KUR’AN VE İLİM 750. hafta seminer notlarından-3
Evet, “tevafuk” hem de çok “derin bir tevafuk” eseri olacak, bu hafta da içinde bulunduğumuz “siyasi ve sosyal sorunları” (hem de “kör-sağır-dilsiz” olanlara rağmen, bu köşede hep ısrarla hatırlattığım “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunları) doğrudan ilgilendiren konular denk geldi; ilgili bölümleri sizlerle aynen aktarmaya devam ediyorum.
***
‘Bundan önceki âyette (Tevbe Sûresi 62. âyet) iktidarı devirip kendileri iktidara geçmek isteyenleri anlattı. Sonunda temel kuralı koydu. O kural da; hakemlerden oluşan yargının üstünlüğüdür, yargının gücünü azaltma değil yargıyı adil hâle getirip daha çok güçlendirmedir.
AK Parti’nin şimdi yaptığı şey yargıyı siyasilerin emrine verme şeklindedir, bu da külliyen yanlıştır.
Bu âyette (Tevbe Sûresi 63. âyet) “bu kadar basit şeyleri bilmiyorlar mı” denmektedir.
Hakemlerden oluşan yargının yetkilerini daraltmak isteyenler, onunla sınır kavgası yapanlar için cehennem vardır, orada ebedi kalacaklardır denmektedir. “Orada ebedi kalacaklardır” denmemiş olsaydı, bu nârın dünya nârı olduğunu söyleyebilirdik. “Orada hâlid kalacaklardır” denmesinden anlıyoruz ki bu ateş âhiretteki cehennem ateşidir. “Bilmediler mi?” diyerek onların bunu bilmeleri gerektiğini ifade etmektedir.
Onlar inanmamış iseler bunu nasıl bileceklerdir?
Burada zikredilen kimseler Allah’a inanmayan kimseler değildir. CHP’liler değildir. CHP diyor ki; din ile dünya birbirine karışmaz. İsteyen Allah’a iman eder ve O’na ibadet eder ama dünya işlerine Allah’ı karıştırmaz. Kamu işlerinde kimse Allah’tan ve inançtan bahsedemez. Bu sosyalistlerin laiklik anlayışıdır. CHP buna inanmaktadır.
BDP de bu anlayıştadır.
Ama MHP ve AK Parti ise bu görüşe karşıdırlar. Laik olma demek devlet yönetiminde yönetilenler arasında ayırım gözetmemedir. Herkesi kendi anlayışına bırakma hükmetme değil uzlaşmadır. Bunlar hakkı kabul ediyor ve Müslüman olduklarını söylüyorlar. Hitap bunlaradır. MHP ile AK Parti’yedir. Bunlar gerçekten Allah’a iman ediyorlarsa, birleşmeleri ve yargıyı “hakemlerden” oluşturmaları, âdil hâle getirmeleri, ondan sonra da ona en üst yeri vermeleri gerekmektedir. Bu âyette “onlar bilmiyorlar mı” derken, muhatapların kâfir veya müşrikler değil de, kendilerinin mümin olduklarını iddia eden MHP ve AK Partililerdir.
İnandıklarını söyledikleri Tevrat, İncil ve Kur’an’dan bilmediler mi denmektedir. Böylece buradaki muhatapların kâfir veya müşrikler olmadığı anlaşılmaktadır. Burada muhatap olanlar Tevrat, İncil ve Kur’an’a inanmış olan kimselerdir. CHP’liler dâhil değildir. Çünkü onlar din dışı laikliğe inanıyorlar... Görünürde müminler gibi olan, gerçekte ise iktidar düşmanlığı yapan, iktidarı çökertmeye çalışan kimseler muhataptır. Burada onların tamamına hitap ettiği halde getirdiği hüküm tek kişiye aittir.’ (s.12)
‘Yargıyı tarafsız yapmazsınız, yargı üstünlüğünü tanımazlar ve şimdi olduğu gibi siyaset onu emrine alır. Yargıyı üstün yapmazsanız devlet yıkılır.
O halde bakanların çocuklarını seçip tutuklamak siyasetten çok yargıya zarar vermiştir. Askerleri çökertelim derken yargı çömüştür. Askerler dimdik ayaktadırlar. Halkın nezdinde itibarları azalmamış, artmıştır. Hele son davranış, yeniden muhakemeyi istemesi, büsbütün takdirleri kazanmaya vesile olmuştur. Herkes gibi yargıdan yargının yargılanmasını istemektir. Yeniden yargılanmayı istemektir.’ (s.13)
‘Hangi türlü yorumlarsak yorumlayalım, HAKEMlerden oluşan yargının üstünlüğünü kabul etmemek hızydır, rezalettir, perişanlıktır. / Bir kimsenin topluluk içinde kişiliğini kaybetmesi hızydır. Kimse onu insan yerine koymaz. Devletlerarası bir devletin tanınmaması da hızydır. Çin’in nüfusu bundan bir asır önceki dünya nüfusuna denkti ama yine Birleşmiş Milletler’e girmek için uğraşmıştır. / Hazırladığımız “ADİL DÜZEN ANAYASASI”nı takip edenler, burada anlatılan yargı üstünlüğünü göreceklerdir. Bunlar onun delilleridir.’ (s.14)