Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013
19763 Okunma, 8 Yorum

Ruh ve Ruhun Üflenmesi

 

Bu makalede çok temel bir inanışa ruh ve ruhun ne zaman üflendiğine değinmek istiyorum.

Ruh kelimesinin kökü Arapça  روح RVH tur. Birçok kişi ruh kelimesi üzerine tartışmanın anlamsız olduğunu savunacaktır. Çünkü İsra suresi 85. Ayette: Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki: «Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.»[85] Diyecektir. Oysa bu ayette söz edilen El Ruh yani melek hakkındadır. Nekre olan ruh kelimesi hakkında değildir.

Kuran’da 52 ayette bu kökten türetilmiş kelimeler geçmektedir.

Bunlar rüzgar الرياح; El Ruh yani Cebrail الروح; esinti ريح; koku الرَّيْحَانُ ; Kuran  رُوحًا ; rahatlık رَوْحِ ; aktive etmek تُرِيحُونَ; motivasyon ريحكم , anlamlarında kullanılmıştır.

Asıl ruh kelimesinin anlamı nedir?

 Ruh kelimesi Tevrat’ta da “ruah” olarak bulunmaktadır. Tevrat’ta genellikle rüzgar anlamı verilmiştir. Fakat benim saptayabildiğim üç yerde “akıl” anlamı verilmiştir. Bu yerler Tekvin bölümü 26:35; Yeşaya 29:24; Habakkuk 1:11 dir.

Eski Arapça kaynaklara bakıldığında ruh kelimesine “algılama, aktiflik” anlamı da verildiği görülmektedir.

Benim düşünceme göre ruh kelimesi Arapça görme anlamına gelen ray,  رُؤْيَة rüyatün yani görmek, görünüm, anlamak kelimesi ve rih, esmek kelimelerinin sentezinden türemiştir. Görünmeyen fakat algılanabilen rüzgar, koku, rüya gibi özellikleri de fark etmek anlamında görünmeyeni görmek, idrak etmek, tanımlamak anlamı kazanmıştır.

Birçok bilimsel kaynakta da Arapçada ki ruh kelimesinin Yunanca da ki “nous” kelimesi ile eş anlamlı kullanıldığı açıklanmıştır (kaynak: Cyril Glassé, The Concise Encyclopedia of Islam, Third Edition, p. 445; Richard Webster: Living İn Your Soul’s Light kitabının 51.sayfası).

 Nous Yunanca felsefi bir kelimedir. Zihnin en yüksek parçası, entellektüel kavrayış ve sezgisel düşünce yetisini ifade eder.

Ruh kelimesinin zaten bu anlamda olduğu Kuran’da geçen ayetlerden de anlaşılmaktadır. Kısaca anlatırsak: Allah meleklere bir halife yaratacağım demiş ve melekler bunun uygun olmayacağını bildirmişlerdir. Allah ise ben sizin bilmediklerinizi bilirim demiştir. Sonra Adem’i yaratmış ve ruhundan üflemiş; Ona bütün isimleri öğretmiştir. Sonra meleklere eşyanın isimlerini sormuş fakat melekler bilememiş; meleklerin bilemediğini Adem bilmiştir. Burada Adem’in akıl kapasitesinin potansiyel olarak meleklerden üstün olduğu anlaşılmaktadır. Bu üstün özellik Allahın Adem’i tefsiye yani iyice düzenlemesi ve ona ruhundan eser miktarda eklemesi ile kazanılmıştır. Eklenen bilme ve öğrenme yetisi, sağgörü yani selim akıldır.

İbranicede ruh yani ruah kelimesinin bir benzeri de bulunur. Rah şeklindedir. Görünüş, imaj, gözlemek, görmek, anlamak, ayna anlamlarına gelmektedir.

Kuranda bulunan birçok yaradılış ile ilgili ayetler orijinal Tevrat’ta da bulunmaktadır. Kuran musaddıktır. Yani muharref Tevrat’ı düzeltir.

Ruhumdan üfledim içerikli ayetler orijinal Tevrat’ta da bulunmalıdır.

Mesela Secde suresi 9. Ayette :

Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Yani: “Sonra onu düzenli bir şekle soktu ve içine kendi ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve kalpler (beyin merkezleri) verdi. Çok az şükrediyorsunuz!” Gibi.

Sanırım Yahudiler buna benzer ayetlerde geçen “ruhumdan” kelimesini görünümünde olarak tercüme etmişlerdir. Hıristiyanlar ise bu kelimeyi “benzer” şeklinde tercüme etmişlerdir. Ortaya “ Tanrı insanı kendi görünümünde yarattı” şeklinde gerçek dışı bir iddia çıkmıştır. Sonra bu sapkın düşünce hadis adı altında İslam dünyasına da sokulmuştur. (İlgilenenler bu sitede ayrıntısını okuyabilirler: ww.mumsema.com/sizden-gelen-sorular/82630-allah-insani-kendi-suretinde-mi-yaratti.html). Tasavvuf ehli ise diğer bir anlamı yani “ayna” benzetmesini alıp kullanmışlardır (İnsan Allahın bir yansımasıdır???).

 

Klasik bilgilerde insana ruh üflenmesinin anne karnındayken olduğu görüş mevcuttur. Tıbbi müdahale için ruhun ne zaman üflendiği göz önüne alınıp buna göre fetvalar verilmiştir. Halen tartışılmaktadır. Bu tartışmalar yapılırken özellikle şu ayetler yorumlanarak bir zaman saptanmaya çalışılmıştır.

Secde suresi 7-9:

Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn(tînin).

Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn(mehînin).

Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaradan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size işitme yeteneği, görme yeteneği, beyin merkezleri verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.

Burada apaçık anlaşılmaktadır ki bu ayetlerde insan soyunun planlanmış evrim süreci anlatılmaktadır. Oysa bu ayetler sanki bir kişinin yaratılması gibi anlatılmaya çalışılmaktadır.

Burada insanlığın başlangıçta çamurdan yaratılmaya başlandığı, sonra eşeyli üreme ile devam edilip, zamanla insan şeklini aldığı ve sonra ona ruhundan üfleyerek yani ilahi üstün akıl özelliği kazandırıldığı, ona işittiğini anlama, baktığını görme özelliği yani şuur verildiği anlatılmaktadır.

Kulak anlamına gelen ezene, göz anlamına gelen ayn kelimeleri kullanılmamıştır. İşitmek ve basiret kelimeleri kullanılmıştır. İnsanlar işittikleri kelimelerle ve algıladıkları görüntülerle düşünürler. Doğuştan kör olan birisine renkleri anlatamazsınız. Doğuştan sağır olana da notaları anlatamazsınız.

Muminun suresi 12, 13, 14. Ayetler.

Ve lekad halaknal insâne min sulâletin min tîn(tînin).

Summe cealnâhu nutfeten fî karârin mekîn(mekînin).

Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızâmen fe kesevnel izâme lahmen summe enşe'nâhu halkan âhar(âhara), fe tebârekallâhu ahsenul hâlikîn(hâlikîne).

“And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık.[12] Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.[13] Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka (insan) şekilde inşa ettik: Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne uludur!”[14]

Burada da açıkça görülüyor ki: İnsanın anne karnında yaradılışı anlatılıyor. Belli bir safhadan sonra insana insan şeklinin verildiği yani artık bir insan olduğu açıklanıyor. Halaka kelimesinin şekil olarak yaratılma anlamına geldiği de açıkça anlaşılıyor. Oysa ruh üflenmesinden bahsedilmiyor.

Ruhun üflenmesi ile ilgili ayetleri incelediğimizde farklı bir durum ile karşılaşıyoruz.

Mesela Hicr 28, 29, 30, 31:

Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn (mesnûnin).

Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne).

Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).

İllâ iblîs(iblîse), ebâ en yekûne meas sâcidîn (sâcidîne).

Rabbin meleklere: «Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu iyice düzenleyip ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın» demişti.[28-9] Bunun üzerine, İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.[30-1]

Bu ayette geçen “sevveytuhu” “onu iyice düzenledim” kelimesinin kökü “sin ve ye” dir. Düzenlemek, ayarlamak, denk, eşit hale getirmek demektir. Burada tefil babında olup iyice düzenlemek anlamına gelmektedir.

Asıl dikkat edilmesi gereken kelime budur. Bu kelime “halaka” yani şekillendirdi kelimesinden sonra gelmektedir. Çünkü bir şey şekil olarak yaratıldıktan sonra onun kalıcı şekli ve işleyişi düzenlenmektedir. Bununla ilgili birçok örnek vardır.

 Mesela: secde suresi 4:

Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).

Allah, o zâttır ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarında bulunanları altı günde yaratmıştır, sonra da arş üzerine istiva buyurmuştur. Sizin için O’ndan başka bir velî ve bir şefaatci yoktur. Artık iyice düşünmez misiniz?[4]

Esteva kelimesinin kökü “sin ve ye” dir Burada Allah yeri ve gökleri yaratmış ve sonra onların işleyişini, yönetimini düzenlemiştir.

İnfitar süresi 7. ayet:

 Ellezî halakake fe sevvâke fe adelek(adeleke).

O ki, seni yarattı hemen ardından düzenine koydu ve dengeli kıldı.[7]

Kıyamet suresi 37-38:

E lem yeku nutfeten min menî yin yumnâ

Summe kâne alakaten fe halaka fe sevvâ.

Fe ceale minhuz zevceyniz zekere vel unsâ.

Değilmiydi bir nutfe dökülen menîden?[37] Sonra bir aleka, oldu derken biçimine koydu, derken tesviye (düzenledi) etti de[38] Yaptı ondan da iki eşi: erkek ve dişi[39]

Bu ayetlerden ise sevva yani düzenleme sonunda buluğda erişilen gerçek erillik ve dişillik tanımlanmış ve bunların eş olarak birbirine uygunluğu anlatılmıştır. Oysa bir gebelikte aleka veya nutfenin dişi mi erkek mi olacağı başlangıçta bellidir.

Kasas suresi 14:

Ve lemmâ belega eşuddehu vestevâ âteynâhu hukmen ve ilmâ(ilmen), ve kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).

 Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız.

Burada geçen esteva kelimesi seva kökünden gelip olgunluğa ulaştı ve düzenlemesini tamamlayınca ona hüküm ve ilim verdik deniyor. Demek ki düzenlenme olgunluk çağına kadar devam etmektedir.

 

Yine klasik inanışlarda bulunan bir bilgi de şudur: “Adem çamurdan bir yetişkin olarak, heykel gibi yaratılıp, içine ruh üflenip insan olmuştur” .

Bu durumda Adem’e ruh üflenmesi yetişkinken olmaktadır.

Adem’in yetişkin olarak yaratıldığı bilgisinin doğru olmadığını Kuranda bulunan ayetlerden biliyoruz.

Mesela Ali İmran suresi 59: Doğrusu Allah katında İsa’nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem’in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona «ol!» dedi, o da oluverdi.[59]

Bu ayette anlatıldığı gibi Adem’in yaratılışı ve İsa’nın yaradılışı bir birine benzemektedir. Sonuçta ikisi de ve biz de hammadde olarak topraktan yaratıldık. Ama hepimizin annesi vardır.

Hepimiz Kuran’dan da biliyoruz ki İsa bir anneden doğmuş ve çocukluk döneminden sonra bir yetişkin olmuştur. Öyleyse Adem de bir anneden doğmuş ve bir çocukluk dönemi yaşamıştır.

Fakat Adem’in meleklere isimleri bildirmesi ve cennet bahçesine yerleşmesi hep yetişkinlik döneminde olmuştur. Çünkü Adem’e “sen ve eşin” cennete yerleşin denmektedir. Eşi olan birisi yetişkin demektir.

İnsan suresi 1. Ayet: İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?[1]

Bu ayeti Adem peygamberin yaratılması ile ilgili olarak ele alırsak: Adem’in yaratılıp bahse değer bir şey olması için uzun bir çocukluk dönemi geçmiş ve ruh üfürülmesi ile bahse değer bir şey olmuştur. Bütün isimleri söyleyerek değerli olmuş;  melekler secde etmiş ve cennete yerleşmeye hak kazanmıştır.

Ayrıca bu ayet Adem’den önceki insanları da ifade etmektedir.

Bakara suresi 33-35: Allah «Ey Adem onlara isimlerini söyle» dedi. Adem isimlerini söyleyince, Allah «Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?» dedi.[33] Ve o zaman meleklere, «Adem’e secde edin» demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu.[34] «Ey Adem! Eşin ve sen cennete yerleşin, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz» dedik.[35]

Şimdi Hicr suresi 28-31. Ayetleri hatırlayalım: Rabbin meleklere: «Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu iyice düzenleyip ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın» demişti.[28-9] Bunun üzerine, İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.[30-1]

 

Burada açıkça görülüyor ki düzenlenip ardından Allahın kendi ruhundan üflemesi yetişkinlik döneminde gerçekleşiyor.

Buna başka bir örnek de Araf suresi 11: And olsun ki, sizi yarattık, sonra suret verdik, sonra meleklere, «Adem’e secde edin» dedik; İblis’ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı.[11]

İnsanın görüntüsünün tamamlanması buluğ çağının sonuna kadardır. Nihai yüz hattı vücut ölçüleri mesela boy, ses gibi birçok özellik buluğ çağından sonra tamamlanır.

Şems suresi 7-8. Ayetler:

Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.

Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.

Ve bir nefse ve onu düzenleyene[7] Sonra da ona kötülüğü ve korunmasını ilham eyleyene ki[8].

Burada sevvaha kelimesi düzenleme demektir. Ardından “kötülük ve kaçınmayı ilham edene” denmektedir. Yani düzenleme ile iyi ve kötü ayırımına (otokontrol) ulaşılmaktadır yani mümeyyiz olunmaktadır.

Kehf suresi 37:

Kâle lehu sâhıbuhu ve huve yuhâviruhû e keferte billezî halakake min turâbin summe min nutfetin summe sevvâke raculâ(raculen).

Arkadaşı onunla konuşarak dedi ki: 'Seni topraktan sonra nutfeden yaratan, sonra da bir adam olarak düzenleyen Rabbini inkar mı ettin?

Düzenleme olayı adam (yetişkin) oluncaya kadar devam etmektedir.

 

Zumer suresi 42: Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında vefat ettirir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tayin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, düşünücüler olan bir kavim için.[42]

Apaçık anlaşılıyor. Ölüm esnasında alınan nefis yani candır. Ruhtan bahsedilmiyor. Her ne kadar bazı tercümanlar ruh olarak çevirseler de burada alınan nefs (can, kişi) dir.

Enam suresi 93: Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahy edilmemişken «Bana vahyolundu, Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim» diyenden daha zalim kim olabilir? Bu zalimleri can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış, «Nefislerinizi verin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, O’nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız» derken bir görsen![93]

Bu ayette de ruhlarınızı verin denmiyor. Nefislerinizi verin deniyor.

Açıkça üflenen ruhun nefsin yani canın içinde, onun bir bölümü, ilavesi olduğu anlaşılıyor.

 

Bu günkü bilgilerimizle biliyoruz ki insana insan olma özelliğini veren beynin prefrontal alanıdır. Alnımızda iki kaşımız arası gibi bir bölgededir. Secdeye gittiğimizde yere değen bölgede yer alır. Bu bölge beynin “Ceo” su yani halifesidir. Algısal analiz, soyut düşünme ve sosyal davranış yetkinlikleriyle ilişkilidir. Prefrontal korteks tüm duyulardan iletilen bilgileri düzenlemekte ve organize etmektedir. Beyin en geç olgunluğa ulaşan kısımlarından biridir.

Prefrontal korteks ile ilişkilendirilen beyin işlevleri:

Dikkat odaklanması.

Düşünce düzenlenmesi ve problem çözme yetisi.

Farklı durumlara göre davranış uyarlanması.

Planlama ve strateji oluşturma.

Duyu kontrolü ve haz erteleme.

Yoğun duyguların kontrolü.

Uygunsuz davranışların bastırılması ve uygun davranış gösterme.

Eş zamanlı çoklu bilgilerin işlenmesi.

Beyinin bu kısmı kişiye yargılama yetisi kazandırmaktadır.

Bu bölgenin tamamen olgunlaşması 25 yaşı civarında gerçekleşmektedir.

 Mümeyyizlik yani iyi ile kötüyü ayırma yaşı ortalama 12 yaş tır. Bir insanın tam olarak mümeyyiz olması için en az 25 yaşında olması gerekmektedir. Beyninin prefrontal bölgesi hasar görmüş kişiler utanmaz ve ahlaksız olabilmektedirler.

Bu bilgi bana Adem’in cennete yerleşirken ve cennette sınanırken niye hep yanında eşi olduğunu açıklamaktadır. Çünkü erişkin yani mümeyyiz olduğu dönemden bahsedilmektedir.

Adem’in isimleri meleklere bildirdiği yaş yani mümeyyiz olduğu yaş en az 12 olmalıdır. Sınandığı yaş en az 25 olmalıdır.

Şeytan Adem’e ve eşine düşman olduğu halde cennet bahçesine girene kadar onlara karşı hiçbir girişimde bulunmamıştır. Neden? Çünkü Adem’e secde edin emri ile cennete girme arasında zaman farkı yoktur. Ya da şeytan onları sadece cennetten çıkarmak istemektedir. Çünkü muhtemelen Adem ve eşinden önce orada yerleşen kendisidir. Adem’e secde etmediğinden Allah’a asi olmuş ve cennetten kovulmuştur. Fakat şimdi oraya halife olan Adem ve eşi yerleşmiştir. Adem bütün isimleri bilmesine karşılık alim sıfatı ile cennete yerleştirilmiştir. Fakat asıl üstünlük takva yani haramlardan kaçınmak ile olduğu için cennette kalmayı hak edememiştir. Çünkü şeytanın onu kandırması ile Allahın yasak ettiği ağaca yaklaşarak haram işlemiş ve takvasını kaybetmiştir.

Bir insanın gerçek anlamda değerlendirilmesi ancak tam mümeyyiz olduğunda yapılabilir. Bir çocuk bütün yaptıklarından sorumlu tutulamaz.

Bir insanın biyolojik ve kişilik gelişimi 12- 25 yaşları arasında olmaktadır. Yani bir insanın düzenlenip içine ilahi ruhtan ilham edilmesi yani tam şuurlu bir kul olması ancak 25 yaşından sonra mümkün olabilir. Bu nedenle Allahın ruhundan üflenmesi ancak bu yaşlardan sonra olabilmektedir. O’da olursa!

Enam suresi 112: Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.

Buradan da anlaşıldığı gibi cin ve insan şeytanları da vardır. İnsan şeytanlarına bütün meleklerin secde (itaat) etmesi mümkün değildir.

Öğleyse bu şeytan insanlar “düzenleyip ruhumdan üflediğimde ona secde edin” tanımına uygun değildir.

Canlılık, insan olmak ve İlahi ruh taşımak farklı şeylerdir. Sanırım canlılık veren güç ile ilahi ruh kavramları zaman içinde karıştırılmıştır. Bir insan ancak bir insandır. İlahi bir varlık olarak yani Allahın ruhundan üflediği insan ise aklıselim, güzel ahlak ve şuur taşıyan, takva sahibi, tövbe edebilen, her anlamda olgun insandır.

Kısacası “ruhumdan üfledim” cümlesinin anlamı “Ona kendimden ilahi akli özellikler ekledim, yükledim” demektir. Ayrıca Kuran' da dikkat edildiğinde "ruhumdan üflemenin" "bütün kelimeleri öğretti" ile aynı anlamda olduğu anlaşılacaktır. İnsanlar kelimelerle düşünür. Bu da Allah'ın insana ayrıntılı düşünebilme yeteneği üflediğini göstermektedir. Nefeha yani üflemek kelimesinin diğer anlamı genişletmek, şişirmek demektir. Bu ilahi özellik de güzel ahlaktır. Güzel ahlakın en önemli kısmı ise haramlardan uzak kalmaktır. Eğer insan bunu aklıselim ile gerçekleştirir ise o zaman bütün melekler ona itaat edecektir. Ama şeytan bunu gerçekleştirmemize olanca gücü ile engel olmaya çalışmaktadır. Bunu başarabilmek için bu mücadelede azim sahibi olmak gerekir. Bu da ancak Kuran ve Allahın yardımı ile mümkündür.

Doğrusu Allah bilir.

 


YorumcuYorum
Mete Firidin
12.04.2013
08:30

Her ruh bir candır. Her can bir ruh değildir.

Hüseyin Kayahan
12.04.2013
13:48

Heyhat; yazıyoruz okuyan yok, söylüyoruz dinleyen yok...

Nefis ve ruh birer programdır.

Nefis sizin bedeninizi (hardware) çalıştıran ve kapalı, değişmeyen bir programdır (software, bios gibi). Canlının inşası sırasında DNA larınca yürütülür, canlı tamamlanınca (merkezi sinir sistemi olan canlılarda) beyinle birlikte işletilir. Daha ziyade beynin iç bölgeleri tarafından olmak üzere, merkezi koordine sağlanır. Canlı acıkınca yemek yemek, susayınca içmek, dürtü geldiğinde dışkılamak ister. Aldığı elmanın kimin malı olduğunu, dışkılamak için yerin uygun olup olmadığını, karşı cinsin helali olup olmadığını bilemez. Bunlar sosyal kriterler olup;, haram, helal, yasak, serbest gibi halleri değerlendiremez. Zira onda bu kodlar yazılı değildir. Nefsin emrettiği "su'i" bu tip kötülüklerdir ki, tabii olarak o fiiller kötü olmamakla beraber, sosyal olarak kötü ve çirkin hallerdir... Nefsin bu taleplerini/emirlerini, diğer program olan ruh kontrol eder.

Ruh ise; insani insan yapan diğer canlılarda bulunmayan DÖRT MELEKESİNİ (His, Fikir, irade ve Ünsiyet) işleten, Linux gibi AÇIK KAYNAK KODLU bir program olup, çocukluktan (belki de cenin halinden) başlayarak gittikçe gelişen, kullanıcısı (kişinin kendisi) tarafından geliştirilen bir programdır. Bu program yaşa göre ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Kişi, Allah'ın halifesi olarak bu programı hem kullanır hem de geliştirir. Allah'ın kendisine izafe ederek söylediği bu program; sadece onda ve evrendeki halifesi olan insan da vardır. Diğer canlılarda sadece nefis programı vardır ve onların bedenini o program çalıştırır. İçgüdüler de bu programın içindedir.

Görünmeyen ve işilmeyen ama etkisi hissedilen rüzgara, yele "rıh" denmiştir. Buna nispetle bugün program dediğimiz (erginlik teorisinde uzun uzun anlattığımız gibi) bu varlığa da "ruh" denmiştir.

Nefaha/üfleme ise, yine rüzgara nispetle, rüzgarın esmesine nispet edilerek, üfleme olarak zikredilmiştir. Bunun teknik karşılığı, download/indirme/yüklemedir.

Daha fazlasını ve detayları ayrı bir makalede yazmak uygun olur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
12.04.2013
18:16

Hüseyin bey tamamen doğru söğlüyorsunuz ama bunu sölediğinizde doğru bir teşbihden öteye gitmiyor.

Bu yazının amacı Kuran'a ve bilime dayanarak İnsan ruhunun ne olduğunu ispat etmektir.

Sam Adian
12.04.2013
19:59

Ruh konusunda daha once detaylı olarak yazdığımız için burada çok kısa iki noktaya değinmek ve herkesin bilgisine ve ilgisine önemli olduğunu düşündüğümüz bir konuyu gündeme taşımak istiyorum. Kur’an kavramları açıklarken, aynı zamanda detaylarını da verir. Buna gore: INSAN, inorganic bir control üniteesidir ve biyolojik bedenden ayrıdır. NEFS, tıpkı bir bilgisayarın işletim sistemi gibi, beşerin yahut insanın işletim sistemidir. RUH, ise, INSAN, BEŞER veya NEFS’ten tamamen ayrı, sistemin işleticileri tarafından gerekitğinde kullanılan, bir çeşit uzaktan yönetim şeklidir. Yahut bir çeşit installation şeklidir. Ayetler dikkatle incelendiği zaman, bu husus bütün çıplaklığıyla anlaşılabilir. Burada yine Kur’an ın ışığında bilimsel bazı verilere de sahip olmak gerekir. Ne yazık ki, bilimsellik, sadece ve sadece geleneğin içerisinde ve geleneğin yaptığı tanımlamalara bağlı kalarak üretilmeye çalışılmaktadır ki bu bir anlam taşımıyor. Ne yazık ki RUH hiç bir şekilde INSAN ve BEŞER ile ilişkilendirilen bir şey değildir. Bunun çarpıcı öörneklerini ayetlere dayanak daha once vermiştik. Bizim özellikle inşirah suresindeki ifadelerden başlayarak, BEŞER ile INSAN arasındaki ilişkinin ne olduğu, buna bağlı olarak kişiliğin nasıl geliştiği, beynin işlevi, hayatın bedene bağlı olup olmadığı, psikoloji yahut programdaki bozuklukların beyin yahut akıl denilen –ki akıl beşer ile ve dolayısıyla beyin ile tümleşik değerlendirilmektedir- mekanizma ile olan ilişkilerini anlamak istedik. Geçmişte, Amerika’da kısmen denenmiş bir deneyden yola çıkarak elimizdeki imkanlarla bir deney yaptık. Bu deney, temelde, izole edilmiş bir ortamda bir canlının yaşayıp yaşayamayacağını anlamaya dayanıyor idi. (Burada bir köpeği kullandık, bunun nedeni de, kur’an INSAN kavramını sadece bize mahsus bir mekanizma olarak tanımlamaz. Hayvanlar ve bitkiler için de kullanır. Yani organizmal olan varlıkların da INSAN I vardır.) Hastahanelerde bulunan radyoloji odalarında olduğu gibi, kurşun ve karbon kullanarak izole edilmiş bir oda yaptık. Amacımız elektronik veya radyolojik sinyalleri engellemek idi. Ne yazık ki kullandığımız teknik çok sağlıklı değildi. Ancak yine de önemli veriler elde ettik. Daha once yapılan benzer deneyde, kısmen yalıtılmış bir ortama konulan bir beşerin çıldırdığının gözlendiğini biliyorduk. Bizim deneyimizde de köpeğin çıldırdığını, en azından odanın duvarlarına çarpmasından anlamak mümkündü. Bu odanın içine elektronik bir aygıt koymadık çünkü böyle yaptığımız takdirde sinyalleri engelleyemeyeceğimizi düşündük. Netice itibariyle, içine koyduğumuz kopek, yaklaşık iki saat sonra dengesizleşmiş, bir sure sonra hareketsiz kalmış ve yaklaşık 9 saat 48 dakika sonra odayı açtığımızda da ölmüş olduğunu gördük. Bu durum, bizim daha once ayetlerden yola çıkarak ulaştığımız sonuçları doğrulamaktaydı. Elbette bununla ilgili yapılması gereken pek çok şey vardır, bilimsel anlamda sonuç üretebilecek düzeye getirip tekrarlamak ve verileri de insanlığın faydasına sunmak gereklidir. Bu deneyin, yahut daha da gelişmiş bir deneyin çok daha sağlıklı koşullarda ve özellikle ama özellikle doktorlar ve tıp akademisyenleri tarafından titizlikle yapılması gerektiğine inanıyoruz. Geçmişte öngörülmüş bütün bilimsel verilerin, kişilik, psikolojik, akli ve varoluş anlamındaki bütün verilerin tümüyle değişmesini gerektiren ve zaten Kur’an ın da ısrarla anlattığı şey olan verilerin bilimsel temellerini oluşturmak gereklidir. Hiç bir bilimsel veriye dayanmayan önermeler çok anlamlı değildir. Özellikle buna itiraz edecek olan doktorların yahut akademisyenlerin biraz zahmete girerek, beenzer bir deney yapmaları son derece yerinde olur. Sonuç itibariyle söylenebilecek pek çok şey vardır özetle - Ruh, beşerin yahut insan denilen mekanizmanın bir parçası değildir. (mesela Meryem hikayesi) - Bedenin yaşamasını sağlayan şey, bedenin dışındadır. - Bilgi, birikim, deneyim, algı, akıl hepsi bütünüyle biyolojik bedenden ayrıdır ve sistemle bağlıdır. (aksi olsaydı, ölüm sonrası bu bilgilerin yok olması gerekliydi) (mesela siccin ve illiyyun ve diğerleri) - INSAN denilen şey, inorganic bir mekanizmadır ve bedenle ilgili değildir. (üretim ayetleri) - Akli yahut psikolojik arızalar Beden’in dışında programda meydana gelen bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Düzeltilebilirler. (nefs ve işleyişi ile ilgili ayetler, Mesela musa kıssasındaki gulamın düzeltilmesi..) Gibi pek çok sonuç ortaya konulabiilir. Bizim daha ileri düzey varsayımlarımız da vardır. Mesela Göğüs kafesinin aslında bir çeşit anten gibi çalıştığı, büyük oranda göğüs kafesi olmayan beşerin yaşama şansının olmayacağı yahut normal hareket kaabileyetine sahip olamayacağı, (akıl, idrak, hareket vs.) Kişilik, kimlik gibi algılamaların bilgi veya deneyimlere bağlı bir birikimden başka bir şey olmadığı ve beşerin kişisel veritabanına kaydedildiği, ancak bu veritabanının bedenden ayrı olduğu, Beyin denilen mekanizmanın sadece komutları yorumlayan bir aygıttan başka bir şey olmadığı gibi…. Bu bilgileri bir kere daha Ayetler ile karşılaştırarak değerlendirmek çok daha sağlıklı ve Doğru bir hareket olur. Bu aynı zamanda Kur’an ın bilimselliğini de kanıtlayan bir durumdur. Vahyeden kitabı anlamamız için bize gönderdi. Eğer anlamayacaksak yahut anlamamız gerekmiyorsa, yahut varsayımlarla idare edeceksek o vakit kitaba da ihtiyaç olmamalıydı. Vesselam

Sam Adian
12.04.2013
21:23

Bize yapılan en büyük zulüm, kavramların tahrif edilmesidir. Geçmişte Kur’a üzerinde düşünenler yahut kafa yoranlar ne yazık ki onu anlamamışlardı. Kavramları da tamamen hayalı tanımlarla önümüze koydular. Sonra gelenler ise, Usul gibi pek çok sebeple bu kavramları yeniden tanımlamaya cesaret edemedi yahut izin verilmedi. Ne yazık ki biz, bu kaosun içinde çırpınıp durduk. Bugün de çoğunlukla başvurulan ve zaten geleneksel alışkanlığın pek de dışında sayılamayacak bir yöntemle kavramlar bilinçaltının yönlendirmesi ile yeniden tanımlanıyormuş gibi görünse dahi, hiçbir deneysel veriye dayanmadan sırf eski kaynakların ortaya koyduğu verilere göre yapılmaktadır. Tıpkı Ruh kavramı üzerinde ortaya atılan hayali varsayımlar gibi pek çok kavram üzerinde aynı şey yapılmaktadır. Kur’an ı anlamaya çalışanların, onun kavramlarını tanımlarken yahut anlarken, başka hiçbir konuda olmadığı kadar dikkatli ve titiz olmak zorundalar. Çünkü geçmişin bize yaptığı zulmü, bizim geleceğe miras bırakma hakkımız olmadığı gibi, bugün elimizdeki imkanları doğru kullanmak ve bu kavramları mümkün olan en doğru şekilde deneyimleyerek anlamak bizim borcumuzdur. Deneyimlenmemiş bir kavram üzerinde yapılacak tanımlamanın hayali ve gerçekçi olmayacağı artık bilinmelidir. Vesselam.

Reşat Nuri Erol
14.04.2013
11:06

ÜSTAD ile İstanbul çalışmalarına yoğunlaştığımız yaklaşık 15 yıl önceki günler...

El-Mu'cemu'l-Mufehresi Li'l-Elfazi'l-Kur'an'il-Kerimi kitabı elimizin altında...

Tek tek sayfaları çeviriyor ve "kök kelimeleri" tek tek sayıyoruz...

Saymakla yetinmiyor, tek tek rakamlandırıyoruz...

ÜSTADA niçin böyle yaptığımızı sormuyorum...

Sadece çalışıyor, günlerce çalışıyoruz...

RUHUMDA bir ferahlık var ki...

Yazılası/anlatılası değil gibi...

Sadece yaşanası...

Yaşandı...

...

bu konuyu başka bir boyutu ile daha önce yazdım...

bugün de bu boyutu aklıma düşüverdi...

bu kadarını paylaşabiliyorum...

gerisini siz hayal edin...

...

ama..

bir sonucu paylaşayım...

hani...

sonuç olarak "KUR'AN KÖK KELİMELERİ ANSİKLOPEDİSİ" projesi çıkmıştı ya...

ÜSTAD dedi ki:

"EN ZOR KELİME "RUH" KELİMESİ; ONU BEN YAZAYIM...

SENİNLE DAHA ÖNCE "SEYAHAT" KELİMESİNİ ÇALIŞMIŞTIK...

(nitekim "KUR'AN VE SEYAHAT/TURİZM" kitabı / mezuniyet tezi böyle doğdu)

ŞİMDİ SEN DE BİR KELİME SEÇ VE İLK ÇALIŞMALARI YAPMAYA BAŞLAYALIM..."

(bu arada Harun Özdemir kardeşimiz "ŞEREA/ŞERİTA" kelimesini/kitabını yazdı ve yayımladı)

ÜSTAD zaman zaman "RUH" üzerine yazılar yazdı;

biri "RUH RİSALESİ" olarak sitemizde...

hepsi derlense bir KİTAP olur...

özellikle...

FELSEFE YAZILARI üzerinde durulsa...

Harika bir FELSEFE KİTABI ortaya çıkacaktır...

Harun Özdemir yazıları topluca istedi; gönderdim....

Harun Kardeş!

Felsefe Kitabı çalışmamız ne âlemde?..

orada da "RUH" üzerine önemli bölümler var...

bilgilerinize...

...

neyse...

bugünlük nu kadar!..

selam ve dua ile..

reşad

Reşat Nuri Erol
14.04.2013
13:04

örnek...

"RUH RİSALESİ/KİTABI"ndan, sayfa 61...

"Kitaplar" bölümüne bakılabilir...

selam ve dua ile..

reşad

*

"و يسئلونك عن الروح (17/85) قل الروح من امر ربى و ما اوتتم من العلم الا قليلا (17/85) “Sana ruhtan sual ediyorlar.” “Senden ruhu soruyorlar.” (17/58) “De ki, ruh Rabb’imin emrindendir. Size ilimden kalil bir şeyden başkası ita edilmemiştir.” (17/58) “De ki, ruh beni var edenin işidir. Size bilgiden az bir şey verilmiştir.” Biz ancak maddi varlıkların bize gönderdiği dalgaları idrak etmekteyiz. Dalgaların kendisini değil de bize olan etkisini idrak ederiz. Dalgaları göndereni bilemeyiz. Bu sebepledir ki ne zamanı, ne mekanı, ne maddeyi, ne de enerjiyi değil de; onların gönderdiği dalgaların çeşitlerini biliriz. Hiçbir şeyin mahiyetini bilemediğimiz gibi, ruhun mahiyetini de bilemeyiz. Allah’ın mahiyetini de bilemeyiz. Sadece bize olan etkilerini biliriz. Onun içindir ki psikolojinin konusu ruh değil, ruhsal olaylardır."

Mete Firidin
14.04.2013
13:43

İsra suresi 85. ayette: وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا

Meal:Sana El ruh un ne olduğunu soruyorlar, de ki: «Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.»[85]

Görüldüğü gibi sorulan "El Ruh" yani Cebrail?, melek? dir. Bu Allahın emrinden bir emirdir. Deniyor. Buradaki emir özel bir emirdir. Üflenen ruhdan farklı özel bir ruhdur. Çünkü el takısı ile gelmiştir. Yani the ruh gibi, Emirlerden bir özel emirdir. Bu konuda size az bilgi verilmiştir. Yani Melek Cebrail gibi konularda onun mahiyeti hakkında SİZE az bilgi verilmiştir. Buradaki siz kelimesi kimlerdir? Sahabeler mi?, yoksa bizler mi? yani sonrakiler mi?. Eğer bizleri de içeren bir kapsam olsaydı. İnsanlara denirdi diye düşünüyorum. Yani burada sahabeye deniyor gibi düşünüyorum.

Ayrıca Araf suresi: 172. ayette: Rabbin, insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim» demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: «Evet şahidiz» demişlerdi. Bu, kıyamet günü, «Bizim bundan haberimiz yoktu» dersiniz veya «Daha önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, boşa çalışanların yaptıklarından ötürü yok eder misin?» dersiniz diyedir.[172-3]

Burada da yine Ruh larına sorduk demiyor. Zürriyetlerine sordu deniyor. Yani genetik özelliklerine soruyor. Bu bir canlılık unsurudur. ve nefislerine karşı akıl kapasitelerini şahit tutuyor. Çünkü her kişinin "Ruh"u yani kişisel ahlaki aklı daha oluşmamıştır ama kapasitesi mevcuttur.

Aslında ahlaki üstün akıl yani ruh herkişiye has ve sonradan hayatta kazanılan bir şey olduğundan reenkarnasyon diye bir şeyde imkansızdır.





Çok Okunan Makaleler
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 119570 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 112378 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 108775 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 90247 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 84833 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 76079 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 71964 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 67415 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63996 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 54519 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 39513 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 38409 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 35412 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 34735 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33820 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 32510 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 31768 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30771 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 30383 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 29590 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 29078 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 28552 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 27888 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 27133 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 27087 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 26833 Okunma
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25735 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 25283 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 24912 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 24700 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 24049 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 23622 Okunma
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 23265 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 22342 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21871 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc
27.02.2010 21319 Okunma
2 Yorum 10.06.2010 15:12
Mete Firidin
Cennetteki Khamr
28.05.2015 21130 Okunma
17 Yorum 29.05.2015 19:00
Mete Firidin
Şeriata Göre Kadınların Dövülebilmesi?
16.03.2014 20963 Okunma
18 Yorum 20.03.2019 10:45
Mete Firidin
Hz. İbrahim ve Lisan
23.04.2015 20262 Okunma
1 Yorum 24.04.2015 09:49
Mete Firidin
Hz. Adem'in Annesi
3.06.2017 19871 Okunma
1 Yorum 24.04.2021 16:56
Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013 19763 Okunma
8 Yorum 14.04.2013 13:43
Mete Firidin
Fecr ve İmsak
18.07.2013 19333 Okunma
10 Yorum 20.07.2013 22:19
Mete Firidin
Gavs Ve İkizler Burcu
15.12.2014 19080 Okunma
10 Yorum 14.07.2015 09:59
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 18700 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Kuran'da Zamanın Sonu
30.09.2015 18559 Okunma
11 Yorum 25.10.2015 15:50
Mete Firidin
Zülkarneyn
26.08.2011 18454 Okunma
10 Yorum 28.04.2020 20:20
Mete Firidin
Bakara 58. Ayet Ve Hititler
17.01.2011 17957 Okunma
Mete Firidin
Hacc Suresi 15. Ayet Ve Deist
23.10.2014 17683 Okunma
Mete Firidin
Hz. Meryem Hermafrodit mi?
12.11.2014 17598 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:06
Mete Firidin
Hz.İsa’nın Büyüdüğü Yer
8.07.2014 16804 Okunma
Mete Firidin
Naram Sin
25.07.2012 16595 Okunma
5 Yorum 15.10.2020 19:50
Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010 16526 Okunma
12 Yorum 17.02.2016 17:55
Mete Firidin
Sidr ve Sadr Kelimeleri
11.08.2015 16135 Okunma
7 Yorum 18.08.2015 14:52
Mete Firidin
Adem ile Havva
9.03.2010 15518 Okunma
7 Yorum 23.05.2020 03:49
Mete Firidin
Zülkarneyn'in Doğu Seferi
3.06.2012 15192 Okunma
12 Yorum 19.06.2012 10:13
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 15105 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
İnşallah ne demek?
6.06.2015 14886 Okunma
1 Yorum 14.07.2019 09:13
Mete Firidin
Ayete Göre Kutuplarda Namaz
25.01.2015 14678 Okunma
3 Yorum 16.01.2019 16:40
Mete Firidin
Hadid Suresi 25. ayet ve Zülkarneyn
25.10.2015 14595 Okunma
4 Yorum 25.10.2015 13:00
Mete Firidin
Siyon Mekke mi?
4.03.2011 14519 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
8.05.2014 14419 Okunma
18 Yorum 10.05.2014 11:22
Mete Firidin
Hz. Musa’nın Kanatları
28.01.2012 14329 Okunma
2 Yorum 19.02.2012 08:24
Mete Firidin
Necm ve İdbar
3.10.2013 14308 Okunma
8 Yorum 09.10.2013 16:19
Mete Firidin
Allah’ın İki Eli
5.12.2013 14274 Okunma
8 Yorum 12.12.2013 07:13
Mete Firidin
Musa Peygamberi Evlat Edinen Firavun
13.04.2015 14092 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 14045 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Hamr ve Humr
12.04.2012 13881 Okunma
14 Yorum 02.05.2012 15:51
Mete Firidin
İki Doğu Ve İki Batı
19.03.2015 13749 Okunma
3 Yorum 22.03.2015 22:01
Mete Firidin
Kuran'dan Hz. İsa ve Meryem Hakkında
29.05.2017 13727 Okunma
Mete Firidin
Kıyamet Suresi 16. Ayet ve Hadisler
22.03.2015 13540 Okunma
1 Yorum 22.03.2015 21:54
Mete Firidin
Meleklerin Hızı
20.11.2013 13480 Okunma
6 Yorum 24.11.2013 19:02
Mete Firidin
Şeytan
3.07.2016 13418 Okunma
2 Yorum 04.07.2016 20:17
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 13193 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 13016 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
Meteorit (Asteroid) Yağmuru
25.08.2013 12946 Okunma
11 Yorum 27.08.2013 15:07
Mete Firidin
El Hadid ve Besmele
13.01.2013 12906 Okunma
4 Yorum 17.01.2013 08:36
Mete Firidin
Nisa 15. Ayet ve Fuhuş
21.07.2015 12877 Okunma
3 Yorum 15.12.2018 16:41
Mete Firidin
Harun’un Kız Kardeşi Miryem
1.09.2013 12793 Okunma
4 Yorum 11.09.2013 07:57
Mete Firidin
Ayağa Mesh Meselesi
12.02.2016 12723 Okunma
6 Yorum 06.07.2016 22:09
Mete Firidin
Neden Buzağıya Taptılar ?
16.03.2011 12684 Okunma
1 Yorum 18.03.2011 09:21
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 12423 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Kur'an İncil ve Tevratı Onaylar mı?
11.07.2011 12391 Okunma
1 Yorum 23.07.2011 17:45
Mete Firidin
Bilqıst
23.04.2014 12377 Okunma
13 Yorum 26.04.2014 14:44
Mete Firidin
İmhotep'in Babası
7.04.2015 12155 Okunma
13 Yorum 03.05.2018 23:12
Mete Firidin
Hz. İsa'nın Doğduğu Mevsim
31.12.2014 12108 Okunma
1 Yorum 01.01.2015 11:03
Mete Firidin
Kuran’da Kalp
29.05.2010 12102 Okunma
1 Yorum 19.02.2012 11:49
Mete Firidin
Ad Kavmi Atlantis Ay
7.03.2011 11827 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da Yağış Kelimeleri
29.11.2013 11633 Okunma
8 Yorum 01.12.2013 18:50
Mete Firidin
Musa Ve Firavun Zamanı
31.03.2015 11575 Okunma
Mete Firidin
İrimu (İrem Şehri)
21.10.2012 11569 Okunma
Mete Firidin
The Birthday Of Jesus Christ According to Quran
4.12.2016 11563 Okunma
10 Yorum 30.11.2017 15:56
Mete Firidin
Fecrin Beyaz ve Karanlık İpliği
29.06.2015 11480 Okunma
2 Yorum 02.07.2015 10:06
Mete Firidin
Subhân'Allah
23.11.2014 11409 Okunma
2 Yorum 29.11.2014 17:01
Mete Firidin
Nur Suresi 35. Ayet Yenilenmiş Makale
14.07.2012 11227 Okunma
2 Yorum 03.08.2012 18:57
Mete Firidin
Meryem Suresi 26. Ayet
23.02.2011 11089 Okunma
Mete Firidin
Şerr
10.05.2015 10976 Okunma
9 Yorum 19.05.2015 15:59
Mete Firidin
Felek, Hunnes, Kunnes
6.03.2012 10930 Okunma
Mete Firidin
Müslüman
19.12.2013 10925 Okunma
13 Yorum 21.12.2013 10:35
Mete Firidin
Cinler ve Kızılötesi Işınlar
7.05.2011 10882 Okunma
Mete Firidin
Ebabil ve UFO
25.06.2013 10821 Okunma


© 2024 - Akevler