Bir önceki yazımda Zülkarneyn’in batı seferini ne zaman ve nereye yapmış olduğunu açıklamaya çalışmıştım. Bu makalemde doğuya yaptığı seferin o zaman nereye yapılmış olabileceğini açıklamak istiyorum.
Bu konudan bahseden Kuran ayeti Kehf suresi 90. Ayettir: Hattâ izâ belega matlıaş şemsi vecedehâ tatluu alâ kavmin lem nec’al lehum min dûnihâ sitrâ(sitren).
Nihayet güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.
Diğer mealler tamamen gerçek dışı ve mistik yaklaşımlar içerdiğinden ve en mantıklı ve gerçekçi Elmalılı Hamdi Yazır’ın ki olduğundan onun mealini verdim.
Bu ayetin anlamını tekrar incelemek gerekir. Çünkü şimdiye kadar verilen anlamlar eksiktir. Sanırım bu yetersiz bilgi nedeniyle ,zorlama anlamlar vermeye çalışmaktan ileri gelmektedir.
Ayetin sonunda bulunan sitren kelimesi sözlüklerde “saklanmak, gizlenmek” anlamına gelmektedir. İsra suresi 45. ayet ve Fussilet suresi 22. Ayette de saklanmak anlamının türevi olarak kullanılmıştır. Yani Güneşi, Güneşten başka saklanacak, sakınacak kılmadığımız bir kavmin üzerine doğuyor buldu.
Güneşin doğduğu yer bizim bildiğimiz anlamda veya coğrafi anlamda doğu değildir. Güneşin doğduğu yer Zülkarneyn’in (Akkad imparatoru Naram Sin) yaşadığı dönemde Mezopotamya da ki haritacılık anlayışının yön kavramlarından biridir. Bu kavramları daha iyi anlayabilmek için M.Ö. 600 yılına ait Asur sarayında bulunan ve “dünya imajı” anlamına gelen haritayı incelemek gerekir.
Aşağıdaki resimde “Dünya imajı” gösterilmektedir. Bu haritada ortada Mezopotamya ve 2. Adalar kısmı “güneşin doğduğu” yönü göstermektedir. Bu da bu günkü Pakistan ve Hindistan ülkelerine karşılık gelmektedir. Bu ülkeler bilindiği gibi oldukça sıcak ülkelerdir. Naram Sin M.Ö 2254-2218 yılları arasında yaşamıştır. Bu dönemde “güneşin doğduğu” yer olarak anılan bölgenin tarih bilimindeki adı İndus Vadisi uygarlığıdır.
Naram Sin’in bu bölgeye sefer düzenlediği tarihi kaynaklarda mevcuttur.
İndus Vadisi Uygarlığı M.Ö 2254-2218 yıllarında dünyanın en gelişmiş ve refah, düzen içinde yaşayan uygarlığıdır. O tarihlerde Mezopotamya’ da dahi olmayacak derecede gelişmiş bir uygarlıktır. Çok planlı kasabalar kurmuşlar, mükemmel kanalizasyon sistemleri oluşturmuşlardır. Bu kanalizasyon sistemleri bu günkü Pakistan ve Hindistan’dakinden bile gelişmiştir. Sel baskınlarına karşı çok büyük setler oluşturmuşlar ve suların akışını yönlendirmişlerdir. Ayrıca gıda üretimini de çok büyük oranda gerçekleştirdikleri saptanmıştır.
Bu şehirlerin halklarının büyük çoğunluğunu tüccarlar ve zanaatkarlar oluşturmuşlardır.
Dönemlerinde bilim ve sanatta da en gelişmiş olanlardır. Tartı ve ağırlık ölçülerine standardizasyon getirmişlerdir.
Beklide en önemlisi tamamen eşitliğe dayanan yerel yönetimler oluşturmalarıdır. Her şehir belediye meclisleri ile kendini yönetmiştir. Bu şehirlerde büyük saraylar, kaleler ve tapınaklar saptanmamıştır. Yani bir Kral veya rahip sınıfı da yoktur. Kısacası bu insanların Güneşin yakıcı sıcağından başka saklanacak hiçbir sorunları yoktur.
Bu insanların dini inanışlarından en belirgin olanı “Svastika”dır. Svastika bildiğimiz gamalı haç dır. Anlamının ne olduğu hakkında birçok tahminler yapılmasına rağmen en çok kabul edilen görüş doğan güneşi simgelemesidir. Birçok kültürde “uğur” olarak kabul edilir.
Aşağıda İndus Vadisi Uygarlığına ait bir svastika ve tanrı Shiva?figürü gösterilmiştir.
Aşağıdaki bir başka resimde İndus Vadisi Uygarlığına ait Harrapan şehrinin yerleşimini gösteren bilgisayar yardımı ile hazırlanmış şehir planı gösterilmektedir. Şehir planı bana svastika şekli oluşturuyor gibi gözükmektedir?
Kısacası Zülkarneyn “güneşin doğduğu yere” varınca yani İndus vadisi bölgesine gelince orada Güneşin yakıcı sıcağından başka çekincesi olmayan bir halk buldu. Bu halk refah içinde yaşayan bir milletti.
Fakat yüz yıllar sonra bu uygarlık “Aryan” yani Yecüc ve Mecüc istilası ile yok edilmiştir.
Doğrusunu Allah bilir.