Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-14
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Gazze’de soykırım devam ettikçe Gazze sorumluluğumuz da devam ediyor…
Gazze’de soykırım devam ettikçe Gazze konusunda yazmam gerekiyor…
Gazze konusunda sadece yazmak ve sadece söz söylemek yetmiyor…
Gazze konusunda sadece bunu yapabilmek beni kahrediyor…
Gazze konusundaki sorumluluğumuz devam ediyor…
Gazze sorumluluğumuz çok ağır hesabı da çetin…
Gazze’de soykırım devam ettikçe -hiç olmazsa gücümüz yettiğince- Gazze konusunu gündemimizde tutmaya gayret ediyoruz, sorumluluğumuzu bu şekilde hafifletmeye çalışıyoruz ama bunların hiçbirinin de yeterli olmadığını görüyoruz…
Gazze için ‘dua edelim’ deniyor ve dua ediliyor ama asıl yapılması gereken Gazze konusundaki çok yönlü ‘cihad’ bir türlü yeterince gündeme gelmiyor, getirilemiyor…
Gazze için ‘cihad’ zamanında sadece ‘dua’ ile yetinmek küçük çocukların, cihad yapamayan yaşlıların hastaların engellilerin ve benzerleri durumda olanların işidir…
Gazze için ‘cihad’ zamanında zafer için dua etmek, savaşabilecek durumdaki Müslümanlara düşmez; onlar mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihatla mükellef...
Gazze, Kudüs, Filistin değil, bu gibi vesilelerle hep yazıp söylediğim üzere, İslam âleminin her tarafında çok yönlü olarak işgal edilmiş bir durum söz konusu…
“Gazze” derken veya “Gazze ve Kudüs” ya da “Gazze ve Filistin” demişken; tam da burada ve bu hassas mı hassas olan konuda “İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke” başlıklı yazılarımı hatırladım ve yine/yeniden derin derin düşünmeye başladım…
Dile kolay, “İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke” ana başlıklı tam 55 (evet, yazı ile tam ‘ellibeş’ adet) köşe yazısını burada yazdığımı yine ve de yeniden bir kere daha hatırlatarak devam edeceğiz ki meramımız daha iyi anlaşılabilsin…
Evet…
Hem ‘Gazze’ hem ‘Gazze ve hicret’ hem de ‘Mekke, Medine, Kudüs (ve İstanbul)’ meseleleri çok önemli ama daha da önemli ve büyük bir durum daha var…
Bütün dünyanın Siyonist Yahudilerce oluşturulan ‘Gİzlİ Dünya Devletİ’ tarafından işgal edilmesi ve buna bağlı/bağımlı olarak sekiz milyar insanın ‘Sosyal Tufan’ seviyesinde yaşadığı sorunlar bence hepsinden daha önemli…
***
VE İSTANBUL’DA DEPREM…
Tam da yukarıda yazdıklarımla birlikte “İstanbul” da demişken…
Aynı dakikalarda ‘İstanbul’da deprem’ dakikalarını yaşamaya başladık…
Malum olduğu üzere bu satırların yazarı olarak İstanbul’da yaşamaktayım….
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, merkez üssü Silivri açıklarında 6,2 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. Depremin yerin 6,92 kilometre derinliğinde meydana geldiği belirlendi. 12.49'da meydana gelen şiddetli deprem Marmara Bölgesi'nin büyük bölümünde hissedildi. AFAD'dan yapılan açıklamaya göre en küçüğü 3,2 en büyüğü 6,2 büyüklüğünde olan çok sayıda (yedi) deprem meydana geldi.
‘İstanbul depremi’ İle ilgili kısa ve öz bilgiler böyle…
‘İstanbullulara ve bütün ülkemize geçmiş olsun’ diyorum…
Bu vesileyle de ‘Sosyal Tufan’ seviyesinde var olan ‘diğer tüm depremleri’ de hem hatırlayalım hem de bu ‘deprem’ ile birlikte bu köşede daima dile getirdiğim ‘tufan’ ile ilgili olarak acilen yapılması gerekenleri artık bir an bile gecikmeden yapmaya başlayalım…
*Her türlü ‘musibetler’ aynı zamanda ‘nasihat’ olmalıdır…
*Her türlü yaşanan ‘tecrübeler’ sonrası daha dikkatli olunmalıdır…
*Bu köşenin sadık müdavimleri elbette yapılması gerekenleri çok iyi biliyorlar…
Ve’s-selam mea’d-dua dua dua…