Kur’an’dan başka tutunacak dalın olmadığını görecekler
“Nihayet, Allah’a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak soktu.” (Tevbe, 9/77)
‘Allah’a söz vermişler, sonra dönmüşler. Kur’an burada söz vermeyenlerden değil, söz verdikten sonra dönenlerden söz etmektedir. Söz verdikten sonra geri dönüş yoktur.
İnsanlar önce Müslüman olacaklar ve İslâmî hayatı yaşayacaklar. Bu arada “kalblerine iman girerse” onda sonra iman edecekler ve onlar görevi yükleneceklerdir. Demek ki insanlar önce imtihandan geçecekler, sonra cihada başlayacaklar...’ (s.3)
‘Şunu tekrar hatırlayalım ki artık Cebrail gelip bize yanlışlarımızı göstermemektedir. Biz yanlışlarımızı başarısızlığımızla bilebilmekteyiz. Bu sebepledir ki başarısızlığa uğradığımız zaman sebeplerini mutlaka nefsimizde ve hatalarımızda arayacağız. Hatalarımız sebebiyle kimseyi suçlama yetkimiz yoktur... / Mümin olduktan ve cihada söz verdikten sonra sözünde durmayanlar olursa, onlara ne muamele yapacağız? Bundan sonraki âyetler bunlardan bahsedecektir... / Allah’a söz vermişlerdir. O’na vaat etmişlerdir. Artık rücu edemezler. Rücu ettiklerinde dünyada ve âhirette cezalarının ne olacağı beyan edilecektir...’ (s.4)
‘Kâinatta iki güç daima yan yana bulunur. Bunlardan biri “etki” yapan sosyal gruptur; yenilik ister, ilerilik ister. Diğeri de “tepki” grubudur; bunlar da sürtünme kuvvetine benzer yapılacak her yeniliğe karşı çıkarlar. Bunlar geri bırakılanlardır. Yani inkılâpçı grup ileri giderken bunlar yarışta daima arkada olurlar. / Tac’da bunların ism-i mef’ul olarak getirilmesi dört şekilde açıklanmaktadır. 1- Resul onlara izin verdi. 2- Allah onları geri kalacak şekilde yarattı. 3- Şeytan onları geri bıraktı. 4- Nifakları ve tembellikleri onları geri bırakmıştır. Bu açıklamaların hepsi doğru olmakla beraber, her konuda benzer açıklamalar yapılabilir.
Resul ilk vahyi aldığı zaman şu usulü benimsedi; iman edeceklerinden ümitli olanları karşılıklı olarak davet etti, ilk cemaati onlarla kurdu. Kendiliğinden gelenleri de büyük sevinçle cemaate kattı, hattâ onlara daha çok önem verdi, çünkü kendiliklerinden gelmişlerdi. / Resul savaşa gönüllü gelenleri toplamış ve onlardan birlik kurmuştur. Bunları yola çıkarmış, diğerlerine de bunların arkasından gidin demiştir. Böylece bunlar muhallef olmuşlardır. Hazreti Peygamber onlara izin vermemiş ama özel olarak da çağırmamıştır, kendiliklerinden katılmalarını istemiştir.
Biz de Adil Düzen Çalışmalarımızda bunu yapmalıyız. Geleceğini ümit ettiğimiz kimseleri ziyaret edip projelerimizi anlatmalı ve onlardan gelenlerle işe başlamalıyız. Kendiliğinden gelen olursa, onu da büyük memnuniyetle kabul etmeliyiz. Yalnız bu daveti yapabilmek için bir kitapçık yazmalı ve orada Adil Düzen Çalışmalarımızı anlatmalıyız. Kitapçıkta çalışmalara katılacak finansörlerin, sermeye katkısı yapacakların, araştırmacıların, öğretmenlik yapacakların ve âlimlerin görevleri ve yetkileri anlatılmalıdır. Bilhassa araştırmacı ortaklarla olan ilişkilerimizi daha teferruatlı bir şekilde ortaya koymalıyız...
Muhalleflerin işi durdurmaktır, etkilere karşı tepki göstermektir. Canlı hücreler canlıları çoğaltmak için çalışırlar, mikroplar da canlıların çoğalmasını önlerler. Mikroplar muhalleflerdir. Canlılara da ihtiyaç vardır, muhalleflere de ihtiyaç vardır ama asıl işi yapanlar muhallefler değildir, müminlerdir, salih amel işleyenlerdir. Tarih boyunca hep müminler ile muhallefler arasında çatışma olmuştur. Muhallefler yeniliğe karşı direnmişlerdir. Bunun yararı; müminler hata yaparlarsa bunların uyarıları ile uyarılırlar, uyarılanlar başarılı olurlar, uyarılara kulak vermeyenler elenip giderler...’ (s.5-6)
‘Bugün de “Adil Düzen”de çalışmak zor gelmektedir. Kur’an Allah’ın kitabıdır. Bunu müsbet ilimlerle biliyoruz. Kur’an’dan “Allah nurunu tamamlayacaktır” haberi gelmektedir; yani “Adil Düzen” yeryüzüne hâkim olacaktır, kâfirler kerih görseler de bu olacaktır denmektedir.
Mümin olup savaşı kerih görenler olacaktır. Bunlar muhalleflerdir. Bunlar malları ile canları ile Allah yolunda cihad etmeyenlerdir. Biz kendi çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bir gün AK Partililer de F. Gülen Cemaati’ndekiler de Kur’an’dan başka tutunacak dalın olmadığını göreceklerdir...’ (s.7; “KUR’AN VE İLİM” çalışmalarımızdaki “tevafuk/lar” devam ediyor; 758. hafta seminerimizden aktarı-YORUM... Elbette çok yönlü yani ilmî-ahlâki-iktisadî-siyasî-sosyal olarak gereğini yapmak üzere ibretle takip etmenizi tavsiye ederim… Devamı var… Reşad/RNE)