Müslümanların Kıble Değiştirmeleri
Bakara Suresi 143 (142)-147(146). Ayetler:
سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلَّاهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ (142) وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ (143) قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاءِ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ (144) وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَا تَبِعُوا قِبْلَتَكَ وَمَا أَنْتَ بِتَابِعٍ قِبْلَتَهُمْ وَمَا بَعْضُهُمْ بِتَابِعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ إِنَّكَ إِذًا لَمِنَ الظَّالِمِينَ (145) الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ وَإِنَّ فَرِيقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (146)
143. O insanların düşüncesizleri diyecekler ki: “Üzerinde oldukları kıbleden onları geri çeviren nedir?”. De ki: “Doğu ve batı Allah’ındır. O, uygun gördüğünü doğru yola hidayet eder”.
144. Ve işte onun gibi sizi o insanlar üzerine şahit olmanız için ortalama bir ümmet kıldık. Ve o resul sizin üzerinize şahit olur. Ve senin üzerinde olduğun o kıbleyi sadece o resule uyanları ve iki topuğu üzerinde dönenleri bilmekten başka amaçla kılmadık. Ve o ise Allah’ın hidayet ettiği kimselerden başkasına mutlak önemli olandır. Ve Allah imanlarınızı zayi eder olan değildir. Kesinlikle Allah o insanlara mutlaka şefkatlidir, özel merhamet edendir.
145. Yüzünü o göğe çevirip durduğunu görmüşüz ki razı olacağın kıbleye seni mutlaka geri çevireceğiz. Ki yüzünü Mescid-i Haram kısmına geri çevir. Ve her nerede bulundunuz ise yüzlerinizi onun kesimine geri çevirin. Ve kesinlikle onlar ki o kitap verilenler kesinlikle onun Rabblerinden o gerçek olduğunu mutlaka bilirler. Ve Allah onların işlediklerinden gafil değildir.
146. Ve mutlaka sen onlar ki o kitap verilenlere her türlü ayetlerle gelsen senin kıblene uyar değillerdir. Ve sen onların kıblesine uyar değilsin. Ve onların bazıları bazılarının kıblesine uyar değillerdir. Ve mutlaka sana o bilimden geldikten sonra onların heveslerine uyarsan kesinlikle o zaman sen mutlaka o zulmedenlerdensin.
147. Onlar ki o kitap verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ve kesinlikle onlardan bir takımı bile bile o gerçeği mutlaka gizlerler.
“O insanların düşüncesizleri diyecekler ki: “Üzerinde oldukları kıbleden onları çeviren nedir?”. De ki: “Doğu ve batı Allah’ındır. O, uygun gördüğünü doğru yola hidayet eder”.
Ayette “çeviren” kelimesi geçmiş zamandır. Yani daha önce olmuş bir olaydan bahsedilmektedir.
“Ve senin üzerinde olduğun o kıbleyi sadece o resule uyanları ve iki topuğu üzerinde dönenleri bilmekten başka amaçla kılmadık.”
Bu ayette de yine geçmiş zaman kullanılmıştır. Yani daha önce olan bir olaydan bahsedilmektedir. Üzerinde oldukları kıble Mescidi Haramdır. Sonra Kudüs’e yönelinmiştir.
“Yüzünü o göğe çevirip durduğunu görmüşüz ki razı olacağın kıbleye seni mutlaka çevireceğiz. Ki yüzünü Mescid-i Haram kısmına çevir.”
Bu ayette ise geleceğe yönelik “ki razı olacağın kıbleye seni mutlaka çevireceğiz” denerek gelecek zaman kullanılmıştır. Hemen ardından da “Ki yüzünü Mescid-i Haram kısmına çevir” denmiştir.
Bu durumda iki çevrilme olayı gerçekleşmiş demektir. Bunlardan birincisi kıble yönü başlangıç itibarı ile Mescidi Haram iken Kudüs yönüne olmuştur. İkincisi ise Kudüs’ten tekrar eski kıbleye, Mescidi Haram’a dönüşü ifade etmektedir.
Aslında bu durum şaşılacak bir şey değildir. Neden? Çünkü Hz. İbrahim bu bölgeye ilk yerleşen ve Kâbe temellerini yükseltendir. Hz. İbrahim namaz kıldığına göre bir kıblesi olmalıdır ki kıblesi Mescidi Haram’ dır. Mescidi Haram’da iken de Kabe’dir. Yine Kuran’dan İbrahim’in torunu olan Yakub (İsrail) zamanında İsrailoğulları'nın secde edeceği yer Mescidi Aksa olarak gösterilmiştir. Yakub’un kıblesi Mescidi haramdan Mescidi Aksaya çevrilmiştir. Onun dışında kalan ve Mekke’de yerleşik kalanların kıblesi Mescidi Haram olmaya devam etmiştir. Yahudiler ve Hristiyanlar ilk kıblenin Mescidi haram olduğunu unutmuşlardır. Mekke’de kalanların nesilleri ise çoğunlukla müşrikleşmişlerdir. Böylece Mescidi Haram kıble olarak ihmal edilmiş bir yer olarak kalmıştır.
Hz. Muhammed peygamber olduğunda namazlarını ilk önce Mescidi Harama doğru kılmıştır. Daha Sonra Kudüs’e yönelmiştir. Nihai olarak Hz. İbrahim’in kıblesine dönülmüştür. Böylece kıble seyri ve öze dönüş açıklanmış olmaktadır.
Doğrusunu Allah bilir.