İnsanlığın sorunları ve ‘küfrün kelimesi’
‘Münafıkların verdiği zarar fiilî değil kavlîdir, onlar sözleri ile yapacaklarını yaparlar. Onların en büyük silahı basındır, millî olmayan medyadır. Basın yoluyla fitne yaparlar. Kendileri söylemezler, kendileri yazmazlar; para ile kendilerine bağladıkları yazarlar vardır, onlara söyletirler, onlara yazdırırlar. Onların en büyük silahı basındır, medyadır.
İnsanlığın çözmesi gereken büyük sorunları vardır.
BİR: Bunlardan biri bugünkü “BÜROKRASİ SORUNU”dur. Bu bürokrasi yani bürokrasi sistemi ile insanlığın huzur içinde olması söz konusu değildir.
İKİ: Diğeri ise “KARŞILIKSIZ PARA SORUNU”dur. Bugünkü karşılıksız para sistemi ile refahlı ve huzurlu bir ekonomiyi yaşatmak mümkün değildir.
ÜÇ: Üçüncü büyük sorun ise “YARGI SORUNU”dur. Hâkimlik sistemi ile adil yargı kurmak ve uygulamak mümkün değildir. Çözüm “HAKEMLİK SİSTEMİ”dir.
DÖRT: Dördüncü büyük sorun da millî olmayan “BASIN/MEDYA SORUNU”dur. Basın topluluğun gözü kulağıdır. Öyle bir göz ki; sağı sol, solu sağ göstermektedir. Öyle bir ağız ki; gel yerine git demektedir. Günümüzdeki en büyük kötülük kaynağı sermaye bağımlısı basındır.
Gelecekte bunlar yargılanacaklardır, “Adil Düzen” mahkemelerinde yargılanacaklardır. İşte o zaman hem biz söylemedik, biz yazmadık diyecekler hem de buna yemin edeceklerdir. Oysa onlar “küfrün kelimesini” söylemişlerdir.
Tevbe Sûresi 74. âyette geçen “KÜFRÜN KELİMESİ” ifadesi nedir?
Küfrün iki manası olduğunu biliyoruz. Biri örtme ve gizleme, diğeri de nankörlük etmedir. Buradaki “küfür” hangisidir? Bunun “kelimesi” nedir? Bugün baktığımızda ne söylüyorlar? O söylediklerine göre manasını anlamaya çalışalım.
Nankörlük anlamında söyledikleridir. Tüm uygarlık peygamberlerin insanlara öğrettikleri olduğu halde, bunlar peygamberlerin dışında kendilerinin uygarlığı yarattıklarını söylüyorlar. Oysa Mısır uygarlığı Mezopotamya uygarlığının devamıdır, Yunan uygarlığı İbrani uygarlığının devamıdır, Roma ve Bizans Hıristiyanlığın devamıdır; bugünkü Avrupa uygarlığı da birinci Kur’an yani İslâm uygarlığının devamıdır. Hak dinlerden öğrendikleri gerçekleri gizlemişlerdir. Bu yaptıkları nankörlüktür ve küfürdür. Tanrı yoktur, uygarlığı kendileri yoktan var etmişler gibi basit ve kaba saçmalıkları da bir küfürdür. Kendilerini var eden kimdir?..
Bunun dışında gerçekleri örten kelimeler söylemektedirler. Göz göre göre yalan söylemektedirler. “Demokrasi” diyorlar, sahtesini yapıyorlar. “İnsanın canı alınmaz” diyorlar, idamı yasaklıyorlar, sonra kendileri milyonları öldürüyorlar. “Kadın hakları” diyorlar, kadınlara değişik şekillerde en büyük zulümleri yapıyorlar.
Hâsılı, “küfrün kelimesine” her iki manayı verebiliriz.
“İslâmiyet’ten sonra küfrettiler” denmek suretiyle anlaşılıyor ki burada kastedilen sosyalistler değil kapitalistlerdir. Batı uygarlığının bir özelliği vardır. Başlangıçta doğru sözü ele alır ve onu savunur. “Demokrasi, lâiklik, sosyallik, liberallik” kavramlarının her biri birer İslâm düzeni kavramıdır, barış düzeni kavramıdır. Bunları savunmaya başlarlar. Hukuk düzenini savunmaya başlarlar. Bütün bunlarda siz onlarla beraber olursunuz. Ondan sonra döner tam bunların tersini yaparlar. Sonunda “küfrün kelimesini” söylüyorlar. Başlangıçta barış düzenini kabul ediyorlar ve savunuyorlar ama sonra onu “küfür” olarak kullanıyorlar.
Bu, bugünkü Batı’nın çok beliğ tasviridir. Çünkü savundukları değerlerin hepsinin sahtesini piyasaya sürüyorlar. “Demokrasi” deyince ekseriyeti kastediyorlar, “lâiklik” ile de dinsizliği kastediyorlar, “lâiklik” adı altında dinsizlere özgürlük tanıyorlar. Oysa insanların yüzde 99’u dindardır, dolayısıyla insanların sadece yüzde birine laiklik adı altında özgürlük tanıyorlar. “Bağımsız yargı” deyip, kendi emirleri altındaki yargıyı kastediyorlar. “Bağımsız Merkez Bankası” deyip, kendi emirlerinde olan Merkez Bankasını kastediyorlar.
Bunların hepsi küfürdür.’ (KUR’AN VE İLİM seminer notlarından; s.7-8)