Medine-î Münevvere’nin bir önceki ismi Yesrib dir. Kur’an-ı Kerim’de (Yesrib) olarak zikredilmiştir. Medine tarih boyunca meyve (hurma zeytin ve diğer) bahçeleri ile ünlü bir vahadır. Hatta semitik ve İndo-european “gizli bahçe” mitolojisindeki yer olduğu tahmin edilmektedir.
Yesrib kelimesinin sözcük anlamı "kınamak, hataları yüzüne vurmak, kötülemek, fitne ve fesat çıkarmak olup Arapça “S.R.B.” kökünden türemiştir. Bu kelime, Kur’ân-ı Kerim'de münafıkları ve kalbinde hastalık bulunanları anlatırken kullanılmıştır. Yesrib ismini şehri planlı bir şekilde kuran Yesrib b. Kayın b. Âbil b. Avd b. İmlîk b. Lâvez’den almıştır? Zaman zaman Yesrib kelimesinden rahatsız olduğunu belirten Hz. Muhammed(S.A.V), Medine'ye hicret ettikten bir zaman sonra Yesrib kelimesinin kullanılmasını yasaklamıştır.
Yahudi bilgin Josephus kuzey batı Arabistan da yaşayan Nabataeanlar’ın Hz İsmailin oğulları olduğunu bildirmiştir.
Tevrat’tan İsrailoğulları ve İsmailoğulları’nın bir birlerine yakın ve hatta iç içe yaşadıklarını ve bu bölgenin çok büyük ihtimalle bu günkü hicaz bölgesi olduğunu anlıyoruz.
Medine’n in bahsedildiği en eski kaynak Asur kralı Nobodius'un kayıtlarında bulunmaktadır. Burada bu şehrin adı İatribu vahası dır. Ptolemy (M.Ö.100) zamanındaki ismi ise Lathrippa vahasıdır. Daha sonra ise Yathrib denmeye başlanmıştır.
Asur kralı Nobodius M.Ö 555-539 tarihleri arasında Arabistan da ki Tayma (Teima) bölgesini ve adı İatribu olan fakat daha sonra adı Yathrib olarak değiştirilen şehri ziyaret etmiştir. Çünkü bu şehir Ay tanrısına tapınılan bir merkezdir (Moon-God worship). Nobodius da bu amaçla bu şehri ziyaret etmiştir.
Aynı dönemlerde yahudilerin Aşera putuna “Cennet Baçesinin Kraliçesi” adı verek taptılarını biliyoruz. Aşera (Asherah) semitik ana tanrıçadır. Yahudiler babil sürgününden önce tek tanrı yanında “Cennet Bahçesinin Kraliçesi” dedikleri bu Ay tanrıcasına da tapmakta idiler. Aşera Akkadların Aşrattum/Aşratu tanrısı, Hititlerin Aşerdu ve Ugaritlerin Athirat/Atirat tansısı ile aynıdır.
Latria : Latice de tapmak ,tapınmak demektir.
Jericho İsrail de ölü denizin hemen kuzeyinde bulunan bir şehirdir. Tevrat'ta bulunan “Hurma Ağaçlarının Şehri” sanılmaktadır. Bu şehrin önemi Hz Musa veya Joshua nın Mısırdan çıktıktan sonra geldikleri şehir olmasıdır.Tevrat üzerinde yapılan son bilimsel çalışmalar neticesinde Mısırdan kaçan israiloğullarının Medyen denen kuzey hicaz bölgesine geldiklerini ve Tur dağının da burada olduğu tahmin edilmektedir. Medine şehri de bu bölgededir.

Bu günkü Yahudiler Hz. İbrahim, İshak, İsmail, Musa gibi İnsanların yaşadıkları yerleri tam tesbit edemediklerinden daha sonra yerleştikleri Kudüs civarındaki bütün yerlere Tevrat'ta geçen yerlerin isimlerini vermişlerdir.
Jericho Arapça bir isimdir. Ariha “güzel kokulu” anlamına gelir. Kenan dilindeki reah kelimesinden kaynaklanır. Tevrat ta ki Yariho kelimesi de bu kelimeden gelmektedir. Fakat Ay anlamına gelen Yareah kelimesinden geldiğini savunan görüşler de vardır. Geçmişte bu şehri Ay a tapınılan merkezlerden biridir.
Acaba Yariho şehri Yetribu (İatribu ) şehri olabilir mi? Muhtemeldir.
Tevrat'ta bahsi geçen Hz. Yuşa dan sonra Arap kralını öldürüp dağa kaçan kahramanın adı Ehad dır. Yuşa Musa’nın yardımcısı ve Musa dan sonra İsrailoğullarının başına geçen liderdir. Bu isim bize Medine de ki Uhud dağını hatırlatmaktadır.
Al İsbahaninin “Gani kitab “ adlı eserinde Hz Musanın veya Davut veya Joshua yada Absalom isyanı zamanlarında Medine de İsrailoğulları’nın yerleşmiş olduklarından bahsedilir.
Şunu da hatırlamak gerekir ki Kuran da ki ayetlerden: Musa bir adamı kaza ile öldürdükten sonra Mısırdan Medyene (Arabistan nın Hicaz bölgesine) kaçtığını biliyoruz. Burada iki kızı olan bir adam ile tanışmış ve onun için çalışmış ve kızlarından biri ile evlenmiştir. 8-10 yıl sonra eşi ile Mısıra geri dönerken "Kutlu Vadide" bir ateş görmüş ve peygamberlik verilmiştir.
Musa Medyen'e ilk geldiğinde buradaki insanlarla konuşmuş ve anlaşabilmiştir. Bu da Musa ve bu insanların aynı dili konuştuklarını veya Musa nın Onların dilini bildiğini göstermektedir. İsrailoğullarının daha önce Hicaz bölgesinde yaşadıkları düşünülür ise bu olay tamamen doğaldır.
Musa'nın Mısırdan ikinci kez ve İsrailoğulları ile çıktığında (exodus) ve denizin yarılması olayından sonra yine aynı bölgeye yani atalarının memleketine döndüğü çok büyük bir ihtimaldir. Burada kutsal Tur dağında Kutsal levhaları almıştır.
Bir hadîste "şu yerden şu yere kadar" diye kinaye yoluyla gelen ve Medîne Haremi'ni hudûdlandiran iki yerden birisinin Medîne civarındaki Âir Dağı olduğu Alî hadîsinde açıkça bildirilmiştir. Fakat ikincisi Buhârî'nin bu bâblarda ki bütün hadîslerinde mübhemdir. Bunun da Uhud Dağı olduğu Ahmed ile Taberânî'nin Abdullah ibn Selâm'dan rivayet ettikleri hadîste tasrîh edilmiştir. Müslim de bu İkinciyi Sevr diye rivayet etmiştir. Fakat Ebû Ubeyd Kaasım ibn Sellâm:Medîne civarında Medine halkınca bilinmiş olan Sevr Dağı yoktur; Sevr Dağı Mekke civarındadır, demiştir. Kaamûs sahibi de "Sevr" maddesinde; Sevr Dağı'nın hem Mekke'de, hem Medîne'de olduğunu bildiriyor ve sahîh hadîste "Âir ile Sevr arasındaki saha Medine Haremi'dir" diye geldiğini söylüyor... Sonra Ebû Ubeyd gibi büyük âlimlerin "O, Sevr değildir, Uhud'dur; Medîne'de Sevr yoktur" iddiaları doğru değildir. Bana Zâhid muhaddis Şeyh Şucâ, Hafız Ab-dusselâm'dan: Medîne'de Uhud Dağı'nın arkasında küçük bir dağ vardır ki, buna Sevr derler diye haber verdi, demiştir... (Kaamûs Tercemesi'nden özetlendi). Hulâsa, Medine Haremi, Medîne civarındaki Âir Dağı ile Uhud veya Uhud'-un mâilesindeki Sevr Dağı arasındaki mıntıkadır.
Sevr (Thawr) kelimesi Tur diyede okunabilir. Tur: katlanmış veya öküz ,buzağı anlamına gelir. Günümüzde Sevr dağları Thawr diye isimlendirilmektedir.
Arapça da harf değişimleri vardır. Bu nedenle Tur kelimesinin zaman içinde Sevr şekline dönüşmüş olabileceğini öne sürebiliriz.
Kasas suresi 46. Ayet:
وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَكِن رَّحْمَةً مِّن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler.
Bu ayette “Sen O zaman Medine de değildin” denmiş olabilir mi?
Allah bilir.
Medine hakkındaki bir rivayette şöyle denmektedir.
Resulullah (sav), Zü'l-huleyfe'de, vadinin içinde istirahatgahında iken yanına gelip kendisine: "Sen mübarek Batha'dasın!" diyen olmuş. Musa İbnu Ukbe der ki: "Salim rahimehullah, Abdullah'ın devesini indirdiği mescidin yanına bizim de devemizi ıhdırdı. Abdullah İbnu Ömer orada Resulullah'ın istirahat ettiği yeri araştırmak gayesiyle devesini ıhtırırdı. Orası, vadinin dibindeki mescidin aşağısında, mescidle kıble arasında orta bir yerdir.
Bu bilgilerden sonra insan ister istemez şunu düşünüyor: Acaba Medine ile Hz. Musa’ya kitap verilen bölge aynı mıdır?