MÜJDEMİ İSTERİM! (842’den)
842. haftaya ve
842. ADİL DÜZEN DERGİSİ’ne de ulaştık, elhamdülillah…
*
‘KAPİTALİZM BİTTİ’ deniyor…
(Bu konuda müstakil bir makale yazma hazırlığındayım)
Evet, artık Kapitalizmin bittiği bizzat kapitalistler tarafından da itiraf ediliyor…
Oysa KOMÜNİZM bittiğinde zaten KAPİTALİZM de bitmişti, bence…
KOMÜNİZMİN doğuş sebebi alternatif olmak değil miydi?..
Kapitalizme alternatif üretme ihtiyacı hâsıl olduysa…
Demek ki bitme dönemi daha o zaman başladı…
Şimdilerde bittiği itiraf edilmeye başlandı…
*
Evet…
KAPİTALİZM bitmesine bitti de…
Yerine ne koyalım diyorlar…
Arayış içindeler-miş…
Müjdemi isterim…
İşte ÇÖZÜM…
ADİL DÜZEN…
Adil Ekonomik Düzen…
ADİL DÜZEN Medeniyeti…
*
Evet…
Tarafeynden MÜJDEMİ İSTERİM!
Önce…
Adil Düzen Çalışanlarından müjdemi isterim…
KAPİTALİZM BİTMİŞ; artık devran ADİL DÜZEN için dönmekte…
Sonra…
‘KAPİTALİZM BİTTİ’ diyen kapitalistlerden de müjdemi isterim…
İşte çözüm;
ADİL DÜZEN… Adil Ekonomik Düzen… ADİL DÜZEN Medeniyeti…
AKEVLER YARIM YÜZYILDIR ÇALIŞIYOR…
Devamı aşağıdaki çok yönlü metinlerde…
Ve elbette daha öncekilerde…
Yenileriyle birlikte…
Selam ve dua ile…
REŞAD
***
1967...1968...1969...AKEVLER 49 YILDIR ÇALIŞIYOR...2013...2014...2015
BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...
SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...
ADİL DÜZEN 842
“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR
“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)
Haftalık Seminer Dergisi; 842. Hafta - 12 Aralık 2015 - Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!
BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...
“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...
*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 842. SEMİNER
“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)
“İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)
Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ, Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL Tel: (0212) 452 76 51
Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.
GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL
***
*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI
SURİYE SORUNU VE BAŞKANLIK
TAHİR ELÇİ’Yİ KİM ÖLDÜRDÜ?
Süleyman KARAGÜLLE
***
* “SEBÎLURREŞÂD” / MAKALELER
Üsküdarlı hemşerim Aliya İzzetbegoviç!
Üsküdarlı hemşerim Aliya İzzetbegoviç! - 2
Aliya İzzetbegoviç: ‘BEN BİR MÜSLÜMANIM’ - 3
Aliya İzzetbegoviç: ‘Kur’an edebiyat değil, hayattır’-4
Reşat Nuri EROL
***
HÛD SÛRESİ - 29. Hafta
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ (1) أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ (2) وَأَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ (3) إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (4)
*
Biz İSLÂM DÜZENİ üzerinde çalışmaya bir ad aradık, “ADİL DÜZEN” adını koyduk. İSLÂM DÜZENİ diyemedik. Mevzuat müsait değildi...
*
Demek ki toplantılar yapıp Kur’an üzerinde çalışmak halka farzı kifaye, müminlere ise farzı ayndır; şimdilik üç vakitte. İslâm düzeni geldiği zaman herkesin toplantılara katılması farzdır ve beş vakit toplantı yapmak herkese farzdır...
*
Biz Adil Düzen Partisi’ni kuracağız. Bu, iktidarda olup yönetmek amacıyla değil, tebliğimizi yapmak amacıyla, anayasayı değiştirmek amacıyla parti kurmadır. Milletvekili olma şartı yoktur. Milletvekili olunsa bile hükümet krizi olduğu zaman sadece bir devlet bakanlığını alıp görüşlerimizi anlatmak için hükümet olabilecek partiyi desteklemelidir.
Bizim yapacağımız “Adil Düzen”i öğrenmek ve öğretmek olacak.
Bir yer belirlenecek, üç vakit orada bulunulacaktır...
*
Kur’an zikirdir; herkese değil de zakir olanlara. Kur’an Kur’an’dan yararlanmak isteyenlere zikirdir, ilgilenmeyenlere hiçbir faydası yoktur.
Bediüzzaman hapishanelere girmiş ama zakir olmuş, onunla beraber hapishanelere girmiş olanlar da orada zakir olmuşlardır. Bugün dünyada onun oluşturduğu o zakirler cemaatinin yani bir kişinin açtığı yoldan dolayı Millî Görüş vardır, Akevler vardır, Cemaat vardır, diğerleri vardır.
“ADİL DÜZEN” parti ile gelmez, şirketle gelmez; “ADİL DÜZEN” cemaatle kılınan aşiret/ocak namazları ile gelir...
Bizim üniversitelere ihtiyacımız yok, bizim inanmış birkaç kişiye ihtiyacımız vardır. Mümin ocaklara, mümin semtlere ihtiyacımız vardır. Bunlara inanan ortaklara ihtiyacımız vardır. Sadece kitap bir işe yarasaydı, Kur’an’dan daha üstün kitap olmadığına göre, “Adil Düzen”i üç-beş gariban değil de Araplar getirirdi.
Zakirlerin cemaat olması gerektiğini çok açık bir şekilde anlatmaktadır. Evde tespih çekmekle evde kitap yazmak arasında fark yoktur. Sokaklarda rastgele insanlara anlatmak oradaki ağaçlara anlatmak gibidir. Günde üç defa Kur’an düzenini öğrenmek için bir araya gelenler “Adil Düzen”i getireceklerdir...
*
وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ (115)
“Ve sabret... Allah muhsinlerin ücretini zayi etmez.”
Salâtı ikameden sonra sabır emrini vermiştir. Başka yerde “namaz ve sabırla istiane ediniz” denmektedir. Şartlardan biri her gün üç defa toplantı yapmadır. Diğeri ise; bu toplantıdan rahatsız olanlar olur, onlara sabretmedir. Bu toplantılardan vazgeçirmek isteyenlerin başında en yakınlar başlar. Kur’an bunları saymaktadır.
قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ (24)
“Söyle, eğer atalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazanmış olduğunuz mallarınız, kesadından korktuğunuz kazancınız, hoşunuza giden evleriniz sizin için Allah ve Resulü ve O’nun sebilinde cihattan daha sevimli ise, Allah emri ile gelinceye kadar bekleyin. Allah fasık kavme hidayet etmez.”
Günde üç vakit namazı cemaatle kılacaksınız, sonra bu cemaate devamdan uzaklaştırmak isteyen dost-düşman kimselerin baskılarına dayanacaksınız. İşte o zaman “Adil Düzen” gelecek ve sizde yoksa da “Adil Düzen”i bulacaksınız. Burada namazların kılınması ve sabrı ihsan edenler olarak vasıflandırmıştır. Akevler’in Adil Düzen Çalışanları muhsin bir cemaat kabul edilmiştir. Uzaktan yakından birbirlerini takip ediyor ve sabır gösteriyorlar. Yanlıştan tevbe ne kadar önemli ise doğrularda o kadar sabır da daha önemlidir. Günde üç defa Kur’an düzenini öğrenmek için bir araya gelenler “Adil Düzen”i getireceklerdir...
*
وَاصْبِرْ
“Ve sabret”
Allah iki şeyle başarıya ulaşılacağını beyan etmektedir; toplantı ve sabır.
Türk milleti Birinci Cihan Savaşı’nda yenildi, Sevr dayatıldı ve imzalandı ama halk dağılmadı. Kongreler yaptı, teslim olmadı, direndi, sabretti ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Asıl sabır sonra gerekiyordu. Savaşta galip gelmişti, masada teslim olmuştu.
Asıl saldırı ondan sonra başladı. Halkın toplanıp Kur’an okuması yasaklandı. Halk gizli gizli toplantılar yaptı. İnsanlar hapse girdiler ama Risaleleri okumayı bırakmadılar. Her türlü tehlikeleri göze alarak Kur’an’ı okumayı sürdürdüler. Halk sabretti. Karşı çıkmadı ama toplantı yapmayı terk etmedi. Köylerde medreseler açtılar, Kur’an okumaya devam ettiler.
Kuytu yerler seçilir, çocuklar Kur’an okumayı öğrenmeye çalışır. Gözcüler bekletilir. Yabancı kıyafetli biri görülünce çocuklar ikişer üçer dağılır, oyun oynamaya başlardı. Soba yakılır, kâğıt yerine tahta parçaları kullanılır ve görevli görülünce herkes Kur’an harfleri ile yazılanları sobaya atardı. Solcular uydurma hikâyeler anlatırlar. CHP zamanında çekilen çileleri yazan romancımız henüz çıkmadı.
Halkımız sabretti, toplantılarına devam etti. Halkımız sabretti, tarikatlar gizli gizli zikir çekmeye devam ettiler. Bunları yapanları suçlamak için anlatmıyorum. Mağlup olduk. Galip gelenler bize bunları dayattı. O günkü yönetim bunları yapmakla ülkeyi yaşatabildi ama halkın sabrı bugünkü zafere götürdü.
Şunu biliniz. Risale-i Nur şakirtleri Adil Düzen çalışanlarının kaç misli fazlasıyla zulme maruz oldular ama çileleri bitmedi. İktidar olursunuz. İktidar olanlar onların emrine girerler. Beraber yürüdükleriniz sizinle görüşmezler. Siz sabredersiniz. Bugün Adil Düzen çalışanlarının durumu budur. Ne var ki zulüm hafiflemiştir.
Türk Ordusu’na yapılan zulüm dayanılır bir zulüm değildir. Genelkurmay Başkanı’nı sıradan bir görevli basının iftira şerrinden korkarak tutukluyor ve yıllarca hapiste kalıyor. Ama Türk Ordusu sabrediyor ve sonunda mağlup olan karşı taraf oluyor.
Allah bu musibetleri Türk milletine sarmıştır; onu yetiştirsin ve ÜÇÜNCÜ BİNYIL UYGARLIĞINI kursun diye. Yarım asrı ben yaşadım. KUR’AN DÜZENİ yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada büyük yol almıştır. Şafak yakındır.
Bizim asıl sabredeceğimiz kimseler bizden olanlardır. Yazdıklarımıza cevap vereceklerine yazmamamızı tavsiye ediyorlar. Hazreti İsa’yı asmak isteyenler Yahudilerdi. Hiç sıkıntınız olmasın, Allah ücretinizi zayi etmez, yeter ki biz muhsin olalım.
Demek ki bizim daha yol alacağımız çok mesafeler vardır. Haftada bir toplanabiliyoruz. Hayır; günde üç defa toplanacaksınız. Size mani olan her şeyi iteceksiniz.
Tevbe’nin 24’üncü âyetini her gün hiç olmazsa bir defa okumanız gerekir...
*
Ben bunları yazarken iki gayem vardı. Biri, Kur’an’ı ancak yazdığım için anlıyorum, Allah’ın sağlık verdiği ömrümü o şekilde değerlendirmek istiyorum. Diğeri de, siz okuyucularıma Kur’an’ı yorumlama usullerinde yardımcı olmaya çalışıyorum. Benim vardığım sonuçlara değil, sonuçlara nasıl vardığıma bakın da siz de benim gibi kendinize güvenin. Korkmayın, kendiniz kendi usulünüzü icat edin ve ona göre yorumlayın. Bir şart var. Başkaları için değil kendiniz için. Başkalarından yararlanın, siz de yardımcı olun...
*
Bizim “Adil Düzen” içinde olmamız yeterlidir. Biz bir şey yapmayacağız, O yapacaktır. Sonuç elde edilecek, “Adil Düzen” gelecek... Günahlarımızın cezasın belki hepimiz ayrı ayrı çekeriz. Ama bir çakıl taşı ile “Adil Düzen”e katkıda bulunan Adil Düzen cemaatini galip getirecektir. Bombalar yağmaktadır. Senin attığın yüz çakıl taşı etki etmez ama bir çakıl taşını semt yapılaşmasında koyarsanız o apartman olur...
*
Osmanlıların hatası ne idi?
Selçuklulardan önceki Türkler içtihat kapısını kapattılar. Ondan sonra gelen Selçuklular ve Osmanlılar dört elle bu hükme sarıldılar. Hala da bizim mollalar onların yolunda olma konusunda ısrar ediyorlar. Osmanlılar daha ileri gittiler, eski fetvalarla da yetinmediler, yerine laik şeriatı getirdiler, Bizans’ı taklit ederek kanunlar çıkardılar. Şeyhülislâmlığı icat ederek onlara fetva verdirmeye başladılar. Yetmedi! Batı’dan aktardıkları şeriata aykırı hükümleri sultanın mührü ile şeriat yaptılar. Cumhuriyet bunlara vâris oldu. O ise İslâmiyet’i yasakladı, Batı şeriatını Türkiye’ye aktardı.
Yine Osmanlıların yaptığı ikinci hata; yöneticiler namaz kıldırmayı bırakmış, yerine İslâmiyet’te yeri olmayan din adamları namaz kıldırmaya başlamış ve din dünyadan ayrılarak laiklik kurulmuştur. Batı lâikliği Osmanlılardan öğrenmiştir. Mescitler istişare ve tedris merkezleri iken, ‘mescitte dünya kelamı konuşulmaz’ diye sohbetleri yasakladılar, mescitleri birer cemaati şartlandırma ve spor salonu hâline getirdiler, şeyhlerin ve vaizlerin halkı şartlandırma merkezi hâline dönüştürdüler. Mustafa Kemal ise hepten kaldırdı.
Kendi akıllarına göre toplantı yapmayan veya yapsa bile sadece telkin merkezi kabul eden başarılı idiyse, o zaman neden Yeryüzü’ndeki fesada mani olmadılar, neden nehy etmediler diye soruyor. Toplanma yeri yani mescit herkese açık olacak, kimseye giriş için engel çıkarılmayacaktır...
*
Osmanlı uleması ve Osmanlı şeyhleri fesadı ortadan kaldırmalı idiler. Başaramadılar. Çünkü onlar namazları değiştirdiler. Kadınların ve çocukların namazlara gelmesini yasakladılar. Uydurma hükümler getirdiler. Kadınların evde namaz kılmalarını daha hayırlı gördüler. Kendi nefislerine hâkim olamayan erkekler kadınları peçelere soktular. Kur’an kadınlara yüzlerinizi göstermeyin dememektedir. Aksine, erkeklere gözlerinize hâkim olun demektedir. Kadınlara da aynı emri vermektedir. Nehy edilen şehvetle kadın ve erkeğin birbirine bakmasıdır, yoksa görüşmesi ve konuşması değildir. Örtünme emredilmiştir ama yüzü kapatma asla emredilmemiştir...
*
İlaç neymiş? Günde üç defe birlikte namaz kılmak ve sabretmek...
Buna başlamak siyasi parti kurmak veya onlara katılmakla olmaz.
Buna başlamak için KOOPERATİF KURMAK gerekir.
Evet, Akevler bu hususta sürekli çalışma içindedir.
1- KOOPERATİFİN UYGUN STATÜ İLE HAZIRLANMASIDIR. Hayati Yazıcı’nın bakanlığı döneminde bu gerçekleşti. Sonra uzaklaştırdılar ama son seçimde yeniden milletvekili oldu. Kooperatifin sözleşmesini bakanlıktan geçirdik, bu sorunu çözdük.
2- İKİNCİ SORUNUMUZ MUHASEBE SORUNUDUR. Bu husustaki çalışmalar da uygulanır duruma gelmiştir. Lütfi Hocaoğlu’nun Tayibet Erzen ile çalışması meyvesini vermiş, artık Yenibosna’da Tayibet Erzen tarafından muhasebeye başlanmıştır.
3- ÜÇÜNCÜ SORUNUMUZ PROJE SORUNUDUR. Medhal Kooperatifi Başkanı Dr. Mimar Bünyamin Demir’in çalışması ile ahşap ev projesi uygulanır hâle gelmiştir. Ahmet Kırtekin yüz lojmanlı apartmanın kalıp projesini hazırlamaktadır. Ahşap ev üretimine başlayacak durumdayız. Yüz daireli lojmanın hazırlıkları yapılmaktadır.
4- DÖRDÜNCÜ SORUNUMUZ UYGULAMA SORUNUDUR. Bolu’da ahşap ev fabrikası olan Ahmet Uzun ve Eyüp Uzun’un işletmesi ile anlaştık.
Demek ki kooperatiflerimiz adım adım hedefe doğru ilerlemektedir. Semt kooperatiflerini kurduğumuz zaman bu israfın sona erdiği sığınaklar bulunacaktır.
Biraz daha sabırlı olmamız gerekmektedir...
*
Bizden önceki nesiller cemaatle namaz kılmayı terk ettiler, mescitlerde konuşmayı yasakladılar, kadınları mescitlerden kovdular. Yöneticiler mescitlerden uzaklaştılar...
*
“Adil Düzen”in çağımızdaki temelini Bediüzzaman ve Süleyman Tunahan atmıştır. 1967’de Akevler’i bunlarla kurduk. 1969’da bağımsız adaylıklarımızı bunlarla koyduk.
Bu ikisi ve sonra oluşturduğumuz Millî Görüşçüler “Adil Düzen”den uzaklar.
Akevler “Adil Düzen” çalışmalarına devam ediyor...
*
Birileri bin sene önceki içtihatları sadece ezberlemeye çalışıyorlar.
Diğerleri Avrupa’nın yüz sene önceki müktesebatını sindirmeye çalışıyorlar.
Avrupa kesinlikle insanların bir anne ve babadan geldiğini tesbit etti. Ders kitaplarında hala yeni Darwinizm ezberletiliyor, empoze ediliyor. Bunlar bakıyye sahipleridir. Eskilerin oluşturdukları kitapları sadece okuyorlar, müzakere etmiyorlar. Doktora talebeleri bile yeni bir şey söyleyemiyor. Sermaye’nin izin verdiği eskilerin bıraktıkları bilgileri çocuklara ezberleterek çocuklarımızı geri zekâlı hâle getiriyorlar. Bu perişan halimizden kendimizi kurtarmalıyız. Önce günde üç vakit namazlarda eğitim vermeli, çocuklarımızı orada yetiştirmeliyiz. Meslek sahibi yapıp iş yapar hale getirmeliyiz. Sonra mevcut işlerde ve yüksek okullarda okuyup mezun olanlarımız olacaktır. Çok yeteneklileri göndermeliyiz. Diploma alacaklar. İşler onların sorumluluğunda yürüyecek.
Çocuk sınıfta kalsın ve kovulsun ama yanlış şeyleri ve gereksiz şeyleri ezberleye ezberleye körlenmesin. Dershanelere gitmemeli, özel dersler almalıdır. Anne babaları da ona saçma şeyleri öğrenmesi için yardım etmemelidir. Bunların yerine “Adil Düzen”in oluşturacağı gerçek ilimleri öğrenmelidir. Bunlar Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji dersleridir; Kur’an Arapçası ve Usulü Fıkıh’tır. Çocuk bunları öğrenmelidir. Bununla sınıfı geçirirlerse geçirsinler, geçirmezlerse diploma almasın. İlme kabiliyeti yoksa işe kabiliyeti vardır, orada çalışsın ve yükselsin...
*
Şimdi Kur’an soruyor, Erdoğan’a ve Gülen’e soruyor. Kur’an’a göre değil de sermayenin sömürüsüne göre zengin oldunuz. İktidara geldiniz. Fesadı önleyebildiniz mi? Fesadı önlemek için çalıştınız mı?
*
AK Parti yeni döneme girmiştir; ümit ederiz ki Kur’an’ın bu ikazlarına kulak verir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL