Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-12
-Erbakan Hoca uyarmıştı: “İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir.”-
Önceki 10 yazı TEŞHİS, bu yazılar da TEDAVİ yani ÇÖZÜM yazılarımızdır…
Tedavİ ve ÇÖZÜM içerikli bugünkü yazımıza Süleyman Karagülle hocamızın bu günleri görürcesine yaptığı tespitleri tekrar hatırlatarak devam edelim...
“Türkiye ve İran Ortadoğu’yu uzlaşma merkezi hâline getirebilir. Önce kendileri oturur, aralarındaki sorunları uzlaşarak, gerekirse hakemlere giderek çözerler.
Ondan sonra Ortadoğu’daki diğer devletleri -Fransa ve Almanya’nın Avrupa’da yaptığı gibi- uzlaşma paktı içine alırlar. Irak, Suriye, Suudi Arabistan, İsrail, Yemen, Ürdün bu birliğe dahil olur, diğer küçük devletler de bu birlikteliğe girerler.
Bu uzlaşmada İran ve Türkiye’nin çıkarlarından daha fazla diğer Ortadoğu ülkelerinin çıkarlarını sağlayacak çözümler üretirler. Devletler çıkarları olduğu için birliğe katılacaklardır. Değişik mezheplerin ve ırkların uzlaştığı bir düzen bulmalıdırlar. Onlarla pazarlık yapılmayacak. Bu iki devlet kendileri onların uzlaşacağı formüller bulmalı, ondan sonra onlara uzlaşmak için yalvarmalıdırlar. Şimdi biz yıllardan beri Avrupa Birliği’ne neden yalvarıyoruz? Göstermelik de olsa uzlaşma formüllerine sahiptir diye yalvarıyoruz.
Yine bu iki devlet, diğer Ortadoğu devletlerinin de katkısı ile dünyanın çıkarlarında uzlaşmalıdır. Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa, Rusya, Çin, Hindistan ve Avustralya, Yeni Zelanda ile Okyanus Adalarını içeren okyanuslar halklarının çıkarlarını uzlaştırmalıdırlar. Kapitalistlerin, sosyalistlerin, karmacıların çıkarlarını uzlaştırmalıdırlar. Onlarla anlaşarak değil, ilmî çözümlerle bunu ortaya koymalıdırlar. O zaman tüm dünyanın güçleri Ortadoğu’da bizim kalmamızı desteklemek zorunda kalır.
Bu da ancak asrın idrakine Kur’an’ı söyletmekle mümkündür. (“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”. Mehmet Akif Ersoy) Bunun bilgisine bugün yarım asırlık birikimi ile Akevler Adil Düzen Çalışanları sahiptir. Türkiye ve İran Akevler’deki -artık yarım yüzyılı da aşan bu birikim ve çalışmalara- sahip çıkmalı, çalışmaları desteklemeli ve bu çalışanların vardığı sonuçlardan yararlanmalıdır.”
Bugünkü yazımıza işte bu önemli öneriler, tarihî hatırlatmalar, çare ve çözüm içerikleri yani TEDAVİ reçetelerimizle başlamış olduk; ilgili ve yetkililerin ilgilenmesi dileklerimizle...
***
Türkiye-İran İş Birliği: Dünyanın Ekonomik Dengesini Sağlayacak Adım
Devlet dediğimiz kavram ilk olarak Hazreti Nuh aleyhisselam zamanında Irak’ta kuruldu; ondan sonra Mısır, ardından Hindistan ve Çin’de... Bu devletler hep büyük nehirlerin kenarlarında kurulan tarıma dayalı uygarlıklardı. MÖ 2000’lerde ise İran ve Türkiye topraklarında orman tarımına dayanan ve orta kuşakta yer alan devletler kuruldu. Yani İran ve Türkiye devlet olma konusunda dünyaya öncülük etmiş topraklardır.
Bu iki ülke aynı zamanda Batı ile Doğu’yu birbirine bağlayan ana yolların üzerindedir. Toprakları zengin, iklimleri çeşitli, nüfusları kalabalıktır. Üstelik biri Sünni diğeri Şii mezhebine bağlıdır. Eğer bu iki ülke bir araya gelirse, İslam âlemi birleşmiş olur. Mezhep kavgaları biter. Ortadoğu toparlanır. Dağınıklık sona erer.
Bu yüzden dünya üzerindeki emperyalist büyük güçler yüzyıllardır Türkiye ile İran’ı birbirine düşürmek istemektedir. Aralarını açmak, hatta savaş çıkartmak için uğraşmaktadır. Ancak bu iki devletin derin tarihi ve güçlü tecrübesi vardır. Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan beri (1639) aralarında ciddi bir çatışma yaşanmamıştır. Hatta Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ilk ağırladığı devlet başkanı İran Şahı olmuştur.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ve İran çok önemli bir adım attılar. İran’da Türk firmaları doğalgaz çıkaracak. Alım satım ise dolar üzerinden değil TL ve Riyal ile yani bu ülkelerin kendi millî paraları ile yapılacak. Bu durum ve bu adım sadece iki ülke arasındaki bir iş birliği değildir. Bu adım dünya ekonomisinin gidişatını değiştirecek bir adımdır.
(Devamı var; ‘Üçüncü Bin Yıl Barış Uygarlığına Geçiş’ ile devam edeceğiz…)