Başbakan’ın hataları ve yapılması gerekenler
Başbakan sadece hata değil “hatalar” yapıyor...
Biz bu köşede yazıp “uyarıyor ve hatırlatıyoruz” ama her halde artık ne kendisi “okuyor” ne de “okuyup ona ulaştırması gerekenler” bu hatırlatmaları kendisine ulaştırıyor...
Yıllar önceki son karşılaşmamızda ‘artık görüşemediğimizi’ kendisine söylediğimde; “Köşendeki yazıları okuyorum!” demişti... Acaba hâlâ okumaya devam ediyor mu?..
Biliyorum, seçim zaferi ardından bendenizden başkası böyle bir yazı yazmaz ama mukadderat böyle; adımız “Reşad” görevimiz “İRŞAD”, dolayısıyla görevimizi yapıyoruz…
Evet, Başbakan “hatalar” yapıyor, biz de sabır ve sebatla bu hataları “hatırlatıyoruz” ama her halde kendisi okumuyor ki hatalar devam ediyor; bu arada okuyup da kendisine ulaştırması gerekenler de ulaştırmıyor, dolayısıyla tüm AK Partililer hata ediyor...
Kaptan gemiyi batırıyor… Bu gidişle içindekiler de batacak… Oluşan veya -bu köşede hep hatırlattığımız- zaten “SOSYAL TUFAN” seviyesinde var olan tsunami seviyesindeki “tufan dalgaları” yani “dinî-ilmî-iktisadî-siyasi sorunlarımız” en sonunda bizi de batıracak...
Ne diyelim; bu kadar “gaflet ve dalalet” içinde olmak ancak “Takdir-i İlâhi” olabilir...
Başbakanımız kendisini düzeltmelidir, kendisini düzelterek işe başlamalıdır... Nasıl?
BİR: Bir seçim bitti ama sırada yeni seçimler var. Seçim konuşmalarını düzelmekle işe başlayacak. Başbakan da “muhalefet ağzı” ile kendisine saldıranlara cevap vermekle meşguldür. Onların başka sermayeleri yoktur, AK Parti’ye saldırmalarından başka ne anlatacaklar? Balkon konuşması bile beklendiği gibi değildi; anlaşılan “muhalefet ağzı ve gerilim politikaları” önümüzdeki iki seçimde de devam edecek! Başbakan karşı tarafları kötüleyerek değil, “kendi yapacakları varsa” onları anlatarak “müspet siyaset” yapmalıdır.
İKİ: Geçmişi insanlar bizzat yaşayarak gördü, halkımız geçmişi çok iyi biliyor, bunu sokaklarda ve meydanlarda tekrar etmenin manası yoktur. Başbakan ve AK Parti “neler yapacağını” anlatmalıdır; hem de bu yapacaklarını anlatırken “ülkenin imar hareketlerinden ve ekonomisinden” değil, “getireceği yeni anayasa ve yapacağı reformdan” bahsetmelidir. Bunların neler olması gerektiğini bu köşede onlarca değil, yüzlerce değil, “binlerce” yazı ile anlattık, “kitaplar” yazdık; bugünlerdeki “bu yazılarımızla” da anlatmaya devam ediyoruz…
ÜÇ: Paralel devlet bir gerçektir. Ne var ki bu “paralel devlet” başlangıçta “dikta rejimin paralel devleti” idi... Sonra “dış sermayenin ve onunla işbirliği hâlindeki iç sermayenin paralel devleti” idi... Şimdi de henüz tam olarak ne olduğu belli olmayan bir paralel devlet oluşmaya başladı… Ama ilgili-ilgisiz herkesin dikkatinizi çekerim ve hatırlatırım ki; “bu son paralel devlet sizin 12 yıllık iktidarınız sayesinde oluştu” veya oluşmaya başladı, dolayısıyla günahı da sevabı da işbirlikçilerinizle en başta “sizlere” aittir.
DÖRT: İşte, şimdi de bu iki paralel devlet arasında savaş vardır! AK Parti sömürü sermayesinin paralel devleti yanına itilmiştir. Başbakan başta olmak üzere, bütün AK Partililer, bu vahim gerçekleri görerek halka anlatmalı ve çözümü halka sunmalıdır. “ÇARE VE ÇÖZÜMLERİ” bilmiyorsa -ki bilmediklerini çok iyi biliyoruz- bizden öğrenebilirler...
BEŞ: Başbakanı önce değişik oyunlarla kızdırıyorlar, sonra ona istediklerini yaptırıyorlar. Tehdit ediyorlar ve böylece inadına onların istediğini yaptırıyorlar. Cemaat başta olmak üzere, Başbakan herkese saldırıyor. Pensilvanya’daki adam Türkiye’de nasıl örgüt kuracak? Kurduysa da 12 yıldır beraberdiniz, o zaman örgütü beraber kurdun/uz! Önce Türkiye’dekileri mahkûm et de sonra oralara da gidersin/iz, oraları da halledersin/iz...
ALTI: Kanunları değiştirmekle hiçbir şey değişmez; sistem değişmeli “SİSTEM”, düzen değişmeli “DÜZEN”... “Yeni Anayasa” ile “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” gelmeli ki faizci zinacı “zalim düzen” zâil olsun… Kur’an diyor ki; HAK gelince BÂTIL zâil olur…
Bir örnek verelim: Şubat ayı sonunda “yeni bir kooperatif” kuruyorduk; arkadaşlarla noterde toplandık ama devletin ilgili birimi bir kuruluş numarası veremedi diye kuramadık!.. Kanunu değiştirmeden önce onu uygulayanları eğitmek gerekir... Beş sene sonra uygulanacak kanunu bugün değiştirmek sadece “engelleme” işine yarar... Bugünlük bu kadar “irşad” yeterli olsun; ve’s-selâm…