Semavat
İnsanlar var oldukları günden itibaren gökler hakkında düşünmüşlerdir. Onun yapısı hakkında birçok teoriler ve efsaneler üretmişlerdir. Bu teori ve efsanelerin kaynağı ise edindikleri gözlemsel ve dini bilgilerdir. Günümüzde ise sadece dini veya sadece bilimsel gözlemlere dayanan teoriler mevcuttur.
İslam dünyasında ise bin yıl önceye dayanan bilgi ve Kur’an tefsirine dayanan inanışlar hala hüküm sürmektedir. Oysa Allahın yarattığı evrenin ayetleri bilimsel araştırmalarla her geçen gün açığa çıkmaktadır. Allah’ın Kur’an ayetleri ise bin yıl önceki bilimsel incelemede sabit tutulmaya çalışılmaktadır. Kur’an ayetleri de bilimsel gelişmelerle paralel olarak değerlendirilmeli ve ona göre yorumlar yapılmalıdır, çünkü nasıl bilimsel gelişmeler ortaya çıkıyorsa, Kur’an ayetlerinin de bilimsel özellikleri ve hikmetleri ortaya çıkarılmalıdır. Benim düşüncem şudur: her türlü bilimsel gelişme devam ettikçe Kur’an tefsiri de gelişmeye devam edecektir. Allah’ın evrensel ayetleri ortaya çıktıkça, Allah’ın Kuran ayetleri de daha iyi anlaşılacaktır. Gayrı Müslimlerin bir kısmı Allahın evrensel ayetlerini ister istemez ortaya çıkarmaktadır. İslam olduk diyenlerden ise Kuran ayetlerine karşı bir ilgi halen çok yetersizdir. İslam aleminin durumu sırtına kitap yüklenmiş eşeğin durumuna benzemektedir.
Yukarıda bahsettiğim nedenden dolayı bu makalemde Kuran’da geçen “sema” kelimesi üzerine bilgi ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Sema kelimesinin anlamı bir şeyin görünen ve tanınan ayırıcı özelliğidir. Mesela bu bir insan için yüz şekli ve diğer fiziksel özellikleridir. Bir hayvan için ise onun rengi deseni veya üzerindeki damgası gibi diğer özellikleridir. Sami dilinde hayvanın üzerindeki görülüp tanınan bölüm anlamında olduğundan, üste olan görünüm anlamı olarak daha sonra “gök” ve gökteki şeyleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Sema ve sima kelimeleri akrabadır. Türkçemizde sima kelimesi yüz, çehre anlamı kazanmıştır. Yine Türkçede gök kelimesi gökyüzü olarak da adlandırılır. Yani yukarıdaki yüz, çehre demektir. Bir görünüşü, bir tanımlamayı ve tanımayı ifade eder.
Kuran’da gök yani sema kelimesi 310 kez geçmektedir. Bunlardan marife olan essema kelimesi ki tekildir 119 kez geçmektedir. Marife ve çoğul olan essemavat kelimesi 185 kez geçmektedir. Nekre yani belirsiz tekil olan sema kelimesi 1 kez, nekre olan semavat kelimesi 5 kez geçmektedir.
Burada özellikle üzerinde duracağım kelime ise yalnızca 2 kez geçen Essemavati Esseb kelimesidir. Essemavati Esseb kelimesi benim yaptığım araştırmada en geniş yani bütün semaları yani evreni kapsayan Yedi Göktür. Göksel kavramları değerlendirirken her şeyin göreceli olarak değerlendirilmesi gerektiğini unutmamak gerekir.
Göksel kavramları anlamak için iki yaklaşım uygulanabilir. Bunlardan biri Dünya yani Arzı başlangıç noktası alarak buradan yukarı baktığımızda gözlenen gök kavramı olarak değerlendirmektir. Bu açıdan bakıldığında bizim gök dediğimiz kavram Essema dir. Bunun içeriğinde Dünya atmosferinin katları, Güneş sistemi, Samanyolu galaksimiz vardır. Bir de sebe semavat vardır ki bu tamamen farklıdır. Aslında yine Essemavati Esseb ve Essema içindedir.
Essemavati esseb ne olabilir? Bütün evreni içermektedir. Bütün gökleri de içermektedir. Hatta gelmişi geçmişi de içermektedir. Benim düşüncem bu ”Big Bang” teorisi ile oluşmaya başlayan ve halen oluşumu devam eden evrendir. Evren “kün fe yekün” emri ile patlamış ve bu oluşum halan devam etmektedir. Bu oluşum içinde günümüz ve geçmiş bulunmaktadır. İnsanoğlu Dünya yörüngesinden bakarak (Hubble ve benzeri teleskoplar ile) evrenin oluşumunun 2 milyar yıl öncesini görebilmiştir. Yekün emrinden dolayı Bu oluşumlar halen mevcuttur. Çünkü yekün, kün yani ol emrinin geniş zaman emridir. Yani Big Bang sadece bir patlama değil devam eden bir fışkırma tarzındadır.
Kısacası Dünya’dan gelişmiş teleskoplar ile bakıldığında gökyüzünde sırasıyla atmosferik katmanlar, Güneş sistemi içeriği, Samanyolu galaksisi içeriği, diğer galaksiler içeriği ve hatta galaksilerin ilk oluşmaya başladıkları zamanlara ait gökler görülebilmektedir.
Gökleri değerlendirmek için ikinci bakış açısı ise var oluşun ilk zamanlarından itibaren oluşmaya başlayan göklerin oluşumu ve içeriği olarak sınıflamaktır. Her bir oluşum dönemi bir göktür.Bunu sıralamaya çalışırsak şu sıra oluşmaktadır.
1)Patlamanın yani genişlemenin başlaması.
2)Elektron ve quark parçacıklarının oluşması.
3)Proton ve nötronların oluşması.
4)İlk atomların oluşması.
5)Hidrojen ve helyumun oluşması.
6)İlk yıldızların oluşması.
7)İlk galaksilerin oluşması ve günümüz uzayı veya evreni.
Her iki yaklaşımda da ileri doğru yolculuk yapıldığında zamanda da yolculuk yapıldığı unutulmamalıdır. Yani gökler gözlemlenirken aslında evrenin geçmişi yani göklerin geçmişi de gözlemlenmektedir. Göğe baktığımızda geçmişe bir yolculuk yapmış oluruz. Zaman ve gök katmanlar aslında aynı şeydir. En sonunda zaman ve gök birleşir, tek bir şey olur. Bu nokta Big Bang başlangıç anıdır.
Aşağıdaki çizimde bu bilgiler gösterilmiştir.

Yukarıdaki çizimde görüldüğü gibi yedi gök, Essemavati esseb vardır.
Ayrıca Kur’an ayetlerinden şunu biliyoruz: Allah yerleri ve gökleri 6 dönemde yaratmıştır. Yukarıdaki resimde 7 göğü ayıran 6 dönem yani “yevm” vardır. Yukarıda görünen her bir gök aslında her bir evreni yani evrensel var oluşu da göstermektedir. Çünkü her galaksinin yıldız düzeyinde yapısı, her yıldızın atom düzeyinde yapısı, her atomun nötron, proton düzeyinde yapısı, her proton ve nötronun parçacık düzeyindeki yapısı evrende devam etmektedir. Bunlardan her biri bir var oluş evrenidir ve farklı fizik kanunlarına tabidir. Bu varoluş ve kanunları bizim boyut dediğimiz evrenlerdir. Buradaki zaman kavramı da farklıdır. Kısacası her şey içe içedir.
Kısacası :
Elhamdülillahi rabbil alemin.