Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018
17932 Okunma, 2 Yorum

 

 

1. Fatiha Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir.
  3. Merhametli, özel merhametli,
  4. Yargı gününün sahibi,
  5. Özellikle yalnız sana kulluk ederiz ve özellikle yalnız senden dileriz.
  6. Bizi doğru yol-yönteme yönlendir.
  7. Gazap ettiğin dışındaki nimet verdiklerinin yöntemine ve sapıtmışların değil.

 

2. Bakara Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. İşte o kitap, onun içinde çelişki yoktur. O, o müttakîler (Allah’ın yasak ve tavsiyelerini önemseyenler) için bir yol göstericidir.
  4. Onlar ki ahirete inanırlar ve namazı kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıktan infak ederler.
  5. Ve onlar ki sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler ve onlar ahirete kesinkes inanırlar.
  6. İşte onlar Rabb’lerinden gelen bir rehberlik üzerelerdir ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  7. Kesinlikle o kâfirler, uyarsan veya hiç uyarmasan onlar için eşittir, iman etmezler.
  8. Allah onların kafa (beyin kabuğu, korteks) merkezlerini ve işitip anlamalarını mühürledi. Ve görüp anlamalarının üzerindedir perde. Ve onlar içindir büyük azap (terbiye işlemi).
  9. Ve insanlardan kimi inananlar olmadıkları halde “Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler.
  10. Allah’ı ve inananları aldatmaya çalışırlar. Ve sadece kendilerinden başkasını aldatamazlar ve şuurunda değillerdir.
  11. Hastalık kafa merkezlerindedir ki Allah hastalık olarak onları artırdı ve onlar içindir yalanlar olmaları nedeniyle acı verici azap.
  12. Ve onlara “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” dendiğinde, derler ki: “Kesin olarak, biz ıslah edenleriz”.
  13. Dikkat edin; kesinlikle onlar, onlar bozgunculardır. Ve lakin şuurunda değillerdir.
  14. Ve onlara “Aklı başında insanların inandığı gibi siz de inanın” denilince,  “Düşüncesizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır düşüncesizler. Ve lakin bilmiyorlar.
  15. Ve iman edenlerle mülakat yaptıkları zaman  “İman ettik” derler. Ve şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında:  “Kesinlikle biz sizinle beraberiz. Kesin olan, biz onlarla alay edenleriz” derler.
  16. Allah’tır onlarla alay eden. Ve onları taşkınlıkları içinde bocalarken mühlet vererek erteler.
  17. İşte onlar, onlar ki hidayetle şaşkınlığı satın aldılar da ticaretleri kar getirmedi ve doğru yolu bulanlar olmadılar.
  18. Onların benzetmesi o ateş yakmak isteyene benzer ki o etrafını ışıklandırınca Allah onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır. Göremezler.
  19. Sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir de onlar dönmezler.
  20. Veya gökten olan, içinde karanlıklar ve yıldırım ve gök gürültüsü bulunan musibete tutulmuş kişiler gibilerdir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Ve Allah kâfirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
  21. Şimşeğin çakması neredeyse görüşlerini alır. Onları her defasında ışıklandırınca yürürler ve üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Ve Allah uygun görseydi mutlaka işitme ve görmelerini giderirdi. Kesinlikle Allah her şeye kadirdir.
  22. Ey insanlar! Sizi ve o sizden öncekileri biçimlendiren Rabb’inize kulluk edin. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparsınız.
  23. O ki yeryüzünü size bir servis yeri ve göğü bir bina kıldı. Ve gökten bir tür sıvı indirdi de onunla size rızık olan ürünlerden çıkardı ki Allah’a bile bile denkler kılmayın.
  24. Ve kulumuza indirdiğimizden (Kuran’dan) çelişki içindeyseniz ki onun benzeri bir sure meydana getirin. Ve doğrusunu söyleyenlerseniz Allah’tan başka bilirkişilerinizi yardıma çağırın.
  25. Ki asla yapamadınızsa ve asla yapamayacaksınız ki o inkâr edenler için hazırlanan ve yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşi önemseyip göz önünde bulundurun.
  26. Ve o inanan ve yararlı işler yapanları müjdele. Kesinlikle onlar içindir altlarından nehirler akan cennetler. Onlara oranın bir ürünü rızık olarak verildiği her defasında,  “Bu daha önce o rızıklandığımızdır” derler. Ve onlar onlara farklı benzerleri olarak bulunduruldu. Ve onlar içindir orada tertemiz eşler ve onlar orada kalıcılardır.
  27. Kesinlikle Allah kısım kısım (insect?) olanı da onun üstününü de benzetme olarak vermekten çekinmez. Ki inananlara gelince de bunun Rabb’lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Ve inkâr edenlere gelince ki “Allah bu benzetmeyle ne irade etti?” derler. O, onunla birçoğunu şaşırtır ve birçoğuna rehberlik eder. Ve O onunla sadece o yoldan çıkmışları şaşırtır.
  28. Allah’ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar ve birleştirilmesini emrettiğini kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar, işte onlar, onlardır hüsrana uğrayanlar.
  29. Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Ve ölü idiniz de sizlere hayat verdi. Sonra sizi öldürecek. Sonra size hayat verecek. Ve sonra O’na doğru döndürüleceksiniz.
  30. O, O ki yeryüzünde olanları topluca sizin için biçimlendirdi. Sonra göğü ele aldı ki göklerin yedisi (atmosfer vs.) düzeyine getirdi. Ve O’dur her şeyi bilen.
  31. Ve o zaman Rabb’in meleklere  “Kesinlikle ben yeryüzünde bir halife kılanım” dedi. Onlar dediler ki: “Orada bozgunculuk yapacak ve kanlar akıtacak birini mi kılarsın? Ve biz överek senin ilintisiz egemenliğini vurguluyoruz ve senin için takdis ediyoruz”. Dedi ki  “Kesinlikle ben sizin bilmediklerinizi bilirim”.
  32. Ve Âdem’e o isimlerin hepsini iyice öğretti. Sonra onları meleklere sundu da dedi ki: “Doğrusunu söyleyenlerdenseniz, beni bunları isimleriyle bilgilendirin?”.
  33. Dediler ki: “Sen her şeyden ilintisiz, bağımsız egemensin. Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilimimiz yoktur. Kesinlikle sen, sensin o âlim, o hakîm”.
  34. (Allah) dedi ki: “Ey Âdem! Onları (meleklere) onların isimleriyle bilgilendir”. Ki o isimleriyle onları bilgilendirince (Allah) dedi ki:  “Ben size, kesinlikle ben göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim ve sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlediğinizi bilirim demedim mi?”.
  35. Ve biz meleklere  “Âdem için secde ediniz” dediğimizde ki İblis dışında secde ettiler. O kaçındı ve kendini değerli, büyük gördü ve kâfirlerden oldu.
  36. Ve “Ey Âdem! Sen ve eşin o cennette yerleşin ve orada olandan ikinizin istediği yerden bol bol tüketin. Ve bu çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki zalimlerden olursunuz” dedik.
  37. Ki o şeytan onları oradan kaydırdı da içinde olduklarından çıkardı. Ve biz dedik ki:  “Birbirinize düşman olarak inin ve sizin için belirli bir vakte kadar bir kalıcılık ve bir meta yeryüzündedir”.
  38. Ki Âdem Rabb’inden kelimeler sergiledi de O, tövbesini kabul etti. Kesinlikle O, O’dur tövbeyi çok kabul eden, özel merhametli.
  39. Dedik ki: “Topluca inin oradan aşağı. Ki kesin olan, benden size bir hidayet bulunur da kim benim hidayetime uyarsa ki onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir”.
  40. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar işte onlar ateş halkıdır, onlar orada devamlı kalıcılardır.
  41. Ey İsrailoğulları! Üzerinize nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve bana verdiğiniz ahdi yerine getirin. Ben size verdiğim ahdi yerine getireyim. Ve özellikle yalnız benden önemseyerek çekinin.
  42. Ve sizde olanı doğrulaştırıcı olarak indirdiğime (Kuran) iman edin. Ve onu inkâr edenlerin öncüsü siz olmayın. Ve benim ayetlerimle az bir değer satın almayın. Ve özellikle beni önemseyip göz önünde bulundurun.
  43. Ve gerçeğe gerçek dışı giydirmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin.
  44. Ve namazı kılın ve zekâtta bulunun ve rükû edenlerle birlikte rükû edin.
  45. Kitap’ı aktarıp durduğunuz halde insanlara iyiliği emreder ve kendinizi unutur musunuz? Ki akletmez misiniz?
  46. Ve sabrederek ve namazla Allah’tan yakararak yardım dileyin. Ve kesinlikle o Allah’tan çekinenlerden başkasına mutlaka büyük bir olaydır.
  47. Onlar ki kesinlikle onlar Rabb’leri ile mülakat yapacaklarını ve kesinlikle onlar O’na döneceklerini zannederler.
  48. Ey İsrailoğulları! Üzerinize nimetlendirdiğim o nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle ben sizi âlemler üzerine fazlalıklı kıldım.
  49. Ve kimsenin kimsenin yerine bir şey karşılık veremediği ve kimseden şefaat kabul edilmediği ve kimseden fidye alınmadığı ve onların yardım edilenler olmadığı o günü önemseyip gereğini yapın.
  50. Ve o zaman sizi Firavun ailesinden uzaklaştırıp kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor ve kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve sizin için Rabb’iniz tarafından büyük bir deneme işte ondadır.
  51. Ve o zaman biz sizinle o denizi yardık da sizi uzaklaştırıp kurtardık ve Firavun ailesini siz gözetlerken suda boğduk.
  52. Ve o zaman Musa ile kırk gece için vaatleştik. Sonra onun ardından zalimler olarak o buzağıyı edindiniz.
  53. Sonra işte onun ardından sizi affettik ki olabilir ki şükredersiniz.
  54. Ve o zaman Musa’ya o kitabı ve Furkan’ı verdik ki olabilir ki doğru yolda gidebilirsiniz.
  55. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey toplumum cidden siz o buzağıyı edinmekle kendinize zulmettiniz ki sizi iyileştirene tövbe edin de nefislerinizi öldürün. İşte o Rabbiniz indinde daha iyidir”. Ki tövbenizi kabul buyurdu. Kesinlikle o tevvabdır, özel merhametlidir.
  56. Ve o zaman dediniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana asla inanmayacağız”. Ki siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarptı.
  57. Ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik ki olabilir ki şükredersiniz.
  58. Ve üstünüze toz bulutunu gölge yaptık. Ve üzerinize çöl türüfü ve bıldırcın indirdik. “Sizi rızıklandırdığımız iyi, yararlılarından yiyin”. Ve onlar bize zulmetmediler ve lakin kendi nefislerine zulmedenler oldular.
  59. Ve o zaman biz dedik ki: “Bu yerleşim yerine girin de uygun gördüğünüz her yerden bol bol tüketin ve secde ederek o ana kapıya girin ve  “Hititli” deyin. Hatalarınızı biz hoş görürüz ve güzel davrananları artıracağız”.
  60. Ki o zalimler sözü onlara söylenilenden başkasına değiştirdiler de o zalimlerin üzerine yoldan çıkmaları nedeniyle gökten toz indirdik.
  61. Ve o zaman Musa toplumu için su araştırdı da dedik ki: “Asanla o taşa vur”. Ki ondan on iki pınar fışkırdı. Her insan kendi su içme yerini bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin ve için ve yeryüzünde bozguncular olarak azgınlaşmayın”.
  62. Ve o zaman  “Ey Musa! Bir çeşit yemeğe asla sabredemeyeceğiz ki bizim için Rabb’ine yalvar! Bize yerin bitirdiği baklasından ve hıyarından ve sarımsağından ve mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” dediniz. Dedi ki: “Daha düşük olanı daha iyi olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin ki kesinlikle istediğiniz sizin içindir”. Ve onlar üzerine yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu. Ve Allah’tan bir gazaba yerleştiler. İşte o, Allah’ın ayetlerini inkâr eder olmaları ve haksız yere nebileri öldürmeleri nedeniyleydi; İşte o isyankârlık ve azgınlıklarındandı.
  63. Kesinlikle onlar ki o iman edenler ve onlar ki Yahudiler ve Nasaralar ve Sabiiler, kim Allah’a ve ahiret gününe inanır ve yararlı, düzeltici iş yaparsa onlar içindir Rabb’lerinin indinde karşılık. Ve onlar üzerine korku yoktur. Ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  64. Ve o zaman sizden mîsak (sağlam bir söz) aldık ve Tur’u üzerinize yükselttik. “Size verdiğimize kuvvetle tutunun ve içindekileri aklınızda tutun. Olabilir ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz”.
  65. Sonra işte onun ardından aksilik ettiniz ki eğer Allah’ın üzerinizdeki fazlalığı ve merhameti olmasaydı mutlaka o zarara uğrayanlardan olurdunuz.
  66. Ve o sizden cumartesi (günü) haddi aşanları mutlaka bilmişsinizdir. Ki onlar için dedik ki: “Horgörülen maymunlar olun”.
  67. Ki onu o zamanda bulunanlara ve ondan sonrakilere bir caydırıcı ve müttakîler (Allah’ı ve kurallarını önemseyip yerine getirenler) için bir öğüt kıldık.
  68. Ve o zaman Musa toplumuna:  “Kesinlikle Allah bir inek boğazlamanızı emrediyor” dediğinde dediler ki: “Bizi alaya mı alıyorsun?” Dedi ki: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”.
  69. Dediler ki: “Rabb’ine bizim için yalvar! O nedir bize açıklasın”. Dedi ki:  “Kesinlikle O, kesinlikle işte onun yaşlı olmayan ve çok genç olmayan, ikisi ortası bir inek olduğunu söylüyor ki size emredileni yapın”.
  70. Dediler ki “Rabb’ine bizim için yalvar! Onun ne renk olduğunu bize açıklasın”. Dedi ki: “Kesinlikle O, onun bakanların içini açan parlak sarı renkli bir inek olduğunu söylüyor”.
  71. Dediler ki “Rabb’ine bizim için yalvar! O nedir bize açıklasın. Kesinlikle inekler bizce karıştırılabilir benzerliktedir. Ve Allah uygun görürse kesinlikle biz doğruyu bulanlarız”.
  72. Dedi ki: Kesinlikle O der ki: Kesinlikle o, yer sürmeyen ve ekin sulamayan, düşük düzey olmayan, salma, alacası olmayan bir inektir. Dediler ki: “İşte tam şimdi doğru gerçekle geldin”. Ki onu boğazladılar. Ve neredeyse yapmayacaklardı.
  73. Ve o zaman bir nefs katlettiniz de onun için birbirinizi suçladınız. Ve Allah saklamış olduğunuzu açığa çıkarandır.
  74. Ki dedik ki : “Onun bir kısmı ile ona vurun” (nefsin bir parçası ile sakladığınıza vurun). Allah ölüleri işte onun gibi diriltir. Ve akledesiniz diye size ayetlerini gösterir.
  75. Sonrasında, işte ondan sonra kalpleriniz ki taş gibi veya daha katı katılaştı. Ve kesinlikle taşlardandır mutlaka o nehirlerin yol yardıkları ve kesinlikle ondandır mutlaka o çatlayıp da su çıkanı. Ve kesinlikle ondandır mutlaka o, Allah çekincesinden indirgenenleri. Ve Allah yaptıklarınızı bilmez değildir.
  76. Size inanacakları beklentisi içinde misiniz? Ve onlardan bir takımı Allah’ın kelimelerini işitiyor olmuşlardı. Sonra, onları aklettikten sonrasında bile bile onu tahrif etmişlerdi.
  77. Ve inananlarla karşılaştıkları zaman, “İnandık” derlerdi. Bazıları bazıları ile yalnız kaldıklarında,  “Rabb’inizin indinde size karşı onunla tartışsınlar diye mi Allah’ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz?” derlerdi.
  78. Ve sır edindiklerini ve açıkladıklarını Allah’ın bildiğini bilmiyorlar mı?
  79. Ve onlardandır ümmiler. Kuruntular dışında o kitabı bilmezler. Ve onlar ise sadece zannedenler.
  80. Ki vay kitabı elleriyle yazıp, sonra onula az bir değer satın almaları için “Bu Allah indindendir” diyenlere. Ki vay onlar için ellerinin yazdıklarından dolayı! Ve vay onlar için kazandıklarından dolayı!
  81. Ve derler ki “Ateş bize sadece sayılı birkaç gün dışında asla değmeyecektir”.  De ki: “Allah indinden ahit mi aldınız? Ki Allah sözünden asla caymayacaktır. Yoksa Allah üzerine bilmediğiniz bir şey mi söylersiniz?”.
  82. Aksine, kim kötülük kazandı ve hatası onu kuşattıysa ki işte onlar ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır.
  83. Ve inanlar ve yararlı, düzeltici işler yapanlar, işte onlar cennet halkıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır.
  84. Ve o zaman İsrailoğulların’dan, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin ve anne babaya ve yakınlara ve yetimlere ve düşkünlere iyilik edin ve insanlar için güzelce konuşun ve namazı kılın ve zekâtı verin” diye söz aldık. Sonra sizden pek azınız müstesna, döneklik ettiniz ve araz çıkaranlar oldunuz.
  85. Ve o zaman “Birbirinizin kanınızı dökmeyin ve birbirinizi diyarlarınızdan çıkarmayın” diye sizden söz aldık. Sonra şahitler (bilirkişiler) olarak ikrar ettiniz.
  86. Sonra siz, birbirinizi öldüren ve aranızdan bir takımını diyarlarından çıkaran, onlar aleyhine günah ve düşmanlıkta birbirine arka çıkan ve onları çıkarmak haram kılınanken, size esir olarak geldiklerinde fidyelerini veren işte bunlarsınız. O kitabın bir kısmına inanıyor ve bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Ki sizden işte onu yapanın cezası dünya hayatında sadece rezil olmaktır. Ve ahiret gününde azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Ve Allah işlediklerinizden gafil değildir.
  87. İşte onlar, onlar ki o ahiret ile dünya hayatını satın alanlardır ki onlardan o azap hafifletilmez ve onlar yardım edilenler değillerdir.
  88. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı vermiştik ve ondan sonra ard arda resuller gönderdik. Ve Meryem oğlu İsa’ya o açıklayıcıyı verdik ve onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Size her defasında bir resul nefsinizin heveslenmediği ile geldiğinde büyüklük taslayarak ki bir kısmını yalancı sayar ve bir kısmını katleder misiniz?
  89. Ve dediler ki: “Kalplerimiz kılıflıdır”. Aksine, Allah inkârları nedeniyle onları lanetledi ki onların iman ettikleri pek azdır.
  90. Ve Allah indinden onlara, onlarla olanı düzelten kitap geldiğinde ki onlar önceleri o inkâr edenlere karşı fetih ister oldular da tanıdıkları gelince onu inkâr ettiler. Ki Allah’ın laneti o inkâr edenlerin üzerinedir.
  91. Allah’ın kullarından uygun gördüğüne fazlından indirmesini çekemeyerek Allah’ın indirdiğini azgınlıkla inkâr etmekle kendilerine satın aldıkları ne kötüdür. Ki gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o kâfirler içindir alçaltıcı azap.
  92. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine iman edin.” denildiği zaman, onlar  “Bize indirilene iman ederiz.” derler. Ve o onlarla olanı düzelten gerçek olduğu halde onun (Allah’ın indirdiğinin) ardından gelen devamını inkâr ederler. Onlara de ki: İman edenler iseniz ki önceden niçin Allah’ın nebilerini katlediyordunuz?
  93. Ve Musa size apaçık ispatlarla gelmişti. Sonra siz onun arkasından zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz.
  94. Ve o zaman sizden kesin söz aldık ve Tur’u üzerinize kaldırdık, “Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin”.  Dediler ki: “İşittik ve karşı geldik”. Ve inkârları ile birlikte buzağı sevgisi kalplerine içirildi. De ki: “İnanmışsanız, imanınızın onunla size emrettiği ne kötüdür?”.
  95. De ki: Allah indinde ahiret yurdu insanların dışında sizin için ise doğrusunu söyleyenlerseniz ölümü temenni edin!
  96. Ve onu ellerinin önceden sundukları nedeniyle zamanın sonuna kadar asla temenni etmeyeceklerdir. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  97. Ve mutlaka onları hayat üzerine insanların en hırslısı ve o şirk koşanlardan daha hırslısı bulacaksın. Her biri eğer ömrü bin yıl olsa diye arzu eder. Ve o uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Ve Allah onların işlediklerini görendir.
  98. De ki: Kim Cibril’e düşman olduysa ki kesinlikle o, onu (Kuran’ı) Allah’ın izniyle kendinden önceki mevcut olanı düzelten ve inananlar için yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirdi.
  99. Kim Allah’a, meleklerine, resullerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman olursa ki kesinlikle Allah kâfirlere düşmandır.
  100. Ve mutlaka sana açıklayıcı ayetler indirmiştik. Ve onu o yoldan çıkmışlardan başkası inkâr etmez.
  101. Ve onlar her defasında bir ahitte bulunduklarında içlerinden bir takımı onu fırlatmamış mıdır? Aksine onların çoğu inanmazlar.
  102. Ve Allah indinden, onlarla olanı düzeltici bir resul onlara gelince o Kitap Verilenlerden bir takımı bilmiyorlar gibi Allah’ın kitabını arkalarına fırlattılar.
  103. Ve Süleyman mülkü üzerine şeytanların aktardığına tabi oldular. Ve Süleyman küfretmedi. Ve lakin o şeytanlar küfrettiler. İnsanlara sihri ve Bâbil’de iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilenleri öğretiyorlar. Ve o ikisi  “Kesin olan şu ki biz bir zorlu denemeyiz ki sakın küfretmeyin!” demeden onlardan biri kimseye bir şey öğretmezlerdi. Ki o ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracağı öğreniyorlardı. Ve Allah’ın izni olmadıkça onunla bir kimseye zarar verebilecek değillerdi. Ve kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayanı öğreniyorlardı. Ve mutlaka onu her kim mutlaka satın aldıysa onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını çok iyi bilmişlerdi. Ve eğer bilir olsalardı onunla kendilerine satın aldıkları ne kötüdür!
  104. Ve eğer onlar inanıp Allah’ın emir ve yasaklarını önemseseler Allah indinde olan ödüllendirme onlar için mutlaka daha iyidir.  Eğer biliyor olsalar!
  105. Ey iman edenler,  “Raina = bizi güt” demeyin,  “Unzurna = bizi gözet” deyin ve duyun: “Ve kâfirler içindir acı verici azap”.
  106. Kitap Ehlinden kâfirler ve o müşrikler Rabb’inizden size bir hayır indirilmesini arzu etmezler. Ve Allah, O rahmetini uygun gördüğüne has kılar. Ve Allah büyük fazlalık sahibidir.
  107. Biz ayetten her neyi ihmal edilmiş kılar veya unutturursak ondan daha iyisini veya mislini meydana getiririz. Hiç bilmez misin? Kesinlikle Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir?
  108. Hiç bilmez misin? Kesinlikle göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve veliden ve yardım ediciden Allah’tan başkası sizin için değildir.
  109. Yoksa öncesinde Musa’nın sorguya çekildiği gibi siz resulünüzü sorguya çekmeyi mi istiyorsunuz? Ve kim küfrü imanla değiştirirse ki doğru yol seviyesinden sapmıştır.
  110. Kitap Ehlinden birçoğu gerçek kendilerine apaçık belli olduktan sonra nefislerindeki hasetten ötürü “Eğer sizi imandan sonra küfre döndürseler” diye arzu ederlerse de Allah emrini yerine getirene kadar onları affedin ve hoşça davranın. Kesinlikle Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.
  111. Ve namazı yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirin ve zekâtta bulunun ve nefsiniz için hayırdan önceden sunduğunuzu Allah indinde bulursunuz. Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
  112. Ve dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olanlar dışında kimse asla cennete girmeyecek”. O onların kuruntularıdır. De ki: “Doğrusunu söyleyenler iseniz getirin verinizi”.
  113. Aksine, kim yüzünü (ilgisini) Allah’a gönülden teslim ederse ve o iyilerden ise ki onun içindir Rabb’i indinde onun karşılığı. Ve onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  114. Ve onlar o kitabı aralarında aktarmaktalarken Yahudiler dediler ki  “Hıristiyanlar bir şey üzerinde değiller” ve Hıristiyanlar dediler ki “Yahudiler bir şey üzerinde değiller”. Bilmeyenler işte onların söylediklerinin benzeri gibi dediler ki Allah, O kıyamet günü onların anlaşmazlığa düşer oldukları hakkında aralarında hüküm verecektir.
  115. Ve Allah’ın mescitlerinden içlerinde Allah’ın ismi anılıyor diye meneden ve onların harabiyetine koşuşan kimseden daha zalim kimdir! İşte onlar, onlar için oralara korka korka girmekten başkası olamaz. Onlar içindir dünyada bir rezillik ve ahirette büyük bir azap.
  116. Ve o doğu ve o batı Allah’ındır ki her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (ilgisi) ki orasıdır. Kesinlikle Allah kapsayandır, bilendir.
  117. Ve dediler ki: “Allah çocuk edindi”. O yegâne, hiçbir şeye bağımlılığı olmayan egemendir. Kesinlikle göklerde ve yerde olanlar onundur. Hepsi O’nun emri altındadır.
  118. O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Ve O, bir işin gerçekleşmesini istediğinde ona yalnızca  “ol” der de o var olur.
  119. Ve bilmeyenler dediler ki: “Eğer Allah bizimle kelimelerle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?”. İşte onun gibi onlardan öncekiler onların dediklerinin benzerini dediler. Kafa merkezleri birbirine benzeşti. Yakın olarak (samimi) inanan toplum için ayetleri iyice açıklamıştık.
  120. Kesinlikle biz, seni gerçek ile müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ve sen cehennem halkından sorgulanmazsın.
  121. Ve onların milletine tabi olana kadar Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De ki:  “Kesinlikle o esas rehberlik Allah’ın rehberliğidir”. Ve mutlaka sana bilimden gelenden sonra onların heveslerine uyarsan, Allah’tan herhangi bir veli ve herhangi bir yardım edici senin için değildir.
  122. O Kitap Verdiklerimiz ki onlar onu aktarmanın hakkını vererek aktarırlar. İşte onlar ona inanırlar. Ve kim onu inkâr ederse işte onlar o hasar edenlerdir.
  123. Ey İsrailoğulları! Sizin üzerinize nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle ben, ben sizi âlemlerin üzerinde fazlalıklı kıldım.
  124. Ve kimsenin kimse adına bir şey karşılayamayacağı ve hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği ve kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günü önemseyip gereğini yapın.
  125. Ve Rabb’i İbrahim’i kelimelerle denediğinde ki o tamamladı. Dedi ki: “Kesinlikle ben seni insanlara önder kılanım”. O dedi ki “Ve zürriyetimden”. Dedi ki: “O zalimler benim ahdime erişemez”.
  126. Ve o zaman o evi insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Ve siz Makam-ı İbrahim’den bir namazgâh edinin. Ve İbrahim ve İsmail’le   “Beytimi tavaf edenler için ve sadık kalıp bağlananlar için ve o secde rükûsu edenler için tertemiz tutun” diye ahitleştik.
  127. Ve o zaman İbrahim “Ey Rabb’im! Burayı güvenli bir belde kıl ve ehlinden Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır” dedi. Dedi ki:  “Ve küfredenlerden ki birazcık metalandırırım. Sonra onu o ateş azabında zorda bırakırım ve orası ne kötü bir duraktır!”.
  128. Ve İbrahim İsmail ile birlikte o evden olan temeli yükselttiğinde “Rabb’imiz bizden kabul et ve kesinlikle sensin, sen o işitensin, o bilensin”.
  129.  “Rabb’imiz! Ve ikimizi sana gönülden teslim olanlardan ve soyumuzdan sana gönülden teslim olanlardan bir ümmet kıl. Ve bize ibadet yollarımızı göster ve tövbemizi kabul et. Kesinlikle sen, sensin o tövbeleri kabul eden, o özel merhametli”.
  130.  “Rabb’imiz! Ve içlerinden onlara senin ayetlerini aktaran ve o kitabı ve o hikmeti öğreten ve onları iyice arındıran, onlardan olan bir resul yetiştirip gönder. Kesinlikle sen, sensin o yaptırım güçlü, o hâkim”.
  131. Ve kendisini düşünmeyenden başkası milleti İbrahim’e ilgisiz kalmaz. Ve mutlaka biz onu dünyada eleyerek seçmiştik. Ve kesinlikle o, ahirette mutlaka o salihlerdendir.
  132.  Rabb’i ona, “Gönüllü olarak teslim ol!” dediğinde dedi ki: “Ben Âlemlerin Rabb’ine gönüllü olarak teslim oldum”.
  133. Ve İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Ve Yakup: “Oğullarım! Allah o dinini size eleyerek seçti ki siz gönülden teslim olanlar hali haricinde ölmeyin”.
  134. Yoksa siz ölüm Yakup’a hazır olduğunda şahitler mi oldunuz? O zaman o oğullarına dedi ki: “Benden sonra ibadet edeceğiniz nedir?”. Onlar dediler ki:  “Senin ilahına ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz ve bizler ona gönülden teslim olanlarız”.
  135. İşte o bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları onlaradır ve sizin kazandıklarınız sizedir. Ve onların işler olduklarından siz sorgulanmazsınız.
  136.  Ve dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz”. De ki: Aksine, katkısız olarak İbrahim’in milletinden ve o, o müşriklerden değildi.
  137.  Deyin ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene ve İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve boylara indirilene ve Musa ve İsa’ya verilenlere ve Rabb’leri tarafından diğer nebilere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin iman ettik ve biz O’na gönülden teslim olanlarız”.
  138. Ki ona, sizin iman ettiğinizin benzeri gibi iman ederlerse ki doğru yolu bulmuşlardır. Ve tersine giderlerse de kesin olarak onlar zıtlaşan ayrışma içindelerdir ki Allah onlara karşı sana yetecektir. Ve O, o işitendir, o bilendir.
  139. Allah’ın boyası! Ve boyaması Allah’tan daha güzel olan kimdir? Ve biz O’na kulluk edenleriz.
  140. Deki: Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Ve O, bizim Rabb’imiz ve sizin Rabb’inizdir. Ve bizim işlerimiz bize ve sizin işleriniz size aittir. Ve biz kulluğu yalnız O’na özgü yapanlarız.
  141. Yoksa “Kesinlikle İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve o boylar Yahudi’ydi veya Hristiyan oldular” mı derler. De ki: Siz mi yoksa Allah mı en iyi bilendir? Ve Allah’tan onun indinde bulunanı söylemeyip gizleyenden daha zalim kimdir? Ve Allah işlediklerinizi bilmez değildir.
  142. O bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları onlara ve sizin kazandıklarınız sizedir. Ve onların işler olduklarından siz sorgulanmazsınız.
  143. İnsanların düşüncesizleri diyecekler ki: “Üzerinde oldukları kıbleden onları çeviren nedir?”. De ki: “Doğu ve batı Allah’ındır. O, uygun gördüğünü doğru yola hidayet eder”.
  144. Ve işte onun gibi sizi insanlara şahit olmanız için ortalama bir ümmet kıldık. Ve o resul sizin üzerinize şahit olur. Ve senin üzerinde olduğun o kıbleyi sadece o resule uyanları ve iki topuğu üzerinde dönenleri bilmekten başka amaçla kılmadık. Ve o ise Allah’ın hidayet ettiği kimselerden başkasına mutlaka önemli olandır. Ve Allah imanlarınızı zayi eder olan değildir. Kesinlikle Allah insanlara mutlaka şefkatlidir, özel merhamet edendir.
  145. Yüzünü göğe çevirip durduğunu görmüşüz ki razı olacağın kıbleye seni mutlaka çevireceğiz. Ki yüzünü Mescid-i Haram kısmına çevir. Ve her nerde bulundunuz ise yüzlerinizi onun kesimine çevirin. Ve kesinlikle Kitap Verilenler bunun mutlaka Rabb’lerinden kesin bir gerçek olduğunu bilirler. Ve Allah onların işlediklerinden gafil değildir.
  146. Ve sen Kitap Verilenlere her türlü ayetleri getirsen senin kıblene uymazlar. Ve sen onların kıblesine uyacak değilsin. Ve onların bazıları bazılarının kıblesine uymazlar. Ve mutlaka sana o bilimden geldikten sonra onların heveslerine uyarsan kesinlikle o zaman sen mutlaka o zulmedenlerdensin.
  147. O Kitap Verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ve kesinlikle onlardan bir takımı bile bile gerçeği gizlerler.
  148. Gerçek Rabb’indendir ki sakın sorgulayanlardan olma.
  149. Ve herkes içindir döndürülüp yöneldiği bir yön ki hayırda birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah topluca sizinledir. Kesinlikle Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.
  150. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i Haram kesimine çevir. Ve kesinlikle o, Rabb’inden bir gerçektir. Ve Allah işlediklerinizden gafil değildir.
  151. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i Haram kesimine çevir. Ki insanlardan zulmedenlerinin dışında size karşı gösterecekleri bir tartışma konusu olmaması için her nerede olursanız yüzlerinizi onun kesimine çevirin de bu hususta onlardan çekinmeyin ve benden çekinin ki sizin üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. Ve doğru yolu bulabilesiniz.
  152. Sizin içinize gönderdiğimiz gibi sizin içinizden olan resul size ayetlerimizi aktarır ve sizi arındırır ve size o kitabı ve o hikmeti ve hiç bilir olmadıklarınızı öğretir.
  153.  Ki beni hatırlayın ben sizi hatırlayayım. Ve benim için şükredin ve bana nankörlük etmeyin.
  154. Ey İnananlar! Sabır ve namazla yakararak yardım dileyin. Kesinlikle Allah sabredenlerle beraberdir.
  155. Ve Allah yolunda katledilenlere  “Ölüler” demeyin.  Aksine onlar dirilerdir ve lakin siz şuuruna varamazsınız.
  156. Ve mutlaka biz sizi korku ve açlık ve mallardan ve canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Ve sabredenleri müjdele.
  157. Onlar ki onlara bir musibet isabet ettiğinde derler ki: “Biz Allah’ınız ve kesinlikle biz O’na döneceğiz”.
  158. İşte onlar Rabb’lerinden bir destek ve özel merhamet üzerindelerdir. Ve işte onlar, o hidayette olanlardır.
  159. Kesinlikle Safa ve Merve Allah’ın işaretlerindendir ki kim hac veya umre yaparsa ki ikisini tavaf etmesinde ona bir sakınca yoktur. Ve kim fazladan yaparsa daha iyidir. Kesinlikle Allah iyiliğin karşılığını verendir, bilendir.
  160. Kesinlikle o kitap içindeki insanlar için iyice açıklama sonrasında o açıklamalardan indirdiğimizi ve o hidayeti söylemeyip gizleyenler ki işte onlar, onlara Allah lanet eder ve lanet edenler olanlara lanet ederler.
  161. O tövbe edenler ve halini düzeltenler ve açıklayanlar hariçtir ki işte onlar, onların tövbelerini kabul ederim. Ve ben tövbeleri çokça kabul edenim, özele merhametliyim.
  162. Kesinlikle inkâr edenler ve inkâr eden olarak ölenler, işte onlar, onlar üzerinedir Allah’ın ve meleklerin ve insanların topluca laneti.
  163. Onun içinde devamlı kalıcılardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlar süre tanınanlardan değillerdir.
  164. Ve tanrınız yalnızca bir tek olan Tanrı’dır. O merhametli, özele merhametli Tanrı’dan başka tanrı yoktur.
  165. Kesinlikle göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesi ve insanlara yararlılığı nedeniyle denizde akan gemiler ve Allah’ın sıvıdan olanı gökten indirmesi ki ölümünden sonra ona hayat vermesi ve her türlü karasal yabani hayvandan orada yaygınlaştırması ve rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları yönlendirmesi düşünen toplumlar için mutlak ayetlerdir.
  166. Ve insanlardan Allah’ın dışında O’na denkler edinenler, onları Allah’ı sever gibi severler. Ve iman edenler ki sevgisi Allah için daha şiddetlidir. Ve eğer o zulmedenler azabı gördüklerindeki kesinlikle topluca bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu görseler! Ve kesinlikle Allah azapta şiddetlidir!
  167. O zaman kendilerine uyulanlar, uyanlardan beri durdular ve azabı gördüler ve aralarındaki kutsal bağlantılar paramparça oldu.
  168. Ve uyanlar dediler ki: “Eğer bizim için bir kere daha olsa ki bizden beri durdukları gibi biz onlardan beri dursak”. İşte onun gibi Allah, onlar üzerine çalışmalarını hasret olarak gösterir. Ve onlar o ateşten çıkanlar değillerdir.
  169. Ey İnsanlar! Yeryüzündekilerden helalinden ve temiz yararlılarından yiyin. Ve o şeytanın adımlarına tabi olmayın.  Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  170. Kesin olan şu ki: O size kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a karşı bilmediğinizi söylemenizi emreder.
  171. Ve onlara:  “Allah’ın indirdiğine uyun” denilince derler ki:  “Aksine, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız”. Ve eğer ataları bir şeyi akıl edemiyor ve doğru yolu bulamıyor oldularsa da mı?
  172. Ve o kâfirlerin benzetmesi çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek anlamsızca ses çıkaranın benzetmesi gibidir. Onlar sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir ki onlar akıl etmeyenlerdir.
  173. Ey İnananlar! Sizi rızıklandırdığımızın yararlı temizlerinden yiyin. Ve yalnız, özellikle Allah’a kulluk ediyorsanız, O’nun için şükredin.
  174. Kesin olan şu ki: O size o ölüyü ve o kanı ve o domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlananı haram kıldı. Ki kim azma ve saldırganlık dışında zorda kalırsa ki ona günah değildir. Kesinlikle Allah çok hoş görülüdür, özel merhametlidir.
  175. Kesinlikle o, Allah’ın kitaptan indirdiğini gizleyen ve onunla az bir değer satın alanlar, işte onların karınlarına katıp beslendikleri o ateşten başkası değildir. Ve Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arıtıp iyileştirmez ve onlara içindir acı verici azap.
  176. İşte onlar, o hidayetle o şaşkın sapıklığı ve o hoş görülmeyle o azabı satın alanlardır ki ateşe karşı ne de sabırlılardır!
  177. İşte o, kesinlikle o kitabı Allah’ın gerçekçi olarak indirmesindendir. Ve o kitap içinde anlaşmazlığa düşenler mutlaka geri dönüşümsüz bir ayrışma içindelerdir.
  178. O iyilik yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz değildir ve lakin iyi o kimsedir ki Allah’a ve ahiret gününe ve meleklere ve kitaplara ve nebilere inanır. Ve yakınlara ve yetimlere ve yoksullara ve yola adamışlara ve isteyenlere ve boyunduruk altında olanlara sevdiği maldan yardımda bulunur. Ve namazı kılar ve zekâtta bulunur. Ve antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirirler. Ve onlar sıkıntı ve baskın içindeyken o sabredenlerdir. İşte onlar o doğrulardır ve işte onlar, onlar o müttakîlerdir!
  179. Ey İnananlar! Katledilme içinde sizin üzerinize kısas yazıldı. Hür ile hür insan ve köle ile köle ve kadın ile kadın (kısas denk olan ile yapılır) ki öldüren ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa ki karşılığı kendisine örfe uyarak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemedir. İşte o, Rabb’inizden bir hafifletme ve rahmettir. Ki işte ondan sonra kim aşırıya kaçarsa da onun içindir elem verici azap.
  180. Ve kısastaki sizin için hayattır. Ey loblar sahipleri umulur ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz.
  181. Birinize ölüm hazır olduğunda, iyi bir şey bırakıyorsa ana-baba ve yakınlar için makul tarzda vasiyet etmesi Allah’ı önemseyip gereğini yapanlara bir gerçek olmak üzere sizin üzerinize yazıldı.
  182.  Ki onu işittikten sonra değiştiren olursa da kesin olarak onun günahı değiştirenlerin üzerinedir. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  183. Ki kim vasiyet edenin yanlışlık yapmasından veya günaha gireceğinden endişe eder de onların arasını ıslah ederse ki ona günah yoktur. Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  184. Ey iman edenler sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç size yazıldı (farz kılındı) . Olabilir ki önemseyerek yerine getirirsiniz.
  185. O sayılan günler ki içinizden hasta olan veya yolculukta bulunan olur ise adedi diğer günlerdendir. Ve ona gücü yetecekler üzerine bir yoksul yiyeceği fidyedir ki kim hayrına fazladan yaparsa o onun için daha da iyidir. Ve biliyor olsanız oruç tutmanız sizin için daha da iyidir.
  186. Ramazan ayı, o ki içinde insanlara doğru yolu gösteren ve o rehberden ve Furkan’dan deliller olan Kuran o ayda indirildi ki sizden her kim o aya şahit olursa da oruç tutsun. Ve kim hasta olur veya seferde bulunursa da sayısı diğer günlerdendir. Allah sizin için kolaylık ister ve güçlük istemez. Ve o sayıyı tamamlamanız içindir ve size hidayet etmesi üzerine Allah’ı saygıyla yüceltmeniz içindir. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  187. Ve kullarım sana beni sordukların da kesinlikle ben onlara yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına icabet ederim ki onlar da bana icabet etsin ve bana inansınlar. Olabilir ki olgunlaşırlar.
  188. Oruç tuttuğunuz günlerin gecesinde kadınlarınıza cinsel davranışta bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin elbisenizdir ve sizler onların elbisesinizdir. Allah kesinlikle sizin nefsinize ihanet edecek olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizden affetti. Ki şimdi onlara cinsel birleşmede bulunun. Ve Allah’ın sizin için yazdığını araştırın. Ve gün aydınlanmasından oluşan o açık görünen hat o koyu görünenden sizce iyice ayırt edilinceye kadar beslenin ve için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikâfa kapandığınızda onlarla (eşlerinizle) cinsel temasta bulunmayın. O, Allah’ın sınırlarıdır ki ona yaklaşmayın. İşte onun gibi Allah ayetlerini insanlara açıklar. Olabilir ki onlar önemseyip gereğini yaparlar.
  189. Ve aranızda mallarınızı geçersiz yollarla yiyip katmayın. Ve günah olarak bildiğiniz halde insanların mallarından bir kısmını kendinize katmak için onu hâkimlere aktarmayın.
  190. Sana hilalleri (Ay’ın fazlarını, sevinme vakitlerini, bayram zamanlarını) sorarlar. De ki: “O insanlar ve hac için tayin edilmiş vakitlerdir”. Ve iyilik evlere arkalarından girmeniz değildir. Ve lakin iyi kimse önemseyip gereğini yapan kimsedir. Ve evlere kapılarından girin. Ve Allah’ı çok önemseyin. Umulur ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  191. Ve Allah yolunda sizinle savaşanlarla savaşın ve aşırı gitmeyin. Kesinlikle Allah aşırı gidenleri sevmez.
  192. Ve onları (Sizinle savaşanları) bulduğunuz yerde katledin. Ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. Ve o fitne (işkence) katletmekten daha kötüdür. Ve Mescidi Haram’da onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Ki sizinle savaşırlarsa da onları katledin. İşte onun gibidir o kâfirlerin karşılığı.
  193. Ki onlar vazgeçerlerse de kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  194. Ve dinde (İslam düzeninde) eziyet ederek zorda bırakma kalmayıp ve din yalnız Allah’ın oluncaya (yalnız barış düzeni oluncaya) kadar onlarla savaşın. Ki vazgeçerlerse ki düşmanlık sadece zalimler üzerinedir.
  195. Kısıtlamalı ay kısıtlamalı ayladır. Hürmetler karşılıklıdır. Ki kim sizin üzerinize sınırı aşarsa da sizin üzerinize aştıkları kadar onlara aşın. Ve Allah’ı çok önemseyin ve kesinlikle Allah’ın önemseyenlerle beraber olduğunu bilin.
  196. Ve Allah yolunda infak edin. Ve kendi elinizle tehlikeyle karşı karşıya gelmeyin ve iyi davranışta bulunun. Kesinlikle Allah, O, o iyilik yapanları sever.
  197. Ve hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Ki alıkonursanız da kurbanlıklardan kolayınıza gelendir. Ve kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Ki sizden kim hastaysa veya başından rahatsız olansa da oruçtan veya sadakadan veya adaktan fidyedir. Ki güven içinde oldunuzsa da umreden hacca doğru metalanan kimseye de kolayına gelen bir kurban ki hiç bulamayana da hac içinde üç gün oruç tutma ve döndüğünüzde yedi gün, işte o tam on gündür. İşte o, ehli Mescidi Haram’da asla hazır olmayan kimseler içindir. Allah’ı çok önemseyin ve bilin! Kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.
  198. O hac bilinen aylardır ki kim o aylarda haccı farz kılarsa ki hac içinde cinsel temas yoktur ve kural dışına çıkmak yoktur ve tartışmak yoktur. Ve daha iyiden yaptıklarınızı Allah onu bilir. Ve kendinize azık edinin ki kesinlikle azığın en iyisi (Allah’ı) o önemseyip gereğini yapmaktır. Ve beni çok ciddiye alıp önemseyin. Ey loblar sahipleri!
  199. Rabb’inizin fazlalıklarından araştırmanızda üzerinize bir sakınca yoktur. Ki Arafat’tan boşalırcasına akın ettiğiniz zaman Meş’ar-i Haram yanında (Müzdelife’de) Allah’ı zikredin. Ve O’nu size kılavuzluk ettiği şekilde zikredin. Ve siz ise ondan önce mutlaka şaşırmış sapmış olanlardandınız.
  200. Sonra, insanların boşalırcasına akın ettiği yerden akın edin. Ve Allah’tan hoşgörü dileyin. Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  201. Ki ibadet uygulamalarını yerine getirdiğiniz zaman ki atalarınızı andığınız gibi veya ondan daha şiddetli bir anma şiddeti ile Allah’ı anın. Ki insanlardan bazısı “Rabb’imiz! Bize dünyada ver” derler ve onun için ahiretteki paydan yoktur.
  202. Ve onlardan kimileri derler ki: “Rabb’imiz! Bize dünyada iyilik ver ve ahirette iyilik ver ve bizim için o ateşin azabına karşı önemseyip gereğini yap”.
  203. İşte onlar, onlar içindir kazandıklarından nasip. Ve Allah hesapta çok çabuktur.
  204. Ve sayılı günlerde Allah’ı zikredin (tekbir alın). Ki kim iki gün içinde (Mina’dan) dönmek için acele ederse ki ona günah yoktur. Ve takva sahiplerinden kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ve Allah’ı önemseyin ve bilin ki kesinlikle siz O’na doğru toplanacaksınız.
  205. Ve insanlardan kiminin dünya hayatındaki sözleri senin acayibine gider ve o kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Ve o hasımların en azılısıdır.
  206. Ve geri dönünce orada bozgunculuk çıkarmak ve ekinlikleri (kadınları) ve nesli helak etmek için yeryüzünde koşuşturur. Ve Allah bozgunculuğu sevmez.
  207. Ve ona: “Allah’ı çok önemse, ciddiye al” denince onu zorba etkinlik kaplar ki ona cehennem yeter ve ne kötü döşektir!
  208. Ve insanlardan kimi nefsini Allah’ın rızasını edinmeye karşılık satar. Ve Allah kullarına çok şefkatli olandır.
  209. Ey İnananlar! Topluca o barışa girin ve o şeytanın adımlarına uymayın. Kesinlikle o sizin için apaçık düşmandır.
  210. Ki size ispatlar geldikten sonra aldırmadan geçip giderseniz ki bilin! Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  211. Onlar sadece toz bulutlarından gölgeler içinde Allah’ın ve onun meleklerinin onlara gelir durumda olmasını ve işin karara bağlanmasını mı gözetleyip bekliyorlar? Ve işlerin nihai kararlarına döndürülüşü Allah’adır.
  212. İsrailoğullarına sor. Açıklayıcı ayetten onlara nicesini bulundurduk? Ve kim Allah’ın nimetini ona geldikten sonra değiştirirse ki kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.
  213. O inkâr edenlere dünya hayatı süslenildi ve inananlardan olanlarla alay ederler ve Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar kıyamet günü onların üstündedir. Ve Allah, O uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırandır.
  214. İnsanlar bir tek ümmet oldu. Ve Allah nebileri müjdeci ve uyarıcı olarak yetiştirip meydana çıkardı. Ve insanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte gerçekçilikle o kitabı indirdi. Ve o (kitap) verilenlerin ihtilafa düşmeleri sadece kendilerine belgeler geldikten sonra aralarındaki azgınlıktır. Ki Allah inananlara izniyle o gerçekten olan, ayrılığa düştükleri için yol gösterdi. Ve Allah, O uygun gördüğünü doğru yola doğru rehberlik eder.
  215. Yoksa sizden önce gelip geçenlerin benzerliğinin henüz size gelmeden cennete gireceğinizi mi hesap ettiniz? Onlara ağır sıkıntılar ve zorluklar dokundu ve sarsıldılar. Hatta o resul ve onunla beraber olan müminler diyorlardı ki: “Allah’ın destek yardımı ne zaman?” Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın destek yardımı yakındır.
  216. Sana neyi harcama yapacaklarını soruyorlar. De ki: Olumlu olarak verdiğiniz nafaka ki ana-baba ve yakınlar ve öksüzler ve yoksullar ve yola adanmışlar içindir. Ve olumlu olandan ne yaparsanız ki kesinlikle Allah onu bilendir.
  217. Hoşunuza gitmediği halde o savaş sizin üzerinize yazıldı. Ve olması beklenir ki herhangi bir şeyden hoşlanmazsınız ve o sizin için olumludur ve olması beklenir ki herhangi bir şeyden hoşlanırsınız ve o sizin için olumsuzdur. Ve Allah, O biliyor ve siz, siz bilemiyorsunuz.
  218. Sana kısıtlanmış aydaki savaşmayı soruyorlar. De ki: “Onda savaşmanın önemi büyüktür. Ve Allah yolundan engellemek ve O’nu inkâr etmek ve Mescidi Haram ve ehlini ondan çıkarmak Allah indinde daha büyük önemdedir. Ve işkence katletmekten daha büyük önemdedir. Ve güç yetirebilseler dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya ara vermezler. Ve içinizden kim dininden döner de kâfirken ölürse ki işte onların çalışmaları dünya ve ahirette boşa gitmiştir. Ki işte onlar, onlardır ateş halkı. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  219. Kesinlikle, o inananlar ve o hicret edenler ve Allah yolunda çaba harcayanlar, işte onlar Allah’ın merhametini özlemle umabilirler. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  220. Sana içki ve kumarı sorarlar. De ki: “İnsanlar için çok önemli kötülük ve faydalar ikisinin içindedir. Ve ikisinin kötülükleri ikisinin faydasından daha büyük önemdedir”. Sana sorarlar “Nedir infak edecekleri”. De ki:  “O gereksiz olanı”. İşte onun gibi Allah ayetleri açıklar. Olabilir ki düşünebilirsiniz.
  221. Dünyada ve ahirette ve sana yetimleri sorarlar. De ki: “Onlar için ıslah etmek daha iyidir”. Ve onlarla karışık bulunuyorsanız ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah, O düzeltenden bozanı ayırt etmesini bilmektedir. Ve eğer Allah uygun görseydi sizi kötü durumda bırakırdı. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkim’dir.
  222. Ve o müşrik kadınları onlar iman edinceye kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka, iman etmiş kadın bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de müşrik bir kadından daha iyidir.  Ve o müşrik erkekleri iman edinceye kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka iman etmiş erkek bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de müşrik bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe davet ederler. Ve Allah izniyle cennete ve hoşgörüye davet eder. Ve insanlara ayetlerini iyice açıklar. Olabilir ki hatırlarlar.
  223. Ve sana kadınların aybaşı halini sorarlar, de ki: O bir ezadır (rahatsızlıktır) ki aybaşı halindeki kadınlardan ayrı kalın ve temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Ki temizlendikleri zaman da Allah’ın size emrettiği her yoldan onlara varın. Kesinlikle Allah çok tövbe edenleri sever ve çok temizlenenleri sever.
  224. Kadınlarınız sizin için bir ekim alanıdır ki uygun gördüğünüzden varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Ve Allah’ı önemseyin ve bilin ki kesinlikle siz O’nunla mülakat yapanlarsınız. Ve o müminleri müjdele!
  225. Ve yeminlerinizde Allah’ı iyilik etmenize ve önemsemenize ve insanların arasını bulmanıza bahane engeli yapmayın. Ve Allah işitendir, bilendir.
  226. Allah sizi söz verişlerinizdeki boş laftan dolayı sorumlu tutmaz. Ve lakin kalplerinizin kazandığından sorumlu tutar. Ve Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  227. Onlar ki kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için: Onlar dört ay beklerler. Ki onarırlarsa ki kesinlikle Allah hoşgörülü ve özel merhametlidir.
  228. Ve boşanmaya azmettilerse ki kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  229. Ve boşanılmış kadınlar kendi başlarına (evlenmeden) üç ayhali (hayz veya temizlik müddeti) beklerler. Ve onlar Allah’a ve ahiret gününe inanır olanlarsa rahimlerinde Allah’ın biçimlendirdiğini gizlemeleri onlara helâl olmaz. Ve kocalar düzeltmek isterlerse o durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha layıklardır. Ve kadınların üzerlerinde hakları olanların benzeri kadınlar içindir. Ve adamlara kadınlar üstünde bir derece aittir. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hakîmdir.
  230. O boşanma iki defadır ki benimsenmiş şekilde sahip çıkmak veya iyilikle ilişkiyi kesip ayrılmaktır. Ve ikisinin Allah’ın yasalarını koruyamaması haricinde, kadınlara verdiklerinizden (mehirden) bir şey almanız size helal değildir. Ki Allah’ın hudutlarını ikisinin koruyamayacaklarından korkarsanız kadının onunla fidye vermesinde (mehrinden vazgeçerse) ikisine de sakınca yoktur. İşte o Allah’ın sınırlarıdır ki onu aşmayın. Ve kim Allah’ın hudutlarını aşarsa ki işte onlar o zalimlerdir.
  231. Ki erkek kadını boşarsa ki o kadın ondan başka erkekle eş olarak nikâhlanma sonrasına kadar o erkeğe helal olmaz. Ki ikinci koca da onu boşarsa Allah’ın sınırları koruyacaklarını sanırlarsa ikisinin birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Ve işte o, Allah’ın sınırlarıdır. Onu bilen bir toplum için iyice açıklamaktadır.
  232. Ve kadınları boşadığınız zaman ki bekleme sürelerinin sonuna ulaştığında da onlara benimsenmiş olarak sahip çıkın veya onlarla benimsenmiş olarak ilişkiyi kesip ayrılın. Ve haddi aşmak için onlara zararlı olacak şekilde sahip çıkmayın. Ve kim işte onu yaparsa ki kesinlikle kendisine zulmetmiş olur. Ve Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeyin. Ve Allah’ın üzerinize olan nimetini ve o kitaptan ve o hikmetten indirdiğini hatırlayın. Onunla size vaaz edilir. Ve Allah’ı önemseyin. Ve bilin kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  233. Ve kadınları boşadığınızda ki bekleme müddetlerinin sonuna ulaştıklarında da kendi aralarında benimsenmiş olarak birbirinden razı oldukları zaman eşleriyle nikâhlanacaklar diye baskıcı olmayın. İşte o, onunla içinizden Allah’a ve ahiret gününe inanan kimseye öğüt verilir. İşte o sizin için daha sağlıklı ve temizdir. Ve siz, siz bilemediğiniz halde Allah bilir.
  234. Ve analar çocuklarını, emzirmeyi tamamlatmak isteyen baba için tam iki havl (havleyni, 40+40 hafta, 18 aylık oluncaya kadar) süresince emzirirler. Ve anaların rızkını ve giyeceğini benimsenmiş olarak sağlamak çocuk kendisinin olan baba üzerinedir. Kişi kapasitesinin dışında yükümlü tutulamaz. Ana çocuğundan dolayı zarara sokulmasın ve çocuk kendisinin olan baba çocuğundan dolayı zarara sokulmasın. Ve onun benzeri varislere üzerinedir. Ki ana-baba aralarında danışarak ve razı olarak sütten kesmek isterlerse ki ikisine sakınca yoktur. Ve çocuklarınızı emzirtmek isterseniz ki vereceğinizi o benimsenmiş olarak teslim ettiğinizde de sizin için sakınca yoktur. Ve Allah’ı çok önemseyin. Ve bilin! Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
  235. Ve sizden ölenler ve eşler bırakanlar: O kadınlar kendiliğinden dört ay ve on gün beklerler ki bekleme müddetleri sona erdiğinde de onların o benimsenmiş olarak kendilerinin yaptıklarından dolayı sizin üzerinize sakınca yoktur. Ve Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  236. Ve o kadınlara (İddet beklemekte olan)  evlenme hususundaki düşüncelerinizi arz etmenizde veya onu içinizde gizli tutmanızda size bir sakınca yoktur. Allah bildi,  kesinlikle siz onları aklınıza getireceksiniz. Ve lâkin benimsenmiş anlatımla söylemeniz dışında onlarla gizlice vaatleşmeyin. Ve o kitap (takvim tutma) süre sonuna ulaşıncaya kadar nikâh sözleşmesine azmetmeyin. Ve bilin! Kesinlikle Allah benliğinizde olanı bilir ki O’ndan sakının. Ve bilin! Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  237. O kadınları hiç temas etmeden veya mehirlerini biçmeden onları boşarsanız üzerinize sakınca yoktur. Ve o kadınları, o iyi davrananların gerçeği olarak benimsenmiş bir meta ile erkeğin geniş kapasitesinin ölçüsü üzere ve erkeğin dar kapasitesinin ölçüsü üzere metalandırın.
  238. Ve onları hiç temas etmeden önce boşarsanız ve mehri belirlemiş bulunursanız o kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimsenin bağışlaması istisna olmak üzere mehir o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ve sizin bağışlamanız takvaya daha yakındır. Ve aranızdaki fazileti unutmayın. Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
  239. Namazlarınız ve orta namaz (sabah) üzere koruyucu olun. Ve gönülden boyun eğerek Allah için kalkıp durun.
  240. Ki bir nedenle çekindiğinizde de yaya veya binekte. Ki güvende olunca da asla bilir olmadığınızı size öğrettiği gibi Allah’ı anın.
  241. Ve sizden vefat ettirilecekler ve eşler bırakacak olanlar o eşler için çıkarılmaksızın, 40 haftaya kadar meta vasiyet etsinler. Ki çıkarlarsa kendilerinin benimsenmiş olarak yaptıklarında sizin üzerinize sakınca yoktur. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  242. Ve o boşanılan kadınlar için benimsenmiş bir surette metalandırma önemseyip gereğini yapanların (müttakilerin) üzerine haktır.
  243. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin için iyice açıklamaktadır. Olabilir ki akıl edebilirsiniz.
  244. Binlerce kişiyken ölüm korkusundan yurtlarından çıkanlara doğru hiç bakmaz mısın? Ki Allah onlara “Ölün” dedi. Sonra onlara hayat verdi. Kesinlikle Allah insanlar üzerine fazl sahibidir. Ve lakin insanların çoğu şükretmezler.
  245. Ve Allah yolunda savaşın ve bilin! Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  246. Güzel bir alacak olarak Allah’a borç veren o kimse özelliğinde olan kim ise ki O onu onun için çokça kat kat katlar. Ve Allah ölçülü kılar ve bollaştırıp yayar. Ve O’na doğru döndürüleceksiniz.
  247. Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerinden olanlara doğru hiç bakmaz mısın? O zaman onlar için olan bir nebiye dediler ki:  “Bize bir melik geliştirip çıkar. Allah yolunda savaşalım”. Dedi ki: “Savaş sizin üzerinize yazılırsa savaşmamanız beklenmiyor mu?”. Dediler ki: “Ve bize ne oldu ki biz ve oğullarımız yurtlarından çıkarılmış olduğumuz halde Allah yolunda savaşmayalım?”. Ki savaş üzerlerine yazılınca onlardan az bir kısmı hariç tersine davrandılar. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  248. Ve nebileri onlara dedi ki:  “Kesinlikle Allah size Talut’u melik olarak geliştirip çıkardı”.  Dediler ki: “Üzerimizdeki o mülk nasıl ona ait olabilir? Ve biz o mülke ondan daha hak sahibiyiz. Ve asla maldan kapasiteli bir durunda değildir”.  Dedi ki: “Kesinlikle Allah size onu, sizin üzerinizde eleyip seçti. Ve bilgi ve cisim kapasite genişliğini artırdı”. Ve Allah, O mülkü uygun gördüğüne verir. Ve Allah kapsamlıdır, bilendir.
  249. Ve nebileri onlara dedi ki: “Onun mülkünün ayeti size içinde Rabb’inizden bir sakinleştirici ve içinde Musa ailesinin ve Harun ailesinin terk ettiklerinin toplam kalanlarından olan sandığın sizinle olmasıdır. Onu melekler taşır. İnanmışsanız kesinlikle sizin için mutlak bir ayet onun içindedir”.
  250. Talut orduyla birlikte ara verince dedi ki: “Kesinlikle Allah sizi bir nehirle deneyendir ki ondan içen benden değildir ve eliyle bir avuç avuçlayan hariç hiç tatmayan kesinlikle bendendir”. Ki onlardan pek azı hariç ondan içtiler. O ve onunla olan o inananlar onu aşınca, onlar (diğerleri) dediler ki: “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak halimiz yok”. O, Allah ile mülakat yapacaklarını sananlar dediler ki:  “Nice az olan ekip çok olan ekibe Allah’ın izniyle galiptir ve Allah, o sabredenlerle beraberdir”.
  251. Ve Calut ve onun ordusuna karşı bariz olduklarında dediler ki: “Rabb’imiz! Üzerimize sabır boca et ve ayaklarımızı iyice sabitle ve o kâfir topluma karşı bize destekle yardım et”.
  252. Ki Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar ve Davud Calut’u öldürdü ve Allah ona o mülkü ve o hikmeti verdi ve ona uygun gördüklerinden öğretti. Ve Allah’ın insanların bazısı ile bazısını def etmesi olmasaydı yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ve lakin Allah âlemler üzerine fazlalık sahibidir.
  253. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana biz gerçekçi olarak aktarıyoruz. Ve kesinlikle sen mutlaka mürsellerdensin (Bir amaç, misyon, iş için gönderilenlerdensin).
  254. İşte o resuller; onlardan bazılarını bazılarının üzerinde fazlalaştırdık. Onlardan kimiyle Allah kelimelerle konuştu ve bazılarını derece olarak yükseltti ve Meryem oğlu İsa’ya o kanıtları verdik ve onu Ruhul Kudüs ile takviye ettik. Ve eğer Allah uygun bulsaydı, belgeler onlara geldikten sonra onların ardından gelenler birbirlerini katletmezlerdi. Ve lakin ihtilaf ettiler (bir birlerinin yerine geçmek için kavga ettiler). Ki onlardan kimi inandı ve onlardan kimi inkâr etti. Ve eğer Allah uygun görseydi birbirlerini katletmezlerdi ve lakin Allah ki irade ettiğini yapar.
  255. Ey inananlar! İçinde satın almanın ve hatırın ve şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Ve o kâfirler ki onlar o zalimlerdir.
  256. Allah, O işleri idare edici, diri olan O’dan başka tanrı yoktur, O’nu bunaltı ve uyku tutmaz. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. O’nun izni olmadan indinde şefaat etmeye kim sahiptir? Onların öncesini ve sonrasını bilir. Ve onlar O’nun uygun gördüğünden başka biliminden hiçbir şeyi kuşatamazlar. O’nun hükümranlığı gökleri ve yeri kapsar ve ikisinin korunup işleyişini devam ettirmek O’na ağır gelmez. Ve O, o yücedir,  o büyüktür.
  257. Dinde (Düzende) zorlama yoktur. Olgunluk sapkınlıktan belli olarak açığa çıkmıştır ki kim o Tağutu (Sapkınlığı, Hermetizmi, sufiliği) inkâr edip Allah’a güvenip inanırsa ki kopması olmayan en sağlam tutacağa sıkıca tutunmuştur. Ve Allah o işitendir, o bilendir.
  258. Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Ve o kâfirlerin velileri o tağuttur ( sufiler, hermetiklerdir). Onları o aydınlıktan o karanlıklara çıkarır. İşte onlar ateşin halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  259. Allah ona o mülkü verdi diye İbrahim ile Rabb’i hakkında tartışana hiç bakmaz mısın? İbrahim: “Rabb’im O ki diriltir ve öldürür” dediğinde dedi ki:  “Ben diriltirim ve öldürürüm”. İbrahim dedi ki: “ Ki kesinlikle Allah Güneş’i o doğudan getiriyor ki sen onu o batı taraftan getir”. Ki inkâr eden şaşırıp kaldı. Ve Allah, O zalim topluluğa rehberlik etmez.
  260. Veya temel yapıları çökmüş bir yerleşim yerine varıp uğrayan o kişi gibisine!  Dedi ki: “Allah buraya ölümünden sonra nasıl hayat verir?”. Ki Allah onu yüz tarihi yıl öldürdü sonra diriltti.  Dedi ki: “Ne kadar kaldın?”. Dedi ki: “Bir gün veya bir gününün bir kısmı kadar”.  Dedi ki: “Aksine, yüz tarihi yıl kaldın ki yiyeceğine ve içeceğine bak hiç bozulmamış ve eşeğine bak. Ve seni insanlar için bir ayet kılmamız için ve o kemiklere doğru bak, onları nasıl yerleştirip yükseltiyoruz, sonra onlara et giydiriyoruz”. Ki o ona apaçık belli olunca dedi ki: “Biliyorum, kesinlikle Allah her şeye kadirdir”.
  261. Ve İbrahim: “Rabb’im! Ölüye nasıl hayat verirsin bana göster” dediğinde O dedi ki:  “Ve hiç inanmıyor musun?”. Dedi ki “Aksine ve lakin kalbimin tatmin olması için”.  Dedi ki: “Öyleyse kuşlardan dört tane tut da onları kendine yatkınlaştır. Sonra onlardan her dağın üzerine parça kıl. Sonra onları çağır; çabucak sana gelirler. Ve bil! Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  262. Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin benzetmesi her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak yetiştirip veren tanenin benzetmesi gibidir. Ve Allah ki uygun gördüğüne kat kat katlar. Ve Allah olanakları geniş olandır, bilendir.
  263. Mallarını Allah yolunda infak edenler ki sonra infak ettiklerini başa kakmazlar ve eza etmezler. Onlar içindir Rableri indindeki karşılık. Ve onlar üzerine korku yoktur ve onlar üzülenlerden değillerdir.
  264. Benimsenmiş bir ifade ve hoşgörü ardından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Ve Allah zengindir, yumuşak davranandır.
  265. Ey İnananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmayan ve insanlara gösteriş için malını infak eden kimse gibi sadakalarınızı başa kakma ve eziyet etmekle geçersizleştirmeyin ki onun benzetmesi: Üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir ki üzerine bol yağmur yağdığında da onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey üzerine kadir değillerdir. Ve Allah, O kâfir topluma rehberlik etmez.
  266. Ve Allah’ın rızasını kazanmak ve benliklerinden olanı sabitlemek için mallarını sarf edenlerin benzetmesi kabartılıp yükseltilmiş ve bol yağmur alırsa ki ürünlerini iki kat veren ve bol yağmur yağmasa da çisenti yeten bir bahçenin benzetmesi gibidir. Allah, O işlediklerinizi görendir.
  267. Hangi biriniz kendisi oldukça ihtiyarlamış ve çocukları güçsüz ve altlarından ırmaklar akan ve her çeşit meyveleri bulunan hurma ve üzüm bahçesi varken ki ateşli bir kasırganın ona isabet etmesiyle yanmasını arzu eder? İşte onun gibi Allah size ayetlerini iyice açıklar. Olabilir ki iyice düşünebilirsiniz!
  268. Ey İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan infak edin ve sadece ona göz yumma dışında almayacak olduğunuz zararlı olana dokunmadan infak edin. Ve kesinlikle Allah zengindir, övülmeye değerdir.
  269. O şeytan ki size fakirliği vaat eder ve size ahlaksızlığı emreder. Ve Allah ki O’dan bir hoşgörü ve fazlalık vaat eder. Ve Allah olanakları geniş olandır, bilendir.
  270. O hikmeti uygun gördüğü kimseye verir. Ve kime hikmet verilmişse kesinlikle ona çokça olumluluk (avantaj) verilmiştir. Ve loblar sahipleri (entelektüel düşünce) haricindekiler akıllarına getiremezler.
  271. Ve infaktan ne verdinizse ve adamaktan ne adadığınızsa ki kesinlikle Allah onu bilir. Ve yardım edicilerden o zulmedenler için yoktur.
  272. Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzeldir! Ve onu gizler ve yoksullara verirseniz ki o sizin için daha da iyidir. Ve kötülüklerinizden örter. Ve Allah, O işlediklerinizden haberdardır.
  273. Onlara rehberlik etmek senin üzerine değildir. Ve lakin Allah, O uygun gördüğüne rehberlik eder. Ve daha iyiden ne infak ettiyseniz ki kendiniz içindir. Ve siz Allah’ın ilgisini kazanmak dışında infak etmezsiniz. Ve daha iyi olandan her ne infak ettiyseniz size zulüm edilmeksizin karşılığı tamamen size döndürülür (kompanse edilir).
  274. Allah yolunda engellenmiş ve yeryüzünde bir yerden bir yere gidemeyen o fakir olanlar için cahiller iffetlerinden dolayı onları zengin hesap ederler. Sen onları görünüşlerinden tanırsın. Onlar sırnaşıklık ederek istemezler. Ve hayırdan her ne infak ederseniz ki kesinlikle Allah onu bilendir.
  275. Onlar mallarını gece ve gündüz ve gizli ve açık infak edenler ki onlar içindir Rabb’leri indinde karşılık. Ve onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  276. O faiz yiyenler yoklayan (yankesici?) o şeytanın çarptığı kişilerin kalkındığı gibi kalkınırlar. İşte o, kesinlikle onların “Kesin olarak alışveriş faiz benzeridir” demelerindendir. Ve Allah alışverişi helal ve faizi haram kıldı ki kime Rabb’inden bir öğüt geldiyse de yasaklasın ki geçmişi kendisinedir. Ve onun işi Allah’a aittir. Ve kim geri dönerek devam ederse ki işte onlar cehennem halkıdır, onlar orada devamlı kalıcılardır.
  277. Allah faizi aşındırıp eksiltir ve sadakaları artırır. Ve Allah, O hiçbir kötülük yapıcı kâfiri sevmez.
  278. Kesinlikle, onlar ki iman edenler ve düzeltici işler işleyenler ve namaz kılanlar ve zekâtta bulunanlar, onlar içindir Rabb’leri indinde karşılıkları. Ve onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  279. Ey iman edenler! Allah’ı çok önemseyin ve siz o iman edenlerden olduysanız faizden olan bakiyeden vazgeçin.
  280. Ki asla yapmazsanız ki Allah ve resul ile harpte olduğunuzu duyurun. Ve tövbe ederseniz ki mallarınızın başları sizindir. Zulüm etmeyin ve zulme uğramayın.
  281. Ve o zorluk içindeyse kolaylığa kadar ona tolerans tanıyın. Ve bilir olsanız sadaka olarak vermeniz sizin için daha iyidir.
  282. Ve Allah’a döndürüleceğiniz o günü çok önemseyin. Ve sonra her benliğe kazandığı haksızlığa uğratılmadan tamamen geri döndürülür.
  283. Ey İnananlar! Birbirinizle belirli bir sona kadar mali yükümlülükle hukuki yükümlülük anlaşması yaptığınızda ki onu yazın. Ve içinizden bir kâtip adaletle mutlaka yazsın. Ve kâtip onu Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Ve hak aleyhine olan mutlaka dikte edip doğrulasın ve Rabb’i olan Allah’ı göz önünde bulundursun ve ondan bir şey eksiltmesin. Ki hak aleyhine olan düşüncesiz veya zayıf veya dikte etmeye güç yetiremeyecek durumdaysa ki velisi adaletli olarak doğrulasın (dikte etsin). Ve adamlarınızdan iki bilirkişi tutun. Ki hiç iki erkek olmazsa da bilirkişiliğinden razı olacağınız bir erkek ve biri şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın. Ve bilirkişiler çağırıldıklarında kaçınmasınlar. Ve borç önemli büyük veya önemsiz küçük olsun onu sonuna kadar yazmaya üşenmeyin. İşte o Allah katında en standart ve bilirkişilik için en uygulanabilir ve çelişkiye düşmemenize en yakın olandır. Sadece aranızdaki peşin olarak devredilen ticaret olursa ki onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ve satış yaptığınızda şahit (doğrulayacak belge veya kişi edinin, fiş, fatura) edinin. Ve kâtibe zarar verilmesin ve bilirkişiye zarar verilmesin. Ve yaparsanız ki kesinlikle o sizinle yoldan çıkmadır. Ve Allah’ı çok önemseyin ve Allah size öğretiyor ve Allah her şeyi bilendir.
  284. Ve sefer üzere oldunuzsa ve hiç kâtip bulamazsanız ki alınan rehinlerdir. Ki bazınız bazınıza güvenirse de güvenilen kimse emanetini geri ödesin. Ve Rabb’i olan Allah’ı mutlaka göz önünde bulundursun. Ve şahitliği (bilirkişiliği) söylemeyerek gizlemeyin. Ve kim onu söylemeyip gizlerse ki kesinlikle o kalbi kötü günahkârdır. Ve Allah işlediklerinizi bilendir.
  285. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve benliğiniz içindekini açıklasanız veya onu gizleseniz Allah sizi onunla hesaba çeker. Ki O uygun gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah her şey üzerine kadirdir.
  286. O resul ve o iman edenler ona Rabb’inden indirilene inanıp güvendi. Hepsi Allah’a ve meleklerine ve kitaplarına ve resullerine inandı. Resullerden herhangi biri arasından fark gözetmeyiz. Ve dediler ki: “Senin çok fazla hoşgörünü işittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Ve sanadır dönüş yerimiz”.
  287. Allah kişiyi sadece onun kapasitesi kadar yükümlü tutar. Kazandığı onundur ve helal haram demeden zoraki kazandığı aleyhinedir. “Rabb’imiz! Unutursak veya yanılırsak bizi sorumlu tutma. Rabb’imiz! Ve bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme. Rabb’imiz! Ve bize yapabilme gücümüzün yetmeyeceğini yükleme ve bizden affet ve bizi hoş gör ve bize merhamet et. Sensin bizim Mevla’mız ki kâfir toplum üzerine bize her türlü destekle yardım et”.

 

3. Âli İmran Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. O diri, yönetici Allah’tan başka ilah yoktur.
  4. O senin üzerine o kitabı gerçekle, ondan önce var olup da halen mevcut olanı düzeltici olarak indirdi. Ve Tevrat’ı ve İncil’i indirdi.
  5. Önceden insanlara yol gösterici olarak ve o Furkan’ı indirdi. Kesinlikle Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ki onlar içindir şiddetli azap. Ve Allah yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.
  6. Kesinlikle Allah, yeryüzündeki ve göklerdeki hiçbir şey O’nun üzerine gizli kalamaz.
  7. O, O ki rahimlerde sizi uygun gördüğü gibi düzenleyip programlayandır. O’ yaptırım güçlü, hâkimden başka hiçbir tanrı yoktur.
  8. O, O ki sana o kitabın indirdi. O kitabın anası olan kesin anlamlı ayetler ondandır. Diğerleri ayrıntıda farklı çok benzerleridir ki o kalplerinde saptırma meyli olan kimselere gelince ki fitne edinmek ve kendilerine göre yorumlamak için onların ayrıntıda farklı çok benzerlerine tabi olurlar. Ve onların yorumunu sadece Allah ve bilimde derinleşmiş olanlar bilir. Onlar derler ki: “Ona inandık, hepsi Rabb’imizin indindendir”. Ve loblar sahiplerinden başkası iyice düşünüp akıl edemez.
  9. “Rabb’imiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme ve tarafından bize rahmet hibe et. Kesinlikle sen, sensin o çok hibe eden.
  10. Rabb’imiz! Kesinlikle içinde çelişki olmayan günde insanları toplayacak olan sensin”. Kesinlikle Allah, O verdiği sözü değiştirmez.
  11. Kesinlikle o kâfirlerin malları ve çocukları Allah’a karşı onlara asla bir şey sağlamaz. Ve işte onlar, onlardır o ateşin yakıtları.
  12. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibi ki ayetlerimizi yalanladılar da Allah ağır suçları nedeniyle onları yakalayıverdi. Ve Allah misillemede şiddetlidir.
  13. O kâfirlere de ki: “Yenileceksiniz ve cehenneme doğru toplanılacaksınız. Ve ne kötüdür o döşek!”.
  14. Karşı karşıya gelen iki ekibin durumlarında sizin için ayet (yol gösterme, yönlendirme bilgisi) olmuştur. Bir ekip Allah yolunda savaşanlardır ve diğeri kâfirdir. Onlar onları o göz görmesiyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah, O uygun gördüğüne her türlü yardımıyla destek verir. Kesinlikle loblar sahibi (entelektüeller) için mutlak bir ibret onun içindedir.
  15. Kadınlardan ve oğullardan ve kantar kantar altın ve gümüşten ve nişanlı atlardan ve develerden ve ekinlerden doğan çekicilik sevgisi insanlara güzel gösterilmiştir. İşte o dünya hayatının metasıdır. Ve Allah, O’nun yanındadır o dönüş yerinin iyisi kalitelisi.
  16. De ki: Size ondan daha iyisini haber vereyim mi? O önemseyip gereğini yerine getirenler içindir Rabb’lerinin indinde, altlarından ırmaklar akan ve devamlı olarak kalacakları cennetler ve tertemiz eşler ve Allah’tan bir rıza.  Ve Allah kullarını görendir.
  17. Onlar derler ki: “Ey Rabb’imiz! Kesinlikle biz inandık ki bizim için hoş görülü ol ve bizi o ateş azabına karşı dikkate alarak koru!”.
  18. O sabredenler ve o sadık olanlar ve o gönülden kulluk edenler ve o infak edenler ve o seher vakitlerinde hoş görülmeyi isteyenler.
  19. Allah ve melekler ve normları yerine getiren bilim sahipleri kesinlikle O’nun O’ndan başka tanrı olmayan olduğuna şahit oldular. O yaptırım güçlü, hâkimden başka tanrı yoktur.
  20. Kesinlikle Allah indinde o din (hukuk düzeni) İslâm’dır. Ve o Kitap Verilenlerin anlaşmazlıkları ise sadece kendilerine bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlıktır. Ve her kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse kesinlikle Allah hesabı çabuk görendir.
  21. Ki seninle tartışmaya girişirlerse de de ki: “Ben yüzümü (ilgimi) Allah’a gönülden teslim ettim ve bana tabi olanlar”. Ve o Kitap Verilenlere ve o ümmilere de ki:  “Siz gönülden teslim oldunuz mu?”. Ki gönülden teslim olurlarsa doğru yola girmişlerdir. Ve tersine davranırlarsa da kesin olarak senin üzerine düşen tebliğ etmektir. Ve Allah kullarını görendir.
  22. Kesinlikle o, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ve haksızca nebileri öldürenler ve insanlardan standartca emredenleri öldürenler ki onları elem verici bir azapla müjdele.
  23. İşte onlar, onlar ki dünya ve ahirette çalışmaları boşa gitmiş olanlardır ve onlar için yardım edenlerden yoktur.
  24. Onlar ki o kitaptan pay verilenlere hiç bakmaz mısın?  Onlar aralarında hüküm verilmesi için Allah’ın kitabına çağrılırlar. Sonra onlardan bir grup sorun çıkararak aksine davranırlar.
  25. İşte o, onların: “Bize ateş sadece sayılı birkaç gün dışında asla temas etmeyecektir” demelerindendir. Ve kurgular oldukları dinleri içinde onları aldattı.
  26. Ki içinde çelişme olmayan günde, onları topladığımız ve zulüm yapılmayarak herkese kazandığı eksiksiz verildiği zaman nasıl olacak?
  27. De ki: Mülkün yöneticisi olan Allah’ım! Mülkü uygun gördüğüne verirsin ve uygun gördüğünden çekip alırsın. Ve uygun gördüğünü zorlayıcı güç sahibi kılar ve uygun gördüğünü alçaltırsın; Elindedir o avantaj. Kesinlikle sen her şeyi ayarlayabilensin.
  28. Geceyi gündüze geçirirsin ve gündüzü geceye geçirirsin ve o ölüden o diriyi ihraç edersin ve o diriden o ölüyü ihraç edersin ve uygun gördüğünü hesapsızca rızıklandırırsın.
  29. Müminler, müminlerden başka kâfirleri veli edinmesinler. Ve kim işte onu yaparsa o Allah indinde bir şey içinde değildir. Sadece dikkat etme olarak onları önemsemede bulunmak müstesnadır. Ve Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve o dönüş Allah’adır.
  30. De ki: Kafanızda (beyin kabuğunuzda) olanı gizleseniz veya açıklasanız Allah onu bilir. Ve göklerdeki ve yeryüzündekileri bilir. Ve Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.
  31. Her benlik olumlu olarak işlediğini ve kötülükten işlediğini hazır olarak bulduğu gün arzu eder ki: Keşke kesinlikle onunla, yaptığı kötülük arasında dönüşümsüz uzak bir dönem bulunsa. Ve Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve Allah kullarına karşı şefkatlidir.
  32. De ki: “Allah’ı sevenler oldunuzsa ki bana uyun, Allah sizi sevsin. Ve sizin suçlarınız için hoşgörülü olsun”. Ve Allah hoşgörülü olandır ve özel merhamet edendir.
  33. De ki: “Allah’a ve o resule itaat edin”. Ki aksine davranırlarsa da kesinlikle Allah kâfirleri sevmez.
  34. Kesinlikle Allah Âdem’i ve Nuh’u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini âlemler üzerine eleyerek seçti.
  35. Bazısını bazısından zürriyet olarak. Ve Allah işitendir, bilendir.
  36. İmran’ın karısı o zaman dedi ki: “Ya Rabb’i! Kesinlikle ben karnımdakini azat edilmiş olarak senin için adadım ki benden kabul buyur. Kesinlikle sen, sen işitensin bilensin
  37. Ki onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken dedi ki: “Ya Rabb’i! Dişi doğurdum. Ve erkek dişi gibi değildir. Ve kesinlikle ben ona Meryem adını verdim ve kesinlikle ben onu ve soyunu kovulmuş o şeytandan sana sığındırırım”.
  38. Ki Rabb’i onu güzel bir kabulle kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak yetiştirdi. Ve Zekeriya’yı ona kefil kıldı. Zekeriya mihraba (başköşeye) onun yanına her girişinde yanında bir rızık bulurdu. Dedi ki  “Ey Meryem! Bu sana nereden?”. Dedi ki: “O, Allah indindendir. Kesinlikle Allah ki uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırır”.
  39. Orada Zekeriya Rabb’ine dua etti: “Ya Rabb’i! Bana tarafından temiz bir zürriyet hibe et. Kesinlikle sen duayı işitensin”.
  40. Ki Zekeriya mihrapta namazda ayaktayken melekler ona:  “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı ve efendi ve cinsellikte nefsine hâkim ve salihlerden bir nebi olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.
  41.  Dedi ki: “Ya Rabb’i! Ben artık ileri yaşlılığa ulaşmış ve karım kısırken nasıl oğlum olabilir?”. Dedi ki: “İşte onun gibi Allah uygun gördüğünü yapar”.
  42.  Dedi ki: “Ya Rabb’i! Benim için bir ayet kıl”. Dedi ki: “Senin ayetin üç gün işaretle anlaşma dışında insanları konuşturamamandır. Rabb’ini çok hatırlayıp an ve akşamın alaca karanlığında ve sabah erkenden O’nun yegâne ilintisiz hükümranlığını sürekli vurgula” dedi.
  43. Ve o zaman melekler dediler ki:  “Ey Meryem! Kesinlikle Allah seni eleyip seçti ve temizledi. Ve seni âlemlerin kadınları üzerine eleyerek seçti.
  44.  Ey Meryem! Rabb’ine gönülden itaat et ve secde et ve o rükû edenlerle birlikte rükû et”.
  45. İşte o, o bilinmeyenin bilgilerindendir. Biz onu sana vahiy ediyoruz. Ve Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini karşılaştırırlarken sen onların tarafında olmadın ve hasımlaşırlarken onların tarafında olmadın.
  46. O zaman melekler dediler ki: “Ey Meryem! Kesinlikle Allah sana O’dan bir kelimeyi, adı Meryem oğlu İsa olan Mesih’i ve dünya ve ahirette ilgi gösterilen ve o yaklaştırılanlardan olarak müjdeler.
  47. Ve insanlarla beşikte iken ve yetişkin iken diyalog yapar ve o salihlerdendir”.
  48. Dedi ki:  “Rabb’im! Bana hiç bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?”. Dedi ki: “İşte onun gibi, Allah, O uygun gördüğünü biçimlendirir. Bir işi uygulayacağı zaman ki kesin olarak ona “ol” der de o var olur.
  49. Ve O, ona o kitabı ve o hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i iyice öğretir.
  50. Ve onu İsrailoğullarına bir resul olarak gönderir:  “Kesinlikle ben, size Rabb’inizden ayetle (yol gösterme bilgisi) gelmişimdir. Kesinlikle ben size çamurdan bir kuş görünüşü biçimlendiririm ki içine üflerim de Allah’ın izniyle o uçan olur. Ve kataraktlı körü ve cüzamlıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüye hayat veririm. Ve evlerinizde beslendiğinizi ve neleri ambara koyduğunuzu size haber veririm. İnananlardan olduysanız kesinlikle işte ondadır sizin için mutlaka ayet.
  51. Ve Tevrat’tan olup onun (İncil) zamanında mevcut bulunanı doğrulaştırıcı (düzeltici) olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için ve size Rabb’inizden bir ayetle geldim ki Allah’ı çok önemseyin ve bana itaat edin.
  52. Kesinlikle Allah benim Rabb’im ve sizin Rabb’imizdir ki O’na kulluk edin. Budur doğru yol”.
  53. Ki İsa onlardan o inkârlarını hissedince dedi ki: “Bana Allah’a doğru yardım edip destekleyenler kimdir?”. Havariler dediler ki: “Biz Allah’ın yardım edip destekleyicileriyiz. Biz Allah’a inanıp güvendik. Ve kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahit ol.
  54. Rabb’imiz! İndirdiğine iman ettik ve o resule uyduk ki bizi o şahitlerle beraber yaz”.
  55. Ve kurnazlık yaptılar ve Allah kurnazlık yaptı ve Allah kurnazlık yapanların en avantajlısıdır.
  56. O zaman Allah dedi ki: “Ey İsa, kesinlikle benim seni vefat ettiren ve seni bana doğru yükselten ve seni o kâfirlerden temizleyen ve o sana tabi olanları yeniden diriliş ve yapılanma gününe doğru o kafirlerin üstünde kılan. Sonra asıl dönüşünüz banadır ki o ihtilaf içinde olduğunuzda aranızda hükmederim”.
  57.  O inkâr edenlere gelince ki onlara dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azap ederim ve destekleyenlerden hiçbiri onlar için değildir.
  58. Ve o inanıp yararlı iş işleyenlere gelince ki onların karşılıkları tastamam ödenir. Ve Allah, O, o zalimleri sevmez.
  59. İşte o, sana o ayetlerden ve o zikr-i hakîmden aktarıyoruz.
  60. Kesinlikle Allah indinde İsa’nın benzerliği Âdem’in benzerliği gibidir. Allah onu topraktan biçimlendirdi. Sonra onun için “ol” dedi de o var oldu.
  61. O gerçek Rabb’indendir ki şüpheyle sorgulayanlardan olma.
  62. Ki sana o bilim geldikten sonra o konuda seninle kim tartışırsa de ki: “Gelin yücelelim oğullarımızı ve oğullarınızı ve kadınlarımızı ve kadınlarınızı ve kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra beddualaşalım da Allah’ın lanetini o yalancıların üzerine kılalım”.
  63. Kesinlikle işte bu mutlak o gerçek kıssadır: Ve Allah’tan başka ilah yoktur. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.
  64. Ki tersine davranırlarsa da kesinlikle Allah o bozguncuları bilendir.
  65. De ki: “Ey Kitap Ehli! Gelin, Allah’tan başkasına kulluk etmemekte ve ona bir şeyi ortak kılmamakta ve Allah’tan başka bazımızın bazımızı rabb edinmemesinde sizin ve bizim aramızda eşit bir kelimede yücelelim”. Ki aksine davranırlarsa da de ki: Kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahitler olun.
  66. Ey Ehli Kitap! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Ve Tevrat’ın ve İncil’in indirilmesi sadece ondan sonradır ki akıl edemiyor musunuz?
  67. İşte siz bunlarsınız: İçinde size bilimden olan için tartışırsınız da içinde size bilimden olmayan için niçin tartışırsınız? Ve siz, siz bilemezken Allah, O bilir.
  68. İbrahim Yahudi olmadı ve Hıristiyan değildir. Ve lakin katıksız bir müslüman oldu. Ve o, o müşriklerden olmadı.
  69. Kesinlikle insanlardan İbrahim’e en fazla yakınlığı olanlar ona tabi olanlar ve bu nebi ve o iman edenlerdir. Ve Allah iman edenlerin velisidir.
  70. Kitap Ehlinden bir takımı eğer sizi şaşırtıp saptırsalar diye arzu ederler. Ve sadece kendilerinden başkasını şaşırtıp saptıramazlar. Ve şuur eder değillerdir.
  71. Ey Kitap Ehli! Sizler şahit (bilirkişi) olduğunuz halde Allah’ın ayetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?
  72. Ey Kitap Ehli! Niçin hakka batıl (gerçeğe gerçek dışı) giydiriyorsunuz ve bildiğiniz halde hakkı (gerçeği) söylemeyerek gizliyorsunuz?
  73. Ve Kitap Ehlinden bir takımı dedi ki: “İnananlara (iman edenlere) indirilene günün yüzünde iman edin ve onun sonrasında inkâr edin. Olabilir ki dönerler”.
  74. “Ve dininize uyandan başkasına inanmayın”. De ki: “Kesinlikle asıl doğru rehberlik Allah’ın rehberliğidir”. “Ve size verilenin mislinin başkasına verildiğine veya Rabb’inizin indinde karşı delil getirip sizinle tartışacağına (inanmayın)”. De ki:  “Kesinlikle o fazlalık Allah’ın elindedir. Onu uygun gördüğüne verir. Ve Allah geniş imkân sahibidir, bilendir”.
  75. Rahmetini uygun gördüğüne özel kılar. Ve Allah büyük fazlalık sahibidir.
  76. Ve Kitap Ehlindendir kantarla emanet bıraksan onu sana geri ödeyen ve bir dinar emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana geri ödemeyen. İşte o kesinlikle onların: “Ümmilerde üzerimize bir yol yöntem yoktur” demelerindendir. Ve onlar bile bile Allah üzerine yalan söylerler.
  77. Aksine, kim sözleşmesini yerine getirir ve önemserse ki kesinlikle Allah önemseyip gereğini yapanları sever.
  78. Kesinlikle Allah’la yaptıkları sözleşmeyi ve güvenceyi az bir değere satanlar, işte onlar için ahirette bir payı yoktur ve Allah kıyamet günü onlarla diyalog kurmaz ve onlara bakmaz ve onları temizleyip iyileştirmez. Ve onlar içindir acı verici azap.
  79. Ve kesinlikle onlardandır mutlak bir takım. Kitapta olmadığı halde kitaptan hesap edesiniz diye dillerini kitapla eğip bükerler. Ve o, Allah’tan olmadığı halde: “O, Allah’tandır” derler. Ve bile bile Allah üzerine yalan söylerler.
  80. Beşer için Allah’ın kendisine kitap ve hüküm ve nebilik vermesi, sonra insanlara: “Allah’tan başka bana kul olun” demesi olamaz. “Ve lakin: O kitabı öğretmekte olmanız ve ders yapan olmanız nedeniyle öğretmenler olunuz!”.
  81. Ve size melekleri ve nebileri rabb olarak edinmenizi emretmez. Siz müslüman olduktan sonra size inkâr etmeyi mi emreder?
  82. Ve o zaman Allah nebilerden size verdiği kitap ve hikmet için söz aldı: “Sonra sizde olanı düzelten bir resul size geldiğinde ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edip destekleyeceksiniz”. Dedi ki: “İkrar ettiniz mi? Ve işte onun üzerindeki sorumluluğumu aldınız mı?”.  Dediler ki: “İkrar ettik”.  Dedi ki: “Ki şahit olun! Ve ben sizinle beraber şahitlerdenim”.
  83. Ki işte onun ardından kim aksine davranırsa işte onlar, onlardır o yoldan çıkmış olanlar.
  84. Allah’ın dininden (düzeninden, sisteminden) başkasını mı edinmek için araştırıyorlar? Ve göklerdekiler ve yerdekiler isteyerek ve istemeyerek O’na teslimdir. Ve hesap için O’na döndürüleceklerdir.
  85. De ki: “Allah’a ve bize indirilene ve İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakup’a ve boylara indirilene ve Rabb’leri tarafından Musa ve İsa ve nebilere verilene inandık. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Ve biz O’na teslim olanlarız”.
  86. Ve kim İslam’dan başka bir din (düzen) araştırıp edinmek isterse asla onunki kabul edilmeyecektir. Ve o ahirette kaybedenlerdendir.
  87. İnandıktan ve o resulün hak olduğuna şahadet ettikten ve onlara o açıklayıcı belgeler geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Ve Allah, O, o zalimler topluma rehberlik etmez.
  88. İşte onlar, onların cezası: Allah’ın ve meleklerin ve insanların topluca lanetidir.
  89. Orada devamlı kalıcılardır. Onlardan o azap hafifletilmez ve onlar tolerans tanınanlardan değillerdir.
  90. İşte onun ardından tövbe edenler ve düzeltenler hariçtir ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  91. Kesinlikle o, inandıktan sonra inkâr edenler, sonra inkârda artanlar ki onların tövbeleri asla kabul edilmeyecek. Ve işte onlar, onlardır o şaşkın sapkınlar.
  92. Kesinlikle, inkâr edenler ve inkârcı olarak ölenler ki eğer yeryüzü dolusu altın kadar fidye verseler bile asla hiçbirinden kabul edilmeyecektir. İşte onlar, onlar içindir elem verici azap ve onlar için destekleyecek yardım edicilerden yoktur.
  93. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe asla erişemeyeceksiniz. Ve bir şeyden infak ediğinizi ki kesinlikle Allah onu bilendir.
  94. Tevrat indirilmesi öncesinde İsrail’in kendisine haram ettiğinden hariç bütün o yiyecekler İsrailoğullarına helal olandı. De ki: “Ki doğrusunu söyleyenlerdenseniz Tevrat’la gelin de onu aktarın”.
  95. Ki kim işte ondan sonra Allah üzerine o yalanı iftira ederse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  96. De ki: “Allah doğrusunu söyledi ki İbrahim’in katıksız dinine uyun. Ve o, o müşriklerden olmadı”.
  97. Kesinlikle insanlar için en öncül olarak ortaya konulan ev âlemler için potansiyel ve yol gösterici olan mutlaka Bekke’ dedir ( Çok ağlama vadisindedir).
  98. Oradadır o ispatlayan ayetler, İbrahim’in makamı. Ve kim oraya girdi, güvenlik içinde oldu. Ve Allah için o evi haccetmesi oraya yol bulabilen insan üzerinedir. Ve kim inkâr ederse ki kesinlikle Allah o âlemlerden ihtiyaçsızdır.
  99. De ki: “Ey Kitap Ehli! Allah işlediklerinize şahitken niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?”.
  100. De ki:  “Ey Kitap Ehli! Niçin inanan kişileri Allah’ın yolundan engelliyorsunuz? Siz bilirkişi iken onda eğrilik araştırıyorsunuz? Ve Allah işlediklerinizden habersiz değildir”.
  101. Ey İnananlar! Eğer Kitap Verilenlerin bir takımına uyarsanız inanmanızdan sonra sizi kâfire çevirirler.
  102. Ve Allah’ın ayetleri size aktarılırken ve O’nun resulü içinizdeyken nasıl da inkâr edersiniz? Ve kim Allah’a sımsıkı tutunursa ki o, dosdoğru yola rehberlik edilmiştir.
  103. Ey inananlar! Allah’ı onun gerçek önemsemesi olarak çok önemseyin ve müslüman olmanız haricinde ölmeyin.
  104. Ve topluca Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Ve iyice farklılaşmayın. Ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizin arasını birleştirdi ki O’nun nimetiyle kardeşlere dönüştünüz. Ve ateşten bir çukurunun kenarı üzerindeydiniz de oradan sizi O çekip söktü. İşte onun gibi Allah size ayetlerini apaçık açıklıyor. Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz.
  105. Ve mutlaka sizden daha iyiye çağıran ve benimseneni emreden ve kaçınılandan meneden bir inanç birliği olan topluluk (ümmet) olsun. Ve işte onlar, onlardır başarıya ulaşanlar.
  106. Ve onlara o apaçık deliller geldikten sonra çok farklılaşan o fırkalar ve ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlar, onlar içindir büyük azap.
  107. O gün bazı yüzler ağarır ve bazı yüzler kararır ki o, yüzleri kararanlara gelince: “İmanınızdan sonra inkâr mı ettiniz? Ki inkâr eder olmanız nedeniyle tadın azabı!”.
  108. Ve o, yüzleri ağaranlara gelince ki Allah’ın rahmeti içindelerdir. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  109. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana o gerçek olarak aktarıyoruz. Ve Allah âlemlere zulmetmek isteyen değildir.
  110. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve o görevlerin nihai döndürülüşü Allah’adır.
  111. Siz insanlar için ortaya çıkarılan en iyi durumda olan bir ümmet (inanç birliği olan topluluk) oldunuz. O benimseneni emreder ve o benimsenmeyeni yasaklarsınız. Ve Allah’a inanırsınız. Ve eğer Kitap Ehli inanmış olsalardı mutlaka onlar için daha iyi olurdu. Onlardandır o inananlar (müminler) ve onlardan çoğu o yoldan çıkanlardır.
  112. Onlar size eziyetten başka asla zarar veremeyecekler. Ve sizinle savaşırlarsa arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra onlara hiçbir yardım edilmez.
  113. Onların üzerine Allah’tan bağlayıcı bir anlaşma ve insanlardan bağlayıcı bir anlaşma haricinde nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillet damgası vuruldu. Ve Allah’tan bir gazaba yerleştiler ve üzerlerine hor görülme damgası vuruldu. İşte o onların Allah’ın ayetlerini inkâr eder olmaları ve haksız yere nebileri öldürmeleri nedeniyledir. İşte o isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.
  114. Onlar aynı seviyede değillerdir. Gece vakitlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini aktaran kaim bir ümmet Kitap Ehlindendir.
  115. Allah’a ve ahiret gününe iman ederler ve benimseneni emrederler ve kaçınılanı yasaklarlar ve hayırlı işlere koşuşurlar ve işte onlar salihlerdendir.
  116. Ve hayırdan yaptıkları ki asla göz ardı edilmeyecektir. Ve Allah, O, o önemseyip gereğini yapanları bilendir.
  117. Kesinlikle, inkâr edenlerin malları ve çocukları Allah’tan onlar için asla bir şey muaf tutmayacaktır. Ve işte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  118. Onların bu dünya hayatında harcadıklarının benzetmesi: Kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine isabet edip te mahveden içinde rüzgâr hortumu bulunan bir rüzgâr gibidir. Ve Allah onlara zulmetmedi. Ve lakin kendi kendilerine zulmediyorlar.
  119. Ey İnananlar! Sizden olmayanlardan sırdaş edinmeyin. Onlar sizi engellemekten geri durmazlar ve sıkıntıya düşmenizi arzu ettiler. Onların nefretleri ağızlarından açığa çıkmıştır. Ve kafalarının gizlediği daha büyüktür. Akıl edebilir olduysanız, kesinlikle sizin için ayetleri açıklamışızdır.
  120. İşte siz bunlarsınız: Onlar sizi sevmezken onları seversiniz ve kitapların hepsine inanırsınız. Ve sizinle görüşme yaptıkları zaman derler ki: “İnandık”. Ve geçip gittiklerinde size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün”. Kesinlikle Allah kafaların sahipliğini bilendir.
  121. Size bir iyilik dokunsa onları fenalaştırır. Ve size bir kötülük dokunsa onunla ferahlarlar. Ve sabrederseniz ve önemseyip gereğini yaparsanız onların düzeneği size bir şey olarak zarar veremez. Kesinlikle Allah onların işlediklerini kuşatandır.
  122. Ve o zaman sen Allah işiten ve bilenken sabah güneş doğmadan hemen önce evinden inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere ayrıldın.
  123. Allah ikisinin velisiyken sizden iki grup yılgınlaşmaya niyetlendi. Ve Allah üzerine ki tevekkül etmelidir müminler.
  124. Ve siz düşkün bir durumdayken Bedir’de Allah size mutlaka yardım etmiştir ki Allah’ı önemseyin. Olabilir ki şükredersiniz.
  125. O zaman sen müminlere diyordun ki: “Rabb’inizin indirilen üç bin melekle size yardım eli uzatması size hiç yeterli gelmeyecek mi?”.
  126. Aksine, sabreder ve önemseyip gereğini yerine getirirseniz ve onlar bu kızgınlıkla size gelirlerse Rabb’iniz size tam yetkili meleklerden beş bini ile yardım eli uzatır.
  127. Ve Allah’ın onu kılması sadece sizin için müjde olması ve onunla kalplerinizin tatmin olması içindir. Ve o yardım başka değil sadece yaptırım güçlü, hâkim olan Allah’tandır.
  128. Kâfirlerden geri kalan ötekileri ayrı tutmak veya tepe taklak etmek ki hayal kırıklığına uğramış olarak tersine dönüp gitmeleri içindir.
  129. O görevden veya Allah’ın onların tövbelerini kabul veya onlara azap etmesi senin için bir şeyden değildir ki kesinlikle onlar o zalimlerdir.
  130. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Uygun gördüğü için hoş görür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  131. Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Ve Allah’ı önemseyip göz önünde bulundurun ki başarıya ulaşabilesiniz.
  132. Ve o inkâr edenler için hazırlanmış o ateşi göz önünde bulundurup önemseyin.
  133. Ve Allah’a ve o resule itaat edin ki size merhamet edilebilsin.
  134. Ve Rabb’inizden hoşgörüye ve o önemseyip gereğini yapanlar için hazırlanmış, arz edişi (olanakları) gökler ve yer kadar olan cennet için koşuşun.
  135. Onlar ki refahta ve zorlukta infak ederlerdir. Ve onlar o öfkelerini yutanlardır ve o, insanlardan (hataları) affedenlerdir. Ve Allah, O iyilik yapanları sever.
  136. Ve onlar ki bir ahlaksızlık yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlarlar da yüz kızartıcı suçları için hoşgörü dilerler. Ve yüz kızartıcı suçları sadece Allah’tan başka kim hoş görebilir? Ve onlar asla bile bile yaptıklarında ısrar etmezler.
  137. İşte onlar, onların karşılığı Rabb’lerinden hoşgörü ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada kalıcılardır. Ve o çalışanların karşılığı ne güzeldir!
  138. Sizden önce gelenekler gelip geçmiştir ki yeryüzünde gezin de o yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu gözlemleyin.
  139. Bu insanlar için bir açıklama ve rehberlik ve o önemseyip gereğini yapanlar için (müttakilere) bir öğüttür.
  140. Ve gevşemeyin ve üzülmeyin ve mümin oldunuzsa mutlaka siz o en üstünsünüz.
  141. Size bir yara dokunduysa ki o topluma onun benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o, o günleri insanlar arasında devrettirip değiştiririz. Ve o, Allah’ın iman edenleri bilmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Ve Allah, O, o zulmedenleri sevmez.
  142. Ve Allah’ın iman edenleri ayıklaması ve inkârcıları kazıyıp silmesi içindir.
  143. Yoksa Allah henüz içinizden o çaba harcayanları bilmeden ve o sabredenleri bilmeden cennete gireceğinizi mi hesap ettiniz?
  144. Ve siz onunla karşılaşmadan önce o ölümü mutlaka tutkuyla ister olmuştunuz. Ki daha vakit isterken onu görmüş oldunuz!
  145. Ve Muhammed sadece bir resulden başkası değildir. Ondan önce resuller gelip geçmiştir ki ölür veya katledilirse ökçeleriniz üzerinde tersine mi döneceksiniz? Ve kim ökçeleri üzere geriye dönerse ki Allah’a asla bir şey olarak zarar veremez. Ve Allah o şükredenlerin karşılığını verecektir.
  146. Ve bir nefis için Allah’ın izni olmadan ölmesi olamaz. O belirlenmiş vakte yazılıdır. Ve kim dünya ödülünü isterse ona ondan veririz ve kim ahiret ödülünü isterse ona ondan veririz. Ve o şükredenlere karşılık vereceğiz.
  147. Ve nice nebilerle birlikte eğitimci pek çok kimse savaşmışlardır ki Allah yolunda onlara isabet edenden ötürü gevşemediler ve yılmadılar ve boyun eğmediler. Ve Allah, O sabredenleri sever.
  148. Ve onların sözleri: “Rabb’imiz! Yüz kızartıcı suçlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bizim için hoş gör ve ayaklarımızı sabit kıl ve o kâfir topluluğa karşı bize yardım et” demekten başka olmadı.
  149. Ki Allah onlara dünya ödülünü ve ahiret ödülünün güzelini verdi. Ve Allah, O iyi davranışta bulunanları sever.
  150. Ey İnananlar! O kâfirlere itaat ederseniz, sizi topuklarınızın üzerinde geri döndürürler de kaybedenlere çevrilirsiniz.
  151. Aksine, Mevla’nız Allah’tır. Ve O, yardım edenlerin en iyi durumda olanıdır.
  152. Yakında, onunla ilgili hiçbir otoriter yetki indirmediğini Allah’a ortak koşmaları nedeniyle inkâr edenlerin kalbinde korku sergileyeceğiz. Ve onların yuvaları ateştir. Ve zalimlerin kaldıkları yer ne kötüdür.
  153. Ve siz O’nun izni ile onları araştırırken, Allah size olan vaadini mutlaka yerine getirmiştir. Hatta yıldınız ve emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve O size sevdiğinizi gösterdikten sonra isyan ettiniz. Sizden kiminiz dünyayı istiyordu ve kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi mutlaka affetmişti. Allah müminler üzerine fazlalık sahibidir.
  154. Kimseye bakmadan tırmandığınızda ve o resul arkanızdan sizi diğerleri içine çağırırken ki kaybettiğinize ve size isabet edene üzülmeyesiniz diye sizi kederden kedere uğratarak ödüllendirdi. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  155. Kederden sonra bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde sizin üzerinize uyuklatan bir güven indirdi. Ve bir takım kendi dertlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında cahiliye devrinde olduğu gibi zannediyorlardı. Diyorlar ki: “Bu işte bize bir şey var mı?”. De ki: “Kesinlikle o emrin hepsi Allah’ındır”. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlardı.  Dediler ki: “Eğer o işte bizim için bir şey olsaydı, burada katledilmezdik”. De ki: “Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında katledilme yazılı olan kimseler yataklarından yatıp uzanacakları yere doğru bariz olurlardı. Ve o, Allah’ın kafanız içinde olanı denemesi ve kafa merkezlerinizde olanı ayıklaması içindir. Ve Allah o kafaların sahipliğini bilendir.
  156. Kesinlikle, iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün içinizden tersine davrananlar: Kesin olan, o şeytan kazandıklarının bir kısmı nedeniyle onların ayaklarını kaydırmak istedi. Ve mutlaka Allah onları affetmiştir. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, iyi davranandır.
  157. Ey İnananlar! O kâfirler gibi olmayın. Ve onlar yeryüzünde ilerleyen veya baskında olan kardeşleri için dediler ki: Eğer bizim indimizde olsalardı ölmezler ve katledilmezlerdi. İşte o, onu Allah’ın onların kalplerinde hasret olarak kılması içindir. Ve Allah ki hayat verir ve öldürür. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  158. Ve mutlaka, Allah yolunda katledilirseniz veya ölürseniz, mutlaka Allah’tan bir hoşgörü ve merhamet onların topladıklarından daha iyidir.
  159. Ve mutlaka, ölseniz veya katledilseniz Allah’a doğru toplanacaksınız.
  160. Ki Allah’tan bir rahmet nedeniyle sen onlara karşı yumuşak davrandın. Ve eğer kaba ve katı kalpli olsaydın kesinlikle etrafından dağılır giderlerdi. Ki onları affet ve onlar için hoşgörü dile ve görevde onlara danış. Ki karar verdiğinde de Allah’ı vekil kıl. Kesinlikle Allah o vekil kılanları sever.
  161. Allah size yardım ederse ki sizi yenecek yoktur ve sizi ortada bırakıverirse ki O’ndan başka size yardım etme özelliğine sahip kimdir? O inananlar Allah üzerine ki mutlaka tevekkül etmelidir.
  162. Ve hiçbir nebi için el koymak olamaz ve kim el koyarsa o kıyamet günü el koyduğu ile gelir. Sonra onlara zulmedilmeden herkese kazandığı tamamen ödenir.
  163. Ki Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gücenmesine yerleşen gibi midir? Ve onun yerleşim yeri cehennemdir? Ve o ne kötü dönüş yeridir!
  164. Onlar Allah indinde derece derecedir. Ve Allah onların işlediklerini görendir.
  165. Mutlaka Allah müminlere (inananlara) kendi içlerinden bir resul yetiştirmekle onlara karşı büyük iyilikte bulunmuştur. Onların üzerine O’nun ayetlerini aktarıyor ve onları arındırıyor ve onlara o kitabı ve o hikmeti öğretiyor. Ve onlar daha öncesinde ise mutlak apaçık bir sapıtmışlık içinde oldular.
  166. Ve onları iki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi “Bu nereden?” dediniz? De ki: “O, kendi sayenizdendir”. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayabilendir.
  167. Ve o iki ordu karşılaştığı gün size isabet eden de Allah’ın izniyledir. Ve müminleri bilmesi içindir.
  168. Ve o ikili oynayanları bilmek içindir. Ve onlara denildi ki: “Gelin yücelip Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!”. Dediler ki:  “Eğer savaşmayı bilsek mutlaka biz size tabi olurduk”. Onlar, o gün imandan çok küfre yakınlardı. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Ve Allah onların söylemeyip gizlediklerini en iyi bilendir.
  169. Onlar ki oturarak kardeşleri için dediler ki: “Eğer bize itaat etselerdi katledilmezlerdi”. De ki: “Doğrusunu söyleyenlerdenseniz ki ölümü kendinizden savuşturun”.
  170. Ve Allah yolunda katledilenleri ölüler olarak hesap etmeyin. Aksine onlar hayattalardır. Rabb’leri indinde rızıklandırılırlar.
  171. Allah’ın fazlalığından verdiği ile neşelilerdir. Ve arkalarından onlara hiç katılmamış kimselere onlar üzerlerine korku olmadığını ve üzülenlerden olmayacaklarını müjdelemek isterler.
  172. Allah’tan bir nimet ve fazlalıkla müjdelemek isterler. Ve kesinlikle Allah, O, müminlerin karşılığını zayi etmez.
  173. Onlar ki o yara isabet ettikten sonra Allah ve o resulünün çağrısına icabet edenler, onlardan o iyilik yapanlar ve önemseyip gereğini yapanlar içindir büyük bir karşılık.
  174. Onlar ki insanlar onlara dediler ki: “Kesinlikle insanlar sizin için toplanmıştır ki onlardan çekinin”. Ki o onların imanını artırdı ve dediler ki: “Allah bize yeter ve ne güzeldir o vekil”.
  175. Ki Allah’tan nimet ve fazlalıkla geri döndüler. Asla onlara bir kötülük dokunmadı. Ve Allah’ın rızasına tabi oldular. Ve Allah büyük fazlalık sahibidir.
  176. Kesin olarak işte o, o şeytan onun velilerini korkutur ki onlardan korkmayın ve inanmışsanız benden korkun.
  177. Ve küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Kesinlikle onlar Allah’a bir şey olarak zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay kılmamayı istiyor ve onlar içindir büyük azap.
  178. Kesinlikle, onlar ki o imanla o küfrü satın alanlar, asla Allah’a herhangi bir şey zarar veremezler. Ve onlar içindir elem verici bir azap.
  179. Ve o inkâr edenler kesin olarak süreyi uzatmamızın kendileri için daha iyi olduğunu hesap etmesinler. Kesin olan: Biz onlara kötülüklerinin çoğalması için süreyi uzatıyoruz. Ve onlar içindir küçümsetici azap.
  180. Allah müminleri o üzerinde oldukları durumda bırakır olmadı. Sonunda yararlıyı zararlıdan ayırır. Ve Allah sizi bilinmeyen üzerine erişir kılan değildir. Ve lakin Allah resullerinden uygun gördüğünü seçer ki Allah’a ve resulüne iman edin. Ve iman eder ve önemseyip gereğini yaparsanız sizin içindir büyük bir karşılık.
  181. Ve Allah’ın fazlından onlara verdiklerinden cimrilik edenler, onun kendileri için avantaj olduğunu hesap etmesinler. Aksine o onlar için dezavantajdır. Cimrilik ettikleri kıyamet günü boyunlarına tasma gibi takılacaktır. Ve göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır.
  182. Allah “Kesinlikle Allah fakirdir ve biz zenginiz” diyenlerin ifadesini mutlaka işitmiştir. Onların ifadesini ve haksız yere nebileri öldürmelerini yazacağız. Ve deriz ki: “Tadın o yakıcı azabı!
  183.  İşte o, önceden ellerinizle sunduklarınız nedeniyledir. Ve Allah kullara zulmedici değildir”.
  184.   Onlar dediler ki: “Kesinlikle o ateşin kendine katacağı bir kurban getirmedikçe hiçbir resule inanmamak üzere Allah bizden ahit aldı”. De ki:  “Benden önce resuller size açıklamalar ve o dediğinizi getirmişti ki doğru söyleyenlerdenseniz niçin onları katlettiniz?”.
  185. Ki seni yalanladılarsa, senden önce o açıklayıcı belgelerle ve o paragraflarla (Zebur) ve o aydınlatıcı kitapla gelen resuller de yalanlanmıştı.
  186. Her nefis o ölümü tadıcıdır. Ve kesin olan: Karşılıklarınız size kıyamet günü eksiksiz geri verilecektir ki kim ateşten çekilip uzaklaştırıldı ve cennete sokulduysa ki o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı aldatıcı metadan başkası değildir.
  187. Mutlaka mallarınız ve canlarınız için sınanacaksınız. Ve mutlaka sizden önce Kitap Verilenlerden ve Allah’a eş koşanlardan çok eziyetler işiteceksiniz. Ve sabrederseniz ve (Allah’ı) önemserseniz ki kesinlikle işte o dayanıklılık isteyen işlerdendir.
  188. Ve Allah Kitap Verilenlerden söz aldığında “Onu insanlara mutlaka açıklayacaksınız ve onu söylemeyerek gizlemeyeceksiniz”. Ki onlar onu sırtlarının arkasına fırlattılar ve onunla az bir değer satın aldılar ki satın aldıkları ne kötüdür!
  189. Bulundukları durumla sevinen ve asla yapmadıkları nedeniyle övülmekten hoşlananları yeterli olarak hesap etme de onları azaptan kurtulmuş olarak hesaplama. Ve onlar içindir acı verici azap.
  190. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve Allah her şeyi ayarlayabilendir.
  191. Kesinlikle göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve gece ve gündüzün birinin diğeri yerine gelmesi entelektüel düşünce sahipleri için mutlak ayetlerdir.
  192. Onlar ki ayaktayken ve otururken ve yanları üzerinde yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin biçimlendirilmesi hakkında inceden inceye düşünürler. “Ey Rabb’imiz sen bunu boş yere biçimlendirmedin, sen bütün eksikliklerden ilintisiz yegâne egemen olansın ki bizi o ateş azabına karşı önemseyerek gerekli olanı yap”.
  193.  “Rabb’imiz! Kesinlikle sen o ateşe kimi sokarsan ki kesinlikle onu perişan etmişsindir. Ve yardım edenler zulmedenler için değildir”.
  194.  “Ey Rabb’imiz! Kesinlikle biz,  “Rabb’inize iman edin” diye imana çağıran bir çağrıcıyı işittik de iman ettik. Rabb’imiz! Ki yüz kızartıcı suçlarımızı hoşgör ve bizim kötülüklerimizi ört ve bizleri iyilerle beraber vefat ettir”.
  195.  “Rabb’imiz! Ve resullerine vaat ettiklerini bize ver. Ve kıyamet günü bizi rezil etme. Kesinlikle sen vaat ettiğinden caymazsın”.
  196. Ki Rabb’leri onlara kuvvetlice cevap verdi: “Kesinlikle ben erkek ve kadın sizden hiçbir çalışanın işlediğini zayi etmem. Sizler birbirinizdensiniz. Ki o göç edenler ve yurtlarından çıkarılanlar ve yolumda eziyet edilenler ve savaşanlar ve katledilenler ki onların kötülüklerini mutlaka örteceğim ve Allah’tan bir ödül olmak üzere onları altından ırmaklar akan cennetlere mutlaka dâhil edeceğim. Ve Allah, ödülün iyisi O’nun indindedir”.
  197. O kâfirlerin o beldelerde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
  198. O azıcık bir metadır. Sonra yerleşim yerleri cehennemdir ve o ne kötü bir döşektir.
  199. Lakin o, Rabb’lerini önemseyerek gereğini yapanlar ki onlar içindir altlarından ırmaklar akan cennetler. Allah tarafından konukluk olarak orada devalı kalıcılardır. Ve Allah indinde olanlar iyilik yapanlar için daha da iyidir.
  200. Ve kesinlikle Kitap Ehlinden o kişiler, onlar Allah’a ve size indirilen ve onlara indirilmiş olana inanırlar. Allah’tan çekinirler. Allah’ın ayetleriyle az bir değer satın almazlar. İşte onlar ki onlar içindir Rabb’leri indinde karşılıkları. Kesinlikle Allah hesaplamada çabuktur.
  201.  Ey iman edenler! Sabırlı olun ve birbirinize sabredin ve sıkı dayanışma içinde olun ve Allah’ı önemseyin. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.

 

 

4. Nisa Suresi

 

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey İnsanlar! Sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren ve o dişi türünden o dişi türünün eşini (erkek) biçimlendiren ve ikisinden pek çok erkek ve kadın yaygınlaştıran Rabb’inizi önemseyin. Ve O’nunla istekte bulunduğunuz Allah’ı ve o akrabalığı göz önüne alıp önemseyin. Kesinlikle Allah sizin üzerinizde gözetmen olandır.
  3. Ve o yetimlere mallarını verin. Ve kötü olanı iyi ile değiştirmeyin ve onların mallarını kendi mallarınıza katmayın. Kesinlikle o önemde çok büyük sakınılacak olandır.
  4. Ve yetimler içinde normal davranamamaktan korkarsanız ki sizin için uygun olan kadınlardan ikişer ve üçer ve dörder nikâhlayın. Ki adaletli olamamaktan korkarsanız da bir tane veya sözleşmeyle yönetiminize verilenler (sözleşmeli evlilik) ile yetinin. İşte o, adaletsiz davranmamanıza daha yakındır.
  5. Ve kadınlara mehirlerini (teminat) çeyiz olarak verin ki ondan kendi gönül hoşlukları ile size bir şey bağışlarlarsa da onu afiyetle içinize sinerek kabul edip alın.
  6. Ve Allah’ın onunla sizin geçiminiz kıldığı mallarınızı aklı ermezlere (akılsız, reşit olmayanlara) vermeyin ve onunla onları rızıklandırın ve onları giydirin ve onlar için benimsenen söz söyleyin.
  7. Ve o yetimleri sonunda o nikâh çağına erişince deneyin ki onlarda olgunlaşma algılarsanız da onların mallarını onlara salın. Ve büyüyecekler diye onları israf ederek ve tez elden kendinize katmayın.  Ve kim muhtaç değilse de kaçınsın ve kim yoksulsa ki benimsenmiş tarzda kendi yararına kullansın. Ki mallarını kendilerine saldığınız zaman da onlara karşı şahit edinin. Ve hesap görmek için Allah yeterlidir.
  8. Toplamdan azalsın veya çoğalsın, farz kılınmış bir hisse olarak ana-baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarının toplamından bir hisse erkekler içindir. Ve ana-baba ve akrabaların bıraktıklarının toplamından bir hisse kadınlar içindir.
  9. Ve o paylaşımda yakınlar ve yetimler ve düşkünler hazır bulunursa ki ondan onları rızıklandırın ve onlar için benimsenmiş söz söyleyin.
  10. Ve eğer artlarında güçsüz zürriyet bırakmaktan, onlar için korkanlar mutlaka çekinsinler ki Allah’ı önemseyip göz önünde bulundursunlar ve mutlaka tam kesin söz söylesinler.
  11. Kesinlikle, onlar, o yetimlerin mallarını zulüm ederek kendilerine katanlar ki kesin olarak karınlarına ateş katarlar ve çıldırtıcı yakıcıya yaslanacaklardır.
  12. Allah çocuklarınız içinde erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Ki kadınlar ikinin üstündeyse de arta kalanın üçte ikisi mutlaka onlarındır. Ve bir ise ki yarısı onundur. Ve ana-babadan her birine ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın altıda biridir ki eğer hiç çocuğu yoksa anası-babası ona varis olur ki anasına üçte bir düşer. Ki erkek kardeşleri varsa altıda biri annesinindir. Babalarınızdan ve oğullarınızdan faydaca hangisinin size daha yakın olduğunu siz idrak edemezsiniz. O Allah tarafından farzdır. Kesinlikle Allah bilir hâkim olandır.
  13. Ve kadınlarınızın çocukları yoksa arta kalanın yarısı sizindir (Burada kadının anne-babası, borcu ve vasiyeti olabileceği anlaşılmaktadır. Bunlar ödendikten sonra kalanın yarısı kocasınadır). Ki kadınlarınızın çocuğu varsa toplam kalanın, ettikleri vasiyetten veya borçtan sonra dörtte biri sizindir. Ve sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra toplam kalanın dörtte biri kadınlarınızındır. Ki çocuğunuz varsa, toplam kalanın sekizde biri onlarındır. Ve bir adam veya kadın kellaleten (uzak mirasçı, yeğen gibi kan bağı olan) mirasçı kılınan olursa ve onun erkek veya kız kardeşi varsa ikisinden her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biridir. Ki ikiden çoksalar üçte birine zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. O, Allah’tan vasiyettir. Allah bilendir, halimdir.
  14. İşte o, Allah’ın hudududur. Ve kim Allah’a ve O’nun resulüne itaat ederse O, onu altından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder. Onlar orada kalıcılardır. Ve işte o, o büyük kurtuluştur.
  15. Ve kim Allah’a ve O’nun resulüne karşı isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa Allah onu ateşe dâhil eder. Orada devamlı kalıcıdır. Ve onun içindir alçaltıcı azap.
  16. Ve o sizin kadınlarınızdan tecavüze uğrayanlar ki onlar üzerlerine sizden dört şahit (bilirkişi) isteyin. Ki şahadet ederlerse o ölüm onları vefat ettirinceye veya Allah onlara bir yol kılana kadar o evlerde sahip çıkıp bakın.
  17. Ve sizden o durumda bulunan ( birbirinden tecavüze, homoseksüel ilişkiye uğrayan) iki erkeğe de eziyet edin. Ki tövbe ederler ve düzeltirlerse de ikisi ile ilgilenip uğraşmayın. Kesinlikle Allah tövbeleri kabul eden özel merhametli olandır.
  18. Kesin olan, Allah’ın kabul ettiği tövbe, cahillikle kötülük işleyen sonra en yakın zamanda tövbe eden kimselerinkidir. Ki işte onların tövbesini Allah kabul eder. Ve Allah âlim, hakîm olandır.
  19. Ve o, kötülükleri işleyip duran, sonunda onlardan birine ölüm hazır olunca  “Kesinlikle ben şimdi tövbe ettim” diyenin ve o kâfirken ölmekte olanların tövbesi değildir. İşte onlar, onlar için elem verici azap hazırladık.
  20. Ey iman edenler! Kadınlara istemeden zorla varis olmanız size helal değildir. Ve sadece açıkça bir ahlaksızlığa karışmış durumda olmaları haricinde onlara verdiğinizin bazısını gidermek için onlara baskı yapmayın. Ve onlarla benimsenen şekilde geçinin. Ki onlardan hoşlanmadıysanız da umulur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız ve Allah onda çok hayır kılar.
  21. Ve bir eşin yerine başka bir eş almak istediğinizde ve onlardan birine kantarla verdiniz halde de ondan bir şey almayın. Töhmet altında bırakarak ve açık bir kötülük olarak mı alırsınız?
  22. Ve nasıl alırsınız ki? Ve bazınız bazınızla içli dışlı olmuştunuz ve onlar sizden esaslı bir söz almışlardı.
  23. Ve babalarınızın nikâhladıkları kadınlarla nikâhlanmayın, eskiden olanlar artık geçmiştir. Kesinlikle o ahlaksızlıktır ve iğrençliktir ve ne kötü yol-yöntemdir!
  24. Sizlere analarınız ve kızlarınız ve kız kardeşleriniz ve halalarınız ve teyzeleriniz ve erkek kardeşinizin kızları ve kız kardeşinizin kızları ve sizi emziren sütanneleriniz ve sütkardeşleriniz ve kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanınızda kalan üvey kızlarınız ki onlarla (anneleri) ki hiç gerdeğe girmediyseniz size bir sakınca yoktur ve öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- size haram kılındı. Kesinlikle Allah hoş görülü, merhametli olandır.
  25. Ve Allah’ın sizin üzerinize yazdığı, sözleşmeyle yönetiminize verilen kadınlar hariç evli kadınlarla. İşte onun ardında kalanlar iffetli olarak, zamparalık etmeksizin mallarınızla onları edinmek istemeniz size helal kılındı. Ki onlardan faydalanmak isterseniz farz olan karşılığını verin. O karşılığı kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde size bir sakınca yoktur. Kesinlikle Allah bilen, hâkim olandır.
  26. Ve sizden her kim hür inanmış kadınlarla nikâhlanmaya güç yetiremezse ki inanmış, sözleşmeyle yönetiminiz altında olan, genç hizmetkâr kızlarınızdan (nikâhlayın). Ve Allah, O sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizler birbirinizdensiniz. Ki onları ehillerinin izni ile nikâhlayın ve zamparalık dışı, namuslu olarak onların benimsenmiş karşılıklarını verin. Ve saklayarak gizli dostlar olarak edinmeyin. Ki ahlaksızlığa karışırlarsa onlara hür kadınlar üzerine verilen azabın yarısıdır. İşte o içinizden sıkıntıya düşme endişesi olanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  27. Allah sizin için açıklamak ve sizden öncekilerin yöntemlerine rehberlik etmek ve tövbenizi kabul etmek ister. Ve Allah bilendir, hâkim dir.
  28. Ve Allah, O sizin tövbenizi kabul etmek ister ve şehvetlerine uyanlar sizin büyük eğrilikle meyletmenizi isterler.
  29. Allah sizden hafifletmek ister. Ve insan türü zayıf olarak biçimlendirildi.
  30. Ey iman edenler! Mallarınızı birbirinizden razı olarak yaptığınız ticaret haricinde haksızlıkla aranızda yemeyin. Ve birbirinizin katletmeyin. Kesinlikle Allah size özel merhametlidir.
  31. Ve kim zulüm ve düşmanlıkla onu yaparsa ki yakında onu ateşe yaslayacağız. Ve işte o, Allah’a kolay olandır.
  32. Size yasak edilenlerin önemde büyüklerinden kaçınırsanız kötülüklerinizi örteriz ve sizi çok değerli dâhil olunana dâhil ederiz.
  33. Ve Allah’ın bazınıza bazınızdan fazlalaştırdığını tutku ile istemeyin. Helal haram demeden kazandıklarından bir pay erkekler içindir. Helal haram demeden kazandıklarından bir pay kadınlar içindir. Ve Allah’tan O’nun fazlından isteyin. Kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.
  34. Ve ana-babanın ve yakınların ve sözleşmelerinizin bağladığı kimselerin bıraktıklarından her birine sorumlular kıldık ki onlara paylarını veriniz. Kesinlikle Allah her şey üzerine şahit olandır.
  35. Allah’ın bazısını bazısının üstünde fazlalaştırması ve erkeklerin, mallarından infak etmeleri nedeniyle erkekler kadınlar üzerine yöneticilerdir ki iyi kadınlar gönülden boyun eğenler, Allah’ın korunmasını emretmesi nedeniyle gizli olanı koruyanlardır. Ve serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara ki öğüt verin ve yataklarda onları yalnız bırakın ve küsüp muhatap olmayıp öteleyin. Ki size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Kesinlikle Allah yüce, çok saygın olandır.
  36. Ve ikisinin arasının açılmasından endişelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem saptayın. İkisi düzeltmek isterlerse Allah ikisinin arasını uzlaştırır. Kesinlikle Allah bilen haberdar olandır.
  37. Ve Allah’a kulluk edin ve O’na bir şeyi ortak koşmayın. Ve Ana-babaya ve yakınlara ve yetimlere ve düşkünlere ve yakın komşuya ve uzak komşuya ve yanınızdaki arkadaşa ve kendini bir yola adamışa ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Kesinlikle Allah kendini beğenen hayalperest olanı sevmez.
  38. Onlar ki onlar cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emrederler ve Allah’ın onlara fazlından verdiğini söylemeyip saklarlar. Ve biz kâfirler için küçük düşürücü azap hazırladık.
  39. Ve onlar ki mallarını insanlara gösteriş için sarf ederler ve Allah’a inanmazlar ve o ahiret gününe inanmazlar. Ve kime şeytan onun için yoldaş olursa ki o ne kötü yoldaştır!
  40. Ve onlara ne olurdu, eğer Allah’a ve o ahiret gününe inansalardı ve Allah’ın onları rızıklandırdığından infak etselerdi? Ve Allah onları bilir olandır.
  41. Kesinlikle Allah ki kütle oluşturan en küçük tanecik (Tanrı parçacığı, Higgs bozonu) kadar zulmetmez. Ve bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Ve tarafından büyük bir karşılık verir.
  42. Ki her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni bunlar üzerine şahit olarak getirdiğimizde nasıl olacak?
  43. O gün, o inkâr edenler ve o resule isyan edenler, keşke yer ile bir olsalar diye çok arzu ederler ve Allah’tan bir söz gizleyemezler.
  44. Ey İnananlar! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar ve cünüpken yolcu olan müstesna, gusledene (yıkanana) kadar namaza yaklaşmayın. Ve hastaysanız veya seferde iseniz veya biriniz tuvaletten geldiyseniz veya kadınları okşamışsanız ve hiç su bulamamışsanız ki tertemiz bir toprağa teyemmüm edin de yüzlerinize ve ellerinize sürün. Kesinlikle Allah affedicidir, hoşgörülü olandır.
  45. Kitaptan bir nasip verilmiş olanları hiç görmez misin? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin yoldan sapmanızı istiyorlar.
  46. Ve Allah, O düşmanlarınızı daha iyi bilir. Ve Allah size veli olarak yeterlidir ve yardım edici olarak yeterlidir.
  47. O Yahudilerdendir o kelimelerin yerlerinden bozanlar. “İşittik ve karşı geldik ve kulak vermeyerek dinle” ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek: “Bizi güt” diyenler. Ve eğer kesinlikle onlar: “İşittik ve itaat ettik ve dinle ve bize tolerans tanı” der olsalardı, mutlaka onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ve lakin Allah inkârlarıyla onlara lanet etti de pek azı dışında inanmazlar.
  48. Ey Kitap Ehli! Biz yüzleri silip ki arkasına döndürmeden veya cumartesi halkını lanetlediğimiz (dışladığımız) gibi lanetlemeden önceden sizinle bulunanları düzelten indirdiğimize iman edin. Ve Allah’ın emri yapılandır.
  49. Kesinlikle Allah kendisine ortak koşmayı hoş görmez ve işte onun dışında olanı uygun gördüğü kişi için hoş görür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa kesinlikle büyük bir günah iftira etmiştir.
  50. Kendilerini temize çıkaranları hiç görmez misin? Aksine, Allah uygun gördüğünü temize çıkarır. Ve onlara azıcık dahi zulüm yapılmaz.
  51. İzle! O yalanı Allah’a nasıl iftira ediyorlar. Ve o, apaçık bir günah olarak yeterlidir.
  52. Kitaptan nasip verilmiş olanları hiç görmez misin? Onlar Antik Mısır saplantılarına ve tağuta (Hermetizme, sufiliğe) inanıyorlar. Ve kâfirler için “Bunlar o müminlerden daha doğru yoldadır” diyorlar.
  53. İşte onlar ki Allah’ın dışladıklarıdır. Ve Allah’ın dışladığı (lanetlediği) kişiye ki asla yardım edici bulamayacaksın.
  54. Yoksa onlar için midir o mülkten bir pay? Ki o zaman insanlara en küçük kırıntı vermezler.
  55. Yoksa Allah’ın O’nun fazlından verdiği kimseleri mi çekemiyorlar? Ki İbrahim ailesine o kitabı ve o hikmeti vermiştik. Ve onlara büyük bir mülk verdik.
  56. Ki onlardan kimi ona iman etti ve onlardan kimi onunla arasına engel koydu. Ve cehennem çıldırtıcı olarak yeter.
  57. Kesinlikle, o kimseler ki bizim ayetlerimizi inkâr edenler, onları ateşe yaslarız. Onların derileri her piştiğinde o azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştiririz. Kesinlikle Allah yaptırım güçlü, hakîm olandır.
  58. Ve o inanan ve düzeltici işler işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere dâhil edeceğiz. Orada devamlı olarak zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Orada tertemiz eşler onlar içindir. Ve onları koruyan gölgeliklere dâhil ederiz.
  59. Kesinlikle Allah, O size emanetleri ehline (uzmanına) eda etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel vaaz veriyor. Kesinlikle Allah işitmekte, görmekte olandır.
  60. Ey İnananlar! Allah’a itaat edin ve o resule ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Ki bir şey içinde çekişirseniz de Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onun kararını Allah’a ve o resule döndürün. İşte o daha avantajlıdır ve yorum olarak daha güzeldir.
  61. Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri hiç görmez misin? Tağut’a (sofizm) doğru muhakeme olunmalarını isterler. Ve onu inkâr etmekle emir olunmuşlardı. Ve o şeytan onları geri dönüşümsüz şaşkınlığa saptırmak ister.
  62. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule doğru gelin yücelin” denildiği zaman o münafıkları görürsün ki senden kaçındıkça kaçınırlar.
  63. Ki ellerinin sundukları nedeniyle onlara bir musibet isabet edince nasıl olacak? Sonra sana gelirler “ Biz ancak iyilikten ve uzlaştırmaktan başkasını istemedik” diye Allah’a yemin ederler.
  64. İşte onlar, Allah’ın onların kalplerinde olanı bildikleridir ki onlara aldırış etme, onlara öğüt ver ve onlar için benlikleri içine ulaşan sözler söyle.
  65. Ve biz resulleri başka değil sadece Allah’ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik. Ve eğer kesinlikle onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip ki günahlarının Allah’tan hoş görülmesini dileselerdi ve o resul onların hoş görülmesi için dua ediverseydi, mutlaka Allah’ı tövbeleri kabul eden, özel merhametli bulacaklardı.
  66. Ki hayır ve Rabbin için. Aralarında sürekli kaynaklananlar içinde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı bulmaksızın ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş değillerdir.
  67. Ve eğer kesinlikle biz onlar üzerine  “Kendinizi öldürün” veya “Diyarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan pek azından başkaları onu yapmazlardı. Ve eğer kesinlikle onlara verilen öğüdü yapsalardı mutlaka onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
  68. Ve o zaman mutlaka biz onlara tarafımızdan büyük bir karşılık verirdik.
  69. Ve mutlaka onları dosdoğru tutuma iletirdik.
  70. Ve kim Allah’a ve o resule itaat ederse işte onlar Allah’ın nimetine eriştirdiklerinden nebiler ve o dosdoğru olanlar ve o şehitler ve o düzelticilerle beraberlerdir. İşte onlar ne iyi refakatçilerdir!
  71. İşte o, Allah’tan olan o fazlalıktır. Ve bilen olarak Allah yeterlidir.
  72. Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da sabit bölükler olarak sefere çıkın veya topluca sefere çıkın.
  73. Ve kesinlikle mutlaka sizdendir ağır davrananlar ki size bir musibet isabet edecek olsa der ki: “Allah beni nimetlendirmiş, o zaman onlarla birlikte asla şahit olmadım”.
  74. Ve mutlaka size Allah’tan bir fazlalık isabet ederse onunla aranızda hiç bir sevgi olmamış gibi mutlaka der ki: “Vay bana! Onlarla birlikte olsaydım da büyük kurtuluşla kurtulsaydım”.
  75. Ki dünya hayatını o ahiret için satanlar, Allah yolunda mutlaka savaşsınlar. Ve kim Allah yolunda savaşır ve katledilir veya galip gelirse yakında biz ona büyük bir ecir (karşılık) vereceğiz.
  76. Ve size ne oluyor: “Rabb’imiz! Bizi bu ehli zalim yerleşim yerinden çıkar ve tarafından bize bir sahip çıkan gönder ve senin tarafından bize bir yardımcı kıl” diyen o zavallı çocuklar ve erkekler ve kadınlar için ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?
  77. O inananlar Allah yolunda savaşırlar. Ve o inkâr edenler ki tağut (sofizm) yolunda savaşırlar. Ki şeytanın velileri ile savaşın. Kesinlikle şeytanın düzeneği zayıf olandır.
  78. Onlar ki “Elinizi çekin ve namaz kılın ve zekât verin” denenleri hiç görmez misin? Ki onlar üzerine savaş yazıldığında, içlerinden bir takımı insanlardan Allah’tan çekinir gibi veya daha şiddetli çekinirler ve derler ki:  “Rabb’imiz! Bize savaşı niçin yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?”.  De ki: “Dünya metası azdır ve o ahiret Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar için daha avantajlıdır ve size kıvrım kadar bile zulmedilmez”.
  79. Nerede olursanız olun ve eğer sağlamlaştırılmış burçlar içinde bulunsanız da ölüm size yetişir. Ve onlara bir iyilik isabet ederse derler ki: “Bu Allah indindendir”. Ve bir kötülük isabet ederse derler ki: “Bu, senin indindendir”. De ki: “Hepsi Allah indindendir”. Ki bu topluma nedir? Neredeyse bir söz kavramıyorlar?
  80. Sana iyilikten isabet eden ki Allah’tandır ve sana kötülükten isabet eden ki kendindendir. Seni insanlar için resul olarak bir amaçla gönderdik ve Allah şahit olarak yeterlidir.
  81. Kim o resule itaat ettiyse ki Allah’a itaat etmiştir. Ve kim aksine davrandıysa ki biz seni onlar üzerine koruyucu göndermedik.
  82. Ve “Baş üstüne” derler ki indinden ayrılınca onlardan bir kısmı dediklerinden başkasını gizlice kurarlar. Ve Allah onların gizlice kurduklarını yazar ki sen onlara aldırma ve Allah’ı vekil kıl. Allah vekil olarak yeterlidir.
  83. Ki Kuran’ı dikkatlice incelemiyorlar mı? Ve eğer o, Allah’tan başkası indinden olsaydı, mutlaka onda çok ihtilaflar bulurlardı.
  84. Ve onlara o güven veya o korkudan bir iş gelince hemen onu yayarlar. Ve eğer onu Resul’e veya onlardan yetki sahibi kimselere götürselerdi, mutlaka onların arasından işin içyüzünü anlayanlar onun ne olduğunu bilirlerdi. Ve eğer Allah’ın size fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç şeytana uyardınız.
  85. Ki Allah yolunda savaş. Kendinden başkasına sorumlu tutulmazsın ve inananları teşvik et. Allah’ın kâfirlerin baskın gücünü engellemesi umulur. Ve Allah, O baskın gücünde en şiddetlidir ve engellemede en şiddetlidir.
  86. Kim güzel bir aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan kendisine bir hisse olur. Ve kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan ona kefillik payı olur. Ve Allah her şey üzerine gereğini yapmakta olandır.
  87. Ve bir sağlık dileme ile selamlandığınız zaman da siz ondan daha güzeli ile selamlayın veya aynı ile karşılık verin. Kesinlikle Allah her şey üzerine hesap yapmakta olandır.
  88. Allah, O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi içinde çelişki olmayan kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Ve Allah’tan daha doğru sözlü kimdir?
  89. Ki münafıklar hakkında iki ekip olmanız nedir? Ve Allah, O onları kazandıklarından dolayı tepetaklak etmiştir. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz?  Ve Allah kimi saptırdıysa ki sen onun için asla yol bulamayacaksın.
  90. Onlar, eğer siz onların inkâr ettikleri gibi inkâr etseniz diye arzu ettiler ki bir seviyede olun. Ki onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler edinmeyin. Ki aksine davranırlarsa da onları yakalayın ve bulduğunuz yerde katledin. Ve onlardan veli edinmeyin ve destekleyici edinmeyin.
  91. Sizinle onlar arasında anlaşma olan bir topluma katılanlar veya sizinle savaşmaktan veya kendi toplumları ile savaşmaktan kafalarında sıkıntı hissederek size gelenler hariçtir. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onları üzerinize haşin kılardı da sizinle savaşırlardı. Ki sizden uzak durur da sizinle hiç savaşmaz ve size barış sergilerlerse de Allah onlar üzerine size bir yol kılmaz.
  92. Diğerlerini sizden güvende olmayı ve toplumlarından güvende olmayı ister bulacaksın. Her defasında tersine döndürüldükleri o fitne davranışına geri döndürülürler. Ki sizden asla uzak durmazlar ve size barış sergilemezlerse ve sizden el çekmezlerse de onları yakalayın ve onları nerede ele geçirirseniz katledin. Ve işte onlar ki aleyhlerine size apaçık yetki gücü verdik.
  93. Ve bir mümin için diğer bir mümini katletmesi hata dışında olamaz. Ve kim hata olarak bir mümini katlettiyse ki boyunduruk altındaki bir mümini hürriyetine kavuşturur ve öldürülenin ailesinin sadaka bağışlaması hariç, ailesine teslim edilen diyet ödemedir. Ki o size düşman bir toplumdan ve mümin ise boyunduruk altındaki bir mümini hürleştirir. Ve sizin ve onlar arasında anlaşma olan bir toplumdansa ailesine teslim edilen diyettir ve boyunduruk altındaki bir mümini hürleştirir. Ki kim asla bulamazsa Allah tarafından tövbesinin kabulü için ard arda iki ay oruç tutar. Ve Allah bilir hâkim olandır.
  94. Ve kim bir mümini müteammiden katlederse ki onun cezası cehennemdir. Orada devamlı kalıcıdır. Ve Allah onun üzerine gazap etti ve lanetledi ve onun için büyük azap hazırladı.
  95. Ey iman edenler! Allah yolunda ilerlerken de araştırıp açığa çıkarıcı olun. Ve size selam verene, dünya hayatının olanaklarını edinmek için “Sen mümin değilsin” demeyin. Ki Allah’ın indindedir birçok ganimetler. Önceden siz işte onun gibiydiniz de Allah size büyük iyilik etti. Ki araştırıp açığa çıkarıcı olun. Kesinlikle Allah bütün işlediklerinizden haberdar olandır.
  96. Müminlerden özür sahibi olanlar hariç, o oturanlarla ve o malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler aynı seviyede değillerdir. Allah malları ve canları ile cihat edenleri derece bakımından oturanlardan fazlalıklı kıldı. Ve Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Ve o mücahitlere, o oturanlardan çok büyük bir karşılıkla fazlalık verdi.
  97. O’ndan dereceler ve hoşgörü ve merhamet. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametli olandır.
  98. Kesinlikle o, meleklerin vefat ettirdiği, kendilerine zulüm edenlere (melekler) derler ki: “Ne içinde oldunuz?”. Derler ki: “Biz yeryüzünde zayıf görülenlerden olduk”. Derler ki: “Allah’ın arzı hiç geniş değil miydi ki orada hicret etseydiniz!”. Ki işte onlar, onların barınağı cehennemdir ve ne kötü dönüş yeridir!
  99. Adamlardan ve kadınlardan ve çocuklardan o zayıf, güçsüz görülenler istisnadır. Onlar durum değiştiremezler ve bir yol bulamazlar.
  100. Ki işte onlar, Allah’ın onları affetmesi beklenir. Ve Allah affedici, hoş görülü olandır.
  101. Ve kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde geniş yalıtım yeri bulur. Ve kim evinden Allah’a ve onun resulüne hicret eden olarak çıkarsa, sonra ona o ölüm yetişirse ki onun karşılığını vermek Allah üzerine var olur. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  102. Ve yeryüzünde yol kat ederken ki o kâfirlerin sizi fitnelemesinden endişe ederseniz namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur.  Kesinlikle o kâfirler sizin için apaçık düşman oldular.
  103. Ve sen içlerinde bulunup ki onlara namaz kıldırdığında da onlardan bir kısmı seninle beraber ayakta dursunlar ve silahlarını (yanlarına) alsınlar ki secde ettiklerinde arkanızda olsunlar. Ve henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer takım gelip de seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler, eğer siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze bir akınla akın yapsalar diye arzu ederler. Ve size yağıştan bir eziyet olursa veya hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size sakınca yoktur. Ve tedbirinizi alın. Kesinlikle Allah kâfirler için alçaltıcı azap hazırladı.
  104. Ki namazı yerine getirince de ayakta ve otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin. Ki tatmin olduğunuzda da namazı tam uygulayın. Kesinlikle namaz müminler üzerine belirli vakitlerde yazılı olandır.
  105. Ve o toplumu ele geçirmede gevşeklik göstermeyin. Siz acı çeker olduysanız ki kesinlikle onlar sizin çektiğiniz gibi acı çekmektelerdir. Ve siz Allah’tan, onların rica etmediklerini rica edersiniz. Ve Allah âlim, hâkim olandır.
  106. Kesinlikle biz, Allah’ın sana gösterdiği nedeni ile insanlar arasında hükmetmen için o kitabı sana o gerçekle indirdik. O hainler için kavgacı olma.
  107. Ve Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  108. Ve o kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadele etme.  Kesinlikle Allah, O, çok hain, kötü olanı sevmez.
  109. İnsanlardan gizlemeye çalışırlar ve O’nun sözden razı olmadığını kurarlarken O onlarla birlikte olduğu halde Allah’tan gizlemeye çalışmazlar. Ve Allah onların işlediklerini kuşatır olandır.
  110. İşte siz bunlarsınız: Dünya hayatında onları savunuyorsunuz da kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak? Yoksa onlara kim vekil olur?
  111. Ve kim kötülük işler veya kendine zulüm ederse sonra Allah’tan hoşgörü dilerse Allah’ı hoşgörülü, özel merhametli bulur.
  112. Ve kim günah kazanırsa kesin olarak sadece kendi aleyhine kazanır. Ve Allah bilir, hâkim olandır.
  113.  Ve kim bir hata veya kötülük olarak kazanırsa sonra onu ondan uzak birinin üzerine atarsa ki töhmet ve apaçık bir günah yüklenmiştir.
  114. Ve eğer Allah’ın senin üzerindeki fazlı ve merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni mutlaka saptırmaya niyetlendi. Ve onlar sadece kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şey olarak zarar veremezler. Ve Allah sana o kitabı (Kuran) ve o hikmeti indirdi ve sana asla bilir olmadığını iyice öğretti. Ve Allah’ın senin üzerinde fazlı büyük oldu.
  115. Onların gizlice söyleşmelerinin çoğunda hayır yoktur. Sadece bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki hariçtir. Ve kim Allah’ın rızasını araştırarak işte onu yaparsa ki ona büyük bir karşılık vereceğiz.
  116. Ve hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra o resulden ayrılan ve inananların yolundan başkasına uyan kimseyi tersine döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme yaslarız. Ve orası ne kötü bir dönüş yeridir.
  117. Kesinlikle Allah, O kendisine ortak koşulmasını hoş görmez ve işte ondan başkasını uygun gördüğü kişi için hoş görür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa ki dönülmez sapkınlıkla sapmıştır.
  118. Onlar ise O’ndan başka sadece dişilere dua ediyorlar. Ve onlar ise sadece inatçı şeytana dua ediyorlar.
  119. Allah onu lanetledi. Ve o dedi ki: “Mutlaka senin kullarından belirlenmiş bir pay edineceğim.
  120. Ve onları mutlaka saptıracağım ve mutlaka olmayacak kuruntulara boğacağım. Ve onlara emredeceğim de davarların kulaklarını koparacaklar ve emredeceğim de Allah’ın biçimlendirdiğini başkalaştıracaklar”. Ve kim Allah’tan başka o şeytanı veli edinirse ki o, apaçık hüsranla hasar etmiştir.
  121. O onlara vaat eder ve onları kuruntulara sürükler. Ve o şeytanın onlara vaadi aldatmadan başkası değildir.
  122. İşte onlar, onların barınakları cehennemdir. Ve ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.
  123. Ve iman eden ve iyileştirici ameller işleyenler, onları altından ırmaklar akan cennetlere dâhil edeceğiz. Onlar onun içinde devamlı olarak zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah’ın vaadi doğru-gerçektir. Ve kim Allah’tan daha doğru sözlüdür?
  124. O sizin kuruntularınıza ve Kitap Ehlinin kuruntularına göre değildir. Kim kötülük işlerse karşılığı onunladır. Ve o kendi için Allah’tan başka veli bulamaz ve yardım edecek bulamaz.
  125. Ve erkek veya kadın, mümin olarak kim yararlı işler işlerse ki işte onlar cennete girerler ve onlara en küçük kısmına kadar zulmedilmez.
  126. Ve iyilik yapanlardan olan ve ilgisini gönülden Allah’a teslim eden ve İbrahim’in katıksız milletine tabi olandan din bakımından daha iyi kimdir? Ve Allah İbrahim’i hatırı sayılır kişi edindi.
  127. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve Allah her şeyi kuşatır olandır.
  128. Ve kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: “Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. Ve size bu kitapta yetimler içinde kendilerine yazılanı (hakları veya mirası) vermediğiniz ve kendilerini nikâhlamayı istediğiniz kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı standardı ayakta tutmanız konusunda sizin üzerinize aktarılanlardır. Ve olumluluk adına ne yaparsanız ki kesinlikle Allah onu bilir olandır.
  129. Ve kadın kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse ki aralarındaki uzlaşma çalışmalarında onlar için bir sakınca yoktur. Ve uzlaşmak daha hayırlıdır. Ve nefisler çıkarına düşkün hazırlanmıştır. Ve iyi davranır ve haksızlıktan sakınırsanız ki kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  130. Ve asla kadınlar arasında adaletli davranamayacaksınız ve eğer hırslansanız bile. Ki bir tarafa tamamen meyletmeyin de onu iliştirilmiş gibi bırakmayın. Ve ıslah ederseniz ve önemseyerek gereğini yaparsanız ki kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  131. Ve ikisi ayrılırlarsa Allah her birini imkânlarının genişliğiyle zenginleştirir. Ve Allah imkânları geniş, hâkim olandır.
  132. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve sizden önce Kitap Verilenlere ve özellikle sizlere: “Allah’ı önemseyip göz önünde bulundurun” diye mutlaka tavsiye etmiştik. Ve inkâr ederseniz ki kesinlikle göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve Allah muhtaç olmayan, övgüye layık olandır.
  133. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve vekil olarak Allah yeterlidir.
  134. O uygun görürse sizi giderir, ey insanlar! Ve diğerlerini meydana getirir. Ve Allah işte onu üzerine ayarlayabilir olandır.
  135. Kim dünya ödülünü isteyen olursa ki dünya ve ahiret ödülü Allah indindedir. Ve Allah işitmekte, görmekte olandır.
  136. Ey İnananlar! Ve eğer ihtiyaçsız veya fakir olsun sizin kendiniz ve ana-babanızın ve akrabalarınız aleyhine olsa da Allah için şahit (bilirkişi) olarak standartlı adiller olun. Ki Allah onlara daha iyi velilik yapandır ki adalet uygulamanızda hevese uymayın. Ve eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz ki kesinlikle Allah işler olduklarınızdan haberdar olandır.
  137. Ey İman edenler! Allah’a ve resulüne ve resulüne indirdiği o kitaba ve daha önceden indirdiği o kitaba iman edin. Ve kim Allah’ı ve meleklerini ve kitaplarını ve resullerini ve ahiret gününü inkâr ederse dönüşümsüz uzak bir sapıklığa sapmıştır.
  138. Kesinlikle, o inanıp sonra inkâr edenlere, sonra inanıp sonra inkâr edenlere, sonra inkârlarını artıranlara, Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve onları doğru yola eriştirmez.
  139. Münafıkları kesinlikle onlar için olan, acı verici bir terbiye uygulamasıyla (azap) müjdele.
  140. Onlar ki müminlerden başka kâfirleri veli edinenler; onların indinde yaptırım gücü sahibi olmayı mı edinmek istiyorlar? Ki kesinlikle yaptırım gücü sahibi olma (izzet) bütünüyle Allah’ındır.
  141. Ve O, sizin üzerinize o kitapta  “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde ki onlar başka bir bahse geçene kadar onlarla bir arada oturmayın. Kesinlikle siz o zaman onların benzeri durumundasınız” diye indirmişti. Kesinlikle Allah münafıkları ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayandır.
  142. O sizinle bekleyenler ki Allah’tan size bir zafer olursa derler ki: “Asla sizinle beraber olmadık mı?”. Ve kâfirlere bir pay olursa (onlara) derler ki:  “Size üstatlık yapmadık mı ve sizin için müminlere mani olmadık mı?”. Ki Allah, O kıyamet günü aranızda hüküm verir. Ve Allah o inkârcılara, o inananlar aleyhinde asla bir yol-yöntem kılmayacaktır.
  143. Kesinlikle münafıklar Allah’ı aldatmaya uğraşırlar. Ve O, onları aldatandır. Ve namaza kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok azı hariç hatırlamazlar.
  144. O arada bocalayıp dururlar. Onlar ne onlarla ve ne bunlarladır. Ve Allah kimi saptırırsa sen ona asla yol-yöntem bulamayacaksın.
  145. Ey iman edenler! Müminlerden başka o kâfirleri veli edinmeyin. Allah’a kendi aleyhinizde apaçık bir sebep belgesi mi kılmak istiyorsunuz?
  146. Kesinlikle münafıklar o ateşin sıralamasının en aşağısının içindelerdir. Ve onlar için destekleyip yardım eden asla bulamayacaksın.
  147. Sadece tövbe edenler ve durumlarını düzeltenler ve Allah’a sarılanlar ve Allah için dinlerini ıslah edenler hariçtir ki işte onlar müminlerle beraberlerdir. Ve yakın zamanda Allah müminlere büyük bir karşılık verecektir.
  148. Şükrederseniz ve inanırsanız Allah size neden azap etsin? Ve Allah şükreden, bilmekte olandır.
  149. Allah zulme uğrayan dışında o sözden kötüsünün açıkça söylenmesini sevmez. Ve Allah işitmekte, bilmekte olandır.
  150. Açığa vurur veya gizler veya kötü olanı affederseniz kesinlikle Allah çok af edici, düzenlemeye gücü yeter olandır.
  151. Kesinlikle Allah’ı ve resullerini inkâr edenler ve Allah ile onun resullerinin arasını açmak isterler. Ve derler ki: “Bazısına inanırız ve bazısını inkâr ederiz”. Ve onun arasında bir yol tutmak isterler.
  152. İşte onlar, onlar gerçekten kâfir olanlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.
  153. Ve onlar, Allah ve resullerine iman edenler ki ve asla onlardan (resullerden) biri arasında ayırımcılık yapmazlar. İşte onlara Allah karşılıklarını yakıda verecektir. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  154. Kitap Ehli senden onların üzerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar ki Musa’dan işte ondan daha büyüğünü istemişlerdi de: “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi ki zulümleri nedeniyle onları yıldırım çarptı. Sonra onlara açık deliller gelmesi ardından buzağıyı edindiler de onları işte ondan affettik. Ve Musa’ya açık bir yetki gücü verdik.
  155. Ve söz vermeleri için Tur’u üzerlerine kaldırdık. Ve onlara: “O kapıdan secde ederek girin” dedik. Ve “Cumartesileri aşırı gitmeyin” dedik. Ve onlardan sağlam bir söz aldık.
  156. Ki verdikleri sözü bozmaları ve Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri ve o nebileri haksız yere katletmeleri,  “Kalplerimiz kılıflıdır” demelerinden ötürü. Aksine Allah inkârları nedeniyle onların kalplerini damgaladı da onun için pek azı dışında iman etmezler.
  157. Ve inkârları ve Meryem’in aleyhinde büyük töhmet söylemeleri.
  158. Ve: “Kesinlikle biz Allah’ın resulünü Meryem oğlu İsa Mesih’i katlettik” demeleri. Ve onu katletmediler ve asmadılar. Ve lakin onlara çok benzeri gösterildi. Ve kesinlikle o ihtilafa düşenler onda mutlaka ayrılık içindelerdir. O hususta zanna uymak dışında bilimleri yoktur. Ve gerçekte onu katletmediler.
  159. Aksine, Allah onu ona doğru yükseltti. Ve Allah yaptırım güçlü, hakîm olandır.
  160. Ve onun ölümünden önce ona mutlaka iman etmiş olanlar hariç Kitap Ehlinden olanlara ve o kıyamet günü onlar aleyhine şahit olur.
  161. Ki o Yahudilerin zulümleri ve birçok kişiyi Allah’ın yolundan alıkoymaları nedeniyle onlar için helal kılınmış yararlı-güzel şeyleri onlara haram kıldık.
  162. Ve onlara yasaklanmış olduğu halde faizi almaları ve haksız yere insanların mallarını kendilerine katmaları. Ve onlardan kâfirler için acı verici azap hazırladık.
  163. Lakin onlardan bilimde derinleşmişler ve sana indirilene ve senden önce indirilene inanan müminlere ve namaz kılanlara ve zekâtta bulunanlara ve Allah ve ahiret gününe inananlara, işte onlara, onlara yakında büyük bir karşılık vereceğiz.
  164. Kesinlikle biz Nuh’a ve ondan sonra gelen nebilere vahiy ettiğimiz ve İbrahim’e, İsmail’e ve İshak’a ve Yakup’a ve torunlarına ve İsa’ya ve Eyyub’a ve Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahiy ettiğimiz gibi sana vahiy ettik. Ve Davud’a zebur (paragraf) verdik.
  165. Ve daha önceden sana anlatmış olduğumuz resuller ve sana hiç anlatmadığımız resullere. Ve Allah Musa ile karşılıklı diyalog halinde konuştu.
  166. İnsanların Allah’a karşı bahanesi olmaması için müjdeleyici ve uyarıcı resuller. Ve Allah yaptırım güçlü, hâkim olandır.
  167. Lakin Allah, O sana indirdiği nedeniyle şahitlik eder: O, onu O’nun bilimiyle indirdi. Ve o melekler, onlar şahitlik yaparlar. Ve şahit olarak Allah yeterlidir.
  168. Kesinlikle, o inkâr edenler ve Allah yolundan engelleyenler dönüşümsüz uzak bir sapıklıkla sapmışlardır.
  169. Kesinlikle,  o inkâr edenler ve zulmedenler ki Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve onlara herhangi bir yol için rehberlik etmez.
  170. Sadece cehennemin yolu hariçtir. Onlar orada zamanın sonuna kadar devalı olarak kalırlar. Ve işte o Allah’a kolay olandır.
  171. Ey insanlar! O resul size Rabbiniz’den olan gerçeklerle gelmiştir ki hayrınız için ona iman edin. Ve inkâr ederseniz de kesinlikle göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim olandır.
  172. Ey Kitap Ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin. Ve Allah üzerine sadece gerçeğin dışında söylemeyin. Kesin olan: Meryem oğlu İsa Mesih Allah’ın resulü ve Meryem’de sergilediği O’nun kelimesi ve O’ndan bir ruhtur ki Allah’a ve resullerine iman edin ve  “üçtür” demeyin, son verin. O sizin için hayırlıdır. Kesin olan: Allah bir tek tanrıdır. Çocuğu olmaktan ilintisiz bağımsızdır. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Ve vekil olarak Allah yeterlidir.
  173. Mesih Allah’a kul olmaktan asla kaçınmayacaktır ve o yakınlaştırılmış melekler de. Ve kim O’na kulluktan kaçınır ve büyüklük taslarsa ki O, hepsini huzuruna toplayacaktır.
  174. Ki o inananlara ve o düzeltici işler işleyenlere gelince, onların karşılıklarını tam ödeyecek ve onlara O’nun fazlalığından artıracaktır. Ve o kaçınanlar ve kibirlenenlere gelince ki onları elem verici bir azapla terbiye edecektir. Ve onlar kendileri için Allah’tan başka bir veli ve yardım edici bulamazlar.
  175. Ey insanlar! Size Rabb’inizden bir veri gelmiştir ve size apaçık bir nur (aydınlatıcı) indirmişizdir.
  176. Ki Allah’a inanlar ve ona tutunanlara gelince ki onları O’ndan bir merhamet ve fazla dâhil edecek ve onları doğru yola rehberlik edecektir.
  177. Senden fetva isterler, de ki: “Allah, O başıboş miras bırakan (kelale) kişi hakkında fetva veriyor: Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kişi ortadan kaybolursa ki arta kalanın yarısı kız kardeşi içindir. Ve kız kardeşinin çocuğu yoksa o erkek kardeş ona tamamen varis olur. Ve iki kız kardeşi kalmışsa ki toplam kalanın üçte ikisi onlar içindir. Ve mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse erkeğe iki dişinin hissesi kadardır. Şaşırıp saparsınız diye Allah size açıklıyor. Ve Allah her şeyi bilendir.

 

5. Maide Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey inananlar! Akitlerinizi yerine getirin. İhramda iken av yasağı dışında, size aktarılanlar hariç nimet hayvanlardan yırtıcı olmayanlar size helal kılındı. Kesinlikle Allah istediği hükmü verir.
  3. Ey İnananlar! Allah’ın işaretlerine ve o hürmet edilen aya ve o hediye olan kurbanlığa ve o gerdanlıklar takılan hayvanlara ve Rabb’lerinden fazlalık ve rıza talep ederek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın kayıtsız davranmayın. Ve ihramdan çıktığınızda ki avlanın. Ve sizi Mescid-i Haram’dan menettiği için bir topluluğa olan kininiz aşırı gitmeniz cürümü işletmesin. Ve iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın. Ve günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah’ın misillemede şiddetlidir.
  4. O ölü ve o kan ve o domuz eti ve Allah’tan başkası adına adanmış ve o boğulmuş ve o vurulmuş ve o yüksek bir yerden düşmüş ve o boynuzlanmış ve yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, kurtarıp tam dinçleştirdikleriniz hariçtir ve o dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte o fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün o kâfirler, sizin dininizden (düzeninizi yıkmaktan) umutsuzluğa kapıldılar. Ki onlardan çekinmeyin ve benden çekinin. Bugün size dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’a razı oldum. Ki kim yoksunluk içinde zorda bırakılırsa günaha yeltenmeksizindir. Ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  5. Sana onlar için neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size temiz olanlar helal kılındı ve Allah’ın size öğrettiği üzere öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını ki yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah hesabı çabuk görendir.
  6. Bugün size temiz olanlar helal edildi. Ve Kitap Verilenlerin yemeği size helaldir ve sizin yemeğiniz onlara helaldir ve inanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce Kitap Verilenlerin hür ve iffetli kadınları zinaya zorlamaksızın ve gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğinizde size helaldir. Ve kim o imanı inkâr ederse amelleri boşa gitmiştir. Ve o, o ahirette o hasar edenlerdendir.
  7. Ey İnananlar! Namazı uygulamaya doğru kalktığınızda ki yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi-kollarınızı yıkayın ve başlarınızı mesh edin ve ayak bilek kemiklerine kadar bacaklarınızı. Ve cünüp oldunuzsa ki kendinizi iyice temizleyin. Ve hasta veya sefer üzerindeyseniz veya sizden biriniz o gaita çukurundan geldiyse veya kadınları okşamışsanız da hiç su bulamadıysanız ki temiz bir yamaç yüzeyine teyemmüm edin de yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin. Allah sizin üzerinize sıkıntıdan kılmak için ister değildir. Ve lakin Allah sizi iyice temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Olabilir ki şükredesiniz.
  8. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini ve  “İşittik ve itaat ettik” dediğinizde sizi andına kesinleştirdiği anlaşmasını hatırlayın. Ve Allah’ı önemseyip ciddiye alın. Kesinlikle Allah o kafaların (beyin kabuklarının) sahip olduklarını bilendir.
  9. Ey İnananlar! Allah için standartlı bilirkişiler olarak düzenleyiciler olun. Ve bir topluluğa olan öfkeniz size adil olmama cürümü işletmesin. Adil olun. O, Allah’ı önemsemiş olmaya (takvaya) daha yakındır. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdardır.
  10. Allah, o inananlara ve düzeltici işler işleyenlere, hoşgörünün ve büyük bir karşılığın onlar için olduğunu vadetti.
  11. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehim halkıdır.
  12. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; o zaman bir topluluk size el uzatmaya yeltendi de Allah onların ellerini sizden engelledi. Ve Allah’ı göz önünde bulundurup önemseyin. Ve Allah üzerine ki tevekkül etsin müminler.
  13. Ve Allah İsrailoğularından mutlaka söz almıştı ve onlardan on iki şef yetiştirip göndermiştik. Ve Allah dedi ki: “Kesinlikle ben sizinle beraberim. Mutlaka, namazı dosdoğru kılarsanız ve zekâtı verirseniz ve resullerime iman ederseniz ve onlara saygı gösterirseniz ve Allah’tan güzelce alacaklı durumda olursanız günahlarınızı mutlak örter ve mutlaka sizi altından ırmaklar akan cennetlere dâhil ederim. Ki işte ondan sonra sizden kim inkâr ederse de dosdoğru yol seviyesinden sapmıştır”.
  14. Ki verdikleri sözlerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini katı kıldık. Onlar kelimeleri yerlerinden tahrif ederler. Ve onlara belletilenin bir kısmını önemsemeyip unuttular. Ve onlardan pek azından başkasının hainliklerini fark etmende kesinti olmasa da onları affet ve uzak dur. Kesinlikle Allah, O iyilik yapanları sever.
  15.  Ve “Kesinlikle biz Nasarayız” diyenlerden kesin söz aldıksa da onlara belletilen öğütlerin bir kısmını önemsemeyip unuttular ki kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin bulaştırdık. Ve Allah sanayi eder olduklarını onlara bildirecektir.
  16. Ey Ehli Kitap! Size o kitaptan gizlemiş olduğunuzun birçoğunu açıklayan ve birçoğunu affeden resulümüz gelmiştir. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.
  17. Allah onunla O’nun rızasına tabi olanları barış yollarına rehberlik eder. Ve izniyle onları o karanlıklardan, o aydınlığa çıkarır ve onlara doğru yola-yönteme doğru rehberlik eder.
  18. “Kesinlikle Allah o Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler mutlaka kâfir olmuşlardır. De ki: “Allah, Meryem oğlu Mesih’i ve anasını ve yeryüzünde olan kişilerin hepsini yok etmeyi isterse ki kim Allah’tan bir şeye malik olabilir?” Göklerin ve yerin ve arasındakilerin mülkü Allah’ındır. O uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve Allah her şeye üzerine kadirdir.
  19. Ve Yahudiler ve Hristiyanlar dediler ki: “Biz Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz”.   De ki: “Ki ağır suçlarınızdan ötürü size niçin azap ediyor? Aksine, siz onun biçimlendirdiği beşerlerdensiniz. O uygun gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve göklerin ve yerin ve ikisinin arasındakilerin mülkü Allah’ındır. Ve geri dönüş O’na doğrudur”.
  20. Ey Ehli Kitap! Resullerin arasının kesilmesi üzerine “Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi” dersiniz diye, sizin için açıklayacak resulümüz gelmiştir ki o, size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Ve Allah her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  21. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey toplumum! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O zaman sizin içinizden nebiler ve hükümdarlar kıldı ve o âlemlerden asla hiç kimseye vermediğini size verdi.
  22. Ey toplumum! Allah’ın sizin üzerinize yazdığı o mukaddes yere girin ve arkalarınıza geriye dönmeyin ki hasar edenler durumuna dönersiniz”.
  23. Dediler ki: “Ey Musa! Kesinlikle zorba bir kavim oradadır. Ve kesinlikle biz onlar oradan çıkmadıkça oraya asla girmeyeceğiz. Ki onlar oradan çıkarlarsa ki kesinlikle biz girenleriz”.
  24. Korkanlardan Allah’ın ikisine nimet verdiği iki adam dedi ki: “Onların üzerlerine o kapıdan girin ki oradan girdiğinizde de kesinlikle siz galipsiniz. Ve inananlardansanız Allah üzerine ki tevekkül edin”.
  25. Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada oldukça kesinlikle biz asla oraya ebeden girmeyeceğiz ki sen ve Rabb’in gidin de savaşın. Kesinlikle biz burada oturanlarız”.
  26. Dedi ki: “Rabb’im! Ben sadece kendim ve kardeşim üzerine malikim ki bizim aramız ve o yoldan çıkmış toplum arasını ayır.
  27. (Allah) Dedi ki: Ki kesinlikle o onlar üzerine kırk yıl haram edilmiştir. Onlar yeryüzünde şaşkınca dönüp dolaşıp duracaklardır ki yoldan çıkmış o toplum üzerine üzülme.
  28. Ve onlar üzerine Âdem’in iki oğlunun bilgisini gerçekçi olarak aktar. İkisi bir kurban sunduğunda ki ikisinden birinden kabul edildi. Ve diğerinden asla kabul edilmedi. Dedi ki: “Kesinlikle seni katledeceğim”. Dedi ki: “Kesin olan, Allah önemseyip gereğini yapanlardan kabul eder”.
  29. “Beni katletmek için elini mutlaka bana uzatırsan, ben seni katletmek için sana elini uzatan değilim. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabb’i Allah’tan korkarım.
  30. Kesinlikle ben, benim ve senin günahına yerleşmeni isterim ki o cehennem halkından olasın ve işte o, o zalimlerin cezasıdır”.
  31. Ki nefsi kardeşini katlettirmede ona itaat ettirdi de onu katletti ki o hasar edenlere dönüştü.
  32. Ki Allah kardeşinin ölü vücudunu nasıl gizleyeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Dedi ki: “Yazıklar olsun bana! Bu karga benzerliğinde olmada aciz kaldım ki kardeşimin ölü vücudunu saklayayımve pişman olanlardana dönüştü.
  33. İşte onun sonucunda İsrailoğulları üzerine yazdık:  “Kesin olarak, herhangi birinin bir nefsi, karşılık bir nefs olması veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarması haricinde katletmesi, kesinlikle bütün insanları katletmesi gibidir. Ve kim ona hayat verirse ki (ölümden kurtarırsa) kesinlikle o, bütün insanlara hayat vermesi gibidir”. Ve onlara resullerimiz o açıklamalarla mutlaka gelmiştir. Sonra kesinlikle onlardan çoğu işte onun ardından yeryüzünde mutlaka o aşırı gidenlerdi.
  34. Kesin olarak, Allah ve resulüne karşı harbedenler ve yeryüzünde bozgunculuğa koşuşanların cezası katledilmek veya asılmak veya çapraz olarak el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir. İşte o onlar için dünyada bir rezilliktir. Ve ahirette onlar içindir büyük azap.
  35. Onların aleyhine takdirden önce o tövbe edenler hariçtir. Ki bilin! Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  36. Ey İnananlar! Allah’ı önemseyip gereğini yerine getirin. Ve O’na doğru vesile araştırın ve O’nun yolunda çaba harcayın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  37. Kesinlikle o kâfirler ki kıyamet günü fidye vermek için eğer yeryüzünde olanın hepsi ve onunla birlikte onun bir misli onların olsa onlardan kabul edilmez. Ve onlar içindir acı verici azap (terbiye).
  38. Ateşten çıkmak isterler. Ve onlar oradan çıkanlardan değillerdir. Ve onlar içindir yerleşik azap.
  39. Ve o erkek hırsızın ve o kadın hırsızın ki Allah’tan caydırıcı olarak, kazandıklarına karşılık ikisinin ellerini kesin. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  40. Ki kim zulmünden sonra tövbe eder ve durumunu düzeltirse ki kesinlikle Allah onun tövbesini kabul eder. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  41. Göklerin ve yerin mülkünün kesinlikle Allah’ın olduğunu hiç bilmez misin? Uygun gördüğüne azap eder ve uygun gördüğü için hoş görür. Ve Allah her şeyi ayarlayıp düzenleyendir.
  42. Ey Resul! Kalpleri asla iman etmediği halde ağızlarıyla “inandık” diyen kimselerden ve yalana kulak veren, sana hiç gelmemiş diğer toplumlara kulak veren, kelimeleri yerlerine konduktan sonra değiştiren Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. “Size bu verilirse ki alın ve asla o verilmezse ki sakının!” derler. Ve Allah bir kimseyi zorlu denemeye (fitneye) düşürmek isterse ki sen Allah’tan onun için asla hiçbir şeye malik değilsin. İşte onlar, Allah’ın kalplerini hiç temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar içindir dünyada rezillik ve ahirette onlar içindir büyük azap.
  43. Onlar yalana kulak veren, kanun dışı kazanım tüketenlerdir ki sana gelirlerse de aralarında hüküm ver veya onlarla ilgilenme. Ve onlarla ilgilenmezsen asla sana bir şey olarak zarar veremezler. Ve hakemlik yaparsan da aralarında standart ile hükmet.  Kesinlikle Allah, O, o standardize olanları sever.
  44. Ve içinde Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarındayken, seni nasıl hakem tayin ediyorlar? Sonra işte onun ardından tersine davranıyorlar? Ve işte onlar inananlardan değillerdir.
  45. Biz, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı kesinlikle biz indirdik. Nebiler onunla hüküm verirler. Onlar ki eğiticiler ve kurumsal olanlar, Allah’ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden Yahudiler için teslim edenlerdir ve onun üzerine bilirkişilik ederlerdi ki insanlardan çekinmeyin ve benden çekinin ve ayetlerimle az bir değer satın almayın. Ve kim asla Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o kâfirler
  46. Ve onun içinde onlar üzerine nefse nefs ve göze göz ve buruna burun ve kulağa kulak ve dişe diş ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık ki kim onu sadaka olarak verirse de o onun için kefarettir. Ve kim asla Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  47. Ve onların izi üzerine onun öncesinde mevcut bulunan Tevrat’tan olan için düzeltici olarak ardlarından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona yol gösterici ve önemseyenlere öğüt olan Tevrat’tan olup ellerinde bulunanı düzeltici ve yol gösterici ve aydınlatıcı İncil’i verdik.
  48. Ve mutlaka İncil ehli onun içindeki Allah’ın indirdikleri ile hükmetsinler. Ve kim asla Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ki işte onlar onlardır o yoldan çıkanlar.
  49. Ve sana, ondan önce var olup da mevcut olan o kitaptan olanı düzeltici ve ona inandırıcı olarak o kitabı indirdik ki aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen o gerçek ötesinde, onların heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir yasa ve bir takip yol-yöntemi kıldık. Ve eğer Allah gerekli görseydi, sizi mutlaka bir tek ümmet kılardı. Ve lakin size verdikleriyle sizi denemesi içindir ki hayırlarda yarışın. Topluca başvuru dönüşü Allah’adır ki içinde ihtilafa düştüğünüzü size bildirecektir.
  50. Ve de aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların heveslerine uyma. Ve onlardan, Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni fitnemelerinden korun. Ki zıtlaşırlarsa bil ki kesin olarak Allah bir kısım günahlarını onlara isabet ettirmek istiyor. Ve kesinlikle insanların çoğu mutlaka o yoldan çıkanlardır.
  51. O cahiliye devri hükmünü mü arıyorlar? Ve yakinen bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kimdir?
  52. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli edinmeyin. Onların bazıları bazılarının velisidir. Ve sizden kim onları veli edinirse ki kesinlikle o onlardandır. Kesinlikle Allah, O, o zalim toplumu doğru yola iletmez.
  53. Ki o kalplerinde hastalık bulunanların onların içine koşuştuklarını görürsün. Derler ki : “Biz kuşatma isabet etmesinden çekiniyoruz”. Ki beklenmektedir ki Allah bir fetih durumu veya indinden bir görev oluşturur da benliklerinde gizledikleri üzerine pişman olanlara dönüşürler.
  54. Ve iman edenler derler ki:  “Bunlar mıdır, kesinlikle mutlaka sizinle beraber olduklarına dair sözlerini güçlendirmek için Allah üzerine yemin edenler?”. Onların bütün çalışmaları boşa gitti de hasar edenlere dönüştüler.
  55. Ey İnananlar! Sizden kim dininden geri dönerse ki Allah, O’nun sevdiği ve onların O’nu sevdiği, o inananlara karşı alçak gönüllü, o kâfirlere karşı yaptırım güçlü, Allah yolunda çabalayan ve yerenin yermesinden korkmayan bir toplum getirecektir. İşte o Allah’ın fazlıdır. Onu uygun gördüğüne verir. Ve Allah geniş olanak sahibidir, âlimdir.
  56. Kesin olarak sizin veliniz Allah ve O’nun resulü ve o, namaz kılanlar ve zekât veren ve rükû eden müminlerdir.
  57. Ve kim Allah’ı ve resulünü ve inananları veli edinirse ki kesinlikle Allah’ın grubudur o galip olanlar.
  58. Ey İnananlar! Sizden önce Kitap Verilenlerden dininizi alay ve eğlence edinenleri ve o kâfirleri veliler edinmeyin. Ve inananlar olduysanız Allah’ı önemseyin.
  59. Ve namaza nidayla çağırdığınızda onu alay ve eğlence edinirler. İşte o, onların akıl etmeyen bir topluluk olmasındandır.
  60. De ki: Ey Kitap Ehli! Kesinlikle sizin çoğunuz yoldan çıkanlarken, bizden sadece Allah’a ve bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız nedeniyle mi intikam alıyorsunuz?
  61. De ki: Allah indinde bedel bakımından işte ondan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah’ın lanet ettiği ve gazabına uğrattığı ve onlardan o maymunlar ve o domuzlar ve o tağuta (Hermetizme, Tasavvufa, Kabalizme) kulluk eden kıldığı kişiler, işte onlar durum bakımından daha kötü durumdalardır ve onlar doğru yol seviyesi olarak daha sapkınlardır.
  62. Ve size geldiklerinde derler ki:  “İnandık”. Ve o kâfirlikle girmişlerdir ve onlar onunla çıkmış olanlardır. Ve Allah gizlemekte olduklarını en iyi bilendir.
  63. Ve onlardan çoğunu günah içinde ve düşmanlığa ve yasadışı kazanç edinmeye koşuşturur görürsün. Ne kötüdür işlemekte oldukları!
  64. Eğiticilerinin ve kurumsal olanlarının onlara günah söz söylemeyi ve yasadışı kazanç edinmeyi yasak etmeleri gerekmez miydi? Ne kötüdür sanayi eder oldukları!   
  65. Ve Yahudiler “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Dedikleri nedeni ile onların elleri bağlandı ve lanetlendiler. Aksine, O’nun iki eli cömertçe açıktır. Nasıl uygun görürse infak eder. Ve sana Rabb’inden indirilen onlardan çoğunu azgınlık ve inkâr olarak mutlaka artırır. Ve onların arasına kıyamete gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin sergiledik. Her defasında savaş ateşini tutuşturduklarında Allah onu söndürdü. Ve yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Ve Allah, O, o bozguncuları sevmez.
  66. Ve eğer Kitap Ehli inansa ve önemseyip gereğini yapsa, mutlaka onların kötülüklerini örterdik ve mutlaka onları nimet cennetlerine dâhil ederdik.
  67. Ve eğer, kesinlikle onlar Tevrat’ı ve İncil’i ve Rabb’lerinden onlara indirileni (Kur’an’ı) uygulasalardı, mutlaka üstlerinden ve ayaklarının altından edinirlerdi. Orta yollu bir ümmet onlardandır ve onların çoğu yaptıkları ne kötü olanlardır.
  68. Ey Resul! Rabb’inden sana indirileni ulaştır! Ve asla yapmazsan ki Allah, O seni insanlardan korurken de O’nun risâletini ulaştırmadın (demektir). Kesinlikle Allah, O kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
  69. De ki: Ey Kitap Ehli! Tevrat’ı ve İncil’i ve Rabb’inizden size indirileni uygulamadıkça bir şey üzerinde değilsiniz. Ve Rabb’inden sana indirilen onlardan çoğunu azgınlık ve küfür olarak mutlaka artırır ki o kâfirler toplumu üzerine tasalanma.
  70. Kesinlikle, o inananlar ve oYahudiler ve o Sabiler ve o Hıristiyanlar, kim Allah’a ve o ahiret gününe inanır ve düzeltici işler işlerse ki onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  71. Mutlaka İsrailoğullarından söz almıştık ve onlara resuller göndermiştik. Resuller nefislerinin hoşlanmadığı ile onlara geldiği her defasında bir bölüm yalanladı ve bir bölüm katletti.
  72. Ve bir fitne olamayacağını hesap ettiler de körleştiler ve sağırlaştılar. Sonra Allah tövbelerini kabul etti. Sonra onların çoğu körleşti ve sağırlaştı. Ve Allah işlediklerini görendir.
  73. O “Kesinlikle Allah, o Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler mutlaka küfretmişlerdir. Ve Mesih dedi ki: “Ey İsrailoğulları! Rabb’im ve Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin. Kesin olan, Allah’a ortak koşan o kişiye ki Allah ona cenneti haram etmiştir ve onun barınağı ateştir. Ve yardım edenler o zalimler için değildir”.
  74.  O “Kesinlikle Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler mutlaka küfretmişlerdir. Ve bir tek Tanrı’dan başkası tanrıdan değildir. Ve mutlaka söylediklerinden asla vazgeçmezlerse, onlardan o kâfirlere elem verici bir azap mutlaka dokunacaktır.
  75. Ki Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan hoşgörü dilemezler mi? Ve Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
  76. Meryem oğlu Mesih bir resulden başkası değildir. Ve ondan önce resuller gelip geçmiştir. Ve onun annesi dosdoğrudur. Her ikisi de yemekle beslenenlerdi. Onlar için ayetleri nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonra bak, nasıl saptırılıyorlar!
  77. De ki: Allah’tan başka size zarar ve fayda vermeye malik olmayana mı kulluk ediyorsunuz? Ve Allah, O işitendir, bilendir.
  78. De ki: Ey Kitap Ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Ve daha önce sapıtmış ve çoğunu saptırmış ve doğru yol seviyesinden ayrılmış bir toplumun heveslerine uymayın.
  79. İsrailoğullarından o inkâr edenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlendiler. İşte o, isyan etmeleri ve aşırıya gider olmaları nedeniyledir.
  80. Onlar o yaptıkları benimsenemez olandan vaz geçirmeyenler oldular. Yapmakta oldukları ne kötü idi!
  81. Onlardan çoğunun kâfirleri veli edindiklerini görürsün. Allah onlardan hoşnutsuz oldu diye nefislerinin önceden sunduğu onlar için ne kötüdür! Ve onlar o azap içinde kalıcı olanlardır.
  82. Ve eğer Allah’a ve Nebi’ye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları veliler edinmezlerdi. Ve lakin onların çoğu yoldan çıkanlardır.
  83. İnsanlardan o inananlara daha şiddetli düşman olarak mutlaka Yahudileri ve o, Allah’a ortak koşanları bulursun. Ve mutlaka onlardan o inananlara sevgice en yakın olarak  “Kesinlikle biz Nasarayız” diyenleri bulursun. İşte o, onlardan keşişlerin ve ruhbanların bulunmasından ve büyüklük taslamamalarındandır.
  84. Ve o resule indirileni duydukları zaman, o gerçekten tanıdıkları nedeniyle gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: “Rabb’imiz! İman ettik ki bizi o şahit olanlarla beraber yaz.
  85. Ve Rabb’imizin bizi o iyiler toplumu ile birlikte katmasına imrenirken bize ne oluyor da Allah’a ve o gerçekten bize gelene iman etmeyelim?”.
  86. Ki Allah onları dedikleri nedeniyle altından ırmaklar akan cennetler ile ödüllendirdi. Onlar orada devamlı kalıcılardır. Ve işte o, o iyi davrananların karşılığıdır.
  87. Ve onlar ki küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, onlar cehim halkıdır.
  88. Ey İnananlar! Allah’ın sizin için helal ettiği temizleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Kesinlikle Allah, O, o haddini aşanları sevmez.
  89. Ve Allah’ın sizi rızıklandırdığının hepsinden temiz ve helal olarak kullanın, yiyin. Ve inandığınız Allah’ı önemseyin.
  90. Allah sizi yeminlerinizdeki boş sözle sorumlu tutmaz. Ve lakin söz vererek akitleştiğinizden sorumlu tutar ki onun kefareti ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek veya giydirmek veya boyunduruk altında bir kişiyi özgürleştirmektir ki hiç bulamayan da üç gün oruç tutar. İşte o yeminleriniz değiştirdiğinizde yeminlerinizin kefaretidir. Ve söz verdiğinizde sözlerinizi tutun. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin için açıklıyor. Olabilir ki şükredersiniz.
  91. Ey İnananlar! Kesi olan: İçki ve kumar ve putlar ve fal okları o şeytanın işinden kargaşa sebebidir ki ondan kaçının. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  92. Kesin olan: O şeytan içki ve kumar içindekiyle aranızda düşmanlık ve kin oluşturmak ve sizi Allah’ı hatırlamaktan ve namazdan alıkoymak ister ki tamamen yasaklayanlar mısınız?
  93. Ve Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin ve sakının. Ki mutlaka aksine davranırsanız da, bilin, kesin olarak resulümüz üzerine olan o apaçık tebliğdir.
  94. O iman edenler ve salih amellerde bulunanlar için önemseyip gereğini yaptıkları ve iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra önemseyip gereğini yaptıkları ve iman ettikleri ve sonra önemseyip gereğini yaptıkları ve iyilikte bulunduklarında yedikleri içinde bir sakınca yoktur. Ve Allah; O, o iyilik yapanları sever.
  95. Ey iman edenler! Allah görünmez iken O’ndan kimin korktuğu bilmesi için sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile mutlaka dener. Ki kim işte ondan sonra sınırı aşarsa ki onun içindir acı verici azap.
  96. Ey İnananlar! İhramlı iken av katletmeyin. Ve sizden kim müteammiden onu katlederse cezası benzer nimet hayvanlardan, öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adalet sahibi kimsenin hükmettiği, Kâbe’ye ulaşacak bir hediye veya düşkünlere yemek yedirme kefareti veya işlediğinin vebalini tatmak için işte ona denk oruç tutmadır. Allah geçmiştekileri affetmiştir ve kim tekrara geri dönerse ki Allah ondan intikam alır. Ve Allah yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.
  97. Deniz avı ve onun yiyeceği size ve yolculara meta olarak helal kılındı. Ve ihramlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılındı. Ve O’nun huzuruna toplanacağınız Allah’ı önemseyin.
  98. Allah insanlar için bulunan Kâbe’yi, kısıtlamalı o evi ve kısıtlamalı ayı ve kurbanı ve hediyelikleri insanların ayakta kalması için kıldı. İşte o, Allah’ın göklerdeki ve yerdekileri bildiğini ve kesinlikle Allah’ın her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.
  99. Bilin! Kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir. Ve kesinlikle Allah hoşgörülü özel merhametlidir.
  100. O resulün üzerindeki tebliğden başkası değildir. Ve Allah, O sizin açığa vurduğunuzu ve gizli tuttuğunuzu bilir.
  101. De ki: “Zararlının çokluğu acayibine gitse de yararlı ve zararlı aynı düzeyde değildir. Ki ey entelektüel akıl sahipleri Allah’ı önemseyin. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  102. Ey İnananlar! Size açığa çıkarılınca sizi olumsuz etkileyecek şeyleri sormayın. Ve Kuran indirilirken onları sorarsanız sizin için açığa çıkarılır. Allah onlardan affetmiştir. Ve Allah hoşgörülüdür, yumuşak davranandır.
  103. Sizden öncesinde bir toplum onu sormuştu. Sonra onunla kâfirlere dönüştüler.
  104. Allah kulağı çentilen ve salıverilen ve erkek dişi ikizler doğuran ve on defa yavrulamasından ötürü yük vurulmayan özel hayvanlar kılmadı. Ve lakin o inkâr edenler Allah’a karşı o yalanı uydururlar ve onların çoğu akıl edemeyenlerdir.
  105. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule doğru gelip yücelin” denildiği zaman,  “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz bize yeter” derler. Ve eğer ataları hiçbir şey bilmiyor oldularsa ve rehberlik edemiyorlarsa da mı?
  106. Ey iman edenler! Siz kendiniz üzerinizesiniz. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Topluca başvuru dönüşü Allah’adır ki O işlemekte olduğunuz size iyice bildirir.
  107. Ey İnananlar! Ölüm birinize hazır olduğu zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi veya yolculukta olup da başınıza ölüm musibet edecekse namazdan sonra alıkoyacağınız, çelişkideyseniz ki “Ve eğer akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz ve Allah’ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, kesinlikle biz o zaman mutlaka günahkârlardan oluruz” diye yemin eden sizden olmayan diğer iki kişiyi şahit tutun.
  108.  Ki ikisinin günahı hak ettikleri aleyhinde bilgi alınırsa da onların aleyhlerine hak iddia ettikleri diğer iki kişi daha layık olarak bunların yerine geçer ki “Bizim şehadetimiz onların şehadetinden daha doğrudur ve biz haddi aşmadık, o zaman kesinlikle biz zalimlerden oluruz.” diye Allah’a yemin ederler.
  109. İşte o, şehadet ilgisi üzerinde bulunmalarına veya yeminden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Ve Allah’ı önemseyin ve dinleyin. Ve Allah, O, o yoldan çıkan topluma hidayet etmez.
  110. O gün Allah resulleri toplar da der ki; Size ne cevap verildi? Derler ki: Bizim bir bilimimiz yoktur. Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri bilen.
  111.  O zaman Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla! O zaman seni Ruhül Kudüs ile destekledim. Sen beşikte iken ve yetişkin çağındayken insanları konuşturuyordun. Ve o zaman sana kitabı ve hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim. Ve o zaman benim iznimle o çamurdan kuş görünüşünde biçimlendirdin de ona üfledin ki benim iznimle o bir uçan oluyordu. Ve yine benim iznimle kataraktlı körü ve lepralıyı iyileştiriyordun. Ve o zaman ölüleri benim iznimle çıkarıyordun. Ve o zaman İsrailoğullarını senden engelledim; O zaman o açıklamaları onlara getirdin de onlardan inkâr edenler dediler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  112. Ve o zaman Havarilere “Bana ve resulüme inanın” diye vahiy ettim.  Dediler ki: “İnandık. Kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahit ol”.
  113. O zaman Havariler dediler ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Rabb’in bize gökten bir sofra indirmeye güç yetirebilecek mi?”. Dedi ki: “İnananlardan olduysanız Allah’ı önemseyin”.
  114. Dediler ki:  “Biz istiyoruz ki ondan yiyelim ve kalplerimiz mutmain olsun ve sen bize doğru söylemişsin bilelim ve biz onun üzerine şahitlerden olalım”.
  115. Meryem oğlu İsa dedi ki: “Allah’ım! Rabb’imiz! Bize, bizim öncüllerimize ve bizden sonra geleceklere gelenek ve senden bir ayet olarak gökten bir sofra indir ve bizi rızıklandır ve sen o rızık verenlerin en hayırlısısın”.
  116. Allah dedi ki: “Kesinlikle ben onu sizin üzerinize indirenim ki sonra sizden kim inkâr ederse de kesinlikle ben âlemlerde kimseye etmediğim azapla ona çok azap ederim”.
  117. Ve o zaman, Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin” dedin? Dedi ki: “Sen her şeyden ilintisiz yegâne egemen olansın, gerçek olmayan bir şeyi söylemem benim için olamaz. Onu demiş olan olsam ki sen onu bilmiş olursun. Sen benim nefsimde olanı bilirsin ve ben senin nefsinde olanı bilmem. Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri bilen.
  118.  Ben onlara sadece senin bana emrettiğin “Benim ve sizin Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin” den başkasını söylemedim. Ve aralarında olduğum müddetçe onlar üzerine şahit oldum ki sen beni vefat ettirince onlar üzerinde özellikle sen gözetmen oldun. Ve sen her şey üzerine şahitsin.
  119.  Onlara azap edersen ki kesinlikle onlar senin kullarındır. Ve onları hoş görürsen ki kesinlikle sen, sensin yaptırım güçlü olan, hâkim”.
  120. Allah dedi ki: “Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür. Altlarından ırmaklar akan cennetler onları içindir. Onlar orada devamlı ve zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah onlardan razıdır ve onlar Allah’tan razıdır. İşte o, o büyük kurtuluştur”.
  121. Göklerdekilerin ve yerdekilerin ve onların içlerindekilerin mülkiyeti Allah’ındır. Ve O, her şey üzerine kadirdir.

 

 

6. Enam Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapınılacak hayranlık gökleri ve yeri biçimlendiren, karanlıklar ve aydınlık kılan Allah içindir. Sonra o kâfirler ki Rabb’lerine denk kılıyorlar.
  3. O, O’dur ki sizi çamurdan biçimlendirdi. Sonra bir ecel (son) belirledi. Ve isimlendirilmiş bir ecel O’nun indindedir. Sonra inatla tartışanlar oldunuz.
  4. Ve O, göklerde ve yerde Allah’tır. O, sizin gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilir. Ve ne kazandığınızı bilir.
  5. Ve onlara Rabb’lerinin ayetlerinden bir ayet ulaşmasın, ondan ancak yüz çevirenler oldular.
  6. Ki onlara o gerçek gelince onu yalanlamışlardır ki alaya alır olduklarının bilgileri onlara ulaşacaktır.
  7. Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi hiç görmezler mi? Onları yeryüzünde sizi hiç yerleştirmediğimiz yerde yerleştirdik ve göğü üzerlerine sağanak yağmur olarak gönderdik ve onların altlarından akan ırmaklar kıldık da onları ağır suçlarından ötürü helak ettik ve ardlarından başka bir toplum inşa ettik.
  8. Ve eğer sana o kitabı kâğıtta yazılı olarak indirmiş olsak da elleriyle onu yoklasalar o kâfirler mutlaka derler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  9.  Ve dediler ki: “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?”. Ve eğer bir melek indirsek o iş mutlaka yerine getirilirdi. Sonra onlara fırsat tanınmazdı.
  10. Ve eğer onu biz bir melek kılsaydık, mutlaka onu bir adam kılardık ve onları düştükleri yanılgıya mutlaka düşürürdük.
  11. Ve senden önce resullerle mutlaka alay edilmişti de onlardan alay edenleri alay ettikleri şey kuşatıverdi.
  12. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın. Sonra yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna göz atın”.
  13. De ki: “Göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?”, De ki: “Allah’ındır”. O, merhamet etmeyi kendi üzerine yazdı. Mutlaka sizi kıyamet gününe doğru toplayacaktır. Onun içinde çelişki yoktur. Kendilerini hasara uğratanlar ki onlar inanmazlar.
  14. Ve gecede ve gündüzde sakin olan O’nundur. Ve O işitendir, bilendir.
  15. De ki:  “Gökleri ve yeri ayırıp açığa çıkaran ve O besleyen ve beslenmeyen Allah’tan başka veli mi edineyim?”.  De ki: “Kesinlikle ben islâm olanların öncüsü olmakla ve Allah’a ortak koşanlardan olmamakla emrolundum”.
  16. De ki: Kesinlikle ben Rabb’ime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.
  17. O gün kim ondan çevrilirse ki O ona rahmet etmiştir. Ve işte o apaçık kurtuluştur.
  18. Ve Allah sana bir zorluk dokundurursa onu ondan başka giderecek yoktur. Ve sana bir hayır dokundurursa O, her şeyi ayarlamaya güç yetirendir.
  19. Ve O, kulları üzerinde baskı sahibi olandır. Ve O hâkimdir, haberdardır.
  20. De ki: Bilirkişilik eden olarak hangi şey daha saygınlık olarak büyüktür? De ki: Allah ki benimle ve sizin aranızda bilirkişidir. Ve bu Kuran bana sizi ve ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için vahyolundu. Ve kesinlikle siz mi Allah’la beraber başka tanrılar bulunduğuna mutlaka bilirkişilik ediyorsunuz?  De ki: Ben bilirkişilik etmem. De ki: Kesin olan:  O yegâne Tanrı’dır. Ve kesinlikle ben ortak koşmanızdan uzak bağışığım.
  21. O Kitap Verdiklerimiz ki onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. O kendilerine ziyan edenler ki işte onlar inanmazlar.
  22. Ve Allah adına yalan kurgulayandan veya O’nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? O kesin ki zalimler başarıya ulaşamaz.
  23. Ve bir gün onların tümünü toplarız. Sonra o ortak koşanlara deriz ki: “O iddia eder olduğunuz ortaklarınız nerede?”.
  24. Sonra onların fitnesi asla “Vallahi Rabb’imiz biz müşriklerden olmadık” demelerinden başka olmaz.
  25. Kendileri aleyhine nasıl yalan söylediklerini gözlemle. Ve uydurmakta oldukları onlardan sapıp gitti.
  26. Ve onlardan kimileri sana kulak verirler. Ve biz onu anlarlar diye kalplerinin üstüne kılıflar ve kulaklarının içine ağırlık kıldık. Ve bütün ayetleri görseler yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O kâfirler derler ki: “Bu ancak öncekilerin düzmeceleridir”.
  27. Ve onlar ki ondan men ederler ve ondan uzak dururlar. Ve oysa sadece kendilerini helak ederler ve şuurunda değillerdir.
  28. Ve ateşin üzerine doğru durdurulduklarında “Ah! Keşke biz geri döndürülsek ve Rabb’imizin ayetlerini inkâr etmesek ve müminlerden olsaydık!” dediklerini eğer bir görsen!
  29. Aksine, daha önce gizledikleri onlar için açığa çıktı. Ve eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler. Ve kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  30. Ve dediler ki: “O ancak dünya hayatımızdır ve biz tekrar diriltilenler değiliz”.
  31. Ve eğer Rabb’lerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen!  O dedi ki “Bu gerçek değil midir?” Onlar dediler ki:  “Gerçektir ve Rabbimiz”. Dedi ki: “Ki inkârınız sebebiyle tadın azabı!”.
  32. Allah’la mülakat yapmayı yalanlayanlar ziyana uğramışlardır. Hatta kıyamet saati onlara ansızın gelince, yüklerini arkalarına yüklenerek derler ki: “Geri kaldıklarımızdan ötürü yazıklar olsun bize”. Dikkat edin yüklendikleri ne kötüdür!
  33. Ve dünya hayatı oyun ve eğlenceden başkası değildir. Ve ahiret yurdu, önemseyip gereğini yapanlar için daha iyidir ki akıl etmiyor musunuz?
  34. Kesinlikle onların söylediklerinin seni üzdüğünü bilmişizdir ki kesinlikle onlar seni yalanlamıyorlar. Ve lakin o zalimler Allah’ın ayetlerini değersiz, yetersiz buluyorlar.
  35. Ve senden önce resuller mutlaka yalanlandılar da kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Ve Allah’ın kelimelerini değiştiren yoktur. Ve mürsellerin haberlerinden sana mutlaka gelmiştir.
  36. Ve onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, güç yetirebilirsen yerde bir tünel veya gökte bir merdiven araştır da onlara bir ayetle gel. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onları hidayet üzerinde toplardı ki cahillerden olma!
  37. Kesin olan, kulak verenler daveti kabul ederler. Ve ölüleri, onları Allah diriltir. Sonra O’na doğru başvuruya döndürülürler.
  38. Ve dediler ki: Ona Rabb’inden bir ayet indirilmeli değil miydi? De ki: Kesinlikle Allah ayet indirmeye kadirdir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  39. Ve yeryüzünde hiçbir karasal yabani hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi atlayıp geçmedik. Sonra hepsi Rabb’lerine doğru toplanırlar.
  40. Ve o, ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi uygun görürse onu şaşırtıp saptırır ve kimi uygun görürse onu doğru yol üzerinde kılar.
  41. De ki: Gördünüz mü? Size Allah’ın azabı veya kıyamet saati gelse, doğru sözlü iseniz Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız?
  42. Aksine, sadece O’na yalvarırsınız da O uygun bulursa yalvardığınızı giderir. Ve ortak koştuklarınızı unutursunuz.
  43. Ve senden önceki ümmetlere resuller göndermiştik de olabilir ki çekinirler diye onları baskın ve sıkıntıyla yakaladık.
  44. Onlara baskınımız geldiği zaman ki korkup çekinmeleri gerekmez miydi? Ve lakin kalpleri katılaştı ve o şeytan işlemekte olduklarını onlara güzel gösterdi.
  45. Ki onlara onunla hatırlatılanı unutunca da onlara her şeyin kapısını açtık. Hatta onlara verilen ile ferahladıkları zaman onları ansızın yakaladık da o zaman onlar ümitsiz olanlardan oldular.
  46. Ki zalim toplumun ardı kesildi. Ve tapınılacak övgü, Âlemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur.
  47. De ki: Gördünüz mü? Eğer Allah işitmenizi ve görmenizi giderir ve kalplerinize mühür vurursa, Allah’tan başka tanrılardan kim size onu getirebilir? Gözlemle, ayetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz. Sonra onlar kaçınıyorlar?
  48. De ki: Gördün mü? Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelirse zalimler topluluğundan başkası mı helak olur?
  49. Ve mürsel olarak görevlendirilenleri müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermiyoruz. Ki kim inanır ve ıslah ederse onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden değillerdir.
  50. Ve o, ayetlerimizi inkâr edenler ki yoldan çıkmaları nedeni ile onlara azap dokunacaktır.
  51. De ki: “Size Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum ve gaybı bilmiyorum ve size  ‘Ben meleğim’ demiyorum. Ben ise sadece bana vahyolunana uyuyorum”. De ki: “Görenle görmeyen bir seviyede midir? Ki düşünmez misiniz?”.
  52. Ve Rabb’lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. Onlar için O’ndan başkası veli ve şefaatçi değildir. Olabilir ki onlar önemseyerek gereğini yaparlar.
  53. Ve sabah ve akşam Rabb’lerine onun rızasını isteyerek dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerine bir şey yoktur ve senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur ki onları kovarsan zalimlerden olursun.
  54. Ve işte onun gibi  “Aramızdan Allah bunları mı memnun etti?” demeleri için onların bazılarını bazıları ile denedik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?
  55. Ve ayetlerimize inananlar sana gelince onlara de ki: Selâm sizin üzerinizedir. Rabb’iniz kendi üzerine merhamet yazdı. Kesinlikle o ki içinizden kim cehaletle bir kötülük işler sonra arkasında tövbe eder ve kendini ıslah ederse kesinlikle O (Allah) hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  56. Ve işte onun gibi ayetleri iyice ayırıp açıklıyoruz. Ve ağır suçluların yol-yönteminin açıkça ortaya çıkması için.
  57. De ki: Kesinlikle ben Allah’tan başka yalvardıklarınıza kulluk etmekten menolundum. De ki: Sizin heveslerinize uymayacağım. Uyarsam o zaman ben şaşırıp sapmışımdır ve doğru yolda gidenlerden değilimdir.
  58. De ki: “Kesinlikle ben Rabb’imden açıklayıp ispatlayıcı bir belge üzerindeyim ve siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz benim yanımda değildir. Hüküm vermek ise sadece Allah’ındır. O, gerçeği açıklar. Ve O ayrıştıranların en iyi durumda olanıdır.
  59. De ki: Eğer acele istediğiniz şey kesin olarak benim imkânlarımda olsaydı mutlaka benimle sizin aranızdaki iş uygulanırdı. Ve Allah zulmedenleri en iyi bilendir.
  60. Ve bilinmeyenin kilit noktaları O’nun yanındadır. Onları O’ndan başkası bilmez. Ve karada ve denizde olanları bilir ve bir yaprak düşmez ki onu O bilmesin ve yerin karanlıklarında bir tane ve kuru ve yaş yoktur ki açıklayan kitap içinde olmasın.
  61. Ve O ki geceleyin size vefat ettirendir ve gündüz ne etkinlikte bulunduğunuzu bilir. Sonra adlandırılmış ecelin gerçekleşmesi için gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz yine O’na doğrudur. Sonunda O, işlemiş olduklarınızı size bildirecektir.
  62. Ve O, kulları üzerinde kahredici olandır. Sizin üzerinize hafızalar gönderir. Hatta sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman elçilerimiz onu vefat ettirir ve onlar atlayıp geçmezler.
  63. Sonra onların gerçek Mevlâları Allah’a döndürülürler. Dikkat edin hüküm O’nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.
  64. De ki: Sizi kim karanın ve denizin zorluklarından uzaklaştırıp kurtarır? Yalvararak ve gizlice ona dua edersiniz: “Mutlaka bizi bundan uzaklaştırıp kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız”.
  65. De ki: “Allah, O sizi ondan ve her felaketten çekip kurtarır. Sonra siz de ortak koşarsınız.”.
  66. De ki: “Üstünüzden ve ayaklarınızın altınızdan size azap göndermeğe ve sizi taraftar yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmağa kadir olan O’dur.” Ayetleri nasıl açıkladığımızı gözlemle. Olabilir ki düşünürler.
  67. Ve senin toplumun onu yalan saydı. Ve o doğru, gerçektir. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim”.
  68. Her bilgi için kararlaştırılmış yer ve zamanı vardır. Siz onu bileceksiniz.
  69. Ve ayetlerimiz ile çekişmeye dalanları görünce, başka bir bahse dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Ve ama o şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra da zulmedenler topluluğu ile beraber oturma.
  70. Ve Allah’ın öğütlerini önemsemiş olanların üzerine onların hesabından bir şey yoktur. Ve lakin bir hatırlatmadır, olabilir ki onlar ciddiye alıp önemseyebilirler.
  71. O, dinlerini oyun ve eğlenceye alanları bırak. Ve dünya hayatı onları aldattı. Ve bir kimse kazandığı nedeniyle kötü davranışa uğramasın diye onunla öğüt ver. Ve Allah’tan başkası ona veli ve şefaatçi değildir. Ve eğer her türlü fidyeyi verse ondan alınmaz. İşte onlar o, kazandıkları nedeni ile kötü davranışa uğrayanlardır. İnkâr etmiş olmaları nedeniyle onlar içindir kızgın içecek ve can yakıcı azap.
  72. De ki: Allah’tan başka bize fayda veya zarar veremez olana mı dua edelim? Ve Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların yeryüzünde saptırdığı, halkının hayret ettiği,  “Bize gel!” diye doğru yola çağırdıkları kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürüleceğiz? De ki: Kesinlikle rehberlik O, rehber olan Allah’ın rehberliğidir. Ve bize bizim Âlemlerin Rabb’i için teslim olmamız emredildi.
  73. Ve “Namazı kılın ve O’nu önemseyip göz önünde bulundurun” diye. O’dur huzuruna toplanacağınız.
  74. O, O ki gökleri ve yeri gerçek ile yaratandır. Ve o gün  “Ol “ der de o var olur. Ve O’nun sözü gerçektir. Ve sura üflendiği gün mülk O’nundur. Anlaşılamayıp bilinemeyeni ve anlaşılıp bilineni bilendir ve O, hâkimdir, haberdardır.
  75. Ve o zaman İbrahim, babası Azer’e dedi ki: “Putları (imgeleri) tanrı olarak mı ediniyorsun? Kesinlikle ben seni ve toplumunu açık bir sapıklık içinde görüyorum”.
  76. Ve işte onun gibi yakinen bilenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin yönetimini gösteriyorduk.
  77. Onun üzerini gece kaplayınca da bir takımyıldız gördü, dedi ki: “İşte bu benim Rabb’im!”. Takımyıldız batınca da dedi ki: “Batanları sevmem”.
  78. Ay’ı doğarken görünce de dedi ki:  “İşte bu benim Rabb’im!”. Batınca da dedi ki: “Rabb’im bana asla rehberlik etmeseydi mutlaka zalimler topluluğundan olurdum”.
  79. Güneş’i doğarken görünce de dedi ki: “İşte bu benim Rabb’im, bu saygınlıkta daha büyük!”.  Batınca da dedi ki:  “Ey toplumum! Kesinlikle ben ortak koştuklarınızdan bağışığım”.
  80. “Kesinlikle ben ilgimi katıksız olarak gökleri ve yeri ayrıştırıp yaratana yönelttim ve ben ortak koşanlardan değilim”.
  81. Ve toplumu onunla tartışmaya girişti. Dedi ki:  “Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? Rabb’im bir şeyi uygun görmesi dışında O’na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum. Rabb’im bilimce her şeyi kapsamıştır ki düşünmez misiniz?
  82. Ve siz Allah’ın size haklarında hiçbir otoriter yetki indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Biliyorsanız ki şimdi iki gruptan hangisi emin olmakta gerçekçidir?”.
  83. O iman edenler ve asla imanlarına zulüm karıştırmayanlar ki işte onlar, onlar içindir emniyet. Ve doğru yolu bulanlar onlardır.
  84. Ve o, İbrahim’e, toplumuna karşı verdiğimiz ikna edici delimizdir. Uygun gördüğümüzü derecelerle yükseltiriz. Kesinlikle senin Rabb’in hâkimdir, bilendir.
  85. Ve ona İshak’ı ve Yakup’u hibe ettik. Her birine hidayet ettik. Ve daha öncesinde Nuh’a hidayet ettik. Ve onun soyundan Davud’a ve Süleyman’a ve Eyyub’a ve Yusuf’a ve Musa’ya ve Harun’a. Ve iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  86. Ve Zekeriya’ya ve Yahya’ya ve İsa’ya ve İlyas’a. Hepsi iyilerdendir.
  87. Ve İsmail’e ve Elyesa’ya ve Yunus’a ve Lût’a. Ve hepsini âlemlerden fazlalıklı kıldık.
  88. Ve atalarından ve soylarından ve kardeşlerinden ve onlardan seçtik ve onları doğru yola doğru rehberlik ettik.
  89. İşte o, Allah’ın rehberliğidir. Kullarından uygun gördüğü kişiye onunla rehberlik eder. Ve eğer ortak koşsalardı işlemiş oldukları mutlaka onlardan iptal olurdu.
  90. İşte onlar o kitap ve hüküm ve nebilik verdiklerimizdir. Ki bunlar onu inkâr ediyorlarsa bir toplumu ona vekil kılmışız. Onlar onu inkâr edenler değillerdir.
  91. İşte onlar o, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir ki sen onların hidayetini model al. De ki: Ben onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. O sadece âlemlere bir hatırlatmadır.
  92. “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediklerinde Allah’ın hakkını gereği gibi değerlendiremediler. De ki: Musa’nın insanlar için nur ve yol gösterici olarak getirdiği o kitabı kim indirdi? Sizin ve babalarınızın asla bilmediklerini öğretildiğiniz onu, kâğıtlara kılıp bir kısmını açığa çıkarırsınız ve çoğunu gizlersiniz.  De ki: “Allah”.  Sonra onları daldıkları batak içinde bırak, oyalansınlar.
  93. Ve bu kitap (Kur’an), kendinden öncesinde olup kendi zamanında bulunanları düzelten ve şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz potansiyel kılınmış bir kitaptır. Ve ahiret gününe iman edenler bu kitaba iman ederler ve onlar namazlarını muhafaza ederler.
  94. Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahiy edilmemişken  “Bana vahyolundu” diyen ve “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir? Ve oysa o zalimleri ölümün dalgınlığı içinde ve melekler ellerini uzatmış, “Nefislerinizi çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden ve O’nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız” dediklerinde bir görsen!
  95. Ve mutlaka ilk yarattığımızda olduğu gibi bize yine yalnız başınıza gelmişsiniz ve size bahşetmiş olduğumuz her şeyi arkanızda bıraktınız ve sizin için şefaatçi olacağını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. Mutlaka aranızdaki bütün bağlar kopmuştur ve iddia eder olduğunuz sizden sapıp uzaklaşmıştır.
  96. Kesinlikle Allah’tır taneyi ve çekirdeği çatlatan. Ve o ölüden o diriyi çıkarır ve o diriden o ölüyü çıkarandır. İşte o, Allah’tır ki nasıl saptırılırsınız!
  97. Sabahı yarıp çıkaran ve geceyi bir sükûnet ve Güneş’i ve Ay’ı hesap unsuru kılandır. İşte o, yaptırım güçlü, âlim olanın takdiridir.
  98. Ve O, O’dur ki gökcisimlerini (yıldızlar, gezegenler, satellitler) kara ve denizin zorluklarında sizin yol bulmanız için kılan. Bilen bir toplum için ayetleri ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  99. Ve O, O’dur ki; sizi bir tek dişi nefisten inşa etti ki bir karar yeri-zamanı ve bir emanet yeri-zamanı (inşa etti). Ayetlerimizi yorumlayabilen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  100. Ve O, O’dur ki gökten sıvı indirdi de her şeyin bitkisini onunla çıkardık ki ondan da yeşillikler çıkardık. Ondan bir biri ile karıştırılabilir olan ve olmayan birbiri üstüne yığılmış taneler ve hurmaların tomurcuklarından taneli salkımlar ve üzüm bahçeleri ve zeytin ve nar çıkardık. Ürün verdiklerinde ürünlerine ve olgunlaşmalarını bir gözlemleyin. Kesinlikle işte ondadır inananlar için mutlak ayetler.
  101. Ve onlar cinleri Allah’a ortaklar kıldılar ve onları O’ yarattı. Ve bilim dışı olarak O’na oğullar ve kızlar çıkarımı yaptılar. O, yegâne ilintisiz egemen olandır ve onların vasıflandırdıklarından yücedir.
  102. O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Nasıl çocuğu olabilir? Ve asla dişi arkadaşı olmadı. Ve her şeyi O biçimlendirdi ve O her şeyi bilendir.
  103. İşte O, Allah rabbinizdir. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyin biçimlendiricisidir ki O’na kulluk edin ve O, her şeye üzerine vekildir.
  104. Görüşler onu idrak edemez. Ve O’dur bütün görüşleri idrak eden. Ve O’dur hassas davranan, haberdar.
  105. Size Rabb’inizden basiretler gelmiştir ki kim görür anlarsa kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize bekçi değilim.
  106. Ve işte böylece onların sana “Sen ders almışsın” demeleri için ve çokça bilen bir topluma onu iyice açıklamamız için ayetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz.
  107. Rabb’inden sana vahiy edilene tabii ol. O’dan başka tanrı yoktur ve müşriklerden yüz çevirip onlarla ilgilenme.
  108. Ve eğer Allah uygun görseydi onlar ortak koşmazlardı. Ve biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık ve sen onlar üzerine vekil değilsin.
  109. Ve Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin ki onlar da bilgisizce saldırarak Allah’a söverler. İşte onun gibi biz her ümmete onların işlediklerini süslü gösterdik. Sonra başvuru dönüşleri Rabb’lerinedir ki O, onların işler olduklarını onlara bildirecektir.
  110. Ve mutlaka onlara bir ayet gelirse ona (ayete) mutlaka inanacaklarına dair söz vermelerini desteklemek için Allah’a yemin ettiler. De ki: Kesin olarak ayetler Allah indindedir. Ve sizi şuurlandıran nedir? Kesin olarak o geldiğinde iman etmezler.
  111. Ve yine ona hiç iman etmedikleri ilk durumdaki gibi gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz ve onları bocaladıkları azgınlıkları içinde bırakırız.
  112. Ve eğer kesinlikle biz onlara melekler indirsek ve ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi bir araya getirilip önceden karşılarına koysaydık Allah’ın uygun görmesi dışında inanır olmazlardı. Ve lakin onların çoğu ilgilenerek öğrenmek istemezler (cahillik ederler).
  113. Ve işte onun gibi biz her nebiye insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatma amaçlı olarak sözün süslüsünü vahiy ederler. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi onu yapamazlardı ki onları uydurdukları ile bırak.
  114. Ve ahirete inanmayanların gönüllerinin ona meyletmesi için ve ona razı olmaları için ve bulaşmakta olduklarına bulaşmaları için.
  115.  Allah size o kitabı ayrıntılı olarak indirmişken ondan başka bir hakem mi isteyeyim?”. Ve Kitap Verdiklerimiz kesinlikle onun Rabb’lerinden gerçek olarak indirilmiş olduğunu bilirler ki sen sorgulayanlardan olma!
  116. Ve Rabb’inin kelimesi doğruluk ve adalet bakımından tamamlandı. O’nun kelimeleri için değiştirebilen yoktur. Ve O, işitendir, bilendir.
  117. Ve yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ise sadece zanna uyarlar ve onlar ise sadece varsayımda bulunurlar.
  118. Kesinlikle senin Rabb’in, O, yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. Ve O doğru yolda olanları en iyi bilendir.
  119. Onun ayetlerine inanıyorsanız ki üzerine Allah’ın ismi anılanlardan beslenin.
  120. Ve size ne oluyor, üzerine Allah’ın adı anılandan beslenmiyorsunuz? Ve O’ darda kalmanızın dışında size haram olanları ayrıntılı olarak açıklamıştır. Ve kesinlikle birçokları ki hevesleri ile bilim dışı olarak mutlaka sapıtıyorlar. Kesinlikle senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.
  121. Ve kötülüğün açığını ve gizlisini bırakın. Kesinlikle kötülük kazananlar, bulaşmış oldukları nedeniyle cezalandırılacaklardır.
  122. Ve o üzerlerine Allah’ın ismi asla anılmamışı tüketmeyin. Ve kesinlikle o mutlaka yoldan çıkmaktır. Ve kesinlikle şeytanlar velilerine sizinle mücadele etmeleri için vahiy ederler. Ve onlara itaat ederseniz mutlaka siz o ortak koşanlarsınız.
  123. Ve ölü iken dirilttiğimiz ve ona insanlar arasında onunla yürüdüğü bir aydınlık verdiğimiz kimsenin benzetmesi, karanlıklar içinde kalıp ondan çıkışı olmayan kimse gibi midir? İşte onun gibi kâfirlere işler oldukları süslenildi.
  124. Ve işte onun gibi biz her yerleşim yerinin önde gelenlerini hileli düzen kurmaları için suç işleyenleri kıldık. Ve onlar hileli düzeni kendilerinden başkasına kuramazlar. Ve şuurunda değillerdir.
  125. Ve onlara bir ayet geldiği zaman, derler ki: “Allah’ın resullerine verilen bize verilinceye kadar asla inanmayacağız”. Allah ki risaleti nerede ne zaman kılacağını daha iyi bilir. Ağır suç işleyenlere Allah indinde bir aşağılanma ve hile yapar olmaları nedeniyle şiddetli bir azap isabet edecektir.
  126. Ki kime Allah rehberlik etmeyi isterse onun kafasını İslamiyet için açar. Ve kimi saptırmak isterse onun kafasını göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. İşte onun gibi Allah o kargaşayı o inanmayanların üzerine kılar.
  127. Ve bu, Rabb’inin doğru yollarından biridir. Biz düşünüp etkilenen toplum için ayetleri ayrıntılı olarak açıklamışızdır.
  128. Onlar içindir Rableri katında selam yurdu. Ve O, işlemiş oldukları nedeniyle onların velisidir.
  129. Onların tümünü toplayacağı gün: “Ey cin aşireti insanlardan çoğunu edinmiştiniz”. Ve insanlardan onların velileri dediler ki: “Rabb’imiz! Bazımız bazımızdan yararlanmak istedik ve bizim için son kıldığın sona ulaştık”. Dedi ki:  “O ateş sizin ikametgâhınızdır. Allah’ın uygun görmesi dışında orada devamlı kalıcılarsınız”. Kesinlikle senin Rabb’in, hâkimdir, bilendir.
  130. Ve işte onun gibi zalimlerin bir kısmını bir kısmına kazandıkları nedeniyle veli ederiz.
  131. Ey cin ve insan aşireti! Sizden, size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller gelmedi mi? Dediler ki: “Kendi aleyhimize şahitlik ederiz”. Ve dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
  132. İşte o, asla Rabb’inin halkı habersiz iken yerleşim yerlerini zulüm ile helak edici olmamasındandır.
  133. Ve hepsinin işlediklerine göre dereceleri vardır. Ve Rabb’in onların işlediklerini bilmez değildir.
  134. Ve senin Rabb’in, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Uygun görürse sizi giderir ve sizi diğer bir toplumun zürriyetinden inşa ettiği gibi sizden sonra yerinize başkasını kılar.
  135. Kesinlikle size vaat olunan yerine gelecektir. Ve siz aciz kılacaklar değilsiniz.
  136. De ki: “Ey toplumum! İmkânlarınız üzere çalışın. Kesinlikle ben de çalışanım ki süreç akıbetinin kime ait olacağını bileceksiniz. O kesin ki zulmedenler başarıya ulaşamazlar.
  137. Ve Allah’ın türettiği ekin ve hayvanlardan Allah’a bir hisse kıldılar ki iddialarınca “Bu Allah içindir ve bu ortaklarımız içindir” derler de ortaklar için olan ki Allah’a eklenmez ve Allah için olan ki o, ortaklarına eklenir. Verdikleri hüküm ne kötüdür.
  138. Ve işte onun gibi ortakları müşriklerden çoğuna mahvolmaları ve dinlerini karmakarışık etmeleri için evlatlarını katletmeyi süslü gösterdi. Ve eğer Allah uygun görseydi onu yapamazlardı ki onları kurguladıklarıyla bırak.
  139. Ve iddialarınca dediler ki: “Bunlar ayrılmış (rezerve) nimet hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim uygun gördüğümüzden başkası yiyemez. Ve sırtına binilmesi kısıtlanmış nimet hayvanlardır ve üzerine Allah’ın ismi okunmayan nimet hayvanlardır”. O’nun üzerine iftira ederler. İftira eder olmaları nedeniyle onların cezalarını vereceğiz.
  140. Ve dediler ki:  “Bu nimet hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize aittir ve eşlerimize kısıtlanmış olandır. Ve ölü olursa ki onlar onda ortaktır”. O onların vasıflandırmalarının cezasını verecektir. Kesinlikle O hâkimdir, her şeyi bilendir.
  141. Onlar ki bilim dışı olarak düşüncesizce çocuklarını katledenler ziyan etmişlerdir.

Ve onlar Allah’a iftira ederek Allah’ın onları rızıklandırdığını haram ettiler. Sapıtmışlardır ve doğru yolda olanlar değillerdir.

  1. Ve O, çardaklı ve çardaksız bağları ve yemişi çeşitli ekin ve hurmaları ve farklılıkları olan ve farklılıkları olmayan zeytin ve narı inşa edendir. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin ve devşirildiği gün hakkını yerine getirin ve israf etmeyin. Kesinlikle O müsrifleri sevmez.
  2. Ve nimet hayvanlardan taşıyıcı ve örtücü olarak (inşa edendir). Allah’ın sizi rızıklandırdığından faydalanın. Ve o şeytanın adımlarına ayak uydurmayın, Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  3. Sekiz çifti: Koyundan iki ve keçiden iki. De ki:  “(Allah) O iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? İki dişinin rahimlerinin içerdiğini mi? Doğru söyleyenlerdenseniz beni bilimsel olarak bilgilendirin.
  4. Ve deveden iki ve sığırdan iki. De ki:  “İki erkeği mi? Yoksa iki dişiyi mi? O iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı haram etti? Yoksa Allah size bunları önerirken bilirkişimi oldunuz?” Ki insanları bilim dışı olarak sapıtmak için Allah üzerine yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Kesinlikle Allah zalimler toplumunu doğru yola rehberlik etmez.
  5. De ki:  “Bana vahyolunan içinde her tür ölmüş olan ve her tür akıtılmış kan veya her tür domuzumsu eti ki kesinlikle sorun kaynağıdır veya yoldan çıkarak Allah’tan başkası adına boğazlanmış dışında yiyenin yiyeceğinde haram kılınmış bulamıyorum ki kim zorda kalırsa haddi aşmadan ve saldırmadan”. Ki kesinlikle senin Rabb’in hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  6. Ve Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Ve sığır ve koyundan sırtlarında veya bağırsaklarında bulunan veya kemiğe karışan yağlar dışında yağlarını onlara haram kıldık. İşte o onların saldırganlıklarına karşı verdiğimiz cezaydı. Ve kesinlikle biz mutlaka doğrusunu söyleyenleriz.
  7. Ki seni yalanlarlarsa de ki: Rabb’iniz geniş rahmet sahibidir. Ve O’nun baskını ağır suç işleyen toplumdan geri çevrilemez.
  8. Ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah uygun görseydi, biz ve atalarımız ortak koşmazdık ve hiçbir şeyi haram kılmazdık”. Onlardan öncekiler bizim baskınımızı tadana kadar işte onun gibi yalanladılar. De ki: Bilimden olan yanınızda mı? Öyleyse onu bizim için çıkarın. Sizin tabi olmanız sadece zannadır ve siz ise sadece varsayım yapıyorsunuz.
  9. De ki: Ki yeterli delil Allah’ındır. Ki eğer uygun görseydi sizi topluca doğru yola eriştirirdi.
  10. De ki: “Allah bunu haram kıldı” diye bilirkişilik edecek şahitlerinizi getirin. Ki onlar şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme. Ve Rabb’lerine denk tutan o, ayetlerimizi yalanlayanların ve o, ahirete inanmayanların heveslerine tabi olma.
  11. De ki: Gelin yücelin, size Rabb’inizin haram kıldığı şeyleri aktarayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve anaya-baba ile iyi olun ve yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı katletmeyin, biziz sizin ve özellikle onların rızkını veren. Ve tecavüzlerin (kadın, homoseksüel, hayvansal…) gizli olanına ve açık olanına yaklaşmayın. Ve Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere katletmeyin. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki akıl edersiniz.
  12. Ve yetim malına erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın. Ve uzunluk ve hacim ölçeğini ve ağırlık birimini standart olarak yerine getirin. Biz kişiyi kapasitesi dışında sorumlu tutmayız. Ve ifade ettiğiniz zaman da ve eğer akrabalık olsa da adil olun. Ve Allah’ın ahdini yerine getirin. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki aklınızda tutarsınız.
  13. Ve kesin olarak bu benim dosdoğru yolumdur ki ona tabi olun. Ve yollara uymayın ki sizi onun yolundan ayırır. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki önemsersiniz.
  14. Sonra o iyi davrananlar üzerine nimeti tamamlamak ve her şeyi ayrıntıyla açıklamak ve doğruyu göstermek ve rahmet olmak üzere Musa’ya o kitabı verdik. Olabilir ki Rabb’leri ile mülakat yapacaklarına yakinen inanabilirler.
  15. Ve bu indirdiğimiz potansiyeli olan bir kitaptır ki ona tabi olun ve önemseyin. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.
  16.  “Kesin olarak bizden önce o kitap iki topluluk üzerine indirildi ve biz onların ders gördüklerinden mutlak habersizler oldu” dersiniz diye.
  17. Veya: “Eğer bizim üzerimize o kitap indirilseydi, kesinlikle biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” dersiniz ki size Rabb’inizden açık delil ve hidayet ve rahmet gelmiştir. Ki Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan sapandan daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden sapanları sapmış olmaları nedeniyle azabın kötüsüyle cezalandıracağız.
  18. Onlar onlara meleklerin gelmesini veya Rabb’inin gelmesini veya Rabb’inin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabb’inin bazı ayetlerin geldiği gün, bir kimse daha önce asla iman etmediyse veya imanı ile bir hayır kazanmadıysa imanı ona fayda vermez. De ki: “Bekleyip gözetleyin, kesinlikle biz bekleyip gözetleyenleriz”.
  19. Kesinlikle o, dinlerini farklı kılan ve kişi taraftarı olanlarla (Şiya) senin onlardan herhangi bir şeyin yoktur. Kesin olarak onların işi Allah’adır. Sonra O, yapmakta olduklarını onlara bildirecektir.
  20. Kim iyilik getirirse onun on benzeri onun içindir. Ve kim kötülük getirirse onun benzeri dışında cezalandırılmaz ve onlara zulmedilenler değillerdir.
  21. De ki: “Kesinlikle Rabb’im beni dosdoğru yola, katıksız, dosdoğru olan İbrahim’in dinine rehberlik etti.  Ve o, ortak kılanlardan olmadı”.
  22. De ki: “Kesinlikle namazım ve dini uygulamalarım ve hayatım ve ölümüm Âlemlerin Rabb’i Allah içindir.
  23.  O’na ortak yoktur ve işte onunla emrolundum ve ben müslümanların öncüsüyüm”.
  24. De ki: Allah her şeyin Rabb’i iken, ben O’ndan başka rab mi arayayım? Ve her benliğin kazandığı kendinden başkası aleyhine değildir. Ve yüklenen başkasının yükünü yüklenmez. Sonra başvuru dönüşünüz Rabb’inizedir ki O, içinde ihtilaf eder olduğunuzu size bildirecektir.
  25. Ve O ki sizi yeryüzünde halifeler kılandır. Ve size verdikleri içinde denemek için sizi derecelerle bazınızı bazınızın üstünde yükseltendir. Kesinlikle senin Rabbin misillemede çok çabuktur. Ve kesinlikle O mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

 

 

7. Araf suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim, Sad.
  3. Sana indirilen bir kitaptır ki onunla uyarman ve inananlara hatırlatman için kafanda ondan bir sıkıntı olmasın.
  4. Rabb’inizden size indirilene tabi olun ve O’ndan başka velilere tabi olmayın. Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  5. Ve biz yerleşim yerlerinden nicesini helak ettik ki gece geç vakitlerde veya gün ortasında baskınımız geldi.
  6. Ki baskınımız geldiği zaman çağrışmaları: “Kesinlikle biz zalimler olduk” demekten başka olmadı.
  7. Ki o, resul gönderilenlere mutlaka soracağız ve o mürsellere mutlaka soracağız.
  8. Ki onlara bilimsel olarak anlatacağız. Ve biz onları bilmez değildik.
  9. Ve o gün tartı gerçektir ki kimin tartılanı daha kütleli ise işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  10. Ve tartılanı hafif gelen ise işte onlardır o, ayetlerimize yaptıkları zulümden ötürü kendilerini hasara uğratanlar.
  11. Ve mutlaka sizi yeryüzünde yerleştirmiş ve orada sizin için geçimlikler kılmıştık. Şükrettiğiniz ne kadar azdır.
  12. Ve sizi biçimlendirmiştik. Sonra sizi iyice programladık. Sonra meleklere “Âdem için secde edin” dedik de asla secde edenlerden olmayan İblis dışında secde ettiler.
  13. (Allah) Dedi ki: Sana emrettiğim zaman seni ne men etti de secde etmezsin? (İblis) dedi ki: “Ben ondan daha iyi durumdayım (avantajlıyım). Beni ateşten biçimlendirdin ve onu çamurdan biçimlendirdin.
  14. (Allah) Dedi ki: Ki oradan in aşağı da orada kibirlilik yapmak sana ait olamaz. Ki çık. Kesinlikle sen küçük düşenlerdensin.
  15. Dedi ki: Diriliş gününe kadar bana tolerans göster.
  16. (Allah:) dedi ki:  Kesinlikle sen tolerans gösterilenlerdensin.
  17. Dedi ki:  Ki beni azdırman nedeniyle mutlaka onlar için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
  18. Sonra mutlaka öncelerinden ve sonralarından ve sağlarından ve sollarından onlarla olacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
  19. (Allah) Dedi: Horlanmış ve kovulmuş olarak çık oradan. Mutlaka onlardan sana kim uyarsa sizden topluca mutlaka cehenneme dolduracağım.
  20. Ve ey Âdem! Sen ve eşin o cennette yerleşin de ikiniz uygun gördüğünüz yerden beslenin. Ve ikiniz bu çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki zalimlerden olursunuz.
  21. Ki şeytan ikisinin bir birinden gizli kalmış ikisinin kötü yönlerinden ortaya çıkarmak için ikisine de vesvese verdi. Ve dedi ki: “Rabb’inizin sizi bu çok yıllık bitkiden men etmesi iki melek olmanız veya kalıcılardan olmanızdan başkası değildir.
  22. Ve ikisine “Kesinlikle ben ikinize mutlak nasihat edenlerdenim” diye yemin etti.
  23. Ki aldatma ile onları yanlışa düşürdü de o çok yıllık bitkiyi tattıklarında ikisine ait ikisinin kötülükleri ortaya çıktı. Ve cennet yapraklarını koyunları üzerine yamamaya başladılar. Ve Rabb’leri ikisine nida etti:  “Ben ikinize o ağacı yasaklamadım mı ve kesinlikle şeytan ikiniz için apaçık bir düşmandır, demedim mi?”.
  24. İkisi dedi ki: “Rabb’imiz! Kendimize zulmettik. Ve asla bizi hoş görmezsen ve bize özel merhamet etmezsen mutlaka biz hasar (hüsrana uğrayanlardan) edenlerden oluruz”.
  25. (Allah) Dedi ki: “Bazınız bazınız için düşman olarak inin. Ve yeryüzünde bir süreliğine istikrarlı yer ve metalanma sizin içindir”.
  26.  Dedi ki: “Orada hayat bulursunuz ve orada ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız”.
  27. Ey Âdemoğulları! Size kötü yönlerinizi gizleyecek ve gösterişli elbise indirmişizdir. Ve takva elbisesi işte o daha hayırlıdır. İşte o Allah’ın ayetlerindendir. Olabilir ki çok hatırlarsınız.
  28. Ey Âdemoğulları! Şeytan ana-babanızı ikisinin kötülüklerini ikisine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi bir belaya düşürmesin! Kesinlikle o ve kabilesi sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz şeytanları o inanmayanların velileri kıldık.
  29. Ve onlar ahlaksız bir davranış yaptıkları zaman derler ki: “Babalarımızı onun üzerinde bulduk ve Allah, O bize onu emretti”. De ki: Kesinlikle Allah, O ahlaksızlıkta bulunmayı emretmez. Bilmediğinizi mi Allah üzerine söylersiniz?
  30. De ki: Rabb’im normal olmayı emretti. Ve her secde yerinde ilginizi O’na yöneltmeyi sağlayın. Ve sizi geri döndürmeye başladığı gibi dini yalnız O’na has kılarak O’na dua edin.
  31. Bir kısmı O’nun doğru yola ilettiğidir ve bir kısmı üzerine sapkınlık hak oldu. Kesinlikle onlar şeytanları Allah’ın yanında başka veliler edindiler ve kesinlikle onlar doğru yolda olanlardır diye hesap ediyorlar.
  32. Ey Âdemoğulları! Her mescitte bulunuşunuzda güzelliklerinizi yanınıza alın. Ve yiyin ve için ve israf etmeyin. Kesinlikle O, israf edenleri sevmez.
  33. De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı o güzellikler ve rızkın temiz olanını kim haram etti? De ki: O, dünya hayatında inananlar içindir. Kıyamet gününde onlara hastır. İşte onun gibi bilen toplum için ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
  34. De ki: Kesin olan, Rabb’im ahlaksızlığın açığını ve gizlisini ve kötülüğü ve haksız yere taşkınlığı ve hakkında hiçbir yetki belgesi indirmediğini Allah’a ortak koşmanızı ve Allah üzerine bilmediğinizi söylemenizi haram kıldı.
  35. Ve ecel bütün ümmetler içindir ki onların ecelleri (sonları) gelince bir saat ertelenmez ve erkene alınmaz.
  36. Ey Âdemoğulları! Kesin olarak, size sizden resuller gelip ayetlerimi anlatırlar ki kim önemseyip gereğini yerin getirir ve ıslah ederse işte onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenecek değillerdir.
  37. Ve ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar, işte onlar ateş halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  38. Allah üzerine yalan uydurandan veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? İşte onlara o kitaptan payları ulaşmaktadır. Sonunda resullerimiz onlara gelip onları vefat ettirirken derler ki : “Allah’tan başka dua etmekte olduklarınız nerede?”. Derler ki: “Bizden sapıp ayrıldılar”. Ve kesinlikle kâfir olduklarına dair kendileri aleyhine şahit oldular.  
  39. Dedi ki:  “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde ateşin içine girin”. Bir ümmet içeri girdikçe her defasında kendi ümmet kardeşine lanet eder. Sonunda topluca kademe kademe cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için derler ki:  “Rabb’imiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır ki onlara o ateş azabından kat kat ver”. Dedi ki: “Hepsi için kat kattır ve lakin bilemezsiniz”.
  40. Ve öncekiler sonrakilere dediler ki: “Sizin bizim üzerinizde bir fazlalığınız olmadı ki kazanmakta olmuş olduğunuz nedeniyle tadın o azabı”.
  41. Kesinlikle o, bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklenmek isteyenlere o göğün kapıları açılmaz ve o deve o iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremezler. Ve o suçluları işte onun gibi cezalandırırız.
  42. Cehennemden bir yatak ve üstlerinden örtüler onlar içindir. Ve o zalimleri işte onun gibi cezalandırırız.
  43. Ve o inananlar ve yararlı iş işleyenler ki kişiyi sadece kapasitesi kadar sorumlu tutarız. İşte onlar cennet halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  44. Ve kafalarında bulunan kinden olanı söktük. Onların altlarından ırmaklar akar.  Ve derler ki: “Bize bunun için rehberlik eden Allah’a hamdolsun. Ve eğer Allah bizi doğru yola rehberlik etmeseydi biz doğru yolu bulur olamazdık. Mutlaka Rabb’imizin resulleri bize gerçeği getirmişler”. Ve seslenilir:  “İşte o cennet! İşlemiş olduğunuz nedeniyle ona varis kılındınız”.
  45. Ve cennet halkı cehennem halkına seslenir:  “Rabb’imizin bize vaat ettiğini gerçek bulmuşuz ki siz Rabb’inizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?”. “Evet” derler de aralarında bir duyurucu “Allah’ın laneti zalimler üzerinedir!” diye duyurur.
  46. Onlar ki Allah yolundan alıkoyanlardır ve onu eğip bükmek isteyenlerdir ve onlar ahireti inkâr edenlerdir.
  47. Ve ikisi arasındadır perde ve Araf üzerindedir adamlar. Onlar herkesi özel görünümlerinden tanırlar. Ve onlar henüz oraya girmemiş ve imrenmekte olan cennet halkına “Selam üzerinizedir” diye seslenirler.
  48. Ve bakışları ateş halkının görüşme yerine doğru yönlendirildiğinde dediler ki: “Ey Rabb’imiz bizi zalimler toplumuyla beraber kılma”.
  49. Ve Araf halkı özel görünüşlerinden tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: Cemaatiniz ve kibirlenir olduğunuz sizi muaf tutmadı.
  50. “Allah onları rahmetine almaz” diye yemin ettiğiniz o kimseler bunlar mı?” “Girin cennete. Sizin üzerinize korku yoktur ve siz hüzünlenenlerden değilsiniz”.
  51. Ve cehennem halkı cennet halkına: “O sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan bize dökün” diye seslenirler. Onlar derler ki: “Kesinlikle Allah o ikisini kâfirlere haram kıldı”.
  52. Onlar ki dinlerini eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı onları aldattı. Onların bugünkü görüşmeyi önemsemeyip unuttukları ve ayetlerimizi yetersiz, değersiz bulur oldukları gibi bugün de biz onları önemsemeyip unuturuz.
  53. Ve mutlaka onlara bilimsel olarak ayrıntılı şekilde açıkladığımız, rehber ve inanan bir toplum için merhamet olan bir kitap getirmiştik.
  54. Onlar onun sadece son yorumunu mu gözetliyorlar? Onun son yorumunun olduğu gün önceden onu önemsemeyip unutanlar derler ki:  “Rabb’imizin resulleri gerçekle gelmişler ki bizim için şefaatçilerden (arabulucular) var mı da bizim için şefaat (arabuluculuk) etsinler?”. Veya “Geri döndürülsek de işler olduklarımızdan başkasını işlesek!”. Kendilerine yazık etmişlerdir ve kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaşmıştır.
  55. Kesinlikle Rabb’iniz gökleri ve yeri altı dönemde biçimlendiren, sonra temel yapı ve yönetimi kontrolüne alan, geceyle gündüzü art arda izler şekilde birbirini kaplatan ve Güneş’i ve Ay’ı ve gök cisimlerini emrine boyun eğmiş durumda biçimlendiren Allah’tır. Biçimlendirmek de emretmek de O’na mahsus değil midir? Âlemlerin Rabb’i Allah aşama aşama potansiyel kıldı.
  56. Rabb’inize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Kesinlikle O haddi aşanları sevmez.
  57. Ve düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na çekinerek ve samimi beklenti ile dua edin. Kesinlikle Allah’ın rahmeti iyilik edenlerden olanlara yakındır.
  58. Ve O, O’ dur ki rahmetinin öncesinden rüzgârı müjdeci olarak gönderendir. Hatta (rüzgâr) kütlesel bulut olarak onu azalttığında onu ölü beldeye sevk ettik de onunla su indirdik ki onunla her tür mahsulü çıkardık. İşte ölüleri onun gibi çıkarırız. Olabilir ki iyice düşünürsünüz.
  59. Ve iyi özellikli beldenin bitkisi Rabb’inin izniyle çıkar. Ve kötü özellikli olandan ki sorunlu olandan başkası çıkmaz. Şükreden bir toplum için ayetleri işte onun gibi ayrıntılı olarak anlatırız.
  60. Nuh’u onun (kendi) toplumuna mutlaka göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Kesinlikle ben sizin üzerinize olacak büyük bir günün azabından korkuyorum”.
  61. Onun toplumundan ileri gelenler dediler ki: Biz seni mutlak apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.
  62. Dedi ki: Ey toplumum! Sapkınlık bende değil. Ve lakin ben Âlemlerin Rabb’inden bir resulüm.
  63. Size Rabb’imin gönderdiğini ulaştırıyorum ve sizin için danışmanlık yapıyorum ve sizin bilmediklerinizi Allah‘tan biliyorum.
  64. Ve önemseyip gereğini yapmanız ve sizi uyarmak için sizin içinizden bir adam üzerinde Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine mi şaştınız? Ve olabilir ki merhamet olunursunuz!
  65. Ki onu yalanladılar da biz onu ve gemide onunla beraber olanları uzaklaştırıp kurtardık. Ve o, ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk. Ve kesinlikle onlar kör bir toplum oldular.
  66. Ve Ad toplumuna kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?”.
  67. Toplumundan ileri gelen kâfirler dediler ki: “Kesinlikle biz seni mutlak bir düşüncesizlik içinde görüyoruz ve kesinlikle biz senin mutlaka yalancılardan olduğunu zannediyoruz”.
  68. Dedi ki: “Ey toplumum! Düşüncesizlik bende değil. Ve lakin ben Âlemlerin Rabb’inden bir resulüm”.
  69. Ben size Rabb’imin gönderdiğini ulaştırıyorum ve ben sizler için güvenilir bir nasihatçiyim.
  70. “Sizi uyarmak için sizin içinizden bir adam üzerinde, Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine mi şaştınız? Ve hatırlayın! O zamanı, O sizi Nuh toplumundan sonra onların yerine halifeler kıldı ve biçimlendirmede sizi onlardan kapasite olarak artırdı. Ki Allah’ın üstünlüğünü anın. Olabilir ki başarıya erebilesiniz.
  71. Dediler ki: “Bize Allah’ın birliğine kulluk etmemiz ve babalarımızın kulluk yapar oldukları ile ilişkiyi kesmemiz için mi geldin? Ki doğrusunu söyleyenlerden olduysan bize vaat ettiğini getir”.
  72. Dedi ki: “Rabb’inizden üzerinize kargaşa ve gazap vuku bulmuştur. Allah’ın ona hiçbir yetki indirmediği, isimlerini sizin ve babalarınızın koydukları hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Ki dikkatle gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle beraber dikkatle gözetleyip bekleyenlerdenim”.
  73. Ki onu ve onunla beraber olanları bizden bir merhametle uzaklaştırıp kurtardık ve o, ayetlerimizi yalanlayan ve iman eder olmayanların ardını kestik.
  74. Ve Semud toplumuna kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Rabb’inizden size bir açıklama gelmiştir: Bu, Allah’ın döllenmiş dişi devesi sizin için ayettir ki onu serbest bırakın Allah’ın arazisinde beslensin ve ona kötülükle temas etmeyin ki can yakıcı azap sizi yakalar.
  75. Ve hatırlayın; O zaman O sizi Ad toplumundan sonra halifeler kıldı. Ve ovalarından bentler yaptığınız ve dağlarından evler yontuğunuz araziye sizi yerleştirdi ki Allah’ın üstünlüklerini hatırlayın. Ve yeryüzünde bozguncular olarak taşkınlık yapmayın.
  76. Onun toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenleri, onlardan iman edenlerden olduğu için zayıf görülen kimselere dediler ki: “Salih’in Rabb’inden resul olduğunu biliyor musunuz?” Dediler ki: “Kesinlikle biz onunla gönderilene inanıyoruz”.
  77. Büyüklük taslayanlar dediler ki: “Kesinlikle biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz”.
  78. Ki döllenmiş dişi deveyi kısırlaştırdılar ve Rabb’lerinin emrine karşı küstahça davrandılar. Ve dediler ki: “Ey Salih! Gönderilenlerdensen bize vadettiğini getir”.
  79. Ki onları bir titreşim tuttu da yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  80. O onlardan uzaklaştı ve dedi ki: “Ey toplumum! Mutlaka ben size Rabb’imin risaletini ulaştırmıştım ve sizin için nasihat etmiştim. Ve lakin siz iyi öğüt verenleri sevmezsiniz”.
  81. Ve Lût’u. O zaman toplumuna dedi ki: “Sizden önce âlemlerden hiç birinin sizi onda geçmediği kadar tecavüzde mi bulunuyorsunuz?
  82. Kesinlikle siz mutlaka kadınlardan başka şehvetle erkeklerle mi bulunursunuz. Aksine siz müsrif bir toplumsunuz.
  83. Ve toplumunun cevabı:  “Onları yerleşim yerinizden çıkarın. Kesinlikle onlar çokça temizlenen insanlar!” demelerinden başka olmadı.
  84. Ki onun o kalıntılardan olan karısı hariç biz onu ve ehlini uzaklaştırıp kurtardık.
  85. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki bak bakalım ağır suçluların akıbeti nasıl oldu?
  86. Ve Medyen halkına kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, Sizin için O’ndan başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Rabb’inizden size açıklayıcı bir belge gelmiştir. Hacim ve uzunluk ölçüsünü ve ağırlık birimini yerine getirin ve insanlara eşyalarını eksiltmeyin ve düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin ve inanıyorsanız işte o sizin için daha iyidir”.
  87. “Ve siz Allah’ın yolundan, ona iman edenleri engelleyerek ve onun eğriliğini isteyerek ve tehdit ederek her yönteme oturmayın (başvurmayın). Ve hatırlayın, siz o zaman pek az idiniz de sizi O, çoğalttı. Ve bakın bakalım bozgunculuk yapanların sonu nasıl oldu.
  88. “Ve sizden bir grup benimle gönderilene inanıyor ve bir grup asla inanmıyorsa Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır (en iyi durumda olanıdır).
  89. Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şuayb! Seni ve seninle birlikte olan o inananları yerleşim yerimizden mutlaka çıkarırız veya mutlaka bizim milletimize geri dönersiniz”. Dedi ki: “Ve istemeyenler olsak da mı?
  90. Allah bizi ondan uzaklaştırıp kurtardıktan sonra tekrar sizin milletinize geri dönersek Allah’a karşı yalan kurgulamışızdır. Ve Rabb’imiz Allah’ın uygun görmesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabb’imiz her şeyi bilimsel olarak kapsadı. Biz Allah’a tevekkül ederiz. Rabb’imiz! Bizim ve toplumumuzun arasını gerçek ile ayır! Ve ayıranların en hayırlısı sensin”.
  91. Ve onun toplumunun inkâr eden ileri gelenleri dedi ki: “ Mutlaka eğer Şuayb’a tabi olursanız kesinlikle siz o zaman hasar edenlersiniz”.
  92. Ki onları bir titreşim tuttu da yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  93. O, Şuayb’ı yalanlayanlar ki hiç orada ikamet edip hayat sürmemiş gibi oldular. O, Şuayb’ı yalanlayanlar ki onlar hasar edenler oldular.
  94. Ki o onlardan uzaklaştı ve dedi ki: Ey toplumum, Rabb’imin risaletini size mutlaka ulaştırmıştım. Ve sizin için nasihat etmiştim ki ben kâfir bir topluma nasıl acırım?
  95. Ve ehlini mutlaka darlık ve sıkıntıya uğratmadığımız herhangi bir yerleşim yerine bir nebi göndermedik. Olabilir ki onlar yalvarabilirler.
  96. Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik ve sonunda o akıllarından silindi. Ve “Atalarımıza darlık ve refah dokunmuştu” dediler de hiç şuurunda değillerken onları ansızın yakaladık.
  97. Ve eğer yerleşim yerinin sakinler inansa ve önemseyip gereğini yapsalardı, mutlaka onlara göğün ve yerin kullanılmaya elverişli imkânlarını (potansiyellerini) açardık. Ve lakin yalanladılar da kazanır oldukları nedeniyle onları yakalayıverdik.
  98. Ki o yerleşim yeri sakinleri (ehli) gecenin geç vakti uyurlarken baskınımızın gelmesinden emin mi oldular?
  99. O yerleşim yerinin sakinleri kuşluk vakti eylenip oyalanırken baskınımızın gelmesinden emin mi oldular?
  100. Allah’ın plan kurmasından emin mi oldular? Hasar eden topluluktan başkası Allah’ın plan kurmasından emin olmaz.
  101. Ve onun ehlinden sonra yeryüzüne vâris olanlara, eğer biz uygun görseydik onları ağır suçlarıyla musibetlere uğratabilecek olmamız hiç yol göstermedi mi? Ve biz onların kafa merkezlerini (kalplerini) damgalarız da onlar işitmezler.
  102. İşte o yerleşim yeri bilgilerinden sana anlatıyoruz. Ve resuller onlara açıklayıcı belgeler de getirmişti ki önceden yalanlamaları nedeniyle inanır olmadılar. Allah kâfirlerin kafa merkezlerini işte onun gibi damgalar.
  103. Ve onların çoğunda ahitten bulur değildik ve onların çoğunu ise mutlaka yoldan çıkanlar bulduk.
  104. Sonra onların ardından Musa’yı ayetlerimizle Firavun ve onun ileri gelenleri için yetiştirip gönderdik de ona zulmettiler. Bak bakalım bozguncuların sonunu nasıl olduğu!
  105. Ve Musa dedi ki: “Ey Firavun! Kesinlikle ben Âlemlerin Rabb’inden belli görevleri yapmakla görevlendirilmiş elçiyim (resulüm)”.
  106.  “Allah üzerine gerçek olandan başkasını söylememek benim üzerimdeki gerçektir. Size Rabb’inizden açıklayıcı ispatlarla gelmiş bulunuyorum ki İsrailoğullarını benimle beraber gönder”.
  107. (Firavun) Dedi ki: Doğru söyleyenlerdensen, bir ayet getiren olduysan ki onu ortaya koy.
  108. Ki asasını sergiledi de o zaman o apaçık kobra yılanıydı (Wadjet).
  109. Ve elini söktü ki o izleyenlere yuvarlak beyazdı (Shen).
  110. Firavun’un toplumundan ileri gelenler dediler ki: “Kesinlikle bu çok bilgili bir sihirbazdır”.
  111. “Sizi arazinizden çıkarmak istiyor ki emriniz nedir?”.
  112. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere toplayıcılar gönder.
  113. Bütün bilgili sihirbazlarla sana uğrasınlar”.
  114. Sihirbazlar Firavun’a gelip dediler ki: “Biz galip olanlar olursak kesinlikle bizim içindir mutlak bir karşılık”.
  115. Dedi ki: “Evet ve kesinlikle siz mutlaka saygıdeğer yakınlardansınız”.
  116. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile ya sergileyen biz olalım!”.
  117. “Siz sergileyin” dedi ki sergileyince insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler ve büyük bir sihire ulaştılar.
  118. Ve Musa’ya “Asanı sergile” diye vahyettik de o zaman o, onların kurguladıklarını kapıp çökertti.
  119. Ki gerçek ortaya çıktı ve onların uğraşır oldukları boşa gitti.
  120. Ki orada mağlup oldular ve küçük düştüler.
  121. Ve sihirbazlar secde edenler olarak sergilediler.
  122.  Dediler ki: “Âlemlerin Rabb’ine iman ettik”.
  123.  “Musa’nın ve Harun’un Rabb’ine”.
  124. Firavun dedi ki: Size izin vermemden önce ona inandınız! Kesinlikle bu sakinlerini oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir hiledir ki bileceksiniz.
  125. Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim. Sonra mutlaka hepinizi birden astıracağım!”.
  126. Dediler ki: “Kesinlikle biz öbür tarafa Rabb’imize doğru dönenleriz.
  127. Ve sen Rabb’imizin ayetleri bize gelince onlara inanmamız dışında intikam almıyorsun.  Ey Rabb’imiz! Üzerimize sabır dök ve bizi müslüman olarak vefat ettir”.
  128. Ve Firavun toplumunun ileri gelenleri dedi ki: “Musa’yı ve topluluğunu yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar ve seni ve senin tanrılarını bıraksınlar diye mi serbest bırakıyorsun?”. Dedi ki:  “Onların oğullarını katledeceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Kesinlikle biz onları üstünde kahrediciyiz”.
  129. Musa toplumuna dedi ki: “Allah’tan yakararak yardım dileyin ve sabredin. Kesinlikle yeryüzü Allah’ındır. Kullarından uygun gördüğünü ona varis kılar. Ve sonuç Allah’ı önemseyip gereğini yapanlarındır”.
  130.  Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce ve geldikten sonra bize eziyet edildi”. Dedi ki: “Rabb’inizin düşmanlarınızı helak etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur ki nasıl amel edersiniz gözler”.
  131. Ve biz Firavun ailesini mutlaka yıllarca yakalamış ve ürün kıtlığına uğratmıştık. Olabilir ki hatırlayıp anlarlar.
  132. Ki onlara bir iyilik geldiği zaman dediler ki “Bu bizim içindir”. Ve bir kötülük isabet ederse onu Musa ve onunla beraber olanların talihi diye yorumlarlardı. Dikkat edin kesinlikle talihiniz Allah indindedir. Ve lakin onların çoğu ki bilmiyorlar.
  133. Ve dediler ki: Onunla bizi sihirlemek için ayetten her ne ile gelsen de biz sana inananlar değiliz.
  134. Birbirinden ayrı ayetler olarak başlarına tufan ve çekirge sürüsü ve haşerat ve kurbağalar ve o kanı gönderdik ki büyüklük tasladılar ve ağır suçlar işleyen toplum oldular.
  135. Ve o toz üzerlerine vuku bulunca dediler ki: “Ey Musa! Rabb’inin sendeki ahdi nedeniyle bizim için yalvar. Mutlaka bizden o tozu giderirse mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz”.
  136. Ki kurtulduklarını düşündükleri belli bir zamana kadar o tozu onlardan giderdiğimizde sözlerinden dönüyorlardı.
  137. Ki kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları nedeniyle onlardan intikam aldık da onları çalkantıda boğduk.
  138. Ve o zayıf görülmekte olan toplumu orada elverişli kıldığımız arazinin doğusuna ve batısına varis yaptık. Ve Rabb’inin İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırları sebebiyle tamamlandı (Hiksos krallıkları). Ve Firavun ve toplumunun sanayi ettiğini ve yapmakta oldukları temel yapıyı dumura uğrattık.
  139. Ve İsrailoğullarına denizden geçit verdik ki onlara özgü putlara bağlanan bir topluma uğradılar. Dediler ki: “Ey Musa! Onların tanrıları gibi bizim için bir tanrı kıl!” Dedi ki: “Kesinlikle siz cahillik eden bir toplumsunuz.
  140. Kesinlikle bunların içinde bulundukları yok edilendir ve işlemiş oldukları geçersizdir”.
  141. Dedi ki: “Size âlemlere karşı fazlalık veren O olduğu halde ben size Allah dışında tanrımı mı arayayım!”.
  142. Ve o zaman size azabın kötüsünü layık gören, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı katleden Firavun ailesinden kurtardık. Ve sizin için Rabb’iniz tarafından büyük bir sınama onun içindedir.
  143. Ve Musa’ya otuz gece vadettik. Ve on geceye daha tamladık ki Rabb’inin tayin ettiği vakit kırk geceye tamamlandı. Ve Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: “Toplumum içinde benim yerime geç ve onları ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma”.
  144. Ve Musa tayin ettiğimiz vakitte gelip ve Rabb’i onunla konuşunca dedi ki:  “Rabb’im! Bana kendini göster, sana gözlemleyerek bakayım”. Dedi ki:   “Sen beni asla göremezsin ve lakin dağa doğru gözlemleyerek bak ki onun mekânı yerinde kalırsa ki beni göreceksin”. Ki Rabb’i dağa tecelli edince onu dümdüz kıldı ve Musa baygın olarak yere kapandı. Ayılınca da dedi ki:  “Ya Rabb’i! Yegâne ilintisiz egemensin, sana tövbe ettim ve ben inananların öncüsüyüm”.
  145. Dedi ki: “Ey Musa! Verdiklerim ve seninle konuşmamla seni insanlar arasından eleyip seçtim ki sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol.
  146. Ve onun için o levhalarda vaaz eden her şeyden ve her şey için ayrıntılı olarak yazdık ki onu kuvvetle tut ve toplumuna en güzelini tutmayı emret. Yoldan çıkmışların yurtlarının size göstereceğim.
  147. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım. Ve onlar bütün ayetlerimizi görseler ona iman etmezler ve olgunluk yolunu görseler onu yol-yöntem olarak edinmezler ve sapkınlık yolunu görseler yol-yöntem olarak onu edinirler. İşte o, kesinlikle onların ayetlerimizi inkâr etmeleri ve onlardan gafil olmaları nedeniyledir.
  148. Ve ayetlerimizi ve ahiret mülakatını yalan sayan o kimseler ki onların işledikleri boşa gitmiştir. Onlara işler olduklarından başkasıyla mı karşılık verilir?
  149. Ve Musa’nın toplumu, onun ardından süslemelerinden ona böğüren bir buzağı heykeli edindiler. Onun onlarla konuşmadığını ve onlara bir yol göstermediğini hiç görmediler mi? Onu edindiler ve zalimlerden oldular.
  150. Ve o ellerinin içine düşürülünce ve kendilerinin sapıtmış olduklarını gördüler. Dediler ki: Mutlaka Rabb’imiz bize asla merhamet etmez ve bizi hoş görmezse mutlaka hasara uğrayanlardan olacağız.
  151. Ve Musa toplumuna kızgın ve üzgün olarak dönünce dedi ki: “Benden sonra bana ne kötü halef oldunuz! Rabb’inizin emrine acele mi ettiniz. Ve levhaları sergiledi ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekti. Dedi ki: “Ey annemin oğlu! Bu toplum beni zayıf gördü ve neredeyse beni katlediyorlardı ki o düşmanlarımı benden dolayı neşelendirme. Ve beni bu zalim toplumla beraber kılma”.
  152. Dedi ki:  “Ey Rabb’im! Beni ve kardeşimi hoşgör! Bizi merhametinin içine dâhil et. Sensin özel merhamet edenlerin en özel merhametlisi”.
  153. Kesinlikle buzağıyı edinenler ki Rabb’lerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır. İftira edenleri işte onun gibi cezalandırırız.
  154. Ve o kötülükleri işleyip sonra ardından tövbe ve iman edenler ki kesinlikle Rabb’in ondan sonra mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  155. Ve Musa’dan öfke yatışınca Rabb’lerinden çekinenler için onun nüshasının içinde rehberlik ve merhamet olan o levhaları aldı.
  156. Ve Musa tayin ettiğimiz müddet için toplumuna göre yetmiş kişiyi daha avantajlı buldu ki onları sarsıntı tutunca dedi ki:  “Rabb’im! Eğer uygun görseydin daha önce beni ve onları yok ederdin. Bizden düşüncesizlerin yaptıkların nedeniyle bizi yok eder misin? O ancak senin zorlukla denemenden başkası değildir. Onunla gerekli gördüğünü saptırır ve gerekli gördüğüne rehberlik edersin. Sensin bizim velimiz ki bizi hoşgör ve bize merhamet et. Sen hoş görenlerin en iyisisin.
  157. Ve bize bu dünya içinde ve ahiret içinde iyilik yaz. Kesinlikle biz sana doğru yöneldik”. Dedi ki: “Azabım, onunla kimi uygun görürsem isabet ederim ve merhametim, o her şeyi kapsamıştır ki onu o, önemseyip gereğini yapanlara ve zekâtı verenlere ve o, ayetlerimize inananlara yazacağım.
  158. O ümmi, Tevrat ve İncil içinde yanlarında yazılı buldukları, onlara o benimseneni emreden ve onları o benimsenmeyenden yasaklayan ve onlara iyi özellikli olanları helâl ve kötü özellikli olanları haram kılan ve onların üzerlerindeki engelleyici kısıtlamaları ve aleyhlerine olan köstekleri çıkartan Resul Nebi’ye tabi olanlar ve ona inananlar ve onun hatırını sayanlar ve ona her türlü yardım edenler ve onunla birlikte gönderilen Nur’a (Kur’an’a) tabi olanlar, İşte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  159. De ki:  “Ey akıllı insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın resulüyüm. O ki göklerin ve yerin mülkü O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hayat verir ve öldürür ki Allah’a ve onun kelimelerine iman eden o ümmî nebi resulüne iman edin. Ve ona tabi olun. Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz”.
  160. Ve doğru, gerçekle rehberlik eden ve onunla âdil olan bir ümmet Musa’nın toplumundandır.
  161. Ve biz İsrailoğullarını ümmet kabileler halinde on iki bölüme ayırdık. Ve toplumu Musa’dan su isteyince ona:  “Asanla taşa vur” diye vahyettik de ondan on iki pınar fışkırdı. Bütün insanlar içeceği yeri bilmişti. Ve o toz bulutuyla üzerlerine gölge yaptık. Ve onlar üzerine çöl türüf mantarı ve bıldırcın indirdik. “Sizi rızıklandırdığımızın iyi özellikli olanlarında beslenin”. Ve onlar bize zulmetmediler ve lakin kendilerine zulmeder oldular.
  162. Ve o zaman onlara denildi ki: “Bu yerleşim yerine yerleşin ve neyi uygun görürseniz kullanıp beslenin ve  “Hititli!” deyin ve secde ederek o (ana) kapısından girin ve biz sizin hatalarınızı hoş görürüz. İyi davrananları artıracağız”.
  163. Ki onlardan o zulmedenler onlara söylenin dışında olarak sözü değiştirdiler de zulmeder olmaları nedeniyle üzerlerine gökten toz (volkanik toz) gönderdik.
  164. Ve onlara deniz kıyısında bulunan o yerleşim yerinden sor. O zaman o dinlenme gününe uymazlardı. O zaman onların cumartesi (dinlenme) günü balıkları akın akın gelirdi. Ve dinlenmedikleri gün gelmezdi. Onları yoldan çıkanlar olmaları nedeniyle işte onun gibi deniyorduk.
  165. Ve onlardan bir ümmet dedi ki: “Allah’ın helak edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir topluluğa niçin vaaz veriyorsunuz?”. Dediler ki:  “Rabb’inize mazeret olsun ve olabilir ki önemserler”.
  166. Onlar onlara yapılan hatırlatmaları önemsemeyince de kötülükten yasaklayanları uzaklaştırıp kurtardık ve o zulmedenleri bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle müthiş bir azapla yakaladık.
  167. Onlar, onlara yasaklanana küstahlaşınca da onlara dedik ki: “Horgörülen maymunlar olun”.
  168. Ve o zaman Rabb’in kıyamet gününe doğru onlara azabın kötüsünü uygun görecek kişi yetiştireceğini duyurdu. Kesinlikle Rabb’inin misillemesi seridir. Ve kesinlikle mutlaka o hoşgörülü, özel merhametlidir.
  169. Ve onları yeryüzünde iyilerden olan ümmetlere böldük. Ve işte ondan başkası onlardandır. Ve onları biz iyiliklerle ve kötülüklerle denedik. Olabilir ki geri dönerler.
  170. Ki onlardan sonra onların yerine geçenler o kitaba varis oldular. Bu en yakın (peşin) arz edileni alırlar ve derler ki: “İleride bize hoş görülecek”. Ve onun benzeri bir arz bulunsa onu alırlar. Onlardan o kitapta Allah üzerine gerçek olandan başkasını söylememeleri misakı hiç alınmadı mı? Ve onlar onun içindekini ders olarak işlerler. Ve o ahiret yurdu Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar için daha hayırlıdır ki akıl etmez misiniz?
  171. Ve o kitaba sahip çıkıp sarılanlar ve namazı dosdoğru kılanlar: Kesinlikle biz ıslah edenlerin ecrini zayi etmeyiz.
  172. O zaman biz o dağı üzerlerine gölgelik (şemsiye) gibi uzattık ve kesinlikle onun onlarla vuku bulacağını zannettiler. “Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini iyice hatırlayın. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparsınız.
  173. Ve o zaman Rabb’in Âdemoğullarından onların arkalarından zürriyetlerinden aldı. Ve onların nefislerini “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye ki kıyamet günü “Kesinlikle biz bundan bilgisizler olduk” dersiniz diye bilirkişi tuttu. Dediler ki: “Aksine, şahit (bilirkişi) olduk”.
  174. Veya dersiniz ki: “Kesin olan, atalarımız önceden ortak koştular ve biz onlardan sonraki zürriyet olduk. O gerçek dışı uygulamalar yapanlar nedeniyle bizi helak mi edersin?
  175. Ve ayetleri işte onun gibi ayrıntılandırırız ve olabilir ki dönüş yaparlar.
  176. Ve ayetlerimizi verdiğimiz ki onlardan sıyrılıp da şeytanın tabi etmesiyle o azgınlardan olanın bilgisini aktar.
  177. Ve eğer uygun görseydik mutlaka onu bu ayetlerle yükseltirdik. Ve lakin o, yeryüzüne bağlandı ve hevesine tabi oldu ki onun benzetmesi o köpeğin benzetmesi gibidir: Üzerine hamle yapsan hararetlenmiş gibi dilini çıkarıp solur veya onu kendi haline bıraksan hararetlenmiş gibi dilini çıkarıp solur. İşte odur ayetlerimizi yalanlayan toplumun benzetmesi ki kıssayı anlat. Olabilir ki ders çıkarırlar.
  178. Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeden toplumun benzetmesi ne kötüdür.
  179. Kime Allah rehberlik ederse o doğru yolu bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa işte onlar o hüsrana uğrayanlardır.
  180. Ve cehennem için cin ve insandan birçoklarını zirai olarak türetmişizdir. Onların kalpleri vardır da onunla çıkarım yapamazlar ve gözleri vardır, onunla görüp algılayamazlar ve kulakları vardır, onunla işitip algılayamazlar. İşte onlar davarlar gibidir.  Aksine, onlar daha sapıklardır. İşte onlar, onlardır gafiller.
  181. Ve en güzel isimler Allah’ındır ki O’na o isimlerle dua edin ve O’nun isimleri konusunda sofizm (tasavvuf) yapanları bırakın. Onların işler olduklarının karşılığı verilecektir.
  182. Ve biçimlendirdiklerimizden bir ümmet ki onlar gerçekle yol gösterirler ve onlar onunla adaleti uygularlar.
  183. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanlar; onları bilemeyecekleri yerden kayarcasına yaklaştıracağız.
  184. Ve ben onlara mühlet veririm. Kesinlikle benim düzeneğim sağlamdır.
  185. Ve hiç anlamıyorlar mı ki aynı yerde bulundukları kişide cinnetten eser yoktur? O ise sadece apaçık bir uyarıcıdır.
  186. Ve göklerin ve yerin hükümranlığını ve Allah’ın herhangi bir şeyden biçimlendirdiğini ve ecellerinin yaklaşmış olmasının beklenmekte olduğunu hiç gözlemlemiyorlar mı? Ki ondan sonra hangi söze inanırlar?
  187. Allah kimi şaşırtıp saptırırsa onun için hiçbir yol gösteren yoktur. Ve onları bocaladıkları azgınlıkları içinde bırakır.
  188. Sana, saatin (zamanın) demir atma vaktini soruyorlar, de ki: “Kesin olan onun bilimi Rabb’ imdedir. Onu vakti için belirginleştirmez. Yalnızca o, gökte ve yerde kütleleşir. O sizlere aniden olma dışında gelmez”.  Kesinlikle sen ona araştırmacıymışsın gibi sana soruyorlar, de ki: “Kesin olan: Onu ilmi Allah indindedir. Ve lakin insanların çoğu bilmeyenlerdir.
  189. De ki: “Ben, Allah’ın uygun gördüğünden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Ve eğer ben gaybı bilir olsaydım mutlaka hayırlı olandan çokluk isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben ise sadece inanan bir toplum için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
  190. O ki sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren ve dişi ile sükûnet bulsun diye eşini o dişiden kılandır. Ki erkek dişiyi kucaklayıp sarılınca dişi hafif bir yük yüklendi de dişi onunla (erkek ile) devam etti ki kütlelendiğinde ikisi Rabb’leri olan Allah’a dua ettiler:  “Ki bize salih bir çocuk verirsen biz mutlaka şükredenlerdeniz”.
  191. Ki onlara salih bir çocuk verince onlara verdiği içinde Allah’a ortaklar kıldılar ki Allah onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  192. Bir şey biçimlendiremeyen, biçimlendirilmiş olanımı mı ortak koşuyorlar?
  193. Ve onlara yardım etmeye güç yetiremezler ve kendilerine de yardım eder değillerdir.
  194. Ve siz onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. Onları çağırdınız ya da sessiz kaldınız sizin için aynı düzeydedir.
  195. Kesinlikle Allah’tan başka dua ettikleriniz sizin benzeriniz gibi kullardır ki doğru söyleyenler iseniz onları çağırın da size cevap versinler.
  196. Onların yürüyecek ayakları mı, yoksa tutacak elleri mi, yoksa görecek gözleri mi, yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: “Çağırın ortaklarınızı sonra bana istediğiniz düzeneği kurun ve bana tolerans tanımayın”.
  197. Kesin olarak benim velim, o kitabı indiren Allah’tır. Ve O, salihlere (düzeltip iyileştirenlere) velilik yapar.
  198. Ve O’nu haricindeki dua ettikleriniz size yardım etmeye güç yetiremezler ve kendilerine yardım eder değillerdir.
  199. Ve onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Ve onları sana doğru bakar görürsün ve onlar görüp anlamazlar.
  200. Sen affı tut ve o benimsenmiş olanı emret ve o cahillerden yüz çevir ilgilenme.
  201. Ve kesin olarak o şeytandan seni ayartma olarak kışkırtma olur ki Allah’tan sığınma iste. Kesinlikle O işitendir, bilendir.
  202. Kesinlikle, o yasak ve tavsiyeleri önemseyip gereğini yapanlar (müttakîler) ki onlara şeytan cinsinden bir grup dokunduğu zaman hatırlayıp düşündüklerinde onlar gerçeği görüp anlayanlardır.
  203. Ve onların kardeşleri onları azgınlık içine çekip sürüklerler. Sonra buna ara vermezler.
  204. Ve onlara hiçbir ayet getirmediğin zaman derler ki: “Sen seçmeli değil miydin?”. De ki: “Kesin olarak ben Rabb’imden bana vahyolunana tabi olurum. Bu, inanan toplum için Rabb’inizden olan, gördüğünü anlama yeteneği ve rehberlik ve rahmettir
  205. Ve Kur’an okunduğu zaman ki ona kulak verin ve susun. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.
  206. Ve Rabb’ini, sabah Güneş doğmadan hemen önce ve Güneş battıktan hemen sonra kendi kendine yalvararak ve çekinerek ve sözün açık olanından dua ederek içinden zikret. Ve o gafillerden olma.
  207. Kesinlikle Rabb’inin indindekiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler ve O’nun ilintisiz egemenliğini vurgularlar ve O’nun için secde ederler.

 

 

8. Enfal ve Tevbe Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Sana o karşılıksız gelirleri sorarlar, de ki: “Karşılıksız gelirler (avantalar) Allah’a ve Resul’üne aittir. Ve inanıyorsanız Allah’ı önemseyip gereğini yapın ve aranızdaki sahip olduklarınızı düzeltin ve Allah’a ve resulüne itaat edin.
  3. Kesin olarak, o müminler onlardır ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir ve onun ayetleri üzerlerine aktarıldığı zaman onların imanlarını arttırır. Ve Rabb’leri üzerine tevekkül ederler.
  4. Onlar ki namazı kılarlar ve onlar rızıklandırdıklarımızdan başkaları için harcama (infak) yapanlardır.
  5. Onlar ki gerçekten mümin onlardır. Onlara içindir Rabb’lerinin indinde dereceler ve hoşgörü ve değerli rızık.
  6. Rabb’inin seni gerçekçi bir nedenle evinden çıkarmasındaki gibi ve kesinlikle müslümanların bir takımı mutlaka hoşlanmayanlardır.
  7. Gerçek ortaya çıktıktan sonra sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle tartışıyorlardı.
  8. Ve Allah size iki takımdan birini vaat ettiği zaman kesinlikle o sizin içindi. Ve siz kesinlikle silahlı olan dışındakinin sizin olmasını arzu ediyordunuz. Ve Allah kelimeleri ile gerçeği gerçekleştirmek ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.
  9. Ağır suç işleyenler istemese de gerçeği gerçekleştirmek ve gerçek dışını boşa çıkarmak içindi.
  10. O zaman Rabb’inizden rahatlatıcı yardım yetişmesini istiyordunuz da O, size cevap verdi: “Kesinlikle ben size ardışık bin melekle yardım eli uzatanım”.
  11. Ve Allah onu sadece bir müjde ve kalplerinizin yatışmasından başka kılmadı. Ve o her türlü yardım Allah’tan başkasının indinde değildir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  12. O zaman sizi O’dan bir güven olarak bir gevşeme kaplatıyordu. Ve onunla sizi temizlemek ve o şeytanın tozunu-kirini sizden gidermek ve kalplerinize sağlamlık vermek için ve onunla ayaklarınızı sabitlesin diye üzerinize gökten sıvı indiriyordu.
  13. O zaman Rabb’in meleklere vahiy ediyordu: “Ben sizinle beraberim ki o müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğinde dehşet sergileyeceğim ki boyunlarının üstüne vurun ve vurun onlardan bütün yeteneklilere.
  14. İşte o, onların Allah’a ve resulüne karşı gelmeleri nedeniyledir. Ve kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.
  15. İşte o ki onu tadın ve kesinlikle ateş azabı kâfirler içindir.
  16. Ey iman edenler kâfirlerle yüz yüze karşılaşma yaptığınızda ki onlara o arkaları dönmeyin.
  17. Ve tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka ekibe katılmak dışında o gün arkasını dönen kimse Allah’tan bir gazaba uğramıştır. Onun barınağı cehennemdir ve o ne kötü bir dönüş yeridir!
  18. Ve O’ndan müminleri güzel bir deneme ile denemesi için ki asla onları siz katletmediniz ve lakin Allah katletti. Ve attığın zaman sen atmadın ve lakin Allah attı. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  19. İşte öyledir. Ve kesinlikle Allah kâfirlerin düzeneğini bozar.
  20. Fetih istiyorsanız ki fetih size gelmiştir. Ve son verirseniz ki o sizin için daha hayırlıdır. Ve geri dönerseniz biz geri döneriz. Ve mutlaka ekibiniz çok olsa da sizi herhangi bir şeyden asla muaf tutamaz. Ve kesinlikle Allah müminlerle beraberdir.
  21. Ey iman edenler Allah’a ve onun resulüne itaat edin. Ve işitip durduğunuz halde ondan tersine gitmeyin.
  22. Ve işitmiyor oldukları halde  “işittik” diyenler gibi olmayın!
  23. Kesinlikle Allah indinde karasal yabani hayvanların en dezavantajlısı akıl erdiremeyen sağır ve dilsizlerdir.
  24. Ve eğer Allah onlarda bir avantaj olduğunu bilseydi onlara mutlaka işittirirdi. Ve eğer onlara işittirmiş olsaydı mutlaka aksine davranırlar ve ilgilenmeyenlerden olurlardı.
  25. Ey inananlar! Allah ve resulü sizi hayat verecek olan için çağırdığında iyice icabet edin. Ve Allah’ın kişi ile kalbi arasında değişiklik yaptığını ve sonunda O’nun huzurunda toplanacağınızı bilin.
  26. Ve aranızdan özellikle zalimlere isabet etmeyecek fitneyi (zor durumda kalarak test edilmeyi) göz önünde bulundurup gereğini yapın. Ve kesinlikle Allah’ın misillemesinin şiddetli olduğunu bilin.
  27. Ve düşünüp hatırlayın. O zaman siz yeryüzünde zayıf görülen bir azınlıktınız. İnsanların sizi ele geçirmesinden korkuyordunuz da O sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve iyi özelliklilerinden rızıklandırdı. Olabilir ki şükredersiniz!
  28. Ey inananlar! Allah’a ve resulüne hainlik etmeyin ve emanetlerinize bile bile hainlik etmeyin.
  29. Ve bilin! Kesin olarak, mallarınız ve çocuklarınız sıkıntı veren bir test unsurudur ve kesinlikle Allah’tır O indinde büyük karşılık olan.
  30. Ey inananlar! Allah’ı önemser, yasak ve emirlerinin gereğini yerine getirirseniz O size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizden kötülüklerinizi örter ve sizden hoş görür. Ve Allah’tır büyük fazlalık sahibi.
  31. O zaman o kâfirler seni sabitlemek veya öldürmek veya çıkarmak için plan yapıyorlardı. Ve onlar plan yapıyorlardı ve Allah plan yapıyordu. Ve Allah plan yapanların en iyi durumda olanıdır.
  32. Ve ayetlerimiz onlara aktarıldığı zaman dediler ki: “İşitmişiz! Uygun görürsek biz bunun bir benzerini mutlaka söyleriz. Bu ise sadece eskilerin düzmecesidir”.
  33. Ve o zaman dediler ki: “Allah’ımız! Senin indinden olan o gerçek buysa üzerimize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azap ver”.
  34. Ve sen içlerinde iken Allah onlara azap edici değildir. Ve onlar hoşgörü dilerlerken Allah onlara azap edici değildir.
  35. Ve Allah onlara onlar Mescidi Haram’dan engellerler haldeyken neden azap etmeyecek? Ve onlar onun velileri olanlar değillerdir. Onun velileri ise sadece önemseyip gereğini yerine getirenlerdir. Ve lakin çoğu bilmiyorlar.
  36. Ve onların o beytin yanındaki yandaşlık destekleri (salatları) sadece ıslık çalmak veya el çırpmaktan başka olmuş değildir ki “Kâfirler olmanız nedeniyle tadın azabı”.
  37. Kesinlikle o kâfirler mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ki harcayacaklar. Sonra onların üzerine hasret olacak. Sonra mağlup olacaklar. Ve o kâfirler ki cehenneme yığılacaklardır.
  38. O, Allah’ın zararlıyı yararlıdan ayıklaması ve zararlının bazısını bazısının üstüne koyması ki onu topluca yığarak onu cehennem içinde kılması içindir. İşte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  39. O kâfirlere de ki: Vazgeçerlerse geçmiş olan kendilerine hoşgörülür. Ve gerisin geri dönerlerse o evvelkilerin rutin uygulaması geçmiştir.
  40. Ve fitne (baskı) kalmayana ve dinin (düzenin) hepsi Allah’ın (Barış düzeni) olana kadar onlarla savaşın ki vazgeçerlerse de kesinlikle Allah onların işlemekte olduklarını görendir.
  41. Ve zıtlaşırlarsa ki Allah’ın sizin Mevla’nız olduğunu bilin. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardım edici!
  42. Ve bilin! Allah’a ve iki topluluğun karşılaşma yaptığı gün, o ayrışma dönemi kulumuza indirdiklerimize iman eder olansanız, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyden ki kesinlikle beşte biri Allah’a ve resule ve yakınlara ve yetimlere ve yoksullara ve kendini bir yola adamışa aittir. Ve Allah her şeyi ayarlayabilendir.
  43. O zaman siz en yakın vadideydiniz ve onlarsa diğer vadideydi. Ve biniciler sizden daha aşağıdaydı. Ve eğer sözleşmiş olsaydınız, sonra buluşma yeri-zamanı için mutlaka ihtilaf çıkarırdınız. Ve lakin olması gerekenin (zafer) olması için Allah böyle takdir etti. Helak olanın apaçık bir delilden helak olması ve yaşayanın apaçık bir delilden yaşaması için. Ve kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  44.  O zaman Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Ve eğer çok göstermiş olsaydı mutlaka yılacak ve mutlaka o görev hakkında çekişecektiniz. Ve lakin Allah sizi esirgedi. Kesinlikle O kafaların sahipliğini bilendir.
  45. Ve o zaman olacak işi olması için sizin o karşılaşmanızı gözlerinize az gösteriyor ve sizi onların gözünde azaltıyordu. Ve bütün işleri son başvurusu Allah’a doğrudur.
  46. Ey inananlar! Herhangi bir ekip olarak karşılaşma yaparsanız sebat edin ve Allah’ı çok anın. Olabilir ki başarıya erişebilirsiniz.
  47. Ve Allah ve O’nun resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin ki yılarsınız ve dürtünüz gider. Sabredin, kesinlikle Allah sabredenlerle beraberdir.
  48. Ve diyarlarından insanlara yalan yere gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan engelleyenler gibi olmayın. Ve Allah onların işlediklerini kuşatandır.
  49. Ve o zaman o şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve dedi ki: “Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur ve kesinlikle ben sizin yanınızdayım”. Ki iki ekip birbirini gördüğünde iki ökçesi üzerinde sıvıştı. Ve dedi ki: “Ben size duyarsızım. Kesinlikle ben sizin görmediğinizi görüyorum ve kesinlikle ben Allah’tan korkuyorum ve Allah misillemede şiddetlidir”.
  50. O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar diyorlardı ki: “Bunları dinleri aldattı”. Ve kim Allah’ı vekil kılarsa ki kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  51. Ve eğer meleklerin kâfir olanları vefat ettirdiği zaman onların yüzlerini ve arkalarını kakarken görsen!  Ve “tadın yakıcı azabı!
  52. O, ellerinizin önceden sunduğu nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah kullarına zulmedici değildir”.
  53. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin huyu gibi Allah’ın ayetlerini yalanladılar da Allah onları ağır suçlarıyla yakalayıverdi. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, misillemede şiddetlidir.
  54. İşte o, Allah’ın bir topluma nimetlendirdiği nimeti onlar kendilerini başkalaştırıncaya kadar asla başkalaştıran olmamasındandır. Ve de Allah işitendir, bilendir.
  55. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin huyu gibi Rabb’lerinin ayetlerini yalanladılar da onları ağır suçlarıyla helak ettik. Ve Firavun ailesini suda boğduk. Ve hepsi zalimler oldular.
  56. Kesinlikle Allah indinde karasal yabani hayvanların en kötü durumda olanları o kâfirlerdir ki onlar inanmazlar.
  57. Onlar ki sen onlardan söz aldın. Sonra her defasında sözlerinden cayarlar. Ve onlar önemseyip gereğini yapmazlar.
  58. Ki kesin olarak savaşta onları ele geçirirsen onların arkalarındakiler için caydırıcı davran. Belki iyice akıllarında tutarlar.
  59. Ve kesin olarak bir toplumun ihanet edeceğinden endişe edersen aynı oranda onlara doğru bozup at. Kesinlikle Allah ihanet edenleri sevmez.
  60. Ve o inkâr edenler öne geçtiklerini hesap etmesinler. Kesinlikle onlar aciz bırakamazlar.
  61. Ve onlara karşı gücünüzün yettiği kadar Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere donanımlı askeri kuvvet ve araçlar hazırlayın. Ve Allah yolunda infak ettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen geri ödenecektir.
  62. Ve onlar barışa yanaşırlarsa ki ona yanaş ve Allah üzerine tevekkül et. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.
  63. Ve seni aldatmak isterlerse ki kesinlikle Allah sana yeter. O, seni yardımıyla ve müminlerle güçlendirdi.
  64. Ve O onların kalplerini birleştirdi. Eğer sen yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın onların kalplerini birleştiremezdin. Ve lakin Allah onların arasını birleştirdi. Kesinlikle O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  65. Ey Nebi! Sana ve sana tabi olan müminlere Allah yeterlidir.
  66. Ey Nebi! Müminleri o savaşa teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi olursa onların anlamayan bir toplum olması nedeniyle iki yüze galip gelirler ve sizden yüz kişi olursa kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler.
  67. Sizin içinizde zaaf olduğunu bildi de şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Ki sizden sabırlı yüz olursa iki yüze galip gelir. Ve sizden bin olursa Allah’ın izniyle iki bine galip gelirler. Ve Allah sabredenlerle beraberdir.
  68. Yeryüzünde üstün duruma geçene kadar onun esirleri olması herhangi bir nebi için olamaz. Siz şimdiki peşin yaşam arzını istiyorsunuz. Ve Allah ki ahireti istiyor. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  69. Eğer Allah’tan önceden geçmiş bir kitap bulunmasaydı aldığınız içinde mutlaka size büyük bir azap dokunurdu.
  70. Ki ganimetlerinizden temiz ve helal olarak tüketin. Ve Allah’ı önemseyip gereklerini yerine getirin. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  71. Ey Nebi elinizdeki esirlere de ki: Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi hoş görür. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  72. Ve sana hainlik etmek isterlerse daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de onlardan imkân vermişti. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  73. Kesinlikle o inanlar ve hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çabalayanlar ve o barındıranlar ve her yönden onlara yardım edenler. İşte onlar, onların bazısı bazısının velileridir. Ve inanlar ve hiç hicret etmeyenlere hicret edene kadar sizin onlardan herhangi bir şeyden olan velayetiniz yoktur. Ve sizden din (düzen) içinde yardım isterlerse ki sizin ve onlar arasında sözleşme bulunan bir toplum aleyhine hariç olmak üzere her yönden yardım etmeniz üzerinizedir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  74. Ve o kâfirler ki onların bazıları bazılarının velileridir. Siz onu yapmazsanız yeryüzünde önemli bir fitne ve fesat olur.
  75. Ve o inananlar ve hicret edenler ve Allah yolunda çaba harcayanlar ve o barındıranlar ve her yönden onlara yardım edenler; işte onlar, onlardır gerçekten müminler. Onlar içindir hoşgörü ve değerli rızık.
  76. Ve o sonradan inananlar ve hicret eden ve sizinle birlikte çaba harcayanlar da işte onlar sizdendir. Ve akrabalık bağları olanlar bazıları bazılarına Allah’ın kitabına göre daha yakındır. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.

       

 

(Tevbe Suresi)

  1. 1- O müşriklerden ahit yaptıklarınıza Allah ve O’nun resulünden bir ilişki kesme ihtarıdır.
  2. 2- Ki yeryüzünde dört ay seyahat edin. Ve bilin ki siz kesinlikle Allah’ı âciz (etkisiz) bırakan değilsiniz. Ve kesinlikle Allah ise kâfirleri rezil edendir.
  3. 3- Ve Allah ve resulünün büyük hac günü insanlara duyurusudur. Allah ve resulü o müşriklerden ilişkiyi kesmiştir ki tövbe ederseniz o sizin için daha hayırlıdır. Ve aksine davranırsanız ki bilin kesinlikle siz Allah’ı aciz bırakan değilsiniz. Ve o kâfirleri acı verici azapla ile müjdele.
  4. 4- O müşriklerden ahitleştikleriniz, sonra hiçbir şey eksilmeyenler ve sizin aleyhinizde olan hiç birine arka çıkmayanlar hariçtir ki onların ahitlerini müddetine tamamlayın. Kesinlikle Allah ki önemseyip gereğini yapanları sever.
  5. 5- Ki hürmetli aylar çıkınca, o müşrikleri bulduğunuz yerde katledin ve onları yakalayın ve tutuklayın ve onlar için her gözetleme yerinde oturun. Ve tövbe eder ve namaz kılar ve zekât verirlerse ki onları yollarına serbest bırakın. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  6. 6- Ve müşriklerden birisi senden sığınma isterse ki onu Allah’ın kelamını dinleyinceye kadar yaklaştır. Sonra onu güvende olacağı yere ulaştır. İşte o onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
  7. 7- Mescidi Haram’ın yanında antlaştıklarınız dışında, o müşriklerin Allah ve resulü yanında nasıl bir antlaşmaları olabilir ki size doğru davrandıkça siz de onlara doğru davranın. Kesinlikle Allah gereğini yerine getirenleri sever.
  8. 8- Nasıl? Ve size üstün gelseler sizden istisna etmezler ve yakınlık gözetmezler. Kalpleri kaçınırken sizi ağızlarıyla razı etmeye çalışırlar. Ve onların çoğu yoldan çıkanlardır.
  9. 9- Allah’ın ayetleriyle az bir değer satın aldılar da O’nun yolundan alıkoydular. Kesinlikle onlardır işledikleri kötü olanlar.
  10. 10- Onlar bir mümin için istisna ve yakınlık gözetmezler. Ve onlardır işte o aşırıya kaçanlar.
  11. 11- Ki tövbe eder ve namaz kılar ve zekât verirlerse dinde sizin kardeşlerinizdir. Ve bilen toplum için ayetleri ayrıntıyla açıklıyoruz.
  12. 12- Ve ahitlerinden sonra sözleşmelerini çözerlerse ve dininize dil uzatırlarsa ki küfür önderleri ile savaşın. Kesinlikle onlar ki onlar için sözleşme yoktur. Umulur ki vazgeçerler.
  13. 13- Verdikleri sözü çözen ve o resulü çıkarmaya kalkışan ve ilk kez size karşı başlayan bir topluma karşı savaşmayacak mısınız? Onlardan çekiniyor musunuz?  Ki mümin olan iseniz Allah, O’ndan çekinilmede daha gerçektir.
  14. 14- Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin ve rezil etsin ve size yardım etsin ve müminler topluluğunun kafalarına şifa versin.
  15. 15- Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Ve Allah uygun gördüğünün tövbesini kabul eder. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  16. 16- Yoksa Allah içinizden çabalayanları ve Allah’tan ve resulünden ve müminlerden başka sırdaş edinmeyenleri henüz bilmeden terkedilmenizi mi hesap ettiniz? Ve Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  17. 17- Müşriklerin Allah’ın mescitlerini imar etmeleri olamaz. Kendi üzerlerine kâfirlikleriyle şahitlerdir. İşte onlar ki çalışmaları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde kalıcılardır.
  18. 18- Kesin olan: Allah’ın mescitlerini Allah’a ve ahiret gününe inanan ve namaz kılan ve zekât veren ve asla Allah’tan başkasından çekinmeyen kimseler imar ederler ki işte onların doğru yolu bulanlardan olması umulur.
  19. 19- Hacca gelenlere su vermeyi ve Mescidi Haramı imar etmeyi Allah’a ve ahiret gününe inanan ve Allah yolunda çabalayan gibi mi kıldınız? Allah indinde aynı durumda değillerdir. Ve Allah, O zulmeden topluluğu doğru yola rehberlik etmez.
  20. 20- O iman edenler ve hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çabalayanlar Allah indinde derece bakımından daha büyüklerdir. İşte onlar, onlardır o kurtulanlar.
  21. 21- Rabb’leri onları O’dan bir rahmet ve bir rıza ve içinde daimi nimet olan bir cennetlerle müjdeler.
  22. 22- Onlar orada zamanın sonuna kadar (ebed) devamlı olarak (halid) kalırlar. Kesinlikle Allah,  büyük karşılık O’nun indindedir.
  23. 23- Ey iman edenler! Küfrü imandan daha çok seviyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Ve sizden kim onları veli edinirse ki işte onlar, onlardır o zalimler.
  24. 24- De ki: Babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve hısım akrabanız ve bulaştığınız mallar ve kesata uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan ve resulünden ve Allah yolunda çabalamaktan daha sevimliyse ki Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah yoldan çıkmışlar topluluğuna rehberlik etmez.
  25. 25- Allah size yaşadığınız yerde çok defa ve Huneyn Günü mutlaka yardım etmişti. O gün çokluğunuz sizin acayibinize gitmişti de sizi bir şeyden muaf tutmamıştı. Ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti. Sonra gerisin geri tersine dönmüştünüz.
  26. 26- Sonra Allah, resulü ve müminler üzerine O’nun sükûnetini indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi ve kâfirlere azap etti. Ve işte o, o kâfirlerin cezasıdır.
  27. 27- Sonra Allah, işte ondan sonra da uygun gördüğünün tövbesini kabul eder. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  28. 28- Ey iman edenler! Kesin olarak o müşrikler bir sorun kaynağıdır ki bu tarihlerinden sonra Mescid- i Haram’a yaklaşmasınlar. Ve geçim sıkıntısından korkarsanız ki Allah uygun görürse fazlından sizi kendine yeterli duruma getirecektir. Kesinlikle Allah âlimdir, hakîmdir.
  29. 29- O Kitap Verilenlerden Allah’a inanmayan ve ahiret gününe inanmayan ve Allah’ın ve resulünün haram kıldığını haram saymayan ve gerçek düzeni din edinmeyenlerle küçük düşüp elleriyle cizye verene kadar savaşın.
  30. 30- Ve Yahudiler dediler ki: “Üzeyir Allah’ın oğludur”. Hıristiyanlar dediler ki:  “Mesih Allah’ın oğludur”. İşte o onların ağızları ile söyledikleridir.  Öncekilerin sözlerine uydurdular. Allah onlara savaş açtı. Nasıl saptırılıyorlar.
  31. 31- Onlar Allah’la beraber onların kurumsal olanlarını ve ruhbanlarını rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de. Ve tek Tanrı’dan başkasına kulluk etmemekle emrolundular. O’ndan başka tanrı yoktur. O, koştukları ortaklardan ilintisiz, yegâne egemendir.
  32. 32- Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Ve kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlama dışında başkasına izin vermez.
  33. 33- O müşrikler istemeseler de hepsinin üstesinden gelmek için resulünü rehberlik ve gerçek din ile gönderen O’dur.
  34. 34- Ey inananlar! Kesinlikle kurumsal kişiler ve ruhbanların çoğu insanların mallarını haksızca edinirler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Ve o, altınla ve gümüşle servet biriktirenler ve Allah yolunda infak etmeyenler ki onları can yakıcı bir azapla müjdele.
  35. 35- O gün cehennem ateşinde kızdırılır da onunla alınları ve yanları ve sırtları dağlanır. “Bu kendiniz için servet olarak biriktirdiğinizdir ki servet olarak biriktirdiğinizi tadın!”.
  36. 36- Kesinlikle Allah indindeki Allah’ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı dönemde ayların sayımı on iki aydır. Onlardan dördü haramdır. İşte o tam ve işler olan o din (o düzen) dir ki onlar içinde nefislerinize zulmetmeyin. Ve o müşriklerle size karşı topyekûn savaştıkları gibi onlarla topyekûn savaşın. Ve bilin! Kesinlikle Allah önemseyip gereğini yapanlarla beraberdir.
  37. 37- Kesin olarak, ertelemek küfürde bir artıştır. Onunla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah’ın haram kıldığını sayıya ayarlamak için onu bir tarihte helal ve bir tarihte haram kılarlar da Allah’ın haram kıldığını helalleştirirler. İşlediklerinin kötülüğü onlara çekici ve süslü gösterildi. Ve Allah, O kâfir bir topluluğa rehberlik etmez.
  38. 38- Ey iman edenler! Size ne oldu ki  “Allah yolunda nefer olun” dendiği zaman yeryüzüne kütlelendiniz? Ahireteden dünya hayatına razımı oldunuz? Ki dünya hayatının metası ahirete içinde çok azdan başkası değildir.
  39. 39- Nefer olmazsanız O size acı verici bir azapla azap eder ve sizin yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirir. Ve siz O’na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, O her şeyi ayarlayabilendir.
  40. 40- Ona yardım etmezseniz de o kâfirler onu iki kişiden biri olarak çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti. İkisi mağaradayken o zaman o birlikte bulunduğunu kişiye diyordu ki: “Üzülme! Kesinlikle Allah bizimle beraberdir” ki Allah onun üzerine sakinliğini indirdi. Onu sizin asla görmediğiniz ordularla güçlendirip destekledi. Ve kâfirlerin kelimesini en alçak kıldı. Ve Allah’ın kelimesi ki o en yücedir. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  41. 41- Hafif ve kütleli olarak nefer olun ve mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda çabalayın. Bilebilir olsanız işte o sizin için daha hayırlıdır.
  42. 42- Eğer kolay bir sunum ve kısa bir yolculuk olsaydı mutlaka sana tabi olurlardı. Ve lakin uzun yolculuk onlara uzak geldi. “Gücümüz yetseydi sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edecekler. Kendilerini helak ederler. Ve Allah, O bilir: Kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  43. 43- Allah senden affetsin. O doğru söyleyenler sana açık oluncaya ve sen o yalancıları bilene kadar (öncesinde) onlara niçin izin verdin?
  44. 44- Allah’a ve ahiret gününe iman edenler mallarıyla canlarıyla savaşmaktan senden izin istemezler. Ve Allah önemseyip gereğini yapanları bilendir.
  45. 45- Kesin olarak senden sadece Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar ve kalpleri çelişkiye düşüp de çelişkileri içinde tereddüt edenler izin isterler.
  46. 46- Ve eğer çıkmayı isteselerdi mutlaka onun için hazırlık yaparlardı. Ve lakin Allah kaçınmaya çalışmalarından hoşlanmadı ki onları sabit kıldı ve: “Oturun, oturanlarla beraber!” denildi.
  47. 47- Eğer içinizde sizinle beraber çıkmış olsalardı, ayak bağı olma dışında bir artışa neden olmazlar ve mutlaka size fitne olması için aranızı bozarlardı. Ve içinizdedir onlara kulak verenler. Ve Allah o zalimleri bilendir.
  48. 48- Mutlaka önceden de fitne araştırmışlardı. Ve o gerçek gelene kadar sana karşı bir takım işler çeviriyorlardı. Ve onlar istemediği halde Allah’ın emri belirginleşti.
  49. 49- Ve onlardan kimi der ki: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme”. Değil mi ki düştükleri o fitne içindeler? Ve kesinlikle cehennem inkâr edenleri (kâfirleri) kuşatandır.
  50. 50- Sana bir iyilik isabet edince onları kötüleştirir ve sana bir kötülük isabet etse derler ki:  “Biz önceden işimizi aldık”. Ve sevinerek tersine dönerler.
  51. 51- De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. O bizim Mevla’mızdır”. Ve Allah üzerine ki tevekkül etsin müminler.
  52. 52- De ki: Bize sadece iki iyilikten birini beklemektesiniz? Ve biz size Allah indinden veya bizim elimizle size bir azap etmesini bekleyenleriz ki bekleyin, kesinlikle biz sizinle beraber bekleyenleriz.
  53. 53- De ki: İstekli veya isteksiz olarak harcama yapın, asla sizden kabul edilmeyecektir. Kesinlikle siz yoldan çıkmış bir toplum oldunuz.
  54. 54- Ve harcamada bulunmalarının onlardan kabulünün men edilmesi kesinlikle onların Allah’ı ve resulünü inkâr etmeleri ve namaza ancak isteksizce gelmeleri ve isteksizce harcamada bulunmalarından başka değildir.
  55. 55- Ki onların malları ve çocukları senin acayibine gitmesin. Kesin olarak Allah onlar için onunla dünya hayatında azap etmeyi ve kâfirler olarak geçip gitmelerini ister.
  56. 56- Ve kesinlikle onlar sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Ve onlar sizden değillerdir. Ve lakin onlar korkup ayrışan bir toplumdur.
  57. 57- Eğer bir sığınak veya mağara veya girecek bir yer bulsalar mutlaka toplaşıp oraya doğru dönerlerdi.
  58. 58-Ve sadakalar hakkında sana dil uzatanlar onlardandır. Ki ondan onlara verilirse razı olurlar. Ve hiç verilmezse o zaman alınıp kızarlar.
  59. 59-Ve onlar Allah ve resulünün kendilerine verdiğine razı olsalardı ve deselerdi ki: “Allah bize yeter. Allah ve resulü bize fazlından verecek. Kesinlikle biz Allah’a rağbet edenleriz”.
  60. 60- Kesin olan: Sadakalar Allah’tan bir farz olarak yoksullar ve düşkünler ve onunla ilgili çalışanlar ve kalpleri müslümanlığa ısındırılacaklar ve boyunduruk içinde olanlar ve iflas edenler ve Allah yolunda olanlar ve bir yola adananlar içindir. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  61. 61- Ve onlardandır “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır” diyerek Nebi’ye eziyet edenler. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. O, Allah’a güvenir ve müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için bir rahmettir. Ve onlar ki Allah’ın resulüne eziyet edenler, onlar içindir elem verici azap.
  62. 62- Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler. Ve inanıyorlarsa Allah’ı ve resulünü razı etmeleri daha gerçekçidir.
  63. 63- Allah’a ve resulüne sınır koymağa kalkışan o kişiye ki cehennem ateşinin onun için olduğunu hiç bilmiyorlar mı? Orada devamlı kalıcıdır. İşte odur büyük rezillik.
  64. 64- İkiyüzlüler kalplerinde olanı bildiren bir surenin indirilmesinden kaygılanıyorlar. De ki: “Alay edin! Kesinlikle Allah kaygılandığınızı açığa çıkarandır”.
  65. 65- Ve mutlaka onlara sorarsan mutlaka derler ki: “Kesin olarak dalar ve oynar olduk”. De ki: “Allah’la ve O’nun ayetleriyle ve O’nun resulü ile mi alay ediyordunuz?”.
  66. 66- Özür dilemeyin! Siz iman ettikten sonra tekrar kâfir olmuşsunuz. Sizden bir takımınızı affetsek de bir takımınıza kesinlikle ağır suç işleyen olmaları nedeniyle azap edeceğiz.
  67. 67- Münafık erkekler ve münafık kadınların bazıları bazılarındandır. Onlar benimsenmeyeni emrederler ve benimsenenden yasaklarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı önemsemediler de Allah da onları önemsemedi! Kesinlikle o münafıklar, onlardır yoldan çıkanlar.
  68. 68- Allah erkek münafıklara ve kadın münafıklara ve kâfirlere cehennem ateşini vadetti. Onlar orada devamlı kalıcılardır. O onlara yeter ve Allah onlara lânet etti! Ve onlar içindir kesintisiz azap.
  69. 69- O sizden öncekiler gibi: Onlar sizden kuvvet olarak daha şiddetli ve mal ve evlatça sizden daha çok oldular da payları kadar metalanmak istediler ki siz de sizden önceki payları ile metalanmak isteyenler gibi payınıza düşenle metalanmak istediniz ve o batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte onların dünyada ve ahirette bütün amelleri boşa gitti. Ve işte onlar, onlar hüsrana uğrayanlardır.
  70. 70- Onların öncesinden Nuh ve Ad ve Semud toplumunun ve İbrahim toplumunun ve Medyen halkının ve sapmışların bilgileri onlara gelmedi mi? Resulleri onlara açıklamalar ile geldiler ki Allah onlara zulmeder olmadı. Ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  71. 71- Ve mümin erkekler ve mümin kadınların bazıları bazılarının velileridir. Benimseneni emreder ve kaçınılan benimsenmeyeni yasaklarlar ve namazı kılarlar ve zekâtı verirler ve Allah’a ve onun resulüne itaat ederler. İşte onlar, Allah onlara özel merhamet edecektir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  72. 72- Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara altlarından ırmaklar akan cennetler vadetti. Orada devamlı kalıcılardır, Adn Cennetleri içinde yararlı meskenler ve daha önemlisi Allah’tan razılık. İşte odur o büyük kurtuluştur.
  73. 73- Ey Nebi! Kâfirlere ve münafıklara karşı çaba harca ve onlar üzerine haşin ol. Onların barınağı cehennemdir ve o ne kötü bir dönüş yeridir.
  74. 74- Söylemediler diye Allah’a yemin ediyorlar. Ve mutlaka o küfür kelimesini söylemişlerdir. Ve İslam olduktan sonra kâfir oldular. Ve başaramadıklarına yeltendiler. Ve Allah ve resulünün onları O’nun fazlından zenginleştirmesinden başka değil intikam almaya kalkıştılar ki tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Ve tersine davranırlarsa Allah onlara dünyada ve ahirette elem verici bir azapla azap eder. Ve yeryüzünde onlar için veli ve destekleyici yoktur.
  75. 75- Ve onlardan kimi “Bize fazlından verirse mutlaka sadaka vereceğiz ve mutlaka salihlerden olacağız” diye Allah’a ahdettiler.
  76. 76- Ki O onlara fazlından verince onunla cimrilik ettiler ve ilgilenmeyerek tersine davrandılar.
  77. 77- Ki Allah’a verdikleri vaatten caydıkları ve yalan söylemeleri nedeniyle O’nunla karşılaşacakları güne kadar Allah onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi.
  78. 78- Allah’ın onların sırlarını ve gizli konuşmalarını bildiğini de hiç bilmezler mi? Ve kesinlikle Allah bilinmeyenleri en iyi bilendir.
  79. 79- O sadaka vermekte gönülden davranan müminleri kınayanlar ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayanlar ki onlarla o alay edenler; onlarla Allah alay etti. Ve onlar içindir acı verici azap.
  80. 80- Onlar için hoş görülme iste veya isteme. Onlar için yetmiş defa hoş görü dilesen de Allah onları asla hoş görmeyecektir. İşte o Allah’ı ve resulünü inkâr etmeleri nedeniyledir. Ve Allah, O yoldan çıkmış topluluğa rehberlik etmez.
  81. 81- Allah’ın resulüne muhalefet edip geri kalanlar oturup kalmalarına ferahladılar. Ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çabalamak hoşlarına gitmedi.  Ve dediler ki: “Sıcakta savaşa çıkmayın”. De ki: “Cehennem ateşi sıcaklık olarak daha şiddetlidir. Eğer kavrar olsalar”!
  82. 82- Kazanmakta olduklarının karşılığı nedeniyle ki mutlaka az gülsünler ve mutlaka çok ağlasınlar.
  83. 83- Ki Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de çıkmak için senden izin isterlerse de ki: “Benimle beraber asla hiçbir zaman çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Kesinlikle siz birinci defa yerinizde kalmaya razı oldunuz ki geri kalanlarla beraber oturun!”.
  84. 84-Ve onlardan ölen bir kimse üzerine hiçbir zaman destek kılma ve mezarı başında durma! Kesinlikle onlar Allah’ı ve onun resulünü inkâr ettiler ve yoldan çıkmış olarak öldüler.
  85. 85-Ve onların malları ve çocukları senin acayibine gitmesin. Kesin olan: Allah onunla onlara dünyada azap etmek ve onların benliklerinin kâfir olarak göçüp gitmelerini ister.
  86. 86- Ve “Allah’a iman edin ve onun resulüyle birlikte çabalayın” diye bir sure indiğinde onların gücü aşkın olanları senden izin isterler ve derler ki: “Bırak bizi oturanlarla beraber kalalım”.
  87. 87- Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular ve kalplerinin üzeri damgalandı da onlar anlayamazlar.
  88. 88- Lakin o resul ve onunla beraber inananlar, onlar mallarıyla ve canlarıyla çabaladılar. İşte onlar, onlar içindir o hayırlar ve işte onlar, onlardır başarıya ulaşanlar.
  89. 89- Allah onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. Onlar orada daimi kalıcılardır. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  90. 90-Ve Arabilerden özür belirtenler kendilerine izin verilmesi için geldiler. Ve Allah’a ve resulüne yalan söyleyenler oturup kaldılar. Onlardan o kâfirlere acıklı bir azap isabet edecektir.
  91. 91- Güçsüzlere ve hastalara ve sarf edecek bir şeyi bulunmayanlara Allah ve resulüne dürüst kaldıkları müddetçe sorumluluk yoktur. İyi davrananların aleyhine bir yol yoktur. Ve Allah hoş görendir, merhamet edendir.
  92. 92- Ve kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde “Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum” deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere.
  93. 93- Kesin olarak sorumluluk zengin oldukları halde senden izin isteyen ve geride kalanlarla bulunmaya razı olanlaradır. Ve Allah kalplerini damgaladı da onlar bilmeyenlerdir.
  94. 94- Onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: Özür dilemeyin! Size asla inanmayız. Allah haberlerinizi bize bildirmiştir ve çalışmalarınızı Allah ve onun resulü görecektir. Sonra bilinmeyeni ve bilineni bilene döndürüleceksiniz de O işlemekte olduklarınızı size bildirecektir.
  95. 95- Onlara doğru döndüğünüz zaman sizin onlarla ilgilenmemeniz için Allah’a yemin edeceklerdir ki onlarla ilgilenme. Kesinlikle onlar kargaşa sebebilerdir. Ve kazanmakta oldukları nedeniyle barınakları cehennemdir.
  96. 96- Onlardan razı olasınız diye size yemin edecekler. Ki siz onlardan razı olsanız da kesinlikle Allah yoldan çıkmış toplumdan razı olmaz.
  97. 97- Arabiler küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir ve Allah’ın resulüne indirdiği sınırları bilmemeye daha kapalılardır. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  98. 98-Ve Arabilerden kimi harcadığını angarya edinir ve sizin üzerinize kötü dönem gelmesini bekler.  Kötü dönem onların üzerlerindedir! Ve Allah işitendir, bilendir.
  99. 99-Ve Arabilerden kimisi Allah’a ve ahiret gününe inanır ve harcadığını Allah indinde yakınlık ve resule destek sayar. Dikkat edin kesinlikle o onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine dâhil edecektir. Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhametlidir.
  100. 100-Ve muhacir ve ensardan ilk önce gelenlerin başta olanları ve iyilikle onlara tabi olanlar, Allah onlardan razı oldu ve onlar O’dan razı oldular ve onlara altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı. Onlar orada zamanın sonuna kadar devamlı kalıcılardır. İşte o dur o büyük kurtuluş.
  101. 101- Ve çevrenizdeki Arabilerdendir münafıklar ve Medine ehlindendir ikiyüzlülükte inat edenler. Sen onları bilmezsin. Biziz onları bilenler. Biz onları iki kez azaba uğratacağız. Sonra büyük bir azaba doğru reddedilecekler.
  102. 102- Ve diğerleri, onlar ağır suçlarını itiraf ettiler. İyi bir işi ve diğer kötü bir işi karıştırdılar. Allah’ın onların tövbesini kabul etmesi umulur. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  103. 103- Onların mallarından sadaka olarak al.  Onları iyileştirirsin ve sağlıklı kılarsın ve onların üzerine destek ol. Kesinlikle senin desteğin onlar için bir sakinleşme nedenidir. Ve Allah işitendir, bilendir.
  104. 104- Allah’ın kullarının tövbesini kabul ettiğini ve sadakaları aldığını hiç bilmiyorlar mı? Ve kesinlikle Allah, O tövbeleri kabul edendir, özel merhametlidir.
  105. 105-Ve de ki: Çalışın ki çalışmalarınızı Allah ve onun resulü ve müminler görecektir. Ve bilinip açıklananı ve bilinemeyip açıklanamayanı bilene geri döndürüleceksiniz de O size işlemekte olduklarınızı bildirecektir.
  106. 106-Ve diğerleri Allah’ın emrine kalanlardır. Ya onlara azap eder ve ya tövbelerini kabul eder. Ve Allah; âlimdir, hâkimdir.
  107. 107- Ve o zarar vermek ve küfretmek ve müminlerin arasını açmak ve daha evvel Allah’a ve resulüne harp açan kişi için gözlem yapmak üzere “Biz iyilikten başkasını istemedik “ diye mutlaka yemin ederek bir mescit edinenler ve Allah, O şahitlik eder: Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır.
  108. 108- Oranın içinde hiçbir zaman durma. Mutlaka ilk gününden takva üzerine tesis edilen mescit içinde durman daha doğrudur, daha gerçekçidir. Oradadır kendilerini çok temizlemeyi seven adamlar. Ve Allah ki çok temizlenenleri sever.
  109. 109- Binasını Allah’tan önemsenme ve O’nun rızası üzerine tesis eden kimse mi daha avantajlıdır? Yoksa binasını yuvarlanan ki onunla cehennem ateşi içine akan cüruf kenarına kuran kimse mi? Ve Allah ki zalimler topluluğuna rehberlik etmez.
  110. 110- Kalplerinin içinde çelişki olarak bina ettikleri binaları, kalpleri (beyin kabukları) parçalanıncaya kadar kesintiye uğramaz. Ve Allah âlimdir, hâkimdir.
  111. 111- Kesinlikle Allah ki müminlerden nefislerini ve mallarını cennetin kesinlikle onların olması nedeniyle satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar da katlederler ve katledilirler. Tevrat ve İncil ve Kuran’daki üzerlerine olan vaad gerçektir, doğrudur. Ve Allah’tan olan vadini hanginiz yerine getirirseniz ki ticari anlaşma olarak yaptığınız ticari antlaşma ile sevinin. Ve işte o, o büyük kurtuluştur.
  112. 112- O tövbe edenleri, o ibadet edenleri, o hamd edenleri, o hac edenleri, o rükû edenleri, o secde edenleri, o benimsenenleri emredenleri ve o kaçınılanı yasaklayanları ve o, Allah’ın sınırlarını koruyanları ve o inananları müjdele!
  113. 113- Kesinlikle onların cehim halkı olmaları iyice belli olduktan sonra ve eğer akraba bile olsalar müşrikler için hoşgörü dilemek Nebi ve müminler için olur değildir.
  114. 114-Ve İbrahim’in babası için hoş görü istemesi sadece özellikle ona verdiği bir vaatten başkası değildi ki kesinlikle onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine iyice belli olunca ona duyarsızlaştı. Kesinlikle İbrahim ki çok duygusal, yumuşak huyluydu.
  115. 115-Ve Allah bir topluluğa rehberlik ettikten sonra önemseyip yerine getireceklerini onlara açıklayıncaya kadar onları şaşırtıp saptıracak olmadı. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  116. 116- Kesinlikle Allah ki göklerin ve yerin mülkü O hayat veren ve öldürenindir. Ve yardım edicilerden ve velilerden Allah’tan başkası sizin için değildir.
  117. 117- Allah o nebinin ve güçlük anında ona uyan muhacirin ve ensarın tövbelerini (barışma isteklerini) mutlaka kabul etmiştir. İçlerinden bir kısmının kalpleri nerdeyse kayacak iken sonra onların tövbesini kabul buyurdu. Kesinlikle O, onlara şefkatlidir, özel merhametlidir.
  118. 118- Ve geri bırakılan üç kişiyi. Hatta o zaman bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar geldi ve nefisleri kendilerine dar geldi ve O’nun dışında Allah’tan başka bir sığınacak olmadığını zannettiler. Sonra tövbe etsinler diye onların barışma isteklerini kabul etti. Kesinlikle Allah’tır, O tövbeleri kabul eden, özel merhametli.
  119. 119- Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin ve o doğrularla beraber olun.
  120. 120- Medine ehlinin ve civardaki Arabilerin Allah’ın resulüne muhalefet etmeleri ve onun nefsine kendi nefislerin öncelikli kılmaları olur değildir. İşte o, kesinlikle o nedenledir ki: Onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk ve hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık ve kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Kesinlikle Allah iyilik yapanların karşılığını zayi etmez.
  121. 121- Ve küçük ve büyük harcadıkları her harcama ve aştıkları her vadi, Allah onlara işlemekte olduklarının en güzeliyle karşılık versin diye onlar için yazıldı.
  122. 122-Ve müminlerin (inananların) hepsinin toptan sefere çıkmaları olur değildir. Ki eğer onların her kesiminden bir grup nefer değilse, dinde (dinî bilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve toplumları döndüklerinde onları ikaz etmek için sakınabilsinler diye takımdır.
  123. 123- Ey inananlar! Kâfirlerden size velilik yapmaya çalışanlarla savaşın ve sizde mutlaka dayanıklılık bulsunlar. Ve bilin! Kesinlikle Allah önemseyip gereğini yapanlarla beraberdir.
  124. 124- Ve bir sure indirilince de onlardan kimi der ki: “O hanginizin bu imanını artırdı?”. Ki iman etmiş olanlara gelince de müjdeleşir halde onların imanını artırdı.
  125. 125- Ve kalplerinde hastalık olanlara gelince, onların karmaşalarını karmaşa olarak artırmıştır ve onlar kâfir olarak öldüler.
  126. 126- Ve görmezler mi? Her tarihi dönem bir veya iki kere fitnelenirler. Sonra tövbe etmezler ve onlar ki akıllarına getirip hatırlamazlar.
  127. 127- Ve bir sure inince, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye bazıları bazılarını gözetlerler. Sonra kendi kendilerine değişiklik yaptılar. Anlamaz bir toplum olmaları nedeniyle Allah onların kalplerinde değişiklik yaptı.
  128. 128- Mutlaka sizin içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir resul gelmiştir.
  129. 129- Ki tersine davranırlarsa de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka tanrı yoktur, ona tevekkül ederim. Ve O, büyük arşın (kozmosun) Rabb’idir.

 

9. Yunus Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. İşte o, derin bilgelik sahibi kitabın ayetleridir.
  3. Onlardan bir adama “İnsanları uyar ve iman edenlere kesinlikle Rabb’leri indinde onlar için doğruluk kıdemi olduğunu müjdele” diye vahiy etmemiz, insanlar için şaşırılacak bir şey mi oldu? O kâfirler dedi ki: “Kesinlikle bu mutlak apaçık bir sihirbazdır?”.
  4. Kesinlikle Rabb’iniz Allah’tır. O ki gökleri ve yeri altı dönemde biçimlendirdi. Sonra o en temel yapı ve yönetimi kontrolüne aldı. İşleri çeviren Allah’tır. O’nun izninden sonrasında kimse şefaatçi değildir. İşte O, Rabb’iniz Allah’tır ki O’na kulluk edin. Ki hatırlayıp düşünmez misiniz?
  5. Döneceğiniz yer O’na doğrudur. Allah’ın vadi gerçek, doğrudur. Kesinlikle O ki biçimlendirmeye benzersiz ve yoktan başlar. Sonra onu iman edip iyi işler yapanlara standardize karşılık vermek için tekrar iade eder. Ve inkâr etmeleri nedeniyle o kâfirler içindir kaynar içecek ve elem verici azap.
  6. O, O ki Güneş’i ışık ve Ay’ı da aydınlık kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (Ay’a) menziller ayarlayandır. Allah işte onu gerçek olması dışında biçimlendirmedi. O, bilen bir toplum için ayetlerini açıklamaktadır.
  7. Kesinlikle gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesi ve Allah’ın göklerde ve yerde biçimlendirdikleri önemseyip gereğini yapan toplum için mutlak ayetlerdir.
  8. Kesinlikle onlar ki bizimle mülakat yapacakları beklentisinde olmayanlar ve dünya hayatına razı ve onunla tatmin olanlar ve onlar ki o, ayetlerimizden gafil olanlar:
  9. İşte onlar, onların kazanmakta oldukları nedeniyle barınakları ateştir.
  10. Kesinlikle iman edenleri ve salih ameller işleyenleri Rabb’leri imanları ile altından ırmaklar akan nimet cennetlerine hidayet eder.
  11. Oradaki duaları: “İlintisiz yegâne egemensin ey Allah’ım” ve dirlik temennileri:  “Selam size” ve dualarının sonu da: “Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah’ındır”.
  12. Ve eğer Allah insanlara daha iyi olanı acil istedikleri gibi daha kötü olanı acil olarak verseydi, mutlaka onların ecellerini gerçekleştirirdi ki bizimle mülakat yapmayı ummayanları daldıkları azgınlıklarında bırakırız.
  13. Ve insana bir zorluk dokunduğu zaman yan yatarken veya otururken veya dikilirken bize dua eder de ondan zorluğu giderdiğimizde ona dokunan zorlukla bize asla dua etmemiş gibi aldırmadan geçer gider. İşte onun gibi, o aşırı gidenlere işlemekte oldukları güzel gösterilir.
  14. Ve sizden önceki toplumları onlar zulmedince helak etmiştik. Ve resulleri onlara açıklamalarla gelmişlerdi. Ve onlar iman eden olmamışlardı. Ağır günahkârlar toplumunu işte onun gibi cezalandırırız.
  15. Sonra nasıl davranacağınızı gözlemlemek için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.
  16. Ve bizimle mülakat yapmayı ummayanlar ayetlerimiz onlara delil olarak aktarılınca dediler ki: “Bundan başka bir kuran (ferman) getir veya bunu değiştir”. De ki: “Onu kendi sunumumdan değiştirmem benim için olamaz. Ben ise sadece bana vahyolunana uyarım. Kesinlikle ben Rabb’ime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.
  17. De ki:  “Eğer Allah uygun görseydi ben onu size aktaramazdım ve onu hiçbir şekilde size kavratmazdı. Ki ondan önce bir ömür içinizde kalmıştım. Akıl edemiyor musunuz?”.
  18. Allah üzerine yalan yere kurgulama yapandan veya O’nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kesinlikle O, ağır suçluları başarıya ulaştırmaz.
  19. Ve onlar Allah’tan başka onlara fayda veremeyene ve zarar veremeyene kulluk ediyorlar. Ve derler ki: “Bunlar Allah indinde bizim şefaatçilerimizdir”. De ki: “Siz Allah’a göklerde ve yerde bilmediğini mi bildiriyorsunuz?”. Allah ilintisiz yegâne egemen ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  20. Ve insanlar tek bir ümmetten başka değildi ve ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabb’inden, önceden bir kelime geçmemiş olsaydı, içinde ihtilaf ettikleri aralarında karara bağlanıp gerçekleştirilirdi.
  21. Ve derler ki: “Ona Rabb’inden bir ayet indirilmeli değil miydi?”. Ki sen de ki: Kesin olarak o bilinemeyen Allah’a aittir ki gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle birlikte gözetleyip bekleyenlerdenim.
  22. Ve onlara dokunan zorluktan sonra insanlara bir rahmet tattırdığımızda, o zaman ayetlerimiz içinde aldatma planı onlara aittir. De ki: Aldatma planı düzenlemede Allah en seridir. Kesinlikle resullerimiz aldatma planları kurmanızı yazmaktalardır.
  23. O’dur, sizi karada ve denizde gezdirip seyrettiren. Hatta gemide olduğunuz ve iyi özellikli bir rüzgâr ile onun içinde ferahlayarak akıp giderken o gemilere sert bir rüzgâr gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Ve kesinlikle onlar onunla kuşatıldıklarını zannederler. Yalnızca ona özgü kılanlar olarak Allah’a  “Mutlaka sen bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.
  24. Ki O onları kurtarınca onlar o zaman yeryüzünde haksız yere azgınlık edenlerdir. Ey insanlar! Kesin olarak yaptığınız taşkınlık aleyhinize dünya hayatının metasıdır. Sonra varış yeriniz bizedir ki işlemekte olduklarınızı size bildiririz.
  25. Kesin olarak dünya hayatının benzetmesi gökten indirdiğimiz sıvı gibidir ki onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı. Sonunda yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve onun ehli kendilerini onu ayarlayabilir zannettiklerinde geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelir ki onu sanki dün orada hiçbir bolluk yokmuş gibi biçilmiş kılarız. İyice düşünen bir toplum için biz ayetlerimizi işte onun gibi ayrıntıyla açıklarız.
  26. Ve Allah, O selam yurduna çağırır ve uygun gördüğüne doğru yola doğru rehberlik eder.
  27. En iyi, iyi çalışma yapanlar içindir ve daha fazlası. Ve onların yüzlerine katran bulaşmaz ve zillet bulaşmaz. Cennet halkı işte onlardır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.
  28. Ve o kötülükler kazanmış olanların karşılığı onun benzeridir. Ve onları zillet sarar. Onlar için Allah’tan savunacaklardan herhangi biri yoktur. Onların yüzleri kararan geceden parçalar kaplamış gibidir. İşte onlar ateşin halkıdır. Onda devamlı olarak kalıcılardır.
  29. Ve o gün hepsini toplarız. Sonra o şirk koşanlara : “Siz ve koştuğunuz ortaklar yerlerinize” deriz de onların arasını ayırmış oluruz. Ve ortakları derler ki:  “Özellikle bize kulluk edenler olmadınız!
  30. Ki sizin ve bizim aramızda şahit olarak Allah yeterlidir. Biz ise sizin ibadetinizden mutlak gafiller olduk.
  31. İşte orada her kişi geçmişte yaptığını kontrol eder. Ve gerçek Mevlaları olan Allah’a döndürüldüler. Ve iftira eder oldukları onlardan kaybolup gitti.
  32. De ki: “Gökten ve yerden sizi kim rızıklandırıyor? İşitip anlamaya ve görüp anlamaya egemen olan kim? Ve ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran kim? Ve işleri çeviren kim?”. Diyecekler ki “Allah”. De ki: “Öyleyse önemseyip gereğini yerine getirmez misiniz?”.
  33. Ki işte o, Allah sizin gerçek Rabb’inizdir. Gerçekten sonrası ise sapıklıktan başka nedir? Nasıl da saptırılırsınız?
  34. İşte onun gibi Rabb’inin yoldan çıkanlar üzerine olan kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar iman etmezler.
  35. De ki: Ortaklarınızdan yoktan, benzersiz olarak biçimlendiren, sonra onu iade eden kimdir? De ki: Allah önce yoktan ve benzersiz olarak biçimlendirir, sonra onu iade eder. Nasıl da saptırılırsınız?
  36. De ki: “Ortak koştuklarınızdan gerçeğe rehberlik edecek kimdir?” De ki: “Allah’tır gerçek için rehberlik eden. Gerçeğe rehberlik eden kişi mi ki ona uyulmaya layıktır. Ona rehberlik edilmeyince doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor ki nasıl hüküm veriyorsunuz?
  37. Ve onların çoğu zandan başkasına uymaz. Kesinlikle zan ise gerçekten hiç bir şeyi gidermez. Kesinlikle Allah onların yaptıklarını bilendir.
  38. Ve bu Kuran Allah’tan başkası tarafından kurgulanır olamaz. Ve lakin ondan önce mevcut ve zamanında bulunan onları ki tasdik eder ve o kitabı ayrıntıyla açıklar. Onun içinde çelişki yoktur. Âlemlerin Rabb’indendir.
  39. Yoksa “Onu kurguladı” mı diyorlar? De ki: “Siz doğrusunu söyleyenlerdenseniz onun benzeri bir sûre getirin. Ve Allah’tan başka gücünüzün yettiği kimseyi çağırın”.
  40. Aksine, onlar bilimselliğini tam olarak asla anlayamadıklarını ve yorumu henüz onlara bildirilmeden onu yalanladılar. Onlardan öncekiler işte onun gibi yalanladılar ki o zalimlerin sonunun nasıl olduğun gözlemle!
  41. Ve onlardan kimi ona inanıyor ve onlardan kimi ona inanmıyor. Ve senin Rabb’in, o bozguncuları daha iyi bilir.
  42. Ve onlar seni yalanlarlarsa da de ki: “Benim işlediklerim bana aittir ve sizin işledikleriniz size aittir. Siz benim işlediklerimden etkilenmeyenlersiniz (bağışık olanlarsınız) ve ben sizin işlediklerinizden etkilenmeyenim (bağışık olanım).
  43. Ve onlardan kimileri sana kulak verirler. Ve eğer akıl edemeyenler oldularsa da sen mi sağırlara işittireceksin?
  44. Ve onlardan kimi sana doğru bakarlar. Ve eğer görüp algılamaz kimseler olsalar da sen mi körlere rehberlik edeceksin?
  45. Kesinlikle Allah,  O insanlara herhangi bir şey olarak zulmetmez. Ve lakin insanlar, onlar kendilerine zulmederler.
  46. Ve o gün O onları sanki onlar yalnızca gündüzden bir saat kalmışlar, aralarında tanışırlar gibi haşr eder. O, Allah ile mülakat yapacaklarını yalanlayanlar ve doğru yolda olmamış olanlar hüsrana uğramışlardır.
  47. Ve kesin olarak onlara vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yaptıkları üzerine şahittir (bilirkişidir).
  48. Ve her ümmet için bir resul (şahit olarak) ki onların resulleri geldikçe onlara zulmedilmeden aralarındaki karar standartla yerine getirilir.
  49. Ve onlar derler ki: “Doğrusunu söyleyenler olduysanız bu vaat ne zaman?”.
  50. De ki: “Ben Allah’ın olmasını uygun gördüğü dışında kendi kendime zarar vermeye ve fayda vermeye malik değilim”. Ecel her ümmet içindir. Ecelleri (sonları) gelince de bir saat geri bırakılmazlar ve öne alınmazlar.
  51. De ki: “Gördünüz mü? Allah’ın azabı size gece geç vakitte veya gündüz gelirse? Ağır suçlulara onu acele isteten nedir?”.
  52. O gerçekleştikten sonra mı ona iman ettiniz? Şimdi mi? Ve onu acele isteyenler olmuştunuz?
  53. Sonra o zulmedenlere denildi ki: “Sürekli azabı tadın. Kazanmakta olduklarınız haricinde mi karşılık verilecektiniz?”.
  54. Ve senden bilgi isterler “Gerçek mi o?”. De ki: Rabb’im için evet, kesinlikle o mutlaka gerçektir. Ve siz aciz bırakanlar değilsiniz.
  55. Ve eğer yeryüzünde bulunan her şey nefsine zulmeden kimsenin olsa ki onu fidye verirdi. Ve azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını gizlerler. Ve aralarındaki karar onlar haksızlığa uğratılmadan standardize olarak gerçekleştirilir.
  56. Farkında olun! Kesinlikle göklerde ve yeryüzünde bulunanlar Allah’ındır. Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  57. O, hayat verir ve öldürür. Ve O’na doğru döndürülürsünüz.
  58. Ey insanlar! Size Rabb’inizden öğüt ve o kafalar içindeki için şifa ve rehber ve inananlar için rahmet gelmiştir.
  59. De ki: Allah’ın fazlı ve rahmetiyle de işte onunla ki ferahlanın. O, onların toplayıp durduklarından hayırlıdır.
  60. De ki: Allah’ın sizin için indirdiği rızkı gördünüz mü? Ki ondan haram ve helal kıldınız. De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a karşı yalan mı kurguluyorsunuz?
  61. Ve Allah’a karşı yalan kurgulayanlar kıyamet gününü ne zannederler? Kesinlikle Allah insanlar üzerine fazlalık sahibidir. Ve lakin onların çoğu şükretmezler.
  62. Ve senin bir işte olduğun ve Kuran’dan aktardığın ve siz herhangi bir işte çalışma yaparken dalıp gittiğiniz olmaz ki biz mutlaka üstünüzde şahit olmayalım. Ve yeryüzündeki ve gökteki kütle oluşturan en küçük tanecik Rabb’inden gözden kaçar durumda değildir. Ve işte ondan daha küçüğü ve daha önemli büyüğü yoktur ki apaçık kitap içinde bulunmasın.
  63. Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın velileri ki onların üzerine korku yoktur. Ve onlar ki hüzünlenenler değillerdir.
  64. Onlar ki iman ettiler ve önem verip gereğini yerine getirir oldular.
  65. Dünya ve ahiret hayatında müjde onlar içindir. Allah’ın kelimelerinde değiştirme yoktur. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  66. Ve onların sözleri seni üzmesin. Kesinlikle yaptırım gücü bütünüyle Allah’ındır. O işitendir bilendir.
  67. Farkında olun! Göklerdeki kimse ve yeryüzündeki kimse Allah’a aittir. Ve Allah’tan başkasına dua edenler ortaklara tabi olmuyorlar. Onlar ise sadece zanna tabi oluyorlar. Ve onlar ise sadece hipotez öne sürüyorlar.
  68. O, O ki sizin için içinde sakinleşesiniz diye geceyi ve görüp algılama olarak gündüzü kıldı. Kesinlikle işte onun içindedir işitip anlayan bir toplum için ayetler.
  69. Dediler ki:  “Allah çocuk edindi”. O yaratılandan bağımsızdır, ilintisizdir. O, ihtiyacı olmayandır. Göklerdekilerin ve yeryüzündekilerin hepsi O’nundur. Bununla ilişik yetki belgesi yanınızda değil ise Allah üzerine bilmediğinizi mi söylüyorsunuz?
  70. De ki: Kesinlikle Allah üzerine yalan kurgulayanlar başarıya ulaşamazlar.
  71. Dünyada bir meta, sonra dönüş yerleri bizedir. Sonra da kâfirlik eder olmaları nedeniyle onlara şiddetli azabı tattırırız.
  72. Ve onlara Nuh’un bilgilerini aktar. O zaman toplumuna dedi ki: “Ey toplumum! Makamım ve Allah’ın ayetleriyle hatırlatmam size ağır geliyorsa ben Allah üzerine tevekkül ettim ki işlerinizi ve ortaklarınız toplayın. Sonra işiniz size dert olmasın. Sonra benim üzerime kararınızı verin ve bana tolerans tanımayın.
  73. Ki zıt giderseniz de ben sizden bir karşılık istemedim. Benim karşılığım ise sadece Allah’a aittir. Ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum”.
  74. Ki onu yalanladılar da onu ve gemide beraberinde bulunanları uzaklaştırarak kurtardık. Ve onları halifeler kıldık. Ve ayetlerimizi yalanlayanları boğduk ki bak bakalım uyarılanların sonu nasıl oldu!
  75. Sonra onun ardından onların toplumları için resuller yetiştirip gönderdik ki onlara açıklamalarla geldiler de önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. Haddi aşanların kalplerini işte onun gibi damgalarız.
  76. Sonra Firavun ve ileri gelenlerine ayetlerimizle Musa ve Harun’u yetiştirip gönderdik de büyüklük tasladılar ve ağır suçlu bir toplum oldular.
  77. Ki indimizden onlara gerçek gelince dediler ki: “Kesinlikle bu mutlaka apaçık bir sihirdir”.
  78. Musa dedi ki: “Size gelince mi gerçek için konuşursunuz? Bu sihir midir? Ve sihirbazlar başarıya ulaşamazlar”.
  79. Dediler ki: “Sen bize atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan çevirmek için ve yeryüzünde saygınlık ikinizin olsun diye mi geldin? Ve biz ikinize de inananlar değiliz”.
  80. Ve Firavun dedi ki:  “Bütün bilgin sihirbazlarla benimle bulunun”.
  81. Sihirbazlar gelince Musa onlara dedi ki: “Sergileyeceğinizi sergileyin”.
  82. Onlar sergileyince Musa dedi ki: “Sizin onunla getirdiğiniz sihirdir. Kesinlikle Allah ki onu boşa çıkaracaktır. Kesinlikle Allah ki bozguncuların işlerini başarılı kılmaz”.
  83. Ve Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Ve eğer ağır suçlular istemese de.
  84. Ki Firavun ve ileri gelenleri onlara işkence yapar korkusundan Musa’ya onun toplumundan bir zürriyetten başkası iman etmedi. Ve kesinlikle Firavun yeryüzünde çok üstündü ve kesinlikle o mutlaka aşırıya kaçanlardandı.
  85. Ve Musa dedi ki: “Ey toplumum! Siz Allah’a iman etmiş olup da müslüman olduysanız O’na tevekkül edin”.
  86. Ki onlar dediler ki: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabb’imiz! Bizi o zalimler toplumu için fitne (işkence unsuru) kılma.
  87. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!”.
  88. Ve Musa ile kardeşine vahyettik: “İkinizin toplumu için büyük şehirde bina olarak yerleşim yerleri edinin ve binalarınızı kıble edinin ve namazı kılın ve müminleri müjdeleyin”.
  89. Ve Musa dedi ki: “Ey Rabb’imiz! Sen Firavun’a ve ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabb’imiz! Senin yolundan saptırmaları için (mi)? Ey Rabb’imiz! Onların mallarını sil süpür ve kalplerini sıkıntıya düşür. Ki onlar o acı verici azabı görünceye kadar iman etmesinler”.
  90. Dedi ki: “İkinizin duasına cevap verilmiştir ki dosdoğru olun ve bilmeyenlerin yoluna tabi olmayın”.
  91. Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik ki Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onlara tabi oldular. Hatta tam boğulacağı sırada dedi ki: Kesinlikle ona inandım: İsrailoğullarının inandığından başka tanrı yok ve ben müslümanlardanım”.
  92. Şimdi mi? Öncesinde isyan etmiştin ve bozgunculardan olmuştun.
  93. Ki o gün seni sunağın ile halifine bir ayet olman için çok kez, iyice açığa çıkaracağız. Ve kesinlikle insanların çoğu ayetlerimizden mutlaka gafillerdir.
  94. Ve biz İsrailoğullarını tam doğru bir yere yerleştirmiştik ve onları iyi özelliklilerden rızıklandırmıştık. Onlara bilim gelinceye kadar ihtilaf etmediler. Kesinlikle Rabb’in kıyamet günü içinde ihtilaf ettiklerinin hükmünü verir.
  95. Ki sana indirdiklerimizden kararsızlığa düşersen senden önce o kitabı okuyanlara sor. Sana Rabb’inden gerçek mutlaka gelmiştir ki olumsuzca sorgulayanlardan olma!
  96. Ve Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerden olma ki hüsrana uğrayanlardan olursun.
  97. Kesinlikle üzerlerine Rabb’inin kelimesi iyice gerçek olanlar, onlar inanmazlar.
  98. Ve eğer onlara bütün ayetler gelse de o acıklı azabı görünceye kadar.
  99. Ki Yunus’un toplumundan başka iman edip de imanı kendisine fayda sağlayan bir yerleşim yeri olmalı değil miydi? Onlar iman edince üzerlerinden bu dünya hayatında rezillik azabını giderdik ve onları bir süre metalandırdık.
  100. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi yeryüzünde bulunanların hepsi mutlaka topluca iman ederdi. Ki sen mi insanları iman edenler oluncaya kadar zorlayacaksın?
  101. Ve Allah’ın izni dışında hiç bir benlik iman eder olamaz. Ve O, kargaşayı akıl etmeyenlerin üzerine kılar.
  102. De ki: Gözlemleyin! Göklerdekiler ve yerdekiler nedir! Ayetler ve uyarmalar iman etmeyen bir toplumdan bir şey muaf tutmaz.
  103. Ki onlardan önce gelip geçenlerin günlerinin benzerinden başkasını mı gözetleyerek bekliyorlar? De ki: Öyleyse gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle beraber gözetleyip bekleyenlerdenim.
  104. Sonra biz resullerimizi ve inananları kurtarırız. İşte onun gibi inananları kurtarmamız bizim üzerimize haktır.
  105. De ki: “Ey insanlar! Benim dinimden tereddütte olduysanız ki ben Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Ve lakin sizi öldürecek olan Allah’a kulluk ederim. Ve inananlardan olmakla emrolundum.
  106. Ve ilgini katıksız din için uygula ve o müşriklerden olma diye.
  107. Ve Allah’tan başka sana faydası olmayan ve zararı olmayana dua etme! Ki yaptıysan kesinlikle sen o zaman zalimlerdensin.
  108. Ve Allah sana bir zarar dokundursa ki onun için O’ndan başka gideren yoktur. Ve sana bir hayır isterse O’nun fazlını geri döndüren yoktur. O, onu kullarından uygun gördüğü nasip eder. Ve O hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  109. De ki: “Ey insanlar! Rabb’inizden size gerçek gelmiştir ki kim doğru yola girerse de kesin olarak kendisi için girmiştir ve kim sapıtırsa da kesin olarak kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim”.
  110. Ve sana vahiy edilene tabi ol ve Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir.

 

10. Hud Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. O, hâkim, haberdar tarafından ayetleri iyice düzenlenmiş, sonra ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.
  3. Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için. Kesinlikle ben sizin için O’ndan bir uyarıcı ve müjdeciyim.
  4. Ve Rabb’inizden hoşgörü isteyin, sonra O’na tövbe edin,  sizi adlandırılmış bir sona doğru metalandırsın. Ve her fazilet sahibine O’nun fazlından versin. Ve aksine giderseniz ki ben sizin için önemli büyük bir günün azabından korkarım.
  5. Dönüş yeriniz Allah’a doğrudur. Ve O her şeyi ayarlayabilendir.
  6. Farkında olun! Onlar O’nun fark etmesinden gizlenmek için kafalarını bükenlerdir. İyi bilin ki, O, onlar cüppelerine bürünürlerken gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Kesinlikle O, kafaların sahipliğini bilendir.
  7. Ve yeryüzünde rızkı Allah üzerine olmayan hiçbir karasal yabani canlı yoktur. Ve O, onların karar kıldıkları yerleri ve geçici durdukları yerleri bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
  8. Ve O, O ki gökleri ve yeri altı dönemde ve hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için temel yapı ve yönetimi o belirsizlik üzere biçimlendirendir. Ve mutlaka  “Kesinlikle siz öldükten sonra tekrar dirileceksiniz” dersen o kâfirler mutlaka derler ki: “Bu ise apaçık bir sihirden başkası değildir”.
  9. Ve mutlaka onlardan azabı sayılmış önde giden zamana kadar erteleyecek olursak mutlaka derler ki: “Onu engelleyen nedir?”. Dikkat edin! O azap onlara geldiği gün onlardan geri çevrilir değildir. Ve o alay ettikleri onları kuşatmıştır.
  10. Ve insana bizden bir rahmet tattırır sonra onu ondan çekip alırsak kesinlikle o umutsuz bir kâfirdir.
  11. Ve ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak mutlaka der ki: “Benden kötülükler gitti”. Kesinlikle o öğünen şımarıktır.
  12. Sabredenler ve düzeltici işler yapanlar hariçtir. İşte onlar, onlar içindir hoşgörü ve değerli bir karşılık.
  13. Ki sen “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla bir melek bulunmalı değil mi!” diyorlar diye sana vahyolunanın bazısını terk eden ve onunla kafası daralan olabilirsin. Kesin olarak sen bir uyarıcısın ve Allah her şeye vekildir.
  14. Yoksa: “Onu kurguladı mı?” derler. De ki: Doğrusunu söyleyenlerdenseniz Allah’tan başka çağırabileceklerinizi çağırın ve onun benzeri kurgulanmış on sure meydana getirin.
  15. Ki asla size cevap vermedilerse bilin! Kesin olarak o Allah’ın ilmiyle indirildi. Ve kesinlikle O’ndan başka ilâh yoktur ki siz gönülden teslim olanlar mısınız?
  16. Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere ki orada onların işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Ve onlar, orada bir eksikliğe uğratılmazlar.
  17. İşte onlar, onlar ki ahirette ateşten başkası onlar için değildir ve orada sanayi ettikleri boşa gitmiştir. Ve işler oldukları geçersizdir.
  18. Ki Rabb’inden apaçık bir delil üzerinde bulunan ve ondan bir bilirkişi olarak onu aktaran ve ondan önce bir önder ve rahmet olan Musa’nın kitabından aktaran mı? İşte onlar, ona iman ederler. Ve o gruplardan olan biri onu inkâr ederse ateş ona vaat edilen yerdir ki onda olumsuz sorgulama içinde olma. Kesinlikle o, Rabb’inden olan o gerçektir. Ve lakin insanların çoğunluğu inanmazlar.
  19. Ve Allah üzerine yalan kurgulayandan daha zalim kimdir? İşte onlar Rabb’lerine arz edilirler ve şahitler derler ki: “Bunlardır o, Rabb’leri üzerine yalan söylemiş olanlar”. Dikkat edin! Allah’ın laneti o zalimlerin üzerinedir.
  20. Onlar ki, Allah yolundan engellerler ve ona eğrilik ararlar ve onlar ahireti inkâr eden o kâfirlerdir.
  21. İşte onlar, yeryüzünde asla aciz kılanlar olamazlar. Ve onlar için velilerden Allah’tan başkası olamaz. O azap onlar için katlanır. Onlar işitip anlamaya güç yetirir olmadılar ve görüp anlar olmadılar.
  22. İşte onlar, onlar ki kendilerine yazık edenlerdir. Ve kurgular oldukları onlardan uzaklaşıp kayboldu.
  23. Çare yok. Kesinlikle onlar ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.
  24. Kesinlikle o inanan ve yararlı iş yapanlar ve Rabb’lerine boyun eğenler, işte onlar cennet halkıdır. Onlar orada daimi kalıcılardır.
  25. Bu iki farklı grubun benzetmesi kör ve sağır, gören ve işiten gibidir. Benzerlik olarak ikisi aynı seviyede midir? Ki hatırlayıp düşünmez misiniz?
  26. Ve mutlaka Nuh’u onun toplumuna göndermiştik.  “Kesinlikle ben size apaçık bir uyarıcıyım.
  27. Allah’tan başkasına kulluk yapmayın” diye! “Kesinlikle ben sizin için elem verici bir günün azabından korkuyorum”.
  28. Ki onun toplumundan o kâfir ileri gelenler dediler ki: “Seni bizim benzerimiz bir beşer haricinde görmüyoruz. Ve sana bizim o en rezillerimiz haricinde kimsenin uyduğunu görmüyoruz. Görünüş ortadadır. Ve sizin bizden bir fazlalığınızı görmüyoruz. Aksine biz sizi yalancı zannediyoruz”.
  29. Dedi ki: “Ey toplumum! Rabb’imden bir delil üzerinde olsam ve onun indinden bana rahmet verdiyse de sizin üzerinize kapalı kılındıysa! Hoşlanmadığınız halde sizi ona mecbur mu tutarız?
  30. Ve ey toplumum! Onun üzerine ben sizden bir mal istemiyorum. Benim ücretimse sadece Allah üzerinedir. Ve ben o inananları kovan değilim. Kesinlikle onlar Rabb’leriyle mülakat yapanlardır. Ve lakin ben sizi cahillik yapan bir toplum olarak görüyorum.
  31. Ve ey toplumum! Onları kovarsam, Allah’a karşı bana kim yardım eder? Ki düşünmez misiniz?
  32. Ve size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum ve gaybı bilmem ve kesinlikle ‘Ben bir meleğim’ demiyorum ve gözünüzde küçük gördüklerinizi ‘Allah asla daha iyi bir duruma getirmeyecek’ diyemem. Onların benliklerinde olanı Allah, O daha iyi bilir. Kesinlikle ben o zaman mutlaka zalimlerdenim”.
  33. Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele etmişsin ki bizimle mücadeleyi artırmışsın. Doğrusunu söyleyenlerdensen ki tehdit ettiğini bize getir!
  34. Dedi ki: “Kesin olarak onu size uygun görürse Allah getirir. Ve siz aciz bırakanlar değilsiniz”.
  35. Ve Allah sizi azdırmayı ister olduysa benim size öğüt vermek isteme samimiyetimin size yararı olmaz. O sizin Rabb’inizdir ve O’na döndürüleceksiniz”.
  36. Yoksa sana  “Onu kurguladı” mı diyorlar? De ki:  “Kurguladımsa suçu bana aittir. Ve ben sizin işlemekte olduğunuz suçlardan etkilenmeyenim”.
  37. Ve Nuh’a vahyolundu ki: Kesin olarak senin toplumundan iman etmişlerden başkası asla iman etmeyecek ki onların yapmakta oldukları nedeniyle ümitsizliğe kapılma.
  38. Ve gözlerimiz ve vahyimiz ile gemiyi sanayi et ve zulmedenler içinde bana hitap etme! Kesinlikle onlar boğulanlardır.
  39. Ve gemiyi sanayi ederken toplumunun ileri gelenleri onun yanına her uğradıklarında ondan eğlence edinirlerdi. Dedi ki: “Bizden eğlence ediyorsanız kesinlikle sizin eğlence edindiğiniz gibi biz de sizden eğlence edineceğiz.
  40. Ki o rezil edici azabın kime geleceğini ve o yerleşik azabın kime uygun olduğunu ileride bileceksiniz”.
  41. Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) kaynamaya başladığı zaman dedik ki: “(Evcil olan) her çiften ikişer tane ve aleyhlerinde söz geçmiş olanların dışında ehlini ve iman etmiş olanları geminin içine yükle”. Ve onunla beraber bir kaçı dışında iman etmedi.
  42. Ve dedi ki: “Onun içine binin. Onun akması ve durması Allah’ın ismiyledir. Kesinlikle Rabb’im mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
  43. Ve o, onlarla birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh bir sal üzerinde bulunan oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum bizimle birlikte bin ve o kâfirlerle birlikte olma!”.
  44. O dedi ki: “Ben, beni sudan koruyacak bir dağa yerleşeceğim”. Dedi ki: “Bugün özel merhamet ettiğinden başkasını Allah’ın emrinden savunan yoktur”. Ve ikisinin arasına o dalga girip durumu değiştirdi de o boğulanlardan oldu.
  45. Ve denildi ki: Ey yer sıvını çek ve ey gök sen de yağışını durdurup kes ve su seviyesi çok azaldı ve emir yerine getirildi. O, o kızağa seviyelendi. Ve denildi ki: “Yok edilme zalimler topluluğu içindir”.
  46. Ve Nuh Rabb’ine seslendi de dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle oğlum benim ehlimdendi. Ve kesinlikle senin vaadin gerçektir. Ve sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin”.
  47. Dedi ki: Ey Nuh: “Kesinlikle o senin ehlinden değildir. Kesinlikle o uygunsuz bir ameldir ki onunla ilgili bilimin olamadığını benden isteme. Kesinlikle ben cahillerden olursun diye sana vaaz ediyorum”.
  48. Dedi ki: “Rabb’im! Onunla ilgili bilimim olamadığını senden istemekten sana sığınırım. Ve beni hoş görmez ve bana merhamet etmezsen kaybedenlerden olurum”.
  49. Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olanlardan ümmetlere ve metalandıracağımız, sonra bizden onlara acı verici bir azap dokunacak ümmetlere bizden selam ve potansiyellerle (gemiden) in aşağı.
  50. İşte o bilinmeyenden bilgilerdir. Onu sana vahiy ediyoruz. Bundan önce sen ve toplumun onu bilir olmadınız. Ki sabret! Kesinlikle o akıbet o önemseyip gereğini yapanlarındır.
  51. Ve Ad’e kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun dışındakiler sizin için ilah değildir ki siz ise sadece iftiracısınız.
  52. “Ey toplumum! Onun üzerine ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ise sadece beni ortaya çıkarıp var edene aittir ki akıl etmez misiniz?”.
  53.  Ve “Ey toplumum! Rabb’inizden hoşgörü dileyin, sonra O’na tövbe edin. Göğü üzerinize sağanak olarak göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Ağır suç işleyenlere katılmayın”.
  54. “Ey Hud! Sen bize açıklayıcı bir ispat getirmedin ve biz senin sözünden ötürü tanrılarımızı terk eden değiliz ve biz sana inananlar değiliz.
  55. Biz ise sadece deriz ki: “Tanrılarımızdan bazısı seni kötüce yoksunlaştırmış!” Dedi ki:  “Kesinlikle ben Allah’ı şahit tutarım ve siz şahit olun, kesinlikle ben sizin ortak koştuklarınıza duyarsızım.
  56. O’ndan başka ki topluca bana düzenek kurun. Sonra bana tolerans tanımayın.
  57. Kesinlikle ben benim ve sizin Rabb’iniz Allah’a tevekkül ettim. Onun perçeminden tuttuğundan başka hiçbir canlı yoktur. Kesinlikle benim Rabb’im doğru tutum üzeredir.
  58. Ki aksine davransanız da ben o gönderildiğimi size ulaştırmışımdır. Ve Rabb’im sizin yerinize başka bir toplumu halif kılar ve siz O’na hiç bir şey olarak zarar veremezsiniz. Kesinlikle Rabbim her şey üzerine koruyucudur”.
  59. Ve emrimiz gelince, Hûd’u ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle çekip kurtardık ve onları ağır bir azaptan (siklonik fırtınadan) çekip kurtardık.
  60. Ve işte o Ad, Rabb’lerinin ayetlerini değersiz, yetersiz buldular. Ve O’nun resullerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine tabi oldular.
  61. Ve bu dünyada ve kıyamet gününde lanete tabi edildiler. Dikkat edin! Kesinlikle Ad, onlar Rabb’lerini inkâr ettiler. Dikkat edin! Hud’un toplumu Ad yok edildi.
  62. Ve Semud toplumuna kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun dışındakiler sizin için ilah değildir. O sizi yeryüzünden inşa edendir. Ve sizi orada yaşayabilir kıldı ki ondan hoşgörü isteyin, sonra ona tövbe edin. Kesinlikle Rabb’im icabet edendir, yakındır”.
  63. Dediler ki: “Ey Salih! Sen bundan önce aramızda ümit bağlanan bir kimse olmuştun. Atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmemizi yasaklıyor musun? Ve kesinlikle bizi çağırdığından sorgulayan çekince içindeyiz”.
  64. Dedi ki: “Ey benim toplumum! Gördünüz mü? Ben Rabb’imden apaçık bir ispat üzerindeysem ve bana ondan bir rahmet verdiyse ki O’na isyan edecek olursam Allah’a karşı bana kim yardım edecek? Ki zararımdan başkasını artırmazsınız.
  65. Ve ey toplumum! Bu, Allah’ın döllenmiş dişi devesi sizin için ayettir ki bırakın onu, Allah’ın arazisinde beslensin. Ve ona kötülükle dokunmayın ki sizi yakın bir azap yakalar”.
  66. Ki onu kısırlaştırdılar da dedi ki: “Yurdunuzda üç gün metalanın. İşte o yalanlananın dışında bir vaattir”.
  67. Ki emrimiz gelince Salih’i ve onunla beraber iman edenleri bizden bir rahmet olarak ve o günün rezilliğinden uzaklaştırıp kurtardık. Kesinlikle Rabb’in, O yaptırım sahibidir, güçlüdür.
  68. Ve o zalimleri bir ses titreşimi tuttu da yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  69. Asla orda refah içinde yaşamamışlar gibi. Dikkat edin; Kesinlikle Semud, Onlar Rabb’lerini inkâr ettiler. Dikkat edin; Semud yok edildi.
  70. Ve mutlaka resullerimiz müjde ile İbrahim’e gelmişlerdi.  Dediler ki “Size selam”.  “Selam size” dedi de kızartılmış bir buzağı getirmekten geri kalmadı.
  71. Ki ellerini ona doğru birleştirmediklerini görünce onlardan hoşlanmadı ve onlardan kaygılanarak ürktü. Onlar dediler ki: “Kaygılanma! Kesinlikle biz Lut toplumuna gönderildik”.
  72. Ve onun karısı ayakta dururken güldü ki ona İshak’ı ve İshak’ın ardından Yakub’u müjdeledik.
  73.  Dedi ki: “Vay bana! Ben bir kocakarı ve kocam yaşlı bir adamken doğuracak mıyım? Kesinlikle bu şaşılacak bir şey!”.
  74. Dediler ki: “Sen Allah’ın emrinden olana mı şaşırırsın? Ey ehl-i Beyt! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Kesinlikle O bilebileceğinizden fazlasıyla hayranlığa layıktır”.
  75. Ki İbrahim’den endişe gidince ve müjde kendisine ulaşınca Lut toplumu için bizimle tartışmaya girişti.
  76. Kesinlikle İbrahim çok yumuşak huylu ve tövbeye düşkündü.
  77. Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Kesinlikle o Rabb’inin gelmiş emridir. Ve kesinlikle onlar geri çevrilmez bir azap gelmiş olanlardır.
  78. Ve resuller Lût’a gelince onlar nedeni ile fenalaştı ve eli ayağı birbirine dolaştı ve dedi ki: “Bugün çetin bir gündür”.
  79. Ve öncesinde kötülükler işler olan toplumu akın edercesine koşup geldiler. Dedi ki:  “Ey toplumum! İşte bunlar kızlarım, onlar sizin için daha uygundur ki Allah’ı önemseyin ve beni misafirlerim içinde rezil etmeyin. Sizden hiç kimse olgun bir adam değil midir?”.
  80. Dediler ki: “Bizim için senin kızlarında bir hak olmadığını mutlaka bilmişsindir. Ve kesinlikle sen bizim ne istediğimizi mutlaka bilensin”.
  81.  Dedi ki: “Keşke size yetecek kuvvetim olsaydı veya şiddetli bir dayanağa yerleşseydim”.
  82. Dediler ki: “Ey Lut! Kesinlikle biz Rabb’inin resulleriyiz. Onlar sana asla ulaşamazlar ki sen gecenin bir kısmında ailenle birlikte gizlice çık git. Ve içinizden senin karın hariç hiç kimse vazgeçip geri dönmesin. Kesinlikle onlara isabet eden o (musibet) ona isabet edendir. Kesinlikle vaat zamanları sabahtır. Sabah yakın değil mi?
  83. Ki emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik ve üzerine kayıtlı ve sıralı taşlar yağdırdık.
  84. Rabb’inin indinde işaretlenmiş. Ve bunlar zalimlerden hiç bir zaman uzak değildir.
  85. Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun dışındakiler sizin için ilah değildir. Ve ölçü olanı ve ağırlık oluşturan birimi eksik tutmayın. Ben sizi avantajlı durum içinde görüyorum. Ve kesinlikle ben sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.
  86. Ve ey toplumum! Ölçü olanı ve ağırlık yapan birimi standartla tam yerine getirin. Ve insanların eşyalarını eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncu olarak düzensizlik yapmayın.
  87. İnanmış olanlardan iseniz Allah’ın geri bıraktığı sizin için daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinize muhafız değilim”.
  88. Dediler ki: “Ey Şuayb! Atalarımızın kulluk yapmakta olduklarını veya mallarımızda uygun gördüğümüzü yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Kesinlikle sen, mutlaka sen yumuşak huylusun ve olgun bir adamsın!”.
  89. Dedi ki: Ey toplumum! Ben Rabb’imden bir delil üzerindeysem ve O’dan beni güzel bir rızıkla rızıklandırdıysa! Ve size yasak ettiğime muhalefet etmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Ve başarılı görülmem yalnızca Allah’ aittir. O’na tevekkül ettim ve yalnız O’na düşkünüm.
  90.  Ve “Ey toplumum! Bana karşı gelmeniz, Nuh toplumuna veya Hud toplumuna veya Salih toplumuna isabet edenin benzeri musibetin size isabet etmesi suçu işletmesin. Ve Lut toplumu sizden uzak değildir.
  91.  Ve “Rabb’inizden hoşgörü dileyin. Sonra O’na tövbe edin. Kesinlikle Rabb’im özel merhametlidir, sevecendir”.
  92. Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinden çoğunu anlar değiliz ve kesinlikle biz seni aramızda mutlak zayıf görüyoruz. Ve eğer taraftarların olmasaydı mutlaka seni taşlardık. Ve sen bizim üzerimizde yaptırım gücü olan değilsin”.
  93. Dedi ki: “Ey benim topluluğum! Benim taraftarlarım size Allah’tan daha mı yaptırım güçlü? Ve O’nu arkanızda unutuluvermiş edindiniz. Kesinlikle benim Rabb’im işlemekte olduklarınızı kuşatandır”.
  94. Ve “Ey benim topluluğum! Benim için imkânlarınızı ile çalışın. Kesinlikle ben çalışanım. Onu rezil eden azabın kime geleceğini ve o yalancı kim bileceksiniz. Ve gözetleyin, kesinlikle ben sizinle beraber gözetleyenim.
  95. Ve emrimiz gelince Şuayb’ı ve beraberindeki inananları bizden bir rahmet ile uzaklaştırıp kurtardık. Ve zulmedenleri bir ses titreşimi yakaladı ki diyarlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  96. Sanki orda hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Dikkat edin! Medyen, Semud’un yok olup gitmesi gibi yok edildi.
  97. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir otoriter yetki ile göndermiştik.
  98. Firavun’a ve onun ileri gelenlerine ki onlar Firavun ’un emrine uydular. Ve Firavun’un emri sağduyulu değildi.
  99. O, kıyamet gününde toplumuna öncülük eder de onları ateşe ulaştırır. Ve ne kötü yerdir onların ulaştıkları yer.
  100. Ve burada ve kıyamet gününde lanete tabi edildiler. O ağırlama ne kötü bir ağırlamadır!
  101. İşte o, onlardan bir kısmı hala ayakta durmakta ve bir kısmı ise biçilmiş olan, sana anlatmakta olduğumuz yerleşim yerleri bilgilerindendir.
  102. Ve onlara biz zulmetmedik. Ve lakin onlar kendilerine zulmettiler. Rabb’inin emri geldiğinde Allah’tan başka kulluk ettikleri tanrıları onlardan hiçbir şeyi muaf tutamadılar ve perişanlıklarından başkasını artırmadılar.
  103. Ve işte onun gibidir o zalim toplumları yakaladığında Rabb’in yakalaması. Kesinlikle onun yakalaması acı vericidir, şiddetlidir.
  104. Kesinlikle, ahiret azabından korkanlar için işte onun içindedir mutlak ayetler. İşte o toplanma günüdür. O insanlar içindir ve o şahit olunan gündür.
  105. Ve biz onu sayılan bir son haricinde erteler değiliz.
  106. Onun geldiği gün, Allah’ın izni olan hariç hiç bir benlik konuşturulmaz ki onlardan kimi huzursuz başı dertte olandır ve kimi mutlu başarılı olandır.
  107. Ki başı dertte olanlara gelince, onlar ateşin içindelerdir. Onlar içindir orda inleme ve çığlık atma.
  108. Rabb’inin uygun görmesi hariç, gökler ve yer sürüp gittikçe orada devamlı kalıcılardır. Kesinlikle Rabb’in, O istediğini yapandır.
  109. Ve mutlu olanlara gelince ki onlar cennetler içindelerdir. Rabb’inin uygun görmesi haricinde gökler ve yer sürüp gittikçe orada devamlı kalıcılardır. O kesintisi olmayan bir hediyedir.
  110. Ki bunların ibadet edişlerinden dolayı sorgulama içinde olma. Daha önce atalarının ibadet etmesi gibisinde başka ibadet etmiyorlar. Ve kesinlikle biz, mutlaka onlara nasiplerinin karşılığını eksiltmeden, tam olarak verenleriz.
  111. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı vermiştik de onun içinde ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabb’inden bir kelime geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasındaki karara bağlanırdı. Ve kesinlikle onlar ondan olumsuzca sorgulayan bir şüphe içindelerdir.
  112. Ve kesinlikle hepsine, Rabb’in onların işlediklerinin karşılığını mutlaka henüz tamamen vermedi. Kesinlikle O onların işlediklerinden haberdardır.
  113. Ki sen emrolunduğun gibi ve seninle beraber tövbe edenlerle dosdoğru ol! Ve aşırıya kaçmayın. Kesinlikle O, sizin işlediklerinizi görendir.
  114. Ve o zulmedenlere dayanak olmayın ki size o ateş dokunur. Ve velilerden Allah’ın dışındakiler sizin için değildir. Sonra yardım göremezsiniz.
  115. Ve gündüzün iki tarafında (öyle ve ikindi) ve gecenin geçiş zamanlarında (en az üç: akşam, yatsı, sabah) namazı kıl. Kesinlikle iyilikler kötülükleri giderir. İşte o aklında tutanlar için hatırlatmadır.
  116. Ve sabret. Kesinlikle Allah iyi davrananların karşılığını zayi etmez.
  117. Ki sizden önceki kuşaklardan onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu yasaklayan bakiye sahipleri (ahlak sahibi) bulunmalı değil miydi? Ve zulmedenler içinde şımartıldıklarına uydular ve ağır suç işleyenler oldular.
  118. Ve ehli ıslah edenler halindeyken senin Rabb’in o yerleşim yerlerini zulüm ile helak eden olmadı.
  119. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi, mutlaka insanları tek bir ümmet (inanç birliği) kılardı. Ve onlar ihtilaf edenler olmaya ara vermezler.
  120. Rabb’inin özel merhamet ettiği kimseler hariçtir ve onları onun için biçimlendirdi. Ve Rabb’inin “Kesinlikle cehennemi cinlerden ve insanlardan topluca dolduracağım” kelimesi tamam oldu.
  121. Ve hepsini, resullerin bilgilerinden senin gönlünü yatıştıracakları senin üzerine kıssa olarak anlatıyoruz. Ve o gerçek ve öğüt ve müminler için hatırlatma sana bunun içinde geldi.
  122. Ve iman etmeyenlere de ki:  “İmkânlarınızla çalışın! Kesinlikle biz çalışanlarız!
  123. Ve gözetleyerek bekleyin! Kesinlikle biz gözetleyerek bekleyenleriz”.
  124. Ve göklerin ve yerin bilinmeyenleri Allah’a aittir. İşlerin hepsi O’na döndürülür ki O’na kulluk et ve O’nu vekil kıl. Ve Rabb’in işlediklerinizi bilmez değildir.

 

 

11. Yusuf Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lâm, Râ. İşte o, o apaçık kitabın ayetleridir.
  3. Kesinlikle biz onu akıl edebilesiniz diye Arapça bir duyuru olarak indirdik.
  4. Biz bu Kuran’ı sana vahiy etmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Ve sen ise ondan önce mutlaka gafillerdendin.
  5. O zaman Yusuf babasına dedi ki: “Ey babam! Kesinlikle ben on bir takımyıldızı ve Güneş’i ve Ay’ı gördüm. Onları benim için secde ederler gördüm”.
  6. Dedi ki: “Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma ki sana düzenek (entrika) kurarlar. Kesinlikle o şeytan insan için apaçık düşmandır.
  7. Ve işte onun gibi Rabb’in seni seçecek ve sana olayların yorumundan öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi O’nun senin ve Yakup ailesi üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Kesinlikle Rabb’in bilendir, hâkimdir”.
  8. Mutlaka Yusuf ve kardeşlerin içinde isteyenler için ayetler olmuştur.
  9. O zaman dediler ki: “Yusuf ve kardeşi, biz birbirine tutkunken babamıza bizden daha sevimli. Kesinlikle babamız mutlaka açık bir yanılgı içindedir.
  10. Yusuf’u katledin veya onu bir araziye atın. Babanızın ilgisi size kalsın ve ondan sonra salih bir topluluk olursunuz”.
  11. İçlerinden konuşmacı dedi ki: “Yusuf’u katletmeyin ve yapacak olursanız, bir kuyunun çukurunda sergileyin. Gezginlerin bazısı onu çekip alsın”.
  12. Dediler ki: “Ey babamız, sana ne oluyor? Yusuf üzerine bize güvenmiyorsun? Ve kesinlikle biz ona karşı samimiyetle yaklaşanlarız.
  13. Yarın onu bizimle beraber gönder.  İstediği gibi bolca yesin içsin ve oynasın. Ve kesinlikle biz onun için koruyucularız”.
  14. Dedi ki:  “Kesinlikle beni, onu götürmeniz beni mutlaka hüzünlendirir ve siz ondan gafillerken onu kurt yemesinden korkarım”.
  15. Dediler ki:  “Biz tutkun bir toplulukken mutlaka onu kurt yerse kesinlikle biz o zaman hüsrana uğrayanlarız”.
  16. Ki onu alıp götürürken ve onu kuyunun dibinde kılmak için fikir birliğine vardılar. Ve biz ona vahyettik: “Mutlaka sen onlara şuurunda değillerken bu işlerini bildireceksin”.
  17. Ve yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler.
  18. Dediler ki: Ey babamız! Kesinlikle biz yarışmaya gittik ve Yusuf’u metalarımızın yanına bıraktık da onu kurt yedi. Ve eğer biz doğrusunu söyleyenler olsak da ve sen bize inanır değilsin.
  19. Ve onlar onun sahte kanlı gömleğini getirdiler. Dedi ki: Aksine, nefisleriniz sizi bir işe ayarttı ki o esaslı bir sabırdır. Ve vasıflandırmanız üzerine o yardım istenilen Allah’tır.
  20. Ve bir kafile geldi ve su tedarikçilerini gönderdiler de kovasını saldı. Dedi ki: “ Ey müjde! Bu bir erkek çocuk!”. Ve onu bir değer olarak gizlediler. Ve Allah onların işlediklerini bilendir.
  21. Ve onu değerinden az, sayılı dirhem karşılığında sattılar. Ve onu değersiz hesap edenler oldular.
  22. Ve onu satın alan büyük şehirli (adam) karısına dedi ki:  “ Barınacağı yeri ona ikram et. Umulur ki bize bir yararı dokunur veya onu evlat ediniriz”. Ve işte onun gibi Yusuf’u yeryüzünde iyi bir yer edinmesi ve ona olayların yorumunu öğretmemiz için sağlam bir yere yerleştirdik. Ve Allah ki emrinde galip olandır. Ve lakin insanların çoğu ki bilmezler.
  23. Ve gelişiminin doruğuna ulaşınca ona hikmet ve bilim verdik. Ve iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  24. Ve evinde bulunduğu o hanım onun nefsinden arzuladı. Ve kapıları iyice kapattı ve  “Haydi gel!” dedi. Dedi ki: “Allah korusun! Kesinlikle o, benim rabbim beni güzel barındırdı. Kesinlikle o ki: zalimler başarıya ulaşamazlar”.
  25. Ve kadın ona mutlaka niyetlenmişti. Ve eğer onun Rabb’inin delilini görmeseydi, o da kadına niyetlenmişti. O, bizim onu işte onun gibi kötülük ve ahlaksızlıktan çevirmemiz içindi. Kesinlikle o ihlaslı kullarımızdandı.
  26. Ve ikisi kapıya doğru yarıştılar ve kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Ve ikisi kapının karşı tarafında kadının efendisini buldular. Kadın dedi ki: “Senin ehline kötülük etmek isteyenin cezası zindana atılmaktan veya elem verici bir azaptan başka nedir?”.
  27. Dedi ki: “O nefsimden beni arzuladı”. Ve kadının ehlinden bir şahit şahitlik (bilirkişilik) etti: “ Onun (erkeğin) gömleği önden yırtık olduysa ki o hanım doğru söyledi ve o (erkek) yalancılardandır”.
  28. “Ve onun gömleği arkadan yırtık olduysa ki o hanım yalan söyledi. Ve o doğrusunu söyleyenlerdendir”.
  29. Ki onun gömleğinin arkadan yırtıklığını görünce dedi ki: “Kesinlikle o, siz kadınların düzeneğindendir. Kesinlikle sizin düzeneğiniz çok büyüktür”.
  30. “Yusuf! Sen buna ilgisiz kal! Ve sen (hanım) ağır suçun için hoşgörü dile. Kesinlikle sen (hanım) hata yapanlardan oldun”.
  31. Ve şehirdeki kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı hizmetkârını onun nefsinden arzuluyor. Sevgisi içine işlemiş. Kesinlikle biz onu apaçık sapıklık içinde görüyoruz”.
  32. Ki onların düzenbazlıklarını duyunca, onlara görevli gönderdi ve onlar için dayanacak yastıklar hazırladı ve onlardan her birine bir bıçak verdi. Ve dedi ki: “Çık karşılarına!”. Ki onu görünce onu çok beğendiler ve ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Allah için! Bu bir beşer değildir. Bu ise sadece çok değerli bir melektir!
  33. Hamın dedi ki: “Ki işte o, sizin beni o kınadığınızdır. Ve mutlaka ben onun nefsinden murat almak istemiştim de şiddetle kaçındı. Ve mutlaka ona emredersem asla yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve mutlaka aşağılananlardan olacaktır!
  34. Dedi ki: Rabb’im! Zindan bana onların beni davet ettiklerinden daha sevimlidir. Ve sen onların planlarını benden uzaklaştırmazsan onlara duygusalca meyleder ve cahillerden olurum.
  35. Ki Rabb’i onun duasına cevap verdi de o kadınların planlarını ondan çevirdi. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.
  36. Sonra ayetleri görmelerinin ardından onlar için onu mutlaka bir süreliğine zindana atmaları açığa çıktı.
  37. Ve hapse onunla beraber iki genç hizmetkâr girdi. İkisinden biri dedi ki:  “Kesinlikle ben mayalık üzüm sıktığımı görmekteyim”. Ve diğeri dedi ki: “Kesinlikle ben başımın üzerinde ekmek taşıdığımı görmekteyim, kuşlar ondan yemektedir. Bize bunun yorumunu bildir. Kesinlikle biz seni iyi davrananlardan görmekteyiz”.
  38. Dedi ki: “Onun size gelmesinden önce yorumuyla bildirdiğimden başka ikinizi rızıklandıran bir yemek ikinize gelmez. İşte o (ikinize söylüyorum) Rabb’imin bana öğrettiği bilimlerdendir. Kesinlikle ben Allah’a inanmayan ve o ahiretlerini inkâr eden toplumun milletini terk ettim.
  39. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakup’un milletine tabi oldum. Bir şeyden Allah’a ortak koşmak bizim için olur değildir. İşte o Allah’ın bizim ve insanlar üzerindeki fazlıdır. Ve lakin insanların çoğu, onlar şükretmezler.
  40. Ey zindanda ikisi ile birlikte bulunduklarım! Ayrılığa düşmüş rabler mi daha iyidir? Yoksa her şeyin üstesinden gelebilen bir tek Allah mı?
  41. Allah’tan başka kulluk ettikleriniz, sizin ve babalarınızın adlandırdığı adlardan başkası değildir. Allah onunla ilgili bir ikna belgesi indirmedi. Hüküm vermek ise Allah’a aittir. Özellikle yalnızca ona kulluk edilmesi dışında kulluk etmemenizi emretti. İşte o dosdoğru dindir. Ve lakin insanların çoğu, onlar bilmezler.
  42. Ey zindanda ikisi ile birlikte bulunduklarım! İkinizden birine gelince ki rabbine mayalanmış içecek sunacak ve diğerine gelince ki asılacak da kuşlar başından yiyecek. O, hakkında fikir sorduğunuz görev yerine getirildi.
  43. Ve o ikisinden kesinlikle çıkıp kurtulacağını zannettiğine dedi ki: “Rabbinin yanında beni an”. Ki o şeytan onu efendisine anmayı unutturdu da bir kaç yıl zindanda kaldı.
  44. Ve o melik dedi ki: “Kesinlikle ben yedi semiz inek görüyorum. Onları yedi zayıf yiyip tüketiyor ve yedi yeşil başak ve diğer kurular görüyorum. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlar oldunuzsa rüyam için bana fikir veriniz”.
  45. Dediler ki: Onlar düşler demetidir. Ve biz o düşlerin yorumunu bilenler değiliz.
  46. Ve ikisinden kurtulan ve çıktıktan bir süre sonra hatırlayan dedi ki: “Ben! Size onun yorumunu bildiririm ki beni gönderin!”.
  47. “Yusuf! Ey doğru sözlü! Bize fikir ver. Yedi semiz inek. Onları yedi zayıf tüketiyor ve yedi yeşil başak ve diğer kurular. Ben insanlara geri dönebilirim de onlar da bilebilirler”.
  48. Dedi ki: “Siz yedi yıl ardarda ziraat yaparsınız. Tükettiğiniz az bir kısmının dışında biçtiklerinizi başağında bırakın”.
  49. Sonra onun ardından işte o yedi şiddetli sene gelir. Önceden hazırladıklarınızın birazından başkasını tüketirsiniz.
  50. Sonra işte onun ardından insanların bol sulandığı bir tarihi dönem gelir. Ve onda sıkıştırıp depolarlar.
  51. Ve melik dedi ki:  “Onu bana getirin”. Ki o resul ona gelince dedi ki: “Rabbine dön de ellerini kesen kadınların eylemini sor. Kesinlikle Rabb’im onların düzenbazlıklarını bilendir”.
  52.  Dedi ki: “Yusuf’u nefsinizde arzuladığınız zaman derdiniz neydi?”. Onlar (kadınlar) dediler ki: “Hâşâ, Allah için. Biz onun aleyhinde kötülük bilir değiliz”. Aziz’in karısı dedi ki: “Şimdi gerçek netleşti. Kesinlikle ben, onun nefsinden arzuladım. Ve kesinlikle o doğrusunu söyleyenlerdendir”.
  53. “İşte onun bilmesi için: Kesinlikle ben onun yokluğunda ona ihanet etmedim ve kesinlikle Allah hainlerin düzenbazlığına rehberlik etmez.
  54. Ve ben nefsimi temize çıkarmam. Kesinlikle nefs (benlik) Rabb’imin özel merhamet ettikleri haricinde çok kötülük emredendir. Kesinlikle Rabb’im hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
  55. Ve melik dedi ki: Onu bana getirin. Kendime özgü edineyim. Ki onunla konuşunca dedi ki: “Kesinlikle sen bugün bizim yanımızda güvenilir yetkili bir yerdesin.
  56.  Dedi ki: “Beni arazi hazineleri üzerine kıl! Kesinlikle ben bilgin koruyucuyum”.
  57. Ve işte onun gibi Yusuf’u yeryüzünde yetkiyle yerleştirdik. Nereyi uygun görürse orada konaklardı. Uygun gördüğümüze rahmetimizle isabet ederiz ve iyi davrananların karşılığını zayi etmeyiz.
  58. Ve mutlaka iman eden ve önemseyip gereğini yerine getirir olanlar için ahiretin karşılığı daha hayırlıdır (daha da iyidir, daha da avantajlıdır).
  59. Ve Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler ki onlar onu tanımadıkları halde o onları tanıdı.
  60. Ve onları donanımları ile donattığında dedi ki:  “Babanızdan olan kardeşinizi bana getirin. Görüyorsunuz değil mi? Ben ölçeği tam yerine getiriyorum ve ben hancıların en iyisiyim.
  61. Ki onu bana asla getirmezseniz de benim yanımda size ölçek (erzak) yoktur ve bana yaklaşmayın!”.
  62. Dediler ki: “Onu babasından arzu edeceğiz ve kesinlikle biz mutlaka yapanlarız”.
  63. Ve hizmetkârlarına dedi ki: “Teminatlarını semerlerine kılın. Onu tanıyabilirler. Ehillerine dönünce geri dönebilirler”.
  64. Geri dönüp de babalarına geldiklerinde dediler ki: “Ey babamız! Bizden ölçek menedildi. Kardeşimizi bizimle gönder de ölçek alalım ve kesinlikle biz onun için mutlak korucularız”.
  65. Dedi ki: “Daha önce onun kardeşi üzerine size güvendiğim gibisi haricinde onun üzerine size güvenir miyim? Ki Allah koruyanların en iyisidir ve O özel merhametlilerin en merhametlisidir”.
  66. Ve yüklerini açtıklarında teminatlarını onlara geri verili olarak buldular. Dediler ki:  “Ey babamız! Daha ne ararız? İşte bu teminatlarımız bize geri verildi ve onunla ehlimize yiyecek sağlarız ve kardeşimizi koruruz ve ölçüyü bir sığır yükü artırırız. İşte o kolay bir ölçüdür”.
  67. Dedi ki: “Etrafınız kuşatılmadıkça onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah’tan bir söz verinceye kadar onu kesinlikle sizinle göndermeyeceğim”. Ki onlar ona söz verince dedi ki: “Allah söylediklerimiz üzerine vekildir”.
  68. Ve dedi ki: “Ey oğullarım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin ve ayrı kapılardan girin ve ben size Allah’tan hiçbir şeyi gideremem. Hüküm ise sadece Allah’ındır. O’na tevekkül ettim ve O’nun üzerine ki mutlaka tevekkül etmelilerdir tevekkül edenler”.
  69. Ve babalarının onlara emrettiği yerlerden girince Yakup’un kendi içinde yerine getirilmesini zorunda hissettiğinden başkası onlara Allah’tan bir şeyi giderir olmadı. Ve kesinlikle o, biz ona öğrettiğimiz için mutlaka bilim sahibiydi. Ve lakin insanların çoğu bilmiyorlar.
  70. Ve Yusuf’un yanına girdiklerinde o, kardeşini yanına aldı ve dedi ki:  “Kesinlikle ben senin kardeşinim ki onların yaptıkları nedeniyle ümitsizliğe kapılma”.
  71. Ki onların donanımlarını donatınca, o su kabını kardeşinin semerinde kıldı. Sonra bir duyurucu duyurdu: “Ey kervancılar, kesinlikle siz mutlaka hırsızlarsınız”.
  72. Onlara yanaşarak dediler ki: “Kayıp olarak aradığınız nedir?”.
  73. Dediler ki: “Melikin su tasını arıyoruz ve bir sığır yükü onu getiren içindir”. “Ve ben ona garantörüm”.
  74. Dediler ki: “Allah’a yemin ederiz. Yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmemiş olduğumuzu ve hırsız olmadığımızı bilmişsinizdir”.
  75. Dediler ki : “Yalancı iseniz karşılığı nedir ki!”
  76. Dediler ki: “Semerinde bulunan o kişinin karşılığı ki o onun karşılığıdır. Biz zalimlere işte onun gibi karşılık veririz”.
  77. Ki kardeşinin haznesinden önce onların haznesiyle başladı. Sonra kardeşinin haznesinden su kabını çıkardı. Yusuf için işte onun gibi planladık. Melikin dinine (hukuk düzenine) göre Allah’ın uygun görmesi dışında kardeşini alıkoyması Yusuf için olur değildi. Uygun gördüğümüz kişiyi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilim sahibinden üstündedir bir âlim.
  78. “Çalmışsa daha önce ona kardeş (olan) de çalmıştı” dediler de Yusuf onu kendi içinde sakladı ve asla onlara açığa çıkarmadı. Dedi ki: “Durumunuz daha kötüdür ve tanımlamanızı Allah daha iyi bilendir”.
  79. Dediler ki: “Ey aziz! Kesinlikle ona baba (olan) çok yaşlı biridir ki onun yerine birimizi tut. Kesinlikle biz seni iyilik edenlerden görüyoruz”.
  80. Dedi ki: “Metamızı yanında bulduğumuzdan başkasını tutmaktan Allah korusun. Kesinlikle biz o zaman mutlaka zalimleriz”.
  81. Ki ondan ümitlerini kesince gizlice görüşerek çekildiler. Onların saygınları dedi ki: “Asla bilmez misiniz? Babanız sizden Allah adına söz almıştır ve daha önce Yusuf’u geri bırakma ihmalinizi? Ki babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. Ve O hükmedenlerin en iyisidir”.
  82. Siz babanıza geri dönün de deyin ki:  “Ey babamız! Kesinlikle oğlun hırsızlık yaptı. Ve biz bildiğimizin haricinde şahitlik eder değiliz ve gayb için bekçiler olmadık.
  83. Ve orada bulunduğumuz yerleşim yeri halkına ve içine yanaştığımız kervandakilere sor. Ve kesinlikle biz mutlaka doğrusunu söyleyenleriz”.
  84. Dedi ki: Aksine, sizi nefsiniz bir iş yapmaya ayarttı ki o esaslı bir sabırdır. Allah’ın onların hepsini benimle bulundurması umulur. Kesinlikle O, O bilendir, hâkimdir.
  85. Ve onlarla ters davrandı. Dedi ki: “Ey Yusuf üzere kederim” ve hüznünden gözleri ağardı ki o duygularını bastırandı.
  86. Dediler ki: Allah’a yemin olsun! Sen harap olana kadar veya helak olanlardan olana kadar Yusuf’u anmaya ara vermezsin.
  87. Dedi ki: Kesin olarak ben dağınıklığımı ve hüznümü Allah’a dikkat çekerim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz bilirim.
  88. Ey oğullarım! Gidin! Yusuf ve kardeşi için hassas (araştırma için) olun. Ve Allah’ın kolaylık sağlamasından ümit kesmeyin. Kesinlikle o ki kâfirler toplumdan başkası Allah’ın kolaylık sağlamasından ümidi kesmez.
  89. Ki onun yanına girdikleri zaman dediler ki: Ey aziz! Bize ve ehlimize şiddetli bir darlık dokundu ve önemsiz bir teminat ile geldik ki bize artık ölçeği tam olarak ver ve üzerine sadakalandır. Kesinlikle Allah, O sadaka verenlere karşılığını verir.
  90. O dedi ki: Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi? O zaman siz cahillerdiniz.
  91. Dediler ki: “Kesinlikle sen, mutlaka sen Yusuf’ musun?”.  Dedi ki: “Ben Yusuf’um ve bu benim kardeşim. Allah bize çok büyük iyilikte bulunmuştur. Kesin olan: Kim önemseyip gereğini yerine getirir ve sabrederse ki kesinlikle Allah iyi davrananların karşılığını zayi etmez”.
  92. Dediler ki: Allah’a yemin olsun!  Allah mutlaka seni bizim üstümüzde saygınlığa yeğlemiştir ve kesin kez biz hata yapanlar olduk.
  93. Dedi ki: Bugün size bir başa kakma yoktur. Allah sizi hoş görür. Ve O, özel merhamet edenlerin en merhametlisidir.
  94. Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne serin. Görüp algılar durumda olsun. Ve bütün ehlinizle topluca bana gelin.
  95. Ve kafile (Mısır’dan) ayrılınca, babaları dedi ki: Eğer beni iyice bunak saymazsanız kesinlikle ben Yusuf’un kokusunu buluyorum.
  96. Dediler ki: Allah’a yemin olsun. Kesinlikle sen mutlaka o eski şaşkınlığındasın.
  97. Ki müjdeci gelince onu onun yüzü ile buluşturdu ki görüp algılaması geri döndü. Dedi ki: “Hiç ben size  ‘Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi Allah’tan bilirim’ demedim mi?
  98. Dediler ki: Ey babamız! Bizim için suçumuza hoşgörü dile. Kesinlikle biz hata yapanlar olduk.
  99. Dedi ki: “Rabb’imden sizin için hoş görülme dileyeceğim. Kesinlikle O hoşgörülü ve özel merhamet edendir”.
  100. Ki onlar Yusuf’un yanına girince anne-babasını kendi yanına yerleştirdi ve dedi ki: “Allah uygun görürse büyük şehre güvenlik içinde giriniz”.
  101. Ana-babasını temel yapı ve yönetimin üstüne kaldırdı ve birlikte Yusuf için secdeye kapandılar ve dedi ki: “Ey babam! Bu önceki o rüyamın yorumudur. Rabb’im onu gerçek kıldı. Ve o şeytan benimle kardeşlerimin arasını kışkırttıktan sonra beni zindandan çıkardığında ve sizi çölden getirdiğinde Rabb’im bana iyilikte bulunmuştur. Kesinlikle Rabb’im uygun gördüğüne incelikli davranır. Kesinlikle O, O âlimdir, hâkimdir.
  102.  “Ey Rabb’im! Sen beni o yönetimde hâkim durumda bulundurmuşsun ve bana olayların yorumunu öğretmişsin. Gökleri ve yeri yoktan ayrıştıran Rabb’im! Sensin benim velim. Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni o salihlere kat!”.
  103. İşte o, sana vahiy ettiğimiz gayb bilgilerindendir. Ve onlar işleri için toplanıp plan yaparlarken sen yanlarında olmadın.
  104. Ve insanların çoğu iman eder değildir. Ve eğer sen hırsla istesen de.
  105. Ve sen onun üzerine herhangi bir karşılık ister değilsin. O ise âlemler için sadece bir hatırlatmadır.
  106. Ve göklerdeki ve yerdeki ayetlerden niceleri! Onlar onun üzerinden ilgilenmeyenler olarak çok kez geçip giderler.
  107. Ve onların çoğu ortak kılanlar olmaları (müşriklik) haricinde Allah’a inanır değillerdir.
  108. Allah’ın azabından bir kaplayanın başlarına gelmesinden veya onlar şuurunda olmazken ansızın o saatin gelmesinden emin mi oldular?
  109. De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana tabi olanların üzerindeki basirette Allah’a davet ediyorum. Ve Allah hiçbir şeyle ilintisi olmayan yegâne egemendir. Ve ben müşriklerden değilim.
  110. Ve biz senden önce o yerleşim yerleri ehlinden, ona vahiy ettiğimiz birtakım erkeklerden başkasını resul olarak göndermedik. Yeryüzünde hiç gezmezler mi? Ki onlardan öncesindekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu gözlemlesinler! Ve ahiret yurdu önemseyip gereğini yapanlar için mutlaka daha hayırlıdır ki akıl etmez misiniz?
  111. Hatta resuller yardım istedikleri ve kesinlikle onlar yalanlanmış zannettiklerinde onlara yardımımız geldi ki uygun gördüklerimiz uzaklaştırılıp kurtarıldı. Ve suçlular topluluğundan bizim baskınımız geri çevrilemez.
  112. Mutlaka onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret var olmuştur. O kurgulanmış bir söz değildir. Ve lâkin o ondan önce var olan ve onun zamanında da mevcut olanı tasdik eder ve her şeyi ayrıntılarıyla açıklar ve iman eden bir toplum için hidayet ve rahmettir.

 

 

12. Rad suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte o, o kitabın ayetleridir. Ve sana Rabb’inden indirilen o ki gerçektir. Ve lakin insanların çoğu iman etmezler.
  3. Allah, O gökleri direksiz olarak yükseltti. Onu görmektesiniz. Sonra en temel yapı-yönetime seviyelendi. Ve Güneş’i ve Ay’ı itaatkâr kıldı. Hepsi adlandırılmış son için akar. Emri o düzenleyip döndürür. Rabb’inizin karşısında mülakat olacağınıza yakın olarak inanabilesiniz diye O, size ayetlerini ayrıntılı biçimde açıklar.
  4. Ve O’dur yeryüzünü uzunlamasına yayan ve orada kıtalar ve nehirler ve her türlü mahsulden kılan. Orada eşeyli çiftler kılan.  O, gündüzü geceyle örttürür. Kesinlikle düşünebilen bir toplum için işte onun içindedir ayetler.
  5. Ve birbirine komşu kısımlar yeryüzündedir ve üzüm bağları ve ekinler ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar bir tek sıvı ile sulanır. Ve tüketimde bazılarını bazılarından fazlalaştırıyoruz. Kesinlikle akıl eden bir toplum için mutlak ayetler işte onun içindedir.
  6. Ve şaşıyorsan ki şaşılacak onların sözleridir:  “Biz toprak olunca mı? Kesinlikle biz mutlaka yeniden biçimlendirilme içinde miyiz?” İşte onlar, onlar ki Rabb’lerini inkâr edenlerdir. Ve işte onlar, o tasmalar onların boyunlarındadır. Ve işte onlar ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalıcılardır.
  7. Ve senden iyilikten önce acilen kötülüğü getirmeni isterler. Ve onlardan önceki benzetmeler geçmiştir. Ve kesinlikle senin Rabb’in insanlar için onların zulümleri üzerine mutlak hoşgörü sahibidir. Ve kesinlikle Rabb’in misillemede mutlaka şiddetlidir.
  8. Ve o kâfirler derler ki:  “Ona Rabb’inden bir ayet indirilmeli değil mi!”. Kesin olarak sen bir uyarıcısın ve her kavim içindir bir rehber.
  9. Allah, O her dişinin neyi yüklendiğini ve rahimlerin eksilttiğini ve artırdığını bilir. Ve O’nun indinde her şey bir ayara göredir.
  10. O, bilinmeyeni ve bilinip anlaşılanı bilendir. O en saygındır, en yücedir.
  11. Sizden sözü gizleyenle ve onu açığa vuran ve gece gizlenen ve gündüz serbestçe dolaşan eşittir.
  12. Onu içindir öncesinden ve sonrasından takip edenler. Allah’ın emrinden dolayı onu muhafaza ederler. Kesinlikle Allah bir toplumunkini o toplum kendisininkini başkalaştırmadıkça başkalaştırmaz. Ve Allah bir topluma kötülük istediğinde de onun için geri döndürülme yoktur. Ve onlar için Allah’tan başkası yönetici değildir.
  13. O, O’dur ki size korku ve ümit olarak şimşeği gösteren ve o kütleli bulutları inşa eden.
  14. Ve gök gürültüsü O’nu hamd ile ve melekler onun korkusundan O’nun egemenliğini vurgularlar. Ve O yıldırımlar gönderir de onunla uygun gördüğüne isabet eder. Ve onlar ki Allah hakkında mücadele ediyorlar. Ve O alt etmede şiddetlidir.
  15. Gerçeğe davet O’nundur. Ve O’ndan başka dua ettikleri onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Sadece ağzına gelsin diye iki avucunu suya doğru açana benzer ve o, ona ulaşır değildir. Ve kâfirlerin duası sapıklıktan başkası değildir.
  16. Ve yeryüzündeki ve göklerdeki kimselerin ve isteyerek ve istemeyerek ve gölgelerinin sabah ve akşam secdeleri Allah içindir.
  17. De ki:  “Göklerin ve yerin Rabb’i kimdir?” De ki: “Allah’tır”. De ki: “Allah’tan başka evliya mı edinirsiniz? Onlar kendilerine yarar veya zarar sağlamaya malik değillerdir. De ki: “Kör ve gören aynı düzeyde midir? Karanlıklar ve aydınlık eşit midir?”. Yoksa Allah’a, O’nun gibi biçimlendiren birtakım ortaklar mı kıldılar? O biçimlendirme onlar üzerine farklı da olsa çok benzer mi geldi? De ki: “Allah her şeyin biçimlendiricisidir. Ve O bir tektir, baskın olandır”.
  18. O, gökten sıvı indirdi de vadiler ayarlarınca sel olup aktı ki sel üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Ve süs veya meta elde etmek isteyerek ateş içinde üzerine yaktıklarından buna benzer köpük vardır. Allah işte onun gibi hak ile bâtılı ileri sürer de köpüğe gelince ki cüruf olarak gider ve insanlara fayda verene gelince ki yeryüzünde kalır. Allah işte onun gibi benzetmeler ileri sürer.
  19. Rabb’lerine icabet edenler içindir en iyisi. Ve O’na asla icabet etmeyenler ki eğer yeryüzünde bulunanın toplamı ve onunla birlikte onun bir benzeri onun olsaydı mutlaka onunla fidye verirlerdi. İşte onlar, onlar içindir hesaplaşmanın kötüsü. Ve onların barınağı cehennemdir ve o döşek ne kötüdür.
  20. Ki Rabb’inden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse o kör kimse gibi midir? Kesin olan, üstün akıl (entelektüel) sahipleri hatırlayıp anlarlar.
  21. Onlar ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.
  22. Ve onlar ki Allah’ın bağlantı kurulmasını emrettiği ile bağlantı kurarlar ve Rabb’lerinden çekinirler ve hesaplaşmanın kötüsünden korkarlar.
  23. Ve onlar ki Rabb’lerinin ilgisini edinmek için sabrederler ve namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve kötülüğü iyilikle savuştururlar. İşte onlar, onlar içindir dönem akıbeti.
  24. Adn Cennetleri. Onlar oraya girerler ve atalarından ve eşlerinden ve zürriyetlerinden salihler ve melekler her kapıdan üzerlerine dâhil olurlar.
  25. Sabretmeniz nedeniyle selam üzerinizedir ki ne güzel dönem akıbeti!
  26. Ve onlar ki Allah’a verdikleri sözü anlaşma yaptıktan sonra bozanlar ve Allah’ın bağlantı kurulmasını emrettiğini kesenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte onlar, onlar içindir lanet ve onlar içindir kötü dönem sonu.
  27. Allah ki O uygun gördüğü kimse için rızkı gevşetip bollaştırır ve ayarlar. Ve onlar dünya hayatı ile ferahlarlar. Ve dünya hayatı ahiret hayatı içinde bir metadan başkası değildir.
  28. Ve o kâfirler derler ki: “Rabb’inden ona bir ayet indirilmeli değil miydi?”. De ki:  “Kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü saptırır ve ilgilenir düşkün olanı doğru yola eriştirir”.
  29. Onlar ki iman edenler ve kalpleri Allah zikriyle tatmin olanlardır. Dikkat edin? Kalpler Allah’ın zikri ile tatmin olur.
  30. Onlar ki iman edenler ve düzeltici işler yapanlardır. Hoşluk ve geri dönüşün güzeli onlar içindir.
  31. İşte onun gibi onlardan önce ümmetlerin gelip geçmiş olduğu bir ümmete, seni o sana vahiy ettiğimizi onlara aktarman için gönderdik. Ve onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: O, benim Rabbimdir. O’ndan başka tanrı yoktur. O’na tevekkül ettim ve O’na tövbe ettim.
  32. Ve eğer o, dağların yürütüldüğü veya yerin kesildiği veya kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir bildiriyse de aksine emir bütünüyle Allah’ındır. İman edenler eğer Allah uygun görseydi mutlaka insanların hepsini toptan hidayete erdirmesinden hiç ümit kesmediler mi? Ve o kâfirler onların sanayileri nedeniyle onlara isabet eden veya yurtlarının yanına düşecek vuruşup çarpışmaya Allah’ın vadi gelene kadar ara vermezler. Kesinlikle Allah vaat ettiği zamanı değiştirmez.
  33. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay edilmişti de o kâfirlere süre verdim. Sonra onları yakalayıverdim ki misillemem nasıl oldu?
  34. Kimdir o her nefsin kazandıkları nedeniyle üzerlerinde karar verici olan? Ve Allah’a ortaklar kılıyorlar. De ki: Onları tanımlayın. Yoksa siz O’na yeryüzünde bilmediğini mi bildireceksiniz? Yoksa sözden ortada olanı mı? Aksine, o kâfirlere planları süslenildi ve o yoldan alıkonuldular. Ve kimi Allah saptırırsa ki ona yol gösterecek yoktur.
  35. Dünya hayatında bir azap onlara içindir. Ve mutlaka ahiret azabı daha şiddetlidir. Ve onlar için Allah’a karşı önemseyip gereğini yapacaklardan yoktur.
  36. Önemseyip gereğini yerine getirenlere vaat olunan cennetin benzetmesi: Altından ırmaklar akar. Ürünleri ve gölgeleri süreklidir. İşte o önemseyip gereğini yapanların akıbetidir ve o kâfirlerin akıbeti o ateştir.
  37. Ve o kitap verdiklerimiz sana indirilen nedeniyle ferahlarlar ve hizipleşenlerden kimi onun bazısını inkâr eder. De ki:  “Kesin olarak ben Allah’a kulluk etmekle ve O’na şirk koşmamakla emrolundum. Ben O’na davet ediyorum. Geri dönüşüm ona doğrudur”.
  38. Ve işte onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Ve sana gelen o bilimden sonra onların heveslerine uyarsan, Allah’tan senin için velilik yapacak ve önemseyip gereğini yapacak yoktur.
  39. Ve senden önce resuller göndermiştik ve onlar için eşler ve çocuklar kılmıştık. Ve Allah’ın izni olmadan bir resul için bir ayetle gelme olmadı. Her son için bir kitap (kod, yazılım) vardır.
  40. Allah uygun gördüğünü siler ve uygun gördüğünü yerinde bırakır. Ana kitap O’nun indindedir.
  41. Ve onlara vadettiğimizin bir kısmını sana göstermesek veya seni vefat ettirsek de kesin olarak senin üzerine düşen tebliğdir. Ve hesap görmek bizim üzerimizedir.
  42. Ve görmüyorlar mı? Kesinlikle biz yeryüzünü etraflarından eksiltme durumundayız. Ve Allah hükmünü verir. O’nun hükmü sonrasında gelecek hüküm yoktur. Ve O, hesaplamada seridir.
  43. Ve mutlaka onlardan öncekiler plan yapmışlardı ki bütün planlar Allah’ındır. Her benliğin kazandığını bilir. Ve kâfirler dönem sonunun kimin olacağını bileceklerdir.
  44. Ve o kâfirler derler ki: Sen görevle gönderilmiş (resul) değilsin.  De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve o kitabın bilgisi indinde olan yeterlidir.

 

13. İbrahim Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif. Lâm. Râ. Rabb’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa doğru, O yaptırım güçlü, hayranlıkla tapılanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
  3. Allah, O ki göklerdekiler ve yerdekiler onundur. Ve şiddetli bir azaptan dolayı vay kâfirlere!
  4. Onlar ki dünya hayatını ahiretten daha çok sevenler ve Allah yolundan alıkoyanlar ve ona kusur arayanlar, işte onlar dönüşümsüz çok uzak bir sapıklık içindelerdir.
  5. Ve onlar için iyice açıklasın diye resullerden her birini onun toplumunun dilinden başkasıyla göndermedik ki Allah uygun bulduğu kimseyi saptırır ve uygun bulduğu kimseyi doğru yola iletir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  6. Ve biz mutlaka Musa’yı “Toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye ayetlerimizle göndermiştik. Kesinlikle işte ondadır sabreden ve şükreden herkes için mutlak ayetler.
  7. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O zaman sizi Firavun ailesinden kurtardı. Size azabın kötüsünü layık görürler ve oğullarınızı boğazlarlar ve kadınlarınızı hayatta bırakırlardı. Ve Rabb’inizden büyük bir deneme işte onun içindedir.
  8. Ve o zaman Rabb’iniz duyurdu ki: “Şükrederseniz mutlaka sizi artıracağım ve nankörlük ederseniz azabım mutlaka şiddetlidir”.
  9. Ve Musa dedi ki: “Siz ve yeryüzündekiler topluca inkâr etseniz de kesinlikle Allah mutlaka kimseye ihtiyacı olmayandır, övülmeğe layık olandır”.
  10. Sizden önce gecen Nuh ve Ad ve Semud toplumlarının ve o onlardan sonra gelenlerin bilgileri sizde hiç bulunur olmadı mı? Onları Allah’tan başkası bilmez. Onlara resulleri belgelerle geldiler de kızgınlıkla ellerini ağızlarına götürdüler ve dediler ki: “Kesinlikle biz sizinle gönderileni inkâr ettik. Ve kesinlikle biz bizi çağırdığınızdan çelişkiye düşüren şüphe içindeyiz”.
  11. Resulleri dedi ki:  “Gökleri ve yeri ayrıştıran Allah hakkında şüphe içinde misiniz? O, sizi suçlarınızdan hoş görmek için ve sizi adlandırılmış bir sona doğru ertelemeye çağırıyor”. Onlar dediler ki: “Siz ise sadece bizim gibi bir beşersiniz. Siz bizi atalarımızın kulluk eder olduğundan engellemek istiyorsunuz ki bize apaçık bir ikna edici otoriter yetkiyle gelin!”.
  12. Onların resulleri onlara dedi ki: “Biz ise sadece sizin gibi beşeriz. Ve lakin Allah kullarından uygun bulduğu üzerine büyük iyilik eder. Ve Allah’tan izinsiz bizim size ikna edici yetki belgesi getirmemiz olamaz. Ve Allah üzerine ki mutlaka tevekkül etsin müminler.
  13. Ve bizim için nedir? Ve bizi yollarımıza iletmişken Allah üzerine tevekkül etmeyelim? Ve mutlaka bize yaptığınız eziyetlere sabredeceğiz ve Allah üzerine ki mutlaka tevekkül etsin müminler.
  14. Ve o kâfirler resullerine: “Mutlaka sizi arazimizden çıkaracağız veya mutlaka milletimize döneceksiniz!” dediler de Rabb’leri onlara vahyetti: “O zalimleri mutlaka helak edeceğiz.
  15. Ve onlardan sonra sizi mutlaka o arazide yerleştireceğiz. İşte o makamımdan korkanlar ve vaadimden korkan içindir”.
  16. Fetih istediler. Ve her zorba inatçı hayal kırıklığına uğradı.
  17. Onun ardından cehennem! Ve orada irinli (antimonlu, bizmutlu?) sudan sulanırlar.
  18. Onu yudumlar ve nerdeyse içemez. Ve her önemli yerden ona ölüm gelir ve o ölümlü değildir. Ve onun arkasından haşin bir azap!
  19. Rabb’lerini inkâr edenlerin benzetmesi: Onların işleri fırtınalı bir günde rüzgârın onunla şiddetlendiği yanıp kül olan gibidir. Kazandıklarından hiçbir şey üzerine ayarlama yapamazlar. İşte o, o dönüşümsüz uzak sapıklıktır.
  20. Allah, O’nun gökleri ve yeri gerçek olarak biçimlendirdiğini görmedin mi? O uygun görürse sizi giderir ve yeni bir biçimlendirmede bulunur.
  21. Ve işte o Allah için zorlayıcı değildir.
  22. Ve topluca Allah’a bariz oldular ki zayıflar büyüklük taslayanlara dediler ki:  “Kesinlikle biz size tabiler olduk ki siz bizden Allah’ın azabından bir şeyi muaf tutanlar mısınız?”. Dediler ki: “Eğer Allah bize rehberlik etseydi mutlaka size rehberlik ederdik. Endişe sebebimiz eşittir. Sabır etsek de bizim için sığınacak bir yer yoktur”.
  23. Ve iş yerine getirilince o şeytan dedi ki: “Kesinlikle Allah size gerçek vadi vaat etti ve ben size vaat ettim ki sonra sizden caydım! Ve benim için sizi davet etmekten başka ikna edici yetki gücüm olmadı da siz bana cevap verdiniz ki beni kınamayın ve kendinizi kınayın! Ben sizin için yardım çığlığı atan değilim! Ve siz benim için yardım çığlığı atan değilsiniz. Kesinlikle ben önceden beni Allah’a ortak koşmanızı inkâr ettim”. Kesinlikle o zalimler, onlar içindir acı verici azap!
  24. Ve iman edenler ve salih ameller işleyenler altından ırmaklar akan cennetlere dâhil edilirler. Rabb’lerinin izniyle içinde devamlı kalacaklardır. Oradaki dirlik temennileri  “selâm!” dır.
  25. Görmedin mi? Allah nasıl bir benzetme verdi: İyi özellikli bir kelime, iyi özellikli o çok yıllık bitki gibidir. Onun kökü sabit ve dalı göktedir.
  26. O Rabb’inin izniyle her zaman ürününü verir. Akıllarında tutabilsinler diye Allah insanlara böyle benzetmeler verir.
  27. Ve kötü özellikli kelimenin benzetmesi kötü özellikli o çok yıllık bitki gibidir: Kökü yerin üstünden sökülüdür, onun için kararlılık yoktur.
  28. Allah inananları dünya hayatında ve ahirette sağlam bir ifade üzerinde tutar ve zalimleri şaşırtıp saptırır. Ve Allah uygun gördüğünü yapar.
  29. Allah’ın nimetini küfür olarak değiştirenleri ve toplumlarını mahvolma yurduna düşürenleri görmedin mi?
  30. Cehennem! Ona yaslanırlar ve ne kötüdür o karargâh!
  31. Ve Allah’ın yolundan saptırmak için Allah’a denkler kılarlar. De ki: “Metalanın! Ki kesinlikle dönüş yeriniz o ateştir”.
  32. İnanan kullarıma söyle namazı kılsınlar ve içinde alışveriş ve hatırın olmayacağı günün gelmesinden önce onlara verdiğimiz rızıktan açık ve gizli infak etsinler.
  33. Allah, O gökleri ve yeri biçimlendirdi ve gökten sıvı indirdi de onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı ve emriyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi ve nehirleri emrinize verdi.
  34. Ve iki ardışık olarak Güneş’i ve Ay’ı hizmetinize verdi. Ve geceyi ve gündüzü hizmetinize verdi.
  35. Ve O’dan istediğinizin hepsinden size verdi. Ve Allah’ın nimetini sayarsanız onu listeleyemezsiniz! Kesinlikle insan mutlaka çok zalimdir, çok nankördür.
  36. Ve o zaman İbrahim dedi ki: “Rabb’im! Bu beldeyi güvenli kıl. Ve beni ve oğullarımı putlara (imgelere) tapmaktan kaçınır kıl.
  37. Ey Rabb’im! Kesinlikle onlar insanların çoğunu saptırdılar ki kim bana uyarsa bendendir ve kim bana isyan ederse de kesinlikle sen hoşgörülüsün, özel merhametlisin.
  38. “Rabb’imiz! Kesinlikle ben zürriyetimden senin Beyt- i Haramının yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı yerine getirmeleri için ki sen insanlardan onlara meyleder gönüller kıl. Ve şükredebilmeleri için onları ürünlerden rızıklandır”.
  39.  “Rabb’imiz! Kesinlikle sen gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu bilirsin. Ve yerdeki ve gökteki hiçbir şey Allah’tan saklanır değildir”.
  40.  “O hamd (tapılacak hayranlık) kocamışken bana İsmail ve İshak’ı hibe eden Allah’ındır. Kesinlikle Rabbim mutlaka duayı işitendir”.
  41. “Rabbim! Beni ve zürriyetimden namazı yerine getirenlerden kıl. Rabb’imiz! Ve duamı kabul buyur.
  42.  “Rabb’imiz! Hesabın yerine getirileceği günde beni ve anamı-babamı ve iman edenleri hoş gör”.
  43. Ve Allah’ı zalimlerin işlediklerinden bilgisiz hesap etme! Kesin olarak onları içinde bakışların belirginleşeceği bir güne ertelemektedir.
  44. Başları kalkmış, gözleri başka taraflara dönmeyecek şekilde sabit kalmış ve gönülleri bomboştur.
  45. Ve insanları onlara azabın geleceği gün ile uyar ki zalimler derler ki: “Rabb’imiz; bizi yakın bir sona ertele, davetine uyalım ve resullere tabi olalım”. “Ve siz daha önce sizin için asla yıkımdan olmayacağına yemin edenler olmadınız mı?”.
  46.  Ve kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde yerleştiniz. Ve onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli oldu. Ve sizin için o benzetmeleri öne sürdük”.
  47. Ve onlar düzeneklerini planlamışlardı. Ve de dağları olumsuz etkileyecek olsa düzenekleri Allah’ın indindedir.
  48. Ki Allah’ı resullerine vaat ettiğinden cayan olarak hesap etme. Kesinlikle Allah yaptırım güçlü intikam sahibidir.
  49. O gün; yeryüzü başka bir yeryüzüne ve gökler değiştirilir. Ve onlar bir tek ve başat Allah için bariz olurlar.
  50. Ve o gün ağır suçluları kelepçeler içinde iliştirilmiş olarak görürsün.
  51. Elbiseleri katrandandır ve yüzlerini o ateş kaplar.
  52. O, Allah’ın herkese kazandığı karşılığı vermesi içindir. Kesinlikle Allah hesaplaşmada çabuktur.
  53. Bu insanlar için tebliğdir ve onunla uyarılmaları içindir ve kesin olarak yalnızca bir tek ilah bulunduğunu bilmeleri içindir ve üstün akıl sahiplerinin hatırlayıp anlamaları içindir.

 

14. Hicr suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Ra. İşte o, o kitabın ve apaçık duyurunun ayetleridir.
  3. O kâfirler eğer müslüman olsalar diye ne kadar çok arzu edecekler.
  4. Bırak onları, beslenip tüketsinler ve metalansınlar ve o beklenti onları eğlendirsin ki ileride bilecekler.
  5. Ve herhangi bir yerleşim yerinden onlar için bilinen bir kitap olmaksızın helake eder değiliz.
  6. Hiçbir ümmet sonunun önüne geçer değildir ve onu geciktirir değildir.
  7. Ve dediler ki: “Ey kendisine o zikir indirilen, kesinlikle sen bir mecnunsun.
  8. Doğru söyleyenlerdensen bize meleklerle bulunmalı değil misin?”.
  9. Biz melekleri gerçeklik dışında indiririz değiliz. Ve o zaman onlara tolerans gösterilmez.
  10. Kesinlikle biz, biz indirdik o zikri. Ve kesinlikle biz onun için mutlak muhafızlarız.
  11. Ve mutlaka senden önceki meşhurların taraftarlarına resul göndermiştik.
  12. Ve onlara resullerden gelmeyedursun sadece onunla alay eder oldular.
  13. İşte onun gibi onu ağır suçluların kalplerine sokarız.
  14. Onlar ona inanmazlar ve evvelkilerin sünneti (rutin uygulaması) geçmiştir.
  15. Ve eğer onlar üzerine gökten bir kapı açsak da korunarak çıkıp (çekimden) kurtulsalar.
  16. Mutlaka derler ki: “Kesin olarak bakışlarımız sarhoş edildi. Aksine biz sihirlenmiş topluluğuz”.
  17. Ve biz gökte burçlar kılmışız ve onu gözlemleyenler için süslemişiz.
  18. Ve göğü istenmeyen bozucu faktörlerden koruduk.
  19. Sadece kim gizlice duyumsal kavrayış çalmak isterse de ona açık bir kor (meteor) tabi olur.
  20. Ve yeryüzünü, onu uzatıp yaydık ve orada kıtalar serip sergiledik. Ve onun içinde tartılan her şeyden bitirdik.
  21. Ve orada sizin için ve sizin onlar için rızık veren olmadığınız kimseler için geçimlikler kıldık.
  22. Ve herhangi bir şeyden ise onun hazineleri sadece bizim indimizdedir. Ve biz onu bilinen bir ölçü dışında indirir değiliz.
  23. Ve biz rüzgârları aşılamaya gönderdik de gökten bir sıvı indirdik ki sizi onunla suladık. Onu için depolama yapanlar siz değilsiniz.
  24. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz hayat veren ve öldüren ve biziz varis olanlar.
  25. Ve mutlaka sizden öne geçenleri bilmişizdir ve mutlaka geri kalanları bilmişizdir.
  26. Ve kesinlikle senin Rabb’in, O onları toplar. Kesinlikle O hâkimdir, âlimdir.
  27. Ve mutlaka biz insanı ikili karşılıklı dizilip ilişkilendirilmiş olan art arda döşenmişten biçimlendirmişiz (DNA).
  28. Ve cin türü, onu daha önce yakıcı ateşten biçimlendirmiştik.
  29. Ve o zaman Rabb’in meleklere dedi ki: Kesinlikle ben ikil karşılıklı dizilip ilişkilendirilmiş olan art arda döşenmişten beşer şekillendirenim.
  30. Ki onu belli bir düzeye getirdiğim ve ruhumdan içine üflediğimde de onun için secdeye kapanın.
  31. Ki meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
  32. Yalnızca İblis secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
  33. Dedi ki: “Ey İblis! Sana ne oluyor? Secde edenlerle beraber olmazsın?”.
  34. Dedi ki: “Benim için ikil karşılıklı dizilip ilişkilendirilmiş olan art arda döşenmişten biçimlendirdiğin beşer için secde etmek olmaz”.
  35. Dedi ki: Öyleyse çık oradan ki kesinlikle sen şiddetle kovuldun!
  36. Ve kesinlikle din (yargı, hukuk) gününe kadar lanet senin üzerindedir.
  37. Dedi ki: “Rabb’im! Öyleyse insanların yeniden diriltilecekleri güne (kıyamete) kadar bana tolerans tanı”.
  38. Dedi ki: “Ki kesinlikle sen tolerans tanınanlardansın.
  39. Bilinen vaktin gününe kadar”.
  40. Dedi ki: Rabb’im! Beni azdırman nedeniyle kesinlikle ben onlara yeryüzündekileri mutlaka çekici göstereceğim ve onları mutlaka topluca azdıracağım.
  41. Sadece onlardan muhlis olan kulların hariçtir.
  42. Dedi ki: “İşte bu bana doğru olan doğru yoldur.
  43. Kesinlikle sana uyan azgınlardan başka kullarımın üzerinde onları ikna edici otorite sana ait değildir.
  44. Ve kesinlikle onlara topluca vaat edilen yer cehennemdir”.
  45. Onundur yedi kapı. Onlardan kısımlara ayrılmış bir bölük her bir kapı içindir”.
  46. Kesinlikle o Allah’ın emir ve yasaklarını önemseyip gereğini yapanlar cennetler içinde ve pınarlardadır.
  47. “Girin oraya güvenilir bir selamla!”.
  48. Ve biz onların kafalarındaki kinleri söktük. Kardeşler olarak, karşılıklı koltuklar üzerindelerdir.
  49. Onlara orada bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılanlar değillerdir.
  50. Kullarıma bildir. Kesinlikle ben, ben hoşgörülüyüm, özel merhametliyim.
  51. Ve de azabım o elem verici azaptır.
  52. Ve onları İbrahim’in konuklarından bilgilendir.
  53. Onun yanına girince ki onlar dediler ki: “Selam”. Dedi ki: “Kesinlikle biz sizden çekinenleriz”.
  54. Dediler ki: Çekinme! Kesinlikle biz, sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.
  55.  Dedi ki: “Bana ihtiyarlık dokunması üzerine mi bana müjde veriyorsunuz? Ki neye dayanarak müjdeliyorsunuz?”.
  56. Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz ki ümitsizlerden olma.
  57. Dedi ki: “Ve Rabb’imin rahmetinden sapkınlardan başka kim ümitsiz olur?”.
  58. Dedi ki: Sizin amacınız nedir ki? Ey görev için gönderilenler?”.
  59. Onlar dediler ki:  “Kesinlikle biz, biz ağır suçlu bir topluma bir görevle gönderildik”.
  60. Lut ailesi hariçtir. Kesinlikle biz onları topluca uzaklaştırıp kurtaranlarız.
  61. Onun karısı hariçtir. Biz onun geride kalanlardan olmasını ayarladık.
  62. Ki görevle gönderilenler Lut ailesine geldikleri zaman.
  63. Dedi ki: “Kesinlikle siz benimsenmeyen bir topluluksunuz”.
  64. Onlar dediler ki: “Aksine, biz sana onların soruşturup durduklarını getirdik.
  65. Ve gerçekle geldik sana. Ve kesinlikle biz doğrusunu söyleyenleriz.
  66. Ki gecenin bir kısmında gizlice ailenle yola çık ve sen arkalarına tabi ol ve hiç biriniz kendini yönünden çevirmesin ve emrolunduğunuz yere geçip gidin.
  67. Ve onlara işte o emri yerine getirdik: “Geride kalan bunlar sabahlarken sonlandırılanlardır”.
  68. Ve şehir ehli birbirlerine müjdeler vererek geldiler.
  69. Dedi ki: “Kesinlikle bunlar benim misafirimdir ki beni utandırmayın.
  70. Ve Allah’ı önemseyin ve beni rezil etmeyin”.
  71. Dediler ki: Ve biz seni âlemlerden hiç yasak etmedik mi?
  72. Dedi ki: “Bunlar kızlarım, eğer yapacak olursanız”.
  73. Senin yaşantın için mutlaka onlar bocaladıkları sarhoşlukları içindeydiler.
  74. Ki güneş doğarken o ses titreşimi onları yakaladı.
  75. Ki onun üstünü altı kıldık ve üzerlerine kayıtlı taşlar yağdırdık.
  76. Kesinlikle belirtiden anlayanlar için mutlak ayetler işte ondadır.
  77. Ve kesinlikle o mutlaka halen kalıcı olan yoldadır.
  78. Kesinlikle iman edenler için mutlak bir ayet ondadır.
  79. Ve Eyke halkı ise mutlaka zalimler oldular.
  80. Ki onlardan intikam aldık ve kesinlikle her ikisi mutlaka apaçık anayoldadır.
  81. Ve mutlaka Hicr halkı görevle gönderilenleri (resulleri) yalanlamışlardı.
  82. Ve onlara ayetlerimizi getirdik de ona aldırış etmeyenler oldular.
  83. Ve onlar dağlardan emin evler yontar oldular.
  84. Ki ses titreşimi onları sabahlarken yakalayıverdi.
  85. Ki edindikleri onlara yeterli gelip muaf tutmadı.
  86. Ve gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri gerçeklik dışında biçimlendirmedik. Ve kesinlikle o saat mutlaka var olucudur ki sen esaslı rahatlıkla rahat ol (hiç aldırış etme).
  87. Kesinlikle Rabb’indir O iyice biçimlendiren, bilendir.
  88. Ve mutlaka sana o ikişerden yediyi ve o büyük Kur’an’ı vermişizdir.
  89. Onlardan eşler olarak onunla metalandırdığımıza gözünü dikme ve onlar üzerine hüzne kapılma ve müminler için kanadını indir.
  90. Ve de ki: “Kesinlikle ben, ben apaçık bir uyarıcıyım”.
  91. O taksim edenlere indirdiğimiz gibi.
  92. Onlar ki Kur’an’ı kısım kısım çıkarıp ayrı kılarlar.
  93. Ki ve Rabb’in için, mutlaka onların topluca sorgulayacağız.
  94. Yapmakta olduklarından.
  95. Ki sana emrolunanı açıkça yüzlerine vur ve ortak koşanlara aldırış etme!
  96. Kesinlikle o alay edenler için biz sana yeteriz.
  97. Onlar Allah’la beraber başka bir tanrı edinenler ki yakında bileceklerdir.
  98. Ve mutlaka bilmişizdir. Onların söyledikleri nedeniyle senin kafan daralıyor.
  99. Ki Rabb’inin bağımsız ilintisiz (kusurlardan, ortaklardan) yegâne egemenliğini övgü ile vurgula ve secde edenlerden ol.
  100. Ve sana o kesin bilgi gelinceye kadar Rabb’ine kulluk et.

 

15. Nahl Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah’ın emri yerine geldi ki onu acele istemeyin. O, onların ortak koşmakta olduklarından ilintisiz yegâne egemen ve yücedir.
  3. O, kullarından uygun gördüğüne  “Uyarın! O kesindir ki benden başka tanrı yok. Ki Beni önemseyin ve gereğini yapın” diye O’nun emrinden olan Ruh ile melekleri indirir.
  4. O gökleri ve yeri gerçekçi olarak biçimlendirdi. O, onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  5. O, insanı salgıdan biçimlendirdi ki o zaman o, apaçık bir hasımdır.
  6. Ve nimet hayvanları, onu sizin için biçimlendirdi. Sizi sıcak tutacak ve birçok faydalar onlardadır ve onlardan beslenirsiniz.
  7. Ve barındırırken ve otlatırken onlardaki zariflik sizin içindir.
  8. Ve asla kendi kendinize sıkıntısız varır olamayacağınız bir beldeye kütlelerinizi o taşır. Kesinlikle Rabb’iniz, mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  9. Ve atları ve katırları ve eşekleri binmeniz ve ziynet olması için. Ve bilemediklerinizi biçimlendirmektedir.
  10. Ve yolun belirlenmesi Allah üzerinedir. Ondandır (yoldan) eğrisi. Ve eğer uygun görseydi mutlaka size topluca hidayet ederdi.
  11. O’dur sizin için gökten sıvı indiren. İçecek ondandır ve içinde hayvanlarınızı otlattığınız çok yıllık bitkiler ondandır.
  12. Onunla sizin için ekin ve zeytin ve hurmalıklar ve üzümler ve ürünlerin her türlüsünden bitirir. Kesinlikle fikir üretebilen bir topluluk için mutlak ayetler işte ondadır.
  13. Ve geceyi ve gündüzü ve Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Ve gök cisimleri O’nun emriyle hizmetinize kılınmıştır. Kesinlikle aklını kullanabilen bir topluluk için mutlak ayetler işte ondadır.
  14. Ve yeryüzünde sizin için farklı renklerde türettikleri. Kesinlikle öğüt alan bir toplum için mutlak ayetler işte ondadır.
  15. Ve O’dur ki ondan taze et yemeniz ve giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız için denizi hizmetinize veren. Ve O’nun fazlından araştırmanız için gemilerin onu yara yara iz yaparak gittiğini görürsün. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  16. Ve yeryüzüne sizinle birlikte hareket etsin diye kıtalar ve yolunuzu bulabilesiniz diye nehirler ve ulaşım yolları koyup serdi.
  17. Ve alametler. Ve gök cisimleriyle (yıldızlar, gezegenler, satellitler ile GPS) onlar yollarını bulanlardır.
  18. Ki biçimlendiren biçimlendiremeyen gibi midir de akıl etmez misiniz?
  19. Ve Allah’ın verdiği nimetleri saysanız listeleyemezsiniz. Kesinlikle Allah hoşgörülü ve özel merhametlidir.
  20. Ve Allah, O gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilir.
  21. Ve Allah’tan başka yakardıkları herhangi bir şeyi biçimlendiremez ve onlar biçimlendirilenlerdir.
  22. Hayatsız ölülerdir ve ne zaman diriltileceklerinin şuurunda değillerdir.
  23. İlahınız tek bir ilahtır. Ve ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır ve onlar büyüklük taslayanlardır.
  24. Çare yok. Kesinlikle Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Ve kesinlikle O, büyüklük taslayanları sevmez.
  25. Ve onlara: “Rabb’iniz ne indirdi?” diye sorulduğunda derler ki: “Öncekilerin düzmecesi”.
  26. Kıyamet günü kendi yüklerini tam olarak yüklenmek ve bilimdışı olarak saptırdıkları kimselerin yüklerinden yüklenmek içindir. Dikkat edin! Ne kötüdür yüklendikleri!
  27. Onlardan öncekilerden olanlar düzenbazlık kurmuşlardı da Allah onların binalarına temelden vardı ki tavanları üstlerinden üzerlerine çöktü. Ve azap onlara şuurunda olmadıkları yerden geldi.
  28. Sonra kıyamet günü O, o kâfirleri rezil eder ve der ki: “İçinde ayrışıp düşmanlar olduğunuz ortaklarım nerede?”. O bilim verilmiş olanlar derler ki: “Kesinlikle bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirler üzerinedir”.
  29. O kendilerine zulüm eder haldeyken meleklerin vefat ettirdikleri ki selam sergileyerek “Biz kötülükten işler olmadık” (derler). Aksine, kesinlikle Allah sizin işler olduklarınızı bilendir.
  30. Ki cehennemin kapılarından girin. İçinde sürekli kalıcılarsınız ki ne kötüdür büyük taslayanların yerleşim yeri!
  31. Ve önemseyip gereğini yapanlara denildi ki: “Rabb’iniz ne indirdi?” Dediler ki:  “Hayır indirdi”. Bu dünyada o iyilik edenler içindir iyilik ve mutlaka ahiret yurdu daha da hayırlıdır. Ve mutlaka ne güzeldir o önemseyip gereğini yapanların yurdu!
  32. Adn Cennetleri. Oraya dâhil edilirler. İçlerinden ırmaklar akar. Orada uygun gördükleri onlar içindir. Allah, o önemseyip gereğini yapanlara işte onun gibi karşılık verir.
  33. Onlar ki melekler onları hoşlukla vefat ettirirler. Derler ki: “Selam size! İşlemiş olduklarınız nedeniyle girin o cennete”.
  34. Onlar sadece meleklerin onlara gelmesini veya Rabb’inin emrinin gelmesini mi gözlemleyip bekliyorlar? Onlardan öncekiler işte onun gibi yaptılar ve Allah onlara zulmetmedi ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  35. Ki işlediklerinin kötülüğü onlara isabet etti ve o alay etmekte oldukları onları kuşatıverdi.
  36. Ve ortak koşanlar dediler ki:  “Allah uygun görseydi biz ve atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye kulluk yapmazdık ve O’ndan başkası olarak hiçbir şeyi haram kılmazdık”. Onlardan öncekiler işte onun gibi yaptılar ki resullerin üzerindeki açık tebliğden başkası mıdır?
  37. Ve mutlaka biz her ümmetten “Allah’a ibadet edin ve sofilikten kaçının” diye bir resul yetiştirmiştik ki onlardan kimine Allah rehberlik etti ve onlardan kiminin üzerine onun sapkınlığı hak oldu. Ki yeryüzünde gezip dolaşın da o yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin!
  38. Onların hidayetleri (rehberlikleri) üzerine hırslansan da kesinlikle Allah saptıranlara hidayet (rehberlik) etmez. Ve onlar için yardım edenlerden yoktur.
  39. Ve söz vermelerini güçlendirmek için Allah üzerine yemin ettiler: “Allah öleni diriltmez”. Aksine, o, O’nun üzerindeki gerçek vaattir. Ve lakin insanların çoğu, bilmezler.
  40. O (diriltme) içinde ihtilafa düştüklerini onlara açıklaması ve o kâfirlerin, kesinlikle onların yalancı olduklarını bilmesi içindir.
  41. Kesin olan: Biz herhangi bir şey için onu istediğimizde sözümüz onun için  “Ol” dememizdir ki o var olur.
  42. Ve o zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenler ki mutlaka dünyada onları güzelce yerleştireceğiz. Ve eğer bilir olsalar mutlaka o ahiret karşılığı daha değerlidir.
  43. Onlar ki sabreden ve yalnız Rabb’leri üzerine tevekkül edenlerdir.
  44. Ve senden önce onlara vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını görevli olarak göndermedik. Ki siz bilemiyorsanız o zikir ehline sorun.
  45. O açıklamalarla ve o paragraflarla ve insanlara onlara indirileni açıklaman ve düşünüp anlayabilmeleri için sana o zikri indirdik.
  46. Kötülük planlayanlar Allah’ın onları yer ile batırmasından veya şuuruna varamayacakları yerden onlara azabın gelmesinden emin midirler?
  47. Veya onların hoşlanarak yönettiği içinde onları yakalamasından! Onlar âciz bırakanlar (etkisiz kılanlar) değillerdir.
  48. Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden ki kesinlikle Rabb’in mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  49. Ve onlar Allah’ın herhangi bir şeyden biçimlendirdiğine doğru hiç bakmazlar mı ki? Gölgeleri Allah’a secde ederek, güneyden ve kuzeyden aşağılanarak tekrar tekrar eski haline gelirler.
  50. Ve göklerdeki ve yerdeki canlıların ve meleklerin secde etmeleri Allah içindir ve onlar büyüklük taslamazlar.
  51. Üzerlerinde Rabb’lerinin korkusunu duyarlar ve onlara emredileni yaparlar.
  52. Ve Allah dedi ki: “İki tanrı edinmeyin.  Kesin olan: O bir tek Tanrı’dır ki özellikle yalnız benden çekinin”.
  53. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur ve din (düzen, hukuk) sürekli olarak O’nundur ki Allah’tan başkasını mı önemsersiniz?
  54. Ve sizdeki nimet ki Allah’tandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda da O’na yalvarırsınız.
  55. Sonra sıkıntınızı giderince içinizden bir grup o zaman Rabb’lerine şirk koşarlar.
  56. Onlara verdiklerimiz nedeniyle nankörlük etmek için ki metalanın da ilerde bileceksiniz.
  57. Ve onları rızıklandırdıklarımızdan bilmediklerine pay ayırırlar. Allah’a yemin olsun! Kurgular olduklarınızdan mutlaka sorguya çekileceksiniz.
  58. Ve Allah’a o kızları kılıyorlar. O ilintisiz yegâne egemendir. Ve heyecanlanıp uyarıldıkları onlar içindir.
  59. Ve onlardan biri dişi ile müjdelendiği zaman kederli olarak yüzü kapkara kesilir.
  60. Ona verilen müjdenin kötülüğünden dolayı toplumundan gizlenir. Ona aşağılanma üzere sahip mi çıksın? Yoksa onu toprak içine mi gizlesin? Dikkat edin! Ne kötüdür verdikleri hüküm!
  61. Ahirete inanmayanlar içindir kötülüğün benzetmesi ve en yüce benzetme ise Allah’a aittir. Ve O,  yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  62. Ve eğer Allah insanları zulümleri yüzünden yakalayıp ceza verseydi yeryüzünde tek bir karasal yabani hayvan bırakır değildi. Ve lakin onları adlandırılmış sona doğru erteler. Ki sonları geldiği zaman onu bir saat erteleyemezler ve öne alamazlar.
  63. Ve hoşlanmadıklarını Allah’a kılarlar. Ve dilleri en iyinin onların olduğu yalanını vasıflandırır. Onların ateş içinde ve öncelikli olmasının çaresi yok.
  64. Allah’a yemin olsun! Mutlaka senden önceki ümmetlere resuller göndermiştik de o şeytan onların işlediklerini onlara cazip gösterdi ki bugün onların velileri odur. Ve onlar içindir yakıcı azap.
  65. Ve biz o kitabı sana içinde ihtilafa düştüklerini onlara açıklaman için ve inanan bir topluma rahmet ve hidayet olması dışında indirmedik.
  66. Ve Allah, O, gökten sıvı indirir de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Kesinlikle işiten toplum için işte ondadır mutlak ayet.
  67. Ve kesinlikle nimet hayvanlardaki mutlak ibret sizin içindir. Size onların karınları içindeki sindirilmiş olan ve kan arasından içenlere içimi kolay halis bir süt sağlarız.
  68. Ve hurma ve üzüm meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle, aklını kullanan toplum için mutlak ayet işte onun içindedir.
  69. Ve Rabb’in bal arısına “Dağlardan ve çok yıllık bitkilerden ve onların yaptığı temel yapılardan evler edin” diye vahiy etti.
  70. Sonra meyvelerin hepsinden beslen de Rabb’inin kolay kıldığı yöntemle sentezle. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar ki insanlar için şifa onun içindedir. Kesinlikle, düşünen bir toplum için mutlak ayet işte onunun içindedir.
  71. Ve Allah, O sizi biçimlendirdi. Sonra sizi vefat ettirir. Ve sizden kimi bilimden sonra bir şey bilmemesi için ömrünün en reziline geri döndürülür. Kesinlikle Allah âlimdir, ayarlayabilendir.
  72. Ve Allah, O, rızıklandırmada bazınızı bazınızın üstünde fazlalaştırdı ki o fazlalaştırılanlar rızıklarını emirleri altında bulunanlara geri döndürür değillerdir. Ki onlar onda eşittir. Allah’ın nimetiyle mi değersiz buluyorlar?
  73. Ve Allah, O size sizin benliğinizden eşler kıldı ve eşlerinizden sizin için oğullar ve torunlar kıldı. Ve sizi yararlı, hoş olandan rızıklandırdı ki hâlâ batılca mı inanıyorlar? Ve Allah’ın nimetiyle mi inkâr ediyorlar?
  74. Ve Allah’tan başka, onlara göklerden ve yerden herhangi bir şeyi rızıklandırmaya malik olmayan ve güç yetiremeyene mi kulluk ediyorlar?
  75. Ki Allah’a benzerler ileri sürmeyin. Kesinlikle Allah, O bilir ve siz, siz bilmezsiniz.
  76. Allah bir benzetme verdi: Bir şeyi ayarlayamayan, yönetim altında bir köle ve o bizden güzel bir rızık verdiğimiz ve o rızıktan gizli ve açık olarak infak eden eşit midir? Tapılacak hayranlık Allah’a aittir. Aksine onların çoğu bilmezler.
  77. Ve Allah iki adamı benzetme olarak verdi: Bunlardan biri dilsizdir. Bir şeyi ayarlayamaz ve efendisine bir sorundur. Onu her neyle ilgili kılsa bir avantajda bulunamaz. O ve adaletle emreden ve doğru yolda bulunan eşit midir?
  78. Ve göklerin ve yerin bilinmeyeni Allah’a aittir. Ve o saatin emri sadece bir göz kırpması gibidir veya daha yakındır. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayıp belirleyendir.
  79. Ve sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkaran Allah’tır. Ve O şükredebilesiniz diye sizin için işittiğini anlama ve gördüğünü anlama ve gönüller kıldı.
  80. Göğün boşluğu içinde uçmaya uygun hale getirilmiş o uçanları görmezler mi? Onlara onu Allah’tan başkası sağlamıyor. Kesinlikle, inanan bir toplum için işte ondadır mutlak ayetler.
  81. Ve Allah, O, evlerinizden sizin için sakinlik kıldı ve sizin için davar derilerinden göç gününde ve ikamet gününüzde hafif olmasını istediğiniz evler ve yapağılarından ve renkli yünlerinden ve kıllarından bir süreye kadar bir ev eşyası ve bir ticaret malı kıldı.
  82. Ve Allah, O, biçimlendirdiklerinden sizin için korunaklar kıldı ve sizin için dağlardan gizli barınaklar kıldı. Ve sıcağa karşı size önlem olacak giyecekler kıldı ve baskınınıza karşı size önlem olacak giyecekler (zırhlar) kıldı. Teslim olasınız diye işte onun gibi üzerinizdeki nimetini tamamlamaktadır.
  83. Ki zıddına giderlerse de kesin olarak senin üzerine düşen açıkça tebliğdir.
  84. Allah’ın nimetini tanırlar. Sonra onu inkâr ederler ve onların çoğu kâfirlerdir.
  85. Ve o gün her ümmetten birer şahit yetiştirip geliştireceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmez ve onlar lehine istenenler değillerdir.
  86. Ve o zulmedenler azabı gördüklerinde de o onlardan hafifletilmez ve onlar tolerans tanınır değillerdir.
  87. Ve ortak koşanlar ortaklarını gördükleri zaman derler ki: “Rabb’imiz! İşte bunlar senden başka dua ettiğimiz ortak kıldıklarımızdır” ki onlar “Siz mutlaka yalancılarsınız” sözünü onlara karşı sergilerler.
  88. Ve o gün Allah’a barışçılık sergilediler. Ve kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaştı.
  89. O inkâr eden ve Allah yolundan alıkoyanları bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle o azap üzerinde azapla artıracağız.
  90. Ve o gün her ümmet içinden onların aleyhinde şahit yetiştirip çıkarırız. Ve seni bunların üzerine şahit olarak getirdik. Ve o kitabı sana her şey için bir açıklama ve hidayet ve rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
  91. Kesinlikle Allah, O, adaleti ve iyilik yapmayı ve yakınlık sahipleriyle bulunmayı emreder. Ve edepsizliklerden ve o benimsenmeyenden ve azgınlıktan yasaklar. Hatırlayasınız diye size öğüt verir.
  92. Ve ahitleştiğiniz zaman Allah’la ahdinizi yerine getirin. Ve pekiştirdikten sonra verdiğiniz sözü bozmayın. Ve Allah’ı üzerinize kefil kılmıştınız. Kesinlikle Allah yaptıklarınızı bilir.
  93. Ve ipliğini liftlerinin kuvvetinden sonra bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğerinden daha çok oldu diye verdiğiniz sözleri aranızda bahane edinirsiniz. Kesin olarak Allah onunla sizi dener. Ve ayrılığa düştüğünüzü size kıyamet günü mutlaka bildirir.
  94. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka sizi tek bir ümmet kılardı. Ve lakin uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğünü hidayete erdirir. Ve işlemekte olduklarınızdan mutlaka sorgulanacaksınız.
  95. Ve verdiğiniz sözü aranızda bahane edinmeyin ki sabitliğinden sonra ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. Ve büyük azap sizin içindir.
  96. Ve Allah’ın ahdi ile az bir bedel satın almayın. Kesin olan, bilir olsanız Allah indindeki sizin için daha hayırlıdır.
  97. Sizde olanlar tükenir. Allah’ta olanlar kalıcıdır. Ve o sabredenlere onların karşılıklarını işlemekte olduklarının mutlaka daha iyisiyle vereceğiz.
  98. Bir mümin olarak erkek veya kadın kim salih (iyileştiren, düzelten) iş yaptıysa ki mutlaka biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve mutlaka onlara işler olduklarının en güzeliyle karşılık veririz.
  99. Ki Kuran okuduğun zaman da o kovulmuş şeytandan Allah’a sığınma iste.
  100. Kesin olan, iman eden ve Rabb’leri üzerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir ikna edici yetki gücü yoktur.
  101. Kesin olarak, onun ikna edici yetki gücü onu veli edinenler ve onunla ortak koşanlar üzerinedir.
  102. Ve biz bir ayetin yerine bir ayet değiştirdiğimizde ve Allah, O ne indirdiğini daha iyi bilirken dediler ki: “Kesin olarak sen bir kurgulayansın (iftiracısın)”. Aksine, onların çoğu bilmezler.
  103. De ki: Onu, Mukaddes Ruh iman edenlere sebat vermek için ve rehber ve müslümanlar için müjde olarak Rabb’in den gerçekle indirdi.
  104. Ve mutlaka bilmişizdir; kesinlikle onlar derler ki: “Kesin olarak ona onu bir insan öğretiyor”. O bilmişlik tasladıklarının dili yabancıdır ve bu apaçık Arapça dilindedir.
  105. Kesinlikle Allah’ın ayetlerine inanmayanlara Allah rehberlik etmez. Ve onlar içindir acı verici azap.
  106. Kesin olan, yalanı Allah’ın ayetlerine inanmayanlar kurgular. Ve işte onlardır o yalancılar.
  107. Kim kalbi imanıyla tatminkâr iken zorlananlar dışında, imanından sonra inkâr eder ve lakin kafasını küfre açarsa ki Allah’tan bir gazap onların üzerinedir. Ve onlar içindir büyük azap.
  108. İşte o, onların dünya hayatını ahiret üzerine daha hoş bulmaları ve de kesinlikle Allah’ın kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmemesi nedeniyledir.
  109. İşte onlar ki Allah’ın kalplerini ve kulaklarını ve görüp algılamalarını damgaladıklarıdır. Ve işte onlar o gafillerdir.
  110. Çare yok. Kesinlikle onlar ahirette o hüsrana uğrayanlardır.
  111. Sonra kesinlikle Rabb’in fitnelendikten sonra hicret eden, sonra çabalayan ve sabreden kimseler için; kesinlikle Rabb’in ondan sonra mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  112. O gün, her nefis kendi nefsi adına mücadele etme durumdadır ve her nefsin işlediği ona tamamen döndürülür. Ve onlar zulmedilenler değillerdir.
  113. Ve Allah bir yerleşim yerini benzetme olarak verdi. Tatminkâr güvenliydi. Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu ki onlar Allah’ın nimetleriyle nankörlük ettiler de Allah onlara sanayi eder oldukları nedeniyle açlık elbisesini ve korkuyu tattırdı.
  114. Ve mutlaka onlardan bir resul onlara gelmişti ki onu yalanladılar da onlar zalimlerken azap onları yakalayıverdi.
  115. Ki Allah’ın sizi rızıklandırdığından helâl hoş olarak tüketin. Yalnız özelikle O’na kulluk ediyorsanız onun nimetine şükredin.
  116. Kesin olarak, O sizin üzerinize o ölmüşü olanı ve o kanı ve o domuz etini ve Allah’tan başkası için kurban edileni haram kıldı. Ki kim zorda bırakılırsa haddi aşmadan ve tekrarlamadandır. Ki kesinlikle Allah çok hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  117. Ve dillerinizin yalanı vasıflandırması ile Allah üzerine iftira etmek için: “Bu helaldir ve bu haramdır” demeyin. Kesinlikle Allah üzerine yalan iftira edenler (kurgulayanlar) başarıya ulaşamazlar.
  118. O az bir metadır ve onlar içindir acı verici azap.
  119. Ve sana anlattıklarımızı daha önce o Yahudilere haram kıldık. Biz onlara zulmeder değildik ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
  120. Sonra, kesinlikle senin Rabb’in cahillikle kötülük işleyip sonra işte onun ardından tövbe eden ve ıslah olanlar için; kesinlikle senin Rabb’in onun ardından mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  121. Kesinlikle İbrahim Allah’a sürekli itaatkâr, katıksız bir önderdi. Ve o, asla o müşriklerden olmadı.
  122. Rabb’inin nimetlerine şükredendi. Onu seçti ve ona doğru yola doğru rehberlik etti.
  123. Ve biz ona (İbrahim’e) dünyada iyilik verdik. Ve kesinlikle o, o ahirette mutlaka salihlerdendir.
  124. Sonra sana vahiy ettik: “Katıksız olan İbrahim’in milletine tabi ol. Ve O müşriklerden olmadı” diye.
  125. Kesin olarak Cumartesi yasağı onda ihtilaf edinenlere kılındı. Ve kesinlikle Rabb’in kıyamet günü içinde ihtilaf eder olduklarını aralarında mutlaka hükme bağlayacaktır.
  126. Rabb’inin yoluna hikmetle ve iyi öğütle çağır! Ve onlarla o en iyi olanla mücadele et. Kesinlikle Rabb’in, O kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları en iyi bilendir.
  127. Ve misilleme yapacaksanız size yapılanın aynıyla misilleme yapın. Ve sabrederseniz mutlaka o, o sabredenler için daha iyidir.
  128. Ve sabret ve senin sabrın Allah’la olandan başka değildir. Ve onlar üzerine hüzünlenme! Ve onların planlarından sıkıntı içinde olma.
  129. Kesinlikle Allah, o önemseyip gereğini yapanlar ve o iyilik yapanlarla beraberdir.

 

16. İsra Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Mescid- i Haram’dan (Kısıtlanmış Mescitten) ona ayetlerimizden göstermek için, çevresini elverişli kıldığımız Mescid- i Aksâ’ya (Öteki Mescit’e) kulunu gizlice, gece yolculuğuna çıkaran O ki ilintisiz yegâne egemendir. Kesinlikle O, O işitendir, görendir.
  3. Ve Musa’ya o kitabı verdik ve onu İsrailoğulları için rehber kıldık ki benden başka vekil edinmeyesiniz!
  4. Nuh ile beraber taşıdıklarımızın soyundan! Kesinlikle o, şükreden bir kul oldu.
  5. Ve İsrailoğullarına kitapta ortaya koyup belirttik: Mutlaka yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve mutlaka saygın büyüklükle üstün olacaksınız.
  6. Ki o ikiden öncekinin vadi gelince, üzerinize bize kulluk yapan şiddetli baskın sahibi kullarımızı gönderdik de onlar diyarlarınızın arasını işgal ettiler ve o yapılan bir vaat oldu.
  7. Sonra sizin üzerinize ikinci kez başarılı durum sağladık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve sizi bireysel çoğunluk kıldık.
  8. İyilik ederseniz kendiniz için iyilik edersiniz. Ve kötülük ederseniz de o kendiniz içindir ki sonraki vaadin olması yüzünüzü kötüleştirmeleri için ve mescide ilk defa girdikleri gibi girmeleri için ve yıkabildiklerini harap etmeleri içindir.
  9. Rabb’inizin size merhamet etmesi umulur. Ve siz dönerseniz biz döneriz. Ve cehennemi kâfirler için tutukluluk yeri kıldık.
  10. Kesinlikle bu Kuran o daha sağlıklı olana rehberlik eder. Ve salih amel işleyen müminlere, onlar için değerli bir karşılık olduğunu müjdeler.
  11. Ve kesinlikle onlar ki ahirete inanmayanlar, onlar için elem verici azap hazırladık.
  12. Ve insan hayır duasıyla dua ederken şerri ister. Ve insan acelecidir.
  13. Ve biz geceyi ve gündüzü iki ayet olarak kıldık ki Rabb’inizin fazladan olan nimetlerini araştırmanız ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için gecenin ayetini sildik ve gündüzün ayetini görmeyi sağlayan kıldık. Ve biz her şeyi ayrıntıyla açıkladık.
  14. Ve biz her insanın talihini onun boynuna mecbur tuttuk. Ve kıyamet gününde onun için açılmış, onu karşılayan bir kitap çıkarırız.
  15. “Kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin”.
  16. Kim doğru yolu bulursa ki kesin olarak kendi için bulur. Ve kim saparsa ki kesin olarak kendi aleyhine sapar. Ve yüklenen diğerinin yükünü yüklenmez. Ve biz bir resul yetiştirip çıkarana kadar azap eden olmadık.
  17. Ve biz bir yerleşim yerini helak etmek istediğimiz zaman onun şımarıklarına emrederiz de onlar orada bozgunculuk çıkarırlar ki onun üzerine o söz hak olur. Ki onun ardını dumura uğratırız.
  18. Ve Nuh’tan sonra nice nesilleri yok ettik. Ve kullarının suçlarından haberdar, gören olarak Rabb’in yeterlidir.
  19. Kim o acili ister olduysa istediğimiz kimseye uygun gördüğümüzü çabuklaştırırız. Sonra onun için kınanmış ve kovulmuş olarak yaslanacağı cehennem kılarız.
  20. Ve kim ahireti isterse ve koşuşturması ile onun için koşuşturur ve o mümin ise işte onların çalışmaları karşılık bulandır.
  21. Bunların hepsine yardımda bulunuruz. Ve bunlara Rabb’inin bağışından. Ve Rabb’inin bağışı kısıtlanmış değildir.
  22. Bak! Biz nasıl onların bazısını bazısının üstünde fazlalaştırdık! Ve mutlaka ahiret derece ve fazlalık olarak daha değerlidir.
  23. Allah ile birlikte başka bir ilâh kılma ki kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak kalırsın.
  24. Ve Rabb’in kararlaştırdı ki: Özellikle O’ndan başkasına kulluk etmeyesiniz ve ana-babayla iyilikle geçinesiniz. Amma onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa da ikisine  “öf” bile deme ve ikisini azarlama. Ve ikisine değerli söz söyle.
  25. Ve ikisi için merhametten tevazu kanadını indir. Ve de ki: Ey Rabb’im! Onların beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen ikisine merhamet et.
  26. Rabb’iniz benliklerinizdekini daha iyi bilir. Düzeltici, iyileştirici olursanız ki kesinlikle O, O’na düşkün olanlar için hoşgörülüdür.
  27. Ve yakınlık sahibine ve yoksula ve yolda kalmışa hakkını verme durumunda ol. Ve saçıp savurma.
  28. Kesinlikle saçıp savuranlar o şeytanların kardeşleri oldular. O şeytan ise Rabb’ine karşı çok nankör oldu.
  29. Ve ama Rabb’inden araştırdığın bir rahmeti aramak için onlarla ilgilenmezsen onlara yumuşak söz söyle.
  30. Ve elini boynuna bağlı kılma ve onu bütün esnekliği ile esnetme ki kınanır durumda ve hasret içinde kalırsın.
  31. Kesinlikle Rabb’in uygun gördüğü kimsenin rızkını esnetir ve ayarlar. Kesinlikle O kullarını görendir, haberdar olandır.
  32. Ve yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Biziz onlara ve özellikle size rızık veren. Kesinlikle onları öldürmek çok önemli bir hatadır.
  33. Ve zinaya yaklaşmayın. Kesinlikle o aşırı ahlaksızlık ve ne kötü bir yoldur.
  34. Ve haklı olmadıkça Allah’ın haram kıldığı benliği (nefsi) katletmeyin. Ve kim haksız yere öldürülürse de biz onun velisine yetki gücü vermişizdir ki o öldürmede aşırı gitmesin. Kesinlikle o desteklenen oldu.
  35. Ve en şiddetli çağına ulaşıncaya kadar o en güzel olanın dışında yetimin malına yaklaşmayın ve o ahdi yerine getirin. Kesinlikle ahit sorulacak olandır.
  36. Ve ölçtüğünüzde ölçüyü tam yerine getirin ve doğru standart birimle tartın. İşte o daha avantajlıdır ve değerlendirme olarak daha iyidir.
  37. Ve bilimden senin için ondan olmayanın ardına düşme. Kesinlikle işitip anlama ve görüp anlama ve gönül, işte onların hepsi ondan sorgulanacak olandır.
  38. Ve yeryüzünde ilgi çekici olarak yürüme. Kesinlikle sen asla yeri yaramazsın ve asla boyca dağları aşamazsın.
  39. İşte onların hepsi Rabb’in indinde hoşlanılmayan kötü olandır.
  40. İşte o hikmetten Rabb’inin sana vahiy ettiklerindendir. Ve Allah’la beraber başka tanrı kılma ki yerilmiş ve kovulmuş olarak cehennemde sergilenirsin.
  41. Rabb’iniz oğulları sizin için eleyip seçti ve meleklerden dişiler mi edindi? Kesinlikle siz mutlaka büyük bir söz söylersiniz.
  42. Ve biz bu Kuran’da anlamaları için çok açıklama yapmışızdır. Ve o onların nefretinden başkasını artırmaz.
  43. De ki: Onların dedikleri gibi eğer Allah ile birlikte ilâhlar olsaydı, o zaman onlar evrenin temel yapı, yönetim sahibine doğru araştırırlardı.
  44. O, ilintisiz yegâne egemen ve onların söylediklerinden saygınlık açısından çok yücedir.
  45. O yedi gök ve yer ve onların içinde bulunanlar Allah’ın ilintisiz yegâne egemenliğini ilan edip vurgularlar. Ve herhangi bir şeyden olan ise O’nu övgüyle ilintisiz yegâne egemenliğini ilan edip vurgulama haricinde değildir. Ve lakin siz, onların bu ilan edip vurgulamasını iyi anlamazsınız. Kesinlikle O, hoşgörülü olandır yumuşak davranandır.
  46. Ve Kuran okuduğun zaman senin ile ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde kıldık.
  47. Ve onu anlarlar diye kalplerinin üzerine kılıf ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Ve Kuran’da Rabb’ini bir tek olarak andığın zaman nefretle arkalarını dönerler.
  48. Biz, seni dinledikleri zaman ne için dinlediklerini ve gizli toplantı yaptıkları o zaman zalimlerin:  “Siz ise sadece sihirlenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini daha iyi biliriz.
  49. Bak! Senin için nasıl benzetmeler öne sürdüler de sapıttılar ki bir yol-yönteme güç yetiremiyorlar.
  50.  Ve dediler ki: “Biz mi kemik ve ufalanmış olduğumuz zaman, kesinlikle biz mi mutlaka yeni bir biçimlenişle geri dönüştürülenleriz?”.
  51. De ki: Taş veya demir olun.
  52. Veya kafanızda büyüttüğünüz herhangi bir yaratık. Ki diyecekler: “Bizi kim tekrar iade edecek?”. De ki: “O ki sizi önceki defa ayrıştıran”. Ki sana doğru başlarını sallayarak derler ki: “Ne zamandır o”. De ki: “Yakın olması beklenir”.
  53. O gün sizi çağırır ki O’na hamd ile davetine icabet edersiniz ve kaldığınızı ise sadece az bir süre zannedersiniz.
  54. Ve kullarıma söyle: “Sözün o en güzel olanını söylesinler. Kesinlikle o şeytan aralarında kışkırtıcılık yapar. Kesinlikle o şeytan insan için apaçık düşman olandır.
  55. Rabb’iniz sizi daha iyi bilir. Uygun görürse size merhamet eder veya uygun görürse size azap eder. Ve seni onlar üzerine vekil göndermedik.
  56. Ve Rabb’in göklerde ve yerde olan kimseleri daha iyi bilir. Ve nebilerin bazılarından bazılarını fazlalıkla kılmışızdır ve Davud’a Zebur vermişizdir.
  57. De ki: O’ndan başka o iddia ettiklerinizi çağırın. Ki sizi bir zorluktan kurtarmaya ve değiştirmeye malik değillerdir.
  58. Onların dua ettikleri işte onlar, hangisi daha yakın olur diye Rabb’lerine doğru vesile ararlar. Ve O’nun merhametini umarlar ve O’nun azabından korkarlar. Kesinlikle Rabb’inin azabı sakınılır olan azaptır.
  59. Ve yerleşim yerinden herhangi birini ise kıyamet gününden önce biz onu helak etmez veya ona şiddetli bir azapla azap etmez değiliz. İşte o satırlanmış o kitapta olandır.
  60. Ve bizi ayetler göndermekten alıkoyan sadece öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Ve Semûd’a basiret olan o döllenmiş dişi deveyi verdik de onunla zulmettiler. Ve biz o ayetleri korkutma haricinde gönderir değiliz.
  61. Ve o zaman sana dedik ki: “Rabb’in kesinlikle insanları kuşattı”. Ve sana gösterdiğimiz rüya ve Kuran’da lanetlenmiş ağaçla sadece insanları zorlamayla denedik. Ve biz onları korkutuyoruz ki o onların büyük azgınlıklarından başkasını artırmıyor.
  62. Ve o zaman meleklere dedik ki: “Âdem için secde edin” ki İblis haricinde secde ettiler. Dedi ki: “Ben çamurdan yarattığın kimse için secde eder miyim?”.
  63. Dedi ki: “Bu benim üzerime ikram ettiğini gördün mü? Beni kıyamet gününe kadar ertelersen mutlaka az kısmı dışında onun soyunu disiplinim altına alırım”.
  64. Dedi ki: “Git! Ki onlardan kim sana tabi olursa da kesinlikle cehennem eksizsiz bir ceza olarak karşılığınızdır.
  65. Ve onlardan gücünün yettiğini sesinle tedirgin et. Ve atlılarını ve piyadelerini onların üzerine sürdür. Ve mallarına ve çocuklarına ortak ol! Ve onlara vaatlerde bulun”. Ve o şeytan onlara aldatmadan başkasını vaat etmez.
  66. “Kesinlikle benim kullarım, senin onlar üzerinde hiçbir ikna edici otoriter yetkin yoktur. Ve vekil olarak Rabb’in yeter”.
  67. Rabb’iniz O’dur ki, fazlalıklarından elde edesiniz diye denizde gemileri sizin için seyir ettirir. Kesinlikle O, sizin için özel merhametli olandır.
  68. Ve size denizde bir zorluk dokunduğu zaman, yalnızca O hariç dua ettikleriniz kaybolur gider ki karaya doğru sizi kurtarınca ilgisiz kalırsınız. Ve insan nankör olandır.
  69. O’nun sizi karanın yan tarafıyla batırmasından veya üzerinize yontan bir kasırga göndermesinden emin misiniz? Sonra sizin için bir vekil bulamazsınız.
  70. Yoksa sizi bir kere daha ona (denize) göndererek üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi boğmasından emin misiniz? Sonra bizim üzerimizde tabi olacak bulamazsınız.
  71. Ve biz Âdemoğluna ikram etmiştik. Ve onları karada ve denizde taşıdık ve temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık ve fazlalıklı biçimlendirdiğimizin çoğundan fazlalıklı kıldık.
  72. O gün bütün insanları imamları ile çağırırız da kime kitabı sağından verildiyse ki işte onlar kitaplarını okurlar ve en ufak sapma (açı) kadar zulüm yapılmaz.
  73. Ve kim burada kör olduysa ki o ahirette de kördür. Ve yol-yöntem bakımından daha sapkındır.
  74. Ve neredeyse mutlaka sana vahiy ettiğimizden başkasını bize karşı kurgulaman için seni zor durumda bırakacaklardı ve o zaman mutlaka seni hatırı sayılır kişi edineceklerdi.
  75. Ve eğer seni sabit kılmasaydık, mutlaka neredeyse az bir şey onlara dayanak olmuştun.
  76. Ve o zaman biz; sana hayatı kat kat ve ölmeyi kat kat tattırırdık. Sonra bizim üzerimizde sana bir yardım edici bulamazdın.
  77. Ve çok yakında seni oradan çıkarmak için o yerde mutlaka tedirgin etmek isterlerse de ve o zaman onlar da senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.
  78. O senden önce gönderdiğimiz resullerin sünnetindendir. Ve bizim sünnetimizde bir değiştirme bulamazsın.
  79. Güneş’in aşağı sarkmasından gecenin koyulaşmasına doğru ve fecir birikimi için namazı kıl. Kesinlikle fecir (gündoğumu) birikimi şahit olunandır.
  80. Ve geceden ki bir kısmında sana özgü fazladan uyan. Rabb’in seni övülmüş bir makama yetiştirmesi umulur.
  81. Ve de ki: Rabb’im! Beni doğru bir girdirilişle girdir ve doğru bir çıkarılışla çıkar ve tarafından bana yardımcı ikna edici otoriter güç kıl.
  82. Ve de ki: Gerçek geldi ve gerçek dışı olan sindi. Kesinlikle gerçek dışı olan sinicidir.
  83. Ve Kuran’dan inananlara rahmet ve şifa olanı indiririz. Ve o, zalimleri zarardan başka artırmaz.
  84. Ve insanı nimetlendirdiğimiz zaman ilgisizleşir ve yan çizer. Ve ona bir dezavantaj dokunduğunda umutsuzluğa kapılır.
  85. De ki: Her biri kendi doğru görüşüne göre iş yapar ki Rabb’iniz kimin daha doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.
  86. Ve sana o Ruh’tan soruyorlar. De ki: O Ruh, Rabb’imin emrindendir. Ve sizde bilimden azdan başkası bulunur değildir.
  87. Ve mutlaka gerekli görürsek sana vahiy ettiklerimizi mutlaka gideririz, sonra ona bizim üzerimize bir vekil bulamazsın.
  88. Rabb’inden merhamet hariçtir. Kesinlikle O’nun fazlı senin üzerine çok değerli olandır.
  89. De ki: Mutlaka bazısı bazısına arka çıkan olsalar da insanlar ve cinler bu Kuran’ın bir benzerini ortaya koymak için toplaşsalar, onun bir benzerini mutlaka ortaya koyamazlar.
  90. Ve biz bu Kuran’da insanlar için her benzetmeden çeşitli anlatımlarda bulunmuşuzdur ki insanların çoğu inkâr haricinde kaçınmışlardır.
  91. Ve dediler ki: “Sen bize yerden fışkıran bir su kaynağı yarıncaya kadar sana asla inanmayacağız.
  92. Veya sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bahçen olsun ki aralarından akan ırmakları bolca akıtmalısın.
  93. Veya iddia ettiğin gibi göğü tepemize parça parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri karşımızda bulundurmalısın.
  94. Veya altından bir evin olmalı veya göğe yükselmelisin ve üzerimize okuyacağımız bir kitap indirmezsen senin o yükselmene asla inanmayız”. De ki: “Rabbim subhandır! Ben resul bir beşerden başkası olan mıyım?”.
  95. Ve insanlara hidayet geldiği zaman inanmalarına engel olan “Allah resul beşer mi yetiştirdi?” demelerinden başkası değildir.
  96. De ki: Eğer yeryüzünde tatminkâr halde yürüyen melekler olsaydı, mutlaka onlar üzerine gökten resul melek indirirdik.
  97. De ki: Benim ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Kesinlikle O, kullarından haberdar olandır, görendir.
  98. Ve Allah kime rehberlik ettiyse ki o doğru yolu bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa ki onlar için O’nun dışında asla veliler bulamazsın. Ve kıyamet günü onları yüzükoyun körler ve dilsizler ve sağırlar olarak toplarız. Onların barınakları cehennemdir. Her sönüşünde onu onlara yakıcılık olarak arttırırız.
  99.  Ayetlerimizi görmemezlikten gelmeleri ve “Biz kemik ve ufalanmış toprak olduğumuz zaman mı? Biz mi, mutlaka yeni bir biçimleniş ile diriltileceğiz?” demeleri nedeniyle işte o, onların karşılıklarıdır (cezalarıdır).
  100. Ve görmüyorlar mı? Gökleri ve yeri biçimlendiren Allah’ın onların mislini biçimlendirmeye kadir olduğunu ve onlar için çelişki olmayan bir ecel kıldığını? Ki zalimler kâfirlik haricinde kaçınırlar.
  101. De ki: Eğer Rabb’imin rahmet hazinelerine siz malik olsaydınız, harcanır korkusuyla mutlaka elinizde tutardınız. Ve insan sıkı elli olandır.
  102. Ve mutlaka Musa’ya dokuz açıklayıcı ayet vermiştik ki İsrailoğullarına sor! O onlara geldiği zaman ki Firavun ona dedi ki:  “Kesinlikle ben ey Musa seni mutlaka sihirlenmiş zannediyorum”.
  103. Dedi ki: “Mutlaka bunları basiretler olarak göklerin ve yerin Rabb’inden başkasının indirmediğini bilmişsindir. Ve kesinlikle ben Ey Firavun! Seni mutlaka mahvolmuş zannediyorum”.
  104. Ki onları yeryüzünde huzursuz etmek istedi de onu ve beraberindekilerini topluca boğduk.
  105. Ve onun ardından İsrailoğullarına dedik ki: Yeryüzünde iskân edin ki o sonrakinin vaadi geldiğinde sizi iç içe bir araya getiririz.
  106. Ve onu gerçekle indirdik ve o gerçek olarak indi. Ve seni müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermedik.
  107. Ve bir davet olarak, insanlara durarak okuman için ayırdık ve onu ayrı ayrı bir indirme ile indirdik.
  108. De ki: Ona inanın veya inanmayı. Kesinlikle ondan önceki bilim verilenlere o aktarıldığı zaman çeneleri üzerine secdeye kapanırlar.
  109. Ve derler ki: Rabb’imiz bağımsız, ilintisiz yegâne egemendir. Rabb’imizin vaadinin olması mutlaka yapılandır.
  110. Ve çeneleri üstü kapanarak ağlarlar. Ve onların itaatkârlığını artırır.
  111. De ki:  “Allah diye dua edin veya Rahman diye dua edin”. Hangisi ile dua etseniz ki en güzel isimler O’nundur. Ve namazında sesini çok yükseltme ve onda çok kısma ve işte o ikisi arasında bir yöntem edin.
  112. Ve de ki: Tapılacak hayranlık asla çocuk edinmeyen ve asla mülkte ortağı olmayan ve boyun eğdireceklerden velisi bulunmayan Allah’adır. Ve O’nu tekbirle yücelt.

 

17. Kehf Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık kuluna o kitabı indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah’a aittir.
  3. O’nun tarafından şiddetli bir baskını uyarmak ve düzeltici çalışmalarda bulunan müminlere iyi karşılığın onların olduğunu müjdelemek içindir dosdoğru olarak.
  4. Onlar onun içinde zamanın sonuna kadar orada olanlardır.
  5. Ve  “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarır.
  6. Onların ve atalarının onunla ilgili bilimleri yoktur. O, ağızlarından çıkan ne önemli bir kelimedir. Söyledikleri ise sadece yalandır.
  7. Ki onlar bu anlatıma asla inanmıyorlar diye onların etkileri üzerine mutlaka üzülerek kendini yiyip bitirecek olabilirsin.
  8. Kesinlikle biz hangisi daha iyi iş yapacak diye onları denemek için yeryüzü üzerindekini onun için süs kıldık.
  9. Ve kesinlikle biz onun üzerindekini mutlaka çıplak yamaç yüzeyi kılanlarız.
  10. Yoksa sen yapay mağara ve kitabe ehlini şaşılacak olan ayetlerimizden mi hesap ettin?
  11. O gençler yapay mağaraya sığınınca ki dediler: “Rabb’imiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve bizim için işimizde olgun tutum hazırla”.
  12. Ki o yapay mağarada yıllarca onların kulaklarının üzerine vurduk (dualarına icabet ettik).
  13. Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi listelediklerini bilmek için onları kaldırdık.
  14. Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak bildirmekteyiz. Kesinlikle onlar Rabb’lerine iman eden birkaç gençtir ve onların hidayetlerini artırdık.
  15. Ve dik durduklarında kalplerine sağlamlık verdik de dediler ki: “Rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir. Asla ondan başkasına ilah olarak dua etmeyiz. Edersek o zaman mutlaka aşırı gitmiş oluruz.
  16. Bu, bizim toplumumuz Allah’tan başka ilâh edindiler. Onlar üzerine ikna edici bir belge getirmeli değiller miydi? Ki Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kimdir?”.
  17. “Ve siz onlardan ve Allah’tan başka kulluk ettiklerinden ilişkinizi kestiğiniz ki o yapay mağaraya girin. Rabb’iniz size rahmetinden gönderip yaysın ve size işinizde kolaylık hazırlasın”.
  18. Ve Güneş’i görürsün ki yükselirken onların yapay mağaralarının güney tarafından gelip geçer ve battığı zaman onların kuzey tarafından çaprazlayıp keser ve onlar ondan geniş bir alandalardır (Mısır'da Luksor şehri Krallar Vadisi (Biban el-Muluk) ya da Ölüm Vadisi olarak bilinen bu vadi Nil Nehri kıyısında yer alan Luksor'un tam karşısına (western bank), Deir El Bahri bölgesinde iki vadinin kesiştiği noktadadır). İşte o Allah’ın ayetlerindendir ve Allah kime hidayet ederse ki o yolu bulandır ve kimi de saptırırsa ki onun için olgunlaştıran veli asla bulamazsın.
  19. Ve onları uyanık hesap edersin. Ve onlar lahittir (istirâhatgâhtır). Biz onları güney tarafa ve kuzeye tarafa döndürürüz. Ve köpekleri eşikte, ön ayaklarını ileri doğru uzatandır. Eğer onların üzerlerine doğru yükselip varsaydın, mutlaka tersine dönüp kaçardın ve mutlaka onlardan için korku ile doldurulurdu.
  20. Ve işte onun gibi birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. Onlardan bir sözcü dedi ki: “Ne kadar kaldınız?”. (Birinci grup) dediler ki: “Bir gün veya günün bir parçası kadar kaldık”. (İkinci grup) dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı, Rabb’iniz daha iyi bilir. Ki birinizi bu yaprak (metal, bozuk) paranızla şehre gönderin de baksın hangi yiyecek daha arı ise ondan size rızık getirsin. Ve çok incelikli davransın ve sizin ile ilgili herhangi birini şuurlandırmasın.
  21. Kesinlikle onlar sizin farkınızda olurlarsa sizi taşlarlar veya milletlerine geri döndürürler. Ve o zaman zamanın sonuna kadar asla başarıya ulaşamazsınız”.
  22. Ve işte onun gibi Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ve o saat içinde çelişki olmadığını bilmeleri için onları açığa çıkardık. O zaman aralarında görevlerini tartışırlarken de dediler ki:  “Üstlerine bir bina yapın. Rabb’leri onları daha iyi bilir”. Görevleri üzerine galip gelenler dediler ki: “Mutlaka üzerlerine bir secde yeri edineceğiz”.
  23. Diyecekler ki: “Üçtür, dördüncüleri köpekleridir”. Ve bilinmeyene atarak derler ki: “Beştir, altıncıları köpekleridir”. Ve derler ki: “Yedidir, sekizincileri köpekleridir”. De ki: “Onların sayılarını Rabb’im daha iyi bilir”. Onları az kişiden başkası bilmez. Ki onlar hakkında yüzeyel tartışma dışında bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında onlardan birine sorma.
  24. Ve bir şey için; “Kesinlikle ben işte onu yarın yapanım” deme.
  25. Sadece Allah uygun görürse. Ve unuttuğunda Allah’ı an ve de ki: “Umarım Rabb’im bana bu olgunluktan daha yakını için rehberlik eder”.
  26. Ve onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve onlar dokuz yıl ilave ettiler.
  27. De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını daha iyi bilen Allah’tır. Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O ne güzel gören ve işitendir! Ve onların, O’ndan başka bir velisi yoktur. Ve O hükmünde herhangi birini ortak etmez.
  28. Ve Rabb’inin kitabından sana vahyolunanı aktar. O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve O’ndan başka bilgelik için başvurulacak asla bulamazsın.
  29. Ve sabah akşam O’nun ilgisini isteyerek Rabb’lerine dua edenlerle birlikte kendine sabret. Ve dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Ve kalbini zikrimizden gafilleştirdiğimiz ve hevesine uyan ve işi gücü ölçüsüzlük olana itaat etme.
  30. Ve de ki: Gerçek Rabb’inizdendir ki kim uygun görürse iman etsin ve kim uygun görürse inkâr etsin. Kesinlikle biz zalimler için ateş hazırladık. Onun çardağı onları çepe çevre kuşatır. Ve kurtarıcı sulama isterlerse erimiş maden gibi yüzleri kızartan bir sıvı ile sulanırlar. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir dinlenme yeri!
  31. Kesinlikle o iman eden ve salih işler yapanlar, kesinlikle biz işi güzel kişinin karşılığını zayi etmeyiz.
  32. İşte onlar, onlar içindir altından ırmaklar akan Adn Cennetleri. Orada altın takılarla süslenirler ve ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil takımlar giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. Ne güzel ödül ve ne güzel dinlenme yeri!
  33. Ve onlara iki adamı benzetme olarak ver: İkisinden birine iki üzüm bağı kıldık ve etrafını hurmalıklarla çevirdik ve ikisi arasında ekinler kıldık.
  34. İki bahçenin ikisi ürünlerini verdi ve hiç bir şeyi eksik bırakmadı. İkisinin arasından bir nehir yarıp çıkardık.
  35. Ve onun için bir gelir oldu ki onunla bulunan kişiye odaklanarak dedi ki: “Ben malca senden daha zengin ve nüfuzca senden etkinim”.
  36. Ve kendine zulmederek bahçesine girdi. Dedi ki: “Bunun zamanın sonuna kadar yok olacağını zannetmiyorum.
  37. Ve o saatin (sürecin) tekrar işler hale geleceğini zanneder değilim. Ve mutlaka Rabb’ime döndürülecek olursam mutlaka ondan daha iyi bir geri dönüş bulacağım”.
  38. Onunla bulunan kişi ona odaklanarak dedi ki: Seni topraktan, sonra bir salgıdan biçimlendiren, sonra seni bir adam seviyesine ulaştıranı mı inkâr ediyorsun?
  39. Lakin O Allah benim Rabb’imdir ve ben kimseyi Rabb’ime ortak koşmam.
  40. Ve bahçene girdiğin zaman, beni mal ve nüfuz bakımından senden daha az görüyorsan  “Bu Allah’ın uygun gördüğüdür, Allah’tan başka kuvvet yoktur” demeli değil miydi?
  41. Ki Rabb’im bana senin bahçenden daha hayırlısını vermesi ve senin bağın üzerine gökten yontucu fırtına gönderip de orasını çıplak yamaç yüzeyine dönüştürmesi beklenir.
  42. Veya suyu derine çekilene dönüşmesi ki onu elde etmeye güç yetiremezsin.
  43. Ve onun ürünleri kuşatıldı ki temel yapısı yıkılmış halde  içinde harcadıklarına karşı avuçlarını ovuşturana dönüştü. Ve dermektedir ki:  “Keşke ben asla herhangi birini Rabb’ime ortak koşmasaydım”.
  44. Ve asla Allah’tan başka ona yardım edecek ekibi olmadı ve yardım edilen olmadı.
  45. İşte burada, yetki yalnız gerçek olan Allah’a aittir. O, ödül bakımından daha iyidir ve sonuç bakımından daha iyidir.
  46. Ve onlar için dünya hayatının benzetmesini ver: Su gibidir. Onu gökten indirdik de onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı ki rüzgârların savurduğu kırılgan toza dönüştü. Ve Allah her şey üzerinde ayarlama yapar olandır.
  47. O mal ve o oğullar dünya hayatının süslemeleridir. Ve baki kalacak iyileştirip düzeltmeler Rabb’in indinde ödül olarak daha iyidir ve çalışma olarak daha iyidir.
  48. Ve o gün dağları gezdiririz ve sen yeri bariz görürsün. Ve onlardan hiç birini hariç bırakmadan toplarız.
  49. Ve saflar halinde Rabb’ine arz olundular: “Mutlaka sizi önceki kez biçimlendirdiğimiz gibi bize gelmişsiniz. Aksine, sizin için asla vaat edilen bir zaman kılmayacağımızı iddia etmiştiniz”.
  50. Ve o kitap ortaya konuldu ki suçluların içindekiler nedeniyle kaygılandıklarını görürsün. Ve derler ki: “Vay halimize! Bu ne kitap! Önemsiz ve önemli listelemeden atlayıp geçmemiş!”. Ve işlediklerini hazır buldular. Ve Rabb’in hiç kimseye zulmetmez.
  51. Ve meleklere: “Âdem için secde edin!” dediğimizde de İblis hariç secde ettiler. O cinlerden oldu da Rabb’inin emrinin dışına çıktı ki o size düşmanken onu ve soyunu benden başka veliler mi ediniyorsunuz? O zalimler için ne kötü bir değiştirmedir.
  52. Göklerin ve yerin biçimlendirilmesine ve kendi nefislerinin biçimlendirilmesine onları şahit tutmadım. Ve ben saptıranları yardımcı edinen olmadım.
  53. Ve o gün “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettiklerinize seslenin!” der de onları çağırırlar ki asla onlara cevap vermezler. Ve biz onların arasına mahvedici bölge kıldık.
  54. Ve ağır suçlular ateşi gördüler de kesinlikle onlar ona düşeceklerini zannettiler. Ve asla ondan kaçacak yer bulamadılar.
  55. Ve biz bu Kuran’da insanlara her türlü benzetmeyi ayrıntılı olarak anlatmışızdır. Ve insan her şeyden çok tartışmacı olmuştur.
  56. Ve insanlara hidayet geldiğinde onları inanmaktan ve Rabb’lerinden mağfiret dilemekten alıkoyan öncekilerin başına gelenlerin onlara gelmesi veya karşı karşıya olacakları azabın gelmesinden başkası değildir.
  57. Ve biz resulleri müjdeci ve uyarıcılar olmaları haricinde göndermeyiz. Ve o kâfirler hakkı batılla reddetmek için mücadele ederler. Ve ayetlerimi ve uyarılmalarını alaya alırlar.
  58. Ve Rabb’inin ayetleri hatırlatılınca ki onunla ilgilenmeyen ve elleri ile önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim kimdir? Biz onların kalplerinin üstüne onlar anlarlar diye kılıflar ve kulaklarına ağırlık kıldık. Ve sen onları doğru yola çağırsan da onlar zamanın sonuna kadar asla doğru yolu bulamazlar.
  59. Ve senin Rabb’in rahmet sahibi hoşgörülüdür. Eğer kazanmakta oldukları nedeniyle onları yakalayıverseydi, kesinlikle onlara azabı çabuklaştırırdı. Aksine, onlar içindir belli bir zaman. O’nun dışında asla başka bir sığınılacak bulamazlar.
  60. Ve işte o yerleşim yerleri. Zulmettikleri zaman onları helak ettik. Ve onların helaki için belli bir zaman kıldık.
  61. Ve o zaman Musa emir erine dedi ki: İki denizin birleşme yerine ulaşıncaya kadar vazgeçmeyeceğim veya yapabildiğim kadar ilerlerim.
  62. Ki ikisi, ikisinin arasının birleştiği yere ulaşınca ikisinin balıklarını unuttular ki o bahirde (derin büyük su havzası) içinde çağlayarak yolunu edindi.
  63. Ki aştıklarında emir erine dedi ki: “Bize sabah yemeğimizi getir. Mutlaka bu seferimizden dolayı yorgunlukla karılaşmışız”.
  64. Dedi ki: “Gördün mü? Kayaya sığındığımız zaman ki kesinlikle ben balığı unuttum. Ve onu hatırlamamı bana unutturan o şeytandan başkası değil. Ve o şaşılacak tarzda geniş derin suda (denizde, nehirde) yolunu edindi”.
  65. Dedi ki: “İşte o aramakta olduğumuzdur”. Böylece ikisi izleri üzere geriye doğru döndüler.
  66. Ki indimizden rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
  67. Musa ona dedi ki: “Sana olgunluk olarak öğretilen biliminden bana öğretmen üzere sana tabi olabilir miyim?”.
  68. Dedi ki: “Kesinlikle sen, benimle beraber sabretmeye asla güç yetiremezsin.
  69. Ve haber olarak asla kuşatmadığın üzere nasıl sabredersin?”.
  70. Dedi ki: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve görev olarak sana asi olmam”.
  71. Dedi ki: “Ki bana uyacak olursan da ben sana hatırlatma olarak bahsedinceye kadar hiç bir şeyden bana soru sorma!”.
  72. Ki sonunda kamaralı bir gemiye binene kadar bir birinden ayrıldılar. Onu yardı. Dedi ki: “Onu ehlini boğmak için mi yardın? Mutlaka üzücü bir şeyde bulundun”.
  73. Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Sen benimle sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.
  74. Dedi ki: “Beni unutmam nedeniyle suçlama ve bu zorlu görevimden dolayı bana sataşma”.
  75. Ki bir erkek çocuk ile karşılaşıncaya kadar ayrıştılar da o onu katletti. Dedi ki: “ Bir nefse karşılık olmaksızın, sorunsuz bir nefsi mi katlettin? Mutlaka benimsenmeyen bir şeyde bulunmuşsun”.
  76.  Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Sen benimle sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.
  77. Dedi ki: “Ondan sonra sana herhangi bir şeyden sorarsam ki benimle birliktelik etme. Benim tarafımdan özre ulaşmışsındır”.
  78. Ki bir yerleşim yeri ehline gelinceye kadar ayrıştılar. İkisi yerleşim yeri ehlinden yiyecek istedi de ikisini konuk etmekten kaçındılar ki ikisi orada yıkılmayı isteyen bir duvar buldular. Hemen o,  onu yapısal ve fonksiyonel olarak düzelti. Dedi ki: “Eğer uygun görseydin mutlaka onun üzerinden karşılık edinirdin”.
  79. Dedi ki: “İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Sana asla üzerine sabredemediğinin yorumunu bildireceğim.
  80. O kamaralı gemiye gelince ki denizde çalışan birkaç yoksulundu. Ki onu kusurlu kılmak istedim. Her kamaralı gemiye zorla el koyan bir melik arkalarındaydı.
  81. Ve erkek çocuğa gelince ki onun ana-babası mümindi ki onun onları azgınlığa ve küfre bulaştırmasından çekindik.
  82. Ki ikisinin Rabb’inin onun yerine ikisi için, ondan daha iyi ve merhamete daha yakını ile değiştirmesini istedik.
  83. Ve duvara gelince ki şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Ve ikisi için bir hazine duvarın altındaydı. Ve babaları salih biri oldu ki Rabb’in ikisinin en şiddetlilerine ulaşmasını ve Rabb’inden bir rahmet olarak ikisinin hazinelerini ikisinin çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendi işgüzarlığımdan yapar değilim. İşte o asla üzerine sabretmeye güç yetiremediğinin yorumudur.
  84. Ve sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: Sizin üzerinize ondan bir hatırlatma aktaracağım.
  85. Kesinlikle biz onun için dünyada güçlü yetki sağladık ve sebepler (araç- gereçler) olarak her şeyden verdik.
  86. Ki bir sebebe (yolculuğunu veya kendini araca-gerece, haritaya) tabi etti.
  87. Sonunda güneşin batış yerine ulaşınca ve onu dik, pis bakışlı bir göz içinde batıyor buldu. Ve onun indinde bir toplum buldu. Dedik ki: Ya Zülkarneyn! Ya azap et ve ya onların içlerinde iyilik edin.
  88. Dedi ki: “Zulmedene kimseye gelince ki ona azap edeceğiz. Sonra Rabb’ine geri döndürülür ki Rabb’i ona istenmeyen bir azapla azap eder”.
  89. Ve iman eden ve iyileştirici çalışmalar yapan kimseye gelince ki karşılıkların en güzeli onun içindir. Ve ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz”.
  90. Sonra bir araç-gerece (haritaya) tabi etti.
  91. Sonunda güneşin yükselme yerine ulaşınca, onu onlar için asla ondan başka saklanacak kılmadığımız bir toplum üzerine yükseliyor buldu (İndus Vadisi Uyg.).
  92. İşte onun gibi ve biz onunla olan bilgiyi kuşatmıştık.
  93. Sonra bir sebebe (araç-gerece, haritaya) tabi etti.
  94. Sonunda o iki seddin arasına (kuzey-doğu) ulaştığında, iki topluluktan başka nerdeyse sözel ifade kavrayamayan bir topluluk buldu (Subartu Uyg.).
  95. Dediler ki: Ey Zülkarneyn (Naram Sin)! Kesinlikle Yecuc ve Mecuc yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ki bizim aramız ve onların arasına bir set kılman üzere senin için haraç kılalım mı?
  96. Dedi ki:  “Rabb’imin bana onun içinde vermiş olduğu güçlü yetki daha hayırlıdır. Ki bana kuvvetle muavinlik edin. Sizin aranıza ve onlar arasına tıkaç engel (baraj) kılayım.
  97. Kanyonun iki arası işit seviyeye gelinceye kadar bana demir külçeleri getirin”. Dedi ki: “Onu ateş haline gelinceye kadar körükleyin”. Dedi ki: “Bana katran getirin onun üzerine dökeyim.
  98. Ki onu aşmaya güç yetiremezler ve onu delmeye güç yetiremezler”.
  99. Dedi ki:  “Bu Rabb’imden bir rahmettir ki Rabb’imin vadi gelince onu dümdüz kılar. Ve Rabb’imin vadi gerçek olandır”.
  100. Ve biz onların bazılarını bırakırız. O gün onlar bazıları içinde dalgalanırlar. Ve Sur’a üflendi ki onları topluca bir araya topladık.
  101. Ve o gün cehennemi kâfirler için tam bir sunuşla sunduk.
  102. Onlar ki benim zikrim için gözleri kapalı olanlar ve işitmeye katlanamaz olanlar.
  103. Ki o kâfirler benden başka kullarımı evliya edindiklerini mi hesap ettiler? Kesinlikle biz cehennemi kâfirler için bir konaklama yeri olarak hazırladık.
  104. De ki: Size amel bakımından en çok hasar edenleri bildireyim mi?
  105. Onlar ki dünya hayatında koşuşturmaları şaşırıp sapmıştır. Ve onlar hesaplarlar ki onlar sanatsal iyilikler yapanlardır.
  106. İşte onlar o, Rabb’lerinin ayetlerini ve onunla karşılaşmayı inkâr edenlerdir ki çalışmaları boşa gitmiştir de kıyamet günü biz onlar için tartı kurmayız.
  107. İşte o, inkârları ve resullerim ve ayetlerimle alay etmeleri nedeniyle onların karşılığı cehennemdir.
  108. Kesinlikle o, iman edenler ve iyileştirici çalışmalar yapanlar, Firdevs Cennetleri konukluk olarak onlar içindir.
  109. Orada temelli kalırlar. Ondan değişiklik beklemezler.
  110. De ki: “Eğer Rabb’imin kelimeleri için denizler mürekkep olsa ve onun benzerini getirsek, Rabb’imin kelimelerinin tükenmesinden önce mutlaka denizler tükenirdi”.
  111. De ki: “Kesin olan: Ben sizin benzeriniz bir beşerim. Bana kesin olarak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahiy olunuyor ki kim Rabb’i ile karşılaşmayı uman olduysa mutlaka iyileştirici işler işlesin ve Rabb’ine kullukta hiç bir ortak koşmasın.

 

18. Meryem Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad,
  3. Rabb’inin kulu Zekeriya’ya rahmetinin hatırlatmasıdır.
  4. O zaman o, Rabb’ine gizli yalvarmayla yalvardı.
  5. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle benim kemiklerim benden gevşedi ve başım kırlaşmayla tutuştu. Sana dua etmekle Rabb’im, sorunlu olan asla olmadım.
  6. Ve kesinlikle ben ardımdan yöneticilik yapacak olanlardan endişe ettim ve karım kısır oldu ki tarafından bana bir veli hibe et.
  7. Bana varis olsun ve Yakup soyuna varis olsun ve Rabb’im! Onu çokça razı olunan kıl.
  8. “Ey Zekeriya! Kesinlikle biz seni bir erkek çocukla müjdeleriz. Onun ismi Yahya’dır. Bundan önce ona asla adaş kılmadık”.
  9. Dedi ki: “Rabb’im! Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Ve karım kısır olandır. Ve ben yaşlılıktan çok aşırıya ulaşmışım”.
  10. Dedi ki: İşte öyledir. Rabb’in dedi ki: O, benim üzerime kolaydır ve önceden sen asla herhangi bir şey değilken seni biçimlendirmiştim.
  11. Dedi ki: “Rabb’im, benim için bir ayet kıl”. Dedi ki: “Senin ayetin eşit üç gece insanları konuşturamamandır”.
  12. Ki mihraptan toplumunun karşısına çıktı da onlara doğru  “Sabah akşam tesbih edin” diye vahiy etti.
  13. “Ey Yahya, kitabı kuvvetlice tut!”. Ve çocukken ona o hükmü verdik.
  14.  Ve tarafımızdan ona bir sevgi-duyarlılığı ve temiz saflık. Ve o, önemseyip gereğini yapan oldu.
  15. Ve ana-babasına karşı iyi davranmayı. Ve asla zorba isyankâr olmadı.
  16. Ve doğduğu gün ve öldüğü gün ve diri olarak çıkarılacağı gün selam onun üzerinedir.
  17. Ve o kitapta Meryem’i an. O zaman kendini ehlinden doğuya doğru uzaklaştırdı.
  18. Ki onlardan başkası için bir perde edindi de ona ruhumuzdan gönderdik ki onun için tam bir beşer benzerliği sergiledi.
  19. Dedi ki: Kesinlikle ben, senden Rahman’a sığınırım. Önemseyip gereğini yapan oldunsa!
  20. Dedi ki: Kesin olarak ben sana sorunsuz bir erkek çocuk hibe etmek için Rabb’inden görevlendirilmiş resulüm.
  21. Dedi ki: “Benim nasıl bir erkek-çocuğum olabilir, bana asla beşer dokunmamışken ve asla ben azgın-utanmaz olmamışken?”.
  22. Dedi ki: İşte onun gibidir. Rabb’in dedi ki  “O benim üzerime kolaydır”. Ve onu insanlara ayet ve bizden bir rahmet kılmamız için. Ve yerine getirilen emir oldu.
  23. Ki ona hamile kaldı da onunla diğer öte tarafa çekildi.
  24. Ki doğum sancısı onu bir hurma kütüğüne getirtti.  Dedi ki: “Ah keşke ben bundan önce öleydim ve ihmal edilip unutulan olsaydım”.
  25. Ki altından ona seslendi: “Hüzünlenme! Rabb’in senin altında bir sızıntı kılmıştır.
  26. Ve hurma kütüğünü kendine doğru salla, üzerine yaş olgun hurma dökülsün”.
  27. Ki ye ve iç ve gözün aydın olsun. Ki herhangi bir beşer görecek olursan da de ki (ifade et):  “Kesinlikle ben Rahman’a oruç adadım ki bugün asla insanlardan biriyle kelimelerle konuşmayacağım”.
  28. Ki onu taşıyarak toplumuna geldi. Dediler ki:  “Ey Meryem, mutlaka sen kurgu bir şeyle gelmişsin.
  29. Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü birisi olmadı ve annen azgın olmadı”.
  30. Ki ona doğru işaret etti. Dediler ki: “Biz beşikte olan bir çocukla nasıl kelimelerle karşılıklı konuşabiliriz?”.
  31. O dedi ki: Kesinlikle ben Allah’ın kuluyum, O bana o kitap verdi ve beni nebi kıldı.
  32. Ve beni nerede olursam olayım yetenekli kıldı. Ve hayatta bulunduğum müddetçe namazı ve zekâtı vasiyet etti.
  33. Ve anneme karşı nazik olmayı. Ve beni zorba ve sorunlu olan kılmadı.
  34. Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün selam benim üzerimedir”.
  35. İşte o, hakkında tartıştıkları Meryem oğlu İsa’nın gerçek ifadesidir.
  36. Herhangi bir çocuktan edinmek Allah için olamaz!  O subhandır. O, herhangi bir işe karar verdiğinde ki kesin olan, onun için:  “Ol!” der de o var olur.
  37. “Ve kesinlikle Allah benim Rabb’im ve sizin Rabb’inizdir ki O’na kulluk edin. Budur doğru yol”.
  38. Ki hizipler kendi aralarında ayrılığa düştüler de büyük günün şahitliğinden vay o kâfirlere!
  39. Bize geldikleri gün neler işitecekler ve neler görecekler! Lakin zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindelerdir.
  40. Ve onları o hasret günüyle uyar. O zaman iş hükme bağlanıp yerine getirilecek. Ve onlar bir gaflet içindelerdir ve onlar inanmıyorlar.
  41. Kesinlikle biz, biz yeryüzüne ve üzerinde bulunan kişilere varisiz. Ve onların geri döndürülmeleri bize doğrudur.
  42. Ve o kitapta İbrahim’i zikret. Kesinlikle o,  doğru sözlü, nebi oldu.
  43. O zaman o babasına dedi ki: “Babacığım! İşitmeyen ve görmeyen ve senin bir şeyden ihtiyacını gidermeyene niçin kulluk yapıyorsun?”.
  44. “Ey babacığım! Kesinlikle bana, sana asla gelmeyen bilimden gelmiştir ki bana tabi ol. Seni tam dümdüz yola eriştireyim.
  45. Ey babacığım! O şeytana kulluk yapma. Kesinlikle o şeytan Rahman’a asi oldu.
  46. Ey babacığım kesinlikle ben, sana Rahman’dan bir azabın dokunmasından korkuyorum ki o şeytan için velisi olursun”.
  47. Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan nefret mi ediyorsun? Ey İbrahim! Mutlaka asla vazgeçmezsen; mutlaka seni kovalarım ve fırsat varken beni terk et.
  48. Dedi ki: Selâm senin üzerinedir. Senin için Rabb’imden hoşgörü isteyeceğim. Kesinlikle O, bana çok hassas oldu.
  49. Ve sizden ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarından ayrılıyorum ve Rabb’ime dua ediyorum. Umulur ki, Rabb’ime dua etmekle sorunlu olan olmayacağım”.
  50. Ki onlardan ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarından ayrılınca ona İshak’ı ve Yakup’u hibe ettik ve her birini nebi kıldık.
  51. Ve onlar için rahmetimizden hibe ettik ve onlar için yüksek doğru söz lisanı kıldık.
  52. Ve o kitap içinde Musa’yı an. Kesinlikle o ihlasa erdirilmiş oldu ve nebi resul oldu.
  53. Ve ona Tur’un güney yanından seslendik. Ve onu özel konuşma için yaklaştırdık.
  54. Ve rahmetimizden, kardeşi Harun’u onun için bir nebi olarak hibe ettik.
  55. Ve o kitapta İsmail’i an. Kesinlikle o, vaadine sadık oldu ve nebi resul oldu.
  56. Ve o, ehline namazı ve zekâtı emreder oldu. Ve o, Rabb’inin indinde razı olunan oldu.
  57. Ve o kitapta İdris’i an. Kesinlikle o, doğru söyleyen, nebi oldu.
  58. Ve biz onu yüce bir rütbeye yükselttik.
  59. İşte onlar ki Âdem’in soyundan nebilerden Allah’ın üzerlerine nimetlendirdiği ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail’in soyumdan ve hidayete ettiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman’ın ayetleri onlara aktarıldığı zaman secdeyle ve ağlayarak kapanırlardı.
  60. Ki onların ardından halefler yerlerine geçti. Namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular ki azgınlık sergileyecekler.
  61. Tövbe eden ve iman eden ve salih amellerde bulunanlar hariçtir ki işte onlar, o cennete dâhil edilirler ve herhangi bir şeyle zulme uğratılmazlar.
  62. Rahman’ın kullarına bilemeyecek oldukları halde vadettiği Adn Cennetlerine. Kesin olan: O’nun vaadi yerine gelir olandır.
  63. Onlar orada selamdan başka öylesine bir söz işitmezler. Ve onlar için rızıkları sabah akşam oradadır.
  64. İşte o, kullarımızdan takva (önemseyip gereğini yapan) sahibi olanları varis kılacağımız cennettir.
  65. Ve biz Rabb’inin emri dışında inmeyiz. Önümüzdeki ve arkamızdaki ve o ikisi arasındaki her şey, O’nundur. Ve Rabb’in ihmal edip unutur olmadı.
  66. Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb’i ki ona ibadet et ve ona ibadetin için sabırlı ol. Hiç O’na adaş bilir misin? (Bütün dinlerde, pagan dinlerde bile her şeyin yaratıcısı olan tanrı bir tanedir).
  67. Ve insan der ki: “Ben ölmüşken mi, mutlaka canlı olarak çıkarılacağım?”.
  68. İnsan önceden hiç bir şey değilken, kesinlikle bizim onu biçimlendirdiğimizi aklına getirmiyor mu?
  69. Ki ve senin Rabb’ine. Mutlaka biz onları ve şeytanları toplayacağız. Sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
  70. Sonra, her tanınmış meşhur olandan Rahman’a karşı küstahlıkta daha şiddetli olanını söküp çıkaracağız.
  71. Sonra biz ona yaslanmaya o en uygun olanı mutlaka daha iyi biliriz.
  72. Ve sizden ise sadece ona varış Rabb’inin kesin olarak üzerine aldığı bir karar oldu.
  73. Sonra önemseyip gereğini yapanları uzaklaştırarak kurtarırız. Ve zalimleri orada dizleri üstüne çökmüş bir halde bırakırız.
  74. Ve açıklayıcı ayetlerimiz onlar üzerine aktarıldığı zaman kâfirler iman edenlere dediler ki: “İki farklı gruptan hangisi makam bakımından daha avantajlıdır ve topluluk bakımından daha iyidir?”.
  75. Ve onlardan önce nice nesilleri yok ettik! Onlar varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha iyilerdi.
  76. De ki: “Kim sapıklık içinde olansa ki Rahman ona uzattıkça mutlaka uzatsa da sonunda vaat edildikleri ya azabı ve ya o saati gördüklerinde ki onlar kim daha kötü durumda ve askeri gücü daha zayıf bileceklerdir”.
  77. Ve Allah hidayeti bulanlara hidayeti arttırır. Ve geri kalıcı olan salih çalışmalar Rabb’inin indinde ödül bakımından daha avantajlıdır ve yatırım bakımından daha avantajlıdır.
  78. Ayetlerimizi inkâr eden ve  “Bana mutlaka mal ve çocuk verilecektir” diyeni gördün mü?
  79. O bilinmeyene mi yükseldi, yoksa Rahman’ın indinden bir söz mü edindi?
  80. Asla öyle değil. Dediklerini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız.
  81. Ve dediklerine biz varisiz ve o bize fert olarak gelir.
  82. Ve onlara etkinlik gücü olması için Allah’tan başka ilâh edindiler.
  83. Asla öyle değil, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onlar aleyhine zıt olacaklardır.
  84. Görmedin mi? Kesinlikle biz şeytanları o kâfirlerin üzerine gönderdik. Onları kışkırttıkça kışkırtıyorlar.
  85. Ki onlar üzerine acele etme. Kesin olarak biz onlar için saydıkça saymaktayız.
  86. O gün takva sahiplerini heyet olarak Rahman’ın huzuruna toplarız.
  87. Ve ağır suçluları cehenneme varmaları için sevk ederiz.
  88. Rahman’ın indinden söz edinenden başkası şefaatte malik değildir.
  89. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”.
  90. Mutlaka siz facia bir duruma gelmişsiniz.
  91. Neredeyse ondan dolayı gökler yarılacak ve yer parça parça ayrılacak ve dağlar çöküp düşecek.
  92. Rahman’a çocuk konu ettiler diye.
  93. Ve Rahman için çocuk edinmek yaraşmaz.
  94. Göklerde ve yerlerdekilerin hepsi ise Rahman’a kuldan başkası durumunda olamaz.
  95. Mutlaka onları listelemiş ve adet olarak saymıştır.
  96. Ve onların hepsi kıyamet günü O’na ferdi olarak bulunur.
  97. Kesinlikle, iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, Rahman onlar için sevgi kılacaktır.
  98. Ki kesin olarak, muttakileri müjdelemen için ve geçimsiz bir toplumu uyarman için onu senin dilinle kolaylaştırdık.
  99. Ve biz onlardan önceki kuşaklardan nicesini yok ettik. Onlardan hiç birini hissediyor veya onlar için bir fısıltı duyuyor musun?

 

 

19. Taha Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Ha.
  3. Kuran’ı senin üzerine dertlenmen için indirmedik.
  4. Sadece çekinene hatırlatman için.
  5. Yeri ve en yüksek gökleri biçimlendirenden indirme.
  6. Rahman’dır o en temel yapı ve yönetimi kontrolüne alan.
  7. Göklerdekiler ve yerdekiler ve bu ikisinin arasındakiler ve yerkabuğunun altındakiler O’nundur.
  8. Ve sözünle açığa vursan da kesinlikle O, sırrı ve daha gizliyi bilir.
  9. Allah, O’ndan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur.
  10. Ve sana Musa’nın olayı geldi mi?
  11. Bir ateş gördüğünde ki ehline dedi ki: “Bekleyin, kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size ondan bir kor getiririm ya da ateşin yanında bir yol gösterici bulurum”.
  12. Ki ateşin yanına gelince, seslenildi: “Ya Musa!
  13. Kesinlikle ben, ben senin Rabb’inim. Ki iki ayakkabını soyun, kesinlikle sen kat kat kutsallaştırılmış vadidesin.
  14. Ve ben seni avantajlı kıldım ki vahyolunana kulak ver.
  15. Kesinlikle ben, ben Allah’ım, benden başka ilah yoktur ki bana ibadet et ve beni zikretmek için namazı işler kıl.
  16. Kesinlikle o saat gerçek olucudur. Her benliğe koşuşturmasının karşılığının verilmesi için onu hemen hemen kapalı tutuyorum.
  17. Ki hevasına uyup ona inanmayan seni ondan alıkoymasın.  Ki reddedilirsin.
  18. Ve o sağ elindeki nedir? Ey Musa!”.
  19. Dedi ki: “O benim değneğimdir. Onun üzerine dayanırım ve onunla koyunlarım üzerine çırparım ve benim için başka kullanımlar ondadır”.
  20. Dedi ki: “Bırakıp sergile onu ey Musa!”.
  21. Ki bırakıp sergileyince de hareket eden canlı yılan oldu.
  22. Dedi ki: “Onu tut ve korkma. Biz onu önceki işlevine iade edeceğiz.
  23. Ve elini kanadına doğru sok. Diğer bir ayet olarak kusursuz bembeyaz çıkar.
  24. En büyük ayetlerimizden sana göstermemiz için.
  25. Firavuna git. Kesinlikle o azdı.
  26. Dedi ki: “Rabb’im! Benim için kafamı genişlet.
  27. Ve benim için görevimi çok kolaylaştır.
  28. Ve dilimden düğümü çöz.
  29. Sözümü kavrasınlar.
  30. Ve ehlimden bana bir vezir kıl.
  31. Kardeşim Harun’u.
  32. Onunla direncimi şiddetlendir.
  33. Ve onu görevimde ortak kıl.
  34. Senin yegâne egemenliğini daha çok vurgulayalım diye.
  35. Ve seni daha çok analım.
  36. Kesinlikle sen bizimle gören oldun”.
  37. Dedi ki: “Ey Musa! İstediğin sana verilmiştir.
  38. Ve mutlaka önceki defa sana büyük iyilikte bulunmuştuk.
  39. Annene vahyolunanı vahiy ettiğimizde.
  40. “Onu (Musa’yı) sandık içine koy da akıntının içine koy ki akıntı onu sahilde sergilesin. Onu bana düşman ve ona düşman olan biri alır” diye. Ve gözümüzün üzerinde sanayi edilmen için senin üzerine benden bir ilgi çekicilik sergiledim.
  41. O zaman kız kardeşin yürürken demekteydi ki : “Ona kefil olacak birini size işaret edeyim mi?”. Ki gözü yatışsın ve hüzünlenmesin diye seni annene geri gönderdik. Ve sen bir nefs katlettin de biz seni kederden kurtardık ve seni zorlu bir denemeyle testten geçirdik ki Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra bir kader üzerine geldin, ey Musa!
  42. Ve seni kendim için iyice yetiştirdim.
  43. Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin. Ve benim zikrimde ara vermeyin.
  44. İkiniz Firavun’a gidin. Kesinlikle o azdı.
  45. Ki ona yumuşak deyişle deyin. Olabilir ki o düşünüp hatırlar veya çekinir.
  46. İkisi dedi ki: “Rabb’imiz! Kesinlikle biz onun bize karşı aşırıya kaçmasından veya azgın davranmasından korkuyoruz”.
  47. Dedi ki: “Korkmayın! Kesinlikle ben ikinizle beraberim, işitir ve görürüm”.
  48. Ki ona varın da deyin ki: ’Kesinlikle biz Rabb’inin resulleriyiz ki İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara azap etme. Sana Rabb’inden ayetle gelmişiz ve selam o hidayete tabi olan üzerinedir.
  49. Kesinlikle bize, bize o vahyolunmuştur ki: O azap inkâr eden ve tersine gidenlerin üzerinedir”.
  50. Dedi ki: “İkinizin Rabb’i kim ki ey Musa?”.
  51. Dedi ki: “Bizim Rabb’imiz O ki her şeyin biçimlendirilmesini bağışlayan, sonra rehberlik edendir”.
  52. Dedi ki: “Ki önceki nesillerin eylemi nedir?”.
  53. Dedi ki: “Onun bilimi Rabb’imin indinde kitap içindedir. Rabb’im şaşırmaz ve unutmaz”.
  54. O ki yeryüzünü sizin için beşik kıldı ve oradan sizin için yollar sentezledi ve gökten bir sıvı indirdi ki onunla çeşitli bitkilerden eşler çıkardık.
  55. Beslenin ve nimet hayvanlarınızı güdün. Kesinlikle ibret alacak akıl sahipleri için mutlak ayetler işte ondadır.
  56. Sizi ondan biçimlendirdik ve sizi ona iade edeceğiz ve sizi ondan diğer bir kere daha çıkaracağız.
  57. Ve mutlaka ona ayetlerimizi göstermiştik, onun hepsinde de yalanladı ve kaçındı.
  58. Dedi ki: “Sen bizi sihrinle arazimizden çıkarmaya mı geldin, ey Musa?
  59. Ki biz de mutlaka senin sihrin benzeri bir sihirle sana geleceğiz ki bizim aramızda ve senin aranda bir vakit ve senin ve bizim caymayacağımız orta bir buluşma yeri kıl.
  60.  Dedi ki: “Buluşma zamanımız sizin süslenme gününüzdür (21 Nisan Wadjet bayramı). Ve de insanlar öyleden önce günün en parlak döneminde toplanırlar”.
  61. Ki Firavun terslendi de planlarını topladı. Sonra (toplantı yerine) geldi.
  62. (Musa) onlara dedi ki: “Size yazıklar olsun! Allah’a karşı yalan kurgulamayın. Ki sizi bir azap ile imha eder. Ve iftira eden boşa uğraşmıştır”.
  63. Ki görevlerini aralarında tartıştılar ve aralarındaki konuşmalarını gizli tuttular.
  64. Dediler ki:  “Bu ikisi ise mutlaka iki sihirbazdır. Sizi ikisinin sihirleriyle arazinizden çıkarmak ve ikisi sizi ideal tarikatınızla gidermeyi istemektelerdir”.
  65. “Ki planlarınızı toplayın, sonra saf halinde bulunun. Ve bugün üstünlük sağlayan başarıya ulaşmıştır”.
  66. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile veya önce sergileyenler bizler olalım”.
  67. Dedi ki: “Aksine, sizler sergileyin”. Ki o zaman sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları kesinlikle onlara doğru ilerliyormuş gibi hayal ettirdi.
  68. Ki Musa içinde bir endişe hisseti.
  69. Dedik ki: “Endişelenme, kesinlikle sen, sen en üstünsün.
  70. Ve sağ elindekini sergile. Onların sanayi ettiklerini kapsın. Kesin olan: Onlar sihirbaz düzeneği sanayi ettiler. Ve sihirbaz nerede bulunsa başarıya ulaşamaz.
  71. Ki sihirbazlar secde sergilediler. Dediler ki: “Biz Musa ve Harun’un Rabb’ine iman ettik”.
  72. Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona inandınız? Kesinlikle o size sihir öğreten mutlak büyüğünüzdür ki mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma kütüklerine asacağım. Ve mutlaka hangimiz azap olarak daha şiddetli ve daha kalıcı bileceksiniz”.
  73. Dediler ki: “Bize o açıklamalardan gelen üzerine seni ve O bizi yaratana asla yeğlemeyeceğiz ki ne karar verirsen ver! Kesin olan: Sen bu dünya hayatında karar verip gerçekleştirirsin.
  74. Hatalarımızı ve sihirden bizi ona karşı zorladığını hoş görmesi için kesinlikle biz Rabb’imize inanıp güvendik. Ve Allah daha hayırlıdır ve kalıcıdır.
  75. Kesin olan, kim Rabb’ine ağır suçlu olarak gelirse ki kesinlikle onun içindir cehennem. Onun içinde ölemez ve yaşayamaz.
  76. Ve kim salih işler işlemiş mümin olarak ona gelirse ki işte onlar, onlar içindir yüksek dereceler.
  77. İçlerinde devamlı kalacakları, altından ırmaklar akan Adn Cennetleri. Ve işte o arınmış olan kişinin karşılığıdır”.
  78. Ve mutlaka Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık da onlara denizde ittirerek kuru bir yol aç. Yetişilmekten endişe etme ve çekinme” diye vahiy etmiştik.
  79. Ki Firavun ordularıyla onlara tabi oldu da akıntıdan onları kaplayan kapladı.
  80. Ve Firavun toplumunu şaşırtıp saptırdı ve rehberlik edemedi.
  81. Ey İsrailoğulları, sizi düşmanlarınızdan kurtarmıştık. Ve Tur’un güney yanında sizinle vaatleşmiştik. Ve üzerinize çöl mantarı ve bıldırcın indirmiştik.
  82. Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve onda aşırı gitmeyin ki gazabım üzerinize serbest olur. Ve gazabım kimin üzerine serbest olursa ki o batmıştır.
  83. Ve kesinlikle ben, tövbe eden ve iman eden ve salih amel işleyen, sonra doğru yolu bulan için mutlak hoşgörülüyüm.
  84. Ve seni toplumundan acele ettiren nedir, ey Musa?
  85. Dedi ki: “Onlar bu izim üzerindedir. Razı olman için Rabb’im sana acele ettim”.
  86.  Dedi ki: “Ki kesinlikle biz, senden sonra toplumunu zorlukla test etmiştik ve Samiri onları saptırdı”.
  87. Ki Musa öfkeli ve üzgün olarak toplumuna döndü. Dedi ki: “Ey toplumum! Rabb’iniz size güzel bir vaat ile asla vaat vermedi mi? O ahit sizin üzerinize uzadı mı? Veya Rabb’inizden sizin üzerinize bir gazap serbest olmasını arzu ettiniz de bana olan vaatten caydınız?”.
  88. Dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden elimizde olan nedenle caymadık. Ve lakin bize o toplumun süsünden bir takım yükler taşıtıldı da onu koyduk ki Sâmirî işte onun gibi sergiledi”.
  89. Ki ona böğüren buzağı cesedi çıkardı da dediler ki: “İşte bu sizin ilahınız ve Musa’nın ilahı ki o unuttu”.
  90. Ki onun onlara bir sözle geri dönmediğini ve onlara bir zarar ve fayda sağlamaya malik olmadığını görmüyorlar mı?
  91. Ve mutlaka öncesinde Harun onlara demişti ki: “Ey toplumum! Kesin olan: Siz bununla sınanıyorsunuz. Ve kesinlikle sizin Rabb’iniz Rahman’dır ki bana tabi olun ve emrime itaat edin”.
  92. Dediler ki: “Musa bize geri dönene kadar asla ona bağlananlar olmayı bırakmayacağız”.
  93. Dedi ki: “Ey Harun! Onların dalâlete düştüklerini gördüğünde seni ne menetti?”.
  94. “Ki bana tabi olmadın mı da emrime isyan mı ettin?”.
  95. Dedi ki: “Ey anamın oğlu! Saçımdan tutma ve başımdan tutma. Kesinlikle ben ‘İsrailoğulları arasına ayrılık soktun ve sözümü gözetmedin’ demenden çekindim”.
  96. Dedi ki:  “Ki senin amacın nedir ey Samiri?”.
  97. Dedi ki: “Onların asla görüp algılamadıklarını görüp algıladım ki o resulün izinden bir avuç avuçladım da onu fırlattım. Ve işte onun gibi nefsim beni ayarttı”.
  98. Dedi ki: “Ki git. Ki kesinlikle senin içindir hayatında: “Benimle ilişki kurmayın” demek!”. Ve kesinlikle senin içindir asla vazgeçemeyeceğin bir vaat zamanı. Ve bağlanıp durduğun tanrına bak! Mutlaka biz onu yakacağız. Sonra onu toz halinde akıntıya savuracağız!
  99. Kesin olan: Sizin tanrınız, O’ndan başka tanrı olmayan her şeyi bilimsel olarak kapsayan Allah’tır.
  100. İşte onun gibi sana geçmiş olanın bilgilerinden anlatıyoruz ve tarafımızdan sana zikir vermişiz.
  101. Kim ondan yüz çevirip ilgilenmezse ki kesinlikle o kıyamet günü yük yüklenip taşır.
  102. Onun içinde kalıcılardır. Ve kıyamet günü yüklendikleri onlar için ne de kötüdür.
  103. O gün sura üflenir ve o zaman biz ağır suçluları gömgök (kaskatı ve kör) olarak toplarız.
  104. Aralarında fısıldaşırlar: “Kaldığınızsa sadece on”.
  105. Tarikat olarak en iyi benzetme olanı  “Kaldığınızsa sadece bir gün” dediğinde, aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz.
  106. Ve sana dağlardan sorarlar ki sen de ki: Rabb’im onları toz halinde savurur.
  107. Ki onu dümdüz bomboş bir yer olarak bırakır.
  108. Orada çukur ve pürüz göremezsin.
  109. O gün, hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyarlar. Ve sesler Rahman için çekince içindedir ki sen fısıltıdan başkasını işitmezsin.
  110. O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
  111. O onların öncelerindekini ve onların sonrasındakileri bilir. Ve onlar onu bilimsel olarak kuşatamazlar.
  112. Ve yüzler O, işleri yürüten diri olan için anlamlandı. Ve zulüm taşıyan ise boşa uğraşmıştır.
  113. Ve kim mümin olarak salih ameller işliyorsa ki o, zulümden ve mağdur olmaktan korkmaz.
  114. Ve işte onun gibi, onu Arapça bir ferman-davet olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü şekillerde açıkladık. Olabilir ki önemseyip gereğini yaparlar veya onlar için bir hatırlama açığa çıkarır.
  115. Ki gerçek hükümdar Allah çok yücedir. Ve onun sana vahyi gerçekleşmeden önce Kuran’la ilgili acele etme ve de ki “Rabb’im! Beni bilimsel olarak artır”.
  116. Ve mutlaka önceden Âdem’le ahitleştik de o ihmal etti ve onda asla azim bulmadık.
  117. Ve meleklere  “Âdem için secde edin” dediğimizde kaçınan İblis hariç secde ettiler.
  118. Ki dedik ki: Ey Âdem! Kesinlikle bu senin ve eşin için düşmanıdır ki ikinizi o cennetten çıkarmasın. Ki başını derde sokarsın.
  119. Kesinlikle orada acıkmaman ve yoksun kalmaman senin içindir.
  120. Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve açıkta kalmazsın.
  121. Ki şeytan ona doğru vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem sana temelli kalıcılık kaynağını ve yıpranmayan mülkü göstereyim mi?”.
  122. Ki ikisi ondan beslendi de ikisi için ikisinin kötülükleri ortaya çıktı. Ve cennet yapraklarından koyunlarına yığmaya başladılar. Ve Âdem Rabb’ine asi oldu da yoldan çıktı.
  123. Sonra Rabb’i onu seçti de tövbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
  124. Dedi ki: “Bazınız bazınıza düşman olarak, ikiniz topluca inin oradan. Ki size benden bir yol gösterici geldiği durumda da kim benim hidayetime uyarsa ki o şaşırıp sapmaz ve başı derde girmez.
  125. Ve kim benim zikrimden yüz çevirirse ki kesinlikle onun içindir ilahi yasadışı yaşam ve kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz.
  126. O der ki: Rabb’im! Beni niçin kör olarak haşrettin? Ve ben görüp algılaması olanlardan biri olmuştum!
  127. Dedi ki: İşte öyledir. Sana ayetlerimiz geldi de sen onları önemsemedin. Ve bugün sen işte öyle önemsenmezsin.
  128. Ve israf edenlerin ve Rabb’inin ayetlerine asla inanmayanların karşılığını işte onun gibi veririz. Ve mutlaka ahiretin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
  129. Ki onlardan önceki nesillerden nicelerini yıkıma uğratmamız, onlara hiç rehberlik etmedi mi? Onların meskenleri içinde yürümekteler. Kesinlikle işte ondadır ibret alacak akıl sahipleri için ayetler.
  130. Ve eğer Rabb’inden önceden geçmiş bir kelime ve adlandırılmış bir son olmasaydı, o mutlaka gerekli olurdu.
  131. Ki onların söylediklerine karşı sabırlı ol ve Güneş’in yükselmesinden önce ve alçalmasından önce Rabb’ini övgü ile onun ilintisiz egemenliğini vurgula. Ve gecenin geçiş zamanlarında ki vurgula ve gündüzün arta kalan taraflarında. Olabilir ki razı olursun.
  132. Ve onları fitnelemek için dünya hayatının göz alıcılığı olan, onlar için meta olarak verdiğimiz onlardan olan eşlere gözünü dikme. Ve Rabb’inin rızkı daha iyidir ve daha kalıcıdır.
  133. Ve ehline namazı emret. Onun (namaz) üzerine sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Biz, biziz sana rızık veren. Ve akıbet önemseyip gereğini yapmadadır.
  134. Ve dediler ki: “Rabb’inden bize bir ayetle bulunmalı değil miydi?”. Ve onlara evvelki sahifelerde olanın beyanı hiç gelmedi mi?
  135. Ve eğer biz onları ondan önce bir azap ile yok etseydik, mutlaka derler ki:  “Rabb’imiz! Bize bir resul göndermeli değil miydin? Ki alçak ve rezil olmadan önce ayetlerine tabi olsaydık”.
  136. De ki: Herkes bekleyendir ki siz de bekleyin. Ki yakında düzgün yolun halkı kimmiş ve hidayette olan kimmiş bileceksiniz!

 

20. Enbiya Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. İnsanlar için hesaplaşmaları yaklaştı ve onlar gaflet içinde ilgisizler.
  3. Rabb’lerinden zikirden onlara gelen anlatımı sadece oyalanarak dinlerler.
  4. Kalpleri mutlaka eğlencededir. Ve zalimler gizlice fısıldaştılar: “Bu sizin gibi beşerden başkası mıdır? Ki siz göz göre göre sihirlenir misiniz?”.
  5. Dedi ki: “Benim Rabb’im gökteki ve yerdeki o ifadeyi bilir. Ve O, işitendir, bilendir.
  6. Aksine, dediler ki: “Rüya demetleridir. Aksine, onu kurguladı. Aksine, o bir şairdir. Ki bize evvelkilere gönderilmiş olan gibi bir ayetle gelsin”.
  7. Onlardan önce, helak ettiğimiz yerleşim yeri halkları inanmadılar. Ki onlar mı inanacaklar?
  8. Ve senden önce vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Ki siz bilemiyor olduysanız o zikir ehline sorun.
  9. Ve biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar devamlı kalanlar olmadılar.
  10. Sonra o vaatte onları doğru çıkardık da onları ve uygun gördüklerimizi kurtardık ve o müsrifleri helak ettik.
  11. Mutlaka size içinde sizin için hatırlatmalar bulunan kitabı indirmişiz ki akıl etmez misiniz?
  12. Ve biz zulmeden nice yerleşim yerini kırıp geçirdik. Ve onlardan sonra diğer bir toplum inşa ettik.
  13. Ki bizim baskınımızı hissedince o zaman oradan kaçıyorlar.
  14. Kaçmayın! Sorgulanabilesiniz diye geri dönün içinde şımartıldığınıza ve meskenlerinize.
  15. Dediler ki: “Vay bizlere! Kesinlikle biz zalimler olduk”.
  16. Ki biz onları iyice yanmış hasat kılana kadar işte o haykırmaları kesilmedi.
  17. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olarak biçimlendirmedik.
  18. Yapacak olsak, eğer bir eğlence edinmek istersek mutlaka onu kendi tarafımızdan edinirdik.
  19. Aksine, gerçeği gerçek dışının üzerine koyarız da onu etkisiz hale getirir ki o zaman o hemen sinendir. Ve nitelendirmeniz nedeniyle eyvahlar sizin içindir.
  20. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur ve O’nun indinde olanlar O’na kulluk etmekten kibirlenmezler ve usanmazlar.
  21. Gece ve gündüz ara vermeden O’nun her şeyden ilintisiz yegâne egemenliğini vurgularlar.
  22. Oysa onlar yerden ilahlar edindiler. Onlar onları yayıp ilan ederler.
  23. Eğer her ikisinde Allah’ın dışında ilahlar olsaydı mutlaka ikisi de bozulurdu ki temel yapı ve yönetimin Rabb’i olan Allah, onların nitelendirdiklerinden ilintisiz yegâne egemendir.
  24. O’na yaptıklarından sorulmaz ve onlar sorulanlardır.
  25. Yoksa O’ndan başka ilâhlar mı edinirler? De ki: “Kesin verilerinizi getirin. İşte bu benimle beraber olanların zikri ve benden öncekilerin zikri”. Aksine, onların çoğu gerçeği bilmezler de onlar ilgisiz kalanlardır.
  26. Ve senden önce “Benden başka ilah yok ki bana ibadet edin” diye onu ona vahyettiğimiz haricinde hiçbir resul göndermedik.
  27. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”. O her şeyden ilintisiz yegâne egemendir. Aksine, onlar ikram edilmiş kullardır.
  28. Onlar söz olarak O’nun önüne geçemezler ve onlar O’nun emriyle görev yaparlar.
  29. O onların öncesini ve sonrasını bilir. Onlar razı olunan kimseden başkasına şefaat etmezler. Ve onlar onun çekincesinden dolayı kaygı duyanlardır.
  30. Ve onlardan kim  “Kesinlikle ben, O’dan başka bir tanrıyım” derse, işte o, ona karşılık verdiğimiz cehennemdir. Zulmedenlerin cezasını işte onun gibi veririz.
  31. Ve o inkâr edenler gökler ve yer bileşik olanken ki onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan kıldığımızı görmezler mi? Ki inanmıyorlar mı?
  32. Ve yeryüzünde onlarla (canlılarla) birlikte şiddetle hareket etsin diye kıtalar kıldık. Ve orada yolunuzu bulabilmeniz için geçitler kıldık.
  33. Ve göğü korunan tavan kıldık. Ve onlar ayetlerimizden ilgisizlerdir.
  34. Ve O, O’dur ki: Geceyi ve gündüzü ve Güneş’i ve Ay’ı biçimlendiren. Her biri bir hacimdedir. Bağımsızca hareket ederler.
  35. Ve senden önce herhangi bir beşeri kalıcı kılmadık ki sen ölürsen ki onlar kalıcılar mıdır?
  36. Her nefis ölümü tadandır. Zorlayıcı bir test olarak sizi dezavantaj ve avantajla deneriz. Ve bize doğrudur döndürülürsünüz.
  37. Ve o kâfirler seni gördüklerinde ise sadece “Tanrılarınızı zikreden bu mudur?” diye seni eğlence edinirler. Ve Rahman’ın zikrini inkâr edenler onlardır.
  38. İnsan aceleci biçimlendirildi. Size ayetlerimi yakında göstereceğim ki benden acele istemeyin.
  39. Ve derler ki:  “Doğruyu söyler oldunuzsa o vaat ne zamandır?”.
  40. Eğer o kâfirler ateşi yüzlerinden ve sırtlarından engelleyemeyecekleri ve onlar yardım edilmeyecek süreyi bilseler!
  41. Aksine, o onlara aniden gelir de onları şaşkına çevirir ki onu geri çevirmeye güç yetiremezler ve onlara tolerans tanınmaz.
  42. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay edilmişti ki onlardan o küçük düşürenleri alaya aldıkları kuşatıverdi.
  43. De ki: “Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman’dan kim koruyabilir?” Aksine, onlar Rabb’lerinin zikri ile ilgilenmeyenlerdir.
  44. Yoksa onlar için bizden başka, mani olacak ilâhları mı var? Onlar kendilerine yardım etmeye güç yetiremezler ve onlar bizden birliktelik edinemezler.
  45. Aksine, biz onları ve atalarını o ömür onlara uzun gelinceye kadar metalandırdık.  Ki görmüyorlar mı, biz yeryüzünü etrafından eksiltme durumundayız? Ki galip gelen onlar mıdır?
  46. De ki:  “Kesin olarak ben sizi vahiy ile uyarıyorum”. Ve sağırlar uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.
  47. Ve mutlaka Rabb’inin azabından onlara bir esinti dokursa mutlaka derler ki: “Vah bize! Kesinlikle biz zalimler olduk”.
  48. Ve kıyamet günü için standart tartılanlar ortaya çıkarırız ki hiçbir nefse hiçbir şey olarak zulmedilmez. Ve hardal tanesi kütlesi olsa ortaya koyarız. Ve hesap gören olarak biz yeterliyiz.
  49. Ve mutlaka Musa ve Harun’a önemseyip gereğini yapanlar için ışık ve hatırlatma olarak Furkan’ı vermiştik.
  50. Onlar ki görüp bilmedikleri halde Rabb’lerinden çekinirler ve onlar o saatten kaygılananlardır.
  51. Ve işte bu indirdiğimiz potansiyel bir zikirdir ki onu benimsemeyenler mi oldunuz?
  52. Ve mutlaka biz daha önce İbrahim’e de rüştünü vermiştik. Ve biz onu bilenler olduk.
  53. O zaman babasına ve toplumuna dedi ki: “Onlar için benimseyenler olduğunuz bu temsiller nedir?”.
  54. Dediler ki: “Babalarımızı onlar için kulluk yapar bulduk”.
  55. Dedi ki: “Mutlaka sizler ve babalarınız apaçık bir sapıklık içinde olmuşsunuz”.
  56. Dediler ki: “Sen bize gerçeği mi getirdin? Yoksa oyun oynayanlardan mısın?”.
  57. Dedi ki: “Aksine! Rabb’iniz göklerin ve yerin Rabb’idir. O ki onları birbirinden ayırandır. Ve ben işte onun üzerine şahitlik edenlerdenim”.
  58. “Ve Tallahi, siz arkanıza dönüp tersine gittikten sonra imgelerinize bir plan uygulayacağım!”.
  59. Ki onlardan onlar için büyük saygın olanı dışındakileri paramparça kıldı. Olabilir ki ona başvururlar.
  60. Dediler ki: “Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Kesinlikle o mutlaka zalimlerdendir”.
  61. Dediler ki: “Onları zikreden bir geç delikanlı işittik. Onun için İbrahim derler”.
  62. Dediler ki: Ki onu insanların gözleri önünde bulundurun. Olabilir ki onlar şahitlik ederler.
  63. Dediler ki: Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza, ey İbrahim?
  64. Dedi ki: “Aksine, onu onların şu büyüğü yaptı. Ki anlatabilirler ise onlara sorun”.
  65. Ki benliklerine başvurdular da dediler ki: “Kesinlikle siz, siz zalimlersiniz”.
  66. Sonra, başları üzerine ters döndüler: “Bunların anlatamayacaklarını sen mutlaka bilmişsindir”.
  67. Dedi ki: “Ki Allah’tan başka size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk ediyorsunuz?
  68. Size ve Allah’tan başka kulluk ettiklerinize yuh olsun ki akıllanmaz mısınız?”.
  69. Dediler ki: “Yapar oldunuzsa, onu yakın ve tanrılarınıza yardım edin”.
  70. Dedik ki: “Ey ateş! İbrahim üzerine serin ve zararsız ol”.
  71. Ve ona plan kurmak istediler de onları en büyük hüsrana uğrayanlar kıldık.
  72. Ve onu ve Lut’u, içinde âlemler için potansiyelleştirdiğimiz yere doğru uzaklaştırarak kurtardık.
  73. Ve ona İshak’ı ve ilaveten Yakup’u hibe ettik. Hepsini düzeltip iyileştiren kimseler kıldık.
  74. Ve onları emrimizle insanları doğru yola götüren önderler kıldık. Ve onlara daha iyiyi yapmayı ve namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahiy ettik. Ve onlar bize kulluk edenler oldular.
  75. Ve Lût’a. Ona hüküm ve bilim verdik. Ve onu, habis amel işler olan yerleşim yerinden uzaklaştırarak kurtardık. Kesinlikle onlar yoldan çıkmış, kötü bir toplum oldular.
  76. Ve onu rahmetimizin içine aldık. Kesinlikle o düzeltip iyileştirenlerdendi.
  77. Ve Nuh’a. Önceden bize yalvardığı zaman ki ona cevap verdik de onu ve ehlini büyük felaketten kurtardık.
  78. Ve ayetlerimizi yalanlayan o topluma karşı ona yardım ettik. Kesinlikle onlar kötülüğün toplumu oldular ki onları topluca suda boğduk.
  79. Ve Davud’a ve Süleyman’a. İçinde o toplumun koyunlarının otladığında o ekin hakkında ikisi hüküm verdikleri zaman ve biz ikisinin hükmü için şahit olduk.
  80. Ki Süleyman’ın onu anlamasını sağladık. Ve hepsine hüküm ve bilim verdik. Ve Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Ve yapanlar biz olduk.
  81. Ve ona sizi, sizin yaralanmanızdan koruması için zırh yapma sanatını öğrettik. Ki siz şükredenlerden oldunuz mu?
  82. Ve Süleyman için emriyle içinde potansiyel kıldığımız yere doğru akan şiddetli rüzgâr gücünü. Ve her şeyi bilenler biz olduk.
  83. Ve onun için araştırmacılık yapan ve ondan başka işler gören şeytanlardan. Onlar için gardiyanlar olduk.
  84. Ve Eyüp’e. O zaman Rabb’ine nidâ etti: “Özellikle bana yaralı hastalık dokundu ve sen özel merhamet edenlerin en merhametlisisin”.
  85. Ki ona cevap verdik ve hastalıktan olan yaralanmayı ondan giderdik. Ve ona ehlini ve indimizden bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olarak onlarla birlikte onların bir benzerini verdik.
  86. Ve İsmail’e ve İdris’e ve Zülkifl’e. Hepsi sabredenlerdendi.
  87. Ve onları rahmetimizin içine aldık. Kesinlikle onlar düzeltip iyileştirenlerdendi.
  88. Ve Balina Sahibi’ne (Zünnun, Yunus) ; O zaman öfkeli olarak gitti ki asla aleyhine takdir etmeyeceğimizi sanmıştı da karanlıklar içinde nida etti: “Senden başka ilah yoktur. Sen ilintisiz, bağımsız, yegâne egemensin. Kesinlikle ben zulmedenlerden oldum” diye.
  89. Ki ona icabet ettik. Ve onu kederden kurtardık. Ve biz iman edenleri işte onun gibi kurtarırız.
  90. Ve Zekeriya’ya. O zaman rabbine nida etti: “Rabb’im! Beni tek başıma bırakma. Ve sen varislerin en hayırlısısın”.
  91. Ki ona cevap verdik. Ve ona Yahya’yı hibe ettik ve eşini onun için ıslah ettik. Kesinlikle onlar hayırlara koşanlar oldular. Ve onlar bize rağbet ederek ve derin saygıyla dua ederlerdi ve bizden çekinenler oldular.
  92. Ve o ırzını koruyana (Meryem’e) ki onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve onu ve oğlunu âlemler için bir ayet kıldık.
  93. Kesinlikle bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben Rabb’inizim ki bana ibadet edin.
  94. Ve onlar aralarında işlerini parça parça yaptılar. Hepsi bize dönenlerdir.
  95. Ki kim inanmış olarak düzeltici işlerden işlediyse ki koşuşturmaları göz ardı edilmez. Ve kesinlikle biz onu yazanlarız.
  96. Ve helak ettiğimiz yerleşim yeri kısıtlanmıştır. Kesinlikle onlar geriye dönemezler.
  97. Sonunda Yecüc ve Mecüc’e baht açıldığında ve onlar her koloniden akın ederler.
  98. Ve gerçek vaat yaklaştı ki o zaman inkâr edenlerin bakışları donuktur: “Vah bize! Bundan gaflet içinde olmuştuk. Aksine, zalim olduk”.
  99. Kesinlikle siz ve Allah’tan başka taptıklarınız cehennem yakıtlarsınız. Onun varanları oldunuz.
  100. Eğer bunlar tanrı olsalardı onun varanı olmazlardı ve hepsi orada devamlı kalacaktır.
  101. Orada şiddetle inleme onlar içindir ve onlar orada işitmezler.
  102. Kesinlikle bizden onlara iyilik öne geçenler, işte onlar oradan uzak tutulanlardır.
  103. Onun en küçük sesini duymazlar. Ve onlar, onları heyecanlandıranlar içinde devamlı olarak kalırlar.
  104. En büyük dehşet onları üzmez. Onları melekler: “Size vaat edilmiş o gününüz işte budur” diye karşılarlar.
  105. Göğün dürülüp katlandığı gün, kayıtların kitaplar için dürülüp katlanması gibi ilk önceki biçimlendirmeye başladığımız gibi dürüp katlarız. Üzerimizde bir vaat olması nedeniyle onu iade ederiz. Kesinlikle biz yapar olanlarız.
  106. Ve mutlaka o zikirden sonra Zebur’da yeryüzüne düzeltip iyileştirici kullarımın varis olduğunu yazmıştık.
  107. Kesinlikle bunun içindedir kulluk eden toplum için mutlak tebliğ.
  108. Ve biz seni sadece âlemlere rahmet olmandan başka göndermedik.
  109. De ki: Kesin olarak bana vahiy ediliyor: Kesin olarak ilahınız tek bir ilahtır ki gönülden teslim olanlar (müslüman) oldunuz mu?
  110. Ki zıddına davranırlarsa de ki: “Size düpedüz duyurdum ve tehdit olunduğunuz yakın mı veya uzak mı kavrasam?”.
  111. “Kesinlikle O, açığa vurulan sözü bilir ve gizlediklerinizi bilir”.
  112. “Ve kavrasam! Belki o sizin için bir deneme ve belli bir süre yararlanma olabilir”.
  113. Dedi ki: Rabb’im! Gerçek ile hükmet! Ve sizin nitelendirmelerinize karşı yakararak yardımına sığınılacak Rahman’dır Rabb’imiz.

 

21. Hac Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey insanlar! Rabb’inizi önemseyip gereğini yapın. Kesinlikle kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
  3. O gün her emzikli kadını emzirdiğini ihmal eder ve her hamile kadını taşıdığını düşürür görürsün. Ve insanları sarhoş görürsün ve onlar sarhoş değillerdir. Ve lakin Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
  4. Ve insanlardan kimi Allah hakkında bilim dışı mücadele eder ve her inatçı şeytanın ardına tabi olur.
  5. Onun aleyhine yazıldı: Kesinlikle o, onu veli edinen kimseyi ki kesinlikle o saptırır ve o yakıcı azaba kılavuzluk eder.
  6. Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten çelişki içindeyseniz ki: Kesinlikle biz size gösterip açıklamak için sizi topraktan, sonra salgıdan, sonra zigottan, sonra biçimlendirilen (embriyo) ve biçimlendirme dışı olan (plasenta vs.) bir parça etten (bastırılıp gömülen etten, blastokist) biçimlendirdik. Ve uygun gördüğümüzü belli bir süreye kadar rahimlerde kararlı kılarız. Sonra sizi bebek olarak çıkartırız ki sonra en güçlü çağınıza ulaşmanız için. Ve kiminiz öldürülür ve kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bilirken bir şey bilmez gibi olması için. Ve yeryüzünü kupkuru görürsün ki biz ona o suyu indirince harekete geçer ve kabarır her güzel bitki çiftlerinden bitirir.
  7. İşte o, gerçek olan Allah nedeniyledir. Ve kesinlikle O, o ölüye hayat verir ve O her şeyi ayarlayıp düzenleyebilendir.
  8. Ve kesinlikle o saat var olucudur ve onda çelişki yoktur. Ve kesinlikle Allah, O kabirlerde olanları diriltir.
  9. Ve insanlardan kimi bilimdışı ve doğruya götüren bir rehber olmadan ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele yapar.
  10. Allah yolundan saptırmak için kendi duygusallığınca (sempati, empati ile karşı mücadele yapan kişiler) kendini yüceltir. Dünyada rezillik onundur. Ve ona kıyamet günü yakıcı azabı tattırırız.
  11. “İşte o, senin iki elinin önceden yaptıkları nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah asla kullarına zulmedici değildir”.
  12. Ve insanlardan kimi Allah’a kaypaklık üzere kulluk eder. Ve ona bir avantaj isabet ederse tatmin olur ve ona sıkıntı verici bir olay isabet ederse yüz üstü döner. O dünyada ve ahirette kaybetti. İşte o, o apaçık hüsrandır.
  13. Allah’tan başka, ona zarar veremeyene ve fayda veremeyene dua eder. İşte o, o dönüşümsüz sapıklıktır.
  14. Ona zararı ona faydasından daha yakın olana dua eder. Ne kötü mevla ve ne kötü cemiyet!
  15. Kesinlikle Allah, O inananları ve yararlı işler işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder. Kesinlikle Allah, O istediğini yapar.
  16. Kim Allah’ın ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini sanan kimse (deist) olduysa ki bir araç ile göğe uzanıp ulaşsın sonra mutlaka durdursun da gözlemlesin ki (Hubble teleskobu?) onun düzeneği öfkelendiğini giderir mi?
  17. Ve işte onun gibi biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. Ve kesinlikle Allah istediğine rehberlik eder.
  18. Kesinlikle o inananlar ve o Yahudiler ve o Sabiler ve o Hıristiyanlar ve o Mecusiler ve o ortak koşanlar, kesinlikle Allah kıyamet günü onlar arasında ayırım yapacaktır. Kesinlikle Allah her şeye şahittir.
  19. Hiç görmez misin? Kesinlikle göklerdeki kimseler ve yerdeki kimseler ve Güneş ve Ay ve gök cisimleri ve dağlar ve çok yıllık bitkiler ve yabani hayvanlar ve insanlardan birçoğu O’na secde ediyorlar. Ve çoğu üzerine azap hak oldu. Ve Allah kimi alçaltırsa ki ona ikram edecek yoktur. Kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü yapar.
  20. İşte bu ikisi Rabb’leri hakkında çekişen iki gruptur. Ki kâfir olanlar, onlar için ateşten üniformalar biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.
  21. Onunla karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
  22. Ve onlar içindir demirden kamçılar.
  23. Orada uğradıkları gamdan her çıkmak istediklerinde ki oraya iade edilirler ve “Tadın yakıcı azabı”.
  24. Kesinlikle Allah, o iman eden ve salih ameller işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Ve oradaki elbiseleri özenilecek kusursuzluktadır.
  25. Ve onlar sözün en temizine iletildiler ve hayranlığa en layık doğru yola iletildiler.
  26. Kesinlikle kâfirlere ve Allah’ın yolundan ve yerlileri ve dışardan gelen insanlar için eşit kıldığımız Mescidi Haram’a girmekten alıkoyanlara ve orada zalimce bir sofuluk irade edene acıklı bir azap tattırırız.
  27. Ve o zaman “Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavaf edenler ve orada kıyama duranlar ve rükû edip secdeye varanlar için evimi temiz tut” diye İbrahim’i o evin mekânına yerleştirdik.
  28. Ve insanlar içinde haccı duyur. Yaya ve zinde binekler üzerinde uzak geçitlerden geçerek sana gelsinler.
  29. Onlar için olan yararlara şahit olmaları için. Ve onları rızıklandırdığımız evcil nimet hayvanlar üzerine bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar ki onlardan beslenin ve zorda olan yoksulu doyurun.
  30. Sonra mutlaka kıllarını, kirlerini giderip temizlensinler ve mutlaka adaklarını yerine getirsinler ve mutlaka Beyti Atik’i tavaf etsinler.
  31. İşte o. Ve kim Allah’ın kısıtlamalarına saygı gösterirse ki bu Rabb’inin indinde onun için daha iyidir. Ve size aktarılanlar dışında kalan hayvanlar size helal kılındı ki uydurma imgelerin sorun sebebi olmalarından kaçının ve çarpıtılmış sözden kaçının.
  32. O’na ortak koşanlar dışında Allah için katıksız kimseler halinde. Ve Allah’a ortak koşa kişi ki kesin olarak gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın harap olmuş bir mekâna havalandırdığı gibidir.
  33. İşte o ve kim Allah’ın uyarı işaretlerine saygı gösterirse ki kesinlikle o kalplerin takvasındandır.
  34. Onlardan belirli bir süreye kadar faydalanma sizin içindir. Sonra mahalleri Beyt-i Atik’tir.
  35. Ve her ümmet için Allah’ın onlara rızık olarak verdiği evcil nimet hayvanların üzerine O’nun adını ansınlar diye uygulama zamanı ve yeri kıldık ki ilâhınız bir tek ilâhtır ki O’na gönülden teslim olun. Ve uysal davrananları müjdele!
  36. Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri titreyenlerdir ve onlara isabet edene sabır edenlerdir ve namazı uygulayanlardır. Ve onları rızıklandırdığımızdan infak ederler.
  37. Ve ağır sunaklık hayvanlar, onları Allah’ın size olan işaretlerinden kıldık. Sizin içindir onlardaki hayır ki sıra halindeyken üzerlerine Allah’ın adını anın ki yanlarına düştüğünde de onlardan beslenin ve kanaat edip istemeyene ve isteyene yedirin. İşte o, onları sizin buyruğunuza verdik. Olabilir ki şükredesiniz.
  38. Asla onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Ve lakin O’na sizden o takva ulaşacaktır. İşte onu, size rehberlik etmesi üzerine Allah’ın saygınlığını vurgulamanız için sizin buyruğunuza verdi. Ve güzel davrananları müjdele.
  39. Kesinlikle Allah inananlardan def eder. Kesinlikle Allah hain ve kâfirlik edeni sevmez.
  40. Onlara zulmedilmesi nedeniyle, onlara karşı savaş açılanlar için izni verildi. Ve kesinlikle Allah onlara yardım üzerine mutlaka kadirdir.
  41. Onlar ki “Rabb’imiz Allah’tır” demelerinden başka olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi, mutlaka depolar ve pazar yerleri ve ibadet yerleri ve içinde Allah’ın adı çok anılan mescitler elbette yok edilirdi. Ve kesinlikle Allah ona yardım edene yardım eder. Kesinlikle Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım gücü olandır.
  42. Onlar ki biz onları yeryüzünde güçlü bir makama yerleştirsek namazı kılarlar ve zekât verirler ve benimseneni emrederler ve benimsenmeyeni yasak ederler. Ve işlerin sonucu Allah’a aittir.
  43. Ve seni yalanlıyorlarsa ki onlardan önce Nuh toplumu, Ad ve Semud yalanlamıştı.
  44. Ve İbrahim’in toplumu ve Lut’un toplumu.
  45. Ve Medyen halkı. Ve Musa yalanlandı ki kâfirlere fırsat verdim. Sonra onları yakaladım ki beni tanımamak nasıl oldu?
  46. Ki nice yerleşim yerlerini onlar zalimlerken yok ettik. Ki temel yapıları çökmüş ve kuyuları bomboş kalmış ve yüksek setleri delik deşiktir.
  47. Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki akıl edecek kalpleri veya işitecek kulakları olsun. O kesin ki: O görüp algılama kör olmaz ve lakin kafalarda olan kalpler (merkezler) körleşir.
  48. Ve senden azabı çabucak getirmeni istiyorlar. Ve Allah vaadinden asla caymaz. Ve kesinlikle Rabb’inin indinde bir gün saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
  49. Ve yerleşim yerinden nicesine zalim oldukları halde fırsat verdim. Sonra onları yakaladım. Ve varış yeriniz bana doğrudur.
  50. De ki: “Ey insanlar! Kesin olarak, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım”.
  51. Ki iman eden ve salih amel işleyenler, onlar içindir hoş görülme ve çok değerli rızık.
  52. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için koşuşanlar, işte onlar cehim halkıdır.
  53. Ve senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki beklenti içinde olduğu zaman, şeytan onun beklentisine ilave sergileme karıştırmamış olsun. Ki Allah, o şeytanın sergilediğini siler. Sonra ayetlerini sabitleyip sağlamlaştırır. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  54. O şeytanın karıştırmasını kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri zorlukta sınaması için kılar. Ve kesinlikle zalimler mutlak dönüşümsüz uzak bir ayrılık içindelerdir.
  55. Ve bilim verilenlerin kesinlikle onun Rabb’inden gelen o gerçek olduğunu bilmeleri için ki ona iman etsinler de kalpleri O’na karşı uysallaşsın. Ve kesinlikle Allah o iman edenleri mutlaka doğru yola rehberlik eder.
  56. Ve o inkâr edenler, onlar onlara ansızın kıyamet saati gelinceye veya sonrası olmayan bir günün azabı gelinceye kadar onunla ilgili çekişme içinde olmaya ara vermezler.
  57. O egemenlik o gün Allah’ındır. O onların aralarında hükmeder ki inananlar ve yararlı iş işleyenler nimet cennetleri içindelerdir.
  58. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ki işte onlar, onlar içindir aşağılayıcı azap.
  59. Ve o, Allah yolunda hicret edenleri, sonra öldürülenleri veya ölenleri Allah mutlaka güzel bir rızıkla rızıklandırır. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O’dur rızık verenlerin en hayırlısı.
  60. Mutlaka onları razı olacakları bir girişle dâhil edecektir. Ve kesinlikle Allah mutlak bilendir, halimdir.
  61. İşte o ve kim ona yapılan kadar ile misilleme yapar da sonra onun aleyhine azgınlık yapılırsa, mutlaka Allah ona yardım eder. Kesinlikle Allah affedicidir ve hoşgörülüdür.
  62. İşte o, kesinlikle geceyi gündüzün içine sokan ve gündüzü gecenin içine sokan Allah nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah işitendir ve görendir.
  63. İşte o, Allah’ın gerçek olması nedeniyledir. Ve kesinlikle ondan başka o dua ettikleriniz gerçek dışıdır. Ve kesinlikle Allah’tır, o yüce, o saygın.
  64. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah, O indirdi gökten sıvı olarak ki yeryüzü yeşilliğe dönüştü. Kesinlikle Allah lütufkârdır, haberdardır.
  65. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Ve kesinlikle Allah, mutlaka O, bir şeye ihtiyacı olmayandır, tapılmaya layık olandır.
  66. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah’tır yerde olanları ve emriyle denizlerde akan gemileri buyruğunuza veren. Ve izni olmadıkça, göğün yerin üstüne düşmesine sahip çıkan O dur. Kesinlikle Allah insanlara karşı mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  67. Ve O’dur ki size hayat veren, sonra sizi öldüren, sonra sizi dirilten. Kesinlikle insan mutlaka nankördür.
  68. Biz her ümmet için ibadet yeri ve zamanı kıldık. Onlar onunla ibadet edenlerdir ki o görevde seninle çekişmesinler. Ve Rabb’ine çağır. Kesinlikle sen mutlaka hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.
  69. Ve seninle mücadele ederlerse de ki:  “Allah, O işlediklerinizi en iyi bilendir”.
  70. Allah, O içinde ihtilafta olduğunuza kıyamet günü aranızda hükmeder.
  71. Kesinlikle Allah’ın gökte ve yerde olanı bildiğini hiç bilmez misin? Kesinlikle işte o bir kitap içindedir. Kesinlikle işte o, Allah’a kolaydır.
  72. Ve onlar Allah’tan başka, Allah’ın haklarında hiç bir ikna edici yetki gücü indirmediği ve o konuda bilimleri olmayana kulluk ederler. Zalimlerin hiç bir destekleyicisi yoktur.
  73. Ve ayetlerimiz onlara apaçık olarak aktarıldığı zaman, o kâfirlerin yüzlerindeki inkârı tanırsın. Neredeyse ayetlerimizi onlara aktaranlara saldıracaklar. De ki: “Ki size işte ondan daha kötü olanını bildireyim mi? O, o ateştir. Allah onu kâfir olanlara vaat etti. Ve o ne kötü bir varış yeridir”.
  74. Ey insanlar! Bir benzetme verilmektedir ki ona kulak verin: Kesinlikle sizin Allah’tan başka kulluk ettikleriniz asla bir sinek biçimlendiremezler ve eğer onun için toplansalar bile. Ve sinek onlardan bir şey kapsa onu ondan geri alamazlar. O talep eden ve o talep edilen yetersizdir.
  75. Onlar Allah’ın kadrini hakkıyla takdir etmediler. Kesinlikle Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım gücü olandır.
  76. Allah, O, meleklerden ve insanlardan resuller eleyip seçer. Kesinlikle Allah işitendir ve görendir.
  77. O, onlardan öncekileri ve onlardan sonrakileri bilir. Ve işlerin döndürülmesi Allah’a doğrudur.
  78. Ey inananlar! Rükû edin ve secde edin ve Rabb’inize kulluk edin ve hayır yapın. Olabilir ki başarıya ulaşabilesiniz.
  79. Çabalamayı hakkıyla yaparak Allah için çabalayın. O’dur sizi seçen. Ve babanız İbrahim’in milleti dininde sizin için bir zorluk kılmadı. Daha önce ve bunda, Resul’ün size şahit olması ve sizin de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını veren O’dur ki namaz kılın ve zekât verin ve Allah’a tutunun. O sizin sahip çıkanınızdır (Mevla) ki O ne güzel sahip çıkan (Mevla) ve ne güzel yardım edicidir.

 

 

22. Müminun Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Müminler başarıya ulaşmıştır.
  3. Onlar ki onlar namazlarında çekingenlik içinde olanlardır.
  4. Ve onlar ki onlar boş, yararsız olanla ilgilenmeyenlerdir.
  5. Ve onlar ki onlar zekât için yapanlardır.
  6. Ve onlar ki onlar edep yerleri için koruyanlardır.
  7. Eşleri veya sözleşmeleri ile malik oldukları üzerine hariçtir ki kesinlikle onlar kınananların dışındalardır.
  8. Ki kim işte onun ardından başka elde etmeye çalışırsa da işte onlar saldırgan olanlardır.
  9. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.
  10. Ve onlar ki onlar namazlarını koruyanlardır.
  11. İşte onlar, onlar varislerdir.
  12. İşte onlar devamlı kalacakları Firdevs Cennetine varis olanlardır.
  13. Ve mutlaka biz insanı çamur özütünden biçimlendirmişiz.
  14. Sonra onu yumurtalık içinde salgı kıldık.
  15. Sonra salgıyı eklenmiş olana (zigot) biçimlendirdik de eklenmiş olanı (zigotu) bastırılıp gömülen et (blastokist) parçasına biçimlendirdik. Ki et parçasını kemiklere biçimlendirdik de kemikleri etle kapladık. Sonra onu diğer bir biçimlendirme ile inşa ettik ki Allah biçimlendirmenin daha iyisini potansiyel kıldı.
  16. Sonra kesinlikle siz ondan sonra mutlak ölülersiniz.
  17. Sonra kesinlikle siz kıyamet günü tekrar diriltilirsiniz.
  18. Ve mutlaka biz sizin üstünüzde yedi tabaka biçimlendirmiştik. Ve biz o biçimlendirmeden gafiller olmadık.
  19. Ve gökten belli bir ayarda sıvı indirdik ki onu yeryüzünde yerleştirdik. Ve kesinlikle biz onu gidermeye mutlaka kadir olanlarız.
  20. Ki onunla sizin için hurma ve üzüm bahçeleri inşa ettik. Oradaki mutluluk kaynağı birçok yemişler sizin içindir ve onlardan beslenirsiniz.
  21. Ve keskin yabanıl kayalık alanlardan çıkan, beslenenler için yağ ve katkı ile biten çok yıllık bir bitki.
  22. Ve kesinlikle sizin içindir nimet hayvanlarda mutlak ibret. Onların karınlarından size içiririz. Ve onlardaki birçok menfaatler sizin içindir. Ve onlardan beslenirsiniz.
  23. Ve onların üzerinde ve gemiler üzerinde yüklenip taşınırsınız.
  24. Ve mutlaka Nuh’u onun toplumuna göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum, Allah’a kulluk edin. İlahlardan O’ndan başkası sizin için değildir ki önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  25. Ki toplumunun kâfir ileri gelenleri dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. Sizin üzerinizde fazlalık sahibi olmak istiyor. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka melekler indirirdi. Biz önceki atalarımızdan bunu işitmedik.
  26. O ise sadece cinlenmiş bir adamdır ki onunla belli bir süreye kadar bekleyin”.
  27. Dedi ki: “Rabb’im! Beni yalanlamalarına karşı beni her türlü destekle destekle”.
  28. Ki ona “Bizim gözümüzle ve vahyimizle gemiyi sanayi et ki emrimiz gelince ve o tennur kaynayınca her (evcil) cinsten eşler halinde iki çift ve daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki ehlini gemiye uygunca yerleştir. Ve o zulmedenler konusunda bana hitap etme! Kesinlikle onlar suda boğulanlardır” diye vahyettik.
  29. Ki sen ve seninle beraber olanlar gemiye yerleşince de de ki:  “Tapılacak hayranlık bizi zalim toplumdan kurtaran Allah’a aittir”.
  30. Ve de ki: “Rabb’im! Beni elverişli (potansiyel) indirilen olarak indir. Ve sensin indirenlerin en iyisi”.
  31. Kesinlikle işte onun içindedir mutlaka ayetler. Ve biz ise mutlak sınayanlar olduk.
  32. Sonra onların ardından diğer bir nesil inşa ettik.
  33. Ki onlara içlerinden “Allah’a kulluk edin, İlahlardan O’ndan başkası sizin için değildir. Önemsemez misiniz?” diye resul gönderdik.
  34. Ve onun toplumundan kâfir ve ahiret karşılaşmasını yalanlayan ve dünya hayatında onları şımarttığımız ileri gelenleri dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. O sizin beslendiğinizden beslenir ve sizin içtiğinizden içer.
  35. Ve mutlaka sizin gibi etten kemikten olan birine (beşer) itaat ederseniz, kesinlikle o zaman siz mutlak zarara uğrayanlarsınız.
  36. Kesinlikle siz öldüğünüzde ve toprak ve kemikler olduğunuzda, kesinlikle sizin çıkarılanlar olacağınızı mı size vaat ediyor?
  37. Ne kadar saçma, ne kadar düşüncesizce size vaat edilen!
  38. O ise sadece dünya hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Ve biz çıkarılıp gönderilenler değiliz.
  39. O ise sadece bir adamdır. Allah üzerine yalan kurguladı ve biz ona inananlar değiliz”.
  40. Dedi ki: “Rabb’im, beni yalanlamaları nedeniyle bana her türlü destekte bulun”.
  41. Dedi ki: “Birazdan mutlaka pişman olanlara dönüşecekler”.
  42. Ki gerçekten onları bir ses titreşimi yakaladı da onları süprüntü kıldık. Ki zalimler toplumu defolsun!
  43. Sonra onların arkasından başka nesiller inşa ettik.
  44. Hiç bir ümmet sonunu öne alır ve geriye bırakır değildir.
  45. Sonra arda arda aralıklarla resullerimizi gönderdik. Her ümmete resulü geldikçe onu yalanladılar da onların bazısını bazılarına tabi ettik ve hepsini birer söylenti yaptık. Ki inanmayan toplum defolsun!
  46. Sonra Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimiz ve ikna edici açık bir yetki gücü ile gönderdik.
  47. Firavun’a ve ileri gelen çevresine ki onlar kibirlendiler ve kendilerini yüce gören bir toplum oldular.
  48. Ki onlar dediler ki: İkisinin toplumu bize kulluk edenlerken, bizim benzerimiz, iki etten kemikten olana (beşere) mı inanırız?
  49. Ki ikisini yalanladılar da helak edilenlerden oldular.
  50. Ve mutlaka Musa’ya doğru yolda gidebilsinler diye o kitabı vermiştik.
  51. Ve Meryem Oğlun’u ve onun annesini bir ayet kıldık. Ve ikisini karargâh yeri ve sarnıcı olan yükseltilmiş bir tepeye yerleştirdik.
  52. “Ey resuller! Temiz, yararlı olandan beslenin ve düzeltici iş işleyin ve kesinlikle ben yaptığınızı bilenim.
  53. Ve kesinlikle işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve benim sizin Rabb’iniz ki beni önemseyin”.
  54. Ki aralarındaki görevlerini paragraf paragraf böldüler. Her grup tarafında bulunan nedeniyle şımarıklardır.
  55. Ki onları bir süreye kadar dalgınlıkları içinde bırak.
  56. Hesap mı ediyorlar? Kesin olarak mal ve oğullar ile onlara yardım eli uzatıyoruz?
  57. Onlar için hayırlara koşuyoruz? Aksine, şuurunda değiller.
  58. Kesinlikle onlar ki onlar Rabb’lerinin çekincesinden kaygılananlar.
  59. Ve onlar ki onlar Rabb’lerinin ayetlerine iman edenler.
  60. Ve onlar ki onlar Rabb’lerine şirk koşmayanlar.
  61. Ve Rabb’lerine dönecekleri için vermekte olduklarını kalpleri titreyerek verenler.
  62. İşte onlar iyiliklere koşuşurlar ve onlardır onun için öne geçenler.
  63. Ve biz bir nefsi kapasitesinin haricinde yükümlü tutmayız. Ve yanımızdadır gerçekçi olarak izah eden kitap.
  64. Aksine, onların kalpleri bundan sıkıntı içindedir. Ve işte ondan başka işler onlarındır. Onlar onun için çalışanlardır.
  65. Sonunda şımarıklarını azapla yakaladığımız zaman onlar feryat ederler.
  66. “Bugün feryat etmeyin. Kesinlikle size bizden yardım edilmez.
  67. Benim ayetlerim size aktarıl olmuştu da siz topuklarınız üzerinde cayıp geri dönmüştünüz.
  68. Ona karşı kibirlenenler olarak gece boyunca aptalca konuştuğunuz toplantılar yapıyordunuz.
  69. Söyleneni derinlemesine hiç araştırmazlar mı? Yoksa onlara önceki atalarında hiç bulunmayan mı geldi?
  70. Yoksa Resul’lerini hiç tanımıyorlar mı ki onlar onun için inkârcılar?
  71. Ya da “O bir cinnetli” mi diyorlar? Aksine, o onlara gerçek ile geldi. Ve onların çoğu o gerçekten hoşlanmayanlardır.
  72. Ve eğer gerçek onların heveslerine tabi olsaydı, gökler ve yer ve onlarda bulananlar bozulurdu. Aksine, onlara hatırlatmalarını getirdik de onlar hatırlatmalarından yüz çevirip ilgilenmeyenler.
  73. Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun ki Rabb’inin harcırahı daha hayırlıdır. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
  74. Ve kesinlikle sen, mutlaka sen onları dosdoğru olan bir yola çağırmaktasın.
  75. Ve kesinlikle onlar ki ahirete inanmayanlar o yoldan mutlaka sapanlardır.
  76. Ve eğer biz onlara özel merhamet etseydik ve zorlukları giderseydik, mutlaka bocaladıkları azgınlıklarında dalgalanırlardı.
  77. Ve biz onları azapla yakalamıştık da Rabb’lerine kulluk eder değiller ve mütevazılık göstermezler.
  78. Sonunda onlar üzerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda; o durum içinde ruhi çöküntüye uğrarlar.
  79. Ve O, O ki sizin için işitip anlamayı ve görüp anlamayı ve gönülleri inşa edendir. Şükrettiğiniz ne azdır!
  80. Ve O, O ki sizi yeryüzünün içinden türetendir. Ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.
  81. Ve O, O ki hayat verir ve öldürür. Ve gece ve gündüzün birbiri ardınca izlemesi O’na aittir ki akıl etmez misiniz?
  82. Aksine, evvelkilerin dediklerinin benzerini dediler!
  83. Dediler ki: Öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, kesinlikle biz mi mutlaka geri gönderilenleriz?
  84. Bu bize ve atalarımıza önceden mutlaka vaat edilmiştir. Bu ise sadece evvelkilerin düzmecesidir.
  85. De ki: Bilir olduysanız, yeryüzü ve onun içinde bulunanlar kimindir?
  86. Diyecekler ki: “Allah’ındır”. De ki: Öyleyse düşünüp hatırlamaz mısınız?
  87. De ki: Yedi göğün Rabb’i ve büyük arşın (en temel yapı ve yönetimin) Rabb’i kimdir?
  88. Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Önemsemez misiniz?
  89. De ki: Bilir oldunuzsa, her şeyin hükümranlığı elinde olan ve himaye eden ve himaye edilmeyen kimdir?
  90.  Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Ki nasıl sihirlenirsiniz?
  91. Aksine, biz onlara gerçeği getirdik ve kesinlikle onlar mutlaka yalan söyleyenlerdir.
  92. Allah hiç bir çocuk edinmedi. Ve O’nunla beraber hiçbir tanrı olmadı. O zaman her tanrı kendi biçimlendirdiğini mutlaka kayırırdı ve mutlaka onlardan bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah onların vasıflandırdıklarından ilintisiz yegâne egemendir.
  93. O, bilineni ve bilinmeyeni bilir ki onların koştukları ortaklardan çok yücedir.
  94. De ki: “Rabb’im! Onların tehdit olunduklarını bana göstereceksen,
  95. Rabb’im! Ki beni zalim toplum içinde kılma”.
  96. Ve kesinlikle biz, biz onlara vaat ettiğimizi sana göstermeye mutlaka kadiriz.
  97. Kötülüğü en iyi ile sav. Onların vasıflandırmalarını biz daha iyi biliriz.
  98. Ve de ki: “Rabb’im! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
  99. Ve onların bana hazır olmalarından Rabb’im sana sığınırım
  100. Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde der ki:  “Rabb’im, beni geri döndür.
  101. Olabilir ki terk ettiğim salih işleri yapabilirim”. Asla öyle değil, kesinlikle o, onu söyleyenden bir kelimedir. Ve o onların ardından tekrar diriltilecekleri güne doğru bir engeldir.
  102. Ki sura üflendiği zaman da o gün artık aralarında bağlantı kalmaz ve birbirlerine sormazlar.
  103. Ki kimin tartılanı daha kütleli gelirse de işte onlar başarıya ulaşanlardır.
  104. Ve kimin tartılanı hafif gelirse ki işte onlar kendilerini cehennemde devamlı hasara uğratanlardır.
  105. Ateş onların yüzlerini yalar ve onlar orada acıdan sırıtır gibi yüzlerini buruşturanlardır.
  106. “Ayetlerim size aktarılırken, asla onu yalanlayanlar olmadınız mı?”.
  107. Derler ki: “Rabb’imiz! Berbatlığımız bize galip geldi ve sapıtmışlar topluluğu olduk.
  108. Rabb’imiz! Bizi buradan çıkar. Ki tekrar dönersek de kesinlikle biz zalimleriz”.
  109. Der ki: “Onun içine defolun ve beni konuşturmaya çalışmayın”.
  110.  “Rabb’imiz iman ettik. Ki bizi hoş gör ve bize özel merhamet et ve sen özel merhamet edenlerin en hayırlısısın” demeleri, kesinlikle o kullarımdan bir bölümünde oldu.
  111. Ki siz onları alay konusu ediyordunuz. Hatta beni hatırlamayı size unutturdu ve onlara gülenler oldunuz.
  112. Kesinlikle ben sabretmeleri nedeniyle onların karşılıklarını bu gün verdim. Kesinlikle onlar, onlardır kurtulanlar”.
  113. Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?”.
  114. Dediler ki: “Bir dönem veya dönemin bir kısmı kadar ki o sayanlara sor”.
  115. Dedi ki: Eğer kesinlikle siz bilenler olsaydınız! Kaldığınız ise sadece azdır.
  116. Ki sizi boşuna biçimlendirdiğimizi ve kesinlikle sizin bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi hesap ettiniz?
  117. Ki gerçek hükümdar olan Allah fevkalade yücedir. O’ndan başka tanrı yoktur. O, muhteşem olan temel yapı ve yönetimin Rabb’idir.
  118. Ve kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya dua ederse ki bu hususla ilgili hiçbir verisi olamaz ki o kimsenin hesabı ancak Rabb’inin indindedir. Kesinlikle O, o kâfirleri başarıya ulaştırmaz.
  119. Ve de ki: “Rabb’im! Hoş gör ve özel merhamet et ve sen özel merhamet edenlerin en hayırlısısın”.

 

23. Nur Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. İndirdiğimiz ve farz kıldığımız bir suredir. Aklınızda tutasınız diye onun içinde açıklayıcı ayetler indirdik.
  3. O zina eden kadın ve o zina eden erkek ki ikisinden her birine yüzer kırbaç vurun. Ve Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, o ikisi için Allah’ın dininde şefkat sizi alıkoymasın. Ve o ikisinin azaplarına bir grup mümin mutlaka şahitlik yapsın.
  4. Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve zina eden kadın, o zina eden erkek veya müşrik olan bir erkekten başkasına nikâhlanamaz. Ve işte o, müminlere haram kılınmıştır.
  5. Ve onlar, o namuslu kadınlara suçlama atıp sonra asla dört şahit getiremeyenlere ki seksen kırbaç vurun. Ve ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. Ve işte onlar, onlar o yoldan çıkanlardır.
  6. İşte ondan sonra, tövbe eden ve düzelenler hariçtir ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  7. Ve eşlerine suçlama atanlar ve asla kendilerinden başka şahitleri olmayanlar ki onların birinin şahitliği onun mutlaka doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir.
  8. Ve beşincisi yalan söyleyenlerden olduysa kesinlikle Allah’ın laneti onun üzerinedir diye.
  9. Ve onun (kocasının) kesinlikle yalancılardan olduğuna dair dört defa Allah’ı şahitliğine şahit tutması ondan (kadından) azabı savar.
  10. Ve beşincisi kocası doğruları söyleyenlerdense Allah’ın gazabı onun (kadının kendisinin) üzerinedir diye.
  11. Ve eğer Allah’ın üzerinizde fazladan verdikleri ve merhameti bulunmasaydı! Ve kesinlikle Allah tövbeleri kabul edendir ve hâkimdir.
  12. Kesinlikle o iftirayla gelenler ki içinizden küçük bir güruhtur. Onu sizin için olumsuz hesap etmeyin. Aksine o sizin için olumludur. Her bir kişi içindir o kötülükten kazandığı. Ve onlardan elebaşılık yapana o ki büyük azap onun içindir.
  13. Onu işittiğiniz zaman erkek müminler ve kadın müminler kendiliğinden olumlu zanda bulunmalı ve “Bu apaçık bir iftira” demeli değiller miydi?
  14. Onun üzerine dört şahitle gelmeli değiller miydi? Ki asla şahitler (delil öne sürecek bilirkişiler) ile gelmediler. Ki işte onlar, onlardır Allah indinde o yalancılar.
  15. Ve eğer Allah’ın dünya ve ahirette sizin üzerinizde fazlalığı ve merhameti olmasaydı, mutlaka ona kapılıp gitmeniz içinde büyük bir azaba uğrardınız.
  16. Onu dilinizle sergilediğinizde ve biliminiz olmayanı ağızlarınızla söylersiniz ve Allah katında o önemliyken onu basit bir şey olarak hesap edersiniz.
  17. Ve onu işittiğinizde: “Bunu söyleşmemiz bizim için olamaz. Sen bu büyük suçlamayla ilintisizsin” demeli değil miydiniz?
  18. Mümin olanlardansanız, Allah sizin onun benzerine ebeden dönmemenizi öğütlüyor.
  19. Ve Allah size ayetleri açıklıyor. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  20. Kesinlikle onlar ki o iman edenler içinde homoseksüel ilişkinin, cinsel tecavüzün yayılmasından hoşlananlar, dünyada ve ahirette acıklı bir azap onlar içindir. Ve Allah biliyor ve siz bilmiyorsunuz.
  21. Ve eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlalığı ve merhameti bulunmasaydı! Ve Allah şefkatlidir, özel merhametlidir.
  22. Ey iman edenler! O şeytanın adımlarına tabi olmayın. Ve kim o şeytanın adımlarına tabi olursa ki kesinlikle o, o edepsizliği ve o benimsenmeyeni emreder. Ve eğer üstünüzde Allah’ın fazlı ve merhameti olmasaydı içinizden hiçbir kimse ebedi olarak arınamazdı. Ve lakin Allah uygun gördüğünü iyice arındırır. Allah işitendir ve bilendir.
  23. Sizden fazlalık ve kapasite sahibi olanlar, yakınlarla ve düşkünlerle ve Allah yolunda hicret edenlerle olmaktan kaçınmasınlar ve mutlaka affetsinler ve mutlaka iyi geçinsinler. Allah’ın sizi hoş görmesinden hoşlanmaz mısınız? Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  24. Kesinlikle o namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara (iftira) suçlama atanlar dünya ve ahirette lanetlenirler. Ve onlar içindir çok büyük bir azap.
  25. O gün dilleri ve elleri ve ayakları işler oldukları nedeniyle aleyhlerinde şahitlik eder.
  26. O gün ki Allah onların gerçek yargılamalarını tamamlar ve anlarlar ki kesinlikle Allah, O açık gerçektir.
  27. Habis kadınlar habis erkekler içindir ve habis erkekler habis kadınlar içindir. Ve iyi kadınlar iyi huylu erkekler içindir ve iyi erkekler iyi huylu kadınlar içindir. İşte onlar, onların söylediklerinden temize çıkarılanlardır. Onlar içindir hoşgörü ve cömertçe verilmiş rızık.
  28. Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere kendinizi hissettirinceye ve ehline selam verinceye kadar girmeyin. Hatırlayabilirseniz bu sizin için daha iyidir.
  29. Ki asla orada kimseyi bulamazsanız da size izin verilinceye kadar girmeyin. Ve size  “dönün” denilirse ki dönün. O sizin için daha sorunsuzdur. Ve Allah işlediklerinizi bilendir.
  30. İçinde sizin için meta bulunan ve yerleşim dışı evlere girmeniz sizin üzerinize sakıncalı değildir. Ve Allah, O açığa vurduğunuzu ve gizlediğinizi bilir.
  31. Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını kıssınlar ve ırzlarını korusunlar. İşte o, onlar için daha sorunsuzdur. Kesinlikle Allah, O sanayi ettiklerinizden haberdar olandır.
  32. Ve mümin kadınlara de ki: “Bakışlarını kıssınlar ve ırzlarını korusunlar ve ondan görüneni hariç ziynetlerini açığa çıkarmasınlar. Ve başörtülerini yakalarının üstünü doğru sürsünler. Ve ziynetlerini kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından veya kendi kadınlarından veya sözleşmeleri altında bulunanlardan veya kadına ihtiyacı olmayan erkek hizmetçilerden veya kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Ve gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar”. Ve hep birlikte Allah’a tövbe edin ey müminler ki başarıya ulaşabilesiniz.
  33. Ve sizden evli olmayanları ve erkek kölelerinizden namuslu olanları ve bayan kölelerinizden namuslu olanları nikâhlandırın. Fakir olanları ise Allah fazlından onları ihtiyaçsız kılar. Ve Allah ki imkânları geniştir, bilendir.
  34. Nikâh imkânını bulamayanlar, Allah fazlından onları ihtiyaçsız kılıncaya kadar mutlaka iffetlerini korusunlar. Ve sözleşmeleriniz altında bulunanlardan mükâtebe yapmak isteyenlerle ki onlarda bir hayır biliyorsanız mükâtebe yapın. Ve onlara size verdiği Allah’ın malından verin ve dünya hayatının çıkarını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorsa – genç kızlarınızı azgınlığa zorlamayın. Ve kim onları zorlarsa ki kesinlikle onların zorlanmalarından sonra Allah (o kızlara) hoşgörülü, özel merhametlidir.
  35. Ve mutlaka size açıklayıcı ayetler ve sizden önce gelip geçenlerden bir benzetme ve önemseyip gereğini yapanlar için uyarı indirmişiz.
  36. Allah, O göklerin ve yerin aydınlatanıdır. Onun aydınlatıcısının benzetmesi içinde lamba bulunan bir dikkat çekme yeri gibidir. O lamba bir cam içindedir. O cam lamba çok fazla ışık saçan bir yıldızlar topluluğu gibidir. O doğuya ve batıya has olmayan enerjinin potansiyel kaynağından tutuşturulur. Onun enerjisi eğer hiç ateş dokunmasa da ışık veren durumdadır. Aydınlık üzerinde aydınlıktır. Allah uygun bulduğu kimseyi nuru için hidayet eder. Ve Allah insanlar için benzetmeler ileri sürer. Ve Allah’tır her şeyi bilen.
  37. O ( Nur, Kuran ) Allah’ın içlerinde isminin yükseltilmesine ve anılmasına izin verdiği evlerin içindedir. Onlar sabah ve akşam O’nun için orada tesbih ederler.
  38. Adamlar ki; ticaret ve alış-veriş onları Allah’ın zikrinden ve namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, içinde kalplerin ve bakışların döneceği günden korkarlar.
  39. Onların işlediklerinin karşılığını daha güzeli ile vermesi ve onları fazlından rızıklandırması için. Ve Allah, O uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırır.
  40. Ve o inkâr edenlerin çalışmaları engin çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su hesab eder. Sonunda oraya geldiğinde herhangi bir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur ki O onun hesabının tamamını yerine getirir. Ve Allah, O hesaplamada seridir.
  41. Veya dalgalı denizdeki karanlıklar gibidir. Onu dalgalar üstünde dalgalar ve dalgaların üstünde bazısı bazısının üstünde karanlık bulutlar örter. O elini uzattığı zaman nerdeyse hiç onu göremez. Ve Allah’ın onun için hiç aydınlatıcı kılmadığı kimse ki onun için hiçbir aydınlatıcı yoktur.
  42. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah ki göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçmakta olan kuşlar, O’nun ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktadır. Hepsi onun için taraftar desteğini göstermeyi ve onun ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamayı bilmiştir. Ve Allah onların yapageldiklerini bilendir.
  43. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve varış Allah’adır.
  44. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah, O bulut kümesi olarak sürükler. Sonra onun arasını birleştirir. Sonra onu üst üste yığılı kılar ki onun kesişme yerinden kar tanesi çıktığını görürsün. Ve içinde buz olan dağdaki gökten onu indirir (çığ) de onu uygun gördüğüne isabet ettirir ve uygun gördüğünden çevirir. Onun (karın) parıltısının parlaklığı neredeyse görüşleri giderir.
  45. Allah gece ve gündüzü bir merkez etrafında döndürür. Kesinlikle işte ondadır basiret sahipleri için mutlaka ibret.
  46. Ve Allah, O bütün yabani karasal canlıları bir tür sıvıdan biçimlendirdi ki onlardan kimi karnı üzerinde yol alır ve onlardan kimi iki ayağı üzerinde yol alır ve onlardan kimi dördü üzerine yol alır. Allah uygun gördüğünü biçimlendirir. Kesinlikle Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.
  47. Mutlaka açıklayıcı ayetler indirmişiz. Allah, O uygun gördüğünü doğru yola rehberlik eder.
  48. Ve onlar derler ki: “Allah’a ve resulüne iman ettik ve itaat ettik”. Ve sonra işte onun ardından onlardan bir grup aksine davranırlar. Ve işte onlar iman edenler değillerdir.
  49. Ve onlar aralarında hükmetmesi için Allah’a ve resulüne çağrıldıklarında, o zaman onlardan bir grup ilgisiz kalırlar.
  50. Ve onlar için o hak olursa ona itaatkâr olarak gelirler.
  51. Hastalık kalplerinde (merkezlerinde) mi? Yoksa çelişkideler mi? Yoksa Allah’ın ve resulünün onlar aleyhine kayıracağından mı korkarlar? Aksine, işte onlar, onlar o zalimlerdir.
  52. Kesin olarak: Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve resule çağırılınca müminlerin sözleri: “İşittik ve itaat ettik” demek oldu. Ve işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
  53. Ve kim Allah’a ve resulüne itaat eder ve Allah’tan çekinirse ve onu önemseyip gereğini yaparsa ki işte onlar, onlar o kurtulanlardır.
  54. Ve mutlaka onlara emrettiğinde, mutlaka çıkacaklarına dair sözlerini pekiştirmek için Allah’a yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. O bir bilindik itaattir”. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  55. Deki: Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ki dönerseniz de kesin olan: Onun yüklendiği onun aleyhine ve sizin yüklendiğiniz sizin aleyhinizedir. Ve itaat ederseniz yolu bulursunuz. Ve o resulün üzerinde olan apaçık tebliğden başkası değildir.
  56. Allah sizden inanan ve yararlı iş işleyenlere onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları yeryüzüne halef kılacağını ve onlar için razı olduğu dini temelli yerleştireceğini ve korkularından sonra güvene değiştireceğini vaat etmiştir. Onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Ve işte ondan sonra kim inkâr ederse ki işte onlar, onlar o yoldan çıkmış olanlardır.
  57. Ve namaz kılın ve zekât verin ve o resule itaat edin ki merhamet edilebilesiniz.
  58. O inkâr edenler yeryüzünde aciz bırakanlar olduklarını hesaplamasınlar. Ve barınakları ateştir. Ve ne kötü konaklama yeri!
  59. Ey müminler! Sözleşmeyle malik olduklarınız ve içinizden hiç ergenlik çağına girmemiş olanlar sabah namazından önce ve öğleyin soyunduğunuz vakit üç kez ve yatsı namazından sonra sizden üç kez izin istesinler. Bunlar utanılacak halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında sizin ve onlar için bir sakınca yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte onun gibi Allah ayetleri size açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  60. Ve sizin çocuklarınız erginlik çağına ulaştığında da onların izin istediği gibi izin istesinler. İşte onun gibi Allah size ayetlerini açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  61. Ve nikâhlanma ümidi kalmayan ihtiyarlamış kadınlar ki süslerini açığa vurma haricinde dış elbiselerini çıkarmalarında sakınca yoktur. Ve sakınmaları onlar için daha iyidir. Ve Allah işitendir, bilendir.
  62. Kör olana darlık yoktur ve topal olana darlık yoktur ve hasta olana darlık yoktur. Ve sizin için kendi evlerinizden ve babalarınızın evlerinden ve annelerinizin evlerinden ve erkek kardeşlerinizin evlerinden ve kız kardeşlerinizin evlerinden ve amcalarınızın evlerinden ve halalarınızın evlerinden ve dayılarınızın evlerinden ve teyzelerinizin evlerinden veya anahtarına malik olduklarınızdan veya dostlarınızdan yemenizde bir darlık yoktur. Hep bir arada veya ayrı ayrı yemenizde bir sakınca yoktur. Ki evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından iyi bir yaşam dileği olarak birbirinize selam verin. İşte onun gibi Allah, size ayetleri açıklamaktadır ki akıl edebilesiniz.
  63. Kesin olarak müminler Allah’a ve resulüne inananlardır ve onunla beraber topluca bir görev üzerinde olduklarında asla ondan izin almaksızın gitmezler. Kesinlikle o senden izin isteyenler, işte onlar Allah’a ve resulüne inananlardır ki bazı işleri için senden izin istediklerinde de içlerinden uygun gördüğüne izin ver. Ve Allah’tan onlara hoşgörü dile. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  64. Resul’ün çağrısını, aranızda bazınızın bazısına çağırısı gibi kılmayın. Sizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah bilmiştir ki onun emrine aykırı davrananlar, onlara bir fitnenin isabet etmesinden veya acı verici bir azabın isabet etmesinden çekinsinler!
  65. Değil mi ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. O, sizin üzerinde bulunduğunuz şeyi bilmiştir. Ve O’na döndürüldükleri gün işlemekte olduklarını onlara bildirecektir. Ve Allah her şeyi bilendir.

 

 

24. Furkan Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki Furkan’ı kulu üzerine indiren âlemlere uyarıcı olması için potansiyel kıldı.
  3. O ki göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. Ve O asla çocuk edinmedi ve O’nun asla mülkte ortağı olamaz. Ve her şeyi biçimlendirdi ki onu takdir ettiği gibi ayarladı.
  4. Ve onlar O’ndan başka bir şey biçimlendiremeyen ve biçimlendirilen ve onlara yarar ve zarar yetkisine sahip olmayan ilahlar edindiler. Ve onlar öldürme ve yaşatma ve yeniden diriltme yetkisine sahip değillerdir.
  5. Ve kâfirler dediler ki: “Bu ise sadece kurgudur. O onu kurguladı. Ve onun üzerine başka bir toplum ona yardım etti”. Ki zulüm ve çarpıtmada bulunmuşlardır.
  6. Ve dediler ki: “Evvelkilerin düzmeceleridir. Onu yazdırdı ki o sabah akşam onun üzerine dikte edilir”.
  7. De ki: Onu, göklerin ve yerin sırrını bilen indirdi. Kesinlikle O, hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  8. Ve dediler ki: “Bu ne biçim resul, yemekle beslenir ve çarşılarda gezer? Ona bir melek indirilmeli değil miydi ki onunla beraber uyarıcı olsun?
  9. Veya ona bir hazine sergilenmeli veya onun ondan besleneceği bir bahçesi olmalıydı?” Ve o zalimler dediler ki: “Sizin tabi olduğunuz ise sadece sihirlenmiş bir adamdır”.
  10. Bak! Sana nasıl benzetmeler ileri sürüyorlar! Ki onlar sapmışlar da yol bulmaya güç yetiremiyorlar.
  11. Uygun görürse senin için ondan daha iyisini, altından ırmaklar akan cennetler kılan ve senin için köşkler kılan O ki kullanmaya hazır hale getirdi.
  12. Aksine, onlar o saati yalanladılar. Ve biz, o saati yalanlayanlara yakıcı bir ateş hazırladık.
  13. O onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar onun öfkesini ve uğultusunu işitirler.
  14. Ve art arda bitişik olarak onun dar bir yerinde sergilendikleri zaman orada yok olmaya dua ederler.
  15. “Bugün bir kez yok olmaya dua etmeyin! Ve çok kez yok olmaya dua edin!”.
  16. De ki: “İşte o mu daha iyidir? Yoksa Allah’ı önemseyip gereğini yapanlara karşılık olan ve gidilecek yer olarak vaat edilen kalıcılık cennet mi daha iyidir?”.
  17. Orada uygun gördükleri devamlı olarak onlar içindir. Sorulan vaat Rabb’inin üzerine oldu.
  18. Ve o gün Rabb’in onları ve Allah’tan başka kulluk ettiklerini toplar da der ki: “Bu kullarımı siz mi saptırdınız? Yoksa onlar mı yol olarak saptılar?”.
  19. Dediler ki: “Sen ilintisiz yegâne egemensin. Senden başka velilerden bir veli edinmek bizim için uygun olamaz. Ve lakin sen onları ve atalarını metalandırdın, sonunda o zikri unuttular ve kalitesiz bir toplum oldular”.
  20. “Ki dedikleriniz nedeniyle onlar sizi yalanlamışlardır ki sizden çevirmeye ve yardıma güç yetiremezsiniz. Ve sizden kim zulmederse ona önemli bir azap tattırırız”.
  21. Ve senden önce kesinlikle mutlaka yemekle beslenen ve çarşılarda gezen mürsellerden başka mürsel göndermedik. Ve sizin bir kısmınızı bir kısmınız için fitne (tahammül edilmesi gereken imtihan sebebi) kıldık. Sabredecek misiniz? Ve Rabb’in görmekte olandır.
  22. Ve bizimle mülakat yapacaklarını ummayanlar dediler ki: “Üzerimize melekler indirilmeli veya Rabb’imizi görmeli değil miyiz?”. Mutlaka kendilerini büyük görmek istemişler. Ve büyük bir aşırılıkla küstahlaşmışlardır.
  23. Melekleri gördükleri gün suçlular için o gün müjde değildir. Ve derler ki: “Bu katı bir kısıtlamadır”.
  24. Ve çalışmalardan onların çalışmalarını ele aldık da onu saçılan toz kıldık.
  25. O gün cennet halkı kaldıkları yerler ve açık alanlar açısından daha avantajlılardı.
  26. Ve o gün gök toz bulutları ile ayrışır ve melekler sürekli indirilir.
  27. O gün o gerçek mülk Rahman’ındır. Ve inkârcılar için zorlu olan bir gündür.
  28. Ve o gün zalim ellerini ısırır. Der ki: “Ah keşke ben o resulle beraber yol tutsaydım!
  29. Vay bana! Keşke ben filanı asla hatırlı kişi edinmeseydim.
  30. Bana geldikten sonra o zikirden beni mutlaka o saptırmıştır”. Ve o şeytan insanı zor durumda ortada bırakır olandır.
  31. Ve o resul dedi ki: Ya Rabb’i kesinlikle toplumum bu Kuran’ı terkedilmiş edindiler.
  32. Ve işte onun gibi bütün nebiler için ağır suçlulardan düşmanlar kıldık. Ve hidayet edici ve destek verici olarak Rabb’in yeter.
  33. Ve o kâfirler dediler ki: Kuran ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? İşte onun gibi senin gönlüne sabit kılmak için ve düzenli olarak tanzim ettik.
  34. Ve onların sana getirdikleri, sana yorumsal olarak gerçekçi ve daha güzelini getirmemiş olduğumuz hiçbir benzetme yoktur.
  35. Onlar ki cehenneme yüzükoyun toplananlar, işte onlar mekân olarak en kötü durumdalardır ve yol-yöntem olarak en sapkınlardır.
  36. Ve mutlaka biz Musa’ya o kitabı vermiştik. Ve kardeşi Harun’u onunla birlikte sorumluluk taşıyan (vezir) kılmıştık.
  37.  Ki: “Ayetlerimizi yalanlayan topluma gidin” dedik de onların ardını keserek dumura uğrattık.
  38. Ve Nuh’un toplumu o resulleri yalanladıklarında onları suda boğduk ve onları insanlar için ayet kıldık. Ve biz zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
  39. Ve Ad ve Semud ve Ress halkını ve işte onlar arasında birçok nesilleri.
  40. Ve hepsine onlar için benzetmeler verdik ve hepsini paramparça ettik.
  41. Ve mutlaka onlar üstüne kötü yağış yağdırılmış o yerleşim yerinde bulunmuşlardır ki onu hiç görmüş olmadılar mı? Aksine, onlar yeniden diriliş ummayanlar oldular.
  42. Ve seni gördükleri zaman ise sadece alay konusu edinirler: “Allah’ın yetiştirip çıkardığı resul bu mudur?
  43. Eğer onların üzerine sabır göstermeseydik, neredeyse bizi tanrılarımızdan mutlaka saptıracaktı”. Ve azabı gördükleri zaman kimin yolunun daha sapkın olduğunu bilecekler!
  44. Tanrısını hevası edineni gördün mü? Ki sen mi ona vekil olacaksın?
  45. Yoksa kesinlikle çoğunun duyup anladıklarını veya akıl ettiklerini mi hesap edersin? Onlar ise sadece davarlar gibidir. Aksine onlar yol yöntem olarak daha sapkınlardır.
  46. Hiç görmez misin, Rabb’in gölgeyi nasıl uzatır? Ve eğer uygun görseydi onu mutlaka sakin kılardı. Sonra biz Güneş’i ona gösterge kıldık.
  47. Sonra onu tutup bize doğru kolayca çekip alırız.
  48. Ve O, O ki sizin için geceyi örtü ve uykuyu dinlenme kılandır ve gündüzü canlanıp yayılma kılandır.
  49. Ve O, O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir ve gökten tertemiz bir tür sıvı indirendir.
  50. Onunla ölü bir beldeye hayat vermek ve biçimlendirdiğimiz nimet hayvanlarından ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.
  51. Ve mutlaka iyice akıllarında tutmaları için onu onlar arasında çeşitli şekillerde anlatmışızdır da insanların çoğu küfür dışında kaçınmıştır.
  52. Ve eğer uygun görseydik her yerleşim yeri için bir uyarıcı çıkarıp yetiştirirdik.
  53. Ki kâfirlere itaat etme ve onlarla büyük bir çabayla uğraş.
  54. Ve O, O ki iki denizi yan yana karıştıran. Bu lezzetli, tatlıdır ve bu tuzlu, acıdır. Ve ikisinin arasında bir tampon bölge ve katı bir engel kıldık.
  55. Ve O, O dur ki o sıvıdan etten kemikten insan biçimlendiren ki soy geçişi ve hısımlık kılandır. Ve senin Rabb’in ayarlayabilir olandır.
  56. Ve Allah’tan başka, onlara yarar ve zarar sağlayamayana kulluk etmekteler. Ve kâfir Rabb’ine karşı çıkandan yana taraf oldu.
  57. Ve biz seni müjdeci ve uyarıcı haricinde göndermedik.
  58. De ki: “Ben onun için sizden, Rabb’ine doğru bir yol tutmayı uygun bulan kimse olmanızı dışında bir karşılık ister değilim”.
  59. Ve O ki ölmeyen diri olanı vekil kıl ve O’nu, O’nun övgüsüyle ilintisiz egemenliğini ilan et. Ve kullarının suçlarından haberdar olarak O yeter.
  60. O ki gökleri ve yeri ve bunların arasında olanları altı dönemde yaratandır. Sonra arşı (kozmosu) yönetimine alan Rahman’dır ki haberdar olan O’ndan sor.
  61. Ve onlara: “Rahman için secde edin” dendiği zaman o onların nefretini artırarak derler ki: “Ve Rahman nedir? Senin bize emrettiğine mi secde ederiz?”.
  62. O ki gökte burçlar kılan ve onların içinde herhangi bir kandil ve herhangi bir aydınlatan ay kılan potansiyel kıldı.
  63. Ve O, O ki hatırlayıp anlamak isteyen veya şükretmek isteyen kimse için gece ve gündüzü birbiri ardınca getirendir.
  64. Ve Rahman’ın kulları onlar ki yeryüzü üzerinde sıradan olarak yürürler ve cahiller onlara hitap ettikleri zaman derler ki  “Selam”.
  65. Ve onlar ki geceyi Rabb’lerine secdeler ve kıyamlar ederek geçirirler.
  66. Ve onlar ki:  “Rabb’imiz, cehennem azabını bizden geri çevir.  Kesinlikle onun azabı bitirici olandır” derler.
  67. Kesinlikle o ne kötü bir karargâh ve ikamet yeridir.
  68. Ve onlar ki infak yaptıkları zaman asla müsriflik yapmazlar ve kısmazlar. Ve ikisi arası olan bir kıvamdalardır.
  69. Ve onlar ki Allah ile beraber diğer bir ilaha dua etmezler. Haklılık dışında Allah’ın haram kıldığı bir nefsi katletmezler ve zina etmezler. Ve kim işte onu yaparsa kötülükle karşılaşır.
  70. Kıyamet günü azap onun için katlanır ve orada alçaltılmış olarak devamlı kalır.
  71. Tövbe eden ve iman eden ve salih amel işleyenler hariçtir ki işte onlar, Allah onların kötülüklerini iyiliklere değiştirir. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  72. Ve kim tövbe eder ve salih işler işlerse, kesinlikle onun tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
  73. Ve onlar ki çarpıtarak şahitlik yapmazlar ve boş, yararsıza rastladıklarında nazikçe geçip giderler.
  74. Ve onlar ki Rabb’lerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman asla onlar üzerine kör ve sağır davranmazlar.
  75. Ve onlar derler ki: “Rabb’imiz! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden gözde olanlar hibe et. Ve bizi önemseyip gereğini yapanlara önder kıl”.
  76. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle o loca ile karşılık verilir ve orada sağlık ve selamla karşılanırlar.
  77. Orada devamlılardır. Ne güzel bir karargâh ve ikamet yeri!
  78. De ki: Eğer duanız olmasaydı, Rabb’im size değer verir miydi? Ki yalanlamıştınız. Ki sonra kaçınılmaz olan olacak.

 

 

25. Şuara Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin, Mim,
  3. İşte o, o açık kitabın ayetleridir.
  4. Mümin olmuyorlar diye kendini üzüntüden tüketecek olabilirsin.
  5. Gerekli görürsek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz ki ona boyunları bükük kalıverirler.
  6. Ve Rahman’dan onlara bahis olarak gelene sadece onunla ilgilenmeyenler olurlar.
  7. Ki yalanlamışlardır da alay konusu edinmekte olduklarının bilgisi onlara yakında gelecektir.
  8. Ve hiç yeryüzüne doğru bakmazlar mı? Orada bitkilerden nice cömert çiftler yetiştirdik.
  9. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu iman edenler olmadı.
  10. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım gücü olandır, özel merhametlidir.
  11. Ve o zaman senin Rabb’in Musa’ya  “Zalimler toplumuna git” diye seslendi.
  12. “Firavunun toplumuna, önemseyip gereğini yapmazlar mı?”
  13. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle ben onların beni yalanlamalarından korkarım.
  14. Ve kafam daralır ve dilim ayrılmaz ki Harun’u gönder.
  15. Ve üzerimde bir suç onlar içindir ki beni öldürmelerinden korkarım.
  16. Dedi ki: Öyle değil. Ki ayetlerimizle gidin. Kesinlikle biz sizinle beraber işitmekte olanlarız.
  17. Ki Firavun’a varın da ikiniz deyin ki: “Kesinlikle biz ikimiz Âlemlerin Rabb’inin resulüyüz.
  18. İsrailoğlularını bizimle gönder diye”.
  19. Dedi ki: Hiç biz, seni bizim içimizde çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ve bizim içimizde ömründen senelerce kaldın.
  20. Ve sen yaptın o yaptığını ki onu sen yaptın ve sen o nankörlerdensin!”.
  21. Dedi ki: “Ben onu şaşkınlardanken yaptım.
  22. Ki sizden korkunca sizden kaçtım da Rabb’im bana hüküm hibe etti ve beni mürsellerden kıldı.
  23. Ve işte o başıma kaktığın nimet İsrailoğlularını köle edinmendir.
  24. Firavun dedi ki: “Ve Âlemlerin Rabb’i nedir?”.
  25. Dedi ki: “Yakinen olarak inananlarsanız göklerin ve yerin ve ikisi arasındakinin Rabb’idir”.
  26. Çevresinde bulunanlara dedi ki: “İşitmiyor musunuz?”.
  27. Dedi ki: “O sizin Rabb’inizdir ve önceki atalarınızın Rabb’idir”.
  28. Dedi ki: “Kesinlikle size gönderilen resulünüz mutlaka bir cinlenmiştir”.
  29. Dedi ki: “Akıl eder olanlarsanız, O, doğuş yeri, zamanının ve batış yeri, zamanın ve bunlar arasındakilerin Rabb’idir”.
  30. Dedi ki: “Mutlaka benim dışımda bir tanrı edinirsen, mutlaka seni hapse atılanlardan kılarım”.
  31. Dedi ki: “Ve eğer sana apaçık bir şey getirsem de mi?”.
  32. Dedi ki: “Ki doğrusunu söyleyenlerdensen onu getir”.
  33. Ki Musa asasını sergiledi. Ki o zaman o apaçık bir kobra yılanıdır (Wadjet).
  34. Ve elini çekip çıkardı ki o gözlemleyenlere bembeyazdır (Shen halkası).
  35. O onun çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi ki: “Kesinlikle bu âlim bir sihirbaz.
  36. Sizi sihriyle arazinizden çıkarmak istiyor ki emrettiğiniz nedir?”.
  37. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Ve şehirler içinde toplayıcılar çıkar.
  38. Bütün âlim sihirbazlar seninle bulunsunlar”.
  39. Ki sihirbazlar, bilinen bir günün bilinen vakti için toplandılar (21 Nisan Wadjet bayramı).
  40. Ve insanlara denildi ki: Siz toplananlar mısınız?
  41. “Biz sihirbazlara tabi olabiliriz. Onlar galip gelirlerse”.
  42. Ki sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a dediler ki: “Biz galip olursak, kesinlikle mutlak bir karşılık bizim için midir?”.
  43. Dedi ki: “Evet. Ve kesinlikle siz o zaman mutlaka çok yaklaştırılanlardansınız”.
  44. Musa onlara dedi ki: “Ne sergileyecekseniz sergileyin”.
  45. Ki iplerini ve sopalarını sergilediler ve dediler ki: “Firavun’un yaptırım gücüyle, kesinlikle biz, mutlaka biz galipleriz.
  46. Ki Musa asasını sergiler sergilemez o zaman onların yanıltmalarını kapmaya başladı.
  47. Ki sihirbazlar secde edenler olarak karşılık verdiler.
  48. Dediler ki: “Âlemlerin Rabb’ine iman ettik.
  49. Musa’nın ve Harun’un Rabb’ine.
  50. Dedi ki: “Benin size izin vermem öncesinde mi ona inandınız? Kesinlikle o size sihri öğreten mutlak saygınınızdır. Ki mutlaka bileceksiniz! Mutlaka ben ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve mutlaka hepinizi astıracağım”.
  51. Dediler ki: “Zararı yok. Kesinlikle biz Rabb’imize dönenleriz.
  52. Kesinlikle biz iman edenlerin öncüleri olduğumuzdan, Rabb’imiz bizim hatalarımızı hoş görür diye özlem içindeyiz”.
  53. Ve Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık. Kesinlikle siz izlenenlersiniz” diye vahiy etti.
  54. Ki Firavun şehirlere toplayıcılar gönderdi.
  55. “Kesinlikle bunlar mutlak çok az olan bir gruptur.
  56. Ve kesinlikle onlar bizi mutlaka öfkelendirenlerdir.
  57. Ve kesinlikle biz mutlak uyanık topluluğuz”.
  58. Ki biz onları bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
  59. Ve servetlerden ve yüce makamdan.
  60. İşte onun gibi. Ve ona İsrailoğullarını varis kıldık.
  61. Ki güneş doğarken onlara tabi oldular.
  62. Ki iki topluluk birbirini görünce, Musa’nın yanında bulunanlar dediler ki: Kesinlikle biz mutlaka yetişilenleriz.
  63. Dedi ki: “Hayır! Kesinlikle Rabb’im benimledir. Bana yol-yöntem gösterecek”.
  64. Ki Musa’ya: “Asanla denizi ittir” diye vahiy ettik ki derin su (deniz, göl, nehir) yarıldı ki her parçası kocaman bir tepe gibi oldu.
  65. Ve yaklaştırdık. Sonra diğerlerini.
  66. Ve Musa ve beraberindekileri topluca kurtardık.
  67. Sonra diğerlerini suda boğduk.
  68. Kesinlikle işte ondadır mutlaka ayet. Ve onların çoğu iman edenler olmadılar.
  69. Ve kesinlikle Rabb’in, mutlaka O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  70. Ve onların üzerine İbrahim’le ilgili bilgileri aktar.
  71. O zaman babasına ve toplumuna dedi ki:  İbadet ettikleriniz nedir?
  72. Dediler ki: İmgelere kulluk yaparız ki onları amaç edinir dururuz.
  73. Dedi ki: Yalvardığınızda onlar sizi işitirler mi?
  74. Veya size fayda veya zarar verirler mi?
  75. Dediler: Aksine, biz atalarımızı işte onun gibi yapar bulduk.
  76. Dedi ki: “Ki neye kulluk eder olduğunuzu gördünüz mü?
  77. Sizin ve en eski atalarınızın?
  78. Ki kesinlikle onlar Âlemlerin Rabb’i hariç, benim için düşmandır.
  79. O’dur beni biçimlendiren ki O bana hidayet eder.
  80. Ve O ki, O’dur beni yediren ve beni içiren.
  81. Ve hastalandığım zaman ki O’dur beni iyileştiren.
  82. Ve O ki beni öldürür, sonra hayat verir.
  83. Ve O ki yargı günü benim için hatamı hoş görmesini özlemle beklediğimdir.
  84. Rabb’im! Bana hüküm hibe et ve beni salihlere kat.
  85. Ve sonrakiler içinde benim için doğru ifade eden (doğruluk lisanı) bir lisan kıl.
  86. Ve beni Naim cennetinin varislerinden kıl.
  87. Ve babamı benim için hoş gör. Kesinlikle o, sapmışlardan oldu.
  88. Ve diriltilme gününde beni rezil etme.
  89. Mal ve oğulların fayda vermediği günde.
  90. Allah’ın huzurunda selim bir kalp ile bulunan hariçtir”.
  91. Ve cennet önemseyip gereğini yapanlar için iyice yaklaştırıldı.
  92. Ve azgınlar için cehim belirginleştirildi.
  93. Ve onlara denilir ki: Nerededir kulluk eder olduklarınız?
  94. Allah’tan başka? Size yardım ederler mi veya yardım alırlar mı?
  95. Ki onlar ve azgınlar onun içine doğru atılıp döküldüler.
  96. Ve İblis’ in askerleri topluca.
  97. Orada birbirleriyle hasımlaşarak derler ki:
  98. Yemin olsun Allah’a. Biz ise mutlaka apaçık sapıklık içinde olduk.
  99. O zaman biz sizi Âlemlerin Rabb’i düzeyinde tuttuk.
  100. Ve bizi o ağır suçlulardan başkası saptırmadı.
  101. Ki bizim için şefaatçilerden yok.
  102. Ve yakın bir arkadaş yok.
  103. Ki eğer bizim için bir kere daha olsa ki müminlerden olurduk”.
  104. Kesinlikle işte ondadır mutlak bir ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  105. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  106. Nuh toplumu mürselleri yalanladılar.
  107. O zaman kardeşleri Nuh onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  108. Kesinlikle ben, sizin için emin bir resulüm.
  109. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  110. Ve ben sizden ona ait bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabb’i üzerinedir.
  111. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin”.
  112. Dediler ki: En reziller sana tabi iken sana iman eder miyiz?
  113. Dedi ki: Ve onların işlemekte oldukları hakkında bir bilimim yoktur.
  114. Eğer şuurundaysanız, onların hesabı ise sadece Rabb’im üzerinedir.
  115. Ve ben müminleri kovan değilim.
  116. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım.
  117. Dediler ki: Mutlaka ona hiç son vermezsen ya Nuh! Mutlaka taşlananlardan olacaksın.
  118. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle toplumum beni yalanladı.
  119. Ki benimle onların arasını iyice aç. Ve beni ve müminlerden benimle olanları kurtar.
  120. Ki onu ve onunla birlikte olanları dolu gemi içinde kurtardık.
  121. Sonra geride kalanları suda boğduk.
  122. Kesinlikle işte onun içindedir mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  123. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  124. Ad mürselleri yalanladı.
  125. O zaman kardeşleri Hud onlara dedi ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
  126. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  127. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  128. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabb’i üzerinedir.
  129. Siz her yükseltilmiş tepeye ayet bina edip, boş işler mi işlersiniz?
  130. Ve kalıcı olabilesiniz diye atölyeler mi edinirsiniz?
  131. Ve yakaladığınız zaman zorbaca mı yakalarsınız?
  132. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  133. Ve bildiklerinizle O size yardım uzatanı önemseyip dikkate alın.
  134. O, size nimet hayvanlar ve oğullarla yardım uzattı.
  135. Ve bahçelerle ve pınarlarla.
  136. Kesinlikle ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım”.
  137. Dediler ki: Öğüt versen veya hiç öğüt verenlerden olmasan bizim için aynı düzeydedir.
  138. Bu ise sadece öncekilerin tasarlamasıdır.
  139. Ve biz azaba uğratılanlar değiliz.
  140. Ki onu yalanladılar da onları helak ettik. Kesinlikle işte ondadır mutlaka ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  141. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  142. Semud mürselleri yalanladı.
  143. O zaman kardeşleri Salih onlara dedi ki: “Önemsemez misiniz?
  144. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  145. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  146. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabb’i üzerinedir.
  147. Siz burada güven içinde terk mi edileceksiniz?
  148. Bahçelerin ve pınarların içinde?
  149. Ve ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar.
  150. Ve dağlardan neşelenerek evler yontuyorsunuz.
  151. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  152. Ve o müsriflerin emrine de itaat etmeyin.
  153. Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve düzeltmeye çalışmazlar”.
  154. Dediler ki: “Kesin olarak, sen sihirlenmişlerdensin.
  155. Bizim benzerimiz, etten kemikten bir insandan (beşer) başkası değilsin. Ki doğruyu söyleyenlerden olduysan bir ayetle gel”.
  156. Dedi ki: İşte bu döllenmiş dişi devedir. Su içme hakkı onun içindir ve belli günde sizin içindir.
  157. Ve ona kötülükle temas etmeyin ki sizi büyük günün azabı yakalar.
  158. Ki onu kısırlaştırdılar da pişman olanlara dönüştüler.
  159. Ki o azap onları yakaladı. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  160. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  161. Lut toplumu mürselleri yalanladı.
  162. O zaman kardeşleri Lut onlara dedi ki:  “Önemsemez misiniz?
  163. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  164. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.
  165. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin Rabb’i üzerinedir.
  166. Âlemlerden erkeklere mi varırsınız?
  167. Ve Rabb’inizin sizler için biçimlendirdiği eşlerinizi bırakır mısınız? Aksine, siz saldırgan bir toplumsunuz”.
  168. Dediler ki: “Mutlaka ona hiç son vermezsen ey Lut, mutlaka çıkarılanlardan olacaksın”.
  169. Dedi ki: “Kesinlikle ben, sizin işlediğinize kızanlardanım.
  170. Rabb’im, beni ve ehlimi bunların işlemekte olduklarından uzaklaştırarak kurtar!”.
  171. Ki onu ve ailesini topluca kurtardık.
  172. Kalıntılar içindeki bir kocakarı hariç.
  173. Sonra o diğerlerinin ardını kestik.
  174. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki uyarılanların yağışı ne kötüdür.
  175. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  176. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  177. Eyke halkı mürselleri yalanladılar.
  178. O zaman Şuayb onlara dedi ki: “Önemsemez misiniz?
  179. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.
  180. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat edin.
  181. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık istemiyorum. Benim karşılığım ise Âlemlerin Rabb’i üzerinedir.
  182. Ölçüyü tam yerine getirin ve hasar ettirenlerden olmayın.
  183. Doğru standardize ile tartın.
  184. Ve insanlara eşyalarının değerini azaltmayın. Ve yeryüzünde bozguncular olarak adaletsizlik yapmayın.
  185. Ve O, sizi ve sizden önceki yaratıkları biçimlendireni önemseyin”.
  186. Dediler ki: Kesin olarak sen sihirlenmişlerdensin.
  187. Ve sen bizim benzerimiz beşerden (etten kemikten bir insandan) başkası değilsin ve biz ise seni mutlaka yalancılardan zannediyoruz.
  188. Ki doğrusunu söyleyenlerden isen gökten üzerimize parçalar düşür.
  189. Dedi ki: Rabb’im işlediklerinizi bilendir.
  190. Ki onu yalanladılar da onları o kalıcı günün azabı yakaladı. Kesinlikle o, büyük günün azabı olandır.
  191. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.
  192. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  193. Ve kesinlikle o, mutlaka Âlemlerin Rabb’inin indirmesidir.
  194. Onunla Ruhul Emin indi.
  195. Uyarıcılardan olman için senin kalbin üzerine.
  196. Apaçık Arapça bir dille.
  197. Ve kesinlikle o, öncekilerin paragraflarının mutlaka içindedir.
  198. Ve İsrailoğullarının bilginlerinin onu bilmesi, hiç onlar için bir ayet olmadı mı?
  199. Ve eğer biz onu bazı yabancılar üzerine indirseydik.
  200. Ki onlar üzerine onu okusaydı, ona iman edenler olmazlardı.
  201. Onu suçluların kalbine işte onun gibi işleriz.
  202. Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
  203. Ki o onlara ansızın ve onlar şuurunda değillerken gelir.
  204. Ki derler ki: “Biz tolerans gösterilenler miyiz?”.
  205. Ki bizim azabımızı mı acele istiyorlar.
  206. Ki gördün mü, biz onları yıllarca metalandırsak?
  207. Sonra onlara vaat edilir olan gelse.
  208. Metalandırıldıkları onlardan giderir değildir.
  209. Ve onlar için uyarıcılar olmaksızın biz hiç bir yerleşim yerini helak etmedik.
  210. O hatırlatmadır ve biz zalimler olmadık.
  211. Ve onu şeytanlar indirmedi.
  212. Ve bu onlara yaraşmaz ve güç yetiremezler.
  213. Kesinlikle onlar işitip anlamaktan mutlaka azledilenlerdir.
  214. Ki Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp yakarma ki azaba uğratılanlardan olursun.
  215. Ve en yakın aşiretini uyar.
  216. Ve müminlerden sana tabi olanlar için kanadını alçalt.
  217. Ki sana isyan ederlerse de de ki: “Kesinlikle ben, sizin işler olduklarınızdan etkilenmeyecek kadar uzağım”.
  218. Ve yaptırım güçlü, özel merhametliye tevekkül et.
  219. O ki kalktığında seni gören.
  220. Ve secde edenler arasında dönüşünü.
  221. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.
  222. Şeytanların indiği kimseyi size bildireyim mi?
  223. Her günahkâr yanıltıcı üzerine inerler.
  224. İşitip anlama gösterisi yaparlar ve onların çoğu yalancılardır.
  225. Ve şairler. Onlara baştan çıkarıcılar tabi olur.
  226. Hiç görmez misin? Kesinlikle onlar her vadide bunaltılı şekilde davranırlar.
  227. Ve kesinlikle onlar yapmadıklarını söylerler.
  228. Sadece iman edenler ve düzgün yararlı işler yapanlar ve Allah’ı çok hatırlayanlar ve zulme uğradıktan sonra yardımlaşanlar hariçtir. Ve zulmedenler hangi inkılapla ters döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

 

26. Neml Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin. İşte o, Kuran’ın ve apaçık kitabın ayetleridir.
  3. Önemseyip gereğini yapanlar için rehber ve müjdedir.
  4. Onlar ki namazı yerine getirirler ve zekâtı verirler ve onlardır ahirete o yakinen inananlar.
  5. Kesinlikle ahirete inanmayanlar, onlar için işlediklerini güzel gösterdik ki şaşkınca bocalarlar.
  6. İşte onlar, onlar ki azabın kötüsü onlar içindir ve onlar ahirette o en büyük kayba uğrayanlardır.
  7. Ve kesinlikle sen, O âlim, hâkim tarafından mutlaka Kuran sunulansın.
  8. O zaman Musa ehli için dedi ki: “Kesinlikle ben bir ateş algıladım. Size ondan bir haber getiririm veya ısınabilmeniz için bir kor getiririm”.
  9. Ki oraya geldiğinde seslenildi ki: “Ateşin içinde olan ve çevresinde bulunan yetenekli (potansiyel) kılındı. Ve Âlemlerin Rabb’i olan Allah ilintisiz yegâne egemendir.
  10. Ya Musa: Kesinlikle o yaptırım güçlü, hâkim Allah benim.
  11. Ve asanı sergile! Ki onun canlı bir yılan gibi kımıldadığını görünce arkasına hiç dönmeden gerisin geri kaçtı. “Ya Musa korkma! Kesinlikle benim. Mürseller benim tarafımdan korkmazlar.
  12. Zalimler hariçtir. Sonra kötülüğün ardından iyiliğe değiştirirlerse ki kesinlikle ben hoşgörülüyüm, özel merhametliyim.
  13. Ve elini yakanın içine dâhil et. Firavun’a ve onun toplumuna karşı dokuz ayetin içinde kusursuz beyaz olarak çıkar. Kesinlikle onlar yoldan çıkan bir toplum oldular”.
  14. Ki gözler önüne serilmiş ayetlerimizle onlara gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  15. Ve emin oldukları halde zulümle ve üstünlük duygusu içinde onu anlamamazlıktan geldiler. Ki bak, bozguncuların sonu nasıl oldu!
  16. Ve Davud’a ve Süleyman’a mutlaka bilim vermiştik. İkisi dedi ki: “Bizi mümin kullarından çoğuna göre fazlalıklı kılan Allah’a hamdolsun”.
  17. Ve Süleyman Davud’a varis oldu. Ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuşların mantığı öğretildi. Ve bize her şeyden verildi. Kesinlikle bu, mutlaka o apaçık bir fazlalıktır.
  18. Ve Süleyman için cinlerden ve insanlardan ve kuşlardan onun orduları toplandı ki onlar kontrol altında tutuluyorlardı.
  19. Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: “Ey karınca topluluğu! Meskenlerinize girin. Süleyman ve orduları şuurunda olmaksızın sizi kırıp ezmesinler.
  20. Ki onun sözünden dolayı seslice gülerek tebessüm etti ve dedi ki: “Ey Rabb’im! Beni, üzerime nimetlendirdiğin ve ana babam üzerine nimetlendirdiğin nimete şükretmeye ve razı olduğun iyileştirme çalışması yapmaya yönlendir. Ve beni rahmetinle salih kulların arasına dâhil et”.
  21. Ve kuşlara göz attı da dedi ki: “Bana nedir? Hüdhüd’ü (İbibik’i) göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?
  22. Ona mutlaka şiddetli bir azapla azap edeceğim veya onu boğazlayacağım veya o bana mutlaka apaçık olan ikna edici bir delille gelmelidir”.
  23. Ki uzun zaman geçmedi de dedi ki: “Senin tam olarak kavramadığını ben tam olarak kavradım ve sana Seba’dan net bir bilgi getirdim.
  24. Kesinlikle ben, onlara hükmetmekte olan ve ona her şeyden verilmiş bir kadın buldum ve kocaman bir yönetim binası onundur.
  25. Onu ve toplumunu Allah’tan başka Güneş’e secde eder buldum. Ve o şeytan onlara onların yaptıklarını güzel gösterdi ve onları doğru yoldan alıkoydu ki onlar doğru yolu bulamıyorlar.
  26. Değil mi ki göklerde ve yerde gizli olanı çıkaran ve gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmeliler?
  27. O büyük arşın Rabb’i olan O, Allah’tan başka ilah yoktur”.
  28. Dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız!
  29. Bu kitabımla git de onu onlara göster. Sonra onlardan dön uzaklaş ki bakıver neye başvuracaklar?”.
  30. Dedi ki (Melike): “Ey ileri gelenler, kesinlikle bana oldukça önemli bir kitap sunuldu.
  31. Kesinlikle o Süleyman’dandır ve kesinlikle o merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi iledir.
  32. Değil mi ki bana karşı büyüklük taslamayasınız ve bana gönüllü teslim olanlar olarak gelmelisiniz?”.
  33. (Melike) Dedi ki: Ey ileri gelenler! İşimde bana karar bildirin. Siz bana bilirkişilik yapana kadar ben görevde kesin karar veren olmadım.
  34. Dediler ki: Biz kuvvet sahibiyiz ve şiddetli ataklık sahibiyiz. Ve emir senindir ki sen emretmene bak.
  35. Dedi ki: “Kesinlikle hükümdarlar bir yerleşim yerine girdikleri zaman orada bozgunculuk yaparlar ve ehlinden yaptırım güçlü yetkilileri aşağılık kılarlar ve işte onun gibi yaparlar.
  36. Ve kesinlikle ben hediye ile mürseller gönderip mürseller ne ile geri dönerler diye gözetleyenim!”
  37. Ki o Süleyman’a geldiğinde dedi ki: Bana mal ile mi yardım etmek istiyorsunuz? Ki Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır. Aksine, siz hediyenizle şımarırsınız.
  38. Onlara geri dön ki mutlaka karşı duramayacakları bir ordu ile gelirim ve onları oradan zillet içinde küçük düşmüş olarak mutlaka çıkartırım”.
  39. Dedi ki: Ey ileri gelenler, onlar bana gönülden isteyerek teslim olmuşlar olarak gelmeden önce sizden kim onun yönetim binasını bana bulundurur.
  40. Cinlerden İfrit (malzeme sağlayıcı) dedi ki: “Ben, sen makamından kalkmadan önce onu sana bulundururum ve kesinlikle ben onun üzerine mutlaka güvenilir kuvvetliyim”.
  41. O kitaptan bilim indinde olan o dedi ki: Gözünü kırpmandan önce ben onu sana bulundururum. Ki onu yanı başında duruyor görünce dedi ki: “Bu şükür mü ederim yoksa nankörlük mü ederim diye beni sınamak için Rabb’imin fazlındandır. Ve kim şükrederse ki kendisi için şükreder ve kim nankörlük ederse ki kesinlikle Rabb’im ihtiyaçsızdır, cömerttir.
  42. Dedi ki: Onun yönetim binasını onun için tanınmaz hale getirin. Bakalım bize rehberlik edecek mi? Yoksa rehberlik edemeyenlerden mi olacak?
  43. Ki o geldiğinde dendi ki: Senin yönetim binan bunun gibi midir? Dedi ki: Sanki o, onun gibi. Ve ondan önce bize bilim verildi ve gönülden teslim olanlar olduk.
  44. Ve Allah’tan başka kulluk yapmakta olduğu onu engelledi. Kesinlikle o, kâfir bir toplumdandı.
  45. Ona denildi ki: Salona gir. Ki onu görünce onu çalkantılı su hesap etti ve iki bacağını ondan giderdi. Dedi ki (Süleyman): “Kesinlikle o parlatılmış kristalden bir salon”. Dedi ki (Sebe Melikesi): “Rabb’im! Kesinlikle ben kendime zulüm ettim ve Süleyman’la beraber Âlemlerin Rabb’i olan Allah’a gönülden teslim oldum”.
  46. Ve mutlaka Semud toplumuna kardeşleri Salih’i “Allah’a kulluk ediniz” diye göndermiştik de o zaman onlar birbiriyle çekişen iki fırka haline gelmişlerdi.
  47. Dedi ki: “Ey toplumum! Niye iyilikten önce, acelece kötülüğü istiyorsunuz? Merhamet olunabilesiniz diye Allah’tan hoşgörü dilemeli değil misiniz?”.
  48. Dediler ki: “Seninle ve beraberindekilerle talihsizliğe uğradık”. Dedi ki: “Talihsizliğiniz Allah indindedir. Aksine, siz zorlayıcı teste tutulan toplumsunuz”.
  49. Ve o şehirde yeryüzünde bozgunculuk yapan ve düzeltmeye uğraşmayan dokuz çete vardı.
  50. Dediler ki: Mutlaka biz gece evinde ona ve ehline baskın yapalım. Sonra onun velisine mutlaka diyelim ki: “Ehlinin yok edilişine şahit olmadık ve kesinlikle biz doğru söyleyenlerdeniz” diye aralarında Allah’a yemin ettiler.
  51. Ve onlar bir plan planladılar. Onlar şuurunda değilken biz bir plan planladık.
  52. Ki planlarının sonunun nasıl olduğuna bir bak. Biz onları ve toplumlarını topluca yerle bir ettik.
  53. Ki işte o, zulmetmeleri nedeniyle virane olmuş evleri. Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum için mutlak ayet.
  54. Ve iman edenleri ve önemseyip gereğini yapmakta olanları kurtardık.
  55. Ve Lut’u. O zaman toplumuna dedi ki:  “Göz göre göre tecavüzde mi bulunursunuz?
  56. Kesinlikle siz kadınlardan başka şehvetle mutlaka erkeklere mi varırsınız? Aksine, siz cahillik eden bir toplumsunuz”.
  57. Ki toplumunun cevabı: “Lut ailesini yurdunuzdan çıkarın, kesinlikle onlar çok temizlenen insanlardır” demelerinden başka olmadı.
  58. Ki onu ve ailesini kurtardık. Yalnız onun karısının kalıntılardan olmasını ayarladık.
  59. Ve onların üzerine bir yağış yağdırdık ki uyarılanların yağışı ne kötüdür!
  60. De ki: “Tapılacak hayranlık Allah’a mahsustur ve Allah’ın eleyip seçtiği kulları üzerine olan selam daha hayırlıdır. Yoksa ortak koştukları mı?”.
  61. Gökleri ve yeri biçimlendiren ve size gökten bir tür sıvı indiren mi? Ki onunla gösterişli meyve bahçeleri bitirdik. Sizin için onun çok yıllık bir bitkisini bitirmek olamaz. Allah ile beraber bir ilah mı? Aksine, onlar denk tutan bir toplumdur.
  62. Yeri karargâh kılan ve onun kesişme yerlerinde nehirler kılan ve orada kıtalar kılan ve iki denizin arasına engelleme kılan mı? Allah ile beraber bir ilah mı? Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.
  63. Dua ettiği zaman zorda olana karşılık veren ve kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah’la beraber bir ilâh mı? Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  64. Karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin öncesinde müjde olarak rüzgârları gönderen mi? Allah’la beraber bir ilah mı? Allah sizin ortak kıldıklarınızdan çok yücedir.
  65. Biçimlendirmeye sıfırdan başlayan ve sonra onu iade eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir ilah mı? De ki: Doğrusunu söyleyenlerden olduysanız getirin verinizi!
  66. De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Ve onlar ne zaman dirileceklerinin şuurunda değillerdir”.
  67. Aksine ahiret hakkındaki bilimleri onlara ardarda ulaştı. Aksine onlar ondan şüphe içindelerdir. Aksine onlar ondan körlerdir.
  68. Ve o kâfirler dediler ki: “Kesinlikle biz ve atalarımız toprak olunca mı? Kesinlikle biz mutlaka çıkarılanlar mıyız?
  69. Bu bize ve önceden atalarımıza mutlaka vaat olunmuştur. Bu ise sadece evvelkilerin düzmecesidir”.
  70. De ki: Yeryüzünde gezin ki ağır suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.
  71. Ve sen onlar üzerine hüzne kapılma ve onların kurmakta oldukları planlar nedeniyle sıkıntı içinde olma.
  72. Ve derler ki: “Doğruyu söyleyenlerseniz, bu vaat olunan ne zaman?”.
  73. De ki: “Umulur ki o acele istemekte olduğunuzun bir kısmı sizin hemen arkanızda olmaktadır”.
  74. Ve kesinlikle Rabb’in insanlar üzerine fazlalık sahibidir ve lakin onların çoğu şükretmezler.
  75. Ve kesinlikle Rabb’in onların kafalarının gizlediklerini ve onların açığa vurduklarını mutlaka bilir.
  76. Ve gökteki ve yerdeki herhangi bir gizli bilinmeyen sadece apaçık bir kitaptadır.
  77. Kesinlikle bu Kuran: İsrailoğulları’na onların o ayrılığa düştüklerinin çoğunu anlatmaktadır.
  78. Ve kesinlikle o, iman edenler için mutlak rehber ve merhamettir.
  79. Kesinlikle Rabb’in onların aralarında hükmünü verir. Ve O yaptırım güçlüdür, bilendir.
  80. Ki sen Allah’ı vekil kıl. Kesinlikle sen o apaçık gerçek üzeresin.
  81. Kesinlikle sen ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp gittiğinde sağırlara çağrıyı işittiremezsin.
  82. Ve sen körleri sapkınlıklarından doğru yola rehberlik eden değilsin. Sen ise sadece ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
  83. Ve o söz onların aleyhine yerine geldiği zaman,  onlar için yerden bir karasal yabani hayvan çıkardık. O kesinlikle insanların ayetlerimize net olarak inanmaz olduklarını söyleştirir.
  84. Ve o gün her ümmetin ayetlerimizi yalan sayanlarından bir kafile toplarız ki onlar kontrol altında tutulurlar.
  85. Nihayet, geldikleri zaman der ki: “Siz benim ayetlerimi, bilimsel bakımından hiç kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa işler olduğunuz nedir?”.
  86. Ve zulmetmeleri nedeniyle o söz aleyhlerine gerçekleşti ki onlar nutuk atamazlar.
  87. Hiç görmezler mi? Kesinlikle biz geceyi onda sükûn bulmaları için ve gündüzü görüşlü kıldık. Kesinlikle işte ondadır iman eden bir toplum için mutlak ayet.
  88. Ve o gün sura üfürülür ki Allah’ın uygun gördükleri hariç, göklerdekiler ve yerdekiler uyanırlar. Hepsi O’na değersiz olarak gelirler.
  89. Ve sen dağları görürsün, değişmez hesap edersin. Onlar bulutların tekrarlanması gibi tekrarlanır. O her şeyi tekniğine uygun yapan Allah’ın sanayisidir. Kesinlikle O yaptıklarınızdan haberdardır.
  90. Kim bir iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun içindir. Ve onlar o günün dehşetinden güvendelerdir.
  91. Ve kim bir kötülükle gelirse ki onlar da ateşe yüzükoyun atılır. İşlemekte olduklarınızdan başkasıyla mı karşılık verilecektiniz?
  92. Kesin olarak bana onu kısıtlanmış kılan bu beldenin Rabb’ine kulluk etmem emredildi. Ve her şey O’nundur. Ve bana müslümanlardan olmam emredildi.
  93. Ve Kuran’ı aktarmam ki kim yolu bulursa ki kesin olarak kendi için yolu bulur. Ve kim sapıttıysa da de ki: “Kesin olarak ben uyaranlardanım”.
  94. Ve de ki: “Tapılacak hayranlık Allah’ındır. O, ayetlerini size gösterecek ki siz onları tanıyacaksınız. Ve Rabb’in işlediklerinizden gafil değildir”.

 

27. Kasas Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ta, Sin, Mim.
  3. İşte o, o apaçık olan kitabın ayetleridir.
  4. Sana Musa ve Firavun ile ilgili bilgilerden inanan bir toplum için gerçekçe aktarmaktayız.
  5. Kesinlikle Firavun yeryüzünde üstündü ve halkını taraftarlara ayırdı. Onlardan bir taifeyi zayıflatmak istiyordu. Oğullarını boğazlıyor ve kızlarını sağ bırakıyordu. Kesinlikle o bozgunculardan oldu.
  6. Ve biz yeryüzünde zayıf düşürülmek istenenleri memnun etmeyi ve onları önderler kılmayı ve onları varisler kılmayı istiyoruz.
  7. Ve onları yeryüzünde güçlü bir makama yerleştirelim ve Firavun’a ve Haman’a ve ikisinin ordusuna onlardan çekinmekte olduklarını gösterelim.
  8. Ve Musa’nın annesine  “Onu emzir ki onun için endişe ettiğinde de onu akıntıda sergile ve endişelenme ve hüzünlenme! Kesinlikle biz onu sana geri döndürürüz ve onu mürsellerden kılanlarız” diye vahiy ettik.
  9. Ki Firavun’un ailesi onu onlara bir düşman ve üzüntü konusu olması için kaptılar. Kesinlikle Firavun ve Hâmân ve ikisinin orduları hata yapanlardan oldular.
  10. Ve Firavun’un karısı dedi ki: “Benim ve senin için gözün aydın! Öldürmeyin onu. Bize yararı olabilir veya onu evlat ediniriz”. Ve onlar şuurunda değillerdi.
  11. Ve Musa’nın annesinin gönlü boşa dönüştü. Emin olanlardan olması için kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu açığa çıkaracaktı.
  12. Ve Musa’nın kız kardeşine dedi ki: Onu, onlar şuurunda değilken tanımıyorcasına takip et de gözlemle.
  13. Ve biz öncesinde onu sütanaları için kısıtladık da o dedi ki: “Size, sizin için ona kefil olacak bir ev ehli göstereyim mi? Ve onlar, onun için tavsiye edilebilirdir”.
  14. Ki onun gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye onu annesine geri döndürdük. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  15. Ve en zinde çağına ulaştığı ve belli bir düzeye geldiği zaman ona hüküm ve bilim verdik. Ve düzeltip iyileştirenlere işte onun gibi karşılık veririz.
  16. Ve o şehre onun ehlinden gaflet içindeyken girdi ki orada bir birini katletmeye uğraşan iki adam buldu. Bu onunla aynı taraftar ve bu düşmanlarından ki onunla aynı taraftar olan, düşmanlarından olan üzerine ondan yardım istedi ki Musa ona bir yumruk attı da üzerine kaza oldu.  Dedi ki: “Bu o şeytanın işindendir. Kesinlikle o açıkça saptırıcı bir düşmandır”.
  17. Dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben nefsime zulmettim ki beni hoş gör”. Ki onu hoş gördü. Kesinlikle O, O hoş görendir, özel merhametlidir.
  18. Dedi ki: “Rabb’im! Benim üzerime nimetlendirdiğin nedeniyle ki asla suçlulara arka olmayacağım”.
  19. Ki şehirde korku içinde gözetleyene dönüştü. Ki dün ondan bağırarak yardım isteyen ondan yardım istediğinde Musa ona dedi ki: “Kesinlikle sen, mutlaka apaçık bir azgınsın”.
  20. Ki o ikisi için düşman olanı yakalamak istediğinde dedi ki:  “Ey Musa! Dün bir canı katlettiğin gibi beni katletmek mi istiyorsun? Sen ise sadece yeryüzünde bir zorba olmayı istiyorsun ve ıslah edenlerden olmayı istemiyorsun.
  21. Ve şehrin öteki tarafından koşarak bir adam geldi. Dedi ki: “Ey Musa! Kesinlikle ileri gelenler seni öldürmek için aralarında karar veriyorlar ki çık. Kesinlikle ben senin için nasihat verenlerdenim”.
  22. Ki Musa korku içinde oradan çıktı. Gözetleyerek dedi ki: “Rabb’im! Beni zalim toplumdan kurtar”.
  23. Ve Medyen ile karşılaşmaya ilgisini yönelttiğinde dedi ki: “Rabb’imin beni yolun eşit olanına ulaştırmasını umarım”.
  24. Ve Medyen suyuna varınca, oranın üzerinde hayvanlarını sulayan insandan bir ümmet buldu. Ve onların dışında, güden iki kadın gördü. Dedi ki: “Sorununuz nedir?”. İkisi dedi ki: “Çobanlar öncelikli, sonrasına kadar biz sulayamayız ve babamız ileri yaşlıdır”.
  25. Ki ikisi için suladı. Sonra gölgeye çekildi de dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben bana hayırdan indirdiğin için muhtaç olanım”.
  26. Ki o iki kız kardeşten biri utana utana yürüyerek ona geldi. Dedi ki: Kesinlikle babam bizim için sulamanın karşılığını vermek için seni çağırıyor. Ki ona gelince ve kıssayı ona anlattı. Dedi ki: Korkma! Zalim toplumdan kurtuldun.
  27. O ikisinden biri dedi ki: Ey babacığım! Onu ücretle tut. Kesinlikle ücretle tuttuklarının en iyisi emin güçlü olandır.
  28. Dedi ki: Bana sekiz hac dönemi çalışmana karşılık, bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Ki ona tamamlarsan da o senin indindendir. Ve senin başını derde sokmak istemem. İnşallah beni salihlerden bulacaksın.
  29. Dedi ki: İşte o seninle benim aramdadır. O iki sondan hangisini yerine getirirsem ki bana karşı düşmanlık yoktur. Ve söylediklerimiz üzerine Allah vekildir.
  30. Ki Musa sürenin sonlanmasını yerine getirdiğinde ev ehli ile yolculuğa çıktı. Tur’un yanında bir ateş algıladı. Ehline dedi ki: “Bekleyin. Kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size ondan bir haber veya dayanıp ısınabilmeniz için ateşten bir kor getirebilirim”.
  31. Ki oraya vardığında ağaçlandırılmış parsel içindeki vadinin güney kenarından seslenildi:  “Ya Musa kesinlikle ben, Âlemlerin Rabb’i Allah benim.
  32. Ve “Asanı sergile” diye. Ki onun canlı bir yılan gibi kımıldadığını görünce, hiç ardına bakmadan geriye döndü. “Ya Musa yaklaş ve korkma, kesinlikle sen güvende olanlardansın.
  33. Elini yakanın içine işle. Kusursuz bembeyaz çıkar. Ve o çekinilen kanadını kendine çek. Ki o ikisi Firavun ve ileri gelenlerine Rabb’inden iki veridir. Kesinlikle onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular”.
  34. Dedi ki: “Rabb’im, kesinlikle ben onlardan bir nefs katlettim ki beni katletmelerinden korkuyorum.
  35. Ve kardeşim Harun, o lisan olarak benden daha düzgündür ki onu benimle birlikte gönder. Beni doğrulasın. Kesinlikle ben, beni yalanlamalarından korkuyorum”.
  36. Dedi ki: Senin destek gücünü kardeşinle artıracağız. Ve ikiniz için ikna edici otoriter güç kılacağız ki ikinize el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz ve size tabi olanlar galiplersiniz.
  37. Ki Musa, onlara açıklayıcı ayetlerimizle geldiği zaman dediler ki:  “Bu kurgulanmış bir sihirden başkası değildir. Ve biz önceki atalarımızdan bunu işitmedik”.
  38. Ve Musa dedi ki: “Rabb’im kullarından kimin bir hidayetle geldiğini ve bu yurdun sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilendir. Kesin olan odur ki zulmedenler başarıya ulaşamaz”.
  39. Ve Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizi için benden başka bir tanrı olduğunu bilir değilim ki ey Hâmân! Benim için çamur üzerine ateş yak da benim için bir kule kıl. Belki Musa’nın ilâhına yükselebilirim. Ve kesinlikle ben onu mutlaka yalan söyleyenlerden zannediyorum”.
  40. Ve o ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar. Ve kesinlikle onlar bize döndürülmeyeceklerini zannettiler.
  41. Ki onu ve ordularını tutup da akıntının içine fırlattık. Ki bak bakalım zalimlerin akıbeti nasıl oldu?
  42. Ve onları ateşe çağıran önderler kıldık ve kıyamet günü onlara yardım edilmez.
  43. Ve bu dünyada onlara lanet tabi ettik ve kıyamet gününde onlar çirkinleştirilenlerdendir.
  44. Ve Musa’ya mutlaka ilk nesilleri yok ettikten sonra, insanlar için basiret ve rehber ve rahmet olarak akıllarında tutsunlar diye o kitabı vermiştik.
  45. Ve Musa’ya o işi yerine getirdiğimizde, sen o batıya ait yanda olmadın ve sen şahit olanlardan olmadın.
  46. Ve lakin biz nice nesiller inşa ettik ve onların üzerinden ömür aştı. Ve sen onlara ayetlerimizi okuyarak Medyen halkı arasında duranlardan değildin ve lakin resul gönderen biz olduk.
  47. Ve biz seslendiğimizde sen Tur’un yanında değildin. Ve lakin akıllarında tutsunlar diye senden önce uyarıcı gelmemiş topluma Rabb’inden rahmet olarak uyarman için (gönderildin).
  48. Ve ellerinin önceden sundukları nedeniyle başlarına bir musibet geldiğinde ki  “Rabb’imiz! Ne olurdu, bize bir resul göndermeli değil miydin ki ayetlerine tabi olsak ve müminlerden olsaydık” diyecek olmasalar!
  49. Ki onlara indimizden o gerçek gelince dediler ki: “Musa’ya verilenin benzeri ona verilmeli değil miydi?”. Ve önceden Musa’ya verileni hiç inkâr etmediler mi?  Dediler ki: “İkisi birbirine arka çıkan iki sihir”.  Ve dediler ki  “Kesinlikle biz hepsini inkâr edenleriz”.
  50. De ki: Doğruyu söyleyenlerdenseniz, Allah indinden, o ki ikisinden daha doğru rehber olan kitabı getirin ki ona tabi olayım!
  51. Ki sana asla cevap veremiyorlarsa da bil! Kesin olarak heveslerine tabi oluyorlar. Ve Allah’tan bir hidayet olmaksızın hevesine uyandan daha sapkın kimdir? Kesinlikle Allah zalimler toplumuna rehberlik etmez.
  52. Ve biz mutlaka onlar için hatırlayabilsinler diye sözü birbirine bağlamışız.
  53. Ondan önce o Kitap Verdiklerimiz ki ona inanırlar.
  54. Ve onlara aktarıldığı zaman derler ki: Ona iman ettik. Kesinlikle o Rabb’imizden olan gerçektir. Kesinlikle biz ondan önce müslümanlar olduk.
  55. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle karşılıkları iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle savuştururlar ve onları rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.
  56. Ve onlar boş söz işittiklerinde ona ilgisiz kalırlar. Ve derler ki: “Bizim işlediğimiz bizim içindir ve sizin işlediğiniz sizin içindir. Size selam olsun! Biz cahillere ihtiyaç duymayız”.
  57. Kesinlikle sen sevdiğini hidayet edemezsin ve lakin Allah uygun gördüğünü hidayete eriştirir ve O, hidayette olanları daha iyi bilendir.
  58. Ve dediler ki: “Seninle beraber hidayete tabi olursak, arazimizden taşındırılırız”. Ve onları onlar için tarafımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün biriktirildiği güvenli sakınılmış bir yere hiç yerleştirmedik mi? Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  59. Ve biz yaşama biçimleriyle öğünüp şükretmemiş nice yerleşim yerini yıkıma uğrattık ki işte onların o meskenleri. Onlardan sonra oraya çok azı hariç yerleştirilmedi. Ve varis olanlar biz olduk biz.
  60. Ve senin Rabb’in ana yerleşim merkezlerine onlara ayetlerimizi aktaran bir resul yetiştirip gönderinceye kadar yerleşim yerlerini yıkıma uğratıcı olmadı. Ve biz ehli zalimler halinde olan hariç yerleşim yerlerini yıkıma uğratıcı olmadık.
  61. Ve size herhangi bir şeyden verilen ki dünya hayatının metası ve onun süsüdür. Ve Allah indinde olan daha iyidir ve daha kalıcıdır ki akıl etmez misiniz?
  62. Güzel bir vaadi vaat ettiğimiz ki onunla karşılaşan kişi, dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü tutuklu olan kişi gibi midir?
  63. Ve o gün onlara seslenir de der ki: “Benim ortaklarım olarak iddia ettikleriniz nerede?”.
  64. Aleyhlerine söz gerçek olanlar derler ki: “Rabb’imiz; işte bunlar azdırdığımız kimselerdir. Azdığımız gibi onları azdırdık. Onları bırakıp sana geldik. Onlar özellikle sadece bize kulluk eder olmadılar”.
  65. Ve denildi ki: Ortaklarınızı çağırın”. Ki onlar çağırırlar da asla onlara cevap veremezler ve onlar o azabı görürdüler. Keşke kesinlikle onlar doğru yolda olsalardı!
  66. Ve o gün onlara seslenilir de der ki: Mürsellere ne cevap verdiniz?
  67. Ki o gün bildirimler onlar için anlaşılmazdır ki onlar birbirlerine sormazlar.
  68. Ki tövbe eden ve iman eden ve düzeltici iş işleyen kimse ki onun başarıya erenlerden olması umulur.
  69. Ve Rabb’in, O uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve onlar için avantajlı olanı daha iyi hale getirir. Allah bağımsız yegâne egemendir ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  70. Ve Rabb’in, O onların kafalarının (beyin kabuklarının) gizlediklerini ve onların açığa vurduklarını bilir.
  71. Ve O, Allah’tır. O’dan başka ilah yoktur. Öncesinde ve sonrasında tapınılacak hayranlık O’nundur. Ve hüküm O’na aittir. Ve O’na doğru döndürülürsünüz.
  72. De ki: Gördünüz mü? Allah kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürecek kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size ışık getirecek ki işitmez misiniz?
  73. De ki: Gördünüz mü? Allah, kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürecek kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size içinde sakinleştiğiniz geceyi getirecek? Bakıp anlamaz mısınız?
  74. Ve O merhametinden içinde sakinleşmeniz ve fazlından edinmeniz için ve şükredebilesiniz diye geceyi ve gündüzü sizin için kıldı.
  75. Ve o gün onlara seslenir de der ki: “İddia eder olduğunuz ortaklarım nerede?”.
  76. Ve her ümmetten bir şahit ayırıp çıkardık. Ve dedik ki: “Verinizi getirin”. Ki kesinlikle gerçeğin Allah’ın olduğunu öğrendiler. Ve kurgular oldukları onlardan uzaklaştı.
  77. Kesinlikle Karun Musa’nın toplumundandı ki onlar üzerine baskı yaptı. Ve biz ona kesinlikle anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler verdik. O zaman toplumu ona dedi ki: “Şımarma, Kesinlikle Allah şımarıkları sevmez.
  78. Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu araştır ve dünyadan nasibini unutma! Ve Allah’ın sana ihsan ettiği gibi ihsan et. Ve yeryüzünde bozgunculuk için uğraşma. Kesinlikle Allah bozguncuları sevmez”.
  79. Dedi ki: “Kesin olarak o, bana bendeki bilgi üzerine verildi”. Ve kesinlikle Allah’ın ondan önceki nesillerden, ondan kuvvetçe daha şiddetli ve topluluk olarak daha fazla olan nice kimseleri yok etmişliğini hiç bilmez mi? Ve ağır suçlulardan hafif suçları sorulmaz.
  80. Ki süsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar dediler ki:  “Ah keşke, Kârun’a verilenin bir benzeri bizim olsa! Kesinlikle o, mutlak büyük bir pay sahibidir”.
  81. Ve bilim verilmiş olanlar dediler ki: “Size yazıklar olsun! Allah’ın ödülü iman eden ve düzeltici iş işleyenler için daha iyidir. Ve onunla sabredenler dışındakiler karşılaştırılmaz.
  82. Ki onu ve yurdunu yere batırdık da Allah’tan başka ona yardım edecek bir ekip olmadı ve o, kendine yardım edenlerden olmadı.
  83. Ve dün onun yerinde olmak isteyenler “ Vay be! Kesinlikle Allah kullarından uygun gördüğüne rızkı esnetir ve kısıtlar. Eğer Allah bize büyük iyilikte bulunmasaydı, bizi mutlaka batırırdı. Vay be! Kesin olarak kâfirler başarıya ulaşamazlar” diyenlere dönüştüler.
  84. İşte o ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi istemeyen ve bozgunculuk yapmayan kimseler için kılarız. O akıbet önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  85. Kim bir iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun içindir. Ve kim bir kötülükle gelirse ki kötülükleri yapanlara sadece işlemekte oldukları ile karşılık verilir.
  86. Kuran’ı senin üzerine farz kılan, seni geri dönülecek yere mutlaka döndürür. De ki:  “Rabb’im kimin hidayet ile geldiğini ve kim o apaçık sapıklık içindedir, en iyi bilendir”.
  87. Ve sen, Rabb’inden sadece bir rahmet olan kitabın sana sunulmasını özlemle umar olmadın ki kâfirlere arka çıkanlardan olma!
  88. Ve sana indirilmesinden sonrasında seni Allah’ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Ve Rabb’ine davet et. Ve müşriklerden olma!
  89. Ve Allah ile birlikte diğer bir tanrıya yalvarma. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun özelliklerinden başka her şey helak olucudur. Hüküm O’nundur ve O’na doğru döndürüleceksiniz.

 

28. Ankebut Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. İnsanlar  “İman ettik” dediler diye zorlukla sınanmadan terk edileceklerini mi hesap ettiler?
  4. Ve biz onlardan öncekileri mutlaka zorlukla sınamıştık ki Allah doğru söyleyenleri mutlaka bilecek ve yalan söyleyenleri mutlaka bilecek.
  5. Yoksa kötülükleri yapanlar bizi geride bırakacaklarını (atlatacaklarını) mı hesap ettiler? Verdikleri kararları ne kötüdür!
  6. Kim Allah ile mülakat için karşılaşmayı özlemle umuyorsa ki kesinlikle Allah’ın belirlediği son mutlaka gelir. Ve O, işitendir, bilendir.
  7. Ve kim çabalarsa ki kesin olarak kendisi için çabalar. Kesinlikle Allah’ın âlemlere ihtiyacı mutlaka yoktur.
  8. Ve iman eden ve düzeltici işler işleyenlerin kötülüklerini mutlaka örteceğiz ve mutlaka onlara onların işlemekte olduklarının daha iyisi ile karşılık vereceğiz.
  9. Ve biz insana ana babasına iyi davranmasını önerdik. Ve onlar seni, hakkında bilgin olmayanı bana ortak koşman için çabalarlarsa ki ikisine itaat etme. Dönüşünüz banadır ki işlemekte olduklarınızı size bildireceğim.
  10. Ve iman eden ve salih ameller işleyenler, mutlaka biz onları salihler içine dâhil ederiz.
  11. Ve insanlardan kimi der ki: “Allah’a iman ettik”. Ki Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların fitnesini Allah’ın azabı gibi kılar. Ve Rabb’inden bir destek gelecek olsa, mutlaka derler ki: “Kesinlikle biz sizinle beraberdik”. Ve Allah, O âlemlerin kafasının içindekileri en iyi bilen değil midir?
  12. Ve Allah mutlaka o iman edenleri bilir ve mutlaka o münafıkları bilir.
  13. Ve o kâfirler, o iman edenlere dediler ki: “Siz bizim yolumuza tabi olun ve sizin hatalarınızı mutlaka biz yüklenelim”. Ve onlar, onların herhangi bir şeyden olan hatalarından yüklenir değillerdir. Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır.
  14. Ve onlar kütlelerini ve kütleleri ile birlikte kütleleri mutlaka yüklenecekler ve kıyamet günü kurgular olduklarından mutlaka sorguya çekileceklerdir.
  15. Ve mutlaka Nuh’u toplumuna göndermiştik ki aralarında bin yıldan elli tarihi yıl hariç olarak kaldı (Tufan miadından sonra elli yıl yaşadı).  Ki onlar zalimlerken tufan onları yakaladı.
  16. Ki ardından onu ve gemide bulunanları kurtardık ve onu (gemiyi) âlemler için ayet kıldık.
  17. Ve İbrahim’i, o zaman o toplumuna dedi ki: Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin. Bilir oldunuzsa işte o sizin için daha hayırlıdır.
  18. Kesin olarak Allah’tan başka imgelere ve uydurarak biçimlendirdiklerinize kulluk yapıyorsunuz. Kesinlikle Allah’tan başka kulluk yaptıklarınız sizin için rızka malik değillerdir ki o rızkı Allah indinde araştırın ve O’na kulluk yapın ve O’nun için şükredin. O’na doğru döndürüleceksiniz.
  19. Ve siz yalanlıyorsanız ki sizden önceki ümmetler yalanlamıştı.  Ve resulün üzerine düşen açık bir ulaştırmadan başkası değildir.
  20. Ve Allah’ın biçimlendirmeye nasıl başladığını ve sonra onu iade ettiğini hiç görmezler mi? Kesinlikle o, Allah’a göre kolaydır.
  21. De ki: “Yeryüzünde araştırma gezisi yapın ki Allah’ın biçimlendirmeye nasıl başladığını gözlemleyin”. Sonra Allah, O ahiret inşasını inşa eder. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  22. O uygun gördüğüne azap eder ve uygun gördüğüne özel merhamet eder. Ve dönüp dolaşıp O’na götürülürsünüz.
  23. Ve siz yeryüzünde ve gökte aciz bırakanlar değilsiniz. Ve sizin için Allah’tan başka velilerden bir veli ve yardım edicilerden bir yardım edici yoktur.
  24. Ve o, Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kestiler. İşte onlar, onlar içindir can yakıcı azap.
  25. Ki onun sözlerine toplumunun cevabı: “Onu öldürün veya yakın” demekten başka olmadı ki Allah onu ateşten kurtardı. Kesinlikle işte ondadır iman eden bir toplum için mutlak ayetler.
  26. Ve dedi ki: “Kesin olan: Siz, aranızda dünya hayatında sevgi unsuru olsun diye Allah’tan başka imgeler edindiniz. Sonra kıyamet günü bazılarınız bazılarınızı görmemezlikten gelirsiniz. Ve bazılarınız bazılarınızı dışlar. Ve barınağınız ateştir. Ve sizin için yardım edenden hiç kimse yoktur.
  27. Ki ona Lut iman etti. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben Rabb’ime doğru göç edenim. Kesinlikle O, yaptırım güçlüdür, hâkimdir”.
  28. Ve ona İshak’ı ve Yakub’u hibe ettik. Ve onun zürriyetinden nebilik ve kitap kıldık. Ve onun karşılığını dünyada verdik ve kesinlikle o ahirette mutlaka salihlerdendir.
  29. Ve Lut’u, o zaman toplumuna dedi ki: Kesinlikle siz âlemlerden hiç kimsenin sizi onda geçmediği kadar mutlaka tecavüzde bulunursunuz.
  30. Kesinlikle siz mutlaka erkeklere varır ve yolları keser ve toplantı yerlerinizde iğrenç davranışta mı bulunursunuz? Ki toplumunun ona cevabı: “Doğru söyleyenlerdensen bize Allah’ın azabını getir” demekten başkası olmadı.
  31. Dedi ki: “Rabb’im! Bozguncu toplum üzerine bana yardımınla destek ol”.
  32. Ve resullerimiz İbrahim’e müjde ile geldiği zaman dediler ki: Kesinlikle biz bu yerleşim yeri ehlini helak edenleriz. Kesinlikle onun ehli zalimler oldular.
  33. Dedi ki: Kesinlikle Lut onun içindedir. Dediler ki: Biz onun içindekiler kim daha iyi bilenleriz. Kalıntılardan olan onun karısı dışında onu ve onun ev halkını mutlaka kurtarırız.
  34. Ve resullerimiz Lût’a geldikleri zaman o, onlar dolayısıyla kötüleşti ve onlar dolayısıyla daralıp eli kolu bağlandı. Ve dediler ki: “Korkma ve hüzünlenme! Kesinlikle biz, kalıntılardan olan karın dışında seni ve aileni kurtaranlarız.
  35. Kesinlikle biz bu yerleşim yeri halkı üzerine yoldan çıkmaları nedeni ile gökten toz indirenleriz”.
  36. Ve mutlaka biz akıl eden bir toplum için oradan açıklayıcı bir ayet terk etmişiz.
  37. Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı. Ki dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin ve ahiret gününe özlemle umut besleyin. Ve yeryüzünde bozguncular olarak zararlı davranışlar yapmayın.
  38. Ki onu yalanladılar da onları bir titreşim yakaladı ki yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.
  39. Ve Ad ve Semud’u. Ve sizin için, meskenlerinden açığa çıkmıştır. Ve o şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ki onları doğru yoldan engelledi. Ve bakıp anlayabilecek olanlardan idiler.
  40. Ve Karun ve Firavun ve Hâmân! Ve Musa onlara yeterli açıklamalarla gelmişti ki yeryüzünde kibirlenmek istediler ve kazananlar olmadılar.
  41. Ki hepsini yüz kızartıcı suçlarıyla yakaladık ki onlardan kimine yontan rüzgârlar gönderdik ve kimini bir ses titreşimi yakaladı ve kimini yerin dibine geçirdik ve kimini suda boğduk. Ve Allah onlara zulmeder olmadı ve lakin onlar kendilerine zulüm eder oldular.
  42. Allah’tan başka veliler edinenlerin benzerliği ev edinen dişi örümceğin benzerliği gibidir. Ve kesinlikle evlerin en gevşeği örümceğin evidir. Eğer biliyor olsalar?
  43. Kesinlikle Allah, O’ndan başka yalvardıkları herhangi bir şeylerden olanı bilir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  44. Ve işte o benzetmeler, onları insanlar için öne süreriz ve onu bilenlerden başkası akıl edemez.
  45. Allah gökleri ve yeri gerçek ile biçimlendirdi. Kesinlikle ondadır inananlar için mutlak ayet.
  46. Kitaptan sana vahiy olunanı aktar. Ve namazı tam yerine getir. Kesinlikle namaz aşırı edepsizliği ve benimsenmeyen davranışı yasaklar ve Allah’ı mutlak anmada daha değerlisidir. Ve Allah, O sanayi ettiklerinizi bilir.
  47. Ve onlardan zulmedenler hariç, Ehl-i Kitap ile o en güzel olanın dışında mücadele etmeyin ve deyin ki:  “Bize indirilene ve size indirilene iman ettik. Ve bizim tanrımız ve sizin tanrınız bir tekdir. Ve biz, O’na gönülden teslim olanlarız”.
  48. Ve işte onun gibi sana o kitabı indirdik ki o kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Ve bunlardan kimi ona iman ederler. Ve ayetlerimizi kâfirlerden başkası değersiz, önemsiz görmez.
  49. Ve sen ondan önce kitaptan aktarma yapar olmadın ve asla okuma çubuğu ile izlemedin. O zaman batılda olanlar mutlaka çelişkiye düşerlerdi.
  50. Aksine, o bilim verilenlerin kafalarında açıklayıcı ayetlerdir. Ve bizim ayetlerimizi zalimlerden başkası önemsiz görmez.
  51. Ve dediler ki: Rabb’inden ona ayetler indirilmeli değil miydi? De ki: Kesin olan, o ayetler ancak Allah’ın indindedir. Ve kesin olan, ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.
  52. Ve onlar üzerine aktarılan o kitabı kesinlikle bizim sana indirmemiz onlara hiç yeterli gelmiyor mu? İman eden toplum için mutlak rahmet ve hatırlatma işte ondadır.
  53. De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahit olarak yeter. O göklerde ve yerde olanı ve o, batıla iman edenleri ve Allah’ı inkâr edenleri bilir. İşte onlar ki o zarara uğrayanlardır.
  54. Ve senden azabı çarçabuk istiyorlar. Ve eğer önceden isimlendirilmiş (tanımlanmış) son olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. Ve hiç şuurunda olmadıkları halde o onlara ansızın mutlaka gelir.
  55. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Ve kesinlikle cehennem kâfirleri kuşatandır.
  56. O gün azap onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplar. Ve O der ki:  “İşlemekte olduklarınızı tadın!”.
  57. “Ey benim o iman eden kullarım! Kesinlikle benim arzım geniş kapasitelidir ki özellikle yalnızca bana ki ibadet edin”.
  58. Her nefis ölümü tadıcıdır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
  59. Ve o iman edenler ve iyileştirici işler yapanlar ki onları mutlaka altlarından ırmaklar akan ve içinde devamlı kalacakları cennet localarına mutlaka yerleştiririz. Çalışanların karşılığı ne güzel!
  60. Onlar ki sabredenler ve Rabb’lerine tevekkül edenlerdir.
  61. Ve karasal yabani hayvanlardan nicesi rızkını taşıyamaz. Allah, O onları rızıklandırır ve özellikle sizi. Ve O, işitendir, bilendir.
  62. Ve onlara sorsan  “Gökleri ve yeri biçimlendiren ve Güneş’e ve Ay’a boyun eğdiren kimdir?”. Mutlaka “Allah” derler ki nasıl saptırılıyorlar?
  63. Allah’tır uygun gördüğüne rızkını esnetip bollaştıran ve onun için ayarlayan. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  64. Ve onlara sorsan “Gökten sıvı indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?” Mutlaka  “Allah’tır” derler. De ki:  “Tapılacak övgü Allah’ındır”. Aksine, onların çoğu akıl etmezler.
  65. Ve bu dünya hayatı bir oyalanma ve eğlenceden başkası değildir. Ve kesinlikle ahiret yurdu, eğer biliyor olsalar mutlaka o hayat doludur.
  66. Ki gemiye bindikleri zaman dini yalnız O’na has kılarak Allah’a dua ederler. Ki onları karaya doğru çıkarıp kurtarınca o zaman onlar ortak koşanlardır.
  67. Onlara verdiklerimiz nedeniyle nankörlük etmek için ve metalanmaları için ki bilecekler!
  68. Ve hiç görmediler mi? Çevrelerinden insanlar kapılırken (yurtlarını) kesinlikle biz güvenli sakınılmış kıldık. Ki batıla inanıyorlar ve Allah’ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?
  69. Ve Allah üzerine yalan kurgulayandan veya ona geldiği zaman gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için ikamet yeri cehennemin içinde değil midir?
  70. Ve bizim içimizde çabalayanları yollarımıza, yöntemlerimize mutlaka rehberlik ederiz. Ve kesinlikle Allah iyi davrananlarla mutlaka beraberdir.

 

29. Rum Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. Rumlar yenildi.
  4. Yeryüzünün daha yakınının içinde. Ve onlar yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir.
  5. Birkaç yıl içinde. Öncesinde ve sonrasında emir Allah’ındır. Ve o dönem müminler ferahlayacaklardır.
  6. Allah’ın yardımıyla. O, uygun gördüğüne yardım eder. Ve O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  7. O Allah’ın vaadidir. Allah vaadini değiştirmez. Ve lakin insanların çoğu bilmezler.
  8. Onlar dünya hayatından açıkta olanı bilirler. Ve onlar ahiretten gafil olanlardır.
  9. Ve kendi kendilerine hiç düşünmediler mi? Allah gökleri ve yeryüzünü ve bu ikisi arasında bulunanı gerçek ve belirlenmiş bir süre haricinde biçimlendirmedi? Ve kesinlikle insanların çoğu Rabb’leri ile karşılaşmayı mutlaka inkâr edenlerdir.
  10. Ve onlar yeryüzünde hiç gezmediler mi ki onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu, gözlemlesinler! Kuvvet olarak onlardan daha şiddetli oldular. Toprağı işlediler ve onların imar ettiklerinden daha çok imar ettiler. Ve onlara resulleri açıklamalarla geldiler ki Allah onlara zulmeder olmadı. Ve lakin kendilerine zulmeder oldular.
  11. Sonra o kötülük yapanların akıbeti, Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onunla alay edenler oldular diye en kötüsü oldu.
  12. Allah, O biçimlendirmeye yoktan başlar. Sonra onu iade eder. Sonra O’na doğru geri döndürülürsünüz.
  13. Ve zamanın yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirildiği dönem ağır suçlular kahrolurlar.
  14. Ve asla ortaklarından onlar için şefaat eden olmaz. Ve onlar ortaklarını inkâr edenler olurlar.
  15. Ve o gün zaman yapısal ve fonksiyonel olarak yerine getirilir. O dönem farklılaşarak ayrışırlar.
  16. Ki ama inanan ve yararlı iş işleyenler ki onlar organize edilen düzenlemeler içindelerdir.
  17. Ve ama inkâr edenler ve ayetlerimizi ve ahiret görüşmesini yalanlayanlar ki azap içerisinde tutuklu bulundurulanlardır.
  18. Ki akşamlarken (gün tükenirken) ve sabahlarken (aydınlığa dönüşürken) Allah ilintisiz yegâne egemendir.
  19. Ve göklerde ve yerde ve akşama girerken (bulanıklaşıp belirsizleşirken) ve öğleye giriş sürecinizde (netleşip belirginleşirken)  tapılacak hayranlık O’nundur.
  20. Ölüden diri çıkarır ve diriden ölü çıkarır. Ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Ve işte onun gibi çıkarılırsınız.
  21. Ve topraktan sizi biçimlendirmesi O’nun ayetlerindendir. Sonrasında siz yaygınlaşan etten kemikten insanlarsınız (beşer).
  22. Ve ona doğru sükûn bulup durulmanız için kendi nefislerinizden sizin için eşler biçimlendirmesi ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle işte ondadır fikir edinebilen bir toplum için mutlak ayetler.
  23. Ve göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve dillerinizin ve renklerinizin değişebilirliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır âlimler için mutlak ayetler.
  24. Ve geceleyin ve gündüzün uyumanız ve O’nun fazlından aramanız O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır işiten bir toplum için mutlak ayetler.
  25. Ve size bir korku ve beklenti için şimşeği göstermesi ve gökten bir tür sıvı indirip ölümünden sonra yere onunla hayat vermesi O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır akıl eden bir toplum için mutlak ayetler.
  26. Ve göğün ve yerin O’nun emriyle var olup işlemesi O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir çağırma ile çağırdığı zaman sizsiniz, çıkarsınız.
  27. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Hepsi O’na itaatkârdır.
  28. Ve O, O ki şekillendirmeye sıfırdan başlar. Sonra onu iade eder ve o, O’nun üzerine daha basittir. Ve göklerdeki ve yerdeki en yüce durum O’na aittir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  29. Sizin için kendi benliğinizden bir benzetme verdi: Sizin için sözleşme ile yetkiniz altında bulunanlar sizi rızıklandırdığımız içinde ortaklardan mıdır da onlarla siz eşit olur ve aranızda birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan çekinir misiniz? İşte onun gibi, biz akıl eder bir toplum için ayetleri ayrıntılı açıklıyoruz.
  30. Aksine, O zalimler bilim dışı olarak hevalarına uydular ki Allah’ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Ve yardım edicilerden hiç biri onlar için değildir.
  31. Ki ilgini Allah’ın insanları onun üzerine yarattığı yaratması olan katıksız din üzere kur. Allah’ın biçimlendirmesinde değişiklik olmaz. İşte o geçerli işler dindir. Ve lakin insanların çoğu bilmezler.
  32. O’na düşkün olun ve O’nu önemseyin ve namazı uygulayın ve müşriklerden olmayın.
  33. O, dinlerinde farklılaşıp ayrılığa düşen ve taraftar olanlardan (müşriklerden) olmayın. Her bölük tarafında olan nedeniyle neşelenip şımarır.
  34. Ve insanlara bir zarar dokunduğunda, ona düşkün olarak Rabb’lerine dua ederler. Sonra onlara O’dan bir rahmet tattırınca, o zaman onlardan bir grup Rabb’lerine şirk koşarlar.
  35. Onlara verdiğimizle nankörlük etmeleri için ki metalanın ki yakında bileceksiniz.
  36. Yoksa onlar üzerine ikna edici bir yetki belgesi mi indirdik ki onların O’na ortak koşar olmalarını söyleten odur.
  37. Ve biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlar. Ve onlara ellerinin sunduğu nedeniyle bir kötülük isabet ettiği zaman onlar karamsarlaşır.
  38. Ve Allah’ın rızkı uygun gördüğü için esnettiğini ve bir ölçüye göre verdiğini hiç görmezler mi? Kesinlikle ondadır inanan toplum için mutlaka ayetler.
  39. Ki yakınlık sahibi olana ve yoksula ve yol oğluna (kendini bir yola adamış olana) hakkını ver. İşte o Allah’ın ilgisini isteyen için daha hayırlıdır. Ve işte onlar, onlar o başarıya ulaşanlardır.
  40. Ve insanların malları içinde artsın diye faize verdiğiniz ki Allah indinde artmaz. Ve Allah’ın ilgisini isteyerek verdiğiniz zekât ki işte onlardır kat kat artıranlar.
  41. Allah, O ki sizi biçimlendirdi. Sonra sizi rızıklandırdı. Sonra sizi öldürür. Sonra size hayat verir. Sizin ortaklarınızdan biri herhangi bir şeyden işte onu yapan mıdır? O ilintisiz yegâne egemendir ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.
  42. Onlara işlemekte olduklarının bir kısmını tattırmak için insanların ellerinin kazandığı nedeniyle karada ve denizde bozukluk belirginleşti. Olabilir ki geri dönerler!
  43. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın ki daha öncesindekilerin akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin. Onların çoğu müşrik oldular.
  44. Ki Allah’tan geri döndürme olmayan bir gün gelmeden öncesinde ilgini geçerli işler dine yönelt. O gün insanlar sıkıntı içindedir.
  45. Kim inkâr ederse ki inkârı kendi aleyhinedir. Ve kim iyileştirici işler işlerse ki iyice hazırladığı kendisi içindir.
  46. O, iman edenlere ve salih ameller işleyenlere O’nun fazlından karşılık vermesi içindir. Kesinlikle O, kâfirleri sevmez.
  47. Ve size rahmetinden tattırması ve emriyle gemileri yürütmesi ve O’nun fazlından araştırmanız için rüzgârları müjdeci olarak göndermesi O’nun ayetlerindendir. Olabilir ki şükredersiniz.
  48. Ve mutlaka biz senden önce resulleri toplumlarına göndermiştik de onlara apaçık açıklamalar getirdiler ki ağır suçlulardan intikam aldık. Ve iman edenlere yardım etmek bizim üzerimizde bir hak oldu.
  49. Allah, O ki rüzgârları gönderir ki bulut olarak etki edip yükseltir de onu uygun gördüğü gibi göğe doğru esnetip genişletir. Ve onu parça parça kılar ki onun kesişiminden o kar tanesinin çıktığını görürsün. Ki onu kullarından uygun gördüğüne isabet ettirdiği zamanda da onlar müjdeleşirler.
  50. Ve öncesinde ise onun üzerlerine inmesinde evvel onlar mutlaka umutsuzluk içinde olanlardı.
  51. Ki Allah’ın rahmetinin eserlerini gözlemle! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Kesinlikle işte O, ölüye mutlaka hayat verendir. Ve O her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  52. Ve mutlaka rüzgâr olarak göndersek de onlar onu sararmış olarak görseler, ondan sonra mutlaka kâfirlik edip dururlar.
  53. Ki kesinlikle sen o ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp giden o sağırlara çağrıyı işittiremezsin.
  54. Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğru yola iletir değilsin. Sen ise ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
  55. Allah, O sizi zayıf bir durumdan biçimlendirdi. Sonra zayıflığın ardından kuvvetli kıldı. Sonra kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar kıldı. O, uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve O âlimdir, ayarlayıp yapabilendir.
  56. Ve o saatin yapılandırılıp kurulduğu gün ağır suçlular bir saat dışında kalmadıklarına yemin ederler. İşte onun gibi saptırılanlar oldular.
  57. Ve o bilim ve iman verilenler dediler ki: Mutlaka siz Allah’ın kitabının içinde diriliş gününe kadar kalmıştınız ki işte bu dirilme günüdür. Ve lakin siz bilmeyenler oldunuz.
  58. Ki o gün zalimlere mazeretleri fayda vermez. Ve onlardan özür dilemeleri istenmez.
  59. Ve mutlaka biz bu Kuran’da insanlar için her benzetmeyi ileri sürmüşüzdür. Ve mutlaka sen onlara bir ayetle gelsen mutlaka o kâfirler derler ki: “Siz ise sadece geçersiz sayılanlarsınız”.
  60. İşte onun gibi Allah bilmeyenlerin kalplerini damgalar.
  61. Ki sabret. Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir. Ve yakın olarak iman etmeyenler seni hafife almasınlar.

 

30. Lokman Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim
  3. İşte o, hâkim kitabın ayetleridir.
  4. O iyi davranışlılar için rehberdir ve merhamettir.
  5. Onlar ki namazı kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar ahirete yakinen inananlardır.
  6. İşte onlar, Rabb’lerinden bir hidayet üzerindelerdir. Ve işte onlar, o başarıya ulaşanlardır.
  7. Ve insanlardan kimi bilimdışı olarak, Allah’ın yolundan saptırmak için sözün saçma olanını satın alır ve onu bir eğlence konusu edinir. İşte onlar, onlar içindir aşağılatıcı azap.
  8. Ve ona ayetlerimiz aktarıldığında, kesinlikle kulaklarında ağırlık var da onları hiç işitmiyor gibi kibirlenerek aksine davranır ki sen onu acıklı bir azap ile müjdele.
  9. Kesinlikle o iman eden ve salih ameller işleyenler ki onlar içindir Nimet Cennetleri.
  10. Orada devamlı kalıcılardır. Allah’ın vadi gerçektir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkim’dir.
  11. O gökleri direksiz biçimlendirdi. Onu görmektesiniz. Ve sizinle birlikte hareket etsin diye yeryüzünde kıtalar sergiledi. Ve orada bütün yabani karasal hayvanlardan dağıtıp yaydı. Ve gökten bir tür sıvı indirdik ki orada cömert her eşeyli çiften bitirdik.
  12. İşte bu Allah’ın biçimlendirmesidir. Gösterin bana, O’ndan başkası ne biçimlendirdi? Aksine, zalimler apaçık sapıklık içindelerdir.
  13. Ve mutlaka biz Lokman’a  “Allah’a şükret” diye hikmet vermiştik. Ve kim şükrederse ki kesin olarak kendisi için şükreder. Ve kim küfrederse ki kesinlikle Allah hiç bir şeye muhtaç olmayandır, övülendir.
  14. Ve Lokman oğluna öğüt verirken dedi ki: “Ya oğulcuğum! Allah’a ortak koşma, kesinlikle ortak koşmak mutlaka büyük bir zulümdür”.
  15. Ve biz insana anası-babası ile ilgili tavsiyede bulunduk. Anası onu zahmet üstüne zahmetle taşıdı. Ve onun sütten ayrılması iki yaş içindedir. Bana ve ana-babana şükret. Dönüş bana doğrudur.
  16. Ve her ikisi, hakkında bilimin olmayanı bana ortak koşmaya çabalarlarsa ki ikisine itaat etme. Ve dünyada onlarla benimsenmiş olarak birlikte bulun ve bana düşkün olanların yoluna tabi ol. Sonra başvuru yeriniz banadır ki ben size işlemekte olduklarınızı bildireceğim.
  17. “Ya oğulcuğum! Kesin olan o ki: O hardal tanesi kütlesince olsa da bir kayanın içinde veya göklerin içinde veya yerin içinde bulunsa Allah onu getirip ortaya koyar. Kesinlikle Allah incelikle yapandır, haberdardır.
  18. Ya oğulcuğum! Namazı kıl ve benimsenen davranışı emret ve benimsenmeyen davranışı yasakla ve sana isabet edene sabret. Kesinlikle o, görevlerin dayanıklılık gerektirenlerindendir.
  19. Ve insanlara yanağını alaylı şekilde buruşturma ve yeryüzünde gururla yürüme. Kesinlikle Allah hayalperest şımarığı sevmez.
  20. Ve yürüyüşünde ayarlı ol. Ve sesini kıs. Kesinlikle seslerin en hoşlanılmayanı eşeklerin sesidir”.
  21. Hiç görmez misiniz? Kesinlikle Allah göklerdekileri ve yerdekileri sizin hizmetinize verdi. Ve gizli ve açık olarak nimetlerini size bolca sağladı. Ve insanlardan kimi bilim dışı olarak ve hiç bir rehber yokken ve aydınlatıcı kitap yokken Allah’a karşı mücadele ederler.
  22. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine tabi olun” dendiği zaman derler ki: “Aksine, babalarımızı üzerinde bulduğumuza tabi oluruz”. Ve eğer o şeytan onları yakıcı azaba çağırıyor olsa da mı?
  23. Ve kim ilgisini Allah’a doğru gönülden teslim eder ve o iyi davranansa ki o en sağlam tutacağa tutunmuştur. Ve işlerin sonucu Allah’a dorudur.
  24. Ve kim inkâr ederse de onun inkârı seni hüzünlendirmesin. Başvuru yerleri bize doğrudur ki işlediklerini onlara iyice bildireceğiz. Kesinlikle Allah kafaların sahipliğini bilendir.
  25. Onları birazcık metalandırırız. Sonra onları kaba bir azaba doğru zorda bırakırız.
  26. Ve mutlaka onlara göğü ve yeri kim biçimlendirdi diye sorarsan mutlaka derler ki:  “Allah”. De ki: Tapılacak hayranlık Allah’a aittir. Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.
  27. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Kesinlikle Allah, O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülendir.
  28. Ve eğer yeryüzünde rezerv kaynaklardan ne varsa kalemler olsa ve o denize ondan sonra yedi deniz eklense Allah’ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  29. Sizin biçimlendirilmeniz ve diriltilmeniz sadece bir nefsinkinden başkası değildir. Kesinlikle Allah işitendir, görendir.
  30. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin içine sokar. Ve Güneşi ve Ay’ı hizmetinize verdi. Hepsi isimlendirilmiş bir sona doğru akar. Ve kesinlikle Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
  31. İşte o, kesinlikle Allah’ın gerçek olması nedeniyledir. Ve kesinlikle O’ndan başka dua ettikleriniz gerçek dışıdır. Ve kesinlikle Allah yücedir, çok saygındır.
  32. Hiç görmez misin? Size ayetlerinden göstermesi için kesinlikle gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akarlar! Kesinlikle işte ondadır her sabırlı şükreden için mutlak ayetler.
  33. Ve onları gölgelikler gibi dalgalar sardığında dini yalnız O’na has kılıp dua ederler. Ki onları karaya doğru kurtardığımızda da ılımlılar onlardandır. Ve bizim ayetlerimizi hain kâfir olandan başkası yetersiz bulmaz.
  34. Ey insanlar Rabb’inizi önemseyip ciddiye alın. Ve bir günden çekinin ki baba çocuğuna hiçbir karşılık veremez. Ve çocuk babasından hiçbir şey telafi edecek değildir. Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ki yakın (dünya) hayat sizi aldatmasın ve o aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!
  35. Ve kesinlikle Allah, o saatin (zamanın) bilimi O’nun indindedir. Ve o kurtarıcı yardımı O indirir. Ve rahimlerde olanı bilir. Ve bir nefis yarın ne kazanacağını idrak edemez. Ve bir nefis yeryüzünün neresinde öleceğini idrak edemez. Kesinlikle Allah bilendir, haberdardır.

 

 

31. Secde Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Elif, Lam, Mim,
  3. İçinde çelişki olmayan o kitabın indirilmesi Âlemlerin Rabb’indendir.
  4. Yoksa  “Onu kurguladı” mı diyorlar. Aksine, doğru yolu bulabilsinler diye senden önce uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarmak için o, Rabb’inden indirilen gerçektir.
  5. Allah, O gökleri ve yeri ve ikisi arasında olanları altı dönemde biçimlendirdi. Sonra en temel yapı ve yönetimi kontrolüne aldı. Sizin için ondan başka veli ve şefaat edici yoktur ki hatırlamaz mısınız?
  6. Gökten yere doğru görevleri sırayla O düzenler. Sonra sizin saymakta olduğunuz bin yıl ayarında bir günde O’na doğru ayrılarak çıkar.
  7. İşte O, bilinmeyip anlaşılamayanı ve bilinip anlaşılanı bilendir. Yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  8. O ki biçimlendirdiği her şeyi en güzel yapandır ve insan türünü biçimlendirmeye çamurdan başladı.
  9. Sonra onun neslini bayağı bir sıvıdan olan süzüntüden kıldı.
  10. Sonra onu belli bir düzeye getirdi ve ona ruhundan üfledi. Ve sizin için işittiğini kavrama ve gördüğünü anlama yeteneği ve gönüller kıldı. Şükretmeniz ne kadar az!
  11. Ve dediler ki: “Yeryüzünün içine karışıp yok olduktan sonra mı? Biz mi? Mutlaka yeniden biçimlendirileceğiz?”. Aksine, onlar Rabb’leri ile karşılaşmayı inkâr edenlerdir.
  12. De ki: “O ki size vekil kılınmış ölüm meleği sizi vefat ettirir. Sonra Rabb’inize doğru döndürülürsünüz”.
  13. Ve ağır suçluları Rabb’lerinin indinde başları öne eğilmiş olarak: “Rabb’imiz, gördük ve işittik. Ki bizi geri gönder. Salih amel işleyelim. Kesinlikle biz kesin olarak inananlarız” derlerken eğer bir görsen!
  14. Ve eğer biz uygun görseydik, her bir nefse hidayet ederdik. Ve lakin benden olan o söz gerçekleşti: “Mutlaka cehennemi cinlerden ve insanlardan, tamamıyla dolduracağım”.
  15. Ki bu gününüzle karşılaşmayı ihmal etmeniz nedeniyle tadın! Kesinlikle biz de sizi ihmal ettik. Ve işlemiş olduklarınız nedeniyle tadın kalıcı azabı!
  16. Kesin olan: Bizim ayetlerimize onlarla kendilerine hatırlatma yapıldığı zaman hemen secdeye kapananlar ve büyüklük taslamayarak Rabb’lerini hamd ile tesbih edenler iman eder.
  17. Onların yanları yataklarından baskı görür. Rabb’lerine korku ve özenerek dua ederler ve rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
  18. Ki işler olduklarına karşılık olarak verilecek gözlerin aydınlığından onlar için nelerin saklanmış bulunduğunu bir nefs bilemez.
  19. Ki iman etmiş olan kimse, yoldan çıkmış olan kimse gibi midir? Aynı seviyede değillerdir.
  20. İman eden ve iyi düzeltici işler yapanlara gelince, işlemekte oldukları nedeniyle konukluk olarak Barınak Cennetleri onlar içindir.
  21. Ve o yoldan çıkanlara gelince ki onların barınağı ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her defasında oraya iade edilirler. Ve onlara denir ki: O yalanlar olduğunuz ateş azabını tadın!
  22. Ve olabilir ki dönerler diye mutlaka onlara büyük azaptan önce mutlaka yakın azaptan tattıracağız.
  23. Ve Rabb’inin ayetleri ona hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir? Kesinlikle biz ağır suçlulardan intikam alanlarız.
  24. Ve mutlaka Musa’ya o kitap vermiştik ki sen onunla karşılaşma için sorgulama içinde olma. Ve onu İsrailoğullarına hidayet kıldık.
  25. Ve onlardan sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola rehberlik eden önderler kıldık. Ve onlar bizim ayetlerimize yakinen inananlar oldular.
  26. Kesinlikle senin Rabb’in onların içinde ihtilaf eder olduklarını kıyamet günü aralarında ayırıp açıklar.
  27. Ve onlardan önceki nice kuşakları yıkıma uğratmamız onları hiç doğru yola yöneltmedi mi? Onların meskenlerin içinde gezip dolaşırlar. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayetler ki işitmiyorlar mı?
  28. Ve hiç bakmazlar mı? Kıraç yeryüzüne suyu sevk ederiz ki onunla hayvanlarının ve onların yedikleri ekinleri çıkarırız? Görmüyorlar mı?
  29. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerdenseniz ne zaman bu fetih?
  30. De ki: Fetih gününde inkârcılara imanları fayda vermez ve onlara tolerans tanınmaz!
  31. Ki onlardan yüz çevir ve onları gözetleyip bekle. Kesinlikle onlar gözetleyip bekleyenlerdir.

 

 

32. Ahzab Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey Nebi, Allah’ı önemseyip ciddiye al. Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Kesinlikle Allah âlim, hâkim olandır.
  3. Ve sana Rabb’inden vahiy edilene tabi ol. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  4. Ve Allah’a tevekkül et. Ve Allah vekil olarak yeterlidir.
  5. Allah bir adam için onun boşluğunda iki kalpten kılmadı. Ve zıhar yaptığınız eşlerinizden anneleriniz kılmadı. Ve evlatlıklarınızı oğullarınız kılmadı. İşte o ağızlarınızla söylediğinizdir. Ve Allah, O gerçeği söyler ve O’dur doğru yola-yönteme rehberlik eden.
  6. Onları babaları ile çağırın. O, Allah indinde daha normaldir. Ki babalarını hiç bilmiyorsanız da din düzeni içinde kardeşleriniz ve sorumlu olduğunuz kişilerdir. Ve onlarla ilgili yanılmanızda sizin için sakınca yoktur. Ve lakin kalplerinizin tasarladıkları (hariç). Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  7. Nebi, müminler için kendi nefislerinden daha uygundur ve onun zevceleri onların anneleridir. Ve rahim sahipleri (akrabalar) Allah’ın kitabında bazıları bazılarına öteki müminlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Sadece velilerinize benimsenmiş olan üzere yapacaklarınız hariçtir. İşte o kitapta satırlanmış olandır.
  8. Ve biz nebilerden onların sözlerini aldığımız zaman ve senden ve Nuh’tan ve İbrahim’den ve Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Ve biz onlardan iyice esaslı sapasağlam bir söz aldık.
  9. O’nun dürüst olanlardan dürüstlüklerini sorması için. Ve kâfirlere can yakıcı azap hazırladı.
  10. Ey iman edenler? Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O zaman size ordular geldi ki biz onların üzerine rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular gönderdik. Ve Allah işlediklerinizi görmekte olandır.
  11. O zaman onlar size, üstünüzden ve altınızdan geldiler. Ve o zaman gözler kaydı ve yürekler gırtlaklara geldi ve siz Allah hakkında zandan zana bulundunuz.
  12. İşte orada müminler denendi ve çok şiddetli sarsıntıyla sarsıldılar.
  13. Ve o zaman münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyorlardı ki: “Allah ve resulü bize aldatmadan başkasını vaad etmedi”.
  14. Ve o zaman onlardan bir grup dedi ki: “Ey Yesrib halkı; sizin için duracak bir yer yok ki geri dönün”. Ve onlardan bir grup Nebi’den izin isteyerek diyorlardı ki:  “Kesinlikle evlerimiz ihmal edilmiş durumdadır”. Ve o ihmal edilmiş durumda değildi. Onlar ise sadece kaçmak istiyorlardı.
  15. Ve eğer onlara onun çevresinden içeri doğru girilseydi sonra onlardan fitne istenseydi, mutlaka onda bulunurlardı ve sadece kolaylık dışında tereddüt etmezlerdi.
  16. Ve mutlaka onlar önceden arkalarını dönüp kaçmayacaklar diye Allah’a söz verenler olmuşlardı. Ve Allah’a verilen söz sorulur olandır.
  17. De ki: Ölümden veya katledilmekten kaçtıysanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir. Ve o zaman çok azından başka metalandırılmazsınız.
  18. De ki: Allah size bir kötülük isterse veya bir rahmet isterse, O’na karşı sizi kim hariç tutma hakkına sahiptir? Ve onlar için Allah’tan başka veli ve yardım edici bulamazlar.
  19. Allah sizden engelleyenleri ve kardeşlerine  “Bize gelin” diyenleri bilmiştir. Ve onlar çok azı dışında akında bulunmazlar.
  20. Sizin üzerinize bencilce davranırlar. Ki o korku geldiği zaman görürsün ki onlar üstüne ölüm çökmüş kişi gibi gözleri dönerek sana bakarlar. Ki o korku gidince daha iyi üzerine bencilce davranarak sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar asla iman etmediler ki Allah onların işlediklerini boşa çıkardı. Ve işte o Allah üzerine kolaydır.
  21. Onlar birliklerin asla gitmediklerini hesab ediyorlardı. Ve birlikler bulunsaydı, bu durumda onlar isterlerdi ki kesinlikle onlar çöldeki bedeviler içinde bulunsalar da sizin hakkınızdaki bilgilerden onlara sorsalar. Ve eğer içinizde olsalar çok azından başka savaşmazlardı.
  22. Mutlaka sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah’ta en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) var olmuştur.
  23. Ve müminler bölükleri gördükleri zaman dediler ki: “İşte bu, Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiğidir. Ve Allah ve resulü doğru söyledi”. Ve o onların imanından ve teslimiyetinden başkasını artırmadı.
  24. Müminlerden adamlar Allah’a verdikleri O’nun üzerindeki ahde sadakat gösterdiler. Ki kimi bu uğurda sözünü tuttu ve kimi gözetip beklemektedir. Ve onlar hiç bir değiştirme ile değiştirmediler.
  25. (O) Allah’ın doğru olanlara doğrulukları nedeni ile karşılık vermesi ve münafıklardan uygun gördüğüne azap etmesi veya tövbelerini kabul etmesi içindir. Kesinlikle Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  26. Ve Allah inkâr edenleri kinleriyle geri çevirdi. Asla bir avantaja ulaşamadılar. Ve o savaşta inananlara Allah’ın yardımı yetti. Ve Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlü olandır.
  27. Ve Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları mevzilerinden indirdi ve onların kalplerine dehşet yerleştirdi. Siz bir kısmını öldürürsünüz ve bir kısmını ise esir alırsınız.
  28. Ve onların arazilerine ve yurtlarına ve mallarına ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız arazilere sizi varis kıldı. Ve Allah her şeye kadir olandır.
  29. Ey Nebi! Eşlerine de ki: Dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız ki gelin sizi metalandırayım ve tam bir ayrılmayla sizden ayrılayım.
  30. Ve Allah’ı ve resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız ki kesinlikle Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır.
  31. Ey Nebi’nin hanımları! Sizden kim açıkça bir edepsizliğe karışmış bulunursa, onun azabı iki kat katlanır. Ve işte o Allah’a kolay olandır.
  32. Ve sizden kim Allah’a ve resulüne kararlı olursa ve salih bir amel işlerse onun ecrini iki kez veririz. Ve onun için bol rızık hazırladık.
  33. Ey Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Önemsediyseniz ki sözünüzü çok samimice söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan kimse tamaha düşmesin. Ve alışıldık makul söz söyleyin.
  34. Ve evlerinizde kararlı olun ve evvelki cahiliyenin süslerini açığa vurması gibi siz de süslerinizi açığa vurmayın ve namazı kılın ve zekâtı verin. Allah’a ve resulüne itaat edin. Kesin olarak Allah sizden sorunları gidermek ister ey Ehl-i Beyt ve sizi tertemiz temizler.
  35. Ve evlerinizde Allah’ın ayetlerinden aktarılanı ve hikmeti hatırlayın. Kesinlikle Allah her şeyi incelikle bilip yapandır, haberdar olandır.
  36. Kesinlikle müslüman erkekler ve müslüman kadınlar ve mümin erkekler ve mümin kadınlar ve itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar ve sadık erkekler ve sadık kadınlar ve sabreden erkekler ve sabreden kadınlar ve çekinen erkekler ve çekinen kadınlar ve sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar ve ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar, işte onlar için Allah bir hoşgörü ve büyük bir ecir hazırladı.
  37. Ve mümin bir erkek ve mümin bir kadın için Allah ve resulü bir göreve hükmettiği zaman o görevlerinden başka daha iyi bir seçenek olur değildir. Ve kim Allah ve resulüne asi olursa ki açıkça bir şaşkınlıkla sapmıştır.
  38. Ve sen Allah’ın üzerine nimetlendirdiği ve senin üzerine nimetlendirdiğine o zaman demekteydin ki: “Eşini senin üzerinde tut ve Allah’ı önemseyip göz önünde bulundur”. Ve Allah’ın açığa vuracağını içinde saklıyordun. Ve insanlardan çekiniyordun. Ve çekinilen olarak Allah daha gerçektir ki Zeyd ondan (eşinden) zorunlu kararını verdiğinde, evlatlıkların zorunlu kararlarını verdikleri hanımlarında müminlere bir darlık olmaması için biz onu sana eş yaptık. Ve Allah’ın emri yerine getirilendir.
  39. Allah’ın onun için farz kıldığında Nebi’ye herhangi bir güçlük olacak değildir. O Allah’ın önceki geçmişler içindeki (nebiler) sünnetidir. Ve Allah’ın emri ayarlandığı ayarda oldu.
  40. Allah’ın risaletini ulaştıranlar ve O’ndan çekinirler ve Allah’tan başkasından çekinmezler. Ve hesap görücü olarak Allah yeter.
  41. Muhammed sizin adamlarınızdan hiç birinin babası olmadı. Ve lakin o, Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Ve Allah her şeyi bilir olandır.
  42. Ey inananlar! Allah’ı çok anımsamayla anımsayın.
  43. Ve O’nun hiçbir şey ile ilintisi olmayan yegâne egemenliğini sabah erkenden ve akşam erkenden vurgulayın.
  44. O, O ki ve melekleri sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için sizin üzerinize destekte bulunur. Ve O, müminlere özel merhametli olandır.
  45. Onunla mülakat yaptıkları gün onların sağlık temennileri selamdır. Ve onlar için cömertçe bir karşılık hazırladı.
  46. Ey Nebi! Kesinlikle biz seni şahit ve müjdeleyen ve uyarıcı olarak gönderdik.
  47. Ve Allah’ın izni ile Allah’a doğru çağıran ve aydınlatan kandil olarak.
  48. Ve müminleri, kesinlikle Allah’tan cömert fazlalık onlar içindir diye müjdele.  
  49. Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve onların ezalarına aldırma. Ve Allah’a tevekkül et ve Allah vekil olarak yeterlidir.
  50. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhladıktan sonra onlarla temasta bulunmadan önce boşadığınızda da sizin için onlar üzerine iddet saymanız yoktur ki onları metalandırın ve esaslı bir ayrılışla onlardan ayrılın.
  51. Ey Nebi! Kesinlikle biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah’ın senin üzerine onarım olarak verdiklerinden sözleşme ile sahip olduklarını ve amcanın ve halalarının ve dayının ve teyzelerinin seninle beraber hicret eden kızlarını ve Nebi’ye kendisini hibe eden ve Nebi’nin de kendisini almak istediği mümin kadınları müminler haricinde sana özel helâl kıldık. Biz eşleri ve sözleşmeleri altında bulunanlar hakkında müminlere ne farz kıldığımızı bilmişizdir ki senin için hiçbir darlık olmasın. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  52. Onlardan gerekli gördüğünü geri bırakırsın ve gerekli gördüğünü yanında barındırırsın. Ve sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir sakınca yoktur. İşte o gözleri aydın olup üzülmemelerine ve onlara verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en yakındır. Ve Allah kalplerinizdekini bilir. Ve Allah her şeyi bilir, yumuşak davranışlı olandır.
  53. Sonrasındaki kadınlar ve eğer güzellikleri çok hoşuna gitse de sözleşme ile malik olduklarının dışında eşlerden biriyle değiştirmen sana helal değildir. Allah her şey üzerine gözetmen olandır.
  54. Ey iman edenler! Siz bir yemeğe çağırılmadıkça, buluşma zamanını gözetmeksizin Nebi’nin evlerine girmeyin. Ve lakin davet edildiğinizde de girin. Ki yemeği yediğinizde de dağılın. Ve sohbete dalmayın. Kesinlikle işte o sizinki Nebi’ye eziyet eder olandır ki o sizden utanır. Ve Allah hakkı söylemekten utanmaz. O kadınlardan meta istediğinizde de perde arkasından isteyin. İşte o sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Sizin Allah’ın resulüne eziyet etmeniz ve ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız olur değildir. Kesinlikle o, Allah indinde büyük önemdedir.
  55. Bir şeyi açıklasanız veya onu saklasanız da kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.
  56. Onlar (Nebi’nin eşleri) üzerine babaları ve oğulları ve kardeşleri ve erkek kardeşlerinin oğulları ve kız kardeşlerinin oğulları ve onların kadınları (kadın dostları) ve sözleşmeyle yönetimi altında olanlar için bir sakınca yoktur. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah her şey üzerine şahit olandır.
  57. Kesinlikle Allah ve melekleri Nebi üzerine destekte bulunurlar. Ey iman edenler siz ona destekte bulunun ve tam bir teslimiyetle onunla barış içinde olun.
  58. Kesinlikle Allah’a ve resulüne eziyet edenler ki Allah onlara dünyada ve ahirette lanet etti ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırladı.
  59. Ve mümin erkeklere ve mümin kadınlara yasa dışı kazandıkları dışında eziyet edenler ki suç ve açıkça bir kötülük yüklenmişlerdir.
  60. Ey Nebi! Eşlerin ve kızların ve müminlerin kadınları için de ki: “Kaplayıcı dış örtülerinden üzerlerine çeksinler”. İşte o onların tanınmasına daha yakındır ki eziyet edilmezler. Ve Allah hoş görülü, özel merhametli olandır.
  61. Mutlaka münafıklar ve kalplerinde bir hastalık olanlar ve Medine’de kışkırtıcılık yapanlar asla vaz geçmezlerse mutlaka seni onlara iliştiririz. Sonra seninle orada az bir zamandan başka komşu kalamazlar.
  62. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve katledilerek öldürülürler.
  63. O Allah’ın önceden geçenler hakkındaki uygulamasıdır. Ve Allah’ın daimi uygulamasında asla bir değişiklik bulamazsın.
  64. İnsanlar sana o saatini sorarlar! De ki: “Kesin olan, onun bilimi Allah’ın indindedir. Ve sana idrak ettirilmez. O saat yakın olabilir”.
  65. Kesinlikle Allah kâfirleri lanetledi. Ve onlar için yakıcı hazırladı.
  66. Orada zamanın sonuna kadar devamlılardır. Asla veli ve yardım edici bulamazlar.
  67. O dönem onların yüzleri ateşe çevrilir. Derler ki: “Eyvahlar bize! Allah’a itaat etseydik ve resule itaat etseydik”.
  68. Ve dediler ki: “Rabb’imiz! Kesinlikle biz liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik ki bizi yoldan saptırdılar.
  69. Rabb’imiz! Onlara azaptan iki katını ver ve onlara önemli bir lanet ile lanet et”.
  70. Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın ki Allah onu onların demekte olduklarından temize çıkardı. Ve o, Allah indinde ilgi gören oldu.
  71. Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin ve dosdoğru söz söyleyin.
  72. Amellerinizi sizin için düzeltsin ve utanç verici suçlarınızı hoş görsün. Ve kim Allah’a ve onun resulüne itaat ederse ki büyük bir kurtuluşla kurtulmuştur.
  73. Kesinlikle biz emaneti göklere ve yeryüzüne ve dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan kaygılandılar. Onu insan yüklendi. Kesinlikle o zalim ve cahil olandır.
  74. (İnsan yüklendi ki) Allah’ın münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap etmesi için. Ve O mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbesini kabul eder. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.

 

 

 

 

33. Sebe Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık göklerdekiler ve yerdekiler O’nun olan Allah’ındır. Ve ahirette tapılacak hayranlık O’nundur. Ve O, hâkimdir, haberdardır.
  3. Yeryüzünün içine gireni ve ondan çıkanı ve gökten ineni ve oradan kurtulup yükseleni bilir. Ve O özel merhametlidir, hoşgörülüdür.
  4. Ve o kâfirler dediler ki: “Bize o saat gelmez”. De ki: “Aksine ve Rabbime! O size mutlaka gelecektir. O gaybı bilendir. Göklerde ve yerde kütle oluşturan en küçük tanecik (Tanrı parçacığı) O’nun farkındalığından kaçamaz. Ve işte ondan daha küçük ve daha büyük sadece açık bir kitabın içindedir”.
  5. O iman edenlere ve düzeltici işler işleyenlere karşılığını vermesi içindir. İşte onlar içindir hoşgörü ve cömertçe verilmiş rızık.
  6. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için o koşuşanlar, işte onlar, onlar içindir acı verici tozdan azap.
  7. Ve o bilim verilenler Rabb’inden sana indirilenin gerçek olduğunu ve yaptırım güçlü, övülmeye layık olanın yoluna rehberlik ettiğini görürler.
  8. Ve inkâr edenler dediler ki: “Siz didik didik parçalandığınız zaman kesinlikle siz yeni bir biçimlendirme içindesiniz diye size bildirimde bulunan kişiyi gösterelim mi?
  9. O, Allah üzerine yalandan bir kurgulama mı yapar? Yoksa onda cinnet mi var?” Aksine, ahirete inanmayanlar o azap ve uzak bir sapıklık içindelerdir.
  10. Ki gökten ve yerden onların öncesindekileri ve arkalarındakileri hiç görmezler mi? Biz uygun görürsek onlarla yeri batırırız veya üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Kesinlikle ondadır ilgili düşkün olan her kul için mutlak ayet.
  11. Ve Davud’a tarafımızdan mutlak fazlalık vermiştik. “Ey dağlar ve kuşlar! Onunla birlikte tövbe edin”. Ve ona demiri yumuşattık.
  12. “Uygun zırhlar imal et ve örgüsünü ayarla” diye. Ve iyileştirip düzeltici işler işleyin. Kesinlikle ben işlediklerinizi görenim.
  13. Ve Süleyman için rüzgâr gücünü ve sabah yolculuğu bir aylıktır ve akşam yolculuğu bir aylıktır. Ve onun için katran (petrol) pınarlarını sel gibi akıttık. Ve Rabb’inin izni ile onun önünde iş yapan cinlerden. Ve onlardan buyruğumuzun dışına çıkanlara kızgın alevli ateşin azabını tattırırız.
  14. Onlar, ona uygun gördüğü mihrablar ve maketler ve havuzlar gibi çanaklar ve perçinlenmiş kazanlar (motor?) imal ederlerdi. Şükrederek çalışın Davud ailesi. Ve kullarım içinde şükreden azdır.
  15. Ki ölümü onun üzerine gerçekleştirdiğimiz zaman, onun ölümünü onlara sadece değneğini yiyen karasal yabani bir hayvan gösterdi de o yere düşünce, cinlere eğer onlar gaybı bilir olsalardı, aşağılayıcı azap içinde beklemeyeceklerdi diye açığa çıktı.
  16. Sebe’liler için meskenlerinde bir ayet mutlaka olmuştur: “Sağlı sollu iki bahçe. Rabb’inizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Hoş temiz bir belde ve hoşgörülü bir Rab!”
  17. Ki umursamadılar da üzerlerine lahar selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini ham yemişli ve ılgın ağaçlı ve içinde çalılık şeyler olan iki bahçeye değiştirdik.
  18. İşte o inkârları nedeniyle onları cezalandırdık. Biz nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız?
  19. Ve onlarla potansiyelleştirdiğimiz yerleşim yeri arasında ayrıca yerleşim yerleri kıldık. Ve orada araştırma gezileri belirledik. “Orada geceler ve günlerce emniyet içerisinde gezip araştırın!”.
  20. Ki dediler: “Rabb’imiz seferlerimizin arasını uzaklaştır”. Ve kendilerine zulmettiler ki onları öyküler kıldık ve onları hepten darmadağınık ettik. Kesinlikle ondadır her şükreden sabırlı için mutlak ayetler.
  21. Ve mutlaka İblis onlar hakkındaki zannını doğru çıkarmıştır ki müminlerden farklı bir topluluk hariç ona tabi olmuşlardı.
  22. Ve bizim ahirete iman edeni, ondan kuşku içindekinden ayırıp bilmemiz için olandan başka onun onlar üzerinde hiç bir ikna edici otoriter gücü olmadı. Ve senin Rabb’in her şeyin üzerine gözetip koruyucudur.
  23. De ki: Allah’tan başka iddia ettiklerinizi çağırın. Onlar göklerde ve yeryüzünde kütle oluşturan en küçük taneciğe malik değillerdir. Onlar için bu ikisinden hiç bir ortaklık yoktur. Ve O’nun onlardan hiç bir arka çıkanı yoktur.
  24. Ve O’nun indinde ona izin verdiğinin dışındakinin şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince dediler ki: “Rabb’iniz dediği nedir?”. Onlar dediler ki: “O gerçeği ve O, çok yücedir, çok büyük değerli saygındır”.
  25. De ki: Sizi gökten ve yerden rızıklandıran kimdir? De ki: Allah’tır. Ve kesinlikle biz veya özellikle siz mutlaka doğru yol üzerindedir veya apaçık bir sapıklık içindedir.
  26. De ki:  “Size bizim suçumuzdan sorulmaz ve bize sizin işlediklerinizden sorulmaz”.
  27. De ki: Rabb’imiz aramızı toplar. Sonra aramızı gerçek ile açar. Ve O sorun çözücüdür, âlimdir.
  28. De ki: Ona ilave ettiğiniz ortakları bana gösterin! Asla öyle değil. Aksine, O yaptırım güçlü, hâkim Allah’tır.
  29. Ve biz seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcıdan başka amaçla göndermedik. Ve lakin insanların çoğu bilmiyorlar.
  30. Ve diyorlar ki: “Doğrusunu söyleyenlerden oldunuzsa, ne zaman bu vaat?”.
  31. De ki: Ondan bir saat geri kalamayacağınız ve ileri geçemeyeceğiniz vaat edilmiş bir dönem sizin içindir.
  32. Ve kâfirler dediler ki: “Asla bu Kuran’a iman etmeyiz. Ve bundan önce de var olup gelmekte olanlara”. Ve eğer zulmedenleri Rabb’lerinin huzurunda durdurulurken görsen! Bazıları bazılarına söz ile başvurur. Güçsüz sayılanlar büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer siz olmasaydınız, biz mutlaka müminlerden olurduk”.
  33. Büyüklük taslayanlar güçsüz sayılanlara dediler ki: “Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Aksine, siz ağır suçlular oldunuz”.
  34. Güçsüz sayılanlar büyüklük taslayanlara dediler ki: “Aksine, siz gece ve gündüz kurnazlıklar yaptınız. O zaman bizim Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na denkler kılmamızı bize emrediyordunuz”. Ve onlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını sakladılar. Ve kâfirlerin boyunlarının içine tasmalar kıldık. Onlar, işlemekte olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
  35. Ve uyarıcılardan gönderdiğimiz yerleşim yerindekilerden sadece onun şımarmışları dediler ki: “Kesinlikle biz, sizin onunla gönderildiğinizi inkâr edenleriz.
  36. Ve dediler ki: “Biz mallar ve çocuklar olarak çoğunluğuz ve azaba uğratılanlar değiliz”.
  37. De ki: Kesinlikle Rabb’im uygun gördüğüne rızkı esnetip bollaştırır ve ayarlar. Ve lakin insanların çoğu bilmezler.
  38. Ve bizim indimizde sizin durumunuzu iyice yaklaştıracak olan mallarınız değildir ve evlatlarınız olamaz. Sadece iman edip salih amellerde bulunanlar ki işte onlar, onlar içindir işledikleri nedeniyle kat kat karşılık ve onlar localarda güven içindelerdir.
  39. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için o koşuşturanlar; işte onlar azabın içinde hazır edilenlerdir.
  40. De ki: Kesinlikle Rabb’im kullarından uygun gördüğüne rızkı esnetip bollaştırır ve onun için ayarlar. Ve bir şeyden harcadığınızı ki O onun yerine başka verir. Ve O rızık verenlerin en hayırlısıdır.
  41. Ve o dönem onları topluca bir araya getirir. Sonra meleklere der ki: “Bunlar mı özellikle size kulluk ediyordu?”.
  42. Derler ki: “Sensin ilintisiz yegâne egemen. Sensin onların dışında bizim velimiz. Aksine, onlar cinlere kulluk eder oldular ve onların çoğu onlara iman edenlerdir”.
  43. Ki bugün bir kısmınız bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya malik değildir. Ve zulmedenlere deriz ki: “O yalanlamış olduğunuz ateşin azabını tadın!”.
  44. Ve açıklayıcı ayetlerimiz onlar üzerine aktarıldığında dediler ki: “Bu sizi babalarınızın kulluk ettiklerinden alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir”. Ve dediler ki: “Bu kurgulanmış bir kurgudan başkası değildir”. Ve kâfirler onlara geldiğinde o gerçek için dediler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.
  45. Ve biz onlara ders aldıkları kitaplardan vermedik ve senden önce onlara uyarıcılardan göndermedik.
  46. Ve onlardan öncekiler yalanladı. Ve onlardan öncekilere verdiklerimizin onda birine ulaşmadılar da resulümü yalanladılar ki beni tanımamak nasıl oldu?
  47. De ki: Kesin olan, size bir tek öğüt veririm: Allah için ikişerli veya ferdi durumda kalın. Sonra iyice düşünün. Sizinle beraber bulunan kişide cinnet yoktur. O ise sadece şiddetli azabın öncesinde sizin için bir uyarıcıdır.
  48. De ki: Benim sizden ücretten istediğim ki o sizin olsun. Benim ücretim ise yalnızca Allah üzerinedir. Ve O her şey üzerine şahit olandır.
  49. De ki: Kesinlikle Rabb’im gerçekle ortaya döker. O, bilinmeyenleri çok iyi bilendir.
  50. De ki: Gerçek geldi ve batıl ortaya çıkamaz ve iade olamaz.
  51. De ki: Şaşırıp saptımsa ki kesin olarak kendim üzere saptım. Ve doğru yola girdimse ki Rabb’imin bana vahiy etmesi nedeniyledir. Kesinlikle O işitendir, yakın olandır.
  52. Ve eğer sen onları ürktükleri zaman görsen! Ki hiç bir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalandılar.
  53. Ve derler ki: “Biz ona iman ettik”. Ve onlar için uzak bir yerden edinmek nasıl olabilir?
  54. Ve önceden onu inkâr etmişlerdi. Ve uzak bir yerden bilinmeyen için atıyorlardı.
  55. Ve öncesinde taraftarı oldukları kimselere yapıldığı gibi onlarla ve istek duydukları arasındaki ortam değiştirildi. Kesinlikle onlar çekişmeli bir şüphe içinde oldular.

 

 

34. Fatır Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Tapılacak hayranlık, gökleri ve yeri yaratan, ikişer ve üçer ve dörder kanat sahibi melekleri resuller kılan Allah’ındır. O, biçimlendirmede uygun gördüğünü arttırır. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlamaya güç yetirendir.
  3. Allah’ın rahmetten insanlar için açtığına ki sahip çıkıp alıkoyacak yoktur. Ve sahip çıkıp alıkoyduğunu ki O’ndan sonra gönderecek yoktur. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  4. Ey insanlar! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Biçimlendirenlerden Allah’tan başka biri gökten ve yerden sizi rızıklandırır mı? Ondan başka ilah yoktur ki nasıl saptırılıyorsunuz?
  5. Ve seni yalanlıyorlarsa ki senden önceki resuller de yalanlanmışlardı. Ve görevlerin dönüşü Allah’a doğrudur.
  6. Ey insanlar kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ki dünya hayatı sizi aldatmasın. Ve o aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın.
  7. Kesinlikle o şeytan sizin için düşmandır ki onu düşman edinin. Kesin olarak o grubunu ateş halkından olmak için çağırır.
  8. O kâfirler ki onlar içindir şiddetli azap. Ve o iman edenler ve düzeltici işler işleyenler ki onlar içindir cömert karşılık ve hoşgörü.
  9. Ki kötü işi onun için süslenip de onu iyilik olarak gören kişi (için) mi? Ki kesinlikle Allah, O uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğünü doğru yola iletir. Ki onlar üzerine nefsin bitkinliğe kapılıp gitmesin. Kesinlikle Allah onların sanayilerini bilendir.
  10. Ve Allah, O ki rüzgârları gönderir ki bulut olarak etki eder de onu ölmüş bir beldeye sevk eder. Ki ölümünden sonra ona hayat veririz. Dirilme işte onun gibidir.
  11. Kim etkinlik isteyen olursa ki etkinlik toptan Allah’ındır. İyi kelimelerin yükselişi ona doğrudur. Ve iyileştirici işlerdir onu yükselten. Ve o kötülük planları yapanlar ki şiddetli azap ve plan onlar içindir. İşte onlar, onlardır verimsiz olup iflas edenler.
  12. Ve Allah, O sizi topraktan sonra salgıdan biçimlendirdi. Sonra sizi eşler kıldı. Ve O’nun bilimi olmadan hiçbir dişi hamile olamaz ve doğuramaz. Ve ancak bir kitabın içinde olan hariç ömür verilenin ömrü artmaz ve ömründen kısalmaz. Kesinlikle işte o, Allah üzerine kolaydır.
  13. Ve iki deniz eşit değildir. Bu uygun ve tatlı ve içimi kolaydır. Ve bu tuzludur ve acıdır. Ve hepsinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. Ve O’nun fazlından arayasınız diye gemilerin onda suları yara yara akıp gittiğini görürsün. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  14. Geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin içine sokar. Ve isimlendirilmiş son için akan Güneş’e ve Ay’a boyun eğdirdi. İşte O Allah’tır Rabb’iniz. Mülk O’nundur. Ve O’ndan başka dua ettikleriniz herhangi küçücük değersiz bir şeye malik değildir.
  15. Onlara dua ederseniz sizin duanızı işitmezler. Ve eğer duysalar size icabet edemezler. Ve kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Ve o, seni haberdar olanın benzeri gibi bilgilendiremez.
  16. Ey insanlar siz Allah’a muhtaçlarsınız ve Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, o tapılacak övülendir.
  17. O, uygun görürse sizi ortadan kaldırır ve yeni bir biçimlendirmede bulunur.
  18. Ve işte o, Allah üzerine zorlayıcı değildir.
  19. Ve yüklenen başka birinin yükünü yüklenmez. Ve kütlesi artırılan onu taşınmasına doğru çağırsa, ondan bir şey taşınmaz. Ve eğer daha yakınlık sahibi olsa da. Kesin olan: Sen Rabb’lerinin gaybında ondan çekinenleri ve namazı yerine getirenleri uyarırsın. Ve kim arınırsa ki kendisi için arınır. Ve o dönüş Allah’a doğrudur.
  20. Ve kör ile gören eşit değildir.
  21. Ve olmaz karanlıklar ve olmaz aydınlık (eşit).
  22. Ve olmaz gölge ve olmaz sıcak (eşit).
  23. Ve o canlılar eşit değildir ve o ölüler olamaz. Kesinlikle Allah, O uygun gördüğüne işittirir. Ve kabirde olan kişiye işittiren sen değilsin.
  24. Sen ise sadece bir uyarıcısın.
  25. Kesinlikle biz seni gerçekle müjdeleyen olarak gönderdik. Ve her ümmetten ise içlerinden uyarıcılar gelip geçmeyen yoktur.
  26. Ve seni yalanlıyorlarsa ki onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Onların resulleri onlara ispatlayan açıklamalarla ve o paragraflarla ve aydınlatan kitapla gelmişlerdi.
  27. Sonra inkâr edenleri yakaladım ki beni inkâr etmek nasıl oldu?
  28. Hiç görmez misin? Allah gökten bir tür sıvı indirdi de onunla renkleri çeşitli ürünler ve dağlardan beyaz ve tonları çeşitli kırmızı ve kara siyah şeritler çıkardık.
  29. Ve insanlardan ve karasal yabani hayvanlardan ve nimet hayvanlardan renkleri değişik olanlar işte onun gibidir. Kesin olan: Kullarından Allah’tan âlim olanlar çekinir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hoşgörülüdür.
  30. Kesinlikle Allah’ın kitabını aktaranlar ve namazı yerine getirenler ve onlara rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunanlar asla verimsiz olmayan bir ticareti özlemle umabilirler.
  31. Onların karşılığını tamama erdirmek ve kendi fazlından onlara arttırmak içindir. Kesinlikle O hoşgörülüdür, şükredendir.
  32. Ve o ki sana o kitaptan vahiy ettiğimiz, o onun öncesinde de var olanı düzeltici olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kullarından haberdar olandır, görendir.
  33. Sonra o kitaba kullarımızdan seçip elediklerimizden varisler kıldık ki kendisi için zalim olan onlardandır ve orta yolda olanlar onlardandır ve Allah’ın izni ile hayırlarda öne geçenler onlardandır. İşte o,  o çok önemli fazlalıktır.
  34. Adn Cennetleri. Oraya girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler ve orada elbiseleri de özenilecek kusursuzluktadır.
  35. Ve derler ki: Tapılacak övgü bizden o hüznü gideren Allah’a aittir. Ve kesinlikle Rabb’imiz mutlaka hoşgörülüdür, şükredendir (iyi davranışa iyilikle karşılık verendir).
  36. O ki bizi fazlından ikamet yurduna yerleştirdi. Orada bize bıkkınlık dokunmaz ve orada bize bitkinlik dokunmaz.
  37. Ve o kâfirler ki onlar içindir cehennem ateşi. Üzerlerine gerçekleştirilmez ki ölsünler. Ve onun azabı onlardan hafifletilmez. İşte onun gibi karşılığını veririz bütün kâfirlerin.
  38. Ve onlar orada yardım isterler: “Rabb’imiz bizi çıkar. İşlediklerimizin dışında iyileştirici işler yapalım”.  “Ve biz sizi hiç düşünen kimsenin içinde düşünebileceği kadar ömürlendirmedik mi? Ve size uyarıcı da geldi ki tadın! Ki zalimler için yardım edici yoktur”.
  39. Kesinlikle Allah, O göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilir. Kesinlikle O, kafaların sahip olduklarını bilendir.
  40. O, O ki sizi yeryüzünde halifeler kıldı ki kim küfrederse ki küfrü onun aleyhinedir. Ve kâfirlerin küfrü Rabb’leri indinde nefretten başkasını artırmaz. Ve kâfirlerin küfrü kâfirlere hüsrandan başkasını artırmaz.
  41. De ki: “Siz, Allah’tan başka tapmakta olduğunuz ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin yeryüzünde neyi biçimlendirmişlerdir? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz onlara bir kitap verdik de onlar bundan apaçık bir belge üzerinde midirler?” Aksine, zalimlerin bazılarının bazılarına vaat etmesi ise sadece aldatmadır.
  42. Kesinlikle Allah, O gökleri ve yeri kesintiye uğramaksızın sahip çıkarak yerinde tutar. Ve eğer ikisi kesintiye uğrarsa ondan sonra hangi biri ikisine sahip çıkarak yerinde tutar. Kesinlikle O yumuşak davranışlı, hoşgörülü olandır.
  43. Ve güvenirlikleri adına verdikleri sözlerini etkinleştirmek için Allah üzerine, eğer onlara bir uyarıcı gelirse mutlaka ümmetlerin her hangi birinden daha doğru yolda olacaklar diye yemin ettiler. Ki onlara uyarıcı gelince de onlardan nefretten başkasını artırmadı.
  44. Yeryüzünde büyüklenmek istemek ve kötü düzen kurmak! Ve kötü düzen ancak ehlini içine alır ki sadece öncekilerin uygulamalarını mı bekleyip gözetlerler? Ve asla Allah’ın uygulamalarında değiştirme bulamayacaksın. Ve asla Allah’ın uygulamalarında değişme bulamayacaksın.
  45. Ve yeryüzünde hiç gezmezler mi? Ki onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu gözlemlesinler? Ve onlar onlardan kuvvet olarak daha şiddetli oldular. Ve Allah göklerde ve yeryüzünde olan hiç bir şey için aciz olmadı. Kesinlikle O âlim, kadir olandır.
  46. Ve eğer Allah, insanları kazandıkları nedeniyle yakalayıp tutuklasaydı, onun (yeryüzü) sırtı üzerinde hiçbir karasal yabani hayvan bırakmazdı. Ve lakin onları belli bir son için erteler ki onların sonları geldiğinde de kesinlikle Allah kullarını gören oldu.

 

35. Yasin Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ya, Sin.
  3. Ve o hâkim Kuran’a.
  4. Kesinlikle sen mutlaka bir görevle gönderilenlerdensin (resulsün).
  5. Amaca doğru düzenlenmiş yol, yöntem üzerine.
  6. Yaptırım güçlü, özel merhametliden indirme.
  7. Ataları uyarılmayan toplum ki onlar gafiller, uyarmak için.
  8. Mutlaka o söz onların çoğu üzerlerine gerçekleşmiştir ki onlar iman etmezler.
  9. Kesinlikle biz boyunlarına tasmalar kıldık ki çenelerine kadar uzanır da onlar dik başlılardır.
  10. Ve biz onların öncelerinde bir engel ve sonralarında bir engel kıldık ki onları örtüverdik de onlar görüp anlayamazlar.
  11. Ve onları uyarsan veya hiç uyarmasan onlar üzerine eşittir, iman etmezler!
  12. Kesin olan: Sen o zikre tabi olan kimseyi ve görünmediği halde Rahman’dan çekineni uyarırsın ki onu hoşgörü ve cömert bir karşılık ile müjdele.
  13. Kesinlikle biziz, biz o ölülere hayat veririz. Ve onların önceden yaptıklarını ve onların etkilerini yazarız. Ve her şeyi apaçık kanıt dosyası içinde listeledik.
  14. Ve sen onlara, oraya bir görevle gönderilenler (mürseller) geldiği zamanki o yerleşim yeri halkının benzetmesini ver.
  15. Onlara iki tane gönderdiğimizde ki ikisini yalanladılar. Ki üçüncüyle dirençlendirdik de dediler ki: Kesinlikle biz size bir görevle gönderilenleriz (Mürselleriz).
  16. Dediler ki: Siz bize benzer beşerden (etten kemikten insanlardan) başkası değilsiniz. Ve Rahman hiçbir şey indirmedi. Siz ise sadece yalan söylemektesiniz.
  17. Dediler ki: Rabb’imiz biliyor. Kesinlikle biz size mutlaka bir görevle gönderilenleriz.
  18. Ve bizim üzerimize düşen açık bir tebliğden başkası değildir.
  19. Dediler ki: Kesinlikle biz sizin yüzünüzden talihsizleştik. Mutlaka, asla son vermezseniz mutlaka sizi taşlarız ve bizden size mutlaka acı verici bir azap dokunur.
  20. Dediler ki: Talihsizliğiniz sizinledir. Size hatırlatıldı diye mi? Aksine, siz çok aşırı giden bir toplumsunuz.
  21. Ve o şehrin öte tarafından koşarak bir adam geldi. Dedi ki: “Ey toplumum, bir görevle ile gönderilenlere tabi olun.
  22. Sizden ücret istemeyenlere tabi olun. Ve onlar doğru yoldalardır.
  23. Ve bana nedir! Beni yaratana kulluk etmeyeyim! Ve siz O’na başvuruya döndürüleceksiniz.
  24. Ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim? Rahman bana bir zarar vermek istese onların şefaati beni bir şeyden muaf kılmaz ve onlar beni kayıramazlar.
  25. Kesinlikle ben o zaman mutlaka açık bir sapıklık içindeyim.
  26. Kesinlikle ben Rabb’ime iman ettim ki beni dinleyin!”.
  27. Ona denildi: “Gir cennete”. Dedi ki: “Ah keşke toplumum bilseydi!
  28. Rabb’imin beni hoş görmesini ve beni ikram edilenlerden kılmasını”.
  29. Ve ondan sonra onun toplumunun üzerine gökten bir ordu indirmedik ve indirenler değildik.
  30. Olan ise sadece bir tek çığlık titreşimi ki onlar yanıp kül haline geldiler.
  31. Yazık o kullara! Resullerden onlara her gelenle sadece alay eder oldular.
  32. Hiç görmezler mi? Onlardan önceki nesillerden nicesini helak ettik? Kesinlikle onlar onlara geri dönmüyorlar.
  33. Ve de kesinlikle hepsi sadece topluca tarafımızdan hazır edilenlerdir.
  34. Ve bir ayettir onlar için ölü yeryüzü. Ona hayat verdik ve ondan taneler çıkarttık ki onlar ondan beslenirler.
  35. Ve biz orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve orada pınarlar fışkırttık.
  36. Onun ürünlerinden ve ellerinin imal ettiklerinden beslenmeleri için ki şükretmezler mi?
  37. Yerin bitirmekte olduklarından ve nefislerinden ve bilmediklerinden eşeyli çiftlerin hepsinden biçimlendiren O ki ilintisiz yegâne egemendir.
  38. Ve bir ayettir onlar için gece. Gündüzü ondan soyarız ki o zaman onlar karanlıkta kalanlardır.
  39. Ve Güneş, onun için istikrarlı olan bir yer için akar. İşte o, O yaptırım güçlü, O âlimin takdiridir.
  40. Ve Ay, ona evreler ayarladık. Sonunda eski hurma dalı gibi haline geri döner.
  41. Güneş Ay’a yetişecek uygun durumda olamaz. Ve gece gündüzü geçemez. Ve hepsi bir çeşit hacim içindelerdir, bağımsızca davranırlar.
  42. Ve bizim onların zürriyetlerini dolu bir gemide taşımamız onlar için bir ayettir.
  43. Ve onun (geminin) benzerinden binmekte olduklarını onlar için biçimlendirdik.
  44. Ve uygun görürsek onları boğarız ki onlar için yardım çağıran olmaz ve onlar kayrılmazlar.
  45. Bizden bir rahmet ve belirli bir süreye kadar metalandırmamız hariçtir.
  46. Ve onlara: “Öncenizdekileri ve sonranızdakileri ciddiye alıp önemseyin! Olabilir ki merhamet edilirsiniz” dendiğinde,
  47. Ve onlara Rabb’lerinin ayetlerinden bir ayet geldiğinde sadece ona aldırmayanlar olurlar.
  48. Ve onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden infak edin” denildiğinde; o kâfirler iman etmiş olanlara dediler ki: “Eğer gerekli gördüğünde Allah’ın doyuracağı kimseyi biz mi doyuralım? Siz ise sadece apaçık bir sapıklık içindesiniz”.
  49. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerseniz, ne zaman bu vaat?
  50. Onlar, tek bir çığlıktan başkasını bekleyip gözetlemezler. Onlar çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.
  51. Ki bir tavsiyede bulunmaya ve ehillerine geri dönmeye güç yetiremezler.
  52. Ve sura üflendi ki o zaman onlar mezar yapılarından Rabb’lerine doğru akın ederler.
  53. Dediler ki: Eyvahlar bize! Türbelerimizden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman’ın vadettiğidir ve mürseller doğru söylediler.
  54. Olan ise sadece bir tek çığlıktır ki o zaman onlar topluca bizim tarafımızda hazır edilenlerdir.
  55. Ki bugün hiçbir nefse herhangi bir şeyle zulmedilmez ve size işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık verilmez.
  56. Kesinlikle cennet halkı o gün neşeli bir meşgale içindelerdir.
  57. Onlar ve eşleri gölgeliklerdeki sedirler üzerinde yaslananlardır.
  58. Güzel jestler orada onlar içindir ve istedikleri onlar içindir.
  59. Özel merhametli Rabb’den onlara sözlü selam.
  60. Ve ayrışıp ayrılın bugün ey ağır suçlular!
  61. Ey Âdemoğulları! Ben sizden “O şeytana kulluk yapmayın! Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır” diye hiç söz almadı mı?
  62. Ve “Bana kulluk edin. Doğru olan yol budur” diye?
  63. Ve mutlaka o sizden nice uluslardan çoğunu saptırmıştır ki hiç akleder olmadınız mı?
  64. İşte bu o vaat olunduğunuz cehennemdir.
  65. İnkâr eder olmanız nedeniyle bugün ona yaslanın.
  66. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz ve kazanmakta olduklarını elleri bizimle söyleşerek anlatır ve ayakları şahitlik eder.
  67. Ve eğer gerekli görürsek mutlaka onların gözlerinin üzerini silerdik de o yola-yönteme (Sırat köprüsü?) yetişmeye çalışırlardı ki nasıl görüp algılayabilirlerdi.
  68. Ve eğer gerekli görsek, onların mekan sabitlik yeteneklerini yok ederdik de ilerlemeye ve geri dönüp gelmeye güç yetiremezlerdi.
  69. Ve kime uzun ömür verirsek, onun biçimlendirmede tersine çeviririz ki akletmezler mi?
  70. Ve biz ona şiir öğretmedik ve o ona yaraşmaz. O ise sadece bir hatırlatma ve apaçık bir duyurudur.
  71. Diri olanı uyarmak ve sözün kâfirler aleyhine gerçekleşmesi için.
  72. Ve hiç görmezler mi! Ellerimizin imal ettiklerinden onlar için nimet hayvanlar biçimlendirdik ki onlar onlara malikler.
  73. Ve onları onlar için uysallaştırdık ki ondan binerler ve ondan beslenirler.
  74. Ve onlar içindir ondaki faydalar ve içecekler ki şükretmezler mi?
  75. Ve belki desteklenirler diye Allah’tan başka tanrılar edindiler.
  76. Onlar onlara yardım etmeye güçleri yetiremezler ve onlar, onlar için hazır edilmiş ordulardır.
  77. Ki onların sözleri seni hüzünlendirmesin ve kesinlikle biz onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını biliriz.
  78. Ve insan hiç görmez mi? Kesinlikle bizim onu bir salgıdan biçimlendirdik? Ki o zaman o apaçık bir düşmandır.
  79. Ve o biçimlendirilişini unutarak bize bir benzetme ileri sürdü. Dedi ki: Kim hayat verir çürümüş haldeki kemiklere?
  80. De ki: Onu önceki defa inşa eden ona hayat verir. Ve O her türlü biçimlendirmeyi bilendir.
  81. O ki o yeşil çok yıllık bitkiden (oksijen üretendir) sizin için ateş kılandır ki o zaman siz ondan tutuşturanlarsınız.
  82. Ve gökleri ve yeri biçimlendiren O ki onların benzerini biçimlendirmeye kadir değil midir? Aksine! Ve O çok çok biçimlendirendir, bilendir.
  83. Kesin olan: O bir şeyi istediğinde onun emri onun için  “Ol” demektir ki o var olur.
  84. Her şeyin yönetim yetkisi elinde bulunan O ki ilintisiz yegâne egemendir. Ve O’na doğru döndürüleceksiniz.

 

 

 

 

36. Saffat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o saflar halinde dizilenler.
  3. Ki o itip engelleyerek caydıranlar.
  4. Ki o hatırlatma aktaranlar.
  5. Kesinlikle ilahınız bir tekdir.
  6. Göklerin ve yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabb’i. Ve doğuş yerlerinin ve zamanının Rabb’i.
  7. Kesinlikle biz şimdiki yeryüzü hayatındaki göğü takımyıldızlarla süsledik.
  8. Ve cüretkâr her türlü bozucudan (şeytandan) koruyucu olarak.
  9. Onlar yüce ileri gelenleri dinleyemezler. Ve her yandan atılıp kovulurlar.
  10. Def edilerek. Ve onlar içindir sürekli azap.
  11. Sadece kim bir sıyrılmayla sıyrılırsa ki ona delip geçen parlak meteor tabi olur.
  12. Ki onlara sor. Onlar mı biçimlendiriliş olarak daha şiddetli? Yoksa bizim biçimlendirdiklerimiz mi? Kesinlikle biz onları yapışkan çamurdan biçimlendirdik.
  13. Aksine, onlar alay ederlerken sen onlara şaştın.
  14. Ve onlara hatırlatıldığında hatırlamazlar.
  15. Ve bir ayet gördüklerinde alaya almak isterler.
  16. Ve derler ki: Bu ise sadece apaçık bir sihirdir.
  17. Biz öldüğümüzde ve toprak ve kemik olduğumuzda mı? Kesinlikle biz mi mutlaka dirilenleriz?
  18. Ve evvelki atalarımız mı?
  19. De ki: Evet, aşağılanmışlar olarak.
  20. Ki o sadece bir tek itilip kovulmadır da onlar bakakalırlar.
  21. Ve derler ki: Vay bize bu yargılama (din) günüdür.
  22. Bu, sizin yalanlamakta olduğunuz o ayrışma günüdür.
  23. O zalimleri ve eşlerini ve kulluk yaptıklarını bir araya toplayın!
  24. Allah’tan başka. Ki onlara cehimin yoluna doğru rehberlik edin.
  25. Ve durdurun onları. Kesinlikle onlar sorgulananlar.
  26. Ne oluyor size? Yardımlaşmıyorsunuz!
  27. Aksine, onlar bugün teslim olanlardır.
  28. Ve bazıları bazıları ile yüzleşerek birbirlerine sorarlar.
  29. Derler ki: Kesinlikle sizler bize kutsal durumda bulunur oldunuz.
  30. Derler ki: “Aksine, siz hiç iman eden olmadınız.
  31. Ve bizim için sizin üzerinize ikna edici bir otoritemiz olmadı. Aksine, siz haddi aşan bir toplum oldunuz.
  32. Ki Rabb’imizin aleyhimize sözü gerçek oldu. Kesinlikle biz mutlaka tadanlardanız.
  33. Ki sizi azdırdık. Kesinlikle biz azanlardan olduk”.
  34. Ki kesinlikle onlar o gün azapta ortaklardır.
  35. Kesinlikle biz ağır suçlulara işte onun gibi yaparız.
  36. Kesinlikle onlara “Allah’tan başka ilah yoktur” dendiği zaman kibirlenenlerden oldular.
  37. Ve derler ki: Kesinlikle biz cinlenmiş bir şair için ilahlarımızı mutlak terk edenler miyiz?
  38. Aksine! O gerçekle geldi ve mürselleri (bir amaç, görevle gönderilenleri) doğruladı.
  39. Kesinlikle siz can yakıcı azabı mutlaka tadanlarsınız.
  40. Ve işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık verilmezsiniz.
  41. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.
  42. İşte onlar, onlar içindir o rızık.
  43. Ve jestler ve onlar ikram edilenlerdir.
  44. Nimet Cennetleri içinde.
  45. Birbirine karşılıklı tahtlar üzerinde.
  46. Üzerlerinde sarnıçtan kâseler ile dönülür.
  47. Bembeyaz, içenler için lezzetli.
  48. İçinde kötü bir yan etki yoktur. Ve ondan zehirlenip bitkinleşmezler.
  49. Ve indlerindedir o bakışları sınırlandırılmışlar.
  50. Sanki onlar saklı yumurta gibilerdir.
  51. Ki bazısı bazısıyla yüzleşerek sorarlar!
  52. Onlardan bir söyleyen der ki: Benim bir yakınım oldu.
  53. Derdi ki: “Kesinlikle sen mutlaka doğrulayanlardan mısın?
  54. Öldüğümüz ve toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, kesinlikle biz mutlaka yargılananlar mıyız?”.
  55. Dedi ki: Siz bir malumata ulaşanlardan mısınız?
  56. Ki araştırdı da onu cehim düzeyi içinde gördü.
  57. Dedi ki: Allah’a yemin olsun. Neredeyse beni mutlaka yuvarlayacaktın!
  58. Ve Rabb’imin nimeti olmasaydı mutlaka hazır edilenlerden olurdum.
  59. Ki biz ölümlüler değil miyiz?
  60. Önceki ölümümüzden hariç ve biz azap edilenler değiliz.
  61. Kesinlikle bu, mutlaka o büyük kurtuluştur.
  62. Ki o çalışanlar bunun benzeri için mutlaka çalışsınlar.
  63. Konukluk açısından işte o mu daha iyidir? Yoksa o zakkum kaynağı mı?
  64. Kesinlikle biz onu o zalimler için fitne kıldık.
  65. Kesinlikle o cehimin kökü içinden çıkan rezerv kaynaktır.
  66. Onun goncası (yükseleni) o şeytanların başları gibidir.
  67. Ki kesinlikle onlar ondan mutlaka içlerine alarak onunla o karınları dolduranlardır.
  68. Sonra üzerlerine mutlaka nemli sıcaktan karışım kesinlikle onlar içindir.
  69. Sonra kesinlikle onların dönüş mutlaka o cehimedir.
  70. Kesinlikle onlar atalarını sapkınlar olarak buldular.
  71. Ki onların etki izleri üzerinde düşünmeden dalıp gidiyorlar.
  72. Ve mutlaka onlardan önce evvelkilerin çoğu sapmışlardı.
  73. Ve mutlaka onların içine uyarıcılar göndermiştik.
  74. Ki gözlemle! Uyarılanların sonu nasıl oldu?
  75. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.
  76. Ve mutlaka Nuh bize seslenmişti ki mutlaka ne güzel icabet edenler.
  77. Ve onu ve ehlini büyük felaketten kurtardık.
  78. Ve onun zürriyetini o baki kalanlar kıldık.
  79. Ve sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.
  80. Selam, Nuh üzerine âlemler içinde.
  81. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  82. Kesinlikle o, o iman etmiş kullarımızdandı.
  83. Sonra o diğerlerini suda boğduk.
  84. Ve mutlaka İbrahim onun kesinlikle taraftarlarındandı.
  85. Rabb’ine selim bir kalp ile geldiğinde.
  86. Babasına ve toplumuna: “Kulluk ettikleriniz nedir?
  87. Allah’tan başka sahte tanrılar mı istiyorsunuz?
  88. Ki siz Âlemlerin Rabb’ini ne zannediyorsunuz?” dediğinde.
  89. Ki o gökcisimlerine doğru göz attı.
  90. Ki “Kesinlikle ben rahatsızım” dedi.
  91. Ki arkalarını dönüp uzaklaştılar.
  92. Ki gizlice onların ilahlarına doğru yöneldi de dedi ki:  “Beslenmez misiniz?
  93. Size ne oluyor? Nutuk atmıyorsunuz!
  94. Ki sağ eliyle ittirerek dengesini bozmak için onlara doğru yöneldi.
  95. Ki aceleyle koşarak ona doğru yaklaştılar.
  96. Dedi ki: Yonttuğunuza mı kulluk yapıyorsunuz?
  97. Ve Allah, O sizi ve yapmakta olduklarınızı biçimlendirdi.
  98. Dediler ki: Onun için bir bina bina edin ki onu cehimin içinde sergileyin.
  99. Ki onun için tuzak kurmak istediler de onları en sefiller kıldık.
  100. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben Rabb’ime doğru yola çıkıyorum, O bana rehberlik edecek.
  101. Rabb’im bana salihlerden hibe et”.
  102. Ki onu yumuşak huylu, nazik bir erkek çocuk ile müjdeledik.
  103. Ki onunla birlikte koşacak duruma ulaşınca dedi ki: “Ey oğulcuk! Kesinlikle ben seni uykumda kesinlikle seni boğazlar görüyorum. Ki gözlemle, gördüğün nedir?”. Dedi ki: “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın”.
  104. Ki ikisi teslim olduğunda ve onu şakağı için yatırdığında.
  105. Ve ona  “Ey İbrahim” diye seslendik.
  106. Rüyanı doğrulamışsın. Kesinlikle biz iyi davrananların karşılığını işte onun gibi veririz.
  107. Kesinlikle bu, mutlaka o apaçık denemedir.
  108. Ve ona büyük bir kurbanlıkla fidyelik verdik.
  109. Ve o sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.
  110. Selam, İbrahim üzerine!
  111. İyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  112. Kesinlikle o iman etmiş kullarımızdandı.
  113. Ve onu salihlerden nebi İshak’la müjdeledik.
  114. Ve onun üzerine ve İshak üzerine potansiyeller kıldık. Ve ikisinin zürriyetindendir o iyi davrananlar ve o açıkça kendileri için zalim olanlar.
  115. Ve mutlaka Musa ve Harun’a büyük iyilikte bulunmuştuk.
  116. Ve ikisini ve topluluklarını o büyük felaketten kurtardık.
  117. Ve onları her türlü destekledik de onlar galipler oldular.
  118. Ve ikisine net anlaşılan kitabı verdik.
  119. Ve ikisini dosdoğru olan yola rehberlik ettik.
  120. Ve sonrakiler içinde ikisi üzerine terk ettik.
  121. Selam, Musa ve Harun üzerine.
  122. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  123. Kesinlikle o ikisi iman etmiş kullarımızdandı.
  124. Ve kesinlikle İlyas mutlaka mürsellerdendi.
  125. O zaman toplumuna dedi ki:  “Önemsemez misiniz?”.
  126. Ve biçimlendirenlerin en iyisini bırakarak Bael’e mi dua edersiniz?
  127. Allah’tır sizin Rabb’iniz ve önceki atalarınızın Rabb’i.
  128. Ki onu yalanladılar da kesinlikle onlar mutlaka hazır edilenlerdir.
  129. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.
  130. Ve sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.
  131. Selam İlyas üzerine.
  132. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  133. Kesinlikle o iman etmiş kullarımızdandı.
  134. Ve kesinlikle Lut mutlaka mürsellerdendi.
  135. O zaman onu ve ailesini topluca kurtardık.
  136. Kalıntılar içindeki bir kocakarı hariçtir.
  137. Sonra diğerlerini yerle bir ettik.
  138. Ve kesinlikle siz sabaha doğru onların üzerinden mutlaka geçip gidersiniz.
  139. Ve gece vakti ki akıl etmez misiniz?
  140. Ve kesinlikle Yunus mutlaka mürsellerdendi.
  141. O zaman doldurulmuş gemiye doğru kaçtı.
  142. Ki kuraya katıldı da kaydırılanlardan oldu.
  143. Ki kendini kınarken onu bir balina bütün olarak yuttu.
  144. Ki eğer o, çok tesbih edenlerden olmasaydı.
  145. Mutlaka tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
  146. Ki onu hasta bir halde kusmukla (gri amber) beraber fırlattık.
  147. Ve üzerine pamuk cinsinden çok yıllık bir bitki bitirdik.
  148. Ve onu yüz bin veya artana doğru bir görev için gönderdik.
  149. Ki iman ettiler de onları bir süreye kadar metalandırdık.
  150. Ki onlara fikir sor: Kızlar senin Rabb’inin ve erkek çocuklar onların mı?
  151. Yoksa onlar şahitlik ederken biz melekleri dişiler olarak mı yarattık.
  152. Dikkat edin! Kesinlikle onlar yalancılıklarından dolayı derler ki:
  153. “Allah çocuk sahibi oldu” . Ve kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  154. O kızları erkek çocuklara eleyip seçti mi?
  155. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
  156. Ki hiç mi öğüt alıp düşünemiyorsunuz?
  157. Yoksa size mi aittir apaçık ikna edici bir delil?
  158. Ki doğru söyleyenler oldunuzsa getirin kitabınızı.
  159. Ve O’nun ile cinler arasında bir soy-bağı kıldılar. Ve mutlaka cinler onların (kendilerinin) gerçekten hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
  160. Allah onların vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.
  161. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.
  162. Ki siz ve kulluk ettikleriniz.
  163. Siz O’nun aleyhine fitneleyenler değilsiniz.
  164. Cehime yaslanan kişi hariçtir.
  165. Ve bizden olanlar, sadece onun içindir malum makam.
  166. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o dizilenler.
  167. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o tesbih edenler.
  168. Ve onlar ise mutlaka diyenler oldular:
  169. “Eğer kesinlikle indimizde öncekilerden bir hatırlatma bulunsaydı.
  170. Mutlaka Allah’ın saflaştırılan kullarından olurduk!”.
  171. Ki onu inkâr ettiler de yakında bilecekler.
  172. Ve mutlaka kelimemiz mürsel kullarımız için öncelikli olmuştur.
  173. Kesinlikle onlar, mutlaka onlardır o yardım edilenler.
  174. Ve kesinlikle bizim ordumuz, mutlaka onlardır o galip olanlar.
  175. Ki sen bir süreye kadar onlara ters davran.
  176. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp anlayacaklar.
  177. Ki azabımızı mı acele istiyorlar?
  178. Ki onların sahasına indiğinde de ne kötüdür o uyarılanların dönüşümü.
  179. Ve sen bir süreye kadar onlara ters davran.
  180. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp anlayacaklar.
  181. İzzet Rabb’i olan senin Rabb’in onların vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.
  182. Ve selam mürsellerin üzerinedir.
  183. Ve tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah içindir.

 

37. Sad Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Sad ve hatırlatma sahibi Kuran’a.
  3. Aksine, o kâfirler direnç ve ayrılık içindeler.
  4. Onlardan önceki nice nesilleri yıkıma uğrattık da onlar bağrıştılar. Ve yeltenme zamanı değildi.
  5. Ve onlardan bir uyarıcı gelmesini acayip buldular. Ve o kâfirler dediler ki: Bu çok yalancı bir sihirbazdır.
  6. İlahları bir tek ilah mı kılıyor? Kesinlikle bu mutlaka acayip bir şeydir!
  7. Ve onların ileri gelenleri  “Yürüyüş yapın ve ilahlarınız üzerine sabredin. Kesinlikle bu istenen bir şeydir” diye ileri atıldılar.
  8. “Biz bunu son inanç birliğinde (millet) işitmedik. Bu ise sadece tasarıdır.
  9. Bizim aramızda o zikir (Kur’an) onun üzerine mi indirildi?”.  Aksine, onlar zikirden şüphe içindelerdir. Aksine, henüz onlar azabımı tatmadılar.
  10. Yoksa o yaptırım güçlü, hibe eden Rabb’inin rahmet hazineleri onların indinde midir?
  11. Yoksa göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü onlar için midir? Ki mutlaka araç gereçler içinde yükselsinler.
  12. Onlar orada grup ordularından bozguna uğratılmış bir ordudur.
  13. Onlardan öncesinde Nuh toplumu ve Ad ve kalıcı binalar sahibi Firavun yalanladı.
  14. Ve Semud ve Lut’un toplumu ve Eyke halkı işte onlar o gruplardır.
  15. Hepsi ise sadece resulleri yalanladılar da misillemem gerçek oldu.
  16. Ve bunlar onun için ondan üstünü olmayan bir çığlık titreşiminden başkasını gözetlemiyorlar.
  17. Ve dediler ki: Rabb’imiz! Hesap günü öncesinde bizim için payımızı çabuklaştır.
  18. Onların dedikleri üzerine sabret ve bizim hünerler sahibi kulumuz Davud’u hatırla. Kesinlikle o çok tövbekârdı.
  19. Kesinlikle biz sabah akşam onunla birlikte tesbih eden dağları hizmete verdik.
  20. Ve kuşları toplu olarak,  hepsi ona karşı sorumluluk duyanlardı.
  21. Ve onun mülkünü şiddetlendirdik. Ve ona hikmet ve hitap fazlalığı verdik.
  22. Ve sana o davacıların bilgisi geldi mi? Onların yüksek duvardan mihraba tırmandıklarında.
  23. Davud’un yanına vardıklarında ki o onlardan ürktü. Dediler ki: “Korkma!”. Biz, bazımız bazımızın üzerine haksızlık yapan iki hasım gurubuz. Ki aramızda gerçek -doğruyla hüküm ver. Ve aşırılığa kaçma ve bizi eşit tutuma rehberlik et.
  24. Kesinlikle bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var. Ve benim bir koyunum var. Ki dedi ki: “Beni ona kefil yap”. Ve bana hitap etmede baskın geldi.
  25. Dedi ki:  “Senin koyununu onun koyunlarına katmak istemekle mutlaka sana zulüm yapmıştır. Ve kesinlikle katanların çoğunluğu mutlaka bazıları bazılarının üzerine haksızlık yapar. O iman edenler ve ameli salih işleyenler hariçtir. Ve onlardan olanlar azdır”. Ve Davud kesin olarak onu zorlukla sınadığımızı zannetti de Rabb’inden hoş görü istedi. Ve düşkün olarak rükûa kapandı.
  26. Ki onu hoş gördük. Ve kesinlikle bizim indimizde mutlak çok yakınlık ve güzel bir yuva onu içindir.
  27. Ey Davut! Kesinlikle biz seni yeryüzünde halife kıldık ki insanlar arasında gerçek ile hükmet. Ve hevese uyma ki seni Allah yolundan saptırır. Kesinlikle Allah yolundan sapanlar, hesap gününü ihmal etmeleri nedeniyle şiddetli azap onlar içindir.
  28. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri boş yere biçimlendirmedik. İşte o, kâfirlerin zannıdır ki vay o kâfirler için o ateşten?
  29. Yoksa biz, iman eden ve salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi mi kılarız? Veya muttakileri kural tanımazlar gibi mi kılarız?
  30. Sana indirdiğimiz kitap, ayetlerinin dikkatle incelenmesi ve bilgili akıl sahiplerinin düşünüp anlaması için potansiyelleştirilmiştir.
  31. Ve biz Davud’a Süleyman’ı hibe ettik. O, ne güzel kuldu. Kesinlikle o, tövbekârdı.
  32. O zaman ona akşama yakın, çok iyi disiplinize edilmiş safkan atlar sunuldu.
  33. Ki o dedi ki: Kesinlikle ben, daha iyi olan sevgisini o engel arkasına saklanıncaya kadar Rabb’imi anmaktan hoş buldum.  
  34. Dedi ki: “Onları bana geri getirin”. Ki bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.
  35. Ve mutlaka Süleyman’ı denemiştik. Ve onu tahtı üzerinde bir ceset olarak sergiledik. Sonra pişmanlığını belirterek tövbekâr oldu.
  36. Dedi ki: Rabb’im beni hoş gör. Bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk hibe et. Kesinlikle sen o armağan edensin.
  37. Ki rüzgâr gücünü onun hizmetine verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça akardı.
  38. Ve her bina yapıcı ve araştırmacı şeytanları.
  39. Ve kelepçeler içinde iliştirilmiş diğerlerini.
  40. Bu bizim bağışımızdır ki memnun et veya istersen hesapsızca sahip çık.
  41. Ve kesinlikle bizim indimizde mutlaka çok yakınlık ve güzel bir yuva onu içindir.
  42. Ve kulumuz Eyyub’u zikret. O zaman o, Rabb’ine seslendi: Kesinlikle bana o şeytan kısıtlılık ve azap ile dokundu.
  43. Ayağınla tepin! İşte bu yıkanacak ve içilecek soğuk.
  44. Ve onun ehlini ve onun benzerini bizden bir merhamet ve bilgili akıl sahiplerine hatırlatma olarak ona armağan ettik.
  45. Ve eline bir demet al da onunla ittirip ötele. Ve yeminini bozma. Kesinlikle biz onu sabreden bulduk. Ne güzel kul! Kesinlikle o, tövbekârdı.
  46. Ve hünerler ve basiret sahibi olan kulumuz İbrahim’i ve İshak’ı ve Yakub’u zikret.
  47. Kesinlikle biz onları özellikle dönüş yurdunu düşünenler olarak saflaştırdık.
  48. Ve kesinlikle onlar bizim indimizde mutlaka hayırlı seçkinlerdendir.
  49. Ve İsmail’i ve Elyasa’yı ve Zülkifl’i zikret. Ve hepsi hayırlılardandır.
  50. Bu bir hatırlatmadır. Ve kesinlikle en güzel yuva önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  51. Kapıları onlara açılmış Adn Cennetleri!
  52. İçinde yaslanıp kurulmuş olarak; orda birçok yemişler ve içecekler istemektelerdir.
  53. Ve indlerinde gözlerini yalnız eşlerine dikmiş esaslı güzeller.
  54. İşte bu, o hesap günü için size vaat edilenlerdir.
  55. Kesinlikle bu, bizim rızkımızdır. O tükenenlerden değildir.
  56. Bu ve kesinlikle azgınlar içindir mutlak daha kötü bir yuva.
  57. Cehennem! Ona yaslanırlar ki ne kötü döşektir.
  58. İşte bu ki sıcak sıvı ve koyu, onu mutlaka tadarlar.
  59. Ve onun durumunda diğer çiftler.
  60. İşte bu kafile düşüncesizce sizin peşinize düşenlerdir. Onlara rahatlık yoktur. Kesinlikle onlar cehenneme yaslananlardır.
  61. Dediler ki: Aksine, size rahatlık yoktur. Bizim için onu önceden yapan sizsiniz ki ne kötü bir karargâh!
  62. Dediler ki: Rabb’imiz! İşte bunu kim bizim önümüze sunduysa ki onun ateşteki azabını kat kat arttır.
  63. Ve dediler ki: “Bize ne oldu? Daha dezavantajlı saymış olduğumuz adamları göremiyoruz!
  64. Onları alay konusu edindik. Yoksa görüp algılama onlardan körleşti mi?”.
  65. Kesinlikle işte o, cehennem ehlinin çekişmesi mutlaka gerçektir.
  66. De ki: Kesin olan ben bir uyarıcıyım. Ve her şeyin üstesinden gelici, yegâne Allah’tan başkası ilahlardan biri ilah değildir.
  67. O hoşgörülü, yaptırım güçlü göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb’idir.
  68. De ki: Bu büyük bir bilgidir.
  69. Siz onunla ilgilenmeyenlersiniz.
  70. Yüce İleri Gelenlerle, onlar tartışırlarken benim için bilimden olmadı.
  71. Bana vahiy olunan ise kesinlikle benim apaçık bir uyarıcı olmamdan başkası değildir.
  72. O zaman Rabb’in meleklere dedi ki: “Kesinlikle ben çamurdan beşer biçimlendirenim”.
  73. Ki onu bir düzeye getirdiğim ve ruhumdan onun içine üflediğimde ki onun için secde edenler (hürmetkâr) durumuna geçin.
  74. Ki melekler, onların hepsi topluca secde ettiler.
  75. İblis hariç, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
  76. Dedi ki: Ey İblis! İki elimle biçimlendirdiğim için secde etmekten seni ne men etti? Kibirlendin mi? Yoksa o Yüce Olanlardan mı oldun?
  77. Dedi ki: Ben ondan daha iyi durumdayım. Beni ateşten biçimlendirdin. Ve onu çamurdan biçimlendirdin.
  78. Dedi ki: Ki çık oradan. Ki kesinlikle sen kovulansın.
  79. Ve kesinlikle yargılama gününe kadar lanetim senin üzerindedir.
  80. Dedi ki: Rabb’im! Ki bana diriliş gününe kadar tolerans tanı.
  81. Dedi ki: Ki kesinlikle sen tolerans tanınanlardansın.
  82. O malum vaktin dönemine kadar!
  83. Dedi ki: Ki senin etkinliğin ile mutlaka onları toptan azdıracağım.
  84. Onlardan saflaştırılmış kulların hariç!
  85. Dedi ki: Ki gerçek. Ve ben gerçeği söylerim.
  86. Mutlaka cehennemi senden ve onlardan sana uyanlarla topluca dolduracağım.
  87. De ki: Ben onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve kendiliğinden bir yükümlülük getirenlerden değilim.
  88. O ise sadece âlemler için bir hatırlatmadır.
  89. Ve onun bilgisini bir müddet sonra mutlaka öğreneceksiniz.

 

38. Zümer Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O kitabın indirilişi yaptırım güçlü, hakîm Allah’tandır.
  3. Kesinlikle biz o kitabı sana gerçekle indirdik ki dini O’na halis kılan olarak Allah’a kulluk et.
  4. Dikkat edin! Halis din Allah’ındır. Ve “Biz onlara başka değil sadece bizi Allah’a yakın olmaya mutlaka çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” diyerek ondan başka veliler edinenler; Kesinlikle Allah, içinde bulunup ihtilaf ettikleri için aralarında hüküm verecektir. Kesinlikle Allah, yalancı kâfir kimseye hidayete etmez.
  5. Eğer Allah çocuk edinmeyi isteseydi, mutlaka biçimlendirdiklerinden uygun gördüğünü eleyerek seçerdi. O (mahlûkatının özelliklerinden) ilintisiz yegâne egemendir. O ki bir tek, her şeyin üstesinden gelen Allah’tır.
  6. Gökleri ve yeri gerçek ile biçimlendirdi. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü gecenin üzerine sarar. Ve Güneş’i ve Ay’ı hizmete sundu. Hepsi belli bir son için akar. Dikkat edin! O yaptırım güçlüdür, çok hoşgörülüdür.
  7. Sizi bir tek nefisten (diş türünden) biçimlendirdi. Sonra o dişi türünden o dişi türünün eşini (erkeği) kıldı. Ve sizin için nimet hayvanından sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınları içindeki üç belirsizlik içinde biçimden biçime biçimlendirir. İşte O Allah rabbinizdir. Mülk O’nundur. O’dan başka ilah yoktur ki nasıl uzaklaştırılıp çevriliyorsunuz?
  8. İnkâr ederseniz ki Allah sizden ihtiyaçsızdır. Ve kulları için küfre razı değildir. Ve şükür ederseniz sizin için ona razı olur. Ve yük yüklenen başka birinin yükünü yüklenmez. Sonra başvuru için dönüşünüz Rabb’inize doğrudur ki işlemekte olduklarınızı size bildirecektir. Kesinlikle O kafaların sahip olduklarını bilendir.
  9. Ve insana bir zorluk dokunduğu zaman Rabb’ine, O’na düşkün olarak dua eder. Sonra ona O’nun nimetinden sağladığı zaman önceden O’na dua eder olduğunu önemsemeyip unutur. Ve O’nun yolundan saptırması için Allah’a denkler kılar. De ki: Küfrünle birazcık metalan. Kesinlikle sen ateş halkındansın.
  10. Oysa o, gece vakitlerinde kalkıp secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat eden, ahiretten endişe eden ve Rabb’inin rahmetini özlemle umut eden kişi mi? De ki: O bilenler ve o bilmeyenler aynı düzeyde midir? Kesin olarak akıllı bilgililer düşünüp anlar.
  11. De ki: Ey o iman eden kullarım, Rabb’inizi önemseyin. Bu dünyada iyilik yapanlar içindir iyilik. Ve Allah’ın arzı geniştir. Kesin olarak sabredenlere onların karşılığı hesapsızca verilip tamamlanacaktır.
  12. De ki: Dini O’na halis kılan olarak Allah’a kulluk etmekle emrolundum.
  13. Ve müslümanların öncüsü olmak için emrolundum.
  14. De ki: Kesinlikle ben Rabb’ime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.
  15. De ki: Allah’a, ben dinimi O’na halis kılan olarak kulluk ederim.
  16. Ki siz ondan başka uygun gördüğünüze kulluk edin. De ki: Kesinlikle o hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ehlini hüsrana uğratanlardır. Dikkat edin! İşte o, o apaçık hüsrandır.
  17. Onlar içindir üstlerinden ateşten gölgelikler ve altlarından ateşten gölgelikler. İşte o, Allah kullarını onunla korkutur. “Ey kullarım! Ki beni önemseyip, ciddiye alın”.
  18. Ve o, süflilikten ona kulluk ederim diye kaçınan ve Allah’a düşkün olanlar, onlar içindir müjde ki kullarımı müjdele.
  19. Onlar ki o sözü işitirler de onun en güzeline tabi olurlar. İşte onlar, onlar ki Allah’ın onlara rehberlik ettikleridir ve işte onlar, onlardır o akıllı bilgililer.
  20. Ki azap kelimesi onun üzerinde gerçek olan kimseyi mi? Ki sen mi ateş içindekini kayıracaksın?
  21. Lakin o, Rabb’lerini önemseyenler, onlar içindir üst üste bina edilmiş, altlarından nehirler akan Allah’ın vadi localar. Allah vadinde değiştirme yapmaz.
  22. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O gökten bir tür sıvı indirdi de onu yerin içinde sızıntı kaynağına sokup yerleştirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarır. Sonra uzayıp kurur ki onu sararmış görürsün. Sonra onu kurumuş kırıntılar kılar. Kesinlikle işte ondadır akıllı bilgi sahipleri için mutlak öğüt alınacak bir düşünüp kavrama (zikr).
  23. Ki Allah’ın kafasını İslam için açıp genişlettiği kişi mi? Ki o Rabb’inden bir nur üzeredir. Ki vay o, Allah’ın zikrinden kalpleri katılaşmış olanlar için! İşte onlar apaçık bir sapkınlık içindelerdir.
  24. Allah, O sözün en güzelini ikil benzeşen bir kitap olarak indirdi. Rabb’lerinden çekinenlerin ondan derileri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine doğru yumuşar. İşte o, Allah’ın hidayetidir. Allah onunla uygun gördüğüne hidayet eder. Ve kimi Allah şaşırtırsa ki onun için hidayet edenlerden yoktur.
  25. Ki kıyamet günü o kötü azaba yüzü ile tepki veren mi? Ve zalimlere  “Kazanır olduklarınızı tadın” dendi.
  26. Onlardan öncekiler yalanladılar da azap onlara hiç şuurunda olmadıkları yerden geldi.
  27. Ki Allah onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ve mutlaka ahiret azabı önemde daha büyüktür. Eğer bilir olsalar!
  28. Ve mutlaka biz bu Kuran’da insanların hatırlayıp öğüt almaları için her benzetmeden öne sürmüşüz.
  29. Onlar ciddiye alabilsinler diye çarpıklık bulunmayan Arapça bir duyuru olarak.
  30. Allah bir benzetme verdi: Çekişen ortaklar içinde bulunan bir adam ve bir adam için barış içinde olan bir adam, benzerlik olarak aynı durumda mıdır? Tapılacak övgü Allah’a aittir. Aksine, onların çoğu bilmezler.
  31. Kesinlikle sen ölümlüsün ve kesinlikle onlar ölümlüler.
  32. Sonra kesinlikle sizler kıyamet günü Rabb’inizin huzurunda davalaşacaksınız.
  33. Ki Allah üzerine yalan söyleyenden ve ona geldiğinde o gerçek-doğruyu yalanlayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için ikametgâh cehennem içinde değil midir?
  34. Ve o gerçek-doğru ile gelenler ve onu doğrulayanlar; işte onlar, onlardır muttaki (önemsemiş) olanlar.
  35. Onlar içindir Rabb’leri indinde uygun gördükleri. İşte o, iyi davrananların karşılığıdır.
  36. O, Allah’ın onların işlediklerinin en kötüsünü örtmesi içindir ve onların işlediklerin en güzelinin karşılığı ile onlara karşılık vermesi içindir.
  37. Allah kuluna kâfi değil midir? Ve seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Ve Allah kimi saptırırsa ki onun için hiç bir yol gösterici yoktur.
  38. Ve Allah kime yol gösterirse ki onun için bir saptırıcı yoktur. Allah intikam sahibi, yaptırım güçlü değil midir?
  39. Ve mutlaka onlara  “Gökleri ve yeri biçimlendiren kimdir?” diye sorsan, mutlaka derler ki: “Allah”.  De ki: “Ki Allah’tan başka dua ettiklerinizi görmez misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O’nun zararını giderebilirler mi? Veya bana bir rahmet isterse, onlar O’nun rahmetine sahip çıkabilirler mi?”. De ki: “Allah bana yeter”. Tevekkül edenler, O’na tevekkül ederler.
  40. De ki: Ey toplumum imkânlarınız üzere çalışın. Kesinlikle ben çalışanım. Ki sonrasında bileceksiniz.
  41. Onu rezil eden azaba kim uğruyor ve kalıcı azap kime helal (serbest) oluyor?
  42. Kesinlikle biz insanlar için senin üzerine o kitabı gerçekçi olarak indirdik ki kim yolu buldu ise kendisi içindir. Ve kim saptı ise kesin olarak onun aleyhinedir. Ve sen onların üzerlerine kefil değilsin.
  43. Allah, O ölümü esnasında nefsi vefat ettirir ve hiç ölmeyenin uykusunda ki o üzerine ölüm gerçekleşene sahip çıkıp tutar ve diğerini isimlendirilmiş bir sona kadar gönderir. Kesinlikle ondadır çok düşünen bir toplum için ayetler.
  44. Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: Ve eğer onlar herhangi bir şeye malik olur değillerse ve akıl erdiremiyorlarsa da mı?
  45. De ki: Şefaat topluca Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’nun huzuruna döndürüleceksiniz.
  46. Ve Allah bir olarak anıldığı zaman o ahirete inanmayanların kalpleri sıkılır. Ve O’dan başka olanlar anıldığı zaman ise onlar müjdeleşirler.
  47. De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, bilineni ve bilinmeyeni bilen Allah’ım sensin anlaşmazlık içinde olduklarında kulların arasında hüküm veren.
  48. Ve eğer yeryüzünde olanlar topluca ve onunla beraber bir misli o zalimlerin olsaydı; kıyamet günündeki kötü azaptan dolayı onunla mutlaka fidye verirlerdi. Ve Allah’tan onlar için hiç hesaplar olmadıkları ortaya çıkar.
  49. Ve kazanır oldukları kötülükler onlar için ortaya çıkar. Ve alay eder oldukları onlarla gerçek olur.
  50. Ki insana bir zorluk dokunduğunda bize dua eder. Sonra biz ona bir nimet sağladığımızda der ki:  “Kesin olarak o bana bilim üzere verildi”. Aksine, o fitnedir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  51. Onlardan öncekiler onu söylemişti ki kazanır oldukları onlara muafiyet sağlamadı.
  52. Ki kazandıklarının kötülükleri onlara isabet etti. Ve bunlardan zulmedenlere kazandıklarının kötülükler isabet edecektir. Ve onlar etkisizleştirenler değillerdir.
  53. Ve hiç bilmiyorlar mı ki kesinlikle Allah uygun gördüğüne rızkı esnetip bollaştırır ve belli bir oranda kılar. Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum için mutlak ayetler.
  54. De ki: Ey kendi nefisleri (benlikleri) üzerine aşırı davranan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Kesinlikle Allah, O suçları topluca hoş görür. Kesinlikle O, O hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  55. Ve azabın size gelmesinden önce Rabb’inize düşkün olun ve O’na teslim olun. Sonra yardım edilmezsiniz.
  56. Ve siz farkında değilken, size azap ansızın gelmesinden önce Rabb’inizden size indirilenin en iyisine tabi olun.
  57. Bir nefsin şöyle dediği: Allah’ın tarafında olmaktan geri kalmam üzerine bana yazıklar olsun. Ben ise alay edenlerdendim.
  58. Veya şöyle dediği: Eğer kesinlikle Allah bana yol gösterseydi, mutlaka önemseyip gereğini yapanlardan olurdum.
  59. Veya azabı gördüğünde dediği: Eğer kesinlikle benim için bir kere daha olsaydı ki o iyi davrananlardan olurdum.
  60. Aksine, sana ayetlerim gelmişti ki onları yalanlamıştın ve kibirlenmek istemiştin ve kâfirlerden olmuştun.
  61. Ve kıyamet günü Allah üzerine yalan söyleyenlerin yüzlerinin kararmış olduğunu görürsün. O kibirliler için ikametgâh cehennem içinde değil midir?
  62. Ve Allah önemseyip gereğini yapanları kurtuluşa ulaşmalarından dolayı uzaklaştırıp kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzünlenmezler.
  63. Allah’tır her şeyin biçimlendiricisi. Ve O her şey üzerine vekildir.
  64. Göklerin ve yerin kilit noktaları onundur. Ve Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte onlar, o hüsrana uğrayanlardır.
  65. De ki: Ki bana Allah’ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz? Ey cahiller!
  66. Ve mutlaka sana ve senden öncekilere “Mutlaka şirk koşarsan, mutlaka amellerin boşa gider ve mutlaka sen hüsrana uğrayanlardan olursun” diye vahyolunmuştur.
  67. Aksine, Allah’a, O’na kulluk et ve şükredenlerden ol.
  68. Ve Allah’ın gerçek kadrini takdir etmediler. Ve kıyamet günü bütün yer topluca onun avucundadır ve gökler dürülmüş olarak elindedir. O, ilintisiz yegâne egemendir ve onların ortak koşmalarından çok yücedir.
  69. Ve sura üflendi ki göklerdeki ve yerdeki Allah’ın uygun gördüğü kişilerden başkası çarpıldı. Sonra tekrar üflendi ki o zaman onlar gözleyip duranlardır.
  70. Ve yeryüzü, onun Rabb’inin nuru ile parladı. Ve o kitap ortaya konuldu ve nebiler ve şahitler ona getirildi. Ve zulmedilmeden aralarında karar gerçekle yerine getirildi.
  71. Ve her bir nefse işlediğinin tam karşılığı verildi. Ve O’dur onların yaptıklarını en iyi bilen.
  72. Ve kâfirler cehenneme bölükler halinde sevk edildi. Sonunda oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı ve onlara yöneticileri dediler ki: Size Rabb’inizin ayetlerini aktaran ve sizi bu günkü karşılaşma için uyaran, sizden olan bir resul hiç gelmedi mi? Dediler ki: Aksine! Ve lakin o kâfirler üzerine o azap kelimesi gerçekleşti.
  73. Denildi ki: İçinde sürekli kalacağınız cehennemin kapılarından girin ki büyüklenenlerin ikametgâhı ne kötüdür!
  74. Ve Rabb’lerini önemseyip gereği gibi davrananlar bölükler halinde cennete doğru sevk edildi. Sonunda oraya vardıkları zaman ve kapıları açıldı ve yöneticileri onlara dedi ki: “Selâmun aleyküm, hoş geldiniz! Ki sürekli olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!”.
  75. Ve dediler ki: Tapılacak hayranlık vaadinde bize sadık kalan ve bizi yeryüzüne varis kılan Allah’ındır. Cennetten uygun bulduğumuz yerde yerleşiriz ki çalışanların karşılığı ne güzeldir!
  76. Ve melekleri temel yapı ve yönetimin etrafını çevreler görürsün. Rabb’lerinin ilintisizliğini övgüyle vurgularlar. Ve onların aralarında karar gerçekçe verilir. Ve denir ki: Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah’ındır.

 

 

39. Mümin Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O kitabın indirilmesi yaptırım güçlü, âlim Allah’tandır.
  4. O, suçları hoş görür ve tövbeleri kabul eder, misillemede şiddetli, aşkınlık sahibidir. O’ndan başka ilah yoktur. Geri dönüş O’na doğrudur.
  5. Allah’ın ayetlerine karşı o inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Ki onların beldelerde dönüp dolaşması seni aldatmasın!
  6. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı. Ve onlardan sonraki gruplar. Ve her ümmet resullerini ele geçirmek için niyetlendi. Ve gerçeği çürütmek için batılla birlikte mücadele etti de onları ele geçirdim ki misillemem nasıl oldu?
  7. Ve onun gibi Rabb’inin o kâfirler üzerine olan kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar cehennem halkıdır.
  8. Evrenin temel yapısını taşıyan ve etrafını çevreleyenler Rabb’lerinin ilintisiz yegâne egemenliğini övgüyle vurgularlar. Ve O’na iman ederler. Ve iman edenler için hoş görü isterler: “Rabb’imiz merhamet ve bilimsel olarak her şeyi kapsadın ki tövbe edenleri ve senin yoluna tabi olanları hoş gör. Ve onları cehim azabına karşı önemse.
  9. Rabb’imiz onları ve atalarından ve eşlerinden ve onların zürriyetlerinden düzeltici olanları vaat ettiğin Adn Cennetlerine dâhil et. Kesinlikle sen, sensin yaptırım güçlü, hâkim.
  10. Ve onları kötülüklere karşı önemseyip gereğini yap ve kimi kötülüklere karşı önemsedinse, o gün ki ona rahmet etmişsindir. Ve işte o, o büyük kurtuluştur”.
  11. Kesinlikle kâfirler çağrılırlar: “Mutlaka Allah’ın nefreti sizin kendilerinize olan nefretinizden daha büyüktür. İmana doğru çağrıldığınız zaman ki inkâr ederdiniz”.
  12. Dediler ki: Rabb’imiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez hayat verdin de suçlarımızı itiraf ettik ki bir çıkış yolu var mıdır?
  13. İşte o sizin, kesinlikle Allah’a bir-tek olarak dua edildiğinde inkâr etmeniz ve O’na ortak koşulunca ise inanmanız nedeniyledir ki hüküm yüce, büyük saygın Allah’ındır.
  14. O, O ki size ayetlerini gösterir ve sizin için gökten rızık indirir. Ve değer verip ilgilenenden başkası aklına getirip düşünmez.
  15. Ki siz dini yalnız O’na halis kılanlar olarak Allah’a dua edin. Ve eğer kâfirler istemese de.
  16. Dereceleri yükselten, temel yapı ve yönetimin sahibi mülakat günü ile uyarmak için emrinden olan o Ruh’u kullarından uygun gördüğü ile görüştürür.
  17. O gün onlar barizlerdir. Onlardan herhangi bir şey Allah’a gizli kalmaz.  “Kimindir bugün o mülk?”.  “Bir tek, her şeyin üstesinden gelen Allah’ındır”.
  18. O gün her nefs kazandığı nedeniyle karşılık görür. O gün zulüm yoktur. Kesinlikle Allah, O hesabı çabuk görür.
  19. Ve onları telaş günü ile uyar. O zaman kalpler gırtlaklara dayanır, yutkunur. Zalimler için dostlardan bir dost ve sözü yerine getirilen bir şefaatçi yoktur.
  20. O gözlerin hainliğini ve kafaların gizlediğini bilir.
  21. Ve Allah gerçek ile karar verir. O’ndan başka kulluk yaptıkları hiç bir şeye karar veremez. Kesinlikle Allah, O işitendir, görendir.
  22. Ve hiç yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önceki olanların akıbetinin nasıl olduğunu gözlemlesinler? Onlar yeryüzünde eser ve kuvvet olarak onlardan daha şiddetliydiler ki Allah onları suçları üstü yakaladı. Ve onlar için Allah’tan onları koruyan olmadı.
  23. İşte o, onlara resullerinin apaçık belgelerle gelmesi nedeniyledir. Ki onlar inkâr ettiler de Allah onları yakaladı. Kesinlikle O kuvvetlidir, misillemesi şiddetlidir.
  24. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve açık bir yetki gücü ile göndermiştik.
  25. Firavun’a ve Haman’a ve Karun’a ki onlar dediler ki: “Yalancı sihirbaz!”.
  26. Ki bizim indimizden onlara gerçekle gelince “Onun yanında bulunan iman edenlerin oğullarını öldürün ve kızlarını hayatta bırakın” dediler. Ve kâfirlerin düzeneği sadece sapkınlık içindedir.
  27. Ve Firavun dedi ki: “Bırakın beni Musa’yı katledeyim. Ve mutlaka Rabb’ini çağırsın. Kesinlikle ben sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bozgunculuk ortaya çıkmasından endişe etmekteyim”.
  28. Ve Musa dedi ki: “Kesinlikle ben, hesap gününe inanmayan her büyüklük taslayandan O, benim Rabb’im ve sizin Rabb’inize sığındım”.
  29. Ve Firavun ailesinden iman eden, imanını gizleyen bir adam dedi ki: “Rabb’im Allah’tır dedi diye bir adamı mı katledeceksiniz? Ve Rabb’inizden size açık belgelerle gelmiş. Ve yalancı olursa ki yalanı kendi aleyhinedir. Ve doğru söyleyenlerden olursa size vaat ettiklerinin bazısı size isabet eder. Kesinlikle Allah, o aşırı giden yalancı kimseye hidayet etmez.
  30. Ey toplumum bugün o mülk yeryüzünde görünüşte size aittir. Ki bize gelirse Allah’ın baskınına karşı kim bize yardım eder?”. Firavun dedi ki: “Ben size gördüğümden başkasını göstermiyorum ve olgunluk yolundan başka yola rehberlik etmiyorum”.
  31. Ve iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Kesinlikle ben sizin için gruplar günü benzerinden korkarım.
  32. Nuh toplumunun ve Âd’ın ve Semud’un ve daha sonrakilerin geleneğinin benzeri gibi. Ve Allah kulları için zulüm isteyen değildir.
  33. Ve ey toplumum! Kesinlikle ben sizin üzerinize o çağrışma gününden korkuyorum.
  34. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün sizi Allah’a karşı savunacak kimse yoktur. Ve Allah kimi saptırırsa ki onu doğruya rehberlik edenlerden yoktur.
  35. Ve mutlaka önceden Yusuf size açıklayıcı belgelerle gelmişti ki size getirdiği hakkında şüphe etmekten hiç geri kalmadınız. Hatta helak olduğu zaman dediniz ki: Asla Allah ondan sonra resul yetiştirip göndermez. İşte onun gibi Allah aşırı çelişkiler içinde olanı sapkınlaştırır”.
  36. Onlara gelen ikna edici yetki belgesi olmadan Allah’ın ayetlerine karşı mücadele eden kimseler, Allah indinde ve iman edenler indinde nefreti artırdı. İşte onun gibi Allah her kibirlenen zorba kalbi böyle damgalar.
  37. Ve Firavun dedi ki:  “Ey Hâmân! Benim için bir kule bina et. Olabilir ki o sebeplere (Göklerin yoluna, cennetin yoluna) ulaşabilirim.
  38. Göklerin sebeplerine (Cennetin yoluna) ki böylece Musa’nın ilahına doğru uzanırım. Ve kesinlikle ben onu mutlaka yalancı zannediyorum”. Ve işte onun gibi Firavun için işlediğinin kötülüğü süslendi. Ve o yoldan alıkonuldu. Ve Firavun’un düzeneği ise yıkım içinde olandan başkası değildir.
  39. Ve iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Siz bana tabi olun. Sizi olgunluk yoluna ulaştırayım.
  40. Ey toplumum kesin olan: Bu dünya hayatı bir metadır. Ve kesinlikle o ahiret, o karar yurdudur.
  41. Kim kötülük işlediyse ki mutlaka ona onun sadece benzeri ile karşılık verilir. Ve iman eder halde erkek veya kadın kim düzeltici-iyileştirici iş işlediyse ki işte onlar cennetlere dâhil olurlar. Orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar.
  42. Ve ey toplumum! Bana ne oluyor? Ben sizi cennete doğru davet etmekteyim ve siz beni ateşe doğru davet etmektesiniz!
  43. Siz beni Allah’a nankörlük etmek için ve benim için ondan bilim olmayanı O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ve ben sizi o yaptırım güçlüye, o hoşgörülüye doğru çağırıyorum.
  44. Çaresi yok! Kesin olarak siz beni dünyada ve ahirette onun için daveti olmayana çağırırsınız. Ve kesinlikle geri dönüşümüz Allah’a doğrudur. Ve kesinlikle o aşırı gidenler, onlardır ateş halkı.
  45. Ki size dediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ve ben işimi Allah’a ısmarlarım. Kesinlikle Allah kulları görendir”.
  46. Ki Allah onu onların düzeneklerinin kötülüklerinden korudu. Ve Firavun’un ailesini o azabın kötülüğü kuşattı.
  47. O ateş! Sabah ve akşam onun üzerine sunulurlar. Ve zamanın yeniden oluşturulup kurulduğu dönem Firavun ailesi o azabın daha şiddetlisine dâhil edilirler.
  48. Ve o zaman ateş içinde tartışırlar ki zayıf görülenler kibirlenenlere derler ki:  “Kesinlikle biz sizin için tabi olduk ki siz bizden ateşten bir nasibi muaf tutanlar mısınız?”.
  49. O kibirlenenler dedi ki:  “Kesinlikle hepimiz onun içindeyiz. Kesinlikle Allah kulları arasında hüküm vermiştir”.
  50. Ve o, cehennemin içinde olanlar cehennem görevlilerine der ki:  “Rabb’inize dua edin! Azaptan bir dönemi bizden hafifletsin”.
  51. Dediler ki: Ve size resulleriniz hiç apaçık belgelerle bulunur olmadı mı? Dediler ki: “Aksine”. Dediler ki: “Ki dua edin”. Ve kâfirlerin duası sadece şaşkınlık içinde kaybolur.
  52. Kesinlikle biz dünyada ve şahitliğin kurulduğu gün resullerimize ve iman edenlere her türlü yardımla destek çıkarız.
  53. O gün zalimlere mazeretleri yarar sağlamaz ve lanet onlar içindir ve yurdun kötüsü onlar içindir.
  54. Ve mutlaka biz Musa’ya o rehberi vermiştik ve İsrailoğullarını o kitaba varis kılmıştık.
  55. Rehber ve akıllı bilgililer için hatırlatma.
  56. Ki sabret! Allah’ın vadi gerçektir. Ve suçun için hoşgörü iste. Ve sabah erkenden ve yatsı vakti Rabb’inin ilintisizliğini övgüyle vurgula.
  57. Kesinlikle o onlara gelen ikna edici bir delil (otoriter belge) olmaksızın Allah’ın ayetleri ile mücadele edenlerin kafalarının içindeki ise onların ulaşamayacakları bir kibirden başkası değildir. Ki Allah’tan sığınma iste. Kesinlikle O, O işitendir, görendir.
  58. Mutlaka göklerin ve yerin biçimlendirilmesi insanların biçimlendirilmesinden önemce daha büyüktür. Ve lakin insanların çoğu bilmiyorlar.
  59. Ve kör ve gören aynı durumda değildir ve o iman eden ve iyi işler yapan ve kötülük yapan! Aklınıza getirip hatırlamaya çalışmanız ne kadar azdır!
  60. Kesinlikle o saat mutlak gelip çatacaktır. Onun içinde çelişki yoktur. Ve lakin insanların çoğu iman etmiyorlar.
  61. Ve Rabb’iniz dedi ki: “Bana dua edin, sizin için icabet edeyim. Kesinlikle bana ibadet etmekten büyüklenenler, onlar aşağılanmış olarak cehenneme yakında gireceklerdir”.
  62. Allah, O sizin için içinde sükûn bulasınız diye geceyi ve gören olmanız için gündüzü kıldı. Kesinlikle Allah, insanlar üzerine mutlaka fazlalık sahibidir. Ve lakin insanların çoğu şükretmezler.
  63. İşte o Allah Rabb’inizdir. Her şeyin biçimlendiricisidir. O’ndan başka ilah yoktur. Ki nasıl saptırılıyorsunuz?
  64. Allah’ın ayetlerini yetersiz-değersiz bulur olanlar işte onun gibi saptırılırlar.
  65. Allah, O yeryüzünü sizin için karar yeri ve göğü bina kıldı. Ve sizi yatkınlaştırdı. Ki yatkınlığınızı (programlarınızı) uygunlaştırdı. Ve sizi temiz-yararlılardan rızıklandırdı. İşte o Allah sizin Rabb’inizdir. Ki Âlemlerin Rabb’i Allah potansiyel hale getirir.
  66. O diridir. O’ndan başka tanrı yoktur ki dini O’na halis kılan olarak O’na dua edin. Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’ine aittir.
  67. Deki: Kesinlikle bana Allah’tan başka kulluk ettiklerinize kulluk etmem Rabb’imden bana açıklayıcı ispatlar gelince yasaklandı. Ve Âlemlerin Rabb’ine teslim olmakla emrolundum.
  68. O, O ki sizi topraktan biçimlendirdi. Sonra salgıdan. Sonra zigottan (döllenmiş yumurtadan). Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra sizi en şiddetlinize ulaşmanız için (biçimlendirir). Sonra yaşlı olmanız için (biçimlendirir). Ve öncesinde kiminiz vefat ettirilir ve isimlendirilmiş bir sona ulaşması için (biçimlendirir). Ve olabilir ki akıl edersiniz.
  69. O, O ki hayat verir ve öldürür. Ki bir emre karar verdiği zaman da kesin olarak onun için “ol” der ki o var olur.
  70. Allah’ın ayetleriyle mücadele edenleri hiç görmez misin? Nasıl çevriliyorlar!
  71. Onlar o kitabı ve onunla resullerimize gönderdiğimizi yalanladılar ki yakında bilecekler.
  72. O zaman boyunlarında halkalar ve zincirlerle sürüklenecekler.
  73. Sıcak sıvı içine, sonra ateşin içine doldurulurlar.
  74. Sonra onlara denilir ki: Nerededir şirk koşar olduklarınız?
  75. Allah’tan başka? Dediler ki: “Bizden kaçtılar. Aksine, asla biz önceleri herhangi bir şeye dua eder olmadık”. Allah kâfirleri işte onun gibi şaşırtıp saptırır.
  76. İşte o, sizin yeryüzünde gerçek dışı duyarsız olmanız nedeniyle ve böbürlenir olmanız nedeniyledir.
  77. İçinde devamlı kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Ki kibirlenenlerin ikametgâhı ne kötüdür!
  78. Ki sabret. Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ki onlara vaat ettiklerimizi sana göstersek veya seni vefat ettirsek de bize doğru döndürülecekler.
  79. Ve biz mutlaka senden önce resuller göndermiştik. Onlardan kimini sana anlatmıştık ve onlardan kimini sana anlatmamıştık. Ve bir resulün Allah’ın izni olmaksızın bir ayet getirmesi olmamıştır ki Allah’ın emri geldiği zaman gerçek ile karar verilmiştir. Ve işte orada gerçek dışı olanlar hasar etmişlerdir.
  80. Allah, O ki sizin onlara binmeniz ve onlardan beslenmeniz için nimet hayvanlar kıldı.
  81. Ve sizin içindir ondaki faydalar ve kafalarınızdaki ihtiyaca onların üzerinde ulaşmanız için ve onların üzerinde ve gemiler üzerinde taşınırsınız.
  82. Ve size ayetlerini gösterir ki Allah’ın ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
  83. Ki hiç yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Ki kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu gözlemlesinler. Onlar onlardan çok idiler. Ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha şiddetli idilerse de kazanır oldukları onlardan (bir şeyi) muaf tutmadı.
  84. Resulleri onlara açıklamalarla geldiğinde ise bilimden yanlarında olanlar nedeniyle duyarsızlaştılar. Ve alay eder oldukları onları kuşatıverdi.
  85. Ki baskınımızı gördükleri zaman dediler ki:  “Allah’a, O’nun bir oluşuna iman ettik. Ve O’na ortak koşar olduklarımızı inkâr ettik”.
  86. Ki bizim baskınımızı gördükleri zaman, imanları onlara hiç fayda vermedi.  O Allah’ın kulları için gelip geçmiş sıradan uygulamasıdır. Ve işte orada kâfirler hasar ettiler.

 

 

40. Fussilet Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Merhametli ve özel merhametliden indirilme.
  4. O bilen bir toplum için Arapça duyuru olarak, ayetleri ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.
  5. Müjdeleyici ve uyarıcıdır ki onların çoğu ilgilenmezler de onlar işitmezler.
  6. Ve dediler ki: “Kalplerimiz o bizi çağırdığından kılıf içindedir. Ve kulaklarımızın içindedir ağırlık ve bizim aramızla senin arandadır perde ki çalış. Kesinlikle biz çalışanlarız”.
  7. De ki: Kesin olarak, ben sizin benzeriniz bir beşerim (etten kemikten insan). Bana vahiy ediliyor ki: Kesin olarak ilahınız tek bir ilahtır ki ona yönelin. Ve ondan hoş görülme isteyin. Ve vay o müşrikler için!
  8. Onlar ki zekâtı vermezler. Ve onlardır o ahireti inkâr edenler.
  9. Kesinlikle iman eden ve iyileştirici işler yapanlar ki onlar içindir sürekli mükâfat.
  10. De ki: Kesinlikle siz mi? O ki yeri iki dönemde biçimlendireni mutlak inkâr ediyorsunuz? Ve O’nun için denkler kılıyorsunuz! İşte odur Âlemlerin Rabbi.
  11. Ve onun üstünden orada kıtalar ve orada elverişlilik (potansiyel) kıldı. Ve orada onun sürdürülürlüğü için gerekli olanı, soruşturanlar için eşit dört dönem içinde ayarladı.
  12. Sonra duman halindeki göğü işleme aldı. Ve ona ve yeryüzüne dedi ki: İsteyerek veya istemeyerek bir duruma gelin. İkisi dedi ki: İsteyerek bir duruma geldik.
  13. Ki onları iki dönemde göklerin yedisi (atmosfer dâhil) olarak gerçekleştirdi. Ve her göğe onun görevini vahyetti. Ve o en yakın göğü manyetizma ve koruyucu olarak donattık. İşte o yaptırım gücü olan âlimin ayarlamasıdır.
  14. Ki ilgilenmedilerse de de ki: Sizi Ad ve Semud’un başına gelen çarpılma benzeri bir çarpılma ile uyardım.
  15. Onlara  “Yalnızca Allah’a kulluk etmez misiniz” diye öncelerinden ve sonralarından resuller gelince, dediler ki: “Eğer Rabb’imiz uygun görseydi melekler indirirdi ki kesinlikle biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz”.
  16. Ki Âd toplumuna gelince, onlar yeryüzünde haksızca kibirlenmek istediler ve dediler ki: “Kim bizden kuvvetçe daha şiddetlidir?”. Ve onları biçimlendiren Allah’ın onlardan kuvvetçe daha şiddetli olduğunu hiç görmediler mi? Ve onlar bizim ayetlerimizi önemsiz, yetersiz bulanlar oldular.
  17. Ki o kötü şartlar içindeki günlerde dünya hayatında rezil azabı tattırmak için üzerlerine siklonik rüzgârı gönderdik. Ve mutlaka ahiret azabı daha rezildir. Ve onlara hiçbir yardım edilmez.
  18. Ve Semûd’a da gelince ki biz onlara doğru yolu gösterdikse de onlar körlüğü hidayete hoş bularak tercih ettiler ki kazanmakta oldukları nedeniyle onları alçaltıcı azabın çarpması yakalayıverdi.
  19. Ve iman edenleri ve önemser olanları çekip kurtardık.
  20. Ve o gün Allah’ın düşmanları ateşe doğru toplanırlar ki onlar kontrol altında tutulurlar.
  21. Sonunda oraya geldiklerinde işitmeleri ve görüşleri ve derileri işler oldukları nedeniyle aleyhlerinde şahitlik eder.
  22. Ve derilerine  “Niçin bizim aleyhimize şahitlik ettiniz” dediklerinde dediler ki: Bize her şeye nutuk attıran Allah nutuk (bilimsel olarak anlattırıyor) attırıyor. Ve O önceki kez sizi şekillendirdi ve ona doğru döndürülüyorsunuz.
  23. Ve siz işitmenizin ve görmenizin ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıp-korunmuyordunuz. Ve lakin işlemekte olduklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz.
  24. Ve işte o zannınız, Rabb’iniz hakkındaki o zannınız sizi yuvarladı da hüsrana uğrayanlara dönüştünüz.
  25. Ki sabredebilirlerse ki onlar için ateş ikametgâhtı. Ve olumlu bir yaklaşım isterlerse ki onlar olumlu yaklaşılanlardan değillerdir.
  26. Ve biz onlara yakın arkadaşlar musallat ettik de onların öncelerindekini ve sonralarındakini onlara güzel gösterdiler. Ve onlardan önce gelip geçmiş olan cin ve insan ümmetleri içinde o söz onlar aleyhinde gerçek oldu. Kesinlikle onlar hüsrana uğrayanlar oldular.
  27. Ve o inkâr edenler dediler ki: “Bu Kuran’ı dinlemeyin ve onun için saçma sapan konuşun. Olabilir ki üstün gelirsiniz”.
  28. Ki mutlaka inkâr edenlere şiddetli bir azap tattıracağız. Ve onlara, onların işlemekte olduklarının en kötüsü ile mutlaka karşılık vereceğiz.
  29. İşte o, Allah düşmanlarının karşılığıdır. Ayetlerimizi değersiz bulmaları nedeniyle karşılık olarak, aralıksız kalınan ateş yurtları orada onlar içindir.
  30. Ve kâfirler dediler ki: “Rabb’imiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster! Onları en sefillerden olmaları için ayaklarımızın altında kılalım”.
  31. Kesinlikle onlar ki  “Bizim Rabb’imiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutanlar. Ve onların üzerine  “Korkmayın ve hüzne kapılmayın ve size vaat olunan cennetle müjdeleşin” diye melekler iner.
  32. “Biz dünya hayatında ve ahirette sizin velileriniziz. Ve orada canlarınızın çektiği sizindir ve istemekte olduğunuz sizindir.
  33. Hoşgörülü, özel merhametliden ağırlanma olarak”.
  34. Ve Allah’a doğru çağıran ve salih amel işleyen ve: “Kesinlikle ben müslümanlardanım” diyenden söz olarak daha iyi kimdir?
  35. Ve o iyilikle ve o kötülük eşit olmaz. Sen en güzel olan ile defet ki seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse kesinlikle o zaman o sıcak bir veli gibidir.
  36. Ve onu sabırlı olanlardan başkası sergilemez ve onu büyük hisse sahiplerinden başkası sergilemez.
  37. Ve şayet o şeytandan sana bir kışkırtma gelecek olursa ki Allah’a sığın. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.
  38. Ve gece ve gündüz ve Güneş ve Ay O’nun ayetlerindendir. Güneş’e secde etmeyin ve Ay’a secde etmeyin. Ve özellikle yalnızca O’na kulluk eder oldunuzsa onları biçimlendiren Allah için secde edin.
  39. Ki büyüklenecek olurlarsa da Rabb’inin indinde olanlar usanmadan O’nun ilintisiz egemenliğini gece gündüz vurgularlar.
  40. Ve O’nun ayetlerindendir: Kesinlikle görürsün, iyice etkilenmiş yeryüzü ki üzerine su indirdiğimiz zaman kımıldayıp kabarır. Kesinlikle ona hayat veren, ölüye mutlaka hayat verendir. Kesinlikle O her şeyi ayarlayabilendir.
  41. Kesinlikle ayetlerimiz hakkında sofilik yapanlar bize gizli değildir. Ki ateşin içinde sergilenen kişi mi avantajlıdır? Yoksa kıyamet günü emin durumda olan kişi mi? Uygun bulduğunuz şekilde çalışın. Kesinlikle O, çalışmalarınızı görendir.
  42. Kesinlikle onlar ki o zikir gelince onu inkâr edenlerdir. Ve kesinlikle o, mutlak yaptırım güçlü bir kitaptır.
  43.  Ondan öncesinde de var olan ve sonrasında ortaya çıkan sahte, onun durumunda olamaz. (O) hâkim, hamid’den indirilmedir.
  44. Senin için söylenenler senden önceki resullere söylenmiş olandan başkası değildir. Kesinlikle senin Rabb’in mutlaka hoşgörü ve acı misilleme sahibidir.
  45. Ve eğer onu yabancı dilde duyuru kılsaydık mutlaka derlerdi ki: “Ayetleri detaylı ayrışık olmalı değil miydi? Yabancı ve Arap mı?”.  De ki: “O iman edenler için rehber ve şifadır. Ve iman etmeyenlerin kulaklarında ağırlık vardır. Ve o, onlar üzerine körlüktür. İşte onlar uzak bir mekândan çağrılıyorlar!”.
  46. Ve mutlaka biz Musa’ya o kitabı vermiştik ki onda ihtilaf edildi. Ve eğer Rabb’inden önceden bir kelime geçmemiş olsaydı mutlaka aralarında karar verilip uygulama yapılırdı. Ve kesinlikle onlar ondan tartışmalı bir şüphe içindelerdir.
  47. Kim iyileştirici bir iş işlerse ki kendisi içindir ve kim kötülük yaparsa ki kendi aleyhinedir. Ve senin Rabb’in kullara zulmedici değildir.
  48. O saatin bilimi O’na geri döndürülür. Ve O’nun bilimi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz ve hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Ve Allah onlara:  “Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?” diye seslendiği gün, onlar derler ki: “Bizden hiçbir şahit olmadığını sana duyururuz”.
  49. Ve önceden onlara dua eder oldukları onlardan kaçtı ve onlar, onlar için sığınacak yerleri olmadığını zannettiler.
  50. İnsan daha iyi olanı çağırmaktan usanmaz. Ve ona daha kötü olan dokunursa karamsar ümitsiz olur.
  51. Ve mutlaka ona dokunan zorluktan sonra bizden bir rahmet tattırırsak mutlaka der ki:  “Bu benimdir ve sanmıyorum ki zaman tekrar kurulsun. Ve mutlaka Rabb’ime geri döndürülürsem kesinlikle onu indindeki mutlak en iyi benimdir”. Ki kâfir olanlara işlediklerini mutlaka bildireceğiz. Ve kaba azaptan mutlaka tattıracağız.
  52. Ve insan, üzerine nimetlendirdiğimiz zaman ilgilenmez ve yanına dönüp uzaklaşır. Ve dezavantaj dokunduğu zaman ki kapsamlı dua sahibidir.
  53. De ki: Gördün mü? O Allah indinden olan ise! Sonra onu inkâr ettin! Ondan uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapkın kimdir?
  54. Ayetlerimizi onlara ufuklarda ve kendilerinde göstereceğiz. Hatta onlar için açığa çıkacak. Kesinlikle o gerçektir. Ve senin Rabb’in hiç yeterli değil midir? Kesinlikle O, her şey üzerine şahittir.
  55. Dikkat edin! Kesinlikle onlar Rabb’leri ile mülakat yapacaklarından şüpheli sorgulama içindelerdir. Dikkat edin! Kesinlikle O her şeyi kuşatandır.

 

41. Şura Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ayn, Sin, Kaf.
  4. İşte onun gibi sana ve senden öncekilere vahyeder. Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  5. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Ve O, yücedir, büyüktür.
  6. Neredeyse gökler üzerlerinden parçalanacak! Ve melekler Rabb’lerinin ilintisizliğini övgüyle vurgularlar. Ve yeryüzündekiler için hoş görülme isterler. Dikkat edin! Kesinlikle Allah, O hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  7. Ve Allah’tan başka veliler edinenler için Allah’tır onlar üzerlerine kayıt tutan. Ve sen onların üzerine vekil değilsin.
  8. İşte onun gibi yerleşim yerlerinin anası ve onun çevresindekileri ve içinde çelişme olmayan toplanma gününe uyarman için sana Arapça bir duyuru vahyettik. Bir kısım cennet içindedir ve bir kısım yakıcı içindedir.
  9. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka onları bir tek ümmet kıllardı. Velâkin uygun gördüğü kimseyi rahmeti içine dâhil eder. Ve zalimler, onlar için veli yoktur ve yardım edici yoktur.
  10. Yoksa ondan başka veliler mi ediniyorlar? Ki Allah, O velidir ve O ölüye can verendir ve O her şeye kadirdir.
  11. Ve ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyde ki hüküm Allah’ındır. İşte O, benim Rabb’im Allah’tır. Ben, O’na tevekkül ettim ve O’na düşkün oldum.
  12. O göklerin ve yerin ayrıştırıcısıdır. Sizin için nefislerinizden eşler ve nimet hayvanlardan eşler kıldı. Sizi onun içinde türetip yetiştiriyor. Hiç bir şey O’nun benzeri gibi değildir. Ve O işitendir, görendir.
  13. Göklerin ve yeryüzünün kilit noktaları O’nundur. Uygun gördüğüne rızkı uzatıp genişletir ve ayarlar. Kesinlikle O her şeyi bilendir.
  14. “Dini (düzeni) kurup uygulayın ve onda ayrılığa düşmeyin” diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğmizi ve İbrahim’e ve Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi o düzenden sizin için yasa kıldı. Senin ona doğru çağırmakta olduğun müşrikler üzerine ağır geldi. Allah, uygun gördüğünü ona doğru seçer ve ilgilenen, düşkün olanları ona doğru hidayet eder.
  15. Ve onlara bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlaşmadan başka farklı gruplar olmadılar. Ve eğer Rabb’inden isimlendirilmiş bir sona kadar önceden geçmiş bir kelime olmasaydı mutlaka aralarında karar verilip uygulama gerçekleştirilirdi. Ve kesinlikle onlardan sonra o kitaba varis kılınanlar mutlaka ondan tartışmalı bir şüphe içindelerdir.
  16. Ki işte onun için sen davet et ve emrolunduğun gibi doğru ol. Ve onların hevalarına uyma. Ve de ki:  “Allah’ın kitaptan indirdiğine iman ettim. Ve aranızda adalet için emrolundum. Allah’tır Rabb’imiz ve Rabb’iniz. Bizim amelimiz bizimdir. Ve sizin ameliniz sizindir. Bizim aramızda ve sizin aranızda tartışma konusu yoktur. Allah’tır aramızı bulan. Ve geri dönüşümüz O’na doğrudur”.
  17. Ve ona iyice cevap verildikten sonra, Allah hakkında tartışanların savunmaları Rabb’leri indinde geçersizdir. Ve gazap onlar üzerinedir ve şiddetli azap onlar içindir.
  18. Allah, O ki o kitabı gerçeklerle ve o ağırlık oluşturanı indirendir. Ve nasıl idrak edersin? O saat yakın olabilir!
  19. Onu aceleyle isteyenler ona inanmayanlardır. Ve iman edenler ondan kaygılananlardır. Ve bilirler ki kesinlikle o gerçektir. Dikkat edin! Kesinlikle o saati sorgulayanlar mutlaka uzak bir sapıklık içindelerdir.
  20. Allah kulları için incelikle davranandır. Uygun gördüğünü rızıklandırır. Ve O, kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  21. Kim ahiret kazancını ister olursa; onun için onun kazancını arttırırız. Ve kim dünya kazancını ister olursa; ona ondan veririz. Ve onun için ahirette nasipten yoktur.
  22. Yoksa onların Allah’ın izin vermediğini dinden uygulama kanunu olarak koyan birtakım ortakları mı var? Ve eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilirdi. Ve kesinlikle zalimler, onlar içindir acıklı azap.
  23. Zalimleri kazandıkları nedeniyle kaygılananlar olarak görürsün. Ve onlara o gerçekleşti. Ve İman eden ve salih ameller işleyenler düzenlenmiş bahçeler içindelerdir. Rabb’lerinin indinde uygun gördükleri onlar içindir. İşte o, o büyük fazlalıktır.
  24. İşte o, Allah’ın iman eden ve iyileştirici işler işleyen kullarını müjdelediğidir. De ki: Ben, sizden bunun üzerine yakınlık içi sevgisinden başka bir karşılık istemem. Ve kim bir iyilik yaklaşımında bulunursa onu, onun için içindeki iyilik olarak artırırız. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, şükredendir.
  25. Yoksa: “Yalandan Allah’a iftira ediyor?” mu derler. Ki öyleyse Allah uygun görürse senin kalbini mühürler. Ve Allah gerçek dışı olanı siler. Ve kelimesi ile gerçek olanı gerçekleştirir. Kesinlikle O kafaların sahip olduğunu bilendir.
  26. Ve O, O ki kullarından tövbeyi kabul eder ve kötülükleri affeder ve yaptıklarınızı bilir.
  27. Ve o iman eden ve iyileştirici işler işleyenlere icabet eder. Ve onları fazlından artırır. Ve o kâfirler, onlar içindir şiddetli azap.
  28. Ve eğer Allah kulları için rızkı esnetip genişletseydi mutlaka yeryüzünde azarlardı. Ve lakin uygun gördüğü bir ayar ile indirir. Kesinlikle O kullarından haberdardır, görendir.
  29. Ve O, O ki karamsar olmalarından sonra yetişen yağmuru indirir ve rahmetini yayar. Ve O dur o veli, o övülüp tapılan.
  30. Ve göklerin ve yeryüzünün biçimlendirilmesi ve ikisi içinde karasal yabani hayvanlardan yaydığı O’nun ayetlerindendir. Ve O uygun gördüğü zaman onları toplamayı ayarlayabilendir.
  31. Ve size isabet eden musibet ki ellerinizin kazanmakta olduğu nedeniyledir. Ve çoğundan affeder.
  32. Ve siz yeryüzünde aciz bırakanlar değilsiniz. Ve sizin için Allah’tan başkası velilerden bir veli değildir ve O’ndan başka yardım edici yoktur.
  33. Ve denizde alametler gibi akanlar onun ayetlerindendir.
  34. Uygun görürse rüzgâr gücünü sakinleştirir de onlar onun sırtında durgun kalakalırlar. Kesinlikle işte ondadır her çokça sabreden, çokça şükreden için ayetler.
  35. Veya kazandıklarından dolayı onları mahveder. Ve çoğundan affeder.
  36. Ve ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, onlar için sığınacak yer olmadığını bilsinler.
  37. Ki size herhangi bir şeyden verilen ki dünya hayatı metaıdır. Ve Allah indinde olansa, o iman edenler ve Rabb’lerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve kalıcıdır.
  38. Ve o, büyük günahlardan ve ahlaksızlıklardan kaçınanlar ve öfkelendikleri zaman hoş görenler.
  39. Ve Rabb’lerine icabet edenler ve namazı tam uygulayanlar ve işleri aralarında danışmayla olanlar ve onlara rızık olarak verdiklerimizden infak edenler.
  40. Ve onlar ki baskıya uğradıklarında onlar destekleşirler.
  41. Ve kötülüğün karşılığı onun benzeri olan kötülüktür. Ki kim affeder ve düzeltirse de onun karşılığı Allah üzerinedir. Kesinlikle O, zalimleri sevmez.
  42. Ve mutlaka kim zulümünden sonra yardım aldıysa ki işte onlar, onlar aleyhine yöntem yoktur.
  43. Kesinlikle o yöntem, insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanların aleyhinedir. İşte onlar, onlar içindir acıklı bir azap.
  44. Ve mutlaka kim sabreder ve hoş görürse, kesinlikle işte o, işlerin büyüğüdür.
  45. Ve kimi Allah saptırırsa da ona O’ndan sonra veli yoktur. Ve azabı gördüklerinde zalimleri “Bir daha tekrarlama yöntemi var mı?” derlerken görürsün.
  46. Ve onları onun üzerine sunulurken, zilletten ürperirken ve göz ucuyla gizlice bakarken görürsün. Ve iman etmiş olanlar derler ki: Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini ve ehlini hüsranda bırakanlardır. Dikkat edin! Kesinlikle zalimler yerleşik bir azap içindelerdir.
  47. Ve onlar için Allah’tan başka destekleyip yardım edecek velileri olmadı. Ve Allah kimi saptırdıysa ki onun için bir yöntem yoktur.
  48. Rabb’inize, Allah’tan tekrarlanması bulunmayan o gün gelmeden önce icabet edin. O gün sizin için sığınak yoktur ve sizin için inkâr yoktur.
  49. Ki ilgilenmedilerse de biz seni onların üzerlerine bekçi olasın diye göndermedik. Senin üzerindeki ise sadece tebliğdir! Ve kesinlikle biz insana bizden merhamet tattırdığımız zaman onunla duyarsızlaşıp ferahlar. Ve ellerinin önceden ayarladığı nedeni ile kötülük isabet ederse de kesinlikle insan nankördür.
  50. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Uygun gördüğünü biçimlendirir. Uygun gördüğü için dişiler hibe eder ve uygun gördüğü için erkekler hibe eder.
  51. Veya onları erkek ve dişi olarak çift yapar. Ve uygun gördüğünü sonradan çocuksuz kalmış kılar. Kesinlikle O bilendir, ayarlayabilendir.
  52. Ve Allah’ın bir beşer ile konuşması, vahiy veya perde arkasından veya resul göndererek ki O’nun izni ile O’nun uygun gördüğünü vahiy etmesi dışında olamaz. Kesinlikle O yücedir, hâkimdir.
  53. Ve işte onun gibi emrimizden ruh olarak sana vahyettik. Sen kitap ve iman nedir idrak eden olmadın. Ve lakin onu nur (aydınlatıcı) olarak kıldık. Onunla kullarımızdan uygun gördüğümüze hidayet ederiz. Ve kesinlikle sen, sen mutlaka dosdoğru yönteme rehberlik edersin.
  54. Göklerdekilerin ve yerdekilerin O’na ait olduğu Allah’ın yöntemine. Dikkat edin! Görevlerin dönüşü Allah’a doğrudur.

 

42. Zuhruf Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ve açıklayıcı o kitabı!
  4. Kesinlikle biz onu anlayabilesiniz diye Arapça bir bildiri kıldık.
  5. Ve kesinlikle o, tarafımızda ana kitabın içindedir. Mutlaka yücedir, bilgedir.
  6. Ki siz müsrif bir kavim oldunuz diye, o zikirden size aldırmadan vazgeçip gidelim mi?
  7. Ve öncekiler içinden nice nebiler gönderdik.
  8. Ve onlara gelen nebilerle yalnızca alay edenler oldular.
  9. Ki onlardan ataklıkta daha şiddetli olanları yakalayarak helak ettik. Ve öncekilerin benzetmesi geçti.
  10. Ve mutlaka onlara sorsan: “Gökleri ve yeri kim biçimlendirdi?” Mutlaka derler ki: “Onları O yaptırım güçlü, O bilen biçimlendirdi”.
  11. O ki sizin için yeryüzünü döşek kıldı ve yolunuzu bulabilmeniz için ulaşım yolları kıldı.
  12. Ve O ki gökten belli bir ayarda bir tür sıvı indirdi ki onunla ölü beldeyi neşrettik. İşte onun gibi çıkarılırsınız.
  13. Ve O ki çiftleri hepsini biçimlendirdi ve sizin için bindiğiniz gemilerden ve nimet hayvanlardan kıldı.
  14. Onların sırtları üzerine seviyelenmeniz için. Sonra üzerlerine seviyelendiniz mi Rabb’inizin nimetini hatırlarsınız. Ve dersiniz ki:  “Bunları bizim hizmetimize veren O ki ilintisiz yegâne egemendir ve biz onun için bizimle uysallaştıran olmadık.
  15. Ve kesinlikle biz mutlaka Rabb’imize doğru dönenleriz.
  16. Ve kullarından O’nun için parça kıldılar. Kesinlikle insan mutlaka apaçık kâfirdir.
  17. Yoksa biçimlendirdiklerinden kızlar mı edindi ve oğulları size mi eleyip ayırdı?
  18. Ve onlardan biri Rahman için ileri sürdüğüne benzer ile müjdelenince yüzü kapkara kararır ve öfkesinden yutkunur.
  19. Ve süs içinde inşa edilen ve davalaşmada açıklık dışında olan kişiyi mi?
  20. Ve Rahman’ın kulları, melekleri dişiler kılıyorlar. Onların biçimlendirilmelerine şahitlik mi ettiler? Onların şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklar!
  21. Ve dediler ki: “Eğer Rahman uygun görseydi, onlara kulluk etmezdik”.  İşte onunla ilgili onların bilimden bir bilgisi yoktur. Onlar ise sadece hipotezde bulunuyorlar.
  22. Yoksa onun öncesinde onlara bir kitap verdik de onlar ona mı sahip çıkıp tutunanlar?
  23. Aksine, dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir inanç birliği (ümmet) üzere bulduk ve kesinlikle biz onların eserleri üzerine rehberlik edinenleriz”.
  24. Ve işte onun gibi, senden önce yerleşim yerine gönderdiğimiz uyarıcıya, onun şımarıkları sadece dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir inanç birliği üzerine bulduk ve kesinlikle biz onların izleri üzerine model alanlarız”.
  25. Dedi ki: “Ve eğer size atalarınızın üzerinde bulduğunuzdan daha doğru bir rehberlik getirmişsem de mi?”. Dediler ki: “Kesinlikle biz gönderildiğini inkâr edenleriz”.
  26. Ki onlardan intikam aldık. Ki gözlemle yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.
  27. Ve o zaman İbrahim babasına ve toplumuna dedi ki: “Kesinlikle ben sizin kulluk yaptıklarınızdan etkilenmeyen özgürüm (bağışığım).
  28. Sadece O beni yaratan hariçtir ki kesinlikle O bana yol gösterecektir”.
  29. Ve olabilir ki dönerler diye onu arkasında kalanlar içinde kalıcı bir kelime kıldı.
  30. Aksine, sonunda onlara apaçık bir resul ve gerçek gelinceye kadar bunları ve atalarını metalandırdım.
  31. Ve onlara gerçek gelince dediler ki: “Bu bir sihirdir ve kesinlikle biz onu inkâr edenleriz”.
  32. Ve dediler ki: “Bu Kuran, iki yerleşim yerinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?”.
  33. Onlar mı Rabb’inin Rahmetini paylaştırıyorlar? Biz paylaştırdık dünya hayatında onların aralarında geçimliklerini. Ve bazıları bazılarını hizmetli edinsinler diye derece olarak bazılarını bazılarının üstünde yükselttik. Ve Rabb’inin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
  34. Ve eğer insanlar tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evleri için gümüşten tavanlar ve üzerinde yükseldikleri yükselme aletleri kılardık.
  35. Ve evleri için kapılar ve üzerlerine yaslanacakları tahtlar.
  36. Ve süslemeler. Ve işte onların hepsi ise mutlaka dünya hayatının metasıdır. Ve senin Rabb’inin indinde ahiret muttakiler içindir.
  37. Ve kim Rahman’ın zikrini görmemezlikten gelirse, biz onun için bir şeytan saptarız ki o onun için yakın arkadaştır.
  38. Ve kesinlikle onlar, onları mutlaka yoldan alıkoyarlar ve hesap ederler ki kesinlikle onlar doğru yolda olanlardır.
  39. Sonunda bize geldiğinde der ki: “Keşke benim aram ve senin aran iki doğu (iki kutup) uzaklığı olsaydı! Ki ne kötü bir yakın arkadaş!”.
  40. Ve birbirinize zülüm edişiniz bugün asla size yarar sağlamayacak. Kesinlikle siz azapta ortaksınız.
  41. Ki sen mi duyuracaksın o sağırlara? Veya apaçık sapıklık içinde olana körlere sen mi yol göstereceksin?
  42. Ki biz seni alıp götürürsek de kesinlikle biz onlardan intikam alanlarız.
  43. Veya onlara o vaat ettiklerimizi sana gösteririz ki kesinlikle biz onlar üzerine muktediriz.
  44. Ki sen, sana vahyedilene sıkıca tutun. Kesinlikle sen dosdoğru olan bir yol-yöntem üzerindesin.
  45. Ve kesinlikle o, senin için ve toplumun için mutlak hatırlatmadır. Ve sorulacaksınız.
  46. Ve senden önce gönderdiğimiz resulleri soruştur. Biz, Rahman’dan başka kulluk edilecek birtakım ilahlar kıldık mı?
  47. Ve mutlaka biz Musa’yı Firavun’a ve onun ileri gelenlerine ayetlerimizle göndermiştik de dedi ki: “Kesinlikle ben, Âlemlerin Rabb’inden resulüm”.
  48. Ki ayetlerimizle onlara gelince, o zaman ona alayla güldüler.
  49. Ve biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Olabilir ki dönerler diye biz onları azapla yakalayıverdik.
  50. Ve dediler ki: “Ey sihirbaz, senin indindeki ahdi nedeniyle bizim için Rabb’ine dua et. Kesinlikle biz doğru yola rehberlik edilenleriz”.
  51. Ki onlardan azabı giderdiğimizde o zaman sözlerinden dönüyorlardı.
  52. Ve Firavun toplumu içinde bağırıp dedi ki: “Ey benim toplumum! Mısır’ın mülkü ve bu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Ki görmeyecek misiniz?
  53. Yoksa ben neredeyse açıklama yapamayacak, bu sıradan adamdan daha iyi durumda değil miyim?
  54. Ki üzerinde altından bilezikler sergilenmeli veya ona yakın arkadaş olan melek onunla birlikte gelmeli değil miydi?”.
  55. Ki toplumunu hafife aldı da onlar ona itaat ettiler. Kesinlikle onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular.
  56. Ki bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık ki onları topluca boğduk.
  57. Ki onları o sonrakiler için geçmiş bir hanedanlık ve bir benzetme kıldık.
  58. Ve Meryem oğlu bir benzetme olarak verilince, o zaman senin toplumun ondan dolayı kahkahalarla güler.
  59. Ve derler ki: “Bizim ilahlarımız mı yoksa o mu daha iyi durumdadır?” Sadece seninle mücadele yapmaktan başka onu ileri sürmezler. Aksine, onlar kavgacı bir toplumdur.
  60. O ise sadece üzerine nimetlendirdiğimiz bir kuldur. Ve onu İsrailoğulları için benzetme kıldık.
  61. Ve eğer biz uygun görseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık.
  62. Ve kesinlikle o,  o saat için mutlaka bilimdir ki onu sorgulama içinde olma. Ve bana tabi olun. İşte bu dosdoğru yoldur.
  63. Ve o şeytan sizi alıkoymasın. Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır.
  64. Ve İsa açıklayan ispatlarla gelince dedi ki: “Size hikmetle ve uyuşmazlık içinde olduklarınızın bazılarını size açıklamak için gelmişim. Ki Allah’ı önemseyip ciddiye alın ve bana itaat edin”.
  65. Kesinlikle Allah, O benim Rabb’im ve sizin Rabb’inizdir ki O’na kulluk ediniz. İşte budur dosdoğru yol.
  66. Ki aralarından gruplar ihtilaf ettiler. Ki acı verici günün azabından vay zulmedenlere!
  67. Hiç şuurunda değillerken onlara apansız geliverecek olan o saatten başkasını mı gözlüyorlar?
  68. Muttakiler hariç birbirinin hatırını sayan kişiler o gün birbirlerine düşmandır.
  69. “Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz hüzünlenmezsiniz.
  70. Ayetlerimize iman edenler ve gönülden teslim olanlar.
  71. Sizler ve eşleriniz sevinç içinde cennete girin.
  72. Onların etrafında altın tepsiler ve kaplarla dolaşılır. Ve canlarının istediği oradadır. Ve gözler lezzet alır. Ve siz orada daima kalanlarsınız.
  73. Ve işte o, işlemekte olduğunuz nedeniyle varis kılındığınız cennet.
  74. Orada çok çeşitli meyveler sizin içindir. Onlardan beslenirsiniz.
  75. Kesinlikle ağır suç işleyenler kalıcı olarak cehennem azabı içindelerdir.
  76. Onlara ara verilmez ve onlar orada ümitsizlik içinde olanlardır.
  77. Ve biz onlara zulmetmedik. Ve lakin onlar zulmedenler oldular.
  78. Ve bağırdılar: “Ey malik Rabb’in üzerimize uygulamayı gerçekleştirsin”. Dedi ki:  “Kesinlikle siz bekleyenlersiniz”.
  79. Mutlaka size gerçekle gelmiştik. Ve lakin çoğunuz gerçekten hoşlanmayanlarsınız.
  80. Yoksa çalışmalarında kararlı mıydılar? Ki kesinlikle biziz kararlılar.
  81. Yoksa biz onların sırlarını ve gizlice konuşmalarını işitmiyor muyuz diye hesap ediyorlar? Aksine, resullerimiz mutlaka indlerinde yazmaktalar.
  82. De ki: Eğer Rahman’ın çocuğu olursa ki ben kulluk edenlerin öncüsüyüm.
  83. Evrenin temel yapı ve yönetiminin Rabb’i ve göklerin ve yerin Rabb’i onların vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.
  84. Ki sen onları bırak. Onlar vaat edilen günleri ile karşılaşıncaya kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
  85. Ve O, O ki göklerde ilahtır ve yeryüzünde ilahtır ve O hâkimdir, âlimdir.
  86. Ve göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü O’nun olan elverişli (potansiyel) kılar. Ve saatin ilmi O’nun indindedir. Ve O’na doğru döndürülürsünüz.
  87. Ve bilerek gerçekçe şahitlik edenler hariç O’ndan başka dua ettikleri şefaate malik değillerdir.
  88. Ve mutlaka onlara sorsan:  “Onları kim biçimlendirdi?”.  Mutlaka derler ki:  “Allah”. Ki nasıl saptırılıyorlar?
  89. Ve onun deyişi ki: “Ey Rabb’im! Kesinlikle işte bu toplum iman etmiyor!”.
  90. Ki onlara aldırma ve de ki: “Selam”. Ki yakında bilecekler.

 

 

 

43. Duhan Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. Ve apaçık kitabı!
  4. Kesinlikle biz onu uygunlaştırılan (potansiyelleştirilen) bir gecede indirdik. Kesinlikle biz, biz uyaranlar olduk.
  5. Her bilgece görev onun içinde ayrıştırılır.
  6. İndimizden bir görev olarak. Kesinlikle biz belli bir amaçla gönderenler olduk.
  7. Rabb’inden merhameten. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.
  8. Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb’i. Kesin yakın olanlardansanız.
  9. Ondan başka ilah yoktur. Hayat verir ve öldürür. Sizin Rabb’iniz ve evvelki atalarınızın Rabb’i.
  10. Aksine, onlar şüphe içindelerdir. Düşüncesizce oynayıp oyalanırlar.
  11. Ki göğün açıkça bir duman durumunda olacağı günü gözetle.
  12. İnsanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu acıklı bir azaptır.
  13. “Rabb’imiz! Bu azabı bizden gider. Kesinlikle biz müminleriz”.
  14. Onlar için hatırlayıp düşünmek nerede? Ve onlara açıklayan bir resul gelmişti.
  15. Sonra ona ters davrandılar ve dediler ki: “Öğretilmiş bir cinlenmiş”.
  16. Kesinlikle biz azabı azıcık gideririz. Kesinlikle siz eski haline dönenlersiniz.
  17. Büyük bir tutuklama ile tutuklayacağımız gün kesinlikle biz intikam alanlarız.
  18. Ve mutlaka biz onlardan önce Firavun’un toplumunu zorlayarak denemiştik. Ve onlara çok saygın, önemli bir resul gelmişti.
  19. “Allah’ın kullarını bana doğru çağırın. Kesinlikle ben, sizin için emin bir resulüm” diye.
  20. Ve “Allah üzerine yücelik taslamayın. Kesinlikle ben size açık bir yetki (otorite) gücü ile geldim” diye.
  21. “Ve kesinlikle ben, beni taşlayarak kovmanızdan benim Rabb’im ve sizin Rabb’inize sığındım.
  22. Ve bana hiç inanmadınızsa ki benden uzaklaşıp gidin”.
  23. Ki  “Bunlar, ağır suçlu bir toplumdur” diye Rabb’ine dua etti.
  24. Ki kullarımı geceleyin gizlice yola çıkar, kesinlikle siz tabi olunanlarsınız.
  25. Ve denizi ayrık terk et. Kesinlikle onlar suda boğulan bir ordudur.
  26. Onlar nice bahçeleri ve pınarları arkada bıraktılar.
  27. Ve ekinler ve büyük saygın makamlar.
  28. Ve içinde şakalaştıkları nice nimetler.
  29. İşte onun gibi ona başka bir toplumu varis yaptık.
  30. Ki onların üzerlerine gök ve yer ağlamadı. Ve tolerans tanınanlar olmadılar.
  31. Ve mutlaka biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azaptan çekip kurtarmıştık.
  32. Firavun’dan. Kesinlikle o aşırı gidenlerden bir üstün oldu.
  33. Ve mutlaka onları bilim üzere âlemlerin üstünde daha iyi durumda kılmıştık.
  34. Ve onlara içinde açık deneme olan ayetlerden verdik.
  35. Kesinlikle işte bunlar mutlaka derler ki.
  36. “O ise sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz diriltilip kaldırılacaklar değiliz.
  37. Ki doğru söyleyenlerdenseniz atalarımızla gelin”.
  38. Onlar mı avantajlı yoksa Tubba toplumu ve onlardan öncekiler mi? Onları helak ettik. Kesinlikle onlar ağır suçlulardı.
  39. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye biçimlendirmedik.
  40. O ikisini gerçekçilikten başka biçimlendirmedik. Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.
  41. Kesinlikle ayırt etme günü onların belirlenen topluca buluşma vaktidir.
  42. O gün veli veliden bir şey olarak muaf tutamaz. Ve onlara yardım edilmez.
  43. Sadece Allah’ın özel merhamet ettikleri hariçtir! Kesinlikle O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.
  44. Kesinlikle o zakkum çok yıllık bitkisi.
  45. Kötülerin yemeğidir.
  46. Erimiş maden gibi o karın içinde kaynar.
  47. Kaynar suyun kaynaması gibi.
  48. Tutun onu ki cehim seviyesine itin.
  49. Sonra elim azap olarak başının üstünden kaynar su dökün.
  50. Tat! Kesinlikle sen, sen yaptırım güçlü, değerlisin!
  51. Kesinlikle işte bu sorgulama içinde olduğunuzdur.
  52. Kesinlikle müttakîler (önemseyip gereğini yerine getirenler) emin makamlar içindelerdir.
  53. Bahçeler içinde ve pınarlarda.
  54. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan giyinirler, karşılıklı görüşenler olarak.
  55. İşte onun gibi onları dikkat çekecek kadar güzel gözlülerle eşleştirdik.
  56. Orada güvende olarak her türlü jestte çağrılırlar.
  57. Orada o ilk ölümden başka o ölümü tatmazlar. Ve O, onları cehim azabından korudu.
  58. Rabb’inden fazlalık olarak. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  59. Ki kesin olarak: Olabilir ki onlar hatırlayıp-düşünürler diye, biz onu (Kur’an’ı) senin dilinle çok kolaylaştırdık.
  60. Ki gözetmenlik yap. Kesinlikle onlar gözetmenlik yapanlardır.

 

44. Casiye Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O Kitab’ın indirilmesi yaptırım güçlü, hâkim Allah’tandır.
  4. Kesinlikle göklerde ve yerde müminler içindir mutlak ayetler.
  5. Ve sizin biçimlendirilmeniz ve karasal yabani hayvanların çoğaltılıp yaygınlaştırması kesin samimi inanan bir toplum için ayetlerdir.
  6. Ve gece ve gündüzün ardarda gelmesi ve Allah’ın rızıktan gökten indirdiği ki onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesi ve rüzgârları yönlendirmesi akıl eden toplum için ayetlerdir.
  7. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana gerçekçi olarak aktarıyoruz ki Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi anlatıma iman edersiniz?
  8. Vay o bütün yanıltıcı kötülere!
  9. Üzerine aktarılan Allah’ın ayetlerini işitir. Sonra onu hiç duymazmış gibi kibirlenmekte ısrar eder ki onu acı verici azapla müjdele.
  10. Ve ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alay konusu edinir. İşte onlar, onlar içindir alçaltıcı azap.
  11. Onun arkasından cehennem. Ve kazandıkları onlara herhangi bir şeyden muafiyet sağlamaz. Ve Allah’tan başka edindikleri veliler. Ve onlar içindir büyük azap.
  12. Bu hidayettir. Ve Rabb’lerinin ayetlerini inkâr edenler, onlar içindir acı verici tozdan azap.
  13. Allah, O’nun fazlından edinebilmeniz ve gemilerin O’nun emri ile akması için denizi sizin hizmetinize verdi. Ve olabilir ki şükredersiniz.
  14. Ve göklerdekileri ve yerdekileri O’ndan olarak topluca sizin hizmetinize verdi. Kesinlikle işte ondadır düşünebilen bir toplum için mutlak ayetler.
  15. İman edenlere de ki: Allah’ın günlerini ummayanları, O’nun bir topluluğa kazanır oldukları nedeni ile karşılık vermesi için hoş görsünler.
  16. Kim düzeltici bir iş yaptıysa ki kendisi içindir. Kim kötülük yaptıysa ki kendi aleyhinedir. Sonra Rabb’inize doğru döndürülürsünüz.
  17. Ve mutlaka İsrailoğullarına kitap ve hüküm ve nübüvvet vermiştik. Ve onları güzel yararlı olandan rızıklandırmıştık. Ve onlara âlemlerin üstüne fazlalık vermiştik.
  18. Ve görevden açıklayıcı ispatlar vermiştik ki onlara bilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık dışında ihtilaf etmediler. Kesinlikle Rabb’in kıyamet günü, içinde ihtilaf eder olduklarını aralarında hükme bağlayacaktır.
  19. Sonra seni o görevden bir uygulama yolu üzerine kıldık ki sen ona tabi ol. Ve bilmeyenlerin hevalarına tabi olma.
  20. Kesinlikle onlar Allah’a karşı seni asla bir şeyden muaf tutamaz. Ve kesinlikle zalimlerin bazıları bazılarının evliyasıdır. Ve Allah’tır muttakilerin velisi.
  21. Bu, insanlar için göz açıcı ve hidayettir ve kesin inanan toplum için merhamettir.
  22. Yoksa o kötülükleri işleyenler, iman eden ve düzeltici işler işleyenlerle hayatlarında ve ölümlerinde onları eşit kılacağımızı mı hesaplıyorlar?  Ne kötüdür hükümleri!
  23. Ve onlara zulmedilmeden her kişinin kazandığı nedeniyle karşılığını vermek için Allah gökleri ve yeri gerçekle biçimlendirdi.
  24. Ki ilahını hevası edineni gördün mü? Ve Allah onu bilim üzere saptırdı. Ve onun işitmesini ve kalbinin üzerini mühürledi. Ve basireti üzerine örtü kıldı ki Allah’tan sonra kim ona hidayet edebilir? Ki hatırlayıp düşünmez misiniz?
  25. Ve dediler ki: “O dünya hayatımızdan başkası değildir. Ölürüz ve yaşarız. Ve ilerleyen zamandan başkası bizi helak etmez”. Ve işte onunla ilgili bilimden onlara ait yoktur. Onlar ise sadece zannediyorlar.
  26. Ve onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz aktarıldığı zaman, onların savunmaları  “Doğrusunu söyleyenlerseniz atalarımızı getirin” demekten başkası olmadı.
  27. De ki: Allah, O size hayat verir ve sonra sizi öldürür. Sonra sizi kıyamet gününe doğru toplar. Onda çelişki yoktur. Ve lakin insanların çoğu bilmiyorlar.
  28. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve zamanın yapısal ve fonksiyonel olarak oluşturulduğu dönem, işte o dönem gerçek dışı olanlar hüsrana uğrarlar.
  29. Ve her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Kendi kitabına çağrılır. O gün, işlemekte olduklarınızın karşılığı verilir.
  30. Bu kitabımızdır. Aleyhinize gerçekçi olarak ayrıntıyla anlatır. Kesinlikle biz işlemekte olduklarınızı kaydeder olduk.
  31. Ki iman eden ve salih işler işleyenlere gelince, Rabb’leri onları rahmetine dâhil eder. İşte o, o apaçık kurtuluştur.
  32. Ve kâfirlere gelince: “Ki ayetlerim üzerinize aktarılırken hiç kibirlenmek isteyen olmadınız mı? Ve ağır suç işleyen toplum oldunuz”.
  33. “Ve kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ve o saatte çelişki yoktur” dendiğinde dediniz ki: “O saat nedir idrak etmiş değiliz. Biz ise sadece zannederiz. Ve biz tam kesin inananlardan değiliz”.
  34. Ve işledikleri kötülükler onlar için açığa çıktı. Ve o alay etmekte oldukları onlara gerçek oldu.
  35. Ve o gün denildi ki: “Bu gününüzle karşılaşmayı ihmal ettiğiniz gibi bugün biz sizi ihmal ederiz. Ve barınağınız ateştir. Ve yardım edicilerden sizin için yoktur.
  36. İşte o, Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeniz nedeniyledir. Ve dünya hayatı sizi aldattı. Ki bugün ondan çıkarılmazlar. Ve onlardan hoşnut olacakları sorulmaz.
  37. Ki tapılacak övgü göklerin Rabb’i ve yerin Rabb’i ve Âlemlerin Rabb’i Allah’ındır.
  38. Ve göklerde ve yerde en büyük saygınlık O’nundur. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

 

45. Ahkaf Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ha, Mim.
  3. O kitabın indirilmesi yaptırım güçlü, hâkim Allah’tandır.
  4. Gökleri ve yeri ve ikisi arasında olanları gerçekle ve adlandırılmış bir son dışında biçimlendirmedik. Ve o kâfirler uyarıldıkları ile ilgilenmeyenlerdir.
  5. De ki: Gördünüz mü? Allah’tan başka dua ettikleriniz gösterin bana, yeryüzünden neyi biçimlendirdiler? Yoksa onların göklerde ortaklıkları mı var? Doğru söyleyenlerdenseniz, bana bundan öncesinden bir kitap veya bilimden bir eser getirin.
  6. Ve Allah’tan başka, kıyamet gününe kadar ona icabet edemeyen ve onların duasından gafil olana dua edenden daha sapkın kimdir?
  7. Ve insanlar haşrolunduğu zaman, onlar için düşman oldular ve onların kulluk etmelerini inkâr eder oldular.
  8. Ve onlara açıklayıcı ayetlerimiz aktarıldığında kâfir olanlar onlara gelen gerçek için derler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  9. Yoksa  “Onu kurguladı” mı derler? De ki: “Onu kurguladımsa ki Allah’tan bana bir şeye malik olamazsınız. O, içine dalıp gittiğinizi en iyi bilendir. Benim ve sizin aranızda O, şahit olarak yeterlidir. Ve O, hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  10. De ki: Ben resullerden ilk ortaya çıkan değilim. Ve bana ve size ne yapılır idrak eder değilim. Ben ise sadece bana vahyedilene tabi olurum. Ve ben açık bir uyarıcıdan başkası değilim.
  11. De ki: Gördünüz mü? O, Allah indinden olansa ve onu inkâr ettiniz ve İsrailoğullarından bir bilirkişi onun benzerine şahitlik ediyor ve iman ediyor ve siz kibirlendinizse! Kesinlikle Allah zalim toplumu hidayet etmez.
  12. Ve kâfirler, iman edenlere dediler ki: Eğer o hayırlı olsaydı, bizi onda geçemezlerdi. Ve ona doğru yol bulamayınca da diyecekler ki: Bu antik bir kurgulamadır.
  13. Ve onun öncesinden Musa’nın kitabı önder ve merhamettir. Ve bu iyileştirici davrananlar için müjde ve zalimler için uyarı, Arap dilinde, doğrulaştırıcı (düzeltici) bir kitaptır.
  14. Kesinlikle  “Rabb’imiz Allah’tır” diyenler, sonra istikamet edenler ki onlar üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir.
  15. İşte onlar cennette halkıdır. İşlemekte oldukları nedeniyle karşılık olarak orada temelli kalıcılardır.
  16. Ve biz insana anne-babasıyla iyilikle geçinmesini önerdik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zahmete katlanarak doğurdu. Ve onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır (30 x 29 gün = 870 gün). Hatta en şiddetlisine eriştiğinde ve kırk senesine ulaştığında dedi ki: “Ey Rabb’im beni bana verdiğin nimete ve anne- babama verdiğin nimete şükretmeye ve senin razı olacağın işlere kontrolün altında yönlendir. Ve soyumdan benim için ıslah et. Ve kesinlikle sana tövbe ettim. Ve kesinlikle ben müslümanlardanım”.
  17. İşte onlar, işlemiş olduklarının en güzelini kabul ettiklerimiz ve kötülüklerinden geçtiklerimizdendir. Onlar onlara vaat olunan, dosdoğru bir vaat olan cennet halkı içindelerdir.
  18. Ve o, anne ve babasına: “Öf size, çıkarılacağımı mı vaat ediyorsunuz? Ve benden önce nice nesiller gelip geçmiş”. Ve o ikisi Allah’tan yardım isteyerek: “Vay sana, iman et! Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir”. Ki der ki: “Bu evvelkilerin düzmecesinden başkası değildir”.
  19. İşte onlar, cinlerden ve insanlardan onlardan önce gelip geçmiş ümmetler içinde, söz aleyhlerine gerçekleşenlerdir. Kesinlikle onlar hasar edenler oldular.
  20. Ve her bir derece işlediklerin nedeniyle ve işlediklerinin tamamının onlara zulmedilmeden geri ödenmesi içindir.
  21. Ve o gün kâfirler ateşe sunulurlar: “Yararlı olanları dünya hayatınızda kaybettiniz ve ondan yararlandınız ki bugün size dünya hayatında gerçek dışı kibirlenenler olmanız ve yoldan çıkanlar olmanız nedeniyle alçaltıcı azapla karşılık verilir”.
  22. Ve Ad’ın kardeşini hatırla. O zaman o, toplumunu o göçerten ile uyardı. Ve ondan önce olan ve ondan sonra onunla birlikte görevlendirilen “Sadece Allah’a kulluk etmeli değil misiniz? Kesinlikle ben aleyhinize olan büyük günün azabından korkarım” diyerek uyarıcı olanlar gelip geçmişti.
  23. Dediler ki: “İlahlarımızdan saptırmak için mi bize geldin? Ki doğru söyleyenlerdensen bize vaat ettiğini getir”.
  24. Dedi ki: “Kesin olan, onun bilimi Allah indindedir. Ve ben size ne için gönderilmişsem onu ulaştırırım. Ve lakin ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum”.
  25. Ki onu vadilerine doğru gelen belirti olarak gördükleri zaman dediler ki:  “Bu bize yağdırma belirtisidir”.  Aksine, içinde acı verici azap bulunan acele istediğiniz rüzgârdır.
  26. Rabb’inin emriyle her şeyin ardını keser. Ki sadece meskenleri görülür duruma dönüştüler. Ağır suçlu toplumun işte onun gibi cezasını veririz.
  27. Ve mutlaka onları sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik. Ve onlar için işitmeler ve görmeler ve gönüller kıldık ki Allah’ın ayetlerini önemsiz bulur olduklarında işitmeleri ve görmeleri ve gönülleri onları bir şeyden muaf tutmadı ve alaya alır oldukları onları kuşattı.
  28. Ve mutlaka çevrenizdeki birçok yerleşim yerlerini helak etmişizdir. Ve doğru yola dönebilsinler diye ayetleri türlü türlü anlattık.
  29. Ki Allah’tan başka ilahi yakınlık edindikleri onlara yardım etmeli değil miydi? Aksine, onlardan kaçtılar. Ve işte o, onların yanıltması ve kurgular olduklarıdır.
  30. Ve Kuran’ı dinler durumda cinlerden bir takımını sana yönelttiğimiz zaman ki hazır olunca dediler ki: “Susun!” Ki uygulayınca, toplumlarına uyarıcılar olarak geri döndüler.
  31. Dediler ki: Ey toplumumuz. Kesinlikle biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncesinde var olup devam etmekte olanları düzelten, gerçeğe doğru ve dosdoğru tarikata rehberlik eden bir kitap dinledik.
  32. Ey toplumum! Allah’a davet edene icabet edin ve O’na iman edin. Sizin için yüz kızartıcı suçlarınızı hoş görsün. Ve sizi elim azaptan çevirsin.
  33. Ve kim Allah’a davet edene icabet etmezse ki o yeryüzünde aciz bırakan değildir. Ve onun için ondan başka velilerden bir veli yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindelerdir.
  34. Ve onlar hiç görmüyorlar mı kesinlikle Allah, O ki gökleri ve yeri biçimlendirendir? Ve O onları biçimlendirmekten asla yorulmadı. O ölüyü diriltme üzerine kadirdir. Aksine, kesinlikle O her şey üzerine kadirdir.
  35. Ve o gün kâfirler ateş üzerine arz edilirler. “Bu gerçek değil mi?” Derler ki:  “Aksine ve Rabb’imize”. Dedi ki: “Ki inkâr eder olmanız nedeniyle tadın azabı”.
  36. Ki resullerden azim sahiplerinin sabrettiği gibi sabret. Onlar için acele isteme. Ve onlar için vaat olunduklarını gördükleri gün; o kesinlikle onların gündüzün bir saatinden başka kalmadıkları gibi bir ulaşımdır ki yoldan çıkanlar güruhundan başkası helak edilir mi?

 

46. Muhammed Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar ki onların çalışmalarını O boşa çıkardı.
  3. Ve iman edenler ve düzeltici işler yapanlar ve onların Rabb’inden gerçek olarak Muhammed’e indirilene iman edenler, O onlardan kötülüklerini bağışladı ve onların durumunu düzeltti.
  4. İşte o, kesinlikle kâfirlerin gerçek dışına tabi olmaları ve kesinlikle iman edenlerin Rabb’lerinden gerçeğe tabi olmaları nedeniyledir. İşte onun gibi, Allah insanlar için onların benzetmesini verir.
  5. Ki o kâfirlerle karşılaşma yaptığınızda boyunduruk vurun. Sonunda üstün duruma geçtiğinizde de bağı şiddetlendirin. Ki nihayet savaş ağırlıklarını bırakınca ister sonrasında memnun edin ve ister fidye alın. İşte öyle. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka onlardan kendini savunurdu. Ve lakin bazınızı bazısı ile denemek içindir. Ve Allah yolunda katledilenler ki onların çalışmaları asla boşa gitmez.
  6. Onlara hidayete edecek ve onların durumlarını düzeltecektir.
  7. Ve onları, onlara tanıttığı cennete dâhil eder.
  8. Ey iman edenler! Siz Allah’a her türlü destek yardımında bulunursanız, O size her türlü destek yardımında bulunur ve sizin ayaklarınızı sabitleştirir.
  9. Ve o inkâr edenler ki tökezlemek onlar içindir ve onların çalışmalarını boşa çıkardı.
  10. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri nedeniyledir ki çalışmalarını yararsız kıldı.
  11. Ki onlar yeryüzünde hiç gezip dolaşmıyorlar mı ki gözlemlesinler! Onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu? Allah onların imha etti. Ve o kâfirler içindir onun benzeri.
  12. İşte o, kesinlikle Allah’ın iman edenlerin mevlası olması nedeniyledir. Ve kesinlikle kâfirler, onlar için mevla yoktur.
  13. Kesinlikle Allah iman eden ve salih amel işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder. Ve kâfirler metalanırlar ve davarların beslendiği gibi beslenirler. Ve o ateş onların ikametgâhıdır.
  14. Ve seni çıkaran, senin yerleşim yerinden kuvvet olarak daha şiddetli olan nice yerleşim yerlerini helak ettik de onlar için yardım eden olmadı.
  15. Ki Rabb’inden bir ispat üzere olan, ona kötü işleri süslenmiş kişi gibi midir? Ve onlar heveslerine uyarlar.
  16. İçinde bozulmayan sıvıdan nehirler ve asla lezzeti değişmeyen süt nehirleri ve içenler için lezzetli fermente içecek nehirleri ve süzme bal nehirleri bulunan ve her türlü meyveden ve Rabb’lerinden bir hoşgörünün onlar için olduğu, müttakilere vaat edilen cennetin benzetmesi ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar sıvıdan içirilen kimselerinki gibi midir?
  17. Ve onlardan kimi sana kulak verirler. Sonunda senin indinden çıkınca bilim verilenlere derler ki: “Az önce o ne dedi?” İşte onlar heveslerine uyan Allah’ın kalplerini damgaladıklarıdır.
  18. Ve doğru yolda olanlar ki onların hidayetlerini artırdı. Ve onları önemseyenler durumuna getirdi.
  19. Ki sadece o saatin onlara ansızın gelmesini mi gözetliyorlar? Ki onun şartları gelmiştir de onlara geldiği zaman öğüt almaları onlar için nasıl olur?
  20. Ki bilin! Kesin olarak Allah’tan başka ilah yoktur. Ve suçun için ve mümin erkekler için ve mümin kadınlar için hoşgörü iste. Ve Allah, O sizin dönüp dolaşıp geleceğiniz yeri ve yerleşim yerinizi bilir.
  21. Ve müminler derler ki: “Bir sure indirilmeli değil mi?” Ki hükmü içeren bir sure indirilince ve içinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık bulunanları görürsün ki ölüm üzerini kaplamışın bakışı gibi sana bakıyor. Ki onlar için bu daha uygundur.
  22. İtaat ve bilindik bir söz! Ki bir işe azim edince de eğer Allah’a sadakat gösterselerdi mutlaka onlar için daha iyi olurdu.
  23. Ki yeryüzünde bozgunculuk çıkarasınız ve akrabalık bağlarını kesesiniz diye dönme beklentisi içinde misiniz?
  24. İşte onlar, onlar ki Allah onları lanetledi de sağırlaştırdı ve görme algılamalarını kör etti.
  25. Ki Kur’an’ı araştırıp incelemezler mi? Yoksa onun kilitleri kalplerin üzerinde mi?
  26. Kesinlikle onlara hidayet açıkça belli olduktan sonra gerisin geri dönenleri şeytan ayarttı ve onlar için fırsat edindi.
  27. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara “Bazı işlerde siz uyacağız” demeleri nedeniyledir. Ve Allah onların sırlarını bilendir.
  28. Ki nasıldır, melekler onların yüzlerini ve arkalarını dürterken canlarını aldıkları zaman?
  29. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın kızdığına tabi olmalarındandır. Ve O’nun rızasından hoşlanmadılar da işledikleri boşa gitti.
  30. Yoksa kalplerinde hastalık olanlar, Allah’ın onların kinlerini asla dışarı vurmayacağını mı hesap ettiler?
  31. Ve eğer biz uygun görürsek mutlaka sana onları gösteririz de sen onları simalarından mutlaka tanırsın. Ve mutlaka sen onları aykırı konuşmalarından tanırsın. Ve Allah, O işlediklerinizi bilir.
  32. Ve sizden çabalayanları ve sabredenleri bilinceye kadar mutlaka sizi deneyeceğiz ve haberlerinizi değerlendireceğiz.
  33. Kesinlikle kâfirler ve Allah yolundan alıkoyanlar ve hidayet onlara apaçık olduktan sonra O resulden ayrılıp düşmanlık edenler Allah’a hiçbir şey ile asla zarar veremezler. Ve O, onların çalışmalarını heba edecektir.
  34. Ey iman edenler Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ve çalışmalarınızı geçersizleştirmeyin.
  35. Kesinlikle kâfir olanlar ve Allah yolundan engelleyenler, sonra kâfir olarak ölürse ki Allah onları asla hoş görmeyecektir.
  36. Ki sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Ve Allah sizinle beraberdir. Ve O, sizin çalışmalarınızı asla yalnız bırakmayacaktır.
  37. Kesin olan, dünya hayatı oyun ve eğlencedir. Ve iman eder ve önemseyerek gereğini yaparsanız karşılığınız verilir ve sizden mallarınız istenmez.
  38. Sizden onları ister ki yinelerse cimrilik edersiniz. Ve kinlerinizi açığa çıkarır.
  39. İşte siz bunlarsınız, Allah yolunda infaka çağrılınca ki sizden kimi cimrilik eder. Ve kim cimrilik ederse ki kendisi için cimrilik eder. Ve Allah her şeyden ihtiyaçsızdır ve siz ihtiyaç içinde olanlarsınız. Ve dönerseniz, sizden başka bir toplumu sizinle değiştirir. Sonra onlar sizin benzerleriniz olmazlar.

 

 

47. Fetih Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz sana açık bir fetih açtık.
  3. Önceden yaptığın ve sonraya bıraktığın suçlarını hoş görmesi ve üzerindeki nimetini tamamlaması ve seni dosdoğru yola hidayet etmesi için.
  4. Ve Allah sana yaptırım güçlü her türlü destek ile her türlü yardımda bulunur.
  5. O ki müminlerin kalplerine imanlarına iman katmaları için sükûnet indirendir. Ve göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim olandır.
  6. Mümin erkekleri ve mümin kadınları içinde devamlı kaldıkları, altından ırmaklar akan cennetlere dâhil etmesi ve onların kötülüklerini örtmesi için. Ve işte o, Allah indinde olan büyük kurtuluştur.
  7. Ve Allah’a kötü bir zan ile zanda bulunmakta olan münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap etmesi için. Kötülüğün kaplaması onların üzerlerinedir. Ve Allah onlara karşı öfkelendi ve onları lanetledi. Ve onlara cehennemi hazırladı. Dönecekleri yer ne kötüdür.
  8. Ve göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkim olandır.
  9. Kesinlikle biz seni bilirkişi ve müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
  10. Ve Allah’a ve O’nun resulüne iman etmeniz ve saygı göstermeniz ve O’na karşı ağır davranış sergilemeniz ve sabah erkenden ve akşam erkenden O’nu ilintisiz egemenliğini vurgulamanız için.
  11. Kesinlikle seninle biatlaşanlar kesin olarak Allah ile biatlaşırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir ki kim çözerse de kesin olarak kendi aleyhine çözer. Ve kim üzerindeki Allah’a verdiği sözü yerine getirirse ki ona büyük bir karşılık verecektir.
  12. Yakında Arabilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki:  “Mallarımız ve ehlimiz bizi meşgul etti ki bizim için hoşgörü iste”. Kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Sizin için bir zorluk veya sizin için fayda isterse kim Allah’tan bir şeye sizin için maliktir. Aksine, Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  13. Aksine, o resulün ve müminlerin ehillerine zamanın sonuna kadar, asla geri dönmeyeceğini zannettiniz. Ve işte o, kalplerinizde süslendi. Ve kötü zanda bulundunuz. Ve işe yaramaz bir toplum oldunuz.
  14. Ve kim asla Allah’a ve resulüne iman etmediyse ki kesinlikle biz kâfirler için yakıcı hazırladık.
  15. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Uygun gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap eder. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.
  16. Siz ganimetleri almak için ayrıldığınızda o geri kalanlar: “Bırakın bizi, size tabi olalım” diyeceklerdir. Onlar Allah’ın kelimesini değiştirmek isterler. De ki: “Siz asla bize tabi olmayacaksınız”. Allah önceden işte onun gibi dedi. Ki diyecekler:  “Aksine, bize haset ediyorsunuz”. Aksine, onlar sadece pek az çıkarım yapar olanlardır.
  17. Arabilerden geri kalanlara de ki: “Siz yakında ataklığı çok şiddetli bir toplumla savaşmaya veya onları teslim almaya çağırılacaksınız. Ki itaat ederseniz Allah size güzel bir karşılık verir. Ve önceki dönüp gittiğiniz gibi dönüp giderseniz size can yakıcı bir azap ile azap eder”.
  18. Köre baskı yoktur ve topala baskı yoktur ve hasta olana baskı yoktur. Ve her kim Allah’a ve resulüne itaat ederse onu altından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder ve her kim de yüz çevirirse onu acı verici azapla azaplandırır.
  19. Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken müminlerden mutlaka razı olmuştur. Ki kalplerinde olanı bilmiştir de üzerlerine sakinlik indirmiştir ve onları yakın bir fetih ile ödüllendirmiştir.
  20. Ve aldıkları çok çeşitli ganimetlerle. Ve Allah yaptırım güçlü, hâkim olandır.
  21. Ve Allah size alacağınız çok çeşitli ganimetler vaat etti. Ve bunu sizin için çabuklaştırdı ve insanların ellerini sizden çekti ve müminlere ayet olması ve sizi dosdoğru yola hidayet etmesi için.
  22. Ve üzerine asla kadir olamayacağınız diğer. Allah onu kuşatmıştır. Ve Allah her şey üzerine kadir olandır.
  23. Ve eğer o kâfirler sizinle savaşsalardı mutlaka arkalarını dönüp giderlerdi. Sonra bir veli ve yardım edici bulamazlar.
  24. (O) Allah’ın önceden geçmiş olan sünnetidir ve asla Allah’ın sünnetinde (rutin uygulama) değiştirme bulamazsın.
  25. Ve O, O ki onlara karşı size zafer verdikten sonra Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden engelleyen ve sizin ellerinizi onlardan engelleyendir. Ve Allah işlemekte olduklarınızı görendir.
  26. Onlar o kâfirler ki sizi Mescid-i Haram’dan ve bilindik olan hediyeleri yerlerine varmaktan alıkoydular. Ve eğer bilmediğiniz mümin erkekler ve mümin kadınları bilim dışı ezmeniz ki bu nedenle onlardan size utanç isabet etmeyecek olsaydı (alıkonamaz ve savaşırdınız). (Bu) Allah’ın uygun gördüğünü rahmetine sokması içindir. Eğer seçilip ayrılmış olsalardı, mutlaka içlerinden kâfirleri acıklı bir azap ile azablandırırdık.
  27. O kâfirler kalplerindeki tutuculuğu cahiliyet tutuculuğu kıldıklarında ki Allah sekinetini resulünün ve müminlerin üzerine indirdi ve onları takva kelimesi üzerine uygun tuttu. Ve onlar buna daha layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmekte olandır.
  28. Mutlaka Allah resulünü doğrulamıştır. O rüya gerçekçidir.  Allah uygun görürse siz mutlaka güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram’a girersiniz. Ki O sizin bilmediğinizi bilir. Ki işte ondan başka size yakın bir fetih kıldı.
  29. O, O ki resulünü rehber ve gerçek olan düzen (din) ile diğer bütün düzenlerin (din) üstünde belirgin olması için gönderdi. Ve bilirkişi olarak Allah yeter.
  30. Muhammed Allah’ın resulüdür. Ve onunla birlikte bulunanlar kâfirler üzerine şiddetlilerdir. Aralarında merhametlilerdir. Onları rükûlar, secdeler eder görürsün. Allah’tan fazl ve rıza araştırırlar. Yüzlerindeki simaları secde eserindendir. İşte o Tevrat’taki benzetmeleridir. Ve İncil’deki benzetmesi ise filizini çıkaran ki hemen onu çapı artırılarak kalınlaştırılan ki sapı üzerinde belli bir düzeye gelen, ziraatçıları hayranlığa düşüren ekin gibidir. O kâfirleri öfkelendirmesi içindir. Allah onlardan iman edenler ve salih amel işleyenlere hoşgörü ve büyük bir karşılık vaat etti.

 

 

 

48. Hucurat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey iman edenler! Allah’ın ve resulünün önceliğini geçmeyin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.
  3. Ey iman edenler! Seslerinizi Nebi’nin sesinden yükseğe çıkarmayın. Ve siz şuurunda değilken çalışmalarınızın boşa gider diye birbirinize kabaca konuştuğunuz gibi onunla kabaca konuşmayın.
  4. Kesinlikle Allah resulünün huzurunda seslerini alçantanlar, işte onlardır Allah’ın kalplerini takva için sınadıkları. Hoşgörü ve büyük bir karşılık onlar içindir.
  5. Kesinlikle odaların arkasından sana seslenenler, onların çoğu akıl edemezler.
  6. Ve eğer sen onların yanına çıkana kadar kesinlikle onlar sabretselerdi, onlar için mutlaka daha iyi olurdu. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  7. Ey iman edenler! Bir yoldan çıkmış size bir bilgiyle gelirse, bir toplumu cahilce hedef alırsınız da yaptığınızdan dolayı pişman olanlara dönüşürsünüz diye onu açığa kavuşturun.
  8. Ve bilin! Kesinlikle Allah’ın resulü içinizdedir. Eğer o görevlerden çoğunda size itaat etseydi mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Ve lakin Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinize hoş gösterdi. Ve küfrü ve yoldan çıkmayı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte onlar, onlar o olgunlardır.
  9. Allah’tan fazlalık ve nimet olarak. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  10. Ve müminlerden iki taife birbirleri ile savaşırsa ki ikisinin arasını düzeltin. Ki ikisinden biri diğeri üzerine taşkınlık yaparsa da taşkınlık yapanla Allah’ın emrini onarıncaya kadar savaşın. Ki onarırlarsa da ikisinin arasını adaletle ve standartca düzeltin. Kesinlikle Allah standart davrananları sever.
  11. Kesin olan, müminler kardeştir ki iki kardeşinizin arasını düzeltin. Ve Allah’ı önemseyin. Umulur ki özel merhamet edilirsiniz.
  12. Ey iman edenler, bir toplum bir toplumu aşağılamasın. Onlar, onlardan daha iyi durumda olabilir. Ve kadın kadınla alay etmesin, olabilir ki o onlardan daha iyi durumda olabilir. Ve birbirilerinizi ayıplamayın ve lakaplarla atışmayın. İmandan sonra yoldançıkan ismi ne kötüdür. Ve kim asla vazgeçmezse ki işte onlar zalimlerdir.
  13. Ey iman edenler zannın çoğundan kaçının. Kesinlikle zannın bazısı kötülüktür. Ve casusluk etmeyin. Ve bazınız bazınıza gıyab etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etiyle beslenmekten hoşlanır mı? Ki ondan hoşlanmadınız. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah tövbeleri kabul edendir, özel merhametlidir.
  14. Ey insanlar! Kesinlikle biz sizi bir erkek ve bir dişiden biçimlendirdik. Ve tanışmanız için sizi dallar ve kabileler kıldık. Kesinlikle Allah yanında en cömert olanınız en çok önemseyeninizdir. Kesinlikle Allah bilendir, haberdardır.
  15. Ve Arabiler dediler ki: “İman ettik”. De ki: “Asla iman etmediniz”. Ve lakin deyin ki: “Gönülden teslim olduk. Henüz iman kalplerinize girmedi. Ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat ederseniz çalışmalarınızdan bir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
  16. Kesin olarak müminler ki Allah’a ve O’nun resulüne iman ederler. Sonra çelişkiye düşmezler. Ve malları ve kendileri ile Allah yolunda çabalarlar. İşte onlar, onlar o sadıklardır.
  17. De ki: “Allah’a dininizi mi öğretirsiniz? Ve Allah, O yerdekini ve göktekini bilir. Ve Allah her şeyi bilendir”.
  18. İslam oldular diye sana minnet ederler. De ki: İslam olmanızı bana minnet etmeyin. Aksine, doğrusunu söyleyenlerden olduysanız, Allah sizi imana hidayet ettiği için size minnet eder.
  19. Kesinlikle Allah, O göklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah çalışmalarınızı görendir.

 

 

 

 

49. Kaf Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaf ve gereğinden fazlasını içeren Kuran’a.
  3. Aksine, onlara onlardan bir uyarıcı geldi diye şaşırdılar da kâfirler dediler ki: “Bu şaşılacak bir şeydir.
  4. Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? İşte o uzak bir dönüş”.
  5. Biz yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Ve hafıza kitap indimizdedir.
  6. Aksine, onlara gerçek gelince onu yalanladılar ki karmakarışık işler içindelerdir.
  7. Ki hiç üzerlerindeki göğü gözlemlemezler mi? Onu nasıl bina ettik ve donattık! Ve onda yarılmalar yok.
  8. Ve yeryüzü. Onu uzatıp yaydık ve orada kıtalar sergiledik. Ve orada gösterişli çiftin her türlüsünden bitirdik.
  9. Her ilgili, düşkün kul için görüp anlama ve hatırlama olarak.
  10. Ve gökten potansiyel bir sıvı indirdik de onunla bahçeler ve biçilen taneler bitirdik.
  11. Ve salkımlı tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları.
  12. Kullara rızık olması için. Ve onunla ölü bir beldeye can verdik. İşte o çıkış böyledir.
  13. Onlardan önce Nuh toplumu ve Ress halkı ve Semud yalanladı.
  14. Ve Âd ve Firavun ve Lut’un kardeşleri.
  15. Ve Eyke halkı ve Tübba toplumu. Hepsi resulleri yalanladılar da vaadim gerçek oldu.
  16. Ki evvelki biçimlendirmeyle yorulduk mu? Aksine, onlar yeni bir biçimlendirmeden kafa karışıklığı içindelerdir!
  17. Ve mutlaka insanı biz biçimlendirmiştik ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz ve biz ona boyun toplardamarından daha yakınız.
  18. O sağdan ve o soldan eşlik eden iki alıcı kayıt ederken.
  19. Yanında hazır bir gözetmen (melek) haricinde ifadeden bir lafız eder değildir.
  20. Ve gerçekten ölüm sarhoşluğu geldi. İşte o senin kaçar olduğundur.
  21. Ve o sura üflendi. İşte o, o vaat günüdür.
  22. Ve her nefis yanında bir sevk eden ve bir şahit ile geldi.
  23. Mutlaka sen budan gaflet içinde olmuştun ki senin örtünü kaldırdık da bugün görüşün keskindir.
  24. Ve ona yakın olan dedi ki: “İşte yanımda hazır”.
  25. İkiniz cehennemde sergileyin her inatçı kâfiri.
  26. Hayırdan men eden, çelişkiye düşüren taşkını.
  27. O, Allah ile diğer bir ilah kılanı ki ikiniz onu şiddetli azap içine sergileyin.
  28. Ona yakın olan dedi ki: “Rabb’im onu ben taşkınlaştırmadım. Ve lakin o uzak bir sapıklık içinde olandı”.
  29. Dedi ki: “Yanımda hasımlaşmayın. Ve vaadimi size önceden çokça bildirmiştim.
  30. Benim tarafımda söz değiştirilmez. Ve ben kullara zulmedici değilim”.
  31. O gün cehenneme:  “Doldun mu?” deriz ve der ki: “Daha var mı?”.
  32. Ve cennet müttakîler için erişilecek kadar yaklaştırıldı.
  33. Her koruyan tövbekâr için bu size vaat olunandır.
  34. Gaybında Rahman’dan çekinen ve ilgili bir kalple gelen kişiye.
  35. Ona barış içinde girin. İşte o kalıcılık günüdür.
  36. Orada uygun gördükleri ve tarafımızdan artış onlar içindir.
  37. Ve onlardan önce onlardan ataklık bakımından daha şiddetli nice nesilleri helak ettik ki beldelerde sığınak mı diye delik aradılar.
  38. Kalbi olan veya bir şahit (bilirkişi) olarak kulak veren kimse için mutlaka bir öğüt kesinlikle işte ondadır.
  39. Ve mutlaka biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı dönemde biçimlendirmişizdir ve bize hiç bir bitkinlik dokunmamıştır.
  40. Ki onların dedikleri üzerine sabret ve Güneş’in yükselmesinden önce ve o gurubdan önce Rabb’inin ilintisiz yegâne egemenliğini övgüyle vurgula.
  41. Ve geceden ki tesbih et ve secdelerin ardından.
  42. Ve o bağırarak çağıranın yakın bir yerden bağırarak çağırdığı güne kulak ver.
  43. O gün o çığlığı gerçekten işitirler. İşte o, o çıkış günüdür.
  44. Kesinlikle biz hayat veririz ve öldürürüz. Ve o dönüş bizedir.
  45. O gün yer onlardan çabucak ayrılır. İşte o, bize kolay olan bir haşirdir.
  46. Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba değilsin ki benim tehdidimden korkanlara Kur’an ile çokça hatırlat.

 

50. Zariyat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve tanecik olarak savuranlar.
  3. Ki değer yükü taşıyanlar.
  4. Ki kolaylıkla akıp gidenler.
  5. Ki işlev taksim edenler.
  6. Kesin olarak size vaat edilen mutlaka doğrudur.
  7. Ve kesinlikle o din (yargılama) mutlaka vuku bulandır.
  8. Ve sarmallar sahibi göğe.
  9. Kesinlikle siz mutlaka muhtelif ifadeler içindesiniz.
  10. Aldatılan ondan saptırılır.
  11. O varsayım yapanlar (Hipotezciler) çürütüldü.
  12. Onlar ki düşüncesizce dalgınlık içinde olanlardır.
  13. Sorarlar “Din (yargılama) günü ne zaman?”.
  14. O gün onlar ateşin üstünde dayanıklılık testine tutulurlar.
  15. Tadın dayanıklılık testinizi. Bu, o ki sizin acele istediğinizdir.
  16. Kesinlikle o muttakiler cennetler ve pınarlar içindelerdir.
  17. Rabb’lerinin onlara verdiğini alanlar olarak. Kesinlikle onlar, işte ondan önce iyi davranışta bulunur olanlardır.
  18. Gecede boş, gevşek kalmaları çok az olanlardır.
  19. Ve onlar seherde hoşgörü isteyenlerdir.
  20. Ve isteyen ve mahrum için bir hak onların mallarındadır.
  21. Ve yakın inananlar için yeryüzünün içindedir ayetler.
  22. Ve kendi nefislerinizde ki görüp anlamıyor musunuz?
  23. Ve rızkınız göktedir ve vaat olunduğunuz.
  24. Ki göğün ve yerin Rabb’ine! Kesinlikle o sizin karşılıklı bilimsel sohbetinizin benzeri gibi mutlak gerçektir.
  25. Sana İbrahim’in ikram edilen konuklarının bahsi geldi mi?
  26. Onun yanına girdikleri zaman ki dediler: “Selam”. O dedi ki: “Selam tanınmayan toplum”.
  27. Ehline doğru gizlice yaklaştı da semiz bir buzağı ile geldi.
  28. Ki onu onlara doğru yaklaştırdı. Dedi ki: “Beslenmez misiniz?”.
  29. Ki onlardan dolayı korku hissetti. Dediler ki: “Korkma”. Ve onu âlim bir erkek çocuk ile müjdelediler.
  30. Ki karısı çığlıklar attı da yüzüne vurarak geldi. Ve dedi ki: “Çocuksuz kalmış kocakarı!”.
  31. Dediler ki: “İşte onun gibi dedi senin Rabb’in. Kesinlikle O, O hâkimdir, âlimdir”.
  32. Dedi ki: “Ki sizin amacınız nedir, Ey bir amaç için gönderilenler (mürseller)?”.
  33. Dediler ki: “Kesinlikle biz ağır suç işleyen bir topluma gönderildik.
  34. Üzerlerine çamur karışımından taşlar göndermek için.
  35. Müsrifler için Rabb’inin indinde belirlenmiş”.
  36. Ki müminlerden orada olanları çıkardık.
  37. Ki orada bir evden başka müslümanlardan bulamadık.
  38. Ve orada acı verici bir azaptan korkanlar için bir ayet terk ettik.
  39. Ve onu ikna edici açık bir otoriter yetkiyle Firavun’a gönderdiğimizde Musa’da.
  40. Ki destekçi yandaşları ile aksi davrandı ve dedi ki: “Bir sihirbaz veya bir cinlenmiş”.
  41. Ki onu ve ordusunu yakaladık da o kendini kınarken akıntıya fırlattık.
  42. Ve üzerlerine çorak bırakan bir rüzgâr gönderdiğimizde Ad’de.
  43. Üzerine uğradığını sadece çürümüş gibi kılmadan bırakmayan.
  44. Ve onlara bir süreye kadar metalanın dendiğinde Semud’da.
  45. Ki Rabb’lerinin emrine küstahlaştılar da gözetleyip dururken onları o yıldırım yakaladı.
  46. Ki ayağa kalkmaya güç yetiremediler ve yardım alanlar olmadılar.
  47. Ve öncesinde Nuh toplumunda. Kesinlikle onlar yoldan çıkan toplum oldular.
  48. Ve gök! Onu yetenek gücüyle bina ettik. Ve kesinlikle biziz mutlak genişletenler.
  49. Ve yeryüzü! Onu servis yeri kıldık. Biz ne güzel düzenleyip hazırlayanlarız.
  50. Ve biz her şeyden iki eşli biçimlendirdik. Olabilir ki hatırlayıp düşünürsünüz.
  51. Ki Allah’a doğru firar edin. Kesinlikle ben O’ndan sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  52. Ve Allah ile beraber başka bir ilah kılmayın. Kesinlikle ben O’ndan sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  53. İşte onun gibi onlardan öncekiler resullerden gelenlere sadece dediler ki: “Sihirbaz veya cinlenmiş”.
  54. Onu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Aksine, onlar taşkın toplumdur.
  55. Ki sen onlardan yüz çevir. Ki sen kınanacak değilsin.
  56. Ve hatırlat! Ki kesinlikle hatırlatma müminlere fayda eder.
  57. Ve cinleri ve insanları biçimlendirmem sadece bana kulluk etmeleri içindir.
  58. Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve ben onların beni yedirip doyurmalarını istemiyorum.
  59. Kesinlikle Allah, O’dur metin kuvvet sahibi rızık veren.
  60. Ki kesinlikle aynı yerde bulunduklarının suçunun benzeri bir suç o zulmedenler içindir. Ki benden acele istemesinler.
  61. Ki onlara vaat edilen günlerinden dolayı vay kâfirlere!

 

51. Tur Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve Tur’a.
  3. Ve satır satır yazılmış kitaba.
  4. Açılıp yayılmış parşömen içinde.
  5. Ve rağbet dolu o eve.
  6. Ve o yükseltilmiş çatıya.
  7. Ve o doldurulmuş denize.
  8. Kesinlikle Rabb’inin azabı mutlaka vuku bulandır.
  9. Onun için def edeceklerden yoktur.
  10. O gün o gök sallandıkça sallanır.
  11. Ve o dağlar gezindikçe gezinir.
  12. Ki o gün yalanlayanların vay haline!
  13. Onlar ki onlar o dalgınlık içinde oynarlar.
  14. O gün cehennem ateşine itildikçe itilirler.
  15. İşte bu, sizin o yalanlamakta olduğunuz ateştir.
  16. Ki sihir mi bu? Yoksa siz mi görüp algılamazsınız?
  17. Yaslanın ona ki sabredin veya sabredemeyin sizin için aynıdır. Kesin olarak siz işler olduklarınızla karşılık verilirsiniz.
  18. Kesinlikle muttakiler cennetlerde ve nimet içindelerdir.
  19. Rabb’lerinin onlara verdiği ile jestler yapanlardır. Ve onların Rabb’leri onları cehim azabından korudu.
  20. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sine sine yiyin ve için.
  21. Onlar sıra sıra dizilmiş tahtlar üzerinde kurulanlardır. Ve biz onları göz alıcılarla eşleştirdik.
  22. Ve iman edenler ve soylarından onlara imanla uyanlar, biz onların soylarını kendilerine kattık. Onların çalışmalarından hiç bir şeyi eksiltmedik. Her kişi kazandığı nedeniyle rehindir.
  23. Ve onlara canlarının istediği meyveler ve etlerden bol bol ilaveten verdik.
  24. Orada kadeh çekişirler ve onda boş saçma bir söz ve bir günaha sokma yoktur.
  25. Ve onlar üzerine garsonlar etraflarında dönerler. Sanki onlar saklanmış incilerdir.
  26. Ve bir kısmı bir kısmına dönüp sorarlar.
  27. Derler ki: Daha önce biz ehlimiz içinde endişelenenlerdik.
  28. Ki Allah bize büyük iyilikte bulundu ve bizi içe işleyen azaptan korudu.
  29. Kesinlikle biz önceden O’na dua edenler olduk. Kesinlikle O, O iyilik yapandır, özel merhametlidir.
  30. Ki hatırlat! Ki sen Rabb’inin nimetiyle kâhin değilsin ve mecnun değilsin.
  31. Yoksa onlar: “Bir şairdir, onun uğrayacağı kaderin cilveli çelişkisini bekliyoruz” mu derler?
  32. De ki: Bekleyin! Ki kesinlikle ben sizinle birlikte bekleyenlerdenim.
  33. Yoksa onlara bunu nefsi hayalleri mi emrediyor? Yoksa onlar taşkın bir toplum mudur?
  34. Yoksa: “Onu kendisi uydurup-söyledi” mi diyorlar? Aksine, onlar iman etmiyorlar.
  35. Ki doğrusunu söyleyenlerden oldularsa onun benzeri bir anlatım getirsinler.
  36. Yoksa şey olanın başkasından mı biçimlendirildiler? Yoksa onlar mı biçimlendirenler?
  37. Yoksa gökleri ve yeri mi biçimlendirdiler? Aksine, yakın olmuyorlar (araştırıp öğrenmiyorlar).
  38. Yoksa Rabb’inin hazineleri onların indinde mi? Onlar bir doğrultuda yazıp düzenleyenler mi?
  39. Yoksa onların yüksekler içinde dinledikleri araçları mı var? Ki onların dinleyeni ikna edici açık otoriter bir belge getirsin.
  40. Yoksa kızlar O’nun ve oğullar sizin mi?
  41. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun da onlar kütleleştirilen ödemeden mi?
  42. Yoksa bilinmeyenler indlerinde de onlar yazıyorlar mı?
  43. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ki inkâr edenlerdir o tuzağa düşenler.
  44. Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan ilintisiz yegâne egemendir.
  45.  Ve gökten düşen bir parça görseler  “Üst üste katlanıp yığılmış yağmur bulutu” derler.
  46. Ki o çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
  47. O gün düzenekleri onları bir şeyden muaf tutmaz. Ve yardım görenler değillerdir.
  48. Ve işte ondan başka bir azap kesinlikle zulmedenler içindir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
  49. Ve Rabb’inin hükmü için sabret ki kesinlikle sen bizim gözlerimizin önündesin. Ve ayaktayken Rabb’ini övgü ile tesbih et.
  50. Ve geceden ki onun ilintisiz yegâne egemenliğini vurgula. Ve gökcisimlerinin arka planda kalmasından sonra.

 

52. Necm Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve alçalışa geçerken o gökcismine.
  3. Sizinle birlikte bulunan kişi şaşırıp sapmadı ve azmadı.
  4. Ve o hevesten nutuk atmaz.
  5. O ise sadece vahiy edilen bir vahiydir.
  6. O kuvveti şiddetli ona iyice öğretti.
  7. İhtiyat sahibi ki seviyelendi.
  8. Ve o en yüksek ufuktaydı (Samanyolu galaksisinin görünen kenarı olan yay kolunda).
  9. Sonra yaklaştı da sarktı.
  10. Ki iki yayın kabzası veya daha yakın oldu (Yay burcundaki kabza).
  11. Ki O’nun kuluna vahiy ettiğini vahyetti.
  12. Gördüğünü gönül yalanlamadı.
  13. Gördüğü üzerine onunla tartışır mısınız?
  14. Ve mutlaka onu diğer bir inişte görmüştü.
  15. Nihai bitiş yerinin belirsiz sırası indinde.
  16. Barınak Cenneti onun indindedir.
  17. Belirsizleşen sırayı bürüyen bürüdüğünde.
  18. Görüp algılaması kaymadı ve taşmadı.
  19. Mutlaka Rabb’inin ayetlerinden en büyük olanlarından görmüştü.
  20. Ki gördünüz mü Lat ve Uzza’yı?
  21. Ve üçüncüsü, diğer Menat’ı?
  22. Erkek sizin ve dişi O’nun mu?
  23. İşte o, o zaman haksız bir paylaşım.
  24. O ise sadece sizin ve atalarınızın isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onun için ikna edici belge indirmedi. Onlar ise zanna ve kendi heveslerine tabi olurlar. Ve mutlaka onlara Rabb’lerinden o rehber gelmiştir.
  25. Yoksa hırsla istediği insanın mıdır?
  26. Ki ahiret ve öncesi Allah’ındır.
  27. Ve Allah’ın uygun gördüğü ve razı olduğuna izin vermesinden sonrası hariç, göklerdeki meleklerin nicesinin şefaati bir şeyden muaf tutmaz.
  28. Kesinlikle ahirete inanmayanlar melekleri dişi isimlendirmeyle adlandırırlar.
  29. Ve onların bununla ilgili hiç bir bilimleri yoktur. Onların tabi oldukları ise sadece zandır. Ve kesinlikle zan gerçekten yana hiç bir şeyi giderip karşılamaz.
  30. Ki sen bizim zikrimizden tersine gidene ve asla dünya hayatından başkasını istemeyene yüz çevir.
  31. İşte o onların bilimden ulaşabildikleri yerdir. Kesinlikle senin Rabb’in, O kimin O’nun yolundan sapan olduğunu daha iyi bilir. Ve O hidayette olanı daha iyi bilir.
  32. Ve kötülük yapanlara işledikleri nedeniyle karşılığını vermesi için ve iyi davrananlara daha iyisiyle karşılık vermesi için göklerdeki ve yeryüzündeki Allah’ındır.
  33. Onlar ki küçükleri hariç kötülüklerin büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlardır. Kesinlikle senin Rabb’in hoşgörüde geniştir. O sizi yerden inşa ederken ve annelerinizin karnında ceninken en iyi bilendir. Ki kendinizi temize çıkarmayın. O çok önemseyen kişiyi en iyi bilendir.
  34. Ki gördün mü o vazgeçip zıddına gideni?
  35. Ve azcık verdi ve devamını kesti.
  36. Bilinmeyenin bilimi onun indinde midir de o görür?
  37. Yoksa Musa’nın sahifeleri içindekiler hiç bildirilmedi mi?
  38. Ve çok vefalı İbrahim’in.
  39. Değil mi yüklenen diğerinin yükünü yüklenmez.
  40. Ve koşuşturduğundan başka durumda olmak insan için değildir.
  41. Ve kesinlikle onun koşuşturması yakında görülecek.
  42. Sonra ona o eksiksiz karşılıkla karşılık verilecek.
  43. Ve kesinlikle o varıp durulan yer Rabb’ine doğrudur.
  44. Ve kesinlikle O’dur güldüren ve ağlatan.
  45. Ve kesinlikle O’dur öldüren ve hayat veren.
  46. Ve kesinlikle O’dur erkek ve dişi iki çiftini biçimlendiren.
  47. Atıldığında meni (erkek) salgısından.
  48. Ve kesinlikle diğer inşa O’nun üzerindedir (sorumluluğundadır).
  49. Ve kesinlikle O’dur, O ihtiyaçsız kılan ve sağlayan.
  50. Ve kesinlikle O’dur, O Köpek (Sirius) yıldızının Rabb’i.
  51. Ve kesinlikle O’dur önceki Ad’ı helak eden.
  52. Ve Semud’u ki baki değil.
  53. Ve önceden Nuh toplumunu. Kesinlikle onlar daha zalim ve daha azgın olanlardı.
  54. Ve O, o sapıtanları batırdı.
  55. Ki kaplayanla iyice kaplattı.
  56. Ki Rabb’inin hangi üstünlüğünü sorgularsın?
  57. Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
  58. Yaklaşmakta olan iyice yakın oldu.
  59. Onu Allah’tan başka giderecek yoktur.
  60. Ki siz bu anlatımı mı acayip buluyorsunuz?
  61. Ve gülüşüyorsunuz ve ağlaşmıyorsunuz.
  62. Ve siz kafa tutanlarsınız.
  63. Ki Allah için secde edin ve kulluk edin.

 

53. Kamer Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O saat yaklaştı ve Ay birlikteliğinden kopup ayrıldı (Dünya ile olan birlikteliğinden).
  3. Ve bir ayet görseler yüz çevirirler ve derler ki: “Süregelen bir sihirdir”.
  4. Ve yalanladılar ve heveslerine uydular. Ve bütün işler karar bulandır.
  5. Ve mutlaka onlara içinde caydırıcılık bulunan bilgilerden gelmiştir.
  6. Mükemmel etkin hikmetler ki uyarılar fayda etmiyor.
  7. Ki sen onlardan vaz geç. O çağrıcının benimsenmemiş bir şeye çağıracağı gün.
  8. Bakışları çekingen, yayılan çekirgeler gibi mezarlarından çıkarlar.
  9. Boyunlarını o çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kâfirler derler ki: “Bu zor bir gün”.
  10. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı ki kulumuzu yalanladılar ve dediler ki: “O bir mecnundur”. Ve bağırtıyla kovulup uzaklaştırıldı.
  11. Ki Rabb’ine dua etti: “Kesinlikle ben mağlubum ki gerekli desteği sen yap”.
  12. Ki boşanırcasına sıvı ile göğün kapılarını açtık.
  13. Ve yeri kaynaklar olarak fışkırttık ki ayarlanmış emir üzere su birleşti.
  14. Ve onu levhalar ve zıvanalar sahibi üzerinde taşıdık.
  15. Küfredilmiş olan kişiye karşılık olarak gözümüzün önünde akan.
  16. Ve mutlaka biz onu bir ayet olarak terk etmiştik ki düşünüp ibret alan var mı?
  17. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?
  18. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?
  19. Ad yalanladı ki azabım ve uyarmam nasıl oldu?
  20. Kesinlikle biz aralıksız devam eden kısıtlayıcı kötü günlerde üzerlerine burkulan bir rüzgâr gönderdik.
  21. İnsanları kof hurma kütüğü gibi söküp atan.
  22. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?
  23. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için kolaylaştırmışız ki kimdir düşünüp hatırlayan?
  24. Semud uyarıları yalanladı.
  25. Ki dediler ki: “Bizden bir beşere mi tabi oluruz? Kesinlikle biz o zaman mutlaka sapıklık ve çılgınlık içindeyiz.
  26. O zikir bizim aramızdan onun üzerinde mi sergilendi? Aksine, o bıçkın yalancıdır”.
  27. Yarın o bıçkın yalancı kim bilecekler.
  28. Kesinlikle biz onlar için zorlayıcı test olarak döllenmiş dişi deve gönderenleriz. Ki onlara gözetmenlik yap ve sabırlı ol.
  29. Ve “Su aralarında paylaşımladır. Her pay hazır bulunanındır” diye onları bilgilendir.
  30. Ki hemşerilerini çağırdılar ki bağış aldı da kısırlaştırdı.
  31. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?
  32. Kesinlikle biz üzerlerine bir tek titreşim gönderdik ki kuru ot kırıntısı gibi oldular.
  33. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?
  34. Lut toplumu uyarıları yalanladı.
  35. Kesinlikle biz onların üzerine Lut ailesi hariç yontan taşlar gönderdik. Onları seher vakti uzaklaştırıp kurtardık.
  36. İndimizden nimet olarak. Şükredene işte onun gibi karşılık veririz.
  37. Ve mutlaka onları ele geçirme ile uyarmışızdır ki o uyarıları sorgulamışlardır.
  38. Ve mutlaka onun konuklarından arzu almak istemişlerdi de biz onların gözlerini siliverdik. “Ki tadın azabımı ve uyardıklarımı!”.
  39. Ve mutlaka onları sabah erkenden, kararlı azaba uğrayanlara dönüştürmüştü.
  40. “Ki tadın azabımı ve uyarımı!”.
  41. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?
  42. Ve mutlaka Firavun’un ailesine uyarılar gelmişti.
  43. Ayetlerimizin hepsini yalanladılar da onları her şeye kadir, yaptırım güçlü olanın yakalamasıyla yakaladık.
  44. Sizin kâfirleriniz işte onlardan daha avantajlı durumda mıdır? Yoksa sizin için o paragraflarda bir beraat mı var?
  45. Yoksa  “Biz destekleşip yardımlaşan topluluğuz” mu diyorlar?
  46. Topluluk hezimete uğratılacak ve tersine arkalarına döneceklerdir.
  47. Aksine, o saat onlara vaat edilen zamandır. Ve o saat daha belalı ve daha acıdır.
  48. Kesinlikle ağır suçlular sapıklık ve çılgınlık içindelerdir.
  49. Yüzleri üstü ateşe sürüklendikleri gün  “Tadın ışınsal ateşin dokunuşunu”.
  50. Kesinlikle biz her şeyi belli bir ayarlamayla biçimlendirdik.
  51. Ve bizim emrimiz sadece göz kırpması gibi bir kezdir.
  52. Ve mutlaka sizin yandaşı olduğunuz meşhurlarınızı helak etmişizdir. Ki kim dir hatırlayanlardan?
  53. Ve yaptıkları her şey paragraflardadır.
  54. Ve küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.
  55. Kesinlikle önemseyip gereğini yapanlar cennetlerde ve bolluklar içindelerdir.
  56. Her şeyi ayarlayabilen Melik’in indinde doğruluk itibarı içindelerdir.

 

54. Rahman Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O merhametli.
  3. Kuran’ı öğretti.
  4. İnsanı biçimlendirdi.
  5. Ona açıklamayı öğretti.
  6. Güneş ve Ay sayısal bir hesapladır.
  7. Ve gökcisimleri ve çok yıllık bitkiler, ikisi secde (uysalca itaat) eder.
  8. Ve gök, onu yükseltti ve kütle çekim gücünü yerleştirip düzenledi.
  9. Kütle çekim gücünde haddi aşmayasınız diye?
  10. Ve tartı işlemini standartla yerine getirin ve ağırlık biriminde hasar ettirmeyin.
  11. Ve yeryüzü, onu nimet hayvanlar için yerleştirip düzenledi.
  12. Onun içindedir meyveler ve salkım sahibi hurmalıklar.
  13. Ve saman sahibi taneler ve hoş kokulu bitkiler.
  14. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  15. İnsanı o çömlekçi gibi muhteşem ardışık döşenmiş kıvrılandan biçimlendirdi.
  16. Ve cini ateşten karışımdan biçimlendirdi.
  17. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  18. İki doğuş yeri ve zamanının ve iki batış yeri ve zamanının Rabb’i.
  19. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  20. İki deniz karıştı. Birbirleri ile karşılaşırlar.
  21. Aralarında bir tampon vardır, ikisi taşıp geçemez.
  22. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  23. İkisinden inci ve mercan çıkar.
  24. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  25. Ve alamet gibi denizde inşa edilen o akanlar O’nundur.
  26. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  27. Onun üzerindeki her kişi geçicidir.
  28. Ve celal ve ikram sahibi Rabb’inin özelliği baki kalır.
  29. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  30. Göklerdekiler ve yeryüzündekiler O’ndan ister. O her dönem bir konu içindedir.
  31. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  32. Ey iki kütleli yakında size yoğunlaşacağız.
  33. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  34. Ey cin ve ins aşireti! Ve göklerin ve yerin çaplarından geçmeye güç yetirebilirseniz ki aşıp-geçin. Üstesinden gelici baskın bir güç haricinde geçemezsiniz.
  35. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  36. İkinizin üzerine ateşten ışın ve erimiş maden gönderilir ki ikiniz yardımlaşamazsınız.
  37. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  38. Ki gök ayrılıp erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman.
  39. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  40. Ki o dönem insan türüne ve cin türüne suçu sorulmaz.
  41. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  42. Ağır suçlular simalarından tanınırlar ki alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
  43. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  44. Ağır suçluların yalanladıkları cehennem işte budur.
  45. O ve kaynayan sıcak nem arasında dönerler.
  46. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  47. Ve Rabb’inin makamından korkan içindir iki cennet.
  48. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  49. İki çeşitler sahibi.
  50. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  51. İkisindedir ikisi akan iki kaynak.
  52. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  53. İkisindedir her meyveden iki çift.
  54. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  55. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. Ve iki cennetin devşirilmesi yakındır.
  56. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  57. Oralardadır onlardan önce insandan ve cinden hiç biri dokunmamış, gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dikkat çekici güzeller.
  58. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  59. Sanki onlar yakut ve mercan gibilerdir.
  60. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  61. İyi davranışın karşılığı, iyi davranıştan başkası mıdır?
  62. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  63. Ve ikisinden başka iki cennet.
  64. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  65. Yemyeşil.
  66. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  67. İkisindedir iki gür akan iki kaynak.
  68. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  69. İkisindedir meyveler ve hurma ve nar.
  70. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  71. İçlerindedir daha iyiler, güzellikler.
  72. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  73. Çadırlar içinde tahsis edilmiş huriler.
  74. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  75. Daha önce onlara insan ve cin asla dokunmadı.
  76. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  77. Yeşil yastıklara ve güzel eserlere kurulanlardır.
  78. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini yalanlarsınız?
  79. Celal ve ikram sahibi olan Rabb’inin ismi elverişli (potansiyel) kılar.

 

55. Vakıa Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O olay olduğu zaman.
  3. Onun oluşu için yalanlayan yoktur.
  4. O aşağılatıcıdır, yücelticidir.
  5. Yer şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman.
  6. Ve dağlar parça parça parçalandı.
  7. Ki yayılan toz haline geldi.
  8. Ve sizler üç çift oldunuz.
  9. Ki sağ tarafta bulunanlar, nedir sağ tarafta bulunanlar?
  10. Ve kötü-kuzey tarafta bulunanlar, nedir kötü-kuzey tarafta bulunanlar?
  11. Ve o öne geçenler, o öne geçenler.
  12. İşte onlar yakınlaştırılmış olanlar.
  13. Nimet cennetleri içindeler.
  14. Çoğunluk öncekilerden.
  15. Ve azı sonrakilerden.
  16. İşlenmiş tahtlar üzerinde.
  17. Karşılıklı olarak onların üzerinde kurulurlar.
  18. Çevrelerinde kalıcı kılınmış çocuklar dönüp dolaşır.
  19. Sarnıcından kaplar ve ibrikler ve kâseler.
  20. Ondan başları ağrımaz ve bitkinleşmezler.
  21. Ve daha uygun bulduklarından meyveler.
  22. Ve iştahlarının çektiğinden kuş etleri.
  23. Ve göz alıcılar.
  24. Saklı inciler benzeri gibi.
  25. İşler oldukları nedeniyle karşılık olarak.
  26. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
  27. Sadece  “selam, selam” denenden başka.
  28. Ve sağ tarafta bulunanlar, nedir sağ tarafta bulunanlar?
  29. Sarkmış dallı koru içinde.
  30. Ve sarkmış muz ağaçları.
  31. Ve uzatılan gölgeler.
  32. Ve dökülen sıvılar.
  33. Ve çeşitli jestler içinde.
  34. Bitmeyen ve engel olunmayan.
  35. Ve yükseltilmiş döşekler.
  36. Kesinlikle biz o kadınları inşa olarak inşa ettik.
  37. Ki onları bakireler kıldık.
  38. Tutkulu âşık yaşıtlar.
  39. Sağ-Güney tarafta bulunanlar için.
  40. Birçoğu öncekilerden.
  41. Birçoğu sonrakilerden.
  42. Ve sol tarafta bulunanlar, nedir sol tarafta bulunanlar?
  43. Rahatsız eden sıcak rüzgâr ve nemli sıcak içinde.
  44. Ve ısıtan bir karanlık içinde.
  45. Serinletici değil ve memnun edici değil.
  46. Kesinlikle onlar, işte ondan önce şımarıklar oldular.
  47. Ve büyük bozgun üzere ısrar edenler oldular.
  48. Ve “Biz öldüğümüz ve toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Kesinlikle biz mi mutlaka diriltilip gönderilenleriz?” diyenler oldular.
  49. “Ve önceki atalarımız mı?”.
  50. De ki: Kesinlikle öncekiler ve sonrakiler.
  51. Bilinen bir dönemin belirlenmiş vaktine doğru mutlaka toplanılanlardır.
  52. Sonra, kesinlikle siz ey sapık yalancılar.
  53. Mutlaka zakkumdan olan kaynaktan besleneceksiniz.
  54. Ki ondan karınları dolduranlarsınız.
  55. Ki üzerine kaynar sudan içenlersiniz.
  56. Ki bağımlıların kriz esnasında (dipsomanik) içişiyle içenlersiniz.
  57. Bu, onların yargılama günü konukluk ağırlamasıdır.
  58. Biziz sizi biçimlendiren ki tasdik etmeli değil misiniz?
  59. Ki attığınız meniyi gördünüz mü?
  60. Onu biçimlendiren siz misiniz? Yoksa biçimlendiren biz miyiz?
  61. Sizin aranızda ölümü ayarlayıp düzenleyen biziz ve biz geçilenler değiliz.
  62. Benzerleriniz ile değiştirmemiz ve bilmediğiniz içinde sizi inşa etmemiz üzerine.
  63. Ve mutlaka önceki inşayı bilmişinizdir ki iyice hatırlayıp düşünmeli değil misiniz?
  64. Ki gördünüz mü ektiğinizi?
  65. Onu zirai olarak yetiştiren siz misiniz? Yoksa zirai olarak yetiştiren biz miyiz?
  66. Eğer gerekli görürsek mutlaka onu çerçöp kılarız ki şaşkınlık içinde kalırsınız.
  67. “Kesinlikle biz mutlaka zor durumda olanlarız!
  68. Aksine, biz mahrumlarız!”.
  69. Ki gördünüz mü içtiğiniz suyu?
  70. Onu yağan buluttan siz mi indirdiniz, yoksa biz miyiz indirenler?
  71. Eğer gerekli görürsek onu acı kılarız. Ki şükretmeli değil misiniz?
  72. Tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü?
  73. Onun kaynağını sizler mi inşa ettiniz, yoksa inşa eden biz miyiz?
  74. Biziz onu kayıtlı tutulan ve güç üretenler için meta kılan.
  75. Ki Rabb’ini o büyük ismiyle tesbih et.
  76. Ki gökcisimlerinin hareket alanları üzerine yemine gerek yok.
  77. Ve kesinlikle o, eğer bilirseniz büyük bir yemindir.
  78. Kesinlikle o mutlaka değerli bir bildiridir.
  79. Saklanan bir kitap içindedir.
  80. Ona sadece çok temizlenenlerden başkası dokunamaz (farkında olamaz).
  81. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.
  82. Ki bu anlatımı küçümseyenler siz misiniz?
  83. Ve rızkınızı sizin yalancılığınız kılarsınız.
  84. Ki değil midir soluk borusuna ulaştığında?
  85. Ve siz o zaman bakıp durursunuz.
  86. Ve biz ona sizden daha yakınız. Ve lakin siz görüp algılamazsınız.
  87. Ki yargılananlar dışında olanlar olmalı değil misiniz?
  88. Doğru söyleyenlerden iseniz onu gerisin geri döndürün.
  89. Ki bu durumda yaklaştırılanlardan olan ise.
  90. Ki rahatlık ve hoşluk ve nimet cenneti.
  91. Ve bu durumda sağ tarafta olan ise.
  92. Ki “Selam sana sağ tarafta bulunandan”.
  93. Ve bu durumda sapık yalanlayıcılardan olan ise.
  94. Ki nemli sıcaktan konukluk.
  95. Ve cehime yaslanma.
  96. Kesinlikle bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir.
  97. Ki Rabb’ini o büyük ismiyle tesbih et.

 

56. Hadid Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  3. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Hayat verir ve öldürür. Ve O’dur her şeye kadir olan.
  4. O’dur önce olan (ilk) ve sonra olan (son) ve belirgin olan ve belirsiz olan. Ve O’dur her şeyi bilen.
  5. O, O ki gökleri ve yeri altı dönem içinde biçimlendirendir. Sonra en temel yapı ve yönetimi ele alıp düzenledi. Yere gireni ve ondan çıkanı ve gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Ve nerede olursanız olun O sizinle birliktedir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  6. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur ve bütün işler Allah’a döndürülür.
  7. Geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin içine sokar. Ve O’dur kafaların sahipliğini bilen.
  8. Allah’a ve O’nun resulüne iman edin. Ve sizi içinde halef kıldıklarından infak edin. Ki sizden iman eden ve infak edenler ise onlar içindir büyük saygın karşılık.
  9. Ve size ne oluyor? Allah’a ve sizi Rabb’inize iman etmeye çağıran o resule iman etmiyorsunuz. Ve iman eder olanlarsanız, O sizden söz almıştı.
  10. O, O ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarması için kuluna açıklayıcı ayetler indirendir. Ve kesinlikle Allah size mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.
  11. Ve size ne oluyor? Niye Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Ve göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Sizden fetihten önce infak eden ve savaşan aynı düzeyde değildir. İşte onlar derece olarak sonrasında infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Ve hepsine Allah en iyiyi vadetti. Ve Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
  12. Kim Allah’la güzel bir alacağa borç veren durumuna sahip ise onu onun için katlar. Ve cömert bir karşılık onun içindir.
  13. O gün mümin erkekleri ve mümin kadınları nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün.  “Bugün sizin müjdeniz, içinde mekân var olduğu müddetçe kalacağınız altından ırmaklar akan cennetlerdir”. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  14. O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere derler ki: “Bizi gözetin, nurunuzdan edinelim”. Denir ki: “Arkanıza dönün de nur yoklayın. Ki aralarına kapısının içinde rahmet ve karşı dışında azap bulunan sur sürülür.
  15. Onlara seslenirler: “Hiç biz sizinle birlikte olmadık mı?” Derler ki: “Aksine! Ve lakin siz kendilerinizi fitnelediniz ve beklediniz ve çelişkiye düştünüz. Ve Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. Ve o aldatıcı sizi Allah ile aldattı”.
  16. Ki bugün sizden ve o küfredenlerden herhangi bir fidye alınmaz. Barınağınız ateştir. O ateş sizin mevlanızdır (münafıklar için). Ve o ne kötü bir varış yeridir.
  17. İman edenler için Allah’ın zikri ve gerçek olandan indirmiş olduğuna saygın çekingenlik içinde bulunur olma anı hiç olmadı mı? Ve onlar önceden Kitap Verilenler gibi olmasınlar. Ki onların üzerinden uzun bir süre geçti de kalpleri katılaştı. Ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.
  18. Bilin! Kesinlikle Allah yeryüzüne onun ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size akıl edebilesiniz diye açıklamışızdır.
  19. Kesinlikle sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve cömert bir karşılık onlar içindir.
  20. Ve Allah’a ve resulüne iman edenler, işte onlar Rabb’lerinin indinde o doğru olanlar ve o şahit olanlardır. Onlar içindir ecirleri (ücretleri) ve nurları. Ve inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehim halkıdır.
  21. Bilin! Kesin olarak dünya hayatı oyun ve eğlence ve süs ve aranızda övünme ve malda ve çocuklarda çokluk yarışıdır. Son zamanda yetişen yağmur benzeri gibidir. Onun bitirdiği çiftçilerin acayibine gider. Sonra uzar ki onu sararmış görürsün. Sonra çerçöp olur. Ve şiddetli azap ve Allah’tan bir hoşgörü ve rıza ahirettedir. Ve dünya hayatı aldanma metaından başkası değildir.
  22. Rabb’inizden olan bir hoşgörüye ve Allah’a ve resulüne iman edenler için hazırlanmış, imkânları göklerin ve yerin imkânları gibi olan cennete doğru yarışın. İşte o, Allah’ın fazlıdır. Onu uygun gördüğüne verir. Ve Allah büyük fazıl sahibidir.
  23. Yeryüzündeki ve sizin nefislerinizdeki, biz onu açığa çıkarmadan önce bir kitapta olmayan herhangi bir musibet isabet eder değildir. Kesinlikle işte o, Allah’a kolaydır.
  24. Kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve size verdiği nedeni ile şımarmayasınız diye. Ve Allah, O hayalperest övünenin her türlüsünü sevmez.
  25. Cimrilik edenler ve insanlara cimriliği emredenler. Ve kim vazgeçip tersine davranırsa ki kesinlikle Allah, O hiç bir şeye muhtaç olmayan, övülmeye layık olandır.
  26. Mutlaka resullerimizi açıklamalarla göndermişizdir. Ve onlarla birlikte kitabı ve standardı yerine getirmeleri için ağırlık birimini indirdik. Ve içinde şiddetli dayanıklılık ve insanlar için faydalar olan demiri indirdik. Ve gaybında O’na ve resulüne destek olan kişiyi Allah’ın bilmesi için. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  27. Ve mutlaka Nuh’u ve İbrahim’i bir görev için göndermişizdir. Ve ikisinin zürriyetleri içinde nübüvvet ve kitap kılmışızdır. Ki onlardandır doğru yolda olanlar ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.
  28. Sonra onların izlerince resullerimizi devam ettirdik. Ve Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona İncil’i verdik. Ve ona tabi olanların kalplerinde şefkat ve merhamet kıldık. Ve bizim onlar üzerine yazmadığımız, sadece Allah rızası elde etmek için kendilerinin ortaya çıkardığı ruhbanlığı ki onun gerçek gözetimini gözetmediler. Ki onlardan iman edenlerin karşılığını verdik. Ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.
  29. Ey iman edenler, Allah’ı önemseyin ve resulüne iman edin. Size rahmetinden iki tam karşılık versin ve sizin için onunla yürüdüğünüz nur kılsın ve sizi hoş görsün. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametlidir.
  30. Kitap Ehlinin Allah’ın fazlından hiç bir şeyi ayarlama özellikleri olmadıklarını ve kesinlikle fazlın Allah’ın elinde olduğunu, onu uygun gördüğüne verdiğini bilebilsinler. Ve Allah büyük fazl sahibidir.

 

57. Mücadele Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunanın (kadının) sözünü işitmiştir. Ve Allah, O ikinizin tavırlı konuşmalarını işitmektedir. Kesinlikle Allah, işitendir, görendir.
  3. İçinizden o zihar yapanların kadınları onların anaları değildir. Onların anaları ise sadece onları doğuranlardır. Ve kesinlikle onlar mutlaka sözün benimsenmeyen ve çarpıtılmış olanını söylüyorlar. Ve kesinlikle Allah affedicidir, hoşgörülüdür.
  4. Ve kadınlarına zıhar yapanlar sonra söylediklerinden dönerler ki ikisinin temasından önce boyunduruk altında bulunan birini özgürleştirirler. İşte onunla size vaaz verilir. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  5. Ki kim asla bulamıyorsa da ikisinin temasından önce birbiri ardından iki ay oruç tutar. Ki asla güç yetiremezse de altmış yoksulu doyurur. İşte o, Allah’a ve resulüne iman etmeniz içindir. Ve o, Allah’ın hudududur. Ve acı verici azap kâfirler içindir.
  6. Kesinlikle Allah’a ve resulüne karşı gelenler onlardan öncekilerin yüz üstü yere çalınması gibi yüz üstü yere çalındılar. Ve açıklayıcı ayetler indirmiştik. Ve alçaltıcı azap kâfirler içindir.
  7. O gün Allah, onların topluca diriltir ki onları işledikleri ile bilgilendirir. Allah onları listeledi ve onlar onu unuttular. Ve Allah her şey üzerine şahittir.
  8. Göklerdekileri ve yerdekileri kesinlikle Allah’ın bildiğini hiç görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuşmasında dördüncüsü O olmadan olamaz. Ve beş kişinin gizli konuşmasında altıncısı O olmadan olamaz. Ve bunlardan düşük veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar O onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onları işledikleriyle bilgilendirir. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
  9. Gizli konuşmaktan menedilenleri hiç görmedin mi? Sonra o menedildiklerine geri dönerler. Ve kötülük ve düşmanlık ve o resule karşı gelmeyle ilgili gizlice konuşma yaparlar. Ve sana geldikleri zaman seni Allah’ın asla selamlamadığı ile selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine  “Bu dediklerimiz nedeniyle Allah bize azap etmeli değil miydi?” derler. Cehennem onlara yeter. Oraya yaslanırlar ki ne kötü dönüş yeridir.
  10. Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşmalar yapacağınız zaman ki kötülük ve düşmanlık ve o resule karşı isyanla ilgili gizlice konuşmayın. Ve iyilik ve takva ile ilgili gizlice konuşma yapın. Ve huzurunda toplatılacağınız Allah’ı önemseyin.
  11. Kesin olarak, o gizli konuşma iman edenleri üzüntüye düşürmek için o şeytandandır. Ve Allah’ın izni haricinde bir şey olarak zarar verir değildir. Ve Allah üzerine ki tevekkül etsin o müminler.
  12. Ey iman edenler; size: “Meclislerde yer açın” denilince ki yer açın da Allah sizin için açsın.  “Ayrılın” denince ki ayrılın da Allah sizden iman edenleri ve bilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  13. Ey iman edenler! O resul ile gizli bir şey konuşacağınız zaman o konuşmanız öncesinde bir sadaka verin. İşte o sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Ki hiç bulamadınızsa ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
  14. Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden kaygılandınız mı? Ki hiç yapmadınız. Ve Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. Ki namazı yerine getirin ve zekâtı verin ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat edin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  15. Allah’ın gazap ettiği bir toplumu veli edinenleri hiç görmez misin? Onlar sizden değillerdir ve onlardan değillerdir. Ve bildikleri halde yalan üzerine yemin ederler.
  16. Allah onlara şiddetli azap vaat etti. Kesinlikle onlar, onların işler oldukları ne kötüdür.
  17. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah yolundan alıkoyarlar. Ki onlar içindir aşağılayıcı azap.
  18. Onların malları ve evlatları onları Allah’tan asla bir şey olarak muaf kılmayacaktır. İşte onlar ateşte bulunanlardır. Onlar orada daimi olanlardır.
  19. O gün Allah onların topluca diriltir ki size yemin ettikleri gibi O’na yemin ederler. Ve kesinlikle onlar bir şey üzerinde olduklarını hesap ederler. Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır o yalancılar.
  20. Şeytan onların üzerine üstat oldu ki onlara Allah’ı hatırlatmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın grubudur. Dikkat edin! Kesinlikle şeytanın grubu o hüsrana uğrayanlardır.
  21. Kesinlikle Allah ve resulüne karşı gelenler ki onlar en aşağılıklar içindelerdir.
  22. Allah  “Mutlaka Ben ve resulüm galibiz” yazdı. Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.
  23. Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğu Allah’a ve resulüne karşı gelen kimseleri sever bulamazsın. Ve eğer babaları veya oğulları ve kardeşleri veya aşiretleri olsa bile. İşte onlar, O’nun kalplerine imanı yazdıklarıdır. Ve onlara O’ndan (kendinden) bir Ruh ile destek verdi. Ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder, orda kalıcılardır. Allah onlardan razı oldu ve onlar Allah’tan razı oldu. Onlar Allah’ın grubudur. Kesinlikle Allah’ın grubu, onlardır başarıya ulaşanlar.

 

58. Haşr Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Göklerdekiler ve yeryüzündekiler Allah’ın ilintisiz egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  3. O, O ki ilk toplantı için Kitap Ehlinden kâfirleri diyarlarından çıkarandır. Siz çıkacaklarını zannetmediniz. Ve kesinlikle onlar kaleleri onlara Allah’tan mani olacak zannettiler. Ki Allah onlara hiç hesap etmedikleri yerden ulaştı. Ve kalplerine korku yerleştirdi. Elleri ve müminlerin elleri ile evlerini harap ederler. Ki ibret alın ey basiret sahipleri.
  4. Ve eğer Allah onlar üzerine açıkta kalmayı yazmamış olsaydı, mutlaka bu dünyada onlara azap ederdi. Ve ahirette ateş azabı onlar içindir.
  5. İşte o, onların Allah ve resulüne karşı düşmanca ayrılık içinde olmaları nedeniyledir. Ve kim Allah’a karşı düşmanca ayrılık içinde olursa ki kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.
  6. Yumuşak olandan kestiğiniz veya kökleri üzerinde durur terk ettiğiniz ki Allah’ın izniyle ve yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.
  7. Ve Allah’ın resulü için onlardan onarım olarak geri verdiği ki siz onun üzerine at ve deve sürmediniz. Ve lakin Allah uygun gördüğü üzerine resulünü yetkili otorite kılar. Ve Allah her şey üzerine kadirdir.
  8. Allah’ın o yerleşim yeri ehlinden resulüne onarım olarak geri verdiği ki sizden zenginler içinde döngü olmasın diye Allah ve resulü ve yakınlık sahibi olanlar ve yetimler ve miskinler ve kendini bir amaca adayanlar içindir. Ve o resul size ne verdiyse ki onu alın. Ve neyden yasakladıysa ki ona son verin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.
  9. Muhacirlerin fakirleri içindir. Onlar ki diyarlarından ve mallarından çıkarıldılar. Allah’tan fazl ve rıza araştırırlar. Ve Allah’a ve resulüne destekte bulunurlar. İşte onlardır, o sadıklar.
  10. Ve onlardan önce o diyara ve imana yerleşenler, onlara hicret edenleri severler. Ve onlara verilen nedeniyle kafalarında gereksinim bulmazlar. Ve zor geçim içinde olsalar da onları kendilerine yeğlerler. Ve kim nefsinin açgözlülüğünden önemseyip korunursa ki işte onlardır o başarıya ulaşanlar.
  11. Ve onların ardından gelenler derler ki: “Rabb’imiz bizi ve bizi imanda geçen kardeşlerimizi hoşgör. Ve kalbimizde iman edenler için kin kılma. Rabb’imiz kesinlikle sen şefkatlisin, özel merhamet edensin”.
  12. İkili davrananlara (münafıklara) hiç bakmaz mısın? Kitap Ehlinden kâfir olan kardeşlerine derler ki: “Mutlaka çıkarılırsanız mutlaka sizinle birlikte çıkarız ve ebeden sizin için birine itaat etmeyiz ve sizinle savaşılırsa mutlaka size destek veririz”. Ve Allah, O şahitlik eder: Kesinlikle onlar mutlaka yalancılardır.
  13. Mutlaka çıkarılırlar ise onlarla birlikte çıkmazlar. Ve mutlaka savaşılırsa onlara destek olmazlar. Ve mutlaka destek olsalar mutlaka arkalarını dönerler. Sonra destek göremezler.
  14. Mutlaka siz onların kafalarında korku bakımından Allah’tan daha şiddetlisiniz. İşte o, kesinlikle onların fıkıh yapamayan bir toplum olması nedeniyledir.
  15. Sizinle korunaklı yerleşim yeri içinde olma veya duvar ardında bulunma dışında savaşmazlar. Aralarında saldırganlıkları şiddetlidir. Onları birlikte hesap edersin. Ve kalpleri bölük bölüktür. İşte o, kesinlikle onların akıl etmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
  16. Onlardan önce yakın olanların benzerliği gibi, işlediklerinin etkisini tattılar ve onlar içindir acı verici azap.
  17. İnsana  “inkâr et” dediğindeki o şeytanın benzerliği gibidir ki inkâr edince der ki:  “Ben senden uzağım. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabb’i Allah’tan çok korkarım”.
  18. Ki ikisinin akıbeti: Kesinlikle ikisinin kalıcı olarak ateşin içinde olmalarıdır. Ve işte o zalimlerin karşılığıdır.
  19. Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin. Ve mutlaka kişi yarın için sunduğuna Allah’ı önemseyerek göz atsın. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdardır.
  20. Ve Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki O, onlara kendilerini unutturdu. İşte onlar o, yoldan çıkanlardır.
  21. Ateşte bulunanlar ve cennette bulunanlar aynı durumda değildir. Cennette bulunanlardır o kurtulanlar.
  22. Eğer biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik, mutlaka onu Allah çekincesinden dağılmış görürdün. Ve işte o, insanlara fikir edinebilsinler diye ileri sürdüğümüz benzetmelerdir.
  23. O, ondan başka ilah olmayan Allah’tır. Açıkça bilineni ve gizli olanı bilendir. O merhametlidir, özel merhametlidir.
  24. O, ondan başka ilah olmayan Allah’tır. Hükümdardır, saf kusursuzdur, selamdır, güven verendir, inanç verendir, yaptırım güçlüdür, baskı yapandır, değerli saygındır. Allah onların ortak kıldıklarından ilintisiz yegâne egemendir.
  25. O, Allah biçimlendiren, iyileştiren, programlayandır. En güzel isimler O’nundur. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nun için tesbih etmektedir. Ve O, yaptırım gülüdür, hâkimdir.

 

 

59. Mümtehine Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey iman edenler! Benim düşmanım ve sizin düşmanınızı veliler edinmeyin. Onlara sevgi gösterip sergilersiniz. Ve onlar o gerçeklikten (Haktan) size geleni inkâr etmişlerdir. Resulü ve özellikle sizi, Rabb’iniz Allah’a iman ettiniz diye çıkarırlar. Benim yolumda çabalamak ve benim rızamı edinmek için çıkar oldunuzsa onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Ve ben, sizin gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilirim. Ve sizden kim onu yapıyorsa ki doğru yol-tutum seviyesinden sapmıştır.
  3. Sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar.  Ve belki inkâr edersiniz diye arzu ederek ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar.
  4. Kıyamet günü akrabalarınız ve evlatlarınız size asla fayda sağlamayacak. O, aranızı ayırıp düzenleyecektir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  5. İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) olmuştur. Onlar toplumlarına o zaman dediler ki: “Kesinlikle biz sizden ve Allah’tan başka kulluk yaptıklarınızdan dönüşümsüz uzağız. Biz sizi inkâr ettik ve bizimle sizin aranızda, siz Allah’ın birliğine iman edinceye kadar düşmanlık ve ebedi nefret ortaya çıktı”. Yalnızca İbrahim’in babasına: “Senin için hoşgörü dileyeceğim ve senin için Allah’tan hiçbir şeye malik değilim” demesi hariçtir.  “Rabb’imiz sana tevekkül ettik ve sana düşkünleştik ve dönüş sanadır.
  6. Rabb’imiz, bizi kâfirler için fitne kılma. Ve bizi hoşgör. Rabb’imiz kesinlikle sen, sensin yaptırım güçlü, hâkim”.
  7. Mutlaka sizin için onlarda, Allah’tan ve ahiret gününden beklentisi olan kişi için en güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet olma) olmuştur. Ve kim vaz geçip dönüyorsa ki kesinlikle Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülendir.
  8. Umulur ki Allah, sizin aranızda ve onlardan düşman olduklarınız arasında sevgi kılar. Ve Allah ayarlayıp yapabilendir. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  9. Allah, onlar ki sizinle din içinde asla savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve normal davranmanızı yasaklamaz. Kesinlikle Allah normal davrananları sever.
  10. Kesin olarak Allah din içinde sizinle savaşanları ve sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza arka çıkanları veli edinmenizi yasaklar. Ve kim onları veli edinirse ki işte onlar, o zalimlerdir.
  11. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde ki onları imtihan edin! Allah, O onların imanlarını daha iyi bilir. Ki siz onların inanan kadınlar olduklarını bildiğinizde de onları kâfirlere geri göndermeyin! Onlar (İnanan kadınlar) kâfirlere helal değildir. Ve kâfirler onlara (mümin kadınlara) helal değillerdir. Ve onların (kâfirlerin) harcadıklarını onlara (geri) verin! Onların karşılıklarını verdiğinizde onlarla (inanan kadınlarla) nikâhlamanızda size bir sakınca yoktur. Kâfir kadınların bağlantısına sahip çıkmayın ve harcadığınızı isteyin ve mutlaka kâfirler harcadıklarını istesinler. İşte o, Allah’ın hükmüdür. O aranızda hükmediyor. Ve Allah bilendir, hâkimdir.
  12. Ve eşlerinizden bir şey kâfirlere kaçarsa ki misilleme yapıp eşi gidenlere onların harcadıklarının benzerini verin. Ve iman ettiğiniz Allah’ı önemseyin.
  13. Ey nebi! Mümin kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve hırsızlık yapmamaları ve zina etmemeleri ve çocuklarını öldürmemeleri ve elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri ve o benimsenmiş içinde sana karşı gelmemeleri hususunda sana biyat ederlerse ki onların biyatlarını al ve onlar için Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah, hoşgörülü, özel merhametlidir.
  14. Ey iman edenler, Allah’ın üzerlerine gazablandığı bir toplumu veli edinmeyin. Onlar o kâfirlerin kabirde bulunanlardan umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir.

 

 

60. Saff suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz yegâne egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  3. Ey iman edenler, yapmadığınızı niçin söylersiniz?
  4. Yapmadığınızı söylemeniz Allah indinde nefreti artırdı.
  5. Kesinlikle Allah, O’nun yolunda yan yana bina gibi saf olarak savaşanları sever.
  6. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Bana niçin eziyet edersiniz? Ve kesinlikle benim size gönderilmiş Allah’ın resulü olduğumu bilmişsinizdir”. Ki umursamaz olunca Allah onların kalplerini duyarsızlaştırdı. Ve Allah yoldan çıkmış toplumu hidayet etmez.
  7. Ve o zaman Meryem oğlu İsa dedi ki: “Ey İsrailoğulları! Kesinlikle ben sizin için, Tevrat’tan olan önceden beri elinizde bulunanları doğrulaştırıcı ve benden sonra gelen, ismi Ahmet olan resulü müjdeleyici olan Allah’ın resulüyüm”. Ki onlara açıklamalar ile gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.
  8. Ve Allah üzerine yalandan kurgulama yapandan daha zalim kimdir? Ve o İslam’a doğru çağrılır. Ve Allah zalimler toplumuna hidayet etmez.
  9. Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Ve kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayandır.
  10. O, O ki müşrikler istemese de resulünü hidayet ve bütün dinlerin (düzenlerin) üzerinde belirgin olsun diye gerçek din ile gönderdi.
  11. Ey iman edenler! Size acı verici azaptan sizi çekip kurtaran bir ticaret göstereyim mi?
  12. Allah’a ve resulüne iman edersiniz. Ve mallarınızla ve kendiniz Allah yolunda çaba harcarsınız. Bilir olsanız, işte o sizin için daha iyidir.
  13. Suçlarınızı hoş görür ve sizi altından nehirler akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki harika meskenlere yerleştirir. İşte o büyük kurtuluştur.
  14. Ve Allah’tan sevdiğiniz başka bir zafer ve yakın bir fetih. Ve müminleri müjdele.
  15. Ey iman edenler, Meryem oğlu İsa’nın havarilere dediği  “Kim Allah’a doğru bana destek olur?” Havarilerin: “Biziz Allah’ın destekçileri” dediği gibi Allah’ın destekçileri olun. Ki İsrailoğullarından bir bölüm iman etti ve bir bölüm inkâr etti. Ki iman edenleri düşmanları üzerine güçle destekledik de belirgin hale dönüştüler.

 

 

61. Cuma Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Göklerdekiler ve yerdekiler o hükümdar, o kutsal, o yaptırım güçlü, o hâkim Allah’ın ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktalar.
  3. O, O ki ümmiler içinden, onlardan olan resul çıkarıp yetiştirdi. Onlara O’nun ayetlerini aktarır ve onları temizleyerek arıtır ve kitabı ve hikmeti öğretir. Ve öncesinde oldukları ise mutlaka açık bir sapkınlık içindeydi.
  4. Ve onlardan henüz onlara katılmamış diğerlerine. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
  5. İşte o Allah’ın fazlıdır.  Uygun gördüğünü o duruma getirir. Ve Allah büyük fazl sahibidir.
  6. Tevrat’ı yüklenip sonra onu asla taşımayanın benzetmesi ciltli kitap yüklü eşeğin benzetmesi gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan toplumun benzerliği ne kötüdür! Ve Allah zalimler toplumuna hidayet etmez.
  7. De ki: Ey Yahudiler! İnsanların dışında kesinlikle sizin Allah’ın velileri olduğunuzu iddia ediyorsanız ki doğru sözlü iseniz ölümü ısrarla isteyin.
  8. Ve onu, ellerinin önceden sundukları nedeniyle ebeden ısrarla istemezler. Ve Allah zalimleri bilendir.
  9. De ki: Kesinlikle ondan kaçtığınız o ölüm ki kesinlikle o sizi karşılayacaktır. Sonra gaybı ve bilinip anlaşılanı bilene geri döndürüleceksiniz ki O sizi işlemekte olduklarınızla bilgilendirecektir.
  10. Ey iman edenler cuma günü nida ile namaz için çağrıldığında ki Allah’ın zikrine doğru koşun ve alışverişi bırakın. Bilirseniz, işte o sizin için daha iyidir.
  11. Ki namazı uyguladığınızda da yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından araştırın ve Allah’ı çok hatırlayın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.
  12. Ve bir ticaret veya eğlence görünce ona doğru nüfuz ettiler ve seni ayakta terk ettiler. De ki: Allah’ın indindeki eğlenceden ve ticaretten daha iyidir. Ve Allah rızık verenlerin en iyisidir.

 

62. Münafikun Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Münafıklar sana geldiklerinde dediler ki: “Biz şahitlik ederiz: Kesinlikle sen mutlaka Allah’ın resulüsün”. Ve Allah bilir: Kesinlikle sen mutlaka O’nun resulüsün. Ve Allah şahitlik eder: Münafıklar mutlaka yalancılardır.
  3. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah yolundan engellerler. Kesinlikle onlar işler oldukları ne kötü olanlardır.
  4. İşte o, onların iman edip sonra inkâr etmeleri sebebiyledir ki kalpleri damgalandı da onlar anlayamazlar.
  5. Ve onları gördüğünde cisimleri acayibine gider. Ve konuşurlarsa dediklerine kulak verirsin. Kesinlikle onlar dayanmış keresteler gibidir. Bütün ses titreşimlerinin aleyhlerine olduğunu hesap ederler. Onlar düşmandır ki onlardan sakın. Allah onlara savaş açtı. Nasıl saptırılıyorlar?
  6. Ve onlara  “Gelin Allah’ın resulü sizin için hoşgörü istesin” denildiğinde başlarını bükerler ve kibirlenerek uzaklaşır görürsün.
  7. Onlar için hoşgörü istemen ya da onlar için hiç hoşgörü istememen onlar için aynı düzeydedir. Allah onları asla hoş görmeyecektir. Kesinlikle Allah yoldan çıkmış topluma hidayet etmez.
  8. Onlar ki “Dağılıncaya kadar Allah’ın resulü indinde olanlar üzerine infak yapmayın” diyenlerdir. Ve yerlerin ve göklerin hazineleri Allah’ındır. Ve lakin münafıklar düşünüp çıkarım yapamıyorlar.
  9. Derler ki:  “Mutlaka Medine’ye dönersek mutlak yaptırım gücü olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır”. Ve yaptırım gücü (izzet) Allah’ın ve resulünün ve müminlerindir. Ve lakin münafıklar bilmezler.
  10. Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız size Allah’ı anmaktan hoş gelmesin. Ve kim onu yaparsa ki işte onlardır o hüsrana uğrayanlar.
  11. Ve sizden birinize ölüm gelip te “Rabb’im! Beni yakın bir süreye kadar ertelemez misin? Ki sadaka versem ve salihlerden olsam” demeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
  12. Ve Allah bir benliği onun eceli gelince asla ertelemez. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

 

63. Tegabün Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz yegâne egemenliğini vurgulamaktadır. Mülk O’nundur ve tapılacak hayranlık O’nundur ve O, her şeyi ayarlayıp yapabilendir.
  3. O, O ki sizi biçimlendirendir. Ki sizden kimi kâfirdir ve sizden kimi mümindir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.
  4. Gökleri ve yeri gerçek olarak biçimlendirdi. Ve sizi yatkınlaştırdı (programladı) ki yatkınlığınızı (programlarınızı) güzelleştirdi. Ve dönüş O’na doğrudur.
  5. Göklerdekileri ve yerdekileri bilir. Ve sır olarak sakladıklarınızı ve açıkladıklarınızı bilir. Ve Allah kafaların sahipliğini bilendir.
  6. Önceki kâfirlerin bilgileri size hiç ulaşmadı mı? Ki onlar işlerinin etkisini tattılar. Ve onlar içindir acı verici azap.
  7. İşte o, kesinlikle olarak resullerinin onlara açıklamalar ile gelmeleri ki “Bir etten kemikten insan mı bize hidayet edecek?” diyerek de inkâr etmeleri ve aksine davranır olmaları nedeniyledir. Ve Allah onlara ihtiyaç duymadı. Ve Allah ihtiyaçsız olandır, övülendir.
  8. Kâfirler asla diriltilip geri gönderilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: Aksine ve Rabb’ime. Mutlaka geri diriltilip gönderileceksiniz. Sonra işlediklerinizle bilgilendirileceksiniz. Ve işte o, Allah üzerine kolaydır.
  9. Ki Allah’a ve resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.
  10. Sizi toplanma günü için topladığı gün, işte o gün pazarlık günüdür. Ve kim Allah’a inanır ve salih amel işlerse Allah onun kötülüklerini örter ve onu altından ırmaklar akan, içinde aralıksız, zamanın sonuna kadar kalacakları cennetlere dâhil eder. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  11. Ve o kâfirler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateşte bulunanlardır. Orada aralıksız kalırlar. Ve ne kötü dönüş yeridir.
  12. Allah’ın izni olmaksızın hiç bir musibet isabet etmez. Ve kim Allah’a iman ederse, onun kalbine hidayet eder. Ve Allah her şeyi bilendir.
  13. Ve Allah’a itaat edin ve resule itaat edin. Ki dönerseniz de kesin olarak resulümüz üzerindeki açık bir ulaştırmadır.
  14. Allah, O’ndan başka ilah olmayandır. Ve O’nun üzerine ki tevekkül etsin müminler.
  15. Ey iman edenler kesinlikle eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler vardır ki onlardan sakının. Ve affeder ve aldırmaz ve hoşgörünseniz ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  16. Kesin olarak mallarınız ve evlatlarınız fitnedir. Ve Allah, büyük karşılık O’nun indindedir.
  17. Ki gücünüz yettiğince Allah’ı önemseyip gereğini yerine getirin ve kulak verin ve itaat edin ve kendiniz için hayır harcaması yapın. Ve kim nefsinin açgözlülüğünü fark edip sakınırsa ki işte onlar o başarıya ulaşanlardır.
  18. Allah’a güzel bir alacak borç verirseniz O onu sizin için kat kat yapar. Ve sizi hoş görür. Ve Allah şükredendir, yumuşak davranandır.
  19. Gaybı ve müşahede edileni bilendir, yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

 

64. Talak Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman ki onları iddetleri için boşayın. Ve iddeti listeleyin. Ve Rabb’iniz Allah’ı önemseyin. Onları evlerinden çıkarmayın. Ve onlar açıkça bir ahlaksızlığa uğramaları haricinde çıkmasınlar. İşte o, Allah’ın sınırlarıdır. Ve kim Allah’ın hududunu aşarsa ki kendi nefsine zulmetmiştir. Kavrayamazsın, olabilir ki Allah işte ondan sonra bir görev oluşturabilir.
  3. Ki sürelerinin sonuna ulaştıkları zaman da onlara benimsenmiş bir tarzda sahip çıkın veya benimsenmiş bir tarzda onlardan ayrılın. Ve içinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit yapın. Ve şahitliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte size, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Ve kim Allah’ı önemserse O onun için bir çıkış kılar.
  4. Ve onu hesap etmediği yerden rızıklandırır. Ve kim Allah’a tevekkül ederse O ona yeter. Kesinlikle Allah işini titizlikle yapandır. Allah her şey için bir ayar kılmıştır.
  5. Ve kadınlarınızdan adetten ümit kesenler ki çelişkiye düşerseniz onların iddetleri ve asla adet görmeyenlerin üç aydır. Ve hamilelerin iddetinin sonu yüklerini koymak (doğum yapmak) tır. Ve kim Allah’ı önemserse ona işinden bir kolaylık kılar.
  6. İşte o, Allah’ın size indirdiği emridir. Ve kim Allah’ı önemsiyorsa O onun kötülüklerini örter. Ve onun için karşılık olarak büyütür.
  7. Onları gücünüz ölçüsünde, yerleştiğiniz yerden bir yerde yerleştirin. Ve onların üzerine baskı yapmak için onları zarara uğratmayın. Ve hamile olurlarsa ki doğurana kadar onlar için harcama yapın. Ki sizin için emzirirlerse de ücretlerini verin. Ve aranızda makulce kararlaştırın. Ve zorlukla karşılaşırsanız ki onun (baba) için başka biri emzirecektir.
  8. Genişlik sahibi onun genişliğinden harcasın. Ve rızkı kısılmış bulunan ki Allah’ın ona verdiğinden versin. Allah bir nefsi verdiğinden başkasıyla sorumlu tutmaz. Allah zorluğun ardından kolaylık kılacaktır.
  9. Ve yerleşim yerlerinden niceleri Rabb’lerinin emrine ve onun resulüne küstahlaştılar da onlarla şiddetli hesap olarak hesaplaştık. Ve onları bilinmez bir azapla azaplandırdık.
  10. Ki işlerinin etkisinin sonucunu tattılar. Ve işlerinin akıbeti hüsran oldu.
  11. Allah onlar için şiddetli azap hazırladı ki ey iman eden akıl sahipleri, Allah’ı önemseyin. Allah size hatırlatma indirmiştir.
  12. O iman eden ve salih işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size Allah’ın apaçık açıklayan ayetlerini aktaran bir resul. Ve kim Allah’a iman eder ve salih işler yaparsa, onu altından ırmaklar akan cennete dâhil eder. Orada ebeden kalıcıdır. Allah ona rızık olarak ihsan etmiştir.
  13. Allah, O ki göklerin yedisini (atmosfer) biçimlendirdi ve yerden onların benzerini (yeryüzünün katları). Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmeniz için emir onların arasında iner. Ve kesinlikle Allah her şeyi bilimsel olarak kuşatmıştır.

 

65. Tahrim Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey Nebi! Eşlerinin rızasını edinmek için Allah’ın sana serbest kıldığını niçin kısıtlıyorsun? Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
  3. Allah sizin için kısıtlayıcı söz vermenizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah sizin mevlanızdır. Ve O âlimdir, hâkimdir.
  4. Ve Nebi eşlerinden bazısına bir durum sır ettiğinde ki o (eşi) onunla ilgili (başkasına) bilgi verince ve Allah onu ona (Nebi’ye) ortaya çıkardı. Bazısını tarif etti ve bazısından vaz geçti. Ki onunla onu (eşini) bilgilendirince (eşi) dedi ki:  “Bununla seni kim bilgilendirdi?” (Nebi) Dedi ki: “Beni âlim ve habir bilgilendirdi”.
  5. İkisi Allah’a tövbe etse de ikisinin kalpleri meyletmiştir. Ve onun aleyhine ikisi bir birine arka çıkarsa ki kesinlikle Allah, O onun mevlasıdır. Ve Cibril ve müminlerin salihleri ve melekler işte ondan sonra arka çıkanlardır.
  6. O sizi boşarsa Rabb’inin onun için sizden daha hayırlı, Allah’a teslimiyet gösteren, mümin, gönülden itaat eden, tövbe eden, kendisini ibadete vermiş, gayretli, dul ve bâkireler olarak başka eşlerle değiştirmesi umulur.
  7. Ey iman edenler! Kendinizi ve ehliniz yakacağı insanlar ve o taşlar olan ateş karşı göz önünde bulundurup gereğini yapın. Haşin şiddetli melekler onun üzerindedir. Allah’ın emrettiğine isyan etmezler. Ve emredildiklerini yaparlar.
  8. Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Kesin olarak bugün işler olduklarınızla karşılık verilirsiniz.
  9. Ey iman edenler! Allah’a içten samimi bir tövbeyle tövbe edin. Umulur ki Rabb’iniz sizin, Nebi’yi ve onunla birlikte iman edenleri rezil etmediği o günde kötülüklerinizi örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere dâhil eder. Onların nurları önlerinde ve sağlarında birlikte seyreder. Derler ki: “Rabb’imiz! Bizim için nurumuzu tamamla ve bizi hoş gör. Kesinlikle sen her şey üzerine ayarlama yapabilensin”.
  10. Ey Nebi! Kâfirlerle ve münafıklarla mücadele et ve üzerlerine haşin ol. Ve onların barınağı cehennemdir ve ne kötü dönüş yeridir.
  11. O kâfirler için Allah bir benzetme verdi: Nuh’un karısı ve Lut’un karısı. Onlar, kullarımızdan iki salih kişinin (nikâhı) altındaydı ki onlara hainlik ettiler de ikisi Allah’tan bir şey olarak muaf olmadılar. Ve denildi ki: “İkiniz ateşe girenlerle girin”.
  12. Ve Allah iman edenler için bir benzetme verdi: Firavun’un karısı. O zaman o dedi ki:  “Rabb’im benim için indinde cennet içinde ev bina et. Ve beni Firavun ve onun işlediklerinden çekip kurtar. Ve zalimler toplumdan beni çekip kurtar”.
  13. Ve İmran kızı Meryem, o ki ırzını korudu. Ve onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve Rabb’inin kelimesini ve kitaplarını doğruladı ve gönülden itaat edenlerden oldu.

 

66. Mülk Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki mülk elinde olan, elverişli (potansiyel) kılar. Ve O her şey üzerine ayarlayıp yapabilendir.
  3. O ki hanginizin daha iyi iş yapacağını denemek için o ölümü ve o hayatı biçimlendirendir. Ve O yaptırım güçlüdür, hoşgörülüdür.
  4. O ki göklerin yedisini (atmosfer) tabaka olarak biçimlendirendir. Rahman’ın biçimlendirmesinde uyumsuzluk göremezsin. Ki görüşü çevir, bozulma görüyor musun?
  5. Sonra görüşü iki kez çevir. Görüş sana kamaşmış döner ve o yorgundur.
  6. Ve mutlaka en yakın göğü manyetik alanla donatmışız ve onu bozucu faktörler için uzaklaştırıcı kılmışız. Ve onlar için yakıcı ışınlı işlemden geçirme hazırlamışız.
  7. Ve Rabb’lerini inkâr edenler için cehennem azabını (terbiyesini, işlemden geçirmesini). Ve o ne kötü dönüş yeri!
  8. Oraya konup sergilendiklerinde onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
  9. Nerdeyse öfkesinden patlayacak. Bir kafile onun içine serildiği her defasında onun yöneticileri sorarlar:  “Size hiç bir uyarıcı gelmedi mi?”.
  10. Derler ki: “Aksine, bize uyarıcı gelmişti de yalanlamıştık. Ve dedik ki: Allah bir şey indirmedi. Siz ise sadece büyük bir yanılgı içindesiniz”.
  11. Ve derler ki: “Eğer biz kulak verseydik veya akıl etseydik yakıcı ışın içinde bulunanlardan olmazdık”.
  12. Ki suçlarını itiraf ettiler. Ki yakıcı ışında bulunanlar mahvolsun.
  13. Kesinlikle onlar ki Rabb’lerinin gaybında çekinenler, onlar içindir hoşgörü ve büyük karşılık.
  14. Ve ifadenizi gizleyin veya onu açıklayın, kesinlikle O kafaların sahipliğini bilendir.
  15. Biçimlendiren bilmez mi? Ve O her şeyi inceden inceye bilip yapandır, haberdardır.
  16. O, O’dur ki yeryüzünü sizin için zemin kılan. Ki onun omuzlarında yürüyün. Ve O’nun rızıklarından beslenin ve yeniden diriliş O’na doğrudur.
  17. Gökte olanın sizi yere batırmasından emin misiniz? Ki o zaman o (yer) çalkalanır.
  18. Yoksa gökte olanın üzerinize yontan göndermesinden emin misiniz? Ki bileceksiniz, uyarım nasıl!
  19. Ve mutlaka onlardan öncekiler yalanlamıştı ki beni tanımamak nasıl oldu!
  20. Ve üzerlerinde saf saf olan kuşları hiç görmezler mi? Ve onların orada bulunmasını sağlayan sadece Rahman’dır. Kesinlikle O her şeyi görendir.
  21. Rahman’dan başka size yardım edecek, sizin için ordu oluşturacak olan bu kişi ki kimdir? Kâfirler ise sadece bir aldanma içindelerdir.
  22. O onun rızkını kısarsa size rızık verecek bu kişi ki kimdir? Aksine, küstahlık ve nefret içinde dalgalanmaktalar.
  23. Ki yüzünün üstüne yuvarlanan mı hedefine ulaşır? Yoksa doğru yol üstünde düzgünce yol alan mı?
  24. De ki: O, O ki sizi inşa eden ve sizin için işitip anlama ve görüp anlama ve gönüller kılandır. Ne kadar da azdır şükrettiğiniz!
  25. De ki: O, O ki sizi yeryüzünde ziraat edendir. Ve O’na doğru diriltilip toplanacaksınız.
  26. Ve derler ki: Doğrusunu söyleyenlerdenseniz, ne zamandır bu vaat?
  27. De ki: Kesin olan, bilim Allah indindedir. Ve kesin olan ben apaçık bir uyarıcıyım.
  28. Ki onu iyice yaklaşırken gördüklerinde o kâfirlerin yüzlerini fenalaştırıldı. Ve denir ki: “Bu dua edip ister olduğunuzdur”.
  29. De ki: Gördünüz mü? Allah beni ve benimle birlikte olanları helak etse veya bize özel merhamet etse ki o kâfirleri acı veren azaptan kim çevirip döndürür.
  30. De ki: O merhametli olandır. O’na iman ettik ve O’nun üzerine tevekkül ettik. Ki kim açık bir yanılgı içinde yakında bileceksiniz.
  31. De ki: Gördünüz mü? Eğer yer altı suyunuz batıp kaybolmuşa dönüşürse ki kim size su kaynağı olarak su getirir?

 

67. Kalem Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Nun ve kaleme ve satır ettiklerine.
  3. Rabb’inin nimetiyle sen bir mecnun değilsin.
  4. Ve kesinlikle mutlak sürekli mükâfat senin içindir.
  5. Ve kesinlikle sen mutlak büyük bir ahlak üzerindesin.
  6. Ki yakında sen görüp anlayacaksın ve onlar görüp anlayacaklar.
  7. Hanginiz o fitnelenen?
  8. Kesinlikle senin Rabb’in O’nun yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. Ve O, hidayet bulanları en iyi bilendir.
  9. Ki o yalanlayanlara itaat etme.
  10. Ve senin kaypaklaşmanı arzu ettiler ki onlar da kaypaklaşsınlar.
  11. Ve bayağı, çok yemin edenin hiç birine itaat etme.
  12. Dedikoducu, çok gezen, gammaza.
  13. Hayırdan men eden, kötülükte aşırı gidene.
  14. Kaba, sonrasında dışlanmış.
  15. Mal ve oğullar sahibi oldu diye.
  16. Üzerine ayetlerimiz aktarıldığı zaman dedi ki: “Evvelkilerin düzmecesi”.
  17. Onu o hortum üzerine (elebaşı olarak) işaretleyeceğiz.
  18. Kesinlikle biz bahçede bulunanları denediğimiz gibi onları denendik. O zaman gün aydınlığa dönüşenken onu mutlaka devşireceklerine yemin ettiler.
  19. Ve istisna etmediler.
  20. Ki onlar uyurken Rabb’inden olan dolaşan onun üzerinde dolaştı.
  21. Ki o savaş alanı gibi bir duruma dönüştü.
  22. Ki gün ağrırken birbirlerine bağırdılar.
  23. “Devşirecek olanlarsanız ekininize erkenden gidin” diye.
  24. Ki fısıldaşarak ayrıldılar.
  25. “Bugün oraya sizin üzerinize yoksul girmesin” diye.
  26. Ve yapabilirle amacıyla erkenden gittiler.
  27. Ki onu gördüklerinde dediler ki: “Kesinlikle biz mutlaka şaşırıp saptık.
  28. Aksine, biz yoksunlarız”.
  29. Onların ılımlı olanları dedi ki: “Ben size hiç demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?”
  30. Dediler ki: Rabb’imiz subhandır. Kesinlikle biz zalimler olduk.
  31. Ki bazısı bazısını kınayarak üzerlerine gittiler.
  32. Dediler ki: Vay bize! Kesinlikle biz haddi aşanlar olduk.
  33. Umulur ki Rabb’imiz bize onun yerine ondan daha iyisini verir. Kesinlikle biz Rabb’imize rağbet edenleriz.
  34. Azap onun gibidir. Kesinlikle ahiret azabı, eğer bilir olsalar daha büyüktür.
  35. Kesinlikle Rabb’lerinin indindeki nimet cennetleri önemseyip gereğini yapanlar içindir.
  36. Ki biz müslümanları ağır suçlular gibi kılar mıyız?
  37. Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
  38. Yoksa ondan ders aldığınız bir kitap sizin mi?
  39. Onun içindeki mutlak daha iyi bulduklarınız kesinlikle sizindir?
  40. Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir bağlayıcı söz mü ki mutlaka siz ne hüküm verirseniz o, kesinlikle sizindir?
  41. Sor onlara, işte ona hanginiz garantördür?
  42. Yoksa onların ortakları mı var? Ki doğrusunu söyleyenlerden oldularsa ortaklarını getirsinler.
  43. Uyluğun giderildiği o gün ve secdeye çağrılırlar da güç yetiremezler.
  44. Bakışları çekingendir. Onları zillet kaplar. Ve onlar salimken secdeye çağrılır olmuşlardı.
  45. Ki sen bana bırak. Ve bu anlatımı yalanlayanı, onları bilemeyecekleri yönden kademeli olarak perişanlığa yaklaştıracağız.
  46. Ve ben onlara fırsat veririm. Kesinlikle benim planım sağlamdır.
  47. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da ağır borç kütlesinden mi?
  48. Yoksa gayb onların indinde midir de onlar mı yazıyorlar?
  49. Ki Rabb’inin hükmü için sabret. Ve yutulduğunda nida eden balina sahibi gibi olma.
  50. Eğer onun Rabb’inden olan nimetin yetişmesi olmasaydı, mutlaka kınanır durumda gri amberle fırlatılırdı.
  51. Ki Rabb’i onu seçti de onu salihlerden kıldı.
  52. Ve kesinlikle kâfirler o zikri (Kuran’ı) işittiklerinde seni neredeyse gözleriyle mutlaka kaydıracaklardı. Ve derler ki: “Kesinlikle o mutlaka bir cinlenmiştir”.
  53. Ve o, âlemler için bir hatırlatmadan başkası değildir.

 

 

68. Hakka Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O gerçekliği için tartışma konusu edilen!
  3. Nedir o gerçekliği için tartışma konusu edilen?
  4. Ve nedir sana o gerçekliği için tartışma konusu edileni kavratan?
  5. Semud ve Ad o ani felaketi yalanladı.
  6. Ki Semud’a gelince! Ki onlar aşırı azgın felaketle helak edildiler.
  7. Ve Ad’a gelince ki onlar çok aşırı siklonik bir rüzgârla helak edildiler.
  8. Onu yedi gece ve sekiz gün art arda onların üzerine mecbur etti ki orada o toplumu kof hurma gövdesi gibi yere fırlatılmış görürdün.
  9. Ki onlardan bir kalıntı görür müsün?
  10. Ve Firavun ve ondan öncekiler ve sapkınlar o hatayla geldiler.
  11. Ki Rabb’lerinin resulüne asi oldular da onları üst üste artan bir azap yakalayışıyla yakaladı.
  12. Kesinlikle biz, su taştığı zaman o akıp giden içinde sizi biz taşıdık.
  13. Size bir hatırlatma kılmak için ve onu belleyen kulaklar bellesin diye.
  14. Ki o sura tek bir üfürülüşle üflendiğinde.
  15. Ve yer ve dağlar yüklenilip taşınıldı ki bir vuruşla darmadağınık oldu.
  16. Ki o gün o ani felaket vukuu buldu.
  17. Ve o göğün bütünlüğü bozulur ki o, o gün düzensizdir.
  18. Ve melek onun kenarlarındadır. Ve Rabb’inin temel yönetimini onların üzerinde o gün sekiz taşır.
  19. O gün arz olunursunuz, sizden gizlenen gizli kalmaz.
  20. Ki kitabı sağından verilenlere gelince der ki: Alın, okuyun kitabımı.
  21. Kesinlikle ben zannettim: Kesinlikle ben hesabımla karşılaşanım.
  22. Ki o razı olunan bir yaşantı içindedir.
  23. Üstün cennet içinde.
  24. Hasadı yakın.
  25. Geçmiş günlerde peşinen işledikleriniz nedeniyle içinize sine sine beslenin ve için.
  26. Ve kitabı sol eline verilene gelince der ki: “Ah keşke! Bana kitabım asla verilmeseydi.
  27. Ve hesabım nedir hiç kavramasaydım.
  28. Ah keşke! O (her şey) bitmiş olsa.
  29. Malım bana bir muafiyet sağlamadı.
  30. Otoritem benden kayboldu”.
  31. Tutup bağlayın onu.
  32. Sonra cehime yaslayın onu.
  33. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincir içine ki sentezleyin onu.
  34. Kesinlikle o, büyük olan Allah’a iman etmez oldu.
  35. Ve yoksula yedirmeyi teşvik etmezdi.
  36. Ki burada onun için yakın arkadaşlık yoktur.
  37. Ve atık sudan başka yiyecek yoktur.
  38. Onula, o hatayı yapanlardan başkası beslenmez.
  39. Ki görüp anladığınız üzerine yemine gerek yok.
  40. Ve görüp anlamadıklarınıza.
  41. Kesinlikle o, çok değerli bir resulün sözüdür.
  42. Ve o bir şairin sözü değildir. İman ettiğiniz ne kadar azdır!
  43. Ve bir kâhinin sözü değildir. Düşünüp hatırladığınız ne kadar azdır!
  44. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.
  45. Ve eğer o, bizim üzerimize bazı ifadeler uydurup ifade etseydi.
  46. Ondan dolayı mutlaka o sağ elle yakalardık.
  47. Sonra ondan dolayı aortunu (ana atardamarını) mutlaka keserdik.
  48. Ki sizden herhangi biri onu engelleyenlerden olamaz.
  49. Ve kesinlikle o, muttakiler için mutlaka bir hatırlatmadır.
  50. Ve kesinlikle biz sizden kesinkes yalanlayanları mutlaka biliriz.
  51. Ve kesinlikle o, kâfirler üzerine hasrettir.
  52. Ve kesinlikle o, en kesin gerçektir.
  53. Ki Rabb’inin büyük ismini ilintisizlikle vurgula.

 

69. Mearic Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Bir isteyen olacak azabı istedi.
  3. O kâfirler için onu def edecek yoktur.
  4. O yükseliş yerleri sahibi Allah’tandır.
  5. Melekler ve Ruh ona miktarı elli bin sene olan bir gün içinde yükselip çıkar.
  6. Ki esaslı bir sabır ile sabret.
  7. Kesinlikle onlar onu çok uzak görüyorlar.
  8. Ve biz onu yakın görüyoruz.
  9. O gün gök erimiş maden gibi olur.
  10. Ve dağlar yün tutamı gibi olur.
  11. Ve sıcak arkadaş, sıcak arkadaşını sormaz.
  12. Birbirine gösterilirler. Ağır suçlu kişi, o günün azabından kurtulmak için oğullarını feda etmeyi arzular.
  13. Ve birlikte bulunduğu bayanları ve erkek kardeşini.
  14. Ve barındırdığı ayrıcalıklısını.
  15. Ve yeryüzündekileri topluca, sonra onu kurtaracak.
  16. Öyle değil kesinlikle o, alevlenmiş ateştir.
  17. Kızartmak için söken.
  18. Arkasını dönen ve tersine gideni çağırır.
  19. Ve toplayıp da saklayanı.
  20. Kesinlikle insan bencil biçimlendirildi.
  21. Kesinlikle ona bir dezavantaj dokunduğunda sızlanır.
  22. Ve ona bir avantaj dokununca ulaşılmazdır.
  23. Namaz kılanlar hariçtir.
  24. Onlar ki namazlarında süreklilerdir.
  25. Ve onlar ki belirli bir hak mallarındadır.
  26. İsteyen ve mahrum için.
  27. Ve onlar ki yargı gününü doğrularlar.
  28. Ve onlar ki onlar Rabb’lerinin azabından çekinenlerdir.
  29. Kesinlikle onların Rabb’lerinin azabı emin olunma dışındadır.
  30. Ve onlar ki onlar ırzlarını koruyanlardır.
  31. Eşleri veya sözleşme ile nikâhı altında olanlar hariç ki kesinlikle onlar kınananlar dışındalardır.
  32. Ki işte onun ardından kim edinmek için araştırırsa da işte onlar düşmanca haddi aşanlardır.
  33. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve sözlerine dikkat edenlerdir.
  34. Ve onlar ki onlar şahitliklerini tam yerinde yerine getirenlerdir.
  35. Ve onlar ki onlar namazlarını koruyanlardır.
  36. İşte onlar cennetler içinde ikram edilenlerdir.
  37. Ki o kâfirlere nedir! Sana karşı dik başlılardır.
  38. Güneyden ve kuzeyden avunarak.
  39. Onlardan her bir kişi nimet cennetine gireceğini mi umuyor?
  40. Öyle değil, kesinlikle biz onları bildiklerinden biçimlendirdik.
  41. Ki doğuş yerleri, zamanının ve batış yerleri, zamanının Rabb’ine yemine gerek yok. Kesinlikle biz mutlaka ayarlayıp yapabileniz.
  42. Onları onlardan daha iyi olanlarla değiştirme üzerine. Ve biz geçilenler değiliz.
  43. Ki bırak onları! Dalsınlar ve onlara vaat edilen günleriyle karşılaşıncaya kadar oyalansınlar.
  44. O gün sanki bir hedefe doğru seri olarak ilerler gibi hızlanarak mezarlarından çıkarlar.
  45. Bakışları çekingen, zillet bulaşmış olarak. İşte o vaat olundukları bugündür.

 

 

 

70. Nuh Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz, acı verici azabın gelmesinden önce toplumunu uyar diye Nuh’u onun toplumuna gönderdik.
  3. Dedi ki: “Ey toplumum kesinlikle ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  4. Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin ve bana itaat edin diye.
  5. Suçlarınızdan sizi hoş görsün ve isimlendirilmiş bir sona doğru sizi ertelesin. Kesinlikle Allah’ın belirlediği son gelince ertelenmez. Eğer bilir olsanız”.
  6. Dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben toplumumu gece ve gündüz davet ettim.
  7. Ki davetim onlara sadece kaçıştan başkasını asla artırmadı.
  8. Ve kesinlikle ben onları, onların hoş görülmesi için davet ettiğim her defasında parmaklarını kulaklarının içine kıldılar ve cübbelerine büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
  9. Sonra kesinlikle ben onları kamuya açık olarak davet ettim.
  10. Sonra kesinlikle ben açıkça ve gizliden gizliye (davet ettim)”.
  11. Dedim ki: “Rabb’inizden hoş görü isteyin. Kesinlikle O, hoşgörülü olandır.
  12. Üzerinize göğü sağanak olarak göndersin.
  13. Ve size mallar ve oğullarla yardım yapsın. Ve sizin için bahçeler kılsın. Ve sizin için nehirler kılsın”.
  14. Size ne oluyor, Allah’a ciddiyet yakıştırmıyorsunuz?
  15. Ve O sizi aşama aşama biçimlendirmiştir.
  16. Hiç görmez misiniz? Allah göklerin yedisini (atmosfer) tabaka olarak nasıl biçimlendirdi?
  17. Ve Ay’ı onların içinde aydınlık kıldı. Ve Güneş’i kandil kıldı.
  18. Ve Allah, O sizi yeryüzünden bitki olarak bitirdi.
  19. Sonra sizi onun içine iade eder. Ve sizi çıkarış olarak çıkarır.
  20. Ve Allah, O yeryüzünü sizin için yaygı kıldı.
  21. Ondan geçiş yolları sentezlemeniz için.
  22. Nuh dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle onlar bana isyan ettiler. Ve malı ve çocukları hasarından başkasını artırmayana tabii oldular.
  23. Ve büyük tuzak düzenekleri kurdular”.
  24. Ve dediler ki: “İlahlarınızı bırakmayın. Ve Vedd’i ve Suva’yı ve Yeğu’su ve Yeuk’u ve Nesr’ bırakmayın”.
  25. “Ve çoğunu yanıltıp saptırmışlardır. Ve zalimlere sapıklıktan başkasını artırma”.
  26. Onlar hataları nedeniyle suda boğuldular da ateşe sokuldular. Ki onlar için Allah’tan başka asla yardım edecek bulamadılar.
  27. Ve Nuh dedi ki: “Rabb’im! Yeryüzü üzerinde kâfirlerden diyar olarak bırakma.
  28. Kesinlikle sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar. Ve günahkâr ve kâfir olandan başka çocuk edinmezler.
  29. Rabb’im! Beni ve anne-babamı ve evime mümin olarak dâhil olanı ve mümin erkekleri ve mümin kadınları hoş gör. Ve zalimlere yıkımdan başkasını artırma.

 

 

 

71. Cin Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: Kesin olarak bana vahiy olundu ki: Cinlerden bir bölük kulak verdi de dediler ki: “Kesinlikle biz acayip bir duyuru işittik.
  3. Olgunluğa rehberlik ediyor ki ona iman ettik. Ve asla Rabb’imize birini ortak etmeyeceğiz.
  4. Ve kesin olarak cidden yüceler yücesidir Rabb’imiz. Kız arkadaş ve çocuk edinmedi.
  5. Ve kesin olarak bizim düşüncesizimiz Allah üzerine çok aşırı gerçek dışı söyler oldu.
  6. Ve kesinlikle biz insanların ve cinlerin Allah üzerine asla yalan söylemeyeceklerini zannettik.
  7. Ve kesin olarak insanlardan adamlar cinlerden adamlara sığınanlar oldular ki onların bulaşık kötü davranışlarını artırdılar.
  8. Ve kesinlikle onlar sizin zannettiğiniz gibi Allah asla birini yeniden diriltmeyecek zannettiler.
  9. Ve kesinlikle biz göğü araştırdık ki şiddetli güvenlikli ve meteorlarla dolu bulduk.
  10. Ve kesinlikle biz dinlemek için onun kalma yerlerinde oturduk. Ki kim şimdi kulak verirse onun için gözetleyen meteor bulur.
  11. Ve kesinlikle biz yeryüzündekilere daha kötüsü mü irade edildi yoksa Rabb’leri onlara olgunluk mu irade etti kavrar değiliz.
  12. Ve kesinlikle biz, bizdendir salihler ve işte ondan başkası bizdendir. Biz kısım kısım tarikatlar olduk.
  13. Ve kesinlikle biz Allah’ı yerde asla aciz (etkisiz) bırakamayacağımız ve kaçarak Allah’ı asla aciz bırakamayacağımızı zannettik (kanaat getirdik).
  14. Ve kesinlikle biz hidayeti işittiğimiz zaman ona iman ettik. Ki kim Rabb’ine iman ettiğinde de haksızlık yapılmaktan ve kötü davranılmaktan korkmaz.
  15. Ve kesinlikle biz, bizdendir müslümanlar ve bizdendir adaletsiz insafsızlar. Ki kim islâm olduysa ki işte onlar doğru olgunluğu arayıp seçenlerdir”.
  16. Ve adaletsiz insafsız olanlar gelince ki cehennem için yakacak odunu oldular.
  17. Ve eğer o tarikat üzerine doğru olurlarsa mutlaka onları gür sıvı ile sularız.
  18. Onları onun içinde acı verici bir test ile test etmek ve Rabb’inin zikri ile ilgilenmeyeni gittikçe artan azaba sentezlemek için.
  19. Ve kesinlikle mescitler Allah’ındır ki Allah’la beraber birine dua etmeyin.
  20. Ve kesin olan, Allah’ın kulu O’na dua etmek için kalkınca neredeyse üzerine keçeleşmiş oluyorlardı.
  21. De ki: Kesin olarak Rabb’ime dua ederim ve O’na birini ortak etmem.
  22. De ki: Kesinlikle ben size bir zarara ve olgunlaştırmaya malik değilim.
  23. De ki: Kesinlikle biri beni asla Allah’tan sakındıramayacak ve asla Allah’tan başka bilgelik için başvurulan bulamayacağım.
  24. Allah’tan ve risaletinden ulaşan hariçtir. Ve kim Allah’a ve resulüne isyan ederse ki kesinlikle cehennem ateşi onun içindir. Zamanın sonuna kadar onun içinde temelli kalıcıdır.
  25. Sonunda onlara vaat edileni gördüklerinde de kimin destek olarak daha zayıf ve sayısal olarak daha az olduğunu bileceklerdir.
  26. De ki: Vaat olunduğunuz yakın mı, yoksa Rabb’im ona bir müddet kılar mı, idrak eder değilim.
  27. O gaybı bilendir. Ki herhangi birini gayb üzerine zahir kılmaz.
  28. Resullerinden razı olunanlar hariçtir ki kesinlikle O, onun öncesinden ve sonrasından gözlemleyici yerleştirir.
  29. Rabb’lerinin risaletini ulaştırmış mı diye bilmesi için ve onların yanındakini kuşatıp korumuştur ve sayısal olarak her şeyi listelemiştir.

 

 

 

72. Müzemmil Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey örtüsüne bürünen!
  3. Gecenin azı hariç kalk.
  4. Yarısında veya ondan biraz eksilt.
  5. Veya üzerine artır. Ve Kuran’ı belli bir düzenle oku.
  6. Kesinlikle biz senin üzerine kütleli bir söz sergileyeceğiz.
  7. Kesinlikle gece geliştirmesi o daha etkin ve daha uyumludur ve söyleyiş olarak daha kalıcıdır.
  8. Kesinlikle gündüz uzun ilintisiz kalma senin içindir.
  9. Ve Rabb’inin ismini an. Ve her şeyden ayrılarak kendini O’na ada.
  10. (O) Doğuş yerinin, zamanının ve batış yerinin, zamanının Rabb’i. O’ndan başka ilah yoktur ki O’nu vekil edin.
  11. Ve onların demekte olduklarına sabret ve onlarla esaslı bir ayrılışla ayrıl.
  12. Ve beni ve nimet sahibi o yalanlayanları (bana) bırak. Ve onlara az mühlet ver.
  13. Kesinlikle bukağılar ve tandır bizim indimizdedir.
  14. Ve üzüntü vericiliğe sahip bir yiyecek ve acı verici bir azap.
  15. O gün yer ve dağlar sarsılır ve dağlar akışkan kum yığını olur.
  16. Kesinlikle biz sizin üzerinize Firavun’a resul gönderdiğimiz gibi şahit bir resul gönderdik.
  17. Ki Firavun o resule isyan etti de onu etkileyici bir yakalayışla yakaladık.
  18. Ki nasıl önemserseniz önemseyin. İnkâr ederseniz o gün çocukları ak saçlı yaşlılar kılıyor.
  19. Gök onunla yarılıp dağılandır. O’nun vaadi yapılandır.
  20. Kesinlikle bu bir hatırlatmadır. Ki kim uygun görürse Rabb’ine doğru bir yol edinir.
  21. Kesinlikle Rabb’in senin ve seninle beraber olan bir takımın gecenin üçte ikisi ve yarısı ve üçte birinden daha düşüğünde kalktığını biliyor. Ve Allah, O gece ve gündüzü ayarlar. Sizin onu asla düzenli yapamayacağınızı bildi de tövbenizi kabul etti. Ki Kuran’dan kolaylaşanı okuyun. Sizden hasta olacakları ve Allah’ın fazlından edinmek için yeryüzünde gezecek olan diğerlerini ve Allah yolunda savaşacak olan diğerlerini bildi. Ki ondan kolaylaşanı okuyun. Ve namazı yerine getirin ve zekâtı verin. Ve Allah’a güzel bir alacak olarak borç verin. Ve kendiniz için önceden hayırdan ne sunarsanız Allah indinde onu karşılık olarak daha hayırlı ve daha büyük olarak bulursunuz. Ve Allah’tan hoşgörü isteyin. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

 

73. Müddessir Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ey o içine kapanan!
  3. Kalk da uyar.
  4. Ve Rabb’ini ki iyice yücelt.
  5. Ve giysini de iyice temizle.
  6. Ve o kirden de kaçın.
  7. Ve çok görerek başa kakma.
  8. Ve Rabb’in için ki sabret.
  9. Ki o kalk borusuna üflendiğinde.
  10. Ki o gün zorlu bir gündür.
  11. Kâfirler üzerine kolaylık dışıdır.
  12. Yalnız olarak biçimlendirdiğimi bana bırak.
  13. Ve onun için kapsamlı mal kıldım.
  14. Ve bilirkişilik yapan oğullar.
  15. Ve onun için hazırlayıp yaydım.
  16. Sonra artırayım diye tamah eder.
  17. Öyle değil. Kesinlikle o ayetlerimiz için inatçı kesildi.
  18. Onu dik bir yamaca sardıracağım.
  19. Kesinlikle o düşünüp taşındı ve ayarlayıp saptadı.
  20. Düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp saptadı.
  21. Sonra düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp saptadı.
  22. Sonra gözledi.
  23. Sonra kaşlarını çattı ve somurttu.
  24. Sonra arkasına döndü ve kibirlendi.
  25. Ki dedi: “Bu ise sadece izinden gidilen sihirdir.
  26. Bu ise sadece bir beşerin sözündür”.
  27. Onu ışınsal ateşe (sekara) yaslayacağım.
  28. Ve nedir idrakin? Nedir sekar?
  29. Bakiye bırakmaz ve elden bırakmaz.
  30. Beşer için kavurucudur.
  31. Üzerindedir on dokuz (Sekarın).
  32. Ve biz o ateşte bulunanları meleklerden başkası kılmadık. Ve O Kitap Verilenlerin kesin inanır olmaları ve iman edenlerin imanının artması ve O Kitap Verilenlerin ve müminlerin çelişkiye düşmemesi için onların sayılarını kâfirler için bir fitneden başka kılmadık. Ve kalplerinde hastalık olanların ve kâfirlerin  “Bu benzetme ile Allah ne istemiştir?” demeleri için. İşte onun gibi Allah uygun gördüğünü saptırır ve uygun gördüğüne hidayet eder. Ve Rabb’inin ordularını O’ndan başkası bilmez. Ve o beşer için ancak hatırlatmadan başkası değildir.
  33. Öyle değil. Ve Ay’a.
  34. Ve gerilediğinde o geceye.
  35. Ve ağardığı zaman o sabaha.
  36. Kesinlikle o, önemlilerden biridir.
  37. Beşer için uyarıcı olarak.
  38. Sizlerden öne geçmeyi veya geride kalmayı uygun görenler için.
  39. Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir.
  40. Sadece sağda, güneyde bulunanlar hariçtir.
  41. Cennetler içinde birbirlerine sorarlar.
  42. Ağır suç işleyenlerden.
  43. “Sizi sekarın içine yerleştiren nedir?”.
  44. Derler ki: “Biz hiç namaz kılanlardan değildik.
  45. Ve hiç miskini doyurmazdık.
  46. Ve o dalanlarla birlikte dalanlar olduk.
  47. Ve o yargı gününü yalanlar olduk.
  48. Sonunda o yakın olan bize geldi.
  49. Ki onlara o şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
  50. Ki onlara ne oluyor da zikirden ilgilenmeyenlerdir?
  51. Onlar ürküp kaçan eşekler gibilerdir.
  52. Büyük yırtıcı hayvandan kaçan.
  53. Aksine, onlardan her biri ona açılmış sahifeler verilmesini ister.
  54. Öyle değil, Aksine, o ahiretten korkmuyorlar.
  55. Öyle değil. Kesinlikle o hatırlatıcı bir öğüttür.
  56. Ki uygun gören onu hatırlar.
  57. Ve O önemseme uzmanı ve hoş görü uzmanı Allah’ın uygun gördüğünden başkası öğüt alamaz.

 

74. Kıyamet Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kıyamet günü üzerine yemine gerek yok.
  3. Ve o çok kınayan nefse yemine gerek yok.
  4. İnsan onun kemiklerini asla toplayamayacağımızı mı hesap ediyor?
  5. Aksine, biz onların parmak uçlarını aynı seviyede düzenlemeye kadir olanlarız.
  6. Aksine, insan kanunsuzluk yapmak için önünde bulunanı yalanlamak ister.
  7. Sorar: “Kıyamet günü ne zaman?
  8. Ki görüp algılama sersemlediğinde.
  9. Ve Ay tutulduğunda.
  10. Ve Güneş ve Ay bir araya getirildiğinde.
  11. O gün insan der ki: “Kaçacak yer nerede?”.
  12. Öyle değil. Sığınacak yer yok.
  13. O gün Rabb’ine doğrudur istikrarlı yer.
  14. O gün insana önceden takdim ettikleri ve erteledikleri iyice bildirilir.
  15. Aksine, insan kendi nefsi üzerine farkındalık sahibidir.
  16. Ve eğer mazeretini sergilese de.
  17. Onunla acele kılmak için onunla dilini aktifleştirme.
  18. Kesinlikle onun toplanması ve okunuşu bizim üzerimizedir.
  19. Ki o okunduğunda da onun okunuşuna tabi ol.
  20. Sonra, onun açıklanması kesinlikle bizim üzerimizedir.
  21. Öyle değil, aksine, o çabucak olandan hoşlanırsınız.
  22. Ve o ahireti bırakırsınız.
  23. Yüzler o gün pırıl pırıldır.
  24. Rabb’ine doğru izleyicidir.
  25. Ve yüzler o gün asıktır.
  26. Zanneder ki ona aksilik yapılacak.
  27. Öyle değil. O soluk borusuna ulaştığı zaman.
  28. Ve denilir ki: Kim büyücü, doktor?
  29. Ve kesinlikle o ayrılandır zannetti.
  30. Ve bacak bacağa dolaştı.
  31. Sevkiyat o gün Rabb’ine doğrudur.
  32. Ki doğrulamadı ve desteklemedi.
  33. Ve lakin yalanladı ve zıddına davrandı.
  34. Sonra çalım satarak ehline gitti.
  35. Daha uygundur senin için ki daha uygun.
  36. Sonra daha uygundur senin için ki daha uygun.
  37. İnsan başıboş terk edileceğini mi hesap eder?
  38. Dışarı atılan meniden hiç salgı olmadı mı?
  39. Sonra zigot (eklenen) oldu ki biçimlendirdi de belli bir düzeye getirdi.
  40. Ki ondan erkek ve dişi iki eşi kıldı.
  41. İşte O, o ölülere hayat vermeye kadir değil mi?

 

75. İnsan Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. İnsan asla hatırlanan bir şey olmadan üzerinden çağdan bir süre geçmedi mi?
  3. Kesinlikle biz insanı (türünü) çok ikil karışımlı (kromozomlar içeren) salgıdan biçimlendirdik. Onu sınarız ki onu işittiğini ve gördüğünü anlayabilen kıldık.
  4. Kesinlikle biz ona yolu gösterdik. Ya şükreder ve ya da nankörlük eder.
  5. Kesinlikle biz kâfirler için zincirler ve tasmalar ve ışınsal yakıcılar hazırladık.
  6. Kesinlikle o iyiler karışımı kâfur olan kâseden içerler.
  7. Allah’ın kullarının içtikleri o kaynaktan ki onu nazikçe ikram ederler.
  8. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın bir günden çekinirler.
  9. Ve miskine ve yetime ve esire seve seve o yemeği yedirirler.
  10. “Kesin olarak, sizi Allah ilgisi için yediririz. Sizden bir karşılık veya karşı davranış istemeyiz.
  11. Kesinlikle biz asık yüzlü kara günde Rabb’imizden korkarız”.
  12. Ki Allah işte o günün şerrine karşı onları önemseyip gereğini yaptı. Ve onları parıltılı bir aydınlık ve bir hoşnutlukla karşıladı.
  13. Ve onlara sabretmeleri nedeniyle cennetle ve özenilecek kusursuzluktakilerle karşılık verdi.
  14. Orada sedirler üzerine yaslanırlar. Orada yakıcı parlaklık ve dondurucu bir soğuk görmezler.
  15. Ve gölgeleri onlara pek yakındır ve onların devşirilmeleri oldukça kolaylaştırıldı.
  16. Ve çevrelerinde gümüş kupalar ve billur sürahilerle dolaşılır.
  17. İstedikleri gibi ayarladıkları gümüşten billur kaplar.
  18. Ve onlara orada kâse bir içecek sunulur, karışımı zencefildir.
  19. Selsebil adı verilen bir pınar oradadır.
  20. Ve çevrelerinde kalıcı kılınan çocuklar dolaşırlar. Onları gördüğünde saçılmış inci hesap edersin.
  21. Ve baktığın zaman ve tekrar baktığında nimet ve büyük bir mülk görürsün.
  22. İnce yeşil ipekli ve parlak atlastan elbiseler üzerlerindedir. Ve gümüş bileziklerle süslenirler. Ve Rabb’leri onlara tertemiz içecekler sağlar.
  23. Kesinlikle bu sizin için karşılık oldu ve koşuşturmanız karşılık gören oldu.
  24. Kesinlikle biz, biziz, biz indirdik senin üzerine Kuran’ı kısım kısım inişle.
  25. Ki Rabb’inin hükmü için sabret. Ve onlardan kötü veya kâfir olana itaat etme.
  26. Ve sabah erkenden ve akşam erkenden Rabb’inin ismini zikret.
  27. Ve geceden de onun için secde et ve geceleyin uzunca O’nu ilintisizliğini (eksikliklerden bağımsız oluşunu) iyice vurgula.
  28. Kesinlikle bunlar acil olandan hoşlanıyorlar ve kütleli günü arkalarına bırakıyorlar.
  29. Biziz, biz onları biçimlendirdik ve bağlarını şiddetlendirdik. Ve gerekli gördüğümüz zaman onları benzerleri ile değiştiririz.
  30. Kesinlikle bu bir hatırlatma öğüdüdür ki kim uygun bulursa Rabb’ine doğru bir yol edinir.
  31. Ve Allah uygun görüp yaratmadıkça sen gerekli bulamazsın. Kesinlikle Allah âlim hâkim olandır.
  32. O uygun bulduğunu merhametine dâhil eder. Ve o zalimler, O onlar için acı verici bir azap hazırladı.

 

76. Mürselat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve onaylı olarak gönderilenler.
  3. Ki o yıkıcı olarak şiddetli sert olanlar.
  4. Ve o yaydıkça yayanlar.
  5. Ki o fark olarak fark yaratanlar.
  6. Ki o hatırlatma sergileyenler.
  7. Özür olarak veya uyarı olarak.
  8. Kesinlikle vaat olunduğunuz mutlaka vuku bulandır.
  9. Ki gök cisimleri silindiğinde.
  10. Ve gök dağıldığında.
  11. Ve dağlar savrulduğunda.
  12. Ve resullerin vakti geldiğinde.
  13. O hangi gün için geciktirildi?
  14. Ayrışma günü için.
  15. Ve nedir idrakin, nedir ayrışma günü?
  16. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  17. Öncekileri asla helak etmedik mi?
  18. Sonra onları o sonrakilere tabi ederiz.
  19. Ağır suçlulara onun gibi yaparız.
  20. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  21. Hiç biz sizi bayağı bir sıvıdan biçimlendirmedik mi?
  22. Ki onu kararlı yumurtalık içinde kıldık.
  23. Bilinen bir ayara doğru.
  24. Ki biz ayarladık ki ne güzel ayarlayanlarız!
  25. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  26. Hiç yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
  27. Diriler olarak ve ölüler olarak.
  28. Ve orada yüksekte kalan kıtalar kıldık. Ve size orada tatlı bir içecek sunduk.
  29. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  30. O yalanlamış olduğunuza doğru boşalıp gidin.
  31. Boşalıp gidin üç bölüm sahibi karaltıya (Trifid Nebula?).
  32. Gölge yapmaz ve alevden gidermez.
  33. Kesinlikle o saray gibi kıvılcımlar atandır.
  34. Kesinlikle o (nebula) zayıflamış, sararmış aç kalmış deve (Trifid Nebula?) gibidir.
  35. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  36. Bu gün onlar nutuk atamazlar.
  37. Ve onlara izin verilmez ki özür dilesinler.
  38. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  39. Bu ayrışma günüdür, sizi ve evvelkileri topladık.
  40. Ki tuzağınız varsa ki bana tuzak kurun.
  41. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  42. Kesinlikle önemseyip gereğini yapanlar, gölgeliklerde ve pınarlardalardır.
  43. Ve iştahlarının istediğinden meyveler.
  44. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sinerek beslenin ve için.
  45. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.
  46. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  47. Beslenin ve azcık metalanın. Kesinlikle siz ağır suçlularsınız.
  48. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  49. Ve onlara  “Rükû edin” denildiği zaman rükûa varmazlar.
  50. Vay, o gün yalanlayanlar için!
  51. Ki ondan sonra hangi anlatıma iman ederler?

 

77. Nebe Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Neyi soruşturuyorlar?
  3. O büyük bilgiden.
  4. Onlar ki onlar onda ayrılığa düşenlerdir.
  5. Öğle değil! Yakında bilecekler.
  6. Sonra öyle değil! Yakında bilecekler.
  7. Hiç biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
  8. Ve dağları kazık (craton).
  9. Ve sizi eşler olarak biçimlendirdik.
  10. Ve uykunuzu dinlenme kıldık.
  11. Ve geceyi örtü kıldık.
  12. Ve gündüzü geçim zamanı kıldık.
  13. Ve üstünüzde etkin yediyi (atmosfer) bina ettik.
  14. Ve şiddetle yanıp parlayan kandil kıldık.
  15. Ve yağmur bulutlarından saçılan sıvı indirdik.
  16. Onunla taneler ve bitkiler çıkarmak için.
  17. Ve iç içe geçmiş bahçeler.
  18. Kesinlikle ayrışma günü tayin edilen vakit oldu.
  19. Sura üflendiği gün artık kafile kafile gelirsiniz.
  20. Ve gök açıldı da geçitler oldu.
  21. Ve dağlar yürütüldü de çağlayan oldu.
  22. Kesinlikle cehennem gözlenen yer oldu.
  23. Azgınlar için yuva olarak.
  24. Orada olabildiğince kalırlar.
  25. Orada serinlik ve içecek tadamazlar.
  26. Sadece kaynar ve çok koyu hariç.
  27. Uygunca karşılık olarak.
  28. Kesinlikle onlar hesap ummayanlar oldular.
  29. Ve ayetlerimizi sahtekârlıkla yalanladılar.
  30. Ve her şeyi kitap olarak listeledik.
  31. Ki tadın! Bundan sonra sizi azap dışında asla artırmayacağız.
  32. Kesinlikle kurtuluş müttakîler içindir.
  33. Bostanlar ve bağlar.
  34. Ve zengin içerikli küpler.
  35. Ve dopdolu kâseler.
  36. Orada boş ve yalan söz işitmezler.
  37. O, Rabb’inden hesaplaşma bağışı olarak bir karşılıktır.
  38. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb’i Rahman’dan. O’ndan bir uyarıya malik olmazlar.
  39. Ruh’un ve meleklerin saf saf durduğu gün Rahman’ın izin verdiğinden başkası konuşturulmaz. Ve o, tamamen dosdoğru konuşur.
  40. İşte o, o gerçeğin o günüdür ki uygun gören Rabb’ine doğru bir dönüş yeri edinir.
  41. Kesinlikle biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi önceden elleri ile sunduklarını gözlemler. Ve kâfirler derler ki: “Ah, keşke ben bir toprak olsaydım!”.

 

78. Naziat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o daldırıp sökenler.
  3. Ve o usulcacık çekenler.
  4. Ve o bağımsızca akanlar.
  5. Ki o yarışıp geçenler.
  6. Ki görev olarak o yönetenler.
  7. O gün o sarsıntı sarsar.
  8. O ardışık olanı ona tabi olur.
  9. Kalpler o gün zonklayandır.
  10. Onun bakışı ürkektir.
  11. Derler ki: “Kesinlikle biz o başlangıç halimize mi döndürüleceğiz?
  12. Çürümüş kemikler olduğumuz zaman mı?”.
  13. Derler ki: “O, o zaman eksik bir tekrardır”.
  14. Ki kesin olarak o tek bir çığlıktır.
  15. Ki o zaman onlar uyanık gözlemleyicilerdir.
  16. Musa’nın bahsi sana geldi mi?
  17. O zaman kat kat kutsal vadide Rabb’i ona seslendi.
  18. “Firavun’a git kesinlikle o azdı”.
  19. Ki sen de ki: Senin için iyileşip düzelme (isteğin) var mı?
  20. Ve sana Rabb’ine doğru rehberlik edeyim de çekinesin.
  21. Ki ona o en büyük ayeti gösterdi.
  22. Ki yalanladı ve isyan etti.
  23. Sonra döndü koşuşturdu.
  24. Ki topladı da seslendi.
  25. Ki dedi ki: “Benim sizin en yüce Rabb’iniz”.
  26. Ki Allah onu o ahiret ve o ilk (dünya hayatı) caydırması amacıyla yakaladı.
  27. Kesinlikle işte ondadır çekinen için mutlak ibret.
  28. Biçimlendirme olarak siz mi daha şiddetlisiniz yoksa O’nun bina ettiği gök mü?
  29. Onun boyutlarını yükseltip genişletti ki onu bir düzeye getirdi.
  30. Ve gecesini kararttı ve berraklığını çıkardı.
  31. Ve yeryüzünü, işte ondan sonra yayıp genişletti.
  32. Ondan onun sıvısını ve otlağını çıkardı.
  33. Ve dağlara çapa attırdı.
  34. Siz ve nimet hayvanlarınız için meta olarak.
  35. Ki en büyük kaplayıcı afet geldiği zaman.
  36. O gün, insan koşuşturduğunu hatırlar.
  37. Ve görenler için cehim iyice belirgindir.
  38. Ki o azana gelince.
  39. Ve dünya hayatını yeğledi.
  40. Ki kesinlikle o cehimdir o barınak.
  41. Ve Rabb’inin makamından korkana ve nefsini hevesten uzak tutana gelince.
  42. Ki kesinlikle o cennettir o barınak.
  43. Sana o saatten sorarlar. “Onun çapa atması ne zamandır”.
  44. Onun bahsinden sen neredesin?
  45. Onun sona ermesi Rabb’ine doğrudur.
  46. Kesin olarak sen ondan endişe edeni uyaransın.
  47. Onlar onu gördükleri gün, kesinlikle onlar sadece bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka hiç kalmamış gibilerdir.

 

79. Abese Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kaşını çattı ve ters davrandı.
  3. Ona o kör geldi diye.
  4. Ve nedir idrak ettiğin? Belki iyileşip düzelecek.
  5. Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda edecek.
  6. İhtiyaç duymayan kişiye gelince,
  7. Ki sen onun için ilgi gösterirsin.
  8. Ve senin üzerine değildir onun temizlenmemesi.
  9. Ve ama sana koşarak gelen kişi,
  10. Ve o çekinmekte.
  11. Ki sen onu ihmal ediyorsun.
  12. Öyle olamaz. Kesinlikle o hatırlatma belgesidir.
  13. Ki uygun bulan onu hatırlar.
  14. Çok verimli sayfalar içinde.
  15. Yükseltilen ve temizlenen.
  16. Ortaya çıkaran araştırmacıların elleri ile.
  17. Doğru nitelikli, asil düşünceli.
  18. İnsanın inkâr ediş iddiası çürütüldü.
  19. Onu hangi şeyden biçimlendirdi?
  20. Salgıdan. Onu biçimlendirdi de onu ayarladı.
  21. Sonra o yöntemi ona kolaylaştırdı.
  22. Sonra onu öldürdü de kabire koydu.
  23. Sonra uygun gördüğünde onu diriltir.
  24. Öyle olamaz. Ona emrettiğini henüz gerçekleştirmedi.
  25. Ki insan yiyeceğine doğru baksın.
  26. Kesinlikle biz suyu bol bol döktük.
  27. Sonra yeryüzünü iyice yardık.
  28. Ki orada taneler bitirdik.
  29. Ve üzüm ve yonca.
  30. Ve zeytin ve hurma,
  31. Ve gür bostanlar.
  32. Ve meyve ve otlak,
  33. Sizin için ve nimet hayvanlarınız için meta olarak.
  34. Ki o titreşim geldiğinde,
  35. O gün kişi kardeşinden kaçar,
  36. Ve anasından ve babasından,
  37. Ve birlikte bulunduğu bayandan ve oğullarından.
  38. O gün ona fazlasıyla yeten bir mesele onlardan her bir kişi içindir.
  39. Ve o gün apaçık yüzler
  40. Sevinen, müjdeleşen.
  41. Ve o gün kir içinde yüzler.
  42. Onları katran sarıp kaplar.
  43. İşte onlar o kâfir, ağır suçlulardır.

 

80. Tekvir Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Güneş sarmalandığında,
  3. Ve o gökcisimleri bulandığında,
  4. Ve o dağlar gezdirildiğinde,
  5. Ve o onlu atıl bırakıldığında,
  6. Ve o vahşiler toplandığında,
  7. Ve o denizler taşırıldığında,
  8. Ve o nefisler eşleştirildiğinde.
  9. Ve o diri diri gömülene (kıza) sorulduğunda.
  10. Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü,
  11. Ve o sayfalar açıldığında,
  12. Ve o gök soyulduğunda,
  13. Ve o cehim ateşlendiğinde,
  14. Ve o cennet iyice yaklaştırıldığında,
  15. Nefis bildi ne hazırladığını.
  16. Ki o gezegenlere yemin olmaz.
  17. O yörüngede akanlara.
  18. Ve alacakaranlık olduğunda o geceye,
  19. Ve şafak söktüğünde o sabaha,
  20. Kesinlikle o çok saygın bir resulün sözüdür.
  21. Çok sağlam arşın sahibinin indinde kuvvet sahibidir.
  22. İtaat edilendir, sonra güvenilendir.
  23. Ve aynı yerde bulunduğunuz kişide mecnunluk yoktur.
  24. Ve mutlaka o, onu apaçık ufukta görmüştü.
  25. Ve o, gaybı kendine saklayan biri değildir.
  26. Ve o, kovulmuş şeytanın sözüyle ilişkili değildir.
  27. Ki nereye kaçıp gidersiniz?
  28. O ise âlemler için sadece bir hatırlatmadır.
  29. Sizden uygun görenin istikamet sahibi olması için.
  30. Ve Âlemlerin Rabb’i Allah uygun görmedikçe siz gerekli göremezsiniz.

 

81. İnfitar Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O gök bölündüğünde,
  3. Ve o takımyıldızlar dağıldığında,
  4. Ve o denizler taşırıldığında,
  5. Ve o mezarlar didik didik edildiğinde,
  6. Bir nefis önceden ne sunduğunu ve ertelediğini bilmiştir.
  7. Ey insan! Saygın cömert olan Rabb’ine karşı seni ne aldattı?
  8. O seni biçimlendirdi ki bir seviyeye getirdi de dengeledi.
  9. Seni içeriğini uygun gördüğü hangi suret içinde terkip etti?
  10. Öyle olamaz! Aksine, o yargıyı yalanlıyorsunuz.
  11. Ve kesinlikle o hafızlar mutlaka üzerinizdedir.
  12. Becerikli iyi yazıcılar.
  13. Ne yaptığınızı bilirler.
  14. Kesinlikle o iyiler mutlaka nimet içindedir.
  15. Ve kesinlikle o ağır suçlular mutlaka cehimin içindedir.
  16. O yargı gününde oraya yaslanırlar.
  17. Ve ondan saklanacak değillerdir.
  18. Ve nedir idrak ettiğin, nedir o yargı günü?
  19. Sonra, nedir idrak ettiğin, nedir o yargı günü?
  20. Bir kimsenin başka bir kimse için hiçbir şeye malik olmadığı gündür. Ve o gün o emir Allah’ındır.

 

82. Mutaffifun Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Vay o aldatıcılara.
  3. Onlar ki insanlardan alırken ölçtüklerinde kendileri için tam olmasını isterler.
  4. Ve onlara ölçerken veya tartarken zarar ettirirler.
  5. İşte onlar, kesinlikle onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
  6. Büyük bir gün için.
  7. İnsanların Âlemlerin Rabb’i için dikildiği günde.
  8. Öyle olamaz! Kesinlikle o ağır suçluların kitabı mutlaka siccin içindedir.
  9. Ve nedir idrakin, nedir siccin?
  10. Rakamlanmış kitaptır.
  11. Vay o gün yalanlayanlara!
  12. Onlar ki yargı gününü yalanlayanlardır.
  13. Ve onu yalanlayanlar kötülük yapıcı taşkınların hepsinden başkası değildir.
  14. Üzerine ayetlerimiz aktarıldığı zaman der ki: “Evvelkilerin düzmecesidir”.
  15. Öyle olamaz! Aksine, kazanmakta oldukları kalplerini bozdu.
  16. Öyle olamaz! Kesinlikle onlar o gün Rabb’lerinden mutlaka perdelenip yoksun kalmış olanlardır.
  17. Sonra, kesinlikle onlar mutlaka o cehime yakılmak için yaslananlardır.
  18. Sonra denir ki: “Bu, o ki o yalanlar olduğunuzdur”.
  19. Öyle olamaz! Kesinlikle o iyilerin kitabı mutlaka illiyyun içindedir.
  20. Ve nedir idrakin, nedir illiyyun?
  21. Rakamlanmış kitaptır.
  22. O çok yakınlaştırılmış olanlar ona bilirkişi olurlar.
  23. Kesinlikle iyiler mutlaka nimet içindelerdir.
  24. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.
  25. Yüzlerinde nimet hoşnutluğunu tanırsın.
  26. Onlara mühürlü en kaliteli içecekten ikram edilir.
  27. Onun son kısmı misktir. Ve işte onun içindedir ki can atanlar can atsın.
  28. Ve onun katkısı damıtılmıştandır.
  29. Yakınlaştırılmış olanların içtiği bir pınardır.
  30. Kesinlikle o ağır suçlular o iman edenlerden dolayı gülenler oldular.
  31. Ve onlara rastladıklarında kaş göz ederlerdi.
  32. Ve ehillerine döndükleri zaman alay edenlere dönüşürlerdi.
  33. Ve onları gördükleri zaman derlerdi ki: “Kesinlikle bunlar mutlaka şaşkın sapkınlardır”.
  34. Ve onlar, onların üzerine bekçi gönderilmedi.
  35. Ki bugün o iman edenler o kâfirlerden dolayı gülerler.
  36. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.
  37. O kâfirler yapmakta olduklarının ödülünü aldılar mı?

 

83. İnşikak Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O gök yarıldığında,
  3. Ve Rabb’ini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,
  4. Ve o yeryüzü boyuna uzatıldığında,
  5. Ve içindeki sergilendiğinde ve boşaltıldığında,
  6. Ve Rabb’ini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,
  7. Ey insan! Kesinlikle sen didinerek Rabb’ine doğru uğraşansın ki O’nunla mülakat yapansın.
  8. Ki kitabı sağından verilene gelince,
  9. Ki kolayca bir hesap ile muhasebe edilir.
  10. Ve ehline hoşnut edilen olarak döner.
  11. Ve kitabı tam arkasından verilene gelince,
  12. Ki yok olmak için dua eder.
  13. Ve yakıcıya itilip bastırılır.
  14. Kesinlikle o, ehli içinde hoşnut edilen oldu.
  15. Kesinlikle o, durumunun hiç değişmeyeceğini zannetti.
  16. Aksine, kesinlikle Rabb’i onu gören oldu.
  17. Ki o şafak üzerine yemin olmaz.
  18. Ve o geceye ve derleyip toparladıklarına,
  19. Ve o Ay’a dolunay olduğunda,
  20. Mutlaka tabakadan tabakaya üst üste yerleşeceksiniz.
  21. Ki onlara nedir, iman etmezler?
  22. Ve üzerlerine Kuran okunduğunda secde etmezler.
  23. Aksine, o kâfirler yalanlıyorlar.
  24. Ve Allah onların gizlediklerini en iyi bilendir.
  25. Ki onları acı verici bir azapla (girişim ile) müjdele.
  26. O iman eden ve düzeltici işler işleyenler hariçtir. Sorulmayan, sınırlanmayan karşılık onlar içindir.

 

84. Buruc Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve burçlar sahibi o göğe,
  3. Ve vaat olunan o güne,
  4. Ve bilirkişiye ve bilirkişilik edilene,
  5. Hendek halkı alt edildi.
  6. O yakıt sahibi o ateşe,
  7. Onlar onun üzerinde oturanlarken,
  8. Ve onlar müminlere yaptıkları üzerine şahitlerdi.
  9. Ve onlardan o yaptırım güçlü, o tapılmaya layık Allah’a iman ediyor olmaları haricinde intikam almıyorlardı.
  10. O ki göklerin ve yerin mülkü O’na aittir ve Allah her şey üzerine şahittir.
  11. Kesinlikle onlar, mümin erkeklere ve mümin kadınlara işkence edenler, sonra asla tövbe etmeyenler ki onlar içindir cehennem azabı ve onlar içindir kavurucu azap.
  12. Kesinlikle iman eden ve salih işler işleyenler, onlar içindir altlarından nehirler akan cennetler. İşte o, o büyük kurtuluştur.
  13. Kesinlikle Rabb’inin yakalaması mutlaka şiddetlidir.
  14. Kesinlikle O, O ilk kez yoktan yaratır ve iade eder.
  15. Ve O hoşgörülüdür, sevecendir.
  16. Düşünüp anlayabileceğinizden fazlasını içeren yapı ve yönetim sahibidir,
  17. İstediğini yapandır.
  18. Sana o orduların bahsi geldi mi?
  19. Firavun’un ve Semud’un,
  20. Aksine, o kâfirler yalanlama içindedir.
  21. Ve Allah’tır onları arkalarından kuşatan.
  22. Aksine, o gereğinden fazlasını içeren bir bildiridir.
  23. Muhafaza edilen tablet içindedir.

 

85. Tarık Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o göğe ve o tarıka.
  3. Ve nedir idrakin, nedir o tarık?
  4. Batıcı parlaklıkta aniden ortaya çıkan o gök cismidir (süpernova).
  5. Bütün nefislerin ise üzerinde hafız olmayanı asla yoktur.
  6. Ki insan neyden biçimlendirildiğini mutlaka gözlemlesin.
  7. Dışarı atılan sıvıdan biçimlendirildi.
  8. Omurga ve kaburgalar arasından çıkan.
  9. Kesinlikle O, onu tekrar döndürmeye mutlaka kadirdir.
  10. O gün o sırlar ortaya çıkarıldı.
  11. Ki onun için kuvvetten ve yardım ediciden yoktur.
  12. Ve tekrarlayan dönüş sahibi o göğe,
  13. Ve parçalar sahibi o yeryüzüne,
  14. Kesinlikle o mutlaka ayrışık düzenli sözdür.
  15. Ve o kötü bir şaka değildir.
  16. Kesinlikle onlar tuzak için plan yaparlar.
  17. Ve ben tuzak için plan yaparım.
  18. Ki o kâfirlere fırsat ver. Onlara birazcık zaman tanı.

 

 

86. Ala Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Rabb’inin yüce adını tesbih (ayrıca çok vurgula) et.
  3. O ki biçimlendirdi de bir düzeye ulaştırdı.
  4. Ve O ki ayarladı da doğru yolu gösterdi.
  5. Ve O ki otlağı çıkardı,
  6. Ki onu koyu renkli çer çöp kıldı.
  7. Sana okutacağız ki unutmayacaksın.
  8. Allah’ın uygun gördüğü hariçtir. Kesinlikle O, açıkta olanı ve gizli olanı bilir.
  9. Ve en kolay için sana kolaylaştırırız.
  10. Ki o zikir fayda verecekse iyice hatırlat.
  11. Çekinen hatırlayıp öğüt alacaktır.
  12. Ve o sorunlu olan ondan kaçınacaktır.
  13. O ki en büyük ateşe yaslanır.
  14. Sonra orada ölmez ve yaşamaz.
  15. Düzelip iyileşen başarıya ulaşmıştır.
  16. Ve Rabb’inin ismini an ki namaz kıl.
  17. Aksine, dünya hayatını yeğliyorsunuz.
  18. Ve o ahiret daha hayırlı ve kalıcıdır.
  19. Kesinlikle bu ilk sayfaların mutlaka içindedir.
  20. İbrahim’in ve Musa’nın sayfalarının.

 

87. Gaşiye Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O her şeyi sarıp kaplayacak olanın bahsi sana geldi mi?
  3. O gün yüzler endişelidir.
  4. Şekilden şekile girendir, bitkindir.
  5. İlişkilendirilmiş ateşe yaslanır.
  6. Zaman zaman akan bir kaynaktan sulanır.
  7. Onlar için çoban çökerten dikeninden başka yiyecek yoktur.
  8. Semirtmeyen ve açlık gidermeyen,
  9. O gün yüzler nimet mutluğu içindedir,
  10. Koşuşturmaları için razı olandır,
  11. Yüksek cennet içindedir,
  12. Orada boş bir laf işitmezler.
  13. Oradadır akan pınarlar.
  14. Oradadır yükseltilmiş tahtlar.
  15. Ve uygun kaplar.
  16. Ve sıra sıra dizilmiş yastıklar.
  17. Serilmiş minderler.
  18. Ki deveyi gözlemlemezler mi? Nasıl biçimlendirildi?
  19. Ve o göğe doğru, nasıl yükseltildi?
  20. Ve o dağlara doğru, nasıl dikildi?
  21. Ve o yeryüzüne doğru, nasıl yüzey kılındı?
  22. Ki hatırlat. Kesin olarak sen bir hatırlatıcısın.
  23. Sen onların üzerine mutlak otorite değilsin.
  24. Sadece kim zıt gider ve küfrederse.
  25. Ki Allah ona en büyük azap ile azap eder.
  26. Kesinlikle bizedir dönüşleri.
  27. Sonra kesinlikle bizi üzerimizedir hesapları.

 

88. Fecr Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o gün doğumuna,
  3. Ve o on geceye,
  4. Ve o çift olana ve o tek olana,
  5. Ve sessizce geçerken o geceye,
  6. Anlayış sahibi için bir yemin işte onun içinde midir?
  7. Hiç görmez misin, Rabb’in nasıl yaptı Ad’a?
  8. Direkler sahibi İrem’e,
  9. O ki beldeler içinde bir benzeri asla biçimlendirilmedi.
  10. Ve o vadili kayalıklarda oymalar yapan Semud’a.
  11. Ve kalıcı yapılar sahibi Firavun’a.
  12. Onlar ki beldelerde azdılar.
  13. Ki orada o bozgunculuğu artırdılar.
  14. Ve Rabb’in onların üzerine azabın çok acı vericisini döktü.
  15. Kesinlikle Rabb’in mutlaka gözlemdedir.
  16. Ki insana gelince, Rabb’i ki onu ikram ederek ve nimet vererek denediğinde de der ki: “Rabb’im bana ikram etti”.
  17. Ve ki rızkını kısıtlayarak denediğinde de der ki: “Rabb’im bana ihanet etti”.
  18. Öyle olamaz! Aksine, yetime ikram etmiyorsunuz.
  19. Ve bir birinizi miskini doyurmaya teşvik etmiyorsunuz.
  20. Ve miras bırakılanları çabucak tüketiyorsunuz.
  21. Ve maldan doldurup yığma sevdasıyla hoşlanıyorsunuz.
  22. Öyle olamaz. Yeryüzü parça parça parçalandığı zaman,
  23. Ve Rabb’in geldiğinde ve melekler saf saf olduğunda,
  24. Ve o zaman cehennem getirilir. O zaman insan iyice hatırlayıp anlar. Ve nerde onun için o zikir?
  25. Der ki: “Ah keşke ben hayatım için önceden yapsaydım”.
  26. Ki o gün hiçbir kimse onun azap edeceği azabı edemez.
  27. Ve onun vuracağı bağı hiçbir kimse vuramaz.
  28. Ey tatmin olmuş nefis!
  29. Razı olan, razı olunmuş olarak dön Rabb’ine doğru.
  30. Ki dâhil ol kullarımın içine.
  31. Ve dâhil ol cennetime.

 

 

 

89. Beled Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Bu belde üzerine yemin olamaz.
  3. Ve sen bu beldede yerleşiksin.
  4. Ve baba olana ve babası olana,
  5. Mutlaka biz insanı sıkıntı içinde biçimlendirmişiz.
  6. Biri onun üzerine hiç ayarlama yapamayacak diye mi hesap ediyor?
  7. Der ki: “Yığınlarca mal harcayıp tükettim”.
  8. Hiç birinin onu görmediğini mi hesap ediyor?
  9. Hiç biz onun için iki göz kılmadık mı?
  10. Ve bir dil ve iki dudak,
  11. Ve ona iki seyir hattı hediye ettik.
  12. Ki o zor sarp yokuşa atılmadı.
  13. Ve nedir idrakin, nedir sarp yokuş?
  14. Boyunduruk altında olanı serbestleştirmek,
  15. Ve kıtlık olan günde yedirmek,
  16. Yakınlığa sahip yetime,
  17. Veya çok fakir miskine,
  18. Sonra birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye eden müminlerden olmaktır.
  19. Onlar ki iyi-güney tarafta bulunanlardır.
  20. Ve ayetlerimizi inkâr edenler ki onlar kötü-kuzey tarafta bulunanlardır.
  21. Üzerlerindedir sıkıca kapatılmış ateş.

 

90. Şems Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve Güneş’e ve onun en parlak görünür olduğu döneme.
  3. Ve Ay’a onu aktardığında,
  4. Ve gündüze, onu (Güneş’i) belirgin hale getirdiğinde,
  5. Ve geceye onu (Güneş’i) örttüğünde,
  6. Ve göğe ve onu bina edene,
  7. Ve yeryüzüne ve onu yayıp döşeyene,
  8. Ve nefse ve onu belli bir düzeye getirene,
  9. Ki ona, onun kural tanımamazlığını ve onun önemsemesini ilham edene,
  10. Onu (nefsini) iyileştirip düzelten başarıya ulaşmıştır.
  11. Ve onu (nefsini) kabullenip izin veren boşa uğraşmıştır.
  12. Semud azgınlığıyla yalanladı.
  13. En sorunluları ileri atılınca,
  14. Ki Allah’ın resulü onlara dedi ki: “Allah’ın döllenmiş devesi ve onu sulayın”.
  15. Ki onu yalanladılar da onu kısırlaştırdılar ki Rabb’leri suçları nedeniyle onları harap etti. Ki onu (deveyi) belli bir düzeye eşitledi.
  16. Ve onun akıbetinden çekinmeden.

 

91. Leyl Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve geceye örttüğünde,
  3. Ve gündüze belirdiğinde,
  4. Ve erkeği ve dişiyi biçimlendirene,
  5. Kesinlikle sizin koşuşturmanız mutlaka ayrı ayrıdır.
  6. Ki bağışta bulunan ve önemseyip gereğini yapana gelince,
  7. Ve en iyiyi doğrulayana,
  8. Ki biz ona en kolay için kolaylaştıracağız.
  9. Ve cimrilik eden ve ihtiyaç duymayana gelince,
  10. Ve en iyiyi yalanlayana,
  11. Ki ona en zor olana için kolaylaştıracağız.
  12. Ve yuvarlandığında malı onu muaf kılmaz.
  13. Kesinlikle mutlak doğru yolu gösterme bizim üzerimizedir.
  14. Ve kesinlikle ahiret ve ilk öncesi bizimdir.
  15. Ki sizi parlayan alevli ateşle uyardım.
  16. En sorunlu olandan başkası ona yaslanmaz.
  17. O ki yalanladı ve zıddına davrandı.
  18. Ve en çok önemseyip ona göre davranan ondan uzaklaştırılacak.
  19. O ki malını aklayıp düzelmek için verir.
  20. Ve onun yanında kimsenin karşılığı verilecek nimeti yoktur.
  21. Sadece yüce Rabb’inin ilgisini edinmek dışında.
  22. Ve mutlaka ileride razı olacaktır.

 

92. Duha Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve gündüzün o en parlak dönemine,
  3. Ve geceye dinginleştiğinde,
  4. Rabb’in sana veda etmedi ve kızmadı.
  5. Ve senin için mutlaka o ahiret, o öncekinden daha hayırlıdır.
  6. Ve mutlaka yakında Rabb’in sana bağışlayacak da razı olacaksın.
  7. Hiç seni yetimken bulup da barındırmadı mı?
  8. Ve seni şaşırıp sapmış buldu da yol gösterdi.
  9. Ve seni muhtaç bulup da ihtiyaçsız kıldı.
  10. Ki yetime gelince de kötü davranma.
  11. Ve ama isteyeni de azarlama.
  12. Ve Rabb’inin nimetine gelince ki sürekli anlat.

 

93. İnşirah Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Hiç senin için kafanı (korteksini) genişletmedik mi?
  3. Ve senin yükünü indirdik.
  4. O ki sırtını ezen,
  5. Ve senin için aklında tutup hatırlamanı yükselttik.
  6. Ki kesinlikle zorlukla beraberdir kolaylık.
  7. Kesinlikle zorlukla beraberdir kolaylık.
  8. Ki boş kaldığında da bir işe koyul.
  9. Ve Rabb’ine doğru ki rağbet et.

 

 

94. Tin Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o incire ve o zeytine,
  3. Ve keskin kayalığa (Cebeli Rahme),
  4. Ve bu emin beldeye (Mekke),
  5. Mutlaka biz insanı en güzel düzenleme içinde biçimlendirmişiz.
  6. Sonra onu, aşağıların aşağısına döndürdük.
  7. İman edenler ve salih ameller işleyenler hariçtir ki onlar içindir sorulmayan sınırsız bir ödül.
  8. Ki sana dinin (düzenin ve yargının) sonrasında yalanlatan nedir?
  9. Allah yargısal karar verenlerin en iyi karar vereni değil midir?

 

 

95. Alak Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ki biçimlendiren Rabb’inin ismiyle oku.
  3. İnsanı eklenip ilave olandan (döllenmiş yumurta, zigot) biçimlendirdi.
  4. Oku ve Rabb’in en cömerttir.
  5. O ki kalemle öğretti.
  6. İnsana hiç bilmediğini öğretti.
  7. Öyle olamaz! Kesinlikle insan mutlaka azar.
  8. Onu (kendi benliğini) yeterli görmekten.
  9. Kesinlikle dönüş Rabb’ine doğrudur.
  10. O yasaklayanı gördün mü?
  11. Namaz kıldığında bir kulu,
  12. Gördün mü? Hidayet üzeri olduysa!
  13. Veya önemseyip gereğini yapmayı emrettiyse!
  14. Gördün mü? Yalanladı ve tersine davrandıysa!
  15. O kesinlikle Allah’ın gördüğünü hiç bilmiyor mu?
  16. Öyle olamaz! Mutlaka ona asla son vermezse mutlaka perçeminden yakalarız.
  17. Suçlu, yalancı perçemden,
  18. Ki korumalarını çağırsın.
  19. Biz zebanileri çağıracağız.
  20. Öyle olamaz! Ona itaat etme ve secde et ve yakınlaş.

 

96. Kadir Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz onu o kadir ( o belirleme) gecesinde indirdik.
  3. Ve nedir idrakin, nedir kadir gecesi?
  4. O kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
  5. Melekler ve Ruh onun içinde her işten Rabb’inin izniyle inerler.
  6. O,  o fecrin yükselme zamanına kadar selamdır.

 

97. Beyyine Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ehli Kitaptan ve o müşriklerden o kâfirler onlara apaçık bir kanıt gelinceye kadar asla çözülenler olmazlar.
  3. Tertemiz kılınmış sayfalar aktaran Allah’tan bir resul.
  4. Onun içindedir dosdoğru kitaplar.
  5. Ve Kitap Verilenlerin ayrılığa düşmeleri sadece onlara kanıt gelmesinden sonrasındadır.
  6. Ve katıksız dini ona özel kılarak Allah’a kulluk etmelerinden ve namazı yerine getirmelerinden ve zekâtı vermelerinden başkası için emrolunmadılar. İşte o dosdoğru dindir.
  7. Kesinlikle Kitap Ehlinden kâfirler ve müşrikler cehennem ateşi içindelerdir. Orada temelli kalıcılardır. İşte onlar, onlardır ayrıcalıklı yaratılanların en kötü durumda olanları.
  8. Kesinlikle iman edenler ve salih işler işleyenler, işte onlar, onlardır ayrıcalıklı yaratılanların en iyi durumda olanları.
  9. Rabb’lerinin indindeki karşılıkları altlarından nehirler akan Adn Cennetleri’dir. Orada temelli ve ebeden kalıcılardır. Allah onlardan razıdır ve onlar O’ndan razıdır. İşte o, Rabb’inden çekinen içindir.

 

98. Zilzal Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O yeryüzü depremiyle sarsıldığında,
  3. Ve o yeryüzü kütlesini çıkardığında,
  4. Ve insan dedi ki: “Ona ne oluyor?”.
  5. O zaman o (yeryüzü) haberlerini iyice anlatır.
  6. Kesinlikle senin Rabb’inin ona vahiy etmesiyle,
  7. O gün insanlar amellerini görmek için bölük bölük öne geçerler.
  8. Ki kim kütle oluşturan en küçük tanecik hayırlı iş işlemişse onu görür.
  9. Ve kim kütle oluşturan en küçük tanecik şerli iş işlemişse onu görür.

 

 

99. Adiyat Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve değişerek saldıranlar,
  3. Ki korozyon tetikleyenler,
  4. Ki dönüştürerek başkalaştıranlar,
  5. Ki onunla yumuşatarak iz bırakanlar,
  6. Ki topluca ortasın yerleşenler.
  7. Kesinlikle insan Rabb’ine karşı mutlaka nankördür.
  8. Ve kesinlikle O, işte onun üzerine mutlaka şahittir.
  9. Ve kesinlikle o, daha iyisi sevgisinde pek şiddetli olandır.
  10. Ki bilmiyor mu? Kabirlerdekiler dışarı gönderildiğinde,
  11. Ve kafalardakilerin özü çıkarılıp elde edildiğinde,
  12. Kesinlikle onların Rabb’i o gün onlardan mutlaka haberdardır.

 

100. Karia Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. O ani felaket.
  3. Nedir o ani felaket?
  4. Ve nedir idrakin, nedir o ani felaket?
  5. O gün insanlar yayılmış kelebekler gibi olur.
  6. Ve dağlar saçılmış yün gibi olur.
  7. Ki ama kimin tartılanı kütleli gelirse,
  8. Ki razı olunan bir yaşam içindedir.
  9. Ve ama tartılanı hafif gelirse,
  10. Ki onun anası dipsiz kuyudur.
  11. Ve nedir idrakin, nedir o?
  12. O kızgın bir ateştir.

 

101. Tekasur Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Çokluk yarışı sizi oyaladı.
  3. Hatta mezarlıkları çarpıtıp hesaba kattınız.
  4. Öyle olamaz. Yakında bileceksiniz.
  5. Sonra, öyle olamaz. Yakında bileceksiniz.
  6. Öyle olamaz. Eğer kesin bilimsel olarak bilseniz,
  7. Cehimi mutlaka görürsünüz.
  8. Sonra onu kesin gözüyle mutlaka görürsünüz.
  9. Sonra o gün, nimetten sorguya çekilirsiniz.

 

 

102. Asr Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Ve o son döneme,
  3. Kesinlikle insan mutlaka hüsran içindedir.
  4. Sadece onlar ki iman edenler ve salih işler işleyenler ve birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler hariçtir.

 

103. Hümeze Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Vay o her kusur bulucu ayıplayıcı için.
  3. O ki mal toplar ve onu iyice sayar.
  4. Hesap eder ki kesinlikle malı onu kalıcı kılar.
  5. Öyle olamaz. Mutlaka hutamenin (oburun) içine fırlatılacak.
  6. Ve nedir idrakin, nedir hutame?
  7. Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir.
  8. O ki gönülleri hedefleyip işleyen.
  9. Kesinlikle o onların üzerine kapaktır.
  10. Uzatılmış direkler içinde.

 

 

 

104. Fil Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Hiç görmedin mi, Rabb’in o fil halkına nasıl yaptı?
  3. Onların kötü planlarını hiç boşa çıkarmadı mı?
  4. Ve üzerlerine uçan ebabil’i (ibiller’i) gönderdi.
  5. Onlara kayıtlı taşlar fırlatan.
  6. Ki onları yenmiş ekin gibi kıldı.

 

105. Kureyş Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kureyş’in bütünlük ittifakı için.
  3. Kış ve yaz ticari seferlerinin ittifakı,
  4. Ki bu beldenin Rabb’ine kulluk etsinler.
  5. O ki onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan güvenliğe kavuşturdu.

 

106. Maun Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Gördün mü, o dini yalanlayanı?
  3. Ki işte o, o ki iter yetimi.
  4. Ve miskine yedirmeyi teşvik etmez.
  5. Ki vay o namaz kılanlar için.
  6. Onlar ki onlardır namazlarından yanılanlar.
  7. Onlar ki onlardır gösteriş yapanlar.
  8. Ve o sosyal dayanışmaya engel olanlar.

 

107. Kevser Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Kesinlikle biz, biz sana kevseri ( çok ve çeşitli iyilik, güzellik) bağışladık.
  3. Ki Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes.
  4. Kesinlikle sana kinlenendir o soyu kesik.

 

108. Kafirun Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: Ey o kâfirler.
  3. Sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.
  4. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler değilsiniz.
  5. Ve ben sizin kulluk ettiğinize kulluk eden biri değilim.
  6. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler değilsiniz.
  7. Sizin dininiz sizin içindir ve benim dinim benim içindir.

 

109. Nasr Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Allah’ın destek yardımı ve o zaferi geldiği zaman,
  3. Ve insanların grup grup Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde,
  4. Ki Rabb’inin ilintisiz egemenliğini övgüyle vurgula ve ondan hoşgörü iste. Kesinlikle O tövbeleri çok kabul eder olandır.

 

110. Tebbet Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. Alevin babasının iki eli etkisizleşsin ve o etkisizleşti.
  3. Malı ve kazandıkları ondan hiçbir şeyi muaf tutmadı.
  4. Alevli ateşe yaslanacak.
  5. Ve karısı odun taşıyarak,
  6. Geminde kıvrılmış ipten halatla.

 

 

111. İhlas Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: O, Allah bir bütün tektir.
  3. Allah kendine yeterlidir.
  4. Asla ana-baba olmadı ve asla birinin çocuğu olmadı.
  5. Ve asla O’na denk biri olmadı.

 

112. Felak Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.
  2. De ki: O boyutun Rabb’ine sığınırım.
  3. Biçimlendirdiğinin şerrinden,
  4. Ve girip kapladığında kasvet verenin şerrinden,
  5. Ve o bağlantı içindeki o büyücülerin şerrinden,
  6. Ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden.

 

113. Nas Suresi

  1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismiyle
  2. De ki: İnsanların Rabb’ine sığınırım,
  3. İnsanların melikine,
  4. İnsanların ilahına,
  5. Kötü düşünce veren o sinsinin şerrinden,
  6. O ki insanların kafası (korteksi, beyin kabuğu) içine kötü düşünce verir.
  7. Cinlerden ve insanlardan.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Rehavet
30.09.2021
17:08
pdf dosyası olsa iyi olmaz mı ? telefona indirip istediğimizde okuyabiliriz
Mete Firidin
02.10.2021
23:10

E mailini yaz faceden göndereyim.






Çok Okunan Makaleler
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 113012 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 103116 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 102282 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 87492 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 84364 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 72459 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 70671 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 65451 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63073 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 52100 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 38658 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 37152 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 34625 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33229 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 32704 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 31493 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 30951 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30078 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 29354 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 28809 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 28151 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 27575 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 26189 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 26047 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 25778 Okunma
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25184 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 25117 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 24643 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 24329 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 23780 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 23168 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 22763 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 22482 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 21744 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21162 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc
27.02.2010 20528 Okunma
2 Yorum 10.06.2010 15:12
Mete Firidin
Şeriata Göre Kadınların Dövülebilmesi?
16.03.2014 20476 Okunma
18 Yorum 20.03.2019 10:45
Mete Firidin
Cennetteki Khamr
28.05.2015 20470 Okunma
17 Yorum 29.05.2015 19:00
Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013 19177 Okunma
8 Yorum 14.04.2013 13:43
Mete Firidin
Hz. İbrahim ve Lisan
23.04.2015 18930 Okunma
1 Yorum 24.04.2015 09:49
Mete Firidin
Hz. Adem'in Annesi
3.06.2017 18801 Okunma
1 Yorum 24.04.2021 16:56
Mete Firidin
Fecr ve İmsak
18.07.2013 18613 Okunma
10 Yorum 20.07.2013 22:19
Mete Firidin
Kuran'da Zamanın Sonu
30.09.2015 18162 Okunma
11 Yorum 25.10.2015 15:50
Mete Firidin
Gavs Ve İkizler Burcu
15.12.2014 17944 Okunma
10 Yorum 14.07.2015 09:59
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 17932 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Zülkarneyn
26.08.2011 17741 Okunma
10 Yorum 28.04.2020 20:20
Mete Firidin
Hz. Meryem Hermafrodit mi?
12.11.2014 17067 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:06
Mete Firidin
Hacc Suresi 15. Ayet Ve Deist
23.10.2014 17052 Okunma
Mete Firidin
Hz.İsa’nın Büyüdüğü Yer
8.07.2014 16142 Okunma
Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010 16142 Okunma
12 Yorum 17.02.2016 17:55
Mete Firidin
Naram Sin
25.07.2012 15913 Okunma
5 Yorum 15.10.2020 19:50
Mete Firidin
Sidr ve Sadr Kelimeleri
11.08.2015 15624 Okunma
7 Yorum 18.08.2015 14:52
Mete Firidin
Bakara 58. Ayet Ve Hititler
17.01.2011 15059 Okunma
Mete Firidin
Adem ile Havva
9.03.2010 14985 Okunma
7 Yorum 23.05.2020 03:49
Mete Firidin
Zülkarneyn'in Doğu Seferi
3.06.2012 14854 Okunma
12 Yorum 19.06.2012 10:13
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 14786 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
İnşallah ne demek?
6.06.2015 14526 Okunma
1 Yorum 14.07.2019 09:13
Mete Firidin
Hadid Suresi 25. ayet ve Zülkarneyn
25.10.2015 14187 Okunma
4 Yorum 25.10.2015 13:00
Mete Firidin
Siyon Mekke mi?
4.03.2011 14079 Okunma
Mete Firidin
Necm ve İdbar
3.10.2013 14011 Okunma
8 Yorum 09.10.2013 16:19
Mete Firidin
Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
8.05.2014 13913 Okunma
18 Yorum 10.05.2014 11:22
Mete Firidin
Hz. Musa’nın Kanatları
28.01.2012 13786 Okunma
2 Yorum 19.02.2012 08:24
Mete Firidin
Ayete Göre Kutuplarda Namaz
25.01.2015 13725 Okunma
3 Yorum 16.01.2019 16:40
Mete Firidin
Allah’ın İki Eli
5.12.2013 13482 Okunma
8 Yorum 12.12.2013 07:13
Mete Firidin
Musa Peygamberi Evlat Edinen Firavun
13.04.2015 13474 Okunma
Mete Firidin
İki Doğu Ve İki Batı
19.03.2015 13468 Okunma
3 Yorum 22.03.2015 22:01
Mete Firidin
Kuran'dan Hz. İsa ve Meryem Hakkında
29.05.2017 13403 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 13327 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Kıyamet Suresi 16. Ayet ve Hadisler
22.03.2015 13282 Okunma
1 Yorum 22.03.2015 21:54
Mete Firidin
Hamr ve Humr
12.04.2012 13217 Okunma
14 Yorum 02.05.2012 15:51
Mete Firidin
Şeytan
3.07.2016 13020 Okunma
2 Yorum 04.07.2016 20:17
Mete Firidin
Meleklerin Hızı
20.11.2013 13015 Okunma
6 Yorum 24.11.2013 19:02
Mete Firidin
Meteorit (Asteroid) Yağmuru
25.08.2013 12677 Okunma
11 Yorum 27.08.2013 15:07
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 12641 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
El Hadid ve Besmele
13.01.2013 12559 Okunma
4 Yorum 17.01.2013 08:36
Mete Firidin
Nisa 15. Ayet ve Fuhuş
21.07.2015 12505 Okunma
3 Yorum 15.12.2018 16:41
Mete Firidin
Ayağa Mesh Meselesi
12.02.2016 12375 Okunma
6 Yorum 06.07.2016 22:09
Mete Firidin
Neden Buzağıya Taptılar ?
16.03.2011 12336 Okunma
1 Yorum 18.03.2011 09:21
Mete Firidin
Harun’un Kız Kardeşi Miryem
1.09.2013 12308 Okunma
4 Yorum 11.09.2013 07:57
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 12255 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
Bilqıst
23.04.2014 12135 Okunma
13 Yorum 26.04.2014 14:44
Mete Firidin
Kur'an İncil ve Tevratı Onaylar mı?
11.07.2011 11878 Okunma
1 Yorum 23.07.2011 17:45
Mete Firidin
Hz. İsa'nın Doğduğu Mevsim
31.12.2014 11796 Okunma
1 Yorum 01.01.2015 11:03
Mete Firidin
İmhotep'in Babası
7.04.2015 11739 Okunma
13 Yorum 03.05.2018 23:12
Mete Firidin
Kuran’da Kalp
29.05.2010 11666 Okunma
1 Yorum 19.02.2012 11:49
Mete Firidin
Kuran’da Yağış Kelimeleri
29.11.2013 11321 Okunma
8 Yorum 01.12.2013 18:50
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 11264 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Musa Ve Firavun Zamanı
31.03.2015 11166 Okunma
Mete Firidin
Fecrin Beyaz ve Karanlık İpliği
29.06.2015 11157 Okunma
2 Yorum 02.07.2015 10:06
Mete Firidin
İrimu (İrem Şehri)
21.10.2012 11111 Okunma
Mete Firidin
The Birthday Of Jesus Christ According to Quran
4.12.2016 11084 Okunma
10 Yorum 30.11.2017 15:56
Mete Firidin
Ad Kavmi Atlantis Ay
7.03.2011 11023 Okunma
Mete Firidin
Nur Suresi 35. Ayet Yenilenmiş Makale
14.07.2012 10957 Okunma
2 Yorum 03.08.2012 18:57
Mete Firidin
Subhân'Allah
23.11.2014 10908 Okunma
2 Yorum 29.11.2014 17:01
Mete Firidin
Meryem Suresi 26. Ayet
23.02.2011 10847 Okunma
Mete Firidin
Müslüman
19.12.2013 10691 Okunma
13 Yorum 21.12.2013 10:35
Mete Firidin
Şerr
10.05.2015 10640 Okunma
9 Yorum 19.05.2015 15:59
Mete Firidin
Felek, Hunnes, Kunnes
6.03.2012 10630 Okunma
Mete Firidin
Küsküt
10.07.2016 10549 Okunma
2 Yorum 25.11.2017 15:40
Mete Firidin
Ebabil ve UFO
25.06.2013 10375 Okunma