O İğnenin Deliği ve O Deve
Araf Suresi 41(40). Ayet:
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
Kesinlikle onlar ki bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklenmek isteyenlere o göğün kapıları açılmaz ve o deve o iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremezler. Ve o suçluları işte onun gibi cezalandırırız.
İslami kaynaklarda bu konu ile ilgili yeterli bir açıklama yoktur. Örneğin Elmalılı tefsirinde şöyle bir açıklama vardır:
Şu muhakkak ki, âyetlerimizi yalanlayanlar, hayır ve şerri, hak ve bâtılı, geçmişin sonuçlarını, şimdiki zamanın ve geleceğin gereksinimlerini açıktan açığa gösteren delillerimizi ve işaretlerimizi yalan çıkarmaya çalışanlar, ve onlara karşı kibirlenenler, kendilerini daha yüksek sayıp, bunları nazar-ı itibara almaya tenezzül etmek istemeyenler yok mu, bunlara göğün kapıları açılmaz, ruhları yükselemez, biraz fırlasalar bile yükseklere nüfuz edemezler, meleklerin sırlarına eremezler, düşerler, dua ve niyazları reddolunur. Üzerlerine feyz ve bereket inmez, ve cennete giremezler, tâ deve iğnenin deliğine girinceye kadar. Diğer bir mânâ ile: "Halat, iğnenin deliğine girinceye kadar". Çünkü (el-Cemel) kelimesi bilindiği üzere "deve" mânâsına geldiği gibi, urgan ve halat mânâsına da gelir ki (cümmel), (cümel), (cüml) ve (cümûl) de denilir. Bazı tefsirciler halatın ipliğe bir çeşit benzeyişine ve bundan dolayı iğneye deveden çok bir ilgisine göre ikinci mânâyı tercih etmişlerse de tefsircilerin çoğu birinci mânâyı tercih ederler. Zira her iki mânânın ikisine göre de bu bir darb-ı meseldir ki, bizim "balık kavağa çıkıncaya kadar" deyişimiz gibi bir şeyin mümkün olmayana bağlanmasını ifade eder. Bu bakış açısından ise birinci mânâ daha belağatlıdır. Çünkü örf bakımından "iğne deliği" küçüklükte, "deve" büyüklükte meseldir. Bir şeyin ufaklığında, inceliğinde mübalağa edileceği zaman, "iğne deliği gibi" denilir. İrilikte mübalağa için de "deve gibi" denir. Özellikle Arap dilinde bu çok bilinir. "Halat" da misal olabilirse de, deve kadar mesel değildir. Bu yönden olmayacak bir şeyi anlatmak için, irilikte mesel olan devenin, incelikte mesel olan iğne deliğine girmesiyle darb-ı mesel şüphesiz ki daha belağatlıdır. Bir de deve, girebileceği yere kendi girer. Halat ise sokmaya dayanmaktadır. Şimdi devenin iriliğinden başka bizzat hareketli bir hayat sahibi olması, sonra boynu, hörgücü, ayaklarıyla , özel şekliyle de bütün eğri büğrülüğü ve acaibliğiyle göz önüne getirildiği zaman iğne deliğine girmesinde uzaklık fikri ve mümkün olmayanı hayal etme öyle bir kuvvetle ortaya çıkar ki, bu kuvvet halatta yoktur. Hasılı her iki takdirde mânâ, o kâfirlerin cennete girememelerini bir müddet gayesi ile sınırlamak değil, onun mümkün olmadığını açık bir temsil ile anlatmaktadır. Şu hâlde devenin iğne deliğinden geçmesi, aslında mümkün müdür değil midir, diye bazı inkârcıların yaptığı gibi boş yere tartışmalara dalmaya lüzum yoktur.
Benim ise saptadığım başka bilgiler mevcuttur. Buna benzer bir anlatım Yahudi tefsir kitabı Talmud’ta yedi kez geçmektedir (eye of a needle).
Ayrıca kanonik İnciller’den Matta 19, Markos 10 ve Luka 18. da bahsedilmektedir.
Bu kitaplarda bu örneği veren ise İsa peygamberdir: Matta 19-23,26: Adamın biri İsa’ya gelip, “Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?” diye sordu. İsa, “Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O’nun buyruklarını yerine getir.”
“Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
Genç adam, “Bunların hepsini yerine getirdim” dedi, “Daha ne eksiğim var?”
İsa ona, “Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle” dedi.
Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.
İsa öğrencilerine, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, “Zengin kişi Göklerin Egemenliğine zor girecek. Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.”
Bunu işiten öğrenciler büsbütün şaşırdılar, “Öyleyse kim kurtulabilir?” diye sordular.
İsa onlara bakarak, “İnsanlar için bu imkânsız, ama Tanrı için her şey mümkündür” dedi.
Hıristiyan dünyasından bu deveyi temsil eden bir heykel ve resim.
Gördüğünüz gibi bu örnekleme önceki iki kutsal kitapta da bulunmaktadır. Fakat belli ki orijinal anlatımından kısmen uzaklaşmıştır. Kuran musaddıktır. Yani eski metinlerdeki olanın doğrusunu açıklar.
Yahudi ve Hıristiyanlar bu ifadenin bir benzetme olduğunu düşünmektelerdir. Oysa Kuran’da “o göğün kapıları açılmaz ve o deve o iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremezler” denmektedir. O gök ise gerçeği yani gerçek göğü ifade etmektedir. O iğne deyimi bilinen bir özel iğneyi ve o deve tanımı ise özel bir deveyi ifade etmektedir.
Benim düşünceme göre o deve ise daha önce yazdığım bir makaledeki devedir: http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/1137/SonEk/10153/Mete-Firidin/Uc-Kollu-Golge
Bu konu ile ilgili yukarıda link verilen makalemi okuyabilirsiniz.
Peki o deve buysa o iğne nedir. O iğnenin galaksimiz merkezindeki kara delik ve onun iğnemsi ışın demeti olduğunu düşünmekteyim. İlgilenenler bu makaleyi okuyabilir:
https://scitechdaily.com/the-major-collision-that-changed-the-milky-way-galaxy/
Doğrusunu Allah bilir.