Saffat 146. Ayetin Arapçası:
Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaqtîn(yaqtînin).
Bu ayet mealciler tarafından genellikle şu şekilde meallendirilir:
Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.[146]
Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.[146]
Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik[146]
Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.[146]
Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.[146]
Üzerine gölge yapması için geniş yapraklı bitki yetiştirdik.[146]
Ve onun için geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.[146]
Artık O’nu kendisi hasta olduğu halde bir açık yere atıverdik. Ve O’nun üzerine kabak nev’inden bir ağaç bitirdik.[145-6]
Üzerine gölge yapması için, orada asma kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.[146]
Ve üzerine, sık-geniş yapraklı (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.[146]
And We caused to grow up for him a gourdplant. [146]
And We caused a tree of gourd to grow above him; [146]
And We caused to grow, over him, a spreading plant of the gourd kind. [146]
Aslında bu ayette geçen “yeqtinin” kelimesinin kökü “qtn” dur. Lisanül Arab’da da “pamuk” olarak açıklanmıştır. Nadiren “kabak” bitkisi olarak da adlandırılmıştır.
Arapçada “qutn” pamuk demektir. Buradan İngilizceye de “cotton” olarak geçmiştir.
Arapçanın atası olan Akkadça’da “kitu” keten demektir.
Yine Akkadça “qatnu, qutnu” tekstil ifadesi olarak ince, “qattanu” incecik, hafif şey demektir. “qatu” dokumak demektir.
Bu ayette geçen “yeqtinin” kelimesi ise başında “y” harfi bulunduğundan “ince dokuma” filinden türetilmiş “ince dokunan” anlamına gelmektedir. Burada şunu hatırlamak gerekir. Arapçada çok yıllık bitkiler “ağaç” olarak adlandırılır. Bildiğimiz pamuk bitkisi de aslında sıcak iklimlerde yetiştirildiğinde “çok yıllık” bir bitkidir. Yani bir ağaçtır.
Bu bilgilerden sonra ayeti şu şekilde meallendirebiliriz:
Ve üzerine ince dokunandan bir ağaç (pamuk) bitirdik.
Doğrusunu Allah bilir.