Yargı sorununun çözümü hakemlik sistemidir
Bundan önceki “Yargı sorunu” başlıklı yazıyı meseleye “giriş” sayalım…
Bugün de hem ülkemizde hem de bütün dünyada “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunlardan birini oluşturan “yargı sorununun çözümü” üzerinde duralım…
Bizim çözümümüz basittir. 1) Yüce Divan, TBMM tarafından milletvekilliği yapmış profesörlerden sıralama usulü ile seçilen yirmi üst hakem tarafından oluşur. Yüce Divan’ın ittifakla aldığı kararlar Meclis’in üstündedir. 2) Milletvekilleri veya parti grupları ile Meclis yöneticileri arasında çıkan her türlü nizalar Yüce Divan’dan seçilen üç hakem tarafından hükme bağlanır. Hakemlerden birini davacı, diğerini davalı seçer; başhakem iki hakem tarafından seçilir. 3) Davaların son itiraz yeri Yüce Divan’dır. Yüce Divan tarafından verilen karar kesindir. Mağdur olanlar hakemler aleyhinde başka hakemler nezdinde dava ikame edebilirler. Mağduriyetleri sabit olursa devlet bütçesinden giderilir. 4) Aşağıdaki kimselerin gözaltına alınabilmesi veya tutuklanması hakkında karar alabilmek için Yüce Divan hakemlerinden oluşan hakemler kurulundan karar alınması gerekir. a) Milletvekilliği veya bakanlık yapanlar, başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı yapanlar. b) Harp Akademisi’nden mezun olup kurmay olanlar veya generallik yapanlar. c) Doktora yapanlar veya profesör olanlar. d) Yüksek hâkimler. e) Bakanlar kurulunca belirlenecek on kadar genel müdürlükten gelen müdür olanlar. f) Valilik yapanlar, büyükşehir belediye başkanlığı yapanlar. 5) Bunun dışında her türlü dokunulmazlık kaldırılmıştır. Kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan her türlü hürriyeti kısıtlayıcı kararlara karşı Yüce Divan hakemlerine başvurulabilir.
Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini kısıtlamadan, millî irade dışına çıkmadan, merkezî yönetim sistemini bozmadan dengeli yargılamaya gitmiş oluruz.
Tekrar ve de ısrarla bir kere daha hatırlatıyoruz… Aslında yürürlükteki hukuk sistemimizde de var olan “HAKEMLİK SİSTEMİNİ” benimsemeden, başka hiçbir sistemle yargı bağımsızlığını sağlayamazsınız.
Yargı bağımsızlığı mı, yargıç bağımsızlığı mı? Yargıç bağımsızlığı adalet için şarttır. Ama yargı bağımsızlığı ise devlet içinde devlet olmadır. Hükümete karşı yargının bağımsızlığı makuldür. Meclis’e karşı yargı bağımsızlığı ise atanmış yargıçlar için söz konusu olamaz. Bugünkü sorun buradan kaynaklanmaktadır.
Hülâsa… a) ADİL DÜZEN YARGISI TARAFSIZDIR. Çünkü tarafların seçiği hakemler ile hakemlerin seçtiği başhakemden oluşur. b) ADİL DÜZEN YARGISI BAĞIMSIZDIR. Çünkü kararları kesindir, temyiz edilemez. c) ADİL DÜZEN YARGISI ETKİNDİR. Çünkü karar alındıktan sonra uygulanır. Hakem kararlarını kimse savsaklayamaz. Haksız da olsa uygulanır. Mağdur olanların hakları sonra hakemlerin dayanışması tarafından ödenir, buna da yine hakemlerin karar alması gerekir. d) ADİL DÜZEN YARGISI SAYGINDIR. Herkes tarafların kendi seçtikleri hakemlerden oluşan adaletin adil olduğuna inanmıştır. Çünkü adil olmayan hakemlerin hakemlikleri hakemler kararı ile iptal edilmektedir.
***
Bu vesileyle temel esasları bir kere daha hatırlayalım, hatırlatalım…
1- YERİNDEN YÖNETİM ilkesini getirmeliyiz... Ülkelerin ve yerel yönetimlerin iç işlerine, KENDİ HUKUKLARINA ve düzenlerine karışmamalıyız...
2- HAKEMLİK SİSTEMİNİ getirerek ADİL YARGILAMA SİSTEMİNİ oluşturmalıyız...
3- KARŞILIKSIZ PARA yerine insanlık “altın”, ülkeler “toprak”, iller “demir” ve bucaklar “buğday parasını” çıkarmalıdır... Faizi kaldırmalıyız...
4- GÜMRÜKLER VE VİZELER kalkmalı, tüm insanlar yeryüzünde ve kendi ülkelerinde serbestçe dolaşmalıdır...
Bu tebliği her bakan, her milletvekili, her vatandaş yapmalıdır.
İşte bunları görev kabul etmeyenler ve gereğini yapmayanlar sorumlu olacaklardır.