Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
Kuran’da bulunan kelimelerden iki kelime hep karıştırılır ki çeviri yapılırken dikkat edilmez ve biri diğerinin yerine kullanılır. Bunlar üns (ءنث) ve nisa (نسو) kelimeleridir. Üns kelime kökü Kuranda 30 kez geçer. Nisa kelime kökü toplam 59 kez geçer. Kuran’da Üns kelimesi dişi, dişil anlamda kullanılırken, Nisa kadınlar anlamında kullanılır. Üns kelimesi nisa kelimesini de kapsar fakat nisa kelimesi üns kelimesini kapsamaz. Aşağıda buna sadece ikişer örnek verilmiştir.
Nisa Suresi 12. (11.) Ayet:
يُوصِيكُمُ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِنْ كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا (11)
Allah çocuklarınız içinde o erkeğe o iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Ki kadınlar ikinin üstündeyse de arta kalanın üçte ikisi mutlaka onlarındır. Ve bir ise ki o yarısı onundur. Ve onun ana-babasından her birine ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın o altıda biridir ki eğer hiç çocuğu yoksa anası-babası ona varis olur ki anasına o üçte bir düşer. Ki erkek kardeşleri varsa o altıda biri annesinindir. Babalarınızdan ve oğullarınızdan faydaca hangisinin size daha yakın olduğunu siz idrak edemezsiniz. O Allah tarafından farzdır. Kesinlikle Allah bilir hâkim olandır.
Şura Suresi 50. (49.) Ayet:
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ الذُّكُورَ (49)
O göklerin ve o yeryüzünün mülkü Allah’ındır. Uygun gördüğünü biçimlendirir. Uygun gördüğü için dişiler hibe eder ve uygun gördüğü için o erkekleri hibe eder.
Bakara Suresi 188. (187.) Ayet:
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (187)
Oruç tuttuğunuz o günlerin gecesinde kadınlarınıza cinsel davranışta bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin elbisenizdir ve sizler onların elbisesinizdir. Allah kesinlikle sizin nefsinize ihanet edecek olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizden affetti. Ki şimdi onlara cinsel birleşmede bulunun. Ve Allah’ın sizin için yazdığını araştırın. Ve o gün aydınlanmasından dolayı oluşan o açık görünen hat o koyu görünenden sizce iyice ayırt edilinceye kadar beslenin ve için. Sonra o orucu o geceye kadar tamamlayın. Ve mescitlerde itikâfa kapandığınızda onlarla (eşlerinizle) cinsel temasta bulunmayın. İşte o Allah’ın sınırlarıdır ki ona yaklaşmayın. İşte onun gibi Allah ayetlerini o insanlara açıklar. Olabilir ki onlar önemseyip gereğini yaparlar.
Bakara Suresi 223. (222.) Ayet:
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي الْمَحِيضِ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ (222)
Ve sana o aybaşı halini sorarlar, de ki: O bir ezadır (rahatsızlıktır) ki aybaşı halindeki kadınlardan ayrı kalın ve temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Ki temizlendikleri zaman da Allah’ın size emrettiği her yoldan onlara varın. Kesinlikle Allah çok tövbe edenleri sever ve çok temizlenenleri sever.
Kısacası Kuran’daki “üns” kelimesi tekildir, “dişi” demektir, çoğulu Kuran’daki “inas” kelimesi “dişiler” demektir. Nisa kelimesi ise çoğuldur “kadınlar” demektir. Kuran’da nisa olarak daima çoğul kullanılır. Dişi denince bir canlının ergen olmayan ve ergen olan erkek cinsiyetinin diğer eşi anlaşılır. Kadınlar denince de insan türünün ergenliğini aşmış olan dişi bireyleri anlaşılır. Kuran’da bütün kullanım bu şekildedir. Tekil olarak “karısı” anlamında ise مرء kökünden emrat “dişi kişi, kişisi” kelimesi kullanılır. Yaptığım araştırmada Kuran’da daima çoğul kullanılan nisa kelimesinin Semitik dildeki tekilinin “işau” olduğunu saptadım.
Aşağıda bu kaynak kitap verilmiştir.
Let us take the word nisā‟u (~ niswatu) “women” «the plural form of ‟imra‟a-tu “woman” from a different root» as defined in LA [r. nsy]: cf. Sab. mr‟t, OAram. mr‟t “lady, divine woman”270, etc. Old Arab lexicographers and grammarians derived the word from the root [nsy] “to forget” = OAram. Phoen. nšy, BHeb. naša(h), etc. id. (§2.11.30 above), but its true cognate in Semitic seems to be OAram. nšy “women”. The OAram. sg. form, however, is ‟šh “woman”, a form without /n-/, derived from ‟š “man” by adding the usual fem. suffix *-t (or surface -h) = BHeb. nāšīm pl. of ‟išā “woman” (OT, 700). Thus OAram. nšy is not a derivative of [nšy] “to forget” and, consequently, it may or may not be cognate with CA nisā‟u.
CA nisā‟u “women” has indeed nothing to do with [nsy] “to forget”. It has been added to this root upon the adoption of the plural affix *n- as part of the word. Like its OAram. cognate, the word is derived from CA *‟āsu “man” (= OAram. ‟š), preserved in a number of compound words such as ba-‟su “strength, might”, from *bin-‟āsu “son of man” > “man” = Ug. bnš, Eth. be‟esī id. (see §2.17.5 above). Based on these facts, we may conclude that CA nisā‟u and OAram. nšy are cognates, and that CA nisā‟u is from *ni-‟isā‟u and its variant niswa-tu from *ni-‟is-wa-tu, thus each containing more than one plural affix.
Şimdi gelelim pedofiliye mazeret gösterilen Talak Suresi 4. Ayet’e
Talak Suresi 4. Ayet:
وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِنْ نِسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ وَأُولَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا (4)
Vellâ-î ye-isne mine-lmehîdi min nisâ-ikum ini-rtebtum fe’iddetuhunne śelâśetu eşhurin vellâ-î lem yehidn(e)(c) ve ulâtu-l-ahmâli eceluhunne en yeda’ne hamlehun(ne)(c) vemen yetteki(A)llâhe yec’al lehu min emrihi yusrâ(n)
Ve onlar ki kadınlarınızdan o adetten ümit kesenler, çelişkiye düşerseniz ki onların iddetleri ve onlar ki asla adet görmeyenlerin üç aydır. Ve o yükler sahiplerinin (hamilelerin) sonu onların yüklerini ortaya koymalarıdır (doğum yapmalarıdır). Ve kim Allah’ı önemserse O ona işinden kolaylık kılar.
Şimdi meşhur tefsircilerden Elmalılı Hamdi Yazır’ın Tahrim Suresi 4. Ayet ile ilgili tefsirine bakalım ne göreceğiz?
4. Şimdi boşanan kadınların iddetleri, âdetleri yani hayızları hesabıyla Bakara Sûresi'nde geçtiği şekilde üç âdet sayılacak olursa, hayızdan kesilmiş olan yahut hayız görmeyen veya gebe bulunan kadınların iddeti nasıl sayılabilecek denirse onların iddetlerinin de miktarını beyan için buyuruluyor ki hayızdan kesilmiş, yaşı ilerlemiş olup da artık hayız görmekten ümidini kesmiş, "iyas" haline gelmiş kadınlarınızdan boşanmış olanlar, çoğu defa örfe göre hayızdan kesilme yaşı elli beş ve altmış olarak takdir edilmiştir. (Bakara Sûresi'nde bulunan (2/228) âyetinin tefsirine bkz.) Eğer şüphe ediyorsanız, buradaki "Eğer şüphe ediyorsanız" kaydı, ihtirazi (ilerisi için hesaba katılan bir kayıt) değil, bu meseleyi soranların veya soracak olanların meydana gelen veya gelecek olan sorularına göre vukuu (bir hadisenin cereyan tarzı)dur. Bu bir itiraz cümlesi demektir. Yoksa hayızdan kesilip kesilmediklerinde şüphe ediyorsanız demek değildir. Zira sığasıyla hayızdan kesilmenin bilindiği söylendikten sonra, "hayızdan kesilmede şüphe ediyorsanız" demek olmayacağı bellidir. Buna göre mânâ şöyledir: Bunların iddetlerinin nasıl olacağını kestiremeyip de müşkil görüyor, tereddüd ediyor ve soruyorsanız biliniz ki onların iddetleri üç aydır. Üç ay beklerler, bu müddet zarfında hamile oldukları ortaya çıkmazsa sonunda diğer hususlarda olduğu gibi "Ya iyilikte tutun, ya da iyilikle ayrılın." (Talak, 65/2) âyetine göre hareket edilir. Hayız âdeti görmeyenler de öyle üç ay beklerler. Bu yukarıda geçen mübtedasına müfredin atfı suretiyle bağlanıp haberi de "Onların iddeti üç aydır." cümlesinin olması caiz ise de, buna o karine ile başka bir haber takdir edilerek "Âdet görmeyenlerin iddeti de aynı şekilde üç aydır." şeklinde cümleyi cümleye bağlamak da caizdir. Miktarda iştirak itibariyle önceki, hükümde müstakil olma itibariyle de ikincisi daha uygundur. Bunlar gerek on yedi yaşından küçük olup henüz büluğa ermemiş olduklarından dolayı hayız görmemiş olanları ve gerek büluğ yaşının en üst sınırı olan on yedi yaşını geçmiş, binaenaleyh yaş itibariyle büluğa ermiş oldukları halde âdet görmeyenleri kapsamaktadır.
Evet okuduğunuz gibi Elmalılı Hamdi de aynı hatayı tekrarlamaktadır. İslam dini işte böyle bozulmuştur. Bu ayet delil gösterilerek ergenliğe girmemiş çocuk kızlarla evlenip onlarla cinsel birleşme yapılabileceği fetvaları verilmiştir.
Oysa aklı selim herhangi bir insan bunun böyle olamayacağını hemen anlamaktadır. Cinsellikten bi haber bir sabi kızın evlendirilmesi aklın alabileceği bir uygulama olmaz. Çünkü bu sabi cinsellik nedir bilemez. Organları buna uygun değildir. Hele hele haleti ruhiyesi hiç uygun değildir.
Boşanma sonrası iddet sayma hamilelik ihtimaline karşı bir tedbirdir. Oysa Allah kendi yarattığı ergenlik öncesinde olan bir kız çocuğunun hamile kalamayacağını bilmemekte midir de bu çocuğa boşanma sonrası üç ay bekleme iddeti koymaktadır? (Subhanallah). Oysa menopoza girdiği düşünülen kadınların az da olsa hamile olma ihtimalleri varken, ergenliğe girmemiş kız çocuklarının böyle bir ihtimali hiç yoktur.
Bir insan nasıl olur da “Kadınlardan hiç adet görmeyenler” cümlesinden çocukları da anlayabilir! Bu durum bir yaşındaki erkek çocuğa köse veya bir aylık çocuğa aptal demekten farksız değildir. Bir çocuk doktoru olarak 18 aylık olana kadar yürüyemeyen çocuğa “yürüyemeyen çocuk” diyemem! Ya da bir aylık çocuğa “konuşamayan çocuk” diyemem! Dersem bana manyak mısın derler ki çok haklılardır. Bu duruma neredeyse binlerce örnek verilebilir. Kısacası bir kıza veya kadına 16 yaşını geçinceye kadar “asla adet görmeyen” tanımlaması kullanılamaz. Talak Suresi 4. Ayette geçen “onlar ki asla adet görmeyenler” tanımlaması ancak 16 yaşını geçmiş ve hiç adet görmemiş kızlar için kullanılabilir.
Ayrıca Nisa Suresi 7. (6.) ayette:
وَابْتَلُوا الْيَتَامَى حَتَّى إِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَ فَإِنْ آنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُوا إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ وَلَا تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَنْ يَكْبَرُوا وَمَنْ كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْ وَمَنْ كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُوا عَلَيْهِمْ وَكَفَى بِاللَّهِ حَسِيبًا (6)
Vebtelû-lyetâmâ hattâ iżâ belaġû-nnikâha fe-in ânestum minhum ruşden fedfe’û ileyhim emvâlehum(s) velâ te/kulûhâ isrâfen vebidâran en yekberû(c)vemen kâne ġaniyyen felyesta’fif(s) vemen kâne fakîran felye/kul bilma’rûf(i)(c) fe-iżâ defa’tum ileyhim emvâlehum feeşhidû ‘aleyhim(c) vekefâ bi(A)llâhi hasîbâ(n)
Ve o yetimleri sonunda o nikâh çağına erişince deneyin ki onlarda olgunlaşma algılarsanız da onların mallarını onlara salın. Ve büyüyecekler diye onları israf ederek ve tez elden kendinize katmayın. Ve kim muhtaç değilse de kaçınsın ve kim yoksulsa ki o benimsenen tarzda kendi yararına kullansın. Ki mallarını kendilerine saldığınız zaman da onlara karşı şahit edinin. Ve hesap görmek için Allah yeterlidir.
Gördüğünüz gibi yetimlerden ve o nikah yaşından bahsedilmektedir. Yani ergenliğin bitip yetişkinliğin başladığı özel bir nikah yapma yaşı vardır. Yani o nikah yaşına ulaşmayan hiçbir kız veya erkek evlendirilemez. Bazıları bu ayeti “yetimlerin ergenliğe ulaşması” gibi yorumlamaya çalışırlar ki nikah kelimesi Kuran da 23 kez geçer ve hepsinde “evlenmek” anlamındadır. B u kelime buluğ anlamında da hiç kullanılmamıştır. Ayrıca Kuran’da ergenlik kelimesi Nur Suresi 58. (57.) Ayette kullanılmıştır:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (58)
Ey onlar ki müminler! O sözleşmeyle malik olduklarınız ve o içinizden ergenlik (elhülem) çağına hiç ulaşmamış olanlar, o fecr namazından önce ve öğleyin soyunduğunuz sürede ve yatsı namazından sonra sizden üç kez izin istesinler. Onlar cinsellik halinde bulunabileceğiniz üç vakittir. O vakitlerin dışında bazınızın bazınız yanına girip çıkmanızda siz ve onlar için bir sakınca yoktur. İşte onun gibi Allah sizin için o ayetleri açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
Hepsinden önemlisi yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi Talak Suresi 4. Ayetinde “sizin kadınlarınız, nisaiküm” tanımlaması kullanılmıştır ki bu anlam asla ve asla “kız çocukları” anlamını içermemektedir. Nisaiküm, kadınlarınız kelimesinin kullanılması kız çocuklarının anlaşılmasınız engellemek içindir. Çünkü Kuran’da nisa kelimesi insan türünün ergenliği tamamlamış yetişkin dişileri için kullanılır. Oysa sizin dişileriniz, inasiküm kullanılmış olsaydı “kadınlarınız ve kız çocuklarınız olarak da anlaşılabilirdi. Çünkü Kuran’da “üns” kelimesi kız çocukları ve kadınları da içerecek şekilde kullanılmaktadır. Oysa bu ayette böyle bir şey yoktur.
Kısacası Talak Suresi 4. Ayetten kız “çocukları kavramını” çıkarmak pedofilik zihniyetin sapık bir yorumudur.
https://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/11310/SonEk/10153/Mete-Firidin/Kurana-Gore-Nikah-Yasi-Nedir