Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-31
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“Etmemtü ayeyküm ni’metî / Üzerinize nimetimi tamamladım.” (Maide 3)
Yukarıda “din”den yani “düzen”den bahsederken “leküm” demiş, burada “nimet”ten bahsederken “aleyküm/üzerinize” diye bahsetmiştir. Halbuki “din/düzen” aleyhimizedir, orada “aleyküm” denmesi gerekirdi; “nimet” ise lehimizedir, burada “leküm” denmesi gerekir. Oysa tersi yapılmıştır. Neden böyle yapılmıştır?
Çünkü bizim lehimizde zannettiğimiz aleyhimizdedir, aleyhimizde dediğimiz ise lehimizdedir. Düzen bizi kurallar içinde hapsetmektedir, zahiren aleyhimizdedir. Oysa düzen içinde hareket ettiğimiz için birlik meydana gelmiştir. Kurallara uyduğumuz için bugünkü medeniyete/uygarlığa ulaşmış bulunuyoruz. Bu sayede ben cep telefonumla Amerika’daki yakınımla görüşebiliyorum. Ben o sayede hürriyetime kavuşuyorum. Kurallara uyduğum için bu hürriyetimi kullanabiliyorum. Kurallara uyma 1 (bir) ise, onun bana getirdiği hürriyet ise 10’ (on)dur. Yani din/düzen nimetleri doğurmuştur.
“Nimetlere” gelinirse; ilk bakışta nimetler bizim yararımızadır. Ama nimetleri paylaşmadaki zorluk ve kazançtaki yarışma bizim aleyhimizedir. Nimetleri düzenimiz ve güvenimiz için harcama durumunda oluruz. Çünkü varlık düşmanları çoğaltır, böcekleri ve fareleri harekete geçirir. Ne kadar çok varlığa sahipsek o kadar zorluğumuz artar.
Demek ki nimet külfetle, külfet nimetle doğmakta, bunlar birbirinin ardından gelmekte ve birbirlerini tamamlamaktadır. Bu sebeple dinde “Li” nimette “Alâ” kullanılmıştır.
Kur’an gelinceye kadar uygarlıklar düzgün olarak gelişmemekte idi. Oysa Kur’an öyle düzen getirmiştir ki, bundan sonra doğunun Hak medeniyetleri ile batının kuvvet medeniyetleri peş peşe geleceklerdir. Doğunun Hak medeniyeti lehimizde olmakla beraber içinde genetik olarak aleyhte virüsleri de taşımaktadır, batının kuvvet medeniyeti aleyhimizde ise de içinde lehimize olan virüsleri de taşımaktadır.
Kur’an öyle bir düzen getirmiştir ki, ondan yararlanacak kuvvet medeniyetleri de insanlığın lehine olacaklardır. Nitekim Avrupa medeniyeti insanlığın sosyal olarak evrimleştirilmesinde çok büyük adımlar atmıştır. Bugünkü uygarlığın nimetlerini Allah onlar sayesinde bize ikram etmiştir.
“Ve radiytü leküm / Ve size razı oldum.” (Maide 3)
İkmal etmeyi, itmam etmeyi ve razı olmayı hep kendisine izafe etmiştir. Eğer biz İslâm’a girersek o zaman Allah razı olacaktır. Onun için “ben razı oldum” demektedir. Bilfiil razı olmamıştır, bilkuvve razı olmuştur. Biz İslâm dinine/düzenine girersek O razı olacaktır.
“İrade” vardır. “Rıza” vardır.
“İrade” mutlak olarak bir şeyi yapmak istemektir. Allah bir şeyi murad ederse onu geri çevirecek bir şey yoktur, bir güç yoktur.
“Rıza” ise irade gibi değildir. Allah diyor ki; böyle yaparsanız ben razı olurum. Sizi sever, nimetimi ikram ederim ama istediğim gibi olmazsanız ben sizi zorlamıyorum. Bu da bizim lehimize olan bir şeydir. Cezasını çekmek şartı ile adam öldürmede bile bizi serbest bırakmıştır. Bizim lehimize olan bir şeydir. Öldürmemekle sevap alma imkanını almış oluyoruz. O halde yasaklar ve günahlar da bizim lehimizedir. Allah bize onları yapma gücünü verdi. Nehy etti, biz de yapmadık. Demek ki Allah durup dururken de sevap kazanma imkanını bize sağlamıştır. Mesela sigara içmiyoruz ve sevap alıyoruz.
Burada önemli bir husus bize öğretilmiş oluyor. İslâm düzenini yani “Adil Düzen”i isteyenler benimser. Zorlama yoktur. Herkes ocağını, bucağını kuracak; kendi ocağında, kendi bucağında ister zulüm düzenini, isterse İslâm düzenini uygulayacaktır.
Bizim iktidarlardan istediğimiz şey bizim düzenimize yani “Adil Düzen” uygulamamıza karışmasınlar, biz kendi bucağımızda istediğimiz gibi yaşayalım. Bizim adaletimize ve yaşayışımıza karışmasınlar, başka bir şey istemiyoruz.
(Devamı var)