İslâm düzeninde verginin faydaları
‘İslâmiyet’te zorla vergi alma yoktur, aksine verginin kabul edilmemesi söz konusudur. Önce vergi kişinin kendi beyanına bağlıdır. Siz beyan edersiniz, ne isterseniz onu verirsiniz. Beyan edilen vergi borçtur. Onu yargı yoluyla talep etmek kamunun hakkıdır. Ne var ki kişi eğer aciz duruma düşmüşse yani ödeyemiyorsa üstüne gidilmez. Bunun için iflas kararı verilemez. Vergi iflaslardan çıkarma aracıdır, iflasın sebebi olamaz.
İslâmiyet’te yani İslâm düzeninde verginin o kadar çok faydaları vardır ki kimse vergi kaçırmaz, fazlasını vermek ister, daha fazla onun imkânlarından yararlanabilmek için vergi vermek ister. Bu faydalar nelerdir?
1) Yardımcı Madde Miktarları: Kaynakları sınırlı dört girdi vardır; su, elektrik, yakıt ve ilaç ile gübre benzeri bazı maddeler para ile satılmaz, işletmelere ödedikleri vergi nisbetinde bölüştürülür. Örnek olarak bir tarlaya sulama suyu para ile satılmaz, geçmiş senelerde ödediği öşür nisbetinde bölüştürülür.
2) Kredi Miktarı: Bir işletmenin işletilmesi için kişi ürettiği malı ortak ambara koyar ve karşılığında kredi alır. Bir malı üretmeyi taahhüt eder, karşılığında kredi alır. Kredi faizsiz ve icrasızdır. Sattığın malın borcunu kapatırsın. Bu kredinin miktarı taahhüt edilen malın veya ambara konan malın beyanı gereğidir. Burada vergi zaten tahsil edilmektedir.
3) Malların Sigortalanması: Bir malın para ile sigortalanması İslâmiyet’te yoktur. Vergisi ödenen mal aynı zamanda sigortalıdır. Beklenmedik bir afet esnasında kamuca tazmin edilir. Örnek olarak bir kamyon devrildi ve mallar zayi oldu. Eğer bu malların vergisi ödenmişse bunlar sigortalıdır demektir. Dayanışma içinde o miktar ödenir. Soyulsa da ödenir. Vergisi olmayan mallar sigortalı değildir.
4) Taşınmazların Değeri: Her gelir getirmez taşınmazın bir kıyam değeri vardır. Herhangi bir sebeple elinden kıyam mülkiyeti alınırsa kendisine o değer ödenir. Örnek olarak fabrikanın kayyumu yeter miktarda üretim yapmadığı için kendisinden kıyam mülkiyeti alınacaktır. Buna ödenecek istimlâk bedeli onun daha önce ödediği vergiler ile tesbit edilir.
Görülüyor ki; İslâm düzeninde vergi mükelleflere yük getirmekte ama ona karşılık birçok imkânlar sağlanmakta, elde ettiği yararlar verdiğinden fazla olmaktadır. / Biz tarladan alınan buğdaydan onda bir alırız. Satın aldığı buğdayı getirip verse onu kabul etmeyiz. İşte verginin kabul olunmamasının manası budur. Kişi tarla ekmiş ama buğdayı kötü, çürümüş, onu kabul etmeyiz. / Bir kıyam mülkiyetini koruyabilmek için o müesseselerde üretim yapmak gerekmektedir. Üretim yaptığını belirleyen de verilen vergidir. Aynı vasıfta tesisler vardır. Mesela dükkân vardır. O dükkânın kıyam mülkiyetini elinde tutabilmek için dükkânda belli sermayenin bulundurulması gerekir. Komşu dükkânlarının bulundurdukları sermayenin yarısından aşağıya düştüğü zaman sizden kıyam mülkiyeti alınır. İşte bu mülkiyeti korumak için de zekâtı her sene tam vermek gerekmektedir.
Bize şöyle sorulabilir; siz bu hükümleri nereden istidlal ediyorsunuz?
İşte burada “verdiğimiz verginiz kabul edilmez” ifadesi bize bunları anlatmaktadır. / “Tav’an veya kerhen” ifadesi ile kişinin vergi öderken isteyerek veya istemeyerek ödemesini anlattığı gibi vergi tarhının beyana tabi olması gibi bir kimsenin çalıştırdığı işçi sayısı nisbetinde üretim yapma zorunluluğu vardır. İşçi çalıştırdığı zaman ücreti kamu ödemekte ve işveren borçlandırılmaktadır. Hammadde aldığı zaman bedeli banka ödemektedir. Faizsiz olan bu kredilere karşılık üretimden pay verilmekte yani vergi ödemektedir. İşte burada ambara mal koyma zorunludur. Kerhen infak budur. Mal konamazsa bu alacak olduğu için iflas hükümleri uygulanır. Başka şekilde açıklayacak olursak, kredi almadan üreten kimse beyan eder vergi öder. Kredi alarak üretim yapan kredide taahhüt edilen üretilecek malı üretmezse ve bedelini ödeyemezse iflas hükümleri uygulanır. / Âyet devam ediyor, “Siz fasık bir kavimsiniz” deniyor. Muhatap olarak “kişi” değil de “topluluk” alınmaktadır. Vergi kişilerden alınmaz, mallardan ve işletmeden alınır. Vergi sorumluluğu ortaktır. Yani işletmede vergi ödenmediği zaman topluluk sorumlu tutulmaktadır.’ (s.3,4; KUR’AN VE İLİM, 747. hafta seminer notlarından.)