KUR’AN VE İLİM 750. hafta seminer notlarından-1
Tevafuk eseri olacak, bu hafta da içinde bulunduğumuz siyasi ve sosyal sorunları doğrudan ilgilendiren konular denk geldi; ilgili bölümleri sizlerle aynen aktarıyorum.
‘O halde ne olacak, nasıl bir yönetim şekli olacak?
Partiler olacak, hem de çok partiler olacak, yönetimde kendilerine mensup olanların sayısınca söz sahibi olacaklardır. Barajsız olarak seçilmiş milletvekilleri meclise geleceklerdir. Meclis bütün halkı temsil edecektir. Bir milletvekili olmak için yeterli sayıda seçmenin oyunu almak gerekir. Yeterli oyu alamayanlar oylarını birbirlerine aktararak mutlaka temsil olunmayı sağlarlar. Mecliste siyasi gruplar oluşur. Hükümeti bunlar kurar. Bakanlıkları temsil ettikleri oy nisbetinde bölüşürler. Bakanlıkların ağırlıkları bağlı bulunan genel müdürlüklere göre belirlenir. Buna “nisbi sistem” denir. Ülkeyi bu bakanlar yönetir. Partilerin grup sorumluları yönetimi denetlerler. Her grup sorumlusu yanlış hareket ettiğini görürse hakemlere gidip ilgili bakan hakkında dava açabilir. Açabileceği dava sayısı sınırlıdır.’ (s.8)
‘CHP iktidar olduğunda kendisine muhalefeti kabul etmemiş, muhalefet partilerinin kurulmasına izin vermemiş, kurulan muhalefet partilerini kapatmıştır. Muhalefet partilerine izin verdiği tarihte de iktidarı kaybetmiştir. Ondan sonra ancak yine askerin baskıları ile zoraki iktidar olmuştur, 64 senedir iktidar hasreti ile yanıp tutuşmaktadır.
MHP’nin durumu da böyledir. Bizimle koalisyon yaptıklarında iktidar olmuşlar, başarılı da olmuşuzdur. O halde iktidara eza yerine iktidara ortak olmalıdırlar. Hele MHP iktidarla işbirliği içinde “Adil Düzen”i getirebilir. BDP için de bu fırsat vardır. Halk Partisi’nin (CHP) düşünce yapısını değiştirmek mümkün değildir ama MHP ve BDP ise AK Parti’nin veya Saadet Partisi’nin hakemliğinde uzlaşabilir ve devleti yani Türkiye’yi muasır medeniyetin üstüne çıkarabilirler.
MHP’lilerle BDP’liler arasında büyük çatışma yoktur. Biz Türkiye’de Kürt vatandaşız ama sadık vatandaşız diyorlar, devletimizi bizim kadar seviyor ve sayıyorlar. Hareket Partisi (MHP) Kürt halkını Türk halkından ayırmıyor, sadece onları Türk değil de Kürt sayıyor. Esasta bir ayrılık yoktur. Ayrılık sadece kelimelerdedir.
“Adil Düzen Anayasası” bu sorunu çözmüştür.
Türkiye’deki halk Türk’tür ama onların alt kimlikleri vardır. Kendi alt kimliklerini bağımsız illerde özgürce yaşarlar. Merkez illerde ise Türk olarak katılırlar. ‘Ben Türk değilim’ diyenler merkez yönetimde görev alamazlar. Böylece iktidarı rahatsız etme oyunundan ülke kurtulmuş olur. Halk Partisi (CHP) de tarihe karışır, DYP ve ANAP gibi olur. Bunun için BDP Kürtlerin kurduğu ama Türk partisi olma durumundadır.’ (s.8-9)
‘Batı her konuda sahtekârlık yapmaktadır. İslâmiyet’teki yargı üstünlüğünü almış, yasalarına koymuş ama yargıyı “hakemlerden” değil de “iktidarın atadığı hâkimlerden” oluşturmuş, böylece çıkmaza girmiştir.’ (s.9)
‘Balyoz ve Ergenekon davalarını demokrasi ve ulus hâkimiyetinin korunması için yaptıklarında ısrar ederler. Hâlbuki herkes bilir ki bu iktidarı yıkmak için yapılan bir harekettir. Askerle iktidarın arası açılacak ve onlar birbirleri ile çatışacak. Önce askerlere darbe yaptırıp AK Parti’yi yok edecekler. Sonra siz niye darbe yaptınız diye askerleri yok edecekler. Sonra devleti yıkacaklar. Senaryo bu kadar basit ve sadedir. Bakanların çocukları güya rüşveti önlemek için tutukluyorlar, buna yemin ediyorlar. Oysa asıl gayeleri AK Parti iktidarını parçalamaktır, iktidara eziyet etmedir. / 17 Aralık 2013 operasyonu ne rüşveti önlemedir, ne de yolsuzluğa engel teşkil etmedir. Çünkü herkes biliyor ki yolsuzluk yapsın veya yapmasın istedikleri zaman istediklerini sana yakıştırırlar ve seni yıkarlar; işlediğin suçtan dolayı değil, onların hoşuna gitmediği için yıkarlar. Yoksa bugün onların işledikleri suç benzeri her ihalede işlenmektedir. Siz 50 milyon insanı hapishaneye koyamazsınız. Bu suçlar “ZALİM DÜZEN” gereği işlenmektedir...’ (s.10; 750. hafta seminer notlarından.)
Devamı var...