Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-7
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Siz kabilenizin yani bucağınızın kanunlarını yaparken helal olanların helal olduğunu bilin, onları haram etmeye kalkışmayın. Asıl olan mübahlıktır. Bununla beraber zararlı olan şeyleri de helal hâle getirmeyin. Örnek olarak avlanmayı alabiliriz.
Belli zamanlarda avlanmanın yasak olması makul olabilir. Belli yerlerde de avlanma makul olabilir. Belli kişilere haram kılınmasının hikmeti nedir?
Kur’an bir taraftan topluluk düzeni kurarken diğer taraftan her insanın ayrı ayrı eğitilmesini ve çıkarlarını düzenler. Bu yolla da kişilerin davranışlarında helal ve harama uymaları gerektiğini hatırlatır. Onun eğitimini yaptırmaktadır.
Burada bir şeye işaret etmek gerekir, o da Kur’an’da örnek olarak gösterdiği haram yeri Mekke’nin içidir. Aylar olarak dört ay gösterilir. Bu sadece bir örnektir. Hazreti Peygamber demiştir ki; Mekke’yi Hz. İbrahim harem yaptı, ben de Medine’yi harem yapıyorum. Demek ki her bucağın kurucusu vardır. Onun yasalarını o koyar. Türkiye Cumhuriyeti’ni Mustafa Kemal kurdu. Çankaya’nın yasaları onun olmalıdır. Beğenmeyen devlet başkanı devlet merkezini başka yere nakleder. Bu da başka kuraldır. Hazreti Muhammed Mekke’de doğdu. Orası merkez yapıldı ama onun haremini değiştirmedi. Biz de merkezi işgal edip oradan Türkiye’yi değiştirmekle meşgul olmamalıyız. Kendi bucağımızı kurmalıyız. Herkes öyle yapmalıdır. Sonra başarılı olanlar merkez bucağı hâline gelir.
***
“İnnellahe yahkümü mâ yüridu / Allah murad ettiğine hükmeder.” (Maide 1)
“Allah neyi isterse ona hükmeder” denmektedir. Fiil-i muzari ile getirilmiştir. İsim cümlesi yapılmış haber marife değildir. Demek ki Allah’tan başka mürid vardır.
Biz bunu bucak şurası ne isterse onu yapar şeklinde anlıyoruz. Yani bucak âlimleri içtihat yaparlar, neyin yasaklanacağına, neyin haram olduğuna, neyin farz olduğuna onlar karar verirler. Onların hükümleri koyma yetkileri vardır demektir.
***
Neden bucak yönetimini esas alıyoruz?
“Ey iman edenler” dendiği zaman, “Ey Cuma namazını birlikte kılanlar” şeklinde anlayacağız. Ey müminler, Cuma namazına davet olunduğunuzda oraya yürüyün denmektedir.
Demek ki iman etmiş olanlara Cuma namazı farzdır. Bir yere çağrılacak ve oraya varılacak. Burada yani bu ayette de “Ey iman etmiş olanlar” ile başladı. Öyleyse burada kastedilen topluluk kabiledir, bucaktır.
Bucak, birbirlerini tanıyan, günlük çalışmalarında birbirleriyle karşılaşan kimselerin oluşturduğu bin hanelik kuruluştur. En az nüfusu 3 bin, en çok nüfusu 10 bin olarak belirlenir. Normal aile 3 ile 10 kişi arasındadır. Cemi kıllet ve cemi kesret arasındaki orandır. Ailenin tüzel kişiliği olmadığına göre on kişiden azdır. Tüzel kişiliği yoktur, çünkü ehl-i beyt diyor. Aşiret/ocak 10 misli, karye 100 misli, kabile/bucak 1000 misli olur.
Yeter sayıda nüfusu olan kabileler/bucaklar kendi yaşama ve çalışma kurallarını kendileri koyar. Bağlanma (biat) yoluyla 20’ye yakın ehl-i zikr ilim adamı seçilir. Bunlar icma ile veya istişare ile oluşturdukları şeriatı/hukuku bucaklarında uygularlar. Allah bize bunu emretmektedir. Özel hukukta ise mezheplerin rasihlerinin içtihatları geçerlidir. Bucak bu içtihatlara göre yargılar ve bu içtihatlara göre uygular.
Merkez bucaklar da birer bucaktır. Vilayet taşra bucaklara emredemez, onlara hâkim değildir, sadece onlara hizmet verir, ilçelerde kurduğu hizmet ortaklıkları ile bucaklara hizmet verir. Kişilikte ise il merkez bucağı ile taşra bucakları arasında herhangi bir fark yoktur. Hakemler karşısında tarak dişleri gibi hepsi birbirine müsavidir.
İl merkez bucağı iç güvenliği sağlar. Bucağın gücü yetmediği yerde bucağın talep ettiği hizmeti görür. Ülke merkez bucağı ise ülkenin savunmasını yapar. İnsanlık merkez bucağı yani Mekke bucağı da uygarlaşmayı sağlar. (Devamı var)