Ya tevbe edip düzelecek ya da yok olacaklar
Ülkemizde ve dünyada genel olarak var olan “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunlara, özellikle de son iki aydaki gelişmelere bir de “KUR’AN NURU” ile bakmak ve değerlendirmek gerekiyor; elbette “çare ve çözümleri” ile birlikte…
Bu arada -daha önceleri de ifade ettiğim üzere- Kur’an çalışmalarımızdaki “tevafuklar” neredeyse her hafta devam ediyor, uzak ve yakın geçmişte dünyada ve ülkemizde yaşadıklarımız vahyin aydınlığında daha iyi anlaşılıp tahlil edilebiliyor…
Evet… KUR’AN VE İLİM seminerlerimizin 755. haftasına da ulaştık, elhamdülillah… Tevbe Sûresi 33. hafta seminer çalışmamızdan ilgili bölümleri sizler için derledim… Hayırlı okumalar dileklerimle, kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Bundan önceki yazılarda geçen “küfrün kelimesi” kavramına açıklık getirelim.
‘İçtihat sistemi yerine kanun sisteminin tamamı küfrün kelimesidir, kişilere dayatmadır, insanları başka insanların emrine sokmadır.
Sayısı yüzbinlere varan kanunlar vardır. Kimsenin bu kanunları okuyup öğrenme imkânı yoktur. İnsan sadece bu kanunların sahifelerini açıp okumaya başlasa, ömür boyu nefes almadan devam etse, bu kanunları okuyup bitiremez. Buna bir de kanun mertebesinde uyguladıkları içtihat kararlarını da eklesek, bunu bir sülale bile okuyamaz. Vatandaş işte bu kanunları okumuş kabul edilir, bilmiş kabul edilir ve ona göre cezalandırılır!
Kanunlar hep çelişkili maddelerden oluşur, bundan dolayı da kanunlar bir işe yaramamaktadır. Savcılar, yargıçlar, bürokratlar, paralel kuruluşlar birisinin canına okumak isterlerse ona uygun kanun maddesini seçerler ve onu uygularlar.
Demek ki kanunlar gerçekte vatandaşı ezmek için vardır.
Ama “küfrün kelimesinde” kanunlar güya kişilerin haklarını korumak için vardır. Millî istihbaratı güya vatandaşı düşmandan korumak için çalıştırırlar, gerçekte ise düşmanı vatandaştan korumak için kullanırlar.
Bunları söylerken bu müesseselere karşı gelmek meşrudur demiyoruz.
Kötü de olsa bir düzen düzensizlikten iyidir. Yeni düzen gelinceye kadar mevcut düzene sadık olacağız. Yeni düzen getireceğiz ama o yeni düzen gelinceye kadar mevcut düzenin gereklerini eksiksiz yapacağız. Zulme uğrasak da yine itaat edeceğiz. İktidara saygılı olacağız. Oradan gitmedikçe (hicret etmedikçe) oranın düzeninin koruyucusu olacağız.
“Adil Düzen Çalışmaları” işte budur.
Âyette “Ve lekad kalû kelimete’l-küfri ve keferû ba’de islâmihim / Oysa küfür kelimesini kavl ettiler ve islâmdan sonra küfrettiler.” (Tevbe, 74) deniyor.
Yani küfür kelimesini sadece söylemekle kalmadılar…
Ayrıca fiilen de küfrettiler; zulmettiler, söylediklerini yapmadılar...
Bizimle “Adil Düzen” için cihad yapanlar iktidar olunca sözlerini unuttular.
Cumhuriyet Halk Partisi ne yaptı? İstiklâl Savaşı’nda İslâm için cihad yaptı ama sonra İslâm düşmanlığı yaptı; hâlâ da yapıyor.
AK Parti ne yaptı? Başlangıçta İslâm düzeni için cihad yaptı ama iktidar olunca onlar da zalim düzene teslim oldular. Hâlâ aynı düzende iktidardadır ama bu zalim düzende şimdi her gün başına bir bela gelmektedir. Bunun sebebi “Adil (Ekonomik) Düzen”i terk edip zalim düzenin yanında yer alması günahındandır.
AK Parti bugünkü bu mücadelede belki galip gelecektir ama bunun sonuna kadar devam edeceğini sanmak yanlıştır. Ya tevbe edip düzelecek ve “Adil (Ekonomik) Düzen”in gelmesi için çalışacak, ya da onlarla yani zalim düzencilerle birlikte o da yok olacaktır.
Evet, kapitalistler böyle yaptılar. Yahudiler veya Masonlar da önce dindar oldular ama sonra bıraktılar, dine ve İslâmiyet’e uygun olmayan işler yapmaya başladılar.
Burada şunu belirtmek isteriz ki; burada sözü edilen münafıklardan kastımız sömürü sermayesidir. Evet, bunlar İsrail oğullarındadır, bunlar Yahudilerdir, ancak tüm Yahudiler veya tüm İsrail oğulları elbette bunlardan değildir.’ (s.9-10)
Ülkemizde ve dünyada genel olarak var olan “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunlara, özellikle de son iki aydaki gelişmelere bir de “KUR’AN NURU” ile bakmak ve değerlendirmek gerekiyor; elbette “çare ve çözümleri” ile birlikte…
Bu arada -daha önceleri de ifade ettiğim üzere- Kur’an çalışmalarımızdaki “tevafuklar” neredeyse her hafta devam ediyor, uzak ve yakın geçmişte dünyada ve ülkemizde yaşadıklarımız vahyin aydınlığında daha iyi anlaşılıp tahlil edilebiliyor…
Evet… KUR’AN VE İLİM seminerlerimizin 755. haftasına da ulaştık, elhamdülillah… Tevbe Sûresi 33. hafta seminer çalışmamızdan ilgili bölümleri sizler için derledim… Hayırlı okumalar dileklerimle, kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Bundan önceki yazılarda geçen “küfrün kelimesi” kavramına açıklık getirelim.
‘İçtihat sistemi yerine kanun sisteminin tamamı küfrün kelimesidir, kişilere dayatmadır, insanları başka insanların emrine sokmadır.
Sayısı yüzbinlere varan kanunlar vardır. Kimsenin bu kanunları okuyup öğrenme imkânı yoktur. İnsan sadece bu kanunların sahifelerini açıp okumaya başlasa, ömür boyu nefes almadan devam etse, bu kanunları okuyup bitiremez. Buna bir de kanun mertebesinde uyguladıkları içtihat kararlarını da eklesek, bunu bir sülale bile okuyamaz. Vatandaş işte bu kanunları okumuş kabul edilir, bilmiş kabul edilir ve ona göre cezalandırılır!
Kanunlar hep çelişkili maddelerden oluşur, bundan dolayı da kanunlar bir işe yaramamaktadır. Savcılar, yargıçlar, bürokratlar, paralel kuruluşlar birisinin canına okumak isterlerse ona uygun kanun maddesini seçerler ve onu uygularlar.
Demek ki kanunlar gerçekte vatandaşı ezmek için vardır.
Ama “küfrün kelimesinde” kanunlar güya kişilerin haklarını korumak için vardır. Millî istihbaratı güya vatandaşı düşmandan korumak için çalıştırırlar, gerçekte ise düşmanı vatandaştan korumak için kullanırlar.
Bunları söylerken bu müesseselere karşı gelmek meşrudur demiyoruz.
Kötü de olsa bir düzen düzensizlikten iyidir. Yeni düzen gelinceye kadar mevcut düzene sadık olacağız. Yeni düzen getireceğiz ama o yeni düzen gelinceye kadar mevcut düzenin gereklerini eksiksiz yapacağız. Zulme uğrasak da yine itaat edeceğiz. İktidara saygılı olacağız. Oradan gitmedikçe (hicret etmedikçe) oranın düzeninin koruyucusu olacağız.
“Adil Düzen Çalışmaları” işte budur.
Âyette “Ve lekad kalû kelimete’l-küfri ve keferû ba’de islâmihim / Oysa küfür kelimesini kavl ettiler ve islâmdan sonra küfrettiler.” (Tevbe, 74) deniyor.
Yani küfür kelimesini sadece söylemekle kalmadılar…
Ayrıca fiilen de küfrettiler; zulmettiler, söylediklerini yapmadılar...
Bizimle “Adil Düzen” için cihad yapanlar iktidar olunca sözlerini unuttular.
Cumhuriyet Halk Partisi ne yaptı? İstiklâl Savaşı’nda İslâm için cihad yaptı ama sonra İslâm düşmanlığı yaptı; hâlâ da yapıyor.
AK Parti ne yaptı? Başlangıçta İslâm düzeni için cihad yaptı ama iktidar olunca onlar da zalim düzene teslim oldular. Hâlâ aynı düzende iktidardadır ama bu zalim düzende şimdi her gün başına bir bela gelmektedir. Bunun sebebi “Adil (Ekonomik) Düzen”i terk edip zalim düzenin yanında yer alması günahındandır.
AK Parti bugünkü bu mücadelede belki galip gelecektir ama bunun sonuna kadar devam edeceğini sanmak yanlıştır. Ya tevbe edip düzelecek ve “Adil (Ekonomik) Düzen”in gelmesi için çalışacak, ya da onlarla yani zalim düzencilerle birlikte o da yok olacaktır.
Evet, kapitalistler böyle yaptılar. Yahudiler veya Masonlar da önce dindar oldular ama sonra bıraktılar, dine ve İslâmiyet’e uygun olmayan işler yapmaya başladılar.
Burada şunu belirtmek isteriz ki; burada sözü edilen münafıklardan kastımız sömürü sermayesidir. Evet, bunlar İsrail oğullarındadır, bunlar Yahudilerdir, ancak tüm Yahudiler veya tüm İsrail oğulları elbette bunlardan değildir.’ (s.9-10)