Bu durumda acilen ne yapılmalıdır?
Meselenin vahametini bundan önceki “Sistem sorunu ve yürütme-yargı gerilimi” başlıklı yazımızda hatırlattık. Bu vesileyle her zaman savunduğumuzu yeniden hatırlatabiliriz. Bu son musibet ile bütün kurumların bozuk olduğu bir kere daha ayan beyan ortaya çıkmış bulunuyor. Tüm sorun “düzenin bozuk olmasından” ileri gelmektedir. Bozuk düzende zamanla insanlar da bozulur ama insanımız henüz bozulmamıştır. Düzen değiştiği zaman halkımız çok kolaylıkla yeni düzene uyar ve var olan kötü görüntülerinden kurtulur.
Görevlilerin yerlerini değiştirme sanatını veya siyasetini Demokrat Parti kullanmıştı; sonunda başbakanlarını ve iki bakanlarını kurban ederek yok oldu...
Askerler kötü, yargıçlar kötü, iş adamları hırsız, gençler anarşist…
Geriye ne kaldı; bu gidişatın hayırlı sonu olur mu, bunun sonu gelir mi!?
***
Mevcut olan düzeni yok etmekle yeni düzen gelmez, yasaklarla yeni düzen, yer değiştirmelerle de yeni düzen gelmez. Bundan dolayı yeni düzeni ortaya koyduktan sonra eski düzenin gitmesini isteyeceğiz. Yeni düzen de her şeyden önce “ilim” ile gelir.
İlim de mevcut ilimleri ezberlemekle değil, “yeni ilim ve yeni sistem/düzen” üretmekle elde edilir... Biz bu amaçla çalışmalarımızı 1960’lı yılların sonunda başlattık… Hâlen gece-gündüz durmadan çalışılmaktadır... Geçmişte bazı uygulamalar yapıldı; kaldığımız yerden uygulamalara devam etmeliyiz…
Artık yapılacaklar veya yapılması gerekenler ortadadır ve bir an önce yapılmalıdır. Ülkenin her bölgesi ayrı bir ekonomi ünitesidir. Türkiye 12 bölgeye ayrılacak, her bölgede birer araştırma ve uygulama kooperatifi kurulacak. Bunun için oralardaki birer bölgeyi bu kooperatiflere vermek yeterlidir. Altyapısını devlet getirecek, kooperatif siteler ve uygulamalar yapacak. Burada yani her sitede bir “araştırma ve uygulama/çalışma merkezi” olacak. Devlet bu araştırma merkezini para ile desteklemeyecek, kredi vermeyecek ama vergiden muaf tutacak. Araştırma ve uygulama/çalışma merkezi kendi sitesinde uygulayacağı projeleri kendisi üretecek, sadece betonarme hesaplarını devlet kontrol edecektir.
Bu kooperatifi kimler kuracak?
Siyasi partiler aldıkları oy sayısı ile orantılı olarak 20 kadar kurucuyu atayacak ve uygulama alanı için arsa tahsisi yapılacak...
Bu kooperatifler örnek kooperatif olacak, sonra halk o bölgelerde bunlara benzer kooperatifleri kuracak... Üye sayısına göre kooperatiflere hâlen değerlendirilmeyen orman ve dağlardan arsalar verilecek, kooperatifler çalışmalarını oralarda yapacak...
Devletin arazileri TOKİ’ye peşkeş çekilmeyecek... Bugün ihalelerle yine zenginler zengin edilmekte... Yarın özelleştirilerek yine dış sermayeye aktarılacak...
Ülkemiz havası ile güneşi ile suyu ile insanı ile bir dünya dinlenme merkezidir. İnsanlığa bunları sunmakla hem “üçüncü binyıl uygarlığını” oluşturacak, hem çıkar paralelliği içinde ülkemizi zengin edecek, hem de işsizliğe son verilecek...
***
“Millî Görüş” gömleğini çıkaran, “Adil (Ekonomik) Düzen” ceketini ve paltosunu hiç giymeyen iktidardakiler, bunları düşünmediler, böyle bir çalışmayı yapmadılar.
Cemaat/Hizmet gibi bazı kesimler ise bizim bu çalışmalarımıza başından itibaren yani kırk yıl öncesinde cephe aldılar, maalesef aynı ahval üzere olmaya devam ediyorlar.
Kur’an ve müsbet ilme dayalı bu çalışmaları duyunca da son derece rahatsız olmuşlar, açıkça karşı çıkamamışlar ama kendi akıllarınca güya doğru da bulmamışlardı.
Kırk senelik ömürlerini böyle beyhude bir çabanın peşinde harcadılar.
Evet, bu vesileyle sonlarının ne olacağını tekrar hatırlatmak isteriz.
Bunlar; ya Kur’an düzenini benimser ve onun azizi olur…
Ya da dünyada ve âhirette elim azabın ehli olur...
Hakka tâbi olanlara sonsuz selâm olsun…