getirin. Biz kişiyi kapasitesi dışında sorumlu tutmayız. Ve ifade ettiğinizde de eğer akrabalık sahibi olsa da adil olun. Ve Allah’ın ahdini yerine getirin. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki aklınızda tutarsınız.
  154. Ve kesinlikle benim dosdoğru yolum budur ki ona tabi olun. Ve o yollara uymayın ki sizi onun (doğrunun) yolundan farklılaştırarak ayırır. Olabilir ki önemsersiniz diye işte o size tavsiye edilendir.
  155. Sonra onlar ki iyi davrananlar üzere tamamlamak ve her şeyi ayrıntıyla açıklamak ve rehberlik etmek ve rahmet olmak üzere Musa’ya o kitabı bulundurduk. Olabilir ki Rabbleri ile mülakat yapacaklarına yakinen inanabilirler.
  156. Ve indirdiğimiz potansiyel kitap budur ki ona tabi olun ve önemseyin. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.
  157.  “Kesin olarak o kitap bizden önce iki topluluk üzere indirildi ve biz onların ders gördüklerinden mutlak habersizler olduk” dersiniz diye.
  158. Veya: “Eğer o kitap bizim üzerimize indirilseydi, kesinlikle biz onlardan daha doğru yolda olurduk” dersiniz ki size Rabbinizden açık delil ve hidayet ve rahmet gelmiştir. Ki Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar ve onlardan kaçınanlardan daha zalim kimdir? Onlar ki ayetlerimizden kaçınanları kaçınır olmaları nedeniyle o azabın kötüsüyle cezalandıracağız.
  159. Onlar, onlara o meleklerin gelip bulunmasını veya senin Rabbinin gelip bulunmasını veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelip bulunmasını mı gözlemliyorlar? Rabbinin bazı ayetlerinin geldiği gün, bir kimse daha önce asla iman etmediyse veya imanı içinde hayır kazanmadıysa imanı ona fayda vermez. De ki: “Bekleyip gözetleyin, kesinlikle biz bekleyip gözetleyenleriz”.
  160. Kesinlikle onlar ki dinlerini iyice farklı kılan ve kişi taraftarı olanlarla (Şia) senin onlardan herhangi bir şeyin yoktur. Kesin olarak onların işi Allah’a doğrudur. Sonra O, yapmakta oldukları nedeniyle onları bilgilendirecektir.
  161. Kim o iyilikle gelirse onun on benzeri onun içindir. Ve kim o kötülükle gelirse de o onun benzeri dışında cezalandırılmaz ve onlar, onlara zulmedilmez.
  162. De ki: “Kesinlikle Rabbim beni dosdoğru yola-yönteme, dosdoğru dine, İbrahim’in katıksız milletine rehberlik etti.  Ve o, o ortak kılanlardan olmadı”.
  163. De ki: “Kesinlikle namazım ve dini uygulamalarım ve hayatım ve ölümüm Âlemlerin Rabbi Allah içindir.
  164.  O’na ortak yoktur ve işte onunla emrolundum ve ben o müslümanların öncüsüyüm”.
  165. De ki: Allah her şeyin Rabbi iken, ben O’ndan başka rab mı arayayım? Ve her benliğin kazandığı kendinden başkası üzere değildir. Ve yüklenen başkasının yükünü yüklenmez. Sonra beklenen dönüşünüz Rabbinizedir ki O, içinde ihtilaf eder olduğunuz nedeniyle sizi bilgilendirir.
  166. Ve O, O ki sizi o yeryüzünde halifeler kılandır. Ve size verdikleri içinde denemek için sizi derecelerle bazınızı bazınızın üstünde yükseltendir. Kesinlikle senin Rabbin o misillemede çok çabuktur. Ve kesinlikle O mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

 

7. Araf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim, Sad.
  3. O sana indirilen bir kitaptır ki onunla uyarman için ve o müminler için hatırlatmada, ondan kafanda bir sıkıntı olmasın!
  4. Rabbinizden size indirilene tabi olun ve O’nunla beraber O’ndan başka velilere tabi olmayın. Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  5. Ve biz yerleşim yerlerinden nicesini helak ettik ki ona gece geç vakitlerde veya öğle ortasında baskınımız geldi.
  6. Ki baskınımız geldiği zaman çağrışmaları: “Kesinlikle biz zalimler olduk” demekten başka olmadı.
  7. Ki onlar ki onlara doğru resul gönderilenlere mutlaka soracağız ve o mürsellere mutlaka soracağız.
  8. Ki onlar üzere bilimselce anlatacağız. Ve bilmeyenler biz olan değildik.
  9. Ve o gün o tartı gerçektir ki kimin tartılanı kütleli geldi ki işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  10. Ve kimin tartılanı hafif geldi ki işte onlardır onlar ki ayetlerimizle zulmeder olmaları nedeniyle kendilerini hüsrana uğratanlar.
  11. Ve mutlaka size o yeryüzünde ortam hazırlamış ve orada sizin için geçimlikler kılmıştık. Şükrettiğiniz ne kadar azdır.  
  12. Ve sizi biçimlendirmiştik. Sonra size iyice özellikler vererek yatkınlaştırdık. Sonra o meleklere “Âdem için secde edin” dedik de asla o secde edenlerden olmayan İblis dışında secde ettiler.
  13. (Allah) Dedi ki: Sana emrettiğimde seni ne menetti de secde etmezsin? (İblis) Dedi ki: “Ben ondan daha iyi durumdayım (halifelik için avantajlıyım). Beni ateşten biçimlendirdin ve onu çamurdan biçimlendirdin.
  14. (Allah) Dedi ki: Ki in oradan aşağı. Ki orada kibirlenmek senin için olamaz. Ki çık. Kesinlikle sen o küçük düşenlerdensin.
  15. Dedi ki: Diriliş gününe kadar bana tolerans tanı.
  16. (Allah:) Dedi ki: Kesinlikle sen o tolerans tanınanlardansın.
  17. Dedi ki: Ki beni azdırman nedeniyle mutlaka onlar için senin o doğru yolun için oturup duracağım.
  18. Sonra mutlaka şimdilerinden ve sonralarından ve sağlarından ve sollarından onlarla bulunacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
  19. (Allah) Dedi ki: Horlanan ve kovulan olarak çık oradan. Mutlaka kim onlardan sana uyarsa cehennemi sizden topluca mutlaka dolduracağım.
  20. Ve ey Âdem! Sen ve eşin o bahçede yerleşin de ikiniz uygun gördüğünüz yerden beslenip edinin. Ve ikiniz bu çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki o zalimlerden olursunuz.
  21. Ki o şeytan ikisinden gizli kalan (bilinç altından) ikisinin kötülüklerinden ortaya çıkarmak için ikisine vesvese verdi. Ve dedi ki: “Rabbinizin sizi bu çok yıllık bitkiden menetmesi iki melek olmanız veya o kalıcılardan olmanızdan başkası değildir.
  22. Ve o, ikisine “Kesinlikle ben ikinize mutlaka o nasihat edenlerdenim” diye söz verdi.
  23. Ki aldatma ile onları yanlışa düşürdü de o çok yıllık bitkiyi tattıklarında ikisine ait ikisinin kötülükleri ortaya çıktı. Ve ikisi o bahçe yapraklarından üzerlerine yamayıp yığmaya (koyunlarına doldurmaya) başladılar. Ve Rabbleri ikisine nida etti: “Ben ikinize o çok yıllık bitkiyi yasaklamadım mı ve kesinlikle o şeytan ikiniz için apaçık bir düşmandır, demedim mi?”.
  24. İkisi dedi ki: “Rabbimiz! Benliklerimize (kendimize) zulmettik. Ve asla bizi hoşgörmezsen ve bize özel merhamet etmezsen biz mutlaka o hasar (hüsrana uğrayanlardan) edenlerden oluruz”.
  25. (Allah) Dedi ki: “Bazınız bazınız için düşman olarak inin. Ve o yeryüzünde bir süreliğine istikrarlı yer ve metalanma sizin içindir”.
  26. Dedi ki: “Orada hayat bulursunuz ve orada ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız”.
  27. Ey Âdemoğulları! Size kötülüklerinizi arka planda bırakacak ve yeterli elbise indirmişiz. Ve o takva elbisesi işte o daha hayırlıdır. İşte o Allah’ın ayetlerindendir. Olabilir ki çok hatırlarsınız.
  28. Ey Âdemoğulları! O şeytan ana-babanızı ikisinin kötülüklerini ikisine göstermek için elbiselerini soyarak o bahçeden çıkardığı gibi sizi fitnelemesin! Kesinlikle o ve kabilesi sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz o şeytanları onlar ki inanmayanların velileri kıldık.
  29. Ve onlar ahlaksız bir davranış yaptıkları zaman derler ki: “Babalarımızı onun üzere bulduk ve Allah, O bize onu emretti”. De ki: Kesinlikle Allah, O ahlaksızlıkları emretmez. Bilmediğinizi mi Allah üzere söylersiniz?
  30. De ki: Rabbim o normal olmayı emretti. Ve her secde yeri, zamanı özelinde ilginizi ikame edin ve sizi geri döndürmeye başladığı gibi o dini yalnız O’na has kılarak O’na dua edin.
  31. Bir kısmı O’nun doğru yola ilettiğidir ve bir kısmı üzere o sapkınlık gerçekleşti. Kesinlikle onlar o şeytanları Allah’a ilaveten başka veliler edindiler ve kesinlikle onlar doğru yolda olanlardır diye hesap ediyorlar.
  32. Ey Âdemoğulları! Her mescit (yer ve zamanında) secde indinde güzelliklerinizi (ziynetlerinizi) tutun. Ve edinip beslenin ve için ve israf etmeyin. Kesinlikle O, o israf edenleri sevmez.
  33. De ki: Allah’ın o ki kulları için çıkardığı o güzellikleri ve o rızıktan o temiz olanını kim haram etti? De ki: O, bu dünya hayatında onlar ki inananlar içindir. O kıyamet gününde onlara hastır. İşte onun gibi bilen bir toplum için o ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
  34. De ki: Kesin olan, Rabbim o ahlaksızlıkların açıkçasını ve gizlicesini ve o kötülüğü ve o haksız yere taşkınlığı ve hakkında hiçbir yetki belgesi indirmediğini Allah’a ortak koşmanızı ve Allah üzere bilmediğinizi ifade etmenizi haram kıldı.
  35. Ve ecel bütün ümmetler içindir ki onların ecelleri (sonları) gelince herhangi bir süreliğine ertelenmez ve erkene alınmaz.
  36. Ey Âdemoğulları! Size sizden resuller bulunarak ayetlerimi sizin üzere anlatır ki kim önemseyip gereğini yerine getirirse ve ıslah ederse işte onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenir değillerdir.
  37. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar, işte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  38. Ki Allah üzere yalan uyduran veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? İşte onlara o kitaptan payları ulaşmaktadır. Sonunda resullerimiz onlara gelip onları vefat ettirirken derler ki: “Allah’tan başka dua etmekte olduklarınız nerede?”. Derler ki: “Bizden sapıp uzaklaştılar”. Ve kesinlikle onlar kâfirler olduklarına kendileri aleyhine şahitlik ettiler.  
  39. Dedi ki: “Sizden önce gelip geçmiş o cin ve o insan ümmetleri içinde o ateşin içine girin”. Her defasında bir ümmet içeri girdikçe ümmet kardeşine lanet eder. Sonunda topluca kademe kademe onun içinde toplanınca, sonrakiler o öncüller için derler ki: “Rabbimiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır ki onlara o ateş azabından kat kat ver”. Dedi ki: “Hepsi için kat kattır ve lakin bilemezsiniz”.
  40. Ve o öncüller o sonrakilere dediler ki: “Sizin bizim üzere bir fazlalığınız olmadı ki kazanır olduğunuz nedeniyle tadın o azabı”.
  41. Kesinlikle onlar ki bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklenmek isteyenlere o göğün kapıları açılmaz ve o deve o iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar o bahçeye giremezler. Ve o suçluları işte onun gibi cezalandırırız.
  42. Onlar içindir cehennemden bir yatak ve üstlerinden örtüler. Ve o zalimleri işte onun gibi cezalandırırız.
  43. Ve onlar ki inananlar ve o düzeltici işleri işleyenler ki herhangi bir nefsi kapasitesi haricinde sorumlu tutmayız. İşte onlar o bahçe halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  44. Ve onların kafalarından kinden olanı söktük. Onların altlarından o nehirler akar.  Ve derler ki: “Tapılacak hayranlık O ki bize bunun için rehberlik eden Allah’ındır. Ve eğer Allah bize rehberlik etmeseydi biz doğru yolu bulur değildik. Mutlaka Rabbimizin resulleri bize gerçeği getirmişlerdir”. Ve çağrılırlar: “İşte o bahçe! İşler olduğunuz nedeniyle ona vâris kılındınız”.
  45. Ve o bahçe halkı o ateş halkına seslenir: “Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulmuşuz ki siz Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?”. “Evet” derler de aralarında bir duyurucu “Allah’ın laneti o zalimler üzeredir!” diye duyurur.
  46. Onlar ki Allah yolundan alıkoyanlardır ve onu eğip bükmek isteyenlerdir ve onlar o ahireti inkâr edenlerdir.
  47. Ve ikisi arasındadır perde ve oraya imrenmekte oldukları halde hiç girmeyen adamlar Araf üzeredir. Onlar herkesi özel görünümlerinden tanırlar. Ve onlar o bahçe halkına “Selam sizin üzerinizedir” diye seslenirler.
  48. Ve onların bakışları o ateş halkının buluşma yönüne doğru yönlendirildiğinde dediler ki: “Ey Rabbimiz bizi o zalimler toplumuyla beraber kılma”.
  49. Ve Araf halkı özel görünüşlerinden tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek dediler ki: Cemaatiniz ve kibirlenmek ister olduğunuz size yetkinlik-yeterlilik sağlamadı.
  50. Onlar ki “Allah onları rahmetine eriştirmez” diye ayırımcılık iddia ettiğiniz o kimseler bunlar mı?” “Girin o bahçeye. Sizin üzere korku yoktur ve siz hüzünlenenlerden değilsiniz”.
  51. Ve o ateş halkı o bahçe halkına: “O sıvıdan veya Allah’ın sizi rızıklandırdığından bizim üzerimize dökün” diye seslenirler. Onlar derler ki: “Kesinlikle Allah ikisini o kâfirlere haram kıldı”.
  52. Onlar ki dinlerini eğlence ve oyun yerine koydular ve bu dünya hayatı onları aldattı. Onların bugünkü görüşmeyi önemsemeyip unuttukları ve ayetlerimizi yetersiz, değersiz bulur oldukları gibi bugün de biz onları önemsemeyip unuturuz.
  53. Ve mutlaka onlara bilimsel olarak ayrıntılı şekilde açıkladığımız, inanan bir toplum için rehber ve merhamet olan bir kitapla gelmiştik.
  54. Onlar sadece onun yorumunu mu gözetliyorlar? Onun yorumunun olduğu gün onlar ki onu önceden önemsemeyip unutanlar derler ki: “Rabbimizin resulleri o gerçekle gelmişler ki bizim için şefaatçilerden (arabulucular) var mı da bizim için şefaat (arabuluculuk) etsinler?”. Veya “Geri döndürülsek de o ki işler olduklarımızdan başkasını işlesek!”. Kendilerine yazık etmişlerdir ve kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaşmıştır.
  55. Kesinlikle Rabbiniz O ki o gökleri ve o yeryüzünü altı dönem içinde biçimlendiren, sonra o temel yapı ve yönetimi kontrolüne alan, o geceyle o gündüzü art arda izler şekilde birbirini kaplatan ve Güneş’i ve Ay’ı ve o gök cisimlerini emriyle boyun eğdirilenler olarak seviyelendiren Allah’tır. O biçimlendirmek ve o emretmek O’na ait değil midir? Âlemlerin Rabbi Allah aşamayla elverişli kıldı.
  56. Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Kesinlikle O, o haddi aşanları sevmez.
  57. Ve düzeltilmesinden sonra o yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na çekinerek ve samimi beklenti ile dua edin. Kesinlikle Allah’ın rahmeti o iyilere yakındır.
  58. Ve O, O’ ki rahmeti esnasında o rüzgârı müjdeci olarak gönderendir. Hatta o (rüzgâr) onu kütlesel bulut olarak azalttığında onu ölü beldeye sevk ettik de onunla o sıvıyı indirdik ki onunla o her tür mahsulü çıkardık. İşte o ölüleri onun gibi çıkarırız. Olabilir ki iyice düşünürsünüz.
  59. Ve o iyi özellikli o beldenin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar. Ve o ki kötü özellikliden de sorunlu olandan başkası çıkmaz. Şükreden bir toplum için o ayetleri işte onun gibi ayrıntılı olarak anlatırız.
  60. Nuh’u onun (kendi) toplumuna mutlaka göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrıdan değildir. Kesinlikle ben sizin üzere olacak büyük bir günün azabından korkuyorum”.
  61. Onun toplumundan o ileri gelenler dediler ki: Kesinlikle biz seni mutlak apaçık bir sapkınlık içinde görüyoruz.
  62. Dedi ki: “Ey toplumum! Sapkınlık bende değil. Ve lakin ben Âlemlerin Rabbinden bir resulüm.
  63. Size Rabbimin gönderdiğini ulaştırıyorum ve sizin için nasihat ediyorum ve sizin bilmediklerinizi Allah’tan biliyorum.
  64. Ve sizi uyarmak için ve önemseyip gereğini yapmanız için ve olabilir ki merhamet olunursunuz diye sizin içinizden bir adam üzere Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine mi şaştınız?”.
  65. Ki onu yalanladılar da biz onu ve onlar ki o gemide onunla beraber bulunanları uzaklaştırıp kurtardık. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk. Ve kesinlikle onlar kör bir toplum oldular.
  66. Ve Ad’a kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrıdan değildir ki önemseyip gereğini yapmaz mısınız?”.
  67. Onun toplumundan onlar ki kafir o ileri gelenler dediler ki: “Kesinlikle biz seni mutlak bir düşüncesizlik içinde görüyoruz ve kesinlikle biz seni mutlaka o yalancılardan zannediyoruz”.
  68. Dedi ki: “Ey toplumum! Düşüncesizlik bende değil. Ve lakin ben Âlemlerin Rabbinden bir resulüm.
  69. Size Rabbimin gönderdiğini ulaştırıyorum ve ben sizler için güvenilir bir nasihatçiyim.
  70. Sizi uyarmak için sizin içinizden bir adam üzere Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesini mi acayip buldunuz? Ve hatırlayın! O zaman O sizi Nuh toplumundan sonra onların yerine halifeler kıldı ve biçimlendirmede sizi onlardan o fiziksel kapasite olarak artırdı. Ki Allah’ın üstünlüğünü hatırlayın. Olabilir ki başarıya erebilesiniz.
  71. Dediler ki: “Bize bizim Allah’ın birliğine kulluk (kölelik) etmemiz ve babalarımızın kulluk eder oldukları ile ilişkiyi kesmemiz için mi geldin? Ki o doğrusunu söyleyenlerden olduysan bize, bize vaat ettiğinle bulun”.
  72. Dedi ki: “Rabbinizden üzerinize kargaşa ve gazap vuku bulmuştur. Onun isimlendirilmesini sizin ve babalarınızın koydukları isimler içinde mi benimle tartışıyorsunuz? Allah onunla ilgili hiçbir yetki indirmedi. Ki dikkatle gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle beraber o dikkatle gözetleyip bekleyenlerdenim”.
  73. Ki onu ve onlar ki onunla birlikte bulunanları bizden bir merhametle uzaklaştırıp kurtardık ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayan ve iman eder olmayanların ardını kestik.
  74. Ve Semud’a kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrıdan değildir. Rabbinizden size bir açıklama gelmiştir: Allah’ın sizin için ayet olarak döllenmiş dişi devesi budur ki onu serbest bırakın Allah’ın arazisinde beslensin ve ona kötülükle temas etmeyin ki sizi can yakıcı azap yakalar.
  75. Ve hatırlayın! O zaman O sizi Ad’den sonra halifeler kıldı. Ve düzlüklerinde bentler yaptığınız ve o dağları evler olarak yontuğunuz o yeryüzüne sizi yerleştirdi ki Allah’ın o yüceliğini hatırlayın. Ve o yeryüzünde bozguncular olarak taşkınlık yapmayın.
  76. Onun toplumundan onlar ki büyüklük taslayanların o ileri gelenleri, onlar ki onlardan iman edenlerden olduğu için o zayıf görülen kimselere dediler ki: “Salih’in Rabbinden mürsel olduğunu kesinlikle biliyor musunuz?” Dediler ki: “Kesinlikle biz onunla gönderilene inanıyoruz”.
  77. Onlar ki büyüklük taslayanlar dediler ki: “Kesinlikle biz o ki sizin onunla inandığınızı inkâr edenleriz”.
  78. Ki o döllenmiş dişi deveyi kısırlaştırdılar ve Rabblerinin emrine karşı küstahça davrandılar. Ve dediler ki: “Ey Salih! O gönderilenlerden olduysan bize vadettiğin ile bulun”.
  79. Ki onları o titreşim tuttu da diyarları içinde yığılıp kalanlara dönüştüler.
  80. O onlardan tersine gidip uzaklaştı ve dedi ki: “Ey toplumum! Mutlaka ben size Rabbimin risaletini ulaştırmıştım ve sizin için nasihat etmiştim. Ve lakin siz o nasihat edenleri sevmezsiniz”.
  81. Ve Lût’u. O zaman o, toplumuna dedi ki: “O âlemlerden hiçbirinin onunla sizi geçmediği o tecavüzde mi bulunursunuz?
  82. Kesinlikle siz mutlaka o kadınlardan başka şehvetle o erkeklerle mi bulunursunuz. Aksine siz müsrif bir toplumsunuz.
  83. Ve toplumunun cevabı: “Onları yerleşim yerinizden çıkarın. Kesinlikle onlar çokça temizlenen aklı başında insanlardır!” demelerinden başka olmadı.
  84. Ki onu ve o kalıntılardan olan onun karısı hariç onun ehlini uzaklaştırıp kurtardık.
  85. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki gözlemle o ağır suçluların akıbeti nasıl oldu?
  86. Ve Medyen’e doğru kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrıdan değildir. Rabbinizden size açıklayıcı bir belge gelmiştir. O ölçüyü ve o ağırlık birimini yerine getirin ve o insanlara eşyalarını eksiltmeyin ve onun ıslahı sonrasında o yeryüzünde bozgunculuk etmeyin ve mümin oldunuz ise işte o sizin için daha iyidir”.
  87. “Ve sizler Allah’ın yolundan, ona iman edenleri engelleyerek ve onun eğriliğini isteyerek ve tehdit ederek her yönteme oturmayın (başvurmayın). Ve hatırlayın! Siz o zaman pek az oldunuz da sizi O çoğalttı. Ve gözlemleyin o bozgunculuk yapanların sonu nasıl oldu!
  88. “Ve sizden bir grup o ki onunla bana gönderilene inanıyor ve bir grup asla inanmıyorsa ki Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O, o hüküm verenlerin en hayırlısıdır (avantajlısıdır).
  89. Onun toplumundan onlar ki büyüklük taslayan o ileri gelenler dedi ki: “Seni ve onlar ki seninle birlikte olan inananları yerleşim yerimizden mutlaka çıkarırız ey Şuayb veya mutlaka bizim milletimize geri dönersiniz!”. Dedi ki: “Ve eğer istemeyenler olsak da mı?
  90. Allah bizi ondan uzaklaştırıp kurtardıktan sonra tekrar sizin milletinize geri dönersek Allah’a karşı yalan kurgulamışızdır. Ve Rabbimiz Allah’ın uygun görmesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olamaz. Rabbimiz her şeyi bilimsel olarak kapsadı. Biz Allah’a tevekkül ederiz. Rabbimiz! Bizim ve toplumumuzun arasını o gerçek ile ayır! Ve o ayıranların en hayırlısı sensin”.
  91. Ve onlar ki onun toplumunun inkâr edenlerinin o ileri gelenleri dedi ki: “Mutlaka Şuayb’a tabi olursanız kesinlikle siz o zaman o hasar edenlersiniz”.
  92. Ki onları o titreşim tuttu da yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  93. Onlar ki Şuayb’ı yalanlayanlar hiç orada ikamet edip hayat sürmemiş gibi oldular. Onlar ki Şuayb’ı yalanlayanlar, onlar o hasar edenler oldular.
  94. Ki o onlardan aksine gidip uzaklaştı ve dedi ki: Ey toplumum, Rabbimin risaletini size mutlaka ulaştırmıştım. Ve sizin için nasihat etmiştim ki ben kâfir bir topluma nasıl acırım?
  95. Ve ehlini o darlıkla ve o sıkıntıyla mutlak yakaladığımız haricinde herhangi bir yerleşim yerine nebilerden gönderir değildik. Olabilir ki onlar yalvarabilirler.
  96. Sonra o kötülüğün yerini o iyilikle değiştirdik ve sonunda o (akıllarından) silindi. Ve “Atalarımıza o darlık ve o refah dokunmuştu” dediler de şuurunda değillerken onları ansızın yakaladık.
  97. Ve eğer o yerleşim yerlerinin ehli kesinlikle inansa ve önemseyip gereğini yapsalardı, mutlaka onlara o göğün ve o yeryüzünün kullanılmaya elverişli imkânlarını (potansiyellerini) açardık. Ve lakin yalanladılar da kazanır oldukları nedeniyle onları yakalayıverdik.
  98. Ki o yerleşim yerlerinin sakinleri (ehli) gecenin geç vakti evde uyurlarken baskınımızın gelmesinden emin mi oldular?
  99. Ve o yerleşim yerlerinin sakinleri öğlen öncesi eylenip oyalanırken baskınımızın gelmesinden emin mi oldular?
  100. Ki Allah’ın plan kurmasından emin mi oldular? Ki o hasar eden topluluktan başkası Allah’ın plan kurmasından emin olmaz.
  101. Ve onlar ki onun ehlinden sonra o yeryüzüne vâris olanlara, eğer biz uygun görseydik onları ağır suçlarıyla musibetlere uğratabilecek olmamız hiç yol göstermedi mi? Ve biz onların kafa merkezlerini (kalplerini) damgalarız da onlar işitip anlamazlar.
  102. İşte o yerleşim yerleri! Onun bilgilerinden senin üzere kısım kısım anlatıyoruz. Ve onların resulleri onlara o açıklayıcı bilgilerle mutlaka gelmişlerdi ki önceden yalanlamaları nedeniyle inanır olmadılar. İşte onun gibi Allah o kâfirlerin (kafa) merkezlerini damgalar.
  103. Ve onların çoğunda ahitten bulmadık ve onların çoğunu ise mutlak yoldan çıkanlar bulduk.
  104. Sonra onların ardından Musa’yı o ayetlerimizle Firavun ve onun ileri gelenleri için yetiştirip gönderdik de ona zulmettiler. Gözlemle o bozguncuların sonu nasıl oldu!
  105. Ve Musa dedi ki: “Ey Firavun! Kesinlikle ben Âlemlerin Rabbinden belli görevleri yapmakla görevlendirilmiş kişiyim (resulüm)”.
  106.  “Allah üzere o gerçek haricinde söylememek benim üzere bir gerçektir. Size Rabbinizden açıklayıcı bilgilerle gelmiş bulunuyorum ki İsrailoğullarını benimle gönder”.
  107. Dedi ki: O doğru söyleyenlerden olduysan, herhangi bir ayetle gelenlerden olduysan ki onu ortaya koy.
  108. Ki asasını sergiledi de o zaman o apaçık kobra yılanıydı (Wadjet).
  109. Ve elini söktü ki o, o izleyenlere yuvarlak beyazdı (Shen).
  110. Firavun’un toplumundan o ileri gelenler dediler ki: “Kesinlikle bu âlim bir sihirbazdır”.
  111. “Sizi arazinizden çıkarmayı istiyor ki emriniz nedir?”.
  112. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet ve o şehirlere toplayıcılar gönder.
  113. Bütün bilgili sihirbazlar seninle bulunsunlar”.
  114. Ve o sihirbazlar Firavun’a geldiler. Dediler ki: “O galip olanlar biz olursak kesinlikle bizim içindir o mutlak karşılık?”.
  115. Dedi ki: “Evet ve kesinlikle siz mutlaka o saygıdeğer yakınlardansınız”.
  116. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile ve ya biz o sergileyen olalım!”.
  117. Dedi ki: “Siz sergileyin”. Ki sergileyince o insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler ve büyük bir sihirle geldiler.
  118. Ve Musa’ya doğru “Asanı sergile” diye vahyettik de o zaman o onların kurguladıklarını kapıp çökertti.
  119. Ki o gerçek ortaya çıktı ve onların işler oldukları boşa gitti.
  120. Ki orada mağlup oldular ve küçük düşenler durumuna döndüler.
  121. Ve o sihirbazlar secde edenler olarak gösteri yaptılar.
  122. Dediler ki: “Âlemlerin Rabbine iman ettik”.
  123. “Musa’nın ve Harun’un Rabbine”.
  124. Firavun dedi ki: Size izin vermemden önce ona inandınız! Kesinlikle bu, halkını oradan çıkarmak için o şehirde kurduğunuz bir plandır ki yakında bileceksiniz.
  125. Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim. Sonra mutlaka hepinizi birden astıracağım!”.
  126. Dediler ki: “Kesinlikle biz öbür tarafa Rabbimize doğru dönenleriz.
  127. Ve sen Rabbimizin ayetleri bize gelince onlara inanmamız dışında bizden intikam almıyorsun!  Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök ve bizi müslüman olarak vefat ettir”.
  128. Ve Firavun toplumundan o ileri gelenler dedi ki: “Musa’yı ve topluluğunu o yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar ve seni ve senin tanrılarını bıraksınlar diye mi bırakıyorsun?”. Dedi ki: “Onların oğullarını katledeceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Kesinlikle biz onlar üzere kahredicileriz”.
  129. Musa toplumuna dedi ki: “Allah’tan yakararak yardım dileyin ve sabredin. Kesinlikle o yeryüzü Allah’ındır. Kullarından uygun gördüğünü ona vâris kılar. Ve o sonuç o önemseyip gereğini yapanlarındır”.
  130.  Dediler ki: “Sen bizimle bulunmadan önce ve bulunman sonrasında bize eziyet edildi”. Dedi ki: “Rabbinizin düşmanlarınızı helak etmesi ve o yeryüzünde sizi onların yerine geçirip de nasıl amel edersiniz diye gözlemlemesi umulur”.
  131. Ve mutlaka biz Firavun ailesini o yıllar boyunca yakalamış ve o ürün kıtlığına uğratmıştık. Olabilir ki hatırlayıp anlarlar.
  132. Ki onlara o iyilik geldiği zaman dediler ki “Bu bizim içindir”. Ve bir kötülük isabet ederse onu Musa ve onunla birlikte olanlarla talihlendirirlerdi. Dikkat edin kesin olarak onların talihi Allah özelindedir (indindedir). Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  133. Ve dediler ki: Onunla bizi sihirlemek için ayetten her ne ile bizimle bulunsan da biz sana inananlar değiliz.
  134. Ki birbirinden ayrı ayetler olarak başlarına o tufanı ve o çekirge sürüsünü ve o haşeratı ve o kurbağaları ve o kanı gönderdik ki büyüklük tasladılar ve ağır suç işleyen toplum oldular.
  135. Ve o toz üzerlerine vuku bulunca dediler ki: “Ey Musa! Rabbinin sendeki ahdi nedeniyle bizim için dua et. Mutlaka bizden o tozu giderirse mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz”.
  136. Ki o tozu onlardan onlar ona ulaşanlar oldukları sona doğru giderince o zaman onlar (verdikleri sözü) çözerlerdi.
  137. Ki kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları nedeniyle onlardan intikam aldık da onları o akıntı içinde boğduk.
  138. Ve onlar ki zayıf görülmekte olan o toplumu o ki onun içinde elverişlilik kıldığımız arazinin doğularına ve batılarına vâris yaptık. Ve Rabbinin İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırları nedeniyle tamamlandı (Hiksos krallıkları). Ve Firavun ve toplumunun sanayi ettiğini ve oluşturur oldukları temel yapı-yönetimi dumura uğrattık.
  139. Ve İsrailoğullarına o denizden geçit verdik ki onlara özgün imgelere (put) bağlanan bir topluma uğradılar. Dediler ki: “Ey Musa! Onlara özgü tanrılar gibi bizim için bir tanrı kıl!” Dedi ki: “Kesinlikle siz cahillik eden bir toplumsunuz.
  140. Kesinlikle bunların içinde bulundukları yok edilendir ve işler oldukları geçersizdir”.
  141. Dedi ki: “Ben size Allah dışında mı tanrı arayayım! ve O’dur sizi o âlemler üzere fazlalıklı kılan!”.
  142. Ve o zaman size o azabın kötüsünü layık gören, oğullarınızı katleden ve kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden sizi kurtardık. Ve işte size Rabbiniz tarafından büyük bir sınama onun içindedir.
  143. Ve Musa’ya otuz gece vadettik. Ve on daha tamamladık ki Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceye tamamlandı. Ve Musa kardeşi Harun’a dedi ki: “Toplumum içinde benim yerime geç ve onları ıslah et ve o bozguncuların yoluna uyma!”.
  144. Ve Musa vaktimiz için geldi ve Rabbi onunla kelimelerle konuştu. Dedi ki: “Rabbim! Bana kendini göster, sana gözlemleyerek bakayım”. Dedi ki: “Sen beni asla göremezsin ve lakin o dağa doğru gözlemleyerek bak ki onun mekânı yerinde kalırsa ki beni göreceksin”. Ki Rabbi o dağa tecelli edince onu dümdüz kıldı ve Musa baygın olarak yere kapandı ki kendine gelince dedi ki: “Ya Rabbi! Yegâne ilintisiz egemensin. Sana tövbe ettim ve ben o inananların öncüsüyüm”.
  145. Dedi ki: “Ey Musa! Risaletim ve seninle konuşmamla seni o insanlar arasından eleyip seçtim ki sana verdiğimi al ve o şükredenlerden ol.
  146. Ve onun için o levhalarda vaaz eden her şeyden ve her şey için ayrıntılı olarak yazdık ki onu kuvvetle tut ve toplumuna en güzelini tutmayı emret. O yoldan çıkanların yurtlarını size göstereceğim.
  147. Onlar ki o yeryüzünde o gerçek dışında büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım. Ve onlar bütün ayetleri görseler onunla iman etmezler ve o olgunluk yolunu görseler onu yol-yöntem olarak edinmezler ve o sapkınlık yolunu görseler yol-yöntem olarak onu edinirler. İşte o, kesinlikle onların ayetlerimizi inkâr etmeleri ve ondan gafil olmaları nedeniyledir.
  148. Ve onlar ki ayetlerimizi ve o ahiret mülakatını yalan sayan kimseler, onların işledikleri boşa gitti. Onlara işlemekte olduklarından başkasıyla mı karşılık verilir?
  149. Ve Musa’nın toplumu, onun ardından süslemelerinden onun (Baal) için böğüren bir buzağı heykeli edindi. Onun onlarla kelimelerle konuşmadığını ve onlara bir yol-yöntem göstermediğini hiç görmediler mi? Onu edindiler ve zalimlerden oldular.
  150. Ve o ellerinin içine düşürülünce ve kendilerinin sapıtmış olduklarını gördüler. Dediler ki: Mutlaka Rabbimiz bize asla merhamet etmez ve bizi hoşgörmezse mutlaka o hasara uğrayanlardan olacağız.
  151. Ve Musa toplumuna kızgın ve üzgün olarak dönünce dedi ki: “Benden sonra bana ne kötü halef oldunuz! Rabbinizin emrine acele mi ettiniz. Ve o levhaları sergiledi ve kardeşinin başından tutup ona doğru çekti. Dedi ki: “Ey annemin oğlu! O toplum beni zayıf gördü ve neredeyse beni katlediyorlardı ki o düşmanlarımı benden dolayı neşelendirme. Ve beni bu o zalim toplumla beraber kılma!”.
  152. Dedi ki: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi hoşgör! Bizi merhametinin içine dâhil et. Sensin o özel merhamet edenlerin en özel merhametlisi”.
  153. Kesinlikle onlar ki o buzağıyı edinenler Rabblerinin öfkesine ve bu dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır. O iftira edenleri işte onun gibi cezalandırırız.
  154. Ve onlar ki o kötülükleri işleyip sonra onun ardından tövbe ve iman edenler, kesinlikle Rabbin ondan sonra mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  155. Ve Musa’dan o öfke yatışınca o levhaları aldı. O onlar ki Rabblerinden saygıyla çekinenler için rahmettir ve rehberlik onun nüshasının içindedir.
  156. Ve Musa tayin ettiğimiz süre için toplumuna göre yetmiş kişiyi daha avantajlı buldu ki onları o sarsıntı tutunca dedi ki: “Rabbim! Eğer uygun görseydin daha önce onları ve beni yok ederdin. Bizden o düşüncesizlerin yaptıkları nedeniyle bizi yok eder misin? O ise sadece senin zorlukla denemendir. Onunla gerekli gördüğünü saptırır ve gerekli gördüğüne rehberlik edersin. Sensin bizim velimiz ki bizi hoşgör ve bize özel merhamet et. Sen o hoşgörenlerin en iyisisin.
  157. Ve bize bu dünya içinde ve o ahiret içinde iyilik yaz. Kesinlikle biz sana doğru yöneldik”. Dedi ki: “Azabım, onunla kimi uygun görürsem isabet ederim ve merhametim, o her şeyi kapsamıştır ki onu onlar ki önemseyip gereğini yapanlara ve o zekâtı verenlere ve onlar ki ayetlerimize inananlara yazacağım.
  158. Onlar ki; o ki o Tevrat ve İncil içinde indlerinde yazılı buldukları, onlara o benimseneni emreden ve onları o benimsenmeyenden yasaklayan ve onlara o iyi özelliklileri helâl ve o kötü özelliklileri haram kılan ve onların üzerlerindeki engelleyici kısıtlamaları ve o ki aleyhlerine olan o köstekleri çıkartan o ümmi resul nebiye tabi olup da onlar ki ona inananlar ve onun hatırını sayanlar ve ona her türlü yardım edenler ve o ki onunla birlikte gönderilen o nura (Kur’an’a) tabi olanlar, İşte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  159. De ki: “Ey o aklı başında insanlar! Ben size doğru topluca gönderilen Allah’ın resulüyüm. O ki o göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilah (tanrı) yoktur. O hayat verir ve öldürür ki Allah’a ve o ki Allah’a ve onun kelimelerine iman eden o ümmî nebi resulüne iman edin ve ona tabi olun. Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz”.
  160. Ve o doğru, gerçekle rehberlik eden ve onunla adalet uygulayan bir ümmet Musa’nın toplumundandır.
  161. Ve biz onları ümmet kabileler halinde on iki bölüme ayırdık. Ve toplumu Musa’dan su isteyince ona: “Asanla o taşı ötele” diye vahyettik de ondan on iki pınar fışkırdı. Bütün o insanlar içeceği yeri bilmişti. Ve o toz bulutuyla üzerlerine gölge yaptık. Ve onlar üzerine o çöl türüf mantarını ve o bıldırcını indirdik. “Sizi rızıklandırdığımızın iyi özellikli olanlarından beslenin”. Ve onlar bize zulmetmediler ve lakin kendilerine zulmeder oldular.
  162. Ve o zaman onlara denildi ki: “o yerleşim yerinin burasında yerleşin ve neyi uygun görürseniz kullanıp beslenin ve “Hititli!” deyin ve secde ederek o kapıdan (ana kapıdan, devlet kapısından) girin ve biz sizin hatalarınızı hoşgörürüz. O iyi davrananları artıracağız”.
  163. Ki onlardan onlar ki zulmedenler o ki onlara denilenden, denilen olarak başkasına değiştirdiler de zulmeder olmaları nedeniyle üzerlerine o gökten kir, toz (volkanik toz) gönderdik.
  164. Ve onlara o ki o denizde hazır (adada, Elephant Island) o yerleşim yerinden sor. O zaman o dinlenme gününde aşırı davranırlardı. O zaman onların cumartesi (o dinlenme) günü balıkları akın akın gelip bulunurdu. Ve dinlenmedikleri gün gelmeyip bulunmazlardı. Yoldan çıkar olmaları nedeniyle onları işte onun gibi deniyorduk.
  165. Ve onlardan bir ümmet dedi ki: “Allah’ın helak edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir topluluğa niçin vaaz veriyorsunuz?”. Dediler ki: “Rabbinize mazeret olsun ve olabilir ki önemserler”.
  166. Ki onlar onlara yapılan hatırlatmaları önemsemeyince de onlar ki o kötülükten yasaklayanları uzaklaştırıp kurtardık ve onlar ki zulmedenleri bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle müthiş bir azapla yakaladık.
  167. Ki onlar onlara yasaklanana küstahlaşınca onlara dedik ki: “Hor görülenler olun”.
  168. Ve o zaman Rabbin o kıyamet gününe doğru onlara o azabın kötüsünü uygun görecek kişi yetiştireceğini duyurdu. Kesinlikle Rabbin o misillemede seridir. Ve kesinlikle O, mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  169. Ve onları o yeryüzünde ümmetlere böldük. O salihler onlardandır. Ve işte ondan başkası onlardandır. Ve onları biz o iyiliklerle ve o kötülüklerle denedik. Olabilir ki geri dönerler.
  170. Ki onlardan sonra onların yerine geçenler o kitaba vâris oldular. Bu en yakın (peşin) arz edileni alırlar ve derler ki: “İleride bizim için hoşgörülecek”. Ve onun benzeri bir arz bulunsa onu alırlar. Onlardan o kitapta Allah üzere o gerçekten başkasını söylememeleri misakı hiç alınmadı mı? Ve onlar, onun içindekini ders olarak işlerler. Ve o ahiretin o yurdu onlar ki Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar için daha hayırlıdır ki akıl etmez misiniz?
  171. Ve onlar ki o kitaba sahip çıkıp sarılanlar ve o namazı tam yerine getirenler: Kesinlikle biz o ıslah edenlerin ecrini zayi etmeyiz.
  172. Ve o zaman biz o dağı üzerlerine sanki o gölgelik (şemsiye) gibi diktik ve kesinlikle onun onlarla vuku bulacağını zannettiler. “Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini iyice hatırlayın. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparsınız.
  173. Ve o zaman Rabbin Âdemoğullarından onların zürriyetlerini (genetiklerini) onların tezahürlerinden (genotiplerinin fenotiplerinden) aldı. Ve onların nefislerini “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye ki o kıyamet günü “Kesinlikle biz bundan bilgisizler olduk” dersiniz diye bilirkişi tuttu. Dediler ki: “Aksine, şahit (bilirkişi) olduk” (Genetik simülasyon?).
  174. Veya dersiniz ki: “Kesin olan, atalarımız önceden ortak koştular ve biz onlardan sonraki zürriyet olduk (gelenek ve epigenetik!). O gerçek dışı uygulamalar yapanlar nedeniyle bizi helak mı edersin?
  175. Ve o ayetleri işte onun gibi ayrıntılandırırız ve olabilir ki beklenen, olması gereken dönüşü yaparlar.
  176. Ve onlar üzere, o ki ayetlerimizi onda bulundurduğumuz halde de onlardan sıyrılıp da o şeytanın tabi etmesiyle o azgınlardan olanın bilgisini aktar.
  177. Ve eğer uygun görseydik mutlaka onu onunla yükseltirdik. Ve lakin o, o yeryüzüne bağlandı ve hevesine tabi oldu ki onun benzetmesi o köpeğin benzetmesi gibidir: Üzerine hamle yapsan hararetlenmiş gibi dilini çıkarıp solur veya onu kendi haline bıraksan hararetlenmiş gibi dilini çıkarıp solur. İşte o onlar ki ayetlerimizi yalanlayan o toplumun benzetmesidir. Ki o kıssayı anlat. Olabilir ki ders çıkarırlar.
  178. Onlar ki ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeder olan o toplumun benzerliği ne kötüdür.
  179. Allah kime rehberlik ederse o doğru yolu bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa işte onlar o hüsrana uğrayanlardır.
  180. Ve cehennem için o cin ve o insandan birçoklarını zirai olarak türetmişizdir. Onlar içindir merkezler, onunla çıkarım yapmazlar ve onlar içindir gözler, onunla görüp algılamazlar ve onlar içindir kulaklar, onunla işitip algılamazlar. İşte onlar o davarlar gibidir.  Aksine, onlar daha sapkınlardır. İşte onlar, onlardır o gafiller.
  181. Ve o en güzel isimler Allah’ındır ki O’na o isimlerle dua edin ve onlar ki O’nun isimleri konusunda o sofizm (tasavvuf) yapanları bırakın. Onların işler olduklarına karşılık verilecektir.
  182. Ve biçimlendirdiklerimizden bir ümmet, onlar o gerçekle yol gösterirler ve onlar onunla adaleti uygularlar.
  183. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanlar; onları bilmedikleri yerden kayarcasına yaklaştıracağız.
  184. Ve ben onlara mühlet veririm. Kesinlikle benim düzeneğim sağlamdır.
  185. Ve hiç anlamıyorlar mı? Aynı yer ve zamanda bulundukları (hemşerilerinde) kişide cinnetten eser yoktur? Oysa o sadece apaçık bir uyarıcıdır.
  186. Ve o göklerin ve o yeryüzünün hükümranlığını ve Allah’ın herhangi bir şeyden biçimlendirdiğini ve ecellerinin yaklaşmış olması beklenmektedir diye hiç mi gözlemlemiyorlar? Ki ondan sonra hangi anlatıma inanırlar?
  187. Allah’ın şaşırtıp saptırdığı kişi; onun için rehber yoktur. Ve O onları bocaladıkları azgınlıkları içinde bırakır.
  188. Sana, o saatin (o zamanın) çapa atma vaktini soruyorlar, de ki: “Kesin olan onun bilimi Rabbim özelindedir. Onun o gökte ve o yeryüzünde kütleleşmesi dışında onu vakti için belirginleştirip netleştirmez. O sizlere aniden olma dışında gelmez”. Kesinlikle sen ona araştırmacıymışsın gibi sana soruyorlar, de ki: “Kesin olan: Onun bilimi Allah özelindedir. Ve lakin o insanların çoğu bilmeyenlerdir.
  189. De ki: “Ben, Allah’ın uygun gördüğünden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar vermeye malik değilim. Ve eğer ben o gaybı bilir olsaydım mutlaka o avantajlı olandan çokluk isterdim ve bana o kötülük dokunmazdı. Oysa ben sadece inanan bir toplum için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
  190. O, O ki sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren ve dişi ile sükûnet bulsun diye eşini o dişiden kılandır. Ki o, dişiyi kucaklayıp sarılınca dişi hafif bir yük yüklendi de dişi onunla (erkek ile) devam etti ki kütlelendiğinde ikisi Rabbleri olan Allah’a dua ettiler: “Mutlaka bize salihen bulundurursan biz mutlaka o şükredenlerden oluruz”.
  191. Ki ikisine (Ademoğlunun dişisi ve erkeğine) salihen bulundurunca ikisine bulundurduğu içinde ikisi Allah’a ortaklar kıldılar ki Allah onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  192. Bir şey biçimlendiremeyen ve biçimlendirilen, onları mı ortak koşuyorlar?
  193. Ve onlar, onlara herhangi bir yardım etmeye güç yetiremezler ve kendilerine herhangi bir yardım edemezler.
  194. Ve siz onları o rehberliğe çağırsanız size uymazlar. Onları çağırdınız ya da sessiz kaldınız sizin için aynı düzeydedir.
  195. Kesinlikle onlar ki Allah’tan başka dua ettikleriniz sizin benzeriniz gibi kullardır ki doğru söyleyenlerseniz onları çağırın da size cevap versinler.
  196. Yürüyecek ayakları onların mıdır, yoksa tutacak elleri onların mıdır, yoksa görecek gözleri onların mıdır, yoksa işitecek kulakları onların mıdır? De ki: “Çağırın ortaklarınızı sonra bana tuzak kurun da bana tolerans tanımayın”.
  197. Kesin olarak benim velim, O ki o kitabı indiren Allah’tır. Ve O’dur, o salihlere (düzeltip iyileştirenlere) velilik eden.
  198. Ve onlar ki O’nun haricindeki dua ettikleriniz size herhangi bir yardım etmeye güç yetiremezler ve onlar kendilerine herhangi bir yardım edemezler.
  199. Ve onları o rehberliğe çağırırsanız duyup anlamazlar. Ve onları sana doğru bakar görürsün ve onlar görüp anlamazlar.
  200. Sen o affı tut ve o benimsenmiş olanı emret ve o cahillerden yüz çevirip ilgilenme.
  201. Ve kesin olarak o şeytandan sana ayartma olarak kışkırtma olursa ki Allah’tan sığınma iste. Kesinlikle O işitendir, bilendir.
  202. Kesinlikle, onlar ki yasak ve tavsiyeleri önemseyip gereğini yapanlar (müttakîler), onlara o şeytandan (cinsinden) çevrede dolaşan bir grup dokunduğu zaman hatırlayıp düşünürler de o zaman onlar görüp anlayanlardır.
  203. Ve onların kardeşleri (o şeytanın) onları o azgınlık içine çekip sürüklerler. Sonra ara vermezler.
  204. Ve onlara hiçbir ayet getirmediğin zaman derler ki: “Sen seçmeli değil miydin?”. De ki: “Kesin olarak ben Rabbimden bana vahyolunana tabi olurum. İnanan toplum için Rabbinizden olan, gördüğünü anlama yeteneği ve rehberlik ve rahmet budur.”
  205. Ve Kur’an okunduğu zaman ki ona kulak verin ve susun. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.
  206. Ve Rabbini o sabah Güneş doğmadan hemen önce ve o Güneş battıktan hemen sonra kendi kendine yalvararak ve çekinerek ve o sözün o açık olanından dua ederek içinden zikret. Ve o gafillerden olma.
  207. Kesinlikle Rabbinin indindekiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler ve O’nun ilintisiz egemenliğini vurgularlar ve O’nun için secde ederler.

 

8. Enfal ve Tevbe Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Sana o emeksiz elde edilen gelirleri sorarlar, de ki: “O emeksiz elde edilen gelirler (avantalar) Allah’a ve o resule aittir. Ve inanıyorsanız Allah’ı önemseyip gereğini yapın ve aranızdaki sahip olduklarınızı düzeltin ve Allah’a ve onun resulüne itaat edin.
  3. Kesin olarak, o müminler onlardır ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir ve onun ayetleri üzerlerine aktarıldığı zaman onları imanen arttırır. Ve onlar Rabbleri üzere tevekkül ederler.
  4. Onlar ki o namazı kılarlar ve onları rızıklandırdıklarımızdan başkaları için harcama (infak) yaparlar.
  5. İşte onlar, onlar gerçekten o müminlerdir. Onlar içindir Rabblerinin indinde dereceler ve hoşgörü ve değerli rızık.
  6. “Rabbinin seni o gerçek nedenle evinden çıkarmasındaki gibi ve kesinlikle o müminlerden bir takımı mutlaka hoşlanmayanlardır.
  7. Açıklanandan sonra sanki göz göre göre o ölüme sürükleniyorlar gibi seninle o gerçek hakkında tartışmaktalardı.
  8. Ve o zaman Allah size “o iki takımdan biri mutlak sizindir” diye vaat etmekteydi. Ve siz kesinlikle o silah sahibi dışındaki sizin olsun diye arzu etmekteydiniz. Ve Allah kelimeleri ile o gerçeği gerçekleştirmek ve o kâfirlerin ardını kesmek istemekteydi.
  9. Ve eğer o ağır suç işleyenler istemese de o gerçeği gerçekleştirmek ve o gerçek dışını geçersizleştirmek için”.
  10. O zaman Rabbinizden gökten rahatlatıcı yardım yetişmesini istiyordunuz da O size cevap verdi: “Kesinlikle ben size ardışık o bin melekle yardım eli uzatanım”.
  11. Ve Allah onu bir müjde ve kalplerinizin yatışması için haricinde kılmadı. Ve o her türlü yardım Allah’tan başkasının indinde (özelinde) değildir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  12. O zaman sizi O’ndan bir güven olarak o gevşeme kaplamaktaydı. Ve onunla sizi temizlemek ve o şeytanın tozunu-kirini sizden gidermek ve kalplerinize sağlamlık vermek ve onunla o ayakları sabitlemek için üzerinize gökten sıvı indirmekteydi.
  13. O zaman Rabbin o meleklere vahiy etmekteydi: “Ben sizinle beraberim ki onlar ki müminlere sebat verin. Onlar ki kâfirlerin yüreğinde o dehşeti sergileyeceğim ki dürtün o boyunlar üstüne ve dürtün onlardan bütün yeteneklilere.
  14. İşte o, onların Allah’a ve resulüne karşı gelerek ayırılmaları nedeniyledir. Ve kim Allah’a ve resulüne karşı gelip ayrılırsa kesinlikle Allah, o misillemede şiddetlidir.
  15. İşte o size ki tadın onu! Ve kesinlikle o ateş azabı o kâfirler içindir.
  16. Ey onlar ki iman edenler, onlar ki kâfirlerle karşılaşma yaptığınızda (savaş) onlara karşı ilerlerken ki onlara o arkaları dönmeyin.
  17. Ve tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka ekibe katılmak dışında o gün arkasını dönen kimse ki Allah’tan bir gazaba uğramıştır. Onun barınağı cehennemdir ve ne kötüdür o dönüş yeri!
  18. Ki asla onları sen katletmedin ve onları Allah katletti ve attığın zaman sen atmadın ve lakin Allah attı. O, O’nun o müminleri O’ndan güzel bir denemeyle denemesi içindir. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  19. İşte o ve kesinlikle Allah o kâfirlerin düzeneğini etkisizleştirendir.
  20. O fethi (o çözümü) istiyorsanız ki o feth (o çözüm) size gelmiştir. Ve son verirseniz ki o sizin için daha hayırlıdır. Ve geri dönerseniz geri döneriz. Ve mutlaka ekibiniz çok olsa da size herhangi bir şeye karşı yetkinlik-yeterlilik sağlamaz. Ve kesinlikle Allah o müminlerle birliktedir.
  21. Ey onlar ki iman edenler, Allah’a ve onun resulüne itaat edin. Ve işitip durduğunuz halde ondan aksine davranmayın!
  22. Ve onlar ki işitmiyor oldukları halde o “işittik” diyenler gibi olmayın!
  23. Kesinlikle Allah indinde o karasal yabani hayvanların en dezavantajlısı onlar ki akıl erdiremeyen o sağır dilsizlerdir.
  24. Ve eğer Allah onlarda bir avantaj olduğunu bilseydi onlara mutlaka işittirirdi. Ve eğer onlara işittirse ilgilenmeyenler olarak mutlaka aksine davranırlar.
  25. Ey onlar ki iman edenler! Sizi hayat verecek olan için çağırdığında Allah’a ve o resule iyice icabet edin. Ve Allah’ın o kişi ile kalbi (merkezi) arasında değişiklik yaptığını ve kesin olarak O’na doğru toplanılacağınızı bilin.
  26. Ve özellikle (sadece) onlar ki sizden o zalimlere isabet etmeyecek fitneyi (zor durumda kalarak test edilmeyi) göz önünde bulundurup gereğini yapın. Ve Kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir diye bilin!
  27. Ve düşünüp hatırlayın. O zaman siz o yeryüzünde zayıf görülen bir azınlıktınız. O insanların sizi ele geçirmesinden korkuyordunuz da O sizi barındırdı ve sizi her türlü yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve o iyi özelliklilerinden rızıklandırdı. Olabilir ki şükredersiniz!
  28. Ey onlar ki iman edenler! Allah’a ve o resule hainlik etmeyin ve emanetlerinize bile bile hainlik etmeyin.
  29. Ve Kesin olarak mallarınız ve çocuklarınız sıkıntı veren bir test unsurudur ve kesinlikle Allah, büyük karşılık O’nun indindedir (özelinde) diye bilin.
  30. Ey onlar ki iman edenler! Allah’ı önemserseniz O sizin için (iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan) ayırt edecek bir anlayış kılar ve sizden kötülüklerinizi örter ve sizden hoşgörür. Ve Allah o büyük fazlalık sahibidir.
  31. Ve o zaman onlar ki kâfirler seni sabitlemek veya öldürmek veya çıkarmak için plan yapıyorlardı. Ve onlar plan yapar ve Allah plan yapar. Ve Allah o plan yapanların en iyi durumda olanıdır.
  32. Ve o zaman ayetlerimiz onlara aktarıldığında dediler ki: “İşitmişiz! Eğer uygun görürsek biz bunun bir benzerini mutlaka söyleriz. Bu ise sadece o eskilerin düzmecesidir”.
  33. Ve o zaman onlar dediler ki: “Allah’ımız! Senin indinden o gerçek olan o buysa ki üzerimize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azapla bulun”.
  34. Ve sen onların içlerindeyken Allah onlara azap eder olan değildir. Ve onlar hoşgörü dilerlerken Allah onlara azap eder olan değildir.
  35. Ve onlara nedir? Allah onlara, onlar Mescidi Haram’dan engellerler haldeyken azap etmeyecek? Ve onlar onun velileri olur değillerdir. Onun velileri ise sadece o müttakîlerdir (önemseyip gereğini yerine getirenlerdir). Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  36. Ve onların o beytin özelindeki yandaşlık destekleri (salatları, namazları) sadece ıslık çalmak veya el çırpmaktan başka olur değildir ki “Kâfirler olmanız nedeniyle tadın o azabı”.
  37. Kesinlikle onlar ki kâfirler mallarını Allah yolundan alıkoymak için infak ederler ki infak edecekler. Sonra o onlar üzere hasret olur. Sonra mağlup olurlar. Ve onlar ki kâfirler cehenneme doğru haşrolurlar.
  38. O, Allah’ın o zararlıyı o yararlıdan ayıklaması ve o zararlının bazısını bazısının üstüne kılarak ki onu topluca yığarak da onu cehennem içinde kılması içindir. İşte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  39. Onlar ki kâfirlere de ki: Vazgeçerlerse geçmişteki onlar için hoşgörülür. Ve gerisin geri dönerlerse ki o evvelkilerin rutin uygulaması olup bitmiştir.
  40. Ve fitne (baskı) olmayana ve o dinin (düzenin) hepsi Allah’ın (Barış düzeni) olana kadar onlarla savaşın ki vazgeçerlerse de kesinlikle Allah onların işlemekte olduklarını görendir.
  41. Ve zıtlaşırlarsa ki kesinlikle Allah sizin Mevla’nızdır diye bilin. O ne güzel o mevla dır ve O ne güzel o yardım edendir!
  42. Ve kesin olan: Allah’a ve o iki topluluğun karşılaşma yaptığı gün, o ayrışma dönemi kulumuza indirdiklerimize iman eder olanlarsanız, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyden ki kesinlikle beşte biri Allah ve o resul ve o ki o yakınlık sahibi ve o yetimler ve o yoksullar ve o kendini bir yola adayan içindir diye bilin! Ve Allah her şey üzere ayarlama yapandır.
  43. O zaman siz o en yakın vadideydiniz ve onlarsa o diğer vadideydi. Ve biniciler sizden daha aşağıdaydı. Ve eğer vaadleşseydiniz o buluşma yeri-zamanı için mutlaka ihtilaf çıkarırdınız. Ve lakin Allah işin yapılan (zafer) olması için karar verdi. Helak olanın apaçık bir delilden helak olması ve yaşayanın apaçık bir delilden yaşaması için. Ve kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  44.  O zaman Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Ve eğer onları sana çok gösterseydi mutlaka yılacak ve mutlaka o görev hakkında çekişecektiniz. Ve lakin Allah sizi esirgedi. Kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  45. Ve Allah işin yapılan olmasını gerçekleştirmek için o zaman o karşılaşmanızda onları sizin gözlerinize az gösteriyor ve sizi onların gözünde azaltıyordu. Ve sonuçta o bütün işlerin beklenen dönüşü Allah’a doğrudur.
  46. Ey onlar ki iman edenler! Herhangi bir ekip olarak karşılaşma yaparsanız ki sebat edin ve Allah’ı çok anın. Olabilir ki başarıya erişebilirsiniz.
  47. Ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin ki yılarsınız ve motivasyonunuz gider. Sabredin, kesinlikle Allah o sabredenlerle beraberdir.
  48. Ve onlar ki diyarlarından çalım satarak ve o insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan engelleyenler gibi olmayın. Ve Allah onların işlediklerini kuşatandır.
  49. Ve o zaman o şeytan onlara, onların işlediklerini güzel gösterdi ve dedi ki: “Bugün o insanlardan sizi yenecek kimse yoktur ve kesinlikle ben sizin yandaşınızım”. Ki o iki ekip birbirini gördüğünde o iki ökçesi üzerinde sıvıştı. Ve dedi ki: “Ben sizden dönüşümsüz uzağım. Kesinlikle ben sizin görmediğinizi görüyorum ve kesinlikle ben Allah’tan korkuyorum ve Allah o misillemede şiddetlidir”.
  50. O zaman o münafıklar ve onlar ki kalplerinde hastalık bulunanlar diyorlardı ki: “Bunları dinleri aldattı”. Ve kim Allah’ı vekil kılarsa ki kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  51. Ve eğer o meleklerin onlar ki kâfirleri vefat ettirdiğinde onların yüzlerini ve arkalarını kakarken görsen!  Ve “Tadın o yakıcı azabı!
  52. İşte o ellerinizin önceden sunduğu nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah o kulları için zalim değildir”.
  53. Firavun ailesi ve onlar ki onlardan öncekilerin huyu gibi Allah’ın ayetlerini yalanladılar da Allah onları ağır suçlarıyla yakalayıverdi. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, o misillemede şiddetlidir.
  54. İşte o, kesinlikle Allah’ın bir topluma onunla nimetlendirdiği nimeti onlar kendilerindekini başkalaştırıncaya kadar asla başkalaştıran olmamasındandır. Ve kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  55. Firavun ailesi ve onlar ki onlardan öncekilerin huyu gibi Rabblerinin ayetlerini yalanladılar da onları ağır suçlarıyla helak ettik. Ve Firavun ailesini suda boğduk. Ve hepsi zalimler oldular.
  56. Kesinlikle Allah indinde o karasal yabani hayvanların en kötü durumda olanları onlar ki kâfirlerdir ki onlar inanmazlar.
  57. Onlar ki senin onlardan söz aldıklarındır. Sonra önemsemeyerek her defasında sözlerinden cayarlar.
  58. Ki ama o savaşta onları ele geçirmen durumunda da onlardan sonrakiler için caydırıcı davran. Olabilir ki çok hatırlarlar.
  59. Ve ama herhangi bir toplumun ihanet edeceğinden endişe ettiğinde de aynı düzeyde onlara doğru anlaşmayı boz. Kesinlikle Allah o ihanet edenleri sevmez.
  60. Ve onlar ki inkâr edenler öne geçtiklerini hesap etmesinler. Kesinlikle onlar aciz bırakamazlar.
  61. Ve onlar için gücünüzün yettiğinden, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi onunla korkuttuğunuz kuvvetten ve o askeri organizasyonlardan hazırlayın. Ve Allah yolu içinde infak ettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen geri ödenir.
  62. Ve onlar o barışa yanaşırlarsa ki ona yanaş ve Allah üzere tevekkül et. Kesinlikle O, o işitendir, o bilendir.
  63. Ve seni aldatmak isterlerse ki kesinlikle Allah sana yeter. O, O ki sana her türlü yardımıyla ve o müminlerle yardım etti.
  64. Ve O onların kalplerinin (merkezlerinin) arasını birleştirdi. Eğer sen o yeryüzündekileri topluca harcasaydın onların kalplerinin arasını birleştirir değildin. Ve lakin Allah onların arasını birleştirdi. Kesinlikle O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  65. Ey Nebi! Sana ve sana tabi olan o müminlere Allah yeterlidir.
  66. Ey Nebi! O müminleri o savaşa teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve sizden yüz kişi olursa onların anlamayan bir toplum olması nedeniyle onlar ki kâfirlerden bin kişiye galip gelirler.
  67. Şimdi Allah yükünüzü hafifletti ve kesinlikle sizin içinizde zaaf oldu diye bildi. Ki sizden sabırlı yüz olursa iki yüze galip gelirler. Ve sizden bin olursa Allah’ın izniyle iki bine galip gelirler. Ve Allah o sabredenlerle beraberdir.
  68. O yeryüzünde üstün duruma geçene kadar onun esirleri olması herhangi bir nebi için olur değildir. Siz bu dünya arzını (sunumunu) istiyorsunuz. Ve Allah, O, o ahireti istiyor. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  69. Eğer Allah’tan öne geçmiş bir kitap (kodlama) bulunmasaydı aldığınız içinde mutlaka size büyük bir azap dokunurdu.
  70. Ki ganimetlerinizden temiz ve helal olarak edinin. Ve Allah’ı önemseyip gereklerini yerine getirin. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  71. Ey Nebi elinizdeki o esirlere de ki: Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi hoşgörür. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  72. Ve sana hainlik etmek isterlerse ki daha önce Allah’a hainlik etmişlerdi de O onlardan imkân vermişti. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  73. Kesinlikle onlar ki inananlar ve Allah yolu içinde hicret edenler ve mallarıyla ve canlarıyla çabalayanlar ve onlar ki barındıranlar ve her yönden onlara yardım edenler. İşte onlar, onların bazısı bazısının velileridir. Ve onlar ki inananlar ve hiç hicret etmeyenler, hicret edene kadar sizin onlardan herhangi bir şeyden olan velayetiniz yoktur. Ve sizden o din (düzen) içinde yardım isterlerse ki sizin ve onlar arasında sözleşme bulunan bir toplum aleyhine hariç olmak üzere her yönden yardım etmeniz üzerinizedir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  74. Ve onlar ki kâfirler onların bazıları bazılarının velileridir. Sizin onu yapmanız haricinde o yeryüzünde fitne ve çok önemli fesat olur.
  75. Ve onlar ki inananlar ve Allah yolu içinde hicret edenler ve çaba harcayanlar ve onlar ki barındıranlar ve her yönden onlara yardım edenler; işte onlar, gerçekten onlardır o müminler. Onlar içindir hoşgörü ve değerli rızık.
  76. Ve onlar ki sonradan iman edenler ve hicret edenler ve sizinle birlikte çaba harcayanlar da işte onlar sizdendir. Ve o rahim (uterus) bağları olanlar Allah’ın kitabına göre bazıları bazılarına daha yakındır. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.

(Tevbe Suresi)

  1. 1- Allah ve resulünden onlar ki o müşriklerden ahit yaptıklarınıza dönüşümsüz bir ilişki kesme ihtarıdır:
  2. 2- Ki o yeryüzünde dört ay seyahat edin. Ve Kesinlikle siz Allah’ı âciz (etkisiz) bırakan haricisiniz ve kesinlikle Allah o kâfirleri rezil edendir diye bilin!
  3. 3- Ve Allah ve resulünün o büyük hac günü o insanlara duyurusudur: Allah ve resulü o müşriklerden dönüşümsüz uzaktır ki tövbe ederseniz o sizin için daha hayırlıdır. Ve aksine davranırsanız ki bilin! Kesinlikle siz Allah’ı aciz bırakan haricisiniz. Ve onlar ki kâfirleri acı verici azap ile müjdele.
  4. 4- O müşriklerden onlar ki ahitleştikleriniz, sonra hiçbir şey eksiltmeyenler ve sizin aleyhinizde olan hiçbirine arka çıkmayanlar hariçtir ki onların ahitlerini müddetlerine tamamlayın. Kesinlikle Allah, O, o önemseyip gereğini yapanları sever.
  5. 5- Ki o hürmetli aylar çıkınca, o müşrikleri bulduğunuz yerde katledin ve onları yakalayın ve tutuklayın ve onlar için her gözetleme yerinde oturun. Ve tövbe eder ve o namazı kılarlar ve o zekâtı verirlerse ki onları yollarına serbest bırakın. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  6. 6- Ve o müşriklerden birisi senden sığınma isterse ki onu Allah’ın kelamını dinleyinceye kadar yaklaştır. Sonra onu güvende olacağı yere ulaştır. İşte o onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
  7. 7- Onlar ki Mescidi Haram’ın indinde antlaştıklarınız dışında, o müşriklerin Allah indinde ve resulü indinde nasıl bir antlaşmaları olabilir ki size doğru-dürüst davrandıkça siz de onlara doğru-dürüst davranın. Kesinlikle Allah o gereğini yerine getirenleri sever.
  8. 8- Nasıl? Ve size üstün gelseler içinizde istisna ve sorumluluk gözetmezler. Kalpleri kaçınırken sizi ağızlarıyla razı etmeye çalışırlar. Ve onların çoğu yoldan çıkanlardır.
  9. 9- Allah’ın ayetleriyle az bir değer satın aldılar da O’nun yolundan alıkoydular. Kesinlikle onlardır işler oldukları ne kötü olanlar.
  10. 10- Onlar bir mümin için istisna ve sorumluluk gözetmezler. Ve işte onlar, onlardır o aşırıya kaçanlar.
  11. 11- Ki tövbe eder ve o namazı kılar ve o zekâtı verirlerse de o dinde sizin kardeşlerinizdir. Ve bilen bir toplum için o ayetleri ayrıntılarıyla açıklamaktayız.
  12. 12- Ve onlar ahitlerinden sonra sözleşmelerini çözerlerse ve dininize dil uzatırlarsa da o küfür önderleri ile savaşın. Kesinlikle onlar ki onlar için sözleşme yoktur. Umulur ki vazgeçerler.
  13. 13- Verdikleri sözü çözen ve o resulü çıkarmaya kalkışan ve size önceki kez başlayan bir toplumla savaşmayacak mısınız? Onlardan çekiniyor musunuz?  Ki mümin olan iseniz Allah, O’ndan çekinilmekte daha gerçektir.
  14. 14- Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin ve rezil etsin ve size yardım etsin ve müminler topluluğunun kafalarına şifa versin.
  15. 15- Ve onların (müminlerin) kalplerinin (kafa merkezlerinin) öfkesini gidersin. Ve Allah uygun gördüğünün tövbesini kabul eder. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  16. 16- Ve yoksa Allah içinizden onlar ki çabalayanları ve Allah’tan ve resulünden ve o müminlerden başka asla sırdaş edinmeyenleri henüz bilmeden terkedilmenizi mi hesap ettiniz? Ve Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  17. 17- O müşriklerin Allah’ın mescitlerini imar etmeleri olur değildir. Onlar o kâfirlikleriyle kendi üzerlerine şahitlerdir. İşte onlar ki onların çalışmaları boşa gitmiştir. Ve onlar o ateş içindeki o kalıcılardır.
  18. 18- Kesin olan: Allah’ın mescitlerini Allah’a ve o ahiret gününe inanan ve o namazı kılan ve o zekâtı veren ve asla Allah’tan başkasından çekinmeyen kimseler imar ederler ki işte onların rehberlik edilenlerden olması umulur.
  19. 19- O hacca gelenlere su vermeyi ve Mescidi Haramı imar etmeyi Allah’a ve o ahiret gününe inanan ve Allah yolu içinde çabalayan gibi mi kıldınız? Onlar Allah indinde aynı durumda değillerdir. Ve Allah, O, o zalimler toplumuna rehberlik etmez.
  20. 20- Onlar ki iman edenler ve hicret edenler ve Allah yolu içinde mallarıyla ve canlarıyla çabalayanlar Allah indinde derece bakımından daha büyüklerdir. İşte onlar, onlardır o kurtulanlar.
  21. 21- Rabbleri onları O’ndan bir rahmetle ve rızayla ve içinde onlar için yerleşik nimet bahçeleriyle müjdeler.
  22. 22- Onlar orada zamanın sonuna kadar (ebeden) devamlı olarak (haliden) kalanlardır. Kesinlikle Allah, büyük karşılık O’nun indindedir (özelindedir).
  23. 23- Ey onlar ki iman edenler! O küfrü o iman üzere seviyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Ve sizden kim onları veli edinirse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  24. 24- De ki: Babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve hısım akrabanız ve bulaştığınız mallar ve kesata uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan ve resulünden ve Allah yolu içinde çabalamaktan daha sevimli olduysa ki Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah o yoldan çıkanlar toplumuna rehberlik etmez.
  25. 25- Allah size yaşadığınız yerde çok defa ve Huneyn Günü mutlaka yardım etmiştir. O gün çokluğunuz sizin acayibinize gitti de sizi bir şeye yetkin-yeterli tutmadı. Ve o yeryüzü bütün genişliğiyle başınıza dar geldi. Sonra gerisin geri tersine döndünüz.
  26. 26- Sonra Allah, onun resulü ve o müminler üzere O’nun sükûnetini indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi ve onlar ki kâfirlere azap etti. Ve işte o, o kâfirlerin cezasıdır.
  27. 27- Sonrasında Allah işte onun ardından uygun gördüğü üzere tövbesini kabul eder. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  28. 28- Ey onlar ki iman edenler! Kesin olarak o müşrikler bir sorun kaynağıdır ki bu tarihlerinden sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Ve geçim sıkıntısından korkarsanız ki Allah uygun görürse fazlından sizi kendine yeterli duruma getirecektir. Kesinlikle Allah âlimdir, hakîmdir.
  29. 29- Onlar ki o kitap verilenlerden onlar ki Allah’a inanmayan ve o ahiret gününe inanmayan ve Allah’ın ve resulünün haram kıldığını haram saymayan ve o gerçek düzeni (Barış Düzenini) düzen edinmeyenlerle o cizyeyi elden verene ve onlar küçük düşenler olana kadar savaşın.
  30. 30- Ve o Yahudiler dediler ki: “Üzeyir Allah’ın oğludur”. Hristiyanlar dediler ki: “o Mesih Allah’ın oğludur”. İşte o onların ağızları ile söyledikleridir.  Onlar, onlar ki onlardan önceki kafirlerin sözlerini taklit ederler. Allah onlarla savaştı. Nasıl kandırılıp saptırılıyorlar!
  31. 31- Onlar Allah’la beraber onların kurumsal kişilerini ve ruhbanlarını rabbler edindiler ve o Meryem oğlu Mesih’i. Ve Tek Tanrı’ya kulluk (kölelik) etme haricinde emredilen değillerdir. O’ndan başka tanrı yoktur. O, koştukları ortaklardan ilintisiz, yegâne egemendir.
  32. 32- Allah’ın nurunu ağızlarıyla etkisizleştirmek isterler. Ve o kâfirler istemeseler bile ve Allah nurunu tamamlama dışındakine izin vermez.
  33. 33- Ve o müşrikler istemeseler bile O, O ki onların hepsinin üstesinden gelmesi için resulünü o rehberlik ve o gerçek din ile gönderendir.
  34. 34- Ey onlar ki iman edenler! Kesinlikle o kurumsal kişiler ve o ruhbanlardan birçoğu o insanların mallarını haksızca edinirler ve Allah yolu içinden alıkoyarlar. Ve onlar ki altınla ve gümüşle servet biriktirenler ve onu Allah yolu içinde infak etmeyenler, onları can yakıcı bir azapla müjdele.
  35. 35- O gün o, cehennem ateşinde kızdırılır da onunla alınları ve yanları ve sırtları dağlanır. “Bu kendiniz için servet olarak biriktirdiğinizdir ki servet olarak biriktirmekte olduğunuzu tadın!”.
  36. 36- Kesinlikle Allah indindeki Allah’ın kitabında o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendirdiği dönemde o ayların sayımı on iki aydır. Onlardan dördü haramdır. İşte o tam ve işler olan o din (o düzen) dir ki onlar içinde nefislerinize zulmetmeyin. Ve o müşriklerle size karşı topyekûn savaştıkları gibi onlarla topyekûn savaşın. Ve Kesinlikle Allah o önemseyip gereğini yapanlarla beraberdir diye bilin!
  37. 37- Kesin olarak o erteleme o küfür içinde artıştır. Onunla onlar ki kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah’ın haram kıldığı sayıya uyarlamak için onu bir tarihte helal ve bir tarihte haram kılarlar da Allah’ın haram kıldığını helalleştirirler. İşlediklerinin kötülüğü onlara çekici ve süslü gösterildi. Ve Allah, O, o kâfir topluma rehberlik etmez.
  38. 38- Ey onlar ki iman edenler! Size ne oldu! “Allah yolu içinde nefer olun” dendiği zaman o yeryüzüne kütlelendiniz? O Ahiretten bu dünya hayatına mı razı oldunuz? Ki bu dünya hayatının metası o ahiret içinde çok azdan başkası değildir.
  39. 39- Neferlik etmezseniz O size acı verici bir azapla azap eder ve sizin yerinize başka bir toplumu getirip değiştirir. Ve siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, O her şeyi ayarlayabilendir.
  40. 40- Ona yardım etmeniz haricinde ki onlar ki kâfirler onu iki kişiden biri olarak çıkardıklarında Allah ona yardım etmiştir. İkisi o mağaradayken o zaman o birlikte bulunduğu kişiye diyordu ki: “Üzülme! Kesinlikle Allah bizimle birliktedir” ki Allah onun üzere O’nun sakinliğini indirdi. Onu sizin asla görmediğiniz ordularla güçlendirip destekledi. Ve onlar ki kâfirlerin kelimesini en alçak kıldı. Ve Allah’ın kelimesi ki o en yücedir. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  41. 41- Hafif ve kütleli olarak nefer olun ve mallarınızla ve canlarınızla Allah yolu içinde çabalayın. Bilebilir olsanız işte o sizin için daha hayırlıdır.
  42. 42- Eğer kolay bir sunum ve kısa bir yolculuk olsaydı mutlaka sana tabi olurlardı. Ve lakin o ayrılık onlara uzak geldi. “Gücümüz yetseydi sizinle beraber çıkardık” diye Allah’la yemin etmek isteyecekler. Kendi kendilerini helak ederler. Ve Allah, O bilir: Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır.
  43. 43- Allah senden affetsin. Onlar ki doğru söyleyenler sana açık oluncaya ve sen o yalancıları bilene kadar onlara niçin izin verdin?
  44. 44- Onlar ki Allah’a ve o ahiret gününe iman edenler mallarıyla canlarıyla savaşmaktan senden izin istemezler. Ve Allah o önemseyip gereğini yapanları bilendir.
  45. 45- Kesin olarak senden sadece onlar ki Allah’a ve o ahiret gününe inanmayanlar ve kalpleri çelişkiye düşüp de çelişkileri içinde tereddüt edenler izin isterler.
  46. 46- Ve eğer o çıkmayı isteselerdi mutlaka onun için tedarik sağlama çalışırlardı.. Ve lakin Allah girişimlerinden hoşlanmadı da onları sabit kıldı ve: “Oturun o oturanlarla beraber!” denildi.
  47. 47- Eğer içinizde çıkar olsalardı, ayak bağı olma dışında sizi artırır değillerdi ve sizin aranızda o fitneyi araştırmaya mutlaka koyulurlardı. Ve içinizdedir onlara kulak verenler. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  48. 48- Mutlaka önceden o fitneyi araştırmışlardı. Ve senin için o işleri çevirmişlerdi. Sonunda o gerçek geldi ve onlar istemediği halde Allah’ın emri belirginleşti.
  49. 49- Ve onlardan kimi der ki: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme”. Düştükleri o fitne içinde değiller midir? Ve kesinlikle cehennem o inkâr edenleri (kâfirleri) kuşatandır.
  50. 50- Sana bir iyilik isabet edince onları kötüleştirir ve sana bir kötülük isabet ederse “Biz işimizi önceden almıştık” derler. Ve sevinerek aksine davranırlar.
  51. 51- De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. O bizim Mevla’mızdır”. Ve Allah üzere ki tevekkül etsin o müminler.
  52. 52- De ki: Bize sadece o iki iyilikten birini mi beklemektesiniz? Ve biz size Allah’ın indinden veya bizim elimizle size azap etmesini bekleyenleriz ki bekleyin. Kesinlikle biz sizinle beraber bekleyenleriz.
  53. 53- De ki: İstekli veya isteksiz olarak harcama (infak) yapın, asla sizden kabul edilmeyecektir. Kesinlikle siz yoldan çıkan bir toplum oldunuz.
  54. 54- Ve harcamada bulunmalarının onlardan kabulünün menedilmesi kesinlikle onların Allah’ı ve resulünü inkâr etmeleri ve namazda isteksizce bulunmaları ve isteksizce infak etmelerinden başkası değildir.
  55. 55- Ki onların malları ve çocukları senin acayibine gitmesin. Kesin olarak Allah onunla onlar için bu dünya hayatında azap etmeyi ve kendilerinin kâfirler halinde geçip gitmelerini ister.
  56. 56- Ve kesinlikle onlar mutlaka sizdenler diye sözlerini Allah’la bütünleştirirler (yemin ederler). Ve onlar sizden değillerdir. Ve lakin onlar çekinip ayrışan bir toplumdur.
  57. 57- Eğer bir sığınak veya mağara veya girecek bir yer bulsalar onlar mutlaka alelacele oraya doğru dönerlerdi.
  58. 58-Ve o sadakalar hakkında sana dil uzatanlar onlardandır. Ki ondan onlara verilirse razı olurlar. Ve onlara ondan hiç verilmezse o zaman alınıp kızarlar.
  59. 59-Ve kesinlikle onlar Allah ve resulünün onlara bulundurduğuna razı olsalardı ve deselerdi ki: “Allah bize yeter. Allah ve resulü bize fazlından bulunduracak. Kesinlikle biz Allah’a rağbet edenleriz”.
  60. 60- Kesin olan: O sadakalar Allah’tan bir farz olarak o yoksullar ve o düşkünler ve o onun üzere çalışanlar ve o kalpleri birleştirilecekler ve o boyunduruk içinde olanlar ve o iflas edenler ve Allah yolu içinde olanlar ve o yola adanan (oğul) içindir. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  61. 61- Ve onlardandır onlar ki “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır” diyerek Nebi’ye eziyet edenler. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. O, Allah’a inanıp güvenir ve o müminlere inanıp güvenir ve o, onlar ki sizden iman edenler için bir rahmettir. Ve onlar ki Allah’ın resulüne eziyet edenler, onlar içindir elem verici azap.
  62. 62- Sizi razı etmek için sözlerini Allah’la bütünleştirirler. Ve inanıyorlarsa Allah’ı ve resulünü razı etmeleri daha gerçekçidir.
  63. 63- Hiç bilmiyorlar mı? Kesinlikle odur Allah’a ve resulüne sınır koymağa kalkışan o kişi ki cehennem ateşi onun içindir. O orada devamlı kalıcıdır. İşte odur o büyük rezillik.
  64. 64- O ikiyüzlüler (münafıklar) üzerlerine kalplerinde (kafa merkezlerinde) olanı bildiren bir surenin indirilmesinden kaygılanıyorlar. De ki: “Alay edin! Kesinlikle Allah kaygılandığınızı açığa çıkarandır”.
  65. 65- Ve mutlaka onlara sorsan mutlaka derler ki: “Kesin olarak dalar ve oynar olduk”. De ki: “Allah’la ve O’nun ayetleriyle ve O’nun resulü ile mi alay eder oldunuz?”.
  66. 66- Özür dilemeyin! Siz iman ettikten sonra tekrar kâfir olmuşsunuz. Sizden bir takımınızı affetsek de bir takımınıza kesinlikle ağır suç işleyen olmaları nedeniyle azap ederiz.
  67. 67- O münafık erkekler ve o münafık kadınların bazıları bazılarındandır. Onlar o benimsenmeyeni emrederler ve o benimsenenden yasaklarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı önemsemediler de Allah da onları önemsemedi! Kesinlikle o münafıklar, onlardır o yoldan çıkanlar.
  68. 68- Allah o erkek münafıklara ve o kadın münafıklara ve o kâfirlere cehennem ateşini vadetti. Onlar orada devamlı kalıcılardır. O onlara yeter. Ve Allah onlara lânet etti! Ve onlar içindir kesintisiz azap.
  69. 69- Onlar ki sizden öncekiler gibi: Onlar sizden kuvvet olarak daha şiddetli ve mal ve evlatça sizden daha çok oldular da paylarıyla metalanmak istediler ki siz onlar ki sizden öncekilerin payları ile metalanmak istemeleri gibi payınızla metalanmak istediniz ve onlar ki batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte onların bu dünyada ve o ahirette bütün amelleri boşa gitti. Ve işte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  70. 70- Onlar ki onların öncesinden Nuh toplumunun ve Ad’in ve Semud’un ve İbrahim toplumunun ve Medyen halkının ve o altüst edilenlerin bilgileri onlara gelmedi mi? Resulleri onlara o açıklamalarla geldiler ki Allah onlara zulmeder olmadı. Ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  71. 71- Ve o mümin erkeklerin ve o mümin kadınların bazıları bazılarının velileridir. O benimseneni emrederler ve o benimsenmeyip kaçınılanı yasaklarlar ve o namazı kılarlar ve o zekâtı verirler ve Allah’a ve onun resulüne itaat ederler. İşte onlar, Allah onlara özel merhamet edecektir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  72. 72- Allah o mümin erkeklere ve o mümin kadınlara altlarından o nehirler akan bahçeler vadetti. Orada devamlı kalıcılardır, Adn Bahçeleri içinde temiz yararlı meskenler ve daha önemlisi Allah’tan razılık. İşte odur o büyük kurtuluş.
  73. 73- Ey Nebi! O kâfirlere ve o münafıklara karşı çabala ve onlar üzere haşin ol. Onların barınağı cehennemdir ve ne kötüdür o dönüş yeri!
  74. 74- Söylemediler diye sözlerini Allah’la bütünleştirirler (yemin ederler). Ve mutlaka o küfür kelimesini söylemişlerdir. Ve islamlarından (gönüllü barışıklıktan) sonra kâfirleştiler. Ve asla başaramadıklarına niyetlendiler. Ve Allah ve resulünün onları O’nun fazlından zenginleştirmesinden başka değil intikam almaya kalkıştılar ki tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Ve tersine davranırlarsa Allah onlara bu dünyada ve o ahirette elem verici bir azapla azap eder. Ve o yeryüzündeki velilerden ve destekleyicilerden hiçbiri onlar için değildir.
  75. 75- Ve onlardan kimi “Bize fazlından verirse mutlaka sadaka vereceğiz ve mutlaka o salihlerden olacağız” diye Allah’a ahdettiler.
  76. 76- Ki O onlara fazlından verince arıza çıkaranlar halinde onunla cimrilik ettiler ve aksine davrandılar.
  77. 77- Ki O’na vaat verdikleri Allah’a değişiklik yapmaları ve yalan söyler olmaları nedeniyle O’nunla karşılaşacakları güne kadar O onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi.
  78. 78- Kesinlikle Allah, O onların sırlarını ve gizli konuşmalarını bilir diye ve kesinlikle Allah o bilinmeyenleri en iyi bilendir diye hiç mi bilmezler?
  79. 79- Onlar ki o müminlerden o sadaka vermekte o gönülden davrananları kınayanlar ve onlar ki çabalarından başkasını bulamayanlar ki onlar onlarla dalga geçmek isterler. Onlarla Allah dalga geçti. Ve onlar içindir acı verici azap.
  80. 80- Onlar için hoşgörü iste veya isteme. Onlar için yetmiş defa hoşgörü istesen de Allah onları asla hoş görmeyecektir. İşte o kesinlikle onların Allah’ı ve resulünü inkâr etmeleri nedeniyledir. Ve Allah, O yoldan çıkmış o topluluğa rehberlik etmez.
  81. 81- O, Allah’ın resulüne muhalefet edip geri kalanlar, onlar oturup kalmalarına ferahladılar. Ve Allah yolu içinde mallarıyla ve benlikleriyle çabalamak hoşlarına gitmedi. Ve dediler ki: “O sıcakta savaşa çıkmayın”. De ki: “Cehennem ateşi sıcaklık olarak daha şiddetlidir. Eğer kavrar olsalar”!
  82. 82- Ki kazanmakta olduklarının karşılığı nedeniyle mutlaka az gülsünler ve mutlaka çok ağlasınlar.
  83. 83- Ki Allah seni onlardan bir guruba doğru döndürüp de o çıkış için senden izin isterlerse de de ki: “Benimle birlikte asla hiçbir zaman çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Kesinlikle siz önceki defa o kalmaya razı oldunuz ki o geri kalanlarla beraber oturun!”.
  84. 84-Ve onlardan ölen hiçbiri üzere hiçbir zaman destek kılma ve mezarı başında durma! Kesinlikle onlar Allah’ı ve onun resulünü inkâr ettiler ve yoldan çıkan halde öldüler.
  85. 85-Ve onların malları ve çocukları senin acayibine gitmesin. Kesin olan: Allah onunla onlara bu dünyada azap etmek ve onların benliklerinin kâfir olarak göçüp gitmesini ister.
  86. 86- Ve “Allah’a iman edin ve onun resulüyle birlikte çabalayın” diye bir sure indiğinde onlardan o varlık sahipleri senden izin isterler ve derler ki: “Bırak bizi o durup kalanlarla beraber kalalım”.
  87. 87- Onlar o geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular ve kalplerinin (beyin merkezlerinin) üzeri damgalandı ki onlar anlayamazlar.
  88. 88- Lakin o resul ve onlar ki onunla birlikte bulunan inananlar, onlar mallarıyla ve canlarıyla çabaladılar. İşte onlar, onlar içindir o hayırlar ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  89. 89- Allah onlara altlarından o nehirler akan bahçeler hazırladı. Onlar orada daimî kalıcılardır. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  90. 90-Ve Arabilerden o özür belirtenler kendilerine izin verilmesi için geldiler. Ve onlar ki Allah’a ve resulüne yalan söyleyenler oturup kaldılar. Onlardan onlar ki kâfirlere acıklı bir azap isabet edecektir.
  91. 91- O güçsüzlere ve o hastalara ve onlar ki infak edecek bulamayanlara darlık yoktur. Onlar Allah ve resulüne dürüst kaldıkları müddetçe o iyi davrananların aleyhine herhangi bir yol-yöntem yoktur. Ve Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  92. 92- Ve onlar ki onlara binek sağlaman için sana geldiklerinde “Sizi üzerine bindirecek herhangi bir binek bulamıyorum” dediğin, harcayacak bulamadıklarından üzülüp gözlerinden o yaşı dökerek dönüp gidenlere (darlık) yoktur.
  93. 93- Kesin olarak o yol-yöntem zengin oldukları halde senden izin isteyen ve o geride kalanlarla bulunmaya razı olanlaradır. Ve Allah onların kalplerini damgaladı da onlar bilemiyorlar.
  94. 94- Onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: Özür dilemeyin! Size asla inanmayacağız. Allah haberlerinizi bize bildirmiştir ve çalışmalarınızı Allah ve onun resulü görecektir. Sonra o bilinmeyeni ve o bilineni bilene döndürüleceksiniz de O işlemekte olduklarınızla sizi bilgilendirecektir.
  95. 95- Onlara doğru geri döndüğünüz zaman sizin onlarla ilgilenmemeniz için sözlerini Allah’la bütünleştireceklerdir ki onlarla ilgilenme. Kesinlikle onlar kargaşa-sorun nedenidir. Ve kazanmakta oldukları nedeniyle barınakları cehennemdir.
  96. 96- Onlardan razı olasınız diye size birliktelik teklif edeceklerdir. Ki siz onlardan razı olsanız da kesinlikle Allah o yoldan çıkmış toplumdan razı olmaz.
  97. 97- Arabiler küfür ve nifak bakımından daha şiddetlilerdir ve Allah’ın resulüne indirdiği sınırları bilmemeye daha tutuculardır. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  98. 98- Ve Arabilerden kimi harcadığını angarya varsayar ve sizin üzere o kötü dönemin gelmesini beklerler.  Kötü dönem onların üzeredir! Ve Allah işitendir, bilendir.
  99. 99- Ve o Arabilerden kimisi Allah’a ve o ahiret gününe inanır ve harcadığını Allah indinde yakınlık ve resule destek varsayar. Dikkat edin kesinlikle o onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine dâhil edecektir. Kesinlikle Allah hoşgörendir, özel merhametlidir.
  100. 100- Ve o muhacirlerden ve o ensardan o ilk önce gelenlerin o başta olanları ve onlar ki o iyilikle onlara tabi olanlar, Allah onlardan razı oldu ve onlar O’ndan razı oldular ve O onlara altlarından o nehirler akan bahçeler hazırladı. Onlar orada zamanın sonuna kadar devamlı kalıcılardır. İşte o dur o büyük kurtuluş.
  101. 101- Ve çevrenizdeki o Arabilerdendir ikiyüzlüler ve Medine ehlindendir o ikiyüzlülük üzere aşırı ileri gidenler. Sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onları iki kez azaba uğratacağız. Sonra büyük bir azaba doğru reddedilirler.
  102. 102- Ve diğerleri, onlar ağır suçlarını itiraf ettiler. Düzeltici çalışmayı ve diğer kötüyü karıştırdılar. Allah’ın onların tövbesini kabul etmesi umulur. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  103. 103- Onların mallarından sadaka olarak al.  Onunla onları temizlersin ve onları arındırırsın ve onlar üzerine destek ol. Kesinlikle senin desteğin onlar için bir sakinleşme nedenidir. Ve Allah işitendir, bilendir.
  104. 104- Kesinlikle Allah kullarından o tövbeyi kabul eder ve o sadakaları alır diye ve kesinlikle Allah, O, o tövbeleri kabul edendir, o özel merhametlidir diye hiç bilmiyorlar mı?
  105. 105- Ve de ki: Çalışın ki çalışmalarınızı Allah ve onun resulü ve o müminler görecektir. Ve o bilinip açıklananı ve o bilinemeyip açıklanamayanı bilene geri döndürüleceksiniz de O sizi işlemekte olduklarınızla bilgilendirecektir.
  106. 106- Ve diğerleri Allah’ın emrine kalanlardır. Ya O onlara azap eder. Ya da O onların tövbelerini kabul eder. Ve Allah âlimdir, hâkimdir.
  107. 107- Ve onlar ki zarar vermek ve küfretmek ve o müminlerin arasını açmak ve daha önce Allah’a ve resulüne harp açan kişi için gözlem yapmak üzere “Oysa biz o iyilikten başkasını istemedik” diye mutlak birliktelik sözü vererek bir mescit edinenler: Ve Allah, O şahitlik eder “Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır”.
  108. 108- Oranın içinde hiçbir zaman durma. İlk gününden o takva üzerine tesis edilen mutlak mescit içinde durman daha doğrudur, daha gerçekçidir. Oradadır kendilerini çok temizlemeyi seven adamlar. Ve Allah, O, o çok temizlenenleri sever.
  109. 109- Ki binasını Allah’tan önemsenme ve O’nun rızası üzere tesis eden kimse mi daha avantajlıdır? Yoksa binasını yuvarlanan cüruf kenarına kuran ki onunla cehennem ateşi içine akan kimse mi? Ve Allah, O, o zalimler topluluğuna rehberlik etmez.
  110. 110- O ki kalplerinin içinde çelişki olarak bina ettikleri binaları, kalplerinin (beyin kabukları merkezlerinin) parçalanması haricinde kesintiye uğramaz. Ve Allah âlimdir, hâkimdir.
  111. 111- Kesinlikle Allah, O, o müminlerden nefislerini (benliklerini) ve mallarını o bahçenin kesinlikle onların olması nedeniyle satın almıştır. Onlar Allah yolu içinde savaşırlar ki katlederler ve katledilirler. Onlar üzere Tevrat ve İncil ve Kuran içindeki herhangi bir vaat gerçektir, doğrudur. Ve kim Allah’tan vadini yerine getirirse ki o ki onunla alışveriş yaptığınız ticari anlaşmanızla müjdeleşin. Ve işte o, o büyük kurtuluştur.
  112. 112- O tövbe edenleri, o ibadet edenleri, o hamd edenleri, o, Allah için yolculuk edenleri, o rükû edenleri, o secde edenleri, o benimsenenleri emredenleri ve o kaçınılanı yasaklayanları ve o, Allah’ın sınırlarını koruyanları ve o inananları müjdele!
  113. 113- Kesinlikle onların o cehim halkı olmaları iyice belli olduktan sonra ve akraba olsalar bile o müşrikler için hoşgörü dilemek o nebi ve onlar ki müminler için olur değildir.
  114. 114-Ve İbrahim’in babası için hoşgörü istemesi sadece özellikle ona vaat etmeye verilen vaatten başkası olur değildi ki kesinlikle onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine iyice belli olunca ona karşı dönüşümsüz duyarsızlaştı. Kesinlikle İbrahim mutlaka çok duygusal, yumuşak huyluydu.
  115. 115-Ve Allah herhangi bir topluluğa rehberlik etmesi sonrasında onların önemseyip yerine getireceklerini onlara iyice açıklayıncaya kadar onları şaşırtıp-saptırma durumunda olur değildir. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  116. 116- Kesinlikle Allah, O’nundur o göklerin ve o yeryüzünün mülkü. O hayat verir ve öldürür. Ve yardım edicilerden ve velilerden Allah’tan başkası sizin için değildir.
  117. 117- Allah o nebinin ve o muhacirlerin ve o ensarın tövbelerini (barışma isteklerini) mutlaka kabul etmiştir. Onlar ki onlardan bir kısmının kalpleri nerdeyse kayacak durum sonrasında o zorluk saati içinde ona (nebiye) tabi olanlardır. Sonra onların tövbesini kabul buyurdu. Kesinlikle O, onlara şefkatlidir, özel merhametlidir.
  118. 118- Ve onlar ki geri bırakılan o üç üzere. Hatta o zaman ferahlığa rağmen o yeryüzü onlar üzere dar geldi ve nefisleri onlar üzere dar geldi ve Allah’tan O’nun dışında bir sığınacak olmadığını zannettiler. Sonra tövbe etmeleri için O onlar üzere barışma isteklerini kabul etti. Kesinlikle Allah, O’dur o tövbeleri kabul eden, o özel merhametli.
  119. 119- Ey onlar ki iman edenler! Allah’ı önemseyin ve o doğrularla beraber olun.
  120. 120- Medine ehlinin ve Araplardan onların çevresindekilerin Allah’ın resulüne muhalefet etmeleri ve onun nefsine kendi nefislerini öncelikli kılmaları olur değildir. İşte o, kesinlikle o nedenledir ki: Onların Allah yolu içinde çektikleri hiçbir susuzluk ve hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık ve o kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki karşılığında kendilerine salih amel olarak yazılmamış olsun. Kesinlikle Allah o iyilik yapanların karşılığını zayi etmez.
  121. 121- Ve küçük ve büyük harcadıkları harcama ve aştıkları vadi, Allah onlara işlemekte olduklarının en güzeliyle karşılık vermesi haricinde onlar için yazılır değildir.
  122. 122-Ve o müminlerin (inananların) hepsinin toptan sefere çıkmaları olur değildir. Ki eğer onların her kesiminden bir grup nefer değilse, o dinde (düzende) geniş bilgi elde etmek için ve toplumları onlara döndüklerinde onların sakınabilmeleri için uyarmada bir takımdır.
  123. 123- Ey onlar ki inananlar! O kâfirlerden onlar ki size velilik (otorite) yapmaya kalkışanlarla savaşın ve sizde mutlaka dayanıklılık bulsunlar. Ve bilin! Kesinlikle Allah o önemseyip gereğini yapanlarla beraberdir.
  124. 124- Ve bir sure indirilince de onlardan kimi der ki: “Bu hanginizi imanen artırdı?”. Ki onlar ki iman edenlere gelince de müjdeleşir halde o onları imanen artırdı.
  125. 125- Ve onlar ki kalpleri içinde hastalık bulunanlara gelince de onların karmaşalarına doğru karmaşa olarak artırdı ve onlar kâfirler halinde öldüler.
  126. 126- Ve görmezler mi? Her tarihi dönem içinde bir veya iki kere fitnelenirler. Sonra tövbe etmezler ve onlar ki akıllarına getirip hatırlamazlar.
  127. 127- Ve bir sure inince, “Sizi kimse görüyor mu?” diye bazıları bazılarını gözetlerler. Sonra kendi kendilerinde değişiklik yaptılar. Anlamaz bir toplum olmaları nedeniyle Allah onların kalplerinde (beyin merkezlerinde) değişiklik yaptı.
  128. 128- Mutlaka sizin içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine zorlayıcı gelen, sizin üzere düşkün, o inananlara şefkatli ve merhametli bir resul gelmiştir.
  129. 129- Ki tersine davranırlarsa de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka tanrı yoktur, O’na tevekkül ederim. Ve O, o büyük arşın (Kozmosun) Rabbidir.

 

 

9. Yunus Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. İşte o, o derin bilgelik kitabının ayetleridir.
  3. Onlardan bir adama “O insanları uyar ve onlar ki iman edenleri müjdele, kesinlikle Rabbleri indinde doğruluk kıdemi onlar içindir” diye vahiy etmemiz, o insanlar için acayip mi oldu? O kâfirler dedi ki: “Kesinlikle bu mutlaka apaçık bir sihirbazdır?”.
  4. Kesinlikle Rabbiniz O ki o gökleri ve o yeryüzünü altı dönemde biçimlendiren Allah’tır. Sonra O, o en temel yapı ve yönetimi (o arşı) kontrolüne aldı. O işleri çeviren Allah’tır. O’nun izninden sonraki hariç kimse şefaatçiden değildir. İşte O, Rabbiniz Allah’tır ki O’na kulluk edin. Ki düşünüp hatırlamaz mısınız?
  5. Sonuç olarak beklenen dönüşünüz topluca O’na doğrudur. Allah’ın vadi gerçek, doğrudur. Kesinlikle O, o biçimlendirmeye benzersiz ve yoktan başlar. Sonra onu, onlar ki iman eden ve o düzeltici işler işleyenlere standartla karşılık vermek için tekrar iade eder. Ve inkâr eder olmaları nedeniyle onlar ki kâfirler, onlar içindir kaynar içecek ve elem verici azap.
  6. O, O ki Güneş’i ışık ve Ay’ı aydınlık kılandır ve o yılların sayısını ve o hesabı bilmeniz için ona (Ay’a) menaziller (evreler) ayarlayandır. Allah işte onu o gerçeklik dışında biçimlendirmedi. O, bilen bir toplum için o ayetleri açıklamaktadır.
  7. Kesinlikle o gece ile o gündüzün birbiri ardınca gelmesi ve Allah’ın o gökler ve o yeryüzü içinde biçimlendirdikleri önemseyip gereğini yapan toplum için mutlak ayetlerdir.
  8. Kesinlikle onlar ki bizimle mülakat yapacakları beklentisinde olmayanlar ve bu dünya hayatıyla razı olanlar ve onunla tatmin olanlar ve onlar ki ayetlerimizden gafil olanlar:
  9. İşte onlar, kazanmakta oldukları nedeniyle onların barınakları o ateştir.
  10. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler, Rabbleri onları imanları ile altından o nehirler akan o nimet bahçelerine hidayet eder.
  11. Onun içindeki duaları: “İlintisiz yegâne egemensin ey Allah’ım” ve onun içindeki hayat dilemeleri “Selam” dır ve dualarının sonrası: “O tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabbi Allah’a” diyedir.
  12. Ve eğer Allah o insanlara onların o hayırla acilen istedikleri o şerri çabuklaştırsaydı mutlaka onların ecellerini gerçekleştirirdi ki onlar ki bizimle mülakat yapmayı ummayanları daldıkları azgınlıklarında bırakırız.
  13. Ve o insana o zorluk dokunduğu zaman yan yatarken veya otururken veya dikilirken bize dua eder de ondan zorluğu giderdiğimizde ona dokunan zorlukla bize asla dua etmemiş gibi aldırmadan geçer gider. İşte onun gibi o müsriflere işlemekte oldukları güzel gösterildi.
  14. Ve sizden önceki o nesilleri onlar zulmedince helak etmiştik. Ve resulleri onlara açıklamalarla gelmişlerdi. Ve onlar iman eden olmamışlardı. O ağır günahkârlar toplumunu işte onun gibi cezalandırırız.
  15. Sonra nasıl amel işleyeceğinizi gözlemlemek için onların ardından sizi o yeryüzünde halifeler kıldık.
  16. Ve ayetlerimiz onlara delil olarak aktarılınca onlar ki bizimle mülakat yapmayı ummayanlar dediler ki: “Bundan başka bir kuran (ferman) getir veya bunu değiştir”. De ki: “Onu kendi sunumumdan değiştirmem benim için olamaz. Ben ise sadece bana vahyolunana uyarım. Kesinlikle ben Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.
  17. De ki: “Eğer Allah uygun görseydi ben onu sizin üzere aktaramazdım ve onu size kavratmazdı. Ki ondan önce bir ömür içinizde kalmıştım da akıl edemiyor musunuz?”.
  18. Ki Allah üzere yalan kurgulayan veya O’nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kesinlikle O, o ağır suçluları başarıya ulaştırmaz.
  19. Ve onlar Allah’tan başkasına, onlara zarar veremeyene ve fayda veremeyene kulluk ediyorlar. Ve derler ki: “Bunlar Allah indinde bizim şefaatçilerimizdir”. De ki: “Allah’a o göklerdeki ve o yeryüzündeki bilmediğini mi bildiriyorsunuz?”. Allah ilintisiz yegâne egemen ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  20. Ve o insanlar bir tek ümmet harici olur değillerdi ki ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabbinden önceden bir kelime geçmeseydi, içinde ihtilaf ettikleri onlar arasında mutlaka karara bağlanıp sonuçlandırılırdı.
  21. Ve derler ki: “Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?”. Ki sen de ki: Kesin olarak o bilinemeyen Allah’a aittir ki gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle beraber o gözetleyip bekleyenlerdenim.
  22. Ve onlara dokunan zorluktan sonra o insanlara bir rahmet tattırdığımızda, o zaman ayetlerimiz içinde aldatma planı onlara aittir. De ki: Aldatma planı düzenlemede Allah en seridir. Kesinlikle resullerimiz, onlar sizin aldatma planları kurmanızı yazmaktalardır.
  23. O, O ki sizi o karada ve o denizde gezdirip seyrettirendir. Hatta o gemi içinde olduğunuz ve iyi özellikli bir rüzgâr ile onun içinde ferahlayarak akıp giderken o gemilere sert bir rüzgâr gelip çatar ve her mekândan onlara o dalga gelir. Ve kesinlikle onlar onunla kuşatıldıklarını zannederler. O dini yalnızca O’na özgü kılanlar olarak Allah’a “Mutlaka sen bizi bundan kurtarırsan mutlaka o şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.
  24. Ki O onları kurtarınca onlar o zaman o yeryüzünde o gerçeğin dışında taşkınlık ederler. Ey o insanlar! Kesin olarak yaptığınız taşkınlık kendi aleyhinize bu dünya hayatının metasıdır. Sonra beklenen dönüşünüz bizedir ki işlemekte olduklarınızı size bildiririz.
  25. Kesin olarak bu dünya hayatının benzetmesi o gökten indirdiğimiz sıvı gibidir ki onunla o insanların ve o nimet hayvanların edinip-yediğinden o yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı. Sonunda o yeryüzü süslerini takındığı ve süslendiği ve onun ehli onu ayarlayabilir zannettiklerinde geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelir ki onu sanki dün orada hiçbir bolluk yokmuş gibi biçilmiş kılarız. İyice düşünen bir toplum için o ayetleri işte onun gibi ayrıntıyla açıklarız.
  26. Ve Allah, O, o selam yurduna davet eder ve O uygun gördüğüne doğru yola doğru rehberlik eder.
  27. O en iyi, onlar ki iyi davrananlar içindir ve daha fazlası. Ve onların yüzlerine katran bulaşmaz ve zillet bulaşmaz. O bahçe halkı işte onlardır. Onlar onun içinde devamlı kalıcılardır.
  28. Ve onlar ki o kötülükleri kazananlar, kötülüğün karşılığı onun benzeri iledir. Ve onları zillet sarar. Onlar için Allah’tan savunacaklardan herhangi biri yoktur. Kesinlikle onların yüzlerinin kaplanması o geceden kapkaranlık parçalar gibidir. İşte onlar o ateşin halkıdır. Onlar onun içinde devamlı kalıcılardır.
  29. Ve o gün (dönem) onları topluca bir araya getiririz. Sonra onlar ki şirk koşanlara: “Siz ve ortak koştuklarınız mekanlarınıza” diyerek de onların arasını ayırdık. Ve onların ortakları der ki: “Siz özellikle bize kulluk etmekte olan değildiniz!
  30. Ki sizin ve bizim aramızda şahit olarak Allah yeterlidir. Biz ise sizin ibadetinizden mutlak gafiller olduk”.
  31. İşte orada her benlik (nefs) geçmişte yaptığını kontrol eder. Ve o gerçek Mevlaları olan Allah’a döndürüldüler. Ve iftira eder oldukları onlardan kaybolup gitti.
  32. De ki: “Gökten ve yerden sizi kim rızıklandırıyor? O işitip anlamaya ve o görüp anlamaya egemen olan kim? Ve o ölüden o diriyi çıkaran ve o diriden o ölüyü çıkaran kim? Ve o işleri çeviren kim?”. Ki diyecekler “Allah” dır da de ki “Önemseyip gereğini yerine getirmez misiniz?”.
  33. Ki işte o, Allah sizin o gerçek Rabbinizdir. Ki o gerçek sonrasındaki o sapkınlıktan başkası değil midir? Ki nasıl da saptırılırsınız?
  34. İşte onun gibi Rabbinin onlar ki yoldan çıkanlar üzere kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar iman etmezler.
  35. De ki: Ortaklarınızdan o biçimlendirmeye yoktan, benzersiz olarak başlayan, sonra onu iade eden kimdir? De ki: Allah, O, o biçimlendirmeye yoktan ve benzersiz olarak başlar, sonra onu iade eder ki nasıl da saptırılırsınız?
  36. De ki: “Ortak koştuklarınızdan o gerçeğe doğru rehberlik eden kimdir?” De ki: “Allah’tır o gerçek için rehberlik eden. Ki o gerçeğe doğru rehberlik eden kişi mi ki ona uyulmaya gerçekçidir. Yoksa ona rehberlik edilme haricinde rehberlik bulamayan mı? Ki size nedir, nasıl hüküm veriyorsunuz!
  37. Ve onların çoğu zandan başkasına uymaz. Kesinlikle o zan ise o gerçekten hiçbir şey sağlamaz. Kesinlikle Allah onların yaptıklarını bilendir.
  38. Ve bu, o Kuran’dır; Allah’tan başkası tarafından kurgulanır olamaz. Ve lakin o, o ki onun zamanında bulunanları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılarıyla açıklar. Onun içinde çelişki yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.
  39. Yoksa “Onu o kurguladı” mı diyorlar? De ki: “Siz doğrusunu söyleyenlerdenseniz ki onun benzeri bir sûre ile bulunun. Ve Allah’tan başka gücünüzün yettiği kimseyi çağırın”.
  40. Aksine, onlar bilimselliğini tam olarak asla kavrayamadıklarını ve onun yorumu henüz onlara bulundurulmadan onu yalanladılar. Onlar ki onlardan öncekiler işte onun gibi yalanladılar da o zalimlerin sonunun nasıl olduğunu gözlemle!
  41. Ve onlardan kimi ona inanıyor ve onlardan kimi ona inanmıyor. Ve senin Rabbin o bozguncuları en iyi bilendir.
  42. Ve onlar seni yalanlarlarsa da de ki: “Benim işlediklerim bana aittir ve sizin işledikleriniz size aittir. Siz benim işlediklerimden etkilenmeyenlersiniz (bağışık olanlarsınız) ve ben sizin işlediklerinizden etkilenmeyenim (bağışık olanım).
  43. Ve onlardan kimi sana kulak verenlerdir. Ve eğer akıl edemeyenler olsalar da sen mi o sağırlara işittirip kavrattıracaksın?
  44. Ve onlardan kimi sana doğru bakanlardır. Ve eğer görüp algılamaz kimseler olsalar da sen mi o körlere rehberlik edeceksin?
  45. Kesinlikle Allah, O, o insanlara herhangi bir şey olarak zulmetmez. Ve lakin o insanlar, onlar kendilerine zulmederler.
  46. Ve O onları haşr ettiği dönem, onlar o gündüzden herhangi bir saatin (zaman aralığı) haricinde hiç beklemezler gibi aralarında tanışırlar. Onlar ki Allah ile mülakat yapacaklarını yalanlayanlar ve doğru yolu bulamamış olanlar hüsrana uğramışlardır.
  47. Ve kesin olarak o ki onlara o vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yaptıkları üzere şahittir.
  48. Ve her ümmet içindir bir resul (şahit olarak) ki onların resulleri geldikçe onlara zulmedilmeden aralarındaki karar o standartla yerine getirilir.
  49. Ve onlar derler ki: “Doğrusunu söyleyenler olduysanız o vaadin bu kısmı ne zamandır?”.
  50. De ki: “Ben Allah’ın uygun gördüğünün dışında kendi kendime zarar vermeye ve fayda vermeye malik değilim”. Ecel her ümmet içindir. Ecelleri (sonları) gelince de herhangi bir saat (zaman aralığı) geri bırakılmazlar ve öne alınmazlar.
  51. De ki: “Gördünüz mü? Allah’ın azabı size gece geç vakitte veya gündüz gelirse! O ağır suçlulara ondan acele isteten nedir?”.
  52. O vuku bulduktan sonrasında mı ona iman ettiniz? Şimdi mi? Ve onu acele isteyenler olmuştunuz?
  53. Sonra onlar ki zulmedenlere denildi ki: “O aralıksız sürekli azabı tadın. Kazanmakta olduklarınız haricinde mi cezalandırılırsınız (karşılık verilirsiniz)?”.
  54. Ve senden bilgi isterler “O gerçek mi?”. De ki: Evet ve Rabbime, kesinlikle o mutlaka gerçektir. Ve siz aciz bırakanlar değilsiniz.
  55. Ve eğer kesinlikle o yeryüzü içindekiler her bir nefsine zulmedenin olsa da ki onunla mutlaka fidye verirdi. Ve o azabı gördükleri zaman o pişmanlığı gizlerler. Ve aralarındaki onlara zulmedilmeden o standartla karara bağlanır.
  56. Farkında olun! Kesinlikle o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın vadi doğru-gerçektir. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  57. O’dur O hayat veren ve öldüren. Ve sonuçta O’na doğru döndürülürsünüz.
  58. Ey o insanlar! Size Rabbinizden öğüt ve o kafalar içindeki için şifa ve rehber ve o inananlar için rahmet gelmiştir.
  59. De ki: Allah’ın fazlı ve rahmetiyle ki işte onunla ki ferahlansınlar. O onların topladıklarından hayırlıdır.
  60. De ki: Allah’ın sizin için indirdiği rızkı gördünüz mü? Ki ondan haram ve helal kıldınız. De ki: Allah, O mu size izin verdi? Yoksa Allah üzere mi kurguluyorsunuz (iftira ediyorsunuz)?
  61. Ve onlar ki Allah üzere o yalanı kurgulayanlar o kıyamet gününü ne zannederler? Kesinlikle Allah o insanlar üzere fazlalıklıdır. Ve lakin onların çoğu şükretmezler.
  62. Ve senin bir uğraşıda olduğun ve fermandan olan ondan aktardığın ve siz herhangi bir işten (dolayı) çalışırken dalıp gittiğinizde olmaz ki biz mutlaka üstünüzde şahit olmayalım. Ve o yeryüzündeki ve o gökteki en küçük tanecik olarak kütle oluşturan Rabbinden gözden kaçar durumda değildir. Ve işte ondan daha küçüğü ve daha önemli büyüğü yoktur ki apaçık kitap içinde bulunmasın.
  63. Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın velileri, onlar üzere korku yoktur. Ve onlar hüzünlenir değillerdir.
  64. Onlar ki iman ettiler ve önem verip gereğini yerine getirir oldular.
  65. O müjde bu dünya ve o ahiret hayatında onlar içindir. Allah’ın kelimelerinde değiştirme yoktur. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  66. Ve onların sözleri seni üzmesin. Kesinlikle o yaptırım gücü bütünüyle Allah’ındır. O, o işitip anlayandır, o bilendir.
  67. Farkında olun! O göklerdeki kimse ve o yeryüzündeki kimse Allah’a aittir. Ve onlar ki Allah’tan başkasına dua edenler ortaklara tabi olur değillerdir. Onlar ise sadece o zanna tabi olurlar. Ve onlar ise sadece hipotez öne sürerler.
  68. O, O ki içinde sakinleşmeniz için o geceyi ve görüp algılama olarak o gündüzü sizin için kıldı. Kesinlikle işte onun içindedir işitip anlayan bir toplum için mutlak ayetler.
  69. Dediler ki: “Allah çocuk edindi”. O yaratılandan bağımsızdır, ilintisizdir. O, o ihtiyacı olmayandır. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Bununla ilişik yetki belgesi özelinizde değil ise Allah üzere bilmediğinizi mi söylüyorsunuz?
  70. De ki: Kesinlikle onlar ki Allah üzere o yalanı kurgulayanlar başarıya ulaşamazlar.
  71. O bu dünyada (bu yaşamda) bir metadır. Sonra sonuçta beklenen dönüş yerleri bizedir. Sonra kâfirlik eder olmaları nedeniyle onlara o şiddetli azabı tattırırız.
  72. Ve onlara Nuh’un bilgisini aktar. O zaman o toplumuna dedi ki: “Ey toplumum! Makamım ve Allah’ın ayetleriyle hatırlatma yapmam size ağır gelmekteyse de ben Allah üzere tevekkül ettim ki işlerinizi ve ortaklarınızı toplayın. Sonra işiniz size dert olmasın. Sonra benim üzere kararınızı verin ve bana tolerans tanımayın.
  73. Ki zıt giderseniz de ben sizden bir karşılık ister değilim. Benim karşılığım ise sadece Allah üzeredir. Ve ben o müslümanlardan olmakla emrolundum”.
  74. Ki onu yalanladılar da onu ve o gemide onunla birlikte bulunanları uzaklaştırarak kurtardık. Ve onları halifeler kıldık. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk ki bak bakalım (gözlemle) o uyarılanların sonu nasıl oldu!
  75. Sonra onun ardından onların (resullerin) toplumları için resuller yetiştirip gönderdik ki onlar onlara o açıklamalarla geldiler de önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. Haddi aşanların kalplerini (kortikal merkezlerini) işte onun gibi damgalarız.
  76. Sonra Musa ve Harun’u ayetlerimizle Firavun’a ve onun ileri gelenlerine yetiştirip gönderdik de büyüklük tasladılar ve ağır suçlu bir toplum oldular.
  77. Ki indimizden onlara o gerçek gelince dediler ki: “Kesinlikle bu mutlak apaçık bir sihirdir”.
  78. Musa dedi ki: Size geldiğinde o gerçek için “Bu bir sihirdir” mi dersiniz? Ve o sihirbazlar başarıya ulaşamazlar”.
  79. Dediler ki: “Sen bize atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan çevirmek için ve o yeryüzünde o saygınlık ikinizin olsun diye mi geldin? Ve biz ikinize inananlar değiliz”.
  80. Ve Firavun dedi ki: “Bütün bilgin sihirbazları benimle bulundurun”.
  81. Ki o sihirbazlar gelince Musa onlara dedi ki: “Sergileyeceğinizi sergileyin”.
  82. Ki onlar sergileyince Musa dedi ki: “Sizin onunla getirdiğiniz o sihirdir. Kesinlikle Allah, O onu geçersizleştirecektir. Kesinlikle Allah, O, o bozguncuların çalışmalarını başarılı kılmaz”.
  83. Ve eğer o ağır suçlular istemese ve Allah o gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir.
  84. Ki Firavun ve onun ileri gelenleri onlara işkence yapar korkusu üzere Musa’ya onun toplumundan bir zürriyetten başkası iman etmedi. Ve kesinlikle Firavun o yeryüzünde çok üstündü ve kesinlikle o mutlaka o aşırıya kaçanlardandı.
  85. Ve Musa dedi ki: “Ey toplumum! Siz müslüman olduysanız, Allah’a iman eder olduysanız ki O’na tevekkül edin”.
  86. Ki onlar dediler ki: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler toplumu için fitne (işkence unsuru) kılma.
  87. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan uzaklaştırıp kurtar!”.
  88. Ve Musa ile kardeşine vahyettik: “İkinizin toplumu için büyük şehirde evler olarak yerleşin ve evlerinizi kıble kılın ve namazı yerine getirin ve o müminleri müjdele!”.
  89. Ve Musa dedi ki: “Rabbimiz! Sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine bu dünya hayatında ziynet ve mallar bulundurdun. Rabbimiz! Senin yolundan saptırmaları için! Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalplerini sıkıştır. Ki onlar o acı verici azabı görünceye kadar iman etmesinler”.
  90. Dedi ki: “İkinizin duasına cevap verilmiştir ki dosdoğru devam edin ve onlar ki bilmeyenlerin yoluna tabi olmayın”.
  91. Ve İsrailoğullarını o denizden geçirdik. Ki Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onlara tabi oldular. Hatta tam o boğulma sırasında o dedi ki: Kesinlikle ona inandım. O ki İsrailoğullarının O’na inandığından başka tanrı yok ve ben o müslümanlardanım”.
  92. Şimdi mi? Ve öncesinde isyan etmiştin ve o bozgunculardan olmuştun!
  93. Ki o dönem seni sunağın ile halifine ayet olman için çok kez, iyice açığa çıkaracağız. Ve kesinlikle o insanlardan çoğu ayetlerimizden mutlaka gafillerdir.
  94. Ve mutlaka biz İsrailoğullarını tam uygun bir yerleşim yerine yerleştirmiştik ve onları o iyi özelliklilerden rızıklandırmıştık. Onlara o bilim gelinceye kadar ihtilaf etmediler. Kesinlikle Rabbin o kıyamet günü içinde ihtilaf eder olduklarının hükmünü onlar arasında verip sonuçlandırır.
  95. Ki sana indirdiklerimizden kararsızlığa düşersen de onlar ki senden önce o kitabı okuyanlara sor. Sana Rabbinden o gerçek mutlaka gelmiştir ki o olumsuzca sorgulayanlardan olma!
  96. Ve onlar ki Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerden olma! Ki o hüsrana uğrayanlardan olursun.
  97. Kesinlikle üzerlerine Rabbinin kelimesi iyice gerçek olanlar, onlar inanmazlar.
  98. Ve eğer onlara bütün ayetler gelse de o acıklı azabı görünceye kadar!
  99. Ki Yunus’un toplumundan başka iman edip de imanı kendisine fayda sağlayan bir yerleşim yeri olmalı değil miydi? Onlar iman edince bu dünya hayatında üzerlerinden o rezillik azabını giderdik ve onları bir süre metalandırdık.
  100. Ve eğer Rabbin uygun görseydi o yeryüzünde bulunanların her biri mutlaka topluca iman ederdi. Ki sen mi o insanları iman edenler oluncaya kadar zorlayacaksın?
  101. Ve Allah’ın izni dışında hiçbir benlik iman eder olamaz. Ve O, o kargaşayı onlar ki akıl etmeyenler üzere kılar.
  102. De ki: Gözlemleyin! O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler nedir! O ayetler ve o uyarmalar iman etmeyen bir toplumu yetkin-yeterli kılmaz.
  103. Ki onlar ki onlardan önce gelip geçenlerin günlerinin benzerinden başkasını mı gözetleyerek bekliyorlar? De ki: Gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle beraber o gözetleyip bekleyenlerdenim.
  104. Sonra biz resullerimizi ve onlar ki inananları kurtarırız. İşte onun gibi o inananları kurtarmamız bizim üzere gerçektir.
  105. De ki: “Ey o insanlar! Benim dinimden kararsızlıkta olduysanız ki ben sizin onlar ki Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk (kölelik) etmem. Ve lakin O ki sizi vefat ettiren Allah’a kulluk ederim. Ve o inananlardan olmakla emrolundum.
  106. Ve ilgini (yüzünü) katıksız o din için uygula ve o müşriklerden olma diye.
  107. Ve Allah’tan başka, sana faydası olmayan ve zararı olmayana dua etme! Ki yaptıysan kesinlikle sen o zaman o zalimlerdensin.
  108. Ve Allah sana bir zarar dokundurursa ki onun için O’ndan başka gideren yoktur. Ve sana bir hayır isterse O’nun fazlını geri döndüren yoktur. O, onu kullarından uygun gördüğü nasip eder. Ve O, o hoşgörülüdür, o özel merhametlidir.
  109. De ki: “Ey o insanlar! Rabbinizden o gerçek size gelmiştir ki kim doğru yola girerse de kesin olarak kendisi için girmiştir ve kim sapıtırsa da kesin olarak kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzere vekil değilim”.
  110. Ve sana vahiy edilene tabi ol ve Allah hükmünü verene kadar sabret. O, o hüküm verenlerin en iyisidir.

10. Hud Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. O, ayetleri iyice kararlaştırılan bir kitaptır. Sonra hâkim, haberdar tarafından iyice ayrıştırılıp açıklandı.
  3. Allah’tan başkasına ibadet etmeyesiniz diye. Kesinlikle ben sizin için O’ndan bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.
  4. Ve Rabbinizden hoşgörü isteyin diye. Sonra O’na tövbe edin. Sizi adlandırılan bir sona doğru metalandırsın. Ve her fazilet sahibine O’nun fazlından bulundursun. Ve aksine giderseniz ki ben sizin için çok önemli bir günün azabından korkarım!
  5. Sonuçta beklenen dönüşünüz Allah’a doğrudur. Ve O her şeyi ayarlayabilendir.
  6. Dikkat edin! Onlar O’nun fark etmesinden gizlenmek için kafalarını bükenlerdir (düşmanlıklarını saklayanlardır). Dikkat edin! O, onlar cüppelerine bürünürlerken onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  7. Ve o yeryüzünde rızkı Allah üzere olmayan hiçbir karasal yabani hayvan yoktur. Ve O, onların karar kıldıkları yerleri ve geçici durdukları yerleri bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
  8. Ve O, O ki o gökleri ve o yeryüzünü altı dönemde ve hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için onun temel yapı ve yönetimini o belirsizlik (su) olmak üzere biçimlendirendir. Ve mutlaka “Kesinlikle siz o ölümden sonra tekrar diriltilenlersiniz” dersen onlar ki kâfirler mutlaka derler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  9. Ve mutlaka onlardan o azabı sayılı yaşam süresince erteleyecek olursak mutlaka derler ki: “Onu alıkoyan nedir?”. Dikkat edin! O onlara geldiği gün o alay ettikleri onları kuşatır durumdayken onlardan geri çevrilir değildir.
  10. Ve o insana bizden bir rahmet tattırırsak, sonra onu ondan çekip alsak kesinlikle o umutsuz bir kâfirdir.
  11. Ve ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak mutlaka der ki: “Benden o kötülükler gitti”. Kesinlikle o öğünen bir şımarıktır.
  12. Onlar ki sabredenler ve o düzeltici işleri işleyenler hariçtir. İşte onlar, onlar içindir hoşgörü ve değerli karşılık.
  13. Ki sen “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla bir melek gelmeli değil mi!” diyorlar diye sana vahyolunanın bazısını terk eden ve onunla kafası daralan olabilirsin. Kesin olarak sen bir uyarıcısın ve Allah, O her şeye vekildir.
  14. Yoksa “Onu o kurguladı mı?” derler. De ki: Doğrusunu söyleyenlerden olduysanız Allah’tan başka güç yetirebildiklerinizi çağırın ve onun benzeri kurgulanan on sureyle bulunun.
  15. Ki asla size cevap veremedilerse de kesinlikle o, Allah’ın bilimiyle indirilendir diye ve kesinlikle O’ndan başka ilah (tanrı) yoktur diye bilin! Ki siz gönülden teslim olanlar mısınız?
  16. Kim bu dünya hayatını ve güzelliklerini isteyen olduysa orada onların işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Ve onlar, orada bir eksikliğe uğratılmazlar.
  17. İşte onlar, onlar ki o ahirette o ateşten başkası onlar için değildir ve sanayi ettikleri onun içinde boşa gitti. Ve işler oldukları geçersizdir.
  18. Ki Rabbinden o apaçık açıklama üzere bulunan ve ondan bir bilirkişi olan ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa’nın kitabından aktaran kişi mi? İşte onlar, ona iman ederler. Ve o gruplardan olan biri onu inkâr ederse de o ateş ona vaat edilen yerdir ki onda olumsuz sorgulama içinde olma. Kesinlikle o, Rabbinden o gerçektir. Ve lakin o insanların çoğunluğu inanmazlar.
  19. Ve Allah üzere yalanca kurgulayandan daha zalim kimdir? İşte onlar Rabblerine arz edilirler ve o şahitler derler ki: “Onlar ki Rabbleri üzere yalan söyleyenler bunlardır”. Dikkat edin! Allah’ın laneti o zalimlerin üzeredir.
  20. Onlar ki Allah yolundan engellerler ve ona eğrilik ararlar ve onlar o ahireti inkâr eden o kâfirlerdir.
  21. İşte onlar, onlar o yeryüzünde asla aciz kılanlar olamazlar. Ve onlar için velilerden Allah’tan başkası olamaz. O azap onlar için katlanır. Onlar işitip anlamaya güç yetirir olmadılar ve görüp anlar olmadılar.
  22. İşte onlar, onlar ki kendilerine yazık edenlerdir. Ve kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaştı.
  23. Çaresi yok! Kesinlikle onlar o ahirette, onlardır o en çok hüsrana uğrayanlar.
  24. Kesinlikle onlar ki inananlar ve o düzeltici işleri işleyenler ve Rabblerine boyun eğenler, işte onlar o bahçe halkıdır. Onlar orada daimî kalıcılardır.
  25. Bu iki farklı grubun benzetmesi o kör ve o sağır ve o gören ve o işiten gibidir. Benzerlik olarak ikisi aynı seviyede midir? Ki aklınıza getirip düşünmez misiniz?
  26. Ve mutlaka Nuh’u onun (kendi) toplumuna görevle göndermiştik.  “Kesinlikle ben size apaçık bir uyarıcıyım.
  27. Allah’tan başkasına kulluk, kölelik yapmayın” diye! “Kesinlikle ben sizin üzerinize elem verici bir günün azabından korkuyorum”.
  28. Ki onun toplumundan onlar ki kâfir o ileri gelenler dediler ki: “Seni bizim benzerimiz bir beşer haricinde görmüyoruz. Ve sana onlar ki bizim en rezillerimiz haricinde kimsenin uyduğunu görmüyoruz. O görünüş ortadadır. Ve sizin üzere bize bir fazlalıktan görmüyoruz. Aksine biz sizi yalancı zannediyoruz”.
  29. Dedi ki: “Ey toplumum! Gördünüz mü? Rabbimden bir açıklama üzere olduysam ve onun indinden (özelinden) bana rahmet verdiyse ki sizin üzere kapalı kılındıysa! Siz onu istemeyenlerken sizi ona mecbur mu tutarız?
  30. Ve ey toplumum! Onun üzere ben sizden bir mal istemiyorum. Benim ücretim ise sadece Allah üzeredir. Ve ben onlar ki inananları kovan değilim. Kesinlikle onlar Rabbleriyle mülakat yapanlardır. Ve lakin ben sizi cahillik eden bir toplum olarak görüyorum.
  31. Ve ey toplumum! Onları kovarsam Allah’a karşı bana kim yardım eder ki düşünmez misiniz?
  32. Ve size ‘Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum ve o gaybı bilmem ve kesinlikle ‘Ben bir meleğim’ demiyorum ve onlar ki gözünüzde küçük gördüklerinizi ‘Allah onları asla daha iyi bir duruma getirmeyecek’ diyemem. Onların benliklerinde olanı en iyi bilen Allah’tır. Kesinlikle ben o zaman mutlaka o zalimlerdenim”.
  33. Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele etmişsin ki bizimle mücadeleyi artırmışsın. Ki o doğrusunu söyleyenlerdensen bize tehdit ettiğinle bulun!
  34. Dedi ki: “Kesin olarak onu size uygun görürse Allah bulundurur. Ve siz aciz bırakanlar değilsiniz”.
  35. Ve Allah sizi azdırmayı ister olduysa benim size öğüt vermek isteme samimiyetimin size yararı olmaz. O’dur sizin Rabbiniz ve O’na döndürüleceksiniz”.
  36. Yoksa sana “Onu o kurguladı” mı diyorlar? De ki: “Kurguladımsa suçu benim üzeredir. Ve ben sizin işlemekte olduğunuz suçlardan bağışığım”.
  37. Ve Nuh’a vahyolundu ki: Kesin olarak senin toplumundan iman etmişlerden başkası asla iman etmeyecek ki onların yapmakta oldukları nedeniyle ümitsizliğe kapılma.
  38. Ve gözlerimiz ve vahyimiz ile o gemiyi sanayi et ve onlar ki zulmedenler içinde bana hitap etme! Kesinlikle onlar suda boğulanlardır.
  39. Ve o, o gemiyi sanayi ederken, toplumundan ileri gelenler onun üzere her uğradıklarında ondan eğlence edinirlerdi. Dedi ki: “Bizden eğlence ediniyorsanız ki kesinlikle sizin eğlence edindiğiniz gibi biz sizden eğlence ediniriz.
  40. Ki rezil edici azabın kime bulunacağını ve o yerleşik azabın kimin üzere serbest olacağını ileride bileceksiniz”.
  41. Nihayet emrimiz geldiği ve o tennur (tandır veya geminin kazanı) kaynamaya başladığında dedik ki: “(Evcil olan) her çiften ikişer ve aleyhlerinde o ifade geçen hariç ehlini ve iman edeni geminin içine yükle”. Ve onunla birlikte birkaçı haricinde iman etmedi.
  42. Ve dedi ki: “Onun içine binin. Onun akması ve durması Allah’ın ismiyledir. Kesinlikle Rabbim mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
  43. Ve o, onlarla birlikte o dağlar gibi dalga içinde akıp gidiyordu ve Nuh bir sal içinde bulunan oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum bizimle birlikte bin ve o kâfirlerle birlikte bulunma!”.
  44. O dedi ki: “Ben, beni o sudan savunan bir dağa yerleşeceğim”. Dedi ki: “Bugün Allah’ın emrinden O’nun özel merhamet ettiğinden başkasını savunan yoktur”. Ve ikisinin arasına o dalga girip durumu değiştirdi de o, o boğulanlardan oldu.
  45. Ve denildi ki: Ey yer sıvını çek ve ey gök sen yağışını durdurup kes ve o su çok azaldı ve o emir yerine getirildi. O, o kızağa (geminin sanayi edildiği) seviyelendi. Ve denildi ki: “Dönüşümsüz uzaklaştırılma o zalimler topluluğu içindir”.
  46. Ve Nuh Rabbine seslendi de dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle oğlum benim ehlimdendi. Ve kesinlikle senin vaadin o gerçektir. Ve sen o hükmedenlerin en iyi hükmedenisin”.
  47. Dedi ki: Ey Nuh: “Kesinlikle o senin ehlinden değildir. Kesinlikle o uygunsuz bir ameldir ki onunla ilgili bilimin olmadığını benden isteme. Kesinlikle ben o cahillerden olursun diye sana vaaz ediyorum”.
  48. Dedi ki: “Rabbim! Onunla ilgili bilimim olmadığını senden istemekten sana sığınırım. Ve beni hoş görmez ve bana merhamet etmezsen o hasar edenlerden olurum”.
  49. Denildi ki: Ey Nuh! Bizden sana selamla ve sana ve seninle beraber olanlardan ümmetlere potansiyellerle in aşağı ve onlar metalandıracağımız sonra bizden onlara acı verici azap dokunacak ümmetlerdir.
  50. İşte o, o bilinmeyenden bilgilerdir. Onu sana vahiy ediyoruz. Bundan önce sen ve toplumun onu bilir olmadınız. Ki sabret! Kesinlikle o akıbet o önemseyip gereğini yapanlarındır.
  51. Ve Ad’e kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’ndan başkası sizin için ilah değildir ki oysa siz sadece iftiracısınız.
  52. “Ey toplumum! Onun üzere ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ise o ki sadece beni ayrıştırıp var eden üzeredir ki akıl etmez misiniz?”.
  53.  Ve “Ey toplumum! Rabbinizden hoşgörü dileyin, sonra O’na tövbe edin. O, o göğü üzerinize sağanak olarak göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Zıddına gidip ağır suç işleyenlere katılmayın”.
  54. Dediler ki: “Ey Hud! Sen bize açıklayıcı bir ispat getirmedin ve biz senin sözünden ötürü tanrılarımızı terk eden değiliz ve biz sana inananlar değiliz.
  55. Biz ise sadece deriz ki: “Tanrılarımızdan bazısı seni kötüce yoksunlaştırmış!” Dedi ki: “Kesinlikle ben Allah’ı şahit tutarım ve siz şahit olun, kesinlikle ben sizin ortak koştuklarınıza dönüşümsüz uzağım (bağışığım).
  56. O’ndan başka ki topluca bana düzenek kurun. Sonra bana tolerans tanımayın.
  57. Kesinlikle ben, benim ve sizin Rabbiniz Allah’a tevekkül ettim. Onun perçeminden tuttuğundan başka hiçbir karasal hayvan yoktur. Kesinlikle benim Rabbim doğru tutum üzeredir.
  58. Ki aksine davransanız da ben sizin için o gönderildiğimi size ulaştırmışım. Ve Rabbim sizin yerinize sizden başka bir toplumu halif kılar ve siz O’na herhangi bir şey olarak zarar veremezsiniz. Kesinlikle Rabbim her şey üzere koruyucudur”.
  59. Ve emrimiz gelince, Hûd’u ve onunla birlikte onlar ki iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle uzaklaştırıp kurtardık ve onları ağır bir azaptan (siklonik fırtınadan) uzaklaştırıp kurtardık.
  60. Ve işte o Ad! Onlar Rabblerinin ayetlerini değersiz, yetersiz buldular. Ve O’nun resullerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine tabi oldular.
  61. Ve bu dünyada ve o kıyamet gününde lanete tabi edildiler. Dikkat edin! Kesinlikle Ad, onlar Rabblerini inkâr ettiler. Dikkat edin! Hud’un toplumu Ad dönüşümsüz uzaklaştırıldı.
  62. Ve Semud’a kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’ndan başkası sizin için ilah değildir. O’dur sizi o yeryüzünden inşa eden. Ve sizi orada uygarlaşır kıldı ki ondan hoşgörü isteyin, sonra ona tövbe edin. Kesinlikle Rabbim icabet edendir, yakındır”.
  63. Dediler ki: “Ey Salih! Sen bundan önce içimizde ümit bağlanan bir kimse olmuştun. Atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmemizi yasaklıyor musun? Ve kesinlikle bizi çağırdığından sorgulayan çekince içindeyiz”.
  64. Dedi ki: “Ey benim toplumum! Gördünüz mü? Ben Rabbimden apaçık bir ispat üzereysem ve bana ondan bir rahmet verdiyse ki O’na isyan edersem Allah’a karşı bana yardım edecek kimdir? Ki beni zarardan başka artırmazsınız.
  65. Ve ey toplumum! Allah’ın döllenmiş dişi devesi o budur. Sizin için ayettir ki bırakın onu, Allah’ın arazisinde edinip beslensin. Ve ona kötülükle dokunmayın ki sizi yakın bir azap yakalar”.
  66. Ki onu kısırlaştırdılar da dedi ki: “Yurdunuzda üç gün metalanın. İşte o yalanlanan haricinde bir vaattir”.
  67. Ki emrimiz gelince Salih’i ve onlar ki onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmet olarak uzaklaştırıp kurtardık ve o günün rezilliğinden. Kesinlikle Rabbin, O, o kuvvetlidir, o yaptırım güçlüdür.  
  68. Ve onlar ki zalimleri o ses titreşimi tuttu da yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  69. Orada asla refah içinde yaşamamışlar gibi! Dikkat edin! Kesinlikle Semud, onlar Rabblerini inkâr ettiler. Dikkat edin! Semud dönüşümsüz uzaklaştırıldı.
  70. Ve mutlaka resullerimiz o müjde ile İbrahim’e gelmişlerdi.  Dediler ki “Size selam”.  “Selam size” dedi de kızartılmış bir buzağı getirmekten geri kalmadı.
  71. Ki ellerini ona doğru birleştirmediklerini görünce onlardan hoşlanmadı ve onlardan kaygılanarak ürktü. Onlar dediler ki: “Kaygılanma! Kesinlikle biz Lut toplumuna doğru gönderildik”.
  72. Ve onun karısı ayakta duruyordu ki güldü de ona İshak’ı ve İshak’ın ardından Yakub’u müjdeledik.
  73. Dedi ki: “Vay bana! Ben bir kocakarı ve kocam yaşlı bir adamken çocuk sahibi mi olacağım? Kesinlikle bu şaşılacak bir şeydir!”.
  74. Dediler ki: “Allah’ın rahmeti ve O’nun bereketleri sizin üzereyken Ey ehl-i Beyt! Sen Allah’ın emrinden mi şaşırırsın? Kesinlikle O (bilebileceğinizden) fazlasıyla hayranlığa layıktır”.
  75. Ki İbrahim’den o endişe gidince ve o müjde kendisine ulaşınca Lut toplumu için bizimle tartışmaya girişti.
  76. Kesinlikle İbrahim çok yumuşak huylu ve tövbeye düşkündü.
  77. Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Kesinlikle o Rabbinin gelmiş bir emridir. Ve kesinlikle onlar geri çevrilmez azaba uğrayanlardır.
  78. Ve resullerimiz Lût’a gelince o onlar nedeni ile fenalaştı ve eli ayağı birbirine dolaştı ve dedi ki: “Bugün yıpratıcı bir gündür”.
  79. Ve öncesinde o kötülükleri işler olan toplumu ona doğru akın edercesine koşup geldiler. Dedi ki: “Ey toplumum! İşte bunlar kızlarım, onlar sizin için daha uygundur ki Allah’ı önemseyin ve beni misafirlerim içinde rezil etmeyin. Sizden hiç kimse olgun bir adam değil midir?”.
  80. Dediler ki: “Bizim için senin kızlarında bir hak olmadığını mutlaka bilmişsindir. Ve kesinlikle sen, sen bizim ne istediğimizi mutlaka bilirsin”.
  81. Dedi ki: “Keşke size yetecek kuvvetim olsaydı veya şiddetli bir dayanağa yerleşseydim”.
  82. Dediler ki: “Ey Lut! Kesinlikle biz Rabbinin resulleriyiz. Onlar sana asla ulaşamazlar ki sen o gecenin bir kısmında ailenle birlikte gizlice çık git. Ve içinizden senin karın hariç hiç kimse gerisine kıvrılmasın. Kesinlikle onlara isabet eden o (musibet) ona isabet edendir. Kesinlikle vaat zamanları o sabahtır. O sabah yakın değil mi?
  83. Ki emrimiz gelince oranın üstünü altına kıldık ve oranın üzerine düzenli yığılı pişirilmiş taşlardan yağdırdık.
  84. O, Rabbinin indinde işaretlidir. Ve o, o zalimlerden uzak değildir.
  85. Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun haricindekiler sizin için ilah değildir. Ve o ölçü olanı ve o ağırlık oluşturan birimi eksik tutmayın. Ben sizi avantajlı durum içinde görüyorum. Ve kesinlikle ben sizin üzere kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.
  86. Ve “Ey toplumum! O ölçüyü ve o ağırlık birimini standartla tam yerine getirin. Ve o insanlara eşyalarını eksiltmeyin ve o yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.
  87. İnanır olanlardan iseniz Allah’ın geri bıraktığı sizin için daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinize muhafız değilim”.
  88. Dediler ki: “Ey Şuayb! Atalarımızın kulluk yapmakta olduklarını veya mallarımızda uygun gördüğümüzü yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Kesinlikle sen, mutlaka sen o yumuşak huylusun ve o olgun bir adamsın!”.
  89. Dedi ki: Ey toplumum! Ben Rabbimden bir açıklama üzereysem ve O’ndan beni güzel bir rızıkla rızıklandırdıysa! Ve size yasak ettiğime muhalefet etmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar o ıslahı istiyorum. Ve başarılı görülmem yalnızca Allah’a aittir. O’na tevekkül ettim ve yalnız O’na düşkünüm.
  90. Ve “Ey toplumum! Bana ayırımcılık yapmanız, Nuh toplumuna veya Hud toplumuna veya Salih toplumuna ve sizden uzak olmayan Lut toplumuna isabet edenin benzeri musibeti size isabet ettirecek suçu işletmesin.
  91. Ve “Rabbinizden hoşgörü dileyin. Sonra O’na tövbe edin. Kesinlikle Rabbim özel merhametlidir, sevecendir”.
  92. Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinden çoğunu anlar değiliz ve kesinlikle biz seni içimizde mutlak zayıf görüyoruz. Ve eğer hısımların olmasaydı mutlaka seni taşlardık. Ve sen bizim üzere yaptırım güçlü biri değilsin”.
  93. Dedi ki: “Ey benim toplumum! Benim hısımlarım size Allah’tan daha mı yaptırım güçlü? Ve O’nu arkanızda hesaba katılmaz edindiniz. Kesinlikle benim Rabbim işlemekte olduklarınızı kuşatandır”.
  94. Ve “Ey benim toplumum! Benim için imkânlarınızla çalışın. Kesinlikle ben çalışanım. Onu rezil eden azabın kime geleceğini ve kim o yalancı bileceksiniz. Ve gözetleyin, kesinlikle ben sizinle beraber gözetleyenim.
  95. Ve emrimiz gelince Şuayb’ı ve onlar ki onun beraberindeki inananları bizden bir rahmet ile uzaklaştırıp kurtardık. Ve onlar ki zulmedenleri o ses titreşimi yakaladı da diyarlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  96. Orada hiç yetkin-yeterli durum içinde yaşamamışlar gibi! Dikkat edin! Medyen Semud’un dönüşümsüz uzaklaştırılması gibi dönüşümsüz uzaklaştırıldı.
  97. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir otoriter yetki ile göndermiştik.
  98. Firavun’a ve onun ileri gelenlerine ki onlar Firavun’un emrine uydular. Ve Firavun’un emri sağduyulu değildi.
  99. O, o kıyamet gününde toplumuna öncülük eder de onları o ateşe ulaştırır. Ve ne kötüdür o varılan o varış yeri!
  100. Ve burada ve o kıyamet gününde lanete tabi edildiler. Ne kötüdür o destekleme hediyesi!
  101. İşte o sana anlatmakta olduğumuz o yerleşim yerleri bilgilerindendir. Onlardan bir kısmı hala ayakta durmakta ve bir kısmı ise biçilmiştir.
  102. Ve onlara biz zulmetmedik. Ve lakin onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiğinde o ki Allah’tan başka kulluk ettikleri tanrıları onlardan hiçbir şeye yetkinlik-yeterlilik sağlamadı ve perişanlıktan başkasını artırmadılar.
  103. Ve o zalim toplumları yakaladığında Rabbinin yakalaması işte onun gibidir. Kesinlikle onun yakalaması acı vericidir, şiddetlidir.
  104. Kesinlikle o ahiret azabından korkanlar için mutlak ayetler işte onun içindedir. İşte o toplanma günüdür. O, o insanlar içindir ve o şahit (o bilirkişi) olunan gündür.
  105. Ve biz onu sayılan bir son haricinde erteler değiliz.
  106. Onun geldiği gün Allah’ın izni olan hariç hiçbir benlik konuşturulmaz ki onlardan kimi huzursuz başı dertte olandır ve kimi mutlu başarılı olandır.
  107. Ki onlar ki başı dertte olanlara gelince, onlar o ateşin içindelerdir. Onlar içindir orada inleme ve çığlık atma.
  108. Rabbinin uygun görmesi hariç, o gökler ve o yeryüzü sürüp gittikçe onlar orada devamlı kalıcılardır. Kesinlikle Rabbin, O istediğini yapandır.
  109. Ve onlar ki mutlu olanlara gelince ki onlar o bahçeler içindelerdir. Rabbinin uygun görmesi hariç o gökler ve o yeryüzü sürüp gittikçe onlar orada devamlı kalıcılardır. O kesintisi olmayan bir hediyedir.
  110. Ki bunların ibadet edişlerinden dolayı sorgulama içinde olma. Daha önce atalarının ibadet etmesi gibisinden başka ibadet etmiyorlar. Ve kesinlikle biz, mutlaka onlara nasiplerinin karşılığını eksiltmeden, tam olarak verenleriz.
  111. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı vermiştik de onun içinde ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabbinden bir kelime geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasındaki karara bağlanırdı. Ve kesinlikle onlar ondan olumsuzca sorgulayan bir şüphe içindelerdir.
  112. Ve kesinlikle hepsine, Rabbin onların işlediklerinin karşılığını mutlaka henüz tamamen vermedi. Kesinlikle O onların işlediklerinden haberdardır.
  113. Ki sen emrolunduğun gibi ve seninle birlikte tövbe edenlerle dosdoğru ol! Ve aşırıya kaçmayın. Kesinlikle O, sizin işlediklerinizi görüp farkında olandır.
  114. Ve onlar ki zulmedenlere dayanak olmayın ki size o ateş dokunur. Ve velilerden Allah’ın dışındakiler sizin için değildir. Sonra yardım göremezsiniz.
  115. Ve o gündüzün arta kalan iki tarafında (öyle ve ikindi) ve o gecenin geçiş zamanlarında (en az üç: akşam, yatsı, sabah) o namazı kıl. Kesinlikle o iyilikler o kötülükleri giderir. İşte o, o aklında tutanlar için hatırlatmadır.
  116. Ve sabret! Kesinlikle Allah o iyi davrananların karşılığını zayi etmez.
  117. Ki sizden önceki o kuşaklardan, onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında o yeryüzünde o bozgunculuğu yasaklayan bakiye sahipleri (ayetsel hatırlatma sahibi) olmalı değil miydi? Ve onlar ki zulmedenler, onlar içinde şımartıldıklarına uydular ve ağır suç işleyenler oldular.
  118. Ve ehli ıslah edenler halindeyken senin Rabbin o yerleşim yerlerini zulüm ile helak eden olmadı.
  119. Ve eğer Rabbin uygun görseydi, mutlaka o insanları tek bir ümmet (inanç birliği) kılardı. Ve onlar ihtilaf etmekte ara vermezler.
  120. Rabbinin özel merhamet ettiği kimseler hariçtir ve O onları onun için biçimlendirdi. Ve Rabbinin “Kesinlikle cehennemi o cinlerden ve o insanlardan topluca dolduracağım” kelimesi tamam oldu.
  121. Ve hepsini, o resullerin bilgilerinden senin gönlünü yatıştıracakları senin üzerine kıssa olarak anlatıyoruz. Ve o gerçek ve öğüt ve o müminler için hatırlatma sana bunun içinde geldi.
  122. Ve onlar ki iman etmeyenlere de ki: “İmkânlarınızla çalışın! Kesinlikle biz çalışanlarız!
  123. Ve gözetleyerek bekleyin! Kesinlikle biz gözetleyerek bekleyenleriz”.
  124. Ve o göklerin ve o yeryüzünün bilinmeyenleri Allah’a aittir. O işlerin hepsi sonuçta O’na geri döndürülür ki O’na kulluk et ve O’nu vekil kıl. Ve Rabbin işlediklerinizden gafil değildir.

 

11. Yusuf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lâm, Râ. İşte o, o apaçık kitabın ayetleridir.
  3. Kesinlikle biz onu akıl edebilesiniz diye Arapça bir duyuru olarak indirdik.
  4. Biz Kuran’dan bunu sana vahiy etmekle sana o kıssaların en güzelini anlatmaktayız. Ve sen ise ondan önce mutlaka o gafillerden oldun.
  5. O zaman Yusuf babasına dedi ki: “Ey babam! Kesinlikle ben on bir takımyıldızı ve Güneş’i ve Ay’ı gördüm. Onları benim için secde edenler gördüm”.
  6. Dedi ki: “Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma ki sana tuzak düzeneği (entrika) kurarlar. Kesinlikle o şeytan o insan için apaçık düşmandır.
  7. Ve işte onun gibi Rabbin seni seçer ve sana o olayların yorumundan öğretir ve daha önce iki atan İbrahim’e ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi O’nun senin üzerindeki ve Yakup ailesi üzerindeki nimetini tamamlar. Kesinlikle Rabbin bilendir, hâkimdir”.
  8. Mutlaka Yusuf ve onun kardeşleri içinde o isteyenler için ayetler olmuştur.
  9. O zaman onlar dediler ki: “Mutlaka Yusuf ve kardeşi, biz birbirine tutkunken babamıza bizden daha sevimlidir. Kesinlikle babamız mutlak açık bir yanılgı içindedir.
  10. Yusuf’u katledin veya onu bir araziye atın. O, babanızın ilgisini size kılsın ve ondan sonra salih bir topluluk olursunuz”.
  11. İçlerinden bir konuşmacı dedi ki: “Yusuf’u katletmeyin ve yapacak olursanız, onu o kuyunun çukurunda sergileyin. O gezginlerin bazısı onu çekip alsın”.
  12. Dediler ki: “Ey babamız, sana ne oluyor? Yusuf üzere bize güvenmiyorsun? Ve kesinlikle biz ona karşı samimiyetle yaklaşanlarız.
  13. Yarın onu bizimle beraber gönder.  İstediği gibi hoş vakit geçirsin ve oynasın. Ve kesinlikle biz onun için mutlak koruyucularız”.
  14. Dedi ki: “Kesinlikle beni, onu götürmeniz beni mutlaka hüzünlendirir ve siz ondan gafillerken onu o kurdun edinip yemesinden korkarım”.
  15. Dediler ki: “Biz tutkun bir toplulukken mutlaka onu o kurt edinip yerse kesinlikle biz o zaman mutlak hüsrana uğrayanlarız”.
  16. Ki onu alıp götürürken ve onu o kuyunun çukurunda kılmak için fikir birliğine vardılar. Ve biz ona vahyettik: “Mutlaka sen onlara onların bu işlerini onlar şuurunda değillerken bildireceksin”.
  17. Ve yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler.
  18. Dediler ki: Ey babamız! Kesinlikle biz yarışmaya gittik ve Yusuf’u metalarımızın özelinde bıraktık da onu o kurt edinip yedi. Ve eğer biz doğrusunu söyleyenler olsak ve sen bize inanır değilsin.
  19. Ve onlar onun sahte kanlı gömleğini getirdiler. Dedi ki: Aksine, nefisleriniz sizi bir işe ayarttı ki o esaslı bir sabırdır. Ve vasıflandırmanız üzere o idari yardım istenilen Allah’tır.
  20. Ve bir kafile geldi ve su tedarikçilerini gönderdiler de kovasını saldı. Dedi ki: “Ey müjde! Bu bir erkek çocuk!”. Ve Allah onların işlediklerini bilenken onu bir değer olarak gizlediler.
  21. Ve onu eksik değerle sayılı dirheme sattılar. Ve onun için o değer vermeyenlerden oldular.
  22. Ve o ki büyük şehirden onu satın alan karısına dedi ki: “Barınacağı yeri ona ikram et. Umulur ki bize bir yararı dokunur veya onu evlat ediniriz”. Ve işte onun gibi Yusuf’u o yeryüzünde iyi bir yer edinmesi ve ona o anlatıların yorumunu öğretmemiz için imkanlı bir yere yerleştirdik. Ve Allah emrinde galiptir. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  23. Ve o en şiddetlisine ulaşınca (ergenlik sonuna) ona hikmet ve bilim verdik. Ve o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  24. Ve o ki evinde bulunduğu o hanım onun nefsinden arzuladı. Ve o (hanım) o kapıları iyice kapattı ve “Haydi sen gel!” dedi. Dedi ki: “Allah korusun! Kesinlikle o, benim Rabbim beni güzel barındırdı. Kesin olan o zalimler başarıya ulaşamazlar”.
  25. Ve kadın ona mutlak niyetlenmişti. Ve eğer onun rabbinin delilini görmeseydi o, ona (kadına) niyetlenmişti. O, işte onun gibi onu o kötülük ve o fuhuştan çevirmemiz içindi. Kesinlikle o, o ihlaslı kullarımızdandı.
  26. Ve ikisi o kapıya doğru yarıştılar ve kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Ve ikisi o kapının karşı tarafında kadının efendisini buldular. Kadın dedi ki: “Senin ehline kötülük etmek irade edenin cezası zindana atılmaktan veya elem verici bir azaptan başka nedir?”.
  27. Dedi (erkek, Yusuf) ki: “O nefsimden beni irade etti”. Ve kadının ehlinden bir şahit şahitlik (bilirkişilik) etti: “Onun (erkeğin) gömleği önden yırtık olduysa ki o hanım doğru söyledi ve o (erkek), o yalancılardandır”.
  28. “Ve onun (erkek, Yusuf) gömleği arkadan yırtık olduysa ki o (kadın) yalan söyledi. Ve o (erkek, Yusuf), o doğrusunu söyleyenlerdendir”.
  29. Ki o onun gömleğinin arkadan yırtıklığını görünce dedi ki: “Kesinlikle o, siz kadınların düzeneğindendir. Kesinlikle siz kadınların düzeneği çok büyüktür”.
  30. “Yusuf! Sen buna ilgisiz kal! Ve (kadın) ağır suçun için hoşgörü dile. Kesinlikle sen (kadın) o hata yapanlardan oldun”.
  31. Ve o şehirdeki kadınlar dediler ki: “O vezirin karısı hizmetkârını, onun nefsinden arzu ediyor. Sevgisi içine işlemiş. Kesinlikle biz onu apaçık sapıklık içinde görüyoruz”.
  32. Ki o (kadın) onların dedikodularını duyunca, onlara görevli gönderdi ve onlar için dayanak hazırladı ve onlardan her birine bir bıçak verdi. Ve dedi ki: “Çık karşılarına!”. Ki onu görünce onu çok beğendiler ve ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Allah için! Bu bir beşer değildir. Bu ise sadece çok ünlü bir melektir (Horus?)!
  33. Kadın dedi ki: “Ki işte o, o ki sizin beni kınadığınızdır. Ve mutlaka ben onun nefsinden arzulamıştım da o şiddetle kaçınmak istedi. Ve mutlak ona emrettiğimi asla yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve mutlaka o aşağılananlardan olacaktır!
  34. Dedi ki: Rabbim! O zindan bana onların (kadınların) beni davet ettiklerinden daha sevimlidir. Ve sen onların planlarını benden uzaklaştırmazsan onlara duygusalca meyleder ve o cahillerden olurum.
  35. Ki Rabbi onun duasına cevap verdi de o kadınların planlarını ondan çevirdi. Kesin olan o ki O, o işitendir, o bilendir.
  36. Sonra o ayetleri görmelerinin ardından onlar için onu mutlaka bir süreliğine zindana atmaları açığa çıktı.
  37. Ve o hapse onunla beraber iki genç hizmetkâr girdi. İkisinden biri dedi ki: “Kesinlikle ben mayalık üzüm sıktığımı görmekteyim”. Ve o diğeri dedi ki: “Kesinlikle ben başımın üzerinde ekmek taşıdığımı görmekteyim, o kuşlar ondan yemektedir. Bize bunun yorumunu bildir. Kesinlikle biz seni o iyi davrananlardan görmekteyiz”.
  38. Dedi ki: “Onun size gelmesinden (bulunmasından) önce yorumuyla bildirdiğimden başka ikinizi rızıklandıran bir yemek ikinize gelmez. İşte o (ikinize söylüyorum) Rabbimin bana öğrettiği bilimlerdendir. Kesinlikle ben Allah’a inanmayan ve o ahireti inkâr edenler toplumunun milletini (inanç birliğini) terk ettim.
  39. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakup’un milletine tabi oldum. Bir şeyden Allah’a ortak koşmak bizim için olur değildir. İşte o Allah’ın bizim ve o insanlar üzerindeki fazlıdır. Ve lakin o insanların çoğu, onlar şükretmezler.
  40. Ey o zindanda ikisi ile beraber bulunduklarım! Ayrılığa düşmüş rabbler mi daha iyidir? Yoksa O her şeyin üstesinden gelebilen bir tek Allah mı?
  41. Allah’tan başka kulluk ettikleriniz sizin ve babalarınızın adlandırdığı adlardan başkası değildir. Allah onunla ilgili bir ikna belgesi indirmedi. O hüküm ise Allah’a aittir. O özellikle yalnızca O’na kulluk edilmesi dışında kulluk (kölelik) etmemenizi emretti. İşte o, o dosdoğru dindir. Ve lakin o insanların çoğu, onlar bilmezler.
  42. Ey o zindanda ikisi ile beraber bulunduklarım! İkinizden birine gelince ki rabbine mayalanmış içecek sunacak ve o diğerine gelince ki asılacak da o kuşlar başından yiyecek.  O ki içinde fikir sorduğunuz o görev yerine getirildi.
  43. Ve o, o ki o ikisinden kesinlikle çıkıp kurtulacağını zannettiğine dedi ki: “Rabbinin özelinde beni an”. Ki o şeytan onu efendisine anmayı unutturdu da birkaç yıl o zindanda kaldı.
  44. Ve o melik dedi ki: “Kesinlikle ben yedi semiz inek görüyorum. Onları yedi zayıf yiyip tüketiyor ve yedi yeşil başak ve diğer kurular görüyorum. Ey o ileri gelenler! Rüya yorumlar olduysanız o rüya için bana fikir veriniz”.
  45. Dediler ki: Onlar düşler demetidir. Ve biz o düşlerin yorumunu bilenler değiliz.
  46. Ve o ki ikisinden kurtulan ve çıktıktan bir süre sonra hatırlayan dedi ki: “Ben! Size onun yorumunu bildiririm ki beni gönderin!”.
  47. “Yusuf! Ey o doğru sözlü! Bize fikir ver. Yedi semiz inek. Onları yedi zayıf tüketiyor ve yedi yeşil başak ve diğer kurular. Ben o insanlara geri dönebilirim de onlar da bilebilirler”.
  48. Dedi ki: “Siz yedi yıl ardarda ziraat yaparsınız. Tükettiğiniz az bir kısmı hariç biçtiklerinizi başağında bırakın”.
  49. Sonra onun ardından işte o yedi şiddetli sene gelir. Önceden hazırladıklarınızın birazından başkasını tüketirsiniz.
  50. Sonra işte onun ardından o insanlara bol su sağlandığı bir tarihi dönem gelir. Ve onda sıkıştırıp depolarlar.
  51. Ve o melik dedi ki: “Onu bana getirin”. Ki o resul ona gelince dedi ki: “Rabbine dön de onlar ki ellerini kesen o kadınların eylemini sor. Kesinlikle Rabbim onların düzenbazlıklarını bilendir”.
  52. Dedi ki: “Yusuf’u nefsinizde irade ettiğiniz zaman derdiniz neydi?”. Onlar (kadınlar) dediler ki: “Hâşâ, Allah için. Biz onun aleyhinde kötülük bilir değiliz”. O azizin karısı dedi ki: “Şimdi o gerçek netleşti. Kesinlikle ben onun nefsinden arzu ettim. Ve kesinlikle o mutlak doğrusunu söyleyenlerdendir”.
  53. “İşte onun bilmesi için: (Yusuf) Kesinlikle ben onun o yokluğunda ona ihanet etmedim ve kesinlikle Allah o hainlerin tuzağına rehberlik etmez.
  54. Ve ben nefsimi temize çıkarmam. Kesinlikle o nefs (benlik) Rabbimin özel merhamet ettiği hariç o kötülükle çok emredendir. Kesinlikle Rabbim hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.    
  55. Ve o melik dedi ki: Onu bana bulundurun. Kendime özgü edineyim. Ki onunla konuşunca dedi ki: “Kesinlikle sen bugün bizim yanımızda güvenilir yetkili bir imkandasın.
  56. Dedi ki: “Beni o arazi hazineleri üzere kıl! Kesinlikle ben bilgin koruyucuyum”.
  57. Ve işte onun gibi Yusuf’u o yeryüzünde imkanla yerleştirdik. Nereyi uygun görürse orada konaklardı. Biz uygun gördüğümüze rahmetimizle isabet ederiz ve o iyi davrananların karşılığını zayi etmeyiz.
  58. Ve onlar ki iman eden ve o önemseyip gereğini yerine getirir olanlar için o ahiretin karşılığı mutlak daha hayırlıdır (daha da iyidir, daha da avantajlıdır).
  59. Ve Yusuf’un kardeşleri gelip onun yanına girdiler ki onlar onu tanımayanlarken o onları tanıdı.
  60. Ve onları donanımları ile donattığında dedi ki: “Babanızdan kardeşinizi benimle bulundurun. Görüyorsunuz değil mi? Ben o ölçeği tam yerine getiriyorum ve ben o hancıların en avantajlısıyım.
  61. Ki onu benimle asla bulundurmazsanız da benim özelimde size ölçek (erzak) yoktur ve bana yaklaşmayın!”.
  62. Dediler ki: “Onu babasından irade edeceğiz ve kesinlikle biz mutlaka yapanlarız”.
  63. Ve hizmetkârlarına dedi ki: “Teminatlarını semerlerine kılın. Onu tanıyabilirler. Ehillerine dönünce sonuçta geriye dönebilirler!”.     
  64. Ki geri dönüp babalarına geldiklerinde dediler ki: “Ey babamız! Bizden o ölçek menedildi. Ki kardeşimizi bizimle gönder ölçek alalım ve kesinlikle biz onun için mutlaka o korucularız”.
  65. Dedi ki: “Daha önce onun kardeşi üzere size güvendiğim gibisi haricinde onun üzere size güvenir miyim? Ki Allah koruyan olarak en avantajlıdır ve O, o özel merhametlilerin en merhametlisidir”.
  66. Ve metalarını açtıklarında teminatlarını onlara geri verili buldular. Dediler ki: “Ey babamız! Daha ne ararız? İşte bu teminatlarımız bize geri verildi ve onunla ehlimize yiyecek sağlarız ve kardeşimizi koruruz ve ölçüyü bir sığır yükü artırırız. İşte o kolay bir ölçüdür”.
  67. Dedi ki: “Etrafınızın kuşatılma haricinde onu bana mutlaka bulunduracağınıza dair Allah’tan bir söz bulunduruncaya kadar onu asla sizinle göndermeyeceğim”. Ki onlar ona söz verince (bulundurunca) dedi ki: “Allah söylediklerimiz üzerine vekildir”.
  68. Ve dedi ki: “Ey oğullarım! Siz bir tek kapıdan girmeyin ve ayrı kapılardan girin ve ben size Allah’tan hiçbir şeyi gideremem. O hüküm ise sadece Allah’ındır. O’na tevekkül ettim ve o tevekkül edenler O’nun üzere ki mutlaka tevekkül etmelilerdir”.
  69. Ve babalarının onlara emrettiği yerlerden girince Yakup’un kendi içinde yerine getirilmesini zorunda hissettiğinden başkası dışında onlar için Allah’tan bir şeye yetkin- yeterli olur değildi. Ve kesinlikle o, biz ona öğrettiğimiz için mutlaka bilim sahibiydi. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  70. Ve Yusuf’un yanına girdiklerinde o, kardeşini yanına yerleştirdi ve dedi ki: “Kesinlikle ben senin kardeşinim ki onların yaptıkları nedeniyle ümitsizliğe kapılma”.
  71. Ki onların donanımlarını donatınca, o su kabını kardeşinin semerinde kıldı. Sonra bir duyurucu duyurdu: “Ey o kervancılar, kesinlikle siz mutlaka hırsızlarsınız”.
  72. Onlara dönüp yanaşarak dediler ki: “Kayıp olarak aradığınız nedir?”.
  73. Dediler ki: “O melikin hacim ölçü birimini arıyoruz ve bir sığır yükü onu getiren içindir”. “Ve ben ona garantörüm”.
  74. Dediler ki: “Allah’a yemin ederiz. Mutlaka o yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi ve hırsız olmadığımızı bilmişsinizdir”.
  75. Dediler ki: “Ki yalancı olursanız onun karşılığı nedir!”
  76. Dediler ki: “Onun karşılığı kimin semerinde bulunduysa ki o onun karşılığıdır. Biz o zalimlere işte onun gibi karşılık veririz”.
  77. Ki kardeşinin haznesinden önce onların haznesiyle başladı. Sonra onu kardeşinin haznesinden çıkardı. Yusuf için işte onun gibi planladık. O, o melikin dinine (hukuk düzenine) göre Allah’ın uygun görmesi dışında kardeşini alıkoyması için olur değildi. Uygun gördüğümüz kişiyi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilim sahibinin üstündedir bir âlim.
  78. “Çalmışsa daha önce ona kardeş (olan) de çalmıştı” dediler de Yusuf onu kendi içinde sakladı ve asla onlara açığa çıkarmadı. Dedi ki: “Durumunuz daha kötüdür ve tanımlamanızı Allah daha iyi bilendir”.
  79. Dediler ki: “Ey aziz! Kesinlikle ona baba (olan) çok yaşlı biridir ki onun yerine birimizi tut. Kesinlikle biz seni o iyilik edenlerden görüyoruz”.
  80. Dedi ki: “Metamızı yanında bulduğumuzdan başkasını tutmaktan Allah esirgesin! Kesinlikle biz o zaman mutlaka zalimleriz”.
  81. Ki ondan ümitlerini kesince gizlice görüşerek çekildiler. Onların saygınları dedi ki: “Asla bilmez misiniz? Babanız sizden Allah adına söz almıştır ve daha önce Yusuf’u geri bırakma ihmalinizi? Ki babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. Ve O, o hükmedenlerin en iyisidir”.
  82. Siz babanıza geri dönün de deyin ki: “Ey babamız! Kesinlikle oğlun hırsızlık yaptı. Ve biz bildiğimizin haricinde şahitlik eder değiliz ve o gayb için bekçiler olmadık.
  83. Ve o ki içinde olduğumuz o yerleşim yeri halkına ve o ki içine katıldığımız o kâfileye sor. Ve kesinlikle biz mutlaka doğrusunu söyleyenleriz”.
  84. Dedi ki: Aksine, nefsiniz sizi bir iş yapmaya ayarttı ki o esaslı bir sabırdır. Allah’ın onları topluca benimle bulundurması umulur. Kesinlikle O, o bilendir, o hâkimdir.
  85. Ve o onlarla ters davrandı. Dedi ki: “Ey Yusuf üzere kederim” ve o hüznünden gözleri ağardı ki o duygularını bastırandı.
  86. Dediler ki: Allah’a yemin olsun! Sen rahatsız olana kadar veya o helak olanlardan olana kadar Yusuf’u anmaya ara vermezsin.
  87. Dedi ki: Kesin olarak ben üzüntümü ve hüznümü Allah’a dikkat çekerim ve Allah’tan sizin bilmediğinizi bilirim.
  88. Ey oğullarım! Gidin! Yusuf ve kardeşi için hassaslaşın. Ve Allah’ın kolaylık sağlamasından ümit kesmeyin. Kesin olan o kâfirler toplumundan başkası Allah’ın kolaylık sağlamasından ümidi kesmez.
  89. Ki onun yanına girdikleri zaman dediler ki: Ey o aziz! Bize ve ehlimize o darlık dokundu ve önemsiz bir teminat ile geldik ki artık bize o ölçeği tam olarak yerine getir ve üzerimize sadakalandır. Kesinlikle Allah, O, o sadaka verenlere karşılık verir.
  90. O dedi ki: Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi? O zaman siz cahillerdiniz.
  91. Dediler ki: “Kesinlikle sen, mutlaka sen Yusuf’ musun?”.  Dedi ki: “Ben Yusuf’um ve bu benim kardeşimdir. Allah bize çok büyük iyilikte bulunmuştur. Kesin olan: Kim önemseyip gereğini yerine getirir ve sabrederse ki kesinlikle Allah o iyi davrananların karşılığını zayi etmez”.
  92. Dediler ki: Allah’a yemin olsun!  Allah mutlaka seni bizim üstümüzde saygınlığa yeğlemiştir ve biz ise o hata yapanlar olduk.
  93. Dedi ki: Bugün size başa kakma yoktur. Allah sizi hoşgörür. Ve O, o özel merhamet edenlerin en merhametlisidir.
  94. Alın bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne serin. Görüp algılar durumda olsun. Ve bütün ehlinizle topluca bana gelip bulunun.
  95. Ve o kâfile (Mısır’dan) ayrılınca babaları dedi ki: Eğer beni iyice bunak saymazsanız kesinlikle ben Yusuf’un kokusunu buluyorum.
  96. Dediler ki: Allah’a yemin olsun. Kesinlikle sen mutlaka o eski şaşkınlığındasın.
  97. Ki o müjdeci gelince onu onun yüzü ile buluşturdu ki görüp algılaması geri döndü. Dedi ki: “Hiç ben size ‘Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi Allah’tan bilirim’ demedim mi?”.
  98. Dediler ki: Ey babamız! Bizim için suçumuza hoşgörü dile. Kesinlikle biz o hata yapanlar olduk.
  99. Dedi ki: “Rabbimden sizin için hoşgörülme dileyeceğim. Kesinlikle O, o hoşgörülüdür ve o özel merhamet edendir”.
  100. Ki onlar Yusuf’un yanına girince anne-babasını kendine doğru barındırdı ve dedi ki: “Allah uygun görürse büyük şehre güvenlik içinde girin”.
  101. Ve ana-babasını o temel yapı ve yönetimin üstünde tuttu ve birlikte onun (onun yönetimi) için secdeye kapandılar ve dedi ki: “Ey babam! Bu önceki rüyamın yorumudur. Rabbim onu gerçek kıldı. Ve o şeytan benimle kardeşlerimin arasını kışkırttıktan sonra Rabbim beni o zindandan çıkardığında ve sizi o çölden getirdiğinde bana iyilikte bulunmuştur. Kesinlikle Rabbim uygun gördüğüne incelikli davranır. Kesinlikle O, o âlimdir, o hâkimdir.
  102.  “Ey Rabbim! Sen beni o yönetimde yetkili durumda bulundurmuşsun ve bana o olayların yorumunu öğretmişsin. O gökleri ve o yeryüzünü ayrıştıran Rabbim! Bu dünyada ve o ahirette sensin benim velim. Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni o salihlere kat!”.
  103. İşte o sana vahiy ettiğimiz o gayb bilgilerindendir. Onlar işlerini toparlarken ve onlar plan yaparlarken sen yanlarında olur değildin.
  104. Ve eğer sen hırsla istesen, o insanların çoğu iman edenler değillerdir.
  105. Ve sen onun üzere herhangi bir karşılık ister değilsin. O ise o âlemler için sadece bir hatırlatmadır.
  106. Ve o göklerdeki ve o yeryüzündeki ayetlerden niceleri! Onlar onun üzerinden onunla ilgilenmeyerek geçip giderler.
  107. Ve onların çoğu ortak kılanlar olmaları (müşrik) haricinde Allah’a güvenip inanır değillerdir.
  108. Ki Allah’ın azabından bir kaplayanın başlarına gelmesinden veya onlar şuur etmezlerken ansızın o saatin gelmesinden emin mi oldular?
  109. De ki: Benim yolum o budur. Benim ve bana tabi olanların bulunduğu basiret üzere Allah’a davet ediyorum. Ve Allah hiçbir şeyle ilintisiz, bağımlılığı olmayan yegâne egemendir. Ve ben o müşriklerden değilim.
  110. Ve o yerleşim yerleri ehlinden ona vahiy ettiğimiz birtakım erkeklerden başkasını senden önce resul olarak gönderir değildik. Ki o yeryüzünde hiç gezmezler mi de onlar ki onlardan öncesindekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu gözlemlesinler? Ve o ahiret yurdu onlar ki önemseyip gereğini yapanlar için mutlaka daha hayırlıdır. Ki akıl etmez misiniz?
  111. Sonunda o resuller yardım istedikleri ve kesinlikle onlar yalanlanmış zannettiklerinde onlara yardımımız geldi ki uygun gördüklerimiz uzaklaştırılıp kurtarıldı. Ve bizim baskınımız o suçlular toplumundan geri çevrilemez.
  112. Mutlaka onların kıssalarında o üstün akıllılar için ibret var olmuştur. O kurgulanır bir anlatı olmadı. Ve lâkin o, o ki onun zamanında da mevcut olanı tasdik eder ve her şeyi ayrıntılarıyla açıklar ve iman eden bir toplum için hidayet ve rahmettir.

12. Rad Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte o, o kitabın ayetleridir. Ve o ki sana Rabbinden indirilen o gerçektir. Ve lakin o insanların çoğu iman etmezler.
  3. Allah, O ki o gökleri direksiz olarak yükseltti. Onu görmektesiniz. Sonra o en temel yapı-yönetime seviyelendi. Ve Güneş’i ve Ay’ı hizmetinizde kıldı. Hepsi adlandırılmış son için akmaktadır. O işleri O düzenleyip çevirir. Rabbinizin karşısında mülakat olacağınıza yakın olarak inanabilesiniz diye O, size o ayetleri ayrıntılı açıklar.
  4. Ve O’ O ki o yeryüzünü uzunlamasına yaydı ve orada kıtalar ve nehirler ve o ürünlerin hepsinden kıldı. Orada eşeyli çiftler kıldı.  O, o gündüzü o geceyle örttürür. Kesinlikle düşünebilen bir toplum için mutlak o ayetler işte onun içindedir.
  5. Ve o yeryüzündedir birbirine komşu kısımlar ve üzüm bağları ve ekinler ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar. Onlar bir tek sıvı ile sulanırlar. Ve o yeme-edinmede bazılarını bazılarından fazlalaştırıyoruz (tür ıslahı). Kesinlikle akıl eden bir toplum için mutlak ayetler işte onun içindedir.
  6. Ve şaşıyorsan ki şaşılacak onların sözleridir: “Biz toprak olunca mı? Kesinlikle biz mi mutlaka yeniden biçimlendirilme içindeyiz?”. İşte onlar, onlar ki Rabblerini inkâr edenlerdir. Ve işte onlar, o tasmalar onların boyunlarındadır. Ve işte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalıcılardır.
  7. Ve onlar senden o iyilikten önce o kötülüğü acilen isterler. Ve onlardan önceki o benzetmeler geçmiştir. Ve kesinlikle senin Rabbin o insanlar için onların zulümleri üzere mutlak hoşgörü sahibidir. Ve kesinlikle Rabbin o misillemede mutlaka şiddetlidir.
  8. Ve onlar ki kâfirler derler ki: “Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil mi!”. Kesin olarak sen bir uyarıcısın ve her toplum içindir bir rehber.
  9. Allah, O her dişinin neyi yüklendiğini ve o rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir. Ve O’nun indinde her şey bir ayarlama iledir.
  10. O, o bilinmeyeni ve o bilinip anlaşılanı bilendir. O, o en saygındır, o en yücedir.
  11. Sizden o ifadeyi gizleyen ve onu açığa vuran ve o gecede gizlenen ve o gündüzde serbestçe dolaşan eşittir.
  12. Onun içindir bulunduğu zamanda ve sonrasından takip edip izleyenler. Allah’ın emrinden dolayı onu hafızaya alırlar. Kesinlikle Allah bir toplumunkini o toplum kendisininkini başkalaştırmadıkça başkalaştırmaz. Ve Allah bir topluma kötülük istediğinde de onun için reddetme yoktur. Ve onlar için Allah’tan başkası yönetici değildir.
  13. O, O’dur ki size korku ve ümit olarak şimşeği gösteren ve o kütleli bulutları inşa eden.
  14. Ve o gök gürültüsü O’nu O’nun övgüsü ile ve o melekler O’nun korkusundan O’nun bağımsız egemenliğini vurgularlar. Ve O, o yıldırımları gönderir de onunla uygun gördüğüne isabet eder. Ve onlar, Allah’la mücadele ederler. Ve O, o alt etmede şiddetlidir.
  15. O gerçeğe davet O’nundur. Ve onlar ki O’ndan başka dua ettikleri onlara herhangi bir şeyle cevap veremezler. Onlar sadece ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan gibidir ve o ona ulaşır değildir. Ve o kâfirlerin duası sadece delalet içindedir.
  16. Ve o göklerdeki ve o yeryüzündeki kimselerin ve isteyerek ve istemeyerek ve onların gölgelerinin, o sabah ve o akşam secdeleri Allah içindir.
  17. De ki: “O göklerin ve o yeryüzünün Rabbi kimdir?” De ki: “Allah’tır”. De ki: “Allah’tan başka evliya mı edinirsiniz? Onlar kendilerine yarar veya zarar sağlamaya malik değillerdir. De ki: “O kör ve o gören aynı düzeyde midir? O karanlıklar (uygunsuz şartlar) ve o aydınlık (optimum şartlar) eşit midir?”. Yoksa Allah’a birtakım ortaklar mı kıldılar? Onlar O’nun biçimlendirmesi gibi biçimlendirirler de o biçimlendirme onlar üzere farklı da olsa çok benzer mi gelir? De ki: “Allah her şeyin biçimlendiricisidir. Ve O, o bir tek olandır, o baskın olandır”.
  18. O, o gökten sıvı indirdi de vadiler ayarlarınca sel olup aktı ki o sel üste çıkan bir köpüğü yüklendi. Ve onun benzeri köpük onların süs veya meta elde etmek isteyerek o ateş içinde onun üzere yaktıklarındandır. İşte onun gibi Allah o hak ile o bâtılı ileri sürer de o köpüğe gelince ki cüruf olarak gider ve o insanlara fayda verene gelince ki o yeryüzünde kalır. Allah işte onun gibi o benzetmeleri ileri sürer.
  19. Onlar ki Rabblerine icabet edenler içindir o en iyisi. Ve onlar ki O’na asla icabet etmeyenler, (her biri) eğer o yeryüzünde bulunanın toplamı ve onunla birlikte onun bir benzeri onun olsaydı o mutlaka onunla fidye verirdi. İşte onlar, onlar içindir o hesaplaşmanın kötüsü. Ve onların barınağı cehennemdir ve ne kötüdür o döşek.
  20. Ki kesinlikle Rabbinden sana indirilen o gerçektir diye bilen kimse o kör kimse gibi midir? Kesin olan, o üstün akıl (entelektüel) sahipleri hatırlayıp anlarlar.
  21. Onlar ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler ve onlar o antlaşmayı bozmazlar.
  22. Ve onlar ki Allah’ın bağlantı kurulmasını emrettiği ile bağlantı kurarlar ve Rablerinden çekinirler ve onlar o hesaplaşmanın kötüsünden korkarlar.
  23. Ve onlar ki Rablerinin ilgisini edinmek için sabrettiler ve o namazı kıldılar ve onlara verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolu içinde harcadılar ve onlar o kötülüğü o iyilikle savuştururlar. İşte onlar, onlar içindir o dönem akıbeti.
  24. Adn Bahçeleri. Onlar oraya girerler ve atalarından ve eşlerinden ve zürriyetlerinden salihler ve o melekler her kapıdan üzerlerine dâhil olurlar.
  25. Sabretmeniz nedeniyle selam sizin üzeredir ki ne güzeldir o dönem akıbeti!
  26. Ve onlar ki Allah’a verdikleri sözü anlaşma yaptıktan sonra bozanlar ve Allah’ın bağlantı kurulmasını emrettiğini kesenler ve o yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte onlar, onlar içindir o lanet ve onlar içindir o kötü dönem sonu.
  27. Allah, O uygun gördüğü kimse için o rızkı gevşetip bollaştırır ve ayarlar. Ve onlar bu dünya hayatı ile ferahlarlar. Ve bu dünya hayatı o ahiret hayatı içinde bir metadan başkası değildir.
  28. Ve onlar ki kâfirler derler ki: “Rabbinden ona bir ayet indirilmeli değil miydi?”. De ki: “Kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü saptırır ve ilgilenir düşkün olanı doğru yola eriştirir”.
  29. Onlar ki iman eden ve kalpleri Allah’ın zikriyle tatmin olanlardır. Farkında olun: O kalpler Allah’ın zikri ile tatmin olur.
  30. Onlar ki iman eden ve o düzeltici işleri yapanlardır. Hoşluk ve geri dönüşün güzeli onlar içindir.
  31. İşte onun gibi seni onlardan önce ümmetler gelip geçmiş bir ümmete o ki sana vahiy ettiğimizi onlara aktarman için bir görevle gönderdik. Ve onlar, onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O’ndan başka tanrı yoktur. O’na tevekkül ettim ve O’na tövbe ettim.
  32. Ve eğer kesinlikle o, o dağların yürütüldüğü veya o yeryüzünün parça parça kesildiği veya onunla o ölülerin konuşturulduğu bir bildiriyse de aksine o emir bütünüyle Allah’ındır. Ki onlar ki iman edenler eğer Allah uygun görseydi mutlaka o insanların hepsini toptan hidayete erdirir diye hiç ümit kesmediler mi? Ve onlar ki kâfirler onların sanayi ettikleri nedeniyle onlara isabet eden veya yurtlarının yakınına serbestleştirilen meydan okumaya Allah’ın vadi gelip bulunana kadar ara vermezler. Kesinlikle Allah, O, o vaadi değiştirmez.
  33. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay edilmek istenmişti de onlar ki kâfirlere süre verdim. Sonra onları yakalayıverdim ki misillemem nasıl oldu?
  34. Ki kimdir o her nefsin kazandıkları nedeniyle onlar üzere karar verici olan? Ve Allah’a ortaklar kılıyorlar. De ki: Onları tanımlayın. Yoksa siz O’na o yeryüzünde bilmediğini mi bildireceksiniz? Yoksa o ifadeden o ortada olanı mı? Aksine, onlar ki kâfirlere planları süslenildi ve o yoldan alıkonuldular. Ve Allah kimi saptırırsa ki ona yol gösterecek yoktur.
  35. Bu dünya hayatında herhangi bir azap onlara içindir. Ve mutlaka o ahiret azabı daha fenadır. Ve Allah’tan herhangi bir esirgeyiciden onlar için değildir.
  36. O ki o önemseyip gereğini yerine getirenlere vaat edilen o bahçenin benzetmesi: Altından o nehirler akar. Ürünleri ve gölgeleri süreklidir. İşte o onlar ki önemseyip gereğini yapanların akıbetidir ve o kâfirlerin akıbeti o ateştir.
  37. Ve onlar ki o kitabı verdiklerimiz sana indirilen nedeniyle ferahlarlar ve o hizipleşenlerden kimi onun bazısını inkâr eder. De ki: “Kesin olarak ben Allah’a kulluk etmekle ve O’na şirk koşmamakla emrolundum. Ben O’na davet ediyorum ve geri dönüşüm ona doğrudur”.
  38. Ve işte onun gibi onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Ve sana gelen o bilimden sonra onların heveslerine uyarsan, Allah’tan velilik yapanlardan ve önemseyip gereğini yapanlardan senin için değildir.
  39. Ve mutlaka senden önce resuller göndermiştik ve onlar için eşler ve çocuklar kılmıştık. Ve Allah’ın izni olmaksızın bir resul için bir ayetle bulunma olmadı. Her son içindir bir kitap (kod, yazılım).
  40. Allah uygun gördüğünü siler ve uygun gördüğünü yerinde bırakır. O ana kitap (ana kodlama) O’nun indindedir (özelindedir).
  41. Ve sana gösterdiğimiz o ki onlara vadettiğimizin bir kısmı ise veya seni vefat ettirsek de kesin olarak senin üzere düşen o tebliğdir ve o hesap görmek bizim üzeredir.
  42. Ve hiç görmüyorlar mı? Kesinlikle biz o yeryüzünü onun etraflarından eksiltme durumundayız. Ve Allah, O hüküm verir. O’nun o hükmü sonrasında gelecek hüküm yoktur. Ve O, o hesaplamada seridir.
  43. Ve mutlaka onlar ki onlardan öncekiler plan yapmışlardı ki bütün o planlar Allah’ındır. O her benliğin kazandığını bilir. Ve o kâfirler o dönem sonunun kimin olacağını bileceklerdir.
  44. Ve onlar ki kâfirler derler ki: Sen görevle gönderilen (resul) değilsin.  De ki: Benim aramda ve sizin aranızda şahit olarak Allah ve o kitabın bilgisi indinde (özelinde) olanlar yeterlidir.

13. İbrahim Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif. Lâm. Râ. O, Rabblerinin izniyle o insanları o karanlıklardan (o uygunsuz şartlardan) o aydınlığa (o optimum şartlara) doğru, o yaptırım güçlü, o hayranlıkla tapılanın yoluna doğru çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
  3. Allah, O ki o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler onundur. Ve şiddetli azaptan dolayı vay o kâfirler içindir!
  4. Onlar ki bu dünya hayatını o ahiret üzere daha çok sevenler ve Allah yol-yönteminden alıkoyanlar ve ona kusur arayanlar, işte onlar dönüşümsüz çok uzak bir sapıklık içindelerdir.
  5. Ve onlara iyice açıklaması için resullerden hiçbirini onun toplumunun dilinden başkasıyla göndermedik ki Allah uygun bulduğu kimseyi saptırır ve uygun bulduğu kimseye rehberlik eder. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  6. Ve biz Musa’yı ayetlerimizle “Toplumunu o karanlıklardan (o uygunsuz şartlardan) o aydınlığa (o optimum şartlara) doğru çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye mutlaka göndermiştik. Kesinlikle işte ondadır her sabreden ve şükreden için mutlak ayetler.
  7. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: Allah’ın sizin üzere nimetini hatırlayın. O, o zaman sizi Firavun ailesinden kurtardı. Onlar size o azabın kötüsünü layık görürler ve oğullarınızı boğazlarlar ve kadınlarınızı hayatta bırakırlardı. Ve size Rabbinizden büyük bir deneme işte onun içindedir.
  8. Ve o zaman Rabbiniz duyurdu ki: “Mutlaka şükrederseniz mutlaka size artıracağım ve mutlaka nankörlük ederseniz benim azabım mutlaka şiddetlidir!”.
  9. Ve Musa dedi ki: “Siz ve o yeryüzündekiler topluca inkâr etseniz de kesinlikle Allah mutlaka kimseye ihtiyacı olmayandır, övgüye layık olandır”.
  10. Onlar ki sizden öncekilerden Nuh ve Ad ve Semud toplumlarının ve onlar ki onlardan sonrakilerin bilgileri sizde hiç bulunur olmadı mı? Onları Allah’tan başkası bilmez. Onlara resulleri o açıklayıcı belgelerle bulundular ki kızgınlıkla ellerini ağızlarına geri götürdüler ve dediler ki: “Kesinlikle biz onunla size gönderileni inkâr ettik. Ve kesinlikle biz bizi çağırdığınızdan çelişkiye düşüren şüphe içindeyiz”.
  11. Resulleri dedi ki: “O gökleri ve o yeryüzünü ayrıştıran Allah hakkında şüphe içinde misiniz? O, sizi suçlarınızdan hoşgörmek için ve sizi adlandırılmış bir sona doğru ertelemeye çağırıyor”. Onlar dediler ki: “Siz ise sadece bizim benzerimiz bir beşersiniz. Siz bizi atalarımızın kulluk eder olduğundan engellemek istiyorsunuz ki bize apaçık bir ikna edici otoriter yetkiyle bulunun!”.
  12. Onların resulleri onlara dedi ki: “Biz ise sadece sizin benzeriniz beşeriz. Ve lakin Allah kullarından uygun bulduğu üzere büyük iyilikte bulunur. Ve Allah’tan izinsiz bizim size ikna edici yetki belgesi bulundurmamız olur değildir. Ve Allah üzere ki mutlaka tevekkül etsin o müminler.
  13. Ve bizim için nedir? Ve bizi yollarımıza iletmişken Allah üzere tevekkül etmeyelim? Ve mutlaka bize yaptığınız eziyetlere sabrederiz ve Allah üzere ki mutlaka tevekkül etsin o tevekkül edenler.
  14. Ve onlar ki kâfirler resullerine: “Mutlaka sizi arazimizden çıkarırız veya mutlaka milletimize dönersiniz!” dediler de Rabbleri onlara vahyetti: “O zalimleri mutlaka helak ederiz.
  15. Ve mutlaka onlardan sonra sizi o arazide yerleştiririz. İşte o makamımdan korkanlar ve vaadimden korkanlar içindir”.
  16. Ve fetih istediler. Ve her inatçı zorba boşa uğraştı.
  17. Onun ardından cehennem! Ve o orada irinli (bizmutlu?) sudan sulanır.
  18. Onu yudumlar ve neredeyse içemez. Ve o ölüm ona her mekândan bulunur ve o ölümlü değildir. Ve onun arkasından haşin bir azap!
  19. Onlar ki Rabblerini inkâr edenlerin benzetmesi: Onların işleri fırtınalı bir günde o rüzgârın onunla şiddetlendiği yanıp kül olan gibidir. Kazandıklarından herhangi bir şey üzere ayarlama yapamazlar. İşte o, o dönüşümsüz uzak sapıklıktır.
  20. Kesinlikle Allah, O’nun o gökleri ve o yeryüzünü o gerçek olarak biçimlendirdiğini hiç görmez misin? O uygun görürse sizi giderir ve yeni bir biçimlendirmede bulunur.
  21. Ve işte o, Allah için zorlayıcı değildir.
  22. Ve topluca Allah’a bariz oldular ki o zayıflar onlar ki büyüklük taslayanlara dediler ki: “Kesinlikle biz size tabiler olduk ki siz bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeye yetkinlik-yeterlilik sağlayanlardan mısınız?”. Dediler ki: “Eğer Allah bize rehberlik etseydi mutlaka size rehberlik ederdik. Sızlansak veya sabretsek eşittir. Sığınacak yerlerden hiçbiri bizim için değildir”.
  23. Ve o iş yerine getirilince o şeytan dedi ki: “Kesinlikle Allah size o gerçek vadi vaat etti. Ve ben size vaat ettim de sizden caydım! Ve benim için sizi davet etmekten başka ikna edici yetki gücüm olmadı da siz bana icabet ettiniz ki beni kınamayın ve kendinizi kınayın! Ben sizin için yardım çığlığı atan değilim! Ve siz benim için yardım çığlığı atan değilsiniz. Kesinlikle ben önceden beni Allah’a ortak koşmanızı inkâr ettim”. Kesinlikle o zalimler, onlar içindir acı verici azap!
  24. Ve onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler altından o nehirler akan bahçelere dâhil edildiler. Rabblerinin izniyle onun içinde devamlı kalıcılardır. Oradaki dirlik temennileri “selâm!” dır.
  25. Hiç görmez misin? Allah nasıl bir benzetme ileri sürdü: İyi özellikli bir kelime, iyi özellikli o çok yıllık bitki gibidir. Onun kökü sabit ve dalı o göktedir.
  26. O onun Rabbinin izniyle her zaman ürününü bulundurur. Ve akıllarında tutabilsinler diye Allah o insanlara o benzetmeleri ileri sürer.
  27. Ve kötü özellikli kelimenin benzetmesi kötü özellikli o çok yıllık bitki gibidir: O, o yeryüzünün üstünden sökülüdür. Kararlılıktan hiçbiri onun için değildir.
  28. Allah onlar ki inananları bu dünya hayatında ve o ahirette o sabit söylemle sabitleştirir ve Allah, O, o zalimleri şaşırtıp saptırır. Ve Allah uygun gördüğünü yapar.
  29. Onlar ki Allah’ın nimetini küfürle değiş tokuş edenlere ve toplumlarını o yıkım yurduna düşürüp eritenlere doğru hiç bakmaz mısın?
  30. Cehennem! Ona yaslanırlar ve ne kötüdür o karargâh!
  31. Ve Allah’ın yolundan saptırmak için Allah’a denkler kılarlar. De ki: “Metalanın! Ki kesinlikle dönüş yeriniz o ateştir”.
  32. Onlar ki inanan kullarıma söyle o namazı kılsınlar ve içinde alışveriş ve hatırın olmayacağı günün bulunmasından önce onlara verdiğimiz rızıktan açık ve gizli infak etsinler.
  33. Allah, O ki o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendirdi ve o gökten sıvı indirdi de onunla sizin için rızık olarak o ürünleri çıkardı ve onun emriyle o denizde yüzüp gitsin diye o gemiyi sizin için hizmete verdi ve o nehirleri sizin için hizmete verdi.
  34. Ve iki ardışık olarak Güneş’i ve Ay’ı hizmetinize verdi. Ve o geceyi ve o gündüzü hizmetinize verdi.
  35. Ve O’ndan istediğinizin hepsinden size bulundurdu. Ve Allah’ın nimetini sayarsanız onu listeleyemezsiniz! Kesinlikle o insan mutlaka çok zalimdir, çok nankördür.
  36. Ve o zaman İbrahim dedi ki: “Rabbim! O beldeden bunu güvenli kıl. Ve beni ve oğullarımı o putlara (imgelere) kulluk yapmaktan kaçındır.
  37. Ey Rabbim! Kesinlikle onlar o insanlardan çoklarını saptırdılar ki kim bana uyarsa da bendendir. Ve kim bana isyan ederse de kesinlikle sen hoşgörülüsün, özel merhametlisin.
  38. “Rabbimiz! Kesinlikle ben zürriyetimden senin o Beyt- i Haramının indinde ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! O namazı yerine getirmeleri için ki sen o insanlardan onlara doğru meyleden gönüller kıl. Ve onları o ürünlerden rızıklandır. Olabilir ki şükrederler”.
  39. “Rabbimiz! Kesinlikle sen gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu bilirsin. Ve o yeryüzündeki ve o gökteki herhangi bir şey Allah’tan saklanabilir değildir”.
  40.  “O hamd (tapılacak hayranlık) o kocamışlık üzere bana İsmail ve İshak’ı hibe eden Allah’ındır. Kesinlikle Rabbim o duayı mutlak işitendir”.
  41. “Rabbim! Beni ve zürriyetimden o namazı yerine getirenlerden kıl. Rabbimiz! Ve duamı kabul et.
  42. “Rabbimiz! O hesabın yerine getirileceği günde beni ve anamı-babamı ve o iman edenleri hoşgör”.
  43. Ve Allah’ı o zalimlerin işlediklerinden bilgisiz hesap etme! Kesin olarak O onları içinde o bakışların belirginleşeceği bir dönem için ertelemektedir.
  44. Başları öne doğru uzanır kalkık, gözleri başka taraflara dönmeyecek şekilde sabit ve gönülleri bomboştur.
  45. Ve o insanları onlara o azabın geleceği dönem ile uyar ki onlar ki zalimler derler ki: “Rabbimiz; bizi yakın bir sona ertele. Davetine icabet edelim ve o resullere tabi olalım”. “Ve siz daha önce sizin için yıkımdan olmadığı paylaşımında bulunan hiç olmadınız mı?
  46. Ve onlar ki kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde yerleştiniz. Ve onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli oldu ve biz sizin için o benzetmeleri ileri sürdük”.
  47. Ve onlar düzeneklerini planlamışlardır. Ve onların o dağları ondan dolayı çökertmek için düzenekleri olsa ve düzenekleri Allah’ın özelindedir.
  48. Ki Allah’ı resullerine vaat ettiğini değiştiren olarak hesap etme. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.
  49. O gün o yeryüzü o yeryüzünden başkasına ve o gökler değiştirilir. Ve onlar o bir tek ve o her şeyin üstesinden gelen Allah için bariz olurlar.
  50. Ve o gün o ağır suçluları o kelepçeler içinde iliştirilmiş görürsün.
  51. Giysileri katrandandır ve onların yüzlerini o ateş kaplar.
  52. O, Allah’ın herkese kazandığı karşılığı vermesi içindir. Kesinlikle Allah o hesaplaşmada çabuktur.
  53. Budur o insanlar için tebliğ ve onunla uyarılmaları içindir ve kesin olarak O’nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilmeleri içindir ve o üstün akıl sahiplerinin hatırlayıp akıllarında tutmaları içindir.

14. Hicr Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. İşte o, o kitabın ve apaçık duyurunun ayetleridir.
  3. Onlar ki kâfirler eğer müslüman olsalar diye ne kadar çok arzu edecekler.
  4. Bırak onları beslenip tüketsinler ve metalansınlar ve o emel onları eğlendirsin ki ileride bilecekler.
  5. Ve onlar için bilinen bir kitap olmaksızın herhangi bir yerleşim yerinden helak etmedik.
  6. Herhangi bir ümmetten biri sonunun önüne geçer değildir ve onu geciktirir değildir.
  7. Ve dediler ki: “Ey o ki üzerine o zikir indirilen, kesinlikle sen bir mecnunsun.
  8. Eğer o doğrusunu söyleyenlerden olduysan bize o meleklerle bulunmalı değil misin?”.
  9. Biz o melekleri gerçeklik dışında indirir değiliz. Ve o zaman onlar tolerans gösterilenler olmazlar.
  10. Kesinlikle biz, biz indirdik o zikri. Ve kesinlikle biz onun için mutlak muhafızlarız.
  11. Ve mutlaka senden önce o öncül felsefecilere (doktrin sahiplerine) resul göndermiştik.
  12. Ve onlar resullerden onlarla bulunanlarla sadece onunla alay etmek ister oldular.
  13. İşte onun gibi onu o ağır suçluların kalplerine sokarız.
  14. Onlar ona inanmazlar ve o öncüllerin sünneti (rutin uygulaması) gelip geçmiştir.
  15. Ve eğer onlar üzerine o gökten bir kapı açsak da içinde korunarak kurtulup (yerçekiminden) çıksalar.
  16. Mutlaka derler ki: “Kesin olarak görüş algımız sarhoş edildi. Aksine biz sihirlenmiş bir topluluğuz”.
  17. Ve mutlaka biz o gök içinde burçlar kılmışız ve onu o gözlemleyenler için süslemişiz.
  18. Ve o göğü istenmeyen her aksatıcıdan (şeytandan) koruduk.
  19. O işitsel kavrayışı çalan hariçtir ki ona apaçık bir kor tabi olur (ses hızını aşmak?).
  20. Ve o yeryüzünü, onu uzatıp yaydık ve orada kıtalar serip sergiledik. Ve onun içinde tartılan her şeyden bitirdik.
  21. Ve orada sizin için ve sizin onlar için rızık veren olmadığınız kimselere geçimlikler kıldık.
  22. Ve herhangi bir şeyden onun hazinesi bizim özelimizdeki harici (istisna) yoktur. Ve biz onu bilinen bir ayar harici indirir değiliz.
  23. Ve biz o rüzgârları aşılayan olarak gönderdik de o gökten sıvı indirdik ki sizi onunla suladık. Onun için depolama yapanlar sizler değilsiniz.
  24. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz hayat veren ve öldüren ve biziz o vârisler.
  25. Ve mutlaka sizden o öne geçenleri bilmişizdir ve mutlaka o geri kalanları bilmişizdir.
  26. Ve kesinlikle senin Rabbin, O’dur onları toplayan. Kesinlikle O hâkimdir, âlimdir.
  27. Ve mutlaka biz o insanı karşılıklı uç uca ikil dizilip ilişkilendirilir olandan, art arda döşenip kıvrılandan biçimlendirmişiz (DNA).
  28. Ve o cin türünü, onu daha önce o yakıcı ateşten biçimlendirdik.
  29. Ve o zaman Rabbin o meleklere dedi ki: Kesinlikle ben karşılıklı uç uca ikil dizilip ilişkilendirilerek art arda döşenip kıvrılandan beşer biçimlendirenim.
  30. Ki onu belli bir düzeye getirdiğim ve ruhumdan (sağduyulu soyut düşünce yeteneğimden, IQ ve EQ) içine yerleştirip artırdığımda da onun için secde edenler durumuna geçin.
  31. Ki o melekler, onların hepsi topluca secde ettiler.
  32. Yalnızca İblis o secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
  33. Dedi ki: “Ey İblis! Sana nedir? O secde edenlerle beraber olmazsın?”.
  34. Dedi ki: “Benim için karşılıklı uç uca ikil dizilip ilişkilendirilerek art arda döşenip kıvrılandan biçimlendirdiğin o, beşer için secde etmek asla olamaz”.
  35. Dedi ki: “Ki çık oradan. Ki kesinlikle sen şiddetle kovulansın!
  36. Ve kesinlikle o lanet o din (yargı, hukuk) gününe kadar senin üzeredir”.
  37. Dedi ki: “Rabbim! Ki onların dirilme gününe (kıyamete) kadar bana tolerans tanı”.
  38. Dedi ki: “Ki kesinlikle sen o tolerans tanınanlardansın.
  39. Bilinen o vaktin gününe kadar”.
  40. Dedi ki: Rabbim! Beni azdırman nedeniyle kesinlikle ben onlara o yeryüzündekileri mutlaka çekici göstereceğim ve onları mutlaka topluca azdıracağım.
  41. Sadece onlardan senin o muhlis kulların hariçtir.
  42. Dedi ki: “İşte benin sorumluluğumdaki doğru yol budur.
  43. Kesinlikle benim kullarım, sana uyan o azgınlar hariç onlar üzerinde ikna edici otorite sana ait değildir.
  44. Ve kesinlikle cehennemdir onlara topluca mutlak vaat edilen yer”.
  45. Onundur yedi kapı. Onlardan kısımlara ayrılmış bir bölük her bir kapı içindir”.
  46. Kesinlikle onlar ki Allah’ın emir ve yasaklarını önemseyip gereğini yapanlar bahçeler ve pınarlar içindedir.
  47. “Girin oraya güvenilir bir selamla!”.
  48. Ve biz onların kafalarındaki kinleri söktük. Kardeşçe karşılıklı koltuklar üzerindelerdir.
  49. Onlara orada bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılanlar değillerdir.
  50. Kullarıma bildir. Kesinlikle ben, ben o hoşgörülüyüm, o özel merhametliyim.
  51. Ve kesinlikle azabım o elem verici azaptır diye.
  52. Ve onları İbrahim’in konuklarından bilgilendir.
  53. Onlar onun üzere girince de onlar dediler ki: “Selam”. Dedi ki: “Kesinlikle biz sizden ürperenleriz”.
  54. Dediler ki: Ürperme! Kesinlikle biz seni bilgin bir oğulla müjdeliyoruz.
  55. Dedi ki: “Bana o ihtiyarlık dokunması üzere mi beni müjdeliyorsunuz? Ki nasıl müjdeliyorsunuz?”.
  56. Dediler ki: Seni o gerçekle müjdeliyoruz ki o ümit kesenlerden olma.
  57. Dedi ki: “Ve Rabbimin rahmetinden o sapkınlardan başka kim ümidi keser olur?”.
  58. Dedi ki: Ki sizin amacınız nedir. Ey o görev için gönderilenler?”.
  59. Onlar dediler ki: “Kesinlikle biz, biz ağır suçlu bir topluma görevle gönderildik”.
  60. Lut ailesi hariçtir. Kesinlikle biz onları topluca uzaklaştırıp kurtaranlarız.
  61. Onun karısı hariçtir. Biz onun o geride kalanlardan olmasını ayarladık.
  62. Ki o görevle gönderilenler Lut ailesine geldikleri zaman.
  63. O dedi ki: “Kesinlikle siz benimsenmeyip yadsınan bir topluluksunuz”.
  64. Onlar dediler ki: “Aksine, biz sana onların soruşturur oldukları nedeniyle geldik.
  65. Ve sana o gerçekle geldik. Ve kesinlikle biz doğrusunu söyleyenleriz.
  66. Ki o geceden bir kısmında ailenle gizlice yola çık ve sen arkalarına tabi ol ve hiçbiriniz kendini yönünden çevirmesin ve emrolunduğunuz yere geçip gidin.
  67. Ve onlara işte o emri yerine getirdik: “Geride kalan bunlar ise sabahlarken sonlandırılanlardır”.
  68. Ve o yerleşim yeri ehli birbirlerine müjdeleyerek geldiler.
  69. O dedi ki: “Kesinlikle bunlar benim misafirimdir ki beni utandırmayın.
  70. Ve Allah’ı önemseyin ve beni rezil etmeyin”.
  71. Dediler ki: Ve biz seni o âlemlerden hiç yasak etmedik mi?
  72. Dedi ki: “Bunlar kızlarım, eğer yapacak olursanız”.
  73. Senin ömrün için mutlaka onlar bocaladıkları sarhoşlukları içindeydiler.
  74. Ki parlaklaşanlarken (Gün doğarken) o ses titreşimi onları yakaladı.
  75. Ki onun üstünü altı kıldık ve üzerlerine pyroclastic taşlar yağdırdık.
  76. Kesinlikle belirtiden anlayanlar için mutlak ayetler işte ondadır.
  77. Ve kesinlikle o mutlaka halen kalıcı olan yoldadır.
  78. Kesinlikle, o iman edenler için mutlak ayet ondadır.
  79. Ve o Eyke halkı ise mutlaka zalimler oldular.
  80. Ki onlardan intikam aldık ve kesinlikle her ikisi mutlaka apaçık anayoldadır.
  81. Ve mutlaka o Hicr halkı o görevle gönderilenleri (resulleri) yalanlamışlardı.
  82. Ve onlara ayetlerimizle bulunduk da ona aldırış etmeyenler oldular.
  83. Ve onlar o dağlardan emin evler yontar oldular.
  84. Ki o ses titreşimi onları sabahlarken yakalayıverdi.
  85. Ki edindikleri onları yetkin-yeterli tutmadı.
  86. Ve o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisi arasındakileri o gerçeklik dışında biçimlendirmedik. Ve kesinlikle o saat mutlaka var olucudur ki sen o esaslı rahatlıkla rahat ol (hiç aldırış etme).
  87. Kesinlikle Rabbin, O, o iyice biçimlendiren, o bilendir.
  88. Ve mutlaka sana o ikişerden yediyi ve o büyük Kur’an’ı vermişiz. (2x2 + 2x + 1 = 2.72 + 2.7 + 1 = 113 sure).
  89. Onlardan eşler olarak onunla metalandırdığımıza gözünü dikme ve onlar üzere hüzne kapılma ve o müminler için kanadını indir.
  90. Ve de ki: “Kesinlikle ben, ben o apaçık uyarıcıyım”.
  91. O taksim edenlere indirdiğimiz gibi.
  92. Onlar ki Kur’an’ı kısım kısım (lot) ayrı kılarlar.
  93. Ki ve Rabbin için, mutlaka onları topluca sorgulayacağız.
  94. İşlemekte olduklarından.
  95. Ki sana emrolunanı açıkça yüzlerine vur ve o ortak koşanlara aldırış etme!
  96. Kesinlikle o alay etmek isteyenlere karşı biz sana yeteriz.
  97. Onlar ki Allah’la beraber başka bir tanrı edinenler yakında bileceklerdir.
  98. Ve mutlaka bilmişizdir. Onların söyledikleri nedeniyle senin kafan daralıyor.
  99. Ki Rabbinin bağımsız ilintisiz (kusurlardan, ortaklardan) yegâne egemenliğini övgü ile vurgula ve o secde edenlerden ol.
  100. Ve o kesin bilgi seninle bulununcaya kadar Rabbine kulluk et.

15. Nahl Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah’ın emri yerine geldi ki onu acele istemeyin. O, onların ortak koştuklarından ilintisiz yegâne egemendir ve çok yücedir.
  3. O, kullarından uygun gördüğüne “Uyarın! O kesindir: Benden başka tanrı yoktur ki beni önemseyin” diye O’nun emrinden o Ruh ile o melekleri indirir.
  4. O, o gökleri ve o yeryüzünü o gerçekle biçimlendirdi. O, onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  5. O, o insanı salgıdan biçimlendirdi ki o zaman o apaçık hasımdır.
  6. Ve o nimet hayvanları, O onu sizin için biçimlendirdi. Sizi sıcak tutacak ve birçok faydalar ondadır ve ondan edinip beslenirsiniz.
  7. Ve barındırırken ve otlatırken ondaki hoşluk sizin içindir.
  8. Ve asla kendinizin aşırı yorgunluksuz ulaşır olamayacağınız bir beldeye kütlelerinizi o taşır. Kesinlikle Rabbiniz, mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  9. Ve o atları ve o katırları ve o eşekleri ona binmeniz ve ziynet olması için. Ve bilemediklerinizi biçimlendirmektedir.
  10. Ve o yolun belirlenmesi Allah üzeredir. Ondandır (yoldan) eğrisi. Ve eğer uygun görseydi size mutlaka topluca hidayet ederdi.
  11. O, O ki sizin için o gökten sıvı indirdi. İçecek ondandır ve içinde hayvanlarınızı otlattığınız çok yıllık bitkiler ondandır.
  12. Onunla sizin için o ekin ve o zeytin ve o hurmalıklar ve o üzümler ve o ürünlerin her türlüsünden bitirmektedir. Kesinlikle fikir üretebilen bir topluluk için mutlak ayetler işte ondadır.
  13. Ve O, o geceyi ve o gündüzü ve Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Ve o gök cisimleri O’nun emriyle hizmetinize kılınandır. Kesinlikle aklını kullanabilen bir topluluk için mutlak ayetler işte ondadır.
  14. Ve o yeryüzünde sizin için farklı renklerde türettikleri. Kesinlikle öğüt alan bir toplum için mutlak ayetler işte ondadır.
  15. Ve O, O ki ondan taze et yemeniz ve giyineceğiniz süs eşyası çıkarmanız için o denizi hizmetinize verendir. Ve O’nun fazlından araştırmanız için o gemilerin onu yara yara iz yaparak gittiğini görürsün. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  16. Ve o yeryüzüne sizinle birlikte dönerek hareket etsin diye kıtalar ve yolunuzu bulabilesiniz diye nehirler ve ulaşım yolları koyup serdi.
  17. Ve alametler. Ve o gök cisimleriyle (yıldızlar, gezegenler, satellitler ile GPS) onlar yollarını bulanlardır.
  18. Ki biçimlendiren biçimlendiremeyen gibi midir de iyice hatırlamaz mısınız?
  19. Ve Allah’ın nimetini saysanız onu listeleyemezsiniz. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür ve özel merhametlidir.
  20. Ve Allah, O sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilir.
  21. Ve onların Allah’tan başka dua ettikleri, onlar herhangi bir şeyi biçimlendiremezler ve onlar biçimlendirilenlerdir.
  22. Onlar hayatsız (hayat dışı) ölülerdir ve ne zaman diriltileceklerinin şuurunda değillerdir.
  23. İlahınız bir tek ilahtır. Ve onlar ki o ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır ve onlar büyüklük taslayanlardır.
  24. Çare yok! Kesinlikle Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Ve kesinlikle O, o büyüklük taslayanları sevmez.
  25. Ve onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda derler ki: “O öncüllerin düzmecesini”.
  26. O, o kıyamet günü kendi yüklerini tam olarak yüklenmek ve onlar ki bilimdışı olarak saptırdıkları kimselerin yüklerinden yüklenmek içindir. Dikkat edin! Ne kötüdür yüklendikleri!
  27. Onlar ki onlardan öncekiler düzenbazlık kurmuşlardı ki Allah onların binalarına o temelden vardı da o tavanları üstlerinden üzerlerine çöktü. Ve o azap onlara şuurunda olmadıkları yerden geldi.
  28. Sonra o kıyamet günü O, o kâfirleri rezil eder ve der ki: “Onlar ki içinde ayrışıp düşmanlar olduğunuz o ortaklarım nerede?”. Onlar ki o bilim verilenler dediler ki: “Kesinlikle bugün o rezillik ve o kötülük o kâfirler üzeredir”.
  29. Onlar ki kendilerine zulmederken o meleklerin vefat ettirdikleri ki o selamı sergileyerek “Biz kötülükten işler olmadık”. Aksine, kesinlikle Allah sizin işler olduklarınızı bilendir.
  30. Ki cehennemin kapılarından onun içinde sürekli kalıcılar olarak girin ki ne kötüdür o büyüklük taslayanların yerleşim yeri!
  31. Ve onlar ki önemseyip gereğini yapanlara denildi ki: “Rabbiniz ne indirdi?” Dediler ki: “Hayır (avantaj) indirdi”. Bu dünyada onlar ki iyi davrananlar içindir iyilik. Ve o ahiret yurdu mutlaka daha da iyidir. Ve mutlaka ne güzeldir o önemseyip gereğini yapanların yurdu!
  32. Adn Bahçeleri. Onlar oraya dâhil edilirler. İçlerinden o nehirler akar. Orada uygun gördükleri onlar içindir. Allah o önemseyip gereğini yapanlara işte onun gibi karşılık verir.
  33. Onlar ki o meleklerin onları hoşlukla vefat ettirdiklerine onlar derler ki: “Selam sizin üzeredir! İşler olduklarınız nedeniyle girin o bahçeye”.
  34. Onlar sadece o meleklerin onlara gelip bulunmasını mı veya Rabbinin emrinin gelip bulunmasını mı gözlemleyip bekliyorlar? Onlar ki onlardan öncekiler işte onun gibi yaptılar ve Allah onlara zulmetmedi ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  35. Ki işlediklerinin kötülüğü onlara isabet etti ve onunla alay etmek ister oldukları onları kuşattı.
  36. Ve onlar ki ortak koşanlar dediler ki: “Eğer Allah uygun görseydi biz ve atalarımız O’ndan başka herhangi bir şeye kulluk etmezdik ve O’ndan başkası olarak herhangi bir şeyi haram kılmazdık”. Onlar ki onlardan öncekiler işte onun gibi yaptılar ki o resuller üzere o açık tebliğden başkası mıdır?
  37. Ve mutlaka biz her ümmetten “Allah’a ibadet edin ve o sofilikten kaçının” diye bir resul yetiştirmiştik ki onlardan kimine Allah rehberlik etti ve onlardan kimi üzere onun o sapkınlığı gerçek oldu. Ki o yeryüzünde gezip dolaşın da o yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin!
  38. Sen onların hidayetleri (rehberlikleri) üzere hırslansan da kesinlikle Allah saptırdığına hidayet (rehberlik) etmez. Ve yardım edenlerden hiçbiri onlar için değildir.
  39. Ve söz vermelerini güçlendirmek için Allah’la iddiada bulundular: “Allah öleni diriltmez”. Aksine, o, O’nun üzerindeki gerçek vaattir. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  40. O (diriltme) onlar ki onun içinde ihtilafa düşen onlara açıklaması ve onlar ki kâfirlerin, kesinlikle onların yalancılar olduklarını bilmesi içindir.
  41. Kesin olan: Biz herhangi bir şey için onu istediğimizde (irade ettiğimizde) onun için ifademiz “Ol” ifademizdir ki o var olmaktadır.
  42. Ve onlar ki zulme uğramaları sonrasında Allah uğrunda hicret edenler, onları bu dünyada mutlaka güzelce yerleştireceğiz. Ve eğer bilir olsalar o ahiretin karşılığı mutlaka daha büyük değerdedir.
  43. Onlar ki sabredenlerdir ve yalnız Rabbleri üzerine tevekkül edenlerdir.
  44. Ve senden önce onlara vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını görevli olarak göndermedik ki siz bilemiyorsanız o zikir ehline sorun.
  45. O açıklamalarla ve o paragraflarla ve o insanlara onlara indirileni açıklaman için sana o zikri indirdik ve olabilir ki çokça fikir edinirler.
  46. Onlar ki o kötülükleri planlayanlar, Allah’ın onları o yeryüzü ile batırmasından veya şuuruna varamayacakları yerden onlara o azabın gelip bulunmasından emin midirler?
  47. Veya onları çevirdikleri (entrika) içinde yakalamasından! Ki onlar âciz bırakanlar (etkisiz kılanlar) değillerdir.
  48. Veya onları bir korkutma üzere yakalamasından! Ki kesinlikle Rabbin mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  49. Ve onlar Allah’ın herhangi bir şeyden biçimlendirdiğine doğru hiç bakmazlar mı? Onun gölgeleri değersizce Allah’a secde ederek, o güneyden ve o kuzeyden tekrar tekrar eski haline dönerler.
  50. Ve o göklerdeki ve o yeryüzündeki karasal canlıların ve o meleklerin secde etmeleri Allah içindir ve onlar büyüklük taslamazlar.
  51. Onlardan üsteki Rabblerinden korkarlar ve onlara emredileni yaparlar.
  52. Ve Allah dedi ki: “İki tanrı edinmeyin.  Kesin olan: O bir tek Tanrı’dır ki özellikle yalnız benden saygıyla çekinin”.
  53. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur ve din (düzen, hukuk) kesintisiz sürekli O’nundur ki Allah’tan başkasını mı önemsersiniz?
  54. Ve sizdeki herhangi bir nimetten ki Allah’tandır. Sonra size o zorluk dokunduğunda da O’na yalvarırsınız.
  55. Sonra O, o zorluğu sizden giderince o zaman içinizden farklı bir grup Rabblerine şirk koşarlar.
  56. Onlara bulundurduklarımızla nankörlük etmek için ki metalanın da ilerde bileceksiniz.
  57. Ve onları rızıklandırdıklarımızdan bilmediklerine pay kılıyorlar. Allah’a (Yaratıcı sıfatına) yemin olsun! Kurgular olduklarınızdan mutlaka sorguya çekileceksiniz.
  58. Ve Allah için o kızları kılıyorlar. O ilintisiz yegâne egemendir. Ve heyecanlanıp uyarıldıkları onlar içindir.
  59. Ve onlardan biri o dişi ile müjdelendiğinde kederli olarak yüzü kararır.
  60. Ona verilen müjdenin kötülüğünden o toplumdan gizlenir. Ona aşağılanma üzere sahip mi çıksın? Yoksa onu o toprak içine mi gizlesin? Dikkat edin! Ne kötüdür hükümleri!
  61. Onlar ki o ahirete inanmayanlar içindir o kötü benzetme. Ve o en yüce benzetme ise Allah içindir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  62. Ve eğer Allah o insanları zulümleri ile yakalasaydı onun üzere (o ahirete) tek bir karasal yabani hayvan bırakır değildi. Ve lakin onları adlandırılmış sona doğru erteler. Ki sonları geldiği zaman onu herhangi bir zaman aralığı erteleyemezler ve öne alamazlar.
  63. Ve onlar hoşlanmadıklarını Allah’a kılarlar. Ve onların o dilleri o “Kesinlikle o en iyi onlar içindir” yalanını vasıflandırır. Çare yok. Kesinlikle o ateş onlar içindir ve kesinlikle onlar önceliklilerdir.
  64. Allah’a (Yaratıcı sıfatına) yemin olsun! Mutlaka senden önceki ümmetlere resuller göndermiştik de o şeytan onların işlediklerini onlara cazip gösterdi ki bugün onların velileri odur. Ve onlar içindir yakıcı azap.
  65. Ve bizim o kitabı sana indirmemiz o ki içinde ihtilafa düştüklerini onlara açıklamandan ve inanan bir toplum için hidayetten ve rahmetten başkası değildir.
  66. Ve Allah, O, o gökten sıvı indirdi de onunla o yeryüzüne, onun ölümünden sonra ona hayat verdi. Kesinlikle işitip anlayan bir toplum için işte ondadır mutlak ayet.
  67. Ve kesinlikle o nimet hayvanlardaki mutlak ibret sizin içindir. Size onların karınları içindeki sindirilmiş olan ve kan arasından o içenler için içimi kolay halis bir süt sağlarız.
  68. Ve o hurma ve o üzüm meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle, akıl eden toplum için mutlak ayet işte onun içindedir.
  69. Ve Rabbin o bal arısına “O dağlardan ve o çok yıllık bitkilerden ve onların yaptığı temel yapılardan evler edin” diye vahiy etti.
  70. Sonra o meyvelerin hepsinden edin de Rabbinin kolay kıldığı yöntemiyle sentezle. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar. O insanlar için şifa onun içindedir. Kesinlikle, iyice düşünen bir toplum için mutlak ayet işte onun içindedir.
  71. Ve Allah, O sizi biçimlendirdi. Sonra sizi vefat ettirir. Ve sizden kimi bilmekten sonra hemen hemen herhangi bir şey bilmemesi için o ömrün en reziline geri döndürülür. Kesinlikle Allah âlimdir, ayarlayabilendir.
  72. Ve Allah, O, o rızıklandırmada bazınızı bazınızın üstünde fazlalaştırdı da onlar ki fazlalaştırılanlar rızıklarını emirleri altında bulunanlara geri döndürenler değillerdir ki onlar onda eşittir. Ki Allah’ın nimetiyle mi değersiz buluyorlar?
  73. Ve Allah, O size sizin benliğinizden eşler kıldı ve eşlerinizden sizin için oğullar ve oğuldan torunlar kıldı. Ve sizi o yararlı-hoş olandan rızıklandırdı ki batılca mı inanıyorlar? Ve Allah’ın nimetiyle mi inkâr ediyorlar?
  74. Ve Allah’tan başka, onlara o göklerden ve o yeryüzünden herhangi bir şey rızıklandırmaya malik olmayan ve güç yetiremeyene kulluk ediyorlar.
  75. Ki Allah’a o benzerlikleri ileri sürmeyin. Kesinlikle Allah, O bilir ve siz, siz bilmezsiniz.
  76. Allah bir benzetme verdi: Herhangi bir şeyi ayarlayamayan yönetim altında bir kul-köle ve bizden güzel bir rızıkla rızıklandırdığımız kişi ki ondan gizli ve açık infak eden eşit midir? Tapılacak hayranlık Allah’a aittir. Aksine onların çoğu bilmezler.
  77. Ve Allah iki adamı benzetme olarak verdi: İkisinden biri dilsizdir. Herhangi bir şeyi ayarlayamaz ve efendisine bir sorundur. Onu her neyle ilgili kılsa bir avantajda bulunamaz. O ve o adaletle emreden ve doğru yol-yöntem üzere bulunan eşit midir?
  78. Ve o göklerin ve o yeryüzünün bilinmeyeni Allah’a aittir. Ve o saatin emri sadece o görsel algılama gibidir veya o daha yakındır. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayıp belirleyendir.
  79. Ve sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkaran Allah’tır. Ve O, şükredebilesiniz diye sizin için o işittiğini anlamayı ve o gördüğünü anlamayı ve o gönülleri kıldı.
  80. O göğün boşluğu içinde uçmaya uygun hale getirilen o uçan kuşlara doğru hiç bakmazlar mı? Onu onlara Allah’tan başkası sağlamıyor. Kesinlikle, inanan bir toplum için işte ondadır mutlak ayetler.
  81. Ve Allah, O, evlerinizden sizin için sakinlik kıldı ve sizin için o nimet hayvanların derilerinden göç gününde ve ikamet gününüzde hafif olmasını istediğiniz evler ve yapağılarından ve renkli yünlerinden ve kıllarından bir süreye kadar ev eşyası ve ticaret malı kıldı.
  82. Ve Allah, O, biçimlendirdiklerinden sizin için korunaklar kıldı ve sizin için o dağlardan gizli barınaklar kıldı. Ve o sıcağa karşı size önlem olacak giyecekler kıldı ve baskınınıza karşı size önlem olacak giyecekler (zırhlar) kıldı. İşte onun gibi sizin üzere nimetini tamamlamaktadır. Olabilir ki teslim olursunuz.
  83. Ki zıddına giderlerse de kesin olarak senin üzere düşen o açıkça tebliğdir.
  84. Allah’ın nimetini tanırlar. Sonra onu inkâr ederler ve onların çoğu o kâfirlerdir.
  85. Ve bir gün her ümmetten birer şahit yetiştirip geliştiririz. Sonra o kâfirlere izin verilmez ve onlar lehine iyilik istenenler değillerdir.
  86. Ve onlar ki zulmedenler o azabı gördüklerinde de o onlardan hafifletilmez ve onlar tolerans tanınanlar değillerdir.
  87. Ve onlar ki ortak koşanlar ortaklarını gördükleri zaman derler ki: “Rabbimiz! İşte bunlar onlar ki senden başka dua ettiğimiz ortak kıldıklarımızdır” ki onlar o “Siz mutlaka yalancılarsınız” sözünü onlara karşı sergilerler.
  88. Ve onlar o gün Allah’a o barışı sergilediler. Ve kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaştı.
  89. Onlar ki inkâr eden ve Allah yolundan alıkoyanları bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle o azap üzere azapla artırdık.
  90. Ve bir gün her ümmet içinde kendilerinden onlar üzere şahit yetiştirip çıkarırız. Ve seni bunların üzere şahit olarak getirdik. Ve o kitabı sana her şey için bir açıklama ve hidayet ve rahmet ve o müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
  91. Kesinlikle Allah, O, o adaleti ve o iyiliği ve o yakınlık sahipleriyle bulunmayı emreder. Ve o edepsizliklerden ve o benimsenmeyenden ve o azgınlıktan yasaklar. Olabilir ki hatırlarsınız diye size öğüt verir.
  92. Ve ahitleştiğiniz zaman Allah’la ahdinizi yerine getirin. Ve pekiştirdikten sonra o verdiğiniz sözü bozmayın. Ve Allah’ı üzerinize kefil kılmıştınız. Kesinlikle Allah, O, yaptıklarınızı bilir.
  93. Ve o ki o ipliğini liflerin kuvvetinden sonra bozan (kadın) gibi olmayın. Bir ümmet bir ümmetten daha çok oldu diye verdiğiniz sözleri aranızda aldatmaca edinirsiniz. Kesin olarak Allah onunla sizi dener. Ve o kıyamet günü içinde ayrılığa düştüğünüzü size mutlaka iyice açıklar.
  94. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka sizi tek bir ümmet kılardı. Ve lakin uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğüne hidayet (rehberlik, kılavuzluk) eder. Ve işlemekte olduklarınızdan mutlaka sorgulanacaksınız.
  95. Ve verdiğiniz sözü aranızda aldatmaca edinmeyin ki onun sabitliğinden sonra ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için o kötülüğü tadarsınız. Ve büyük azap sizin içindir.
  96. Ve Allah’ın ahdi ile az bir değer satın almayın. Kesin olan, bilebilir olsanız Allah indindeki sizin için daha hayırlıdır.
  97. Sizin indinizdeki o tükenmektedir. Allah indindeki kalıcıdır. Ve onlar ki sabredenlere onların karşılıklarını işlemekte olduklarının mutlak daha iyisiyle veririz.
  98. Bir mümin olarak erkek veya dişi kim salih (iyileştiren, düzelten) iş işlediyse ki mutlaka biz onu yararlı bir hayatla yaşatırız ve mutlaka onlara işler olduklarının daha güzeliyle karşılık veririz.
  99. Ki Kuran okuduğun zamanda da kovulmuş o şeytandan Allah’a sığınma iste.
  100. Kesin olan; onlar ki iman edenler üzere ve Rabbleri üzere tevekkül edenlere onun hiçbir ikna edici yetki gücü yoktur.
  101. Kesin olarak onun ikna edici yetki gücü onlar ki onu veli edinenler ve onlar ki onunla ortak koşanlar üzeredir.
  102. Ve biz bir ayetin yerine bir ayet değiştirdiğimizde ve Allah, O ne indirdiğini daha iyi bilirken dediler ki: “Kesin olarak sen bir kurgulayansın (iftiracısın)”. Aksine, onların çoğu bilmezler.
  103. De ki: Onu, Ruhül Kuddüs, onlar ki iman edenlere sebat vermek ve rehberlik ve o müslümanlara müjde için Rabbin den o gerçekle indirdi.
  104. Ve mutlaka bilmişizdir; kesinlikle onlar derler ki: “Kesin olarak ona bir beşer öğretiyor”. O ki bilmişlik tasladıklarının lisanı (dili) yabancıdır ve lisandan bu apaçık Arapçadır.
  105. Kesinlikle onlar ki Allah’ın ayetlerine inanmayanlar, onlara Allah rehberlik etmez. Ve onlar içindir acı verici azap.
  106. Kesin olan, o yalanı onlar ki Allah’ın ayetlerine inanmayanlar kurgular. Ve işte onlardır o yalancılar.
  107. Kalbi o imanla tatminkâr iken kim zorlanan dışında imanından sonra inkâr eder ve lakin kim o küfürle kafa geliştirirse ki Allah’tan bir gazap onlar üzeredir. Ve onlar içindir büyük azap.
  108. İşte o, onların bu dünya hayatını o ahiret üzere daha hoş bulmaları ve kesinlikle Allah’ın o kâfirler topluluğuna hidayet (rehberlik) etmemesi nedeniyledir.
  109. İşte onlar, onlar ki Allah’ın kalpleri ve kulakları ve görüp algılamaları üzere damgaladıklarıdır. Ve işte onlar o gafillerdir.
  110. Çare yok. Kesinlikle onlar o ahirette o hüsrana uğrayanlardır.
  111. Sonra kesinlikle Rabbin onlar ki fitnelendikten sonra hicret eden, sonra çabalayan ve sabreden için; kesinlikle Rabbin ondan sonra mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  112. O gün her nefs kendi nefsinden dolayı mücadele etme durumdadır ve her nefsin işlediği ona tamamen geri döndürülür. Ve onlar zulmedilenler değillerdir.
  113. Ve Allah bir yerleşim yerini benzetme olarak ileri sürdü. Tatminkâr güvenliydi. Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu ki onlar Allah’ın nimetleriyle nankörlük ettiler de Allah onlara sanayi eder oldukları nedeniyle o açlık ve o korku örtüsünü tattırdı.
  114. Ve mutlaka onlardan bir resul onlara gelmişti ki onu yalanladılar da onlar zalimlerken o azap onları yakalayıverdi.
  115. Ki Allah’ın sizi rızıklandırdığından helâl yararlı olarak yiyip kullanın. Yalnız özelikle O’na kulluk ediyorsanız onun nimetine şükredin.
  116. Kesin olarak, O sizin üzere o ölü olanı ve o kanı ve o domuz etini ve Allah’tan başkası için kurban edileni haram kıldı. Ki kim zorda bırakılırsa haddi aşmadan ve tekrarlamadandır (alışkanlık yapmadandır). Ki kesinlikle Allah çok hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  117. Ve dillerinizin o yalanı vasıflandırmasıyla Allah üzere o yalanı iftira etmek için: “Helaldir bu ve haramdır bu” demeyin. Kesinlikle onlar ki Allah üzere o yalanı iftira edenler (kurgulayanlar) başarıya ulaşamazlar.
  118. O az bir metadır ve onlar içindir acı verici azap.
  119. Ve sana anlattıklarımızı daha önce onlar ki Yahudilere haram kıldık. Biz onlara zulmeder değildik ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  120. Sonra, kesinlikle senin Rabbin onlar ki o kötülüğü cahillikle işleyip sonra işte onun ardından tövbe eden ve ıslah olanlar için; kesinlikle senin Rabbin onun ardından mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  121. Kesinlikle İbrahim Allah’a sürekli itaatkâr, katıksız bir önderdi. Ve o, o müşriklerden asla olmadı.
  122. O, O’nun nimetlerine şükredendi. O onu seçti ve ona doğru yola doğru rehberlik etti.
  123. Ve biz ona bu dünyada iyilik verdik. Ve kesinlikle o, o ahirette mutlaka o salihlerdendir.
  124. Sonra sana vahiy ettik: “Katıksızca İbrahim’in milletine (inanç birliğine) tabi ol. Ve o müşriklerden olmadı” diye.
  125. Kesin olarak o dinlenme (cumartesi) onlar ki onda ihtilaf edinenlere kılındı. Ve kesinlikle Rabbin o kıyamet günü o içinde ihtilaf eder olduklarını aralarında mutlaka hükme bağlar.
  126. Rabbinin yoluna o hikmetle ve o iyi öğütle çağır! Ve onlarla o ki en iyi olanla mücadele et. Kesinlikle Rabbin, O, onun yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, o rehberlik edilenleri en iyi bilendir.
  127. Ve misilleme yaparsanız onunla size yapılan misillemenin benzeriyle misilleme yapın. Ve eğer sabrederseniz mutlaka o, o sabredenler için daha iyidir.
  128. Ve sabret ve senin sabrın sadece Allah’ladır. Ve onlar üzere hüzünlenme! Ve onların planladıklarından daraltı içinde olma.
  129. Kesinlikle Allah onlar ki önemseyip gereğini yapanlarla ve onlar ki iyilikte bulunan onlarla beraberdir.

16. İsra Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki Mescid-i Haram’dan (O kısıtlamalı mescitten) ona ayetlerimizden göstermek için, o ki çevresini elverişli kıldığımız Mescid- i Aksâ’ya (O öteki taraftaki mescide, secde edilen yere, arsaya) kulunu (Yakub’u) gece gizli yolculuğa çıkaran O ilintisiz yegâne egemendir. Kesinlikle O, o işitip kavrayandır, o görüp anlayandır.
  3. Ve Musa’ya o kitabı verdik ve onu “Benden başka herhangi bir vekil edinmeyesiniz” diye İsrailoğulları için rehber kıldık.
  4. Nuh’la birlikte taşıdıklarımızın genetik yapısından (zürriyetinden)! Kesinlikle o şükreden bir kul oldu.
  5. Ve İsrailoğullarına doğru o kitapta belirleyip ortaya koyduk: Mutlaka o yeryüzünde iki defa bozgunculuk yaparsınız ve mutlaka saygın büyüklükle üstün olursunuz.
  6. Ki o ikiden öncekinin vadi geldiğinde üzerinize bize kulluk eden şiddetli baskınlık sahibi kullarımızı yetiştirip gönderdik de onlar o diyarların arasını işgal ettiler ve o yapılan bir vaat oldu.
  7. Sonra sizin için onlar üzere o tekrarı sağladık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve sizi eleman olarak çoğunluk kıldık.
  8. İyilik ederseniz kendiniz için iyilik edersiniz. Ve kötülük ederseniz de o onun (nefsiniz) içindir ki o diğer vaat yüzünüzü kötüleştirmeleri içindir ve o mescide önceki defa girdikleri gibi girmeleri için ve üstesinden geldiklerini harap etmeleri içindir.
  9. Rabbinizin size merhamet etmesi umulur. Ve siz dönerseniz biz döneriz. Ve cehennemi o kâfirler için tutukluluk yeri kıldık.
  10. Kesinlikle bu o Kuran’dır; o ki daha uygununa, doğrusuna rehberlik eder. Ve onlar ki o salih amel işleyen o müminlere “Kesinlikle değerli bir karşılık onlar içindir” diye müjdeler.
  11. Ve kesinlikle onlar ki o ahirete inanmayanlar, onlar için elem verici azap hazırladık diye.
  12. Ve o insan onun duası o hayırlayken o şerle dua eder. Ve o insan aceleci olandır.
  13. Ve biz o geceyi ve o gündüzü iki ayet kıldık ki Rabbinizden fazlalık araştırmanız için ve o yılların sayısını ve o hesabı bilmeniz için o gecenin ayetini sildik ve o gündüzün ayetini görmeyi sağlayan kıldık. Ve biz her şeyi ayrıntıyla açıkladık.
  14. Ve biz her insanın talihini onun boynuna mecbur tuttuk. Ve o kıyamet gününde onun için açılmış, onu karşılayan bir kitap çıkarırız.
  15. “Kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak sen kendin üzere yeterlisin”.
  16. Kim doğru yolu bulduysa ki kesin olarak kendi için bulur. Ve kim saptıysa ki kesin olarak kendi aleyhine sapar. Ve yüklenen diğer birinin yükünü yüklenmez. Ve biz bir resul yetiştirip çıkarana kadar azap eden olmadık.
  17. Ve biz herhangi bir yerleşim yerini helak etmek istediğimiz zaman onun şımarıklarına emrederiz de onlar orada bozgunculuk çıkarırlar da onun üzere o söz hak olur ki onun ardını dumura uğratırız.
  18. Ve Nuh’tan sonra o nice nesilleri yok ettik. Ve kullarının suçlarından haberdar, görüp anlayan olarak Rabbin yeterlidir.
  19. Kim o acili ister olduysa istediğimiz kimseye uygun gördüğümüzü orada çabuklaştırdık. Sonra onun için kınanmış ve kovulmuş olarak yaslandığı cehennem kıldık.
  20. Ve kim o ahireti istedi ve koşuşturması ile onun için koşuşturdu ve o mümin ise işte onların çalışmaları karşılık bulan oldu.
  21. Bunların hepsine yardımda bulunuruz. Ve bunlara Rabbinin bağışından. Ve Rabbinin bağışı ayırımcılıkla kısıtlanan olmadı.
  22. Gözlemle! Biz onların bazısını bazısının üzere nasıl fazlalaştırdık! Ve mutlaka o ahiret derecede ve fazlalıkta daha değerlidir.
  23. Allah ile birlikte başka bir ilah (tanrı) kılma ki kınanan ve yalnız başına bırakılan olarak kalırsın.
  24. Ve Rabbin kararlaştırdı ki: Özellikle O’ndan başkasına kulluk (kölelik) etmeyesiniz ve o ana-babayla iyilikle geçinesiniz. Onlardan biri veya her ikisinin senin özelinde o (acziyet) yaşlılığa ulaştığındaysa ikisine “öf” deme ve ikisini azarlama. Ve ikisine değerli söz söyle.
  25. Ve ikisi için o merhametten o tevazu kanadını indir. Ve de ki: Ey Rabbim! Onların beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen ikisine merhamet et.
  26. Rabbiniz benliklerinizdekini daha iyi bilir. Düzeltici, iyileştirici olursanız ki kesinlikle O, O’na o düşkün olanlar için hoşgörülü olandır.
  27. Ve o yakınlık sahibine ve o yoksula ve o yolda kalmışa hakkını verme durumunda ol. Ve saçıp savurma.
  28. Kesinlikle o saçıp savuranlar o şeytanların kardeşleri oldular. O şeytan ise Rabbine karşı çok nankör oldu.
  29. Ve ama Rabbinden araştırdığın bir rahmeti aramak için onlarla ilgilenemezsen onlara yumuşak söz söyle.
  30. Ve elini boynuna bağlı kılma ve onu bütün o esneklikle esnetme ki kınanır durumda ve hasret içinde kalırsın.
  31. Kesinlikle Rabbin o rızkı uygun gördüğü kimse için esnetir ve ayarlar. Kesinlikle O kullarından haberdar, görüp algılar olandır.
  32. Ve yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı katletmeyin. Biziz onlara ve özellikle size rızık veren. Kesinlikle onları katletmek çok önemli bir hata olandı.
  33. Ve o zinaya yaklaşmayın. Kesinlikle o aşırı ahlaksızlık ve ne kötü bir yol-yöntem olandı.
  34. Ve o gerçeklik dışında o ki Allah’ın haram kıldığı o benliği (nefsi) katletmeyin. Ve kim zulme uğrayan olarak öldürülürse de biz onun velisine yetki gücü vermişizdir ki kesinlikle o desteklenen olmuşken o katletmede aşırı gitmesin.
  35. Ve o ki o en güzelin dışında o yetimin malına yaklaşmayın. Sonunda o en şiddetlisine ulaştığında (ergenliği biter bitmez) ve o ahdi yerine getirin. Kesinlikle o ahit sorgulanacak olandır.
  36. Ve ölçtüğünüzde o ölçüyü tam yerine getirin ve o doğru standart birimle tartın. İşte o daha avantajlıdır ve değerlendirme olarak daha iyidir.
  37. Ve bilimden senin için ondan olmayanın ardına düşme. Kesinlikle o işitip anlama ve o görüp anlama ve o gönül, işte onların hepsi ondan sorgulanacak olandır.
  38. Ve o yeryüzünde ilgi çekici olarak yürüme. Kesinlikle sen asla yeri yaramayacaksın ve asla boyca dağları aşamayacaksın.
  39. İşte onların hepsi Rabbin indinde hoşlanılmayan kötü olandır.
  40. İşte o, o hikmetten Rabbinin sana vahiy ettiklerindendir. Ve Allah’la beraber başka bir tanrı kılma ki yerilmiş ve kovulmuş olarak cehennemde sergilenirsin.
  41. Rabbiniz o oğulları sizin için eleyip seçti ve o meleklerden dişiler mi edindi? Kesinlikle siz mutlaka büyük bir ifadede bulunursunuz.
  42. Ve biz Kuran’ın bununda iyice akıllarında tutmaları için mutlaka çokça açıklama yapmışız. Ve o onların nefretinden başkasını artırır değildir.
  43. De ki: Onların dedikleri gibi eğer O’nunla birlikte ilahlar olsaydı, o zaman onlar (evrenin) o temel yapı, yönetim sahibine doğru yol-yöntem araştırırlardı.
  44. O, ilintisiz, bağımsız yegâne egemendir ve onların söylediklerinden çok saygın çok yücedir.
  45. O yedi gökler ve o yeryüzü ve onların içindekiler Allah’ın ilintisiz, bağımsız yegâne egemenliğini ilan edip vurgularlar. Ve herhangi bir şeyden O’nun hayranlığı ile O’nu ilintisiz, bağımsız egemenlikle vurgulamayan yoktur. Ve lakin siz, onların bu ilan edip vurgulamasını iyi anlamazsınız. Kesinlikle O, hoşgörülü, yumuşak davranır olandır.
  46. Ve Kuran okuduğun zaman senin ile onlar ki o ahirete inanmayanlar arasına görünmeyen bir perde kıldık.
  47. Ve onu anlarlar diye kalplerinin üzerine kılıf ve kulaklarına ağırlık kıldık. Ve Kuran’da Rabbini, onun bir tekliği ile andığın zaman nefretle arkalarını dönerler.
  48. Seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini ve gizli toplantı yaptıklarında o zalimlerin: “Siz ise sadece sihirlenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini biz en iyi bilenleriz.
  49. Gözlemle! Senin için nasıl o benzetmeleri öne sürdüler de sapıttılar ki bir yol-yönteme güç yetiremiyorlar.
  50. Ve dediler ki: “Biz mi kemik ve lime lime ufalanan olduğumuz zaman, kesinlikle biz mi mutlaka yeni bir biçimlenişle yetiştirilip çıkarılanlarız?”.
  51. De ki: Taş veya demir olun.
  52. Veya kafanızda büyüttüğünüz herhangi bir yaratık. Ki diyecekler: “Bizi kim tekrar iade edecek?”. De ki: “O ki sizi önceki defa ayrıştıran”. Ki sana doğru başlarını sallayacaklar. Ve derler ki: “Ne zamandır o”. De ki: “Yakında olur diye umulur.
  53. O, o gün sizi çağırır ki O’na hamd (hayranlıkla) ile onun davetine isteyerek icabet edersiniz ve kaldığınız süreyi ise sadece az zannedersiniz”.
  54. Ve kullarıma de ki: “O ki o en güzeli ifade etsinler. Kesinlikle o şeytan, o aralarında kışkırtıcılık yapar. Kesinlikle o şeytan o insan için apaçık düşman olandır.
  55. Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Uygun görürse size merhamet eder veya uygun görürse size azap eder. Ve seni onlar üzere vekil göndermedik.
  56. Ve Rabbin o göklerdeki ve o yeryüzündeki kimseleri en iyi bilendir. Ve o nebilerin bazılarını bazılarından mutlak fazlalıkla kılmışız ve Davud’a paragraf olarak bulundurmuşuz.
  57. De ki: O ki O’ndan başka iddia ettiklerinizi çağırın. Ki sizi o zorluktan kurtarmaya ve değişikliğe malik değillerdir.
  58. İşte onlar, onlar ki onların dua ettikleri hangisi daha yakın olur diye Rabblerine doğru o vesileyi ararlar. Ve O’nun merhametini umarlar ve O’nun azabından korkarlar. Kesinlikle Rabbinin azabı sakınılır olandır.
  59. Ve herhangi bir yerleşim yerinden bizim onu o kıyamet gününden önce helak etmediğimizin veya ona şiddetli bir azapla azap etmediğimizin istisnası yoktur. İşte o satırlanan (yazılı) o kitapta olandır.
  60. Ve bizi o ayetleri göndermekten mâni eden, sadece o öncekilerin onları yalanlamasıdır. Ve Semûd’a basiret olan o döllenmiş dişi deveyi verdik de onunla zulmettiler. Ve biz o ayetleri korkutma haricinde gönderir değiliz.
  61. Ve o zaman sana dedik ki: “Rabbin kesinlikle o insanları kuşattı”. Ve o ki sana gösterdiğimiz o rüya ve Kuran içindeki lanetlenmiş o çok yıllık bitki o insanlar için fitneden başkası değildir. Ve biz onları korkutuyoruz ki o onları önemli azgınlıklarından başka artırır değildir.
  62. Ve o meleklere: “Âdem için secde edin” dediğimizde de İblis haricinde onlar secde ettiler. O dedi ki: “Ben çamurdan biçimlendirdiğin kimse için secde eder miyim?”.
  63. Dedi ki: “O ki benim üzere o ikram ettiğin bunu gördün mü? Mutlaka beni o kıyamet gününe kadar ertelersen çok azı dışında onun zürriyetini (genetiğinden olanları) mutlaka disiplinim altına alırım”.
  64. Dedi ki: “Git! Ki onlardan kim sana tabi olursa da kesinlikle cehennem eksizsiz bir ceza olarak karşılığınızdır.
  65. Ve onlardan gücünün yettiğini seslenişinle tedirgin et. Ve süvarilerini ve piyadelerini onların üzere sürdür. Ve onların o mallarına ve o çocuklarına ortak ol! Ve onlara vaatlerde bulun”. Ve o şeytan onlara aldatmadan başkasını vaat etmez.
  66. “Kesinlikle benim kullarım, senin onlar üzere hiçbir ikna edici otoriter yetkin yoktur. Ve vekil olarak Rabbin yeterlidir”.
  67. Rabbiniz O’dur ki, O’nun fazlalıklarından elde edesiniz diye o denizde o gemileri sizin için ilerletir. Kesinlikle O, sizinle özel merhametli olandır.
  68. Ve size o denizde o zorluk dokunduğu zaman yalnızca O hariç, dua ettikleriniz kaybolur gider ki O, o karaya doğru sizi kurtarınca ilgisiz kalırsınız. Ve o insan nankör olandır.
  69. Ki O’nun o karanın yan tarafını sizinle batırmasından veya sizin üzere yontan bir kasırga göndermesinden emin misiniz? Sonra sizin için bir vekil bulamazsınız.
  70. Yoksa sizi bir kere daha ona (denize) iade edip de sizin üzere o rüzgârdan kırıp geçireni gönderir ki nankörlük etmeniz nedeniyle sizi boğmasından emin misiniz? Sonra sizin için bizim üzere tabi olacak bulamazsınız.
  71. Ve biz Âdemoğullarına çokça ikram etmiştik. Ve onları o karada ve o denizde taşıdık ve o temiz-güzelden rızıklandırdık ve fazlalıklı biçimlendirdiğimizin çoğunun üzere fazlalıklı kıldık.
  72. O gün bütün o insanları imamları (önderleri) ile çağırırız da kime kitabı sağından verildiyse ki işte onlar kitaplarını okurlar ve onlara en ufak sapma (açı) zulüm yapılmaz.
  73. Ve kim burada kör olduysa ki o ahirette kördür. Ve yol-yöntem bakımından daha sapkındır.
  74. Ve neredeyse o ki sana vahiy ettiğimizden başkasını bizim üzerimize kurgulaman için seni zorlayacaklardı ve o zaman mutlaka seni hatırı sayılır kişi edineceklerdi.
  75. Ve eğer seni sabit kılmasaydık, mutlaka neredeyse az bir şey onlara dayanak olmuştun.
  76. Ve o zaman biz sana o hayatı kat kat ve o ölümü kat kat tattırırdık. Sonra bizim üzere sana bir yardım edici bulamazdın.
  77. Ve oysa yakında seni oradan çıkarmak için o yeryüzünden mutlaka tedirgin etmek isteyecekler ve o zaman onlar da senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.
  78. O senden önce göndermiş olduğumuz resullerin sünnetindendir. Ve bizim sünnetimizde bir değiştirme bulamazsın.
  79. Güneş’in aşağı sarkmasından o gecenin koyulaşmasına doğru ve o fecir (kontrast ayırımı) birikimi için namazı kıl. Kesinlikle o fecir (kontrast ayırımı) birikimi şahitlik edilir olandır.
  80. Ve o geceden ki bir kısmında sana özgü fazladan uyanıp kalk. Rabbinin seni övülen bir makama yetiştirmesi umulur.
  81. Ve de ki: Rabbim! Beni doğru bir girdirilişle girdir ve doğru bir çıkarılışla çıkar ve tarafından bana yardımcı, ikna edici otoriter güç kıl.
  82. Ve de ki: O gerçek geldi ve o gerçek dışı olan geçip gitti. Kesinlikle o gerçek dışı geçip gidici olandır.
  83. Ve o inananlara Kuran’dan o şifayı ve rahmeti indiririz. Ve o, o zalimleri zarardan başka artırmaz.
  84. Ve o insan üzere nimetlendirdiğimizde ilgisizleşir ve yana çekilip uzak durur. Ve ona o dezavantaj dokunduğunda umutsuzlaşır olur.
  85. De ki: Her biri kendi doğru görüşü üzere çalışır ki Rabbiniz kim o daha doğru yoldadır diye en iyi bilendir.
  86. Ve sana o Ruh’tan (Ruhul Kuddüs) soruyorlar. De ki: O Ruh Rabbimin emrindendir. Ve sizde o bilimden azdan başkası bulunur değildir.
  87. Ve mutlaka gerekli görürsek o ki sana vahiy ettiğimizi mutlaka gideririz, sonra onunla bizim üzere bir vekil bulamazsın.
  88. Rabbinden merhamet hariçtir. Kesinlikle O’nun fazlı senin üzere çok değerli olandır.
  89. De ki: Mutlaka bazısı bazısına arka çıkan olsalar da o insanlar ve o cinler Kuran’ın busunun bir benzerini ortaya koymak için toplaşsalar, onun bir benzerini ortaya koyamazlar.
  90. Ve biz Kuran’ın bununda o insanlar için her benzetmeden çeşitli anlatımlarda mutlaka bulunmuşuzdur ki o insanların çoğu küfür haricinde kaçınmışlardır.
  91. Ve dediler ki: “Sen bize o yeryüzünden fışkıran bir su kaynağı yarıncaya kadar sana asla inanmayacağız.
  92. Veya sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bahçen olsun ki onun kesişim yerlerinde yarılan o nehirleri akıtmalısın.
  93. Veya iddia ettiğin gibi o göğü tepemize parça parça düşürmelisin veya güvence olarak Allah ve o meleklerle bulunmalısın.
  94. Veya altından bir evin olmalı veya o göğe yükselmelisin ve üzerimize okuyacağımız bir kitap indirmezsen senin o yükselmene asla inanmayız”. De ki: “Rabbim subhandır! Ben resul beşerden başkası olan mıyım?”.
  95. Ve o insanlara o hidayet geldiği zaman inanmalarına mâni olan “Allah resul beşer mi yetiştirip gönderdi?” demelerinden başkası değildir.
  96. De ki: Eğer o yeryüzünde tatminkâr halde yürüyen melekler olsaydı, mutlaka onlar üzerine o gökten resul melek indirirdik.
  97. De ki: Benim ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeterlidir. Kesinlikle O, kullarından görüp haberdar olandır.
  98. Ve Allah kime rehberlik ettiyse ki o, o doğru yolu bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa ki onlar için O’nun dışında asla veliler bulamazsın. Ve o kıyamet günü onları yüzleri üzere, körler ve dilsizler ve sağırlar olarak toplarız. Onların barınakları cehennemdir. Her sönüşünde onu onlara yakıcılık olarak arttırırız.
  99. Kesinlikle onların ayetlerimizi inkâr etmeleri ve “Biz kemik ve ufalanmış toprak olduğumuz zaman mı? Biz mi, mutlaka yeni bir biçimleniş ile diriltileceğiz?” demeleri nedeniyle işte o, onların karşılıklarıdır.
  100. Ve görmezler mi? O ki o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren Allah’ın onların mislini biçimlendirmeye kadir olduğunu ve onlar için çelişkisi olmayan bir ecel kıldığını? Ki o zalimler kâfirlik haricinde kaçındılar.
  101. De ki: Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz malik olsaydınız o zaman onu o harcama korkusuyla mutlaka sahiplenip tutardınız. Ve o insan sıkı elli olandır.
  102. Ve mutlaka Musa’ya dokuz açıklayıcı ayet vermiştik ki İsrailoğullarına sor! O onlara geldiğinde de Firavun ona dedi ki: “Kesinlikle ben ey Musa seni mutlaka sihirlenmiş zannediyorum”.
  103. Dedi ki: “Mutlaka bunları o göklerin ve o yeryüzünün görüp algılayanlarının Rabbinden başkasının indirmediğini bilmişsindir. Ve kesinlikle ben Ey Firavun! Seni mutlaka mahvolmuş zannediyorum”.
  104. Ki o onları o yeryüzünde huzursuz etmeyi istedi de onu ve beraberindekilerini topluca suda boğduk.
  105. Ve onun ardından İsrailoğullarına dedik ki: O yeryüzünde iskân edin ki o sonrakinin vaadi geldiğinde sizi iç içe bir araya getiririz (1948 İsrail Devleti).
  106. Ve onu o gerçekle indirdik ve o, o gerçek olarak indi. Ve seni müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermedik.
  107. Ve bir toplu bildiri olarak, o insanlara durarak okuman için ayırdık ve onu ayrı ayrı bir indirme ile indirdik.
  108. De ki: Ona inanın veya inanmayı. Kesinlikle onlar ki ondan önceki o bilim verilenler üzere o aktarıldığı zaman o çeneler için secde ederler.
  109. Ve derler ki: Rabbimiz bağımsız, ilintisiz yegâne egemendir. Rabbimizin vaadi ise mutlak yapılan oldu.
  110. Ve o çeneler için kapanarak ağlarlar. Ve o, onların itaatkârlığını artırır.
  111. De ki: “Allah diye dua edin veya Rahman diye dua edin”. Hangisi ile dua etseniz ki o en güzel isimler O’nundur. Ve namazında sesini çok yükseltme ve onda çok kısma ve işte o ikisi arasında bir yöntem edin.
  112. Ve de ki: O tapılacak hayranlık o ki asla çocuk edinmeyen ve asla o mülkte ortağı olmayan ve o boyun eğdireceklerden velisi bulunmayan Allah’adır. Ve O’nu saygınca yücelt.

17. Kehf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O tapılacak hayranlık O ki kuluna o kitabı indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah içindir.
  3. Dosdoğru olarak. O’nun tarafından şiddetli bir baskını uyarmak ve onlar ki o düzeltici çalışmaları işleyen o müminleri kesinlikle iyi-güzel karşılık mutlak onlarındır diye müjdelemek için.
  4. Onlar zamanın sonuna kadar onun (iyilik-güzellik) içindelerdir.
  5. Ve o onları ki “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarır.
  6. Herhangi bir bilimden onunla ilgili (olan) onlara ve babalarına ait değildir. O, ağızlarından çıkan çok önemli bir kelimedir! Oysa söyledikleri sadece yalandır.
  7. Ki onlar o anlatımdan buna asla inanmıyorlarsa onların etkileri üzere mutlaka üzülerek kendini yiyip bitiren olabilirsin.
  8. Kesinlikle biz, biz çalışma olarak onların hangisi daha iyidir diye onları denemek için o yeryüzünün üzerindekini onun için süs kıldık.
  9. Ve kesinlikle biz, biz onun üzerindekini mutlaka çıplak yamaç yüzeyi kılanlarız.
  10. Yoksa sen kesinlikle o yapay mağara ve o kitabe ehlini şaşılacak ayetlerimizden oldular diye mi hesap ettin?
  11. O gençler o yapay mağaraya sığındığında da dediler ki: “Rabbimiz! Bizi tarafından bir rahmete uğrat ve bizim için görevimizde olgun tutum hazırla”.
  12. Ki o yapay mağarada sayılı yıllarca onların kulaklarının üzere vurduk (dualarına icabet ettik).
  13. Sonra o iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi listelediklerini bilmek için onları yetiştirip çıkarttık.
  14. Biz sana onların bilgilerini o gerçekle anlatmaktayız. Kesinlikle onlar Rabblerine iman eden birkaç gençtir ve onların hidayetlerini artırdık.
  15. Ve dik durduklarında kalplerine sağlamlık verdik de dediler ki: “Rabbimiz o göklerin ve o yeryüzünün rabbidir. O’ndan başkasına asla ilah olarak dua etmeyiz. Onu mutlak demişsek o zaman mutlaka aşırıya kaçmışızdır”.
  16. Bunlar, bizim toplumumuz O’ndan başka ilahlar edindiler. Onlar üzere herhangi bir açıklayıcı yetki belgesiyle bulunmalı değiller miydi? Ki Allah üzere yalan kurgulayandan daha zalim kimdir?”.
  17. “Ve o zaman siz onlardan ve onların Allah’tan başka kulluk ettiklerinden ilişkinizi kestiniz ki o yapay mağaraya doğru gidip barının. Rabbiniz size rahmetinden gönderip yaysın ve size görevinizde uygun ortam hazırlasın”.
  18. Ve Güneş’i görürsün ki yükselirken onların yapay mağaralarının güney tarafından gelip geçer ve o battığı zaman onların kuzey tarafından çaprazlayıp keser ve onlar ondan geniş bir alandalardır (Mısır'da Luksor şehri Krallar Vadisi (Biban el-Muluk) ya da Ölüm Vadisi olarak bilinen bu vadi Nil Nehri kıyısında yer alan Luksor'un tam karşısına (western bank), Deir El Bahri bölgesinde iki vadinin kesiştiği noktadadır). İşte o Allah’ın ayetlerindendir ve Allah kime hidayet ederse ki o, o yol-yöntemi bulandır ve O kimi saptırırsa da onun için olgunlaştıran veli asla bulamayacaksın.
  19. Ve sen onları bakan uyanıklar hesap edersin. Ve onlar lahittir (istirâhatgâhtır). Biz onları güney tarafa ve kuzey tarafa döndürürüz. Ve köpekleri o eşikte, ön ayaklarını ileri doğru uzatandır (Anubis). Eğer onların üzerlerine doğru uzansaydın, mutlaka onlardan kaçmaya yönelirdin ve mutlaka onlardan için korku ile doldurulurdu (lahit).
  20. Ve işte onun gibi birbirlerine sorsunlar diye onları kaldırıp dirilttik. Onlardan bir sözcü dedi ki: “Ne kadar kaldınız?”. (Birinci grup) dediler ki: “Bir gün veya bir günün parçası kadar kaldık”. (İkinci grup) dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz en iyi bilendir. Ki biriniz bu yaprak (metal, bozuk) paranızla o şehre geri dönsün de baksın hangi yiyecek daha arı ki ondan size rızık getirsin. Ve çok incelikli davransın ve sizin ile ilgili herhangi birini şuurlandırmasın.
  21. Kesinlikle onlar sizin farkınızda olurlarsa sizi taşlarlar veya milletlerine (inançlarına) geri döndürürler. Ve o zaman zamanın sonuna kadar asla başarıya ulaşamayacaksınız”.
  22. Ve işte onun gibi kesinlikle Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ve kesinlikle o saat içinde çelişki olmadığını bilsinler diye onlar üzere belli ettik. O zaman aralarında görevlerini tartışırlarken de dediler ki: “Üzerlerine bir bina yapın. Rabbleri onları en iyi bilendir”. Onlar ki görevleri üzere galip gelenler dediler ki: “Mutlaka onlar üzere bir secde yeri edineceğiz”.
  23. Diyecekler ki: “Üçtür, dördüncüleri köpekleridir”. Ve o bilinmeyene atarak derler ki: “Beştir, altıncıları köpekleridir”. Ve derler ki: “Yedidir, sekizincileri köpekleridir”. De ki: “Onların sayılarını Rabbim en iyi bilendir”. Onları az kişiden başkası bilmez. Ki onlar hakkında yüzeyel tartışma dışında bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında onlardan birine sorma.
  24. Ve bir şey için; “Kesinlikle ben işte onu yarın yapanım” deme!
  25. “Allah uygun görürse” haricinde. Ve unuttuğunda Allah’ı an ve de ki: “Umarım Rabbim bana bu olgunluktan daha yakını için rehberlik eder”.
  26. Ve onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve onlar (uyanıştan sonra) kendileri dokuz yıl artırdılar.
  27. De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını en iyi bilen Allah’tır. O göklerin ve o yeryüzünün gaybı O’na aittir. O ne güzel görüp algılar ve işitip algılar! Ve O’ndan başka velilerden hiçbiri onlar için değildir. Ve O hükmünde herhangi birini ortak etmez.
  28. Ve Rabbinin kitabından sana vahyolunanı aktar. O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve O’ndan başka doktrin için iltica edilecek asla bulamayacaksın.
  29. Ve kendine ve onlar ki o sabah ve o akşam O’nun ilgisini isteyerek Rabblerine dua edenlerle birlikte sabret. Ve bu dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme (onları göz ardı etme). Ve kalbini zikrimizden gafilleştirdiğimiz ve hevesine uyan ve işi gücü ölçüsüzlük olana itaat etme.
  30. Ve de ki: O gerçek Rabbinizdendir ki kim uygun görürse mutlaka iman etsin ve kim uygun görürse mutlaka inkâr etsin. Kesinlikle biz o zalimler için ateş hazırladık. Onun saçakları onları çepe çevre kuşatır. Ve kurtarıcı sulama isterlerse o erimiş maden gibi o yüzleri kızartan bir sıvı ile sulanırlar. Ne fenadır o içecek! Ve ne kötü dinlenme yeri!
  31. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o salih işleri işleyenler, kesinlikle biz işi güzel kişinin karşılığını zayi etmeyiz.
  32. İşte onlar, onlar içindir altlarından o nehirler akan Adn Bahçeleri. Orada altın takılarla süslenirler ve ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil takımlar giyerler ve o tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. Ne güzeldir o ödül! Ve ne güzel dinlenme yeri!
  33. Ve onlara iki adam benzetmesini ileri sür: İkisinden birine iki üzüm bağı kıldık ve etrafını hurmalıklarla çevirdik ve ikisi arasında ekinler kıldık.
  34. O iki bahçenin ikisi ürünlerini verip bulundurdu ve hiçbir şeyi eksik bırakmadı. İkisinin arasından bir nehir yarıp çıkardık.
  35. Ve onun için bir gelir oldu ki onunla bulunan kişiye odaklanarak dedi ki: “Ben malca senden daha zengin ve nüfusça senden etkinim”.
  36. Ve kendine zulmeden halinde bahçesine girdi. Dedi ki: “Bunun zamanın sonuna kadar yok olacağını zannetmiyorum.
  37. Ve o saatin (sürecin) tekrar işler hale geleceğini zanneder değilim. Ve mutlaka Rabbime döndürülecek olursam onun yerine mutlaka ondan (bahçeden) daha da iyi bir geri döndürülen bulacağım”.
  38. Onunla bulunan kişi ona odaklanarak dedi ki: O ki seni topraktan, sonra salgıdan biçimlendiren, sonra seni bir adam seviyesine ulaştırıp denkleştireni mi inkâr ediyorsun?
  39. Lakin O, Allah benim Rabbimdir ve ben kimseyi Rabbime ortak koşmam.
  40. Ve bahçene girdiğin zaman beni mal ve veled bakımından senden daha az görüyorsan “Bu Allah’ın uygun gördüğüdür, Allah’la olandan başka kuvvet yoktur” demeli değil miydin?
  41. Ki Rabbimden bana senin bahçenden daha hayırlısını vermesi ve senin bağın üzerine o gökten yontucu fırtına gönderip de orasını kaygan yamaç yüzeyine dönüştürmesi umulur.
  42. Veya onun suyunun derine çekilene dönüşmesi ki onu elde etmeye güç yetiremezsin.
  43. Ve onun ürünleri kuşatıldı ki “Keşke ben herhangi birini Rabbime asla ortak koşmasaydım” diyerek temel yapısı yıkılmış halde içinde harcadıkları üzere avuçlarını ovuşturana dönüştü.
  44. Ve ona Allah’tan başka yardım edecek bir ekibi asla olmadı ve o, yardım edilen olmadı.
  45. İşte burada, o velayet yalnız o gerçek Allah’ındır. O, ödül bakımından daha iyidir ve sonuç bakımından daha iyidir.
  46. Ve onlar için bu dünya hayatının benzetmesini ileri sür: Su gibidir. Onu o gökten indirdik de onunla o yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı ki o, o rüzgârların savurduğu kırılgan toza dönüştü. Ve Allah her şey üzere ayarlama yapabilir olandır.
  47. O mal ve o oğullar bu dünya hayatının süslemeleridir. Ve o baki kalacak iyileştirip düzeltmeler Rabbin indinde ödül olarak daha iyidir ve beklenti olarak daha iyidir.
  48. Ve o gün o dağları gezdiririz ve sen o yeryüzünü bariz görürsün. Ve onlardan hiçbirini hariç bırakmadan topladık.
  49. Ve onlar saflar halinde Rabbine arz olundular: “Mutlaka sizi önceki kez biçimlendirdiğimiz gibi bize gelmişsiniz. Aksine, sizin için bir vaat edilen zaman kılmayacağımızı mı iddia etmiştiniz”.
  50. Ve o kitap ortaya konuldu ki o suçluları onun içindekiler nedeniyle kaygılananlar olarak görürsün. Ve derler ki: “O kitaptaki bunlar için vay bize! Önemsiz ve önemli listelemeden atlayıp geçmemiş!”. Ve işlediklerini hazır buldular. Ve Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
  51. Ve o meleklere: “Âdem için secde edin!” dediğimizde de İblis hariç secde ettiler. O, o cinlerden oldu da Rabbinin emrinin dışına çıktı ki o size düşmanken onu ve onun zürriyetini benden başka veliler mi ediniyorsunuz? O, o zalimler için ne kötü bir değiştirmedir.
  52. Onları o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesine ve kendi nefislerinin biçimlendirilmesine şahit tutmadım. Ve ben o saptıranları yardımcı edinen olmadım.
  53. Ve o gün O “Onlar ki ortaklarım olduklarını iddia ettiklerinize seslenin!” der ki onları çağırırlar da asla onlar onlara cevap veremezler. Ve biz onların arasına mahvedici bölge kıldık.
  54. Ve o ağır suçlular o ateşi gördüler ki kesinlikle onlar ona düşenlerdir zannettiler. Ve ondan kaçacak yer asla bulamazlar.
  55. Ve biz o Kuran’ın bununda o insanlara her türlü benzetmeyi ayrıntılı olarak anlatmışızdır. Ve o insan herhangi bir şeyin çoğunda tartışmacı olmuştur.
  56. Ve o insanlara o hidayet geldiğinde onları inanmaktan ve Rabblerinden mağfiret dilemekten alıkoyan o öncekilerin başına gelenler onlara gelip bulunsun veya karşılarında duracak o azap bulunsun diyesinden başkası değildir.
  57. Ve biz o resulleri müjdeciler ve uyarıcılar haricinde gönderir değiliz. Ve o kâfirler o hakkı o batılla reddetmek için mücadele ederler ve ayetlerimi ve uyarıldıklarını alaya alırlar.
  58. Ve Rabbinin ayetleriyle hatırlatma yapılınca ki onunla ilgilenmeyen ve elleri ile önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim kimdir? Kesinlikle biz onların kalpleri üzere onlar anlarlar diye kılıflar ve kulakları içine duyarsızlık kıldık. Ve sen onları o doğru yola-yönteme çağırsan da onlar o zaman, zamanın sonuna kadar asla doğru yolu bulamayacaklar.
  59. Ve senin Rabbin o hoşgörülü, o rahmet sahibidir. Eğer kazandıkları nedeniyle onları yakalayıverseydi, onlara o azabı mutlaka çabuklaştırırdı. Aksine, onlar içindir belli bir zaman. Onlar O’ndan başka bir sığınılan asla bulamayacaklar.
  60. Ve işte o yerleşim yerleri. Zulmettikleri zaman onları helak ettik. Ve onların helaki için belli bir vaat edilen kıldık.
  61. Ve o zaman Musa onun emir erine dedi ki: O iki denizin (geniş derin suyun) birleşme yerine ulaşıncaya kadar vazgeçmeyeceğim veya yapabildiğim kadar ilerlerim.
  62. Ki ikisi, ikisinin arasının birleştiği yere ulaşınca ikisinin balıklarını unuttular ki o, o bahirde (derin büyük su havzası) içinde çağlayarak yolunu edindi.
  63. Ki ikisi aştıklarında emir erine dedi ki: “Bize sabah yemeğimizi getir. Mutlaka bu seferimizden dolayı yorgunlukla karşılaşmışız”.
  64. Dedi ki: “Gördün mü? O kayaya sığındığımız zaman ki kesinlikle ben, ben o balığı unuttum. Ve onu hatırlamamı bana unutturan o şeytandan başkası değildir. Ve o şaşılacak tarzda o geniş derin suda (denizde, nehirde) yolunu edindi”.
  65. Dedi ki: “İşte o aramakta olduğumuzdur”. Ki ikisi ikisinin izleri üzere takip ederek geriye doğru döndüler.
  66. Ki ikisi indimizden (özelimizden) rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
  67. Musa ona dedi ki: “Sana olgunluk olarak öğretilen biliminden bana öğretmen üzere sana tabi olabilir miyim?”.
  68. Dedi ki: “Sen, benimle beraber sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin.
  69. Ve haber olarak asla kuşatmadığın üzere nasıl sabredersin?”.
  70. Dedi ki: “İnşallah beni sabreden bulacaksın ve görev olarak sana asi olmam!”.
  71. Dedi ki: “Ki bana uyacak olursan da ben sana hatırlatma olarak bahsedinceye kadar hiçbir şeyden bana soru sorma!”.
  72. Ki sonunda o kamaralı gemiye binene kadar birbirinden ayrıştılar. O onu yardı. Dedi ki: “Onu ehlini boğmak için mi yardın? Mutlaka ağır üzücü bir şeyde bulundun”.
  73. Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Kesinlikle sen benimle sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.
  74. Dedi ki: “Beni unutmam nedeniyle suçlama ve zorlu görevimden dolayı bana sataşma”.
  75. Ki bir erkek çocuk ile karşılaşıncaya kadar ayrıştılar. Ki o onu katletti. Dedi ki: “Bir nefse karşılık olmaksızın, sorunsuz bir nefsi mi katlettin? Mutlaka benimsenmeyen bir şeyde bulunmuşsun”.
  76. Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Kesinlikle sen benimle sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.
  77. Dedi ki: “Ondan sonra sana herhangi bir şeyden sorarsam benim tarafımdan özre ulaşmışsındır ki benimle birliktelik etme”.
  78. Ki bir yerleşim yeri ehline varıp bulununcaya kadar ayrıştılar. İkisi onun ehlinden yiyecek istedi de ikisini konuk etmekten kaçındılar ki ikisi orada yıkılmayı isteyen bir duvar buldular da o onu yapısal ve fonksiyonel olarak düzelti. Dedi ki: “Eğer uygun görseydin mutlaka onun üzere karşılık edinirdin”.
  79. Dedi ki: “İşte bu seninle benim aramızın kopma kararıdır. Sana üzerine asla sabredemediğinin yorumunu hemen bildireceğim.
  80. O kamaralı gemiye gelince ki o, o denizde çalışan birkaç yoksula ait olandı. Ki onu kusurlu kılmak istedim. Onların arkalarında her kamaralı gemiye zorla el koyan bir melik var oldu.
  81. Ve o erkek çocuğa gelince ki onun ana-babası mümin olandı ki onun ikisini azgınlığa ve küfre bulaştırmasından çekindik.
  82. Ki ikisinin Rabbinin onu ikisi için ondan daha iyi ve merhamete daha yakını ile değiştirmesini istedik.
  83. Ve o duvara gelince ki o, o şehirde iki yetim erkek çocuğa ait olandı. Ve ikisi için onun altında bir hazine vardı. Ve babaları salih biri olandı ki Rabbin ikisinin en şiddetlilerine ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak ikisinin hazinelerini ikisinin çıkarmasını istedi. Ve ben onu kendi işgüzarlığımdan yapar değildim. İşte o asla üzerine sabretmeye güç yetiremediğinin yorumudur.
  84. Ve sana o Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: Sizin üzere ondan bir hatırlatma aktaracağım.
  85. Kesinlikle biz onun için o yeryüzünde imkanlar sağladık ve araç-gereç olarak her şeyden verdik.
  86. Ki bir sebep olarak (yolculuğunu veya kendini araca-gerece, haritaya) tabi etti.
  87. Sonunda güneşin kararma (batış) yerine (haritaya göre) ulaşınca ve onu dik, pis bakışlı bir göz içinde batıyor buldu. Ve onun indinde bir toplum buldu. Dedik ki: Ey o Zülkarneyn! Ya azap et ve ya onların içlerinde iyilik edin.
  88. Dedi ki: “Zulmeden kimseye gelince ki ona azap edeceğiz. Sonra Rabbine geri döndürülür ki Rabbi ona istenmeyen bir azapla azap eder”.
  89. Ve iman eden ve düzeltici işler işleyen kimseye gelince ki karşılık olarak o en güzeli onun içindir. Ve onun için emrimizden kolay olarak ifade edeceğiz”.
  90. Sonra bir araç-gereç olarak (haritaya) tabi etti.
  91. Sonunda güneşin yükselme yerine ulaşınca, onu onlar için asla ondan başka saklanacak kılmadığımız bir toplum üzere yükseliyor buldu (İndus Vadisi Uygarlığı.).
  92. İşte onun gibi ve biz onun tarafındakini haber olarak kuşatmıştık.
  93. Sonra bir sebep olarak (araç-gerece, haritaya) tabi etti.
  94. Sonunda o iki seddin arasına (kuzey-doğu) ulaştığında, iki topluluktan başka, nerdeyse sözel ifade kavrayamayan bir topluluk buldu (Subartu Uygarlığı.).
  95. Dediler ki: Ey o Zülkarneyn (Naram Sin)! Kesinlikle Yecuc ve Mecuc o yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar ki bizim aramız ve onların arasına bir set kılman üzere senin için haraç kılalım mı?
  96. Dedi ki: “Rabbimin bana onun içinde verdiği imkân daha hayırlıdır. Ki bana kuvvetle muavinlik edin. Sizin aranıza ve onlar arasına tıkaç engel (baraj) kılayım.
  97. Sonunda o iki kanyonun arası eşit seviyeye gelinceye kadar bana demir külçeleri getirin”. Dedi ki: “Sonunda onu ateş kılıncaya kadar körükleyip (ateşi) artırın”. Dedi ki: “Getirin bana. Onun üzerine katran olarak dökeyim.
  98. Ki onun üstesinden gelmeye güç yetiremezler ve onu delmeye güç yetiremezler”.
  99. Dedi ki: “Rabbimden rahmettir bu ki Rabbimin vadi geldiğinde onu dümdüz kıldı. Ve Rabbimin vadi gerçek oldu”.
  100. Ve biz onların bazılarını terk ederiz; o dönem onlar bazıları içinde dalgalanırlar (kargaşa yaratırlar). Ve o sur genişletip geliştirilir ki onları topluca bir araya topladık.
  101. Ve o gün cehennemi o kâfirler için tam bir sunuşla sunduk.
  102. Onlar ki benim zikrimden gözleri perdelenme içinde oldular ve işitmeye dayanamaz oldular.
  103. Ki o kâfirler benden başka kullarımı evliya edindiklerini mi hesap ettiler? Kesinlikle biz cehennemi o kâfirler için bir konaklama yeri olarak hazırladık.
  104. De ki: Size amel bakımından o en çok hasar edenleri bildireyim mi?
  105. Onlar ki bu dünya (şimdiki) hayatında koşuşturmaları sapmış olanlardır. Ve onlar kesinlikle onlar sanatsal iyilikler-güzellikler yapanlardır diye hesaplayanlardır.
  106. İşte onlar, onlar ki Rabblerinin ayetlerini ve onunla mülakatı inkâr edenlerdir ki çalışmaları boşa gitti de o kıyamet günü biz onlar için tartım yapmayız.
  107. İşte o, onların karşılığı inkârları ve resullerim ve ayetlerimle alay etmeleri nedeniyle cehennemdir.
  108. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o iyileştirici çalışmaları işleyenler, Firdevs Bahçeleri konukluk olarak onlar için var oldu.
  109. Orada kesintisiz kalırlar. Ondan değişiklik arayıp beklemezler.
  110. De ki: “Eğer Rabbimin kelimeleri için o denizler mürekkep olsa ve eğer onun benzerini mürekkep olarak getirsek, Rabbimin kelimelerinin tükenmesinden önce o denizler mutlaka tükenirdi”.
  111. De ki: “Kesin olarak ben sizin benzeriniz bir beşerim. Bana; kesin olarak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahiy olunuyor ki kim Rabbi ile karşılaşmayı uman olduysa mutlaka iyileştirici işler işlesin ve kullukta Rabbine hiçbir ortak koşmasın.

18. Meryem Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad,
  3. Rabbinin O’nun kulu Zekeriya’ya rahmetinin hatırlatmasıdır.
  4. O zaman o, Rabbine gizli seslenmeyle seslendi.
  5. Dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle ben, o kemikler benden gevşedi ve o baş kırlaşmayla tutuştu. Sana dua etmekle Rabbim, başı dertte olan asla olmadım.
  6. Ve kesinlikle ben benim ardımdaki o yöneticilerden endişe ettim ve karım kısır oldu ki tarafından bana bir veli hibe et.
  7. Bana vâris olsun ve Yakup soyuna vâris olsun. Ve Rabbim! Onu çokça razı olunan kıl”.
  8. “Ey Zekeriya! Kesinlikle biz seni bir erkek çocukla müjdeleriz. Onun ismi Yahya’dır. Önceden ona asla adaş kılmadık”.
  9. Dedi ki: “Rabbim! Benim için nasıl bir erkek çocuk olabilir? Ve karım kısır olandır. Ve ben o yaşlılıktan çok aşırıya ulaşmışım”.
  10. Dedi ki: İşte öyledir. Rabbin dedi ki: O, benim üzere basittir ve sen asla herhangi bir şey olur değilken önceden seni biçimlendirmiştim.
  11. Dedi ki: “Rabbim, benim için bir ayet kıl”. Dedi ki: “Senin ayetin eşit üç gece o insanları konuşturamamandır”.
  12. Ki o mihraptan toplumunun karşısına çıktı da onlara doğru “Sabah akşam çok tesbih edin” diye vahiy etti.
  13. “Ey Yahya! O kitabı kuvvetle tut!”. Ve çocukken ona o hükmü verdik.
  14.  Ve tarafımızdan ona bir sevgi-duyarlılığı ve temiz saflık. Ve o, önemseyip gereğini yapan oldu.
  15. Ve ana-babasına karşı iyi davranmayı. Ve asla zorba isyankâr olmadı.
  16. Ve çocuk edinildiği gün ve öldüğü gün ve diri olarak çıkarıldığı gün selam onun üzeredir.
  17. Ve o kitapta Meryem’i an. O zaman kendini ehlinden doğu mekâna doğru uzaklaştırdı.
  18. Ki onlardan da başkası için bir perde edindi de ona ruhumuzdan gönderdik ki onun için tam bir beşer benzerliği sergiledi.
  19. Dedi ki: Önemser oldunsa! Kesinlikle ben senden Rahman’a sığınırım.
  20. Dedi ki: Kesin olan, ben sana sorunsuz bir erkek çocuk hibe etmek için Rabbinden görevlendirilen resulüm.
  21. Dedi ki: “Bana bir beşer asla dokunmadı ve ben azgın-utanmaz asla olmadım. Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir?”.
  22. Dedi ki: İşte onun gibidir. Rabbin dedi ki “O benim üzere basittir”. Ve onu o insanlar için ayet ve bizden bir rahmet kılmamız içindir. Ve o yerine getirilen emir oldu.
  23. Ki ona hamile kaldı da onunla diğer öte tarafa çekildi.
  24. Ki o doğum sancısı onu o hurma gövdesine doğru (Judean date palm) getirtti.  Dedi ki: “Ah keşke ben bundan önce ölseydim ve ihmal edilip unutulan olsaydım”.
  25. Ki o onun altından ona seslendi: “Hüzünlenmeyesin! Rabbin senin altında bir sızıntı kılmıştır.
  26. Ve o hurma gövdesini kendine doğru salla, üzerine taze olgun hurmalar dökülsün”.
  27. Ki edinip ye ve iç ve gözün aydın olsun! Ki o beşerden birini görecek olursan da de ki (ifade et): “Kesinlikle ben Rahman’a oruç adadım ki bugün herhangi bir insanla kelimelerle asla konuşmayacağım”.
  28. Ki onu taşıyarak toplumuna geldi. Dediler ki: “Ey Meryem, mutlaka olağan dışı bir şeyle gelmişsin.
  29. Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü birisi olmadı ve annen azgın olmadı” (epigenetik davranış?).
  30. Ki ona doğru işaret etti. Dediler ki: “Biz o beşikte olan herhangi bir çocukla nasıl kelimelerle karşılıklı konuşabiliriz (diyalog yapabiliriz)?”.
  31. O dedi ki: Kesinlikle ben Allah’ın kuluyum. O bana o kitabı bulundurdu ve beni nebi kıldı.
  32. Ve beni nerede olursam olayım yetenekli kıldı. Ve hayatta bulunduğum müddetçe o namazı ve o zekâtı vasiyet etti.
  33. Ve anneme karşı nazik davranır olmayı. Ve beni asla zorba ve sorunlu olan kılmadı.
  34. Ve çocuk edinildiğim gün ve öldüğüm gün ve diri olarak kaldırıldığım gün o selam benim üzerimedir”.
  35. İşte o Meryem oğlu İsa’nın o ki içinde tartıştıkları o gerçeğin ifadesidir.
  36. Herhangi bir çocuktan edinmek Allah için olur değildir!  O subhandır. O, herhangi bir işe karar verdiğinde de kesin olan, onun için: “Ol!” demektedir ki o var olmaktadır.
  37. “Ve kesinlikle Allah benim Rabbim ve sizin Rabbinizdir ki O’na kulluk edin. Doğru yol budur”.
  38. Ki o hizipler aralarında ayrılığa düştüler ki büyük günün şahitliğinden vay onlar ki kâfirler için!
  39. Bize geldikleri gün onunla ne iyi işitip anlarlar ve ne iyi görüp anlarlar! Lakin o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindeler.
  40. Ve onları o hasret günüyle uyar. O zaman o görev hükme bağlanıp yerine getirildi. Ve onlar gaflet içindeler ve onlar inanmıyorlar.
  41. Kesinlikle biz, biz o yeryüzüne ve üzerinde bulunan kimselere vârisiz. Ve onlar sonuçta bize doğru geri döndürülürler.
  42. Ve o kitapta İbrahim’i an. Kesinlikle o nebi, çok doğru sözlü kimse oldu.
  43. O zaman babasına (atasına) dedi ki: “Babacığım! İşitemeyen ve göremeyen ve senin bir şeyden ihtiyacını gideremeyene niçin kulluk yapıyorsun?”.
  44. “Ey babacığım! Kesinlikle ben, sana asla gelmeyen o bilimden gelmiş kişiyim ki bana tabi ol. Sana düzgün yol-yönteme kılavuzluk edeyim.
  45. Ey babacığım! O şeytana kulluk yapma. Kesinlikle o şeytan Rahman’a asi oldu.
  46. Ey babacığım! Kesinlikle ben sana Rahman’dan azabın dokunmasından korkuyorum ki o şeytan için veli olursun”.
  47. Dedi ki: Sen benim tanrılarımdan hoşnutsuz musun? Ey İbrahim! Mutlaka hiç vazgeçmezsen, mutlaka seni güç kullanarak kovalarım ve fırsat varken beni terk et.
  48. Dedi ki: Selâm senin üzerinedir. Senin için Rabbimden hoşgörü isteyeceğim. Kesinlikle O benim için çok hassas olandır.
  49. Ve sizden ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarınızdan ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle sorunlu olan olmam”.
  50. Ki onlardan ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarından ayrılınca ona İshak’ı ve Yakup’u hibe ettik ve her birini nebi kıldık.
  51. Ve onlar için rahmetimizden hibe ettik ve onlar için yüksek doğrulukta söz lisanı kıldık.
  52. Ve o kitap içinde Musa’yı an. Kesinlikle o ihlasa erdirilen oldu ve nebi resul oldu.
  53. Ve ona o Tur’un güney yanından seslendik. Ve onu özel konuşma için yaklaştırdık.
  54. Ve rahmetimizden kardeşi Harun’u onun için bir nebi olarak hibe ettik.
  55. Ve o kitapta İsmail’i an. Kesinlikle o, o vaadine sadık oldu ve nebi resul oldu.
  56. Ve o, ehline o namazı ve o zekâtı emreder oldu. Ve o, onun Rabbinin indinde (özelinde) razı olunan oldu.
  57. Ve o kitapta İdris’i an. Kesinlikle o, çok doğru söyleyen, nebi oldu.
  58. Ve biz onu yüce bir mekâna yükselttik.
  59. İşte onlar, onlar ki Âdem’in genetiğinden, o nebilerden Allah’ın üzerlerine nimetlendirdiği ve Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail’in genetiğinden ve hidayet ettiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman’ın ayetleri onlara aktarıldığı zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
  60. Ki onların ardından halefler yerlerine geçti. O namazı zayi ettiler ve o şehvetlerine uydular ki azgınlık sergileyecekler.
  61. Tövbe eden ve iman eden ve salih ameller işleyenler hariçtir ki işte onlar, onlar o bahçeye dâhil edilirler ve herhangi bir şey olarak zulme uğratılmazlar.
  62. O ki Rahman’ın kullarına o gayb ile vadettiği Adn Bahçelerine. O kesindir: O’nun vaadi yerine gelir olandır.
  63. Onlar orada selamdan başka öylesine bir söz işitmezler. Ve onlar için rızıkları sabah akşam oradadır.
  64. İşte o, o ki kullarımızdan takvalı (önemseyip gereğini yapan) olanları vâris kıldığımız o bahçedir.
  65. Ve biz Rabbinin emri dışında iner değiliz. Bulunduğumuz zamandaki ve sonramızdaki ve o ikisi arasındaki her şey O’nundur. Ve Rabbin ihmal edip unutur olmadı.
  66. O, o göklerdekilerin ve o yeryüzündekilerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ki ona ibadet et ve ona ibadetin için sabırlı ol. Hiç O’na adaş bilir misin? (Bütün dinlerde, pagan dinlerde bile her şeyin yaratıcısı olan tanrı bir tanedir).
  67. Ve o insan der ki: “Ben ölüyken mi, mutlaka canlı olarak çıkarılacağım?”.
  68. O insan önceden herhangi bir şey değilken, bizim onu biçimlendirdiğimizi aklına getirmiyor mu?
  69. Ki ve senin Rabbine! Biz onları ve o şeytanları mutlaka toplayacağız. Sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çöker olarak mutlaka hazır (kaçışsız, çıkışsız) bulunduracağız.
  70. Sonra, her tanınmış felsefeci önderlerden Rahman’a karşı küstahlıkta daha şiddetli olanını söküp çıkaracağız.
  71. Sonra, mutlaka biz onlar ki ona yaslanmaya o en uygun olanı en iyi bilenleriz.
  72. Ve sizden ona varmakta istisna yokluğu Rabbinin kendi üzere aldığı kesin karar oldu.
  73. Sonra onlar ki önemseyip gereğini yapanları uzaklaştırarak kurtarırız. Ve o zalimleri orada diz üstü çöker bırakırız.
  74. Ve açıklayıcı ayetlerimiz onlar üzere aktarıldığı zaman onlar ki kâfirler, onlar ki iman edenlere dediler ki: “O iki farklı gruptan hangisi makam bakımından daha avantajlıdır ve topluluk bakımından daha iyidir?”.
  75. Ve onlardan önce nice nesillerden yok ettik! Onlar varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha iyilerdi.
  76. De ki: “Kim sapıklık içinde olansa ki Rahman ona mutlaka uzattıkça uzatsa, sonunda vaat edildikleri ya o azabı ve ya o saati gördüklerinde de onlar kim mekan olarak daha kötü durumda ve askeri gücü daha zayıf bileceklerdir”.
  77. Ve Allah onlar ki hidayeti bulanlara hidayeti arttırır. Ve o baki kalıcı o salih çalışmalar Rabbinin indinde ödül bakımından daha avantajlıdır ve yatırım bakımından daha avantajlıdır.
  78. Onlar ki ayetlerimizi inkâr eden ve “Bana mutlaka mal ve çocuk verilecektir” diyenleri gördün mü?
  79. O, o bilinmeyene mi yükseldi, yoksa Rahman’ın indinden (özelinden) bir sözleşme mi edindi?
  80. Asla olamaz! Dediklerini yazacağız ve onu o azapça uzattıkça uzatacağız.
  81. Ve onun dediklerine biz vâris oluruz ve o bize fert olarak gelir.
  82. Ve onlara etkinlik gücü olması için Allah’tan başka ilah (tanrı) edindiler.
  83. Asla olamaz! Onlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onlar, onlar aleyhine zıt olacaklardır.
  84. Hiç görmedin mi? Kesinlikle biz o şeytanları o kâfirler üzere gönderdik. Onları kışkırttıkça kışkırtırlar.
  85. Ki onlar üzere acele etme. Kesin olarak biz onlar için saydıkça saymaktayız.
  86. O gün o takva sahiplerini heyet olarak Rahman’ın huzuruna toplarız.
  87. Ve o ağır suçluları cehenneme varanlar olmaları için sevk ederiz.
  88. Rahman’ın indinden söz edinenden başkası o şefaate malik değildir.
  89. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”.
  90. Mutlaka siz facia bir duruma gelmişsiniz.
  91. Neredeyse ondan dolayı o gökler yarılacak ve o yeryüzü parça parça ayrılacak ve o dağlar çöküp düşecek.
  92. Rahman’a çocuk çağırdılar diye.
  93. Ve Rahman için çocuk edinmek yaraşır değildir.
  94. O göklerdekilerin ve o yeryüzündekilerin hepsi ise istisnasız Rahman’a kul durumundadır.
  95. Mutlaka onları listelemiş ve adet olarak saymıştır.
  96. Ve onların hepsi o kıyamet günü O’na karşı ferdi olarak bulunur.
  97. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler, Rahman onlar için sevgi kılacaktır.
  98. Ki kesin olarak, biz onu o muttakileri müjdelemen için ve geçimsiz bir toplumu uyarman için senin dilinle kolaylaştırdık.
  99. Ve biz onlar öncesi kuşaklardan nicesini ortadan kaldırdık. Onlardan hiçbirini hissediyor veya onlara ait bir fısıltı duyuyor musun?

19. Taha Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Ha.
  3. Kuran’ı senin üzere dertlenmen için indirmedik.
  4. Sadece çekinene hatırlatma için.
  5. O yeryüzünü ve o en yüksek gökleri biçimlendirenden indirme.
  6. Rahman’dır o en temel yapı ve yönetimi kontrolüne alan.
  7. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler ve ikisinin arasındakiler ve o yerkabuğunun altındakiler O’nundur.
  8. Ve o ifade ile açığa vursan da kesinlikle O, o sırrı ve en gizliyi bilendir.
  9. Allah, O’ndan başka ilah (tanrı) yoktur. O en güzel isimler O’nundur.
  10. Ve sana Musa’nın bahsi gelip bulundu mu?
  11. Bir ateş gördü de ehline dedi ki: “Bekleyin, kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size ondan bir kor bulundururum ya da o ateşin yanında bir yol gösterici bulurum”.
  12. Ki onun yanına gelip bulununca, seslenildi: “Ya Musa!
  13. Kesinlikle ben, ben senin Rabbinim. Ki iki ayakkabını soyun. Kesinlikle sen o kat kat kutsal vadidesin.
  14. Ve ben seni avantajlı kıldım ki vahyolunana kulak ver.
  15. Kesinlikle ben, ben Allah’ım, benden başka ilah yoktur ki bana ibadet et ve beni zikretmek için o namazı tam işler kıl.
  16. Kesinlikle o saat oluşacak bir durumdur. Her benliğe koşuşturması nedeniyle karşılığının verilmesi için onu hemen hemen gizli tutuyorum.
  17. Ki hevasına uyup ona inanmayan seni ondan alıkoymasın.  Ki reddedilirsin.
  18. Ve o, sağ elindeki nedir ey Musa!”.
  19. Dedi ki: “O benim değneğimdir. Onun üzere dayanırım ve onunla koyunlarım üzere çırparım ve benim için başka kullanımlar ondadır”.
  20. Dedi ki: “Bırakıp sergile onu ey Musa!”.
  21. Ki bırakıp sergileyince de o hareket eden canlı bir yılandı.
  22. Dedi ki: “Tut onu ve korkma. Biz onu o önceki işlevine iade edeceğiz.
  23. Ve elini kanadına doğru çek. Diğer bir ayet olarak kusursuz yuvarlak bembeyaz çıkar.
  24. O en büyük ayetlerimizden sana göstermemiz için.
  25. Firavuna git. Kesinlikle o azdı.
  26. Dedi ki: “Rabbim! Benim için kafamı yetenek olarak genişlet.
  27. Ve benim için görevimi çok kolaylaştır.
  28. Ve dilimden düğümü çöz.
  29. İfademi kavrasınlar.
  30. Ve ehlimden bana bir vezir kıl.
  31. Kardeşim Harun’u.
  32. Onunla direncimi şiddetlendir.
  33. Ve onu görevimde ortak kıl.
  34. Senin bağımsız yegâne egemenliğini daha çok vurgulayalım diye.
  35. Ve seni daha çok analım.
  36. Kesinlikle sen bizimle görüp algılayan oldun”.
  37. Dedi ki: “İstediğin sana verilmiştir ey Musa.
  38. Ve mutlaka önceki defa sana büyük iyilikte bulunmuştuk.
  39. Annene vahyolunanı vahiy ettiğimizde.
  40. “Onu (Musa’yı) o sandık içine koy da o akıntının içine koy ki o akıntı onu o sahilde sergilesin. Onu bana düşman ve ona düşman olan biri alır” diye. Ve gözüm üzere sanayi edilmen için senin üzere benden ilgi çekici sevimlilik sergiledim.
  41. O zaman kız kardeşin yürüyordu da demekteydi ki: “Ona kefil olacak birini size işaret edeyim mi?”. Ki gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye seni annene geri döndürdük. Ve sen bir nefs katlettin de biz seni o kederden kurtardık ve seni zorlu bir denemeyle testten geçirdik ki Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra bir kader üzerine geldin, ey Musa!
  42. Ve seni kendim için iyice yetiştirdim.
  43. Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin. Ve benim zikrimde gevşeklik yapmayın.
  44. İkiniz Firavun’a gidin. Kesinlikle o azdı.
  45. Ki ona yumuşak deyişle deyin. Olabilir ki o düşünüp hatırlar veya çekinir.
  46. İkisi dedi ki: “Rabbimiz! Kesinlikle biz onun bize karşı aşırıya kaçmasından veya azgın davranmasından korkuyoruz”.
  47. Dedi ki: “Korkmayın! Kesinlikle ben ikinizle beraberim, işitir ve görürüm”.
  48. Ki ona varın da deyin ki: “Kesinlikle biz senin Rabbinin resulleriyiz ki İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azap etme. Sana senin Rabbinden ayetle gelmişiz ve o selam o hidayete tabi olan üzeredir.
  49. Kesinlikle bize, bize o vahyolunmuştur ki: Kesinlikle o azap inkâr eden ve tersine davrananlar üzeredir diye”.
  50. Dedi ki: “Ki ikinizin Rabbi kim ey Musa?”.
  51. Dedi ki: “Bizim Rabbimiz O ki her şeye onun biçimini bağışlayan, sonra rehberlik edendir”.
  52. Dedi ki: “Ki o önceki nesillerin durumu nedir?”.
  53. Dedi ki: “Onun (eskilerin) bilimi Rabbimin indinde kitap içindedir. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.
  54. O ki o yeryüzünü sizin için uygun zemin kıldı ve orada sizin için yollar sentezledi ve o gökten bir sıvı indirdi ki onunla çeşitli bitkilerden eşler çıkardık.
  55. Edinip beslenin ve nimet hayvanlarınızı güdün. Kesinlikle o ileri derece akıl sahipleri için mutlak ayetler işte ondadır.
  56. Sizi ondan biçimlendirdik ve sizi ona iade edeceğiz ve sizi ondan diğer bir kere daha çıkaracağız”.
  57. Ve mutlaka ona ayetlerimizi göstermiştik, onların hepsini de yalanladı ve kaçındı.
  58. Dedi ki: “Sen bizi sihrinle arazimizden çıkarmaya mı geldin, ey Musa?
  59. Ki biz mutlaka senin sihrin benzeri bir sihirle sana gelip bulunacağız ki bizim aramızda ve senin aranda bir vakit ve senin ve bizim caymayacağımız eşit bir buluşma yeri kıl.
  60. Dedi ki: “Buluşma zamanımız sizin o süslenme gününüzdür (21 Nisan Wadjet bayramı). Ve o insanlar öyleden önce günün en parlak döneminde toplansınlar diye”.
  61. Ki Firavun terslendi de planlarını topladı. Sonra (toplantı yerine) gelip bulundu.
  62. (Musa) onlara dedi ki: “Size yazıklar olsun! Allah’a karşı yalan yere kurgulama yapmayın. Ki sizi bir azap ile imha eder. Ve iftira eden boşa uğraşmıştır”.
  63. Ki görevlerini aralarında tartıştılar ve o konuşmayı gizli tuttular.
  64. Dediler ki: “Bu ikisi ise mutlaka iki sihirbazdır. Sizi ikisinin sihirleriyle arazinizden çıkarmak ve ikisi sizi o ideal tarikatınızla gidermeyi istemektelerdir”.
  65. “Ki planlarınızı toplayın, sonra saf halinde bulunun. Ve bugün üstünlük sağlayan başarıya ulaşmıştır”.
  66. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile veya önce sergileyenler bizler olalım”.
  67. Dedi ki: “Aksine, sizler sergileyin”. Ki o zaman onların sihirlerinden onların ipleri ve asaları kesinlikle ona doğru ilerlemeyi hayal ettirdi.
  68. Ki Musa içinde bir endişe hissetti.
  69. Dedik ki: “Endişelenme, kesinlikle sen, o en üstün sensin.
  70. Ve sağ elindekini sergile. Onların sanayi ettiklerini kapsın. Kesin olan, onlar sihirbaz düzeneği sanayi ettiler. Ve o sihirbaz nerede bulunsa başarıya ulaşamaz.
  71. Ki o sihirbazlar secde sergilediler. Dediler ki: “Biz Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik”.
  72. Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona inandınız! Kesinlikle o, o ki size o sihri öğreten mutlak saygın büyüğünüzdür ki mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi o hurma gövde kütüklerine asacağım. Ve hangimiz azap olarak daha şiddetli ve daha kalıcı mutlaka bileceksiniz”.
  73. Dediler ki: “Bize o açıklamalardan gelen üzere seni ve O ki bizi yaratana asla yeğlemeyeceğiz ki ne karar verirsen ver! Kesin olan, sen bu dünya hayatında karar verip gerçekleştirirsin.
  74. Kesinlikle biz hatalarımızı ve o sihirden bizi ona karşı zorladığını hoşgörmesi için Rabbimize inanıp güvendik. Ve Allah daha hayırlıdır ve kalıcıdır.
  75. Kesin olan, kim Rabbine ağır suçlu olarak gelirse ki kesinlikle onun içindir cehennem. Onun içinde ölemez ve yaşayamaz.
  76. Ve kim o salih işleri işlemiş mümin olarak O’na gelirse ki işte onlar, onlar içindir o yüksek dereceler.
  77. İçlerinde devamlı kaldıkları, altından o nehirler akan Adn Bahçeleri. Ve işte o arınanın karşılığıdır”.
  78. Ve mutlaka Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık da onlara o denizde sürerek kuru bir yol aç. Yetişilmekten endişe etme ve çekinme” diye vahiy etmiştik.
  79. Ki Firavun ordularıyla onlara tabi oldu da o akıntıdan onları kaplayan kapladı.
  80. Ve Firavun toplumunu şaşırtıp saptırdı ve rehberlik edemedi.
  81. Ey İsrailoğulları, sizi düşmanlarınızdan uzaklaştırıp kurtarmıştık! Ve Tur’un o güney yanında sizinle vaatleşmiştik. Ve üzerinize o çöl mantarını ve o bıldırcını indirmiştik.
  82. Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve onda aşırı gitmeyin ki gazabım sizin üzere serbest olur. Ve gazabım kimin üzere serbest olursa ki o batmıştır.
  83. Ve kesinlikle ben tövbe eden ve iman eden ve salih amel işleyen sonra doğru yolu bulan için mutlak çok hoşgörülüyüm.
  84. Ve seni toplumundan acele ettiren nedir, ey Musa?
  85. Dedi ki: “Onlar izimin bunları üzeredir. Razı olman için Rabbim sana acele ettim”.
  86. Dedi ki: “Ki kesinlikle biz senden sonra toplumunu zorlukla test etmiştik ve o Samiri (Sümerli) onları saptırdı”.
  87. Ki Musa öfkeli ve üzgün olarak toplumuna geri döndü. Dedi ki: “Ey toplumum! Rabbiniz size hiç güzel bir vaat ile vaat vermedi mi? Ki o ahit sizin üzere uzadı mı? Yoksa Rabbinizden sizin üzere bir gazap serbest olmasını arzu ettiniz de bana olan vaatten caydınız?”.
  88. Dediler ki: “Biz sana vaad edilenden elimizde olan nedenle caymadık. Ve lakin bize o toplumun süsünden birtakım yükler taşıtıldı da onu koyduk ki o Sümerli (Sâmirî) işte onun gibi sergiledi”.
  89. Ki onlar için ona böğüren buzağı cesedi (Anat) çıkardı da dediler ki: “İşte bu sizin ilahınız ve Musa’nın ilahı ki o unuttu”.
  90. Ki onun onlara bir sözle geri dönmediğini ve onlara bir zarar ve fayda sağlamaya malik olmadığını görmüyorlar mı?
  91. Ve mutlaka öncesinde Harun onlara demişti ki: “Ey toplumum! Kesin olan: Siz bununla sınanıyorsunuz. Ve kesinlikle sizin Rabbiniz Rahman’dır ki bana tabi olun ve emrime itaat edin”.
  92. Dediler ki: “Musa bize geri dönene kadar ona bağlananlar olmayı asla bırakmayacağız”.
  93. Dedi ki: “Ey Harun! Onların delâlete düştüklerini gördüğünde seni ne menetti?”.
  94. “Bana tabi olmadın mı da emrime isyan mı ettin?”.
  95. Dedi ki: “Ey anamın oğlu! Sakalımdan tutma ve başımdan tutma. Kesinlikle ben ‘İsrailoğulları arasına ayrılık soktun ve sözümü gözetmedin’ demenden çekindim”.
  96. Dedi ki: “Ki senin amacın nedir ey Samiri?”.
  97. Dedi ki: “Onların onunla asla görüp algılamadıklarını görüp algıladım ki o resulün izinden bir avuç avuçladım da onu fırlattım. Ve işte onun gibi nefsim beni ayarttı”.
  98. Dedi ki: “Ki git de kesinlikle senin içindir o hayatta: “Dokunma” demek!”. Ve kesinlikle senin içindir asla vazgeçemeyeceğin bir vaat zamanı. Ve o ki bağlanıp durduğun tanrına bak! Mutlaka biz onu yakacağız. Sonra onu toz halinde mutlaka o akıntı içinde savuracağız!
  99. Kesin olan: Sizin tanrınız, O ki O’ndan başka tanrı olmayan, O her şeyi bilimsel olarak kapsayan Allah’tır.
  100. İşte onun gibi sana geçmişin bilgilerinden anlatıyoruz ve tarafımızdan sana zikir vermişiz.
  101. Kim ondan yüz çevirip ilgilenmezse ki kesinlikle o kıyamet günü yük yüklenip taşır.
  102. Onlar onun (yük) içinde kalıcılardır. Ve o kıyamet günü yüklendikleri onlar için ne kötüdür.
  103. O gün o sur genişletilir ve o zaman biz o ağır suçluları gömgök (kaskatı ve kör) olarak toplarız.
  104. Aralarında fısıldaşırlar: “Kaldığınızsa sadece on”.
  105. Onların tarikat olarak en iyi benzeri “Kaldığınızsa sadece bir gün-dönem” dediğinde aralarında ifade ettiklerini en iyi bilenler biziz biz.
  106. Ve sana o dağlardan sorarlar ki sen de ki: Rabbim onları toz halinde savurur.
  107. Ki onu dümdüz bomboş bir yer olarak bırakır.
  108. Orada çukur ve tümsek göremezsin.
  109. O gün-dönem hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye uyarlar. Ve o sesler Rahman için çekince içindedir ki fısıltıdan başkasını işitmezsin.
  110. O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkası hariç o şefaat fayda vermez.
  111. O onların zamanındakileri ve onların sonrasındakileri bilir. Ve onlar O’nu bilimsel olarak kuşatamazlar.
  112. Ve o yüzler O, işleri yürüten O diri için anlamlandı. Ve zulüm yüklenip taşıyan ise boşa uğraşmıştır.
  113. Ve kim mümin olarak o salih amellerden işliyorsa ki o, zulümden ve mağdur olmaktan korkmaz.
  114. Ve işte onun gibi, onu Arapça bir ferman-bildiri olarak indirdik ve onun içinde o tehditlerden türlü şekillerde açıkladık. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparlar veya onlar için herhangi bir hatırlama oluşturur.
  115. Ki o gerçek hükümdar Allah çok yücedir. Ve onun sana vahyi gerçekleşmeden önce Kuran’la acele etme ve de ki “Rabbim! Beni bilimsellikte artır”.
  116. Ve önceden Âdem’le mutlaka ahitleştik de o ihmal etti ve onda azim asla bulmadık.
  117. Ve o meleklere “Âdem için secde edin” dediğimizde kaçınan İblis hariç onlar secde ettiler.
  118. Ki dedik ki: Ey Âdem! Kesinlikle bu senin ve eşin için düşmandır ki ikinizi o bahçeden çıkarmasın. Ki başını derde sokarsın.
  119. Kesinlikle orada aç kalmaman ve yoksun kalmaman senin içindir.
  120. Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve açıkta kalmazsın.
  121. Ki o şeytan ona doğru vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem sana o daimî kalıcılık kaynağını ve yıpranmayan mülkü göstereyim mi?”.
  122. Ki ikisi ondan edinip-beslendi de ikisi için ikisinin kötülükleri ortaya çıktı. Ve ikisi o bahçe yapraklarından üzerlerine içten yamayıp yığmaya (koyunlarına doldurmaya) başladılar. Ve Âdem Rabbine asi oldu da azdı.
  123. Sonra Rabbi onu seçti de tövbesini kabul buyurdu ve ona rehberlik etti.
  124. Dedi ki: “Bazınız bazınıza düşman olarak, ikiniz topluca inin oradan. Ki size benden bir yol gösterici geldiğinde de kim benim hidayetime (rehberliğime) uyarsa ki o şaşırıp sapmaz ve başı derde girmez.
  125. Ve kim benim zikrimden yüz çevirirse ki kesinlikle onun içindir yasadışı (dinsiz, hukuksuz) yaşam ve o kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz.
  126. O der ki: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Ve ben görüp algılaması olanlardan biri olmuştum!
  127. Dedi ki: İşte öyledir. Sana ayetlerimiz geldi de sen onları önemsemedin. Ve bugün sen işte öyle önemsenmezsin.
  128. Ve israf edenlerin ve Rabbinin ayetlerine asla inanmayanların karşılığını işte onun gibi veririz. Ve mutlaka o ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
  129. Ki onlardan önceki o nesillerden nicelerini yıkıma uğratmamız, onlara hiç rehberlik etmedi mi? Onların meskenleri içinde yürümekteler. Kesinlikle işte ondadır o ileri derece akıl sahipleri için ayetler.
  130. Ve eğer Rabbinden önceden geçmiş bir kelime ve adlandırılmış bir son olmasaydı, o mutlaka gerekli olurdu.
  131. Ki onların söylediklerine karşı sabırlı ol ve Güneş’in yükselmesinden önce ve onun uzaklaşıp sönükleşmesinden önce Rabbini, onun ilintisiz egemenliğini överek vurgula. Ve o gecenin geçiş zamanlarında. Ki vurgula ve o gündüzün arta kalan taraflarında. Olabilir ki razı olursun.
  132. Ve onları fitnelemek için bu dünya hayatının göz alıcılığı olan, onlar için meta olarak verdiğimiz onlardan olan eşlere gözünü dikme. Ve Rabbinin rızkı daha iyidir ve daha kalıcıdır.
  133. Ve ehline namazı emret. Onun (namaz) üzere sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Biz, biziz sana rızık veren. Ve o akıbet o önemseyip gereğini yapmadadır.
  134. Ve dediler ki: “Rabbinden bize bir ayetle bulunmalı değil miydi?”. Ve onlara onun o evvelki sahifelerdeki beyanı hiç bulunmadı mı?
  135. Ve eğer biz onları ondan önce bir azap ile yok etseydik, mutlaka derlerdi ki: “Rabbimiz! Bize bir resul göndermeli değil miydin? Ki alçak ve rezil olmadan önce ayetlerine tabi olsaydık”.
  136. De ki: Herkes bekleyendir ki siz de bekleyin. Ki yakında o düzgün yolun-yöntemin halkı kim ve hidayette olan kim bileceksiniz!

20. Enbiya Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O insanlar için hesap vermeleri yaklaştı ve onlar gaflet içinde ilgisizler.
  3. Rabblerinden hatırlatmadan onlara gelen anlatımı sadece oyalanarak dinlerler.
  4. Kalpleri mutlaka eğlencededir. Ve onlar ki zalimler gizlice fısıldaştılar: “Bu sizin gibi beşerden başkası mıdır? Ki siz göz göre göre o sihire mi kapılırsınız?”.
  5. Dedi ki: “Benim Rabbim o gökteki ve o yeryüzündeki o ifadeyi bilir. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  6. Aksine, dediler ki: “Rüya demetleridir. Aksine, onu o kurguladı. Aksine, o bir şairdir. Ki bize o evvelkilere gönderilen bir ayetle bulunsun”.
  7. Yerleşim yerinden onlardan öncekiler inanmadılar. Onları helak ettik. Ki onlar mı inanacaklar?
  8. Ve senden önce vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını görevle göndermedik (misyoner olarak). Ki siz bilemiyor olduysanız o zikir ehline sorun.
  9. Ve biz onları o yemeği yiyip edinmez birer ceset kılmadık ve onlar devamlı kalanlar olmadılar.
  10. Sonra onları o vaatte doğru çıkardık ki onları ve uygun gördüklerimizi kurtardık ve o müsrifleri helak ettik.
  11. Mutlaka size içinde hatırlatılmanız bulunan kitabı indirmişiz ki akıl etmez misiniz?
  12. Ve biz zalim olan yerleşim yerinden nicesini kırıp geçirdik. Ve onlardan sonra diğer bir toplum inşa ettik.
  13. Ki onlar bizim baskınımızı hissettiğinde oradan kaçarlar.
  14. Kaçmayın! Sorgulanabilesiniz diye içinde şımartıldığınıza ve meskenlerinize geri dönün.
  15. Dediler ki: “Vay bizlere! Kesinlikle biz zalimler olduk”.
  16. Ki biz onları iyice tükenen hasat kılana kadar işte o haykırmaları kesilmedi.
  17. Ve biz o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri oyun olarak biçimlendirmedik.
  18. Eğer bir eğlence edinmek istesek, yapacak olsak onu mutlaka kendi tarafımızdan edinirdik.
  19. Aksine, o gerçeği o gerçek dışının üzerine koyarız da onu etkisiz hale getirir ki o zaman o boşa çıkandır. Ve vasıflandırmanız nedeniyle o vah sizin içindir.
  20. Ve o göklerdeki kişiler ve o yeryüzündeki kişiler O’nundur ve O’nun indinde olanlar O’na kulluk etmekten kibirlenmezler ve usanmazlar.
  21. O gece ve o gündüz ara vermeden O’nun her şeyden ilintisiz yegâne egemenliğini vurgularlar.
  22. Yoksa onlar o yeryüzünden ilahlar mı edindiler? Onlardır onları ilan edip yayanlar.
  23. Eğer her ikisinde Allah’tan başka ilahlar olsaydı mutlaka ikisi de bozulurdu ki o temel yapı ve yönetimin Rabbi Allah onların nitelendirdiklerinden ilintisiz yegâne egemendir.
  24. O’na yaptıklarından sorulamaz ve onlar sorgulanırlar.
  25. Yoksa O’ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kesin verilerinizi getirin. İşte benimle beraber olanların zikri ve benden öncekilerin zikri budur”. Aksine, onların çoğu o gerçeği bilmezler ki onlar ilgilenmeyenlerdir.
  26. Ve senden önce ona “Kesin olarak benden başka ilah yok ki bana ibadet edin” diye vahyettiğimiz haricinde hiçbir resul göndermedik.
  27. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”. O her şeyden bağımsız yegâne egemendir. Aksine, onlar ikram edilmiş kullardır.
  28. Onlar o ifadeyle O’nu geçmeye çalışmazlar ve onlar O’nun emriyle iş yaparlar.
  29. O onların bulundukları zamanı ve sonrasını bilir. Onlar razı olunan kimseden başkasına şefaat etmezler. Ve onlar onun çekincesinden dolayı kaygı duyanlardır.
  30. Ve onlardan kim “Kesinlikle ben, O’ndan başka bir tanrıyım” derse ki işte o, ona karşılık verdiğimiz cehennemdir. O zulmedenlerin cezasını işte onun gibi veririz.
  31. Ve onlar ki inkâr edenler kesinlikle o gökler ve o yeryüzü bileşik olanken ki onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi o sudan kıldığımızı hiç görmezler mi de inanmazlar mı?
  32. Ve o yeryüzünde onlarla (canlılarla) birlikte dönerek şiddetle hareket etsin diye kıtalar kıldık. Ve orada yol bulabilmeniz için yol (way) geçitleri kıldık.
  33. Ve o göğü korunan tavan kıldık. Ve onlar ayetlerimizden ilgisizlerdir.
  34. Ve O, O ki: O geceyi ve o gündüzü ve Güneş’i ve Ay’ı biçimlendirendir. Her biri bir sınırlandırılmış bölgede bağımsızca hareket ederler.
  35. Ve senden önce herhangi bir beşer için o kalıcılığı kılmadık ki sen öldüğünde de onlar o kalıcılar mıdır?
  36. Her nefs (benlik) o ölümü tadandır. Zorlayıcı bir test olarak sizi o dezavantajla ve o avantajla deneriz. Ve nihayet bize doğru geri döndürülürsünüz.
  37. Ve onlar ki kâfirler seni gördüklerinde ise “O ki tanrılarınızı zikreden bu mudur?” diye seni sadece eğlence edinirler. Ve onlar, onlardır Rahman’ın zikrini inkâr edenler.
  38. O insan acelecilikten biçimlendirildi. Size ayetlerimi yakında göstereceğim ki benden acele istemeyin.
  39. Ve derler ki: “Doğrusunu söyler olduysanız o vaadin busu ne zamandır?”.
  40. Eğer onlar ki kâfirler o ateşi yüzlerinden ve sırtlarından engelleyemeyecekleri süreyi ve onlara yardım edilmeyeceğini bilseler!
  41. Aksine, o onlara aniden gelir de onları şaşkına çevirir (şoka uğratır) ki onu geri çevirmeye güç yetiremezler ve onlara tolerans tanınmaz.
  42. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay edilmişti ki onlardan onlar ki küçük düşürenleri alaya aldıkları kuşatıverdi.
  43. De ki: “O geceleyin ve o gündüzün sizi Rahman’dan kayırıp gözeten kimdir?” Aksine, onlar Rabblerinin zikrinden yüz çevirenlerdir.
  44. Yoksa onlar için bizden mâni olacak ilahlar mı? Onlar kendilerine yardım etmeye güç yetiremezler ve onlar bizden birliktelik edinemezler.
  45. Aksine, biz onları ve atalarını o ömür onlara uzayıncaya kadar metalandırdık.  Ki görmüyorlar mı, biz o yeryüzünü etrafından eksiltme durumundayız? Ki galip gelenler onlar mıdır?
  46. De ki: “Kesin olarak ben sizi o vahiy ile uyarıyorum”. Ve o sağırlar uyarıldıkları zaman o çağrıyı işitmezler.
  47. Ve mutlaka Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa mutlaka derler ki: “Vah bize! Kesinlikle biz zalimler olduk”.
  48. Ve o kıyamet günü için o standart tartılanları ortaya koyarız ki hiçbir nefse herhangi bir şey olarak zulmedilmez. Ve saçılandan tanesel kütle oluşturan olsa onunla bulunuruz. Ve hesap gören olarak biz yeterliyiz.
  49. Ve mutlaka Musa ve Harun’a o önemseyip gereğini yapanlar için ışık ve hatırlatma olarak Furkan’ı vermiştik.
  50. Onlar ki o bilinmeyenle Rabblerinden çekinirler ve onlar o saatten kaygılananlardır.
  51. Ve indirdiğimiz potansiyel zikir budur ki onu benimsemeyenler mi oldunuz?
  52. Ve mutlaka biz daha önce İbrahim’e de rüştünü vermiştik. Ve biz onunla bilenler olduk.
  53. O, o zaman babasına ve toplumuna dedi ki: “O ki onlar için benimseyenler olduğunuz o temsillerden bu nedir?”.
  54. Dediler ki: “Babalarımızı onlar için kulluk edenler bulduk”.
  55. Dedi ki: “Mutlaka sizler ve babalarınız apaçık bir sapıklık içinde olmuşsunuz”.
  56. Dediler ki: “Sen bize o gerçekle mi geldin? Yoksa o oyun oynayanlardan mısın?”.
  57. Dedi ki: “Aksine! Rabbiniz o göklerin ve o yeryüzünün, O ki onları birbirinden ayıran Rabbidir. Ve ben işte onun üzere o şahitlik edenlerdenim”.
  58. “Ve tallahi, sizin arkanıza dönüp gitmenizden sonra imgelerinize mutlaka bir plan uygulayacağım!”.
  59. Ki onlardan onlar için büyük saygın olanı dışındakileri parça parça kıldı. Olabilir ki sonuçta ona dönerler.
  60. Dediler ki: “Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Kesinlikle o mutlaka o zalimlerdendir”.
  61. Dediler ki: “Onları zikreden bir genç delikanlı işittik. Onun için İbrahim derler”.
  62. Dediler ki: Ki onu o insanların gözleri üzere bulundurun. Olabilir ki onlar şahitlik ederler.
  63. Dediler ki: Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza, ey İbrahim?
  64. Dedi ki: “Aksine, onu onların bu saygın büyüğü yaptı. Ki anlatabilir olurlar ise onlara sorun”.
  65. Ki benliklerine başvurdular da dediler ki: “Kesinlikle siz, siz o zalimlersiniz”.
  66. Sonra başları üzerine ters döndüler: “Bunların anlatamayacaklarını sen mutlaka bilmişsindir”.
  67. Dedi ki: “Ki Allah’tan başka size herhangi bir şey olarak fayda sağlayamayan ve zarar veremeyene mi kulluk ediyorsunuz?
  68. Size ve Allah’tan başka kulluk ettiklerinize yuh olsun ki akıl etmez misiniz?”.
  69. Dediler ki: “Onu yakın. Ve yapanlar olduysanız tanrılarınıza yardım edin”.
  70. Dedik ki: “Ey ateş! İbrahim üzere serin ve zararsız ol”.
  71. Ve ona tuzak kurmak istediler de onları o en büyük hüsrana uğrayanlar kıldık.
  72. Ve onu ve Lut’u o ki içinde o âlemler için potansiyel kıldığımız o yeryüzüne doğru uzaklaştırarak kurtardık.
  73. Ve ona İshak’ı ve ilaveten Yakup’u hibe ettik. Hepsini düzeltip iyileştiren kimseler kıldık.
  74. Ve onları emrimizle o insanları doğru yola götüren önderler kıldık. Ve onlara o daha iyiyi yapmayı ve namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahiy ettik. Ve onlar bize kulluk edenler oldular.
  75. Ve Lût’a. Ona hüküm ve bilim verdik. Ve onu o ki o habis amel işler olan o yerleşim yerinden uzaklaştırarak kurtardık. Kesinlikle onlar yoldan çıkan kötü bir toplum oldular.
  76. Ve onu rahmetimizin içine dahil ettik. Kesinlikle o, o düzeltip iyileştirenlerdendi.
  77. Ve Nuh’a. Önceden bize yalvardığı zaman ki ona cevap verdik de onu ve ehlini o büyük felaketten kurtardık.
  78. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayan o topluma karşı ona her türlü yardımla yardım ettik. Kesinlikle onlar kötü bir toplum oldular ki onları topluca suda boğduk.
  79. Ve Davud’a ve Süleyman’a. O toplumun koyunları, içinde otladığında o ekin hakkında ikisi hüküm verdiklerinde ve biz ikisinin hükmü için bilirkişiler olduk.
  80. Ki Süleyman’ın onu anlamasını sağladık. Ve hepsine hüküm ve bilim verdik. Ve Davud’la beraber tesbih etsinler diye o dağları ve o uçanları hizmete verdik. Ve yapanlar biz olduk.
  81. Ve ona sizi, sizin yaralamanızdan koruması için zırh yapma sanatını öğrettik ki siz şükredenlerden oldunuz mu?
  82. Ve Süleyman için emriyle o ki içinde potansiyel kıldığımız o yeryüzüne doğru akan şiddetli o rüzgâr gücünü. Ve biz her şeyi bilenler olduk.
  83. Ve onun için araştırmacılık yapan ve ondan başka işler gören o şeytanlardan. Biz onlar için gardiyanlar olduk.
  84. Ve Eyüp’e. O zaman Rabbine nidâ etti: “Özellikle bana o yaralı hastalık dokundu ve sen o özel merhamet edenlerin en merhametlisisin”.
  85. Ki ona cevap verdik ve ondaki yaralı hastalıktan onunla olanı ondan giderdik. Ve ona ehlini ve indimizden bir rahmet ve o kulluk edenlere bir hatırlatma olarak onlarla birlikte onların bir benzerini bulundurduk.
  86. Ve İsmail’e ve İdris’e ve Zülkifl’e (o sorumluluk sahibi). Hepsi o sabredenlerdendi.
  87. Ve onları rahmetimizin içine aldık. Kesinlikle onlar o düzeltip iyileştirenlerdendi.
  88. Ve o Nun Sahibi’ne (Zünnun); O zaman öfkeli olarak gitti ki asla aleyhine takdir etmeyeceğimizi sandı da o zor şartlar içinde nida etti: “Senden başka ilah yoktur. Sen ilintisiz, bağımsız, yegâne egemensin. Kesinlikle ben o zulmedenlerden oldum” diye.
  89. Ki ona icabet ettik. Ve onu o çaresizlikten kurtardık. Ve biz iman edenleri işte onun gibi kurtarırız.
  90. Ve Zekeriya’ya. O zaman rabbine nida etti: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Ve sen o vârislerin en hayırlısısın”.
  91. Ki ona cevap verdik. Ve ona Yahya’yı hibe ettik ve eşini onun için ıslah ettik. Kesinlikle onlar o hayırlar içinde koşanlar oldular. Ve onlar bize rağbet ederek ve derin saygıyla dua ederlerdi ve bizden çekinenler oldular.
  92. Ve o ki ırzını koruyana (Meryem’e) ki onun içine ruhumuzdan koyup geliştirdik. Ve onu ve oğlunu o âlemler için ayet kıldık.
  93. Kesinlikle sizin ümmetiniz bir tek ümmet o budur. Ve ben Rabbinizim ki bana ibadet edin.
  94. Ve onlar aralarında işlerini parça parça yaptılar. Sonuçta hepsi bize doğru geri dönenlerdir.
  95. Ki kim inanan halinde o düzeltici işlerden işlediyse ki koşuşturmaları göz ardı edilmez. Ve kesinlikle biz onun için katipleriz.
  96. Ve helak ettiğimiz yerleşim yeri kısıtlanmıştır. Kesinlikle onlar geriye dönemezler.
  97. Sonunda Yecüc ve Mecüc’e baht açıldığında ve onlar her koloniden üşüştüğünde (Birinci Dünya Savaşı?).
  98. Ve o gerçek vaat yaklaştı ki o zaman onlar ki inkâr edenlerin bakışları donuktur: “Vah bize! Bundan gaflet içinde olmuştuk. Aksine, zalimler olduk”.
  99. Kesinlikle siz ve Allah’tan başka taptıklarınız cehennem yakıtlarısınız. Onun varanları oldunuz.
  100. Eğer bunlar tanrı olsalardı onun varanı olmazlardı ve hepsi orada kalıcı olanlardır.
  101. Orada şiddetle inleme onlar içindir ve onlar orada işitmezler.
  102. Kesinlikle onlar ki bizden onlara o iyilik öne geçenler, işte onlar oradan uzak tutulanlardır.
  103. Onun en küçük sesini duymazlar. Ve onlar, kendilerini heyecanlandıranlar içinde devamlı kalanlardır.
  104. O en büyük dehşet onları üzmez. Onları o melekler “O ki size vaat olunan döneminiz budur.” diye karşılarlar.
  105. O gün, o kayıtların o kitaplar için dürülüp katlanması gibi önceki biçimlendirmeye başladığımıza benzer olarak o göğü dürüp katlarız. Üzerimizde bir vaat olarak onu iade ederiz. Kesinlikle biz yapanlar olduk.
  106. Ve mutlaka o zikirden sonra Zebur’da kesinlikle o yeryüzüne o düzeltip iyileştirici kullarım vâris olur diye yazmıştık.
  107. Kesinlikle bunun içindedir kulluk eden toplum için mutlak tebliğ.
  108. Ve biz seni o âlemler için rahmet haricinde göndermedik.
  109. De ki: Kesin olarak bana vahiy ediliyor: Kesin olarak ilahınız bir tek ilahtır ki gönülden teslim olanlar (müslümanlar) mısınız?
  110. Ki tersine davranırlarsa de ki: “Size düpedüz duyurdum ve vaat edildiğiniz yakın mı veya uzak mı kavrasam!”.
  111. “Kesinlikle O, o sözden o açığa vurulanı bilir ve söylemeyip gizlediklerinizi bilir”.
  112. “Ve kavrasam! Belki o sizin için bir deneme ve belli bir süre yararlanma olabilir!”.
  113. Dedi ki: Rabbim! O gerçek ile hükmet! Ve sizin nitelendirmeleriniz üzere o yakararak yardımına sığınılacak Rahman’dır Rabbimiz.

21. Hac Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o insanlar! Rabbinizi önemseyip gereğini yapın. Kesinlikle o saatin sarsıntısı büyük bir şeydir.
  3. Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın emzirdiğini ihmal eder ve her hamile kadın taşıdığını düşürür. Ve o insanları sarhoş görürsün ve onlar sarhoş değillerdir. Ve lakin Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
  4. Ve o insanlardan kimi Allah hakkında bilim dışı mücadele eder ve her cüretkâr şeytanın ardına tabi olur.
  5. Onun üzere yazıldı: Kesinlikle o, onu veli edinen kimseyi ki kesinlikle o onu saptırır ve ona o yakıcı azaba doğru kılavuzluk eder.
  6. Ey o insanlar! Öldükten sonra o yetiştirilip dirilmekten çelişki içindeyseniz ki: Kesinlikle biz size gösterip açıklamak için sizi topraktan, sonra salgıdan, sonra zigottan, sonra bastırılıp gömülenin (blastokist) biçimlendirileni (embriyo) ve biçimlendirme dışı kalanından (plasenta vs.) biçimlendirdik. Ve uygun gördüğümüzü tanımlanan bir sona doğru o rahimler içinde kararlı kılarız. Sonra sizi bebek olarak çıkartırız ki sonra en güçlü çağınıza ulaşmanız için. Ve kiminiz vefat ettirilir ve kiminiz ki bilmekten sonra bir şey bilmez gibisi için o ömrün en fena zamanına doğru ulaştırılır. Ve o yeryüzünü kupkuru görürsün ki biz onun üzere o sıvıyı indirince harekete geçer ve kabarır ve her hoş çiftten bitirir.
  7. İşte o, o gerçek Allah nedeniyledir. Ve kesinlikle O, o ölüye hayat verir ve kesinlikle O her şey üzere ayarlayıp düzenleyebilendir.
  8. Ve kesinlikle o saat var olucudur ve onun içinde çelişki yoktur. Ve kesinlikle Allah, O, o kabirler içindekileri yetiştirip diriltir.
  9. Ve o insanlardan kimi bilimdışı olarak ve rehber olmadan ve aydınlatıcı kitap olmadan Allah hakkında mücadele eder.
  10. Allah yolundan saptırmak için kendi duygusallığınca (sempati, empati ile karşı mücadele yapan kişiler) kendini yüceltir. Bu dünyada rezillik onundur. Ve ona o kıyamet günü o yakıcı azabı tattırırız.
  11. “İşte o senin iki elinin önceden yaptıkları nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah o kullara zulmedici değildir”.
  12. Ve o insanlardan kimi Allah’a kaypaklık üzere kulluk eder. Ki ona bir avantaj isabet ederse onunla tatmin olur ve ona fitne isabet ederse yüz üstü döner. O, bu dünyada ve o ahirette kaybetti. İşte o, o apaçık hüsrandır.
  13. Allah’tan başka, ona zarar veremeyene ve fayda veremeyene dua eder. İşte o, o dönüşümsüz sapıklıktır.
  14. Mutlaka ona zararı ona faydasından daha yakın olana dua eder. Ne kötüdür o mevla ve ne kötüdür o cemiyet!
  15. Kesinlikle Allah, O, onlar ki inananlar ve o yararlı işleri işleyenleri altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Kesinlikle Allah, O istediğini yapar.
  16. Kim Allah’ın ona bu dünyada ve o ahirette asla yardım etmeyeceğini sanan (deist) oldu ki bir araç ile o göğe uzanıp ulaşsın sonra mutlaka durdursun da gözlemlesin ki (Hubble, JB teleskobu, vs.?) onun düzeneği öfkelendiğini giderir mi?
  17. Ve işte onun gibi biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. Ve kesinlikle Allah istediğine rehberlik eder.
  18. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve onlar ki Yahudiler ve Sabiler ve Hristiyanlar ve Mecusiler ve onlar ki şirk koşanlar, kesinlikle Allah o kıyamet günü onlar arasında ayrıştırma yapar. Kesinlikle Allah her şey üzere şahittir.
  19. Hiç görmez misin? Kesinlikle o göklerdeki kimseler ve o yeryüzündeki kimseler ve Güneş ve Ay ve o gök cisimleri ve o dağlar ve o çok yıllık bitkiler ve o karasal hayvanlar ve o insanlardan birçoğu O’nun için secde ederler. Ve çoğu, onun üzerine o azap gerçektir. Ve Allah’ın alçalttığına ki ona ikram eden yoktur. Kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü yapar.
  20. İşte bu ikisi Rabbleri hakkında hasımlaşan iki hasımdır. Ki onlar ki kâfirler, onlar için ateşten üniformalar biçilmiştir. Başlarının üstünden o kaynar sıvı dökülür.
  21. Onunla karınlarının içindekiler ve o deriler eritilir.
  22. Ve onlar içindir demirden terbiye sopaları (jop?).
  23. Orada sıkıntıdan çıkmak istedikleri her defasında da oraya iade edilirler ve “Tadın o yakıcı azabı!”.
  24. Kesinlikle Allah, O, onlar ki iman eden ve o salih amelleri işleyenleri altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Onlar orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Ve oradaki elbiseleri özenilecek kusursuzluktadır.
  25. Ve onlar o sözden o en temizine rehberlik edildiler ve o hayranlık duyulan doğru yola rehberlik edildiler.
  26. Kesinlikle onlar ki kâfirlere ve Allah’ın yolundan ve o ki oradaki o yerli ve hariçten gelen o insanlar için eşit kıldığımız Mescidi Haram’dan alıkoyanlara ve orada zalimce sofuluk isteyene acıklı azap tattırırız.
  27. Ve o zaman “Bana herhangi bir şeyi ortak koşma ve o tavaf edenler ve orada o kıyama duranlar ve o rükû edip o secdeye varanlar için evimi temiz tut” diye İbrahim’i o evin mekânına yerleştirdik.
  28. Ve o insanlar içinde o haccı duyur. Yaya ve zinde (fit) binekler üzerinde uzak geçitlerden geçerek sana gelsinler.
  29. Onlar için faydalara şahit olmaları için. Ve onları rızıklandırdığımız evcil o nimet hayvanlar üzerine bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar ki onlardan edinip beslenin ve o zordaki o yoksula yedirin.
  30. Sonra mutlaka kıllarını, kirlerini giderip temizlenmeyi gerçekleştirsinler ve mutlaka adaklarını tam yerine getirsinler ve mutlaka Beyti Atik’i tavaf etsinler.
  31. İşte o. Ve kim Allah’ın kısıtlamalarına saygı gösterirse ki bu Rabbinin indinde onun için daha iyidir. Ve size aktarılanlar dışında kalan o nimet hayvanlar size helal kılındı ki o imgelerden oluşan (putlar) o kargaşadan kaçının ve o çarpıtılmış sözden kaçının.
  32. O’na ortak koşanlar haricinde Allah için katıksız kimseler halinde. Ve Allah’a ortak koşan kişi ki kesin olarak o gökten düşüp de kuşların kaptığı veya o rüzgârın harap olmuş bir mekâna havalandırdığı gibidir.
  33. İşte o ve kim Allah’ın uyarı işaretlerine saygı gösterirse ki kesinlikle o, o kalplerin takvasındandır.
  34. Onlardan belirli bir süreye kadar faydalanma sizin içindir. Sonra mahalleri Beyt-i Atik’tir.
  35. Ve her ümmet için Allah’ın onlara rızık olarak verdiği evcil nimet hayvanların üzerine O’nun adını ansınlar diye uygulama zamanı ve yeri kıldık ki ilahınız bir tek ilahtır ki O’na gönülden teslim olun. Ve o uysal davrananları müjdele!
  36. Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri titreyenlerdir ve onlara isabet eden üzere o sabredenlerdir ve o namazı o uygulayanlardır. Ve onları rızıklandırdığımızdan infak edenlerdir.
  37. Ve o ağır sunaklık hayvanlar, onları Allah’ın sizin için işaretlerinden kıldık. Sizin içindir onlardaki hayır ki sıra halindeyken onlar üzere Allah’ın adını anın ki yanlarına düştüğünde de onlardan edinip-beslenin ve o kanaat edip açık etmeyene ve o açık edene yedirin. İşte o, onları sizin buyruğunuza verdik. Olabilir ki şükredersiniz.
  38. Onların etleri ve kanları Allah’a asla ulaşmayacaktır. Ve lakin O’na sizden o takva ulaşır. İşte o, onu size rehberlik etmesi üzere Allah’ın saygınlığını vurgulamanız için onu sizin buyruğunuza verdi. Ve o güzel davrananları müjdele.
  39. Kesinlikle Allah onlar ki inananlardan defeder. Kesinlikle Allah her hain kâfiri sevmez.
  40. Onlar ki onlara karşı savaş açılanlar için, onlara zulmedilmesi nedeniyle izin verildi. Ve kesinlikle Allah onlara yardım üzere mutlak kadirdir.
  41. Onlar ki “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden başka olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer Allah o insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi, mutlaka depolar ve pazar yerleri ve ibadet yerleri ve içinde Allah’ın adı çok anılan mescitler elbette yıkılırdı. Ve kesinlikle Allah ona yardım edene yardım eder. Kesinlikle Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım gücü olandır.
  42. Onlar ki biz onları o yeryüzünde güçlü bir makama yerleştirsek o namazı kılanlardır ve o zekâtı verenlerdir ve o benimseneni emrederler ve o benimsenmeyeni yasak ederler. Ve o işlerin sonucu Allah’a aittir.
  43. Ve seni yalanlıyorlarsa ki onlardan önce Nuh toplumu, Ad ve Semud yalanlamıştı.
  44. Ve İbrahim’in toplumu ve Lut’un toplumu.
  45. Ve Medyen halkı. Ve Musa yalanlandı ki o kâfirlere fırsat verdim. Sonra onları yakaladım ki beni tanımamak nasıl oldu?
  46. Ki yerleşim yerlerinden nicesini onlar zalimlerken yok ettik. Ki temel yapıları çökmüş ve kuyuları bomboş kalmış ve yüksek setleri delik deşiktir.
  47. O yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki onlar için onunla akıl edecek merkezler veya işitecek kulaklar olsun. O kesin ki: O görüp algılama kör olmaz ve lakin o kafalar (korteksler) içindeki o kalpler (merkezler) körleşir.
  48. Ve senden o azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Ve Allah vaadinde asla değişiklik yapmaz. Ve kesinlikle Rabbinin indinde bir gün-dönem saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
  49. Ve yerleşim yerlerinden nicesine zalim oldukları halde fırsat verdim. Sonra onları yakaladım. Ve o varış yeri bana doğrudur.
  50. De ki: “Ey o aklı başında insanlar! Kesin olarak ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım”.
  51. Ki onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler, onlar içindir hoşgörülme ve çok cömertçe rızık.
  52. Ve onlar ki ayetlerimizi etkisiz bırakmak için koşuşanlar, işte onlar o cehim halkıdır.
  53. Ve senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki beklenti içinde olduğu zaman, o şeytan onun beklentisine ilave sergileme karıştırmamış olsun. Ki Allah o şeytanın sergilediğini siler. Sonra ayetlerini sabitleyip sağlamlaştırır. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  54. O şeytanın karıştırmasını onlar ki kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri zorlukta sınamak için kılar. Ve kesinlikle o zalimler mutlak dönüşümsüz uzak bir ayrılık içindelerdir.
  55. Ve onlar ki o bilim verilenlerin kesinlikle onun Rabbinden gelen o gerçek olduğunu bilmeleri için ki ona iman etsinler de kalpleri O’na karşı uysallaşsın. Ve kesinlikle Allah onlar ki iman edenleri mutlaka doğru yola rehberlik eder.
  56. Ve onlar ki inkâr edenler, onlara o saat ansızın gelinceye veya sonrası olmayan bir günün azabı gelinceye kadar onunla ilgili çekişme içinde olmaya ara vermezler.
  57. O mülk o gün Allah’ındır. O onların aralarında hükmeder ki onlar ki inananlar ve o yararlı işleri işleyenler o nimet bahçeleri içindelerdir.
  58. Ve onlar ki inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, onlar içindir aşağılayıcı azap.
  59. Ve onlar ki Allah yolu içinde hicret edenler, sonra katledilenleri veya ölenleri Allah güzel bir rızıkla mutlaka rızıklandırır. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O’dur o rızık verenlerin en hayırlısı.  
  60. O onları razı olacakları girdirişle mutlaka dâhil edecektir. Ve kesinlikle Allah mutlak bilendir, halimdir.
  61. İşte o ve kim ona yapılan kadar ile misilleme yapar da sonra onun aleyhine azgınlık yapılırsa, Allah ona mutlaka yardım eder. Kesinlikle Allah affedicidir ve hoşgörülüdür.
  62. İşte o kesinlikle o geceyi o gündüzün içine sokan ve o gündüzü o gecenin içine sokan Allah’ın kesinliği nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah işitendir ve görendir.
  63. İşte o, Allah, O’nun o gerçekliği nedeniyledir. Ve kesinlikle ondan başka o dua ettikleriniz o gerçek dışıdır. Ve kesinlikle Allah’tır, o yüce, o saygın.
  64. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O gökten sıvı olarak indirdi ki o yeryüzü yeşilliğe dönüştü. Kesinlikle Allah lütufkârdır, haberdardır.
  65. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O, o bir şeye ihtiyacı olmayandır, o tapılmaya layık olandır.
  66. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah’tır o yeryüzündekileri ve emriyle o denizlerde akan o gemileri sizin buyruğunuza veren. Ve izni olmadıkça, o göğün o yeryüzünün üstüne alçalmasına sahip çıkıp koruyan O dur. Kesinlikle Allah o insanlara karşı mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  67. Ve O’dur o ki size hayat veren, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Kesinlikle o insan mutlak nankördür.
  68. Biz her ümmet için ibadet yeri ve zamanı kıldık. Onlar onunla ibadet edenlerdir ki o görevde seninle çekişmesinler. Ve Rabbine çağır. Kesinlikle sen mutlaka hidayete götüren doğru bir yol-yöntem üzeresin.
  69. Ve seninle mücadele ederlerse de ki: “Allah işlediklerinizi en iyi bilendir”.
  70. Allah, O, o kıyamet günü içinde ihtilafta olduğunuz hakkında aranızda hükmeder.
  71. Kesinlikle Allah’ın o gökteki ve o yeryüzündekini bildiğini hiç bilmez misin? Kesinlikle işte o bir kitap içindedir. Kesinlikle işte o, Allah’a kolaydır.
  72. Ve onlar Allah’tan başka, Allah’ın haklarında hiçbir ikna edici yetki gücü indirmediği ve o konuda bilimleri olmayana kulluk ederler. Yardım edicilerden hiçbiri o zalimler için değildir.
  73. Ve ayetlerimiz onlara açıklayıcı olarak aktarıldığı zaman, onlar ki kâfirlerin yüzlerindeki o yadsımayı tanırsın. Neredeyse onlar ki ayetlerimizi onlara aktaranlara saldıracaklar! De ki: “Ki size işte ondan daha kötü olanını bildireyim mi? O, o ateştir. Allah onu onlar ki kâfirlere vaat etti. Ve ne kötüdür o varış yeri!”.
  74. Ey o insanlar! Bir benzetme ileri sürüldü ki ona kulak verin: Kesinlikle onlar ki sizin Allah’tan başka kulluk ettikleriniz asla bir sinek biçimlendiremezler ve eğer onun için toplansalar bile. Ve o sinek onlardan bir şey kapsa onu ondan geri alamazlar. O talep eden ve o talep edilen ne güçsüzdür.
  75. Onlar Allah’ın kadrini hakkıyla takdir eder değillerdir. Kesinlikle Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  76. Allah, O, o meleklerden ve o insanlardan resuller eleyip seçer. Kesinlikle Allah işitip anlayan ve görüp anlayandır.
  77. O, onların zamanlarındakileri ve onlardan sonrakileri bilir. Ve o işlerin döndürülmesi Allah’a doğrudur.
  78. Ey onlar ki inananlar! Rükû edin ve secde edin ve Rabbinize kulluk edin ve o hayrı yapın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  79. Allah için O’nun gerçek çabalaması içinde çabalayın. O’dur sizi seçen. Ve O, atanız İbrahim’in milletindeki o din (inanç birliği düzeni) içinde sizin için zorluktan kılmadı. Daha önce ve bunda, o resulün sizin üzere şahit olması ve sizin o insanlar üzere şahit olmanız için size o müslüman adını veren O’dur ki o namazı kılın ve o zekâtı verin ve Allah’a bağlı kalın. O sizin sahip çıkanınızdır (Mevla) ki ne güzeldir o sahip çıkan (Mevla) ve ne güzeldir o yardım edici!

 

22. Müminun Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O müminler başarıya ulaşmıştır.
  3. Onlar ki onlar namazları içinde çekingenlerdir.
  4. Ve onlar ki onlar o boş, yararsızla ilgilenmeyenlerdir.
  5. Ve onlar ki onlar o zekât için faaliyettekilerdir.
  6. Ve onlar ki onlar edep yerleri için koruyanlardır.
  7. Eşleri veya sözleşmeleri ile malik oldukları üzere hariçtir ki kesinlikle onlar kınananların dışındalardır.
  8. Ki kim işte onun ardından başkasını edinmeye uğraşırsa da işte onlar o aşırı giden saldırganlardır.
  9. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.
  10. Ve onlar ki onlar namazları üzere birbirlerini koruyanlardır (Namaz onları korur, onlar da namazı korur).
  11. İşte onlar, onlardır o vârisler.
  12. İşte onlar Firdevs’e vâris olurlar. Onlar orada devamlı kalanlardır.
  13. Ve mutlaka biz o insanı çamurdan özütten biçimlendirmişiz.
  14. Sonra onu yumurtalık karargâhı (yumurtalık, ovaryum) içinde salgı kıldık.
  15. Sonra o salgıyı eklenmiş olana (zigot) biçimlendirdik de o eklenmiş olanı (zigotu) bastırılıp gömülene (blastokist) biçimlendirdik. Ki o blastokisti kemiklere biçimlendirdik de o kemikleri etle kapladık. Sonra onu diğer bir biçimlendirme ile inşa ettik ki o biçimlendirenlerin en iyisi Allah elverişli hale getirdi.
  16. Sonra kesinlikle siz işte ondan sonra mutlak ölülersiniz.
  17. Sonra kesinlikle siz o kıyamet günü tekrar diriltilirsiniz.
  18. Ve mutlaka biz sizin üstünüzde üst üste yedi tabaka biçimlendirmiştik. Ve biz o biçimlendirmeden gafiller olur değiliz.
  19. Ve o gökten belli bir ayarda sıvı indirdik ki onu o yeryüzünde yerleştirdik. Ve kesinlikle biz onu gidermeye mutlak kadirleriz.
  20. Ki onunla sizin için hurmadan ve üzümden bahçeleri inşa ettik. Oradaki mutluluk kaynağı birçok yemişler sizin içindir ve onlardan edinip beslenirsiniz.
  21. Ve keskin yabanıl kayalık çevreden çıkan, o edinip beslenenler için o yağ ve katkı ile biten çok yıllık bir bitki.
  22. Ve kesinlikle sizin içindir o nimet hayvanlardaki mutlak ibret. Onların karınlarından size içiririz. Ve onlardaki birçok menfaatler sizin içindir. Ve onlardan edinip beslenirsiniz.
  23. Ve onların üzerinde ve o gemiler üzerinde yüklenip taşınırsınız.
  24. Ve mutlaka Nuh’u, onun toplumuna göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum, Allah’a kulluk edin. İlahlardan O’ndan başkası sizin için değildir ki önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  25. Ki onun toplumundan onlar ki kâfir o ileri gelenler dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. Sizin üzere fazlalık edinmek istiyor. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka melekler indirirdi. Biz o öncül atalarımızdan bunu işitmedik.
  26. O ise sadece cinlenmiş bir adamdır ki onunla belli bir süreye kadar bekleyin”.
  27. Dedi ki: “Rabbim! Beni yalanlamaları nedeniyle beni her türlü yardımla destekle”.
  28. Ki ona “Bizim gözümüzle ve vahyimizle o gemiyi sanayi et ki emrimiz gelince ve o tennur kaynayınca da her (evcil, ıslah edilmiş türlerden) iki eşten iki çift ve daha önce onun aleyhinde o söz edilen dışındaki ehlini gemiye uygunca yerleştir (sentezle). Ve onlar ki zulmedenler konusunda bana hitap etme! Kesinlikle onlar suda boğulanlardır” diye vahyettik.
  29. Ki sen ve seninle beraber olanlar o gemiye yerleşince de de ki: “Tapılacak hayranlık O ki o zalim toplumdan bizi kurtaran Allah’a aittir”.
  30. Ve de ki: “Rabbim! Beni elverişli (potansiyel) indirilişle indir. Ve sensin o indirenlerin en avantajlısı”.
  31. Kesinlikle işte onun içindedir mutlak ayetler. Ve oysa biz mutlak sınayanlar olduk.
  32. Sonra onların ardından diğer bir nesil inşa ettik.
  33. Ki onlara içlerinden “Allah’a kulluk edin, ilahlardan O’ndan başkası sizin için değildir. Önemsemez misiniz?” diye resul gönderdik.
  34. Ve onun toplumundan onlar ki kâfir ve o ahiret karşılaşmasını yalanlayan ve bu dünya hayatında onları şımarttığımız o ileri gelenler dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. O sizin ondan beslendiğinizden beslenir ve sizin içtiğinizden içer.
  35. Ve mutlaka sizin gibi etten kemikten olan birine (beşer) itaat ederseniz, kesinlikle o zaman siz mutlaka o zarara uğrayanlarsınız.
  36. Kesinlikle siz öldüğünüzde ve toprak ve kemikler olduğunuzda, kesinlikle siz çıkarılanlarsınız diye mi size vaat ediyor?
  37. Ne kadar imkânsız ne kadar imkânsız size vaat edilen!
  38. Oysa o sadece bu dünya hayatımızdır. Ölürüz ve hayat buluruz (kâfir reenkarnasyon inancı). Ve biz çıkarılıp gönderilenler değiliz (ahiretin varlığını inkâr etmek).
  39. Oysa o sadece bir adamdır. Allah üzere yalan kurguladı ve biz ona inananlar değiliz”.
  40. Dedi ki: “Rabbim, beni yalanlamaları nedeniyle beni her türlü yardımla destekle”.
  41. Dedi ki: “Biraz sonra mutlaka pişman olanlara dönüşecekler”.
  42. Ki o ses titreşimi onları o gerçekle yakaladı da onları süprüntü kıldık. Ki o zalimler toplumu dönüşümsüz uzak olsun!
  43. Sonra onların arkasından başka nesiller inşa ettik.
  44. Hiçbir ümmet sonunu öne alır ve geriye bırakır değildir.
  45. Sonra ardarda aralıklarla resullerimizi gönderdik. Her ümmete resulü geldikçe onu yalanladılar da onların bazısını bazılarına tabi ettik ve hepsini birer söylenti yaptık. Ki inanmayan toplum dönüşümsüz uzak olsun!
  46. Sonra Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimiz ve ikna edici açık bir yetki gücü ile gönderdik.
  47. Firavun’a ve onun ileri gelen çevresine ki onlar kibirlendiler ve anormal bir toplum oldular.
  48. Ki onlar dediler ki: İkisinin toplumu bize kulluk, kölelik edenlerken, bizim benzerimiz, iki etten kemikten olana (iki beşere) mı inanırız?
  49. Ki ikisini yalanladılar da o helak edilenlerden oldular.
  50. Ve mutlaka Musa’ya onlar doğru yol-yöntemde gidebilsinler diye o kitabı vermiştik.
  51. Ve Meryem’in Oğlun’u ve onun annesini bir ayet kıldık. Ve ikisini karargâh yeri ve sarnıcı olan yükseltilmiş bir tepeye yerleştirdik (Herodium).
  52. “Ey o resuller! O temiz, yararlı olandan edinin-beslenin ve düzeltici iş işleyin ve kesinlikle ben yaptığınızı bilenim.
  53. Ve kesinlikle sizin ümmetiniz bir tek ümmet budur. Ve benim sizin Rabbiniz ki beni önemseyip göz önünde bulundurun”.
  54. Ki aralarındaki görevlerini paragraf paragraf böldüler. Her grup tarafında bulunan nedeniyle şımarıklardır.
  55. Ki onları bir süreye kadar dalgınlıkları içinde bırak.
  56. Kesin olarak mal ve oğullar ile onlara onunla yardım eli uzatıyoruz diye mi hesap ediyorlar?
  57. Onlar için o hayırlar içine koşuşuyoruz? Aksine, şuurunda değiller.
  58. Kesinlikle onlar ki onlar Rabblerinin çekincesinden kaygılananlar!
  59. Ve onlar ki onlar Rabblerinin ayetlerine iman edenler!
  60. Ve onlar ki onlar Rabblerine şirk koşmayanlar!
  61. Ve Rabblerine dönecekleri için eylemekte olduklarını kalpleri titreyerek eyleyenler!
  62. İşte onlar o hayırlar içine koşuşurlar ve onlardır onun için öne geçenler.
  63. Ve biz bir nefsi kapasitesinin haricinde yükümlü tutmayız. Ve yanımızdadır o gerçekle bilimsel izah eden kitap ve onlar, onlara zulmedilmez.
  64. Aksine, onların kalpleri bundan sıkıntı içindedir. Ve işte ondan başka işler onlarındır. Onlar onun için çalışanlardır.
  65. Sonunda onların şımarıklarını o azapla yakaladığımız zaman onlar feryat ederler.
  66. “Bugün yardım için feryat etmeyin. Kesinlikle siz bizden herhangi bir yardım görmezsiniz.
  67. Benim ayetlerim size aktarılır olmuştu da siz topuklarınız üzerinde cayıp geri döner olmuştunuz.
  68. Ona karşı kibirlenenler olarak gece boyunca aptalca konuştuğunuz toplantılar yapıyordunuz.
  69. O ifade edileni derinlemesine hiç araştırmazlar mı? Yoksa onlara o önceki atalarında hiç bulunmayan mı geldi?
  70. Yoksa resullerini hiç tanımıyorlar mı ki onlar onun için yadsıyanlardır?
  71. Ya da “O bir cinnetli” mi diyorlar? Aksine, o onlara o gerçek ile geldi. Ve onların çoğu o gerçekten hoşlanmayanlardır.
  72. Ve eğer o gerçek onların heveslerine tabi olsaydı, o göklerde ve o yeryüzünde ve onların içinde bulunanlar bozulurdu. Aksine, onlara hatırlatmalarını getirdik de onlar hatırlatmalarından yüz çevirip ilgilenmeyenlerdir.
  73. Yoksa sen onlardan herhangi bir haraç mı istiyorsun? Ki Rabbinin harcırahı daha hayırlıdır. Ve O, o rızık verenlerin en hayırlısıdır.
  74. Ve kesinlikle sen, mutlaka sen onları dosdoğru yola-yönteme çağırmaktasın.
  75. Ve kesinlikle onlar ki o ahirete inanmayanlar o yoldan mutlak değişiklikle sapanlardır.
  76. Ve eğer biz onlara özel merhamet etseydik ve zorluklardan onlarla bulunanı giderseydik, mutlaka bocaladıkları azgınlıklarında dalgalanırlardı.
  77. Ve mutlaka biz onları o azapla yakalamıştık ki Rabbleri için mütevazılık gösterir değillerdir ve yalvarır değillerdir.
  78. Sonunda onlar üzere şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, o zaman onlar onun içindeyken ümitsizliğe kapılanlardır.
  79. Ve O, O ki sizin için o işitip anlamayı ve o görüp anlamayı ve o gönülleri inşa edendir. Şükrettiğiniz ne kadar azdır!
  80. Ve O, O ki sizi o yeryüzünün içinden ortam oluşturup (zirai) üretendir. Ve O’nun huzuruna doğru toplanacaksınız.
  81. Ve O, O ki hayat verir ve öldürür. Ve o gece ve o gündüzün birbirinin yerine geçmesi O’na aittir ki akıl etmez misiniz?
  82. Aksine, o evvelkilerin dediklerinin benzerini dediler!
  83. Dediler ki: “Öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, kesinlikle biz mi mutlaka tekrar diriltilenleriz?
  84. Bu bize ve atalarımıza önceden mutlaka vaat edilmiştir. Bu o evvelkilerin düzmecesinden başkası değildir”.
  85. De ki: Bilir olduysanız, o yeryüzü ve onun içindekiler kimindir?
  86. Diyecekler ki: “Allah’ındır”. De ki: Öyleyse düşünüp hatırlamaz mısınız?
  87. De ki: O yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın (en temel yapı ve yönetimin, Mikro ve Makro Kozmosun) Rabbi kimdir?
  88. Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Önemseyip dikkate almaz mısınız?
  89. De ki: Bilir oldunuzsa, her şeyin yetkisi elinde olan ve himaye eden ve himaye edilmeyen kimdir?
  90. Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Ki nasıl sihirlenirsiniz?
  91. Aksine, biz onlara o gerçeği getirip bulundurduk ve kesinlikle onlar mutlak yalan söyleyenlerdir.
  92. Allah hiçbir çocuk edinmedi. Ve O’nunla beraber hiçbir tanrı olmadı. O zaman her tanrı kendi biçimlendirdiğini mutlaka kayırırdı ve mutlaka onlardan bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah onların vasıflandırdıklarından ilintisiz yegâne egemendir.
  93. O, o bilineni ve o bilinmeyeni bilendir ki O onların ortak kıldıklarından çok yücedir.
  94. De ki: “Rabbim! Onlara vaat edileni bana göstereceksen,
  95. Rabbim! Ki beni o zalim toplum içinde kılma”.
  96. Ve kesinlikle biz, biz onlara vaat ettiğimizi sana göstermeye mutlak kadiriz.
  97. O kötülüğü o ki o en iyi ile sav. Onların vasıflandırmalarını en iyi bilenler biziz.
  98. Ve de ki: “Rabbim! O şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
  99. Ve onların bana hazır olmalarından Rabbim sana sığınırım”.
  100. Sonunda onlardan birine o ölüm geldiğinde der ki: “Rabbim, beni umduğum geriye döndür.
  101. Olabilir ki terk ettiğim salih işleri yapabilirim”. Asla olamaz! Kesinlikle o, onun söylediği bir kelimedir. Ve o onların ardından tekrar diriltilecekleri güne doğru bir ara dönemdir (kabirde olmasa da kabir hayatı denen var oluş).
  102. Ki o sur genişletildiği zaman da o gün artık aralarında bir bağlantı kalmaz ve birbirlerine sormazlar.
  103. Ki kimin tartılanı kütleli gelirse de işte onlar, onlar o başarıya ulaşanlardır.
  104. Ve kimin tartılanı hafif gelirse ki işte onlar, onlar ki kendilerini cehennemde devamlı hasara uğratanlardır.
  105. O ateş onların yüzlerini yalar ve onlar orada acıdan sırıtır gibi yüzlerini buruşturanlardır.
  106. “Ayetlerim size hiç aktarılır olmadı mı? Ki onu yalanlar oldunuz?”.
  107. Derler ki: “Rabbimiz! Berbatlığımız bize galip geldi ve sapıtanlar topluluğu olduk.
  108. Rabbimiz! Bizi ondan çıkar. Ki tekrar dönersek de kesinlikle biz zalimleriz”.
  109. Der ki: “Onun içine defolun ve benimle diyaloğa uğraşmayın”.
  110.  “Rabbimiz iman ettik. Ki bizi hoşgör ve bize özel merhamet et ve sen o özel merhamet edenlerin en hayırlısısın” demek, kesinlikle o, o kullarımdan bir bölümünde oldu.
  111. Ki siz onları alay konusu edindiniz. Hatta o beni hatırlamayı size unutturdu ve onlara gülenler oldunuz.
  112. Kesinlikle ben sabretmeleri nedeniyle onların karşılıklarını bugün verdim. Kesinlikle onlar, onlardır o kurtulanlar”.
  113. Dedi ki: “Yıl sayısı olarak o yeryüzünde ne kadar kaldınız?”.
  114. Dediler ki: “Bir dönem veya dönemin bir kısmı kadar ki o sayanlara sor”.
  115. Dedi ki: Kaldığınız azdan başkası değildir. Eğer siz bilenler olsaydınız!
  116. Ki kesin olarak sizi boşuna biçimlendirdiğimizi ve kesinlikle sizin bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi hesap ettiniz?
  117. Ki o gerçek o melik Allah fevkalade yücedir. O’ndan başka tanrı yoktur. O, o çok ikram eden temel yapı ve yönetimin (Mikro ve Makro Kozmosun) Rabbidir.
  118. Ve kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya dua ederse ki bu hususla ilgili hiçbir verisi olamaz. Ki kesin olarak onun hesabı ancak Rabbinin özelindedir. Kesinlikle O, o kâfirleri başarıya ulaştırmaz.
  119. Ve de ki: “Rabbim! Hoşgör ve özel merhamet et ve sen o özel merhamet edenlerin en hayırlısısın”.

23. Nur Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. İndirdiğimiz ve farz kıldığımız bir suredir. Onun içinde aklınızda tutasınız diye açıklayıcı ayetler indirdik.
  3. O zina eden kadın ve o zina eden erkek ki ikisinden her birine yüzer kırbaç vurun. Ve Allah’a ve o ahiret gününe inanıyorsanız, o ikisindeki sevecenlik Allah’ın dininde (düzeninde) sizi alıkoymasın. Ve o müminlerden bir grup o ikisinin azaplarına mutlaka şahitlik etsin.  
  4. O zina eden erkek, zina eden kadın veya müşrik bir kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve o zinakâr kadın, zinakâr erkek veya müşrik bir erkekten başkasını nikâhlayamaz. Ve işte o, o müminlere haram edildi.  
  5. Ve onlar ki o erdemli kadınlara suçlama atıp sonra asla dört şahit getiremeyenlere de seksen kırbaç vurun. Ve ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. Ve işte onlar, onlar o yoldan çıkanlardır.
  6. İşte ondan sonra onlar ki tövbe edenler ve düzelenler hariçtir ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  7. Ve onlar ki eşlerine suçlama atanlar ve asla kendilerinden başka şahitleri olmayanlar, onların birinin şahitliği kesinlikle onun mutlaka o doğru söyleyenlerdendir diye dört defa Allah’la şahitlik etmesidir.
  8. Ve o beşincisi ise o, o yalan söyleyenlerden olduysa kesinlikle Allah’ın laneti onun üzerinedir diye.
  9. Ve onun (kocasının) kesinlikle o yalancılardan olduğuna dair dört defa Allah’la şahitliğe şahitlik yapması ondan (kadından) o azabı savar.
  10. Ve o beşincisi ise kocası o doğruları söyleyenlerdense Allah’ın gazabı onun (kadının kendisinin) üzeredir diye.
  11. Ve eğer Allah’ın üzerinizde fazladan verdikleri ve merhameti bulunmasaydı! Ve kesinlikle Allah tövbeleri kabul edendir ve hâkimdir.
  12. Kesinlikle onlar ki o iftirayla gelenler içinizden dalavereci bir güruhtur. Onu sizin için olumsuz hesap etmeyin. Aksine o sizin için olumludur. Her bir kişi içindir o kötülükten kazandığı. Ve o ki onlardan onun önemini döndürüp yönetene, büyük bir azap onun içindir.
  13. Onu işittiğiniz zaman o erkek müminler ve o kadın müminler kendiliğinden olumlu zanda bulunmalı ve “Bu apaçık bir iftiradır” demeli değiller miydi?
  14. Onun üzere dört şahitle gelmeli değiller miydi? Ki asla o şahitler (delil öne sürecek bilirkişiler) ile gelmediler ki işte onlar, onlardır Allah indinde o yalancılar.
  15. Ve eğer Allah’ın bu dünya ve o ahirette sizin üzere fazlalığı ve merhameti olmasaydı, mutlaka ona kapılıp gitmeniz içinde büyük bir azaba uğrardınız.
  16. Onu dilinizle sergilediğinizde ve onunla biliminiz olmayanı ağızlarınızla söylersiniz ve Allah indinde o önemliyken onu basit bir şey olarak hesap edersiniz.
  17. Ve onu işittiğinizde: “Bunu söyleşmemiz bizim için olamaz. Sen bu büyük suçlamayla ilintisizsin” demeli değil miydiniz?
  18. Mümin olanlardansanız Allah sizin onun benzerine ebeden dönmemenizi öğütlüyor.
  19. Ve Allah size o ayetleri iyice açıklıyor. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  20. Kesinlikle onlar ki o fahişetin onlar ki iman edenler içinde (homoseksüel ilişkinin, ensest, cinsel tecavüzün) yaygınlaşmasından hoşlananlar, bu dünyada ve o ahirette acıklı bir azap onlar içindir. Ve Allah biliyor ve siz bilmiyorsunuz.
  21. Ve eğer Allah’ın sizin üzere fazlalığı ve merhameti bulunmasaydı! Ve kesinlikle Allah şefkatlidir, özel merhametlidir.
  22. Ey onlar ki iman edenler! O şeytanın adımlarına tabi olmayın. Ve kim o şeytanın adımlarına tabi olursa ki kesinlikle o, o edepsizliği ve o benimsenmeyeni emreder. Ve eğer sizin üzere Allah’ın fazlı ve merhameti olmasaydı içinizden hiçbir kimse ebedi olarak arınamazdı. Ve lakin Allah uygun gördüğünü iyice arındırır. Allah işitendir ve bilendir.
  23. Sizden o fazlalık ve o kapasite sahipleri, o yakınlarla ve o düşkünlerle ve o, Allah yolu içinde hicret edenlerle olmaktan kaçınmasınlar ve mutlaka affetsinler ve mutlaka iyi geçinsinler. Allah’ın sizi hoşgörmesinden hoşlanmaz mısınız? Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  24. Kesinlikle onlar ki erdemli, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara (iftira) suçlama atanlar bu dünya ve o ahirette lanetlenirler. Ve onlar içindir büyük azap.
  25. O gün dilleri ve elleri ve ayakları işler oldukları nedeniyle aleyhlerine şahitlik eder.
  26. O günde Allah onların o gerçek yargılamalarını tamamlar ve bilirler ki kesinlikle Allah o açık gerçektir.
  27. O habis kadınlar o habis erkekler içindir ve o habis erkekler o habis kadınlar içindir. Ve o erdemli kadınlar o erdemli erkekler içindir ve o erdemli erkekler o erdemli kadınlar içindir. İşte onlar, onların söylediklerinden temize çıkarılanlardır. Onlar içindir hoşgörü ve cömertçe verilmiş rızık.
  28. Ey onlar ki inananlar! Evlerinizden başka evlere kendinizi hissettirinceye ve ehline selam verinceye kadar girmeyin. Hatırlayabilirseniz bu sizin için daha iyidir.
  29. Ki orada hiç kimseyi bulamazsanız da size izin verilinceye kadar girmeyin. Ve size “geri dönün” denilirse ki dönün. O sizin için daha sorunsuzdur. Ve Allah işlediklerinizi bilendir.
  30. İçinde sizin için meta bulunan ve yerleşim dışı evlere girmenizde sizin üzere sakınca yoktur. Ve Allah, O açığa vurduğunuzu ve söylemeyip gizlediğinizi bilir.
  31. O mümin erkeklere de ki: Görüp algılamalarını kıssınlar ve ırzlarını korusunlar. İşte o, onlar için daha sorunsuzdur. Kesinlikle Allah, O sanayi ettiklerinizden haberdardır.
  32. Ve o mümin kadınlara de ki: “Görüp algılamalarını kıssınlar ve ırzlarını korusunlar ve ondan görüneni hariç ziynetlerini açığa çıkarmasınlar. Ve başörtülerini yakalarının üzere doğru sürsünler. Ve ziynetlerini kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından veya kendi kadınlarından veya sözleşmeleri altında bulunanlardan veya o adamlıktan o hüner sahipliği dışına tabi olanlar veya onlar ki o kadınların cinsel yerleri üzere hiç farkındalığı olmayan çocuklardan başkasına açığa çıkarmasınlar. Ve gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını ileri sürmesinler”. Ve hep birlikte Allah’a tövbe edin ey o müminler ki başarıya ulaşabilesiniz.
  33. Ve sizden o evli olmayanları ve erkek kölelerinizden o erdemli olanları ve bayan kölelerinizden erdemli olanları nikâhlandırın. Onlar fakir olanlar ise Allah onları fazlından ihtiyaçsız kılar. Ve Allah imkânları geniş olandır, bilendir.
  34. Onlar ki nikâh imkânını bulamayanlar, Allah fazlından onları ihtiyaçsız kılıncaya kadar mutlaka iffetlerini korusunlar. Ve onlar ki sözleşmeleriniz altında bulunanlardan o yazılanı isteyenlerle ki onlarda bir hayır biliyorsanız onlarla yazışın. Ve onlara Allah’ın size verdiği o maldan verin. Ve bu dünya hayatının çıkarını elde etmek için, erdemli kalmak istiyorsa genç kızlarınızı o isyana zorlamayın. Ve kim onları zorlarsa ki kesinlikle onların zorlanmalarından sonra Allah (o kızlara) hoşgörülü, özel merhametlidir.  
  35. Ve mutlaka size açıklayıcı ayetler ve onlar ki sizden önce gelip geçenlerden benzetme ve o önemseyip gereğini yapanlar için uyarı indirmişiz.
  36. O göklerin ve o yeryüzünün aydınlatıcısı (optimal hale getiricisi) Allah’tır. Onun aydınlatıcısının benzetmesi içinde lamba bulunan bir dikkat çekme yeri (deniz feneri) gibidir. O lamba bir cam içindedir. O cam lamba çok fazla ışık saçan yıldızlar topluluğu (galaksi, quasar) gibidir. O, doğuya ve batıya has olmayan yakıtın potansiyel kaynağından tutuşturulur. Onun yakıtı eğer hiç ateş dokunmasa da ışık verir. Aydınlık üzere aydınlıktır. Allah uygun gördüğü kimseyi nuru için hidayet eder. Ve Allah o insanlar için o benzetmeleri ileri sürer. Ve Allah’tır her şeyi bilen.
  37. O (Nur, Kuran) Allah’ın onun içinde O’nun isminin yükseltilmesine ve anılmasına izin verdiği evlerin içindedir. Onlar o sabah ve o akşam O’nun için onun içinde tesbih ederler.
  38. Adamlar, ticaret ve alış-veriş onları Allah’ın zikrinden ve o namazı kılmaktan ve o zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar, onun içinde o kalplerin ve o bakışların tersine çevrileceği günden-dönemden korkarlar.
  39. O, onların işlediklerinin karşılığını en güzeli ile vermesi ve onları fazlından rızıklandırması içindir. Ve Allah, O uygun gördüğü kişiyi hesap dışı rızıklandırır.
  40. Ve onlar ki inkâr edenler, onların çalışmaları engin çöllerdeki serap gibidir. O susayan kimse onu su hesab eder. Sonunda oraya geldiğinde herhangi bir şey bulamaz. Ve onun indinde Allah’ı bulur ki O onun hesabının tamamını yerine getirir. Ve Allah, O, o hesaplamada seridir.
  41. Veya dalgalı deniz içindeki zor şartlar gibidir. Onu dalgalar üstünde dalgalar ve dalgaların üstünde bazısı bazısının üstünde zor şartlar oluşturan (karanlık) bulutlar örter. O elini uzattığında nerdeyse onu hiç göremez. Ve Allah’ın onun için asla aydınlatıcı kılmadığı kimse ki onun için herhangi bir aydınlatıcı yoktur.
  42. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah’ı, o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler ve dizi halinde uçmakta olan o kuşlar, O’nun ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktalardır. Hepsi onun için taraftar desteğini göstermeyi ve onun ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamayı bilmiştir. Ve Allah onların yapageldiklerini bilendir.
  43. Ve o göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Ve o varış Allah’a doğrudur.
  44. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O, onu bulut kümesi olarak sürükler. Sonra onun arasını birleştirir. Sonra onu üst üste yığılı kılar ki o kar tanesinin onun kesişme yerinden çıktığını görürsün. Ve içinde buzdan olan dağdaki gökten onu indirir (çığ) de onunla uygun gördüğüne isabet ettirir ve onu uygun gördüğünden çevirir. Onun (karın) pırıltısının parlaklığı neredeyse o görüp algılamayı giderir.
  45. Allah o geceyi ve o gündüzü bir merkez etrafında döndürür. Kesinlikle işte ondadır o basiret sahipleri için mutlak ibret.
  46. Ve Allah, O bütün yabani karasal canlıları sıvıdan biçimlendirdi ki onlardan kimi karnı üzere yol alır ve onlardan kimi iki ayağı üzere yol alır ve onlardan kimi dördü üzere yol alır. Allah uygun gördüğünü biçimlendirir. Kesinlikle Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.
  47. Mutlaka açıklayıcı ayetler indirmişiz. Allah, O uygun gördüğünü doğru yola rehberlik eder.
  48. Ve onlar derler ki: “Allah’a ve o resule iman ettik ve itaat ettik”. Ve sonra işte onun ardından onlardan bir grup aksine davranırlar. Ve işte onlar o iman edenler değillerdir.
  49. Ve onlar aralarında hükmetmesi için Allah’a ve onun resulüne çağrıldıklarında, o zaman onlardan bir grup araz çıkaranlardır.
  50. Ve o hak onlar için olur ise ona boyun eğenler olarak gelirler.
  51. Hastalık kalplerinde (merkezlerinde) mi? Yoksa çelişkideler mi? Yoksa Allah’ın ve onun resulünün onlar aleyhine kayıracağından mı korkarlar? Aksine, işte onlar, onlar o zalimlerdir.
  52. Kesin olarak: Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve onun resulüne çağırılınca o müminlerin sözleri: “İşittik ve itaat ettik” demeleri oldu. Ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  53. Ve kim Allah’a ve onun resulüne itaat eder ve Allah’tan çekinirse ve O’nu önemseyip gereğini yaparsa ki işte onlar, onlardır o kurtulanlar.
  54. Ve mutlaka onlara emrettiğinde, mutlaka çıkacaklarına dair söz vermelerini pekiştirmek için Allah’ı kattılar. De ki: “Katmayın. O bilindik bir itaattir. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdardır”.
  55. Deki: Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ki tersine davranırsanız da kesin olan: Onun yüklendiği onun aleyhine ve sizin yüklendiğiniz sizin aleyhinizedir. Ve itaat ederseniz yolu bulursunuz. Ve o resul üzere olan o apaçık tebliğden başkası değildir.
  56. Allah sizden onlar ki inanan ve o yararlı işleri işleyenlere, onlar ki onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları o yeryüzüne halef kılacağını ve onlar için o razı olunan dini temelli yerleştireceğini ve onların korkularından sonra güvene değiştireceğini vaat etmiştir. Onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Ve işte ondan sonra kim inkâr ederse ki işte onlar, onlardır o yoldan çıkanlar.
  57. Ve o namazı kılın ve o zekâtı verin ve o resule itaat edin ki merhamet edilebilesiniz.
  58. Onlar ki inkâr edenler o yeryüzünde aciz bırakanlar olduklarını hesaplamasınlar. Ve barınakları o ateştir. Ve ne kötüdür o konaklama yeri!
  59. Ey onlar ki müminler! Onlar ki sözleşmeyle malik olduklarınız ve onlar ki içinizden o ergenlik çağına hiç ulaşmamış olanlar, o fecr namazından önce ve o öğleyin soyunduğunuz sürede ve o yatsı namazından sonra sizden üç kez izin istesinler. Onlar cinsellik halinde bulunabileceğiniz üç vakittir. O vakitlerin dışında bazınızın, bazınızın yanına girip çıkmasında siz ve onlar için bir sakınca yoktur. İşte onun gibi Allah sizin için o ayetleri açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  60. Ve sizden o çocuklarınız o erginlik çağına ulaştığında da onlar ki onlardan öncekilerin izin istediği gibi izin istesinler. İşte onun gibi Allah size ayetlerini açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  61. Ve onlar ki nikâhlanma ummayan o kadınlardan o oturanlar, onların süslerini açığa vurma haricinde dış elbiselerini çıkarmalarında sakınca yoktur. Ve sakınmaları ise onlar için daha iyidir. Ve Allah işitendir, bilendir.
  62. O köre darlık yoktur ve o topala darlık yoktur ve o hastaya darlık yoktur. Ve sizin için kendi evlerinizden ve babalarınızın evlerinden ve annelerinizin evlerinden ve erkek kardeşlerinizin evlerinden ve kız kardeşlerinizin evlerinden ve amcalarınızın evlerinden ve halalarınızın evlerinden ve dayılarınızın evlerinden ve teyzelerinizin evlerinden veya anahtarına malik olduklarınızdan veya dostlarınızdan edinip-yemenizde bir darlık yoktur. Hep bir arada veya ayrı ayrı edinip-yemenizde bir sakınca yoktur. Ki evlere girdiğinizde de Allah indinden temiz elverişli bir yaşam dileği olarak birbirinize selam verin. İşte onun gibi Allah, size o ayetleri açıklamaktadır. Olabilir ki akıl edebilirsiniz.
  63. Kesin olarak o müminler, onlar ki Allah’a ve onun resulüne inananlardır ve onlar onunla beraber topluca bir görev üzere olduklarında ondan izin almaksızın asla gitmezler. Kesinlikle onlar ki senden izin isteyenler, işte onlar Allah’a ve resulüne inananlardır ki bazı işleri için senden izin istediklerinde de içlerinden uygun gördüğüne izin ver. Ve Allah’tan onlar için hoşgörü dile. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  64. O resulün çağrısını, aranızda bazınızın bazısına çağırısı gibi kılmayın. Onlar ki sizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah bilmiştir ki onlar ki onun emrine muhalif davrananlar, onlara herhangi bir fitnenin isabet etmesinden veya acı verici bir azabın isabet etmesinden mutlaka çekinsinler!
  65. O göklerdekilerin ve o yeryüzündekilerin hepsi Allah’ın değil midir? O, sizin üzere bulunduğunuzu bilmiştir. Ve O, O’na doru döndürüldükleri gün işlemekte olduklarını onlara bildirir. Ve Allah her şeyi bilendir.

 

24. Furkan Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki Furkan’ı kulu üzere indiren, onu o âlemlere uyarıcı olması için elverişli yaptı (potansiyelleştirdi).
  3. O ki o göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’na aittir. Ve O asla çocuk edinmedi ve O’nun asla o mülkte ortağı olmadı. Ve O her şeyi biçimlendirdi ki onu takdir ettiği gibi ayarladı.
  4. Ve onlar O’ndan başka, herhangi bir şey biçimlendiremeyen ve kendileri biçimlendirilen ve onlar için yarara ve zarara malik olmayan ilahlar edindiler. Ve onlar öldürmeye ve hayat (can) vermeye ve yeniden bir hayat yaşatmaya malik olamazlar.
  5. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: “Bu ise sadece kurgudur. Onu o kurguladı. Ve onun üzere başka bir toplum ona muavinlik etti”. Ki zulüm ve çarpıtmada bulunmuşlardır.
  6. Ve dediler ki: “O, o evvelkilerin düzmeceleridir. O onu yazdırdı ki o, sabah ve akşam onun üzere dikte edilir”.
  7. De ki: Onu, O ki o göklerin ve o yeryüzünün sırrını bilen indirdi. Kesinlikle O, hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  8. Ve dediler ki: “Nasıldır o resul, o yemekle beslenir ve o çarşılarda gezer? Ona bir melek indirilmeli değil miydi ki onunla beraber uyarıcı olsun?
  9. Veya ona bir hazine sergilenmeli veya onun için ondan edinip-besleneceği bir bahçesi (cenneti) olmalıydı?” Ve o zalimler dediler ki: “Sizin tabi olduğunuz ise sihirlenmiş bir adamdan başkası değildir”.
  10. Gözlemle! Senin için nasıl o benzetmeleri ileri sürüyorlar! Ki onlar saptılar da yol bulmaya güç yetiremiyorlar.
  11. Uygun görürse senin için ondan daha iyisini, altından o nehirler akan bahçeleri (cennetleri) kılan ve senin için köşkler kılan O ki aşamayla elverişli hale getirdi.
  12. Aksine, onlar o saati yalanladılar. Ve biz o saati yalanlayanlara yakıcı işlem hazırladık.
  13. O onları onun etkisiz olduğu uzak bir yerden gördüğünde, onlar ona ait öfkeyi ve uğultuyu işitirler.
  14. Ve art arda bitişik olarak onun dar bir yerinde sergilendikleri zaman orada yok olmaya dua ederler.
  15. “Bugün bir kez yok olmaya dua etmeyin! Ve çok kez yok olmaya dua edin!”.
  16. De ki: “İşte o mu daha iyidir? Yoksa o ki o önemseyip gereğini yapanlara karşılık ve varılan yer olarak vaat edilen o kalıcılık bahçesi mi daha iyidir?”.
  17. Orada onların uygun gördükleri devamlı olarak onlar içindir. Sorulan vaat Rabbin üzere oldu.
  18. Ve o gün Rabbin onları ve Allah’tan başka kulluk ettiklerini toplar da der ki: “Bu kullarımı siz mi saptırdınız? Yoksa onlar mı o yoldan saptılar?”.
  19. Dediler ki: “Sen ilintisiz yegâne egemensin. Senden başka velilerden edinmek bizim için uygun olur değildir. Ve lakin sen onları ve atalarını metalandırdın, sonunda o zikri unuttular ve kalitesiz bir toplum oldular”.
  20. “Ki dedikleriniz nedeniyle onlar sizi yalanlamışlardır ki sizden çevirmeye ve yardıma güç yetiremezsiniz. Ve sizden kim zulmetmişse ona önemli bir azap tattırırız”.   
  21. Ve senden önceki gönderdiğimiz o mürseller, kesinlikle onlar mutlaka o yemekle beslenen ve o çarşılarda gezenlerden başkası değildi. Ve sizin bir kısmınızı bir kısmınız için fitne (tahammül edilmesi gereken imtihan sebebi) kıldık. Sabredecek misiniz? Ve Rabbin görmekte olandır.
  22. Ve onlar ki bizimle mülakat yapacaklarını ummayanlar dediler ki: “Bizim üzere o melekler indirilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miyiz?”. Mutlaka kendi kendilerini büyük görmek istemişler. Ve büyük bir aşırılıkla küstahlaşmışlardır.
  23. O melekleri gördükleri gün o suçlular için o günde müjdeleme yoktur. Ve onlar derler ki: “Bu katı bir yasaktır”.
  24. Ve çalışmalardan onların çalışmalarını ele aldık ki onu saçılan toz kıldık.
  25. O gün o bahçe halkı kaldıkları yerler ve dinlenme alanları açısından daha avantajlıdır.
  26. Ve o gün o gök o toz bulutu (nebula) ile ayrışır ve o melekler indirilir de indirilir.
  27. O dönem-gün o mülk Rahman için o gerçektir. Ve o, o kâfirler için berbat bir dönem-gün oldu.
  28. Ve o gün o zalim elleri üzere sıkıştırıp ısırır. Der ki: “Ah keşke ben o resulle beraber yol-yöntem edinseydim!
  29. Vay bana! Keşke ben filanı asla hatırlı kişi edinmeseydim.
  30. Bana geldikten sonra o zikirden beni mutlaka o saptırmıştır”. Ve o şeytan o insanı zor durumda ortada bırakır olandır.
  31. Ve o resul dedi ki: Ya Rabbi! Kesinlikle benim toplumum Kuran’ın busunu terkedilmiş edindiler.
  32. Ve işte onun gibi bütün nebiler için o ağır suçlulardan düşmanlar kıldık. Ve hidayet edici ve her türlü yardım edici olarak Rabbin yeterlidir.
  33. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: Kuran ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? İşte onun gibi senin gönlünü onunla sabit kılmak için ve onu düzenli olarak tanzim ettik.
  34. Ve onların sana getirdikleri, bizim sana o gerçekle ve yorumsal olarak daha güzelini getirmediğimiz hiçbir benzetme yoktur.
  35. Onlar ki cehenneme yüzükoyun toplananlar, işte onlar mekân olarak en kötü durumdalardır ve yol-yöntem olarak en sapkınlardır.
  36. Ve biz Musa’ya o kitabı mutlaka vermiştik. Ve kardeşi Harun’u onunla birlikte sorumluluk taşıyan (vezir) kılmıştık.
  37. Ki: “Onlar ki ayetlerimizi yalanlayan o topluma gidin” dedik de onların ardını keserek dumura uğrattık.
  38. Ve Nuh’un toplumu o resulleri yalanladıklarında onları suda boğduk ve onları o insanlar için ayet kıldık. Ve biz o zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
  39. Ve Ad ve Semud ve Ress halkını ve işte onlar arasında birçok nesilleri.
  40. Ve hepsine onlar için o benzetmeleri verdik ve hepsini paramparça ettik.
  41. Ve mutlaka onlar o ki üstüne o kötü yağış yağdırılmış o yerleşim yerinde bulunmuşlardır da onu hiç görür olmadılar mı? Aksine, onlar yeniden diriliş ummayanlar oldular.
  42. Ve seni gördüklerinde ise seni sadece alay konusu edinirler: “O ki Allah’ın yetiştirip çıkardığı o resul bu mudur?
  43. Eğer onun üzere sabır göstermeseydik, neredeyse bizi tanrılarımızdan mutlak saptırır olduydu”. Ve o azabı gördükleri zaman kimin yolunun daha sapkın olduğunu bilecekler!
  44. Tanrısını hevâsı edineni gördün mü? Ki sen mi ona vekil olacaksın?
  45. Yoksa kesinlikle onların çoğunun duyup anladıklarını veya akıl ettiklerini mi hesap edersin? Onlar ise sadece o davarlar gibilerdir. Aksine onlar yol-yöntem olarak daha sapkınlardır.
  46. Hiç bakmaz mısın, Rabbin o gölgeyi nasıl uzattı? Ve eğer uygun görseydi onu mutlaka sakin kılardı. Sonra biz Güneş’i ona gösterge kıldık.
  47. Sonra onu bize doğru kolay bir kontrole alışla kontrole aldık.
  48. Ve O, O ki sizin için o geceyi örtü ve o uykuyu dinlenme kılandır ve o gündüzü yaşanan hayat (yaşantısal faaliyet) kılandır.
  49. Ve O, O ki o rüzgârları rahmeti esnasında müjdeci olarak gönderendir. Ve o gökten temiz-yararlı sıvı indirdik.
  50. Onunla ölü bir beldeye hayat vermek ve biçimlendirdiğimiz nimet hayvanlardan ve sosyal gruplardan birçoğunu onunla sulamak için.
  51. Ve mutlaka iyice akıllarında tutmaları için onu onlar arasında çeşitli şekillerde anlatmışızdır ki o insanların çoğu küfür dışında kaçınmışlardır.
  52. Ve eğer uygun görseydik her yerleşim yeri içinde herhangi bir uyarıcı yetiştirip çıkarırdık.
  53. Ki o kâfirlere itaat etme ve onlarla büyük bir çabayla uğraş.
  54. Ve O, O ki o iki denizi birlikte temas duruma getirendir. Lezzetli tatlı budur ve tuzlu acı budur. Ve ikisinin arasında bir tampon bölge ve sıkı bir engelleme kıldık.
  55. Ve O, O dur ki o sıvıdan etten kemikten insan biçimlendirip de soy geçişi ve hısımlık kılandır. Ve senin Rabbin ayarlayabilir olandır.
  56. Ve Allah’tan başka, onlara yarar ve zarar sağlayamayana kulluk (kölelik) etmekteler. Ve o kâfir Rabbi aleyhine arka çıkandan oldu!
  57. Ve biz seni müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermedik.
  58. De ki: “Ben onun için sizden Rabbine doğru bir yol-yöntem edinmeyi uygun bulan kimse haricinde herhangi bir karşılıktan ister değilim”.
  59. Ve O ki ölmeyen o diriyi vekil kıl ve O’nu, O’nun tapılacak hayranlığıyla onun ilintisiz egemenliğini ilan et. Ve kullarının suçlarından haberdar olarak O yeterlidir.
  60. O ki o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı dönemde yarattı. Sonra Rahman o arşı (Kozmosu) yönetimine aldı ki haberdar olarak O’ndan sor.
  61. Ve onlara: “Rahman için secde edin” dendiği zaman o onların nefretini artırarak derler ki: “Ve Rahman nedir? Senin bize emrettiğin için mi secde ederiz?”.
  62. O ki o gökte burçlar kılan ve onların içinde herhangi bir kandil (başka Güneş’ler) ve herhangi bir aydınlatan ay (başka Ay’lar) kılan elverişli (potansiyel) kıldı.
  63. Ve O, O ki çokça hatırlayıp anlamak isteyen veya şükretmek isteyen kimse için o gece ve o gündüzü birbiri ardınca getirendir.
  64. Ve Rahman’ın kulları onlar ki o yeryüzü üzerinde sıradan olarak yürüyenlerdir ve o cahiller onlara hitap ettikleri zaman derler ki “Selam”.
  65. Ve onlar ki geceleri Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek geçirenlerdir.
  66. Ve onlar ki: “Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir.  Kesinlikle onun azabı bitirici olandır” derler.
  67. Kesinlikle o ne kötü bir karargâh ve ikamet yeridir.
  68. Ve onlar ki infak yaptıkları zaman asla müsriflik yapmazlar ve asla kısmazlar. Ve o işte onun arası bir kıvamda olandır.
  69. Ve onlar ki Allah ile beraber diğer bir ilaha dua etmezler. O ki Allah’ın haram kıldığı o nefsi o gerçek dışında katletmezler ve zina etmezler. Ve kim işte onu yaparsa kötülükle karşılaşır.
  70. O kıyamet günü o azap onun için katlanır ve orada alçaltılmış olarak devamlı kalır.
  71. Tövbe eden ve iman eden ve salih amel işleyenler hariçtir ki işte onlar, Allah onların kötülüklerini iyiliklere değiştirir. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  72. Ve kim tövbe eder ve salih işler işlerse, kesinlikle onun tövbesi kabul edili olarak Allah’a döner.
  73. Ve onlar ki o yalana-yanlışa (çarpıtılana) şahitlik yapmazlar ve o boş, yararsıza rastladıklarında nazikçe geçip giderler.
  74. Ve onlar ki Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman asla onlar üzere kör ve sağır davranmazlar.
  75. Ve onlar derler ki: “Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden gözde olanlar hibe et. Ve bizi o önemseyip gereğini yapanlara önder kıl”.
  76. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle o loca ile karşılık verilir ve onlar orada sağlık dileme ve selamla karşılanırlar.
  77. Orada devamlılardır. Ne güzel bir karargâh ve ikamet yeri!
  78. De ki: Eğer duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi? Ki yalanlamıştınız da gerekli kaçınılmaz olan olacaktır.

25. Şuara Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin, Mim,
  3. İşte o, o açıklayıcı kitabın ayetleridir.
  4. Mümin olmuyorlar diye kendini üzüntüden tüketen olabilirsin!
  5. Gerekli görürsek onlar üzere o gökten bir ayet indiririz ki ona boyunları bükük olarak kalıverirler.
  6. Ve Rahman’dan onlara zikirden güncel (çağdaş) anlatım olarak bulunan ona araz çıkaranlardan başkası olmadılar.
  7. Ki yalanlamışlardır da alay konusu edinmekte olduklarının bilgisi yakında onlara bulunacaktır.
  8. Ve o yeryüzüne doğru hiç bakmazlar mı? Orada nice cömert çiftlerden bitkiler bitirdik.
  9. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu iman edenler olmadılar.
  10. Ve kesinlikle senin Rabbin, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  11. Ve o zaman senin Rabbin Musa’ya “O zalimler toplumuna varıp bulun” diye seslendi.
  12. “Firavun toplumuna, önemseyip gereğini yapmazlar mı?”
  13. Dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle ben onlar beni yalanlarlar diye korkarım.
  14. Ve kafam daralır ve dilim ayrılmaz ki Harun’u gönder.
  15. Ve benim üzere bir suç onlar içindir ki beni katlederler diye korkarım”.
  16. Dedi ki: Asla olamaz. Ki ayetlerimizle ayrılıp gidin. Kesinlikle biz sizinle beraber işitmekte olanlarız.
  17. Ki Firavun’a varın da ikiniz deyin ki: “Kesinlikle biz ikimiz Âlemlerin Rabbi’nin resulüyüz.
  18. İsrailoğlularını bizimle gönder diye”.
  19. Dedi ki: Hiç biz seni bizim içimizde çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ve bizim içimizde ömründen senelerce kaldın.
  20. Ve sen yaptın o ki yaptığın senin yapımını ve sen o nankörlerdensin!”.
  21. Dedi ki: “Ben onu o şaşkınlardanken yaptım.
  22. Ki sizden korkunca sizden kaçtım da Rabbim bana hüküm hibe etti ve beni o mürsellerden kıldı.
  23. Ve işte o başıma kaktığın nimet İsrailoğlularını köle edinmendir.
  24. Firavun dedi ki: “Ve Âlemlerin Rabbi nedir?”.
  25. Dedi ki: “Samimi olarak inananlarsanız O, o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin Rabbidir”.
  26. Çevresinde bulunanlara dedi ki: “İşitmiyor musunuz?”.
  27. Dedi ki: “O sizin Rabbinizdir ve o öncül atalarınızın Rabbidir”.
  28. Dedi ki: “Kesinlikle o ki size gönderilen resulünüz mutlaka bir cinlenmiştir”.
  29. Dedi ki: “Akıl edebilir oldunuzsa, O, o doğuş (o ışıldama) yeri, zamanının ve o batış (o uzaklaşıp kararma) yeri, zamanının ve bunlar arasındakilerin Rabbidir”.
  30. Dedi ki: “Mutlaka benim dışımda bir tanrı edinirsen, mutlaka seni o hapse atılanlardan kılarım”.
  31. Dedi ki: “Ve eğer sana açıklayıcı bir şeyle geldimse mi?”.
  32. Dedi ki: “Ki o doğrusunu söyleyenlerdensen onunla bulun”.
  33. Ki asasını sergiledi de o zaman o apaçık bir kobra yılanıydı (Wadjet).
  34. Ve elini çekip çıkardı ki o, o gözlemleyenlere oval bembeyazdır (Shen halkası).
  35. O onun çevresindeki o ileri gelenlere dedi ki: “Kesinlikle mutlak âlim bir sihirbazdır bu.
  36. Sihriyle sizi arazinizden çıkarmak istiyor ki emrettiğiniz nedir?”.
  37. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Ve otoriten altındaki o şehirler içinde toplayıcılar çıkar.
  38. Bütün âlim sihirbazlar seninle bulunsunlar”.
  39. Ki o sihirbazlar, bilinen bir günün bilinen vakti için toplandılar (21 Nisan Wadjet bayramı).
  40. Ve o insanlara denildi ki: Siz toplananlar mısınız?
  41. “Onlar (sihirbazlar) o galip gelenler olurlarsa biz o sihirbazlara tabi olabiliriz”.
  42. Ki o sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a dediler ki: “Biz o galipler olursak, kesinlikle mutlak bir karşılık bizim için midir?”.
  43. Dedi ki: “Evet. Ve kesinlikle o zaman siz mutlaka o çok yakınlaştırılanlardansınız (samimi olunanlardansınız)”.
  44. Musa onlara dedi ki: “Siz sergileyin sergileyeceğinizi”.
  45. Ki iplerini ve asalarını sergilediler ve dediler ki: “Firavun’un yaptırım gücüyle kesinlikle biz, mutlaka biziz o galipler.
  46. Ki Musa asasını sergilediğinde de o onların kurguladıklarını kapandı.
  47. Ki o sihirbazlar secde edenler olarak karşılık sergilediler.
  48. Dediler ki: “Âlemlerin Rabbine iman ettik.
  49. Musa’nın ve Harun’un Rabbine.
  50. Dedi ki: “Benim size izin vermem öncesinde mi ona inandınız? Kesinlikle o, o ki size o sihri öğreten mutlak saygınınızdır. Ki mutlaka bileceksiniz! Mutlaka ben ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve mutlaka hepinizi astıracağım”.
  51. Dediler ki: “Zararı yok. Kesinlikle biz Rabbimize dönenleriz.
  52. Kesinlikle biz o iman edenlerin öncülleri olduğumuzdan, Rabbimiz bizim hatalarımızı hoşgörür diye özlemle beklenti içindeyiz”.
  53. Ve Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık. Kesinlikle siz izlenenlersiniz” diye vahy ettik.
  54. Ki Firavun o şehirlere toplayıcılar gönderdi.
  55. “Kesinlikle bunlar mutlak çok az olan bir gruptur.
  56. Ve kesinlikle onlar bizi mutlaka öfkelendirenlerdir.
  57. Ve kesinlikle biz mutlak uyanık topluluğuz”.
  58. Ki biz onları bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
  59. Ve servetlerden ve değerli makamdan.
  60. İşte onun gibi. Ve ona İsrailoğullarını vâris kıldık.
  61. Ki Güneş doğarken onlara tabi oldular.
  62. Ki o iki topluluk birbirini görünce, Musa’nın yanında bulunanlar dediler ki: Kesinlikle biz mutlaka yetişilenleriz.
  63. Dedi ki: “Hayır! Kesinlikle Rabbim benimledir. Bana yol-yöntem gösterecek”.
  64. Ki Musa’ya: “Asanla o denizi ittir” diye vahy ettik ki o (deniz, göl, nehir) parçalara ayrıldı ki her parçası kocaman o tepe gibi oldu.
  65. Ve orada iyice yaklaştırdık o diğerlerini.
  66. Ve Musa ve beraberindekileri topluca kurtardık.
  67. Sonra o diğerlerini suda boğduk.
  68. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu iman edenler olmadılar.
  69. Ve kesinlikle Rabbin, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  70. Ve onlar üzere İbrahim’in bilgisini aktar.
  71. O, o zaman atasına ve toplumuna dedi ki: İbadet (kulluk, kölelik) ettikleriniz nedir?
  72. Dediler ki: İmgelere kulluk yaparız ki onları amaç edinir dururuz.
  73. Dedi ki: Dua ettiğinizde onlar sizi işitirler mi?
  74. Veya size fayda veya zarar verirler mi?
  75. Dediler ki: Aksine, biz atalarımızı işte onun gibi yapar bulduk.
  76. Dedi ki: “Ki neye kulluk eder olduğunuzu gördünüz mü?
  77. Sizin ve o en eski atalarınızın?
  78. Ki kesinlikle onlar Âlemlerin Rabbi hariç benim için düşmandır.
  79. O ki beni biçimlendirendir de bana O hidayet eder.
  80. Ve O ki, O’dur beni yediren ve beni içiren.
  81. Ve hastalandığım zamanda da O’dur beni iyileştiren.
  82. Ve O ki beni öldürür, sonra hayat verir.
  83. Ve O ki o yargı günü hatamı benim için hoşgörmesini özlemle beklediğimdir.
  84. Rabbim! Bana hüküm hibe et ve beni o salihlere kat.
  85. Ve o sonradan gelenler içinde benim için doğru ifade eden (doğruluk lisanı) bir lisan kıl (temiz net Arapça).
  86. Ve beni Naim Bahçesinin vârislerinden kıl.
  87. Ve atamı (babamı) benim için hoşgör. Kesinlikle o, o sapanlardan oldu.
  88. Ve diriltilme gününde beni rezil etme.
  89. Mal ve oğulların fayda vermediği günde.
  90. Allah’a selim bir kalp ile bulunan hariçtir”.
  91. Ve o bahçe o önemseyip gereğini yapanlar için iyice yaklaştırıldı.
  92. Ve o azgınlar için o cehim belirginleştirildi.
  93. Ve onlara denilir ki: Nerededir kulluk eder olduklarınız?
  94. Allah’tan başka! Onlar size yardım ederler mi veya yardım alırlar mı?
  95. Ki onlar ve o azgınlar onun içine doğru atılıp döküldüler.
  96. Ve İblis’in askerleri topluca.
  97. Orada birbirleriyle hasımlaşarak derler ki:
  98. Tallahi! Biz ise mutlaka apaçık sapıklık içinde olduk.
  99. O zaman biz sizi Âlemlerin Rabbi düzeyinde tuttuk.
  100. Ve bizi o ağır suçlulardan başkası saptırmadı.
  101. Ki şefaatçilerden bizim için yok.
  102. Ve yakın bir arkadaş yok.
  103. Ki eğer bizim için bir kere daha olsa ki o müminlerden oluruz”.
  104. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  105. Ve kesinlikle senin Rabbin, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  106. Nuh toplumu o mürselleri yalanladılar.
  107. O zaman kardeşleri Nuh onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  108. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  109. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  110. Ve ben sizden onun üzere bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabbi üzeredir.
  111. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin”.
  112. Dediler ki: O en reziller sana tabi iken sana iman eder miyiz?
  113. Dedi ki: Ve onların işlemekte oldukları nedeniyle bir bilimim yoktur.
  114. Eğer şuurundaysanız, onların hesabı ise sadece Rabbim üzeredir.
  115. Ve ben o müminleri kovan değilim.
  116. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım.
  117. Dediler ki: Mutlaka ona asla son vermezsen ya Nuh! Mutlaka o taşlananlardan olacaksın.
  118. Dedi ki: Rabbim! Kesinlikle toplumum beni yalanladı.
  119. Ki benim aramı ve onların arasını iyice aç. Ve beni ve o müminlerden benimle olanları kurtar.
  120. Ki onu ve onunla birlikte olanları o dolu gemi içinde kurtardık.
  121. Sonra o geride kalanları suda boğduk.
  122. Kesinlikle işte onun içindedir mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  123. Ve kesinlikle senin Rabbin mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  124. Ad o mürselleri yalanladı.
  125. O zaman kardeşleri Hud onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  126. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  127. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  128. Ve ben sizden onun üzere bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabbi üzeredir.
  129. Siz her yükseltiye ayet bina edip, boş işler mi işlersiniz?
  130. Ve kalıcı olabilesiniz diye atölyeler mi edinirsiniz?
  131. Ve yakaladığınız zaman zorbaca mı yakalarsınız?
  132. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  133. Ve O ki bilebildiklerinizle size yardım uzatanı önemseyip dikkate alın.
  134. O size nimet hayvanlar ve oğullarla yardım uzattı.
  135. Ve bahçelerle ve pınarlarla.
  136. Kesinlikle ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım”.
  137. Dediler ki: Öğüt versen veya o öğüt verenlerden hiç olmasan bizim için aynı düzeydedir.
  138. Bu ise sadece o öncüllerin tasarlamasıdır.
  139. Ve biz azaba uğratılanlar değiliz.
  140. Ki onu yalanladılar da onları helak ettik. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  141. Ve kesinlikle senin Rabbin mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  142. Semud o mürselleri yalanladı.
  143. O zaman kardeşleri Salih onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  144. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  145. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  146. Ve ben sizden onun üzere bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabbi üzeredir.
  147. Siz burada güven içinde terk mi edileceksiniz?
  148. Bahçelerin ve pınarların içinde!
  149. Ve ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıkların!
  150. Ve o dağlardan ferahlar olarak evler yontuyorsunuz.
  151. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  152. Ve o müsriflerin emrine itaat etmeyin.
  153. Onlar ki o yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve düzeltmeye çalışmazlar”.
  154. Dediler ki: “Kesin olarak, sen o sihirlenenlerdensin.
  155. Bizim benzerimiz, etten kemikten insandan (beşerden) başkası değilsin. Ki o doğruyu söyleyenlerden olduysan bir ayetle bulun”.
  156. Dedi ki: İşte döllenmiş dişi devenin busu (ayettir). İçme hakkı onun içindir ve belli günde sizin içindir.
  157. Ve ona kötülükle temas etmeyin ki sizi büyük günün azabı yakalar.
  158. Ki onu kısırlaştırdılar da pişman olanlara dönüştüler.
  159. Ki o azap onları yakaladı. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  160. Ve kesinlikle senin Rabbin, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  161. Lut toplumu o mürselleri yalanladı.
  162. O zaman kardeşleri Lut onlara dedi ki: “Önemsemez misiniz?
  163. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  164. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  165. Ve ben sizden onun üzere bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabbi üzeredir.
  166. Âlemlerden o erkeklere mi bulunursunuz?
  167. Ve Rabbinizin sizler için biçimlendirdiği eşlerinizi bırakır mısınız? Aksine, siz saldırgan bir toplumsunuz”.
  168. Dediler ki: “Mutlaka ona asla son vermezsen ey Lut, mutlaka o çıkarılanlardan olursun”.
  169. Dedi ki: “Kesinlikle ben sizin işlediğinize o kızanlardanım.
  170. Rabbim beni ve ehlimi onların işlemekte olduklarından uzaklaştırarak kurtar!”.
  171. Ki onu ve ailesini topluca kurtardık.
  172. O kalanlar içindeki bir kocakarı hariç.
  173. Sonra o diğerlerinin ardını kestik.
  174. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki o uyarılanların yağışı ne kötüdür.
  175. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  176. Ve kesinlikle senin Rabbin mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  177. Eyke halkı o mürselleri yalanladı.
  178. O zaman Şuayb onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  179. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  180. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  181. Ve ben sizden onun üzere bir karşılık ister değilim. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabbi üzeredir.
  182. O ölçüyü tam yerine getirin ve o hasar ettirenlerden olmayın.
  183. O doğru standardize ile tartın.
  184. Ve o insanlara eşyalarını azaltmayın. Ve o yeryüzünde bozguncular olarak adaletsizlik yapmayın.
  185. Ve O ki sizi ve o öncül yaratıkları biçimlendireni önemseyin”.
  186. Dediler ki: Kesin olarak sen o sihirlenenlerdensin.
  187. Ve sen bizim benzerimiz beşerden (etten kemikten bir insandan) başkası değilsin ve biz ise seni mutlaka o yalancılardan zannediyoruz.
  188. Ki o doğrusunu söyleyenlerden olduysan o gökten üzerimize parçalar düşür.
  189. Dedi ki: Rabbim işlediklerinizi bilendir.
  190. Ki onu yalanladılar da onları o kaplayıcı gölge gününün azabı yakaladı. Kesinlikle o büyük günün azabı olandır.
  191. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  192. Ve kesinlikle senin Rabbin mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  193. Ve kesinlikle o, mutlaka Âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
  194. Onunla Ruhul Emin indi.
  195. O uyarıcılardan olman için senin kalbin (kortikal merkezin) üzere.
  196. Apaçık Arapça bir dille.
  197. Ve kesinlikle o, o öncüllerin paragraflarının mutlaka içindedir.
  198. Ve İsrailoğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar için hiç mi ayet olmadı?
  199. Ve eğer biz onu o yabancıların bazısı üzerine indirseydik.
  200. Ki o onu onlar üzerine okusaydı, onlar ona iman edenler olmazlardı.
  201. Onu o suçluların kalbine (kortikal merkezine) işte onun gibi işleriz.
  202. O elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
  203. Ki o onlara ansızın ve onlar şuurunda değillerken gelip bulunur.
  204. Ki derler ki: “Biz tolerans gösterilenler miyiz?”.
  205. Ki bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
  206. Ki gördün mü, biz onları yıllarca metalandırsak?
  207. Sonra onlara vaat edilir olan onlara gelse!
  208. Metalandırılır oldukları onlarda yetkin-yeterlilik sağlar değildir.
  209. Ve onlar için uyarıcılar olmaksızın biz hiçbir yerleşim yerini helak etmedik.
  210. O bir hatırlatmadır ve biz zalimler olmadık.
  211. Ve o, o şeytanlarla inmedi.
  212. Ve o onlar için yaraşmaz ve güç yetirir değillerdir.
  213. Kesinlikle onlar o işitip anlamaktan mutlaka azledilenlerdir.
  214. Ki Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp yakarma ki o azaba uğratılanlardan olursun.
  215. Ve o en yakın aşiretini uyar.
  216. Ve o müminlerden sana tabi olanlar için kanadını alçalt.
  217. Ki sana isyan ederlerse de de ki: “Kesinlikle ben, sizin işler olduklarınızdan dönüşümsüz uzağım”.
  218. Ve o yaptırım güçlü, o özel merhametliye tevekkül et.
  219. O ki kalktığında seni gören.
  220. Ve o secde edenler arasında dolaşmanı.
  221. Kesinlikle O, o işitendir, o bilendir.
  222. O şeytanların indiği kimseyi size bildireyim mi?
  223. Her günahkâr kurgulayıcı üzere inerler.
  224. Onlar işitip anlama gösterisi yaparlar ve onların çoğu yalancılardır.
  225. Ve o şairler! Onlara o baştan çıkarıcılar tabi olur.
  226. Hiç görmez misin? Kesinlikle onlar her vadide bunaltılı şekilde davranırlar.
  227. Ve kesinlikle onlar yapmadıklarını söylerler.
  228. Sadece onlar ki iman edenler ve o düzeltici yararlı işleri işleyenler ve Allah’ı çok hatırlayanlar ve zulme uğradıktan sonra yardımlaşanlar hariçtir. Ve onlar ki zulmedenler hangi inkılapla ters döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

 

26. Neml Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin. İşte o, Kuran’ın ve apaçık kitabın ayetleridir.
  3. O, o inananlar için rehber ve müjdedir.
  4. Onlar ki o namazı yerine getirirler ve o zekâtta bulunurlar ve onlardır o ahirete o yakinen inananlar.
  5. Kesinlikle onlar ki o ahirete inanmayanlar, onlar için işlediklerini güzel gösterdik ki onlar şaşkınca bocalarlar.
  6. İşte onlar, onlar ki o azabın kötüsü onlar içindir ve onlar o ahirette, onlardır o en büyük kayba uğrayanlar.
  7. Ve kesinlikle sen mutlaka âlim, hâkim tarafından Kuran sunulansın.
  8. O zaman Musa ehli için dedi ki: “Kesinlikle ben bir ateş algıladım. Size ondan bir haberle bulunacağım veya ısınabilesiniz diye size bir korla bulunurum”.
  9. Ki oraya geldiğinde seslenildi: “O ateşin içindekiler ve çevresindekiler yetenekli (elverişli, potansiyelli) kılındı. Ve Âlemlerin Rabbi Allah bağımsız yegâne egemendir.
  10. Ya Musa! Kesinlikle o, o yaptırım güçlü, o hâkim Allah benim.
  11. Ve asanı sergile! Ki onun canlı bir yılan gibi kıvrandığını görünce arkasına hiç dönmeden gerisin geri kaçtı. “Ya Musa korkma! Kesinlikle benim. O mürseller benim tarafımdan korkmazlar.
  12. Zulmeden hariçtir. Sonra kötülüğün ardından iyiliğe değiştirirse ki kesinlikle ben hoşgörülüyüm, özel merhametliyim.
  13. Ve elini yakanın içine dâhil et. Firavun’a ve onun toplumuna doğru dokuz ayetin içinde kusursuz yuvarlak beyaz olarak çıkar. Kesinlikle onlar yoldan çıkan bir toplum oldular”.
  14. Ki o onlara görüp idrak edilen ayetlerimizle gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  15. Ve emin oldukları halde zulümle ve üstünlük duygusu içinde onu anlamamazlıktan geldiler. Ki gözlemle, o bozguncuların sonu nasıl oldu!
  16. Ve Davud’a ve Süleyman’a mutlaka bilim vermiştik. İkisi dedi ki: “Tapılacak övgü O ki bizi o mümin kullarından çoğu üzere fazlalıklı kılan Allah içindir”.
  17. Ve Süleyman Davud’a vâris oldu. Ve dedi ki: Ey o insanlar! Bize kuşların mantığı öğretildi. Ve bize her şeyden verildi. Kesinlikle bu, mutlaka o, o apaçık fazlalıktır.
  18. Ve Süleyman için o cinlerden ve o insanlardan ve o kuşlardan onun orduları toplanıldı ki onlar kontrol altında tutulmaktaydı.
  19. Nihayet o karınca vadisinde bulunduklarında bir dişi karınca ifade etti ki: “Ey o karınca topluluğu! Meskenlerinize girin. Süleyman ve orduları şuurunda olmaksızın sizi kırıp ezmesinler.
  20. Ki onun ifadesinden dolayı o seslice gülerek tebessüm etti ve dedi ki: “Ey Rabbim! Beni o ki üzerime nimetlendirdiğin ve ana-babam üzerine nimetlendirdiğin nimete şükretmeye ve razı olduğun iyileştirme çalışması yapmaya yönlendir. Ve beni rahmetinle o salih kulların arasına dâhil et”.
  21. Ve o, o uçan kuşlara göz attı da dedi ki: “Bana nedir? Hüdhüd’ü (İbibik’i) göremiyorum, yoksa o, o kaybolanlardan mı oldu?
  22. Ona mutlaka şiddetli bir azapla azap edeceğim veya onu boğazlayacağım veya o bana mutlaka apaçık ikna edici bir delille bulunmalıdır”.
  23. Ki çok fazla uzun zaman geçmedi de o dedi ki: “Senin tam olarak kavramadığını ben tam olarak kavradım ve sana Seba’dan net bir bilgi getirdim.
  24. Kesinlikle ben, onlara meliklik eden ve ona her şeyden verilmiş bir kadın buldum ve kocaman bir yönetim binası onundur.
  25. Onu ve toplumunu Allah’tan başka Güneş’e secde eder buldum. Ve o şeytan, onlara onların yaptıklarını güzel gösterdi de onları o doğru yoldan alıkoydu ki onlar doğru yolu bulamıyorlar.
  26. Değil midir O ki o göklerdeki ve o yeryüzündeki o gizli istiflenmiş olanı çıkaran ve gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah için secde etmeliler?
  27. O’ndan başka ilah olmayan o büyük arşın (Kozmosun) Rabbi Allah’a”.
  28. Dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa o yalancılardan mısın, bakacağız!
  29. Bu kitabımla git de onu onlara göster. Sonra onlardan dön uzaklaş ki sonuçta başvurdukları nedir gözlemle?”.
  30. Dedi ki (Melike): “Ey o ileri gelenler! Kesinlikle bana oldukça önemli bir kitap sunuldu.
  31. Kesinlikle o Süleyman’dandır ve kesinlikle o, O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi iledir.
  32. “Değil mi ki bana karşı büyüklük taslamayasınız ve bana gönüllü teslim olanlar olarak gelmelisiniz?”.
  33. (Melike) Dedi ki: Ey o ileri gelenler! Görevimde bana fikir bildirin. Siz bana bilirkişilik yapana kadar ben görevde kesin karar veren olmadım.
  34. Dediler ki: Biz kuvvet sahibiyiz ve şiddetli ataklık sahibiyiz. Ve o emir senindir ki sen emretmene bak!
  35. Dedi ki: “Kesinlikle o melikler bir yerleşim yerine girdikleri zaman orada bozgunculuk yaparlar ve ehlinden yaptırım güçlü yetkilileri aşağılık kılarlar ve işte onun gibi yaparlar.
  36. Ve kesinlikle ben hediye ile mürseller gönderip o mürseller ne ile geri dönerler diye gözetleyenim!”
  37. Ki o Süleyman’a geldiğinde o dedi ki: Bana mal ile mi yardım etmek istiyorsunuz? Ki Allah’ın bana verdiği sizinle bulunandan daha hayırlıdır. Aksine, siz ki hediyenizle şımarırsınız.
  38. Onlara geri dön ki mutlaka karşı duramayacakları bir ordu ile bulunurum ve onları oradan zillet içinde küçük düşmüş olarak mutlaka çıkartırım”.
  39. Dedi ki: Ey o ileri gelenler, onlar bana gönülden isteyerek teslim olanlar olarak bulunmadan önce sizden kim onun yönetim binasını bana bulundurur.
  40. O cinlerden bir ifrit (malzeme sağlayıcı) dedi ki: “Ben, sen makamından kalkmadan önce onu sana bulundururum ve kesinlikle ben onun üzere mutlaka güvenilir kuvvetliyim”.
  41. O ki onun özelinde o kitaptan bilim bulunan dedi ki: Gözünü kırpmandan önce ben onu sana bulundururum. Ki onu yanı başında duruyor görünce dedi ki: “Bu şükür mü ederim yoksa nankörlük mü ederim diye beni sınamak için Rabbimin fazlındandır. Ve kim şükrederse ki kendisi için şükreder ve kim nankörlük ederse ki kesinlikle Rabbim ihtiyaçsızdır, cömerttir.
  42. Dedi ki: Onun yönetim binasını onun için tanınmaz hale getirin. Bakalım bize rehberlik edebilecek mi? Yoksa o, onlar ki rehberlik edemeyenlerden mi olacak?
  43. Ki o geldiğinde denildi ki: Senin yönetim binan bunun gibi midir? Dedi ki: Kesinlikle o, onun gibidir. Ve ondan önce bize o bilim verildi ve gönülden teslim olanlar olduk.
  44. Ve Allah’tan başka kulluk yapmakta olduğu onu engelledi. Kesinlikle o, kâfir bir toplumdan oldu.
  45. Ona denildi ki: “O salon alanına gir”. Ki onu görünce onu çalkantılı su hesap etti ve iki uyluğunu ondan giderdi. Dedi ki (Süleyman): “Kesinlikle o parlatılmış kristalden bir salon”. Dedi ki (Sebe Melike’si): “Rabbim! Kesinlikle ben kendime zulmettim ve Süleyman’la birlikte Âlemlerin Rabbi Allah’a gönülden teslim oldum”.
  46. Ve mutlaka Semud toplumuna kardeşleri Salih’i “Allah’a kulluk edin” diye göndermiştik ki o zaman onlar birbiriyle çekişen iki fırkaydılar.
  47. Dedi ki: “Ey toplumum! Niye o iyilikten önce acelece o kötülüğü istiyorsunuz? Merhamet olunabilesiniz diye Allah’tan hoşgörü dilemeli değil misiniz?”.
  48. Dediler ki: “Seninle ve beraberindekilerle talihsizliğe uğradık”. Dedi ki: “Talihsizliğiniz Allah indindedir. Aksine, siz zorlayıcı teste tutulan toplumsunuz”.
  49. Ve o şehirde o yeryüzünde bozgunculuk yapan ve düzeltmeye uğraşmayan dokuz çete var olmaktaydı.
  50. Dediler ki: Mutlaka biz gece evinde ona ve ehline baskın yapalım. Sonra onun velisine mutlaka diyelim ki: “Ehlinin ortadan yok edilişine şahit olmadık ve kesinlikle biz doğru söyleyenlerdeniz” diye aralarında Allah’ı da katarak sözleştiler.
  51. Ve onlar bir plan planladılar. Onlar şuurunda değillerken biz bir plan planladık.
  52. Ki planlarının sonunun nasıl olduğuna bir bak. Biz onları ve toplumlarını topluca yerle bir ettik.
  53. Ki işte o, zulmetmeleri nedeniyle çökmüş evleri. Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum için mutlak ayet.
  54. Ve onlar ki iman edenleri ve önemseyip gereğini yapmakta olanları kurtardık.
  55. Ve Lut’u. O zaman toplumuna dedi ki: “Göz göre göre o tecavüzde mi bulunursunuz?
  56. Kesinlikle siz o kadınlarla birlikte şehvetle mutlaka o erkeklerle mi bulunursunuz? Aksine, siz cahillik eden bir toplumsunuz”.
  57. Ki toplumunun cevabı: “Lut ailesini yerleşim yerinizden çıkarın, kesinlikle onlar çok temizlenen insanlardır” demelerinden başkası olmadı.
  58. Ki onun karısı hariç onu ve onun ailesini kurtardık. Onun (karısı) o kalanlardan olmasını ayarladık.
  59. Ve onların üzerine bir yağış yağdırdık ki ne kötüdür o uyarılanların yağışı!
  60. De ki: “Tapılacak hayranlık Allah’a aittir ve selam onlar ki O’nun eleyip seçtiği kulları üzeredir. Allah mı daha hayırlıdır? Yoksa ortak koştukları mı?”.
  61. O gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren ve size o gökten bir tür sıvı indiren mi? Ki onunla gösterişli meyve bahçeleri bitirdik. Sizin için onun çok yıllık bir bitkisini bitirmek olur değildi. Allah ile beraber bir ilah mı? Aksine, onlar denk tutan bir toplumdur.
  62. O yeryüzünü karargâh kılan ve onun kesişme yerlerinde nehirler kılan ve orada kıtalar kılan ve o iki denizin arasına bariyer kılan mı? Allah ile beraber bir ilah mı? Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.
  63. Dua ettiği zaman o zorda kalana karşılık veren ve o kötülüğü gideren ve sizi o yeryüzünde halifeler kılan mı? Allah’la beraber bir ilah mı? Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  64. O karanın ve o denizin zor şartlarında size yol gösteren ve rahmeti esnasında müjde olarak o rüzgârları gönderen mi? Allah’la beraber bir ilah mı? Allah sizin ortak kıldıklarınızdan çok yücedir.
  65. O biçimlendirmeye yoktan, sıfırdan başlayan ve sonra onu iade eden ve sizi o gökten ve o yeryüzünden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir ilah mı? De ki: Doğrusunu söyleyenlerden olduysanız getirin verinizi!
  66. De ki: “O göklerde ve o yeryüzünde o gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Ve onlar ne zaman dirileceklerinin şuurunda değillerdir”.
  67. Aksine, o ahiret içindeki bilimleri onlara ardarda ulaştı. Aksine onlar ondan şüphe içindelerdir. Aksine onlar ondan körlerdir.
  68. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: “Kesinlikle biz ve atalarımız toprak olunca mı? Kesinlikle biz mutlaka çıkarılanlar mıyız?
  69. Bu bize ve atalarımıza önceden mutlaka vaat olunmuştur. Bu ise sadece o evvelkilerin düzmecesinden başkası değildir”.
  70. De ki: O yeryüzünde gezin ki o ağır suçluların akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin.
  71. Ve sen onlar üzere hüzne kapılma ve onların kurmakta oldukları planlar nedeniyle daraltı içinde olma!
  72. Ve derler ki: “Doğruyu söyleyenlerseniz o vaat olunan bu ne zaman?”.
  73. De ki: “O ki acele istemekte olduğunuzun bir kısmı hemen ardınızdan gelmektedir” diye umulur.
  74. Ve kesinlikle Rabbin o insanlar üzere fazlalıklıdır ve lakin onların çoğu şükretmezler.
  75. Ve kesinlikle Rabbin onların kafalarının gizlediklerini ve açığa vurduklarını mutlaka bilmektedir.
  76. Ve o gökteki ve o yeryüzündeki herhangi bir gizli bilinmeyen sadece apaçık bir kitaptadır.
  77. Kesinlikle Kuran’ın busu İsrailoğulları’na o ki onların o ayrılığa düştüklerinin çoğunu anlatmaktadır.
  78. Ve kesinlikle o, o iman edenler için mutlak rehber ve merhamettir.
  79. Kesinlikle Rabbin onların aralarındakini hükmüyle kararlaştırır. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o bilendir.
  80. Ki sen Allah’ı vekil kıl. Kesinlikle sen o apaçık gerçek üzeresin.
  81. Kesinlikle sen o ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp gittiğinde o sağırlara o çağrıyı işittiremezsin.
  82. Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğru yola rehberlik eden değilsin. Sen ise sadece ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
  83. Ve o ifade onlar üzere vuku bulduğunda onlar için yerden karasal yabani hayvan çıkardık. Kesinlikle o, o insanlar ayetlerimize samimi, net olarak inanmaz oldular diye söyleştirir (Evrim Teorisi).
  84. Ve o dönem her ümmetten ayetlerimizi yalan sayanlarından bir kafile toplarız ki onlar denetim altında tutulanlardır.
  85. Nihayet, geldikleri zaman O der ki: “Siz benim ayetlerimi bilimsel bakımdan hiç kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa işler olduğunuz nedir?”.
  86. Ve zulmetmeleri nedeniyle o ifade onlar üzere vuku buldu ki onlar nutuk atamazlar (tutarlı bir anlatım sergileyemezler).
  87. Hiç görmezler mi? Kesinlikle biz o geceyi onun içinde sükûn bulmaları için ve o gündüzü görüp algılanan kıldık. Kesinlikle işte ondadır iman eden bir toplum için mutlak ayet.
  88. Ve o dönem o sur genişletilip tamamlanır ki Allah’ın uygun gördükleri hariç, o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler dehşete kapılıp irkilirler. Hepsi O’nun huzurunda değersizce bulunurlar.
  89. Ve sen o dağları görürsün, değişmez hesap edersin. Onlar o bulutların tekrar edilmesi gibi tekrar edilir. O, O ki her şeyi tekniğine uygun yapan Allah’ın sanayisidir. Kesinlikle O yaptıklarınızdan haberdardır.
  90. Kim o iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun içindir. Ve onlar o dönemin dehşetinden güvendelerdir.
  91. Ve kim o kötülükle gelirse ki onlar o ateş içine yüzükoyun atılırlar. İşlemekte olduklarınızdan başkasıyla mı karşılık verilirsiniz?
  92. Kesin olarak bana O ki o beldenin bu kısmını kısıtlanan kılan Rabbe kulluk edeyim diye emredildi. Ve her şey O’nundur. Ve bana o müslümanlardan olayım diye emredildi.
  93. Ve Kuran’ı aktarayım diye ki kim yolu bulursa da kesin olarak kendi için yolu bulur. Ve kim sapıttıysa da de ki: “Kesin olarak ben o uyaranlardanım”.
  94. Ve de ki: “Tapılacak hayranlık Allah’ındır. O, ayetlerini size gösterecek ki siz onları tanıyacaksınız. Ve Rabbin işlediklerinizden gafil değildir”.

27. Kasas Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin, Mim.
  3. İşte o, o apaçık kitabın ayetleridir.
  4. Sana Musa ve Firavun ile ilgili bilgilerden inanan bir toplum için o gerçekle aktarmaktayız.
  5. Kesinlikle Firavun o yeryüzünde üstündü ve halkını taraftar gruplar kıldı. Onlardan bir taifeyi zayıflatmak istemekteydi. Oğullarını boğazlamakta ve kadınlarını sağ bırakmaktaydı. Kesinlikle o, o bozgunculardan oldu.
  6. Ve biz o yeryüzünde onlar ki zayıf düşürülmek istenenleri memnun etmeyi ve onları önderler kılmayı ve onları o vârisler kılmayı istemekteydik.
  7. Ve onları o yeryüzünde geniş imkanlara yerleştirelim ve Firavun’a ve Haman’a ve ikisinin ordusuna onlardan çekinmekte olduklarını gösterelim.
  8. Ve Musa’nın annesine “Onu emzir ki onun için endişe ettiğinde de onu o akıntıda sergile ve endişelenme ve hüzünlenme! Kesinlikle biz onu sana geri döndürenleriz ve onu o mürsellerden kılanlarız” diye vahiy ettik.
  9. Ki Firavun ailesi onu onlara bir düşman ve hüzün olması için kaptılar. Kesinlikle Firavun ve Hâmân ve ikisinin orduları hata yapanlardan oldular.
  10. Ve Firavun’un karısı dedi ki: “Benim ve senin için gözün aydın! Katletmeyin onu. Bize yararı olabilir veya onu evlat ediniriz”. Ve onlar şuurunda değillerdi.
  11. Ve Musa’nın annesinin gönlü boşa dönüştü. O emin olanlardan olması için onu kalbi üzere pekiştirmeseydik neredeyse onu açığa çıkaracaktı.
  12. Ve o (Annesi) onun kız kardeşine (Meryem’e) dedi ki: Onu, onlar şuurunda değillerken takip et de uzaktan tanımıyorcasına gözlemle.
  13. Ve önceden biz onun üzere o sütanalarını kısıtladık da o (kız kardeşi) dedi ki: “Size, sizin için ona kefil olacak bir ev ehli göstereyim mi? Ve onlar, onun için tavsiye edilebilirdir”.
  14. Ki onun (annesinin) gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye onu annesine geri döndürdük. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  15. Ve o en şiddetli çağına ulaştığı ve belli bir düzeye geldiği zaman ona hüküm ve bilim verdik. Ve o düzeltip iyileştirenlere işte onun gibi karşılık veririz.
  16. Ve o, o şehre onun ehlinden gaflet içindeyken girdi ki orada birbirini katletmeye uğraşan iki adam buldu. Bu onunla taraftar ve bu düşmanlarından ki, o ki onunla taraftar olan, o ki düşmanlarından olan üzere ondan hemen yetişmesini istedi ki Musa ona bir yumruk attı da onun üzere kaza oldu.  Dedi ki: “Bu o şeytanın işindendir. Kesinlikle o açıkça saptırıcı bir düşmandır”.
  17. Dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle ben nefsime zulmettim ki beni hoşgör”. Ki O onu hoşgördü. Kesinlikle O, o hoşgörülüdür, o özel merhametlidir.
  18. Dedi ki: “Rabbim! Benim üzere nimetlendirdiğin nedeniyle ki asla o suçlulara arka olmayacağım”.
  19. Ki o şehirde korku içinde gözetleyene dönüştü. Ki dün ondan o ki bağırarak yardım isteyen ondan yardım istediğinde Musa ona dedi ki: “Kesinlikle sen, mutlaka apaçık bir azgınsın”.
  20. Ki o, o ki o ikisi için düşman olanı yakalamak istediğinde (düşman olan) dedi ki: “Ey Musa! Dün bir nefsi katlettiğin gibi beni katletmek mi istiyorsun? Sen ise sadece o yeryüzünde bir zorba olmayı istiyorsun ve o ıslah edenlerden olmayı istemiyorsun.
  21. Ve o şehrin öte tarafından koşarak bir adam geldi. Dedi ki: “Ey Musa! Kesinlikle o ileri gelenler seni katletmeleri için aralarında karar veriyorlar ki çık. Kesinlikle ben senin için o nasihat verenlerdenim”.
  22. Ki o korku içinde gözetleyerek oradan çıktı. dedi ki: “Rabbim! Beni o zalim toplumdan uzaklaştırarak kurtar”.
  23. Ve ilgisini Medyen ile karşılaşmaya yönelttiğinde dedi ki: “Rabbimin beni o yolun denk (doğru) olanına kılavuzluk etmesi umulur”.
  24. Ve Medyen suyuna varınca, oranın üzerinde hayvanlarını sulayan o insanlardan bir ümmet buldu. Ve onların dışında hayvanlarını güden iki hatun kişi buldu. Dedi ki: “Sorununuz nedir?”. İkisi dedi ki: “O çobanlar öncelikli, sonrasına kadar biz sulayamayız ve babamız çok ileri yaşlıdır”.
  25. Ki ikisi için suladı. Sonra o gölgeye doğru geri döndü de dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle ben bana hayırdan indirdiğin için muhtaç olanım”.
  26. Ki o iki kız kardeşten biri utana utana yürüyerek ona geldi. Dedi ki: Kesinlikle babam bizim için sulamanın karşılığını vermek için seni çağırıyor. Ki ona gelince ve o, o kıssayı ona anlattı. Dedi ki: Korkma! O zalim toplumdan kurtuldun.
  27. O ikisinden biri dedi ki: Ey babacığım! Onu ücretle tut. Kesinlikle ücretle tuttuklarının en iyisi o emin güçlüsüdür.
  28. Dedi ki: Kesinlikle ben bana sekiz hac dönemi çalışmana karşılık, bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Ki on hacca (yılına) tamamlarsan da o senin indindendir. Ve senin başını derde sokmak istemem. İnşallah beni o salihlerden bulacaksın.
  29. Dedi ki: İşte o seninle benim aramdadır. O iki sondan hangisini yerine getirirsem ki bana karşı düşmanlık yoktur. Ve söylediklerimiz üzere Allah vekildir.
  30. Ki Musa o sürenin sonlanmasını yerine getirdiğinde kendi ehli ile yolculuğa çıktı. Tur’un yanında bir ateş algıladı. Ehline dedi ki: “Bekleyin. Kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size ondan bir haber veya yanaşıp ısınabilesiniz diye o ateşten bir kor getirebilirim”.
  31. Ki oraya vardığında o çok yıllık bitkilendirilmiş o parsel içindeki o güneydeki vadinin kenarından seslenildi: “Ya Musa! Kesinlikle ben, Âlemlerin Rabbi Allah benim.
  32. Ve “Asanı sergile” diye. Ki onun canlı bir yılan gibi kıvrandığını görünce hiç ardına bakmadan geriye döndü. “Ya Musa! Yaklaş ve korkma, kesinlikle sen o güvende olanlardansın.
  33. Elini yakanın içine sok. Kusursuz yuvarlak bembeyaz çıkar (Shen halkası). Ve o çekinilen kanadını kendine çek (Nekhbet). Ki o ikisi Firavun ve ileri gelenlerine Rabbinden iki veridir. Kesinlikle onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular”.
  34. Dedi ki: “Rabbim, kesinlikle ben onlardan bir nefs katlettim ki beni katlederler diye korkuyorum.
  35. Ve kardeşim Harun, o lisan olarak benden daha düzgündür ki onu benimle birlikte destek olarak gönder. Beni doğrulasın. Kesinlikle ben, beni yalanlarlar diye korkuyorum”.
  36. Dedi ki: Senin destek gücünü kardeşinle artıracağız. Ve ikiniz için ikna edici otoriter güç kılacağız ki ayetlerimizle ikinize el uzatamayacaklardır. İkiniz ve ikinize tabi olanlar o galiplersiniz.
  37. Ki Musa, onlara açıklayıcı ayetlerimizle geldiği zaman dediler ki: “Bu kurgulanan bir sihirden başkası değildir. Ve biz o öncül atalarımızdan bunu duymadık”.
  38. Ve Musa dedi ki: “Rabbim, O, kullarından kimin o hidayetle geldiğini ve o yurdun sonucunun kime ait olduğunu en iyi bilendir. Kesin olan odur ki o zulmedenler başarıya ulaşamazlar”.
  39. Ve Firavun dedi ki: “Ey o ileri gelenler! Sizin için ilahlardan benden başkasını bilir değilim ki benim için ey Hâmân! O çamur üzerine ateş yak da benim için bir kule kıl. Belki Musa’nın ilahına yükselebilirim. Ve kesinlikle ben onu mutlak o yalan söyleyenlerden zannediyorum”.
  40. Ve o ve onun orduları o yeryüzünde o gerçek dışıyla büyüklük tasladılar. Ve kesinlikle onlar bize döndürülmeyeceklerini zannettiler.
  41. Ki onu ve ordularını tutup da o akıntının içine fırlattık. Ki gözlemle o zalimlerin akıbeti nasıl oldu?
  42. Ve onları o ateşe çağıran önderler kıldık ve o kıyamet günü onlara yardım edilmez.
  43. Ve onlara bu dünyada lanet tabi ettik ve o kıyamet döneminde onlar o her iyilikten, güzellikten uzak tutulanlardır.
  44. Ve o ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa’ya o insanlar için basiret ve rehber ve rahmet olarak akıllarında tutsunlar diye o kitabı mutlaka vermiştik.
  45. Ve Musa’ya o işi yerine getirdiğimizde, sen o batıya ait yanda olmadın ve sen o şahit olanlardan olmadın.
  46. Ve lakin biz nice nesiller inşa ettik ki onların üzerine o ömür uzadı. Ve sen Medyen halkı arasında kalanlardan değildin. Onlar üzerine ayetlerimizi aktarırsın ve lakin resul gönderen biz olduk.
  47. Ve biz seslendiğimizde sen Tur’un yanında olur değildin. Ve lakin akıllarında tutabilsinler diye senden önce uyarıcı bulunmayan topluma Rabbinden rahmet olarak uyarman için.
  48. Ve ellerinin önceden sundukları nedeniyle başlarına bir musibet geldiğinde de “Rabbimiz! Ne olurdu, bize bir resul göndermeli değil miydin ki ayetlerine tabi olsak ve o müminlerden olsaydık” diyecek olmasalar!
  49. Ki onlara indimizden o gerçek gelince dediler ki: “Musa’ya verilenin benzeri ona verilmeli değil miydi?”. Ve önceden Musa’ya verileni hiç inkâr etmediler mi?  Dediler ki: “İkisi birbirine arka çıkan iki sihirdir”.  Ve dediler ki “Kesinlikle biz hepsini inkâr edenleriz”.
  50. De ki: Doğruyu söyleyenlerdenseniz, Allah indinden o ki ikisinden daha doğru rehber olan kitabı getirin ki ona tabi olayım!
  51. Ki sana asla cevap veremiyorlarsa da bil! Kesin olarak heveslerine tabi oluyorlar. Ve Allah’tan bir hidayet olmaksızın hevesine tabi olandan daha sapkın kimdir? Kesinlikle Allah o zalimler toplumuna rehberlik etmez.
  52. Ve mutlaka biz onlar için hatırlayabilsinler diye o ifadeyi ardışık ilişkilendirmişiz.
  53. Onlar ki ondan önce o kitabı verdiklerimiz ona inanırlar.
  54. Ve o onlara aktarıldığı zaman derler ki: Ona iman ettik. Kesinlikle o, Rabbimizden o gerçektir. Kesinlikle biz ondan önce müslümanlar olduk.
  55. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle karşılıkları iki defa verilir ve onlar o kötülüğü o iyilikle savuştururlar ve onları rızıklandırdığımızdan infak ederler.
  56. Ve onlar o boş sözü işittiklerinde ona ilgisiz kalırlar. Ve derler ki: “Bizim işlediğimiz bizim içindir ve sizin işlediğiniz sizin içindir. Size selam olsun! Biz o cahillere ihtiyaç duymayız”.
  57. Kesinlikle sen, sen sevdiğine hidayet edemezsin ve lakin Allah uygun gördüğüne hidayet eder ve O, o hidayette olanları en iyi bilendir.
  58. Ve dediler ki: “Seninle beraber o hidayete tabi olursak, arazimizden zorla taşındırılırız”. Ve onları tarafımızdan onlar için rızık olarak her şeyin ürününün biriktirildiği güvenli sakınılmış bir yere hiç yerleştirmedik mi? Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  59. Ve biz yaşama biçimleriyle şımarıkça öğünen nice yerleşim yerini yıkıma uğrattık ki işte onların o meskenleri! Onlardan sonra oraya çok azı hariç asla yerleştirilmedi. Ve biziz o vâris olanlar biz!
  60. Ve senin Rabbin ana yerleşim merkezlerine onlara ayetlerimizi aktaran bir resul yetiştirip gönderinceye kadar o yerleşim yerlerini yıkıma uğratıcı olmadı. Ve biz ehli zalimler halinde olanlar hariç o yerleşim yerlerini yıkıma uğratıcı olmadık.
  61. Ve size herhangi bir şeyden verilen ki bu dünya hayatının metası ve onun süsüdür. Ve Allah indinde olan daha iyidir ve daha kalıcıdır ki akıl etmez misiniz?
  62. Ki bizim güzel bir vaadi vaat edip de onunla karşılaşan kişi, bu dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra o kıyamet günü o tutuklulardan olan gibi midir?
  63. Ve o gün O onlara seslenir de der ki: “O ki iddia eder olduğunuz ortaklarım nerede?”.
  64. Onlar ki o ifade aleyhlerine gerçek olanlar derler ki: “Rabbimiz; işte bunlar onlar ki azdırdığımız kimselerdir. Azdığımız gibi onları azdırdık. Onlardan sana doğru uzaklaştık. Onlar özellikle bize kulluk eder olmadılar”.
  65. Ve denildi ki: “Ortaklarınızı çağırın”. Ki onlar çağırırlar da onlar onlara asla cevap veremezler ve onlar o azabı gördüler. Eğer kesinlikle onlar doğru yolda olanlar olsalardı!
  66. Ve o gün onlara seslenilir de O der ki: O mürsellere ne cevap verdiniz?
  67. Ki o gün o bildirimler onlar üzere anlaşılmazdır ki onlar birbirlerine soramazlar.
  68. Ki tövbe eden ve iman eden ve düzeltici iş işleyen kimse ki onun o başarıya erenlerden olması umulur.
  69. Ve Rabbin, O uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve onlar için o avantajlı olanı daha iyi hale getirir. Allah bağımsız yegâne egemendir ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  70. Ve Rabbin, O onların kafalarının (beyin kabuklarının) gizlediklerini ve onların açığa vurduklarını bilir.
  71. Ve O, Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. O öncesinde ve o sonrasında o tapılacak hayranlık O’nundur. Ve o hüküm O’na aittir. Ve sonuçta O’na doğru döndürülürsünüz.
  72. De ki: Gördünüz mü? Allah o kıyamet gününe kadar o geceyi sizin üzere devamlı kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size ışık getirecek ki işitmez misiniz?
  73. De ki: Gördünüz mü? Allah, o kıyamet gününe kadar o gündüzü sizin üzere devamlı kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size içinde sakinleştiğiniz geceyi getirecek ki bakıp anlamaz mısınız?
  74. Ve O, merhametinden içinde sakinleşmeniz ve fazlından edinmeniz için ve şükredebilesiniz diye o geceyi ve o gündüzü sizin için kıldı.
  75. Ve o gün O onlara seslenir de der ki: “Onlar ki iddia eder olduğunuz ortaklarım nerede?”.
  76. Ve her ümmetten bir şahit söküp çıkardık da dedik ki: “Verinizi getirin”. Ki kesinlikle o gerçek Allah’ındır diye öğrendiler. Ve kurgular oldukları onlardan uzaklaştı.
  77. Kesinlikle Karun Musa’nın toplumundandı ki onlar üzerine baskı yaptı. Ve biz ona kesinlikle anahtarlarını o güç sahibi o topluluğun zor taşıdığı o hazineleri verdik. O zaman toplumu ona dedi ki: “Şımarma! Kesinlikle Allah o şımarıkları sevmez.
  78. Ve Allah’ın sana verdiğinden o ahiret yurdunu araştır ve bu dünyadan nasibini unutma! Ve Allah’ın sana ihsan ettiği gibi ihsan et. Ve o yeryüzünde o bozgunculuk için uğraşma. Kesinlikle Allah o bozguncuları sevmez”.
  79. Dedi ki: “Kesin olarak o bana özelimdeki bilgi üzere verildi”. Ve kesinlikle o, Allah’ın ondan önceki o nesillerden, ondan kuvvetçe daha şiddetli ve cemaatçe daha fazla olan nice kimseleri yok etmiştir diye hiç bilmez mi? Ve o ağır suçlulardan hafif suçları sorulmaz.
  80. Ki o süsü içinde toplumu üzere çıktı. Onlar ki bu dünya hayatını istemekte olanlar dediler ki: “Ah keşke, Kârun’a verilenin bir benzeri bizim olsa! Kesinlikle o, mutlak büyük bir pay sahibidir”.
  81. Ve onlar ki o bilim verilenler dediler ki: “Size yazıklar olsun! Allah’ın ödülü iman eden ve düzeltici iş işleyenler için daha iyidir. Ve onunla o sabredenler dışındakiler karşılaştırılmaz.
  82. Ki onu ve yurdunu o yeryüzüne batırdık da Allah’tan başka ona yardım edecek bir ekip olmadı ve o, o kendine yardım edenlerden olmadı.
  83. Ve onlar ki dün onun yerinde olmak isteyenler “Vay be! Kesinlikle Allah kullarından uygun gördüğüne o rızkı esnetir ve kısıtlar. Eğer Allah bize büyük iyilikte bulunmasaydı, bizi mutlaka batırırdı. Vay be! Kesin olarak o kâfirler başarıya ulaşamazlar” diyenlere dönüştüler.
  84. İşte o, o ahiret yurdudur! Biz onu o yeryüzünde onlar ki böbürlenmeyi istemeyen ve bozgunculuk yapmayan kimseler için kılarız. O akıbet o önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  85. Kim o iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun içindir. Ve kim o kötülükle gelirse de onlar ki o kötülükleri işleyenlere işler olduklarından hariç karşılık verilmez.
  86.  O ki Kuran’ı senin üzerine farz kılan, seni geri dönülecek yere mutlaka döndürür. De ki: “Rabbim, o hidayet ile gelen kimdir ve kimdir o apaçık sapıklık içinde diye en iyi bilendir”.
  87. Ve sen, o kitabın sana sunulmasını Rabbinden bir rahmet haricinde özlemle umar olmadın ki o kâfirlere arka çıkanlardan olma!
  88. Ve sana indirilmesinden sonrasında seni Allah’ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et. Ve o müşriklerden olma!
  89. Ve Allah ile birlikte ilah olarak diğer birine yalvarma. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun özgün özelliğinden başka her şey helak olucudur. O hüküm O’nundur ve sonuçta O’na doğru döndürüleceksiniz.

28. Ankebut Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. O insanlar “İman ettik” dediler diye onlar zorlukla sınanmadan terk edileceklerini mi hesap ettiler?
  4. Ve biz onlar ki onlardan öncekileri mutlaka zorlukla sınamıştık ki Allah onlar ki doğru söyleyenleri mutlaka bilir ve o yalan söyleyenleri mutlaka bilir.
  5. Yoksa onlar ki o kötülükleri işleyenler bizi geçerler diye (atlatacaklarını) mi hesap ettiler? Verdikleri kararları ne kötüdür!
  6. Kim Allah ile mülakat için karşılaşmayı özlemle umar olduysa ki kesinlikle Allah’ın belirlediği son mutlaka yerine gelicidir. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  7. Ve kim çabaladı ki kesin olarak kendisi için çabalamaktadır. Kesinlikle Allah’ın o âlemlere ihtiyacı mutlaka yoktur.
  8. Ve onlar ki iman edenler ve o düzeltici işleri işleyenler, onların kötülüklerini mutlaka örteceğiz ve mutlaka onlara, o ki onların işlemekte olduklarının en iyisi ile karşılık vereceğiz.
  9. Ve biz o insana ana babasıyla iyilik olarak önerdik. Ve onlar seni hakkında bilgin olmayanı bana ortak koşman için çabalarlarsa ki ikisine itaat etme. Dönüşünüz banadır ki işlemekte olduklarınızı size bildiririm.
  10. Ve onlar ki iman eden ve o salih amelleri işleyenler, mutlaka biz onları o salihler içine dâhil ederiz.
  11. Ve o insanlardan kimileri der ki: “Allah’a iman ettik”. Ki Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, o insanların fitnesini Allah’ın azabı gibi kılar. Ve Rabbinden bir destek gelecek olsa, mutlaka derler ki: “Kesinlikle biz sizinle beraberdik”. Ve Allah, O, o âlemlerin kafasının içindekileri en iyi bilen değil midir?
  12. Ve Allah onlar ki iman edenleri mutlaka bilir ve o münafıkları mutlaka bilir.
  13. Ve onlar ki kâfirler, onlar ki iman edenlere dediler ki: “Siz bizim yolumuza tabi olun ve sizin hatalarınızı mutlaka biz yüklenelim”. Ve onlar, onların herhangi bir şeyden olan hatalarından yüklenir değillerdir. Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır.
  14. Ve onlar kütlelerini ve onların kütleleri ile birlikte kütleleri mutlaka yüklenecekler ve o kıyamet günü kurgular olduklarından mutlaka sorguya çekileceklerdir.
  15. Ve mutlaka Nuh’u onun (kendi) toplumuna göndermiştik ki o onların aralarında bin yıldan elli tarihi yıl hariç olarak kaldı (Tufan miadından sonra elli yıl yaşadı).  Ki onlar zalimlerken o tufan onları yakaladı.
  16. Ki onu ve o gemide bulunanları kurtardık ve onu (gemiyi) o âlemler için ayet kıldık.
  17. Ve İbrahim’i. O zaman o onun (kendi) toplumuna dedi ki: “Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin. Bilebilir oldunuzsa işte o sizin için daha hayırlıdır.
  18. Kesin olarak Allah’tan başka imgelere ve kurgu olarak biçimlendirdiklerinize kulluk yapıyorsunuz. Kesinlikle onlar ki Allah’tan başka kulluk yaptıklarınız, onlar sizin için herhangi bir rızka malik değillerdir ki o rızkı Allah indinde araştırın ve O’na kulluk yapın ve O’nun için şükredin. Sonuçta O’na doğru döndürüleceksiniz”.
  19. Ve siz yalanlıyorsanız ki sizden önceki ümmetler yalanlamıştı.  Ve o resul üzere o açık bir ulaştırmadan başkası değildir.
  20. Ve Allah’ın o biçimlendirmeye nasıl başladığını ve sonra onu iade ettiğini hiç görmezler mi? Kesinlikle işte o, Allah’a göre kolaydır.
  21. De ki: “O yeryüzünde araştırma gezisi yapın ki Allah’ın o biçimlendirmeye nasıl başladığını gözlemleyin”. Sonra Allah, O, o ahiret inşasını inşa eder. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  22. O uygun gördüğüne azap eder ve uygun gördüğüne özel merhamet eder. Ve O’na doğru döndürülürsünüz.
  23. Ve siz o yeryüzünde ve o gökte aciz bırakanlar değilsiniz. Ve velilerden Allah’tan başkası sizin için değildir ve yardım edicilerden yoktur.
  24. Ve onlar ki Allah’ın ayetlerini ve O’nunla mülakat yapmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kestiler. İşte onlar, onlar içindir can yakıcı azap.
  25. Ki onun toplumunun ona cevabı: “Onu öldürün veya yakın” demekten başka olmadı ki Allah onu o ateşten kurtardı. Kesinlikle işte ondadır iman eden bir toplum için mutlak ayetler.
  26. Ve dedi ki: “Kesin olan: Siz aranızda bu dünya hayatında sevgi unsuru olsun diye Allah’tan başka imgeler edindiniz. Sonra o kıyamet günü bazılarınız bazılarınızı görmemezlikten gelirsiniz. Ve bazılarınız bazılarınızı dışlar. Ve barınağınız o ateştir. Ve yardım edenden hiç kimse sizin için değildir.
  27. Ki ona Lut iman etti. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben Rabbime doğru göç edenim. O kesindir ki O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir”.
  28. Ve ona İshak’ı ve Yakub’u hibe ettik. Ve onun zürriyetinden o nebiliği ve o kitabı kıldık. Ve onun karşılığını bu dünyada verdik ve kesinlikle o, o ahirette mutlaka o salihlerdendir.
  29. Ve Lut’u. O, o zaman toplumuna dedi ki: Kesinlikle siz o âlemlerden birinin sizi onda geçmediği kadar mutlaka o fahişette (cinsel tecavüzde) bulunursunuz.
  30. Kesinlikle siz mutlaka o erkeklerle mi bulunursunuz ve o yolları keser ve toplantı yerleriniz içinde o istenmeyen davranışta mı bulunursunuz? Ki toplumunun ona cevabı: “O doğru söyleyenlerdensen bize Allah’ın azabı ile bulun” demekten başkası olmadı.
  31. Dedi ki: “Rabbim! O bozguncu toplum üzere beni her türlü yardımla destekle”.
  32. Ve resullerimiz İbrahim’e o müjde ile geldiği zaman dediler ki: Kesinlikle biz o yerleşim yerinin busunun ehlini helak edenleriz. Kesinlikle onun ehli zalimler oldular.
  33. Dedi ki: Kesinlikle Lut onun içindedir. Dediler ki: Biz onun içindekiler kim daha iyi bilenleriz. O kalanlardan olan onun karısı dışında onu ve onun ev halkını mutlaka kurtarırız.
  34. Ve resullerimiz Lût’a geldiler diye o zaman o onlar dolayısıyla kötüleşti ve onlar dolayısıyla daralıp eli kolu bağlandı. Ve dediler ki: “Korkma ve hüzünlenme! Kesinlikle biz, o kalanlardan olan karın dışında seni ve ehlini kurtaranlarız.
  35. Kesinlikle biz o yerleşim yeri busunun halkı üzerine yoldan çıkmaları nedeniyle o gökten toz indirenleriz”.
  36. Ve mutlaka biz akıl eden bir toplum için oradan açıklayıcı ayet terk etmişiz.
  37. Ve Medyen’e doğru kardeşleri Şuayb’ı. Ki dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin ve o ahiret gününe özlemle umut besleyin. Ve o yeryüzünde bozguncular olarak zararlı davranışlar yapmayın.
  38. Ki onu yalanladılar da onları o titreşim yakaladı ki yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  39. Ve Ad ve Semud’a. Ve sizin için meskenlerinden açığa çıkmıştır. Ve o şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ki onları o doğru yoldan engelledi. Ve bakıp anlayabilecek olanlardan idiler.
  40. Ve Karun ve Firavun ve Hâmân’a! Ve Musa onlara o açıklamalarla gelmişti ki o yeryüzünde kibirlenmek istediler ve kazananlar olmadılar.
  41. Ki hepsini yüz kızartıcı suçlarıyla yakaladık ki onlardan kimine yontan rüzgârlar gönderdik ve kimini o ses titreşimi yakaladı ve kimini o yeryüzü ile batırdık ve kimini suda boğduk. Ve Allah onlara zulmeder olmadı ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  42. Onlar ki Allah ile başka veliler edinenlerin benzerliği herhangi bir evi (başkasının evini) edinen o dişi örümceğin benzerliği gibidir. Ve kesinlikle o evlerin en güvenilmez istikrarsızı o örümceğin evidir. Eğer biliyor olsalar?
  43. Kesinlikle Allah, onların O’ndan başka yalvardıkları herhangi bir şeyden olanı bilmektedir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  44. Ve işte o benzetmeler, onu o insanlar için öne süreriz ve onu o bilenlerden başkası akıl eder değildir.
  45. Allah o gökleri ve o yeryüzünü o gerçek ile biçimlendirdi. Kesinlikle ondadır o inananlar için mutlak ayet.
  46. O kitaptan sana vahiy olunanı aktar. Ve o namazı tam yerine getir. Kesinlikle o namaz o aşırı edepsizliği ve o benimsenmeyen davranışı yasaklar ve Allah’ı mutlak anmada en değerlisidir. Ve Allah, O sanayi ettiklerinizi bilir.
  47. Ve onlardan o zulmedenler hariç, o kitap ehli ile o ki o en güzel olanın dışında mücadele etmeyin ve deyin ki: “O ki bize indirilene ve size indirilene iman ettik. Ve bizim Tanrı’mız ve sizin Tanrı’nız bir tekdir. Ve biz O’na gönülden teslim olanlarız”.
  48. Ve işte onun gibi sana o kitabı indirdik ki, onlar ki o kitabı verdiklerimiz ona iman ederler. Ve bunlardan kimi ona iman ederler. Ve ayetlerimizi o kâfirlerden başkası değersiz, önemsiz görmez.
  49. Ve sen ondan önce herhangi bir kitaptan aktarır olmadın ve asla okuma çubuğu ile izlemedin. O zaman o batılda olanlar mutlaka çelişkiye düşerlerdi.
  50. Aksine o, onlar ki bilim verilenlerin kafalarında apaçık açıklayıcı ayetlerdir. Ve bizim ayetlerimizi o zalimlerden başkası önemsiz görmez.
  51. Ve dediler ki: Rabbinden onun üzere ayetler indirilmeli değil miydi? De ki: Kesin olan, o ayetler Allah’ın indindedir (özelindedir). Ve kesin olan, ben apaçık bir uyarıcıyım.
  52. Ve kesinlikle bizim sana onlar üzere aktarılan o kitabı indirmemiz onlara hiç yeterli gelmiyor mu? İman eden toplum için mutlak rahmet ve hatırlatma işte onun içindedir.
  53. De ki: “Allah benim aramda ve sizin aranızda şahit olarak yeterlidir. O, o göklerdekileri ve o yeryüzündekileri ve onlar ki o batılla iman edenleri ve Allah’ı inkâr edenleri bilir. İşte onlar, onlar o hasara uğrayanlardır.
  54. Ve senden o azabı çarçabuk istiyorlar. Ve eğer önceden isimlendirilmiş (tanımlanmış) son olmasaydı, o azap onlara mutlaka gelirdi. Ve hiç şuurunda olmadıkları halde o onlara ansızın mutlaka gelir.
  55. Senden o azabı çarçabuk istiyorlar. Ve kesinlikle cehennem o kâfirleri mutlak kuşatandır.
  56. O gün o azap onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplar. Ve O der ki: “İşlemekte olduklarınızı tadın!”.
  57. “Ey onlar ki benim iman eden kullarım! Kesinlikle benim arzım geniş kapasitelidir ki özellikle yalnızca bana ki bana ibadet edin”.
  58. Her nefis o ölümü tadıcıdır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
  59. Ve onlar ki iman edenler ve o iyileştirici işleri yapanlar, onları mutlaka altlarından o nehirler akan ve içinde devamlı kaldıkları o bahçeden localara mutlaka yerleştiririz. O çalışanların karşılığı ne güzeldir!
  60. Onlar ki sabredenler ve Rabbleri üzere tevekkül edenlerdir.
  61. Ve karasal yabani hayvanlardan nicesi rızkını taşıyamaz. Allah, O onları rızıklandırır ve özellikle sizi. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  62. Ve mutlaka onlara sorsan “O gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren ve Güneş’i ve Ay’ı hizmete veren kimdir?”. Mutlaka “Allah” derler de nasıl kandırılıyorlar?
  63. Allah’tır uygun gördüğüne o rızkın esnetip bollaştıran ve onun için ayarlayan. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  64. Ve eğer onlara sorsan “Kim gökten sıvı indirdi de onunla o yeryüzüne onun ölü oluşu sonrasında hayat verdi? Mutlaka “Allah’tır” derler. De ki: “Tapılacak övgü Allah’ındır”. Aksine, onların çoğu akıl etmezler.
  65. Ve bu dünya hayatı bir oyalanma ve eğlenceden başkası değildir. Ve kesinlikle o ahiret yurdu, eğer biliyor olsalar mutlaka o hayat dolu olandır.
  66. Ki o gemiye bindikleri zaman o dini yalnız O’na has kılarak Allah’a dua ederler. Ki O onları o karaya doğru çıkarıp kurtarınca o zaman onlar ortak koşanlardır.
  67. Onlara verdiklerimiz nedeniyle nankörlük etmek için ve metalanmaları için ki bilecekler!
  68. Ve hiç görmezler mi? Onların çevrelerinden o insanlar kapılırken biz onları kesinlikle güvenli sakınılan kıldık. Ki o batılla mı iman ederler ve Allah’ın nimetleriyle mi nankörlük ediyorlar?
  69. Ve Allah üzere yalan kurgulayandan veya ona geldiği zaman o gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? O kâfirler için ikamet yeri cehennemin içinde değil midir?
  70. Ve onlar ki bizim içimizde çabalayanları yollarımıza-yöntemlerimize mutlaka rehberlik ederiz. Ve kesinlikle Allah o iyi davrananlarla mutlak beraberdir.

29. Rum Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. O Rumlar yenildi.
  4. O yeryüzünün daha yakınının içinde. Ve onlar yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir.
  5. Birkaç yıl içinde. Öncesinde ve sonrasında o emir Allah’ındır. Ve o dönem o müminler ferahlarlar.
  6. Allah’ın yardımıyla. O, uygun gördüğüne yardım eder. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  7. O Allah’ın vaadidir. Allah vaadini değiştirmez. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  8. Onlar bu dünya hayatından açıkta olanı bilirler. Ve onlar o ahiretten gafil olanlardır.
  9. Ve kendi kendilerine hiç düşünmediler mi? Allah o gökleri ve o yeryüzünü ve bu ikisi arasında bulunanı o gerçek ve belirlenmiş bir son haricinde biçimlendirmedi? Ve kesinlikle o insanların çoğu Rabbleri ile mülakatı mutlak inkâr edenlerdir.
  10. Ve onlar o yeryüzünde hiç gezmediler mi ki gözlemlesinler! Onlar ki onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu? Onlar kuvvet olarak onlardan daha şiddetli oldular. O yeryüzünü işlediler ve onların imar ettiklerinden daha çok imar ettiler. Ve onlara resulleri o açıklamalarla geldiler ki Allah onlara zulmeder olmadı. Ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  11. Sonra onlar ki kötülük işleyenlerin akıbeti, Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onunla alay etmek isteyenler oldular diye o en kötüsü oldu.
  12. Allah, O, o biçimlendirmeye yoktan başlar. Sonra onu iade eder. Sonra sonuçta O’na doğru geri döndürülürsünüz.
  13. Ve o saatin yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirildiği dönem o ağır suçlular ümitsizliğe kapılırlar.
  14. Ve onların ortaklarından onlar için şefaat eden asla olmaz. Ve onlar ortaklarını inkâr edenler olurlar.
  15. Ve o gün o saat yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirilir. O dönem farklılaşarak ayrışırlar.
  16. Ki ama onlar ki inananlar ve o düzeltici işleri işleyenler ki onlar düzenlenen çimlerden bahçeler içindelerdir.
  17. Ve ama onlar ki inkâr edenler ve ayetlerimizi ve o ahiret görüşmesini (mülakatını) yalanlayanlar ki işte onlar o azap içerisinde hazır (kurtuluşu olmayacak durumda) bulundurulanlardır.
  18. Ki siz akşamlarken (gün tükenirken, ikindi) ve siz sabahlarken (aydınlığa dönüşürken) Allah ilintisiz yegâne egemendir.
  19. Ve o göklerde ve o yeryüzünde ve geceye girerken (bulanıklaşıp belirsizleşirken, yatsı) ve öğleye giriş sürecinizde (netleşip belirginleşirken) o tapılacak hayranlık O’nundur.
  20. O, o ölüden o diriyi çıkarır ve o diriden o ölüyü çıkarır. Ve o yeryüzüne, onun ölü oluşundan sonra hayat verir. Ve siz işte onun gibi çıkarılırsınız.
  21. Ve sizi topraktan biçimlendirmesi O’nun ayetlerindendir. Sonra o zaman siz yaygınlaşan etten kemikten insanlarsınız (beşerlersiniz).
  22. Ve ona doğru sükûn bulup durulmanız için kendi nefislerinizden sizin için eşler biçimlendirmesi ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması O’nun ayetlerindendir. Fikir edinebilen bir toplum için mutlak ayetler kesinlikle işte ondadır.
  23. Ve o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi ve dillerinizin ve renklerinizin değişebilirliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle o âlimler için mutlak ayetler işte ondadır.
  24. Ve o geceleyin ve o gündüzün uyumanız ve O’nun fazlından aramanız O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır işitip kavrayan bir toplum için mutlak ayetler.
  25. Ve size korku ve beklenti için o şimşeği göstermesi ve o gökten bir tür sıvı indirip de onunla o yeryüzüne, onun ölümünden sonra hayat vermesi O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır akıl eden bir toplum için mutlak ayetler.
  26. Ve o göğün ve o yeryüzünün O’nun emriyle var olup işlemesi O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi o yeryüzünden bir çağırma ile çağırdığı zaman sizsiniz, çıkarsınız.
  27. Ve o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Hepsi O’na boyun eğenlerdir.
  28. Ve O, O ki o biçimlendirmeye en baştan, sıfırdan başlar. Sonra onu iade eder ve o, O’nun üzere daha basittir. Ve o göklerdeki ve o yeryüzündeki o en yüce benzetme O’na aittir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  29. O sizin için kendi benliğinizden bir benzetme verdi: Sizin için sözleşme ile yetkiniz altında bulunanlar, sizi rızıklandırdığımız içinde ortaklardan mıdır da onlarla siz eşit olur ve aranızda birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan çekinir misiniz? İşte onun gibi, biz akıl eder bir toplum için o ayetleri ayrıntılı açıklıyoruz.
  30. Aksine, onlar ki zalimler bilim dışı olarak hevalarına uydular ki Allah’ın şaşırttığı kimseye kim rehberlik eder? Ve yardım edicilerden hiçbiri onlar için değildir.
  31. Ki ilgini Allah yaratışı katıksız o din üzere kur. O ki o insanları onun üzere yarattığıdır. Allah’ın biçimlendirmesi için değiştirme yoktur. İşte o, o geçerli işler dindir (düzendir). Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  32. O’na düşkün olun ve O’nu önemseyin ve o namazı uygulayın ve o müşriklerden olmayın!
  33. Onlar ki dinlerinde farklılaşıp ayrılığa düşen ve her bölük tarafında olan nedeniyle neşelenip şımarık taraftar olanlardan!
  34. Ve o insanlara bir zarar dokunduğunda, O’na düşkün olarak Rabblerine dua ederler. Sonra onlara O’ndan bir rahmet tattırınca, o zaman onlardan farklı bir grup Rabblerine şirk (ortak) koşarlar.
  35. Onlara verdiğimizle nankörlük etmeleri için ki metalanın da yakında bileceksiniz.
  36. Yoksa onlar üzerine ikna edici bir yetki belgesi mi indirdik ki onların O’na ortak koşar olmalarını söyleştiren odur?
  37. Ve biz o insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlarlar. Ve onlara ellerinin sunduğu nedeniyle bir kötülük isabet ettiği zaman onlar karamsarlaşırlar.
  38. Ve Allah’ın o rızkı uygun gördüğü için esnettiğini ve ayarladığını hiç görmezler mi? Kesinlikle onun içindedir inanan bir toplum için mutlak ayetler.
  39. Ki o yakınlık sahibi ve o yoksul ve o yol oğlu (kendini bir yola adamış olana) ile bulun. İşte o, onlar ki Allah’ın ilgisini isteyenler için daha hayırlıdır. Ve işte onlar, onlar o başarıya ulaşanlardır.
  40. Ve o insanların malları içinde faizden (riba) artsın diye bulundurduğunuz ki Allah indinde (özelinde) artmaz. Ve Allah’ın ilgisini isteyerek verdiğiniz zekât ki işte onlardır o kat kat artıranlar.
  41. Allah, O ki sizi biçimlendirdi. Sonra sizi rızıklandırdı. Sonra sizi öldürür. Sonra size hayat verir. Sizin ortaklarınızdan herhangi biri, herhangi bir şeyden işte onu yapan mıdır? O bağımsız yegâne egemendir ve O onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  42. Onlara o ki işlemekte olduklarının bir kısmını tattırmak için o insanların ellerinin kazandığı nedeniyle o karada ve o denizde o bozukluk belirginleşti. Olabilir ki geri dönerler!
  43. De ki: O yeryüzünde gezip dolaşın ki onlar ki daha öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin. Onların çoğu müşrik oldular.
  44. Ki Allah’tan geri döndürme olmayan bir gün gelmeden önce ilgini o uygun işler dine yönelt. O gün o insanlar darma dağınıklaşırlar.
  45. Kim inkâr ederse ki inkârı kendi aleyhinedir. Ve kim düzeltici işler işlerse ki iyice hazırladığı kendisi içindir.
  46. O, O’nun onlar ki iman edenlere ve o salih amelleri işleyenlere O’nun fazlından karşılık vermesi içindir. Kesinlikle O, o kâfirleri sevmez.
  47. Ve size rahmetinden tattırması ve emriyle o gemilerin akması ve O’nun fazlından araştırmanız için o rüzgârları müjdeci olarak göndermesi O’nun ayetlerindendir. Olabilir ki şükredersiniz.
  48. Ve mutlaka biz senden önce resulleri onların toplumlarına göndermiştik de onlara o apaçık açıklamalarla geldiler ki onlar ki ağır suç işleyenlerden intikam aldık. Ve o iman edenlere yardım etmek bizim üzere bir gerçek oldu.
  49. Allah, O ki o rüzgârları gönderir de bulut olarak etki edip yükseltir ki onu uygun gördüğü gibi göğe doğru esnetip genişletir. Ve onu parça parça kılar da onun kesişiminden o kar tanesinin çıktığını görürsün. Ki onu kullarından uygun gördüğüne isabet ettirdiği zamanda da onlar müjdeleşirler.
  50. Ve oysa onlar daha önce o onların üzerlerine onun öncesinde indirilir diye mutlak umutsuzluk içinde oldular.
  51. Ki Allah’ın rahmetinin eserlerini gözlemle! O yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Kesinlikle işte O, o ölüye mutlaka hayat verendir. Ve O her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  52. Ve mutlaka rüzgâr olarak göndersek de onlar onu sararmış olarak görseler, ondan sonra mutlaka kâfirlik ederler.
  53. Ki kesinlikle sen o ölülere işittirip kavrattıramazsın ve arkasını dönüp giden o sağırlara o çağrıyı işittirip kavrattıramazsın.
  54. Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğru yola iletir değilsin. Sen ise sadece ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
  55. Allah, O ki sizi zayıf bir durumdan biçimlendirdi. Sonra zayıflığın ardından kuvvetli kıldı. Sonra kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar kıldı. O, uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve O, o âlimdir, o ayarlayıp yapabilendir.
  56. Ve o saatin yapılandırılıp kurulduğu gün o ağır suçlular bir saat haricinde kalmadıklarını iddia ederler. İşte onun gibi onlar saptırılanlar oldular.
  57. Ve onlar ki o bilim ve o iman verilenler dediler ki: Mutlaka siz Allah’ın kitabının içinde o diriliş gününe kadar kalmıştınız ki işte bu o dirilme günüdür. Ve lakin siz bilemeyenler oldunuz.
  58. Ki o gün onlar ki zalimlere mazeretleri fayda vermez. Ve onlar özür dilemeleri istenenler değillerdir.
  59. Ve mutlaka biz Kuran’ın bununda o insanlar için her benzetmeden ileri sürmüşüzdür. Ve mutlaka sen onlara bir ayetle gelsen onlar ki kâfirler mutlaka derler ki: “Siz ise sadece gerçek dışı sayılanlarsınız”.
  60. İşte onun gibi! Allah onlar ki bilmeyenlerin kalplerini (kafa merkezlerini) damgalar.
  61. Ki sabret! Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir. Ve onlar ki yakın olarak (samimi) iman etmeyenler seni hafife almasınlar.

30. Lokman Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim
  3. İşte o, o hâkim kitabın ayetleridir.
  4. O, o iyi davranışlılar için rehberdir ve merhamettir.
  5. Onlar ki namazı kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar o ahirete yakinen inananlardır.
  6. İşte onlar Rabblerinden bir hidayet (kılavuzluk) üzerelerdir. Ve işte onlar o başarıya ulaşanlardır.
  7. Ve o insanlardan kimi bilimdışı olarak Allah’ın yolundan saptırmak için o sözün saçma olanını satın alır ve onu bir eğlence konusu edinir. İşte onlar, onlar içindir aşağılatıcı azap.
  8. Ve onun üzere ayetlerimiz aktarıldığında, kesinlikle duyarsızlık kulaklarının içindesine onu hiç işitmiyor gibi kibirlenerek aksine davranır ki sen onu acıklı bir azap ile müjdele.
  9. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler, onlar içindir o nimet bahçeleri.
  10. Orada devamlı kalıcılardır. Allah’ın vadi gerçektir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkim’dir.
  11. O, o gökleri direksiz biçimlendirdi. Onu görmektesiniz. Ve sizinle birlikte dönerek şiddetle hareket etsin diye o yeryüzünde kıtalar sergiledi. Ve orada bütün yabani karasal hayvanlardan dağıtıp yaydı. Ve o gökten bir tür sıvı indirdik ki orada cömert her eşeyli çiften bitirdik.
  12. İşte bu Allah’ın biçimlendirmesidir. Gösterin bana, onlar ki O’ndan başkasının biçimlendirdiği nedir? Aksine, o zalimler apaçık sapıklık içindelerdir.
  13. Ve biz Lokman’a “Allah için şükret” diye mutlaka o hikmeti vermiştik. Ve kim şükrederse ki kesin olarak kendisi için şükreder. Ve kim küfrederse ki kesinlikle Allah hiçbir şeye muhtaç olmayandır, övülendir.
  14. Ve Lokman oğluna öğüt vermekteyken dedi ki: “Ya oğulcuğum! Allah’la ortak koşma, kesinlikle o ortak koşmak mutlaka büyük bir zulümdür”.
  15. Ve biz o insana anası-babası ile ilgili “Bana ve ana-babana şükret, o dönüş bana doğrudur” diye tavsiyede bulunduk. Anası onu güçsüzleşme üstüne güçsüzleşmeyle taşıdı. Ve onun sütten ayrılması iki yaş içindedir.
  16. Ve ikisi, seni hakkında bilimin olmayanı bana ortak koşasın diye çabalarlarsa ki ikisine itaat etme. Ve bu dünyada onlarla benimsenmiş olarak birlikte bulun ve bana düşkün olanların yoluna tabi ol. Sonra nihai dönüş yeriniz bana doğrudur ki ben size işlemekte olduklarınızı bildiririm.
  17. “Ya oğulcuğum! Kesin olan o ki: O saçılandan tanesel kütle oluşturan (nötrino vs.) olsa da bir kayanın içinde veya o göklerin içinde veya o yeryüzünün içinde bulunsa Allah onu getirip ortaya koyar. Kesinlikle Allah incelikle yapandır, haberdardır.
  18. Ya oğulcuğum! O namazı kıl ve o benimseneni emret ve o benimsenmeyeni yasakla ve sana isabet edene sabret. Kesinlikle o, o görevlerin dayanıklılık gerektirenlerindendir.
  19. Ve o insanlara yanağını alaylı şekilde buruşturma ve o yeryüzünde gururla yürüme. Kesinlikle Allah hiçbir hayalperest şımarığı sevmez.
  20. Ve yürüyüşünde ayarlı ol. Ve sesini kıs. Kesinlikle o seslerin en hoşlanılmayanı o eşeklerin sesidir”.
  21. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O, o göklerdekileri ve o yeryüzündekileri sizin hizmetinize verdi. Ve gizli ve açık olarak nimetlerini size bolca sağladı. Ve o insanlardan kimi bilim dışı olarak ve herhangi bir rehbersizken ve herhangi bir aydınlatan kitapsızken Allah’a karşı mücadele eder.
  22. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine tabi olun” dendiği zaman derler ki: “Aksine, atalarımızı üzere bulduğumuza tabi oluruz”. Ve eğer o şeytan onları o yakıcı azaba doğru çağırıyor olduysa mı?
  23. Ve kim ilgisini Allah’a doğru gönülden teslim eder ve o iyi davranansa ki o, o en sağlam tutacağa tutunmuştur. Ve o işlerin akıbeti Allah’a doğrudur.
  24. Ve kim inkâr ederse de onun inkârı seni hüzünlendirmesin. Sonuçta dönüşleri bize doğrudur ki işledikleriyle onları iyice bilgilendireceğiz. Kesinlikle Allah o kafaların içeriğini bilendir.
  25. Onları birazcık metalandırırız. Sonra onları kaba bir azaba doğru zorda bırakırız.
  26. Ve mutlaka onlara o göğü ve o yeryüzünü kim biçimlendirdi diye sorarsan mutlaka derler ki: “Allah”. De ki: Tapılacak hayranlık Allah’a aittir. Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.
  27. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır. Kesinlikle Allah, O, o hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, o övülendir.
  28. Ve eğer rezerv kaynaklardan o yeryüzü içindekiler kalemlerse ve o denize ondan sonra yedi deniz eklense Allah’ın kelimeleri tükenir değildir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  29. Sizin biçimlendirilmeniz ve diriltilmeniz sadece bir nefsinkinden başkası değildir. Kesinlikle Allah işitendir, görendir.
  30. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O, o geceyi o gündüzün içine sokar ve o gündüzü o gecenin içine sokar. Ve Güneşi ve Ay’ı hizmetinize verdi. Hepsi isimlendirilen bir sona doğru akar. Ve kesinlikle Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
  31. İşte o kesinlikle Allah’ın o gerçek olması nedeniyledir. Ve kesinlikle O’ndan başka dua ettikleriniz o gerçek dışıdır. Ve kesinlikle Allah çok yücedir, çok saygındır.
  32. Hiç görmez misin? Kesinlikle size onun ayetlerinden göstermesi için o gemiler Allah’ın nimetiyle o denizde akarlar! Kesinlikle işte ondadır her sabırlı şükreden için mutlak ayetler.
  33. Ve onları o gölgelikler gibi dalgalar sardığında o dini yalnız O’na has kılıp dua ederler ki onları o karaya doğru kurtardığımızda da ılımlılar onlardandır. Ve bizim ayetlerimizi hain kâfir olandan başkası yetersiz bulmaz.
  34. Ey o aklı başında insanlar Rabbinizi önemseyip ciddiye alın! Ve bir günden çekinin ki herhangi bir baba (evlat sahibi) çocuğuna hiçbir karşılık veremez. Ve herhangi bir çocuk (evlat olan) babasından hiçbir şeye yetkin-yeterlilik sağlar değildir. Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ki bu yakın (dünya) hayat sizi aldatmasın ve o aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!
  35. Ve kesinlikle Allah, o saatin (zamanın) bilimi O’nun indindedir. Ve o kurtarıcı yardımı O indirir. Ve O, rahimlerde olanı bilir. Ve herhangi bir nefs yarın ne kazanacağını idrak edemez. Ve herhangi bir nefs yeryüzünün neresinde öleceğini idrak edemez. Kesinlikle Allah bilendir, haberdardır.

 

31. Secde Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. İçinde çelişki olmayan o kitabın indirilmesi Âlemlerin Rabbindendir.
  4. Yoksa “Onu o kurguladı” mı diyorlar. Aksine, o doğru yolu bulabilsinler diye senden önce uyarıcı bulunmayan bir toplumu uyarmak için Rabbinden indirilen o gerçektir.
  5. Allah, O ki o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisi arasında olanları altı dönemde biçimlendirdi. Sonra o en temel yapı ve yönetimi kontrolüne aldı. Sizin için ondan başka veli ve şefaat ediciden yoktur ki hatırlamaz mısınız?
  6. O görevleri o gökten o yeryüzüne doğru sırayla O düzenler. Sonra sizin saymakta olduğunuzdan, miktarı bin yıllık bir dönemde (günde) O’na doğru ayrılarak yükselip çıkar.
  7. O yaptırım güçlü, o özel merhametli, o bilinmeyip anlaşılamayanı ve o bilinip anlaşılanı bilen işte O’dur.
  8. O ki biçimlendirdiği her şeyi iyileştirip güzelleştirdi ve o insanı (türünü) biçimlendirmeye çamurdan başladı.
  9. Sonra onun neslini bayağı bir sıvıdan (menşei) süzüntüden kıldı (genetik geçiş, eşeyli üreme).
  10. Sonra onu belli bir düzeye getirdi (evrimsel süreç) ve onun içine ruhundan (entelektüel özelliğinden) yerleştirerek geliştirdi. Ve sizin için o işittiğini kavrama ve o gördüğünü anlama yeteneği ve o gönülleri kıldı. Şükretmeniz ne kadar da azdır!
  11. Ve dediler ki: “o yeryüzünün içine dağılıp yok olduktan sonra mı? Biz mi, mutlaka yeniden biçimlendirilme içindeyiz?”. Aksine, onlar Rabbleri ile karşılaşmayı (mülakatı) inkâr edenlerdir.
  12. De ki: “O ki sizinle vekil kılınan o ölüm meleği sizi vefat (sizin eşdeğerinizi gerçekleştirir, tam formüle) ettirir. Sonra Rabbinize doğru döndürülürsünüz”.
  13. Ve o ağır suçluları Rabblerinin indinde başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz, gördük ve işittik. Ki bizi geri gönder. Salih amel işleyelim. Kesinlikle biz kesin olarak inananlarız” derlerken eğer bir görsen!
  14. Ve eğer biz uygun görseydik, her bir nefse onun hidayetini verirdik. Ve lakin benden olan o söz gerçekleşti: “Cehennemi o cinlerden ve o insanlardan mutlaka tamamıyla dolduracağım”.
  15. Ki bugününüzle karşılaşmayı ihmal etmeniz nedeniyle tadın! Kesinlikle biz sizi ihmal ettik. Ve işlemiş olduklarınız nedeniyle tadın o kalıcı azabı!
  16. Kesin olan: Bizim ayetlerimize onlar ki onlarla onlara hatırlatma yapıldığı zaman secdeye kapananlar ve büyüklük taslamayarak Rabblerini hamd ile tesbih edenler iman ederler.
  17. Onların yanları o yataklardan baskı görüp kalkarlar. Rabblerine korku ve özenerek dua ederler ve onlara rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
  18. Ki işler oldukları nedeniyle gözlerin kararlılığından onlar için saklanan karşılığı herhangi bir nefs (benlik) bilemez.
  19. Ki iman eden olan kimse, yoldan çıkan olan kimse gibi midir? Aynı seviyede, eşit değillerdir.
  20. Onlar ki iman eden ve o iyi düzeltici işleri yapanlara gelince, işlemekte oldukları nedeniyle konukluk olarak o Meva Bahçeleri onlar içindir.
  21. Ve onlar ki yoldan çıkanlara gelince de onların barınağı o ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her defasında oraya iade edilirler. Ve onlara denilir ki: O ki yalanlar olduğunuz o ateş azabını tadın!
  22. Ve olabilir ki dönerler diye mutlaka onlara o büyük azaptan önce mutlaka o yakın azaptan tattırırız.
  23. Ve Rabbinin ayetleri ona hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zalimi kimdir? Kesinlikle biz o ağır suçlulardan intikam alanlarız.
  24. Ve Musa’ya o kitab’ı mutlaka vermiştik ki sen onunla karşılaşma için sorgulama içinde olma. Ve onu İsrailoğullarına hidayet kıldık.
  25. Ve onlardan sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola rehberlik eden önderler kıldık. Ve onlar bizim ayetlerimize yakinen inananlar oldular.
  26. Kesinlikle senin Rabbin onların içinde ihtilaf eder olduklarını o kıyamet günü aralarında ayırıp açıklar.
  27. Ve onlardan önceki o nice kuşakları yıkıma uğratmamız onları doğru yol-yönteme hiç mi yöneltmedi? Onların meskenleri içinde gezip dolaşırlar. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayetler ki işitip anlamıyorlar mı?
  28. Ve hiç görmezler mi? O kıraç yeryüzüne o suyu sevk ederiz ki onunla onların nimet hayvanlarının ve onların yedikleri ekinleri çıkarırız? Görüp anlamıyorlar mı?
  29. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerdenseniz ne zamandır o fetihten bu?
  30. De ki: O fetih gününde onlar ki inkârcılara imanları fayda vermez ve onlara tolerans tanınmaz!
  31. Ki onlardan yüz çevir ve onları gözetleyip bekle. Kesinlikle onlar gözetleyip bekleyenlerdir.

32. Ahzab Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey Nebi, Allah’ı önemseyip ciddiye al. Ve o kâfirlere ve o münafıklara itaat etme. Kesinlikle Allah âlim, hâkim olandır.
  3. Ve Rabbinden sana vahiy edilene tabi ol. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  4. Ve Allah’a tevekkül et. Ve Allah vekil olarak yeterlidir.
  5. Allah bir adam için onun boşluğunda iki kalpten kılmadı. Ve o ki zıhar yaptığınız eşlerinizden anneleriniz kılmadı. Ve yanaşmalarınızı oğullarınız kılmadı. İşte o ağızlarınızla ifade ettiklerinizdir. Ve Allah o gerçeği ifade edendir ve O’ o doğru yola-yönteme rehberlik edendir.
  6. Onları babaları ile çağırın. O, Allah indinde daha normaldir. Ki babalarını hiç bilmiyorsanız da o din (düzen) içinde kardeşleriniz ve karşılıklı sorumluluklarınız olan kişilerdir. Ve onlarla ilgili yanılmanızda sizin için sakınca yoktur. Ve lakin kalplerinizin (merkezlerinizin) tasarladıkları değildir. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  7. O nebi, o müminler için kendi nefislerinden daha uygundur ve onun zevceleri onların anneleridir (ümmü). Ve rahim sahipleri (akrabalar) Allah’ın kitabında bazıları bazılarına o müminlerden ve o muhacirlerden daha yakındır. Sadece velilerinize benimsenmiş üzere yapacaklarınız hariçtir. İşte o, o kitapta satırlı (yazılı) olandır.
  8. Ve biz o nebilerden onların güvencelerini aldığımız zaman ve senden ve Nuh’tan ve İbrahim’den ve Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Ve biz onlardan iyice esaslı sapasağlam bir güvence aldık.
  9. O’nun o dürüst olanlardan dürüstlüklerini sorması için. Ve O, o kâfirlere can yakıcı azap hazırladı.
  10. Ey onlar ki iman edenler? Allah’ın sizin üzere nimetini hatırlayın. O zaman size ordular geldi ki biz onlar üzere rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular gönderdik. Ve Allah işlediklerinizi görmekte olandır.
  11. O zaman onlar size üst tarafınızdan ve aşağınızdan geldiler. Ve o zaman o görüşler kaydı ve o yürekler o gırtlaklara geldi ve siz Allah hakkında o zanlarda bulunuyordunuz.
  12. İşte orada o müminler denendi ve çok şiddetli sarsıntıyla sarsıldılar.
  13. Ve o zaman o münafıklar ve onlar ki kalplerinde (kafa merkezlerinde) hastalık bulunanlar diyorlardı ki: “Allah’ın ve resulünün bize vaad etmesi aldatmadan başkası değildir”.
  14. Ve o zaman onlardan farklı bir tayfa dedi ki: “Ey Yesrib halkı; sizin için duracak bir yer yok ki geri dönün”. Ve onlardan farklı bir grup Nebi’den izin isteyerek diyorlardı ki: “Kesinlikle evlerimiz tehlikeye açık durumdadır”. Ve o tehlikeye açık durumda değildi. Oysa onlar sadece kaçmak istiyorlardı.
  15. Ve eğer onlar üzerine onun çevresinden içeri doğru girilseydi sonra onlardan o fitne istenseydi, mutlaka onda bulunurlardı ve sadece kolaylık dışında tereddüt etmezlerdi.
  16. Ve onlar önceden o arkayı dönüp kaçmayacaklar diye Allah’a ahit verenler mutlaka olmuşlardı. Ve Allah’a verilen ahit sorulur olandır.
  17. De ki: O ölümden veya o katledilmekten kaçtıysanız, o kaçmak size asla fayda vermeyecektir. Ve o zaman çok azdan başka metalandırılmazsınız.
  18. De ki: Allah size bir kötülük isterse veya bir rahmet isterse, O’na karşı sizi hariç tutma hakkına sahip o ki kimdir? Ve onlar, onlar için Allah’tan başka veli ve yardım edici bulamazlar.
  19. Allah sizden o geciktirerek engelleyenleri ve o, kardeşleri için “Bize gelin” diyenleri bilmiştir. Ve onlar çok azı dışında o akında bulunmazlar.
  20. Sizin üzere bencilce davranırlar. Ki o korku geldiği zaman görürsün ki onlar, o ki üzerine o ölüm çökmüş gibi gözleri dönerek seni gözetlerler. Ki o korku gidince o daha iyi üzere bencilce davranarak sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar asla iman etmediler ki Allah onların işlediklerini boşa çıkardı. Ve işte o, Allah üzere kolay oldu.
  21. Onlar birliklerin (hiziplerin) asla gitmediklerini hesab ediyorlardı. Ve o birlikler bulunsaydı, bu durumda onlar isterlerdi ki kesinlikle onlar Araplar içindeki çöldekilerle bulunsalar da sizin hakkınızdaki bilgilerden onlara sorsalar. Ve eğer içinizde olsalar çok azdan başka savaşmazlardı.
  22. Mutlaka sizin için Allah’a ve o ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah’ta en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) var olmuştur.
  23. Ve o müminler o bölükleri gördükleri zaman dediler ki: “Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiği işte budur. Ve Allah ve resulü doğru söyledi”. Ve o onların imanından ve teslimiyetinden başkasını artırmadı.
  24. O müminlerden adamlar Allah’a verdikleri O’nun üzere ahde sadakat gösterdiler. Ki kimi bu uğurda sözünü tuttu ve kimi gözetleyip beklemektedir. Ve onlar hiçbir değiştirme ile değiştirmediler.
  25. O, Allah’ın o doğru olanlara doğrulukları nedeni ile karşılık vermesi ve o münafıklardan uygun gördüğüne azap etmesi veya tövbelerini kabul etmesi içindir. Kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  26. Ve Allah onlar ki inkâr edenleri kinleriyle geri çevirdi. Asla bir avantaja ulaşamadılar. Ve o savaşta o inananlara Allah’ın yardımı yetti. Ve Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlü olandır.
  27. Ve onlar ki o kitap ehlinden onlara arka çıkanları mevzilerinden indirdi ve onların kalplerine o dehşeti yerleştirdi. Siz bir kısmını katledersiniz ve bir kısmını ise esir alırsınız.
  28. Ve onların arazilerine ve yurtlarına ve mallarına ve hiç ayağınızı basmadığınız arazilere sizi vâris kıldı. Ve Allah her şeye kadir olandır.
  29. Ey Nebi! Eşlerine de ki: Bu dünya hayatını ve süslerini istiyor olduysanız ki gelin sizi metalandırayım ve tam bir ayrılmayla sizden ayrılayım.
  30. Ve Allah’ı ve resulünü ve o ahiret yurdunu istiyor olduysanız ki kesinlikle Allah içinizden o iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır.
  31. Ey Nebi’nin kadınları! Sizden kim açıklanan bir edepsizlikte bulunursa o azap ona iki kat katlanır. Ve işte o Allah’a kolay olandır.
  32. Ve sizden kim Allah’a ve resulüne kararlı olursa ve salih bir amel işlerse onun ecrini iki kez veririz. Ve onun için cömertçe rızık hazırladık.
  33. Ey o Nebi’nin kadınları! Siz o kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Önemsediyseniz ki o ifadeyle çok samimice ifade etmeyin de o ki kalbinde hastalık bulunan kimse tamaha düşmesin. Ve alışıldık makul ifadeyle ifade edin.
  34. Ve evlerinizde kararlı olun ve o evvelki cahiliyenin süslerini açığa vurması gibi siz de süslerinizi açığa vurmayın ve o namazı kılın ve o zekâtı verin. Allah’a ve resulüne itaat edin. Kesin olarak Allah sizden o sorunları gidermek ister ey Ehl-i Beyt ve sizi tertemiz temizler.
  35. Ve Allah’ın ayetlerinden evlerinizdeki aktarılanı ve o hikmeti hatırlayın. Kesinlikle Allah her şeyi incelikle bilip yapandır, haberdar olandır.
  36. Kesinlikle o müslüman erkekler ve o müslüman kadınlar ve o mümin erkekler ve o mümin kadınlar ve o itaat eden erkekler ve o itaat eden kadınlar ve o sadık erkekler ve o sadık kadınlar ve o sabreden erkekler ve o sabreden kadınlar ve o çekinen erkekler ve o çekinen kadınlar ve o sadaka veren erkekler ve o sadaka veren kadınlar ve o oruç tutan erkekler ve o oruç tutan kadınlar ve o ırzlarını koruyan erkekler ve o ırzlarını koruyan kadınlar ve o, Allah’ı çok zikreden erkekler ve o, Allah’ı çok zikreden kadınlar, işte onlar için Allah hoşgörü ve büyük ecir hazırladı.
  37. Ve mümin bir erkek ve mümin bir kadın için Allah ve resulü bir göreve hükmettiği zaman, onların görevlerinden o daha iyisi olması onlar için olur değildir. Ve kim Allah ve resulüne asi olursa ki açıkça bir şaşkınlıkla sapmıştır.
  38. Ve sen o ki Allah’ın onun üzere nimetlendirdiği ve senin onun üzere nimetlendirdiğine o zaman demekteydin ki: “Eşini senin üzere tutup-sahip çık ve Allah’ı önemseyip göz önünde bulundur”. Ve Allah’ın açığa vuracağını içinde saklıyordun. Ve o insanlardan çekiniyordun. Ve çekinilen olarak Allah daha gerçektir ki Zeyd ondan (eşinden) zorunlu kararını verdiğinde, yanaşmaların eşlerinde onların onlar hakkında zorunlu kararlarını verdiklerinde o müminlere bir darlık olmaması için biz onu sana eş yaptık. Ve Allah’ın emri yerine getirilendir.
  39. Allah’ın onun için farz kıldığında o Nebi’ye herhangi bir güçlük olacak değildir. O, Allah’ın onlar ki önceki geçmişler içindeki sünnetidir. Ve Allah’ın emri ayarlandığı ayarda oldu.
  40. Onlar ki Allah’ın risaletini ulaştıranlar ve onlar O’ndan çekinirler ve Allah’tan başka herhangi birinden çekinmezler. Ve hesap görücü olarak Allah yeterlidir.
  41. Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası olmadı. Ve lakin o, Allah’ın resulü ve o nebilerin sonuncusudur. Ve Allah her şeyi bilir olandır.
  42. Ey inananlar! Allah’ı çokça anımsamayla anımsayın.
  43. Ve O’nun hiçbir şey ile ilintisi olmayan bağımsız yegâne egemenliğini sabah erkenden ve akşam erkenden vurgulayın.
  44. O, O ki sizleri o zor şartlardan o aydınlığa çıkarmak için sizin üzere destekte bulunur ve O’nun melekleri. Ve O, o müminlere özel merhametli olandır.
  45. O’nunla mülakat yaptıkları gün onların hayat dilemeleri selamdır. Ve O onlar için cömertçe bir karşılık hazırladı.
  46. Ey Nebi! Kesinlikle biz seni şahit ve müjdeleyen ve uyarıcı olarak gönderdik.
  47. Ve Allah’ın izni ile Allah’a doğru çağıran ve aydınlatan kandil olarak.
  48. Ve o müminleri, kesinlikle Allah’tan cömert fazlalık (extra) onlar içindir diye müjdele.  
  49. Ve o kâfirlere ve o münafıklara itaat etme ve onların ezalarına aldırma. Ve Allah’a tevekkül et ve Allah vekil olarak yeterlidir.
  50. Ey onlar ki iman edenler! O mümin kadınları nikâhladıktan sonra onlarla temasta bulunmadan önce boşadığınızda da sizin için onlar üzere iddet saymanız yoktur ki onları metalandırın ve esaslı bir ayrılışla onlardan ayrılın.
  51. Ey Nebi! Kesinlikle biz sana onlar ki karşılıklarını yerine getirdiğin eşlerini ve Allah’ın senin üzerine onarım olarak verdiklerinden sözleşme ile sahip olduklarını ve amcanın ve halalarının ve dayının ve teyzelerinin onlar ki seninle beraber hicret eden kızlarını ve o Nebi’ye kendisini hibe eden ve Nebi’nin de kendisini almak istediği mümin kadınları o müminler haricinde sana özel helâl kıldık. Biz eşleri ve sözleşmeleri altında bulunanlar hakkında müminlere ne farz kıldığımızı bilmişizdir ki senin için hiçbir darlık olmasın. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  52. Onlardan gerekli gördüğünü geri bırakırsın ve gerekli gördüğünü yanında barındırırsın. Ve sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir sakınca yoktur. İşte o gözleri aydın olup üzülmemelerine ve onlara verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en yakındır. Ve Allah, O kalplerinizdekini (düşünce merkezlerinizdekini) bilir. Ve Allah her şeyi bilen, yumuşak davranışlı olandır.
  53. Sonrasındaki o kadınlar ve eğer güzellikleri çok hoşuna gitse de sözleşme ile malik olduklarının dışında eşlerden onlarla değiştirmen sana helal değildir. Allah her şey üzerine gözetmen olandır.
  54. Ey onlar ki iman edenler! Siz bir yemeğe çağırılmadıkça, buluşma zamanını gözetmeksizin o Nebi’nin evlerine girmeyin. Ve lakin davet edildiğinizde de girin. Ki yemeği yediğinizde de dağılın. Ve sohbete dalmayın. Kesinlikle işte o sizinki o Nebi’ye eziyet eder olandır ki o sizden çekinir. Ve Allah o gerçeği söylemekten çekinmez. Ve kadınlardan meta istediğinizde de perde arkasından isteyin. İşte o sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Ve sizin Allah’ın resulüne eziyet etmeniz ve ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız ebeden olur değildir. Kesinlikle o, Allah indinde büyük önemdedir.
  55. Herhangi bir şeyi açıklasanız veya onu saklasanız da kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.
  56. Onlar (Nebi’nin eşleri) üzere babaları ve oğulları ve kardeşleri ve erkek kardeşlerinin oğulları ve kız kardeşlerinin oğulları ve onların kadınları (kadın dostları) ve sözleşmeyle yönetimi altında olanlar için bir sakınca yoktur. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah her şey üzere şahit olandır.
  57. Kesinlikle Allah ve O’nun melekleri o Nebi üzere destekte bulunurlar. Ey onlar ki iman edenler siz onun üzere destekte bulunun (onun propagandasını yapın) ve tam bir teslimiyetle onunla barışıklık içinde olun.
  58. Kesinlikle onlar ki Allah’a ve resulüne eziyet edenler ki Allah onlara bu dünyada ve o ahirette lanet etti ve onlar için aşağılayıcı azap hazırladı.
  59. Ve onlar ki o mümin erkeklere ve o mümin kadınlara yasa dışı kazandıkları haricinde eziyet edenler, onlar töhmet ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
  60. Ey Nebi! Eşlerin ve kızların ve o müminlerin kadınları için de ki: “Kaplayıcı dış örtülerinden üzerlerine çeksinler”. İşte o onların tanınmasına daha yakındır ki eziyet edilmezler. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  61. O münafıklar ve onlar ki kalplerinde hastalık olanlar ve o Medine’de kışkırtıcılık yapanlar mutlaka asla vaz geçmezlerse mutlaka seni onlara iliştiririz. Sonra seninle orada az bir zamandan başka komşu kalamazlar.
  62. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve kesilerek katledilirler.
  63. O, Allah’ın onlar ki önceden gelip geçenler içindeki daimî uygulamasıdır. Ve Allah’ın daimî uygulamasında asla bir değişiklik bulamazsın.
  64. O insanlar sana o saati sorarlar! De ki: “Kesin olan, onun bilimi Allah’ın indindedir (özelindedir). Ve o sana idrak ettirilir değildir. O saat yakın olabilir”.
  65. Kesinlikle Allah o kâfirleri lanetledi. Ve onlar için yakıcı hazırladı.
  66. Orada zamanın sonuna kadar devamlılardır. Asla herhangi bir veli ve yardım edici bulamazlar.
  67. O dönem onların yüzleri o ateş içine çevrilir. Derler ki: “Eyvahlar bize! Allah’a itaat etseydik ve o resule itaat etseydik”.
  68. Ve dediler ki: “Rabbimiz! Kesinlikle biz liderlerimize ve değerli büyüklerimize itaat ettik ki onlar bizi o yoldan saptırdılar.
  69. Rabbimiz! Onlara o azaptan iki kat bulundur ve onlara büyük önemde bir lanet ile lanet et”.
  70. Ey onlar ki iman edenler! Onlar ki Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın ki Allah onu onların demekte olduklarından temize çıkardı. Ve o, Allah indinde ilgi gören oldu.
  71. Ey onlar ki iman edenler! Allah’ı önemseyin ve dosdoğru ifadeyi ifade edin.
  72. O, amellerinizi sizin için düzeltsin ve utanç verici suçlarınızı hoşgörsün. Ve kim Allah’a ve onun resulüne itaat ederse ki büyük bir kurtuluşla kurtulmuştur.
  73. Kesinlikle biz o emaneti o göklere ve o yeryüzüne ve o dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan kaygılandılar. Onu o insan yüklendi. Kesinlikle o zalim ve cahil oldu.
  74. Allah’ın o münafık erkeklere ve o münafık kadınlara ve o müşrik erkeklere ve o müşrik kadınlara azap etmesi (düzeltici işlem uygulaması) için. Ve O, o mümin erkeklerin ve o mümin kadınların tövbesini kabul eder. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.

 

33. Sebe Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık O ki o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nun olan Allah’ındır. Ve o ahirette tapılacak hayranlık O’nundur. Ve O, o hâkimdir, o haberdardır.
  3. O, o yeryüzünün içine gireni ve ondan çıkanı ve o gökten ineni ve ona doğru kurtulup yükseleni bilir. Ve O, o özel merhametlidir, o hoşgörülüdür.
  4. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: “Bize o saat gelmez”. De ki: “Aksine ve Rabbime! O size mutlak gelicidir. O, o gaybı bilendir. O göklerde ve o yeryüzünde en küçük tanecik olarak kütle oluşturan (Tanrı parçacığı, Higgs bozonu) O’nun farkındalığından kaçmaz. Ve işte ondan daha küçük ve daha büyük sadece apaçık bir kitabın içindedir”.
  5. O onlar ki iman edenler ve o düzeltici işleri işleyenlere karşılığını vermesi içindir. İşte onlar, onlar içindir hoşgörü ve cömertçe rızık.
  6. Ve onlar ki ayetlerimizi etkisiz bırakmak için koşuşanlar, işte onlar, onlar içindir acı verici tozdan azap.
  7. Ve onlar ki o bilim verilenler görürler; o ki Rabbinden sana indirilen o, o gerçektir ve o, o yaptırım güçlü, o tapılacak hayranlığa layığın yol-yöntemine rehberlik eder.
  8. Ve onlar ki inkâr edenler dediler ki: “Tamamen didik didik parçalandığınız zaman, kesinlikle siz yeni bir biçimlendirme içindesiniz diye size bildirimde bulunan bir adam gösterelim mi?
  9. O, Allah üzere yalan mı kurgular? Yoksa onda cinnet mi var?” Aksine, onlar ki o ahirete inanmayanlar o azap ve o dönüşümsüz sapıklık içindelerdir.
  10. Ki o gökten ve o yeryüzünden onların zamanındakileri ve onların ardıllarını hiç görmezler mi? Biz uygun görürsek o yeryüzünü onlarla batırırız veya üzerlerine o gökten parçalar düşürürüz. Kesinlikle ondadır ilgili düşkün olan her kul için mutlak ayet.  
  11. Ve Davud’a bizden fazlalık mutlaka vermiştik. “Ey dağlar (kaba kitleler) ve o uçan kuşlar (kararsızlar)! Onunla birlikte etkilenin”. Ve ona demiri yumuşattık.
  12. “Uygun zırhlar imal et ve o örgü içinde ayarla. Ve gelişkin düzgün imal edin” diye. Kesinlikle ben işlediklerinizi görenim.
  13. Ve Süleyman için o rüzgâr (motor gücü) gücünü. Ve onun sabah yolculuğu bir aylık süredir ve onun akşam yolculuğu bir aylık süredir (Gündüz içinde bir aylık mesafeye gidip gelir). Ve onun için o katran (petrol) pınarlarını sel gibi akıttık. Ve Rabbinin izni ile onun zamanında iş yapan o cinlerden. Ve onlardan buyruğumuzun dışına çıkanlara o yakıcının azabından tattırırız.
  14. Onlar, ona uygun gördüğü mihraplar ve maketler ve o havuzlar gibi çanaklar ve perçinlenmiş kazanlar (motor?) imal ederlerdi. Şükrederek çalışın Davud ailesi. Ve kullarım içinde o şükreden azdır.
  15. Ki o ölümü onun üzerine gerçekleştirdiğimiz zaman onlara onun ölümü üzere sadece onun bastonunu (erteleme aracını) yiyen karasal yabani bir hayvan işaret etti de o yere düşünce, o cinlere eğer onlar o gaybı bilir olsalardı, o aşağılayıcı azap içinde beklemeyeceklerdi diye açığa çıktı.
  16. Sebe’liler için meskenleri içinde ayet mutlaka olmuştur: “Sağlı sollu iki bahçe. Rabbinizin rızkından edinin ve O’na şükredin. Hoş, temiz bir belde ve hoşgörülü bir Rab!”
  17. Ki umursamadılar da üzerlerine o lahar selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini ham ürünlü ve ılgın ağaçlı ve içinde çalılık şeyler olan iki bahçeye değiştirdik.
  18. İşte o, inkârları nedeniyle onları cezalandırdık. Biz o kâfirlerden başkasını cezalandırır mıyız?
  19. Ve onlar ve o yerleşim yerleri arasına o ki onun içinde elverişli hale getirdiğimiz, görünen yerleşim yerlerini kıldık. Ve orada o araştırma gezilerini belirledik. “Orada geceler ve günlerce emniyet içerisinde gezip araştırın!”.
  20. Ki dediler ki: “Rabbimiz seferlerimizin arasını iyice uzaklaştır”. Ve kendilerine zulmettiler de onları öyküler kıldık ve onları hepten darmadağınık ettik. Kesinlikle her şükreden sabırlılar için mutlak ayetler ondadır.
  21. Ve mutlaka İblis onlar hakkındaki zannını doğru çıkarmıştır ki o müminlerden farklı bir topluluk hariç ona tabi oldular.
  22. Ve bizim o ahirete iman edeni, ondan kuşku içindekinden ayırıp bilmemiz içini hariç onun onlar üzerinde hiçbir ikna edici otoriter gücü olmadı. Ve senin Rabbin her şey üzere koruyucudur.
  23. De ki: Allah’tan başka onlar ki iddia ettiklerinizi çağırın. Onlar o göklerde ve o yeryüzünde en küçük tanecik olarak kütle oluşturana malik değillerdir. İkisindeki ortaklıktan hiçbiri onlar için değildir. Ve arka çıkanlardan hiçbiri onlar için değildir.
  24. Ve onun için izin verdiğinin haricindeki o şefaat O’nun indinde yarar sağlamaz. Sonunda kalplerinden korku iyice giderilince dediler ki: “Rabbinizin dediği nedir?”. Onlar dediler ki: “O gerçeği ve O, o çok yücedir, o çok büyük değerli saygındır”.
  25. De ki: Sizi o gökten ve o yeryüzünden rızıklandıran kimdir? De ki: Allah’tır. Ve kesinlikle biz veya özellikle siz mutlaka doğru yol üzerindedir veya apaçık bir sapıklık içindedir.
  26. De ki: “Size bizim suçumuzdan sorulmaz ve bize sizin işlediklerinizden sorulmaz”.
  27. De ki: Rabbimiz aramızı toplar. Sonra aramızı o gerçek ile açar. Ve O, o sorun çözücüdür, o âlimdir.
  28. De ki: Onlar ki O’na ilave ettiğiniz ortakları gösterin bana! Asla öyle değil. Aksine, O, o yaptırım güçlü, o hâkim Allah’tır.
  29. Ve biz seni bütün o insanlar için müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermedik. Ve lakin o insanların çoğu bilmiyorlar.
  30. Ve derler ki: “Doğrusunu söyleyenlerden oldunuzsa, ne zamandır o vaadin busu?”.
  31. De ki: Ondan bir saat geri kalamayacağınız ve ileri geçemeyeceğiniz vaat edilen bir dönem sizin içindir.
  32. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: “Asla Kuran’ın busuna iman etmeyiz. Ve o ki bundan önce de var olup gelmekte olana”. Ve eğer o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurken görsen! Sonuçta bazıları bazılarına o ifade ile başvurur. Onlar ki güçsüz sayılanlar, onlar ki büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer siz olmasaydınız, biz mutlaka müminlerden olurduk”.
  33. Onlar ki büyüklük taslayanlar onlar ki güçsüz sayılanlara dediler ki: “Size o hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Aksine, siz ağır suçlular oldunuz”.
  34. Ve onlar ki güçsüz sayılanlar onlar ki büyüklük taslayanlara dediler ki: “Aksine, siz o gece ve o gündüz kurnazlıklar yaptınız. O zaman bizim Allah’ı inkâr etmemizi ve bize O’na denkler kılmamızı emrediyordunuz”. Ve onlar o azabı gördüklerinde o pişmanlıklarını sakladılar. Ve onlar ki kâfirlerin boyunlarının içine o tasmaları kıldık. Onlar işlemekte olduklarından başkasıyla mı cezalandırılırlar?
  35. Ve uyarıcılardan gönderdiğimiz yerleşim yerindekilerden sadece onun şımarıkları dediler ki: “Kesinlikle biz, sizin onunla gönderildiğinizi inkâr edenleriz.
  36. Ve dediler ki: “Biz mallar ve çocuklar olarak çoğunluğuz ve biz azaba uğratılanlar değiliz”.
  37. De ki: Kesinlikle Rabbim uygun gördüğüne o rızkı esnetip bollaştırır ve ayarlar. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  38. Ve o ki onunla sizi bizim özelimize iyice yaklaştıracak mallarınız değildir ve çocuklarınız olamaz. Sadece iman eden ve salihçe çalışanlar ki işte onlar, onlar içindir işledikleri nedeniyle o kat kat karşılık ve onlar o localarda güven içindelerdir.
  39. Ve onlar ki ayetlerimizi etkisiz bırakmak için koşuşturanlar; işte onlar o azabın içinde hazır (çıkışı olmayan) edilenlerdir.
  40. De ki: Kesinlikle Rabbim kullarından uygun gördüğüne o rızkı esnetip bollaştırır ve onun için ayarlar. Ve bir şeyden harcadığınızı ki O onun yerine başkasını verir. Ve O, o rızık verenlerin en hayırlısıdır.
  41. Ve O, o dönem onları topluca bir araya getirir. Sonra o meleklere der ki: “Bunlar mı özellikle size kulluk eder oldular?”.
  42. Derler ki: “Sensin ilintisiz yegâne egemen. Sensin onlardan başka bizim velimiz. Aksine, onlar o cinlere kulluk eder oldular ve onların çoğu onlara iman edenlerdir”.
  43. Ki bugün bir kısmınız bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya malik değildir. Ve o zulmedenlere deriz ki: “O ki yalanlar olduğunuz o ateş azabını tadın!”.
  44. Ve onlar üzere açıklayıcı ayetlerimiz aktarıldığında dediler ki: “Bu, sizi atalarınızın kulluk eder olduklarından alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir”. Ve dediler ki: “Bu kurgulanan bir kurgudan başkası değildir”. Ve onlar ki kâfirler, onlara geldiğinde o gerçek için dediler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  45. Ve biz onlara ders aldıkları kitaplardan vermedik ve senden önce onlara uyarıcılardan göndermedik.
  46. Ve onlar ki onlardan öncekiler yalanladı. Ve onlar, onlara verdiklerimizin onda birine ulaşmadan da resulümü yalanladılar ki beni tanımamak nasıl oldu?
  47. De ki: Allah için ikişerli veya ferdi durumda kalın. Sonra iyice düşünün. Sizinle beraber bulunan kişide cinnet yoktur. O ise sadece şiddetli azabın hemen öncesinden sizin için bir uyarıcıdır diye kesin olarak size bir tek öğüt veririm.
  48. De ki: Benim sizden ücretten istediğim ki o sizin olsun. Benim ücretim ise yalnızca Allah üzeredir. Ve O her şey üzere şahittir.
  49. De ki: Kesinlikle Rabbim o gerçekle ortaya koyar. O, o bilinmeyenleri iyice, tam bilendir.
  50. De ki: O gerçek geldi ve o batıl ortaya çıkamaz ve iade olamaz.
  51. De ki: Şaşırıp saptımsa ki kesin olarak kendim üzere saptım. Ve doğru yola girdiysem ki Rabbimin bana vahiy etmesi nedeniyledir. Kesinlikle O işitendir, yakındır.
  52. Ve eğer sen onları ürktükleri zaman görsen! Ki hiçbir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalandılar.
  53. Ve dediler ki: “Biz ona iman ettik”. Ve onlar için dönüşümsüz durumdan o sağlayıp edinmek nasıl olabilir?
  54. Ve önceden onu inkâr etmişlerdi. Ve dönüşümsüz mekândan o bilinmeyene yalan suçlamasında bulunmuşlardı.
  55. Ve öncesinde taraftarı oldukları kimselere yapıldığı gibi onlarla ve iştah duydukları arasındaki ortam değiştirildi. Kesinlikle onlar çekişmeli bir şüphe içinde oldular.

34. Fatır Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık o gökleri ve o yeryüzünü ayrıştırıp yaratan, ikişer ve üçer ve dörder kanatlı o melekleri resuller kılan Allah’ındır. O, o biçimlendirmede uygun gördüğünü arttırır. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlamaya güç yetirendir.
  3. Allah’ın rahmetten o insanlar için açtığına ki sahip çıkıp alıkoyacak yoktur. Ve sahip çıkıp alıkoyduğunu ki O’ndan sonra gönderecek yoktur. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  4. Ey o insanlar! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Biçimlendirenlerden Allah’tan başkası mı o gökten ve o yeryüzünden sizi rızıklandırmakta? Ondan başka ilah yoktur ki nasıl kandırılıp saptırılıyorsunuz?
  5. Ve seni yalanlıyorlarsa ki senden önceki resuller yalanlanmışlardı. Ve sonuçta o işlerin beklenen geri dönüşü Allah’a doğrudur.
  6. Ey o insanlar kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ki o dünya hayatı sizi aldatmasın. Ve o aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın.
  7. Kesinlikle o şeytan sizin için düşmandır ki siz onu düşman edinin. Kesin olarak o, grubunu o yakıcı halkından olması için çağırır.
  8. Onlar ki kâfirler, onlar içindir şiddetli azap. Ve onlar ki iman edenler ve o düzeltici işleri işleyenler, onlar içindir hoşgörü ve cömert karşılık.
  9. Ki işinin kötülüğü onun için süslenip de onu iyilik olarak gören kişi mi? Ki kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğünü doğru yola iletir. Ki onlar üzere nefsin kapılıp gitmesin. Kesinlikle Allah onların sanayilerini bilendir.
  10. Ve Allah, O ki o rüzgârları gönderir ki bulut olarak etki eder de onu ölü bir beldeye sevk eder. Ki onun ölümünden sonra o yeryüzüne hayat veririz. İşte onun gibidir o dirilip yeni bir hayat yaşamak.
  11. Kim o yaptırım gücünü isteyen olursa ki o yaptırım gücü topluca Allah’ındır. O iyi-yararlı kelimelerin yükselişi ona doğrudur. Ve onu yükselten o düzeltip iyileştirici işlerdir. Ve onlar ki o kötülüğü planlayanlar, şiddetli azap ve kötü plan onlar içindir. İşte onlar, onlardır verimsiz kalıp iflas edenler.
  12. Ve Allah, O sizi topraktan sonra salgıdan biçimlendirdi. Sonra sizi eşler kıldı. Ve O’nun bilimi olmadan hiçbir dişi hamile olamaz ve doğuramaz. Ve ancak bir kitabın içinde olan hariç ömür verilenin ömrü artmaz ve ömründen kısalmaz. Kesinlikle işte o, Allah üzere kolaydır.
  13. Ve o iki deniz eşit değildir. Bu uygun ve tatlı ve içimi kolaydır. Ve bu tuzlu ve acıdır. Ve hepsinden taze et edinip yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. Ve O’nun fazlından araştırmanız için o gemilerin onda suları yara yara akıp gittiğini görürsün. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  14. O, o geceyi o gündüzün içine sokar ve o gündüzü o gecenin içine sokar. Ve O, isimlendirilmiş son için akan Güneş’i ve Ay’ı hizmete verdi. İşte O Allah’tır Rabbiniz. O mülk O’nundur. Ve onlar ki O’ndan başka dua ettikleriniz herhangi küçücük değersiz bir şeye malik değildir.
  15. Onlara dua ederseniz sizin duanızı işitip anlamazlar. Ve eğer işitip anlasalar size icabet edemezler. Ve o kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Ve o (onlardan birisi) herhangi bir haberdarın benzeri olarak seni iyice bilgilendiremez.
  16. Ey o insanlar! Sizsiniz Allah’a doğru o muhtaçlar ve Allah, O, o hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, o övülerek tapılandır.
  17. O uygun görürse sizi ortadan kaldırır ve yeni bir biçimlendirmede bulunur.
  18. Ve işte o, Allah üzere zorlayıcı değildir.
  19. Ve yüklenen başka birinin yükünü yüklenmez. Ve kütlesi artırılan onu onun taşınmasına doğru çağırsa ondan bir şey taşınmaz. Ve eğer en yakınlık sahibi olsa da! Kesin olan: Sen onlar ki Rabblerinden o gayb ile çekinenleri ve o namazı yerine getirenleri uyarırsın. Ve kim arınırsa ki kendisi için arınır. Ve o dönüş Allah’a doğrudur.
  20. Ve o kör ile o gören eşit değildir.
  21. Ve olamaz o uygunsuz şartlar ve olamaz o optimum şartlar.
  22. Ve olamaz o gölge ve olamaz o sıcak (eşit).
  23. Ve o canlılar eşit değildir ve o ölüler olamaz. Kesinlikle Allah, O uygun gördüğüne işittirir. Ve sen o kabir içindekine işittiren değilsin.
  24. Sen ise sadece bir uyarıcısın.
  25. Kesinlikle biz seni o gerçekle müjdeleyen ve uyaran olarak gönderdik. Ve ümmetlerden ise içlerinden uyarıcılar gelip geçmeyen yoktur.
  26. Ve seni yalanlıyorlarsa ki, onlar ki onlardan öncekiler yalanlamışlardı. Onların resulleri onlara o açıklamalarla ve o paragraflarla ve o aydınlatan kitapla gelmişlerdi.
  27. Sonra onlar ki inkâr edenleri yakaladım. Ki beni inkâr etmek nasıl oldu?
  28. Hiç görmez misin? Allah o gökten sıvı indirdi de onunla renkleri çeşitli ürünler ve o dağlardan beyaz ve tonları çeşitli kırmızı ve kara siyah şeritler çıkardık.
  29. Ve o insanlardan ve o karasal yabani hayvanlardan ve o nimet hayvanlardan renkleri değişik olanlar işte onun gibidir. Kesin olan: Allah’tan, O’nun kullarından o âlimler çekinir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hoşgörülüdür.
  30. Kesinlikle onlar ki Allah’ın kitabını aktaranlar ve o namazı yerine getirenler ve onlara rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunanlar asla verimsiz olmayan bir ticareti özlemle umabilirler.
  31. O onların karşılığını tamamen vermek ve onun fazlından onlara arttırmak içindir. Kesinlikle O hoşgörülüdür, şükredendir.
  32. Ve o ki sana o kitaptan vahiy ettiğimiz, o onun öncesinden var olanı düzeltici olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kulları için mutlak haberdardır, görendir.
  33. Sonra onlar ki kullarımızdan seçip elediklerimizi o kitaba vârisler kıldık ki kendisi için zalimler onlardandır ve orta yoldakiler onlardandır ve Allah’ın izni ile o hayırlarda öne geçenler onlardandır. İşte o, o çok önemli fazlalıktır.
  34. Adn Bahçeleri. Oraya girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle donanırlar ve orada elbiseleri özenilecek kusursuzluktadır.
  35. Ve derler ki: Tapılacak övgü o ki bizden o hüznü gideren Allah’a aittir. Ve kesinlikle Rabbimiz mutlaka hoşgörülüdür, şükredendir (iyi davranışa iyilikle karşılık verendir).
  36. “O ki bizi fazlından o ikamet yurduna yerleştirdi. Orada bize bıkkınlık dokunmaz ve orada bize bitkinlik dokunmaz”.
  37. Ve onlar ki kâfirler, onlar içindir cehennem ateşi. Onlar üzere gerçekleştirilmez ki ölsünler. Ve onun azabı onlardan hafifletilmez. İşte onun gibi karşılık veririz bütün kâfirlere.
  38. Ve onlar orada imdat çığlığı atarlar: “Rabbimiz bizi çıkar. O ki işlediklerimizin dışında düzeltip iyileştirici işler işleyelim”. “Ve biz sizi düşünen kimsenin içinde düşünebileceği ömürle hiç ömürlendirmedik mi? Ve size o uyarıcı geldi ki tadın! Ki yardım edicilerden hiçbiri o zalimler için değildir”.
  39. Kesinlikle Allah o göklerin ve o yeryüzünün bilinmeyenlerini bilendir. Kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  40. O, O ki sizi o yeryüzünde halifeler kıldı ki kim küfrederse de küfrü onun aleyhinedir. Ve kâfirlerin küfrü Rabbleri indinde o kafirlere nefretten başkasını artırmaz. Ve kâfirlerin küfrü o kâfirlere hüsrandan başkasını artırmaz.
  41. De ki: “Onlar ki Allah’tan başka dua ettiğiniz ortaklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin nedir o yeryüzünde biçimlendirdikleri? Yoksa onlar için midir o göklerde bir ortaklık? Yoksa biz onlara bir kitap verdik de onlar ondan açıklama üzere midirler?” Aksine, o zalimlerin bazılarının bazılarına vaat etmesi ise sadece aldatmadır.
  42. Kesinlikle Allah, O, o gökleri ve o yeryüzünü kesintiye uğramasın diye sahip çıkarak durumunda tutar. Ve eğer ikisi kesintiye uğrarsa O’ndan sonra hangi biri ikisine sahip çıkarak onu durumunda tutar? Kesinlikle O yumuşak davranışlı, hoşgörülü olandır.
  43. Ve güvenirliklerini etkinleştirmek için mutlaka onlara bir uyarıcı gelirse mutlaka o ümmetlerin herhangi birinden daha doğru yolda olacaklar diye Allah’la söz verdiler. Ki onlara uyarıcı gelince de onları nefretten başka artırmadı.
  44. O yeryüzünde büyüklenmek istemek ve o kötülük planını kurmak! Ve o kötü plan ehlinden başkasını içine almaz ki sadece o öncüllerin rutin uygulamalarını mı bekleyip gözetlerler? Ve Allah’ın her zamanki uygulamalarında asla değiştirme bulamayacaksın. Ve Allah’ın uygulamalarında asla değişme bulamayacaksın.
  45. Ve o yeryüzünde hiç gezmezler mi de onlar ki onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu gözlemlesinler? Ve onlar onlardan kuvvet olarak daha şiddetli oldular. Ve Allah o göklerde ve o yeryüzünde olan hiçbir şey için aciz olmadı. Kesinlikle O âlim, kadir olandır.
  46. Ve eğer Allah, o insanları kazandıkları nedeniyle yakalayıp tutuklasaydı, onun (o yeryüzü) sırtı üzerinde hiçbir karasal yabani hayvan bırakmazdı. Ve lakin onları belli bir son için erteler ki onların sonları geldiğinde de kesinlikle Allah kullarını gören oldu.

35. Yasin Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ya, Sin.
  3. Ve o hâkim Kuran’a.
  4. Kesinlikle sen mutlaka o görevle gönderilenlerdensin (mürsellerdensin).
  5. Doğru düzenlenen yol üzere.
  6. O yaptırım güçlü, o özel merhametlinin indirmesi.
  7. Ataları uyarılmayan ki onlar gafiller toplumunu uyarmak için.
  8. Mutlaka o söz onların çoğu üzere gerçekleşmiştir ki onlar iman etmezler.
  9. Kesinlikle biz boyunlarına tasmalar kıldık ki o, o çenelere doğrudur da onlar dik başlılardır.
  10. Ve biz onların şimdilerinden engel ve geleceklerinden engel kıldık da onları örtüverdik ki onlar görüp anlayamazlar.
  11. Ve onları uyarman veya hiç uyarmaman onlar üzere eşittir, onlar iman etmezler!
  12. Kesin olan: Sen o zikre tabi ve o gayb ile Rahman’dan çekinen kimseyi uyarırsın ki onu hoşgörü ve cömert bir karşılık ile müjdele.
  13. Kesinlikle biz, biz o ölülere hayat veririz. Ve onların önceden yaptıklarını ve onların etkilerini yazarız. Ve her şeyi apaçık kanıt dosyası içinde listeledik.
  14. Ve sen onlar için o görevle oraya gönderilenler (mürseller) geldiği zamanki o yerleşim yeri halkının benzetmesini ileri sür.
  15. Onlara ikisini gönderdiğimizde de ikisini yalanladılar. Ki üçüncüyle dirençlendirdik de onlar dediler ki: Kesinlikle biz size o görevle gönderilenleriz (Mürselleriz).
  16. Dediler ki: Siz bizim benzerimiz beşerden (etten kemikten insanlardan) başkası değilsiniz. Ve Rahman hiçbir şey indirmedi. Siz ise sadece yalan söylemektesiniz.
  17. Dediler ki: Rabbimiz biliyor. Kesinlikle biz size mutlak o görevle gönderilenleriz.
  18. Ve bizim üzerimizdeki o açık tebliğden başkası değildir.
  19. Dediler ki: Kesinlikle biz sizinle talihsizleştik. Mutlaka hiç son vermezseniz mutlaka sizi taşlarız ve bizden size mutlaka acı verici bir azap dokunur.
  20. Dediler ki: Talihsizliğiniz sizinledir. Size hatırlatıldıysa da mı? Aksine, siz çok aşırı giden bir toplumsunuz.
  21. Ve o şehrin öte tarafından koşarak bir adam geldi. Dedi ki: “Ey toplumum, o görevle gönderilenlere tabi olun.
  22. Sizden ücret istemeyenlere tabi olun. Ve onlar doğru yoldalardır.
  23. Ve bana nedir! O ki beni yaratana kulluk etmeyeyim! Ve siz O’na doğru geri döndürüleceksiniz.
  24. Ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim? Rahman bana bir zarar vermek isterse onların şefaati beni bir şeyden yetkin-yeterli (muaf) kılamaz ve onlar beni kayıramazlar.
  25. Kesinlikle ben o zaman mutlaka apaçık bir sapıklık içindeyim.
  26. Kesinlikle ben Rabbinize iman ettim ki beni dinleyin!”.
  27. Ona denildi ki: “Gir o bahçeye”. Dedi ki: “Ah keşke toplumum bilse!
  28. Rabbimin beni hoşgörmesini ve beni o ikram edilenlerden kılmasını”.
  29. Ve ondan sonra onun toplumunun üzerine o gökten bir ordu indirmedik ve indirir olanlar değildik.
  30. Olan ise sadece bir tek çığlık titreşimidir ki onlar yanıp kül haline gelenlerdir.
  31. Ne yazıktır o kullara! Resullerden onlara her gelenle sadece alay etmek ister oldular.
  32. Hiç görmezler mi? Onlardan önceki o nesillerden nicesini helak ettik? Kesinlikle onlar onlara doğru geri dönemezler.
  33. Ve oysa hepsi toplananlarken tarafımızda hazır (kaçışsız durumda bulundurulanlardır) edilenlerdir.
  34. Ve bir ayettir onlar için o ölü yeryüzü. Ona hayat verdik ve ondan taneler çıkarttık ki onlar ondan edinip-beslenirler.
  35. Ve orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve orada o pınarları fışkırttık.
  36. Onun ürünlerinden ve ellerinin imal ettiklerinden edinip beslenmeleri için ki şükretmezler mi?
  37. Yerin bitirmekte olduklarından ve nefislerinden ve bilmediklerinden o eşeyli çiftlerin hepsinden biçimlendiren O ki bağımsız yegâne egemendir.
  38. Ve bir ayettir onlar için o gece. O gündüzü ondan soyarız ki o zaman onlar zor şartlarda kalanlardır.
  39. Ve Güneş, o onun için istikrarlı yer-zaman için akar. İşte O, o yaptırım güçlü, o âlimin takdiridir.
  40. Ve Ay, ona evreler ayarladık. Sonunda o eski hurma dalı gibi haline tekrar döner.
  41. Güneş Ay’a yetişecek uygun durumda olamaz. Ve o gece o gündüzü geçemez. Ve hepsi bir çeşit sınırlandırma içinde, bağımsızca davranırlar.
  42. Ve bizim onların zürriyetlerini o dolu gemide taşımamız onlar için bir ayettir.
  43. Ve onlar için onun (geminin) benzerinden binmekte olduklarını biçimlendirdik.
  44. Ve uygun görürsek onları boğarız ki onlar için yardım çağıran olamaz ve onlar kayrılmazlar.
  45. Bizden bir rahmet ve belirli bir süreye kadar metalandırmamız hariçtir.
  46. Ve onlara: “Öncenizden bugüne ulaşanları ve geleceğinizdekileri ciddiye alıp önemseyin! Olabilir ki merhamet edilirsiniz” dendiğinde,
  47. Ve onlara Rabblerinin ayetlerinden bir ayet bulunması durumunda sadece ona aldırmayanlar oldular.
  48. Ve onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden infak edin” denildiğinde; onlar ki kâfirler, onlar ki iman edenlere dediler ki: “Eğer gerekli gördüğünde Allah’ın doyuracağı kimseyi biz mi doyuralım? Siz ise sadece apaçık bir sapıklık içindesiniz”.
  49. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerseniz, ne zamandır o vaadin busu?
  50. Onlar tek bir çığlıktan başkasını bekleyip gözetler değillerdir. Onlar hasımlaşır durumdayken o onları yakalayıverir.
  51. Ki bir tavsiyede bulunmaya ve ehillerine geri dönmeye güç yetiremezler.
  52. Ve o sur genişletilip geliştirildiğinde de onlar o mezar yapılarından Rabblerine doğru akın ederler.
  53. Dediler ki: “Eyvahlar bize! Türbelerimizden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman’ın vadettiğidir ve o mürseller doğru söylediler”.
  54. Oysa sadece bir tek çığlık oldu ki o zaman onlar tarafımızda hazır edili (kaçışı olmayan durumda) toplananlardır.
  55. Ki bugün hiçbir nefse herhangi bir şeyle zulmedilmez ve size işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık verilmez.
  56. Kesinlikle o bahçe halkı o gün neşeli bir meşgale içindelerdir.
  57. Onlar ve eşleri o gölgeliklerdeki koltuklar üzerinde yaslananlardır.
  58. Orada güzel jestler onlar içindir ve istekte bulundukları onlar içindir.
  59. Özel merhametli Rabb’den onlara selam ifadesi.
  60. Ve ayrışıp ayrılın bugün ey o ağır suçlular!
  61. Ey Âdemoğulları! Ben sizden “O şeytana kulluk yapmayın! Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır” diye hiç söz almadım mı?
  62. Ve “Bana kulluk edin. Doğru yol budur” diye?
  63. Ve mutlaka o sizden nice kitlelerden (uluslardan) çoğunu saptırmıştır ki hiç akleder olmadınız mı?
  64. İşte bu o ki vaat olunduğunuz cehennemdir.
  65. İnkâr eder olmanız nedeniyle bugün ona yaslanın.
  66. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz ve kazanmakta olduklarını elleri bizimle söyleşerek anlatır ve ayakları şahitlik eder.
  67. Ve eğer gerekli görürsek mutlaka onları onların gözleri üzere silip bozardık da o yola yetişmeye çalışırlardı ki nasıl görüp algılayabilirler?
  68. Ve eğer gerekli görsek, onların mekân sabitlik yeteneklerini yok ederdik de ilerlemeye ve geri dönüp gelmeye güç yetiremezler.
  69. Ve kime uzun ömür verirsek, onu o biçimlendirmede tersine çeviririz ki akletmezler mi?
  70. Ve biz ona o şiiri öğretmedik ve o ona yaraşmaz. O ise sadece bir hatırlatma ve apaçık bir duyurudur.
  71. Diri olanı uyarmak ve o ifadenin o kâfirler aleyhine gerçekleşmesi için.
  72. Ve hiç görmezler mi? Kesinlikle ellerimizin imal ettiklerinden onlar için nimet hayvanlar biçimlendirdik ki onlar onlara malikler.
  73. Ve onları onlar için uysallaştırdık ki ondan binerler ve ondan beslenip edinirler.
  74. Ve onlar içindir ondaki faydalar ve içecekler ki şükretmezler mi?
  75. Ve belki desteklenirler diye Allah’tan başka tanrılar edindiler.
  76. Onlar onların yardımına güç yetiremezler ve onlar, onlar için hazır edilen (kaçışı bulunmayan, çıkışı olmayan) ordulardır.
  77. Ki onların ifadeleri seni hüzünlendirmesin ve kesinlikle biz onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını biliriz.
  78. Ve o insan hiç görmez mi? Kesinlikle biz onu salgıdan biçimlendirdik ki o zaman o apaçık bir düşmandır.
  79. Ve o, onun biçimlendirilmesini unutarak bize bir benzetme ileri sürdü. Dedi ki: Kim hayat verir o çürümüş haldeki kemiklere?
  80. De ki: O ki önceki defa onu inşa eden O ona hayat verir. Ve O her türlü biçimlendirmeyi bilendir.
  81. O ki o yeşil çok yıllık bitkiden sizin için ateş kılandır (oksijen üretendir) ki o zaman siz ondan tutuşturanlarsınız.
  82. Ve O ki o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren onların benzerini biçimlendirmeye kadir değil midir? Aksine! Ve O, o çok çeşitli biçimlendirendir, o bilendir.
  83. Kesin olan: O herhangi bir şeyi istediğinde onun emri onun için “Ol” demektir ki o var olmaktadır.
  84. O ki her şeyin yönetim yetkisi elinde bulunan ilintisiz yegâne egemendir. Ve sonuçta O’na doğru geri döndürüleceksiniz.

36. Saffat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o saflar halinde dizilenler!
  3. Ki o zoraki yönlendirip caydıranlar!
  4. Ki o hatırlatma aktaranlar!
  5. Kesinlikle ilahınız mutlak bir tekdir.
  6. O, o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisinin arasında bulunanların Rabbi. Ve o parıldama, aydınlanma (doğuş) yerlerinin ve zamanının Rabbi.
  7. Kesinlikle biz o şimdiki, mevcut hayatın göğünü o takımyıldızlar donanımıyla donattık.
  8. Ve yoldan çıkarıcı her türlü aksatıcıdan (şeytandan) koruyucu olarak.
  9. Onlar o yüce ileri gelenleri dinleyemezler. Ve her yandan saldırıya uğratılıp hedeflenirler.
  10. Tartaklanarak defedilirler! Ve onlar içindir bitmeyen azap.
  11. Sadece kim o sıyrılmayla sıyrılırsa ki ona delip geçen parlak gökcismi tabi olur.
  12. Ki onlara danış. Biçimlendirilme olarak onlar mı daha şiddetli? Yoksa bizim biçimlendirdiklerimiz mi? Kesinlikle biz onları yapışkan çamurdan biçimlendirdik.
  13. Aksine, onlar alay ederlerken sen onlara şaştın.
  14. Ve onlara hatırlatıldığında hatırlamazlar.
  15. Ve bir ayet gördüklerinde alaya almak isterler.
  16. Ve derler ki: Bu ise sadece apaçık bir sihirdir.
  17. Biz öldüğümüzde ve toprak ve kemik olduğumuzda mı? Kesinlikle biz mi mutlaka dirilenleriz?
  18. Ve o evvelki atalarımız mı?
  19. De ki: Evet, değersiz olarak.
  20. Ki kesin olan o sadece bir tek zoraki yönlendirmedir de o zaman onlar gözlemektelerdir.
  21. Ve derler ki: Vay bize! Bu o yargılama (din) günüdür.
  22. O ki sizin yalanlamakta olduğunuz o ayrışma günü budur.
  23. Onlar ki zalimleri ve eşlerini ve kulluk yaptıklarını bir araya toplayın!
  24. Allah’tan başka. Ki onlara o cehimin yoluna doğru rehberlik edin.
  25. Ve durdurun onları. Kesinlikle onlar sorgulananlardır.
  26. Ne oluyor size? Yardımlaşmıyorsunuz!
  27. Aksine, onlar bugün teslim olmak isteyenlerdir.
  28. Ve bazıları bazıları ile yüzleşerek birbirlerine sorarlar.
  29. Derler ki: Kesinlikle sizler bize o güvenilir durumda bulunur oldunuz.
  30. Derler ki: “Aksine, siz hiç iman eden olmadınız.
  31. Ve bizim için sizin üzere ikna edici bir otoritemiz olmadı. Aksine! Siz haddi aşan bir toplum oldunuz.
  32. Ki Rabbimizin aleyhimize ifadesi gerçek oldu. Kesinlikle biz mutlaka tadanlarız.
  33. Ki biz sizi azdırdık. Kesinlikle biz azanlardan olduk”.
  34. Ki kesinlikle onlar o gün o azapta ortaklardır.
  35. Kesinlikle biz o ağır suçlulara işte onun gibi yapanlarız.
  36. Kesinlikle onlara “Allah’tan başka ilah yoktur” dendiği zaman kibirlenenlerden oldular.
  37. Ve derler ki: Kesinlikle biz cinlenmiş bir şair için ilahlarımızı mutlak terk edenler miyiz?
  38. Aksine! O, o gerçekle geldi ve o mürselleri (bir amaç, görevle gönderilenleri) doğruladı.
  39. Kesinlikle siz o can yakıcı azabı mutlaka tadanlarsınız.
  40. Ve işlemekte olduklarınız dışında karşılık verilir değilsiniz.
  41. Allah’ın o saflaştırılan kulları istisnadır.
  42. İşte onlar, onlar içindir bilinen rızık.
  43. Ve jestler ve onlar ikram edilenlerdir.
  44. O Nimet Bahçeleri içinde.
  45. Birbirine karşılıklı koltuklar üzere.
  46. Onlar üzere sıvı içerikli kâseler ile dolaşılır.
  47. Bembeyaz, o içenler için lezzetli.
  48. İçinde kötü bir yan etki yoktur. Ve ondan zehirlenip bitkinleşmezler.
  49. Ve indlerindedir (özellerindedir) o bakışları sınırlandırılanlar.
  50. Sanki onlar korunan yumurta gibilerdir (kıymet verilen anlamında deyim).
  51. Ki bazısı bazısıyla yüzleşerek sorarlar!
  52. Onlardan ifade eden biri der ki: Kesinlikle benim bir yakınım oldu.
  53. Derdi ki: “Kesinlikle sen mutlaka o doğrulayanlardan (onaylayanlardan) mısın?
  54. Öldüğümüz ve toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, kesinlikle biz mutlaka yargılananlar mıyız?”.
  55. Dedi ki: Siz bir malumata ulaşanlardan mısınız?
  56. Ki uzanıp baktı da onu o cehim düzeyi içinde gördü.
  57. Dedi ki: Allah’a yemin olsun. Neredeyse beni mutlaka yuvarlayacaktın!
  58. Ve Rabbimin nimeti olmasaydı mutlaka o hazır edilenlerden (çıkış, kurtuluş bırakılmayanlardan) olurdum.
  59. Ki biz ölümlüler değiliz değil mi? (Müminler)
  60. O evvelki ölümümüzden hariç ve biz azap edilenler değiliz.
  61. Kesinlikle bu, mutlaka o, o büyük kurtuluştur.
  62. Bunun benzeri için ki mutlaka çalışsınlar o çalışanlar.
  63. Konukluk armağanı olarak işte o mu daha iyidir? Yoksa o zakkum çok yıllık bitkisi (rezervi) mi?
  64. Kesinlikle biz onu o zalimler için fitne kıldık.
  65. Kesinlikle o, o cehimin kökü içinden çıkan çok yıllık bitkidir (Helleborus rezerv kaynaktır).
  66. Onun tomurcuğu (yükselen burcu) kesinlikle o, o şeytanların başları gibidir (Algol Takımyıldızı).
  67. Ki kesinlikle onlar ondan mutlaka içlerine alırlar da onunla o karınları dolduranlardır.
  68. Sonra onlar üzere mutlak sıcak sudan karışım (etkisini azaltma, seyrekleştirme) kesinlikle onlar içindir.
  69. Sonra kesinlikle onların dönüşü mutlaka o cehimedir.
  70. Kesinlikle onlar atalarını sapkınlar olarak buldular.
  71. Ki onların etki izleri üzerinde aldırmadan dalıp gidiyorlar.
  72. Ve mutlaka onlardan önce o evvelkilerin çoğu sapmışlardı.
  73. Ve mutlaka onların içine uyarıcılar göndermiştik.
  74. Ki gözlemle! O uyarılanların sonu nasıl oldu?
  75. Allah’ın o saflaştırılan kulları istisnadır.
  76. Ve mutlaka Nuh bize seslenmişti ki mutlaka ne güzeldir- yararlıdır o icabet edenler.
  77. Ve onu ve ehlini o büyük felaketten kurtardık.
  78. Ve onun zürriyetini, onları o baki kalanlar kıldık.
  79. Ve o diğer sonrakiler içinde onun üzere terk ettik.
  80. Selam Nuh üzere o âlemler içinde.
  81. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  82. Kesinlikle o, o iman eden kullarımızdandı.
  83. Sonra o diğerlerini suda boğduk.
  84. Ve mutlaka İbrahim kesinlikle onun takipçi taraftarlarındandı (Nuh’ist gibi).
  85. Rabbine selim bir kalp ile geldiğinde.
  86. O, o zaman babasına ve toplumuna dedi ki: “Kulluk ettikleriniz nedir?
  87. Allah’tan başka sahte tanrılar mı istiyorsunuz?
  88. Ki siz Âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?”.
  89. Ki o gökcisimlerine doğru göz attı.
  90. Da “Kesinlikle ben bitkinlik içindeyim” dedi.
  91. De onlar arkalarını dönenler olarak ilgilenmeyip tersine gittiler.
  92. Ki o birdenbire onların ilahlarına doğru yöneldi de dedi ki: “Edinip beslenmez misiniz?
  93. Size ne oluyor? Nutuk atmıyorsunuz!
  94. Ki birdenbire dengelerini bozmak için sağ eliyle ittirerek onlara doğru yöneldi.
  95. Ki çabucak koşarak ona doğru yaklaştılar.
  96. Dedi ki: Yonttuğunuza mı kulluk yapıyorsunuz?
  97. Ve Allah, O sizi ve işlemekte olduklarınızı biçimlendirdi.
  98. Dediler ki: Onun için bir bina bina edin ki onu o cehimin içinde sergileyin.
  99. Ki onun için tuzak kurmak irade ettiler de onları o en sefiller kıldık.
  100. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben Rabbime doğru yola çıkanım, O bana rehberlik edecek.
  101. Rabbim bana o salihlerden hibe et”.
  102. Ki onu yumuşak huylu bir erkek çocuk ile müjdeledik.
  103. Ki o onunla birlikte o koşacak duruma ulaşınca dedi ki: “Ey oğulcuk! Kesinlikle ben o uykumda, ben seni boğazlar görüyorum. Sen de gözlemle, gördüğün nedir?”. Dedi ki: “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap. İnşallah beni o sabredenlerden bulacaksın”.
  104. Ki ikisi teslim olduğunda ve onu o şakak için yatırdığında.
  105. Ve ona “Ey İbrahim” diye seslendik.
  106. “O rüyanı doğrulamışsın”. Kesinlikle biz o iyi davrananların karşılığını işte onun gibi veririz.
  107. Kesinlikle bu, mutlaka o, o apaçık denemedir.
  108. Ve ona büyük bir kurbanlıkla fidyelik verdik.
  109. Ve o sonrakiler içinde onun üzere terk ettik.
  110. Selam, İbrahim üzere!
  111. O iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  112. Kesinlikle o, o iman eden kullarımızdandı.
  113. Ve onu o salihlerden nebi İshak’la müjdeledik.
  114. Ve onun üzere ve İshak üzere potansiyeller kıldık. Ve ikisinin zürriyetindendir iyi davrananlar ve açıkça kendileri için zalim olanlar.
  115. Ve mutlaka Musa ve Harun’a büyük iyilikte bulunmuştuk.
  116. Ve ikisini ve toplumlarını o büyük felaketten kurtardık.
  117. Ve onları her türlü destekle destekledik de onlar o galipler oldular.
  118. Ve ikisine o net anlaşılan kitabı verdik.
  119. Ve ikisini o dosdoğru yola rehberlik ettik.
  120. Ve o sonrakiler içinde ikisi üzere terk ettik.
  121. Selam, Musa ve Harun üzere.
  122. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  123. Kesinlikle ikisi o iman eden kullarımızdandı.
  124. Ve kesinlikle İlyas mutlaka o mürsellerdendi.
  125. O zaman o, toplumuna dedi ki: “Önemsemez misiniz?”.
  126. Ve o biçimlendirenlerin en iyisini bırakarak Bael’e mi dua edersiniz?
  127. Allah’tır sizin Rabbiniz ve o evvelki atalarınızın Rabbi.
  128. Ki onu yalanladılar da kesinlikle onlar mutlaka hazır edilenlerdir.
  129. Allah’ın o saflaştırılan kulları hariçtir.
  130. Ve o sonrakiler içinde onun üzere terk ettik.
  131. Selam İl-Yasin üzere.
  132. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  133. Kesinlikle o, o iman eden kullarımızdandı.
  134. Ve kesinlikle Lut mutlaka o mürsellerdendi.
  135. O zaman onu ve ailesini topluca kurtardık.
  136. O kalanlar içindeki bir kocakarı hariç.
  137. Sonra o diğerlerini yerle bir ettik.
  138. Ve kesinlikle siz sabaha doğru onların üzerinden mutlaka geçip gidersiniz.
  139. Ve o gece vakti ki akıl etmez misiniz?
  140. Ve kesinlikle Yunus mutlaka o mürsellerdendi.
  141. O zaman o, o dolu gemiye doğru kaçtı.
  142. Ki kuraya katıldı da o çeldirilenlerden oldu.
  143. Ki kendini kınarken onu o balina bütün olarak yuttu.
  144. Ki eğer kesinlikle o, o çok tesbih edenlerden olmasaydı.
  145. Mutlaka tekrar diriltildikleri güne doğru onun karnında kalırdı.
  146. Ki onu bitkin bir halde o kusmukla (gri amber) birlikte fırlattık.
  147. Ve onun üzere pamuk cinsinden çok yıllık bir bitki bitirdik.
  148. Ve onu yüz bin veya artana doğru bir görev için gönderdik.
  149. Ki iman ettiler de onları bir süreye doğru metalandırdık.
  150. Ki onlara fikir sor: O kız çocukları senin Rabbinin ve o erkek çocuklar onların mı?
  151. Yoksa onlar şahitlerken biz o melekleri dişiler olarak mı biçimlendirdik.
  152. Dikkat edin! Kesinlikle onlar yalancılıklarından dolayı mutlaka derler ki:
  153. “Allah çocuk sahibi oldu”. Ve kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  154. O, o kız çocukları o erkek çocuklara eleyip seçti mi?
  155. Size nedir, nasıl hüküm veriyorsunuz?
  156. Ki hiç mi hatırlayıp düşünmüyorsunuz?
  157. Yoksa apaçık ikna edici delil size mi aittir?
  158. Ki doğrusunu söyleyenler oldunuzsa getirin kitabınızı!
  159. Ve O’nun ile o cinler arasında bir soy bağı kıldılar. Ve mutlaka o cinler onların (kendilerinin) gerçekten hazır (çıkışı olmayan halde) bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
  160. Allah onların vasıflandırmalarından bağımsız yegâne egemendir.
  161. Allah’ın o saflaştırılan kulları hariçtir (istisnadır).
  162. Ki kesinlikle siz ve kulluk ettikleriniz!
  163. Siz O’nun aleyhine fitneleyenler değilsiniz.
  164. O cehime yaslanan kişi hariçtir.
  165. Ve onun için malum makamlılar haricindekiler bizden değildir.
  166. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o dizilenler.
  167. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o tesbih edenler.
  168. Ve oysa onlar mutlaka diyenler oldular:
  169. “Eğer kesinlikle indimizde o evvelkilerden bir hatırlatma bulunsaydı.
  170. Mutlaka Allah’ın o saflaştırılan kullarından olurduk!”.
  171. Ki onu inkâr ettiler de yakında bilecekler.
  172. Ve kelimemiz o mürsel kullarımız için mutlaka öne geçmiştir.
  173. Kesinlikle onlar, mutlaka onlardır o yardım edilenler.
  174. Ve kesinlikle bizim ordumuz, mutlaka onlardır o galipler.
  175. Ki sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
  176. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp anlayacaklar.
  177. Ki azabımızı mı acele istiyorlar?
  178. Ki onların sahasına indiğinde de ne kötüdür o uyarılanların dönüşümü.
  179. Ve sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
  180. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp anlayacaklar.
  181. O izzet Rabbi Rabbin onların vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.
  182. Ve selam o mürseller üzeredir.
  183. Ve o tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabbi Allah içindir.

37. Sad Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Sad ve o zikir sahibi Kuran’a.
  3. Aksine, onlar ki kâfirler zorlayıcı etkinlik ve ayrılık içindeler.
  4. Onlardan önceki nesillerden nicesini yıkıma uğrattık da onlar bağrıştılar. Ve yeltenme zamanı değildi.
  5. Ve onlardan bir uyarıcı gelmesini acayip buldular. Ve o kâfirler dediler ki: Bu çok yalancı bir sihirbazdır.
  6. O, ilahları bir tek ilah mı kıldı? Kesinlikle bu mutlaka acayip bir şeydir!
  7. Ve onlardan o ileri gelenler “Yürüyüş yapın ve ilahlarınız üzere sabredin. Kesinlikle bu istenen bir şeydir” diye ayrıldılar.
  8. “Biz bunu o sonraki inanç birliğinde (millette) işitir değiliz. Oysa bu sadece bir tasarıdır.
  9. Bizim aramızda o zikir (Kur’an) onun üzerine mi indirildi?”.  Aksine, onlar zikrimden şüphe içindelerdir. Aksine, henüz onlar azabımı tatmadılar.
  10. Yoksa o yaptırım güçlü, o hibe eden Rabbinin rahmet hazineleri onların indinde (özelinde) midir?
  11. Yoksa o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasında bulunanların mülkü onların mıdır? Ki o araç gereçler içinde yükselsinler.
  12. Onlar orada o gruplardan bozguna uğratılan bir ordudur.
  13. Onlardan öncesinde Nuh toplumu ve Ad ve o kalıcı binalar sahibi Firavun yalanladı.
  14. Ve Semud ve Lut’un toplumu ve Eyke halkı işte onlar o gruplardır.
  15. Oysa hepsi sadece o resulleri yalanladılar ki misillemem gerçek oldu.
  16. Ve bunlar onun için gecikmeden olmayan bir çığlık titreşiminden başkasını gözetler değiller.
  17. Ve dediler ki: Rabbimiz! O hesap günü öncesinde bizim için payımızı çabuklaştır.
  18. Onların dedikleri üzere sabret ve bizim o hünerler sahibi kulumuz Davud’u hatırla. Kesinlikle o çok tövbekârdı.
  19. Kesinlikle biz o sabah ve o akşam onunla birlikte tesbih eden o dağları hizmete verdik.
  20. Ve o kararsızları (uçan kuşları) toplu olarak, hepsi ona karşı sorumluluk duyanlardı.
  21. Ve onun mülkünü şiddetlendirdik. Ve ona o hikmeti ve o hitap fazlalığını bulundurduk.
  22. Ve sana o davacıların bilgisi geldi mi? Onların yüksek duvardan o mihraba tırmandıklarında.
  23. Davud’un yanına vardıklarında ki o onlardan ürktü. Dediler ki: “Korkma!”. Biz, bazımız bazımızın üzere haksızlık yapan iki hasım gurubuz. Ki aramızda o gerçek-doğruyla hüküm ver. Ve aşırılığa kaçma ve bize o yol-yöntem düzeyine doğru rehberlik et.
  24. Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksan dokuz koyun aittir. Ve bana bir koyun aittir. Ki dedi ki: “Beni ona kefil yap”. Ve bana o hitap etmede baskın geldi.
  25. Dedi ki: “Senin koyununu onun koyunlarına katmak istemekle mutlaka sana zulüm yapmıştır. Ve kesinlikle o katanların çoğunluğu mutlaka bazıları bazılarının üzere haksızlık yapar. Sadece onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler hariçtir. Ve onlardan olanlar azdır”. Ve Davud kesin olarak onu zorlukla sınadığımızı zannetti de Rabbinden hoşgörü istedi. Ve ilgili-düşkün olarak rükûa kapandı.
  26. Ki böylece onu hoşgördük. Ve kesinlikle bizim indimizde mutlak çok yakınlık ve güzel bir yuva onun içindir.
  27. Ey Davut! Kesinlikle biz seni o yeryüzünde halife kıldık ki o insanlar arasında o gerçek ile hükmet. Ve o hevese uyma ki seni Allah yol-yönteminden saptırır. Kesinlikle onlar ki Allah yol-yönteminden sapanlar, o hesap gününü ihmal etmeleri nedeniyle şiddetli azap onlar içindir.
  28. Ve biz o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisi arasındakileri boş yere biçimlendirmedik. İşte o, onlar ki kâfirlerin zannıdır da vay onlar ki kâfirler için o ateşten?
  29. Yoksa biz onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenleri, o yeryüzünde o bozgunculuk çıkaranlar gibi mi kılarız? Veya o muttakileri o kural tanımazlar gibi mi kılarız?
  30. Sana indirdiğimiz kitap, ayetlerinin dikkatle incelenmesi ve o bilgili akıl sahiplerinin düşünüp anlaması için elverişli kılınandır.
  31. Ve biz Davud’a Süleyman’ı hibe ettik. Ne iyi-güzeldir o kul. Kesinlikle o tövbekârdı.
  32. Ona o akşam o çok iyi disiplinize edilen safkan atlar sunulduğunda.
  33. Da o dedi ki: Kesinlikle ben, o daha iyi olan sevgisini o perdeyle belirsizleşene kadar Rabbimi anmaktan hoş buldum.  
  34. Dedi ki: “Onları bana geri getirin”. Ki o bacakları ve o boyunları sıvazlamaya başladı.
  35. Ve mutlaka Süleyman’ı fitneyle denemiştik. Ve onu tahtı üzere bir ceset olarak sergiledik. Sonra pişmanlığını belirterek tövbekâr oldu.
  36. Dedi ki: Rabbim beni hoşgör. Bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk hibe et. Kesinlikle sen o armağan edensin.
  37. Ki o rüzgâr gücünü onun hizmetine verdik. O onun emriyle isabet ettiği yöne yumuşakça akardı.
  38. Ve her bina yapıcı ve araştırmacı o şeytanları.
  39. Ve o kelepçeler içinde iliştirilmiş diğerlerini.
  40. “Bu bizim bağışımızdır ki memnun et veya hesapsızca sahip çık”.
  41. Ve kesinlikle bizim indimizde (özelimizde) mutlak çok yakınlık ve güzel bir yuva onun içindir.
  42. Ve kulumuz Eyyub’u zikret. O zaman o, Rabbine seslendi: Kesinlikle bana, bana o şeytan dikilme ve azap ile dokundu.
  43. Bacağınla tepin! İşte bu yıkanacak ve içilecek soğuk.
  44. Ve onun ehlini ve onlarla beraber onun benzerini bizden bir merhamet ve o bilgili akıl sahiplerine hatırlatma olarak ona hibe ettik.
  45. Ve eline bir demet al da onunla ittirip ötele. Ve yeminini bozma. Kesinlikle biz onu sabreden bulduk. Ne iyi-güzeldir o kul! Kesinlikle o tövbekârdı.
  46. Ve o hünerler ve basiretler sahibi kulumuz İbrahim’i ve İshak’ı ve Yakub’u zikret.
  47. Kesinlikle biz onları özellikle o dönüş yurdunu akılda tutanlar olarak saflaştırdık.
  48. Ve kesinlikle onlar bizim indimizde mutlaka o elenip seçilen hayırlılardandır (avantajlılardandır).
  49. Ve İsmail’i ve Elyasa’yı ve Zülkifl’i zikret. Ve hepsi o hayırlılardandır.
  50. Hatırlatma budur. Ve kesinlikle en güzel yuva mutlak o önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  51. O kapılar onlar için her zaman açılmış Adn Bahçeleri!
  52. İçinde yaslanıp kurulmuş olarak; orada birçok yemişler ve içecekler istemektelerdir.
  53. Ve indlerinde (özellerinde) o bakışlarını yalnız eşlerine diken esaslı güzeller.
  54. İşte o, o hesap günü için size vaat edilen budur.
  55. Kesinlikle mutlaka bizim rızkımız budur. O azalıp bitenlerden ona ait değildir.
  56. Bu! Ve kesinlikle daha kötü bir yuva mutlaka o azgınlar içindir.
  57. Cehennem! Ona yaslanırlar ki ne kötüdür o döşek.
  58. İşte bu ki sıcak ve koyu, onu mutlaka tadarlar.  
  59. Ve onun şeklinden diğer çiftlerden.
  60. İşte bu kafile düşüncesizce sizinle beraber peşinize düşenlerdir. Onlara rahatlık yoktur. Kesinlikle onlar o ateşe yaslananlardır.
  61. Dediler ki: Aksine, size rahatlık yoktur. Bizim için onu önceden yapan sizsiniz ki ne kötüdür o karargâh!
  62. Dediler ki: Rabbimiz! İşte bunu bizim önümüze kim sunduysa ki onun o ateşteki azabını kat kat arttır.
  63. Ve dediler ki: “Bize ne oldu? O daha dezavantajlılardan sayar olduğumuz adamları göremiyoruz!
  64. Onları alay konusu edinirdik. Yoksa o görüp algılama onlardan bulanıklaştı mı?”
  65. Kesinlikle işte o, o ateş ehlinin çekişmesi mutlaka gerçektir.
  66. De ki: Kesin olan, ben bir uyarıcıyım. Ve o her şeyin üstesinden gelici, o yegâne Allah’tan başka ilahlardan herhangi biri ilah değildir.
  67. O göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasında bulunanların Rabbi o hoşgörülüdür, o yaptırım güçlüdür.
  68. De ki: Bu büyük bir bilgidir.
  69. Siz onu umursamayanlarsınız.
  70. Onlar tartışırlarken O Yüce İleri Gelenlerle ilgili bilimden benim için olmuş değildir.
  71. Bana vahiy olunan ise sadece kesin olarak benim apaçık bir uyarıcı olmamdır.
  72. O zaman Rabbin o meleklere dedi ki: “Kesinlikle ben çamurdan beşer biçimlendirenim”.
  73. Ki onu bir düzeye getirdiğim ve onun içine ruhumdan (entellektüelitemden, IQ ve EQ) yerleştirip geliştirdiğimde (up grade ettiğimde) de onun için secde edenler (hürmetkâr) durumuna geçin.
  74. Ki o melekler, onların hepsi topluca secde ettiler.
  75. İblis hariç, o kibirlendi ve o kâfirlerden oldu.
  76. Dedi ki: Ey İblis! İki elimle biçimlendirdiğim için seni secde etmekten ne menetti? Kibirlendin mi? Yoksa O Yücelerden mi oldun?
  77. Dedi ki: Ben ondan daha iyi durumdayım. Beni ateşten biçimlendirdin. Ve onu çamurdan biçimlendirdin.
  78. Dedi ki: Ki çık oradan. Ki kesinlikle sen istenmeyip zoraki kovulansın.
  79. Ve kesinlikle o yargılama gününe doğru lanetim senin üzeredir.
  80. Dedi ki: Rabbim! Ki bana onların diriltildiği güne-döneme doğru tolerans tanı.
  81. Dedi ki: Ki kesinlikle sen o tolerans tanınanlardansın.
  82. O malum vaktin dönemine doğru!
  83. Dedi ki: Ki senin yaptırım gücün ile mutlaka onları toptan azdıracağım.
  84. Onlardan o saflaştırılan kulların hariç!
  85. Dedi ki (ifade etti): Ki o gerçek ve o gerçeği ben ifade ederim.
  86. Mutlaka cehennemi senden ve onlardan sana uyanlarla topluca dolduracağım.
  87. De ki: Ben onun üzere sizden bir ücret istemiyorum ve ben o kendiliğinden yükümlülük getirenlerden değilim.
  88. Oysa o sadece o âlemler için bir hatırlatmadır.
  89. Ve onun bilgisini bir müddet sonra mutlaka öğreneceksiniz.

38. Zümer Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O kitabın indirilmesi o yaptırım güçlü, o hakîm Allah’tandır.
  3. Kesinlikle biz o kitabı sana gerçekle indirdik ki o dini (sosyal hukuk sistemini) O’na halis kılan olarak Allah’a kulluk et.
  4. Dikkat edin! O halis din Allah’ındır. Ve onlar ki “Biz onlara başka değil sadece bizi Allah’a yakın olmaya mutlaka çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” diyerek O’ndan başka veliler edinenler; Kesinlikle Allah onların içinde ihtilaf ettiklerinde onlar arasında hüküm verecektir. Kesinlikle Allah o yalancı kâfir kimseye hidayete etmez.
  5. Eğer Allah çocuk edinmeyi isteseydi, mutlaka biçimlendirdiklerinden uygun gördüğünü eleyerek seçerdi. O (mahlûkatından) bağımsız, ilintisiz yegâne egemendir. O, o bir tek, o her şeyin üstesinden gelen Allah’tır.
  6. O, o gökleri ve o yeryüzünü o gerçek ile biçimlendirdi. O geceyi o gündüzün üzerine küresel sarar ve o gündüzü o gecenin üzerine küresel sarar. Ve Güneş’i ve Ay’ı hizmete sundu. Hepsi belli bir son için akar. Dikkat edin! O, o yaptırım güçlüdür, o çok hoşgörülüdür.
  7. O sizi bir tek nefisten (dişiden) biçimlendirdi. Sonra o dişi türünden o dişi türünün eşini (erkeği) kıldı. Ve sizin için o nimet hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınları içindeki üç zorlu şart içinde biçimlendirme sonrası biçimlendirmeyle biçimlendirir. İşte O Allah rabbinizdir. O mülk O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur ki nasıl çevrilip uzaklaştırılıyorsunuz (kandırılıyorsunuz)?
  8. İnkâr ederseniz ki kesinlikle Allah sizden ihtiyaçsızdır. Ve O kulları için o küfre razı değildir. Ve şükrederseniz O sizin için ona razı olur. Ve yük yüklenen başka birinin yükünü yüklenmez. Sonra sonuçta dönüşünüz Rabbinize doğrudur ki işlemekte olduklarınızla sizi bilgilendirecektir. Kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  9. Ve o insana bir zorluk dokunduğunda Rabbine, O’na düşkün olarak dua eder. Sonra ona O’nun nimetinden sağladığı zaman önceden O’na dua eder olduğunu önemsemeyip unutur. Ve o, O’nun yolundan saptırması için Allah’a denkler kılar. De ki: Küfrünle birazcık metalan. Kesinlikle sen o ateş halkındansın.
  10. Yoksa o, o gece vakitlerinde secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat eden, o ahiretten endişe eden ve Rabbinin rahmetini özlemle umut eden kişi mi? De ki: Onlar ki bilenler ve onlar ki bilmeyenler aynı düzeyde midir? Kesin olarak o akıllı bilgililer düşünüp anlarlar.
  11. De ki: Ey onlar ki iman eden kullarım! Rabbinizi önemseyin. Bu dünyada onlar ki iyi davrananlar içindir iyilik. Ve Allah’ın arzı geniştir. Kesin olan, o sabredenlere, onların karşılığı hesapsızca verilip tamamlanır.
  12. De ki: Kesinlikle ben Allah’a, o dini O’na halis kabul ederek kulluk etmekle emrolundum.
  13. Ve o müslümanların öncülü olmak için emrolundum.
  14. De ki: Kesinlikle ben Rabbime isyan edersem, büyük gündeki azaptan korkarım.
  15. De ki: Allah’a, ben dinimi O’na halis kabul ederek kulluk ederim.
  16. Ki siz ondan başka uygun gördüğünüze kulluk edin. De ki: Kesinlikle o hüsrana uğrayanlar onlar ki o kıyamet günü kendilerini ve ehlini hüsrana uğratanlardır. Dikkat edin! İşte o, odur o apaçık hüsran.
  17. Onlar içindir üstlerinden o ateşten gölgelikler ve altlarından gölgelikler. İşte o, Allah kullarını onunla iyice korkutur. “Ey kullarım! Ki beni önemseyip ciddiye alın!”.
  18. Ve onlar ki o sofuluktan ona kulluk ederim diye kaçınan ve Allah’a düşkün olanlar, onlar içindir o müjde ki kullarımı müjdele.
  19. Onlar ki o ifadeyi işitirler de onun en güzeline tabi olurlar. İşte onlar, onlar ki Allah’ın onlara rehberlik ettikleridir ve işte onlar, onlardır o akıllı bilgililer.
  20. Ki o azap kelimesi onun üzere gerçek olan kimseyi mi? Ki sen mi o ateş içindekini kayıracaksın?
  21. Lakin onlar ki Rabblerini önemseyenler, onlar içindir üst üste bina edilmiş, altlarından o nehirler akan Allah’ın vadi localar. Allah o vadinde değiştirme yapmaz.
  22. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O, o gökten sıvı indirdi de onu o yeryüzünün içinde sızıntı kaynağına sokup yerleştirdi. Sonra onunla renkleri farklılaşan ekinler çıkarır. Sonra o uzayıp kurur ki onu sararmış görürsün. Sonra onu kurumuş kırıntılar kılar. Kesinlikle işte ondadır o akıllı bilgi sahipleri için mutlak hatırlatma.
  23. Ki Allah’ın kafasını İslam için açıp genişlettiği kişi mi? Ki o Rabbinden bir nur üzeredir. Ki vay Allah’ın zikrinden kalpleri o katılaşma durumunda olanlar için! İşte onlar apaçık sapkınlık içindelerdir.
  24. Allah, O, o anlatımın en güzelini ikil çok benzeşen bir kitap olarak indirdi. Onlar ki Rabblerinden çekinenlerin derileri ondan ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine doğru yumuşar. İşte o, Allah’ın hidayetidir (rehberliğidir). O onunla uygun gördüğüne hidayet eder. Ve Allah, O kimi şaşırtırsa ki onun için hidayet edenlerden yoktur.
  25. Ki o kıyamet günü o azabın kötüsüne yüzü ile tepki veren mi? Ve o zalimlere “Kazanır olduklarınızı tadın” dendi.
  26. Onlar ki onlardan öncekiler yalanladılar da o azap onlara hiç şuurunda olmadıkları yerden geldi.
  27. Ki Allah onlara bu dünya hayatında o rezilliği tattırdı. Ve mutlaka o ahiret azabı önemde daha büyüktür. Eğer bilir olsalar!
  28. Ve mutlaka biz bu Kuran’da o insanların hatırlayıp öğüt alabilmeleri için her benzetmeden öne sürmüşüz.
  29. Onlar önemseyip ciddiye alabilsinler diye çarpıklık bulunmayan Arapça bir duyuru olarak.
  30. Allah, çekişen ortaklar içinde bulunan bir adam ve bir adam için barışçıl durumda bir adam benzetmesini ileri sürdü. İkisi benzerlik olarak aynı durumda mıdır? Tapılacak övgü Allah’a aittir. Aksine, onların çoğu bilmezler.
  31. Kesinlikle sen ölümlüsün ve kesinlikle onlar ölümlüler.
  32. Sonra kesinlikle sizler o kıyamet günü Rabbinizin özelinde davalaşırsınız.
  33. Ki Allah üzere yalan söyleyenden ve ona geldiğinde o doğruluğu yalanlayandan daha zalimi kimdir? O kâfirler için ikametgâh cehennem içinde değil midir?
  34. Ve onlar ki o doğrulayanla gelenler ve onunla düzeltip doğrulayanlar; işte onlar, onlardır o muttaki (önemsemiş) olanlar.
  35. Onlar içindir Rabbleri indinde uygun gördükleri. İşte o, o iyi davrananların karşılığıdır.
  36. O, Allah’ın onların o ki işlediklerinin en kötüsünü örtmesi içindir. Ve O onlara karşılıklarını o ki işler olduklarının en güzeli ile verir.
  37. Allah kuluna kâfi değil midir? Ve seni o ki O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Ve Allah kimi saptırırsa ki onun için herhangi bir yol gösterici (rehber) yoktur.
  38. Ve Allah kime yol gösterirse (rehberlik ederse) ki onun için herhangi bir saptırıcı yoktur. Allah intikam sahibi yaptırım güçlü değil midir?
  39. Ve mutlaka onlara “O gökleri ve o yeryüzünü biçimlendiren kimdir?” diye sorsan, mutlaka derler ki: “Allah”.  De ki: “Ki Allah’tan başka dua ettiklerinizi görmez misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O’nun zararını giderebilenler midir? Veya bana bir rahmet isterse, onlar O’nun rahmetine sahip çıkıp tutabilenler midir?”. De ki: “Allah bana yeter”. O tevekkül edenler O’nun üzere tevekkül ederler.
  40. De ki: Ey toplumum! İmkânlarınız üzere çalışın. Kesinlikle ben çalışanım ki yakında bileceksiniz.
  41. Kimdir o, onu rezil eden azap ona gelir ve kalıcı azap ona helal (serbest) olur?
  42. Kesinlikle biz senin üzere o insanlar için o kitabı gerçekle indirdik ki kim yolu bulduysa kendisi içindir. Ve kim saptıysa kesin olarak onun (kendi nefsi) üzeredir. Ve sen onlar üzere kefil değilsin.
  43. Allah, O, o nefsi ölümü esnasında vefat ettirir (tam karşılığını gerçekleştirir) ve o ki hiç ölmeyenin uykusunda ki o ki onun üzere o ölüm gerçekleşene sahip çıkıp tutar ve o diğerini isimlendirilmiş bir sona kadar gönderir. Kesinlikle ondadır çok fikir edinen bir toplum için ayetler.
  44. Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: Ve eğer onlar herhangi bir şeye malik olur değillerse ve akıl edemiyorlarsa mı?
  45. De ki: O şefaat topluca Allah’ındır. O göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’nundur. Sonra sonuçta O’na doğru döndürüleceksiniz.
  46. Ve Allah O’nun birliği ile anıldığı zaman onlar ki o ahirete inanmayanların kalpleri (merkezleri) sıkılır. Ve onlar ki O’ndan başkaları anıldığında da o zaman onlar müjdeleşirler.
  47. De ki: Ey o gökleri ve o yeryüzünü ayrıştırıp yaratan, o bilineni ve o bilinmeyeni bilen Allah’ım, sensin anlaşmazlık içinde olduklarında kulların arasında hüküm veren.
  48. Ve eğer o yeryüzünde olanlar topluca ve onunla beraber bir misli onlar ki zalimlerin olsaydı; o kıyamet günündeki o azabın kötülüğünden onunla mutlaka fidye verirler. Ve Allah’tan onlar için asla hesaplar olmadıkları ortaya çıkar.
  49. Ve kazandıklarının kötülükleri onlar için ortaya çıkar. Ve alay etmek ister oldukları onlarla gerçek olur.
  50. Ki o insana bir zorluk dokunduğunda bize dua eder. Sonra biz ona bir nimet sağladığımızda der ki: “O kesinki o bana bilim üzere verildi”. Aksine, o fitnedir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  51. Onlar ki onlardan öncekiler onu ifade etmişti ki kazanır oldukları onlara yetkin-yeterlilik sağlamamıştı.
  52. Ki kazandıklarının kötülükleri onlara isabet etti. Ve bunlardan onlar ki zulmedenlere kazandıklarının kötülükleri isabet edecektir. Ve onlar etkisizleştirenler değillerdir.
  53. Ve kesinlikle Allah’ın uygun gördüğüne rızkı esnetip bollaştırdığını ve belli bir oranda kıldığını hiç bilmiyorlar mı? Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum için mutlak ayetler.
  54. De ki: Ey onlar ki nefisleri (benlikleri) üzere aşırı davranan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Kesinlikle Allah, O, o suçları topluca hoşgörür. O kesinki, O, o hoşgörülüdür, o özel merhametlidir.
  55. Ve o azabın sizde bulunmasından önce Rabbinize düşkün olun ve O’na teslim olun. Sonra yardım edilmezsiniz.
  56. Ve siz şuurunda değilken, size o azabın ansızın gelmesinden önce Rabbinizden size indirilenin en iyisine tabi olun.
  57. Bir nefsin “Allah’ın yanında olmaktan geri kalmam üzere bana yazıklar olsun. Oysa ben o alay edenlerden oldum” diye dediği.
  58. Veya: “Eğer Allah bana yol gösterseydi, mutlaka o önemseyip gereğini yapanlardan olurdum” dediği.
  59. Veya o azabı gördüğünde “Eğer benim için bir kere daha olsaydı ki o iyi davrananlardan olurdum!” dediği.
  60. “Aksine, sana ayetlerim gelmişti ki onları yalanlamıştın ve kibirlenmek istemiştin ve o kâfirlerden olmuştun”.
  61. Ve o kıyamet günü onlar ki Allah üzere yalan söyleyenlerin yüzlerinin kararmış olduğunu görürsün. Cehennem içinde değil midir o büyüklük taslayanlar için ikametgâh?
  62. Ve Allah onlar ki önemseyip gereğini yapanları hak edişleriyle uzaklaştırıp kurtarır. Onlara o kötülük dokunmaz ve onlar hüzünlenmezler.
  63. Allah’tır her şeyin biçimlendiricisi. Ve O her şey üzere vekildir.
  64. O göklerin ve o yeryüzünün kilit noktaları onundur. Ve onlar ki Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  65. De ki: Ki bana Allah’ın dışında bir başkasına mı kulluk (kölelik) etmemi emrediyorsunuz ey o cahiller!
  66. Ve sana ve onlar ki senden öncekilere “Mutlaka şirk koşarsan, mutlaka amellerin boşa gider ve mutlaka sen o hüsrana uğrayanlardan olursun” diye mutlak vahyolunmuştur.
  67. Aksine, Allah’a ki kulluk et ve o şükredenlerden ol.
  68. Ve Allah’ı O’nun gerçek kadri ile takdir etmediler. Ve o kıyamet günü o yeryüzü topluca onun avucundadır ve o gökler dürülü olarak sağ elindedir (Cebrail’in kontrolündedir). O, bağımsız, ilintisiz yegâne egemendir ve onların ortak koşmalarından çok yücedir.
  69. Ve o sur (o format, programlama) geliştirilip genişletildi ki o göklerdeki kimseler ve o yeryüzündeki kimseler Allah’ın uygun gördüğünden başkası hariç çarpıldılar. Sonra o tekrar geliştirildi ki o zaman onlar gözleyip duranlardır.
  70. Ve o yeryüzü, onun Rabbinin nuru ile ışıldayarak belirginleşti. Ve o kitap ortaya konuldu ve o nebilerle ve o şahitlerle gelindi. Ve onların aralarındaki karar zulmedilmeden o gerçekle uygulandı.
  71. Ve her bir nefse işlediğinin tam karşılığı verildi. Ve O’dur onların yaptıklarını en iyi bilen.
  72. Ve onlar ki kâfirler cehenneme bölükler halinde sevk edildi. Sonunda oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı ve onun yöneticileri onlara dediler ki “Size Rabbinizin ayetlerini aktaran ve bu gününüzün karşılaşması için uyaran, sizden olan bir resul hiç gelmedi mi?” Dediler ki: “Aksine!”. Ve lakin o kâfirler üzere o azap kelimesi gerçekleşti.
  73. Denildi ki: İçinde aralıksız kalacağınız cehennemin kapılarından girin ki o büyüklük taslayanların ikametgâhı ne kötüdür!
  74. Ve onlar ki Rabblerini önemseyip gereği gibi davrananlar bölükler halinde o bahçeye doğru sevk edildi. Sonunda oraya vardıkları zaman ve onun kapıları açıldı ve onun yöneticileri onlara dedi ki: “Selâmun aleyküm, hoş geldiniz! Ki girin oraya içinde aralıksız kalmaya!”.
  75. Ve dediler ki: Tapılacak hayranlık O ki vaadinde bize sadık kalan ve bizi o yeryüzüne vâris kılan Allah’ındır. O bahçeden uygun bulduğumuz yerde yerleşiriz ki o çalışanların karşılığı ne güzeldir!
  76. Ve o melekleri o temel yapı ve yönetimin etrafını çevreler görürsün. Rabblerinin bağımsız ilintisizliğini övgüyle vurgularlar. Ve onların aralarında karar o gerçekle verilir. Ve denir ki: Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabbi Allah’ındır.

 

39. Mümin Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O kitabın indirilmesi o yaptırım güçlü, o âlim Allah’tandır.
  4. O, o suçları hoşgören ve o tövbeleri kabul eden, o misillemede şiddetli, o aşkınlık sahibidir. O’ndan başka ilah yoktur. O nihai ulaşım O’na doğrudur.
  5. Onlar ki inkâr edenlerden başkası Allah’ın ayetlerine karşı mücadele edenler değillerdir ki onların o beldelerde dönüp dolaşması seni aldatmasın!
  6. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı. Ve onlardan sonraki o gruplar. Ve her ümmet resullerini ele geçirmek için niyetlendi. Ve o gerçeği çürütmek için o batılla mücadele ettiler de onları ele geçirdim ki misillemem nasıl oldu?
  7. Ve işte onun gibi Rabbinin onlar ki kâfirler üzere kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar o ateş halkıdır.
  8. Onlar ki o en temel yapıyı (Evreni) yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rabblerinin bağımsız, ilintisiz yegâne egemenliğini övgüyle vurgularlar. Ve O’na güvenip inanırlar. Ve onlar, onlar ki iman edenler için hoşgörü isterler: “Rabbimiz merhamet ve bilimsel olarak her şeyi kapsadın ki onlar ki tövbe edenleri ve senin yol-yöntemine tabi olanları hoşgör. Ve onları o cehim azabına karşı önemse.
  9. Rabbimiz onları ve atalarından ve eşlerinden ve onların zürriyetlerinden salihleri o ki vaat ettiğin Adn Bahçelerine dâhil et. Kesinlikle sen, sensin o yaptırım güçlü, o hâkim.
  10. Ve onları o kötülüklere karşı önemse ve kimi o kötülüklere karşı önemsedinse, o gün ki ona rahmet etmişsindir. Ve işte o, o büyük kurtuluştur”.
  11. Kesinlikle onlar ki kâfirler çağrılırlar: “Mutlaka Allah’ın nefreti sizin kendilerinize olan nefretinizden daha büyüktür. O imana doğru çağrıldığınız zaman ki inkâr ederdiniz”.
  12. (Kafirler) Dediler ki: Rabbimiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez hayat verdin de suçlarımızı itiraf ettik ki bir çıkış yolu- yöntemi var mıdır?
  13. İşte o sizin, kesinlikle Allah’a bir-tek olarak dua edildiğinde inkâr etmeniz ve O’na ortak koşulursa inanmanız nedeniyledir ki o hüküm o yüce, o büyük saygın Allah’ındır.
  14. O, O ki size ayetlerini gösterir ve sizin için o gökten rızık indirir. Ve değer verip düşkün olandan başkası aklına getirip düşünmez.
  15. Ve eğer o kâfirler istemese bile siz o dini yalnız O’na halis kılanlar olarak Allah’a dua edin.
  16. O, o dereceleri yükselten, o temel yapı ve yönetimin sahibi o mülakat günü hakkında uyarmak için emrinden o Ruh’u kullarından uygun gördüğü üzere görüştürür.
  17. O gün onlar barizlerdir. Onlardan herhangi bir şey Allah’a gizli kalmaz.  “Kimindir bugün o mülk?”.  “O bir tek, o her şeyin üstesinden gelen Allah’ındır”.
  18. Bugün her nefse kazandığı nedeniyle karşılık verilir. Bugün zulüm yoktur. Kesinlikle Allah o hesapta çabuktur.
  19. Ve onları o telaş günü ile uyar. O zaman o kalpler o gırtlaklar tarafındadır. Onlar öfkelerini baskılayandır. O zalimler için herhangi bir yakın dosttan herhangi biri dost değildir ve herhangi bir itaat edilir şefaatçi yoktur.
  20. O, o gözlerin hainliğini ve o kafaların gizlediğini bilir.
  21. Ve Allah, O, o gerçek ile karar verip uygular. Onlar ki O’ndan başka kulluk yaptıkları hiçbir şeye karar verip uygulayamaz. Kesinlikle Allah o işitendir, o görendir.
  22. Ve onlar o yeryüzünde hiç gezip dolaşmazlar mı ki onlar ki onlardan önce olanların akıbetinin nasıl olduğunu gözlemlesinler? Onlar o yeryüzünde eser ve kuvvet olarak onlardan daha şiddetli oldular ki Allah onları suçları ile yakaladı. Ve onlar için Allah’tan onları kayırandan herhangi biri olmadı.
  23. İşte o resullerinin onlara o açıklamalarla bulunup da onların inkâr eder olmaları nedeniyledir. Ki Allah onları yakaladı. Kesinlikle O kuvvetlidir, o misillemede şiddetlidir.
  24. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir yetki gücü ile göndermiştik.
  25. Firavun’a ve Haman’a ve Karun’a ki onlar dediler ki: “O çok yalancı bir sihirbazdır!”.
  26. Ki o bizim indimizden onlara o gerçek ile gelince dediler ki: “Onlar ki onunla birlikte iman edenlerin oğullarını katledin ve kadınlarını hayatta bırakın”. Ve o kâfirlerin düzeneği sadece şaşırıp sapma içindedir.
  27. Ve Firavun dedi ki: “Bırakın beni Musa’yı katledeyim. Ve mutlaka Rabbini çağırsın. Kesinlikle ben sizin dininizi başkasıyla değiştirmesinden veya o yeryüzünde o bozgunculuğun ortaya çıkmasından endişe etmekteyim”.
  28. Ve Musa dedi ki: “Kesinlikle ben, o hesap gününe inanmayan her çokça büyüklük taslayandan benim Rabbim ve sizin Rabbinize sığındım”.
  29. Ve Firavun ailesinden iman eden, imanını gizleyen bir adam dedi ki: “Rabbim Allah’tır dedi diye bir adamı mı katledeceksiniz? Ve o Rabbinizden size o açıklamalarla gelmiştir. Ve yalancı olursa ki yalanı kendi aleyhinedir. Ve doğru söyleyenlerden olursa o ki size vaat ettiklerinin bazısı size isabet eder. Kesinlikle Allah, O, o aşırı giden yalancı kimseye hidayet etmez.
  30. Ey toplumum bugün o mülk o yeryüzünde görünüşte size aittir. Ki bize gelirse Allah’ın baskınına karşı kim bize yardım eder?”. Firavun dedi ki: “Ben size gördüğümden başkasını göstermiyorum ve o olgunluk yolundan başka yola rehberlik etmiyorum”.
  31. Ve o ki iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Kesinlikle ben sizin için o gruplar günü benzerinden korkarım.
  32. Nuh toplumunun ve Âd’ın ve Semud’un ve o daha sonrakilerin geleneğinin benzeri gibi. Ve Allah o kulları için zulüm ister değildir.
  33. Ve ey toplumum! Kesinlikle ben sizin üzere o bağırıp çağrışma gününden korkuyorum.
  34. Arkanızı dönüp kaçacağınız o gün sizi Allah’a karşı savunanlardan herhangi bir kimse yoktur. Ve Allah kimi saptırırsa ki rehberlik edenlerden herhangi biri onun için değildir.
  35. Ve mutlaka önceden Yusuf size o açıklamalarla gelmişti ki size getirdiği hakkında şüphe etmekten geri kalmadınız. Hatta o helak olduğu (kaybolduğu) zaman dediniz ki: “Allah ondan sonra asla resul yetiştirip göndermez”. İşte onun gibi Allah çelişkideki müsrif kişiyi saptırır”.
  36. Onlar ki onlarda bulunan ikna edici yetki belgesizce Allah’ın ayetlerine karşı mücadele eden kimseler, onlar Allah indinde ve onlar ki iman edenler indinde nefreti önemli ölçüde artırdı. İşte onun gibi Allah her çok kibirlenen zorba kalbi böyle damgalar.
  37. Ve Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Benim için bir kule (şato?) bina et. Olabilir ki o sebeplere (Göklerin yoluna, cennetin, bahçenin yoluna) ulaşabilirim.
  38. O göklerin sebeplerine (Bahçenin, Cennetin yoluna) ki Musa’nın ilahına doğru yukarı uzanırım. Ve kesinlikle ben onu mutlaka yalancı zannediyorum”. Ve işte onun gibi Firavun için işlediğinin kötülüğü süslendi. Ve o, o yoldan alıkonuldu. Ve Firavun’un düzeneği ise yıkım içinde olandan başkası değildir.
  39. Ve o ki iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Siz bana tabi olun. Sizi o olgunluk yoluna ulaştırayım.
  40. Ey toplumum kesin olan: Bu, o dünya hayatı bir metadır. Ve kesinlikle o ahiret o karar yurdudur.
  41. Kim kötülük işlediyse ki mutlaka ona onun benzerinden başkasıyla karşılık verilmez. Ve iman eder halde erkek veya dişi kim düzeltici-iyileştirici iş işlediyse ki işte onlar o bahçelere girerler. Orada hesapsızca rızıklandırılırlar.
  42. Ve ey toplumum! Bana ne oluyor? Ben sizi o kurtuluşa doğru davet etmekteyim ve siz beni o ateşe doğru davet etmektesiniz!
  43. Siz beni Allah’a küfretmek için ve benim için ondan bir bilim olmayanı O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ve ben, ben sizi o yaptırım güçlüye, o hoşgörülüye doğru çağırıyorum.
  44. Çare yok! Kesin olarak siz beni bu dünyada ve o ahirette onun için daveti olmayana çağırırsınız. Ve oysa kesinlikle geri döndürülmemiz Allah’a doğrudur. Ve oysa kesinlikle o aşırı gidenler, onlardır o ateş halkı.
  45. Ki size dediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ve ben işimi Allah’a ısmarlarım. Kesinlikle Allah o kulları görendir”.
  46. Ki Allah onu onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Ve Firavun ailesini o azabın kötülüğü kuşattı.
  47. O ateş! Sabah ve akşam onun üzere sunulurlar. Ve o saatin yeniden oluşturulup kurulduğu dönem Firavun ailesi o azabın daha şiddetlisine dâhil edilirler.
  48. Ve onlar o zaman o ateş içinde tartışırlar ki o zayıf görülenler onlar ki kibirlenenlere derler ki: “Kesinlikle biz sizin için tabi olduk ki siz bizden o ateşten bir nasibe karşı yetkinlerden-yeterlilerden misiniz?”.
  49. Onlar ki kibirlenenler dedi ki: “Kesinlikle hepimiz onun içindeyiz. Kesinlikle Allah, O, o kulları arasında hüküm vermiştir”.
  50. Ve onlar ki o ateş içindekiler cehennem istifçilerine derler ki: “Rabbinize dua edin! O azaptan bir dönemi bizden hafifletsin”.
  51. Dediler ki: Ve resulleriniz o açıklamalarla size hiç bulunur olmadı mı? Dediler ki: “Aksine”. Onlar dediler ki: “Ki dua edin. Ve o kâfirlerin duası sadece şaşkınlık içindedir”.
  52. Kesinlikle biz bu dünyada ve o şahitliğin kurulduğu gün resullerimize ve onlar ki iman edenlere her türlü yardımla destek çıkarız.
  53. O gün o zalimlere mazeretleri yarar sağlamaz ve o lanet (dışlanma) onlar içindir ve o yurdun kötüsü onlar içindir.
  54. Ve mutlaka biz Musa’ya o rehberi vermiştik ve İsrailoğulları’nı o kitaba vâris kılmıştık.
  55. O akıllı bilgililer için rehber ve hatırlatma olarak.
  56. Ki sabret! Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ve suçun için hoşgörü iste. Ve o sabah erkenden ve o yatsı vakti Rabbinin bağımsız ilintisizliğini övgüyle vurgula.
  57. Kesinlikle onlar ki onlar da bulunan ikna edici bir delil olmaksızın (otoriter belge) Allah’ın ayetleri ile mücadele edenlerin kafalarının içindeki ise onların ulaşamayacakları bir kibirden başkası değildir. Ki Allah’tan sığınma iste. Kesin olan o ki O, o işitendir, o görendir.
  58. O göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi o insanların biçimlendirilmesinden mutlaka önemce daha büyüktür. Ve lakin o insanların çoğu bilmezler.
  59. Ve o kör ve o gören aynı durumda değildir. Ve onlar ki iman edenler ve o iyileştirici işleri işleyenler ve o kötülük işleyen aynı durumda değildir! Aklınıza getirip hatırlamaya çalışmanız ne kadar azdır!
  60. Kesinlikle o saat mutlak gelip çatacaktır. Onun içinde çelişki yoktur. Ve lakin o insanların çoğu iman etmezler.
  61. Ve Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, sizin için icabet edeyim. Kesinlikle onlar ki bana ibadet etmekten büyüklenenler, onlar yakında değersiz olarak cehenneme gireceklerdir”.
  62. Allah, O ki sizin için içinde sükûn bulasınız diye o geceyi ve görüp algılayan olmanız için o gündüzü kıldı. Kesinlikle Allah, o insanlar üzere mutlaka fazlalık sahibidir. Ve lakin o insanların çoğu şükretmezler.
  63. İşte o, Allah’tır Rabbiniz. O her şeyin biçimlendiricisidir. O’ndan başka ilah yoktur. Ki nasıl saptırılıyorsunuz?
  64. Onlar ki Allah’ın ayetlerini yetersiz-değersiz bulur olanlar işte onun gibi saptırılırlar.
  65. Allah, O ki o yeryüzünü sizin için karar yeri ve o göğü bina kıldı. Ve sizi yatkınlaştırdı. Ki yatkınlığınızı (programlarınızı) uygunlaştırdı. Ve sizi o temiz-yararlılardan rızıklandırdı. İşte o, Allah’tır sizin Rabbiniz. Ki Âlemlerin Rabbi Allah aşama aşama elverişli hale getirdi.
  66. O diridir. O’ndan başka tanrı yoktur ki o dini O’na halis kılanlar olarak O’na dua edin. Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabbi içindir.
  67. De ki: Kesinlikle bana, onlar ki Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk (kölelik) etmem Rabbimden bana o açıklamalar gelince yasaklandı. Ve Âlemlerin Rabbine gönülden teslim olmakla emrolundum.
  68. O, O ki sizi kuru topraktan biçimlendirdi. Sonra salgıdan. Sonra zigottan (döllenmiş yumurtadan). Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra sizi en şiddetlinize ulaşmanız için (biçimlendirir). Sonra yaşlı olmanız için (biçimlendirir). Ve öncesinde kiminiz vefat ettirilir ve isimlendirilmiş bir sona ulaşması için (biçimlendirir). Ve olabilir ki akıl edersiniz.
  69. O, O ki hayat verir ve öldürür. Ki O bir işe karar verdiğinde de kesin olarak onun için “ol” demektedir ki o var olmaktadır.
  70. Onlar ki Allah’ın ayetleriyle mücadele edenleri hiç görmez misin? Nasıl o yoldan çevriliyorlar!
  71. Onlar ki o kitabı ve onunla gönderdiğimiz resullerimizi yalanladılar ki yakında bilecekler.
  72. O zaman boyunlarında o halkalar ve o zincirlerle sürüklenecekler.
  73. O sıcak sıvı içine. Sonra o ateşin içine doldurulurlar.
  74. Sonra onlara denilir ki: Nerededir şirk koşar olduklarınız?
  75. Allah’tan başka? Dediler ki: “Bizden sapıp kaçtılar. Aksine, biz önceleri asla herhangi bir şeye dua eder olmadık”. Allah o kâfirleri işte onun gibi şaşırtıp saptırır.
  76. İşte o sizin o yeryüzünde o gerçek dışı duyarsız olmanız nedeniyle ve böbürlenir olmanız nedeniyledir.
  77. İçinde devamlı kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Ki o kibirlenenlerin ikametgâhı ne kötüdür!
  78. Ki sabret. Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ki onlara o ki vaat ettiklerimizin bazısını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de sonuçta onlar bize doğru döndürüleceklerdir.
  79. Ve biz mutlaka senden önce resuller göndermiştik. Onlardan kimini sana anlatmıştık ve onlardan kimini sana hiç anlatmamıştık. Ve bir resulün Allah’ın izni olmaksızın bir ayetle bulunması olur değildir ki Allah’ın emri geldiği zaman o gerçek ile karar verilip uygulanmıştır. Ve işte orada o gerçek dışı olanlar hasar etmişlerdir.
  80. Allah, O ki sizin onlara binmeniz ve onlardan edinip beslenmeniz için o nimet hayvanları kıldı.
  81. Ve sizin içindir ondaki faydalar ve kafalarınızdaki ihtiyaca onların üzerinde ulaşmanız için ve onların üzerinde ve o gemiler üzerinde taşınırsınız.
  82. Ve O size ayetlerini gösterir ki Allah’ın ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
  83. Ki o yeryüzünde hiç gezip dolaşmazlar mı? Ki onlar ki onlardan öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu gözlemlesinler. Onlar onlardan çok ve o yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha şiddetli oldularsa da kazanır oldukları onlara yetkinlik- yeterlilik sağlamadı.
  84. Resulleri onlara o açıklamalarla geldiğinde ise o bilimden özellerinde olanlar nedeniyle duyarsızlaştılar. Ve o alay etmek ister oldukları onları kuşatıverdi.
  85. Ki baskınımızı gördükleri zaman dediler ki: “Allah’a, O’nun birliği ile iman ettik. Ve O’na ortak koşar olduklarımızı inkâr ettik”.
  86. Ki bizim baskınımızı gördüklerindeki imanları onlara hiç fayda vermedi. O, o ki Allah’ın kulları için gelip geçmiş sıradan uygulamasıdır. Ve işte orada o kâfirler hasar ettiler.

 

40. Fussilet Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O, o en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametliden indirtmedir.
  4. O bilen bir toplum için Arapça duyuru olarak, ayetleri ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.
  5. Müjdeleyici ve uyarıcıdır ki onların çoğu ilgilenmezler de onlar işitip kavramazlar.
  6. Ve dediler ki: “Kalplerimiz (merkezlerimiz) o bizi çağırdığından kılıf içindedir. Ve kulaklarımızın içindedir duyarsızlık ve bizim aramızla senin arandadır perde ki çalış. Kesinlikle biz çalışanlarız”.
  7. De ki: Kesin olarak ben sizin benzeriniz bir beşerim (etten kemikten insanım). Bana vahiy ediliyor ki: Kesin olarak ilahınız tek bir ilahtır ki O’na yönelin. Ve O’ndan hoşgörülme isteyin. Ve vay o müşrikler için!
  8. Onlar ki o zekâtı vermezler. Ve onlardır o ahireti inkâr edenler.
  9. Kesinlikle onlar ki iman eden ve o iyileştirici işleri işleyenler, onlar içindir minnet edilmeyen mükâfat.
  10. De ki: Kesinlikle siz mi? O ki o yeryüzünü iki dönemde biçimlendireni mutlak inkâr ediyorsunuz? Ve O’nun için denkler kılıyorsunuz! İşte odur Âlemlerin Rabbi.
  11. Ve onun üstünden orada kıtalar ve orada elverişlilik (potansiyel) kıldı. Ve o soruşturanlar için orada onun sürdürülürlüğü için gerekli olanı eşit dört dönem içinde ayarladı.
  12. Sonra duman halindeki o göğü işleme aldı. Ki ona ve o yeryüzüne dedi ki: İsteyerek veya istemeyerek bir durumda bulunun. İkisi dedi ki: İsteyerek bir durumda olduk.
  13. Ki onları iki dönemde göklerin yedisi (atmosfer dâhil) olarak gerçekleştirdi. Ve her göğe onun görevini vahyetti. Ve o en yakın şimdiki göğü manyetizmayla ve koruyucu olarak donattık. İşte o, O, o yaptırım güçlü, o âlimin ayarlamasıdır (takdiridir).
  14. Ki ilgilenmedilerse de de ki: Sizi Ad ve Semud’un çarpılması benzeri bir çarpılma ile uyardım.
  15. Onlara “Yalnızca Allah’a kulluk etmez misiniz” diye başlangıç zamanlarında ve sonralarından o resuller gelince, dediler ki: “Eğer Rabbimiz uygun görseydi mutlaka melekler indirirdi ki kesinlikle biz onunla gönderildiğinizi inkâr edenleriz”.
  16. Ki Âd toplumuna gelince, onlar o yeryüzünde o gerçek dışı kibirlenmek istediler ve dediler ki: “Kim bizden kuvvetçe daha şiddetlidir?”. Ve o ki onları biçimlendiren Allah’ın onlardan kuvvetçe daha şiddetli olduğunu hiç görmediler mi? Ve onlar bizim ayetlerimizi önemsiz, yetersiz bulanlar oldular.
  17. Ki o kötü şartlar içindeki gerileme (regresyon, The Younger Dryas (c. 12,900 to 11,700 years BP)) günlerinde bu dünya hayatında o rezil azabı tattırmak için üzerlerine siklonik rüzgârı gönderdik. Ve mutlaka o ahiret azabı daha rezildir. Ve onlar herhangi bir yardım edilmeyenlerdir.
  18. Ve Semûd’a gelince ki biz onlara doğru yolu gösterdikse de onlar o körlüğü o hidayete hoş bularak tercih ettiler ki kazanmakta oldukları nedeniyle onları o alçaltıcı azabın çarpması yakalayıverdi.
  19. Ve onlar ki iman edenleri ve önemser olanları uzaklaştırıp kurtardık.
  20. Ve o gün Allah’ın düşmanları o ateşe doğru toplanırlar ki onlar kontrol altında tutulanlardır.
  21. Sonunda oraya geldikleri zaman işitip anlamaları ve görüp anlamaları ve derileri işler oldukları nedeniyle aleyhlerinde şahitlik eder.
  22. Ve derilerine “Niçin bizim aleyhimize şahitlik ettiniz” dediklerinde onlar dediler ki: Bize O ki her şeye nutuk attıran Allah nutuk (bilimsel olarak anlattırıyor) attırıyor. Ve O evvel kez sizi biçimlendirendir ve sonuçta ona doğru döndürülüyorsunuz.
  23. Ve siz işitip anlamanızın ve görüp anlamanızın ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıp-korunur olmazdınız. Ve lakin işlediklerinizin çoğunu Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz.
  24. Ve sizin işte o zannınız, o ki Rabbiniz ile ilgili zannınız sizi yuvarladı da o hüsrana uğrayanlara dönüştünüz.
  25. Ki sabredebilirlerse de onlar için o ateş ikametgâhtır. Ve olumlu bir yaklaşım isterlerse ki onlar o olumlu yaklaşılanlardan değillerdir.
  26. Ve biz onlar için yoldaşlar saptadık ki onların zamanlarındakini ve sonralarındakini onlara çekici gösterdiler. Ve onlardan önce gelip geçmiş olan o cin ve o insan ümmetleri içinde o ifade onlar aleyhinde gerçek oldu. Kesinlikle onlar hüsrana uğrayanlar oldular.
  27. Ve onlar ki inkâr edenler dediler ki: “O Kuran’ın busunu dinlemeyin ve onun için saçma sapan konuşun. Olabilir ki üstün gelirsiniz”.
  28. Ki onlar ki inkâr edenler, onlara mutlaka şiddetli azap tattırırız. Ve onlara o ki işlemekte olduklarının en kötüsü ile mutlaka karşılık veririz.
  29. İşte o, Allah düşmanlarının karşılığı o ateştir. Ayetlerimizi değersiz-yetersiz bulur olmaları nedeniyle karşılık olarak o aralıksız kalınma yurtları orada onlar içindir.
  30. Ve onlar ki kâfirler dediler ki: “Rabbimiz! O cinlerden ve o insanlardan onlar ki bizi saptıranları bize göster! Onları o en sefillerden olmaları için ayaklarımızın altında kılalım”.
  31. Kesinlikle onlar ki “Bizim Rabbimiz Allah’tır” diyenler, sonra dosdoğru bir istikamet tutanlar! Ve onlar üzere “Korkmayın ve hüzne kapılmayın ve o ki size vaat olunan o bahçeyle müjdeleyin” der halde o melekler iner.
  32. “Biz bu dünya hayatında ve o ahirette sizin velileriniziz. Ve orada nefislerinizin çektiği sizindir ve dilediğiniz sizindir.
  33. Hoşgörülü, özel merhametliden ağırlanma olarak”.
  34. Ve Allah’a doğru çağıran ve salih amel işleyen ve: “Kesinlikle ben o müslümanlardanım” diyenden ifade olarak daha iyi kimdir?
  35. Ve o iyilik ve o kötülük eşit olmaz. Sen o ki en güzel olan ile defet ki o zaman, o ki seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, kesinlikle o sıcak bir veli gibidir.
  36. Ve onu onlar ki sabırlı olanlardan başkası sergilemez ve onu büyük hisse sahiplerinden başkası sergilemez.
  37. Ve şayet o şeytandan sana bir kışkırtma kışkırtılırsa ki Allah’tan sığınma iste. O kesinki, O, o işitendir, o bilendir.
  38. Ve o gece ve o gündüz ve Güneş ve Ay O’nun ayetlerindendir. Güneş için secde etmeyin ve Ay için secde etmeyin. Ve özellikle yalnızca O’na kulluk eder oldunuzsa, O ki onları biçimlendiren Allah için secde edin.
  39. Ki büyüklenecek olurlarsa da onlar ki Rabbinin indindekiler o gece ve o gündüz usanmadan O’nun ilintisiz egemenliğini vurgularlar.
  40. Ve O’nun ayetlerindendir: Kesinlikle görürsün, iyice etkilenmiş o yeryüzü ki üzerine su indirdiğimizde kımıldayıp kabarır. Kesinlikle O ki ona hayat veren o ölüye mutlaka hayat verendir. Kesinlikle O her şey üzere ayarlayabilendir.
  41. Kesinlikle onlar ki ayetlerimiz hakkında sofilik yapanlar bize gizli değildir. Ki o ateşin içinde sergilenen kişi mi daha iyi durumdadır? Yoksa o kıyamet günü emin durumda olan kişi mi? Uygun bulduğunuzu işleyin. Kesinlikle O işlediklerinizi görüp algılayandır.
  42. Kesinlikle onlar ki o zikir onlara gelince onu inkâr edenlerdir. Ve kesinlikle o, mutlak yaptırım güçlü bir kitaptır.
  43. Onun zamanındaki ve sonrasındaki o sahte onun durumunda olamaz. O, hâkim, hamid’den indirilmedir.
  44. Senin için söylenenler sadece senden önceki o resuller için söylenmişlerdir. Kesinlikle senin Rabbin mutlaka hoşgörü sahibidir ve acı misilleme sahibidir.
  45. Ve eğer onu yabancı dilde duyuru kılsaydık mutlaka derlerdi ki: “Ayetleri detaylı ayrışık olmalı değil miydi? Yabancı ve Arap mı?”.  De ki: “O, onlar ki iman edenler için rehber ve şifadır. Ve onlar ki iman etmeyenlerin duyarsızlık kulaklarının içindedir. Ve o, onlar üzerine körlüktür. İşte onlar dönüşümsüz uzak bir mekândan çağrılıyorlar!”.
  46. Ve mutlaka biz Musa’ya o kitabı vermiştik ki onda ihtilaf edildi. Ve eğer Rabbinden önceden bir kelime geçmemiş olsaydı mutlaka aralarında karar verilip uygulama yapılırdı. Ve kesinlikle onlar ondan tartışmalı bir şüphe içindelerdir.
  47. Kim iyileştirici iş işlerse ki kendisi içindir ve kim kötülük yaparsa ki onun üzeredir. Ve senin Rabbin o kullara zulmedici değildir.
  48. O saatin bilimi O’na geri döndürülür. Ve O’nun bilimi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz ve hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Ve Allah onlara: “Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?” diye seslendiği gün, onlar derler ki: “Şahitlerden hiçbirinin bizden olmadığını sana duyururuz”.
  49. Ve öncesinde onlara dua eder oldukları onlardan sapıp kaçtı ve sığınacak yerden onlar için olmadığını zannettiler.
  50. O insan o daha iyi olanı davet etmekten usanmaz. Ve ona o daha kötü olan dokunursa da karamsar ümitsizdir.
  51. Ve mutlaka ona dokunan zorluktan sonra ona bizden bir rahmet tattırırsak mutlaka der ki: “Bu benimdir ve sanmıyorum ki o saat tekrar kurulup işler olsun. Ve mutlaka Rabbime geri döndürülürsem kesinlikle O’nun indindeki o en iyi mutlaka benimdir”. Ki onlar ki kâfirlere işlediklerini mutlaka bildireceğiz. Ve kaba azaptan onlara mutlaka tattıracağız.
  52. Ve o insanı onun üzere nimetlendirdiğimiz zaman o ilgilenmez ve yanına dönüp uzaklaşır. Ve ona o dezavantaj dokunduğu zamanda da o kapsamlı dua sahibidir.
  53. De ki: Gördün mü? O, Allah indinden olan ise! Sonra onu inkâr ettin! Ondan dönüşümsüz uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapkın kimdir?
  54. Ayetlerimizi onlara o ufuklarda (sonraki yer ve zamanlarda) ve benlikleri içinde göstereceğiz. Hatta onlar için kesinlikle onun o gerçekliği apaçık açığa çıkacak. Ve senin Rabbin hiç yeterli değil midir? Kesinlikle O her şey üzerine şahittir.
  55. Dikkat edin! Kesinlikle onlar Rabbleri ile mülakat yapacaklarından şüpheli sorgulama içindelerdir. Dikkat edin! Kesinlikle O her şeyi kuşatandır.

41. Şura Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ayn, Sin, Kaf.
  4. İşte onun gibi, o yaptırım güçlü, o hâkim Allah sana doğru ve onlar ki senden öncekilere doğru vahyeder.
  5. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nundur. Ve O, o yücedir, o büyüktür.
  6. Neredeyse o gökler üzerlerinden ayrışacak! Ve o melekler Rabblerinin bağımsız ilintisizliğini övgüyle vurgularlar. Ve onlar o yeryüzündekiler için hoşgörü isterler. Dikkat edin! Kesinlikle Allah, O, o hoşgörülüdür, o özel merhametlidir.
  7. Ve onlar ki O’ndan başka veliler edinenler, Allah’tır onlar üzere kayıt tutan. Ve sen onlar üzere vekil değilsin.
  8. İşte onun gibi o yerleşim yerlerinin anası ve onun çevresindekileri ve içinde çelişme olmayan o toplanma gününe uyarman için sana Arapça bir duyuru vahyettik. Bir kısım o bahçe içindedir ve bir kısım o yakıcı içindedir.
  9. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka onları bir tek ümmet kılardı. Velâkin O uygun gördüğü kimseyi rahmeti içine dâhil eder. Ve o zalimler, onlar için velilerden biri veli değildir ve yardım edicilerden biri yardım edici değildir.
  10. Yoksa ondan başka veliler mi ediniyorlar? Ki Allah’tır O, o veli ve O, o ölüye hayat verendir ve O her şey üzere kadirdir.
  11. Ve ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyde de onun hükmü Allah’ındır. İşte O benim Rabbim Allah’tır. Ben O’na tevekkül ettim ve O’na düşkünüm.
  12. O, o göklerin ve o yeryüzünün yaratıcısıdır. Sizin için nefislerinizden eşler ve o nimet hayvanlardan eşler kıldı. Sizi onun içinde zirai olarak türetip yetiştiriyor. Hiçbir şey O’nun benzeri gibi değildir. Ve O, o işitendir, o görendir.
  13. O göklerin ve o yeryüzünün kilit noktaları O’nundur. O uygun gördüğüne o rızkı uzatıp genişletir ve ayarlar. Kesinlikle O her şeyi bilendir.
  14. “O dini (sosyal düzeni) kurup uygulayın ve onda ayrılığa düşmeyin” diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve o ki sana vahyettiğmizi ve İbrahim’e ve Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi o düzenden sizin için yasa kıldı. Senin ona doğru çağırmakta olduğun o müşrikler üzere ağır geldi. Allah uygun gördüğünü ona doğru seçer ve ilgilenen, düşkün olanları ona doğru hidayet eder.
  15. Ve onlar, onlara o bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlaşmadan başka farklı gruplar olmadılar. Ve eğer Rabbinden isimlendirilen bir sona doğru önceden geçmiş bir kelime olmasaydı mutlaka aralarında karar verilip uygulama gerçekleştirilirdi. Ve kesinlikle onlar ki onlardan sonra o kitaba vâris kılınanlar mutlaka ondan tartışmalı bir şüphe içindelerdir.
  16. Ki işte onun için ki sen davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Ve onların hevalarına uyma. Ve de ki: “Allah’ın kitaptan indirdiğine iman ettim. Ve aranızda adalet için emrolundum. Allah’tır Rabbimiz ve Rabbiniz. Bizim amelimiz bizimdir. Ve sizin ameliniz sizindir. Bizim aramızda ve sizin aranızda tartışma konusu yoktur. Allah’tır aramızı bulan. Ve sonuçta beklenen geri dönüş O’na doğrudur”.
  17. Ve ona iyice cevap verildikten sonra onlar ki Allah hakkında tartışanların savunmaları Rabbleri indinde geçersiz tartışmadır. Ve gazap onlar üzeredir ve şiddetli azap onlar içindir.
  18. Allah, O ki o kitabı o gerçekle ve o ağırlık oluşturanı (gravity), ağırlık birimini indirendir. Ve idrak ettiğin nedir? O saatin yakın olduğu beklenmektedir!
  19. Onlar ki ona inanmayanlar onu acele isteyenlerdir. Ve onlar ki iman edenler ondan kaygılananlardır. Ve onlar bilirler ki kesinlikle o, o gerçektir. Dikkat edin! Kesinlikle onlar ki o saati sorgulayanlar mutlaka dönüşümsüz sapıklık içindelerdir.
  20. Allah, O kulları için incelikle davranandır. Uygun gördüğünü rızıklandırır. Ve O, o kuvvetlidir, o yaptırım güçlüdür.
  21. Kim o ahiret ekinini isteyen olduysa; onun için onun ekininde artış yaparız. Ve kim bu dünya ekinini isteyen olduysa ona ondan veririz. Ve onun için o ahirette nasipten yoktur.
  22. Yoksa Allah’ın izin vermediğini o dinden uygulama kanunu olarak koyan birtakım ortaklar onların mıdır? Ve eğer o fasıl kelimesi olmasaydı mutlaka aralarında hüküm verilirdi. Ve kesinlikle o zalimler, onlar içindir acı verici azap.
  23. O zalimleri kazandıkları nedeniyle kaygılananlar olarak görürsün. Ve o onlara gerçekleşti. Ve onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler o bahçe (cennet) düzenlemeleri içindelerdir. Rabblerinin indinde uygun gördükleri onlar içindir. İşte o, o değerli fazlalıktır.
  24. İşte o, o ki Allah’ın onlar ki iman eden ve o iyileştirici işleri işleyen kullarını müjdelediğidir. De ki: Ben, sizden onun üzere o yakınlık içi sevgisinden başka bir karşılık istemem. Ve kim bir iyilik yaklaşımında bulunursa biz onu, onun için onun içindeki iyilik olarak artırırız. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, şükredendir.
  25. Yoksa: “Yalandan Allah’a iftira ediyor” mu derler? Ki öyleyse Allah uygun görürse senin kalbini mühürler. Ve Allah o gerçek dışı olanı siler. Ve kelimesi ile o gerçek olanı gerçekleştirir. Kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  26. Ve O, O ki kullarından o tövbeyi kabul edendir ve O, o kötülükleri affeder ve yaptıklarınızı bilir.
  27. Ve onlar ki iman edenler ve o iyileştirici işleri işleyenlere icabet eder. Ve onlara fazlından artırır. Ve o kâfirler, onlar içindir şiddetli azap.
  28. Ve eğer Allah kulları için o rızkı esnetip genişletseydi mutlaka o yeryüzünde azarlardı. Ve lakin uygun gördüğü bir ayar ile indirir. Kesinlikle O kullarından haberdardır, görendir.
  29. Ve O, O ki karamsar olmalarından sonra o istenen durumu (yağmur) indirir ve rahmetini yayar. Ve O dur o veli, o övülüp tapılan.
  30. Ve o göklerin ve o yeryüzünün biçimlendirilmesi ve ikisi içinde karasal yabani hayvanlardan yaydığı O’nun ayetlerindendir. Ve O uygun gördüğü zaman onları toplamayı ayarlayabilendir.
  31. Ve size isabet eden musibet ki ellerinizin kazanmakta olduğu nedeniyledir. Ve O çoğundan affeder.
  32. Ve siz o yeryüzünde aciz bırakanlar değilsiniz. Ve sizin için Allah’tan başka velilerden biri veli değildir ve yardım edici yoktur.
  33. Ve o denizde o alametler gibi o akanlar onun ayetlerindendir.
  34. O uygun görürse o rüzgâr gücünü (motor dahil) sakinleştirir de onlar onun sırtında durgunlar olarak kalakalırlar. Kesinlikle işte ondadır her çokça sabreden, çokça şükreden için ayetler.
  35. Veya kazandıklarından dolayı onları mahveder. Ve O çoğundan affeder.
  36. Ve onlar ki ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, onlar onlar için sığınacak yer olmadığını bilsinler.
  37. Ki sizde herhangi bir şeyden bulunan ki bu dünya hayatı metaıdır. Ve Allah indindeki, onlar ki iman edenler ve Rabblerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve kalıcıdır.
  38. Ve onlar ki o büyük günahlardan ve o ahlaksızlıklardan kaçınanlardır ve öfkelendikleri zaman hoş görenlerdir.
  39. Ve onlar ki Rabblerine icabet edenlerdir ve o namazı tam uygulayanlardır. Ve onların işleri aralarında danışmayladır ve onlara rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
  40. Ve onlar ki o baskıya uğradıklarında onlar destekleşenlerdir.
  41. Ve kötülüğün karşılığı onun benzeri kötülüktür. Ki kim affeder ve düzeltirse de onun karşılığı Allah üzeredir. Kesinlikle O, o zalimleri sevmez.
  42. Ve mutlaka kim zulme uğraması sonrasında yardım aldıysa ki işte onlar, onlar üzere yol-yöntem yoktur.
  43. Kesin olan, o yol-yöntem onlar ki o insanlara zulmeden ve o yeryüzünde o gerçek dışıyla taşkınlık yapanlar üzeredir. İşte onlar, onlar içindir acıklı azap.
  44. Ve mutlaka kim sabreder ve hoşgörürse, kesinlikle işte o, o işlerin mutlak kararlılık isteyenlerindendir.
  45. Ve kimi Allah saptırırsa da onun için O’ndan sonraki velilerden biri veli değildir. Ve o zalimleri, onlar o azabı görünce “Yol-yöntemden bir daha tekrarlama var mıdır?” derlerken görürsün.
  46. Ve onları onun üzerine sunulurken, o zilletten ürperir ve göz ucuyla gizlice bakar görürsün. Ve onlar ki iman edenler derler ki: Onlar ki hüsranda olanlar, o kıyamet günü kendilerini ve ehlini hüsranda bırakanlardır. Dikkat edin! Kesinlikle o zalimler yerleşik bir azap içindelerdir.
  47. Ve onlar için Allah’tan başka onları destekleyip yardım eden velilerden olmadı. Ve kimi Allah saptırdıysa ki onun için herhangi bir yol-yöntem yoktur.
  48. Allah’tan tekrarlanması bulunmayan o gün gelmeden önce Rabbinize icabet edin. O gün sizin için sığınak yoktur ve sizin için inkâr yoktur.
  49. Ki ilgilenmedilerse de biz seni onlar üzere bekçi göndermedik. Senin üzere ise sadece o tebliğdir! Ve kesinlikle biz o insana bizden merhamet tattırdığımız zaman onunla ferahlayıp duyarsızlaşır. Ve ellerinin önceden ayarladığı nedeni ile kötülük isabet ederse ki kesinlikle o insan nankördür.
  50. O göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Uygun gördüğünü biçimlendirir. Uygun gördüğü için dişiler hibe eder ve uygun gördüğü için o erkekleri hibe eder.
  51. Veya onları erkek ve dişi olarak çift yapar. Ve uygun gördüğünü sonradan çocuksuz kalmış kılar. Kesinlikle O bilendir, ayarlayabilendir.
  52. Ve Allah’ın bir beşer ile konuşması vahiy veya perde arkasından veya resul göndererek ki O’nun izni ile O’nun uygun gördüğünü vahiy etmesi dışında olur değildir. Kesinlikle O yücedir, hâkimdir.
  53. Ve işte onun gibi emrimizden ruh olarak sana vahyettik. Sen o kitap ve o iman nedir idrak eden olmadın. Ve lakin onu nur (aydınlatıcı) olarak kıldık. Onunla kullarımızdan uygun gördüğümüze hidayet ederiz. Ve kesinlikle sen, sen mutlaka dosdoğru yol-yönteme rehberlik edersin.
  54. O ki o göklerdekilerin ve o yeryüzündekilerin O’na ait olduğu Allah’ın yol-yöntemine. Dikkat edin! Görevlerin sonuçlanması Allah’a doğrudur.

42. Zuhruf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ve o açıklayıcı kitabı!
  4. Kesinlikle biz, biz onu Arapça bir duyuru kıldık. Olabilir ki akledersiniz!
  5. Ve kesinlikle o, bizim tarafımızdaki o kitap ana kaynağı içindedir. O mutlaka yücedir, bilgecedir.
  6. Ki siz müsrif bir kavim oldunuz diye, o zikirden size boş verip geçip gidelim mi?
  7. Ve o öncüller içinde nebilerden nicesini gönderdik.
  8. Ve nebilerden onlara gelenlerle sadece alay etmek isteyenler oldular.
  9. Ki onlardan ataklık olarak daha şiddetlileri helak ettik. Ve o öncüllerin benzetmesi geçip gitti.
  10. Ve mutlaka onlara sorsan: “O gökleri ve o yeryüzünü kim biçimlendirdi?” Mutlaka derler ki: “Onları o yaptırım güçlü, o bilen biçimlendirdi”.
  11. O ki sizin için o yeryüzünü uygun zemin kıldı ve yolunuzu bulabilmeniz için ulaşım yolları (way) kıldı.
  12. Ve O ki o gökten ayarla sıvı indirdi ki onunla ölü beldeyi neşrettik. İşte onun gibi çıkarılırsınız.
  13. Ve O ki o eş-çiftlerin hepsini biçimlendirdi ve sizin için bindiğiniz o gemilerden ve o nimet hayvanlardan kıldı.
  14. Onların sırtları üzerine seviyelenmeniz için. Sonra üzerlerine seviyelendiğinizde Rabbinizin nimetini hatırlarsınız. Ve dersiniz ki: “O ki bunları bizim hizmetimize veren bağımsız ilintisiz yegâne egemendir ve biz onun için evcilleştirir olmadık.
  15. Ve kesinlikle biz mutlaka Rabbimize doğru geri dönenleriz.
  16. Ve O’nun kullarından O’nun için-ait parça kıldılar. Kesinlikle o insan mutlaka apaçık kâfirdir.
  17. Yoksa O, biçimlendirdiklerinden kızlar mı edindi ve o oğulları size mi eleyip ayırdı?
  18. Ve onlardan biri Rahman için ileri sürdüğü herhangi bir benzeri ile müjdelenince yüzü kapkara kararır ve öfkesinden suskundur.
  19. Ve o süs içinde inşa edilen ve o davalaşmada o kesip atma dışı kalan kişiyi mi?
  20. Ve onlar, onlar ki Rahman’ın kulları olan o melekleri dişiler kılanlar, onlar onların biçimlendirilmelerine şahitlik mi ettiler? Onların şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklar!
  21. Ve dediler ki: “Eğer Rahman uygun görseydi, onlara kulluk (kölelik) etmezdik”.  İşte onunla ilişik herhangi bir bilimden onlara ait değildir. Onlar ise sadece hipotezde bulunurlar.
  22. Yoksa onun öncesinde onlara bir kitap verdik de onlar ona sahip çıkıp tutunanlar mıdır?
  23. Aksine, dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir inanç birliği (ümmet) üzere bulduk ve kesinlikle biz onların eserleri üzere rehberlik edinenleriz”.
  24. Ve işte onun gibi, senden önceki uyarıcılardan herhangi bir yerleşim yerine gönderdiğimize sadece onun şımarıkları dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir inanç birliği üzere bulduk ve kesinlikle biz onların eserleri üzere model alanlarız”.
  25. Dedi ki: “Ve eğer atalarınızı üzere bulduğunuzdan daha doğru bir rehberlikle size geldiysem mi?”. Dediler ki: “Kesinlikle biz senin onunla gönderildiğini inkâr edenleriz”.
  26. Ki onlardan intikam aldık. Ki gözlemle o yalanlayanların akıbeti nasıl oldu!
  27. Ve o zaman İbrahim babasına ve toplumuna dedi ki: “Kesinlikle ben sizin kulluk ettiklerinizden dönüşümsüz uzağım.
  28. Sadece O ki beni mucitçe yaratan hariçtir ki kesinlikle O bana yol gösterecektir”.
  29. Ve o, olabilir ki geri dönerler diye onu arkasında kalanlar içinde kalıcı kelime kıldı (yazılı belge, Suhufu İbrahim?).
  30. Aksine, sonunda onlara apaçık bir resul ve o gerçek gelinceye kadar bunları ve atalarını metalandırdım.
  31. Ve onlara o gerçek gelince dediler ki: “Sihirdir bu ve kesinlikle biz onu inkâr edenleriz”.
  32. Ve dediler ki: “Kuran’ın busu o iki yerleşim yerinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?”.
  33. Rabbinin rahmetini paylaştıranlar onlar mı? Biz paylaştırdık bu dünya hayatında onların aralarında geçimliklerini. Ve bazıları bazılarını hizmetli edinsinler diye derece olarak bazılarını bazılarının üstünde yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
  34. Ve eğer o insanlar tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evleri için gümüşten tavanlar ve onun üstesinden geldikleri yükselme aletleri (asansör) kılardık.
  35. Ve evleri için kapılar ve üzerlerine yaslanacakları tahtlar.
  36. Ve dekorasyonlar. Ve oysa işte onların hepsi ancak bu dünya hayatının metasıdır. Ve senin Rabbinin indinde o ahiret o muttakiler içindir.
  37. Ve kim Rahman’ın zikrini görmemezlikten gelirse biz onun için bir şeytan saptarız ki o onun için yakın arkadaştır.
  38. Ve kesinlikle onlar onları mutlaka o yoldan alıkoyarlar ve onlar hesap ederler ki kesinlikle onlar doğru yolda olanlardır.
  39. Sonunda bize geldiğinde der ki: “Keşke benim aram ve senin aran o iki doğu (iki kutup) ulaşılmaz uzaklığınca olsaydı! Ki ne kötüdür o yakın arkadaş!”.
  40. Ve bugün zülüm ettiğinizde size asla yarar sağlamayacak. Kesinlikle siz o azapta ortaklarsınız.
  41. Ki sen mi duyurup kavratacaksın o sağırlara? Veya apaçık sapıklık içinde olan o körlere sen mi yol göstereceksin?
  42. Ki biz seni alıp götürsek de kesinlikle biz onlardan intikam alanlarız.
  43. Veya o ki onlara o vaat ettiklerimizi sana gösteririz ki kesinlikle biz onlar üzere muktediriz.
  44. Ki sen o ki sana vahiy edilene sıkıca tutun. Kesinlikle sen dosdoğru bir yol üzeresin.
  45. Ve kesinlikle o senin için ve toplumun için mutlak hatırlatmadır. Ve sorgulanacaksınız.
  46. Ve onlar ki senden önce gönderdiğimiz resullerimizi soruştur. Biz, Rahman’dan başka kulluk edilen ilahlar kıldık mı?
  47. Ve mutlaka biz Musa’yı Firavun’a ve onun ileri gelenlerine ayetlerimizle göndermiştik de dedi ki: “Kesinlikle ben, Âlemlerin Rabbinin resulüyüm”.
  48. Ki o onlara ayetlerimizle gelince, o zaman ona alayla gülüyorlardı.
  49. Ve biz onlara biri ötekinden daha değerli-büyük olmayan hiçbir ayet gösterir değildik. Olabilir ki dönerler diye biz onları o azapla yakalayıverdik.
  50. Ve dediler ki: “Ey o sihirbaz! Senin özelindeki ahdi nedeniyle bizim için Rabbine dua et. Kesinlikle biz mutlaka doğru yola rehberlik edilenleriz”.
  51. Ki onlardan o azabı giderdiğimizde o zaman sözlerinden dönüyorlardı.
  52. Ve Firavun toplumu içinde bağırıp dedi ki: “Ey benim toplumum! Mısır’ın mülkü ve onun bu altımda akmakta olan o nehirleri benim değil mi? Ki görüp anlamaz mısınız?
  53. Yoksa ben o ki o sıradan ve neredeyse açıklama yapamayan bundan daha iyi durumda değil miyim?
  54. Ki üzerinde altından bilezikler sergilenmeli veya yakın destekleyici o melekler onunla birlikte bulunmalı değil miydi?”.
  55. Ki o toplumunu hafife aldı da onlar ona itaat ettiler. Kesinlikle onlar yoldan çıkan bir toplum oldular.
  56. Ki bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık da onları topluca boğduk.
  57. Ki onları o sonrakiler için geçmiş bir hanedanlık ve bir benzetme kıldık.
  58. Ve Meryem oğlu bir benzetme olarak ileri sürülünce, o zaman senin toplumun ondan dolayı bağrışırlar.
  59. Ve dediler ki: “Bizim ilahlarımız mı yoksa o mu daha iyi durumdadır?” Seninle mücadele yapmaktan başka onu ileri sürmezler. Aksine, onlar kavgacı bir toplumdur.
  60. O ise sadece üzerine nimetlendirdiğimiz bir kuldur. Ve onu İsrailoğulları için benzetme kıldık.
  61. Ve eğer biz uygun görürsek, mutlaka o yeryüzünde sizden haleflik eden melekler kılardık.
  62. Ve kesinlikle o, o saat için mutlaka bir bilimdir ki onu sorgulama içinde olma. Ve bana tabi olun. Dosdoğru yol-yöntem budur.
  63. Ve o şeytan sizi şaşırtıp saptırmasın. Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  64. Ve İsa o açıklayan ispatlarla gelince dedi ki: “Size o hikmetle ve o ki uyuşmazlık içinde olduklarınızın bazılarını size açıklamak için gelmişim. Ki Allah’ı önemseyip ciddiye alın ve bana itaat edin”.
  65. Kesinlikle Allah, O benim Rabbim ve sizin Rabbinizdir ki O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
  66. Ki aralarından o gruplar ihtilaf ettiler. Ki acı verici günün azabından vay onlar ki zulmedenlere!
  67. Sadece o saat onlara ansızın ve onlar şuurunda değillerken gelip bulunsun diye mi gözlüyorlar?
  68. O muttakiler hariç o birbirinin hatırını sayanlar o gün birbirlerine düşmandır.
  69. “Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz hüzünlenmezsiniz.
  70. Onlar ki ayetlerimize iman edenler ve gönülden teslim olanlardır.
  71. Sizler ve eşleriniz sevinç içinde girin o bahçeye”.
  72. Onların etrafında altın tepsiler ve kaplarla dolaşılır. Ve o nefislerin iştahlandığı oradadır. Ve o gözler lezzet alır. Ve siz orada daima kalanlarsınız.
  73. Ve işte o, o ki işlemekte olduğunuz nedeniyle vâris kılındığınız o bahçedir.
  74. Orada çok çeşitli meyveler sizin içindir. Onlardan edinip beslenirsiniz.
  75. Kesinlikle o ağır suç işleyenler kalıcı olarak cehennem azabı içindelerdir.
  76. Onlara hafifletme-azaltma uygulanmaz ve onlar orada ümitsizlik içinde olanlardır.
  77. Ve biz onlara zulmeder değildik. Ve lakin onlar o zulmedenler oldular.
  78. Ve bağırdılar: “Ey malik Rabbin üzerimize uygulamayı gerçekleştirsin”. Dedi ki: “Kesinlikle siz bu durumda kalanlarsınız”.
  79. Mutlaka size o gerçekle gelmiştik. Ve lakin çoğunuz o gerçek için hoşlanmayanlarsınız.
  80. Yoksa çalışmalarında kararlı mıydılar? Ki kesinlikle biziz kararlılar.
  81. Yoksa biz onların sırlarını ve gizlice konuşmalarını işitmiyor muyuz diye hesap ediyorlar? Aksine resullerimiz, onlar mutlaka onların tarafında yazmaktalar.
  82. De ki: Rahman’ın çocuğu olsa ki ben o kulluk edenlerin en öncüsüyüm!
  83. O (Evrenin) temel yapı ve yönetiminin Rabbi ve o göklerin ve o yeryüzünün Rabbi onların vasıflandırmalarından bağımsız, ilintisiz yegâne egemendir.
  84. Ki sen onları bırak. O ki onlara vaat edilen günleri ile karşılaşıncaya kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
  85. Ve O, O ki o göklerde ilahtır ve o yeryüzünde ilahtır ve O, o hâkimdir, o âlimdir.
  86. Ve o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasında bulunanların mülkü O’na ait olan O ki aşama aşama elverişli (potansiyel) kıldı. Ve o saatin ilmi O’nun özelindedir. Ve sonuçta O’na doğru geri döndürülürsünüz.
  87. Ve bilerek o gerçekçe şahitlik edenler hariç onlar ki O’ndan başka dua ettikleri o şefaate malik değillerdir.
  88. Ve mutlaka onlara sorsan: “Onları kim biçimlendirdi?”.  Mutlaka derler ki: “Allah”. Ki nasıl kandırılıyorlar?
  89. Ve onun ifadesi ki: “Ey Rabbim! Kesinlikle işte bu toplum iman etmiyor!”.
  90. Ki onlara aldırma ve de ki: “Selam”. Ki yakında bilecekler.

43. Duhan Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ve o açıklayan kitaba!
  4. Kesinlikle biz, onu elverişli duruma getirilen (potansiyelleştirilen) bir gecede indirdik. Kesinlikle biz uyaranlar olduk.
  5. Her bilgece görev onun içinde farklıca bölüştürülür.
  6. İndimizden (özelimizden) bir görev olarak. Kesinlikle biz belli bir amaçla gönderenler olduk.
  7. Rabbinden merhameten. Kesinlikle O, o işitendir, o bilendir.
  8. Kesin yakın olanlardansanız, O, o göklerin ve o yeryüzünün ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  9. O’ndan başka ilah yoktur. O hayat verir ve öldürür. O sizin Rabbiniz ve o evvelki atalarınızın Rabbidir.  
  10. Aksine, onlar şüphe içinde düşüncesizce oynayıp oyalanırlar.
  11. Ki o göğün açıkça bir duman durumunda bulunduğu dönemi gözetle.
  12. O, o insanları sarıp-kuşatıverir. Bu acıklı bir azaptır.
  13. “Rabbimiz! O azabı bizden gider. Kesinlikle biz müminleriz”.
  14. Onlar için o hatırlayıp düşünmek nasıl? Ve onlara açıklayıcı bir resul gelmişti.
  15. Sonra ona ters davrandılar ve dediler ki: “Eğitilen bir cinlenmiş”.
  16. Kesinlikle biz o azabı azıcık gideririz. Kesinlikle siz eski haline dönenlersiniz.
  17. O büyük tutuklama ile tutukladığımız dönem kesinlikle biz intikam alanlarız.
  18. Ve mutlaka biz onlardan önce Firavun toplumunu zorlayarak denemiştik. Ve onlara çok değerli saygın bir resul gelmişti.
  19. “Allah’ın kullarını bana doğru çağırın. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm” diye.
  20. Ve “Allah üzere yücelik taslamayın. Kesinlikle ben size açık bir yetki (otorite) gücü ile geldim” diye.
  21. “Ve kesinlikle ben, beni zor kullanarak kovmanızdan benim Rabbim ve sizin Rabbinize sığındım.
  22. Ve bana hiç inanmadıysanız ki benden uzaklaşıp gidin”.
  23. Ki “Bunlar, ağır suçlu bir toplumdur” diye Rabbine dua etti.
  24. Ki kullarımı geceleyin gizlice yola çıkar, kesinlikle siz tabii olunanlarsınız.
  25. Ve o denizi ayrık terk et. Kesinlikle onlar suda boğulan bir ordudur.
  26. Onlar nice bahçeleri ve pınarları terk ettiler.
  27. Ve ekinleri ve büyük saygın makamları.
  28. Ve içinde şakalaşanlar oldukları nice nimetleri.
  29. İşte onun gibi, ona diğer bir toplumu vâris yaptık.
  30. Ki onların üzere o gök ve o yeryüzü ağlamadı. Ve onlar tolerans tanınanlar olmadılar.
  31. Ve mutlaka biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azaptan çekip kurtarmıştık.
  32. Firavun’dan. Kesinlikle o, o aşırı gidenlerden bir üstün oldu.
  33. Ve mutlaka onları bilim üzere o âlemlerin üstünde daha iyi durumda (avantajlı) kılmıştık.
  34. Ve onlara içinde açık deneme bulunan o ayetlerden bulundurduk.
  35. Kesinlikle işte bunlar mutlaka derler ki.
  36. “Oysa o sadece o ilk ölümümüzdür. Ve biz diriltilip kaldırılanlar değiliz.
  37. Ki doğru söyleyenlerdenseniz atalarımızla bulunun”.
  38. Onlar mı avantajlı yoksa Tubba toplumu ve onlar ki onlardan öncekiler mi? Onları helak ettik. Kesinlikle onlar ağır suçlular oldular.
  39. Ve biz o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri oyun (öylesine) olsun diye biçimlendirmedik.
  40. O ikisini o gerçekten başka biçimlendirmedik. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  41. Kesinlikle o ayırt etme dönemi onların belirlenen topluca buluşma vaktidir.
  42. O gün veli veliden herhangi bir şeye yeterli-yetkin değildir. Ve onlara yardım edilmez.
  43. Sadece Allah’ın özel merhamet ettikleri hariçtir! Kesinlikle O, o yaptırım güçlüdür, o özel merhametlidir.
  44. Kesinlikle o zakkum çok yıllık bitkisi.
  45. O, o kötülük işleyenlerin yemeğidir.
  46. O, o erimiş maden gibi o karın içinde taşkınlaşır.
  47. O kaynayan suyun taşkınlaşması gibi.
  48. Tutun onu ki o cehim seviyesine itin.
  49. Sonra başının üstünden o kaynayan su azabından dökün.
  50. Tat! Kesinlikle sen, sen o yaptırım güçlü, o değerlisin!
  51. Kesinlikle işte bu sorgulamada olduğunuzdur.
  52. Kesinlikle o müttakîler emin makamlar içindelerdir.
  53. Bahçeler içinde ve pınarlarda.
  54. Karşılıklı görüşenler olarak hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan giyinirler.
  55. İşte onun gibi onları göz alıcılarla (odaklanılanlarla) eşleştirdik.
  56. Orada güven içinde olanlar olarak her türlü jestte davet edilirler.
  57. Orada o önceki ölümden başka o ölümü tatmazlar. Ve O, onları o cehim azabından korudu.
  58. Rabbinden fazlalık olarak. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  59. Ki kesin olarak: Olabilir ki onlar hatırlayıp-düşünürler diye biz onu (Kur’an’ı) senin dilinle çok kolaylaştırdık.
  60. Ki gözetmenlik yap. Kesinlikle onlar gözetmenlik yapanlardır.

44. Casiye Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O kitabın indirilmesi o yaptırım güçlü, o hâkim Allah’tandır.
  4. Kesinlikle o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler o müminler için mutlak ayetlerdir.
  5. Ve sizin biçimlendirilmenizdekiler ve karasal yabani hayvanların çoğaltılıp yaygınlaştırılmasındakiler kesin samimi inanan bir toplum için ayetlerdir.
  6. Ve o gece ve o gündüzün ardarda gelmesi ve Allah’ın rızıktan o gökten indirdiği ki onunla ölümünden sonra o yeryüzünü diriltmesi ve o rüzgârları yönlendirmesi akıl eden toplum için ayetlerdir.
  7. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana o gerçek olarak aktarıyoruz ki Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi anlatıma iman edersiniz?
  8. Vay kötülük yapıcı yanıltıcıların hepsi için!
  9. Üzerine aktarılan Allah’ın ayetlerini işitir. Sonra onu hiç duymaz gibi kibirlenmekte ısrar eder ki onu acı verici azapla müjdele.
  10. Ve ayetlerimizden herhangi bir şey öğrendiği zaman, onu alay konusu edinir. İşte onlar, onlar içindir alçaltıcı azap.
  11. Onun arkasından cehennem. Ve kazandıkları ve Allah’tan başka edindikleri veliler onlar için herhangi bir şeyden yeterlilik-yetkinlik sağlamaz. Ve onlar içindir büyük azap.
  12. Hidayet (rehberlik) budur ve onlar ki Rabblerinin ayetlerini inkâr edenler, onlar içindir acı verici tozdan azap.
  13. Allah, O ki o denizi o geminin O’nun emri ile onun içinde akması için ve O’nun fazlından edinebilmeniz için sizin hizmetinize verendir. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  14. Ve O, o göklerdekileri ve o yeryüzündekileri O’ndan (ikram) olarak topluca sizin hizmetinize verdi. Kesinlikle işte ondadır düşünebilen bir toplum için mutlak ayetler.
  15. Onlar ki iman edenlere de ki: Onlar ki Allah’ın günlerini ummayanları O’nun bir topluluğa, onların kazanır oldukları nedeni ile karşılık vermesi için hoşgörsünler.
  16. Kim düzeltici herhangi bir iş yaptıysa ki kendisi içindir. Kim kötülük yaptıysa ki onun aleyhinedir (üzeredir). Sonra Rabbinize doğru döndürülürsünüz.
  17. Ve mutlaka İsrailoğullarına o kitabı ve o hükmü ve o nübüvveti vermiştik. Ve onları o güzel yararlı olandan rızıklandırmıştık. Ve onlara o âlemler üzere fazlalık vermiştik.
  18. Ve o görevden açıklayıcı ispatlar verdik ki onlara o bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık dışında ihtilaf etmediler. Kesinlikle Rabbin o kıyamet günü içinde ihtilaf eder olduklarını aralarında hükme bağlayacaktır.
  19. Sonra seni o görevden bir uygulama yolu (şeriat) üzere kıldık ki sen ona tabi ol. Ve onlar ki bilmeyenlerin hevalarına tabi olma.
  20. Kesinlikle onlar Allah’a karşı sana asla bir şeyden yeterlilik-yetkinlik sağlamayacaklar. Ve kesinlikle o zalimlerin bazıları bazılarının evliyasıdır. Ve Allah o muttakilerin velisidir.
  21. Budur o insanlar için görme algısı açıcı ve hidayet ve samimice (yakinen) inanan toplum için merhamet.
  22. Yoksa onlar ki o kötülük yarası açanlar, onların hayatlarını ve ölümlerini, onlar ki iman eden ve o düzeltici işler işleyenlerinki ile eşit gibi mi kılarız diye hesaplıyorlar?  Verdikleri hüküm ne kötüdür!
  23. Ve Allah o gökleri ve o yeryüzünü o gerçekle biçimlendirdi ve onlara zulmedilmeden her kişinin kazandığı nedeniyle karşılığını vermek için.
  24. Ki ilahını hevası edineni gördün mü? Ve Allah onu bilim üzere saptırdı. Ve onun işitip anlaması ve kalbi (merkezinin) üzere mühürledi. Ve görüp anlaması üzere örtü kıldı ki Allah’tan sonra kim ona hidayet edebilir? Ki hatırlayıp düşünmez misiniz?
  25. Ve dediler ki: “O, bu dünya hayatımızdan başkası değildir. Ölürüz ve yaşarız. Ve o uzun zamandan başkası bizi helak (kaybeder)) eder değildir”. Ve bilimden işte onun bir kısmı onlar için değildir. Onlar ise sadece zannediyorlar (reenkarnasyon zannı).
  26. Ve onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz aktarıldığı zaman, onların savunmaları “Doğrusunu söyleyenlerseniz atalarımızla bulunun” demekten başkası olmadı.
  27. De ki: Allah, O size hayat verir ve sonra O sizi öldürür. Sonra O sizi o kıyamet gününe doğru toplar. Onun içinde çelişki yoktur. Ve lakin o insanların çoğu bilmiyorlar.
  28. Ve o göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Ve o (saatin) zamanın yapısal ve fonksiyonel olarak oluşturulduğu dönem, o dönemde o gerçek dışı olanlar hüsrana uğrarlar.
  29. Ve her ümmeti diz üstü çökmüş görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. “Bugün, işlemekte olduklarınızın karşılığı verilir.
  30. Kitabımız budur. Sizin üzere o gerçekle ayrıntıyla anlatır. Kesinlikle biz işlemekte olduklarınızı kaydeder olduk”.
  31. Ki onlar ki iman eden ve salih işler işleyenlere gelince, Rabbleri onları rahmetine dâhil eder. İşte o, o apaçık kurtuluştur.
  32. Ve onlar ki kâfirlere gelince de “Ayetlerim üzerinize aktarılırken ki kibirlenmek isteyen hiç olmadınız mı? Ve ağır suç işleyen toplum oldunuz.
  33. Ve ‘kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ve o saat içinde çelişki yoktur’ dendiğinde dediniz ki: ‘O saat nedir idrak eder değiliz. Biz ise sadece zan zannederiz. Ve biz tam kesin inanmak isteyenler değiliz’”.
  34. Ve işlediklerinin kötülükleri onlar için açığa çıktı. Ve alay etmek ister oldukları onlara gerçek oldu.
  35. Ve denildi ki: “Bu gününüzle karşılaşmayı ihmal ettiğiniz gibi bugün biz sizi ihmal ederiz. Ve barınağınız o ateştir. Ve yardım edicilerden hiçbiri sizin için değildir.
  36. İşte o kesinlikle sizin Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeniz nedeniyledir. Ve o dünya hayatı sizi aldattı. Ki bugün ondan çıkarılmazlar. Ve onlardan hoşnutluk istekleri sorulmaz.
  37. Ki tapılacak övgü o göklerin Rabbi ve o yeryüzünün Rabbi o Âlemlerin Rabbi Allah’ındır (Dünya dışı medeniyetleri de ifade ediyor).
  38. Ve o göklerde ve o yeryüzünde o yüce saygınlık O’nundur. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.

45. Ahkaf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O kitabın indirilmesi o yaptırım güçlü, o hâkim Allah’tandır.
  4. Biz o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisi arasındakileri o gerçek ve adlandırılmış bir son haricinde biçimlendirmedik. Ve onlar ki kâfirler uyarıldıklarından ilgisizlerdir.
  5. De ki: Gördünüz mü? Allah’tan başka dua ettikleriniz, onlar o yeryüzünden neyi biçimlendirdiler? Gösterin bana? Yoksa onlar için o göklerde midir ortaklık? Doğru söyleyenlerdenseniz, bana bundan öncesinden bir kitap veya bilimden bir eserle bulunun.
  6. Ve Allah’tan başka, o kıyamet gününe kadar ona icabet edemeyen ve onların duasından gafil olana dua edenden daha sapkın kimdir?
  7. Ve onlar o insanlar haşrolunduğu zaman, onlar için düşman oldular ve onların kulluk etmelerini inkâr eder oldular.
  8. Ve onlara açıklayıcı ayetlerimiz aktarıldığında onlar ki kâfirler, onlara o gerçek gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  9. Yoksa “Onu o kurguladı” mı derler? De ki: “Onu kurguladımsa ki Allah’tan bana bir şeye malik olamazsınız. O içine dalıp gittiğinizi en iyi bilendir. Benim ve sizin aranızda O şahit olarak yeterlidir. Ve O, o hoşgörülüdür, o özel merhametlidir.
  10. De ki: Ben o resullerden ilk ortaya çıkan değilim. Ve bana ve size ne yapılır idrak eder değilim. Ben ise sadece bana vahyedilene tabi olurum. Ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.
  11. De ki: Gördünüz mü? O, Allah indinden olansa ve onu inkâr ettiniz ve İsrailoğullarından bir bilirkişi onun benzeri üzere şahitlik ettiyse ki o iman etti ve siz kibirlendinizse! Kesinlikle Allah o zalim topluma hidayet etmez.
  12. Ve onlar ki kâfirler, onlar ki iman edenlere dediler ki: Eğer o hayırlı olsaydı bizi onda geçemezlerdi. Ve ona doğru hiç yol bulamayınca da diyecekler ki: “Bu antik bir kurgulamadır”.
  13. Ve onun öncesinden Musa’nın kitabı rehber ve merhamettir. Ve kitabın busu, onlar ki zalimler, onları uyarmak için ve o iyilik yapanlar için müjdeleyici, Arap dilinde doğrulaştırıcı (düzeltici) bir kitaptır.  
  14. Kesinlikle onlar ki “Rabbimiz Allah’tır” diyenler, sonra istikamet edenler ki onlar üzere korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  15. İşte onlar o bahçe halkıdır. İşlemekte oldukları nedeniyle karşılık olarak orada devamlı kalıcılardır.
  16. Ve biz o insana anne-babasıyla iyilikle geçinmesini önerdik. Annesi (ümmü) onu zahmete katlanarak taşıdı ve zahmete katlanarak doğurdu. Ve onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır (30 x 29 gün = 870 gün). Hatta o en şiddetlisine ulaştığında ve sene olarak kırkına ulaştığında dedi ki: “Ey Rabbim beni o ki benim üzere ve anne-babam üzere nimetine şükretmeye ve senin razı olacağın düzeltici işler işlemeye kontrolün altında yönlendir. Ve genetiğimden (zürriyetimden) benim için ıslah et. Ve kesinlikle sana tövbe ettim. Ve kesinlikle ben müslümanlardanım”.
  17. İşte onlar, onlar ki işlemiş olduklarının en güzelini kabul ettiklerimiz ve kötülüklerinden geçtiklerimizdendir. Onlar, o ki onlara vaat olunan o doğruluk vaadi bahçesi halkı içindelerdir.
  18. Ve o ki ana-babasına: “Öf siz ikinize, çıkarılmamı mı bana vaat ediyorsunuz? Ve benden önce nice o nesiller gelip geçmiş”. Ve o ikisi Allah’tan acil yardım isteyerek: “Vay sana, iman et! Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir”. Ki der ki: “Bu o evvelkilerin düzmecesinden başkası değildir”.
  19. İşte onlar, onlar ki o cinlerden ve o insanlardan onlardan önce gelip geçmiş ümmetler içinde o söz aleyhlerine gerçekleşenlerdir. Kesinlikle onlar hasar edenler oldular.
  20. Ve işledikleri nedeniyle ve işlediklerinin tamamının onlara zulmedilmeden geri ödenmesi için dereceleme her biri içindir.
  21. Ve o gün onlar ki kâfirler o ateşe sunulurlar: “Yararlı olanları o dünya hayatınızda giderdiniz ve onunla metalanmaya uğraştınız ki bugün size o yeryüzünde o gerçek dışı kibirlenenler olmanız ve yoldan çıkanlar olmanız nedeniyle o alçaltıcı azapla karşılık verilir”.
  22. Ve Ad’ın kardeşini hatırla. O zaman o, toplumunu o kıvrılıp saran ile uyardı. Ve ondan önce olan ve ondan sonra onunla birlikte görevlendirilen “Sadece Allah’a kulluk (kölelik) etmeli değil misiniz? Kesinlikle ben aleyhinize olan büyük günün azabından korkarım” diyerek o uyarıcılar gelip geçmişti.
  23. Dediler ki: “İlahlarımızdan bizi saptırmak için mi bize geldin? Ki o doğru söyleyenlerdensen bize vaat ettiğinle bulun”.
  24. Dedi ki: “Kesin olan, o bilim Allah indindedir (özelindedir). Ve ben size onunla gönderildiğimi ulaştırırım. Ve lakin ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum”.
  25. Ki onu vadilerine doğru gelen belirti olarak gördükleri zaman dediler ki: “Bize yağdırma belirtisidir bu”.  “Aksine, acele istediğiniz, içinde acı verici azap bulunan rüzgârdır o.
  26. O onun Rabbinin emriyle her şeyin ardını keser”. Ki sadece meskenleri görülür duruma dönüştüler. İşte onun gibi karşılığını veririz o ağır suçlu toplumun.
  27. Ve oysa onları sizi içinde yerleştirmediğimiz imkanlar içine mutlaka yerleştirmiştik. Ve onlar için işitip anlamalar ve görüp anlamalar ve gönüller kıldık ki Allah’ın ayetlerini önemsiz bulur oldukları zaman işitip anlamaları ve görüp anlamaları ve gönülleri onları herhangi bir şeyde yetkin-yeterli tutmadı ve alaya alır oldukları onları kuşattı.
  28. Ve o yerleşim yerlerinden çevrenizdekileri mutlaka helak etmişizdir. Ve doğru yola dönebilsinler diye o ayetleri türlü türlü anlatmışızdır.
  29. Ki onlar ki Allah’tan başka ilahi yakınlık edindikleri onlara yardım etmeli değil miydi? Aksine, onlardan kaçıp uzaklaştılar. Ve işte o onların yanıltması ve kurgular olduklarıdır.
  30. Ve Kuran’a kulak vermek isteyen o cinlerden bir takımını sana yönelttiğimizde ona hazır (kaçınılmaz) olunca dediler ki: “Susun!” Ki uygulayınca, toplumlarına uyarıcılar olarak geri döndüler.
  31. Dediler ki: Ey toplumumuz! Kesinlikle biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncesinde var olup devam etmekte olanları düzelten, o gerçeğe doğru ve dosdoğru tarikata rehberlik eden bir kitap dinledik.
  32. Ey toplumumuz! Allah’a davet edene icabet edin ve O’na iman edin. Sizin için yüz kızartıcı suçlarınızı hoşgörsün. Ve sizi elim azaptan çevirsin.
  33. Ve kim Allah’a davet edene icabet etmezse ki o, o yeryüzünde aciz bırakan değildir. Ve onun için O’ndan başka velilerden yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindelerdir.
  34. Ve onlar hiç görmezler mi? Kesinlikle Allah, O ki o gökleri ve o yeryüzünü biçimlendirendir. Ve O onları biçimlendirmekten asla yorulmadı. O, o ölüyü diriltme üzere kadirdir. Aksine, kesinlikle O her şey üzere kadirdir.
  35. Ve o gün onlar ki kâfirler o ateş üzerine arz edilirler. “Bu o gerçekle değil mi dir?” Derler ki: “Aksine ve Rabbimize”. Dedi ki: “Ki inkâr eder olmanız nedeniyle tadın o azabı”.
  36. Ki o resullerden o azim sahiplerinin sabrettiği gibi sabret. Onlar için acele isteme. Ve o kesinlikle onların, onlar için vaat olunduklarını gördükleri gün, onların gündüzün bir saatinden başka kalmadıkları gibi bir ulaşımdır ki o yoldan çıkanlar toplumundan başkası helak edilir mi?

46. Muhammed Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Onlar ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan-yönteminden alıkoyanlar, O onların çalışmalarını boşa çıkardı.
  3. Ve onlar ki iman edenler ve o düzeltici işleri yapanlar ve onların Rabbinden o gerçek olarak Muhammed’e indirilene iman edenler, O onlardan onların kötülüklerini örttü ve onların durumunu düzeltti.
  4. İşte o, kesinlikle onlar ki kâfirlerin o gerçek dışına tabi olmaları ve kesinlikle onlar ki iman edenlerin Rabblerinden o gerçeğe tabi olmaları nedeniyledir. İşte onun gibi Allah o insanlar için onların benzetmesini ileri sürer.
  5. Ki onlar ki kâfirler, onlarla karşılaşma yaptığınızda (savaştığınızda) o boyunduruğu geçirin. Sonunda üstün duruma geçtiğinizde o bağı şiddetlendirin. Ki nihayet o savaş ağırlıklarını bırakınca ister sonrasında memnun edin ve ister fidye alın. İşte öyle. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onlardan kendini savunurdu. Ve lakin bazınızı bazısı ile denemek içindir. Ve onlar ki Allah yolu içinde katledilenler, onların çalışmaları asla boşa gitmez.
  6. O onlara hidayet edecek ve onların durumlarını düzeltecektir.
  7. Ve onları, onlar için tanıttığı o bahçeye dâhil eder.
  8. Ey onlar ki iman edenler! Siz Allah’a her türlü destek yardımında bulunursanız, O size her türlü destek yardımında bulunur ve sizin ayaklarınızı sabitleştirir.
  9. Ve onlar ki inkâr edenler ki tökezlemek onlar içindir ve O onların çalışmalarını hedefinden saptırdı.
  10. İşte o kesinlikle onların Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri nedeniyledir ki O onların çalışmalarını boşa çıkardı.
  11. Ki onlar o yeryüzünde hiç gezip dolaşmıyorlar mı da onlar ki onlardan öncekilerin sonunun nasıl olduğunu gözlemlemiyorlar? Allah onları yok etti. Ve o kâfirler içindir onun benzeri.
  12. İşte o kesinlikle Allah’ın onlar ki iman edenlerin mevlası olması nedeniyledir. Ve kesinlikle o kâfirler, onlar için mevla yoktur.
  13. Kesinlikle Allah onlar ki iman edenleri ve o salih amelleri işleyenleri altlarından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Ve onlar ki kâfirler metalanırlar ve o davarların beslendiği gibi edinip beslenirler. Ve o ateş onların ikametgâhıdır.
  14. Ve biz o ki seni çıkaran senin yerleşim yerinden kuvvet olarak daha şiddetli yerleşim yerlerinden nicesini helak ettik ki onlar için yardım eden yoktur.
  15. Ki Rabbinden açıklama üzere olan kimse, onun için işlediğinin kötülüğü süslenen ve heveslerine tabi kimseler gibi midir?
  16. O ki içinde bozulmayan sıvıdan nehirler ve asla lezzeti değişmeyen süt nehirleri ve o içenler için lezzetli fermente içecek nehirleri ve süzme bal nehirleri bulunan ve o her türlü meyveden ve Rabblerinden hoşgörünün onlar için olduğu, o müttakilere vaat edilen o bahçenin benzetmesi; o, o ateşte daima kalan ve kaynar sıvıdan ki bağırsaklarını parça parça edenden içirilen kimseninki gibi midir?
  17. Ve sana kulak verenlerden kimi onlardandır. Sonunda senin indinden çıkınca onlar ki o bilim verilenlere derler ki: “Biraz önce o ne dedi?” İşte onlar, onlar ki Allah’ın kalplerini (merkezlerini) damgaladıkları ve heveslerine uyanlardır.
  18. Ve onlar ki doğru yolda olanlar, O onların hidayetlerini artırdı ve onları önemseyenler durumuna getirdi.
  19. Ki onlar sadece o saatin onlara ansızın gelip bulunmasını mı gözetliyorlar? Ki onun şartları gelmiştir de o onlara geldiğinde öğüt almaları onlar için nasıldır?
  20. Ki bilin! Kesin olarak Allah’tan başka ilah yoktur. Ve suçun için ve o mümin erkekler için ve o mümin kadınlar için hoşgörü iste. Ve Allah, O sizin dönüp dolaşıp geleceğiniz yeri ve yerleşim yerinizi bilir.
  21. Ve onlar ki iman edenler derler ki: “Bir sure indirilmeli değil mi?” Ki açık hüküm içeren bir sure indirilince ve içinde o savaş zikredilince onlar ki kalplerinde hastalık bulunanları da üzerini o ölümden o kaplayanın bakışıyla sana bakar gördün ki onlar için bu daha uygundur.
  22. İtaat ve bilindik bir söz! Ki o işe azmedince de eğer Allah’a sadakat gösterselerdi mutlaka onlar için daha iyi olurdu.
  23. Ki o yeryüzünde bozgunculuk çıkarasınız ve akrabalık bağlarını kesesiniz diye dönmeniz beklentisi içinde misiniz?
  24. İşte onlar, onlar ki Allah onları lanetledi de sağırlaştırdı ve görme algılamalarını kör etti.
  25. Ki Kur’an’ı araştırıp incelemezler mi? Yoksa onun (basiretlerin) blokajları kalpler (merkezler) üzere mi?
  26. Kesinlikle onlar ki onlara o hidayet açıkça belli olduktan sonra gerisin geri dönenlerdir ki o şeytan, o onlar için ayartma edindi ve onlar için fırsat edindi.
  27. İşte o, kesinlikle onların, onlar ki Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara “O işlerin bazısında size tabi olacağız” demeleri nedeniyledir. Ve Allah, O onların sırlarını bilir.
  28. Ki nasıldır o melekler onların yüzlerini ve arkalarını dürterek onları vefat ettirdikleri zaman?
  29. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın gücendiğine tabi olmalarındandır. Ve O’nun rızasından hoşlanmadılar da işledikleri boşa gitti.
  30. Yoksa onlar ki kalpleri içinde hastalık bulunanlar, Allah’ın onların kinlerini asla dışarı vurmayacağını mı hesap ettiler?
  31. Ve eğer biz uygun görürsek mutlaka sana onları gösteririz de sen onları simalarından (mimiklerinden) mutlaka tanırsın. Ve mutlaka sen onları o ifade aykırılığından tanırsın. Ve Allah, O sizin işlediklerinizi bilir.
  32. Ve sizden o çabalayanları ve o sabredenleri bilinceye kadar mutlaka sizi deneriz ve haberlerinizi değerlendiririz.
  33. Kesinlikle onlar ki kâfirler ve Allah yolundan alıkoyanlar ve o hidayet onlara apaçık olduktan sonra o resulden ayrılıp karşı gelenler Allah’a hiçbir şey ile asla zarar veremeyecekler. Ve O, onların çalışmalarını boşa çıkaracaktır.
  34. Ey onlar ki iman edenler Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ve çalışmalarınızı geçersizleştirmeyin.
  35. Kesinlikle o kâfirler ve Allah yolundan engelleyenler, sonra kâfir olarak ölürlerse ki Allah onları asla hoşgörmeyecektir.
  36. Ki sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde o barışıklığa çağırmayın. Ve Allah sizinle beraberdir. Ve O, sizin çalışmalarınızı asla terk etmeyecektir.
  37. Kesin olarak bu dünya hayatı oyun ve eğlencedir. Ve iman eder ve önemseyerek gereğini yaparsanız karşılığınız verilir ve sizden mallarınız istenmez.
  38. Sizden onları isterse ki yinelerse cimrilik edersiniz. Ve kinlerinizi açığa çıkarır.
  39. İşte siz bunlarsınız, Allah yolu içinde infaka çağrılınca ki cimrilik edenlerin kimi sizdendir. Ve kim cimrilik ederse ki kesinlikle kendisinden cimrilik eder. Ve Allah o ihtiyaçsız dır. Ve siz o ihtiyaç içinde olanlarsınız. Ve aksine davranırsanız, O sizden başka bir toplumu sizinle değiştirir. Sonra onlar sizin benzerleriniz olmazlar.

47. Fetih Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz senin için apaçık bir fetih açtık.
  3. Allah’ın senin önceden yaptığın ve ertelediğin suçlarını hoşgörmesi ve üzerindeki nimetini tamamlaması ve seni dosdoğru yola hidayet (kılavuzluk) etmesi için.
  4. Ve Allah sana yaptırım güçlü her türlü destek ile her türlü yardımda bulunmaktadır.
  5. O, O ki o müminlerin kalplerindeki imanlarıyla birlikte iman katmaları için o sükûneti indirendir. Ve o göklerin ve o yeryüzünün orduları Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim olandır.
  6. O mümin erkekleri ve o mümin kadınları içinde devamlı kaldıkları, altından o nehirler akan bahçelere dâhil etmesi ve onların kötülüklerini örtmesi için. Ve işte o Allah indinde büyük kurtuluş olandır.
  7. Ve Allah’a o kötü zan ile o zanda bulunan o münafık erkeklere ve o münafık kadınlara ve o müşrik erkeklere ve o müşrik kadınlara azap etmesi için. O kötülüğün çevrelemesi onlar üzeredir. Ve Allah onlara karşı öfkelendi ve onları lanetledi. Ve onlar için cehennem hazırladı. Ve o ne kötü dönüş yeridir!
  8. Ve o göklerin ve o yeryüzünün orduları Allah’ındır. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkim olandır.
  9. Kesinlikle biz seni bilirkişi (şahit) ve müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
  10. Ve Allah’a ve O’nun resulüne iman etmeniz ve O’na saygı göstermeniz ve O’na onurlu davranış sergilemeniz ve sabah erkenden ve akşam erkenden O’nun ilintisiz egemenliğini vurgulamanız için.
  11. Kesinlikle onlar ki seninle biatlaşanlar kesin olarak Allah ile biatlaşırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir ki kim çözerse de kesin olarak kendi aleyhine çözer. Ve üzerindeki Allah’a verdiği sözü kim yerine getirirse ki O ona büyük bir karşılık verecektir.
  12. O Araplardan o geri bırakılanlar sana diyecekler ki: “Mallarımız ve ehlimiz bizi meşgul etti ki bizim için hoşgörü iste”. Kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Sizin için herhangi bir zorluk veya sizin için herhangi bir fayda isterse ki kim Allah’tan sizin için herhangi bir şeye maliktir. Aksine, Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  13. Aksine, o resulün ve o müminlerin zamanın sonuna kadar ehillerine asla geri dönmeyeceğini zannettiniz. Ve işte o, kalplerinizde süslendi. Ve o kötü zannı zannettiniz ve işe yaramaz bir toplum oldunuz.
  14. Ve kim Allah’a ve resulüne asla iman etmediyse ki kesinlikle biz o kâfirler için yakıcı hazırladık.
  15. Ve o göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Uygun gördüğünü hoşgörür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  16. Siz onu almak için ganimetlere doğru ayrıldığınızda o geri bırakılanlar: “Bırakın bizi, size tabi olalım” diyeceklerdir. Onlar Allah’ın kelimesini değiştirmek isterler. De ki: “Siz bize asla tabi olmayacaksınız”. Allah önceden işte onun gibi dedi. Ki diyecekler: “Aksine, siz bize haset ediyorsunuz”. Aksine, onlar sadece çok azdan başka fıkıh yapamaz oldular.
  17. O Araplardan o geri bırakılanlara de ki: “Siz yakında çok şiddetli ataklık sahibi toplumla savaşmaya veya teslim almaya çağırılacaksınız. Ki itaat ederseniz Allah size güzel bir karşılık verir. Ve önceden aksine dönüp gittiğiniz gibi aksine dönüp giderseniz O size can yakıcı bir azap ile azap eder”.
  18. O köre baskı yoktur ve o topala baskı yoktur ve o hastaya baskı yoktur. Ve her kim Allah’a ve resulüne itaat ederse O onu altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder ve her kim aksine davranırsa O ona acı verici azapla azap eder.
  19. Allah, sana o çok yıllık bitki altında biat ederlerken o müminlerden mutlaka razı olmuştur. Ki kalplerinde olanı bilmiştir de onlar üzere o sakinliği indirmiştir ve onları yakın bir fetih ile ödüllendirmiştir.
  20. Ve aldıkları çok çeşitli ganimetlerle. Ve Allah yaptırım güçlü, hâkim olandır.
  21. Ve Allah size alacağınız çok çeşitli ganimetler vaat etti. Ve bunu sizin için çabuklaştırdı ve o insanların ellerini sizden çekti. Ve o, o müminlere ayet olması ve sizi dosdoğru yola hidayet etmesi içindir.
  22. Ve onun üzere asla kadir olmadığınız diğer. Allah onu kuşatmıştır. Ve Allah her şey üzere kadir olandır.
  23. Ve eğer onlar ki kâfirler sizinle savaşsalardı mutlaka o arkaya dönüp giderlerdi. Sonra bir veli ve yardım edici bulamazlar.
  24. O ki Allah’ın önceden gelip geçmiş sünnetidir ve sen Allah’ın sünnetinde (rutin uygulamasında) değiştirme asla bulamazsın.
  25. Ve O, O ki onlara karşı size zafer verdikten sonra Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden engelleyen ve sizin ellerinizi onlardan engelleyendir. Ve Allah işlemekte olduklarınızı görendir.
  26. Onlar, onlar ki inkâr ettiler ve sizi Mescid-i Haram’dan ve bilindik o hediyeleri mahallerine varmaktan alıkoydular. Ve eğer hiç bilmediğiniz mümin erkekler ve mümin kadınları bilim dışı ezmeniz ki bu nedenle onlardan size utanç suçlaması isabet etmeyecek olsaydı (alıkonmaz ve savaşırdınız). O, Allah’ın uygun gördüğünü rahmetine sokması içindir. Eğer seçilip ayrılmış olsalardı, mutlaka içlerinden onlar ki kâfirleri acıklı bir azap ile azablandırırdık.
  27. Onlar ki kâfirler kalplerindeki o tutuculuğu o cahiliyet tutuculuğu kıldıklarında da Allah sekinetini resulünün ve o müminlerin üzerine indirdi ve onları o takva kelimesi üzere zorunlu tuttu. Ve onlar onu daha çok hak eden ve ehli oldular. Ve Allah her şeyi bilmekte olandır.
  28. Mutlaka Allah resulünü doğrulamıştır. O rüya gerçekçidir.  Allah uygun görürse siz mutlaka güven içinde başlarınız tıraş edili veya kısaltmalı olarak korkmadan Mescid-i Haram’a girersiniz. Ki O sizin hiç bilmediğinizi bilir. Ki işte ondan başka size yakın bir fetih kıldı.
  29. O, O ki resulünü o rehberlik ve o gerçek düzen (din) ile o, o dinin, onun hepsi (din) üzere belirgin olması için gönderdi. Ve bilirkişi olarak Allah yeterlidir.
  30. Muhammed Allah’ın resulüdür. Ve onlar ki onunla birlikte bulunanlar o kâfirler üzere şiddetlilerdir. Aralarında merhametlilerdir. Onları rükûlar, secdeler eder görürsün. Allah’tan fazl ve rıza araştırırlar. Yüzlerindeki simaları o secde eserindendir. İşte o Tevrat’taki benzetmeleridir. Ve İncil’deki benzetmeleri: Filizini çıkarıp da onun çapı artırılarak kalınlaştırılan ki sapı üzerinde belli bir düzeye gelen, o ziraatçıları hayranlığa düşüren ekin gibidir. O, onlarla o kâfirleri öfkelendirmesi içindir. Allah, onlar ki iman edenlere ve onlardan o salih amelleri işleyenlere hoşgörülmeyi ve büyük karşılığı vaat etti.

48. Hucurat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey onlar ki iman edenler! Allah’ın ve resulünün önceliğinin önüne geçmeyin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  3. Ey onlar ki iman edenler! Seslerinizi o Nebi’nin sesinden yükseğe çıkarmayın. Ve siz şuurunda değilken çalışmalarınız boşa gider diye bazınızın bazınızla kabaca konuştuğunuz gibi o ifadeyi onunla kabaca konuşmayın.
  4. Kesinlikle onlar ki Allah resulünün özelinde seslerini alçantanlar, işte onlar, onlar ki Allah’ın kalplerini o takva için sınadıklarıdır. Hoşgörü ve büyük bir karşılık onlar içindir.
  5. Kesinlikle onlar ki o odaların arkasından sana bağırarak seslenenler, onların çoğu akıl etmezler.
  6. Ve eğer sen onlara doğru çıkana kadar kesinlikle onlar sabretselerdi, onlar için mutlaka daha iyi olurdu. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  7. Ey onlar ki iman edenler! Bir yoldan çıkmış size bir bilgiyle gelirse, bir toplumu cahilce hedef alırsınız da yaptığınızdan dolayı pişman olanlara dönüşürsünüz diye onu araştırarak açığa kavuşturun.
  8. Ve Kesinlikle Allah’ın resulü içinizdedir diye bilin! Eğer o görevlerden çoğunda size itaat etseydi mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Ve lakin Allah size o imanı sevdirdi ve onu kalplerinize hoş gösterdi. Ve o küfrü ve o yoldan çıkmayı ve o isyanı size çirkin gösterdi. İşte onlar, onlardır o olgunlar.
  9. Allah’tan fazlalık ve nimet olarak. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  10. Ve o müminlerden iki taife birbirleri ile savaşırsa ki ikisinin arasını düzeltin. Ki ikisinden biri o diğeri üzerine taşkınlık yaparsa da o taşkınlık yapanla Allah’ın emrini onarıncaya kadar savaşın. Ki onarırsa da ikisinin arasını o adaletle ve standartla düzeltin. Kesinlikle Allah o standart (norm-al) davrananları sever.
  11. Kesin olarak o müminler kardeştir ki iki kardeşinizin arasını düzeltin. Ve Allah’ı önemseyin. Olabilir ki özelce merhamet edilirsiniz.
  12. Ey onlar ki iman edenler, bir toplum bir toplumu aşağılamasın. Onlar, onlardan daha iyi durumda olabilir. Ve kadın kadınla alay etmesin, olabilir ki o onlardan daha iyi durumda olabilir. Ve birbirinizi ayıplamayın ve o lakaplarla atışmayın. O imandan sonra o yoldançıkan ismi ne kötüdür. Ve kim asla vazgeçmezse ki işte onlar o zalimlerdir.
  13. Ey onlar ki iman edenler o zandan çokça kaçının. Kesinlikle o zannın bazısı kötülüktür. Ve casusluk etmeyin. Ve bazınız bazınıza gıyab etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etiyle beslenmekten hoşlanır mı? Ki ondan hoşlanmadınız. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah tövbeleri çok kabul edendir, özel merhametlidir.
  14. Ey o insanlar! Kesinlikle biz sizi erkekten ve dişiden biçimlendirdik. Ve tanışmanız için sizi dallar ve kabileler kıldık. Kesinlikle Allah indinde en cömert (yüce gönüllünüz) olanınız en çok önemseyeninizdir. Kesinlikle Allah bilendir, haberdardır.
  15. Ve Araplar dediler ki: “İman ettik”. De ki: “Asla iman etmediniz”. Ve lakin deyin ki: “Gönülden teslim olduk. Ve o iman kalplerinize henüz girmedi. Ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat ederseniz O çalışmalarınızdan bir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
  16. Kesin olarak o müminler onlar ki Allah’a ve O’nun resulüne iman ederler sonra çelişkiye düşmezler. Ve malları ve benlikleri ile Allah yolu içinde çabalarlar. İşte onlar, onlar o sadıklardır.
  17. De ki: “Allah’a dininizi mi öğretirsiniz? Ve Allah, O, o göklerdekini ve o yeryüzündekileri bilir. Ve Allah her şeyi bilendir”.
  18. İslam oldular diye sana minnet ederler. De ki: İslam olmanızı bana minnet etmeyin. Aksine, doğrusunu söyleyenlerden olduysanız, Allah sizi o imana hidayet ettiği için size minnet eder.
  19. Kesinlikle Allah, O, o göklerin ve o yeryüzünün gaybını bilir. Ve Allah çalışmalarınızı görüp anlayandır.

49. Kaf Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaf ve o gereğinden fazlasını içeren Kuran’a.
  3. Aksine, onlara onlardan bir uyarıcı geldi diye acayip buldular da o kâfirler dediler ki: “Acayip bir şeydir bu.
  4. Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? İşte o tersinmez bir dönüş beklentisidir”.
  5. Biz o yeryüzünün onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Ve hafıza kitap indimizdedir.
  6. Aksine, onlara o gerçek gelince onu yalanladılar ki karmakarışık işler içindelerdir.
  7. Ki üzerlerindeki o göğü hiç gözlemlemezler mi? Onu nasıl bina ettik ve donattık! Ve ayrıklardan açılma onun için değildir.
  8. Ve o yeryüzü! Onu uzatıp yaydık ve orada kıtalar sergiledik. Ve orada gösterişli çiftin her türlüsünden bitirdik.
  9. Her ilgili, düşkün kul için görüp anlama ve hatırlama olarak.
  10. Ve o gökten elverişli bir sıvı indirdik de onunla bahçeler (cennetler) ve o biçilen taneler bitirdik.
  11. Ve salkımlı tomurcuk yüklü yüksek o hurma ağaçları.
  12. Kullara rızık olması için. Ve onunla ölü beldeye can verdik. O çıkış işte onun gibidir.
  13. Onlardan önce Nuh toplumu ve Ress halkı ve Semud yalanladı.
  14. Ve Âd ve Firavun ve Lut’un kardeşleri.
  15. Ve Eyke halkı ve Tübba toplumu. Hepsi o resulleri yalanladılar da vaadim gerçekleşti.
  16. Ki o evvelki biçimlendirmeyle yorulduk mu? Aksine, onlar yeni bir biçimlendirmeden yana kafa karışıklığı içindelerdir!
  17. Ve mutlaka o insanı biz biçimlendirmiştik ve nefsinin ona ne ile vesvese verdiğini biliriz ve biz ona o boyun toplardamarından daha yakınız.
  18. O sağdan ve o soldan sürekli eşlik eden o iki alıcı kaydederken.
  19. Onun tarafında hazırlıklı bir gözetmen (melek) haricinde ifadeden bir lafz eder değildir.
  20. Ve o ölüm sarhoşluğu o gerçekle geldi. İşte o senin kaçar olduğundur.
  21. Ve o sur geliştirilip genişletildi. İşte o, o vaat günüdür.
  22. Ve her nefs, onunla birlikte sevk eden ve şahitle geldi.
  23. Mutlaka sen bundan gaflet içinde olmuştun ki senin örtünü kaldırdık da bugün görüşün keskindir.
  24. Ve onunla bağlantılı olan dedi ki: “Benim tarafımdaki hazırlıklı budur.
  25. İkiniz cehennemde sergileyin her inatçı kâfiri.
  26. O hayırdan meneden, çelişkiye düşüren taşkını.
  27. Onlar ki Allah ile diğer bir ilah kılanı ki ikiniz onu o şiddetli azap içinde sergileyin.
  28. Onunla bağlantılı olan dedi ki: “Rabbim onu ben taşkınlaştırmadım. Ve lakin o dönüşümsüz, tersinmez bir sapıklık içinde oldu”.
  29. Dedi ki: “Benim tarafımda hasımlaşmayın. Ve önceden o vaadimi size çokça bildirmiştim.
  30. Benim tarafımda o ifade değiştirilmez. Ve ben o kullara zulmedici değilim”.
  31. O gün cehenneme: “Doldun mu?” deriz ve der ki: “Dahası var mı?”.
  32. Ve o bahçe o müttakîler için ulaşılamaz durum haricinde erişilecek kadar yaklaştırıldı.
  33. Budur her sakınan tövbekâr için size vaat olunan.
  34. O gayb ile Rahman’dan çekinen ve ilgili bir kalple gelen kişiye.
  35. Ona barışla girin. İşte o, o kalıcılık günüdür.
  36. Orada uygun gördükleri ve tarafımızdan dahası onlar içindir.
  37. Ve onlardan önce ataklık bakımından onlardan daha şiddetli nice nesillerden helak ettik ki o beldelerde sığınak mı diye delik aradılar.
  38. Kalbi (merkezi) olan veya bir şahit (bilirkişi) halinde o işitip anlama sergileyen kimse için mutlak öğüt kesinlikle işte ondadır.
  39. Ve mutlaka biz o gökleri ve o yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunanları altı dönemde biçimlendirmişiz ve bize hiçbir bitkinlik dokunmamıştır.
  40. Ki onların dedikleri üzere sabret ve Güneş’in yükselmesinden önce ve o gurubdan önce Rabbinin ilintisiz yegâne egemenliğini övgüyle vurgula.
  41. Ve o geceden ki tesbih et ve o secdelerin ardından.
  42. Ve o bağırarak çağıranın yakın bir yerden bağırarak çağırdığı güne kulak ver.
  43. O gün o çığlığı o gerçekle işitirler. İşte o, o çıkış günüdür.
  44. Kesinlikle biz, biziz, hayat veririz ve öldürürüz. Ve o geri dönüş yeri bize doğrudur.
  45. O gün o yeryüzü onlardan çabucak ayrılır. İşte o bize kolay bir haşirdir.
  46. Biz, biziz onların neler söylemekte olduklarını en iyi bilen ve sen onların üzere zorba değilsin ki benim tehdidimden korkanlara Kur’an ile iyice hatırlat.

50. Zariyat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o tanecik olarak savuranlar.
  3. Ki o değer yükü yüklenenler.
  4. Ki o kolaylıkla akıp gidenler.
  5. Ki o işlev taksim edenler.
  6. Kesin olarak size vaat edilen mutlak doğru-gerçektir.
  7. Ve kesinlikle o din (yargılama, hukuk) mutlaka vuku bulandır.
  8. Ve o sarmallar sahibi o göğe (Galaksinin spiralleri).
  9. Kesinlikle siz mutlak muhtelif ifadeler içerisindesiniz.
  10. Aldatılan kişi ondan saptırılır.
  11. O varsayım yapanlar (teorisyenler) çürütüldü.
  12. Onlar ki düşüncesizce dalgınlık içindelerdir.
  13. Sorarlar “O din (yargılama) günü ne zamandır?”.
  14. O onların o ateş üzere fitnelendikleri dönemdir.
  15. Tadın fitnenizi. Bu, o ki acele ister olduğunuzdur.
  16. Kesinlikle o muttakiler bahçeler ve pınarlar içindelerdir.
  17. Onlar Rabblerinin onlara bulundurduğunu alanlardır. Kesinlikle onlar, işte ondan önce iyi davranışta bulunanlar oldular.
  18. Onlar o gecede boş, gevşek kalmakta çok az oldular.
  19. Ve onlar o seherde hoşgörü isteyenlerdir.
  20. Ve o isteyen ve o mahrum için bir gerçeklik onların malları içindedir.
  21. Ve o yakinen inananlar için o yeryüzünün içindedir ayetler.
  22. Ve kendi nefisleriniz içinde ki görüp anlamıyor musunuz?
  23. Ve o göktedir rızkınız ve vaat olunduğunuz.
  24. Ki ve o göğün ve o yeryüzünün Rabbine! Kesinlikle o sizin karşılıklı bilimsel sohbetinizdekinin benzeri mutlak bir gerçektir.
  25. Sana İbrahim’in o ikram edilen konuklarının bahsi gelip bulundu mu?
  26. Onun yanına girdiklerinde ki dediler: “Sana selam”. O dedi ki: “Selam size tanınmayan toplum”.
  27. Ki ehline doğru gizlice yaklaştı da semiz bir buzağı ile geldi.
  28. Ki onu onlara doğru yaklaştırdı. Dedi ki: “Beslenip edinmez misiniz?”.
  29. Ki onlardan dolayı korku hissetti. Dediler ki: “Korkma”. Ve onu âlim bir erkek çocuk ile müjdelediler.
  30. De karısı çığlıklar içindeydi de yüzüne vurarak geldi. Ve dedi ki: “Çocuksuz kalmış bir kocakarı!”.
  31. Dediler ki: “İşte onun gibi dedi senin Rabbin. Kesin olan o ki O, o hâkimdir, o âlimdir”.
  32. Dedi ki: “Ki sizin amacınız nedir, Ey o mürseller?”.
  33. Dediler ki: “Kesinlikle biz ağır suç işleyen bir topluma doğru gönderildik.
  34. Onlar üzere cıvık (hamur kıvamında, lav) taşlar göndermek için.
  35. O müsrifler için Rabbinin indinde belirlenmiş”.
  36. Ki o müminlerden orada olanları çıkardık.
  37. Ki orada bir evden başka o müslümanlardan bulamadık.
  38. Ve orada onlar ki o acı verici azaptan korkanlar için ayet terk ettik.
  39. Ve onu ikna edici açık bir otoriter yetkiyle Firavun’a gönderdiğimizde Musa’da (ayetler vardır).
  40. Ki destekçi yandaşları ile aksi davrandı ve dedi ki: “Sihirbaz veya cinlenmiş”.
  41. Ki onu ve ordusunu yakaladık da o kendini kınarken onları o akıntıya fırlattık.
  42. Ve üzerlerine o çorak kılan rüzgârı gönderdiğimizde Ad’de.
  43. Üzerine uğradığı şeyden o çürümüş gibi kılandan başka bırakmayan.
  44. Ve onlara “Bir süreye kadar metalanın” dendiğinde Semud’da.
  45. Ki Rabblerinin emrine küstahlaştılar da gözetleyip dururken onları o yıldırım yakaladı.
  46. Ki ayağa kalkmaya güç yetirir değillerdi ve yardım alanlar olmadılar.
  47. Ve öncesinde Nuh toplumunda. Kesinlikle onlar yoldan çıkan toplum oldular.
  48. Ve o gök! Onu yetenek gücüyle bina ettik. Ve kesinlikle biziz mutlak genişletenler.
  49. Ve o yeryüzü! Onu servis yeri kıldık ki ne iyidir o düzenleyip hazırlayanlar.
  50. Ve biz her şeyden ikil eşli biçimlendirdik. Olabilir ki hatırlayıp düşünürsünüz.
  51. Ki Allah’a doğru firar edin. Kesinlikle ben O’ndan sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  52. Ve Allah’la beraber başka bir ilah kılmayın. Kesinlikle ben O’ndan sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  53. İşte onun gibi, onlar ki onlardan öncekiler resullerden gelip bulunana sadece dediler ki: “Sihirbaz veya cinlenmiş”.
  54. Onunla vasiyette mi bulundular? Aksine, onlar azgınlar toplumudur.
  55. Ki sen onlardan aksine davran. Ki sen kınanır değilsin.
  56. Ve hatırlat! Ki kesinlikle o hatırlatma o müminlere fayda verir.
  57. Ve o cinleri ve o insanları biçimlendirmem sadece bana kulluk etmeleri içindir (Benin düzenim içinde yaşayıp çalışmaları içindir).
  58. Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum ve ben onların beni yedirip doyurmalarını istemiyorum.
  59. Kesinlikle Allah, O’dur o metin kuvvet sahibi o rızık veren.
  60. Ki kesinlikle onlarla aynı yerde bulunanların suçunun benzeri bir suç onlar ki o zulmedenler içindir. Ki benden acele istemesinler.
  61. Ki o ki onlara vaat edilen günleri için vay onlar ki kâfirlere!

51. Tur Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o Tur’a.
  3. Ve satırlanan kitaba.
  4. Açılıp yayılan parşömen içinde.
  5. Ve o rağbet dolu eve.
  6. Ve o yükseltilen çatıya.
  7. Ve o doldurulan denize.
  8. Kesinlikle Rabbinin azabı mutlaka vuku bulandır.
  9. Onun için defedeceklerden yoktur.
  10. O gün o gök sallandıkça sallanır.
  11. Ve o dağlar gezindikçe gezinir.
  12. Ki vay o günde o yalanlayanlar için!
  13. Onlar ki onlar dalgınlık içinde oynayıp oyalananlardır.
  14. O gün cehennem ateşine itildikçe itilirler.
  15. O ki sizin yalanlar olduğunuz o ateş işte budur.
  16. Ki bu sihir mi? Yoksa siz mi görüp algılamamaktasınız?
  17. Yaslanın ona! Ki sabredin veya sabredemeyin sizin üzere eşit düzeydedir. Kesin olarak sizlere işler olduklarınızla karşılık verilir.
  18. Kesinlikle o muttakiler bahçeler ve nimet içindelerdir.
  19. Rabblerinin onlara bulundurduğu ile jestler yapanlardır. Ve onların Rabbleri onları o cehim azabından korudu.
  20. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sine sine yiyip edinin ve içip edinin.
  21. Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklar üzerinde kurulanlardır. Ve biz onları göz alıcılarla eşleştirdik.
  22. Ve onlar ki iman edenler ve zürriyetlerinden (genetiklerinden) imanla onlara tabi olanlar, biz onların zürriyetlerini (genetiklerinden olanları) onlara kattık. Onların herhangi bir şeydeki çalışmalarından eksiltir değildik. Her kişi kazandığı nedeniyle garanti içindedir.
  23. Ve onlara iştahlandıkları meyveler ve etlerden bol bol ilaveten verdik.
  24. Orada kadeh çekişirler ve onda boş saçma bir söz ve bir günaha sokma yoktur.
  25. Ve onlar üzere garsonlar etraflarında dönerler. Sanki onlar saklanmış incilerdir.
  26. Ve bir kısmı bir kısmına yaklaşıp sorarlar.
  27. Derler ki: Daha önce biz ehlimiz içinde endişelenenler olduk.
  28. Ki Allah bize büyük iyilikte bulundu ve bizi o içe işleyen azaptan korudu.
  29. Kesinlikle biz önceden O’na dua edenler olduk. Kesin olan o ki O, o iyilik yapandır, o özel merhametlidir.
  30. Ki hatırlat! Ki sen Rabbinin nimetiyle kâhin değilsin ve mecnun değilsin.
  31. Yoksa onlar: “O bir şairdir, onun uğrayacağı o kaderin cilveli çelişkisini bekliyoruz” mu derler?
  32. De ki: Bekleyin! Ki kesinlikle ben sizinle beraber o bekleyenlerdenim.
  33. Yoksa bunu onlara nefsi hayalleri mi emrediyor? Yoksa onlar azgın bir toplum mudur?
  34. Yoksa: “Onu o ifade ediyor” mu diyorlar? Aksine, onlar iman etmiyorlar.
  35. Ki doğrusunu söyleyenlerden oldularsa mutlaka onun benzeri bir anlatımla bulunsunlar.
  36. Yoksa şey olarak başkasından mı biçimlendirildiler? Yoksa onlar mı o biçimlendirenler?
  37. Yoksa onlar o gökleri ve o yeryüzünü mü biçimlendirdiler? Aksine, yakın (samimi) değiller.
  38. Yoksa Rabbinin hazineleri onların özelinde mi? Yoksa o bir doğrultuda yazıp düzenleyenler onlar mı?
  39. Yoksa içinde dinledikleri güvenli yüksek onların mı? Ki onların dinleyeni ikna edici apaçık otoriter bir belgeyle bulunsun.
  40. Yoksa o kızlar O’nun ve o oğullar sizin mi?
  41. Yoksa sen onlardan herhangi bir ücret mi istiyorsun da onlar kütleleştirilen ödemeden mi?
  42. Yoksa o bilinmeyenler onların özellerinde de onlar mı yazıyorlar?
  43. Yoksa herhangi bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ki onlar ki inkâr edenler, onlar o tuzağa düşenlerdir.
  44. Yoksa onların Allah’tan başka herhangi bir tanrısı mı var? Allah onların koşmakta oldukları ortaklardan bağımsız ilintisiz yegâne egemendir.
  45.  Ve o gökten düşen herhangi bir parça görseler “Üst üste katlanıp yığılmış yağmur bulutu” derler.
  46. Ki o ki çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
  47. O gün düzenekleri onları herhangi bir şeyden yetkin-yeterli tutar değildir. Ve yardım görenler onlar değillerdir.
  48. Ve işte ondan başka bir azap kesinlikle onlar ki zulmedenler içindir. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  49. Ve Rabbinin hükmü için sabret ki kesinlikle sen bizim gözlerimizin önündesin. Ve ayaktayken Rabbini övgü ile tesbih et (Kıyamda Fatiha okumak).
  50. Ve o geceden ki onun bağımsız ilintisiz yegâne egemenliğini vurgula. Ve o gökcisimlerinin arka planda kalmasından sonra (sabah namazı).

52. Necm Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve alçalışa geçerken o gökcismine.
  3. Sizinle beraber bulunan kişi şaşırıp sapıtır değildir ve azar değildir.
  4. Ve o, o hevesten nutuk atar değildir.
  5. O ise sadece vahiy edilen bir vahiydir.
  6. O, o kuvveti şiddetli ona iyice öğretti.
  7. Dayanıklı ki seviyelendi (kendini bir şey olarak eşitledi).
  8. Ve o, o en yüksek ufukla (Samanyolu galaksisinin görünen kenarı olan Yay koluyla).
  9. Sonra yanaştı da sarktı.
  10. Ki iki yayın kabzası veya daha yakın oldu (Yay burcundaki kabza).
  11. Ki o, O’nun kuluna vahiy ettiğini vahyetti.
  12. O gönül gördüğünü yalanlamadı.
  13. Onun gördüğü üzere onunla tartışır mısınız?
  14. Ve mutlaka o onu diğer bir iniş olarak görmüştü.
  15. O nihai bitiş yerinin belirsiz uzantısı indinde.
  16. O barınak (El meva) bahçesi onun indindedir.
  17. O belirsiz uzantıyı bürüyen bürüdüğünde.
  18. O görüp algılama kayar değildi ve taşar değildi.
  19. Mutlaka Rabbinin ayetlerinden önemde o en büyüğünden görmüştü.
  20. Ki gördünüz mü Lat’ı ve Uzza’yı?
  21. Ve o diğer üçüncüsü Menat’ı?
  22. O erkek sizin ve o dişi O’nun mu?
  23. İşte o, o zaman haksız bir paylaşımdır.
  24. Oysa o sadece sizin ve atalarınızın isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onun için ikna edici veri indirmedi. Onlar ise o zandan ve o nefislerin heves ettiğinden başkasına tabi olur değillerdir. Ve mutlaka onlara Rabblerinden o rehberlik gelmiştir.
  25. Yoksa hırsla istediği o insanın mıdır?
  26. Ki o sonraki ve o öncülü Allah’ındır.
  27. Ve o göklerdeki melekten nicesinin Allah’ın uygun gördüğü ve razı olduğu kişi için izin vermesi sonrasındaki hariç, onların şefaati herhangi bir şey olarak yetkinlik-yeterlilik sağlamaz.
  28. Kesinlikle onlar ki o ahirete inanmayanlar, onlar o melekleri o dişi isimlendirmeyle isimlendirirler.
  29. Ve onunla onlara ait olan bilimden değildir. Onların tabi oldukları ise sadece o zandır. Ve kesinlikle o zan o gerçekten herhangi bir şeyi karşılamaya yetkin-yeterli değildir.
  30. Ki sen bizim zikrimizden tersine giden ve asla o dünya hayatından (şimdiki yaşamdan) başkasını istemeyenden (bireyden) yüz çevir.
  31. İşte o, onların o bilimden ulaştıklarıdır. Kesinlikle senin Rabbin, O kimin O’nun yolundan sapan olduğunu en iyi bilendir. Ve O hidayette olanı en iyi bilendir.
  32. Ve onlar ki kötülük yapanlara işledikleri nedeniyle karşılığını vermesi için ve onlar ki iyi davrananlara o daha iyisiyle karşılık vermesi için o göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ındır.
  33. Onlar ki o küçükleri hariç o kötülüklerin büyüklerinden ve o ahlaksız işlerden kaçınanlardır. Kesinlikle senin Rabbin o hoşgörüde geniştir. O sizi o yeryüzünden inşa ederken ve annelerinizin karnında ceninken en iyi bilendir. Ki kendinizi temize çıkarmayın. Çok önemseyen kişiyi en iyi bilen O’dur.
  34. Ki gördün mü o ki ters davrananı?
  35. Ve azıcık verdi ve devamını kendi için sakladı.
  36. O bilinmeyenin bilimi onun özelinde midir de o görür?
  37. Yoksa Musa’nın sahifeleri içindekiler hiç bildirilmedi mi?
  38. Ve o ki çok vefalı İbrahim’in.
  39. Değil mi yüklenen diğerinin yükünü yüklenmez!
  40. Ve koşuşturduğundan başkası o insan için değildir diye.
  41. Ve kesinlikle onun koşuşturması ise yakında görülecek diye.
  42. Sonra ona o tam tamına karşılıkla karşılık verilir.
  43. Ve kesinlikle o varıp durulan yer ise Rabbine doğrudur diye.
  44. Ve kesinlikle o, O’dur güldüren ve ağlatan.
  45. Ve kesinlikle o, O’dur öldüren ve hayat veren.
  46. Ve kesinlikle o, O’dur o erkek ve o dişi, o iki çifti biçimlendiren.
  47. Menilendiğinde salgıdan (ovum döllendiğinde).
  48. Ve kesinlikle o diğer inşa O’nun üzeredir.
  49. Ve kesinlikle O’dur, O yetkin-yeterli kılan ve kanaatkâr kılan.
  50. Ve kesinlikle O’dur, Köpek (Sirius, Farkındalık) Yıldızının Rabbi.
  51. Ve kesinlikle O’dur o önceki Ad’ı helak eden.
  52. Ve Semud’u ki baki değil.
  53. Ve önceden Nuh toplumunu. Kesinlikle onlar daha zalim ve daha azgın olanlardı.
  54. Ve O, o sapıtanları alçaltı.
  55. Ki kaplayanla iyice kaplattı.
  56. Ki Rabbinin hangi üstünlüğünü sorgularsın?
  57. O öncül uyarıcılardan bir uyarıcıdır bu.
  58. O hızlanıp yaklaşan iyice hızlanıp yaklaştı.
  59. Onun için Allah’tan başkası giderebilen değildir.
  60. Ki siz bu o anlatımdan mı şaşkınlığa düşüyorsunuz?
  61. Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
  62. Ve siz kafa tutanlarsınız.
  63. Ki Allah için secde edin ve kulluk edin.

53. Kamer Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O saat yaklaştı ve Ay birlikteliğinden kopup ayrıldı (Dünya ile olan birlikteliğinden).
  3. Ve onlar herhangi bir ayet görseler ilgilenmezler ve derler ki: “Süregelen bir sihirdir”.
  4. Ve yalanladılar ve heveslerine tabi oldular. Ve bütün işler karar bulandır.
  5. Ve onlara içinde caydırıcılık bulunan o bilgilerden mutlaka gelmiştir.
  6. O mükemmel etkin hikmetler ki o uyarılar yarar sağlamıyor.
  7. Ki sen onlardan vaz geç. O çağrıcının benimsenmeyen bir şeye çağıracağı gün!
  8. Bakışları çekingen, kesinlikle onlar yayılan çekirgeler gibi o mezarlarından çıkarlar.
  9. Boyunları o çağırana doğru uzatır halde o kâfirler derler ki: “Bu zorlu bir gündür”.
  10. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı ki onlar kulumuzu yalanladılar ve dediler ki: “O bir mecnundur”. Ve o, bağırtıyla kovulup uzaklaştırıldı.
  11. Ki Rabbine dua etti: “Kesinlikle ben mağlubum ki sen her açıdan yardım et”.
  12. Ki o göğün kapılarını boşalan sıvı ile açtık.
  13. Ve o yeri kaynaklar olarak fışkırttık ki ayarlanmış emir üzere o sıvı (su) karşılaştı.
  14. Ve onu levhalı ve zıvanalı üzerinde taşıdık.
  15. İnkâr edili olan kişiye karşılık olarak gözümüzle akan.
  16. Ve mutlaka biz onu bir ayet olarak terk etmiştik ki düşünüp ibret alandan?
  17. Ki benim azabım ve uyarım nasıl oldu?
  18. Ve biz Kuran’ı o hatırlama için mutlaka kolaylaştırmışız. Ki düşünüp hatırlayandan?
  19. Ad yalanladı ki azabım ve uyarım nasıl oldu?
  20. Kesinlikle biz aralıksız devam eden olumsuz gerileme (regresyon) günlerinde üzerlerine uğultulu küme rüzgâr (siklon) gönderdik.
  21. O, o insanları dibinden sökülmüş hurma kütüğü gibi sürükler.
  22. Ki benim azabım ve uyarım nasıl oldu?
  23. Ve biz Kuran’ı o hatırlama için mutlaka kolaylaştırmışız ki düşünüp hatırlayandan?
  24. Semud o uyarıcılarla yalanladı.
  25. Da dediler: “Bizden beşere mi, birine mi ona tabi oluruz? Kesinlikle biz o zaman mutlaka sapıklık ve çılgınlık içindeyiz!
  26. O zikir bizim aramızdan onun üzere mi sergilendi? Aksine, o bıçkın yalancıdır”.
  27. Yarın o bıçkın yalancı kim bilecekler!
  28. Kesinlikle biz onlar için zorlayıcı test olarak o döllenmiş dişi deveyi gönderenleriz ki onlara gözetmenlik yap ve sabret.
  29. Ve “O su aralarında paylaşımladır. Her pay kendi için ayrılanındır” diye onları bilgilendir.
  30. Ki hemşerilerini çağırdılar da o bağış aldı ki kısırlaştırdı.
  31. Ki benim azabım ve uyarım nasıl oldu?
  32. Kesinlikle biz üzerlerine bir tek titreşim gönderdik ki o kuru ot kırıntısı gibi oldular.
  33. Ve mutlaka biz Kuran’ı o hatırlama için kolaylaştırmışız ki düşünüp hatırlayandan?
  34. Lut toplumu o uyarıları yalanladı.
  35. Kesinlikle biz onların üzerine Lut ailesi hariç yontan taşlar gönderdik. Onları seher vakti uzaklaştırıp kurtardık.
  36. İndimizden nimet olarak. Şükredene işte onun gibi karşılık veririz.
  37. Ve mutlaka onları ele geçirme ile uyarmışızdır ki o uyarıları şüpheyle sorgulamışlardır.
  38. Ve mutlaka onun konuklarından arzu almak istemişlerdi de biz onların gözlerini siliverdik. “Ki tadın azabımı ve uyarımı!”.
  39. Ve O, onları sabah erkenden mutlaka kararlı azaba uğrayanlara dönüştürmüştü.
  40. “Ki tadın azabımı ve uyarımı!”.
  41. Ve biz Kuran’ı o hatırlama için mutlaka kolaylaştırmışız. Ki düşünüp hatırlayandan?
  42. Ve mutlaka Firavun ailesine o uyarılar gelmişti.
  43. Ayetlerimizin hepsini yalanladılar da onları her şeye kadir, yaptırım güçlünün yakalamasıyla yakaladık.
  44. Sizin kâfirleriniz işte onlardan daha avantajlı durumda mıdır? Yoksa sizin için midir o paragraflardaki beraat?
  45. Yoksa “Biz her tür destekleşip yardımlaşan topluluğuz” mu diyorlar?
  46. O topluluk hezimete uğratılacak ve o sonuca dönecekler.
  47. Aksine, o saat onlara vaat edilen zamandır. Ve o saat daha belalı ve daha acıdır.
  48. Kesinlikle o ağır suçlular sapıklık ve çılgınlık içindeler.
  49. Yüzleri üstü o ateşe sürüklendikleri gün “Tadın ışınsal ateşin dokunuşunu”.
  50. Kesinlikle biz her şeyi belli bir ayarlamayla biçimlendirdik.
  51. Ve bizim emrimiz sadece o görüp algılama bakışı gibi bir kezdir.
  52. Ve mutlaka sizin yandaşı olduğunuz meşhur felsefecilerinizi helak etmişizdir ki hatırlayanlardan?
  53. Ve yaptıkları her şey o paragraflardadır.
  54. Ve küçük ve büyük, hepsi satırlıdır.
  55. Kesinlikle o önemseyip gereğini yapanlar bahçelerde ve akan bolluklar içindelerdir.
  56. Ayarlayabilen Melik’in özelinde doğruluk makamları içindelerdir.

54. Rahman Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O en özgün genele merhametli.
  3. Kuran’ı öğretti.
  4. O insanı biçimlendirdi.
  5. Ona o açıklamayı öğretti.
  6. Güneş ve Ay sayısal bir hesapladır.
  7. Ve o gökcisimleri ve o çok yıllık bitkiler, ikisi secde ederler.
  8. Ve o gök, onu yükseltti ve o ağırlık oluşturanı ortaya çıkardı.
  9. O ağırlık oluşturan içinde sınırı aşmayasınız diye?
  10. Ve o tartı işlemini o standartla yerine getirin ve o ağırlık oluşturanda hasar ettirmeyin.
  11. Ve o yeryüzü, onu o nimet hayvanlar için yerleştirip düzenledi.
  12. Onun içindedir meyveler ve o salkımlı o hurma ağaçları.
  13. Ve o samanlı o taneler ve o hoş kokulu bitkiler.
  14. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  15. O, o insanı o çömlekçi gibi (davranışlı) ardışık döşeli kıvrılandan (DNA) biçimlendirdi.
  16. Ve o cini ateşten karışımdan biçimlendirdi.
  17. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  18. O iki Parıldama (doğuş) yeri, zamanının ve o iki batış yeri, zamanının (Güney ve Kuzey kutuplarının) Rabbi.
  19. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  20. O iki deniz karıştılar, karşılaşırlar.
  21. İkisinin aralarındadır bir tampon, ikisi de birbirlerini baskı altına alamazlar.
  22. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  23. İkisinden o inci ve o mercan çıkar.
  24. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  25. Ve o alamet gibi, o denizde o inşa edilen o akanlar O’nundur.
  26. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  27. Onun üzerindeki her kişi geçicidir.
  28. Ve o celal ve o ikram sahibi Rabbinin özgünlüğü baki kalır.
  29. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  30. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’ndan ister. O her dönem bir konu, amaç içindedir.
  31. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  32. Ey o iki kütleli yakında size yoğunlaşıp ele alacağız.
  33. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  34. Ey o cin ve o ins aşireti! Ve o göklerin ve o yerin çaplarından nüfuz etmeye güç yetirebilirseniz ki aşıp-geçin (nüfuz edin). Üstesinden gelici baskın bir güç haricinde geçemezsiniz.
  35. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  36. İkinizin üzerine ateşten ışın ve indirgeyip bozucu gönderilir ki ikiniz yardımlaşamazsınız.
  37. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  38. Ki o gök ayrışıp da o yanık deri gibi turuncu olduğu zaman.
  39. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  40. Ki o dönem insana ve cine onun suçundan sorulmaz.
  41. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  42. O ağır suçlular simalarından tanınırlar ki o alınlardan ve o ayaklardan yakalanırlar.
  43. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  44. O ki o ağır suçluların yalanladıkları cehennem işte o budur.
  45. O ve kaynayan sıcak su arasında dönerler.
  46. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  47. Ve Rabbinin makamından korkan içindir iki bahçe.
  48. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  49. İkil çeşitler sahibi.
  50. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  51. İkisindedir ikisi akan iki kaynak.
  52. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  53. İkisindedir her meyveden iki çift.
  54. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  55. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. Ve o iki bahçenin devşirilmesi yakındır.
  56. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  57. Onların içindedir onlardan önce insanın ve cinin hiç dokunmadığı, o bakışları yalnız eşlerine yönelikler.
  58. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  59. Sanki onlar o yakut ve o mercan gibilerdir.
  60. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  61. O iyi davranışın karşılığı, o iyi davranıştan başkası mıdır?
  62. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  63. Ve ikisinden başka iki bahçe.
  64. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  65. Yemyeşil bahçeler.
  66. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  67. İkisindedir iki gür akan iki kaynak.
  68. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  69. İkisindedir meyveler ve hurma ve nar.
  70. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  71. İçlerindedir daha iyiler, güzellikler.
  72. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  73. O çadırlar içindedir tahsis edilmiş huriler (dikkat çekiciler).
  74. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  75. Onlardan önce onlara insan ve cin asla dokunmadı.
  76. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  77. Onlar yumuşak döşemelere ve güzel eserlere kurulanlardır.
  78. Ki ikinizin Rabbinin o yüceliğinin hangi ikisini yalanlarsınız?
  79. O celal ve o ikram sahibi Rabbinin ismi (tanımlaması) elverişli (potansiyel) kıldı.

55. Vakıa Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O olay oluştuğu zaman.
  3. Onun oluşu için yalanlayan yoktur.
  4. Aşağılatıcıdır, yücelticidir.
  5. O yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman.
  6. Ve o dağlar parçalanıp ufalandı.
  7. Ki yayılan toz oldu.
  8. Ve sizler üç eş (grup) oldunuz.
  9. Ki o mutlu-sağ tarafta bulunanlar! Nedir o mutlu-sağ tarafta bulunanlar?
  10. Ve o kötü-kuzey tarafta bulunanlar! Nedir o kötü-kuzey tarafta bulunanlar?
  11. Ve o öne geçenler, o öne geçenler.
  12. İşte onlar o yakınlaştırılanlardır.
  13. O nimet bahçeleri içindeler.
  14. Çokça bölükler o öncüllerden.
  15. Ve azca bir kısım bölükler o diğer sonra gelenlerden.
  16. İşlenmiş tahtlar üzerinde.
  17. Karşılıklı olarak onların üzerinde kurulurlar.
  18. Çevrelerinde kalıcı kılınmış çocuklar dönüp dolaşır.
  19. Sarnıçtan kaplar ve ibrikler ve kâselerle.
  20. Ondan başları ağrımaz ve bitkinleşmezler.
  21. Ve daha uygun bulduklarından meyveler.
  22. Ve iştahlarının çektiğinden kuş etleri.
  23. Ve göz alıcılar (odaklanılanlar).
  24. Onlar o saklı inci benzeri gibilerdir.
  25. İşler oldukları nedeniyle karşılık olarak.
  26. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
  27. “Selam, selam” denenden başka.
  28. Ve o sağ-Güneyde bulunanlar! Nedir o sağ-Güneyde bulunanlar?
  29. Sarkık dallı koru içinde.
  30. Ve sarkık tomurcuklar.
  31. Ve uzatılan gölgeler.
  32. Ve dökülen sıvılar.
  33. Ve çeşitli jestler içinde.
  34. Bitmeyen ve minnet olunmayan.
  35. Ve yükseltilmiş döşekler.
  36. Kesinlikle biz o kadınları inşa olarak inşa ettik.
  37. Ki onları bakireler kıldık.
  38. Tamtamına tutkulu âşıklar.
  39. O Sağ-güneyde bulunanlar için.
  40. Çokça bölükler o öncüllerden.
  41. Ve azca bir kısım bölükler o diğer sonra gelenlerden.
  42. Ve o solda-kuzeyde bulunanlar! Nedir o solda bulunanlar?
  43. Rahatsız eden sıcak rüzgâr ve nemli sıcak içinde.
  44. Ve ısıtan nemli bir karanlık içinde.
  45. Serinletici değil ve memnun edici değil.
  46. Kesinlikle onlar, işte ondan önce şımarıklar oldular.
  47. Ve o büyük bozgunculuk üzere ısrar edenler oldular.
  48. Ve “Biz öldüğümüz ve toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Kesinlikle biz mi mutlaka diriltilip gönderilenleriz?” diyenler oldular.
  49. “Ve o öncül atalarımız mı?”.
  50. De ki: Kesinlikle o öncüller ve o sonra gelenler.
  51. Onlar bilinen bir dönemin belirlenmiş vaktine doğru mutlaka toplanılanlardır.
  52. Sonra kesinlikle siz ey o sapkın yalancılar!
  53. Mutlaka herhangi bir zakkumdan kaynaktan edinip beslenenler.
  54. Ki ondan o karınları dolduranlar.
  55. Ki üzerine o kaynar sudan içenler.
  56. Ki o bağımlıların kriz esnasında (dipsomanik) içişiyle içenler.
  57. Bu, o yargılama günü onların konukluk ağırlamasıdır.
  58. Biziz sizi biçimlendiren ki tasdik etmeli değil misiniz?
  59. Ki menilediğinize (ovum) baktınız mı?
  60. Onu biçimlendiren siz misiniz? Yoksa o biçimlendiren biz miyiz?
  61. Biziz, sizin aranızda o ölümü biz ayarlayıp düzenledik ve biz geçilenler değiliz.
  62. Sizi benzerleriniz ile değiştirmemiz ve bilmediğiniz içinde sizi inşa etmemiz üzere.
  63. Ve mutlaka o önceki inşayı bilmişinizdir ki iyice hatırlayıp düşünmeli değil misiniz?
  64. Ki ektiğinize baktınız mı?
  65. Onu zirai olarak yetiştiren siz misiniz? Yoksa o zirai olarak yetiştiren biz miyiz?
  66. Eğer uygun görürsek mutlaka onu çerçöp kılarız ki şaşkınlık içinde kalırsınız.
  67. “Kesinlikle biz mutlaka zor durumda olanlarız!
  68. Aksine, biz mahrumlarız!”.
  69. Ki baktınız mı o ki içtiğiniz o suya?
  70. Onu o yağan buluttan siz mi indirdiniz, yoksa biz miyiz o indirenler?
  71. Eğer uygun görürsek onu acı kılarız. Ki şükretmeli değil misiniz?
  72. O ki tutuşturduğunuz o ateşi gördünüz mü?
  73. Siz, onun kaynağını siz sizler mi inşa ettiniz, yoksa o inşa edenler biz miyiz?
  74. Biziz, onu güç üretenler için kayıtlı tutulan ve meta olarak biz kıldık.
  75. Ki Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.
  76. Ki o gökcisimlerinin mevkileri üzere kasem vermem.
  77. Ve kesinlikle o, eğer bilirseniz büyük bir kasemdir (iddiadır?).
  78. Kesinlikle o mutlaka çok saygın bir bildiridir.
  79. Özenle saklanan bir kitap içindedir.
  80. Ona sadece o çok temizlenenlerden başkası temas edemez.
  81. Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
  82. Ki siz o anlatımın busuyla mı küçümseyenlersiniz?
  83. Ve rızkınızı kılarsınız, kesinlikle siz, siz yalanlarsınız.
  84. Ki değil midir o, o soluk borusuna ulaştığında?
  85. Ve siz o süre boyunca gözetleyip durursunuz.
  86. Ve biz ona sizden daha yakınız. Ve lakin siz görüp algılamazsınız.
  87. Ki oysa siz otorite dışında olmalı değil misiniz?
  88. Doğru söyleyenlerden iseniz onu gerisin geri döndürün.
  89. Ki bu durumda o yaklaştırılanlardan olan ise.
  90. Ki rahatlık ve hoşluk ve nimet bahçesi.
  91. Ve bu durumda o sağda olan ise.
  92. Ki “Selam sana, o sağda bulunandan”.
  93. Ve amma o sapkın yalanlayıcılardan olan ise.
  94. Ki nemli sıcaktan konukluk.
  95. Ve cehime yaslanma.
  96. Mutlaka o, o yakın gerçek kesinlikle budur.
  97. Ki Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.

56. Hadid Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ın ilintisiz, yegâne egemenliğini vurguladı. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  3. O göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’nundur. Hayat verir ve öldürür. Ve O’dur her şeye kadir.
  4. O’dur o en öncül (Evren’den ve zamandan evvel) ve o sonraki (Evren’den ve zamandan sonraki) ve o açıkça belirgin olan ve o belirsiz olan. Ve O’dur her şeyi bilen.
  5. O, O ki o gökleri ve o yeryüzünü altı dönem içinde biçimlendirdi. Sonra o en temel yapı ve yönetimi ele alıp düzenledi. O, o yeryüzüne gireni ve ondan çıkanı ve o gökten ineni ve ona yükseleni bilir. Ve nerede olursanız olun O sizinle birliktedir. Ve Allah işlediklerinizi görüp anlayandır.
  6. O göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’nundur ve bütün o işler Allah’a döndürülür.
  7. O geceyi o gündüzün içine sokar ve o gündüzü o gecenin içine sokar. Ve O’dur o kafaların içeriğini bilen.
  8. Allah’a ve O’nun resulüne iman edin. Ve sizi içinde halef kıldıklarından infak edin. Ki sizden onlar ki iman eden ve infak edenler, onlar içindir çok değerli karşılık.
  9. Ve size ne oluyor? Allah’a ve sizi Rabbinize iman etmeye çağıran o resule iman etmiyorsunuz. Ve iman eder olanlarsanız, O sizden kararlılık sözü almıştır.
  10. O, O ki sizi o zor durumdan o aydınlığa çıkarması için kuluna açıklayıcı ayetler indirendir. Ve kesinlikle Allah size mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  11. Ve size ne oluyor ki Allah yolu içinde infak etmezsiniz? Ve o göklerin ve o yeryüzünün mirası Allah’ındır. Sizden o fetihten önce infak eden ve savaşan aynı düzeyde değildir. İşte onlar derece olarak onlar ki sonrasında infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Ve hepsine Allah o en iyi-güzeli vadetti. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  12. O ki Allah’a güzel bir alacağı borç veren durumuna sahip kimse ki O onu onun için katlar. Ve cömert bir karşılık onun içindir.
  13. O gün o mümin erkekleri ve o mümin kadınları nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. “Bugün sizin müjdeniz, mekân var olduğu müddetçe içinde kalacağınız altından o nehirler akan bahçelerdir”. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  14. O gün o münafık erkekler ve o münafık kadınlar onlar ki iman edenlere derler ki: “Bizi gözetin, nurunuzdan edinelim”. Denir ki: “Arkanıza dönün de nur yoklayın. Ki aralarına kapısının içinde o rahmet ve karşı dışında o azap bulunan sur sürülür.
  15. Onlar onlara seslenirler: “Biz sizinle hiç birlikte olmadık mı?” Derler ki: “Aksine! Ve lakin siz kendilerinizi fitnelediniz ve ertelediniz ve çelişkiye düştünüz. Ve Allah’ın emri gelinceye kadar o kuruntular sizi aldattı. Ve o aldatıcı sizi Allah ile aldattı”.
  16. Ki bugün sizden ve onlar ki kafirlerden herhangi bir fidye alınmaz. Barınağınız o ateştir. O ateş sizin mevlanızdır (münafıklar için). Ve ne kötüdür o varış yeri.
  17. Onlar ki iman edenler için Allah’ın zikri ve o gerçekten indirdiğine saygın çekingenlik içinde bulunma durumu hiç mi gerçekleşmiyor? Ve onlar, onlar ki önceden o kitap verilenler gibi olmasınlar. Ki onların üzerinden o uzun süre geçti de kalpleri katılaştı. Ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.
  18. Bilin! Kesinlikle Allah o yeryüzüne onun ölümünden sonra hayat verir. O ayetleri size akıl edebilesiniz diye açıklamışızdır.
  19. Kesinlikle o sadaka veren erkekler ve o sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler; o onlar için kat kat arttırılır ve cömert karşılık onlar içindir.
  20. Ve onlar ki Allah’a ve resulüne iman edenler, işte onlar Rabblerinin indinde o doğru olanlar ve o şahit olanlardır. Onlar içindir ecirleri (ücretleri) ve nurları. Ve onlar ki inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar o cehim halkıdır.
  21. Bilin! Kesin olarak bu dünya hayatı oyun ve eğlence ve süs ve aranızda övünme ve o malda ve o çocuklarda çokluk yarışıdır. Son zamanda yetişen yağmur benzeri gibidir. Onun bitkisi o çiftçilerin acayibine gider. Sonra dimdik dikilir ki onu sararmış görürsün. Sonra çerçöp olur. Ve şiddetli azap ve Allah’tan bir hoşgörü ve rıza o ahirettedir. Ve bu dünya hayatı o aldanma metasından başkası değildir.
  22. Rabbinizden olan bir hoşgörüye ve onlar ki Allah’a ve resulüne iman edenler için hazırlanan, sağlayıcı imkânları o göklerin ve o yeryüzünün sağlayıcı imkânları gibisi bahçeye doğru yarışın. İşte o, Allah’ın fazlıdır (exta). O onu uygun gördüğüne bulundurur. Ve Allah’tır o büyük fazlın sahibi.
  23. O yeryüzündeki ve sizin nefislerinizdeki, kitap içindeki biz onu netleştirmemiz öncesindeki hariç herhangi bir musibet isabet eder değildir. Kesinlikle işte o, Allah’a kolaydır.
  24. Kaybettiğinize üzülmemeniz ve size bulundurduğu nedeni ile şımarmamanız için diye. Ve Allah, O, hayalperest övünenin her türlüsünü sevmez.
  25. Onlar ki cimrilik edenler ve o insanlara o cimriliği emredenler. Ve kim vazgeçip tersine davranırsa ki kesinlikle Allah o hiçbir şeye muhtaç olmayan, o övülmeye layık olandır.
  26. Mutlaka resullerimizi o açıklamalarla göndermişizdir. Ve onlarla birlikte o kitabı ve o standardı yerine getirmeleri için o ağırlık oluşturanı (ağırlık birimini) indirdik. Ve içinde şiddetli dayanıklılık ve o insanlar için faydalar olan o demiri indirdik. Ve o gaybda O’na ve resulüne yardım eden kişiyi Allah’ın bilmesi için. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  27. Ve mutlaka Nuh’u ve İbrahim’i bir görev için göndermişizdir. Ve ikisinin zürriyetleri içinde o nübüvveti ve o kitabı kılmışızdır. Ki onlardandır doğru yolda olanlar ve çoktur onlardan yoldan çıkanlar.
  28. Sonra onların izlerince resullerimizle devam ettik. Ve Meryem oğlu İsa’yla devam ettik. Ve ona İncil’i verdik. Ve onlar ki ona tabi olanların kalplerinde şefkat ve merhamet kıldık. Ve bizim onlar üzere yazmadığımız, sadece Allah rızası elde etmek için kendilerinin ortaya çıkardığı ruhbanlığı. Ki onun gerçek gözetimini gözetmediler de onlardan onlar ki iman edenlerin karşılığını verdik. Ve çoktur onlardan yoldan çıkanlar.
  29. Ey onlar ki iman edenler, Allah’ı önemseyin ve resulüne iman edin. Size rahmetinden iki kefillik versin ve sizin için onunla yürüdüğünüz nur kılsın ve sizi hoşgörsün. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametlidir.
  30. O kitap ehli Allah’ın fazlından hiçbir şey üzere ayarlamaya kabil olmadıklarını ve kesinlikle o fazlın Allah’ın elinde olduğunu, onu uygun gördüğüne bulundurduğunu niçin bilmiyorlar? Ve Allah’tır o büyük fazl sahibi.

57. Mücadele Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah, o ki eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunanın (kadının) ifadesini işitmiştir. Ve Allah, O ikinizin tavırlı konuşmalarını işitmektedir. Kesinlikle Allah işitip anlayandır, görüp anlayandır.
  3. Onlar ki sizin içinizde kadınlarından zihar yapanlar, o kadınlar onların anaları değillerdir. Onların anaları ise sadece onlar ki onları çocuk edinenlerdir. Ve kesinlikle onlar o ifadeden benimsenmeyen ve çarpıtılanı mutlak söyleyenlerdir. Ve kesinlikle Allah mutlaka affedicidir, hoşgörülüdür.
  4. Ve onlar ki kadınlarından zıhar yapanlar, sonra ifadelerinden dönenler ki ikisinin temasları öncesinde boyunduruk altında bulunan birini özgürleştirirler. İşte onunla size vaaz edilir. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  5. Ki kim asla bulamıyorsa da ikisinin teması öncesi birbiri ardından iki ay oruç tutmadır. Ki asla güç yetiremezse de altmış yoksulu doyurmadır. İşte o, Allah’a ve resulüne iman etmeniz içindir. Ve o, Allah’ın hudududur. Ve acı verici azap o kâfirler içindir.
  6. Kesinlikle onlar ki Allah’a ve resulüne karşı gelenler, onlar ki onlardan öncekilerin yüz üstü yere çalınması gibi yüz üstü yere çalındılar. Ve açıklayıcı ayetler indirmiştik. Ve alçaltıcı azap o kâfirler içindir.
  7. O gün Allah, onları topluca diriltir ki onları işledikleri ile bilgilendirir. Allah onları listeledi ve onlar onu unuttular. Ve Allah her şey üzere şahittir.
  8. O göklerdekileri ve o yeryüzündekileri Allah’ın kesinlikle bildiğini hiç görmez misin? Üç kişinin gizli konuşması O’nun dördüncü olması haricinde ve beş kişinin gizli konuşması O’nun altıncı olması haricinde olur değildir. Ve işte ondan daha düşük ve çok ve nerede olurlarsa O onlarla beraberdir. Sonra o kıyamet günü O onları işledikleriyle bilgilendirir. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  9. Onlar ki o gizli konuşmadan yasaklananlara doğru hiç bakmaz mısın? Sonra o yasaklandıkları için geri dönerler. Ve o kötülük ve o düşmanlık ve o resule karşı gelmeyle ilgili gizlice konuşmalar yaparlar. Ve sana geldikleri zaman Allah’ın onunla sana asla hayat dilemediğiyle sana hayat dilerler. Ve benlikleri içinde “Bu dediklerimiz nedeniyle Allah bize azap etmeli değil miydi?” derler. Cehennem onlara yeter. Oraya yaslanırlar ki ne kötüdür o dönüş yeri.
  10. Ey onlar ki iman edenler! Aranızda gizli konuşmalar yapacağınızda da o kötülük ve o düşmanlık ve o resule karşı isyanla ilgili gizlice konuşmayın. Ve o iyilik ve o takva ile ilgili gizlice konuşma yapın. Ve o ki huzurunda toplatılacağınız Allah’ı önemseyin.
  11. Kesin olarak, o gizli konuşma onlar ki iman edenleri üzüntüye düşürmek için o şeytandandır. Ve Allah’ın izni haricinde bir şey olarak zarar verir değildir. Ve Allah üzere ki tevekkül etsin o müminler.
  12. Ey onlar ki iman edenler; size: “O meclislerde yer açın” denilince ki yer açın da Allah sizin için açsın.  “Ayrılın” denince ki ayrılın da Allah sizden onlar ki iman edenleri ve onlar ki bilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  13. Ey onlar ki iman edenler! O resul ile gizli bir şey konuşacağınız zaman o konuşmanız öncesinde bir sadaka verin. İşte o sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Ki hiç bulamadınızsa da kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  14. Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden kaygılandınız mı? Ki o zaman hiç yapmadınız. Ve Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. Ki namazı yerine getirin ve zekâtı verin ve Allah’a ve resulüne itaat edin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  15. Onlar ki Allah’ın gazap ettiği toplumu veli edinenlere doğru hiç bakmaz mısın? Onlar sizden değillerdir ve onlardan değillerdir. Ve bildikleri halde o yalan üzere yemin ederler.
  16. Allah onlara şiddetli azap hazırladı. Kesinlikle onlar işlemekte oldukları ne kötü olanlardır.
  17. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah yolundan alıkoyarlar. Ki onlar içindir aşağılayıcı azap.
  18. Onların malları ve evlatları onları Allah’tan bir şey olarak asla yetkin-yeterli kılmayacaktır. İşte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada daimî olanlardır.
  19. O gün Allah onları topluca diriltir ki size yemin ettikleri gibi O’na yemin ederler. Ve kesinlikle onlar bir şey üzere olduklarını hesap ederler. Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır o yalancılar.
  20. O şeytan onlar üzere üstat oldu ki onlara Allah’ı hatırlamayı unutturdu. İşte onlar o şeytanın grubudur. Dikkat edin! Kesinlikle o şeytanın grubu onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  21. Kesinlikle onlar ki Allah ve resulüne karşı gelenler işte onlar o en aşağılıklar içindelerdir.
  22. Allah “Mutlaka ben ve resulüm galibiz” yazdı. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  23. Allah’a ve o ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğu Allah’a ve resulüne karşı gelen kimseleri sever bulamazsın. Ve eğer babaları veya oğulları ve kardeşleri veya aşiretleri olsa bile. İşte onlar, O’nun kalplerine o imanı yazdıklarıdır. Ve onlara O’ndan (kendinden) bir Ruh ile destek verdi. Ve onları altlarından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Onlar orada kalıcılardır. Allah onlardan razı oldu ve onlar Allah’tan razı oldu. İşte onlar Allah’ın grubudur. Kesinlikle Allah’ın grubu, onlardır o başarıya ulaşanlar.

58. Haşr Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ın bağımsız ilintisiz, yegâne egemenliğini vurguladı. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  3. O, O ki o toplanmanın öncülü için onlar ki o kitap ehlinden kâfirleri diyarlarından çıkarandır. Siz çıkacaklarını zannetmediniz. Ve kesinlikle onlar kaleleri onlara Allah’tan mâni olur zannettiler de Allah onlara hiç hesap etmedikleri yerden ulaştı. Ve kalplerine o korkuyu yerleştirdi. Elleri ve o müminlerin elleri ile evlerini harap ederler ki ibret alın ey o basiret sahipleri.
  4. Ve eğer Allah onlar üzere o sürgünü yazmamış olsaydı, mutlaka bu dünyada onlara azap ederdi. Ve o ahirette o ateş azabı onlar içindir.
  5. İşte o, onların Allah ve resulüne karşı düşmanca ayrılık içinde olmaları nedeniyledir. Ve kim Allah’a karşı düşmanca ayrılık içinde olursa ki kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir.
  6. Yumuşak olandan kestiğiniz veya kökleri üzerinde durur terk ettiğiniz ki Allah’ın izniyle ve o yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.
  7. Ve Allah’ın resulü üzere onlardan onarım olarak geri döndürdüğü ki siz onun üzerine at ve deve sürmediniz. Ve lakin Allah uygun gördüğü üzere resulünü yetkili otorite kılar. Ve Allah her şey üzere kadirdir.
  8. Allah’ın o yerleşim yeri ehlinden resulüne onarım olarak geri döndürdüğü ki sizden o zenginler içinde döngü olmasın diye Allah ve o resul ve o yakınlık sahibi olanlar ve o yetimler ve o miskinler ve o kendini bir amaca adayanlar içindir. Ve o resul size ne verdiyse ki onu alın. Ve neyden yasakladıysa ki ona son verin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah o misillemede şiddetlidir.
  9. O, o muhacirlerin fakirleri içindir. Onlar ki diyarlarından ve mallarından çıkarıldılar. Allah’tan fazl ve rıza araştırırlar. Ve Allah’a ve resulüne destekte bulunurlar. İşte onlardır o sadıklar.
  10. Ve onlar ki onlardan önce o diyara ve o imana yerleşenler, onlara doğru hicret edenleri severler ve onlara verilen nedeniyle kafalarında gereksinim bulmazlar. Ve zor geçim içinde olsalar da onları kendilerine yeğlerler. Ve kim nefsinin açgözlülüğünü önemseyip ona göre davranırsa ki işte onlardır o başarıya ulaşanlar.
  11. Ve onlar ki onların ardından gelenler derler ki: “Rabbimiz bizi ve onlar ki bizi o imanda geçen kardeşlerimizi hoşgör. Ve kalplerimizde onlar ki iman edenler için kin kılma. Rabbimiz kesinlikle sen şefkatlisin, özel merhamet edensin”.
  12. Onlar ki iki yüzlü davrananlara (münafıklara) doğru hiç bakmaz mısın? Onlar, onlar ki o kitap ehlinden o kâfir kardeşlerine derler ki: “Mutlaka çıkarılırsanız mutlaka sizinle birlikte çıkarız ve sizin için birine ebeden itaat etmeyiz ve sizinle savaşılırsa mutlaka size destek veririz”. Ve Allah, O şahitlik eder: Kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  13. Mutlaka çıkarılırlar ise onlarla birlikte çıkmazlar. Ve mutlaka savaşılırsa onlara destek olmazlar. Ve mutlaka destek olsalar mutlaka o arkaya dönerler. Sonra destek göremezler.
  14. Mutlaka siz onların kafalarında korku bakımından Allah’tan daha şiddetlisiniz. İşte o, kesinlikle onların fıkıh yapamayan bir toplum olması nedeniyledir.
  15. Sizinle korunaklı yerleşim yeri içinde olma veya duvar ardında bulunma dışında savaşmazlar. Aralarında saldırganlıkları şiddetlidir. Onları birlikte hesap edersin. Ve kalpleri bölük bölüktür. İşte o, kesinlikle onların akıl edemeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
  16. Onlar ki onlardan öncekilerin karşılaştırmalı benzerliği gibi işlediklerinin etkisini tattılar ve onlar içindir acı verici azap.
  17. O, o insana “inkâr et” dediğindeki o şeytanın benzerliği gibidir ki o inkâr edince der ki: “Ben senden dönüşümsüz uzağım. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım”.
  18. Ki ikisinin akıbeti, kesinlikle ikisinin kalıcı olarak o ateşin içinde olmalarıdır. Ve işte o, o zalimlerin karşılığıdır.
  19. Ey onlar ki iman edenler! Allah’ı önemseyin. Ve mutlaka kişi yarın için sunduğuna Allah’ı önemseyerek göz atsın. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdardır.
  20. Ve onlar ki Allah’ı unutanlar gibi olmayın. Ki O onlara kendilerini unutturdu. İşte onlar o yoldan çıkanlardır.
  21. O ateşte bulunanlar ve o bahçede bulunanlar aynı durumda değildir. O bahçede bulunanlar, onlardır o kurtulanlar.
  22. Eğer biz Kuran’ın busunu bir dağın üzerine indirseydik, mutlaka onu Allah çekincesinden etkilenip dağılır görürdün. Ve işte o, o insanlara fikir edinebilsinler diye ileri sürdüğümüz o benzetmelerdir.
  23. O, O ki ondan başka ilah olmayan Allah’tır. O, o bilinmeyeni ve o açıkça bilineni bilendir. O’dur o merhametli, o özel merhametli.
  24. O, O ki ondan başka ilah olmayan Allah’tır. O, o meliktir, o saf kusursuzdur, o selamdır, o güven verendir, o inanç verendir, o yaptırım güçlüdür, o baskı yapandır, o değerli saygındır. Allah onların ortak kıldıklarından ilintisiz yegâne egemendir.
  25. O, Allah o biçimlendiren, o iyileştiren, o programlayandır. O en güzel isimler O’nundur. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler O’nun için tesbih etmektedir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.

59. Mümtehine Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey onlar ki iman edenler! Benim düşmanım ve sizin düşmanınızı veliler edinmeyin. Onlara o sevgiyi gösterip sergilersiniz. Ve onlar o gerçeklikten (Haktan) size geleni inkâr etmişlerdir. O resulü ve özellikle sizi, Rabbiniz Allah’a iman ettiniz diye çıkarırlar. Benim yolumda çabalamak ve benim rızamı edinmek için çıkar oldunuzsa onlara o sevgiyi mi gizliyorsunuz? Ve ben sizin gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilirim. Ve sizden kim onu yapıyorsa ki o doğru yol-yöntem, tutum seviyesinden sapmıştır.
  3. Sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar.  Ve ellerini ve o dillerini o kötülükle size uzatırlar. Ve eğer inkâr etseniz diye arzu ettiler.
  4. O kıyamet günü akrabalarınız ve evlatlarınız size asla fayda sağlamayacak. O, aranızı ayırıp düzenleyecektir. Ve Allah işlediklerinizi görüp algılayandır.
  5. İbrahim’de ve onlar ki onunla birlikte olanlarda sizin için en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) olmuştur. Onlar toplumlarına o zaman dediler ki: “Kesinlikle biz sizden ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarınızdan dönüşümsüz uzağız. Biz sizi inkâr ettik ve bizim aramızda ve sizin aranızda, siz Allah’a O’nun birliği ile iman edinceye kadar o düşmanlık ve o nefret ebeden ortaya çıktı”. Yalnızca İbrahim’in babasına: “Senin için mutlaka hoşgörü dileyeceğim ve senin için Allah’tan hiçbir şeye malik değilim” demesi hariçtir.  “Rabbimiz sana tevekkül ettik ve sana düşkünleştik ve o dönüş sanadır.
  6. Rabbimiz, bizi onlar ki kâfirler için fitne kılma! Ve bizi hoşgör. Rabbimiz kesinlikle sen, sensin o yaptırım güçlü, o hâkim”.
  7. Mutlaka sizin için onlarda, Allah’tan ve o ahiret gününden beklentisi olan kişi için en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) olmuştur. Ve kim vazgeçip dönüyorsa ki kesinlikle Allah o hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, o övülendir.
  8. Umulur ki Allah, sizin aranızda ve onlar ki onlardan düşmanlarınız arasında sevgi kılar. Ve Allah ayarlayıp yapabilendir. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  9. Allah, onlar ki sizinle o din içinde asla savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve normal davranmanızı yasaklamaz. Kesinlikle Allah o normal davrananları sever.
  10. Kesin olarak Allah, onlar ki o din içinde sizinle savaşanları ve sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza arka çıkanları veli edinmenizi yasaklar. Ve kim onları veli edinirse ki işte onlar, onlar o zalimlerdir.
  11. Ey onlar ki iman edenler! O mümin kadınlar hicret edenler olarak size geldiklerinde ki onları imtihan edin! Allah onların imanlarını en iyi bilendir ki siz onların inanan kadınlar olduklarını bildiğinizde de onları o kâfirlere geri göndermeyin! Onlar (İnanan kadınlar) onlara (kâfirlere) helal değildir. Ve onlar (kâfirler) onlara (mümin kadınlara) helal değillerdir. Ve onların (kâfirlerin) harcadıklarını onlara (geri) verin! Onların karşılıklarını verdiğinizde onları (inanan kadınlarla) nikâhlamanızda size bir sakınca yoktur. O kâfir kadınların bağlantısına sahip çıkmayın ve harcadığınızı isteyin ve mutlaka onlar harcadıklarını istesinler. İşte o, Allah’ın hükmüdür. O aranızda hükmediyor. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  12. Ve eşlerinizden bir şey o kâfirlere kaçıp gidip de misilleme yaptığınızda da o eşi gidenlere onların harcadıklarının benzerini verin. Ve O ki ona iman ettiğiniz Allah’ı önemseyin.
  13. Ey Nebi! O mümin kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve hırsızlık yapmamaları ve zina etmemeleri ve çocuklarını öldürmemeleri ve elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri ve benimsenmiş içinde sana karşı gelmemeleri üzere sana biyat ederlerse ki onların biyatlarını al ve onlar için Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  14. Ey onlar ki iman edenler, Allah’ın üzerlerine gazablandığı bir toplumu veli edinmeyin. Onlar o kâfirlerin o kabirde bulunanlardan umut kesmeleri gibi o ahiretten umutlarını kesmişlerdir.

60. Saff Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ın bağımsız ilintisiz yegâne egemenliğini vurguladı. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  3. Ey onlar ki iman edenler! Yapmadığınızı niçin ifade edersiniz?
  4. Yapmadığınızı ifade etmeniz Allah indinde nefret bakımından önemli hale geldi.
  5. Kesinlikle Allah, O’nun yolu içinde yan yana bina gibi saf olarak savaşanları sever.
  6. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Bana niçin eziyet edersiniz? Ve ben sizin için gönderilen Allah’ın resulüyüm diye de bilmişsinizdir”. Ki onlar umursamaz olunca Allah onların kalplerini duyarsızlaştırdı. Ve Allah o yoldan çıkan topluma hidayet etmez.
  7. Ve o zaman Meryem oğlu İsa dedi ki: “Ey İsrailoğulları! Kesinlikle ben sizin için, Tevrat’tan iki elimde mevcut bulunanı doğrulaştırıcı ve benden sonra gelen, ismi Ahmet resulü müjdeleyici Allah’ın resulüyüm”. Ki o onlara o açıklamalarla gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  8. Ve İslam’a doğru çağrıldığı halde Allah üzere o yalanı kurgulayandan daha zalim kimdir? Ve Allah, O, o zalimler toplumuna hidayet etmez.
  9. Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Ve eğer o kâfirler istemese ve Allah nurunu tamamlayandır.
  10. O, O ki ve eğer o müşrikler istemese bile resulünü o hidayet ve o dinin onun bütünü (düzenlerin) üzerinde belirgin olsun diye o gerçek din ile gönderendir.
  11. Ey onlar ki iman edenler! Size, sizi acı verici azaptan çekip kurtaran bir ticaret işaret edeyim (göstereyim) mi?
  12. Allah’a ve resulüne iman edersiniz. Ve mallarınız ve benliklerinizle Allah yolu içinde çaba harcarsınız. Bilir olsanız, işte o sizin için daha iyidir.
  13. O suçlarınızı hoşgörür ve sizi altından o nehirler akan bahçelere ve Adn Bahçelerindeki harika meskenlere yerleştirir. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  14. Ve Allah’tan hoşlandığınız başka bir yardım ve yakın bir fetih. Ve o müminleri müjdele.
  15. Ey onlar ki iman edenler, Meryem oğlu İsa’nın havarilere dediği “Kim Allah’a doğru yardım edici olur?” Havarilerin: “Biziz Allah’ın yardım edicileri” dediği gibi Allah’ın yardımcıları olun. Ki İsrailoğullarından bir bölüm iman etti ve bir bölüm inkâr etti. Ki onlar ki iman edenleri düşmanları üzerine güçle destekledik de belirgin bir grup haline dönüştüler.

61. Cuma Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler o hükümdar, o kutsal, o yaptırım güçlü, o hâkim Allah’ın bağımsız, ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktalar.
  3. O, O ki o ümmiler içinde, onlardan resul çıkarıp yetiştirdi. Onlara O’nun ayetlerini aktarır ve onları temizleyerek arıtır ve o kitabı ve o hikmeti öğretir. Ve öncesinde oldukları ise mutlaka açık bir sapkınlık içindeydi.
  4. Ve onlardan henüz onlara katılmayan diğerlerine. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  5. İşte o, Allah’ın fazlıdır.  Uygun gördüğünü o duruma getirir. Ve Allah o büyük fazl sahibidir.
  6. Onlar ki Tevrat’ı yüklenip sonra onu asla taşımayanların benzetmesi ciltli kitap yüklü o eşeğin benzetmesi gibidir. Onlar ki Allah’ın ayetlerini yalanlayan o toplumun benzerliği ne kötüdür! Ve Allah, O, o zalimler toplumuna hidayet etmez.
  7. De ki: Ey o Yahudiler! Kesinlikle o insanların haricinde sizin Allah’ın velileri olduğunuzu iddia ediyorsanız ki doğrusunu söyleyenler oldunuzsa o ölümü ısrarla isteyin.
  8. Ve onu ellerinin önceden sundukları nedeniyle ebeden ısrarla istemezler. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  9. De ki: Kesinlikle o ki ondan kaçtığınız o ölüm ki kesinlikle o sizi karşılayandır. Sonra o gaybı ve o bilinip anlaşılanı bilene geri döndürüleceksiniz de O sizi işlemekte olduklarınızla bilgilendirecektir.
  10. Ey onlar ki iman edenler! Cuma gününden nida ile o namaz için çağrıldığınızda da Allah’ın zikrine doğru koşun ve o alışverişi bırakın. Bilirseniz işte o sizin için daha iyidir.
  11. Ki namazı uyguladığınızda da (hemen) o yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından araştırın ve Allah’ı çok hatırlayın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  12. Ve bir ticaret veya eğlence görünce ona doğru nüfuz ettiler ve seni ayakta terk ettiler. De ki: Allah’ın indindeki (özelindeki) o eğlenceden ve o ticaretten daha iyidir. Ve Allah o rızık verenlerin en iyisidir.

62. Münafikun Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O münafıklar sana geldiklerinde dediler ki: “Biz şahitlik ederiz: Kesinlikle sen mutlaka Allah’ın resulüsün”. Ve Allah biliyor: Kesinlikle sen mutlaka O’nun resulüsün. Ve Allah şahitlik eder: O münafıklar mutlaka yalancılardır.
  3. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah yolundan engellerler. Kesinlikle onlar işler oldukları ne kötü olanlardır.
  4. İşte o, onların iman edip sonra inkâr etmeleri nedeniyledir ki kalpleri damgalandı da onlar anlayamazlar.
  5. Ve onları gördüğünde cisimleri acayibine gider. Ve ifadede bulunurlarsa ifadelerine kulak verirsin. Kesinlikle onlar üst üste dayanan keresteler gibilerdir. Bütün ses titreşimlerini onların üzere hesap ederler. Onlar o düşmanlardır ki onlardan sakın. Allah onlara savaş açtı. Nasıl saptırılıyorlar?
  6. Ve onlara “Gelin yücelin Allah’ın resulü sizin için hoşgörü istesin” denildiğinde başlarını eğerek ve kibirlenerek uzaklaşırken görürsün.
  7. Onlar için hoşgörü istemen ya da onlar için hiç hoşgörü istememen onlar için aynı düzeydedir. Allah onları asla hoşgörmeyecektir. Kesinlikle Allah o yoldan çıkan o topluma hidayet etmez.
  8. Onlar, onlar ki “Dağılıncaya kadar Allah’ın resulü indindekiler üzere infak yapmayın” diyenlerdir. Ve o göklerin ve o yeryüzünün hazineleri Allah’ındır. Ve lakin o münafıklar düşünüp çıkarım yapmıyorlar.
  9. Derler ki: “Mutlaka Medine’ye dönersek mutlak o yaptırım güçlüler o zelil olanları oradan çıkaracaklardır”. Ve o yaptırım gücü (izzet) Allah’ın ve resulünün ve o müminlerindir. Ve lakin o münafıklar bilmezler.
  10. Ey onlar ki iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız size Allah’ı anmaktan hoş gelmesin. Ve kim onu yaparsa ki işte onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  11. Ve sizden birinize o ölüm gelip de “Rabbim! Beni yakın bir ecele (sona) kadar ertelemez misin? Ki çok sadaka versem ve o salihlerden olsam” demenin öncesinde sizi rızıklandırdıklarımızdan infak edin.
  12. Ve Allah bir benliği onun eceli gelince asla ertelemez. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

 

 

63. Tegabün Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göklerdekiler ve o yeryüzündekiler Allah’ın bağımsız ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktalar. O mülk O’nundur ve tapılacak hayranlık O’nundur ve O, her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  3. O, O ki sizi biçimlendirendir. Ki sizden kimi kâfirdir ve sizden kimi mümindir. Ve Allah işlediklerinizi görüp algılayandır.
  4. O, o gökleri ve o yeryüzünü o gerçekle biçimlendirdi. Ve sizi yatkınlaştırdı ki yatkınlığınızı (programlarınızı) güzelleştirdi. Ve o dönüş O’na doğrudur.
  5. O, o göklerdekileri ve o yeryüzündekileri bilir. Ve sır olarak sakladıklarınızı ve açıkladıklarınızı bilir. Ve Allah o kafaların içeriğini bilendir.
  6. Onlar ki önceki kâfirlerin bilgileri sizde hiç bulunmadı mı? Ki onlar işlerinin etkisini tattılar. Ve onlar içindir acı verici azap.
  7. İşte o, kesin olarak resullerinin onlara o açıklamalar ile bulunmaları ki “Bir etten kemikten insan mı bize hidayet, (rehberlik) edecek?” diyerek de inkâr etmeleri ve aksine davranır olmaları nedeniyledir. Ve Allah onlara ihtiyaç duymadı. Ve Allah ihtiyaçsız olandır, övülendir.
  8. Onlar ki o kâfirler asla diriltilip geri gönderilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: Aksine. Ve Rabbime! Mutlaka yetiştirilerek diriltileceksiniz. Sonra işlediklerinizle bilgilendirileceksiniz. Ve işte o, Allah üzere kolaydır.
  9. Ki Allah’a ve resulüne ve o ki indirdiğimiz o nura iman edin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  10. O sizi o toplanma günü için topladığı gün, işte o gün o pazarlık günüdür. Ve kim Allah’a inanır ve salihen amel işlerse Allah onun kötülüklerini örter ve onu altından o nehirler akan, içinde aralıksız, zamanın sonuna kadar kalacakları bahçelere dâhil eder. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  11. Ve onlar ki kâfirler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar o ateşte bulunanlardır. Onlar orada aralıksız kalırlar. Ve ne kötüdür o dönüş yeri.
  12. Allah’ın izni haricinde hiçbir musibet isabet etmez. Ve kim Allah’a iman ederse O onun kalbine hidayet eder. Ve Allah her şeyi bilendir.
  13. Ve Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ki aksine davranırsanız da kesin olarak resulümüz üzerindeki o apaçık ulaştırmadır.
  14. Allah, O’ndan başka ilah olmayandır. Ve O’nun üzere ki tevekkül etsin o müminler.
  15. Ey onlar ki iman edenler kesinlikle eşlerinizden ve çocuklarınızdandır size düşmanlık edenler ki onlardan sakının. Ve affeder ve aldırmaz ve hoşgörünseniz ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  16. Kesin olarak mallarınız ve çocuklarınız fitnedir. Ve Allah, büyük karşılık O’nun indindedir (özelindedir).
  17. Ki gücünüz yettiğince Allah’ı önemseyip gereğini yerine getirin ve kulak verin ve itaat edin ve kendiniz için hayır harcaması yapın. Ve kim nefsinin açgözlülüğünü farkında olup sakınırsa ki işte onlar, onlar o başarıya ulaşanlardır.
  18. Allah’a güzel bir alacak borç verirseniz O onu sizin için kat kat yapar. Ve sizi hoşgörür. Ve Allah şükredendir, yumuşak davranandır.
  19. O, o gaybı ve o müşahede edileni bilendir, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.

64. Talak Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o Nebi! O kadınları boşayacağınızda ki onları iddetleri için boşayın. Ve o iddeti listeleyin. Ve Rabbiniz Allah’ı önemseyin. Onları evlerinden çıkarmayın ve onlar açıkça bir ahlaksızlığa uğramaları haricinde çıkmasınlar. İşte o, Allah’ın sınırlarıdır. Ve kim Allah’ın hududunu aşarsa ki kendi nefsine zulmetmiştir. Kavrayamazsın, olabilir ki Allah işte ondan sonra bir görev oluşturabilir.
  3. Ki onlar sürelerinin sonuna ulaştıklarında da onlara benimsenmiş olarak sahip çıkın veya benimsenmiş olarak onlardan ayrılın. Ve içinizden adaletli iki kişiyi şahit yapın. Ve o şahitliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte size, Allah’a ve o ahiret gününe iman eder olanlara onunla öğüt verilir. Ve kim Allah’ı önemserse O onun için bir çıkış kılar.
  4. Ve onu hesap etmediği yerden rızıklandırır. Ve kim Allah’a tevekkül ederse O ona yeter. Kesinlikle Allah işini titizlikle yapandır. Allah her şey için bir ayar kılmıştır.
  5. Ve onlar ki kadınlarınızdan o adetten ümit kesenler, çelişkiye düşerseniz ki onların iddetleri ve onlar ki asla adet görmeyenlerin üç aydır. Ve o yükler sahiplerinin (hamilelerin) sonu onların yüklerini ortaya koymalarıdır (doğum yapmalarıdır). Ve kim Allah’ı önemserse O ona onun işinden kolaylık kılar.
  6. İşte o Allah’ın size indirdiği emridir. Ve kim Allah’ı önemsiyorsa O onun kötülüklerini örter ve onu onun için karşılık olarak büyütür.
  7. Onları bulunup yerleştiğiniz yerde yerleştirin. Ve onların üzerine baskı yapmak için onları zarara uğratmayın. Ve hamile olurlarsa ki doğurana kadar onlar için harcama yapın. Ki sizin için emzirirlerse de karşılıklarını verin ve aranızda makulce kararlaştırın. Ve zorlukla karşılaşırsanız ki onun (baba) için başka biri emzirecektir.
  8. Genişlik sahibi onun genişliğinden harcasın. Ve rızkı kısık bulunan ki Allah’ın ona verdiğinden versin. Allah bir nefsi ona verdiğinden başkasıyla sorumlu tutmaz. Allah zorluğun ardından kolaylık kılacaktır.
  9. Ve yerleşim yerlerinden niceleri Rabblerinin emrine ve onun resulüne küstahlaştılar da onlarla şiddetli hesap olarak hesaplaştık. Ve onları benimsenmez bir azapla azaplandırdık.
  10. Ki işlerinin etkisinin sonucunu tattılar. Ve işlerinin akıbeti hüsran oldu.
  11. Allah onlar için şiddetli azap hazırladı ki ey onlar ki iman eden o akıl sahipleri Allah’ı önemseyin. Allah size hatırlatma indirmiştir.
  12. Onlar ki iman eden ve o salih işleri işleyenleri o uygunsuz şartlardan o aydınlığa (optimum duruma) çıkarmak için, size Allah’ın apaçık açıklayan ayetlerini aktaran bir resul olarak. Ve kim Allah’a iman eder ve salih işler işlerse, O onu altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Onlar orada ebeden kalıcılardır. Allah ona rızık olarak iyilikte bulunmuştur.
  13. Allah, O ki göklerin yedisini (atmosfer de dahil) biçimlendirdi ve o yeryüzünden onların benzerini (yeryüzünün katları). Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmeniz için o emir onların arasında iner. Ve de kesinlikle Allah her şeyi bilimsel olarak kuşatmıştır.

65. Tahrim Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey Nebi! Eşlerinin rızasını edinmek için Allah’ın sana serbest kıldığını niçin kısıtlıyorsun? Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  3. Allah sizin için kısıtlayıcı söz vermenizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah sizin mevlanızdır. Ve O, o âlimdir, o hâkimdir.
  4. Ve o Nebi eşlerinden bazısına bir olayı sır ettiğinde ki o (eşi) onunla ilgili (başkasına) bilgi verince ve Allah onu ona (Nebi’ye) ortaya çıkardı. Bazısını onayladı ve bazısından vaz geçti. Ki onunla onu (eşini) bilgilendirince (eşi) dedi ki: “Seni bununla kim bilgilendirdi?” (Nebi) Dedi ki: “Beni o âlim ve o habir bilgilendirdi”.
  5. İkiniz (iki kadın) Allah’a tövbe etse de ikinizin kalpleri (merkezleri) meyletmiştir. Ve onun aleyhine ikisi birbirine arka çıkarsa ki kesinlikle Allah, O onun mevlasıdır. Ve Cibril ve o müminlerin salihleri ve o melekler işte ondan sonra arka çıkanlardır.
  6. O sizi boşarsa Rabbinin onun için sizden daha hayırlı, Allah’a teslimiyet gösteren, mümin, gönülden itaat eden, tövbe eden, kendisini ibadete vermiş, gayretli, dul ve bâkireler olarak başka eşlerle değiştirmesi umulur.
  7. Ey onlar ki iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi yakacağı o insanlar ve o taşlar olan ateşe karşı göz önünde bulundurup gereğini yapın. Haşin şiddetli melekler onun üzeredir. Allah’ın emrettiğine isyan etmezler. Ve emredildiklerini yaparlar.
  8. Ey onlar ki kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Kesin olarak bugün işler olduklarınızla karşılık verilirsiniz.
  9. Ey onlar ki iman edenler! Allah’a içten samimi bir tövbeyle tövbe edin. Umulur ki o Nebi’yi ve onlar ki onunla birlikte iman edenleri rezil etmediği o günde Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altından o nehirler akan bahçelere dâhil eder. Onların nurları onlarla beraber öncelerinde ve sağlarında seyreder. Derler ki: “Rabbimiz! Bizim için nurumuzu (optimum şartlarımızı) tamamla ve bizi hoşgör. Kesinlikle sen her şey üzerine ayarlama yapabilensin”.
  10. Ey Nebi! O kâfirlerle ve o münafıklarla mücadele et ve onlar üzere haşin ol. Ve onların barınağı cehennemdir ve ne kötüdür o dönüş yeri.
  11. Onlar ki kâfirler için Allah bir benzetme verdi: Nuh’un karısı ve Lut’un karısı. Onlar kullarımızdan iki salih kişinin (nikâhı) zeminindeydi ki ikisi (dişiler) ikisine hainlik etti de ikisi Allah’tan bir şey olarak hiç yetkin-yeterli olmadılar. Ve denildi ki: “Girin ikiniz o ateşe o girenlerle”.
  12. Ve Allah onlar ki iman edenler için bir benzetme verdi: Firavun’un karısı. O zaman o dedi ki: “Rabbim benim için indinde (özelinde) o bahçe içinde ev bina et. Ve beni Firavun ve onun işlediklerinden uzaklaştırıp kurtar. Ve o zalimler toplumundan beni uzaklaştırıp kurtar”.
  13. Ve İmran kızı Meryem, o ki ırzını korudu. Ve onun içinde ruhumuzdan geliştirdik. Ve onun (kendi) Rabbinin kelimesini ve O’nun (Rabbinin) kitaplarını doğruladı ve o gönülden itaat edenlerden oldu.

66. Mülk Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O, o ki o mülk elinde olan, elverişli (potansiyel) kıldı. Ve O her şey üzere ayarlayıp yapabilendir.
  3. O, o ki hanginiz çalışma olarak daha iyidir diye denemek için o ölümü ve o hayatı biçimlendirendir. Ve O, o yaptırım güçlüdür, o hoşgörülüdür.
  4. O, o ki göklerin yedisini (jeosantrik gök, atmosfer de dahil) tabaka olarak biçimlendirendir. Rahman’ın biçimlendirmesinde uyumsuzluktan göremezsin. Ki o görüşü çevir, çatlayıp bozulmadan görüyor musun?
  5. Sonra o görüşü iki kez çevir. O görüş sana kamaşmış döner ve o yorgundur.
  6. Ve mutlaka o en yakın (ve güncel) göğü manyetik alanla donatmışız ve onu o bozucu faktörler için uzaklaştırıcı kılmışız. Ve onlar için o yakıcı ışınlı işlemden geçirme (azap) hazırlamışız.
  7. Ve onlar ki Rabblerini inkâr edenler için cehennem azabını (terbiyesini, işlemden geçirmesini). Ve ne kötüdür o dönüş yeri!
  8. Oraya konup sergilendiklerinde onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
  9.  O öfkesinden nerdeyse patlayacak. Herhangi bir kafile onun içine serildiği her defasında onun yöneticileri onlara sorarlar: “Size hiçbir uyarıcı bulunmadı mı?”.
  10. Derler ki: “Aksine, bize uyarıcı bulunmuştu da yalanlamıştık. Ve dedik ki: Allah bir şey indirmedi. Siz ise sadece büyük bir yanılgı içindesiniz”.
  11. Ve derler ki: “Eğer biz kulak verseydik veya akıl etseydik o yakıcı ışın halkı içinde bulunanlardan olmazdık”.
  12. Ki suçlarını itiraf ettiler. Ki mahvolma o yakıcı ışın halkı içindir.
  13. Kesinlikle onlar ki o gaybda Rabblerinden çekinenler, onlar içindir hoşgörü ve değerli büyük karşılık.
  14. Ve ifadenizi gizleyin veya onu açıklayın, kesinlikle O, o kafaların içeriğini bilendir.
  15. Biçimlendiren bilmez mi? Ve O, o her şeyi inceden inceye bilip yapandır, o haberdardır.
  16. O’dur, O ki o yeryüzünü sizin için zemin kılan. Ki onun değişik yerlerinde yürüyün. Ve O’nun rızıklarından edinip beslenin ve o yeniden dirilip bir hedefe gitme O’na doğrudur.
  17. O göktekinin sizi o yeryüzü ile batırmasından emin misiniz? Ki o zaman o (yeryüzü) çalkalanır (asteroid çarpması?).
  18. Yoksa o gökte olanın üzerinize yontan göndermesinden emin misiniz? Ki bileceksiniz, uyarım nasıl!
  19. Ve onlar ki onlardan öncekiler mutlaka yalanlamıştı ki beni tanımamak nasıl oldu!
  20. Ve onların üstünde saflar halindeki o uçanlara doğru hiç bakmazlar mı? Ve onları durumlarında tutan sadece Rahman’dır. Kesinlikle O her şeyi görüp algılayandır.
  21. Rahman’dan başka size yardım eden, sizin için ordu olan o ki bu kişi kimdir? O kâfirler ise sadece bir aldanma içindelerdir.
  22. O onun rızkını kısarsa size rızık verecek o ki bu kişi kimdir? Aksine, küstahlık ve nefret içinde dalgalandılar.
  23. Ki yüz üstü sürünen mi hedefine ulaşır? Yoksa doğru yol üstünde düzgünce yol alan mı?
  24. De ki: O, O ki sizi inşa eden ve sizin için o işitip anlamayı ve o görüp anlamayı ve o gönülleri kılandır. Ne kadar da azdır şükrettiğiniz!
  25. De ki: O, O ki o yeryüzünde sizi ziraat edendir. Ve O’na doğru diriltilip toplanacaksınız.
  26. Ve derler ki: Doğrusunu söyleyenlerdenseniz, ne zamandır o vaat?
  27. De ki: Kesin olan, o bilim Allah özelindedir. Ve kesin olan ben apaçık uyarıcıyım.
  28. Ki onu iyice yaklaşırken gördüklerinde o, onlar ki kâfirlerin yüzlerini fenalaştırdı. Ve denir ki: “Bu o ki sizin dua edip ister olduğunuzdur”.
  29. De ki: Gördünüz mü? Allah beni ve benimle birlikte olanları helak etse veya bize özel merhamet etse ki o kâfirleri acı veren azaptan kim çevirip döndürür?
  30. De ki: O, o merhametli olandır. O’na iman ettik ve O’nun üzere tevekkül ettik. Ki kim o açık bir yanılgı içinde yakında bileceksiniz.
  31. De ki: Gördünüz mü? Yer altı suyunuz batıp kaybolana dönüşürse ki kim size su kaynağı olarak su getirir?

 

 

67. Kalem Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Nun ve o kaleme ve satırladıklarına.
  3. Rabbinin nimetiyle mecnunluk sende değil.
  4. Ve kesinlikle minnetsiz mutlak karşılık senin içindir.
  5. Ve kesinlikle sen mutlak çok büyük bir yaradılış üzeresin.
  6. Ki yakında sen görüp anlayacaksın ve onlar görüp anlayacaklar!
  7. Hanginiz o fitnelenen?
  8. Kesinlikle senin Rabbin O’nun yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. Ve O, o hidayet bulanları en iyi bilendir.
  9. Ki o yalanlayanlara itaat etme.
  10. Eğer sen kaypaklaşsan ki onlar da kaypaklaşsınlar diye arzu ettiler.
  11. Ve bayağı, çok yemin edenin hiçbirine itaat etme.
  12. Dedikoducu, çok gezen, gammaza.
  13. O hayırdan meneden, kötülükte aşırı gidene.
  14. Kaba, işte ondan sonrasında makbul görülmeyene (persona non grata).
  15. Mal ve oğullar sahibi oldu diye.
  16. Onun üzere ayetlerimiz aktarıldığı zaman dedi ki: “O, o evvelkilerin düzmecesidir”.
  17. Onu o hortum üzere (elebaşı, liste başı olarak) işaretleyeceğiz.
  18. Kesinlikle biz o bahçede bulunanları denediğimiz gibi onları denedik. O zaman gün aydınlığa dönüşenken onu mutlaka devşireceklerine yemin ettiler.
  19. Ve istisna istemediler.
  20. Ki onlar uyurken Rabbinden bir dolaşan onun üzere dolaştı.
  21. Ki o, o savaş alanı gibi enkaza dönüştü.
  22. Ki sabahlayanlar olarak birbirlerine bağrıştılar.
  23. “Devşirecek olanlarsanız ekininize erkenden Güneş doğmadan gidin” diye.
  24. Ki fısıldaşarak ayrıldılar.
  25. “Bugün oraya sizin üzere yoksul girmesin” diye.
  26. Ve yapıp edebilenler olarak Güneş doğmadan erkenden gittiler.
  27. Ki onu gördüklerinde dediler ki: “Kesinlikle biz mutlaka şaşırıp saptık.
  28. Aksine, biz mahrumlarız”.
  29. Onların en ılımlısı dedi ki: “Ben size hiç demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?”
  30. Dediler ki: Rabbimiz subhandır. Kesinlikle biz zalimler olduk.
  31. Ki bazısı bazısını kınayarak birbirleri üzere gittiler.
  32. Dediler ki: Vay bize! Kesinlikle biz haddi aşanlar olduk.
  33. Umulur ki Rabbimiz bize onun yerine ondan daha iyisini verir. Kesinlikle biz Rabbimize rağbet edenleriz.
  34. O azap işte onun gibidir. Kesinlikle o ahiret azabı, eğer bilir olsalar daha büyüktür.
  35. Kesinlikle Rabblerinin indindeki o nimet bahçeleri o önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  36. Ki biz o müslümanları o ağır suçlular gibi kılar mıyız?
  37. Sizin için nedir? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
  38. Yoksa içinden ders aldığınız herhangi bir kitap sizin midir?
  39. Kesinlikle onun içindeki mutlak daha iyi bulduklarınız sizin midir?
  40. Yoksa mutlaka sizin için o kıyamete kadar sürüp gidecek “Kesinlikle siz ne hüküm verirseniz o sizindir” diye bir bağlayıcı söz bizim üzere midir?
  41. Sor onlara! İşte ona hanginiz garantördür?
  42. Yoksa onlar için ortaklar mı? Ki doğrusunu söyleyenlerden oldularsa ortaklarıyla bulunsunlar.
  43. O gün uyluk giderilir ve o secdeye çağrılırlar da güç yetiremezler.
  44. Bakışları çekingendir. Onları zillet kaplar. Ve onlar salimken o secdeye çağrılır olmuşlardı.
  45. Ki sen bana bırak ve o anlatımın busunu yalanlayanı! Onları bilemedikleri yönden kademeli olarak perişanlığa yaklaştıracağız.
  46. Ve ben onlara fırsat veririm. Kesinlikle benim planım sağlamdır.
  47. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da ağır borç kütlesinden mi?
  48. Yoksa o gayb onların özelinde midir de onlar mı yazıyorlar?
  49. Ki Rabbinin hükmü için sabret. Ve yutulduğunda nida eden o balinada bulunan gibi olma!  
  50. Eğer onun Rabbinden bir nimet yetişir olmasaydı, mutlaka suçlanır durumda o gri amberle fırlatılırdı.
  51. Ki Rabbi onu seçti de onu o salihlerden kıldı.
  52. Ve neredeyse onlar ki kâfirler o zikri (Kuran’ı) işittiklerinde seni basiretleriyle mutlak kaydıracaklardı. Ve derler ki: “Kesinlikle o mutlak bir cinlenmiştir”.
  53. Ve o, o âlemler için bir hatırlatmadan başkası değildir.

68. Hakka Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O gerçekliği için tartışma konusu edilen!
  3. Nedir o gerçekliği için tartışma konusu edilen?
  4. Ve nedir sana o gerçekliği için tartışma konusu edileni kavratan?
  5. Semud ve Ad o ani felaketi yalanladı.
  6. Ki Semud’a gelince de onlar o aşırı azgın felaketle helak edildiler.
  7. Ve Ad’a gelince ki onlar müthiş aşırı anormal siklonik bir rüzgârla helak edildiler.
  8. O onu yedi gece ve sekiz gün art arda onların üzere mecbur etti ki o toplumu orada kof hurma gövdesi gibi yere fırlatılmış görürsün.
  9. Ki onlardan bir kalıntı görüyor musun?
  10. Ve Firavun ve ondan öncekiler ve o sapkınlar o hata yapanlar olarak geldiler.
  11. Ki Rabblerinin resulüne isyan ettiler de O onları üst üste artan bir azap yakalayışıyla yakaladı.
  12. Kesinlikle biz, o su taştığı zaman o akıp giden içinde sizi biz taşıdık.
  13. Size onu bir hatırlatma kılmak ve onu belleyen kulakların bellemesi için.
  14. Ki o sur tek bir geliştirmeyle geliştirildiğinde.
  15. Ve o yeryüzü ve o dağlar yüklenilip taşınıldı ki bir vuruşla darmadağınık oldu.
  16. Ki o gün o ani felaket vukuu buldu.
  17. Ve o göğün bütünlüğü bozulur ki o dönem o düzensizdir.
  18. Ve o melek onun kenarları (göğün) üzeredir. Ve Rabbinin temel yönetimini onların (kenarların) üzerinde o gün sekizi taşır.
  19. O gün arz olunursunuz; sizden gizlenen gizlenemez.
  20. Ki kitabı sağından bulundurulana gelince de o der ki: Alın, okuyun kitabımı.
  21. Kesinlikle ben zannettim: Kesinlikle ben hesabımla karşılaşanım.
  22. Ki o razı olunan bir yaşantı-geçinme içindedir.
  23. Üstün bahçe içinde.
  24. Hasadı yakınlaşan.
  25. O geçen günlerde peşinen işledikleriniz nedeniyle içinize sine sine edinip beslenin ve için.
  26. Ve kitabı solundan bulundurulana gelince o der ki: “Ah keşke! Bana kitabım hiç bulundurulmasaydı.
  27. Ve hesabım nedir hiç kavramasaydım.
  28. Ah keşke! O, o karar öncesi olsaydı!
  29. Malım bana yetkin-yeterlilik sağlamadı.
  30. Otoriter yetkim benden kayboldu”.
  31. Tutup da bağlayın onu.
  32. Sonra o cehime dayayıp yaslayın onu.
  33. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincir içine ki sentezleyin onu.
  34. Kesinlikle o, o büyük güçlü (azim) Allah’a iman etmez oldu.
  35. Ve o, o yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.
  36. Ki burada onun için sevecen yaklaşım yoktur.
  37. Ve atık sıvıdan başka yiyecek yoktur.
  38. Onunla, o hata yapanlardan başkası beslenmez.
  39. Ki görüp anladığınıza kasem etmem.
  40. Ve görüp anlamadıklarınıza.
  41. Kesinlikle o, mutlak çok değerli bir resulün ifadesidir.
  42. Ve o bir şairin ifadesi değildir. İman ettiğiniz ne kadar azdır!
  43. Ve o bir kâhinin ifadesi değildir. Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  44. O Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
  45. Ve eğer o, o ifadelerin bazısını bizim üzere uydurarak ifade etseydi.
  46. Onu o sağ elle mutlaka yakalardık.
  47. Sonra onun o aortunu (ana atardamarını) mutlaka keserdik.
  48. Ki sizden herhangi biri ondan engelleyenlerden olamaz.
  49. Ve kesinlikle o, o muttakiler için mutlak bir hatırlatmadır.
  50. Ve kesinlikle biz sizden de kesinkes yalanlayanları mutlaka biliriz.
  51. Ve kesinlikle o, o kâfirler üzerine mutlak hasrettir.
  52. Ve kesinlikle o, o en kesin gerçektir.
  53. Ki Rabbinin o azim ismini ilintisizlikle vurgula (Rükuda!).

69. Mearic Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Soruşturan vuku bulacak azabı sordu.
  3. O kâfirler için onu defedecek yoktur.
  4. O, o yükselme yeri, zamanı sahibi Allah’tandır.
  5. O melekler ve o Ruh ona miktarı elli bin sene olan bir dönem içinde yükselip çıkar.
  6. Ki esaslı bir sabır ile sabret.
  7. Kesinlikle onlar onu olanaksız (geri dönüşümsüz) görüyorlar.
  8. Ve biz onu yakın, mümkün görüyoruz.
  9. O gün o gök o erimiş maden gibi olur.
  10. Ve o dağlar o yün tutamı gibi olur.
  11. Ve sıcak arkadaş, sıcak arkadaşını sormaz.
  12. Birbirlerine görme algısıyla gösterilirler. O ağır suçlu kişi eğer oğullarını feda etse o günün azabından kurtulur mu? diye arzular!
  13. Ve birlikte bulunduğu bayanı ve erkek kardeşini!
  14. Ve o barındırdığı ayrıcalıklısını!
  15. Ve o yeryüzündekileri topluca, sonra onu kurtaracak!
  16. Asla olamaz! Kesinlikle o, alevlenmiş ateştir.
  17. O kızartmak için söken.
  18. Arkasını dönen ve tersine gideni çağırır.
  19. Ve topladı da sakladı.
  20. Kesinlikle o insan bencil biçimlendirildi.
  21. Kesinlikle ona o olumsuzluk dokunduğunda sızlanandır.
  22. Ve ona o avantaj dokununca ulaşılmazdır.
  23. O namaz kılanlar istisnadır.
  24. Onlar ki onlar namazlarında süreklilerdir.
  25. Ve onlar ki belirli bir hak onların mallarındadır.
  26. O sorarak isteyen ve o mahrum için.
  27. Ve onlar ki o yargı gününü doğrulayanlardır.
  28. Ve onlar ki onlar Rabblerinin azabından çekinenlerdir.
  29. Kesinlikle onların Rabblerinin azabı emin olunma dışındadır.
  30. Ve onlar ki onlar ırzlarını koruyanlardır.
  31. Eşleri veya sözleşme ile nikâhı altında olanlar hariç ki kesinlikle onlar kınananlar dışındalardır.
  32. Ki işte onun ardından kim edinmek için araştırırsa da işte onlar o düşmanca saldırganlardır.
  33. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve ahitlerine dikkat edenlerdir.
  34. Ve onlar ki onlar şahitliklerini (bilirkişiliklerini) tam yerinde yerine getirenlerdir.
  35. Ve onlar ki onlar namazlarını koruyanlardır.
  36. İşte onlar bahçeler içinde ikram edilenlerdir.
  37. Ki o kâfirlere nedir! Sana karşı dik başlılardır.
  38. Güneyden ve kuzeyden avunarak.
  39. Onlardan her bir kişi nimet bahçesine girer diye mi tamah ediyor?
  40. Asla olamaz, kesinlikle biz onları bildiklerinden biçimlendirdik.
  41. Ki o parlaklaşma (doğu) yerleri, zamanının ve o sönükleşip kararma (batış) yerleri, zamanının Rabbine kasem etmem. Kesinlikle biz mutlaka ayarlayıp yapabileniz.
  42. Onları onlardan daha iyi olanlarla değiştirmemiz üzere. Ve biz geçilenler değiliz.
  43. Ki bırak onları! O ki onlara vaat edilen günleriyle karşılaşıncaya kadar dalsınlar ve oyalansınlar.
  44. O gün bir hedefe doğru hızla ilerler gibi seri olarak o mezarlarından çıkarlar.
  45. Bakışları çekingen, zillete bulaşık olarak. İşte o, o ki vaat edilir oldukları bugündür.

 

 

70. Nuh Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz acı verici azabın bulunmasından önce toplumunu uyar diye Nuh’u onun (kendi) toplumuna gönderdik.
  3. Dedi ki: “Ey toplumum kesinlikle ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  4. Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin ve bana itaat edin diye.
  5. Suçlarınızdan sizi hoşgörsün ve isimlendirilmiş bir sona doğru sizi ertelesin. Kesinlikle Allah’ın belirlediği son gelince ertelenmez. Eğer bilir olsanız”.
  6. Dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle ben toplumumu gece ve gündüz davet ettim.
  7. Ki davetim onlara kaçıştan başkasını asla artırmadı.
  8. Ve kesinlikle ben onları, onların hoşgörülmesi için davet ettiğim her defasında parmaklarını kulaklarının içine kıldılar ve cübbelerine büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
  9. Sonra kesinlikle ben onları kamuya açık olarak davet ettim.
  10. Sonra kesinlikle ben açıkça ve gizliden gizliye (davet ettim)”.
  11. De dedim ki: “Rabbinizden hoşgörü isteyin. Kesinlikle O hoşgörülü olandır.
  12. O göğü üzerinize sağanak olarak göndersin.
  13. Ve size mallar ve oğullarla yardım uzatsın. Ve sizin için bahçeler kılsın. Ve sizin için nehirler kılsın”.
  14. Size ne oluyor, Allah’a ciddiyet yakıştırmıyorsunuz?
  15. Ve O sizi aşama aşama biçimlendirmiştir.
  16. Hiç görmez misiniz? Allah göklerin yedisini (atmosferi de içeren) tabaka olarak nasıl biçimlendirdi?
  17. Ve Ay’ı onların içinde aydınlık kıldı. Ve Güneş’i kandil kıldı.
  18. Ve Allah, O sizi o yeryüzünden bitki olarak bitirdi.
  19. Sonra sizi onun içine iade eder. Ve sizi çıkarış olarak çıkarır.
  20. Ve Allah, O, o yeryüzünü sizin için uygun zemin kıldı.
  21. Ondan geçiş yolları sentezlemeniz için.
  22. Nuh dedi ki: “Rabbim! Kesinlikle onlar bana isyan ettiler. Ve malı ve çocukları hasarından başkasını asla artırmayana tabii oldular.
  23. Ve çok önemli tuzak düzenekleri kurdular”.
  24. Ve dediler ki: “İlahlarınızı bırakmayın. Ve Vedd’i ve Suva’yı ve Yeğu’su ve Yeuk’u ve Nesr’ bırakmayın”.
  25. “Ve onlar birçoğunu yanıltıp saptırmışlardır. Ve o zalimlere sapıklıktan başkasını artırma”.
  26. Onlar hataları nedeniyle suda boğuldular da ateşe dahil edildiler. Ki onlar için Allah’tan başka yardım edecek asla bulamazlar.
  27. Ve Nuh dedi ki: “Rabbim! O yeryüzü üzere o kâfirlerden ortak faaliyet alanı (tapınak?) olarak bırakma.
  28. Kesinlikle sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar. Ve günahkâr ve kâfir olandan başka çocuk yetiştirip edinmezler.
  29. Rabbim! Beni ve anne-babamı ve evime mümin olarak dâhil olanı ve o mümin erkekleri ve o mümin kadınları hoşgör. Ve o zalimlere yıkımdan başkasını artırma.

71. Cin Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: Kesin olarak bana vahiy olundu ki: O cinlerden bir bölük kulak verdi de dediler ki: “Kesinlikle biz acayip bir duyuru işittik.
  3. O olgunluğa rehberlik ediyor ki ona iman ettik. Ve Rabbimizle herhangi birini asla ortak etmeyeceğiz.
  4. Ve kesin olarak cidden yüceler yücesidir Rabbimiz. Birliktelik ettiği bir dişi ve çocuk edinmedi.
  5. Ve kesin olarak bizim düşüncesizimiz Allah üzere çok aşırı gerçek dışı söyler oldu.
  6. Ve kesinlikle biz o insanların ve o cinlerin Allah üzere asla yalan söylemeyeceklerini zannettik.
  7. Ve kesin olarak o insanlardan adamlar o cinlerden adamlara sığınanlar oldular ki onların bulaşık kötü davranışlarını artırdılar.
  8. Ve kesinlikle onlar sizin “Allah birini yeniden asla diriltmeyecek” diye zannettiğiniz gibi zannettiler.
  9. Ve kesinlikle biz o göğü araştırdık ki şiddetli güvenlikli ve enerjik parçacıkla dolu bulduk.
  10. Ve kesinlikle biz o dinleme için oturma yerinde ondan duranlar olduk. Ki kim şimdi kulak verirse onun için gözetleyen keskin enerjik birini bulur.
  11. Ve kesinlikle biz o yeryüzündekilere daha kötüsü mü irade edildi yoksa Rabbleri onlara olgunluk mu irade etti kavrar değiliz.
  12. Ve kesinlikle biz, bizdendir o salihler ve işte ondan başkası bizdendir. Biz kısım kısım tarikatlar olduk.
  13. Ve kesinlikle biz Allah’ı o yeryüzünde asla aciz (etkisiz) bırakamayacağımızı ve kaçarak Allah’ı asla aciz bırakamayacağımızı zannettik.
  14. Ve kesinlikle biz o hidayeti işittiğimiz zaman ona iman ettik. Ki kim Rabbine iman ederse de haksızlık yapılmaktan ve kötü davranılmaktan korkmaz.
  15. Ve kesinlikle biz, bizdendir o müslümanlar ve bizdendir o hukuksuz insafsızlar. Ki kim islâm olduysa ki işte onlar olgunluğu arayıp seçenlerdir”.
  16. Ve o hukuksuz insafsızlara gelince ki cehennem için yakacak odunu oldular.
  17. Ve eğer onlar o tarikat üzere olsalardı, mutlaka onları gür sıvı ile sulardık.
  18. Onları onun içinde zorlukla test etmek için. Ve O, Rabbinin zikri ile ilgilenmeyeni gittikçe artan azaba sentezler.
  19. Ve kesinlikle o mescitler Allah’ındır ki Allah’la beraber birine dua etmeyin.
  20. Ve kesin olan, Allah’ın kulu O’na dua etmek için kalkınca neredeyse üzerine keçelenir olurlar.
  21. De ki: Kesin olarak Rabbime dua ederim ve O’na birini ortak etmem.
  22. De ki: Kesinlikle ben, size bir zarara ve olgunlaştırmaya malik değilim.
  23. De ki: Kesinlikle beni, birisi beni Allah’tan asla sakındıramayacak ve Allah’tan başka bilgelik için (felsefe) başvurulan asla bulamayacağım.
  24. Allah’tan ve O’nun risaletinden ulaşan hariçtir. Ve kim Allah’a ve resulüne isyan ederse ki kesinlikle cehennem ateşi onun içindir. Zamanın sonuna kadar onun içinde temelli kalıcıdır.
  25. Sonunda onlara vaat edileni gördüklerinde de kimin destek olarak daha zayıf ve sayısal olarak daha az olduğunu bileceklerdir.
  26. De ki: Vaat olunduğunuz yakın mı, yoksa Rabbim ona bir müddet kılar mı, idrak etsem!
  27. O, o gaybı bilendir. Ki herhangi birini onun gaybı üzere zahir kılmaz.
  28. Resullerden razı olunanlar hariçtir ki kesinlikle O, onun zamanında ve sonrasından gözlemleyici yerleştirir.
  29. Rabblerinin risaletini ulaştırmış mı diye bilmesi için ve O onların yanındakini kuşatıp korumuştur ve sayısal olarak her şeyi listelemiştir.

 

72. Müzemmil Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o örtüsüne bürünen!
  3. O gece az hariç kalk!
  4. Onun yarısında veya ondan biraz eksilt.
  5. Veya üzerine artır. Ve Kuran’ı belli bir düzenle oku.
  6. Kesinlikle biz senin üzere kütleli söz sergileyeceğiz.
  7. Kesinlikle o gece düzenleyip geliştirmesi, o daha etkin ve daha uyumludur ve ifade olarak daha kalıcıdır.
  8. Kesinlikle o gündüzde uzun ilintisiz kalma senin içindir.
  9. Ve Rabbinin ismini an. Ve her şeyden ayrılarak kendini O’na ada.
  10. O, o parlama (doğu) yerinin, zamanının ve o sönükleşme (batış) yerinin, zamanının Rabbidir. O’ndan başka ilah yoktur ki vekil olarak O’nu edin.
  11. Ve onların demekte olduklarına sabret ve onlardan esaslı bir ayrılışla ayrıl.
  12. Ve beni ve o nimet sahibi o yalanlayanları (bana) bırak. Ve onlara az mühlet ver.
  13. Kesinlikle bukağılar ve tandır (cehim) bizim tarafımızdadır.
  14. Ve boğaz tıkayıcı yiyecek ve acı verici azap.
  15. O günde o yeryüzü ve o dağlar sarsılır ve o dağlar akışkan kum yığını oldu.
  16. Kesinlikle biz sizin üzere Firavun’a resul gönderdiğimiz gibi bilirkişi (şahit) bir resul gönderdik.
  17. Ki Firavun o resule isyan etti de onu etkileyici bir yakalayışla yakaladık.
  18. Ki nasıl önemserseniz önemseyin. İnkâr ederseniz o gün o çocukları ak saçlı yaşlılar kılıyor.
  19. O gök onunla ayrışandır. O’nun vaadi yapılan oldu.
  20. Kesinlikle bu o hatırlatmadır. Ki kim uygun görürse Rabbine doğru bir yol-yöntem edinir.
  21. Kesinlikle Rabbin senin ve onlar ki seninle birlikteki bir takımın o gecenin üçte ikisi ve yarısı ve üçte birinden daha düşüğünde kalktığını biliyor. Ve Allah, O, o gece ve o gündüzü ayarlar. Sizin onu asla düzenli yapamayacağınızı bildi de tövbenizi kabul etti. Ki Kuran’dan kolaylaşanı okuyun. O sizden hasta olacakları ve Allah’ın fazlından edinmek için o yeryüzünde gezecek olan diğerlerini ve Allah yolu içinde savaşacak olan diğerlerini bildi. Ki ondan kolaylaşanı okuyun. Ve o namazı yerine getirin ve o zekâtı verin. Ve Allah’a güzel bir alacak olarak borç verin. Ve kendiniz için önceden hayırdan ne sunarsanız Allah indinde (özelinde) ona karşılık olarak onun daha hayırlısını ve daha büyüğünü bulursunuz. Ve Allah’tan hoşgörü isteyin. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

73. Müddessir Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o içine kapanan!
  3. Kalk da uyar!
  4. Ve Rabbini ki iyice övüp yücelt.
  5. Ve giysini de iyice temizle.
  6. Ve o kirden de kaçın.
  7. Ve çok görerek başa kakma.
  8. Ve Rabbin için ki sabret.
  9. Ki o irkilme uyarısı içinde irkilip uyarılınca.
  10. Ki o gün zorlu bir gündür.
  11. O kâfirler üzere kolaylık dışıdır.
  12. Yalnız olarak biçimlendirdiğimi bana bırak.
  13. Ve onun için servetsel mal kıldım.
  14. Ve bilirkişi oğullar.
  15. Ve onun için hazırlayıp yaydıkça yaydım.
  16. Sonra artırayım diye tamah eder.
  17. Asla olamaz! Kesinlikle o ayetlerimiz için inatçı oldu.
  18. Onu dik bir yamaca sardıracağım.
  19. Kesinlikle o düşünüp taşındı ve ayarlayıp saptadı.
  20. Düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp saptadı!
  21. Sonra düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp saptadı!
  22. Sonra gözledi.
  23. Sonra kaşlarını çattı ve somurttu.
  24. Sonra arkasına döndü ve kibirlendi.
  25. De dedi ki: “Bu ise sadece izinden gidilen sihirdir.
  26. Bu ise sadece o beşerin sözüdür”.
  27. Onu ışınsal ateşe (sekara) yaslayacağım.
  28. Ve nedir idrakin? Nedir sekar?
  29. Bakiye bırakmaz ve elden bırakmaz.
  30. O, o beşer için kavurucudur.
  31. Onun üzeredir on dokuz (Sekarın veya o kişinin).
  32. Ve biz o ateşte bulunanları meleklerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını onlar ki kafirler için fitneden, onlar ki o kitap verilenlerin kesin inanır olmalarından ve onlar ki iman edenlerin imanının artmasından ve onlar ki o kitap verilenlerin ve o müminlerin çelişkiye düşmemesinden başkası için kılmadık. Ve onlar ki kalplerinde hastalık olanların ve o kâfirlerin “Bu benzetme ile Allah ne istemiştir?” demeleri için. İşte onun gibi Allah uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğüne hidayet eder. Ve Rabbinin ordularını O’ndan başkası bilir değildir. Ve o, o beşer için hatırlatmadan başkası değildir.
  33. Asla olamaz!  Ve Ay’a.
  34. Ve o arkaya döndüğünde o geceye.
  35. Ve ağardığında o sabaha.
  36. Kesinlikle o (fitne), o önemlilerden biridir.
  37. O beşer için uyarıcı olarak.
  38. Sizlerden öne geçmeyi veya geride kalmayı uygun görenler için.
  39. Her nefis kazandığı nedeniyle rehindir.
  40. Sadece sağda, güneyde (aydınlıkta) bulunanlar hariçtir.
  41. Bahçeler içinde birbirlerine sorarlar.
  42. O ağır suç işleyenlerden.
  43. “Sizi sekarın içine sokan nedir?”.
  44. Derler ki: “Biz o namaz kılanlardan hiç olmadık.
  45. Ve o miskini doyuran hiç olmadık.
  46. Ve o dalanlarla birlikte dalanlar olduk.
  47. Ve o yargı gününü yalanlar olduk.
  48. Sonunda o yakın olan bize geldi.
  49. Ki onlara o şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
  50. Ki onlara ne oluyor da o uyarılmaktan yüz çevirenlerdir?
  51. Onlar ürküp kaçan eşekler gibilerdir.
  52. Büyük yırtıcı hayvandan kaçan.
  53. Aksine, onlardan her bir kişi ona açılmış sahifeler bulundurulmasını ister.
  54. Asla olamaz! Aksine, onlar o ahiretten korkmuyorlar.
  55. Asla olamaz! Kesinlikle o hatırlatıcı bir öğüttür.
  56. Ki uygun gören onu hatırlar.
  57. Ve O, o önemseme uzmanı ve o hoşgörü uzmanı Allah’ın uygun gördüğünden başkaları hatırlayıp öğüt alamazlar.

74. Kıyamet Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O kıyamet dönemiyle kasem etmem.
  3. Ve o kendini çok kınayan nefsle kasem etmem.
  4. O insan onun kemiklerini asla toplayamayacağız mı diye hesap ediyor?
  5. Aksine, biz onun parmak uçlarını eşit düzeyde düzenlemeye kadirleriz.
  6. Aksine, o insan önünde bulunanı (izleyeceği hayat yolunu) kanunsuz davranmak için ister.
  7. Sorar: “O kıyamet günü ne zaman?
  8. Ki o görüp algılama kamaştığında.
  9. Ve Ay görülemez olduğunda.
  10. Ve Güneş ve Ay bir araya toplanıldığında.
  11. O gün o insan der ki: “O kaçacak yer nerede?”.
  12. Asla olamaz!  Sığınacak delik yok.
  13. O gün Rabbine doğrudur o istikrarlı yer.
  14. O gün o insana önceden takdim ettikleri ve erteledikleri iyice bildirilir.
  15. Aksine, o insan kendi nefsi üzere görüp algılayandır.
  16. Ve eğer mazeretini sergilese bile.
  17. Onunla acele kılmak için onunla dilini hareketlendirme.
  18. Kesinlikle onun toplanması ve okunuşu bizim üzeredir.
  19. Ki o okunduğunda da onun okunuşuna tabi ol.
  20. Sonra, onun açıklanması kesinlikle bizim üzeredir.
  21. Asla olamaz! Aksine, o acil olandan hoşlanırsınız.
  22. Ve o ahireti bırakırsınız.
  23. Yüzler o gün pırıl pırıldır.
  24. Rabbine doğru izleyicidir.
  25. Ve yüzler o gün asıktır.
  26. Ona aksilik yapılacak diye zanneder.
  27. Asla olamaz! O, o soluk borusuna ulaştığı zaman.
  28. Ve denir ki: Kim büyücü, doktor?
  29. Ve kesinlikle o, o ayrılandır zannetti.
  30. Ve o uyluk o uyluğa dolaştı.
  31. O gün o sevkiyat Rabbine doğrudur.
  32. Ki doğrulamadı ve desteklemedi.
  33. Ve lakin yalanladı ve tersine davrandı.
  34. Sonra çalım atarak ehline gitti.
  35. Daha uygundur senin için ki daha uygun.
  36. Sonra daha uygundur senin için ki daha uygun.
  37. O insan başıboş terk edilir diye mi hesap eder?
  38. Etkileşimle amaçlanan meniden salgı hiç olmadı mı?
  39. Sonra zigot (eklenen) oldu ki O biçimlendirdi de belli bir düzeye getirdi.
  40. Ki ondan o erkek ve o dişi o iki eşi kıldı.
  41. İşte O, o ölülere hayat vermeye kadir değil midir?

 

75. İnsan Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Onun asla hatırlanan herhangi bir şey olmadığı o çağdan süre o insan (türü) üzere bulunur olmadı mı? (Evet).
  3. Kesinlikle biz o insanı (türünü) çok ikil karışım özellikli (kromozomlar içeren, haploid) salgıdan biçimlendirdik. Onu sınarız ki onu işittiğini ve gördüğünü anlayabilen kıldık.
  4. Kesinlikle biz ona o yolu gösterdik. Ya şükredendir ve ya nankörlük edendir.
  5. Kesinlikle biz o kâfirler için zincirler ve tasmalar ve ışınsal yakıcılar hazırladık.
  6. Kesinlikle o iyiler, onlar karışımı kâfur olan kâseden içerler.
  7. Allah’ın kullarının içtikleri kaynak olarak. Onlar onu nazikçe ikram için bölüşürler.
  8. O adağı yerine getirirler ve şerri yaygın bir günden çekinirler.
  9. Ve o yemeği miskine ve yetime ve esire seve seve yedirirler.
  10. “Kesin olarak, biz sizi Allah ilgisi için yediririz. Sizden bir karşılık veya karşı davranış istemeyiz.
  11. Kesinlikle biz asık yüzlü kara günde Rabbimizden korkarız”.
  12. Ki Allah işte bugünün şerrine (olumsuzluklarına) karşı onları önemseyip gereğini yaptı ve onları güzellikle ve hoşnutlukla karşıladı.
  13. Ve onlara sabretmeleri nedeniyle bahçeler ve özenilecek kusursuzluktakilerle karşılık verdi.
  14. Onlar orada tahtlar üzerine yaslananlardır. Orada yakıcı parlaklık ve dondurucu bir soğuk görmezler.
  15. Ve onun gölgeleri onlara yaklaşandır ve onların devşirilmeleri oldukça kolaylaştırıldı.
  16. Ve onlar üzere gümüş kupalar ve billur sürahilerle dolaşılır.
  17. İstedikleri gibi ayarlanır gümüşten billur kaplar.
  18. Ve onlara orada karışımı zencefil olan bir içecek kâse olarak sunulur.
  19. Selsebil (şelale?) adı verilen bir pınar oradadır.
  20. Ve onların çevrelerinde kalıcı kılınan çocuklar dolaşırlar. Onları gördüğünde saçılmış inci hesap edersin.
  21. Ve orada baktığında sonra baktığında nimet ve değerli bir mülk.
  22. İnce yeşil ipekli ve parlak atlastan elbiseler üzerlerindedir. Ve gümüş bileziklerle süslenirler. Ve Rabbleri onlara tertemiz sağlıklı içecekler sağlar.
  23. Kesinlikle bu sizin için karşılık oldu ve koşuşturmanız karşılık gören oldu.
  24. Kesinlikle biz, biziz, biz indirdik senin üzere Kuran’ı kısım kısım inişle.
  25. Ki Rabbinin hükmü için sabret. Ve onlardan herhangi bir kötüye veya herhangi bir kâfire itaat etme.
  26. Ve sabah erkenden ve akşam erkenden Rabbinin ismini zikret.
  27. Ve o geceden de onun için secde et ve geceleyin uzunca O’nu ilintisizliğini (eksikliklerden bağımsız oluşunu) iyice vurgula.
  28. Kesinlikle bunlar o acil olandan hoşlanıyorlar ve kütleli günü arkalarına bırakıyorlar.
  29. Biziz, onları biz biçimlendirdik ve bağlarını şiddetlendirdik. Ve gerekli gördüğümüz zaman onları benzerleri ile değiştiririz.
  30. Kesinlikle o, hatırlatma budur ki kim uygun bulduysa Rabbine doğru bir yol edindi.
  31. Ve Allah uygun görüp şey olarak var etmesi haricinde sen önceden belirleyemezsin. Kesinlikle Allah âlim, hâkim olandır.
  32. O uygun bulduğunu merhametine dâhil eder. Ve o zalimler! O onlar için acı verici bir azap hazırladı.

 

76. Mürselat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve onaylı olarak o gönderilenler.
  3. Ki hız olarak o şiddetle hızlandıranlar.
  4. Ve yaydıkça yayan o saçıcılar.
  5. Ki farklılaştıran o fark yaratanlar.
  6. Ki hatırlatma olarak o sergileyenler.
  7. Mazeret olarak veya uyarı olarak.
  8. Kesinlikle vaat olunduğunuz mutlaka vuku bulandır.
  9. Ki o gök cisimleri silikleştirildiğinde.
  10. Ve o gök çözülüp dağıldığında.
  11. Ve o dağlar savrulduğunda.
  12. Ve o resullere vakit sırası geldiğinde.
  13. O hangi gün için geciktirildi?
  14. O ayrışma günü için.
  15. Ve nedir idrakin, nedir o ayrışma günü?
  16. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  17. O öncülleri asla helak etmedik mi?
  18. Sonra onlara o sonrakileri tabi ederiz.
  19. O ağır suçlulara işte onun gibi yaparız.
  20. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  21. Hiç biz sizi bayağı bir sıvıdan biçimlendirmedik mi?
  22. Ki onu yumurtalık karargâhı (ovaryum) içinde kıldık.
  23. Bilinen bir ayara doğru.
  24. Ki biz ayarladık ki ne iyi-güzeldir o ayarlayanlar!
  25. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  26. O yeryüzünü asla bir toplanma yeri kılmadık mı?
  27. Diriler olarak ve ölüler olarak.
  28. Ve orada yüksekte kalan kıtalar kıldık. Ve sizi orada tatlı sıvıyla suladık.
  29. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  30. Yalanlamakta olduğunuza doğru boşalıp gidin.
  31. Boşalıp gidin üç bölüm sahibi karaltıya (Trifid Nebula?).
  32. O gölge yapmaz ve o, o alevden yetkin-yeterlilik sağlamaz.
  33. Kesinlikle o, o saray gibi kıvılcımlar atandır.
  34. Kesinlikle o zayıflamış, sararmış aç kalmış deve (Trifid Nebula?) gibidir.
  35. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  36. Bu onların nutuk atamadıkları gündür.
  37. Ve onlara izin verilmez ki özür dilesinler.
  38. Vay o gün yalanlayanlar için!
  39. Bu o ayrışma günüdür, sizi ve o öncülleri topladık.
  40. Ki tuzağınız varsa ki bana tuzak kurun.
  41. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  42. Kesinlikle o önemseyip gereğini yapanlar gölgelikler içinde ve pınarlardadır.
  43. Ve iştahlarının istediğinden meyveler.
  44. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sinerek beslenin ve için.
  45. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  46. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  47. Edinip beslenin ve azıcık metalanın. Kesinlikle siz ağır suçlularsınız.
  48. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  49. Ve onlara “Rükû edin” denildiği zaman rükûa varmazlar.
  50. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  51. Onun sonrasında da onlar hangi anlatıma iman ederler?

77. Nebe Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Neyi soruşturuyorlar?
  3. O büyük bilgiden.
  4. Onlar ki onlar onda ayrılığa düşenlerdir.
  5. Asla olamaz! Yakında bilecekler.
  6. Sonra Asla olamaz! Yakında bilecekler.
  7. Hiç biz o yeryüzünü döşek kılmadık mı?
  8. Ve o dağları kazık (craton).
  9. Ve sizi eşler olarak biçimlendirdik.
  10. Ve uykunuzu hareketsizlik kıldık.
  11. Ve o geceyi örtü kıldık.
  12. Ve o gündüzü geçim zamanı kıldık.
  13. Ve üstünüzde etkin yediyi (atmosfer) bina ettik.
  14. Ve şiddetle yanıp parlayan kandil (Güneş) kıldık.
  15. Ve o preslenenden (o yağmur bulutlarından) saçılan sıvı indirdik.
  16. Onunla taneler ve bitkiler çıkarmak için.
  17. Ve iç içe geçmiş bahçeler.
  18. Kesinlikle o ayrışma günü tayin edilen vakit oldu.
  19. O sur geliştirilip genişletildiği gün artık kafileler halinde gelip bulunursunuz.
  20. Ve o gök açıldı da geçitler oldu.
  21. Ve o dağlar yürütüldü de çağlayan oldu.
  22. Kesinlikle cehennem gözlenen yer oldu.
  23. O azgınlar için yuva olarak.
  24. Orada olabildiğince kalırlar.
  25. Orada serinlik ve içecek tatmazlar.
  26. Sadece kaynayan ve çok koyu hariç.
  27. Uygunca karşılık olarak.
  28. Kesinlikle onlar hesap ummayanlar oldular.
  29. Ve ayetlerimizi sahtekârlıkla yalanladılar.
  30. Ve her şeyi kitap olarak listeledik.
  31. Ki tadın! Bundan sonra sizi azap dışında asla artırmayacağız.
  32. Kesinlikle kurtuluş o müttakîler içindir.
  33. Bostanlar ve bağlar.
  34. Ve zengin içerikli küpler.
  35. Ve dopdolu kâseler.
  36. Orada boş ve yalan söz işitmezler.
  37. Rabbinden hesaplaşma bağışı karşılık olarak.
  38. O göklerin, o yeryüzünün ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman’dan. Onlar O’ndan bir uyarıya malik olmazlar.
  39. O Ruh’un ve o meleklerin saf saf durduğu gün Rahman’ın izin verdiğinden başkası kelimelerle konuşturulmaz. Ve o tamamen dosdoğru ifade eder.
  40. İşte o, o gerçeğin o günüdür ki uygun gören Rabbine doğru bir dönüş yeri edinir.
  41. Kesinlikle biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün o kişi önceden elleri ile sunduklarını gözlemler. Ve o kâfirler ifade ederler ki: “Ah, keşke ben toprak olsaydım!”.

78. Naziat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve daldırarak o sökenler.
  3. Ve usulcacık o çözenler.
  4. Ve bağımsızca davranan o bağımsızlar.
  5. Ki yarışarak o geçenler.
  6. Ki görev olarak o kontrol edenler.
  7. O gün o sarsıntı sarsar.
  8. O ardışık olanı ona tabi olur.
  9. Kalpler o gün çarpıntıdadır.
  10. Onun bakışı ürkektir.
  11. Derler ki: “Kesinlikle biz o başlangıç halimize mi döndürüleceğiz?
  12. Çürümüş kemikler olduğumuz zaman mı?”.
  13. Derler ki: “O, o zaman eksik bir tekrardır”.
  14. Ki kesin olarak o tek bir çığlıktır.
  15. Ki o zaman onlar o uyanık olanlardır.
  16. Sana Musa’nın bahsi ulaştı mı?
  17.  Onun Rabbinin o kat kat kutsal vadide ona seslendiğindeki?
  18. “Firavun’a git kesinlikle o azdı”.
  19. Ki sen de ki: Aklanıp iyileşme diye yönelim senin için midir?
  20. Ve sana Rabbine doğru rehberlik edeyim de çekinesin.
  21. Ki ona o en büyük ayeti gösterdi.
  22. De o yalanladı ve isyan etti.
  23. Sonra döndü koşuşturdu.
  24. Ki toparladı da seslendi.
  25. De dedi ki: “Benim sizin o en yüce rabbiniz”.
  26. Ki Allah onu o ahiret ve o öncül (dünya hayatı) caydırmasıyla yakaladı.
  27. Kesinlikle işte ondadır çekinen için mutlak ibret.
  28. Biçimlendirme olarak siz mi daha şiddetlisiniz yoksa O’nun onu bina ettiği o gök mü?
  29. Onun boyutlarını yükseltip genişletti ki onu bir duruma getirdi.
  30. Ve onun gecesini kararttı ve onun berraklığını çıkardı.
  31. Ve o yeryüzünü, işte ondan sonra onu yayıp işledi.
  32. Ondan onun sıvısını ve otlağını çıkardı.
  33. Ve o dağlara çapa attırdı.
  34. Siz ve nimet hayvanlarınız için meta olarak.
  35. Ki o en büyük kaplayıcı afet geldiği zaman.
  36. O gün, o insan koşuşturduğunu hatırlar.
  37. Ve görenler için o cehim iyice belirginleştirildi.
  38. Ki azana gelince.
  39. Ve o, bu dünya hayatını yeğledi.
  40. Ki kesinlikle o cehimdir o barınak.
  41. Ve Rabbinin makamından korkana ve o nefsi o hevesten uzak tutana gelince.
  42. Ki kesinlikle o bahçedir o barınak.
  43. Sana o saatten sorarlar. “Onun çapa atması ne zamandır?”.
  44. Onun anımsatılmasında sen neredesin?
  45. Onun sonlandırılması Rabbine doğrudur.
  46. Kesin olarak sen ondan endişe edeni uyaransın.
  47. Onlar onu gördükleri gün, kesinlikle onlar sadece bir akşam veya onun öğlen öncesi bir vaktinden başka hiç kalmamış gibilerdir.

79. Abese Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaşını çattı ve ters davrandı.
  3. Ona o kör geldi diye.
  4. Ve idrak ettiğin nedir? Belki o iyileşip düzelecek.
  5. Veya öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
  6. İhtiyaç duymayan kişiye gelince,
  7. Ki sen onun için ilgi gösterirsin.
  8. Ve senin üzere değildir onun temizlenmemesi.
  9. Ve ama sana koşarak gelen kişi,
  10. Ve o çekinmekte.
  11. Ki sen onu hafife alıyorsun.
  12. Asla olamaz!  Kesinlikle o hatırlatma belgesidir.
  13. Ki uygun bulan onu hatırlar.
  14. Çok ikram eden sayfalar içinde.
  15. Yükseltilen ve çok temizlenen.
  16. Ortaya çıkaran (seferberlerin) araştırmacıların elleri ile.
  17. Doğru nitelikli, asil düşünceli.
  18. O insan onun inkâr ediş iddiasında çürütüldü.
  19. Onu hangi şeyden biçimlendirdi?
  20. Salgıdan! Onu biçimlendirdi de onu iyice ayarladı.
  21. Sonra o yol-yöntemi ona kolaylaştırdı.
  22. Sonra onu öldürdü de kabire koydu.
  23. Sonra uygun gördüğünde onu neşreder.
  24. Asla olamaz! Ona emrettiğini henüz gerçekleştirmedi.
  25. Ki o insan yiyeceğine doğru baksın.
  26. Kesinlikle biz suyu bol bol döktük.
  27. Sonra o yeryüzünü ayrılma olarak iyice ayırdık (bölümlerden, birimlerden oluşan bir birlikteliğin ayrılması, Godwana’yı).
  28. Ki orada taneler bitirdik.
  29. Ve üzüm ve yonca.
  30. Ve zeytin ve hurma,
  31. Ve gür bostanlar.
  32. Ve meyve ve otlak,
  33. Sizin için ve nimet hayvanlarınız için meta olarak.
  34. Ki o titreşim geldiğinde,
  35. O gün o kişi kardeşinden kaçar,
  36. Ve anasından ve babasından,
  37. Ve birlikte bulunduğu dişiden ve oğullarından.
  38. O gün ona fazlasıyla yeten bir durum onlardan her bir kişi içindir.
  39. Ve o gün apaçık yüzler,
  40. Sevinen, müjdeleşen.
  41. Ve o gün kir içinde yüzler.
  42. Onları katran sarıp kaplar.
  43. İşte onlar o kâfir, o ağır suçlulardır.

80. Tekvir Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Güneş sarmalandığında,
  3. Ve o gökcisimleri bulanıklaştığında,
  4. Ve o dağlar gezdirildiğinde,
  5. Ve o onlu âtıl bırakıldığında,
  6. Ve o vahşiler toplandığında,
  7. Ve o denizler taşırıldığında,
  8. Ve o nefisler eşleştirildiğinde.
  9. Ve o diri diri gömülene (dişiye) sorulduğunda.
  10. Hangi suçtan katledildi?
  11. Ve o sayfalar açıldığında,
  12. Ve o gök soyulduğunda,
  13. Ve o cehim ateşlendiğinde,
  14. Ve o bahçe iyice yaklaştırıldığında,
  15. Herhangi bir nefs ne hazırladığını bildi.
  16. Ki o gezegenlere kasem (onlar üzere iddialaşmam) etmem.
  17. O yörüngede o akanlara.
  18. Ve sinsice sokulduğunda o geceye,
  19. Ve şafak söktüğünde o sabaha,
  20. Kesinlikle o çok saygın bir resulün ifadesidir.
  21. O çok sağlam arşın sahibi indinde kuvvet sahibidir.
  22. İtaat edilendir, orada güvenilendir.
  23. Ve aynı yerde bulunduğunuz kişide mecnunluk yoktur.
  24. Ve mutlaka o, onu o apaçık ufukta görmüştü.
  25. Ve o, o gaybı kendine saklayan biri değildir.
  26. Ve o, kovulmuş şeytanın sözüyle ilişkili değildir.
  27. Ki nereye kaçıp gidersiniz?
  28. O ise o âlemler için sadece bir hatırlatmadır.
  29. Sizden uygun gören için istikamet sahibi olsun diye.
  30. Ve Âlemlerin Rabbi Allah’ın uygun görmesinden hariç siz gerekli görüp önceden belirleyemezsiniz.

81. İnfitar Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O gök bölündüğünde,
  3. Ve o takımyıldızlar dağıldığında,
  4. Ve o denizler yarılıp taşırıldığında (tsunami?),
  5. Ve o mezarlar didik didik edildiğinde,
  6. Herhangi bir nefis önceden ne sunduğunu ve ertelediğini bildi.
  7. Ey o insan! O saygın cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?
  8. O ki seni biçimlendirdi de bir seviyeye getirdi ki uygunlaştırdı.
  9. Seni içeriğini uygun gördüğü hangi fonksiyonel suret içinde terkip etti?
  10. Asla olamaz! Aksine, o yargıyı yalanlıyorsunuz.
  11. Ve kesinlikle o hafızlar mutlaka sizin üzeredir.
  12. Becerikli iyi yazıcılar (kodlayıcılar).
  13. Ne yaptığınızı bilirler.
  14. Kesinlikle o iyiler mutlaka nimet içindelerdir.
  15. Ve kesinlikle o ağır suçlular mutlaka cehim içindelerdir.
  16. O yargı döneminde oraya yaslanırlar.
  17. Ve ondan gizlenir değillerdir.
  18. Ve nedir idrak ettiğin, nedir o yargı dönemi?
  19. Sonra, nedir idrak ettiğin, nedir o yargı dönemi?
  20. O bir kimsenin başka bir kimse için hiçbir şeye malik olmadığı dönemdir. Ve o dönem o emir Allah’ındır.

 

82. Mutaffifun Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Vay o eksik ölçenlere.
  3. Onlar ki o insanlar üzere kendileri için ölçtüklerinde tam olmasını isterler.
  4. Ve onlara ölçerken veya tartarken zarar ettirirler.
  5. İşte onlar, kesinlikle onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
  6. Çetin bir gün için.
  7. O insanların Âlemlerin Rabbi için dikildiği günde.
  8. Asla olamaz! Kesinlikle o ağır suçluların kitabı mutlaka siccin içindedir.
  9. Ve nedir idrakin, nedir siccin?
  10. Rakamlanmış kitaptır.
  11. Vay o gün o yalanlayanlar için!
  12. Onlar ki o yargı gününü yalanlayanlardır.
  13. Ve onu yalanlayanlar kötülük yapıcı taşkınların tümünden başkası değildir.
  14. Onun üzere ayetlerimiz aktarıldığı zaman der ki: “O, o evvelkilerin düzmecesidir”.
  15. Asla olamaz! Aksine, kazanmakta oldukları kalplerini bozdu.
  16. Asla olamaz! Kesinlikle onlar o gün Rabblerinden mutlaka perdelenip yoksun kalmış olanlardır.
  17. Sonra, kesinlikle onlar mutlaka o cehime yakılmak için yaslananlardır.
  18. Sonra denir ki: “Bu, o ki o yalanlar olduğunuzdur”.
  19. Asla olamaz! Kesinlikle o iyilerin kitabı mutlaka illiyyun içindedir.
  20. Ve nedir idrakin, nedir illiyyun?
  21. Rakamlanmış kitaptır.
  22. O çok yakınlaştırılanlar ona bilirkişi olurlar.
  23. Kesinlikle o iyiler mutlaka nimet içindelerdir.
  24. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.
  25. Yüzlerinde o nimet hoşnutluğunu tanırsın.
  26. Onlara mühürlü en kaliteli içecekten ikram edilir.
  27. Onun son kısmı misktir. Ve işte o onun içindedir ki can atanlar can atsın.
  28. Ve onun katkısı damıtılandandır.
  29. O çok yakınlaştırılanların içtiği bir pınardır.
  30. Kesinlikle onlar ki ağır suçlular, onlar ki iman edenlerden dolayı gülenler oldular.
  31. Ve onlara rastladıklarında kaş göz ederlerdi.
  32. Ve ehillerine döndükleri zaman şakalaşanlara dönüşürlerdi.
  33. Ve onları gördükleri zaman derlerdi ki: “Kesinlikle bunlar mutlaka şaşkın sapkınlardır”.
  34. Ve onlar, onların üzerine bekçi gönderilmedi.
  35. Ki bugün onlar ki iman edenler, o kâfirlerden dolayı gülerler.
  36. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.
  37. O kâfirler yapmakta olduklarının ödülünü aldılar mı?

83. İnşikak Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O göğün birlikteliği bozulup dağıldığında,
  3. Ve Rabbini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,
  4. Ve o yeryüzü boyunca uzatıldığında,
  5. Ve içindeki sergilendiğinde ve boşaltıldığında,
  6. Ve Rabbini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,
  7. Ey o insan! Kesinlikle sen didinerek Rabbine doğru uğraşansın ki O’nunla mülakat yapansın.
  8. Ki kitabı sağından verilene gelince!
  9. Ki kolayca bir hesap ile muhasebe edilir.
  10. Ve ehline hoşnut edilen olarak döner.
  11. Ve kitabı tam arkasından verilene gelince,
  12. Ki yok olmak için dua edecek.
  13. Ve yakıcıya itilip bastırılacak.
  14. Kesinlikle o, ehli içinde hoşnut edilen oldu.
  15. Kesin olarak o, kötü duruma hiç düşmeyecek diye zannetti.
  16. Aksine, kesinlikle Rabbi onu görüp algılar oldu.
  17. Ki o şafak üzerine kasem etmem.
  18. Ve o geceye ve derleyip toparladıklarına,
  19. Ve o Ay’a dolunay olduğunda,
  20. Mutlaka tabakadan tabakaya üst üste yerleşeceksiniz.
  21. Ki onlara nedir, iman etmezler?
  22. Ve üzerlerine Kuran okunduğunda secde etmezler.
  23. Aksine, onlar ki kâfirler yalanlarlar.
  24. Ve Allah onların gizlediklerini en iyi bilendir.
  25. Ki onları acı verici bir azapla (girişim ile) müjdele.
  26. Onlar ki iman eden ve o düzeltici işleri işleyenler hariçtir. Minnet edilmeyen karşılık onlar içindir.

84. Buruc Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o burçlar (zodiac) sahibi o göğe,
  3. Ve o vaat olunan bugüne,
  4. Ve bilirkişiye ve bilirkişilik edilene,
  5. O hendek halkı katledildi.
  6. O yakıt sahibi o ateşte,
  7. Onlar onun üzere duranlarken,
  8. Ve onlar o müminlere yaptıkları üzere şahitlerdir.
  9. Ve onların onlardan intikam almaları, onların o yaptırım güçlü, o tapılmaya layık Allah’a iman etmelerinden başkası değildi.
  10. O ki o göklerin ve o yeryüzünün mülkü O’na aittir ve Allah her şey üzere şahittir.
  11. Kesinlikle onlar ki o mümin erkeklere ve o mümin kadınlara işkence edenler, sonra asla tövbe etmeyenler ki onlar içindir cehennem azabı ve onlar içindir o kavurucu azap.
  12. Kesinlikle onlar ki iman eden ve o salih işleri işleyenler, onlar içindir altlarından o nehirler akan bahçeler. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  13. Kesinlikle Rabbinin yakalaması mutlaka şiddetlidir.
  14. O kesinki, O ilk kez yoktan yaratır ve iade eder.
  15. Ve O, o hoşgörülüdür, o sevecendir.
  16. O düşünüp anlayabileceğinizden fazlasını içeren o temel yapı oluşumunun (Kozmosun) ve yönetiminin sahibidir.
  17. O irade ettiğini (istediğini) yapandır.
  18. Sana o orduların bahsi gelip bulundu mu?
  19. Firavun’un ve Semud’un,
  20. Aksine, onlar ki kâfirler yalanlama içindelerdir.
  21. Ve Allah’tır onları ardlarından kuşatan.
  22. Aksine, o gereğinden fazlasını içeren bir bildiridir.
  23. Muhafaza edilen tablet içindedir.

85. Tarık Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o göğe ve o tarıka (sonradan aniden ortaya çıkana).
  3. Ve nedir idrakin, nedir o tarık?
  4. Batıcı parlaklıktaki o gök cismidir (süpernova parıltısı, süpernovalar insanı oluşturan elementlerin kaynağıdır, yıldız tozudur).
  5. Oysa bütün nefsler üzere hafız olmayanı hiç yoktur.
  6. Ki o insan neyden biçimlendirildiğini mutlaka gözlemlesin.
  7. Dışarı atılan sıvıdan biçimlendirildi.
  8. O omurga ve o kaburgalar arasından çıkar (testis ve overlerin embriyolojik kaynağı).
  9. Kesinlikle O, onu geri dönüştürme üzere mutlaka kadirdir.
  10. O gün o sırlar ortaya çıkarılır.
  11. Ki hiçbir kuvvetten ve yardım ediciden onun (insan) için değildir.
  12. Ve o geri dönüşüm sahibi o göğe,
  13. Ve o parçalar sahibi o yeryüzüne,
  14. Kesinlikle o mutlaka ayrışık düzenli ifadedir.
  15. Ve o, o şakalaşma değildir.
  16. Kesinlikle onlar tuzak kurmak için plan yaparlar.
  17. Ve ben tuzak kurmak için plan yaparım.
  18. Ki o kâfirlere fırsat ver. Onlara birazcık zaman tanı.

86. Ala Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Rabbinin o yüce ismini tesbih et (vurgula).
  3. O ki biçimlendirdi de uygun bir düzeye ulaştırdı.
  4. Ve O ki ayarladı da doğru yolu gösterir (kılavuzluk eder).
  5. Ve O ki o otlağı çıkardı,
  6. Ki onu çer çöp birikintisi kıldı.
  7. Sana okutacağız ki unutmayacaksın.
  8. Allah’ın uygun gördüğü hariçtir. Kesinlikle O, o açıkta olanı ve gizleneni bilir.
  9. Ve o en kolay için sana kolaylaştırırız.
  10. Ki o zikir fayda verecekse iyice hatırlat.
  11. Çekinen hatırlayıp öğüt alacaktır.
  12. Ve o sorunlu olan ondan kaçınacaktır.
  13. O ki o en önemli o ateşe yaslanandır.
  14. Sonra orada ölmez ve yaşamaz.
  15. Arınıp iyileşen başarıya ulaşmıştır.
  16. Ve Rabbinin ismini an ki namaz kıl.
  17. Aksine, bu dünya hayatını yeğliyorsunuz.
  18. Ve o ahiret daha hayırlı ve kalıcıdır.
  19. Kesinlikle bu, o ilk sayfaların mutlaka içindedir.
  20. İbrahim’in ve Musa’nın sayfalarının.

87. Gaşiye Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O her şeyi sarıp kaplayacak olanın bahsi sana ulaşıp bulundu mu?
  3. O gün yüzler endişelidir.
  4. Şekilden şekile girendir, bitkindir.
  5. İlişik ateşe yaslanır.
  6. Zaman zaman akan bir kaynaktan sulanır.
  7. Onlar için çoban çökerten dikeninden başka yiyecek yoktur.
  8. Semirtmeyen (besleyici olmayan) ve açlık gidermeyen,
  9. Yüzler o gün nimetlerle mutludur.
  10. Koşuşturmaları için razı olandır.
  11. Üstün bahçe içindedir.
  12. Onlar orada boş bir laf işitmezler.
  13. Oradadır akan pınarlar.
  14. Oradadır yükseltilmiş tahtlar.
  15. Ve uygulama kapları.
  16. Ve sıra sıra dizilmiş yastıklar.
  17. Serilmiş minderler.
  18. Ki o deveyi gözlemlemezler mi? Nasıl biçimlendirildi?
  19. Ve o göğe doğru, nasıl yükseltildi?
  20. Ve o dağlara doğru, nasıl dikildi?
  21. Ve o yeryüzüne doğru, nasıl yüzey kılındı?
  22. Ki hatırlat. Kesin olarak sen bir hatırlatıcısın.
  23. Sen onlar üzere otoriter diktatör değilsin.
  24. Tersine giden ve küfreden hariçtir.
  25. Ki Allah ona o en önemli azap ile azap eder.
  26. Kesinlikle bize doğrudur onların sonuçtaki dönüşleri.
  27. Sonra kesinlikle bizim üzeredir onların hesapları.

88. Fecr Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o gün ağarmasına,
  3. Ve o on geceye,
  4. Ve o ikiliye ve o teke,
  5. Ve gizlice geçerken o geceye,
  6. Yasal çekince sahibi için kasem işte onun içinde midir?
  7. Hiç görmez misin, Rabbin nasıl yaptı Ad’a?
  8. O direkler sahibi İrem’e,
  9. O ki o beldeler içinde onun benzeri asla biçimlendirilmedi.
  10. Ve Semud’a, onlar ki o vadideki o kayalıklarda oymalar yapan.
  11. Ve o kalıcı yapılar sahibi Firavun’a.
  12. Onlar ki o beldelerde azdılar.
  13. Ki orada o bozgunculuğu artırdılar.
  14. Ve Rabbin onların üzere azabın çok acı vericisini döktü.
  15. Kesinlikle Rabbin mutlaka o gözlemdedir.
  16. Ki o insana gelince, Rabbi onu denediğinde de ikram edince ve nimet verince de der ki: “Rabbim bana ikram etti”.
  17. Ve ama onu denediğinde de rızkını onun üzere ayarlayınca da der ki: “Rabbim bana ihanet etti”.
  18. Asla olamaz! Aksine, o yetime ikram etmiyorsunuz.
  19. Ve birbirinizi o miskini doyurmaya teşvik etmiyorsunuz.
  20. Ve miras bırakılanları topluca edinmeyle ediniyorsunuz.
  21. Ve o maldan doldurup yığma sevdasıyla hoşlanıyorsunuz.
  22. Asla olamaz! O yeryüzü parça parça parçalandığı zaman,
  23. Ve Rabbin ve o melekler saf saf geldiğinde,
  24. Ve cehennem o zaman getirilir. O zaman o insan iyice hatırlayıp anlar. Ve nerede onun için o hatırlama?
  25. Der ki: “Ah keşke ben hayatım için önceden yapsaydım”.
  26. Ki o gün hiçbir kimse O’nun azabını azap edemez.
  27. Ve O’nun bağlamasını hiçbir kimse bağlayamaz.
  28. Ey o tatminkâr o nefs!
  29. Razı olan, razı olunan olarak dön Rabbine doğru.
  30. Ki dâhil ol kullarımın içine.
  31. Ve dâhil ol bahçeme.

 

 

89. Beled Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O beldeden bunun üzere kasem etmem.
  3. Ve sen o beldeden bunda yerleşiksin.
  4. Ve baba olana ve babası olunana,
  5. Mutlaka biz o insanı ağır şartlar içinde biçimlendirmişiz.
  6. O, biri onun üzere asla ayarlama yapamayacak diye mi hesap ediyor?
  7. Der ki: “Yığınlarca mal harcayıp tükettim”.
  8. Birinin onu hiç görmediğini mi hesap ediyor?
  9. Biz onun için hiç iki göz kılmadık mı?
  10. Ve bir dil ve iki dudak,
  11. Ve onu o iki seyir hattına hidayet (kılavuzluk) ettik.
  12. Ki o, o zor sarp yokuşa atılmadı.
  13. Ve nedir idrakin, nedir o sarp yokuş?
  14. Herhangi bir boyunduruk altındakini serbestleştirmek,
  15. Veya kıtlık sahibi dönemi içinde yedirmek,
  16. Yakınlığa sahip yetime,
  17. Veya çok fakir miskine,
  18. Sonra onlar ki iman edenlerden ve birbirlerine o sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine o merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.
  19. İşte onlar o mutlu-sağ tarafta bulunanlardır.
  20. Ve onlar ki ayetlerimizi inkâr edenler, onlar o kötü-kuzey tarafta bulunanlardır.
  21. Üzerlerindedir sıkıca kapatılmış ateş.

90. Şems Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve Güneş’e ve onun en parlak görünür olduğu döneme.
  3. Ve Ay’a onu aktardığında,
  4. Ve o gündüze, onu (Güneş’i) belirgin hale getirdiğinde,
  5. Ve o geceye onu (Güneş’i) örttüğünde,
  6. Ve o göğe ve onu bina edene,
  7. Ve o yeryüzüne ve onu yayıp döşeyene,
  8. Ve nefse ve onu belli bir düzeye getirene,
  9. Ki ona, onun kural tanımamazlığını ve onun önemsemesini ilham edene,
  10. Onu (nefsini) iyileştirip düzelten başarıya ulaşmıştır.
  11. Ve onu (nefsini) kabullenip izin veren boşa uğraşmıştır.
  12. Semud azgınlığıyla yalanladı.
  13. En sorunluları ileri atılınca,
  14. Ki Allah’ın resulü onlara dedi ki: “Allah’ın döllenmiş dişi devesi ve onu sulayın”.
  15. Ki onu yalanladılar da onu kısırlaştırdılar ki Rabbleri suçları nedeniyle onları harap etti. Ki onu (deveyi) belli bir düzeye eşitledi.
  16. Ve onun akıbetinden endişe etmedi.

91. Leyl Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o geceye örttüğünde,
  3. Ve o gündüze belirginleştiğinde,
  4. Ve o erkeği ve o dişiyi biçimlendirene,
  5. Kesinlikle sizin koşuşturmanız mutlaka birbiri ile ilişkisiz ayrı ayrıdır.
  6. Ki bağışta bulunan ve önemseyip gereğini yapana gelince,
  7. Ve o en iyi-güzeli doğrulayana,
  8. Ki biz ona o en kolay için kolaylaştıracağız.
  9. Ve cimrilik eden ve ihtiyaç duymayana gelince,
  10. Ve o en iyi-güzeli yalanlayana,
  11. Ki ona o en zor olan için kolaylaştıracağız.
  12. Ve yuvarlandığında malı onu yetkin-yeterli kılmaz.
  13. Kesinlikle o doğru yolu göstermek mutlaka bizim üzeredir.
  14. Ve kesinlikle o ahiret ve o öncül bizimdir.
  15. Ki sizi parlayan alevli ateşle uyardım.
  16. O en sorunlu olandan başkası ona yaslanmaz.
  17. O ki yalanladı ve aksine davrandı.
  18. Ve o en çok önemseyip ona göre davranan ondan uzaklaştırılacak.
  19. O ki malını aklayıp düzeltme durumunda bulundurur.
  20. Ve onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek nimeti yoktur.
  21. Sadece o yüce Rabbinin ilgisini edinmek dışında.
  22. Ve mutlaka o razı olacaktır.

 

92. Duha Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve gündüzün o en parlak dönemine,
  3. Ve o geceye dinginleştiğinde,
  4. Rabbin sana veda etmedi ve kızmadı.
  5. Ve senin için mutlaka o ahiret (o sonraki), o öncülden daha hayırlıdır.
  6. Ve mutlaka yakında Rabbin sana bağışlayacak da razı olacaksın.
  7. Seni hiç yetimken bulup da barındırmadı mı?
  8. Ve seni şaşırıp sapmış buldu da yol gösterdi.
  9. Ve seni muhtaç bulup da yetkin-yeterli kıldı.
  10. Ki o yetime gelince de kötü davranma.
  11. Ve o isteyene gelince de azarlama.
  12. Ve Rabbinin nimetine gelince ki çokça anlat.

93. İnşirah Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Hiç senin için kafanı (korteksini) genişletmedik mi?
  3. Ve yükünü senden indirdik.
  4. O ki sırtını enkaza çeviren,
  5. Ve senin için aklında tutup hatırlamanı yükselttik.
  6. Ki kesinlikle o zorlukla birliktedir kolaylık.
  7. Kesinlikle o zorlukla birliktedir kolaylık.
  8. Ki boş kaldığında da kalk koyul.
  9. Ve Rabbine doğru da rağbet et.

 

94. Tin Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o incire ve o zeytine,
  3. Ve keskin kayalığa (Cebeli Rahme),
  4. Ve işte bu, o emin beldeye (Mekke),
  5. Mutlaka biz o insanı en güzel düzenleme içinde biçimlendirmişiz.
  6. Sonra onu, aşağıların aşağısına geri döndürdük.
  7. Onlar ki iman edenler ve o salih amelleri işleyenler hariçtir. Ki onlar içindir minnet edilmeyen ödül.
  8. Ki sana o dinin (düzenin ve yargının) sonrasında yalanlatan nedir?
  9. Allah o yargısal karar verenlerin en iyi karar vereni değil midir?

95. Alak Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki biçimlendiren Rabbinin ismiyle oku.
  3. O, o insanı eklenip ilave olandan (döllenmiş yumurtadan, zigottan) biçimlendirdi.
  4. Oku! Ve Rabbin o en çok ikram edendir.
  5. O ki o kalemle öğretti.
  6. O, o insana hiç bilmediğini öğretti.
  7. Asla olamaz! Kesinlikle o insan mutlaka azar.
  8. Onu (insanı) yeterli-yetkin gördü diye.
  9. Kesinlikle o dönüş Rabbine doğrudur.
  10. O ki yasaklayanı gördün mü?
  11. Namaz kıldığında bir kulu,
  12. Gördün mü? O, o hidayet üzere olduysa!
  13. Veya o, o önemseyip gereğini yapmayla emrettiyse!
  14. Gördün mü? Yalanladı ve tersine davrandıysa!
  15. O kesinlikle Allah görür diye de hiç bilmiyor mu?
  16. Asla olamaz! Mutlaka ona hiç son vermezse mutlaka o perçemle (prefrontal korteks ile) ele geçiririz.
  17. Yanlış yapan, yalancı perçem,
  18. Ki çağıracağını davet etsin.
  19. Biz o itip-kakıcıları davet edeceğiz.
  20. Asla olamaz! Ona itaat etme ve secde et ve yakınlaş.

96. Kadir Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz, biz onu o kadir (o belirleme) gecesi içinde indirdik.
  3. Ve nedir idrakin, nedir o kadir gecesi?
  4. O kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
  5. O melekler ve o Ruh onun içinde Rabbinin izniyle her görevden inerler.
  6. O, o fecrin yükselme zamanına kadar selamdır.

97. Beyyine Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Onlar ki o kitap ehlinden ve o müşriklerden kâfirler, onlara o apaçık açıklama gelinceye kadar asla gevşeyip yatışanlar olmazlar.
  3. Tertemiz sayfalar aktaran Allah’tan bir resul.
  4. Onun içindedir dosdoğru kitaplar.
  5. Ve onlar ki o kitap verilenlerin ayrılığa düşmeleri sadece onlara o apaçık açıklama gelmesinden sonrasındadır.
  6. Ve katıksız o dini ona özel kılarak Allah’a kulluk etmelerinden ve o namazı yerine getirmelerinden ve o zekâtı vermelerinden başkası için emrolunmadılar. İşte o, o dosdoğru dindir (Yaşam, hukuk düzenidir).
  7. Kesinlikle onlar ki o kitap ehlinden ve o müşriklerden kâfirler cehennem ateşi içindelerdir. Orada temelli kalıcılardır. İşte onlar, onlardır o ayrıcalıklı yaratılanların en kötü durumda olanları.
  8. Kesinlikle onlar ki iman edenler ve o salih işleri işleyenler, işte onlar, onlardır o ayrıcalıklı yaratılanların en iyi durumda olanları.
  9. Rabblerinin indindeki karşılıkları zemininden o nehirler akan Adn Bahçeleridir. Orada temelli ve ebeden kalıcılardır. Allah onlardan razıdır ve onlar O’ndan razıdır. İşte o, Rabbinden çekinen içindir.

98. Zilzal Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O yeryüzü depremiyle sarsıldığında,
  3. Ve o yeryüzü kütlesini çıkardığında,
  4. Ve o insan dedi ki: “Ona ne oluyor?”.
  5. O zaman o (yeryüzü) haberlerini iyice anlatır.
  6. Kesinlikle senin Rabbinin ona vahiy etmesiyle,
  7. O gün o insanlar amellerini görmek için bölük bölük öne geçerler.
  8. Ki kim hayır olarak kütle oluşturan en küçük tanecik işler, o onu görür.
  9. Ve kim şer olarak kütle oluşturan en küçük tanecik işler, o onu görür.

 

99. Adiyat Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve kimyasal değişim amaçlı olarak o zorlayıcılık sergileyenler,
  3. Ki tetikleyici olarak o korozyon yapanlar,
  4. Ki dönüştürücü olarak o başkalaştıranlar,
  5. Ki onunla gevşetip yumuşatarak iz bıraktılar,
  6. Ki onunla topluca içe işlediler.
  7. Kesinlikle o insan Rabbine karşı mutlaka nankördür.
  8. Ve kesinlikle O, işte onun üzere mutlak şahittir.
  9. Ve kesinlikle o, o daha iyisi sevgisinde pek şiddetlidir.
  10. Ki bilmiyor mu? O kabirlerdekiler dışarı gönderildiğinde,
  11. Ve o kafalardakilerin özü çıkarılıp elde edildiğinde,
  12. Kesinlikle onların Rabbi o gün onlardan mutlak haberdardır.

100. Karia Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ani felaket.
  3. Nedir o ani felaket?
  4. Ve nedir idrakin, nedir o ani felaket?
  5. O gün o insanlar o yayılan kelebekler gibi olur.
  6. Ve o dağlar o saçılmış yün gibi olur.
  7. Ki ama kimin tartılanı kütleli gelirse,
  8. Ki o razı olan olarak bir yaşam içindedir.
  9. Ve ama kimin tartılanı hafif gelirse,
  10. Ki onun ana yeri dipsiz kuyudur.
  11. Ve nedir idrakin, nedir o?
  12. O kızgın bir ateştir.

101. Tekasur Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O çokluk yarışı sizi oyaladı.
  3. Hatta o mezarlıkları çarpıtıp hesaba kattınız.
  4. Asla olamaz! Yakında bileceksiniz.
  5. Sonra, Asla olamaz! Yakında bileceksiniz.
  6. Asla olamaz! Eğer o net bilimseli bilseniz,
  7. O cehimi mutlaka görürsünüz.
  8. Sonra onu mutlaka o yakın göz görürsünüz.
  9. Sonra o gün o nimetten mutlak sorguya çekilirsiniz.

102. Asr Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o son döneme (kişinin veya dünya hayatının son dönemine),
  3. Kesinlikle o insan mutlaka hüsran içindedir.
  4. Onlar ki iman edenler ve o salih işleri işleyenler ve birbirlerine o gerçekle tavsiyede bulunanlar ve birbirlerine o sabırla tavsiyede bulunanlar istisnadır.

 

103. Hümeze Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Vay o her kusur bulucu ayıplayıcı için!
  3. O ki mal toplar ve onu iyice sayar.
  4. Kesinlikle malı onu kalıcı kıldı diye hesap eder.
  5. Asla olamaz!  Mutlaka o, o hutamenin (oburun) içine fırlatılır.
  6. Ve nedir idrakin, nedir o hutame?
  7. Allah’ın o tutuşturulan ateşidir.
  8. O ki o gönülleri hedefleyip işleyendir.
  9. Kesinlikle o onlar üzere kapanandır.
  10. Uzatılmış direkler içinde.

104. Fil Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Hiç görmez misin, Rabbin Fil Halkına nasıl yaptı?
  3. Onların kötü planlarını hiç boşa çıkarmadı mı?
  4. Ve üzerlerine uçan ebabili (Ububulu) gönderdi.
  5. Onlara kayıtlı taşlar fırlatan.
  6. Ki onları taneleri alınmış (biçilmiş) ekin gibi kıldı.

105. Kureyş Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kureyş’in uyumlu ittifakı için.
  3. O kış ve o yaz ticari seferlerinin uyumlu ittifakı,
  4. Ki bu beldenin Rabbine kulluk etsinler.
  5. O ki onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan güvenliğe kavuşturdu.

106. Maun Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Gördün mü o ki o dini yalanlayanı?
  3. Ki işte o, o ki o yetimi sertçe kovandır.
  4. Ve o, o miskine yedirme üzere teşvik etmez.
  5. Ki vay o namaz kılanlar için!
  6. Onlar ki onlardır namazlarından gaflet içinde olanlar.
  7. Onlar ki onlardır gösteriş yapanlar.
  8. Ve onlardır o sosyal dayanışmaya engel olanlar.

107. Kevser Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz, biz sana o kevseri (çok ve çeşitli iyilik, güzellik) bağışladık.
  3. Ki Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
  4. Kesinlikle o sana kinlenendir; odur o soyu kesik.

108. Kafirun Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: Ey o kâfirler.
  3. Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk (kölelik) etmem.
  4. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler değilsiniz.
  5. Ve ben sizin kulluk ettiğinize kulluk eden değilim.
  6. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler değilsiniz.
  7. Sizin dininiz sizin içindir ve benim dinim benim içindir.

109. Nasr Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah’ın her türlü destek yardımı ve o zaferi geldiğinde,
  3. Ve o insanları Allah’ın dinine grup grup girer gördüğünde,
  4. Ki Rabbinin bağımsız ilintisiz egemenliğini övgüyle vurgula ve ondan hoşgörü iste. Kesinlikle O tövbeleri çok kabul eder olandır.

110. Tebbet Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Alevin babasının iki eli etkisizleşsin ve o etkisizleşti.
  3. Malı ve kazandıkları ona yetkin-yeterlilik sağlamadı.
  4. O alevli ateşe yaslanacak.
  5. Ve o yakıtı taşıyan onun karısı,
  6. Onun (kadının) dizgini içindedir kıvrılmış ipten halat.

111. İhlas Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: O, Allah bir tek bütündür.
  3. Allah o kendine yeterli olandır (başkasına ihtiyacı olmayandır).
  4. O asla ana-baba (kendi veledi veya veled edindiği) olmadı ve O asla birinin çocuğu (veledi) olmadı.
  5. Ve asla O’na denk biri olmadı.

112. Felak Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: O felakın (gündoğumu başlangıcının) Rabbine sığınırım.
  3. Biçimlendirdiğinin şerrinden (dezavantaj oluşturmasından),
  4. Ve girip kapladığında kasvet verenin (yoğunlaştıranın) şerrinden (dezavantaj oluşturmasından).
  5. Ve o bağlantı içindeki o büyücülerin şerrinden,
  6. Ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden.

 

113. Nas Suresi

  1. O en özgün genele merhametli, o en özgün özele merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: O ennasın (Sosyolojik anlamda insanların) Rabbine sığınırım,
  3. O insanların melikine,
  4. O insanların ilahına,
  5. O depresyon yapan vesvesecinin şerrinden,
  6. O ki o insanların kafası (korteksi, beyin kabuğu) içine kötü düşünce verir.
  7. O cinlerden ve o insanlardan.

 

 

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Turgay Çoruhlu
17.08.2021
08:27
Emeğiniz için Allah razı olsun. Sure ve ayet numaralarını ayırsanız daha iyi olurdu. Böyle çok karmaşık duruyor. Selam ile,
Mete Firidin
17.08.2021
10:08
Dediğin gibi yaptım da sitede sorun var. Düzgün yüklenmiyor.




Son Eklenen Makaleler
Mete Firidin
Q Metni
14.11.2024 163 Okunma
Mete Firidin
SWE Kökü
21.10.2024 347 Okunma
Mete Firidin
O Cennet Yaprakları
25.08.2024 373 Okunma
Mete Firidin
Kelime kökü AMD
21.08.2024 342 Okunma
Mete Firidin
Kelime Kökü WTD
21.08.2024 320 Okunma
Mete Firidin
Kelime Kökü TıWD (Keettevdi)
11.08.2024 880 Okunma
Mete Firidin
Taha Suresi 98 (97). Ayet ve Haphephobia
4.08.2024 702 Okunma
Mete Firidin
Rum Suresi ve Yeryüzünün En Alçak veya Daha Alçağı
6.06.2024 801 Okunma
Mete Firidin
Fil Suresi Tefsiri
1.06.2024 683 Okunma
1 Yorum 05.06.2024 04:38
Mete Firidin
Ebu Leheb
22.05.2024 532 Okunma
Mete Firidin
Cibril
1.05.2024 490 Okunma
Mete Firidin
Abdestsiz Kuran Okumak!
20.04.2024 681 Okunma
7 Yorum 21.04.2024 20:19
Mete Firidin
Ebabil
10.04.2024 1362 Okunma
Mete Firidin
Nisa Suresi 159. Ayet ve Pavlus
2.03.2024 717 Okunma
Mete Firidin
Kuran-ı Kerim’de Maide Kelimesi ve Yuvarlak Masa
25.02.2024 889 Okunma
Mete Firidin
İblis Hadisleri
4.02.2024 946 Okunma
Mete Firidin
Dinlerin Kökeninin Sümer’e Dayandığı Safsatası
15.12.2023 792 Okunma
Mete Firidin
Bizden Melekler Kılınması ve Hz. İsa
28.09.2023 762 Okunma
Mete Firidin
İncil ve İnciller
29.04.2023 647 Okunma
Mete Firidin
Nedir İnsanın Yüklendiği Emanet?
19.02.2023 909 Okunma
Mete Firidin
Ümmet-i Muhammed’in Şimdiki Durumu
11.02.2023 903 Okunma
1 Yorum 17.02.2023 16:53
Mete Firidin
Kuran'da Doğu, Doğuş Kelimeleri
25.01.2023 1070 Okunma
5 Yorum 24.02.2023 17:47
Mete Firidin
Diller ve Anlatım
7.01.2023 610 Okunma
Mete Firidin
O Dalga
20.11.2022 1069 Okunma
Mete Firidin
Faiz (riba) Haram da Enflasyon Haram Değil mi?
16.11.2022 1419 Okunma
3 Yorum 27.11.2022 18:05
Mete Firidin
İshak Doğduğunda Hz. İbrahim ve Hz. Lut Neredeydi?
15.08.2022 1097 Okunma
Mete Firidin
Namaz ve Maun Suresi
31.07.2022 1822 Okunma
1 Yorum 03.09.2022 18:00
Mete Firidin
Allah Akleder mi?
27.04.2022 1878 Okunma
1 Yorum 28.04.2022 17:41
Mete Firidin
Melek Olmak?
5.03.2022 2296 Okunma
2 Yorum 17.03.2022 11:19
Mete Firidin
Kıraatler
5.02.2022 1467 Okunma
Mete Firidin
Hz. Mehdi
1.02.2022 1661 Okunma
Mete Firidin
Wav
29.01.2022 1244 Okunma
Mete Firidin
Zulümat
22.01.2022 1775 Okunma
Mete Firidin
Kitap
19.12.2021 1444 Okunma
Mete Firidin
Kuran’a Göre Dünya Dönüyor mu?
13.12.2021 1917 Okunma
Mete Firidin
Kuran’a Göre Dünya Yuvarlak mı, düz mü?
11.12.2021 2105 Okunma
Mete Firidin
Gondwana
11.12.2021 1320 Okunma
Mete Firidin
Şura Suresi 34. Ayet ve Rüzgâr Gücü
21.11.2021 1841 Okunma
Mete Firidin
Beled Suresi 5. (4.) Ayet ve Adaptasyon
21.11.2021 1633 Okunma
Mete Firidin
Ali İmran Suresi 82. Ayet
7.11.2021 1523 Okunma
Mete Firidin
Zeyd Evlatlık mı?
28.10.2021 1915 Okunma
Mete Firidin
Laiklik ve Diyanet
23.08.2021 2477 Okunma
3 Yorum 23.08.2021 19:15
Mete Firidin
Yeni, Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
16.08.2021 4460 Okunma
2 Yorum 17.08.2021 10:08
Mete Firidin
Kuran’da Nefs Kelimesinin Anlamı
8.05.2021 1940 Okunma
Mete Firidin
Âdem
17.02.2021 3351 Okunma
2 Yorum 06.03.2021 07:27
Mete Firidin
Kâbe, Göbeklitepe, Stonehenge…
16.01.2021 2441 Okunma
Mete Firidin
Piç
5.12.2020 4785 Okunma
2 Yorum 10.02.2021 07:29
Mete Firidin
Kerahat Vakti
12.11.2020 2886 Okunma
Mete Firidin
İki Kez Ölmek
23.08.2020 3391 Okunma
1 Yorum 23.08.2020 18:41
Mete Firidin
Araf Suresi 173. Ayet ve Fenotip
5.07.2020 3633 Okunma
2 Yorum 05.07.2020 14:56
Mete Firidin
Öğle ve İkindi Namazlarının Farz Rekât Sayısı
28.06.2020 3840 Okunma
3 Yorum 01.07.2020 09:08
Mete Firidin
Müslümanların Kıble Değiştirmeleri
24.05.2020 3684 Okunma
1 Yorum 06.06.2020 01:50
Mete Firidin
Allah’ın Doğru Yolu Üzerine Oturanlar!
30.04.2020 3701 Okunma
3 Yorum 01.06.2020 16:40
Mete Firidin
Naziat Suresi'ndeki Jeolojik Dönemler
8.04.2020 2852 Okunma
Mete Firidin
İsrailoğullarının Oğullarına Uygulanan Kafa Kesme Cezas
28.03.2020 4127 Okunma
1 Yorum 28.03.2020 21:35
Mete Firidin
İsrailoğulları'nın Oğullarının Boğazlanması
28.03.2020 3158 Okunma
Mete Firidin
Ramazan’da Keyfi Oruç Tutmamanın Karşılığı
21.03.2020 3904 Okunma
1 Yorum 23.03.2020 03:25
Mete Firidin
Kutsal Kudüs!
1.02.2020 5484 Okunma
9 Yorum 03.02.2020 20:52
Mete Firidin
Hadisler
1.02.2020 4830 Okunma
6 Yorum 17.02.2020 22:05
Mete Firidin
Kuran'da Yevm Kelimesi
28.12.2019 5490 Okunma
2 Yorum 03.01.2020 19:36
Mete Firidin
Arapça Kutsal mıdır?
19.10.2019 4163 Okunma
Mete Firidin
Nisa Suresi 9. (8.) Ayet Meali
19.10.2019 4147 Okunma
Mete Firidin
Ennesi
27.09.2019 4315 Okunma
Mete Firidin
İbrahim Suresi 17. (16.) Ayet
27.09.2019 3629 Okunma
Mete Firidin
Kuran'a Göre Nikah Yaşı Nedir?
27.09.2019 5067 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 13977 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Kilisede Mum Dikmek
14.06.2019 3996 Okunma
Mete Firidin
Şeyhe Teslimiyet!
14.06.2019 5631 Okunma
5 Yorum 20.06.2019 23:32
Mete Firidin
O İğnenin Deliği ve O Deve
7.06.2019 5171 Okunma
Mete Firidin
İki Hırsızın Çok Eli
30.05.2019 5252 Okunma
5 Yorum 16.06.2019 23:09
Mete Firidin
Nisa 16. Ve 17. Ayet Çeviri Faciası
7.04.2019 7758 Okunma
1 Yorum 07.04.2019 10:00
Mete Firidin
Helal ve Haram Hayvanlar Nelerdir?
27.03.2019 5337 Okunma
3 Yorum 28.03.2019 00:12
Mete Firidin
Âdemoğlu Şeytanın Halifesidir
22.03.2019 9820 Okunma
14 Yorum 27.03.2019 17:22
Mete Firidin
Samiri’nin Buzağısına Uygulanan İşlem
15.03.2019 6018 Okunma
1 Yorum 16.03.2019 02:53
Mete Firidin
Yunus Peygamber Balinanın Karnında
15.03.2019 7874 Okunma
8 Yorum 25.06.2020 18:13
Mete Firidin
Göğün Yedisindeki Ay
1.03.2019 3700 Okunma
Mete Firidin
Cuma Namazı
19.01.2019 8477 Okunma
11 Yorum 20.01.2019 19:49
Mete Firidin
Maymun Olan Yahudiler
10.01.2019 5509 Okunma
Mete Firidin
Leucippos Hz. Lokman mı?
27.12.2018 4345 Okunma
Mete Firidin
Nefs, Nefes, Nefah, Nefakh Kelimeleri
17.12.2018 5568 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yusuf’a Secde!
7.12.2018 7617 Okunma
6 Yorum 07.02.2020 21:36
Mete Firidin
O Melikin Su Kabı!
6.12.2018 3293 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Hardal Kelimesi
25.11.2018 5410 Okunma
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 12283 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Hz. Muhammed'e İman
13.10.2018 8905 Okunma
11 Yorum 15.10.2018 22:32
Mete Firidin
Başörtüsü Meselesi
6.10.2018 6562 Okunma
1 Yorum 06.10.2018 17:13
Mete Firidin
Hevasını Tanrısı Edinenler
17.07.2018 3703 Okunma
Mete Firidin
2019 Ramazan Ay'ı ne zaman?
16.06.2018 5051 Okunma
2 Yorum 05.05.2019 12:52
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 12911 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
2018 Ramazan Bayramı ne zaman?
14.06.2018 3312 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da Gündüzün Bölümleri
13.05.2018 4759 Okunma
Mete Firidin
Ölünce melek mi oluruz?
12.05.2018 6978 Okunma
4 Yorum 14.05.2018 12:51
Mete Firidin
ÖNSÖZ
10.05.2018 6671 Okunma
9 Yorum 16.05.2018 20:41
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 18593 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Yedi Gece ve Sekiz Gün, Atlantis
25.02.2018 7395 Okunma
5 Yorum 13.05.2020 16:11
Mete Firidin
Fussilet Suresi 10. Ayet Tefsiri
4.02.2018 7548 Okunma
6 Yorum 05.02.2018 08:31
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 26711 Okunma
Mete Firidin
Taha Suresi 125. Ayet Meali
22.11.2017 7874 Okunma
4 Yorum 25.11.2017 14:43
Mete Firidin
The Wings of Moses the Prophet
24.08.2017 4784 Okunma
Mete Firidin
Quasar and Sure Nur Ayat 35
31.07.2017 3694 Okunma


© 2024 - Akevler