İnsanlar tarih boyunca her çağ, devir ya da asırda özellikle din konusunda hep aynı davranışları sergilemişlerdir. Din tarihçileri dinlerin gelişimini anlatırken çok tanrıdan tek tanrıya doğru bir evrilme olduğunu öne sürerler. Halbuki bu fikir tamamen yanlıştır.
Din Adem peygamber ile başlar ve monoteistir. Daha sonra toplumlar tarafından politeize edilmiştir. Her defasında bir başka peygamber gelip dini orijinal haline döndürmüş ve tekrar monoteize etmiştir. Esasında din tektir (İslam).
Genellikle insanlar atalarını, heva ve hevesini kutsallaştırma, sonunda da tanrısallaştırma meylindedir. Bazen de kişiler kendi kendilerini tanrısallaştırır: örneğin firavunlar, krallar, Nemrut, politikacılar, bazı tarikat mürşitleri.
Elimizde ki bilgiler ışığında tarihe göz atarsak şunları görürüz:
Sümerlilerin tanrıları
Anu veya An: Gök tanrısı, önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır.
Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, tapınağı Ekur Nippur kentindeydi.
Enki: Bilgelik tanrısı
Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım, ana-tanrıça
Nanna (Sin): Ay tanrısı
Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu.
Ecem (Kueen) : Kraliçe Soylular tanrıçası.
İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası
Sümerlerden sonra hüküm süren Akadların baş tanrısı Marduk’tur ve yaratıcı tanrıdır, diğer tanrılar ise Sümer yardımcı tanrıların versiyonudur.
Babilliler, birden çok tanrıya tapıyorlar ve bu tanrılara ilişkin kuşaklar boyu anlatılan efsanelere inanıyorlardı. Bu efsanelerin çoğu Sümer kaynaklıydı. Evrenin ve insanların yaratılışını konu alan Sümer efsaneleri arasında Âdem ile Havva öyküsüne benzer bir öykü de vardır. Kral Gılgamış'ın serüvenlerini anlatan Gılgamış Destanı da bu döneme ilişkin efsanelere dayanır. Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babillilerin en büyük tanrısı ise Babil kentinin tanrısı Marduk idi. Marduk'un yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılıyordu. Babil'in baş tanrıçası İştar ise bereket tanrıçasıydı. Onun oğlu Tammuz ise bitkilerin tanrısıydı (Türkçe'deki temmuz ayının adının da buradan geldiği sanılır). Asurlular da büyük ölçüde Sümerlerin ve Babillilerin dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı. Ama, en büyük tanrıları, adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du. İştar aynı zamanda Asurluların da baş tanrıçasıydı.
Baal, İbranice Ba‘al; Akkadca Belu(m), Bel, Ugarit, Finike, Ba‘lu(m), Bal, Samiriye Bâl, Aramca Be‘lu, Mö. 19. yüzyıldan itibaren Mısır hanedanlığı B‘r, Yunanca ?aul, eski tarihçi Yosefus'a (Joshephus) göre ?aal, Latince Belus, Hironimus'a (Hieronymus) göre Baal, Arapca Ba‘lu, eski güney Arapça B‘L, Etiopya Bâ‘el olarak söylenir. Baal efendi, sahip, koca, kral (Molek) ve tanrı anlamlarına gelir. Eski Ortadoğu bölgesinin ve Kartacalıların baş tanrısı. Uğruna insan (özellikle küçük çocuklar) kurban edilir. Fırtına ve yağmur tanrısı olan Baal verimlilik tanrısı olarak görülür yaygın bir biçimde tapınılan bir tanrıdır. Diğer bir adı Tammuz olan Baal, Marduk'un güneş olma özelliğini de taşır. Merodak-Baladan adı Babil'in bir kralının adı olup bundan görüldüğü gibi Baal adı aynı zamanda Merodak'da adlandırılan Marduk'tur. Bu şekilde Baal ilk olarak Babil'in baş tanrısı olan Marduk olarak ortaya çıkmıştır. Babil krallarından bazıları kendileri de bir tanrı olarak görülürler ve tanrılarının adlarını taşırlardı. Marduk adının Babil'in kurucusu olarak gösterilen Nimrod'dan geldiği düşünülür. Marduk ve Nimrod sözcüklerinin içeriğinde isyan etme anlamları bulunur.
Adad Akadlarca fırtına tanrısıdır. Sümerlerde ishkur olarak bilinir. Araplarca hadad olarak bilinir.
Semitik dilde hdd olarak yazılır. Fırtına ve yağmur tanrısı olarak bilinir.
Bunların değişik çeşitlerini Eski Mısır ve eski Anadolu ve İran toplumlarında da görürüz.
Sümerlerde geçen efsanelerin bundan 15 000-40 000 yıl önce Amerika’ya ve Avustralya’ya göç etmiş yerli kavimlerde de bulunduğunu görebiliriz. Demek ki bu olaylar Sümerlere de atalarından kalmıştır.(Suriye’de tarihi Ebla şehrin de M.Ö 2250-2700 yıllarına ait 15000 tablet bulunmuş, bu tabletlerde Adem Havva İbrahim, İsmail, Mikail, Yakup vs. hatta Davut isimlerinin geçtiği tespit edilmiştir. Bu nedenle Sümerlilerin esin kaynağı İbrahim’in kitabı olabilir.
Kuranî bilgilerle Sümerlilerden önce yaşamış Ad kavmi ve Semud kavmi olduğunu biliyoruz.
Özellikle Ad kavminin peygamberi Hud’dur. Ad kavmi fırtınalarla yok olmuş bir kavimdir.
Fırtına tanrısı Adad yada Hadad ile benzerliğine dikkat çekmek isterim.
Hud peygamberden önce Nuh peygamberin geldiğini ve O nun da Hud gibi insanları çok tanrılıktan tek ve gerçek tanrıya ibadete çağırdığını biliyoruz.
Eski Mısırda yaşamış olan; büyük buluşlar ve ilk piramidi yapmış olan İmhotep ki büyük olasılıkla Yusuf peygamber ile aynı kişidir. Daha sonra tanrılaştırılmıştır.
Yunanlılarda aynı şekilde Zeus baş tanrıdır. Aşk, şarap, bereket,deniz vs gibi tanrılar vardır.
Daha yakın zamanlara geldiğimizde Yahudilerin dinlerinin esasını nasıl kaybedip eski ümmetler gibi dini millileştirdiklerini, hahamlarını rab edindiklerini ve hatta Üzeyir Allah’ın oğlu dediklerini görebiliriz.
Hıristiyanlarda her bölgenin veya her işin bir azizi vardır.Bunların bir kısmı eski pagan dininin tanrılarıdır. Bazılarının ise topluma yaralı iş yapmış insanlar (bunların bir kısmı gerçek salih kimseler olabilirse de) papazlarını rab edindiklerini, kendi elleri ile yazdıkları yarım yamalak İncil’lerine bu Tanrısal ilhamla yazıldı demelerini biliyoruz.
Moğol istilasından önce birtakım hermetik felsefecilerin ve tasavvufçuların ne kadar artmış olduğunu ve Osmanlının son dönemlerinde de ne hal aldıklarını araştırırsak benzer durumlarla karşılaşırız.
Peki bizim toplumumuz farklı mı? Hayır. Bizim de bir sürü azizimiz (velilerimiz) yok mu? Telli baba (evlenme velisi) ,Oruç baba (dilek velisi), Zuhurat baba (dilek velisi) , Mevlana baba (merhamet velisi),Yahya efendi (denizci velisi) , Cumhuriyet Ata (cumhuriyet ve laiklik velisi) gibi. Aslında bunların bir çoğu mübarek zatlar olsa bile tanrıcıklaştırma yapmamamız gerekir.
Araf suresinin şu ayetini düşünelim:
7/71. "Hiç şüphesiz artık Rabbinizin azap ve öfkesini hak ettiniz. Allah'ın hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve babalarınızın koyduğu putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim" dedi.
Günümüz de bu gizli şirk bazen apaçık şekilde de basında sergileniyor. Futbol, aşk, müzik, politika ilahları gibi.
Demek ki insanoğlu politeizimden monoteizime değil monoteizimden politeizme dönmeye meyillendiriliyor.
Son söz olarak Tevbe suresi 30. ayete dikkat çekmek istiyorum:
Yahudiler, "Üzeyr, Allah'ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar ise, "İsa Mesih, Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar.